AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARININ İÇ HUKUKUMUZA ETKİSİ. * Mehmet Özdemir



Benzer belgeler
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

ANAYASA MAHKEMESİNDEN KARAR VE İLAM HARCINA İLİŞKİN İPTAL KARARI

: 2009/27 : 2010/9 : RAZ YOLUNA BA

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2013/60 Ref: 4/60

SĐRKÜLER Đstanbul, Sayı: 2010/38 Ref: 4/38

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

DEVLET MEMURLARININ TEDAVİ YARDIMINA İLİŞKİN ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Cuma, 03 Nisan :58 -

COUNCIL AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE ÜLGER TÜRKĐYE. (Başvuru no /02) STRAZBURG.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete: Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2009/59. Karar Sayısı : 2011/69

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. ZEYTİNLİ/TÜRKİYE (Başvuru no /04) KARAR STRAZBURG. 26 Ocak 2010

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE GÜNGİL TÜRKİYE. (Başvuru no /03 ) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG. 10 Mart 2009

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13462)

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Genç Asliye Ceza Mahkemesi

Başvuru kararının tam metni için tıklayınız.

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

ONÜÇÜNCÜ DAİRE USUL KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Dava Açma Süresi, Yazılı Bildirim, Başvuru Mercii ve Süresi, Hak Arama Hürriyeti

İTİRAZIN KONUSU: günlü, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun;

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. GEÇGEL ve ÇELİK/TÜRKİYE (Başvuru no. 8747/02 ve 34509/03) KARAR STRAZBURG.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet Meslek Yüksekokulu DAMGA VERGİSİ ve HARÇLAR BİLGİSİ DERSİ Açık Ders Malzemesi

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE ŞENOL ULUSLARARASI NAKLİYAT, İHRACAT VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:75834/01)

ANAYASA MAHKEMESİNDEN KATMA DEĞER KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. YER VE GÜNGÖR/TÜRKİYE (Başvuru no /06 ve 48581/07) KARAR STRAZBURG.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR NURAN CEYLAN ÖZBUDAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/2890)

ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR S. R. BAŞVURUSU

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE YAPILMIŞ BAZI BAŞVURULARIN TAZMİNAT ÖDENMEK SURETİYLE ÇÖZÜMÜNE DAİR KANUN YAYIMLANDI

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN MAHKEME : İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2008/14944 Karar No. 2010/2311 Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK. /Geç. 3.

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27

Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü30 Mayıs 2009 CUMARTESİResmî GazeteSayı : ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

KIDEM ZAMMI ÜCRETE UYGULANAN AYRI ZAMDIR ÖNCE KIDEM ZAMMI UYGULANIR DAHA SONRA TOPLU SÖZLEŞMEDEKİ NISBİ ZAM UYGULANIR Y A R G I T A Y İ L A M I

ĐKĐNCĐ DAĐRE. (Başvuru No /07) KARAR STRAZBURG. 24 Eylül 2013

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE TOK VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:37054/03, 37082/03, 37231/03 ve 37238/03 )

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. ERTÜRK/TÜRKİYE (Başvuru no /02) KARAR STRAZBURG. 12 Nisan 2005

2918 SAYILI KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU'NUN 3493 SAYILI YASA İLE DEĞİŞTİRİLEN 115. MADDESİNİN SON FIKRASI İLE İLGİLİ İPTAL KARARI

Sirküler Rapor /70-1 ANAYASA MAHKEMESİNİN ÖZEL USULSUZLUK CEZASIYLA İLGİLİ BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU RET KARARI :F.Y.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. ZÖHRE AKYOL/TÜRKİYE (Başvuru no /03) KARAR STRAZBURG. 4 Kasım 2008

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR ŞEHRİBAN COŞKUN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası:2014/11376)

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARAMAN VE BEYAZIT - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 73739/01) KARAR STRAZBURG

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE NİN SARAR / TÜRKİYE KARARI * ** (Başvuru no. 1947/09, Karar Tarihi: 27 Mart 2012)

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

A V R U P A K O N S E Y Đ

T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire Esas No : 2010/5785. Karar No : 2012/3582

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2010/8630 Karar No : 2013/4481 Anahtar Kelimeler : Haciz, Ödeme Emri, (BS) Formu Özeti : sayılı

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ MEHMET ÖZEL ve diğerleri - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no: 50913/99) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRASBOURG.

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ERHUN -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru numaraları: 4818/03 ve 53842/07) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 2. Vergi Mahkemesi

HEMŞİRELİK KANUNU İLE İLGİLİ ANAYASA MAHKEMESİ KARARI - 5 ŞUBAT

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /32,46

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2 ALT İŞVEREN MUVAZAA

T.C. D A N I Ş T A Y Yedinci Daire

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6 İŞYERİ DEVRİ İŞYERİ DEVRİNİN İŞÇİ ALACAKLARINA ETKİSİ

ĐKĐNCĐ DAĐRE EYÜP KAYA TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 17582/04) STRAZBURG. 23 Eylül 2008

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

24 Aralık 2007 PAZARTESİ. Sayı : MAHKEMESİ KARARI. Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : İTİRAZIN KONUSU :

Hayatımız limitli ama öğrenebileceklerimiz limitsizdir

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet Meslek Yüksekokulu DAMGA VERGİSİ ve HARÇLAR BİLGİSİ DERSİ Açık Ders Malzemesi

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. MEHMET MÜBAREK KÜÇÜK - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no:7035/02) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRASBOURG.

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S. TSK/25

CONSEIL DE L EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE ADNAN ÖZDEMĐR -TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:4574/06)

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ KANĐOĞLU VE DĐĞERLERĐ - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:44766/98, 44771/98 VE 44772/98)

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMASI

Anahtar Kelimeler : Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi, bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi, ücret

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /88

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

DANIŞTAYIN SÜRESİNDE AÇILMAYAN DAVAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

l.< TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ ikinci bolum KARAR TEKSER İNŞAAT SAN. VE TIC. A.Ş. BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2014/638)

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /81

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2, 18-21

1982 Anayasası nın Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti nin bir hukuk devleti olduğu kurala bağlanmıştır.

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Ba ve Bs FORMLARININ VERİLMEMESİ NEDENİYLE ADİ ORTAKLIK ADINA KESİLEN CEZAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI YAYIMLANDI

19 Mart 2010 CUMA. Resmî Gazete. Sayı : MAHKEMESİ KARARI. Mahkemesi Başkanlığından: Karar Sayısı : Karar Günü : 23

VERGİ SORUMLUSUNUN İDARİ DAVA AÇMA HAKKININ BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZULMASINA İLİŞKİN KARAR YAYIMLANDI

Bazı makalelerde, bu iptal kararı ile kanuni temsilcilerin geçmişe yönelik sorumluluklarının kalktığına dair yorumlar okuyoruz.

I sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanunun başvuru konusu kuralının Anayasaya aykırılığı sorunu:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/8

T.C. D A N I Ş T A Y ONBEŞİNCİ DAİRE Esas No : 2014/9315 Karar No : 2015/9212

Esas Sayısı : 2016/185 Karar Sayısı : 2016/175

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /6, S. İşK/14 T.C YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/1888 Karar No. 2015/6201 Tarihi:

ANAYASA MAHKEMESİNDEN GVK GEÇİCİ 73 ÜNCÜ MADDEYLE İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. BK/100

Transkript:

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARININ İÇ HUKUKUMUZA ETKİSİ EMSAL KARAR İNCELEMESİ * Mehmet Özdemir A) GİRİŞ Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 2012-2016 yıllarını kapsayan Stratejik Plan Kapsamında 12-14 Şubat 2013 tarihleri arasında "Hakim ve Savcıların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Hakkında Farkındalıklarının Arttırılması Projesi" kapsamında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bir çalışma ziyareti gerçekleştirilmiştir. Çalışma ziyareti kapsamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce verilen kararların iç hukukumuza etkisi bakımından örnek teşkil edecek bir karar seçilerek incelenmiştir. İncelenen karar, karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmeyeceğine ilişkin 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 28. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ile ilgili olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararından sonra Anayasa Mahkemesince bu kanun maddesi ile ilgili iki ayrı iptal kararı verilmiş ve bu kanun maddesi 6009 sayılı yasanın 18. maddesi ile 23/07/2010 tarihinde yasama organınca değiştirilmiştir. Bilindiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, AİHS nin 19. maddesine göre, Sözleşmeye taraf olan ülkelerin "bu Sözleşme ile üstlendikleri taahhütleri yerine getirmelerini güvence altına almak için" kurulmuştur. Sözleşmenin Mahkemenin yargı yetkisini belirleyen 32. maddesine göre, AİHM nin yargı yetkisi, devlet başvuruları (m.33), kişisel başvurular (m.34) ve görüş bildirme (m.47) yollarından birisiyle önüne gelen işlerde, Sözleşme veya Sözleşme eki protokollerin yorumlanması ve uygulanması ile ilgili olan her türlü sorunu kapsar. Mahkeme, bir davaya bakmaya yetkili olup olmadığı ile ilgili bir sorun hakkında kendisi karar verir. Sözleşmenin 46. maddesindeki düzenlemeye göre, yüksek sözleşmeci taraflar, taraf oldukları davalarda Mahkemenin kesinleşmiş kararlarına uymayı taahhüt ederler hükmü yer almaktadır. Anayasanın 90. maddesi gereğince, "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." hükmü ile Milletler Arası Antlaşma niteliğinde olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İHAS) ve bu sözleşmenin uygulanmasına ilişkin davaları çözen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir.

