OBEZİTE CERRAHİSİNDEN SONRA YENİDEN KİLO ALMANIN TEDAVİSİ Ameliyat, önemli ölçüde kilo vermek için güçlü bir araç sağlar, ancak uygun bir bakım olmazsa bu araç etkinliğini kaybederek yeniden kilo almaya yol açabilir. Kilo Almayı Önlemenin Temelleri Yeniden kilo almayı önlemenin temeli eğitim ve düzenli takipdir. Hem ameliyattan önce, hem de ameliyattan sonra hastalara, başarılarını optimize etmek için ameliyatlarını nasıl kullanacaklarının öğretilmesi gerekir. Optimum eğitim; ameliyat sonrası diyette danışma, davranışsal değişim ve ekzersiz konularını içermelidir. Yeniden kilo alan bir hastayla görüştüğümde öncelikle, beni görmeye gelme cesaretine sahip olduğundan dolayı kendisini kutlarım. Vizit sırasında başlıca odaklandığım şey, yeniden kilo almanın; anatomik bir problemden mi (ameliyatta yanlış giden bir şeyler), medikal bir problemden mi yoksa davranışsal bir problemden mi (eski alışkanlıklara dönüş) kaynaklandığının anlaşılmasıdır. Yeniden kilo alma konusunu çözerken aşağıdaki soruları sormak oldukça yardımcı olmaktadır; 1. Günde kaç kere yemek yiyorsunuz? 2. Günde kaç kere acıkıyorsunuz? 3. Hiç doyduğunuzu hissediyor musunuz, hissediyorsanız ne kadar sürüyor? 4. Bir oturuşta ne kadar yemek yiyebilirsiniz? 5. Mide ekşimesi ya da reflü yaşıyor musunuz?
6. Herhangi bir yeni ilaca başladınız mı? 7. Enerji düzeyiniz nasıl? 8. Yaşantınızda yeni ya da devam eden stres faktörü var mı? 9. Yeniden kilo almanızın nedeni hakkında ne düşünüyorsunuz? Eğer bir hasta aniden daha büyük öğünler tolere edebilmeye başlamışsa, artan sıklıkta açlık hissi yaşıyorsa ya da yeni veya tekrarlayan reflüsü varsa o zaman, daha çok bir anatomik problemle (ameliyatta kötü giden birşeyler) karşı karşıya olunduğundan şüphe edilmelidir. Anatomik problemlerin tanısı en iyi şekilde, üst gastrointestinal endoskopi ile konur. Aşağıda yeniden kilo almanın bazı anatomik nedenleri yer almaktadır; Anatomik Poş genişlemesi (Mide Bandı için) Mide bandı problemleri (balon kaçağı, tüpte delik, port bağlantısının kesilmesi, band ta kayma, band migrasyonu vb) Anastomotik genişleme (Gastric Bypass için) Mide hacim genişlemesi (Tüp Mide için) Yeniden kilo almaya yol açabilen bazı medikal durumlar da vardır. En yaygın olanlarını aşağıda listeledim. Bunların çoğunun tanısı, iyi bir medikal öykü ve kan testleri ile konulacaktır. Medikal Gebelik Tiroid hastalıkları Adrenal hastalıkları Yeni ilaçlar Böbrek ve/veya kalp problemleri
Deneyimlerime göre kilo kaybı ameliyatından sonra yeniden kilo almanın anatomik ve medikal nedenleri oldukça nadirdir, ancak mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Hastaların büyük çoğunluğunda yeniden kilo alma hastanın eski, sağlıksız alışkanlıklarına tekrar geri dönmesinin sonucudur. İyi haber, erken müdahale ve hastayla özel konuları ele almakla, sıklıkla hastanın yeniden kilo almasının önlenebildiğidir. Doç. Dr. Halil Coşkun OBEZİTENİN OLUŞUMUNDA ENERJİ DENGESİ VE TEDAVİSİ Obezite günümüzde tüm dünyada global bir epidemi halini almıştır. Obez insanların bazen insan üstü gayretine rağmen hızla yayılmaya devam etmektedir. Bu kişilerin gayreti fizyolojik mekanizmalar tarafından