TARİHTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞU YA TÜRK-RUS BAKIŞI



Benzer belgeler
TARİHTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞU YA TÜRK-RUS BAKIŞI

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK IŞBIRLIĞI YAPILMASINI UMUYORUZ.

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

TERÖRLE MÜCADELEDE TÜRKIYE-AB İŞBIRLIĞI

değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

Amerikan Stratejik Yazımından...

Sayın Mehmet CEYLAN BakanYardımcısı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları,

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

IUA. Ortak yönetim kültürünü paylaşan ülkelerdeki devlet taşra temsilcileri arasında bilgi birikimi ve. Uluslararası. İdareciler Birliği IUA

Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi tarafından düzenlenen Filistin Ulusal Projesi Görüşler ve Perspektifler Sempozyumu Filistin in çeşitli kesimlerinden

ORTADOĞU VE AVRASYA YAZ OKULU/TRABZON

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

GÜMÜŞHANE TİCARET VE SANAYİ ODASI

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

Türkiye Irak İlişkilerinde Güvenlik ve Radikalleşme

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN ÇÖZÜM SÜRECİNİN İKTİSADİ BOYUTUNA KATKI: ALTERNATİF TURİZM KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

"Türkiye, Gürcistan'a ilham kaynağı olabilir"

15 Ekim 2014 Genel Merkez

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

Uluslararası 15. MÜSİAD Fuarı ve 18. IBF Kongresi Lansmanı Yazın başlangıcını hissetmeye başladığımız Haziran ayının bu ilk

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI

Türkiye-Sırbistan-Bosna Hersek Üçlü İş Forumu Konuşması. 26 Ekim 2016, Grand Wyndham Hotel, İstanbul. Ömer Cihad Vardan

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI. Şubat 2018

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI (İİT) GENEL SEKRETERİ SAYIN YOUSEF BIN AHMAD AL-OTHAIMEEN İN İİT. EKONOMİK ve TİCARİ İŞBİRLİĞİ DAİMİ KOMİTESİ (İSEDAK)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Devrim Öncesinde Yemen

ÜÇÜNCÜ TÜRK KENEŞİ İŞ FORUMU. (24 Ekim 2014, Nahçıvan) TÜRK KENEŞİ GENEL SEKRETERİ RAMİL HASANOV UN İŞ ADAMLARINA HİTABI

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

MÜSİAD TEKİRDAĞ ŞUBESİ GENEL KURULU Sayın Valim, Kaymakamım, Büyükşehir Belediye Başkanım,

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Litvanya Cumhuriyetinin Sayın Dışişleri ve Ekonomi Bakanı, Litvanya ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Saygıdeğer Yetkilileri,

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

TİCARİ İLİŞKİLER DURUM İKÖ ÜLKELERİ ARASINDA AVRUPA BİRLİĞİ >>

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

Paris İklim Değişikliği Taraflar Konferansı na bir adım atıldı

Çarşamba İzmir Gündemi

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

Koalisyon Pazarlıkları ve Olası Hükümet Formülleri. Maliki'nin Türkiye Ziyareti ve Irak'ta Yeni Hükümet Kurma Senaryoları

4. İslam İşbirliği Teşkilatı ( İİT ) Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

2 Ekim 2013, Rönesans Otel

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

GÜNEY AKDENİZ DE İŞ VE YATIRIM OLANAKLARININ GELİŞTİRİLMESİ

(09-11 Mayıs 2016, Ankara) Kıymetli İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeleri Temsilcileri, Değerli Katılımcılar,

TÜSİAD-Boğaziçi Üniversitesi Dış Politika Forumu Orta Asya Güvenliği, Bölgesel Örgütler ve Türkiye nin Rolü başlıklı konferans düzenleyecek

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

TÜRKİYE - GANA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

İSLAM ÜLKELERİNDE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM KONGRESİ SONUÇ DEKLARASYONU

TÜRKİYE DE DENİZ STRATEJİSİ ÇERÇEVE DİREKTİFİ KONUSUNDA KAPASİTE GELİŞTİRME PROJESİ ( )

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

MÜSİAD 2 EXPO BY QATAR DOHA Exhibition and Convention Center. Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Sektör Kurulu Başkanlarım,

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

Türkiye, Afganistan ve Pakistan arasında Ekonomik İşbirliği için İSTANBUL FORUMU

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

Kazakistan Ekonomisi ve Yatırım Fırsatları. 18 Şubat 2016, İstanbul. Açış Konuşması - Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı

Dr. Öğr. Üyesi Abbas KARAAĞAÇLI. 1. Adı Soyadı : Abbas Karaağaçlı 2. Doğum Tarihi : Unvanı : Dr. Öğr. Üyesi 4.

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

AZERBAYCAN MİLLİ GÜVENLİK STRATEJİSİ BELGESİ

Araştırma Notu 12/124

İSLAM DÜNYASI İSTANBUL ÖDÜLLERİ SUNUŞ

PINAR ÖZDEN CANKARA. İLETİŞİM BİLGİLERİ: Doğum Tarihi: E-Posta: EĞİTİM BİLGİLERİ: Doktora/PhD

DİASPORA - 13 Mayıs

Transkript:

TUTANAKLARI No: 12, Mart 2011 TARİHTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞU YA TÜRK-RUS BAKIŞI TURKISH AND RUSSIAN PERPECTIVE ON THE MIDDLE EAST FROM PAST TO PRESENT ВЗГЛЯД РОССИИ И ТУРЦИИ НА БЛИЖНИЙ ВОСТОК (ИСТОРИЯ И СОВРЕМЕННОСТЬ) ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

TUTANAKLARI

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ STRATEJİK BİLGİ YÖNETİMİ, ÖZGÜR DÜŞÜNCE ÜRETİMİ ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Tarihçe Türkiye de eksikliği hissedilmeye başlayan Ortadoğu araştırmaları konusunda kamuoyunun ve dış politika çevrelerinin ihtiyaçlarına yanıt verebilmek amacıyla, 1 Ocak 2009 tarihinde Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi () kurulmuştur. Kısa sürede yapılanan kurum, çalışmalarını Ortadoğu özelinde yoğunlaştırmıştır. Ortadoğu ya Bakış Ortadoğu nun iç içe geçmiş birçok sorunu barındırdığı bir gerçektir. Ancak, ne Ortadoğu ne de halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja mahkum edilmemelidir. Ortadoğu ülkeleri, halklarından aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek barışçıl bir kalkınma seferberliği başlatacak potansiyele sahiptir. Bölge halklarının bir arada yaşama iradesine, devletlerin egemenlik halklarına, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine saygı, gerek ülkeler arasında gerek ulusal ölçekte kalıcı barışın ve huzurun temin edilmesinin ön şartıdır. Ortadoğu daki sorunların kavranmasında adil ve gerçekçi çözümler üzerinde durulması, uzlaşmacı inisiyatifleri cesaretlendirecektir Sözkonusu çerçevede, Türkiye, yakın çevresinde bölgesel istikrar ve refahın kök salması için yapıcı katkılarını sürdürmelidir. Cepheleşen eksenlere dâhil olmadan, taraflar arasında diyalogun tesisini kolaylaştırmaya devam etmesi, tutarlı ve uzlaştırıcı politikalarıyla sağladığı uluslararası desteği en etkili biçimde değerlendirebilmesi bölge devletlerinin ve halklarının ortak menfaatidir. Bir Düşünce Kuruluşu Olarak ın Çalışmaları, Ortadoğu algalımasına uygun olarak, uluslararası politika konularının daha sağlıklı kavranması ve uygun pozisyonların alınabilmesi amacıyla, kamuoyunu ve karar alma mekanizmalarına aydınlatıcı bilgiler sunar. Farklı hareket seçenekleri içeren fikirler üretir. Etkin çözüm önerileri oluşturabilmek için farklı disiplinlerden gelen, alanında yetkin araştırmacıların ve entelektüellerin nitelikli çalışmalarını teşvik eder. ; bölgesel gelişmeleri ve trendleri titizlikle irdeleyerek ilgililere ulaştırabilen güçlü bir yayım kapasitesine sahiptir., web sitesiyle, aylık Ortadoğu Analiz ve altı aylık Ortadoğu Etütleri dergileriyle, analizleriyle, raporlarıyla ve kitaplarıyla, ulusal ve uluslararası ölçekte Ortadoğu literatürünün gelişimini desteklemektedir. Bölge ülkelerinden devlet adamlarının, bürokratların, akademisyenlerin, stratejistlerin, gazetecilerin, işadamlarının ve STK temsilcilerinin Türkiye de konuk edilmesini kolaylaştırarak bilgi ve düşüncelerin gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamaktadır. www.orsam.org.tr