Bu incelemede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi * 2. Dairesi'nin Muharrem Ülger isimli bir Türk Vatandaşının işçilik alacakları ile ilgili Ankara İş Mahkemesinde hüküm altına alınan alacağına ilişkin ilamın davalıya yükletilen bakiye karar ve ilam harcının ödenmemesi nedeniyle ilgiliye ilam suretinin verilmemesi üzerine davacı vekili Av.N.Ünal'ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yaptığı başvuru üzerine mahkemece verilen ihlal kararı ve aynı konuda Anayasa Mahkemesi'nce 2009/27 Esas 2010/9 Karar sayılı ve 14/01/2010 tarihli kararı ile yine Anayasa Mahkemesi'nin 2012/70 Esas 2012/157 Karar ve 18/10/2012 tarihli kararları karşılaştırmalı olarak incelenecek ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği kararın iç hukukta yüksek mahkemelerce nasıl uygulandığı ve sonrasında yasama organı tarafından ihlale gerekçe olan yasa maddesinin değiştirilmesi süreci karşılaştırmalı şekilde örnek kararlardan yararlanılmak suretiyle incelenecek ve kararların değerlendirmesi yapılacaktır. Konunun daha iyi anlaşılması bakımından karar metinlerinin tamamının olay ayrıntıları ile birlikte verilmesinin yararlı olacağı düşünülerek, önce AİHM kararı daha sonra da Anayasa Mahkemesi kararları tarih sırasına göre metne alınmıştır. B) ÜLGER TÜRKİYE DAVASI (2.DAİRE BAŞVURU NO:25321/02, 26/06/2007) I) USUL Muharrem Ülger adlı Türk vatandaşının ( başvuran ), İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme nin ( AİHS ) 34. Maddesi uyarınca,türkiye Cumhuriyeti aleyhine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne ( AİHM ) 10.06.2002 tarihinde yapmış oldukları 25321/02 No lu başvurudur.başvuran Ankara Barosuna bağlı avukat N. Ünal tarafından temsil edilmektedirler.başvuran, özellikle, lehinde verilen nihai kararın uygulanmamasının, AİHS ile uyumlu olmadığından şikayetçi olmuştur. Bu bakımdan, AİHS nin 6 1. maddesi ile AİHS ye Ek 1 No lu Protokol ün 1. Maddesi ne atıfta bulunmuştur. AİHM, 13.12.2005 tarihinde başvuruyu Hükümet e bildirmeye ve AİHS nin 29 3. maddesi ni uygulayarak, başvurunun kabul edilebilirliğiyle, esasını beraber incelemeye karar vermiştir. II) DAVA KONUSU OLAYLAR 1955 doğumlu başvuran Ankara da ikamet etmektedir.başvuran, 14.10.1996 tarihinden 09.05.1998 tarihine dek, Rusya da bir şantiyede,yapitek Yapı Endüstri ve Ticaret Limited Şirketi (bundan böyle şirket olarak anılacaktır)adlı Türk firması için çalışmıştır. Başvuran 28.06.1999 tarihinde Ankara İş Mahkemesi ne başvurarak şirket aleyhine dava açmıştır. Türkiye ye izinli geldikten sonra, izninin bitmesini müteakip Rusya ya gönderilmek üzere başvurduğunda, şirketin kendisini merkezde tutarak 4 ay beklettiğini iddia etmiştir. Başvuran ne Rusya ya gönderilmiş ne de Türkiye de kendisine iş verilmiştir. Bu süre içinde kendisine maaş ödenmediğini ve kontrat süresinin sona erdiğinin bildirilmediğini belirtmiştir. Başvuran mahkemeden, faizleriyle beraber, ödenmemiş maaşı, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatının kendisine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme 01.07.1999 tarihinde dava dosyasına ilişkin ilk incelemesini tamamlamış, 05.10.1999 tarihinde duruşma yapılmasına karar vermiş ve bu tarihten önce delillerle beraber şirketin cevabını sunmasını istemiştir. Davalı çağrılmasına rağmen, 05.10.1999 ve 18.11.1999 tarihli duruşmalara gelmemiştir.

Mahkeme 27.01.2000 tarihinde, başvuranın şantiyede meslektaşı olan iki tanığını dinlemiştir. Başvuranın avukatı bir sonraki duruşmada üçüncü bir tanığın hazır bulunacağını ifade etmiştir. Mahkeme 21.03.2000 tarihinde üçüncü tanığı dinlemiştir. Duruşmanın sonunda bilirkişi raporu hazırlanmasına karar verilmiş, başvuranın gerekli harcı ödemesinin ardından dava dosyası bilirkişiye gönderilmiştir.12.04.2000 tarihli ilk bilirkişi raporu, şirketin başvurana kıdem tazminatı için, sözleşme süresinin sona erdiğini bildirmediği için ve ödemediği maaş için tazminat ödemekle yükümlü olduğunu ifade etmiştir. Ödenmesi gereken meblağlar hesaplanıp raporda belirtilmiştir. Başvuranın avukatı 28.04.2000 tarihinde rapora itiraz etmiş, belirtilen meblağların yeterli rakamlar olmadığını ve başka bir bilirkişi tarafından yeniden gözden geçirilmesini talep etmiştir. Mahkeme 04.05.2000 tarihinde, başvuranın ek harcı yatırmasının ardından, aynı bilirkişinin bir rapor daha hazırlamasına karar vermiştir. Buna göre aynı bilirkişi ikinci raporunu hazırlamış ve mahkemeye sunmuştur. Bu rapor, başvuranın temsilcisinin kıdem tazminatının miktarıyla ilgili talebinin yerinde olduğunu ifade etmiştir. Başvuranın avukatı bu rapora itiraz etmiş ve meblağın başka bir bilirkişi tarafından yeniden hesaplanmasını talep etmiştir. Başvuranın avukatı 20.06.2000 tarihli duruşmaya katılmamıştır. Mahkeme, yeniden başlaması talebinde bulunulmaması halinde, davanın düşmesine karar vermiştir. Başvuranın avukatının talebi üzerine davanın 26.06.2000 tarihinde yeniden başlamasına ve ilk duruşmanın 13.07.2000 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir. Mahkeme 13.07.2000 tarihinde, harcın başvuran tarafından 3 gün içinde yatırılması halinde, davalıya, başvurana Türkiye ye döndükten sonra beş ay boyunca maaş ödendiğine dair makbuzları sunmasını isteyen bir mahkeme kararı gönderilmesine karar vermiştir. Şirketin, maaş makbuzlarını sunmaması halinde maaş ödemediğinin kabul konusunda uyarılmasına karar verilmiştir. Duruşma 05.10.2000 tarihine ertelenmiştir. Davalı şirket resmi uyarıya rağmen mahkeme kararına yanıt vermemiştir. Mahkeme 05.10.2000 tarihinde, başka bir bilirkişi raporunun hazırlanmasına, ücretinin başvuran tarafından karşılanmasına karar vermiştir. Yukarıda belirtilen beş aylık sürenin de göz önünde bulundurulduğu rapor 27.11.2000 tarihinde mahkemeye sunulmuştur. Başvuranın avukatı 18.01.2001 tarihinde, mahkemede görülen, aynı olaylara dayanan ve ek tazminatın talep edildiği diğer davanın bu davayla birleştirilmesini talep etmiştir. Mahkeme talep üzerine davaları birleştirmiş ve duruşmayı 13.03.2001 tarihine ertelemiştir. Ankara İş Mahkemesi 13.03.2001 tarihinde, başvurana, kıdem tazminatı için, işten çıkarıldığı bildirilmediği için ve ödenmemiş maaşı için toplam 9.424.50 ABD Doları ödenmesine karar vermiştir. Kararda, nispi mahkeme harcının 524,19 Türk Lirası olduğu ifade edilmiştir. Bu harcın, içinden başvuranın davanın başında ödediği meblağın çıkarılarak davalı şirket tarafından ödenmesine karar verilmiştir. Mahkeme 22.05.2001 tarihinde vergi icra dairesine mahkeme harcını şirketten almasını emretmiştir. Başvuranın avukatı 10.12.2001 tarihinde mahkemeye bir dilekçe sunmuş, icraya koymak üzere kararın kendisine verilmesini talep etmiştir. Avukat, başvuranın davayı kazandığını,davalı şirketin ise tazminat ödemesine ek olarak yargılama giderlerinden de yükümlü olduğunu ifade etmiştir. Mahkemenin karar verdiği tarihte adresi belli olan şirketin, mali sorunları nedeniyle başka bir yere taşınarak yükümlülüklerinden kaçma girişiminde bulunma tehlikesine işaret etmiştir. Ayrıca başvuranın kararı almak amacıyla yargılama giderlerini ödemeye istekli olduğunu ancak bunu yapmak için kaynaklarının yetersiz olduğunu belirtmiştir. Aynı gün mahkeme bu talebi, 492 Sayılı Harçlar Kanunu nun 28 (a) Maddesi çerçevesinde gerekli harç ödenmedikçe kararın ilgiliye verilemeyeceği

