Bu «hicir sûresinin mekkî olduunda hiç ihtilâf olmadıı zikrediliyor. Bahrımuhıtte ve Hazinde «bilâistisna»,

Benzer belgeler
da rivayet etmi)lerdir. Kur'anda Secde sûresi namiyle ikisûrevardır.birisibu,di'eri de «

Asr-ı Saadette İçtihat

_MEYVENIN ÇEKİRDEĞİ AĞACIN ÇEKİRDEĞİN NE AYNDIR NE GAYRDIR..._

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Muhammed Salih el-muneccid

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

sh:»3339 ENBYA Mekkîdir. Âyetleri yüz on ikidir. harfleridir. Fasılası : - ágggggggggggg 2

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Değerli büyüğümüz Merhum Fatma ÖZTÜRK ün ruhunun şad olması duygu ve dileklerimizle Lisans Yayıncılık

İbadetin Manası ve Çeşitleri

Mekkîdir. Hebe hicretinden evvel Mekkede nâzil olmutur. Ancak secde âyetinin sonradan Medinede

Dua ve Sûre Kitapçığı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

BEDÎÜZZAMAN HAZRETLERİNİN İSİM VE ÜNVANLARI

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

á y» dedir. Sh:»4333 AHKÂF Buna «Ahkâf» sûresi denir. Mekkîdir. Bir iki âyetinin Medenî oldu"una dâir de bir rivayet vardır ki «

ÒŠ Ë bè Ó ìï å ß ÒŠ Ë» âyetinden dolayı da Guref denilmi%tir.

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

3 Her çocuk Müslüman do ar.

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

TEFSİR TARİHİ VE USULÜ

Sh:»3715 KASAS. Kasas Sûresi, hepsi mekkîdir. Ancak bir rivayette « » hicret esnasında Cuhfede nâzil olmu(tur. Âyetleri - Bil'ittifak seksen sekizdir.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- nurdan mı yaratılmıştır? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Düzelti Ömer ÇETİNKAYA 1. Baskı, Haziran Baskı:... Ofset Tel: Y0003- ISBN: Diyanet İşleri Başkanlığı

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

OKUNMAMIŞ ÜÇ MESAJINIZ VAR

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

Bu Nahil sûresinin medenî olduuna dair dahi bir kavil nakledilmi ise de dorusu Mekkîdir. Hasen, Ata,

» Mekkîdir. Ancak altı veya üç âyeti müstesna. %bni Abbas radıyallahüanh demi'tir

AYRILMAMAK ÜZERE İNKIYAD ETMEK.

KUR AN NEDİR? Kur an Furkan dır. (Hakkı Batıldan Ayırandır.)

Ders : 165 : DUHA SURESİ SÛRENİN MEÂLİ: SÛRENİN ÖZELLİKLERİ: BYK ŞYK DERSLERİ. Rahmân ve Rahîm olan Allah ın adıyla...

Ayetlerin Mealleri: الله لا ا ل ه ا لا ه و ال ح ي ال ق ي وم لا ت ا خ ذ ه س ن ة و لا

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok

1. EÛZÜ ÖĞRENELİM ANLAMI. 1. Kovulmuş Şeytan dan Allah a sığınırım.

KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

dört âyette Âhiri 5sraîl.

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ. Kovulmuş şeytandan Allah a sığınırım,

"Biz senden önce de hiçbir beşere dünyada ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar baki mi kalacaklardır?" (3)

Sûrei «Fetih» Medenîdir. Fakat Medînenin içinde nâzil olmu! ma'nâsına de%il, hicretten sonra nâzil

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

"Ey insanoğlu, sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun" (Nisa Süresi :1)

Kur an'daki selaset, selamet, tesanüd, tenasüb, teavün ve tecavüb mucizevî boyutlarındandır; bunları izah edebilir misiniz?

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

;» kavli kerîmi istisnâ edilmitir.

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

Allah'tan korkmak, büyük makamlardandır. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki:

BİRİNCİ KISIM: Feraiz Mukaddime. 1 inci Fasıl BİRİNCİ BAB

ALTININ DEĞERİNİ SARRAF, KELAMIN DEĞERİNİ ERBAP ANLAR!.. - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Rahmân ve Rahîm Allah ' ın adıyla

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

Fırka-i Naciyye. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :27

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Haydin Câmiye Pazartesi, 31 Ekim :26

Onuncu Söz, Birinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz?

KİTAPLARA İMAN. 1 Vahiy nedir? Allah Teâla nın Cebrail (aleyhisselam) vasıtasıyla peygamberlerine bildirdiği ilahî emirlerdir.

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Murat Dursun Tosun ŞEBİNKARAHİSAR TARİHİNDEN GÜNÜMÜZE YANSIYAN BİRKAÇ OLAY

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Onuncu Söz, Yedinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz?

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Kur'an Tercümesi Meselesi

Transkript:

sh:»3036 HCR Š v z Ûa ñ ì QU Bu «hicir sûresinin mekkî olduunda hiç ihtilâf olmadıı zikrediliyor. Bahrımuhıtte ve Hazinde «bilâistisna», kaydi de vardır. Maamafih alûsî yalnız «ó ãbrà Ûa å ß b È j Úbä îm a ÔÛë» âyetinin medenî olduu hakkında bir kavil de nakletmi*tir. Âyetleri : - Doksan dokuzdur. Kelimeleri :-Altı yüz elli dört Harfleri : - Bin yedi yüz yetmi* bir dir. Fasılası : - æpâp4 harflarıdır.