TUTANAKLARI, No: 12 TARİHTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞUYA TÜRK-RUS BAKIŞI TÜRK TARİH KURUMU - ORTAK SEMPOZYUMU TURKISH AND RUSSIAN PERPECTIVE ON THE MIDDLE EAST FROM PAST TO PRESENT ВЗГЛЯД РОССИИ И ТУРЦИИ НА БЛИЖНИЙ ВОСТОК (ИСТОРИЯ И СОВРЕМЕННОСТЬ) 4 Mart 2011 Türk Tarih Kurumu Konferans Salonu, Ankara

TARİHTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞU YA TÜRK-RUS BAKIŞI I. OTURUM Açılış Konuşmaları Hasan KANBOLAT Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Aleksandr KOLESNIKOV Moskova Devlet Üniversitesi Prof. Dr. Ali BİRİNCİ Türk Tarih Kurumu Başkanı ORTADOĞU DA GÜNCEL GELİŞMELER VE TÜRKİYE VE RUSYA NIN ORTADOĞU POLİTİKALARI ORTADOĞU DA TÜRKİYE VE RUSYA İÇİN İŞBİRLİĞİ OLANAKLARI VE REKABET POTANSİYELİ Prof. Dr. Meliha ALTUNIŞIK (Oturum Başkanı) Orta Doğu Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Viktor PANIN Pyatigorsk Üniversitesi Doç. Dr. Veysel AYHAN Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Danışmanı Prof. Dr. Vatanyar YAGYA St. Petersburg Şehir Parlamentosu Milletvekili, St. Petersburg Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet ŞAHİN Gazi Üniversitesi; Danışmanı Tartışma II. OTURUM Mete GÖKNEL (Oturum Başkanı) BOTAŞ Eski Genel Müdürü Prof. Dr. Aleksandr KNYAZEV Rus-Slav Üniversitesi, Bişkek Yrd. Doç. Dr. Şaban KARDAŞ TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Dr. İlyas KAMALOV Türk Tarih Kurumu; Danışmanı Dr. Irina SVISTUNOVA Moskova Uluslararası İlişkiler Devlet Üniversitesi Dr. Aleksandr SOTNİCHENKO St. Petersburg Üniversitesi DEĞERLENDİRME VE KAPANIŞ

AÇILIŞ KONUŞMALARI

TUTANAKLARI Hasan KANBOLAT: Değerli misafirler sempozyumumuza hoş geldiniz. Bugün, Rusya Federasyonu ndan çok önemli konuklarımız var. Hepsine hoş geldiniz diyorum. Hep birlikte Türkiye ve Rusya Federasyonu nun Ortadoğu politikalarını tartışacağız. İşbirliği ve rekabet alanlarını ele alacağız. Ben kısaca misafirlerimizden de söz etmek istiyorum. Moskova Devlet Üniversitesi nden Aleksandr Kolesnikov, St. Petersburg Şehir Parlamentosu Milletvekili ve St. Petersburg Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vatanyar Yagya, Pyatigorsk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Viktor Panin, Kırgızistan da bulunan Rus-Slav Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Rusya nın önde gelen Ortadoğu uzmanı Prof. Dr. Aleksandr Knyazev, St. Petersburg Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Alexander Sotnichenko ve Moskova Uluslararası İlişkiler Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Irina Svistunova yı ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz. Rusya Federasyonu ve Türkiye ilişkilerine bakacak olursak 20. yüzyıla kadar savaşların egemenliğini görmekteyiz. 20. yüzyılda iki ülke arasında bir soğuk savaşın bulunduğunu görüyoruz ve 21. yüzyılda iki ülke arasında yeni bir tarihin yazıldığı döneme doğru giriyoruz. Aslında Rusya Federasyonu ile Türkiye ilişkileri bir savaş tarihi değil. İki ülke arasında derin bir akrabalık ilişkileri var. İki ülke hem Avrupa evinde hem de Avrasya evinde iki büyük devi oluşturmaktadır. Rusya Federasyonu nda Türk ve akraba halklar bulunurken, Türkiye de de Rusya ve SSCB alanından göçmüş milyonlarca insanın bulunduğunu bilmekteyiz. Bunun dışında da hem sınır komşuluğu hem yakın bir coğrafya hem de çıkarların örtüştüğü bir alanı da görüyoruz. İki ülke arasında ülkelerin Dışişleri Bakanları tarafından 2001 yılında Avrasya İşbirliği Eylem Planı da imzalandı. Avrasya İşbirliği Eylem Planı, Balkanları, Orta Asya yı, Kafkasları, Karadeniz i kapsadığı gibi Doğu Akdeniz i ve Ortadoğu yu da kapsamaktadır. Fakat bunların yeterince ele alındığı bir işbirliği görülmemektedir. Günümüzde iki ülke denince hep dış ticaret hacmi ele alınıyor. Önemli olan dış ticaret hacmi değil, önemli olan iki ülke arasında üst düzey siyasetçilerin de bir araya gelmesi değildir. Bunlar olur, gelir geçer, iner çıkar. Önemli olan aydınların bir araya gelmesidir, önemli olan akrabalıktır. Önemli olan bizlerin bir arada sorunları ele alıp çözüm yolları bulabilmesidir. Bundan dolayı Ortadoğu da demokratik dönüşüm hareketlerinin olduğu bir dönemde ki, biz bu sempozyumu planlarken bu olaylar yaşanmamıştı, Ortadoğu ya bakışı tartışmak önemli olacaktır. Bu sempozyumu birlikte düzenlediğimiz arkadaşım ve hocam Prof. Dr. Ali Birinci ye de tekrar teşekkür ederim. Aleksandr Bey i kürsüye davet ediyorum. 6

TARİHTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞU YA TÜRK-RUS BAKIŞI Prof. Dr. Aleksandr KOLESNIKOV: Sayın misafirler, değerli meslektaşlarım, öncelikle bu konferansı organize eden a ve Türk Tarih Kurumu na teşekkür etmek istiyorum. Son dönemde gerek Türk Tarih Kurumu ve gerekse, Rusya ile Türkiye arasında özellikle ilmi alanda sağlam münasebetlerin kurulması konusunda büyük katkılarda bulundular. Örneğin Türk Tarih Kurumu çok sayıda Rus yazarların çalışmalarını tercüme etmekte ve yayınlamaktadır. Türk Tarih Kurumu nun çalışmaları neticesinde yaklaşık 20 kitap yayınlanmış bulunmaktadır. da bu bağlamda Rus ilim adamlarının ve siyaset bilimcilerinin Türk meslektaşları ile ortaklaşa olarak yuvarlak masa toplantıları ve konferanslarda buluşmasını sağlamaktadır. Tabii ki bu bildiriler daha sonra rapor olarak yayınlanmaktadır. Bu konferansın konusuna gelince; bana göre Ortadoğu daki gelişmeler son derece büyük önem arz etmekte. Bu açıdan Rusya ile Türkiye nin Ortadoğu ya yönelik politikalarının ve görüşlerinin değerlendirilmesi, karşılaştırılması çok önemli. Çünkü Rusya İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu nun Ortadoğu ya yönelik siyasetlerini ve yine bu iki ülkenin Ortadoğu yu araştırma konusunda görüş alışverişinde bulunulması açısından büyük önem arz etmektedir. Ben Rus arşiv belgelerinin ve Rus araştırmacıların Ortadoğu yu araştırma konusunda yaptıkları katkıların altını çizmek istiyorum. Bu arşiv belgelerinin büyük bir kısmı sadece Türk araştırmacılar tarafından değil, Rus araştırmacılar tarafından da yeterince tanınmamaktadır. Şunu da vurgulamak isterim, Rusya da bulunan 23 arşivdeki belgelerin %30-40 ı Ortadoğu bölgesi ile ilgilidir. Bu belgelerin başında Rus diplomatların raporları gelmektedir. Bunlar 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren toplanmaya başlamıştır. Bu diplomatlar Ortadoğu nun en büyük şehirlerinde bulunuyorlardı. O bölgede Rus diplomatlarının ziyaret etmediği ve çalışmalarında değinmediği şehirler neredeyse yoktur. Bu belgelerde Rusya nın Ortadoğu siyasetinin inceliklerini de görebiliriz. Orada işlenen konuların çoğu günümüzde halen güncelliğini korumaktadır; örneğin Kürt ve Ermeni sorunu. Ayrıca Rus Askeri Arşivleri ve buradaki belgeler de son derece önemlidir. Çünkü bu belgelerde sadece ajanların ya da askeri görevlilerin raporları değil aynı zamanda bölgedeki siyasi, etnik ve sosyal sorunlar da bulunmaktadır. Bu belgeler son 200-250 yıla aittir. Tekrar altını çizmek isterim ki bu belgelerin neredeyse %50 si araştırmacılar tarafından henüz kullanılmamıştır ve maalesef yayınlanmamıştır. Hal bu ki bu yayınlar Rusya nın Ortadoğu daki gelişmelere yönelik siyasetini objektif bir şekilde ortaya koymamıza yardımcı olabilir. Bu belgeleri inceleyen biri olarak şunu söyleyebilirim; Rus Askeri Arşiv belgeleri, Rus diplomatik belgelerinden farklı bilgiler içermektedir. Çünkü her iki kurumunda sorunlara yönelik tutumları birbirinden çok farklıdır. Hiç şüphesiz Osmanlı Arşivleri de aynı konularla ilgili önemli belgeler içermektedir. Maalesef bu belgeler Rusya da neredeyse hiç bi- 7

TUTANAKLARI linmemektedir. Rus araştırmacılar bu belgelere ulaşamamaktadır. Bence bu konferansı organize eden kurumların Rusya ve Türkiye nin Ortadoğu ya yönelik politikalarını araştırmayı daha da genişletmesi gerekmektedir. Ortak tarihçilerden ve siyaset bilimcilerden oluşan bir grup kurulabilir. Bu insanların her iki ülkenin arşivlerini taramalarına yönelik bir çalışma yapılabilir. Böyle bir proje diğer ülkelerin tarihçilerinin dikkatlerini de çekebilir. Diğer bir husus ise, Rusya da yayınlanan siyasi, askeri ve kültür adamlarının günlükleri konusudur. Bunlar Rusya da bile nadir eserler haline gelmiştir. Türkiye deki araştırmacılar bunlardan haberdar değildir. Hal bu ki bu eserlerde Rus elitinin Ortadoğu algılamasını bulmak mümkündür. Bu eserelere örnek verecek olursak; Dostoyevski, Tolstoy, Budin, Konstantin Leontyev, Doroşeviç. Ortadoğu ya yönelik önemli bilgiler Rus seyyahlarının notlarında da yer almaktadır. 12. yüzyılda bile Rus kroniklerinde bunlardan bahsedilmektedir. Örneğin Rus Profesör Dantsig e göre 200 Rus seyyah Ortadoğu yu ziyaret etmiştir. Bunların arasında denizciler, tüccarlar, din adamları vardır. Bu ziyaretler sırasında bir takım çalışmalar kaleme alındığını yazmaktadır. Bu çalışmalar Rus arşivlerinde saklanmaktadır. Fakat ancak %10 u yayınlanmıştır. Geriye kalan belgeler ise hem Türk hem de Rus araştırmacılar tarafından bilinememektedir. Aynı zamanda yine 19. yüzyıla ait gazetelerin araştırılması gerekmektedir. Çünkü bu gazetelerde Rus toplumunun Ortadoğu daki gelişmelere yönelik bakış açıları ortaya konmaktadır. Bu konferansın Türk ve Rus ilim adamlarının Ortadoğu yu anlama konusundaki çabalarını birleştirme yönünde ilk adım olacağını düşünüyorum. Bu çabalar ve bu araştırmalar çok objektif bir şekilde yapılacaktır. Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim. Prof. Dr. Ali BİRİNCİ: Muhterem misafirlerimiz, Rus tarihçiliğinin kıymetli temsilcileri. Türk Tarih Kurumu olarak biz küçülen dünyada her şeyden önce dünyanın hangi coğrafyasında yazılmış olursa olsun Türk tarihine dair yayınları, kitapları Türkçeye kazandırmaya çalışıyoruz. Bunu bir ilim planlaması olarak düşündük. Bu vesile ile gerek konferanslar verdirmek, gerekse bu tarz sempozyumlara davet etmek sureti ile epey Rus ilim adamını Türkiye ye getirdik. İmkânlar bilhassa da Rusça tercümenin zor şartlarından dolayı arzu ettiklerimiz yapamıyoruz. İlk bastığımız kitaplardan biri Mihail Hudyakov un Kazan Hanlığı adlı kitabıdır. Daha sonra Sayın Kolesnikov un Kaşgar hakkındaki doktora tezini tercüme ettirip bastırdık. Şimdi başka bir kitabını tercüme ettiriyoruz. Arzu ettiğimiz süratle ilerlemese de devam ediyor. Bu işin en dikkati çeker tarafı, insanlık tarihinin önceleri, ordular ve tüccarlarla yürürken değişen dünya da ilimle ve sanatla yürümeye başlamasıdır. Bundan dolayı artık devletlerarası münasebetler ilim ve sanatla daha fazla kaynaşmalıdır. İlim ve sanat, devletleri ve milletleri birleştirmelidir. Çünkü siyaset her zaman ayırıcıdır. Bu sempozyumumuza gelince, Ortadoğu her za- 8

TARİHTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞU YA TÜRK-RUS BAKIŞI man coğrafyanın en enteresan alanlarından biri olmuştur. Medeniyetlerin beşiği, farklı etnik ve dini unsurların barındığı bir coğrafyadır. Bu duruma Frenkçesi ile Balkanizasyon (etnik unsurların farklılığından ortaya çıkan karışıklık) ve Liberalizasyon (Lübnan örneğinde olduğu gibi farklı dini unsurların bir arada yaşamasından ortaya çıkan karışıklık) deniyor. Türkiye bir Balkanizasyon ve Liberalizasyon üçgeninde bulunmaktadır. Balkanlarda, Kafkaslarda ve Ortadoğu da, 3 ada şeklinde karışıklık durumu vardır. Bu durumdan ötürü Türkiye nin ve Rusya nın ilim adamları tarafından Ortadoğu nun tartışılması, belki beraberinde Balkanların ve Kafkasların da tartışılması imkânını ya da mecburiyetini getirecektir. Ne yazık ki içinde yaşadığımız dünyanın son gelişmeleri, Ortadoğu da, Ortadoğu nun İslam coğrafyasında hareketlenmiştir. Bir bakıma Avrupa da üzerinde durulacak haberler ya da gelişmeler yoktur. Fransız İhtilali nın dünyaya yaydığı fikirlerin, tam 150 sene sonra Ortadoğu coğrafyasında ve Afrika nın kuzeyinde hüküm yürüttüğünü söyleyebiliriz. Milletlerin idarede söz hakkına sahip olmaları ve insan hakları gibi temel kaynaklar, Fransız İhtilali nden 150 sene sonra bu coğrafyada hükmünü yürütmeye başlamıştır. Rus ilim adamlarıyla ilişkilerimiz, zaman zaman şartları zorlayarak, bundan sonra da devam etmelidir. Sayın Kolesnikovc un bahsettiği imkânları, Rus arşivlerini, Türk Dünyası hakkında yapılmış muhteşem yayınları, ben Kırgızistan da Bişkek Üniversitesi nde çalışırken tanıdım ve dehşete kapıldım. Çünkü gerçekten de bizim tarihimize dair muhteşem eserler ortaya konmuştur. Bizim bu bilgileri değerlendirmemiz, bunların kıymetini bilmemiz gerekir. Türkiye de bir söz vardır; Ehli hünerin kadrini bilmekte hünerdir diye. Bir başka ifade ile Erbabı bilir ehli hünerin kadrini. Benim çocukluğumda Anadolu da kullanılan bir söz vardı ama artık bu ölüyor galiba; Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Komşu komşunu bilgisine muhtaçtır. Sizin hakkınızda komşunuzun ortaya koyduğu bilgiye muhtaçsınız. Bu şuurla bizler bundan sonra hızlanan bir biçimde bütün imkânları zorlayarak Rusya ile olan ilmi münasebetlerimizi ilerletmeye çalışacağız. Türk Tarih Kurumu nun kapatılan matbaasını yeniden açtık. Maliyeti çok düşün kitaplar basıyoruz. Basılan kitapların tamamı ciltlidir. Bu vesile ile bir müjde vereceğim; Kızılay da bir dükkân aldık, 4 katlı, 700 m 2. İnşallah iki hafta içinde tadilatı bitecek. Orada kısmet ise müşterisi olsun olmasın, Türk coğrafyasında ve Rusya da Türkiye ye dair basılan kitapları sergilemek ve satmak gibi niyetlerimiz var. Mademki imkânımız var, eğer çalışmazsak mahcup oluruz. Bu gibi projelerimiz ve heyecanlarımız var. Ben sözü fazla uzatmadan siz değerli ilim adamlarımıza ve Rusya dan gelen değerli misafirlerimize vermek istiyorum. Herkese şükranlarımı sunuyorum. Zaman zaman bir araya geleceğiz. Bizim çalışmak için teşvike ihtiyacımız yok ama bazen yoğunluğumuzdan dolayı unutursak bize hatırlatabilirler. Tekrar hoş geldiniz diyorum ve başarılı bir sempozyum diliyorum. 9

TUTANAKLARI I. Oturum Ortadoğu da Güncel Gelişmeler ve Türkiye ve Rusya nın Ortadoğu Politikaları 10

TARİHTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞU YA TÜRK-RUS BAKIŞI Meliha ALTUNIŞIK: Hoş geldiniz. Ben Orta Doğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Meliha Altunışık. Bu oturumda Ortadoğu da Güncel Gelişmeler ve Türkiye ve Rusya nın Ortadoğu Politikaları üzerinde durulacak. Ortadoğu da çok önemli bir dönemden geçiyoruz. Büyük değişimler var. Bu olaylar nasıl sonuçlanacak bilemiyoruz. Ama çok heyecan verici olduğu kesin. Aslında Ortadoğu yu statik, değişmez gören bakışın ne kadar yetersiz olduğunu bir kere daha görüyoruz. Türkiye son yıllarda Ortadoğu da oldukça aktif bir rol oynamaya başladı ve Ortadoğu nun önemli aktörlerinden biri haline geldi. Öte yandan Rusya da önemli bir dünya gücü olarak Ortadoğu da büyük bir aktör. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesi olarak Ortadoğu daki gelişmeleri etkileyecek bir ülke. Ortadoğu daki sorunlara yaklaşımını anlamak ve tartışmak önemlidir. Biz bu oturumda hem Rusya nın hem de Türkiye nin Ortadoğu ya ve Ortadoğu nun çeşitli meselelerine bakışlarını ele almaya çalışacağız. İlk konuşmacımız Prof. Dr. Victor Panin. Ben sözü kendisine bırakmak istiyorum. Buyurun lütfen. Victor PANIN: Çok teşekkürler saygıdeğer meslektaşlar. Böyle bir konferansın özellikle Ortadoğu daki son gelişmeler göz önünde bulundurularak ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. Benim konuşmamın konusu Rusya nın Ortadoğu siyaseti ve bu bölgedeki amaçları ve çıkarları. Rusya gibi büyük bir ülkenin Ortadoğu da büyük çıkarları var. Tabi bu çıkarlara bazen müttefiklerin çıkarları da eklenmektedir. Bu politikalar bazen bölgedeki gelişmelere yönelik olarak hızlı bir şekilde değişebilir. Ama genel olarak Rusya bu coğrafyaya yönelik rasyonel bir politikaya sahip olmalı. Aynı zamanda kendi iç politikasını ve ekonomi politikalarını göz önünde bulundurarak bölgeye yönelik politikalar izlemelidir. Diğer taraftan Rusya nın dış politika çıkarlarının ülke birlikteliği ve toprak bütünlüğünü temelinde olmalıdır. Aynı zamanda Rusya nın dış politikası ekonomik ve siyasi olarak bağımsız yürütülmelidir. Rusya nın eskiden sahip olduğu miras, dış politika da büyük önem arz etmektedir. Milli çıkarlara baktığımızda uzun süreli ve stabil politikalar izlenmesi gerektiği görülmektedir. Ancak bu şekilde pragmatik ve ön görülen bir dış politika yürütülebilir. Aynı zamanda Rusya dış politikasını kendi çıkarları doğrultusunda götürmeli ve iç politikasını olumsuz etkileyecek hususlardan sakınmalıdır. 11

TUTANAKLARI Ortadoğu, Rusya açısından önemli bölgelerden biridir. Rusya her ne kadar bu bölgedeki ülkelerden hiçbiri ile sınıra sahip olmasa da bu ülkelerin Müslüman ülkelere etkileri ve Rusya coğrafyası içindeki Türk Cumhuriyetlerle münasebetleri bu önemi pekiştirmektedir. Son zamanlarda Ortadoğu ülkeleri ile münasebetlerde enerji konusu ön plana çıkmaktadır. Son dönemdeki araştırmalarda enerji kaarlend terimi kullanılmaktadır. Son dönemde, küreselleşen dünyaya bakıldığında, Ortadoğu bölgesinin daha büyük önem arz etmeye başladığı görülmektedir. Bu bölge üzerindeki kontrol birçok ülkeye yeni fırsatlar yaratacaktır. Rusya nın güney sınırlarında milli güvenliğin sağlanması Rusya Federasyonu nun Ortadoğu politikasında önem verdiği konuların başında gelmektedir. Rusya Ortadoğu da sadece eskiden kalan mirası kullanmıyor, aynı zamanda siyasi, askeri ve ekonomik alanlarda işbirliği geliştirmeye çalışıyor. Ancak Rusya açısından önemli olan 3 ana konu; petrol, İslam dünyası ile ilişkiler ve Arap-İsrail sorunudur. Buna Rusya nın Ortadoğu ülkeleri ile ekonomik işbirliği de katılmalıdır. Bölge ülkelerinin Sovyetler Birliği ne olan borçlarının Rusya ya ödenmesi konusu ve terörizm konusu da önemlidir. Bildiğiniz gibi Ortadoğu bölgesi enerji kaynaklarına sahip önemli bölgelerden biridir. Rusya da bu alanda önde gelen ülkelerden biridir. Rusya nın bu ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi enerji alanındaki gücünü pekiştirmekte önemli bir rol oynamaktadır. Rusya ve Ortadoğu arasında enerji alanındaki işbirliğine bakıldığında; Rusya nın yatırımları, ihracat ve ithalat konusunda Rusya nın yaptığı destek ve yeni teknolojilerin kullanılması görülmektedir. Rusya bu ülkelerle OPEC çerçevesinde de işbirliği içindedir. Rusya aynı zamanda sık sık Ortadoğu liderleri ile bir araya gelmekte ve gerek ikili münasebetleri ve gerekse Ortadoğu daki gelişmeler konusunda görüş alışverişinde bulunmaktadır. Bölge ülkeleri Rusya nın bu tutumuna büyük önem vermektedir. Rusya nın özellikle son dönemde güçlenmeye başladığının farkındalar. Rusya OPEC e üye olmadığı halde Ortadoğu ile işbirliğini geliştirmektedir. Ayrıca Rusya nın İslam Konferansı Örgütü ile de işbirliği içinde olduğu bilinmektedir. Her ne kadar Rusya nın nüfusunun çoğunluğu Hıristiyan olsa da diğer dinlere mensup insanlar da yaşamakta. Bunların arasında Müslümanlar da var. Tüm bunlar Rusya nın İslam Konferansı Örgütü ne gözlemci statüsünde de olsa üye olmasını sağlıyor. Rusya geleneksel olarak Ortadoğu bölgesinde yapılan bağımsızlık hareketlerini desteklemektedir. Bu ülkelere bağımsızlıklarını elde etme konusunda destek çıkmaktadır. Bu nedenle Ortadoğu daki ülkeler hem Sovyetler Birliği ne hem de Rusya ya minnettardırlar. Rusya Ortadoğu daki devletlerin laik olmasına önem vermektedir. Genel olarak Rusya nın İslam Dünyası ile ilişkileri ele alındığında eşit şartlarda ilişkilerin geliştirilmesi, terörizmle mücadele ve Sovyetler Birliği nin çıkarlarını tehdit etmeyen ilişkiler sisteminin tesisi söz konusudur. Herkesin bildiği gibi Ortadoğu bölgesi birçok sorunun merkezinde yer almaktadır. Bunlardan biride Arap-İsrail sorunudur. Rusya nın gerek bu sorunda gerekse diğer sorunlarda takındığı tutum, tüm sorunların barışçıl yollarla çözülmesidir. Bakıldığı zaman Rusya nın çıkarları bu bölgeye her geçen gün önem verilmesi gerektiğini söylemektedir. Rusya Ortadoğu da olup bitenleri görmemezlikten gelemez. Ancak Rusya nın aktif bir şekilde bu sorunlara katılması da beklenemez. Çünkü Rusya nın çıkarlarına da 12

TARİHTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞU YA TÜRK-RUS BAKIŞI zarar verebilecek durumlar yaşanabilir. Rusya, Ortadoğu bölgesinde sorunların çözülmesi konusunda arabuluculuk yapmakta ve bölgenin istikrara kavuşmasını istemektedir. Bu nedenle Rusya bölgede Kollektif Güvenlik Sistemi nin oluşturulmasını düşünmektedir. ABD ile rekabet içinde değil işbirliği içinde olunmalıdır. Rusya bu sorunların BM çerçevesinde çözülmesine vurgu yapmaktadır. Arap- İsrail sorunu Sovyetler Birliği zamanında ABD-Sovyet mücadelesinin bir parçasını oluşturmaktaydı. Sovyetler yıkıldıktan sonra küreselleşen dünyada ABD ve Rusya nın da politikaları ve görüş açıları da değişmekte. Belki de ortak çözüm yollarının bulunması hem bölge ülkelerinin hem de ABD ve Rusya nın çıkarına olacaktır. Şu unutulmamalıdır ki Ortadoğu da eski Sovyet vatandaşı olan çok sayıda Rus yaşamaktadır. Bölge ülkeleri ve Rusya arasında ticaret bağları hızla gelişmektedir. Örneğin İsrail Rusya nın büyük ticari ortağıdır. Terörizm konusunda da İsrail Rusya nın stratejik ortağıdır. Ayrıca gelecek günlerde Kürt sorunu Arap-İsrail sorunundan daha önemli olacaktır. Rusya nın bölgeye yönelik politikasının temelinde yer alan diğer bir konuda silah ihracatıdır. Rusya silahlarını büyük bir kısmını Ortadoğu ülkelerine satmaktadır. Tabi bu silah satımı terörün artmasına neden olmamalıdır. Rusya bu konuda özen göstermelidir. Hem askeri teknoloji hem de yüksek teknolojiler konusunda Rusya ve ABD nin rekabeti bu bölgede de devam etmektedir. Askeri teknolojileri satma konusunda Rusya ABD den sonra, ikinci sırada yer almakta. Rusya bu konuda işbirliğini devam ettirecek gibi gözüküyor. Halen İran ve Suriye ye silah satmaya devam ediyor. Bu ülkelere askeri teknolojilerin satımının barışa katkı yapmayacağını söyleyebiliriz. Bu durumda bölgedeki gelişmeleri ve istikrarı olumsuz yönde etkilemektedir. Bölgede terör olayının arttığı görülmektedir. Bu husus silah satımının dikkatli yapılması gerektiğini bize hatırlatmaktadır. Ortadoğu da ABD anti-terör yönünde bir politika izleyerek, aynı zamanda kendi siyasi düşmanları ile mücadele etmektedir. Bölgedeki ortak çıkarlardan dolayı bazen ABD ve Rusya karşı karşıya gelmektedir. Bölgenin istikrar kazanması için Rusya sorunların BM çerçevesinde çözümlenmesini istemektedir. Rusya uluslararası terörizme karşı büyük çabalar harcamaktadır. Bu nedenle birçok ülke ile işbirliği içinde olmaktadır. Ekonomik münasebetler de dış politikada büyük rol oynamaktadır. Örneğin Rus ekonomisi ile Ortadoğu daki ülkeler birbirlerini tamamlıyor. Bu durumda Rusya nın bölgedeki etkisini arttırmaya neden oluyor. Aynı zamanda Afrika ve Güney Asya pazarlarına ulaşma açısından Ortadoğu ülkeleri köprü vazifesi görmektedir. Bu durumda Rusya nın işine yaramaktadır. Rusya nın bölgede etkisini arttıran konulardan biride binlerce Ortadoğulu uzmanın Rusya da eğitim görmüş olması ve evlilik yoluyla aileler kurmuş olmaları. Metalurji ve diğer sanayi alanlarında, turizm alanında Ortadoğu ülkeleri ile münasebetler oldukça sıkıdır. Aynı zamanda Rusça nın Ortadoğu ülkelerinde güçlenmeye ve yayılmaya başlandığı da görülüyor. Özellikle İsrail de birçok dil kursu açılmış durumda. Ortadoğu ile ilişkilerde çok sayıda işbirliği alanı olduğu görülmekte. Aynı zamanda Rusya nın da Ortadoğu bölgesindeki gelişmeleri etkileyecek kozlara sahip olduğunu görüyoruz. İlişkilerin gelişmesi bölgede barışın sağlanmasında önemli rol oynayacaktır. Terörle mücadele, ekonomik işbirliklerinin geliştirilmesi, nükleer terörizmin engellenmesi, 13