gerekçesiyle reddetmiştir. Bu nedenle başvuran bahsi geçen kararın uygulanması için icraya koyulmasını sağlayamamıştır. III) İHLAL NEDENLERİ (1. AİHS nin 6 1. maddesi ile AİHS ye Ek 1 No lu Protokol ün 1.Maddesi nin İhlal Edildiği İddiası) Başvuran AİHS nin 6 1. Maddesi ile AİHS ye Ek 1 No luprotokol ün 1. Maddesi ne dayanmıştır. Sözkonusu tarihte mahkeme harcı 598 Euro ( EUR ) karşılığına denk gelmektedir.başvuran, şirket aleyhindeki yargılama süresinin haddinden uzun olduğundan ve ulusal mahkemenin kendisine kararı vermemesi nedeniyle kararın uygulanmasını sağlayamadığından şikayetçi olmuştur. Ayrıca, kararın uygulanmamasının mülkiyetin çekişmesiz kullanımı hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir. AİHS'nin Madde 6 "Herkes medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar konusunda karar verecek olan [bir]mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde görülmesini istemek hakkına sahiptir " Ek 1 No lu Protokol ün 1. Maddesi "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır.herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez. " IV) KABUL EDİLEBİLİRLİK İNCELEMESİ a) Kabul Edilebilirliğe İlişkin Hükümet Savunması: Hükümet, başvurunun, AİHS nin 35 1. Maddesi kapsamında iç hukuk yollarını tüketme koşulunun yerine getirilmemesi nedeniyle reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Başvuranın iç hukukun sağladığı başvuru yollarından yararlanmadığını iddia etmiştir. Sorumlu tarafın ödemediği meblağın başvuran tarafından ödenmesi halinde işlemlerin devam edeceğini öne sürmüştür. AİHM nin, iç hukuk yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvuruyu kabul edilemez olarak beyan ettiği (Poghosyan Ermenistan davasındaki) (36211/03) kararına atıfta bulunmuştur. Hükümet, bu davada, AİHM nin, başvuranın dava açmamasının Devlet in ihmali mi yoksa başvuranın kendi hatasının sonucu mu olduğunu incelediğini, başvuranın kararın uygulanması için olası ve erişilebilir hiçbir önlem almadığı sonucuna vardığını belirtmiştir. Bu davada karar sonucu ortaya çıkan borcun bir Devlet kurumuna değil özel bir limited şirkete ait olduğunun dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Ulusal makamların icra takibi başlattıklarını ve ulusal mahkemenin kararı sonucunda ortaya çıkan borcun karşılanması için gerekli tüm tedbirleri aldıklarını savunmuştur. Bu nedenle, ulusal makamlar esasında kararı uygulamaya başlamışlardır. Bu bağlamda başvuranın iç hukukla uyumlu olarak somut bir taleple, ilgili mahkemeye başvurması beklenmiştir. b) Kabul Edilebilirlik Konusunda AİHM Görüşü Başvuranın dava açmamasının Devlet in ihmali mi yoksa başvuranın kendi hatası mı olduğunu belirlemek AİHM ye kalmıştır. Ulusal mahkemenin başvuranın davasını yeterince titizlikle incelemediğini usulen kaydeden AİHM, yine de bu durumun, başvuranı, iç hukuk gerektirdiği biçimde

uygun bir biçimde hazırlanmış bir taleple aynı merciye yeniden başvurmasını engellemediğini kabul etmiştir. Öte yandan, bu davada, AİHM, başvuranın, kararın uygulanmasını sağlamak için bir kopyasını almak üzere, usulüne uygun olarak, ilgili makam olan Ankara İş Mahkemesi ne başvurduğunu gözlemler. Başvuranın talebi, diğer tarafın ödemesi gereken yargılama giderleri bulunduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. AİHM, Sorumlu Devlet in iç hukuku kapsamında, başvuranın, Ankara İş Mahkemesi nin kararının uygulanmasını sağlamak için başvurabileceği veya başvurması gereken başka bir merci bulunmadığını kaydeder. Bu nedenle başvuran yalnız mevcut iç hukuk yollarından yararlanmıştır. Sonuç olarak, Hükümet in bu konuyla ilgili itirazı reddedilmelidir. Hükümet ayrıca, başvuranın şikayetinin, AİHS nin 35 1. Maddesi çerçevesinde altı ay kuralıyla uyuşmaması nedeniyle reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu bağlamda, başvuranın lehinde çıkan kararın 13.03.2001 tarihinde verildiğini, Harçlar Kanunu nun 28 (a)maddesi kapsamında, yargılama giderlerinin bu tarihten itibaren iki ay içinde ödenmesi gerektiğini öne sürmüştür. 21.05.2001 tarihinde iyi aylık sürenin bitmesinin ardından, mahkeme, Harçlar Kanunu nun 37. Maddesi ne göre, vergi dairesine ödenmeyen borcun şirketten tahsil edilmesini emretmiştir. Davalı masrafları ödememiş, bu tarihten başvuranın 10.12.2001 tarihli dilekçesine verilen yanıta kadar, hiçbir işlem yapılmamıştır. Hükümet, bu nedenle başvuranın, 10.12.2001 tarihli dilekçesinden çok önce, gerekli borcu ödemedikçe kararın kendisine verilmeyeceğinin farkında olduğunu savunmuştur. Başvuran Hükümet in savunmasına itiraz etmiş, iddialarını mahkemenin kararı nedeniyle değil, bu kararın uygulanmasının sağlanamaması nedeniyle ihlalde bulunulduğunu savunmuştur. Dolayısıyla kararın tarihi altı aylık süre aşımı için başlangıç noktası olarak alınamaz. Sözkonusu tarih, ulusal mahkemenin başvurana açıkça kararın verilemeyeceğini ifade ettiği, başka bir deyişle uygulamanın durdurulduğu tarih olan 10.12.2001'dir. AİHM, başvuru yolu bulunmuyorsa veya başvuru yollarının etkisiz olduğuna karar verilmişse, altı aylık süre aşımının, şikayet konusu uygulamanın tarihinden itibaren başladığını yineler. İstisnai davalarda, başvuranların önce bir iç hukuk yoluna başvurdukları, ancak bu başvuru yolunu etkisiz kılacak koşulların daha sonra farkına varacakları veya varmaları gereken özel koşullar bulunabilir. Böyle bir durumda, altı aylık süre, başvuranın bu koşulların farkına vardığı veya varması gereken tarihten itibaren hesaplanabilir. (bkz. Hazar ve Diğerleri Türkiye, 62566/00). AİHM, ulusal mahkemenin 10.12.2001 tarihinde başvuranın kararın kendisine verilmesi talebini reddettiğini kaydeder. Başvuran AİHM ye başvurusunu, 10.06.2002 tarihinde, 10.12.2001 tarihinden itibaren tam altı ay içinde yapmıştır. Bu nedenle AİHM, Hükümet in, başvurunun altı ay kuralına uymadığı itirazını reddeder. AİHM ayrıca, bu şikayetlerin AİHS nin 35 3. Maddesi kapsamında dayanaktan yoksun olmadığını kaydeder. Ayrıca başvurunun başka bir gerekçe altında da kabul edilmez olarak değerlendirilemeyeceğine işaret eder. Bu nedenle başvuru kabul edilebilir olarak ilan edilmek durumundadır. V) ESAS İNCELEMESİ Hükümet, bu davada, yargı sürecinin makul süreyi aşmadığını belirtmiştir. Mahkemenin delil topladığını, üç bilirkişi raporu aldığını ve başvuranın tanıklarını dinlediğini savunmuştur. Dava iki yıldan kısa bir sürede ve duraklama olmaksızın sona erdirilmiştir. Hükümet, bu koşullarda, yargı sürecinin gereğinden uzun olduğu biçiminde değerlendirilemeyeceğini ileri sürmüştür.