engellenmektedir. Her kişiye ait genetik olarak tanımlanan ve yağ dokunun miktarını belirleyen yağ doku kontrol merkezi vardır. Bu merkez vucut yağ oranından azalma olduğunda devreye girip iştah ve enerji harcaması üzerinde değişiklikler yapar ve bu sonuçta kilo kaybını engeller. Bu merkezin insanların açlık dönemlerinde kişiyi açlığa karşı korumak için geliştiği düşünülmektedir. Bu vucut ağırlığını düzenleme sistemi, enerji dengesi nedeniyle cerrahi olmayan yöntemlerle uzun dönem kilo kaybı sağlayabilmeksi neredeyse imkansızdır. Diyet, egzersiz ve obezite ilaçlarıyla en fazla vucut ağırlığının %5-10 u
arasında kilo vermek mümkündür ve bu yaklaşım bırakıldığında tekrar geri kilo alınımı nerdeyse kuraldır. Ancak önemle belirtilmesi gereken bir konu, küçük miktarlarda kilo verilmesi dahi obeziteye ait yandaş hastalıkların düzelmesinde verilen kilonun orana bağlı olmaksızın yardımcı olmaktadır. Yinede daha fazla kilo verilmesi ve bunun uzun sürede geri alınmaması bu yandaş hastalıkların düzelmesinde daha çok yardımcı olmaktadır ve bu hastalarda uzun dönemde oluşan psikolojik baskının ortadan kalkmasını sağlamaktadır. Günümüzde uzun süreli kilo kaybı oluşturmanın en etkili yöntemi cerrahi tedavilerdir. Bu uygulamalarla vucüt ağırlığı ortalama %35-45 arasında azaltılıp, en az 10-15 yıl böyle kalmasına neden olmaktadır. Cerrahi sonrası kilo kaybı, obeziteye ait bugüne kadar belirlenmiş tüm yandaş hastalıkların azalmasına neden olur. Bunlar içinde şeker hastalığı (Tip 2 diyabet), hipertansiyon, dislipidemiler, alkole bağımlı olmayan karaciğer yağlanması, uyku apnesi, kalp hastalıkları, reflü özofajit, artrit, infertilite (kısırlık), stres inkontinans ve bacaklarda venöz staza bağlı ülserlerdir. Net sonuç; yaşam kalitesinde artma ve ölüm riskinde azalmadır. Bir gerçek var ki obezite cerrahi bir girişimdir ve beraberinde komplikasyonlar taşır, ancak bu riskler obezitenin risklerinin yanında oldukça düşük düzeydedir. Aynı zamanda son yıllarda obezite cerrahisinin çok daha güvenli bir şekilde yapıldığı bilinmektedir. Doç. Dr. Halil Coşkun OBEZİTE CERRAHİSİNİN
GÜVENLİĞİ ÜZERİNE ÖNEMLİ BİR ÇALIŞMA Obezite Cerrahisi üzerine yürütülen çalışmaların en önemlilerinden biri bugün, New England Journal of Medicine de yayımlanmıştır. Bu çalışmanın bulguları, obezite cerrahisinin güvenliğini çok güçlü bir şekilde onaylamış olup, kamuoyu üzerinde daha büyük bir güven inşa edilmesine yardımcı olmuştur. Sizlere, bu çalışmayı aşağıda inceleyerek değerlendirmeye sunmaktayım. Perioperative Safety in the Longitudinal Assessment of Bariatric Surgery by the Longitudinal Assessment of Bariatric Surgery (LABS) Consortium N Engl J Med 2009;361:445-54. Bulgular: * Ulusal Sağlık Enstitüleri nin (NHI) çalışması, obezite cerrahisi riskinin çarpıcı bir şekilde azaldığını ve şu anda bir safra kesesi veya kalça protezi operasyonundan daha riskli olmadığını ortaya çıkarmıştır. * Riskler; kalp rahatsızlığından, şeker hastalığından veya obeziteye bağlı yandaş hastalıkların sonuçlarına bağlı oluşabilecek ölümlerin uzun vadeli riskinden daha düşüktür. * Araştırmacılar, operasyonun 30 gün sonrasında mortalite oranını Ruox-en-Y gastric bypass veya laparoskopik ayarlanabilir mide bandı geçiren hastalarda %0.3 olarak bulmuşlardır. * Bu veriler, doktorların, obezite cerrahisine daha yüksek bir düzeyde güven duymalarını desteklemektedir. * Bu makaleden elde edilen çıkarım: Obezite ameliyatları güvenli, etkili ve düşük maliyetlidir, çünkü doktora yapılan vizite sayısını, ilaç kullanımını ve diğer tıbbi masrafları