TUTANAKLARI Rusya nın güney sınırlarının korunması gibi konular Rusya nın Ortadoğu politikasının belirleyicileridir. Tekrar altını çizmek isterim ki, Rusya bölgede istikrar sağlanmasını istiyor ve bu konuda arabuluculuk faaliyetleri yürütüyor ve tüm sorunların barışçıl yollarla çözülmesinden yana. Teşekkür ederim. Meliha ALTUNIŞIK: Teşekkür ederiz. Rusya nın Ortadoğu daki ilgi alanlarını özetlediniz; Enerji, Arap-İsrail sorunu, İslam dünyası ile ilişkiler ve Rusya nın bölge ile ekonomik ve askeri ilişkilerinden bahsettiniz. Belki, daha spesifik konulara, örneğin İran ın nükleer meselesi ya da son ayaklanmalar konularına soru cevap kısmında gelebiliriz. İkinci konuşmacımız Doç. Dr. Veysel Ayhan. Şimdi Türkiye nin politikasına geçiyoruz. Buyurun lütfen. Veysel AYHAN: Çok teşekkür ederim. Son dönemde Ortadoğu da meydana gelen gelişmeleri analiz ederken birkaç kavram üzerinde durmak gerektiğini düşünmekteyim. Bunların başında bu eylemler yeni mi başladı? sorusu geliyor. Toplumsal muhalefet hareketleri olarak karşımıza çıkan ve Kuzey Afrika dan Ortadoğu ya kadar yayınlanan bu eylemlerde istikrarsızlık unsurları yatmaktadır. Siyasal rejimler kendi varlıklarını sürdürebilmek için bu ülkelerde yaşayan toplumsal muhalefet gruplarının siyasal, ekonomik ve diğer taleplerini uzunca yıllar görmezden geldi. Aslında bu talepler 2010 başı itibariyle ortaya çıkmadı. 1960 larda bile söz konusu toplumların belli talepleri olduğunu bilmemiz gerekir. Bu noktada özellikle 2011 sonrası dönemde Kuzey Afrika da başlayıp Tunus ta ve Mısır da yaşanan ve 11 Mart itibariyle Suudi Arabistan da da olması planlanan tüm bu gösterilerin temelinde, bu ülkelerdeki muhalefet hareketlerinin ideolojik, etnik ya da mezhepsel gibi sınıflandırmaları olabilir. Bu eylemlerin sadece bu bölgede sınırlı kalmayacağını öngörmek gerekir. Çünkü tüm bu bölgede yaşayan toplumların belli siyasal talepleri vardır. Bu belli siyasal talepleri bir anlamda siyasal sisteme katışım üzerinde odaklanmıştır. 2011 yılı aynı zamanda tüm Ortadoğu için bir milattır. Siyasal değişim taleplerinin ilk kez doğrudan halk hareketleri ile başarıya ulaştığı bir dönemdir. Çünkü bundan önceki tüm muhalefet hareketleri askeri yöntemlerle iktidara gelmiştir. Albay Nasır ın Mısır da yaptığını ya da Baasçıların Irak ta ve Suriye de gerçekleştirdiklerini bu şekilde görmemiz gerekir. Diğer körfez ülkeleri daha statikti ve siyasal iktidarların tarihsel geri planı daha geçmişlere dayanıyordu. Örneğin Suudi Arabistan daki yönetim 1740 lardan itibaren vardı. Bahreyn de 1783 den itibaren başlayan bir iktidar var. Sultan Kabus un iktidarı daha da eskilere dayanır. Tüm Ortadoğu bölgesindeki siyasal sistemlerdeki değişim özellikle askeri yöntemlerle gerçekleştirilmişti. Oysa bugün yaşanan tam aksi, tam tersi bir durumdur. Doğrudan halk hareketleri ile siyasal sistemlerin değiştiğini görmekteyiz. Peki, neden soğuk savaş yıllarında 14

TARİHTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞU YA TÜRK-RUS BAKIŞI başarılı olunamadı sorusu akla gelmekte. Aslında soğuk savaş yıllarında da vardı bu talepler. 1980 li yıllarda Suudi Arabistan, Bahreyn ve birçok ülke çok ciddi eylemlere sahne oldu. 1960 larda Irak ta, Necef te, Kerbela da hatta Bağdat ta çok ciddi eylemler gerçekleştirildi. Ancak dönemin koşulları çok farklı idi. Özellikle iki ülkenin bölgedeki siyasal değişim taleplerine direnç gösterdiğini görmekteyiz. Bu siyasal değişim taleplerinin bastırılmasında söz konusu ülkelere askeri, siyasi ve istihbarat yardımları verildiği biliniyor. Bu ülkelerden biri ABD, diğeri de dönemin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği idi. Yani Irak ta, Necef te, Kerbela da veya Bağdat ta yaşayan Şii hareketlerin bastırılmasında birçok faktör vardı. Çünkü 1976-77 yıllarındaki eylemlerde dönemin 1972 yılında Sovyet Dostluk Anlaşması önemli bir rol oynamıştı. 78 den 81 e kadar süren Müslüman Kardeşler hareketinin bastırılmasında da Suriye nin içinde yer aldığı hareketlerin yardımcı olduğunu söyleyebiliriz. Bir örnekte ABD nin körfez ülkelerinde yaşadıkları ile ilişkili idi. ABD körfez ülkelerindeki toplumsal hareketlerin bastırılmasında söz konusu ülkelere çok ciddi yardımlarda bulundu. Bu olayların bastırılmasında önemli rol oynadılar. Bildiğimiz gibi 1958 de Ürdün deki bu tür taleplerin bastırılmasında İngiltere askeri birlikler göndermişse, Ortadoğu aynı olaylara 1980 lerde de tanıklık etti. Ama günümüz dünyası farklı. Bu bölgedeki toplumsal muhalefet hareketlerinin bastırılmasında bir anlamda yabancı ülkelerin ya da bölge dışı ülkelerin çok belirleyici bir rol oynayamadığını görmekteyiz. Diğer bir deyişle artık toplumsal muhalefet hareketlerinin siyasal taleplerinin bastırılmasında ABD, Sovyetler Birliği ya da başka bir Batı Avrupa ülkesinin doğrudan müdahil olmadığını ve bu taleplerin doğrudan halktan geldiğini görmekteyiz. Mısır da milyonlarca insan sokağa dökülüp, değişim hareketine öncülük etti. Her ne kadar tam bir değişim yaşanmasa bile artık Arap sokaklarında insanların değişimi tartışmaya başladığını görmemiz gerekir ki bu tartışma yalnızca Suudi Arabistan a değil, yalnızca Mısır da değil Suriye de de hatta işgal altındaki Irak ta bile görülmekte. Televizyonu açtığımız zaman Bağdat ta Basra da insanların değişim talepleri görülmekte. Tabii bunları kendi içlerinde sınıflandırmak gerekir. Tüm değişim taleplerini doğrudan vatandaş tarafından dile getiriliyor gibi görmemek gerekir. Her ülkenin kendi toplumsal yapısı ve toplumsal muhalefet hareketlerinin şekli, söz konusu ülkelerdeki sokak hareketlerinin kimler ve hangi gruplar tarafından gerçekleştirildiğinin de anlaşılması gerekir. Örneğin bugün Bahreyn de eğer gösteriler yapılıyorsa bunu tüm Bahreynlilerin demokratik taleplerini dile getirmesi olarak tanımlamak yerine, yıllardır toplumsal muhalefetin öncülüğünü yapan ve bir anlamda ülkenin %65-70 ini oluşturan Şiilerden geldiğini görmemiz gerekir. Aynı durum Suudi Arabistan içinde geçerlidir. 25 Şubat ta başlayan gösteriler Mart ayı içerisinde daha da artarak sürecek ki bu dünya enerji fiyatlarından tutun da diğer tüm dengeleri sarsacak. Bunun tüm Suudiler tarafından gerçekleştirilen bir eylem olarak görülmesi yanlış olacaktır. Burada da özellikle ülkenin doğusunda ve Medine gibi belli başlı ülkelerde yaşayan Şiilerden geldiğini ama aynı zamanda yine ülkenin batı bölgesi olarak adlandırılan (Osmanlı Dönemi nde Hicaz olarak kabul edilen) diğer mezhepsel gruplardan (Maliki ve Şafi gruplar) geldiğini görmemiz gerekir. Aynı şey tüm Ortadoğu için geçerli. Yani şunu demek istiyorum; birçok ülkede birçok eylem, so- 15