Ayrıca Hükümet, başlangıçta, bu davadaki meselenin yetkili makamların kararı uygulamayı reddetmeleri olmadığını ifade etmiştir. Kararın uygulanmamasının nedeni, öncelikle gerekli harç ödenmeden kararın başvurana verilmemesidir. Hükümet, bu nedenle, kararın başvurana verilmemesinin iç hukuka uygun olduğunu ve mahkemenin harcın davalı şirketten tahsil edilmesi için vergi icra dairesine emir gönderdiğini eklemiştir. Hükümet, başvuranın yargılama giderlerini ödemesi halinde kararın uygulanmasına başlanacağını öne sürmüştür. Harçlar Kanunu nun 32. Maddesi ne göre, ilgili harçların ödenmemesi durumunda müteakip işlemler uygulanmamaktadır. Ancak taraflardan birinin yaptığı ödeme, işlemlerin sonunda dikkate alınır. Buna göre, başvuran harcı ödeyip kararın uygulanması sürecini başlatabilirdi. Ardından bu meblağ borcun geri kalanıyla beraber kendisine geri ödenirdi. Dolayısıyla Hükümet, başvuranın, iç hukuk çerçevesinde kendisine tanınan bu olanağı reddetmesi nedeniyle, lehine verilen kararın uygulanmaması sorumluluğunu yüklenmesi gerektiği kanısındadır. Başvuran, bu kanuna dayanarak, Devlet e, kayıpları mahkemelerce tanınan kimselerden harç toplanması yetkisi verildiğini, böylece zarar gören tarafın bir kez daha mağdur edildiğini ileri sürmüştür. Bu uygulama nedeniyle, haklı olan tarafların, kaybeden tarafın üstlenmesi gereken harcı ödemediği veya ödeyemediği durumlarda, mahkemenin kendilerine ödenmesine karar verdiği meblağları alamadıklarını eklemiştir. a) AİHS nin 6 1. Maddesi Yönünden Değerlendirme AİHM, AİHS nin 6 1. Maddesi nin herkese, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili olarak, bir mahkeme tarafından davasının görülmesini isteme hakkı verdiğini yineler; bu yolla, hukuki konularda mahkemelerde dava açma hakkı anlamına gelen "erişim hakkının" bir yönünü teşkil ettiği mahkemeye gitme hakkı nı da çerçevesi içine alır. Öte yandan, Sözleşmeye Taraf Devletlerden birinin iç hukuk sistemi, nihai ve bağlayıcı bir kararın, taraflardan birinin zararına geçersiz kalmasına izin verirse, bu hak aldatıcıdır. AİHS nin 6 1. maddesi nin, hakim kararlarının uygulanmasını güvence altına almadan, davacılara tanınan usule ilişkin teminatları (hakkaniyete uygun, açık ve süratli davalar) ayrıntılı olarak tanımlaması düşünülemez. Bu Madde nin yalnız mahkemelere erişim ve davaların idaresi ile ilgili olduğu biçiminde yorumlanması, Sözleşmeye Taraf Devletlerin AİHS yi kabul ettiklerinde uymayı taahhüt ettikleri "hukukun üstünlüğü ilkesi" ile uyuşmayan durumlara yol açabilir. Bu nedenle, mahkemelerin verdiği kararların uygulanması, AİHS nin 6 1. maddesi nin amaçları doğrultusunda, yargılama'nın tamamlayıcı parçası" olarak değerlendirilmelidir. (bkz. Hornsby Yunanistan ve Burdov Rusya, 59498/00) AİHM, kararların uygulanmasının yargılamanın bütünleyici parçasını teşkil etmesi gibi, medeni hak ve yükümlülüklerin belirlenmesi için ilk derece ve temyiz mahkemelerine erişim ile beraber mahkemeye gitme hakkını da (bkz. Kreuz Polonya, 28249/95), icra davasına erişim hakkını eşit derece korunması gerektiği kanısındadır. (bkz., gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra, Manoilescu ve Dobrescu Romanya, 60861/00). Bu davayla ilgili olarak, AİHM, söz konusu kararın uygulanmasının ardından başvuranın yargılama giderlerini geri alıp alamayacağı sorusunun, başvuranın AİHS nin 6 1. Maddesi kapsamında şikayette bulunduğu durumla ilgisi bulunmadığı kanısındadır. Buradaki mesele, kaybeden tarafın üstlenmesi

gereken harçları peşinen ödeme zorunluluğunun, başvuranın lehine verilen bağlayıcı kararı almasını ve sonrasında icra takibini başlatmasını engellemesidir. Bu bağlamda, mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı ancak sınırlamalara tabi olduğu anımsatılır. Erişim hakkı, niteliği gereği Devlet in düzenlemelerini gerektirdiğinden, bu sınırlamalara üstü kapalı izin verilmiştir. Öte yandan, AİHM, uygulanan sınırlamaların, bireye bırakılan erişim hakkının esasına zarar gelecek ölçüde sınırlanmaması yada azaltılmaması gerektiğini beklemektedir. Ayrıca, haklı bir amaç gütmeyen ve başvurulan yollar ile ulaşılmak istenen amaç arasında "makul orantılılık" ilişkisi bulunmayan bir sınırlama, 6 1. Madde ile uyumlu olmayacaktır (bkz. Waite ve Kennedy Almanya [BD],26083/94 ve Apostol Gürcistan, 40765/02). Hükümet, kararın uygulanmama nedeninin, iç hukuk çerçevesinde kararın, ödenmesi gereken yargılama giderleri ödenmedikçe ilgili tarafa verilmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Öte yandan, AİHM, Harçlar Kanunu nun 28 (a) Maddesi ne atıfta bulunarak, mahkemenin, başvurana, mali bir sorumluluk yüklemiş olduğunu, böylece karara erişimini ve kararın uygulanmasını engellediğini kaydeder. AİHM, bir kimsenin erişim hakkından yararlanıp yararlanmadığını belirlemek için, yargılama giderlerinin makullüğünün, başvuranın bu meblağı ödeme kapasitesi, davanın özel ayrıntıları ve bu sorumluluğun yüklendiği dava safhası ışığında değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatır. (bkz. Kreuz) Bu bağlamda, AİHM, başvuranın inşaat işçisi olduğunu gözlemler. Başvuran sorumlu şirkete, ödenmemiş maaşını alabilmek için dava açmıştır. Mahkeme başvuranın taleplerini kısmen kabul etmiş, tazminat olarak yaklaşık 10.000 Euro ödenmesine karar vermiştir. Geri kalan yargılama giderleri yaklaşık 598 Euro dur. Başvuran, kendisine ödenecek meblağı alabilmek için harcı ödemeye istekli olmasına rağmen, bunu yapmak için yeterli kaynağa sahip değildir. AİHM, AİHS nin 6 1. Maddesi kapsamındaki etkili hakları güvence altına alma yükümlülüğünün yerine getirilmesinin, yalnız müdahale olmaması anlamına gelmediğini, Devlet in olumlu bir faaliyette bulunmasını gerektirebileceğini de yineler. Yargılama giderlerinin karşılanmasında tüm sorumluluğu başvurana yükleyerek, Devlet in, kararların uygulanması için hem hukuken hem de uygulamada etkin bir yöntem belirleme yönünde genel ya da özel her türlü uygun tedbiri alma yükümlülüğünden (pozitif yükümlülük) kaçındığı kanısındadır (bkz. Fuklev Ukrayna, 71186/01). Dolayısıyla, bu davada, yargılama giderlerinin miktarı ile bu giderlerin ödenmesi, başvuranın bu meblağları ödeme kapasitesi ve kararın bir kopyasının başvurana verilmesi arasındaki makul orantılılık ilişkisi de göz önünde bulundurulmalıdır. Yukarıda belirtilenler ışığında, AİHM, başvuranın kararın bir suretini almak için mahkeme harcını ödemekle yükümlü tutulmasının, üzerinde aşırı bir yük oluşturduğu ve "mahkemeye erişim hakkını" ve "bu hakkın özünü zedeleyecek derecede kısıtladığı" kanısındadır. Dolayısıyla AİHS nin 6 1. Maddesi ihlal edilmiştir. Son olarak, AİHM, bu davada, yargılamanın uzunluğunun, başvuranın kararın uygulanmaması ile ilgili şikayetinin tamamlayıcı parçası olduğunu kaydeder. Bu nedenle, şikayetin bu kısmının ayrı olarak incelenmesine gerek olmadığı sonucuna varmıştır. b) AİHS ye Ek 1 No lu Protokol ün 1. Maddesi Yönünden Yapılan Değerlendirme