azaltmaktadır. Çalışma Parametreleri: LABS (Longitudinal Assessment of Bariatric Surgery) tarafından gerçekleştirilen ilk büyük ölçekli çalışma olup, 2005-2007 yılları arasında ABD deki 10 hastanede ilk kez obezite ameliyatı geçiren 4.776 hasta, 30 gün boyunca takip edilmiştir. (Hastaların 3.412 si gastric bypass, 1.198 i mide bandı hastaları olup, 166 hastaya da diğer prosedürler uygulanmıştır). Komplikasyon oranları; pıhtı problemleri (emboli), uyku apnesi ve diğer yandaş hastalıkları bulunan kişilerde daha fazla tespit edilmiştir. Bu çalışma uluslararası medyada yer almış olup, uzman yorumlarını da kapsamaktadır: * Diğer pek çok çalışmada olasılıklar karşılaştırılmış ve cerrahi tedavi olmamış obez hastalarda ölüm riskinin, cerrahi tedavi olmanız durumundan daha yüksek olduğunu göstermiştir * LABS dan önce obezite cerrahisi için riskler ve yararlar, çok merkezli ve titiz bir metodoloji ile bütünüyle değerlendirilmemiştir * Ameliyat güvenlidir. Hastaların ve onlara temel sağlık hizmeti sağlayanların ameliyata çok daha fazla güvenle bakmasını sağlamalıdır * Koroner bypass ameliyatı, bu çalışma ile obezite cerrahisi için bulunmuş olandan 10 kat daha fazla ölüm riski taşımaktadır * Kilo kaybının, aşırı kilolu kişilerin sağlığı için açıkça faydaları konusunda veriler mevcut olup, kilo kaybının en etkili yolu, ameliyattır * Bu çalışma ile çok düşük bulunan mortalite oranı, son
zamanlarda, obezite cerrahisinin komplikasyon ve mortalitesinin önemli bir şekilde düştüğünü doğrulayan yayınlarla da tutarlıdır Doç. Dr. Halil Coşkun TÜP MİDE AMELİYATI ÜZERİNE DURUM BİLDİRİMİ: 2. RAPOR Şimdiki gücelleştirilmiş durum bildiriminin amacı, ilk ya da aşamalı operasyon olarak Tüp Mide (TM) yönteminin güvenliği, etkinliği ve dayanımı ile ilgili şu anda mevcut verileri gözden geçirmektir. Öneriler, yayımlanmış hakem değerlendirmeli bilimsel kanıtlardan ve uzman görüşlerinden yapılmıştır. Obezite Cerrahisi Yöntemi Olark TM Tüp Mide (TM) ya da Vertikal-Düşey Gastrektomi, Sleeve Gastrectomy olarak adlandırılan obezite cerrahisi yöntemi; midenin alt kıvrımı boyunca uzun, borumsu bir mide kanalı oluşturmak üzere mide rezeksiyonunu kapsayan bir obezite cerrahisi yöntemdir. TM den sonra görülen kilo kaybı mekanizmaları, mide rezeksiyonu, mide rezeksiyona bağlı nörohümoral değişiklikler, mide boşalımı veya tanımlanmamış diğer etken veya etkenlerle ilgili olabilir. TM bilimsel çalışmaları, 2 rastlantısal kontrollü deneme, 1 rastlantısal olmayan eşleştirilmiş kohort analizi ve 33 kontrolsüz olgu serisini kapsamaktadır. Bu 36 çalışma, toplam 2570 hasta üzerine raporlanmıştır. Orta vadeli izleme, 3,4 ve 5 yıllık izlem periyodları ile raporlanmıştır. Yayımlanan verilerde bu izleme periyodlarına ulaşan hasta sayısı,