TUTANAKLARI kak gösterisi gerçekleşiyor, gerçekleşmeye devam da edecek. Ancak bunların hepsi söz konusu ülkelerin toplumsal yapısıyla ve o ülkedeki muhalefet gruplarının yapısı ile ilişkili bir durum. Ama yöntem aynıdır. Barışçıl kitle gösterileri ile siyasal sistemlerde reformlar gerçekleştirmek, bu çok önemli. Yöntem farklı olsa, bugünün dünyasında başarıya ulaşmak çok güçtür. Oysa barışçıl kitle gösterileri ve milyonlarca insanın sokağa dökülmesi, demokratik halk taleplerinin uluslararası kamuoyu tarafından kabul edilmesini kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla Tunus ta başlayan ve bugün tüm Ortadoğu da devam eden eylemlerin yalnızca bizim bölgemizle sınırlı kalacağını öngörmemiz bir yanılgı olur. Çeçenistan da ya da o bölgede yaşayan diğer kesimlerde de buna benzer eylemler görmemiz mümkündür. Dolayısıyla bu bir dönemdir. Bu dönem siyasal taleplerin barışçıl gösterilerle elde edilmesi dönemidir. Bu dönemin belki 10 yıl belki de 15 yıl tüm bölgede ve dünyada etkili olabileceğini öngörebiliriz. Kısa süreli bir halk hareketi olarak tanımlamak yanlış olur. Türkiye nin pozisyonuna baktığımız zaman ise özellikle son 4-5 yıldır birçok platformda Türkiye nin halktan gelen taleplerin karşılanması ve sorunların demokratik yöntemlerle çözülmesi noktasında inisiyatif kullandığını ve politika geliştirdiğini görmekteyiz. Tahran daki İslam Örgütü Konferansı nda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ün ifadeleri çok netti. Halktan gelen taleplerin siyasal sistemlerle karşılanmasını ifade etmişti. Tüm bu açıklamalar Mısır da yaşanan olaylara yaklaşımla daha da netleşmiş oldu. Mısır da insanlar sokaklarda eylem yaparken, Türkiye doğrudan halkın yanında yer aldı. Dün itibariyle de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Kahire ye bir ziyaret gerçekleştirerek siyasal sürecin demokratik ilkeler çerçevesinde sürdürülmesi noktasında bilgi ve tecrübelerini söz konusu ülke liderlerine anlatma fırsatını elde etti. Aynı şey Bahreyn içinde geçerlidir. Libya nın pozisyonu biraz daha farklı idi. Çünkü burada çok ciddi bir vatandaş bulunmaktaydı ve onların güvenliği birincil derecede öneme sahipti. Ama eğer son günlerdeki açıklamaları takip edebiliyorsak Türkiye nin burada da halkın taleplerini uzlaşma yöntemleri ile karşılanmasını istediğini ve güç kullanılmasına karşı olduğunu görmekteyiz. Artık ülkeler Ortadoğu ile ilişkilerini belirlerlerken ve çıkarlarını tanımlarlarken o ülkedeki halklarında taleplerini dikkate almak zorunda kalacaklar. Eski paradigmalarla ve eski teorilerle Ortadoğu yu anlamak oldukça güç olduğu gibi, bunlar üzerinden inşa edilecek bir strateji de Ortadoğu ülkeleri ile olan ilişkileri ciddi şekilde sorunlu yapacaktır. Bir diğer nokta ise kolektif güvenlik gibi stratejilerdir. Kolektif güvenlik bölgedeki siyasal sistemlerin korunmasına yol açabilir. Bu stratejiler ya da işbirlikleri rejimlerin değişim karşısında daha büyük bir direnç göstermesine yol açar. Örnek olarak Körfez İşbirliği Konseyi ya da doğrudan ABD nin bölge ülkeleri ile gerçekleştirmiş olduğu ikili anlaşmalar. Burada iki temel prensip ortaya çıkıyor. Bir, siyasal rejimlerin dış tehditlere karşı korunması; iki, siyasal rejimlerin toplumsal muhalefet hareketleri karşısında korunmasıdır. Bu yüzden kollektif güvenlik politikaları hem bölgenin değişim talebine hem de siyasal rejimlerin daha dirençli durmasına yol açabilir. Sağlıklı olan yöntem değişimin ve güvenlik taleplerinin söz konusu ülkelerin halkları tarafından gerçekleştirilmesidir. Çünkü dıştan yapılan müdahalelerin tümü değişimi ve değişim talebini engellemeyi destekler. Son olarak şunu vurgulamak istiyorum; gerçekten Ortadoğu da yeni bir dö- 16

TARİHTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞU YA TÜRK-RUS BAKIŞI nemle karşı karşıyayız. Bu yeni dönemin oluşmasında, yıllardır bölgedeki siyasal sistemleri kendi çıkarları için koruyan büyük güçlerin, bölgede zayıflamasının da etkili olduğudur. Teşekkür ederim. Meliha ALTUNIŞIK: Veysel Ayhan a teşekkür ederiz. Toplumsal muhalefetin geçmiş yıllardakilerden farklı olduğunu vurguladı ve de süreceğini düşündüğünü söyledi. İlginç bir noktaya değindi; bu durumun Rusya içine de yayılabileceği iddiasını söyledi. Geçmiş yıllarda özellikle soğuk savaşta bölge dışı aktörlerin toplumsal muhalefeti bastırmak için rejimlerle işbirliği yaptığını ve bölgedeki iç dinamikleri daha fazla etkileme gücüne sahip olduğunu ama bu dönemde bu gücün pek kalmadığını söyledi. Belki de bu gelişmelerin tam da bu nedenle ortaya çıktığını vurguladı. Türkiye nin bölgeye karşı tutumuna da değindi. Belki soru cevap bölümünde bunları daha ayrıntılı konuşma imkânımız olur. Şimdi tekrar Rusya nın politikasına dönüyoruz. Üçüncü konuşmacımız Prof. Dr. Vatanyar YAGYA. Buyurun lütfen. Vatanyar YAGYA: Öncelikle a ve Türk Tarih Kurumuna bu konferansı organize ettikleri ve bizi davet ettikleri için teşekkür ederim. İkinci olarak Prof. Panin Rusya Federasyonu nun Ortadoğu politikasını çok güzel özetledi ve neredeyse bana söz bırakmadı. Aynı zamanda Doç. Dr. Veysel Ayhan da Türkiye nin Ortadoğu politikasını bize anlattı. Ben Rusya nın Ortadoğu politikası ve Türk-Rus münasebetlerine dair birkaç şey söylemek istiyorum. Rus-Türk münasebetlerinin stratejik ortaklık boyutunda geliştiğini söylemek istiyorum. Taraflar arasında siyasi görüş alışverişini öngören bir kurumun kurulması son derece önemli. Biz Rusya da Türk-Rus münasebetlerinin geliştiği konusunda hem fikiriz. Alınan kararların hayata geçirilmesi son derece önemlidir. Rusya-Türkiye arasında bölgesel münasebetlerin gelişmesi de son derece önemli. Rus- Türk münasebetleri bu çerçevede de gelişecektir. Geçen sene İstanbul ve St. Petersburg şehirlerinin kardeş şehir ilan edilmesinin 20 nci yılı idi. Ben aynı zamanda St. Petersburg parlamentosunda milletvekili olarak görev yapmaktayım. Kardeş şehrin yıl dönümü adına bir takım önemli faaliyetlerde bulunduk. 2010 yılında İstanbul Avrupa Başkenti ilan edildiği için bizim faaliyetlerimizin gerçekleşmesi pek mümkün olmadı. Ben geçen sene birçok ülkede görev yapan Türk diplomatları ile bir araya geldim. Bu görüşmeler sırasında devamlı Yeni Osmanlıcılık olarak nitelendirilen konuyu görüşme fırsatı bulduk. Görüşülen konuların başında Türkiye nin Avrupa Birliği süreci de vardı. 17