AİHM, bir talebin uygulanabilir olarak addedilecek derecede yeterince kabul görmesi halinde, AİHS ye Ek 1 No lu Protokol ün 1. Maddesi çerçevesinde mülkiyet teşkil edebileceğini yineler. (bkz. Burdov Rusya ve Stran Greek Refineries and Stratis Andreadis-Yunanistan) Ulusal Mahkemenin 13.03.2001 tarihli kararı başvurana icraya verilebilir bir tazminat sağlamıştır. Başvuranın kararı uygulatamaması, AİHS ye Ek 1 No lu Protokol ün 1. Maddesi nin ilk paragrafının ilk cümlesinde ortaya konduğu üzere, "mülkiyetin çekişmesiz kullanım hakkına müdahale" teşkil etmiştir. Bu müdahale hiçbir biçimde maruz gösterilmediğinden, AİHM, AİHS ye Ek 1 No lu Protokol ün 1. Maddesi nin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. c) AİHS NİN 13. Maddesi Yönünden Yapılan Değerlendirme Başvuran ayrıca AİHS nin 13. Maddesi kapsamında, ulusal mahkemenin kararının, yine ulusal mahkemenin yarattığı engel nedeniyle hükümsüz kaldığından şikayetçi olmuştur. AİHM, bu şikayetin yukarıda incelenen şikayetlerle bağlantılı olduğunu ve bu nedenle kabul edilebilir olarak beyan edilmesi gerektiğini kaydeder. Ancak AİHS nin 6 1. Maddesi ile AİHS ye Ek 1 No lu Protokol ün 1. Maddesi kapsamında tespit edilen ihlallere ilişkin olarak, AİHM, başvuranın bu başlık altındaki iddialarının ayrı olarak incelenmesinin gerekli olmadığı kanısındadır. d) AİHS'nin Diğer Maddelerinin İhlali Yönünden Değerlendirme Son olarak, başvuran, hiçbir gerekçe göstermeksizin, AİHS nin 1. ve 17. Maddeleri nin ihlal edildiğinden şikayetçi olmuştur. AİHM, dava dosyasında, bu maddelerin ihlal edildiklerini gösteren hiçbir emareye rastlamamıştır. Dolayısıyla başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olduğu ve AİHS nin 35 3. ve 4. Maddesi yle uyumlu olarak reddedilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. VI) AİHS NİN 41. MADDESİ NİN UYGULANMASI AİHS nin 41. Maddesi ne göre: Mahkeme işbu Sözleşme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder. a) Tazminat Başvuran, maddi tazminat olarak 15.005 Euro, manevi tazminat olarak ise 50.000 Euro talep etmiştir. Hükümet bu taleplere itiraz etmiştir. AİHM, başvuranın maruz kaldığı maddi zararın, başvurana tazminat ödenmesine hükmeden kararın uygulanmamasıyla ortaya çıktığını kaydeder. Hem mahkeme kararıyla başvurana ödenmesi gereken tazminat hem de o tarihteki ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak, başvurana maddi tazminat olarak 10.000 Euro ödenmesine karar vermiştir. Bu tazminat, başvuranın ulusal mahkemelerden talep ettiği ve ödenmemiş tazminatla ilgili nihai ödeme olarak sayılmalıdır. AİHM ayrıca başvuranın, tespit edilen ihlallerin sonucu olarak manevi zarara da uğradığı kanısındadır. Öte yandan talep edilen meblağ haddinden fazladır. AİHM, hakkaniyet esasıyla hareket ederek, başvurana bu başlık altında 1000 Euro ödenmesine karar vermiştir. b) Yargılama Giderleri

Başvuran, ulusal mahkemelerde meydana gelen yargılama giderleri için 3198 Euro, AİHM önünde meydana gelen mahkeme masrafları için ise 3618 Euro talep etmiştir. Hükümet, başvuranın bu giderleri belgeleyemediği gerekçesiyle bu taleplere itiraz etmiştir. AİHM nin içtihadına göre, yargılama giderleri, ancak gerçekliği ve gerekliliği kanıtlandığı ve makul bir meblağ olduğu takdirde başvurana geri ödenir. Bu davada, AİHM, sahip olduğu bilgiler ve yukarıda belirtilen ölçütler ışığında, tüm başlıklar altındaki yargılama giderleri için 1500 Euro tazminat ödenmesinin makul olduğu sonucuna varmıştır. c) Gecikme Faizi AİHM, gecikme faizi olarak, Avrupa Merkez Bankası nın kısa vadeli kredilere uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranın uygun olduğuna karar vermiştir. VIII) HÜKÜM Bu nedenlerden ötürü aihm oybirliğiyle 1.AİHS nin 6 1 ve 13. Maddeleri ile AİHS ye Ek 1 No lu Protokol ün 1. Maddesi ne ilişkin yapılan şikayetin kabul edilebilir, başvurunun geri kalan kısmının kabuledilmez olduğuna; 2. AİHS nin 6 1. Maddesi nin ihlal edildiğine; 3. AİHS ye Ek 1 No lu Protokol ün 1. Maddesi nin ihlal edildiğine; 4. AİHS nin 13. Maddesi kapsamındaki şikayetin ayrı olarak incelenmesinin gerekli olmadığına; 5. (a) Sorumlu Devlet in, aşağıdaki meblağları, AİHS nin 44 2. Maddesi ne göre nihai kararın verildiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihinde geçerli olan kur üzerinden Yeni Türk Lirası na çevirerek başvurana ödemesine: (I) 10.000 Euro (on bin Euro) maddi tazminat; (II) 1000 Euro (bin Euro) manevi tazminat; (III) yargılama giderleri için 1.500 Euro (bin beş yüz Euro) (IV) yukarıdaki meblağlara uygulanabilecek tüm vergiler (b) yukarıda belirtilen üç aylık sürenin sona ermesinden, ödeme gününe kadar geçen süre için, yukarıdaki miktarlara Avrupa Merkez Bankası nın o dönem için geçerli faizinin üç puan fazlasına eşit oranda basit faiz uygulanmasına karar vermiştir. 6. Başvuranların adil tazmin taleplerinin geri kalanını reddetmiştir. İşbu karar, İngilizce olarak hazırlanmış ve Mahkeme İç Tüzüğü nün 77. Maddesi nin 2. ve 3. fıkraları uyarınca 26.06.2007 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiştir. C) ANAYASA MAHKEMESİ'NİN 2009/27 ESAS 2010/9 KARAR VE 14/01/2010 TARİHLİ KARARI İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR: 1- Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Esas Sayısı:2009/27)

2- Malkara Asliye Hukuk Mahkemesi (Esas Sayısı:2009/32) İTİRAZLARIN KONUSU: 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu nun, 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez biçimindeki ikinci tümcesi ile 32. maddesinin Yargı işlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakkıp işlemler yapılmaz biçimindeki birinci tümcesinin, Anayasa nın 2., 5., 10., 11., 35., 36. ve 90. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir. I- OLAY Yargılama sonucunda haklı çıktığı davaya ait mahkeme ilamının harçsız olarak kendilerine verilmesini isteyen davacıların taleplerini değerlendiren Mahkemeler itiraz konusu kuralların Anayasa ya aykırı olduğu savıyla iptalleri için başvurmuştur. II- İTİRAZLARIN GEREKÇESİ Malkara Asliye Hukuk Mahkemesi başvuru kararında şu gerekçelere yer vermiştir: Malkara Asliye hukuk mahkemesinin 2007/232 Esas 2009/6 Karar sayılı kararı ile davacılar lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş ise de 492 sayılı Harçlar Kanunu nun 28 ve 32. maddelerine göre bakiye 1662,44 TL nisbi karar ve ilam harcı tahsil edilmeden davacı tarafa ilam verilmesi mümkün değildir. Davacı tarafın davayı kazandığı halde ilam alabilmesi ve kararı icraya koyabilmesi ilam ile karşı tarafa yüklenen harcı ödemeye bağlıdır. Bir kişinin yargı kararı ile hüküm altına alınan bir hakkını icraya koyabilmesi ilam ile karşı tarafa yüklenen bir ödevin yerine getirilmesine bağlanamaz. Bu yöndeki bir hukuk kuralı 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Başlangıç bölümünde ve 2, 36, 90. maddelerinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine, 5. maddede düzenlenen devletin kişinin temel hak ve hürriyetlerini koruma ve geliştirme görevine aykırı olduğu gibi insan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına ilişkin sözleşme nin adil yarılanma hakkı başlıklı 6. maddesine de aykırıdır. 492 sayılı Harçlar Kanununun 28/1-a bendinde yer alan karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez kuralında yargılama sonucunda haklı çıkan ya da haksız çıkan şeklinde bir ayrım yapılmadığı için bu kural yargılama sonucunda haklı çıkanı da kapsamaktadır. Bu nedenlerle 492 sayılı Harçlar Kanununun 28/1-a bendinde yer alan karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez cümlesinin iptali talebinde bulunulmasına ( ) karar verilmiştir. Bolu Asliye Hukuk Mahkemesi başvuru kararında şu gerekçelere yer vermiştir: ( ) İptali talep edilen 492 sayılı Harçlar kanunu nun karar ve ilam harcı başlıklı 28/a maddesinin ikinci cümlesi olan Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez hükmünün ve harcı ödenmeyen işlemler başlıklı 32. maddesinin birinci cümlesi olan Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz hükmünün Anayasanın eşitlik ilkesine, mülkiyet hakkına ve hak arama hürriyetine aykırı bulunmaktadır. Çünkü durumu iyi bulunana davacı aslında davalı tarafın ödemesi gereken harcı yatırıp ilamı alabilmekte ve davalı hakkında icra takibi yapabilmekte maddi durumu iyi olmayan davacı veya adli müzaheretten faydalanan davacı aslında davalı tarafın ödemesi gereken harcı yatıramadığından ilamı alamamakta ve davalı hakkında icra takibi yapamamaktadır.