sırasıyla 123, 26 ve 8 dir. Raporlar, ameliyat öncesi vücut kitle indeksleri; 35-69 kg/m 2 olan hastaların tedavilerini açıklamaktadır. Fazla kilo kaybı yüzdesi, toplamda %55 ortalama ile %33-85 arasındadır. Az sayıdaki hastanın 5 yıllık izlenmesi ile birlikte 10 çalışma ve 754 hastada, kiloyla ilgili eş zamanlı hastalıklardaki belirgin iyileşmenin ayrıntılı bir açıklaması raporlanmıştır. Bu çalışmalar, diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi ve uyku apnesindeki iyileşme ve gerileme oranlarını, diğer kısıtlayıcı prosedürlerle karşılaştırılabilecek şekilde göstermiştir. Komplikasyon oranları tüm çalışmalar için %24 ve daha büyük çalışmalar için (n>100) %15 tir. Raporlanmış sızıntı, kanama ve daralma oranları, ayrıntılı kamplikasyon verileri raporlayan tüm çalışmalar için sırasıyla %2.2, %1.2 ve %0.63 tür. Yayımlanmış verilerde 30 ameliyat sonrası ilk 30 günde mortalite oranı, %0.19 dur. TM sonuçları, birincil prosedür olarak kabul edilen diğer obezite cerrahisi prosedürlerinden sonraki sonuçlarla karşılaştırılmıştır. İlk prospektif rastlantısal çalışmada, LTM (laparoskopik tüp mide) ile Mide Bandını karşılaştırmış (her grupta n=16) ve LTM den sonraki 3. yılda daha fazla bir fazla kilo kaybı yüzdesi (%66 ya karşılık %48, P=.025) bildirilmiştir. İkinci prospektif rastlantısal çalışmada ise, LTM ile Roux en Y Gastric Bypass ı karşılaştırılmış (her grupta n=40) ve 1. yılda LTM ile daha iyi kilo kaybı (fazla kilo kaybı yüzdesi sırasıyla %70 e karşılık %61, P=.05) raporlamıştır. LTM ile Roux en Y Gastric Bypass ı karşılaştıran eşleştirmeli bir kohort analizi de ameliyattan sonraki 1. yılda benzer kilo kayıpları (başlangıçtaki kilonun %31 i) ve diyabet ile metabolik sendromda gerileme (sırasıyla %84 ve %62) bildirilmiştir. Kabul edilmiş yüksek risk faktörleri; ortalama 60 kg/m 2 lik vücut kitle indeksine sahip olanlar da dahil olmak üzere, dikkate değer bir şekilde düşük komplikasyon oranı (toplam %9.4, sızıntı %1.2 ve kanama %1.6) ve ilk 30 günde 821
hastanın sadece 2 sinde oluşan mortalite oranını (%0.24) göstermiştir. Teknik yönden ameliyat sırasında, tipik olarak tüp segmentini ayarlamada kullanılan kalıcı bujinin optimum çapı ile ilgili bir konsensusa ulaşılmış değildir; ancak yayımlanmış verilerde küçük çaplara yönelen genel bir eğilime rastlanmıştır. Raporlanmış verilerde buji ölçüsü, 32 F den 60 F ye kadar değişmektedir. Bulgular, kesip çıkarılan mide hacminin, uzun süreli kilo kayıpları ile ilişkili olduğunu ve gastrik tübün genişlemesinin, kilo kaybının uzun süreli olarak devam etmesinde bir başarısızlık mekanizması olabileceğini öne sürmektedir. Ne var ki sorun, tüp segmentini ayarlamada daha küçük çapta buji kullanılmasındaki daralma oluşumu ile ilgilidir ve daralmalar, TM den sonraki gastrik sızıntı ve fistüllere katkıda bulunabilir. Özet ve Öneriler Yüksek riskli ve süper obez hastalar için 5 yıllık uzun vadeli izleme verileri, kısmen bazı hastaların TM den sonraki 2 yıl içinde planlanmış bir ikinci operasyon (Roux en Y gastric baypass ya da duodenal switch) geçirmeleri, toplam aşamalı tedavi stratejilerinin bir kısmı olması ya da kilo kaybı başarısızlığı veya yeniden kilo kazanmaları nedeni