TUTANAKLARI Etiyopya daki Türk Büyükelçisi ile bu konuları uzun uzun görüştük. Büyükelçi bana Avrupa Birliği nin Türkiye için büyük önem arz ettiğini söyledi. Ama Türkiye nin sadece buna odaklanmadığı, diğer ülkelerle çok yönlü bir ilişki geliştirdiğini ekledi. İşadamı Kalkavan ile de görüştük. Kendisinin Başbakan ile çok sık görüştüğünü ve Başbakan ın da aslında Avrupa Birliği ne üye olmak istemediğini belirtti. Bu görüşler, Rusya da Türk siyasetinin anlaşılması açısından büyük önem arz ediyor. AB üyeliği ile ilgili çok çeşitli görüşler var tabii ki. Rusya nın Ortadoğu ya yönelik siyasetinde büyük ilerlemeler olduğunu söyleyebiliriz. Batı da Yeni Osmanlıcılık teriminin kullanıldığı ve artık olumsuz bir algı yarattığı söylenebilir. Çünkü bu durum adeta Türkiye nin topraklarını genişletme amacını çağrıştırıyor. Bu çağrışım bana göre rahatsızlık verici ve yanlıştır. Konu ile ilgili Rusya da ve yabancı basında bir takım makaleler ortaya çıkmakta. Örneğin Batı nın Türkiye yi kaybettiği, Ortadoğu da daha aktif faaliyet gösterdiği söyleniyor. Bunun adı ne olursa olsun Türkiye nin çıkarına olduğu söyleniyor. Atatürk dönemi ile bir takım kıyaslamalar yapılıyor. Eski tarihin geride bırakılmak istendiği ve artık yeni politikalar üretilmesi gerekliliği vurgulanıyor. Amerikalı bir profesörde Batı nın Türkiye yi kaybettiğini ileri sürüyor. Türkiye ve Batı arasındaki münasebetlerin, Türkiye nin Ortadoğu politikası nedeni ile olumsuz yönde etkilendiğini söylüyor. 1 yıl önce yine bir uluslararası konferans için Ankara da idim. Bir Amerikalı siyaset bilimci vardı ve anti-islamcı, anti- Müslüman bir görüş öne sürmüştü. Adeta tüm Müslümanları barbar niteliklerle tanımlayıp, onlara saygısızlık yapmıştı. O da Batı nın Türkiye yi kaybettiğini ve Türkiye nin Ortadoğu ya kaydığını söylemişti. Bana göre Türkiye nin Ortadoğu ile münasebetlerinin geliştirmesi son derece olağan bir durumdur. Kendi çıkarları ve jeopolitik durumu ile yakından ilgilidir. Diğer ülkelerdeki bilim adamları ve siyaset bilimcileri Türkiye yi Batı ve Doğu arasında bir köprü olarak algılamalı. Biz Rusya olarak Türkiye ile münasebetimizi model olarak gösteriyoruz. Bu münasebetler Batı ülkelerinin Ortadoğu ülkeleri ile münasebetlerine model olmalıdır. Bir diğer nokta, Türk toplumunun içerisinde de bir takım tartışmaların yapıldığıdır. Özellikle Türk dış politikasında Ortadoğu ya önem verilmesi konusunda Türk siyaset bilimcilerinin birçoğu vurgu yapmaktadır. Moskova daki Ortadoğu Araştırmalar Merkezi Başkanı her ne kadar İsrail yanlısı görüşleri ile meşhur olsa da, Amerika nın Türkiye ye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç Türkiye nin Amerika ya olan ihtiyacından daha fazladır diyor. Rusya dan görüldüğü kadarı ile Türkiye uluslararası arenada gittikçe güçlenmekte. Bu süreç çerçevesinde bazen ABD ile karşı karşıya gelmekten çekinmemektedir. Türkiye, Ortadoğu ülkeleri ile münasebetlerini geliştirirkenki bu süreç 21 nci yüzyılın başından itibaren başlıyor, bir İslam Alliance ı kurulması fikri bile vardı ki bu Alliance, Belgrat ve Atina Alliance ına karşı konması planlanıyordu. 21 nci yüzyılın sonlarında ortaya atılmıştı bu görüş. Bir önemli görüş de Türkiye nin İslam dünyasında liderliği üstlenemeyeceği çünkü laik bir ülke olduğu dur. Bunlara ek olarak İsrail ile münasebetlere de değinmek gerekiyor. Bu münasebetler son dönemlerde olumsuz yönde ilerliyor. Bu durumda Arap ülkelerinde Türkiye nin prestijini arttırıyor. Türkiye nin yönünü batıdan doğuya çevirdiğini ileri sürenlere karşılık olarak şunu söylemem gerekiyor; Türki- 18

TARİHTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞU YA TÜRK-RUS BAKIŞI ye bir Avrupa ülkesi olduğunu ileri sürüyor. Bu da bize her şeyi anlatmaya yetiyor. Aslında bir kayma yok. Türkiye Batı ve Avrupa ülkeleri ile yanı sıra tabii ki Ortadoğu ve diğer bölge ülkeleri ile iyi münasebetler geliştirebilir. Bu çok doğaldır, kendi çıkarları doğrultusunda yapılması gerekendir. İç politikada ve dış politikada bir takım değişiklikler tabi ki oluyor. Ancak bunlar Mustafa Kemal Atatürk ün ortaya attığı politikaların temelinde gelişmektedir. Ancak küresel çerçeveler gelişmesinde de bir takım değişikliklere uğrayabilir. Türkiye nin Dışişleri Eski Bakanı Yaşar Yakış; 2010 yılının Nisan ayında Bahçeşehir Üniversitesi nde yapılan bir konferansta şunun altını çiziyor; Türkiye nin komşularla münasebetleri konusunda Mustafa Kemal Atatürk ün politikasını izlediği. Yine aynı konferansta Meclisin uluslararası ilişkilerden sorumlu milletvekili şunu belirtiyor; Türkiye nin komşu ülkeleri de dahil olmak üzere bir çok bölge ülkesi ile münasebetlerini geliştirdiğini, ticaret hacmini arttırmaya yönelik bir politika izlediğini belirtmiştir. Türk dış politikasında bir takım değişiklikler olmasına rağmen kökten değişikler olmadığı görülmektedir. Bir yön değiştirme söz konusu değildir. Bence çok yönlü bir işbirliği başlatılmıştır. Batı ikinci plana atılmamış, Batı nın yanı sıra başka alternatifler değerlendirilmeye başlanmıştır. Son dönemlerde Türkiye uluslararası arenada kapalılıktan kurtulmuştur. Bölgesel bir güç haline gelmeye başlamış, bölge ülkelerle işbirliğini geliştirmiştir. Türkiye nin Ortadoğu da ne yaptığı konusuna örnek verecek olursak; Suriye ya da diğer bölge ülkeleri ile stratejik ortaklıklar kurulmuştur. Bunlar özellikle ticari münasebetlerin gelişmesine katkı sağlayacaktır. Türkiye dış ticaretini, siyasi alandaki işbirliğini arttırmak için de kullanmaktadır. Geçen sene Tanzanya Cumhurbaşkanı Ankara yı ziyaret ettiğinde, G20 de Afrika ülkelerini savunan tek bir ülke olduğunu, o ülkenin de Türkiye olduğunu söylemişti. Bu çok önemli bir husustur. Demek ki Türkiye Afrika coğrafyasında da güçlenmektedir. Oradaki ülkeler de Türkiye ye çok olumlu bakıyorlar. Ortadoğu ülkeleri ile münasebetlerin geliştirilmesi, çok yönlü politika izlenmesinin önemli nedenlerinden biri de, Anadolu sanayi sisteminin kurulmuş olmasıdır. Buradaki elit kesimler ve iş adamları Avrupa ya çıkışa sahip değillerdir. İstanbul bölgesindeki işadamları Avrupa yı kapmış durumdadırlar. Dolayısıyla Anadolu bölgesindeki işadamları için açılan kapı Ortadoğu bölgesidir. Tüm bunlar sadece sanayi için değil tarım içinde geçerlidir. İbrahim Kalın; Türk siyasetçileri dünyanın dört bir yanına giderlerken yanlarında iş adamlarını götürüyorlar. İş adamları ülkelerle münasebetlerimizi geliştirmede önemlidirler demişti. Bu açıklamada beni doğrular nitelik taşımaktadır. Bir diğer önemli açıklama önde gelen Rus ilim adamı Türkolog Kreynen ın. Kreynen, Başbakan Erdoğan ı ve partisini eleştirenlere bir cevap vermektedir; Türkiye iktidarının şuan pan-islamizm den daha önemli işleri var. Böyle bir politika olsa bile bu Türkiye yi ikiye böler. Bu politikalar Türkiye de bir birlik oluşturarak Türkiye nin uluslararası kamuoyunda gücünü arttırmaya yöneliktir. Bende bu görüşe katılıyorum. Etiyopya daki Türk Büyükelçisi ve Türkiye nin Rusya daki Büyükelçisi Sayın Akıncı ile yaptığımız görüşmelerden birinde şu konu üzerinde mutabakata varılmıştı; Türkiye nin gerçekten de aktif bir dış politika izleyerek bölge liderliği konumuna doğru büyük adımlarla ilerlediğini ve bu süreç içinde kendi çıkarları konusunda 19