Davacının ilam alabilmesinin, aslında davalı tarafın ödemesi gereken harcı yatırma şartına bağlanmasını mahkemeye erişim bağlamında Anayasanın hak arama hürriyetine, davacının maddi hak elde ettiği ilamı aynı nedenlerle alamaması ve icraya konu edememesinin anayasanın mülkiyet hakkına aykırı bulunmaktadır.( ) 492 sayılı Harçlar Kanunu nun Karar ve İlam Harcı başlıklı 28/a maddesinin ikinci cümlesi olan Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez hükmünün ve harcı ödenmeyen işlemler başlıklı 32. maddesinin birinci cümlesi olan Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz hükmünün Türkiye Cumhuriyeti Anayasası nın 10. 11. 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğu düşünüldüğünden iptaline karar verilmesi hususu, anayasa nın 152. maddesine göre talep olunur. III- YASA METİNLERİ A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları 492 sayılı Harçlar Kanunu nun iptali istenen tümcelerin yer aldığı 28. ve 32. maddeleri şöyledir: Madde 28 (1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir.: a) Karar ve İlam Harcı, Karar ve İlam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Karar ve İlam Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez. b) İcra Tahsil Harcı, İcra takiplerinde Tahsil Harcı alacağın ödenmesi sırasında, ödeme yapılmayan hallerde harç alacağının doğması tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenir. Harç alacağı icranın yerine getirilmesiyle doğar. Konunun değeri üzerinden alınacak İflas Harçlarında da bu bent hükümleri uygulanır. c) Depozito, defter tutma ve miras işlerine ait harçlar, (1) Sayılı tarifenin (D) bölümünde yazılı depozito defter tutma ve miras işlerine ait harçlar işin sonundan itibaren 15 gün içinde ödenir. Harcı ödenmiyen işlemler: Madde 32 Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır. B- Dayanılan Anayasa Kuralları Başvuru kararlarında, Anayasa nın 2., 5., 10., 11., 35., 36. ve 90. maddelerine dayanılmıştır. IV- İLK İNCELEME A- Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü nün 8. maddesi gereğince, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Serdar

ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Zehra Ayla PERKTAŞ ın katılımlarıyla 7.5.2009 günü yapılan ilk inceleme toplantısında her iki dosyada da eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine; Haşim KILIÇ, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN ile A. Necmi ÖZLER in karşı oyları ve OYÇOKLUĞUYLA karar verilmiştir. B- 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanun un 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez biçimindeki son tümcesinin iptaline karar verilmesi istemiyle yapılan ve Anayasa Mahkemesi nin 2009/32 sayılı esasına kayıtlı itiraz başvurusuna ilişkin davanın yapılan ilk incelemesinde; Dosyanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2009/27 esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2009/27 esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, 7.5.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir. V- ESASIN İNCELENMESİ Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kurallar, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: A- Yasa nın 28. Maddesinin Birinci Fıkrasının (a) Bendinin İkinci Tümcesinin İncelenmesi Başvuru kararlarında, davacı tarafın davayı kazandığı halde ilamı alarak icra takibinde bulunabilmesinin, ilam ile karşı tarafa yüklenen bir ödevin yerine getirilmesi koşuluna bağlandığı, itiraz konusu kuralda, ilgiliye karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilamın verilmeyeceği belirtildiğinden davayı kazanan davacıya da verilmemesinin mahkemeye erişim bağlamında davacının hak arama özgürlüğünü engellediği belirtilerek itiraz konusu kuralın, Anayasa nın 2., 5., 10., 35., 36. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İtiraz konusu kural 492 sayılı Harçlar Kanunu nun nisbi harçlarda ödeme zamanı başlıklı 28. maddesinde yer almaktadır. Bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin birinci tümcesinde, karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin, geri kalanın kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği, ikinci tümcede ise karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilamın verilmeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca Yasa nın 37. maddesinde Kanun da gösterilen ve süresi içinde ödenmeyen harçların nasıl tahsil edileceği belirlenmiştir. Bu kurala göre, sorumlusu tarafından süresi içinde ödenmeyen karar ve ilam harçları, ilgili mahkemenin yazısı üzerine o yerin vergi dairesi tarafından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Yasa hükümlerine göre tahsil edilecektir. Harç, idarece yapılan bir hizmetten yararlananlardan bu hizmet dolayısıyla alınan para, diğer bir deyimle verginin özel ve ayrık bir türüdür. Bu nedenle diğer harçlarda olduğu gibi, yargı harçlarında da kural; harcın, davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişi tarafından ödenmesidir. Ancak yargı yoluna başvurmak, başvuran kişiye bir harç yükümlülüğü yüklediği gibi, başvuranın haklı çıkması halinde bu yükümlülük yer değiştirmekte ve davada haksız çıkan tarafa yükletilmektedir. Bu nedenle nisbi harca tabi davalarda, yargılama sonunda ödenecek harç miktarıyla birlikte, harcın gerçek sorumlusu da mahkeme kararıyla belirlenmektedir.

Anayasa nın 2. maddesinde, Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, konulan kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerini göz önünde tutan, hakların elde edilmesini kolaylaştıran ve hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıran devlettir. Anayasa nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir kuralı yer almaktadır. Hak arama özgürlüğü, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biri olmakla birlikte aynı zamanda toplumsal barışı güçlendiren, bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme, haksızlığı önleme uğraşının da aracıdır. Anayasa nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil, yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır. Dava açarken peşin harcı ödeyen ancak nisbi harca tabi davalarda işin niteliği gereği dava sonuna bırakılan bakiye harçtan yasal olarak sorumlu olmadığı mahkeme kararıyla belirlenen davacıya, sorumlusu olmadığı bir harcın tahsili koşuluyla ilamın verilmesi; bireylerin hak arama özgürlüğünü engelleyici nitelik taşımaktadır. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural Anayasa nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir. Kuralın Anayasa nın 5., 10., 35. ve 90. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir. B-Yasa nın 32. Maddesinin İlk Tümcesinin İncelenmesi Mahkeme başvuru kararında, davacının ilamı alabilmesinin, aslında davalı tarafın ödemesi gereken harcı yatırma koşuluna bağlanmasını mahkemeye erişim bağlamında hak arama hürriyetini; davacının maddi hak elde ettiği ilamı aynı nedenlerle alamaması ve icraya konu edememesinin de mülkiyet hakkını engellediği gerekçesiyle, itiraz konusu kuralın Anayasa nın 10., 11., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürülmüştür. İtiraz konusu tümcenin yer aldığı 32. madde harcı ödenmeyen işlemler başlığı altında Yasa nın beşinci bölümünde düzenlenmiştir. Maddenin itiraz konusu ilk tümcesi; Yargı işlemlerinden alınan harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz hükmünü içermektedir. Bu kural sadece nisbi karar ve ilam harçları için değil, Yasa da yer alan ve yargı işlemlerinden alınacak tüm harçları kapsayan bir hükümdür. Yasakoyucu bu kuralla yargı hizmetlerinin karşılığı olan ve kanunda yer alan harca tabi işlemlerin yapılmasını, o işleme ilişkin harcın tahsili koşuluna bağlamıştır. Aynı zamanda yasakoyucu ilgilisi tarafından ödenmeyen harcın karşı tarafça ödenmesi halinde işleme devam olunacağını ve ödenen harcın yargılama sonunda ayrıca bir talebe gerek kalmaksızın hükümde dikkate alınacağını da belirlemiştir. Anayasa nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir kuralı yer almaktadır.