ile kısıtlıdır. TM nin birincil bir prosedür olarak kullanılması için bilgilendirilmiş muvafakat, diğer obezite cerrahisi prosedürleri için sağlanan muvafakatla tutarlı olmalı ve uzun vadede yeniden kilo kazanımı riskini kapsamalıdır. Şimdiki durumda, başlangıç tedavisi olarak düşük riskli prosedürler kullanan aşamalı obezite cerrahisi konseptinin, yüksek riskli hastalarda bir risk azaltma stratejisi olarak değeri olduğunu onaylamaktadır. TM bir obezite cerrahisi yöntemi olarak, diğer mevcut obezite cerrahisi yöntemlerine kıyasla önemli ölçüde kilo kaybından sonra, alternatif bir
yönteme daha kolay bir şekilde dönüştürülebilmesi amacıyla birlikte riski azaltan bir başlangıç tedavisi stratejisi olarak gelişmesi nedeniyle benzersiz konumdadır. TM yi bir obezite cerrahisi yöntemi olarak destekleyen yayımlanmış verilerin çoğunda yüksek riskli olarak tanımlanmış hastalarda olumlu sonuçlar açıklanmış olması TM yi bu altgrup için kabul edilebilir bir seçenek kılmaktadır. Ayrıca hastaların önemli bir bölümü, TM den sonra kalıcı kilo kaybı göstermiş olup, bir diğer yönteme dönüştürmeye gerek kalmayabilmektedir. TM yi tek başına bir müdahale olarak onaylamak için 5 yıllık uzun vadeli izleme verilerinin eksikliği, yayımlanmış raporlarda devam etmektedir. Bu uzun vadeli veriler, sonuçta prosedürün aşamalı tedavi müdahalesi kategorisinde kalıp kalmayacağını doğrulayabilecektir. Ayrıca TM vitamin B 12 ve demir gibi bazı vitamin ve gıdaların emilimini azaltan kapsamlı mide rezeksiyonu yüzünden ameliyat sonrası uzun dönemde beslenme komplikasyonlarına sebep olma potansiyeline sahiptir. Diğer obezite cerrahisi yöntemlerine benzer şekilde TM den sonra da beslenme ile ilgili uzun süreli gözetim önerilmektedir. Sonuç Her ne kadar TM den sonraki 3-5 yıllık orta vadeli izleme verileri artmakta ise de veriler yine de sınırlı kalmaya devam etmektedir. Hastaların, TM den sonra sonuçta hangi sıklıkla başka bir yönteme dönüşüm gerektireceği, TM nin revizyonu için optimum stratejiler, aşamalı prosedür stratejisini kullanmakla obezite cerrahisi yönetimi risklerinin kesin bir değerlendirmesi ve obezite cerrahisi müdahalesinden yararlanabilecek milyonlarca morbid obez hasta için yöntem seçimi konuları ile ilgili sorular, cevaplanmamış olarak durmaktadır. TM gerçekleştiren cerrahlar, sonuç verilerini prospektif
olarak toplamaya ve bilirkişi incelemeli bilimsel çalışmalarda raporlamaya devam etmeleri konusunda teşvik edilmektedir. Doç. Dr. Halil Coşkun OBEZİTE VE SANAT TARİHİ: GENEL BAKIŞ VE DEĞERLENDİRME Bilinen en eski eserler, abartılmış göğüsler ve kalçaların yer aldığı büyük, obez kişilerdir. Bu heykellerin, doğurganlık ile ilgili ritüel ya da dinsel bir önem taşıdığına inanılmaktadır. Bu anlamda eserlerde yansıtılan beden imgesi gerçek bir insan formu ile değil, imgesel, büyülü bir formla ilgili olmuştur. Anatomik bileşenler, esere sembolik ve tinsel bir güç vermek amacıyla çarpıtılmıştır. Daha sonraki antik Yunan ve Roma kültürlerinde de insan vücudu, mitolojik tanrıları simgelemek için sanatta kullanılmıştır. Ancak bu kültürlerde vücut betimlemesi abartılmamıştır. Yunanlılar la Romalılar, varoluşun arkasındaki