Harç, devletin yüklenmiş olduğu görevleri yerine getirebilmek için anayasal sınırlar içinde egemenlik yetkisine dayanarak değerlendirdiği çeşitli kaynaklardan elde etmiş olduğu vergi ve resim gibi bir çeşit kamu geliridir. Ayrıca harç, bireylerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında bu hizmetlerin maliyetlerine katılmaları amacıyla zor unsuruna dayanılarak alınan mali yükümlülüktür. Bu nedenle, yargılama sürecinde, yasayla harca tabi kılınmış bir hizmetten yararlanmak isteyen ilgili (davalı veya davacı), genel kurallar uyarınca harcını ödeyerek bu hizmetten yararlanabilir. Dava açan veya yargılama sırasında harca tabi bir işlemin yapılmasını isteyen tarafın, harç ödemeden devam eden işlemlerin yapılmasını isteyerek bireysel bir menfaat elde etmesi, harçların konuluş amacına aykırılık oluşturur. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağını belirten kural, bireylerin özel menfaatleriyle ilgili olarak yargı hizmetinden yararlanmalarını, bu hizmetin karşılığı olan harcın ödenmesi koşuluna bağladığından, hak arama özgürlüğünü sınırlandıran bir nitelik taşımamaktadır. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, Anayasa nın 36. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa nın 10., 11. ve 35. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir. VI- SONUÇ 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu nun; 1-28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin Karar ve İlâm Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilâm verilmez. biçimindeki ikinci tümcesinin Anayasa ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 2-32. maddesinin Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz. biçimindeki birinci tümcesinin Anayasa ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 14.1.2010 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. D)ANAYASA MAHKEMESİ'NİN 2012/70 ESAS 2012/157 KARAR VE 18/10/2012 TARİHLİ KARARI İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Aydın Vergi Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU : 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu nun 28. maddesinin birinci fıkrasının, 23.7.2010 günlü, 6009 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun un 18. maddesiyle değiştirilen (a) bendinin birinci cümlesinde yer alan kararın verilmesinden itibaren ibaresinin Anayasa nın 2. maddesine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemidir. I- OLAY Asliye hukuk mahkemesince hükmedilen nispi karar harcının, kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenmemesi üzerine, söz konusu harcın tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada, itiraz konusu ibarenin Anayasa ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali ve yürürlüğünün durdurulması için başvurmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir: Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devletinin en önemli ilkelerinden olan hukuk güvenliği, belirliliği zorunlu kılar. Vergilendirmede belirlilik ilkesi yükümlülüğün hem kişiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasına, yasa kuralının ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmesini gerektirir. Belirlilik ilkesi gereğince, kişi ve kurumlar yargılama neticesinde hüküm altına alınacak ve kendilerinden istenilecek olan nispi karar ve ilam harcını ancak kararın tebliği ile öğrenebileceklerdir. Yargılama esnasında hazır bulunmayan, hüküm duruşmasına katılmayan tarafın, hüküm fıkrasından haberdar olması ve ne kadar harç ödemesi gerektiğini bilmesi mümkün değildir. Hüküm fıkrasında hesap edilen harca, ancak gerekçeli kararın tebliği ile muttali olunmaktadır. Uygulamada ise, karar duruşmasında genellikle kısa karar yazılmakta, gerekçeli karar ise daha sonra yazılarak taraflara tebliğ edilmektedir. Gerekçeli kararın yazılması ve taraflara tebliği ise belli bir süreye tabi olmayıp, kimi zaman iş yoğunluğuna göre makul olmayacak süreleri bulabilmektedir. Bu nedenle, karar harcının tahsili için öngörülen 2 aylık süre geçtikten sonra, gerekçeli karar yazılarak taraflara tebliğ olunabilmektedir. Bu durumda harcın yükümlüsü, ne miktarda harç ödeyeceğini öğrendiğinde, Kanunda belirtilen iki aylık süre geçmiş olacak ve akabinde gecikme zammı ödemek zorunda kalacaktır. Ayrıca, kararı veren mahkeme tarafından, harcın tahsili amacıyla vergi dairesi müdürlüğüne harç tahsil müzekkeresi yazılacağından, artık taraf hakkında cebri tahsilat işlemleri başlayacaktır. Normalde vergilendirmede tebliğ ile başlaması gereken tahsilat aşaması, nispi karar ve ilam harçlarında; tarafın yokluğunda karar verilse dahi, gerekçeli karar verildikten çok uzun bir süre sonra yazılsa ve tebliğ edilse bile, kararın verildiği tarihten itibaren başlamaktadır. Tebliğ edilmeyen bir işlem veya karara hukuki sonuçlar bağlanması, hukuk hayatında etki doğurması, kişi ve kurumların hukuki güvenliğini etkileyeceği gibi, tebliğ olunmayan bir kararın kişiler üzerinde olumsuz sonuçlar doğurması hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Borçlu olunan harç miktarı ancak gerekçeli kararın mahkemece hazırlanıp yazılması, kararın tebliğe çıkarılacak hale gelmesi ile açıklığa kavuşacağından, kararın hazırlanması, tebliğe çıkarılacak hale gelmesi tarihlerinin daha önce tespiti tam olarak mümkün olamayacağı gibi, karar tarihi itibariyle, yokluğunda aleyhine hüküm verilen kişinin ödemesi gereken harcı bilmesi imkansız olduğundan, 2.7.1964 tarih ve 492 sayılı Harçlar Kanunu nun 23.7.2010 tarih ve 6009 sayılı Kanun un 18 inci maddesiyle değişik 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin Karar ve ilam harcı, Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir cümlesinin, kararın verilmesinden itibaren tümcesinin Anayasanın 2 nci maddesine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır. IV. UYGULANACAK KURAL SORUNU 492 sayılı Harçlar Kanunu nun 28 inci maddesi uyarınca karar ve ilam harcının kararın verildiği tarihten itibaren iki ay içinde ödenmesi gerekmektedir. Kanunun 37 ve 130 uncu maddelerine göre,

bu iki aylık süre içinde mahkeme veznesine ödenmeyen harçların tahsili için, ilgili mahkeme tarafından vergi dairesine harç tahsil müzekkeresi yazılmaktadır. Vergi dairesi müdürlüğü, mahkemeden gelen harç tahsil müzekkeresi üzerine tahsilat işlemlerine başlamaktadır. Çünkü, Harçlar Kanunu nispi karar ve ilam harcının ödeme süresini ve zamanını göstermiş olduğundan, ayrıca vergi dairesi müdürlüğünce vade belirleme ve tahakkuk verme işlemleri yapılmayacaktır. Tahsilat işlemi ödeme emri ile başlayacağından, ödeme emrinin konusunu, kararın verildiği tarihten itibaren iki ay içinde ödenmeyen harç oluşturacaktır. Yargı harcının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılacak davada da, uyuşmazlığı çözecek olan mahkemece, harç tahsil müzekkeresinde tahsili istenilen harcın, kararın verildiği tarihten itibaren iki ay içinde ödenip ödenmediğine bakılacak ve bu hususta karar verilecektir. Bu nedenle, 2.7.1964 tarih ve 492 sayılı Harçlar Kanunu nun 23.7.2010 tarih ve 6009 sayılı Kanun un 18 inci maddesiyle değişik 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, görülen davada uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak kuraldır. V. HÜKÜM Açıklanan nedenlerle, 2.7.1964 tarih ve 492 sayılı Harçlar Kanunu nun 23.7.2010 tarih ve 6009 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle değişik 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin Karar ve ilam harcı, Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir cümlesinin, kararın verilmesinden itibaren tümcesinin Anayasa nın 2 nci maddesinde yer alan Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu görüldüğünden iptali ve yürürlüğün durdurulması istemiyle, dosyanın onaylı bir örneğinin, Anayasa nın 152 nci ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun un 40 ncı maddeleri uyarınca Anayasa Mahkemesine gönderilmesine, Anayasa Mahkemesince bu hususta karar verilinceye kadar ve en fazla kararın Anayasa Mahkemesine tebliğinden itibaren beş ay süre ile davanın geri bırakılmasına, 06.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. III- YASA METİNLERİ A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu nun itiraz konusu ibareyi de içeren 28. maddesi şöyledir: (1) sayılı tarifede yazılı nispî harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir : a) Karar ve ilam harcı, Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.

b) İcra Tahsil Harcı, İcra takiplerinde Tahsil Harcı, alacağın ödenmesi sırasında, ödeme yapılmayan hallerde harç alacağının doğması tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenir. Harç alacağı icranın yerine getirilmesiyle doğar. Konunun değeri üzerinden alınacak İflâs Harçlarında da bu bent hükümleri uygulanır. c) Depozito, defter tutma ve miras işlerine ait harçlar, (1) sayılı tarifenin (D) bölümünde yazılı depozito, defter tutma ve miras işlerine ait harçlar işin sonundan itibaren 15 gün içinde ödenir. B- Dayanılan Anayasa Kuralı Başvuru kararında, Anayasa nın 2. maddesine dayanılmıştır. IV- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü nün 8. maddesi gereğince Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN ın katılımlarıyla 5.7.2012 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine ve yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir. V- ESASIN İNCELENMESİ Başvuru kararı ve ekleri, Anayasa Mahkemesi Raportörü Durdu ÖZER tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Başvuru kararında, nispi karar ve ilam harcının miktarının ancak kararın tebliği ile öğrenilebildiği, yargılama esnasında hazır bulunmayan veya hüküm duruşmasına katılmayan tarafın gerekçeli karar kendisine tebliğ edilmedikçe harcın miktarını bilmesinin mümkün olmadığı, kuralda yer alan iki aylık sürenin geçmesi halinde ise mükellefin fazladan gecikme zammı ödemek zorunda kaldığı, bu nedenle henüz tebliğ edilmeyen bir vergi borcu için gecikme zammı işletilmesine olanak tanıyan itiraz konusu ibarenin hukuk güvenliği ilkesini ihlal ettiği belirtilerek kuralın, Anayasa nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. 492 sayılı Kanun un itiraz konusu ibareyi de içeren 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin birinci cümlesinde, nispi karar ve ilam harcının dörtte birinin peşin, geri kalanının ise kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği düzenlenmiştir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun un 51. maddesinde ise tahsil edilemeyen kamu alacakları için gecikme zammı ödeneceği öngörüldüğünden, nispi karar harcının bakiye miktarının vadesinde, yani kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenmemesi hâlinde, anılan hüküm uyarınca bu kamu alacağına gecikme zammı uygulanacaktır.