bilinmeyen büyülü güçlerden yararlanarak simgelemekten çok insan vücudunu çok gerçekçi bir şekilde tasvir etmişlerdir. Tarihsel olarak vücudun betimlenme yöntemi değişmekle birlikte vücut imgesi sürekli sağlıklı, düzgün ve zamanın ideal güzelliğini yansıtan bir şekilde kalmıştır. Tarihte, Rubens ve Renoir in eserlerinde olduğu gibi şişkin bir figürün beğenildiği zamanlar da vardır. Şimdikinin aksine böyle bir kütle, sağlıksızlık belirtisi olarak görülmemiştir. Tam tersine doymuş yağlar, trans-yağ asitleri ve kalp hastalığının henüz keşfedilmediği o zamanlarda böylesine bir tombulluk, servet ve sağlık işareti olarak kabul edilmiştir. Kültürün bir yansıması olarak zamanımızın güzel sanatları, bu bedensel
çatışma ve koşulları yansıtmaktadır. Süper model, Antik Yunan da halkın esinlendiği fantezi bir ideal olan Afrodit in oynadığı rolü yerine getirirken, günümüzün güzel sanat imgeleri ise altta yatan sosyal konularla uğraşmaktadır. Bu nedenle modern sanatta obezlerin kullanılması daha olağan bir hale gelmektedir. Rubens ve Renoir in farklı olarak modern obez figürleri büyük, sağlıklı güzeller olarak sunulmamakta, ancak sembolik olarak kullanılmaktadır. Örneğin bir Slowinski ya da Turner tablosundaki obez bir figür, yalnızca bir şekil değil, kültürel obezite ve toplumsal koşulların şişkinliğinin bir sembolüdür. Koşulların sembolik simgeleri olan bu figürler; bireyleri tasvir etmek için kullanılmayıp, genel olarak toplumun bir simgesi olmaları bakımından prehistorik ya da antik klasik modellerle benzerlik gösterirler. Tıpkı doğurganlık ve dini mitolojinin geçmişte yansıtıldığı gibi günümüzde de diyet ve obezite sanatta yansıtılmaktadır. Doç. Dr. Halil Coşkun SAĞLIKLI BESLENMENİN GENEL İLKELERİ VE TEMEL KURALLARI Sağlıklı yaşamanın temel kavramı beslenme, temel kuralı yeterli ve dengeli beslenmedir. Beslenme, insanın büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gereklidir. Vücudun ihtiyacı olan 40 ı aşkın besin öğesinin herbirinden vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gereken miktarlarda tüketilmesi ve vücutta uygun biçimde kullanılması durumu da yeterli ve dengeli beslenme olarak tanımlanır. Toplumların sosyoekonomik gelişmelerine paralel olarak değişen beslenme alışkanlıkları başta obezite olmak üzere koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, serebrovasküler hastalıklar, kanser,
tip 2 diabet, osteoporoz gibi birçok hastalığın oluşumu, morbidite ve mortalitesi ile ilişkilidir. Yeterli ve dengeli beslenerek sağlıklı bir yaşam sürdürmek için; Nişastalı ve posalı yiyecekler tüketilmelidir. Total yağ tüketimi günlük enerji gereksiniminin %30 u civarında olmalıdır. Doymuş yağ ve kolesterol tüketimi azaltılmalı, doymamış yağlar kullanılmalıdır. Şeker ve şeker içeren yiyecek tüketimi azaltılmalıdır. Tuz ve tuzlu yiyecek tüketimi azaltılmalıdır. Alkollü içki tüketilmemeli veya tüketimi sınırlandırılmalıdır. Kalori alınımı obeziteyi önleyecek düzeyde azaltılmalı, arzu edilen vücut ağırlığı sağlanmalıdır. Fizik aktivite düzeyi artırılmalıdır. Uzun süren açlıklardan kaçınılmalı, azar azar sık sık beslenme alışkanlığı sağlanmalıdır. Doç. Dr. Halil Coşkun