Anayasa nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Anayasa nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri hukuki güvenlik tir. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Genel olarak hukuk mahkemeleri tarafından verilen kararlarda ödenmesi gereken bakiye harç miktarı kısa kararda açıklanmamaktadır. Diğer bir ifade ile taraflar bakiye harç miktarlarını gerekçeli kararın kendilerine tebliği ile öğrenmektedirler. Bu hâllerde bakiye karar harcının karar tarihinden itibaren iki ay içinde ödenmesinin zorunlu tutulması, mükellefin henüz varlığından haberdar olmadığı veya miktarını tam olarak bilmediği bir harç için gecikme zammı ödemesi sonucunu doğuracaktır. Kişilerin haberdar olmadıkları harç nedeniyle gecikme zammı ödemek zorunda kalmaları ise hukuk devleti ilkesinin gereklerinden olan hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, Anayasa nın 2. maddesine aykırıdır. İptali gerekir. VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu nun 28. maddesinin birinci fıkrasının, 23.7.2010 günlü, 6009 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun un 18. maddesiyle değiştirilen (a) bendinin, birinci cümlesinde yer alan kararın verilmesinden itibaren ibaresine ilişkin iptal hükmünün yürürlüğe girmesinin ertelenmesi nedeniyle, bu ibarenin yürürlüğünün durdurulması isteminin REDDİNE, 18.10.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir. VII- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU Anayasa nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında Kanun, kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez denilmekte, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır. 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu nun 28. maddesinin birinci fıkrasının, 23.7.2010 günlü, 6009 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun un 18. maddesiyle değiştirilen (a) bendinin, birinci cümlesinde yer alan kararın verilmesinden itibaren ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, Anayasa nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu ibareye ilişkin iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.

VIII- SONUÇ 1-2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu nun 28. maddesinin birinci fıkrasının, 23.7.2010 günlü, 6009 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun un 18. maddesiyle değiştirilen (a) bendinin birinci cümlesinde yer alan kararın verilmesinden itibaren ibaresinin Anayasa ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 2-492 sayılı Kanun un 28. maddesinin birinci fıkrasının 6009 sayılı Kanun un 18. maddesiyle değiştirilen (a) bendinin birinci cümlesinde yer alan kararın verilmesinden itibaren ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu ibareye ilişkin İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE 18.10.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. E) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ VE ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ TEMEL KAVRAMLAR YÖNÜNDEN KARŞILAŞTIRMALI İNCELEMESİ (I)AİHM Daire Kararının Değerlendirilmesi a)kabul edilebilirlik yönünden değerlendirme: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi inceleme olarak komite, daire ve büyük daire esasına göre yapılandırılmış olup, kabul edilebilrlik yönünden ilk inceleme AİHS'nin 27. maddesi gereğince önce 3 yargıçlı komitede incelenmekte komite tarafından kabul edilebilir başvurular dairelerde incelenmektedir. 2. daire yapılan bireysel başvuruyu öncelikle kabul edilebilirlik yönünden incelemiştir. İHAS'ın 35. maddesinde kabul edilebilirlik koşulları düzenlenmiş olup 35/1. bentte "Uluslararası hukukunun genel olarak kabul edilen prensiplerine göre ancak iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve kesin karardan itibaren 6 aylık süre içinde mahkemeye başvurulabilir." bu hüküm çerçevesinde Daire öncelikle başvurunun İHAS'ın 35/1. maddesi kapsamında iç hukuk yollarının tüketilip tüketilmediği daha sonra da kesin karardan itibaren 6 aylık süre içinde başvurulup başvurulmadığı yönünden değerlendirme yapmıştır. Hükümet savunmasında bireysel başvuruda iç hukuk yollarının tüketilmediği ve bu davada çıkan borcun devlet kurumlarına ait değil özel bir Limited Şirketine ait olduğu ve Ulusal Mahkeme kararı sonrasında icra takibi başlatıldığı ve kararın uygulamaya konulduğu gerekçesine dayanmıştır. Ancak AİHM öncelikle Ulusal Mahkemedeki davada davacının kararın uygulanmasını sağlamak için bir suretini almak üzere mahkemeye başvurduğunu ancak Harçlar Kanununun 28. maddesi gereğince karşı tarafın ödemesi gereken harçlar ödenmediği için başvurunun reddedildiğini dolayısıyla başvuranın başvurabileceği başkaca iç hukuk yolları olmadığı görüşündedir. Ulusal Mahkemenin karar verdiği tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 427. maddesinde nihai kararların temyiz edilebileceği esası kabul edilmiştir. Davacı başvuran kararı veren mahkemeye ilanı almak için başvurduğunda Harçlar Kanununu 28. maddesi gereğince talebin reddine ilişkin karar HUMK'nun 427. maddesi anlamında temyizi kabil nihai bir karar değildir. Zira 492 Sayılı Yasanın 28. maddesinin 1/a bendinde "Karar ve ilam harçlarının 4/1'i peşin, geri kalanı kararın verilmesinden

itibaren iki ay içinde ödenir. Karar ve ilam harcı ödenmedikte ilgiliye ilam verilmez." hükmünü içermektedir. Bu madde ile bağlantılı 32. maddede ise "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işler yapılmaz, ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öder ise işleme devam olunmakla beraber bu karar muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır." hükümleri yer almaktadır. Dolayısıyla davayı kazanan davacıya ilam verilmemek suretiyle eylemli bir durum oluşturulmuş ve ilamın verilmesine ilişkin talebin reddi şeklindeki kararda nihai karar olmadığı için davacının bu karara karşı iç hukuk yönünden başvurabileceği başka bir iç hukuk yolu bulunmamaktadır. AİHM haklı olarak başvuranın kararın uygulanmasını sağlamak için başvurabileceği veya başvurması mümkün iken başvurmayı ihmal ettiği herhangi bir iç hukuk yolunun bulunmadığını bu yönüyle kabul edilebilirlik koşulu yönünden ilk koşulun gerçekleştiğini tespit etmiştir. Diğer yandan hükümet savunmasında kararın verildiği tarihten itibaren İHAS'ın 35. maddesine göre 6 aylık sürenin dolduğu dolayısıyla başvurunun 6 ay kuralı ile uyuşmaması nedeniyle reddedilmesi gerektiği görüşü dile getirilmiştir. Buna karşılık AİHM, kararın 13/03/2001 tarihinde verildiğini, Harçlar Kanununu 28/a maddesine göre iki aylık sürenin bitiminde harcın tahsili için vergi dairesine yazı yazıldığını, davalının harçları ödemediğini bu tarihten başvuranın 10/12/2001 tarihli dilekçesine kadar herhangi bir işlem yapılmadığını tespit ederek, buradan başvuranın mahkemenin kararına itiraz etmediğini, dolayısıyla 6 ay kuralının kararının verilmesinden itibaren uygulanamayacağını, başvuranın ihlale neden olan başvurusunun mahkemenin gerekçeli kararı davacının uygulatması amacı ile kendisine vermemesi ve bu yöndeki istemi reddetmesi olduğu, mahkemenin kararın verilmesinin reddettiği tarihin 10/12/2001 tarihi olduğu, AİHM'ne başvurulma tarihinin ise 10/06/2002 tarihinde 6 aylık süre içinde yapıldığını, dolayısıyla süre yönünden de başvurunun kabul edilebilir olduğunu kabul etmiştir. b)esas yönünden değerlendirme : AİHM kabul edilebilir bulduğu başvuruyu AİHS'in 6/1. maddesi ile AİHS'e Ek 1 numaralı Protokolün 1. maddesi yönünden incelemiş, AİHS'nin 13. maddesi ile 1 ve 7. maddelerinin ihlal edildiğine ilişkin başvuruyu yerinde görmemiştir. Yapacağımız değerlendirmede bu iki madde üzerinden sırasıyla konu incelenecektir. 1)Adil Yargılanma Hakkı Yönünden: AİHS'nin 6/1. maddesi adil yargılanma hakkına ilişkin olup, "herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, davasının makul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir..." şeklinde düzenlenmiştir. Hükümet savunmasında yargı sürecinin makul sürede tamamlandığını, mahkemenin delil topladığını, 3 bilirkişi raporu aldığını, tanık dinlediğini ve davayı iki yıldan kısa bir sürede sonuçlandırdığını, ayrıca kararın uygulanmasının reddedilmediğini kararın uygulanmaması nedeninin iç hukuka uygun şekilde gerekli harç ödenmeden başvurana gerekçeli kararın verilmemesi olduğunu, başvuranın Harçlar Kanunun 32. maddesi gereğince karşı tarafa yükletilen harcı ödemek suretiyle icra işlemlerini başlatabileceğini daha sonra karşı taraftan bu harcı alabileceğini savunmuştur. AİHM, AİHS'in 6/1. maddesinin mahkelerde dava açma hakkı anlamına gelen "erişim hakkı"nın taraflardan birinin zararına olarak geçersiz hale gelmesinde bu hakkın aldatıcı olduğu, aynı zamanda