< Sûrei «brahim»i ta'kıb eden bu surenin ile ba*lıyan inzar kıssaları Eshabı hıcr ile bitirilmi* olması «Buradaki «áî ç Š 2 a Ñ î åç á è jãë Š vy» Sûresi namına almasına sebeb olmu*tur. Š vy» kelimesi Semûd kavmının bulundukları vâdînin ismi ise de i*tikakı cihetile men-ü hirman ma'nâlarını iyma etmesi ı'tibariyle dahi bir kelimei inzardır. ággggggggggggî y ŠÛa å à y ŠÛa é ÜÛa ágggggggggggg 2 ìí bà2 R åî j ß æ a Š Óë lbn Ø Ûa pbí a Ù Ü m Š Ûa Q aì È nàníë aì Ü bí á ç S åî à Ü ß aì ãb ìû aë Š1 åí ˆ Ûa æì àü Èí Ò ì Ï 3ß üa á è è Ü íë sh:»3037 Š Ûa, bu i*tekitabın ve bir Kur'anı mübînin âyetleri. Bir zemân olur küfredenler arzu çekerler ki müsliman olsa idiler 2 Bırak onları yesinler içsinler, zevketsinler, emel, kendilerini egliye dursun, sonra bilecekler 3

1. Š Ûa a âü ÑÛ a - Sûrei «Yunûse» ve emsâline bak. Ù Ü m ilâhi bir sirri muhtevi bulunan bu sûre, bu «bunlar - Š Ûa» åî j ß æ a Š Óë lbn Ø Ûa pbí a kitabın ve mübîn bir Kur'anın âyetleridir. - Ya'ni bütün ilâhî kitabların kemalâtını hâvi ve hepsine faık olduu için kitab denildii zaman dorudan doru zihinlere gelecek olan ve *öhretinden dolayı tavsıftenmüstanî bulunan o ma'ruf kitabın, mazmununu en güzel beyan ile anlatan bî nazîr bir Kur'anın âyetleridir. Binaenaleyh bunları ba*ka kelâmlara kıyas etmeyip kemali ı'tinaile okumalı ve dinlemeli. ìí 2. aë Š1 åí ˆ Ûa bà2 o küfretmekte olanlar, ya'ni Kur'anı tanımıyan, bu kitabın Allah tarafından münzel olduunu inkâr edenler bir zaman olur arzu eder veya zaman olacak arzu edecekler åî à Ü ß aì ãb ìû ki müslim olsa idiler. -Kâ*ke onun hüküm ve emrine inkıyad edip müsliman olsa idik diye temennî ederler veya edeceklerdir amma ya uzun bir ı'tiyadile *eâmeti küfre malûb olduklarından dolayı o arzuyu fı'leçıkaramaz, fazıleti islâm ile ittisaf edemezler veya edecek olsalar bile teklif zamanı gelip çatmı* bulunur. Bu arzuya mülimanların hüsni hallerini mü*ahede ettikleri zaman veya ölüm sırasında veya Kıyamet gününde veya usatı müslimînin Cehennemden çıktıklarını gördükleri sırada olacaktır.

Ebu Mûsel'e*arî radıyallahü anhin rivayetine göre Aleyhıssalâtü vesselâm buyurmu*tur ki «yevmi Kıyamet sh:»3038 olup ehli nâr, nârda ictima'ettii veehlikıbleden Allahın diledii bir kısım da beraberlerinde bulunduu vakıt kâfirler, bunlara «siz müsliman deilmiydiniz?» diyecekler, onlar «evet!» diyecekler «o halde gördünüz ya slâmınızın hiç faidesiyokmu* i*te siz de bizimle beraber ate*e yanıyorsunuz» Diye levmedecekler, onlar, hayır öyle deil; bizim bir takım günahlarımız vardı Allah tealâ, onunla muahaze etti» cevabını verecekler. Binaenaleyh Allah tealâ o kâfirlere gadab edecek ve fadlı rahmetile ehli kıbleden olanların halâslarını emredecek de ate*tençıkacaklar ve i*teovakıt kâfirler «ah diyecek ke*ke biz de müsliman olsa idik;..» bni Abbas radıyallahü andümâdan da Mücahid *unu rivayet etmi*tir ki «cenabı Allah, müslimanları peyderpey rahmet-ü *efaatine mazher edecek ve nihayet «müsliman olan Cennete girsin» buyuracak ve

i*te o zaman kâfirler temennî edecekler ki müsliman olsa idiler... Maamafih tahkıkı budur ki bu rivayetler, arzunun *iddeti demlerine mahmüldür. Yoksa Âhırette kâfirlerin bu temennî ve nedameti her an ve ebediyyen istimrar edecektir. 3. á ç Bırak onları - islâmdan ve Hak nasıhatinden istifade etmek ıhtimalleri olmıyano kâfirleri aì Ü bí yesinler - ya'ni onların derdi hayvan gibi yiyip içmek, huzuzât-ü *ehevât pe*inde ko*maktır. Binaenaleyh bırak yiye dursunlar aì È nàníë veistimta' etsinler - ya'ni behîmî zevklerile bou*adursunlar, Allah korkusu, Âhıret, hisab dü*üncesi ile alâkadar olmıyarak keyfede dursunlar 3ß üa á è è Ü íë ve emel, kendilerini oyalasın - i*lerimiz düzgün gidecek, uzun ömürler süreceiz, Dünyadan istediimiz gibi kâm alacaız diye ksendilerini aldatarak akıbetten gafil olsunlar æì àü Èí Ò ì Ï ki sonra bilecekler sh:»3039 - ba*larına gelecei görecekler, ne haltettiklerini anlıyacaklar, ah! Diyecekler amma i* i*ten geçmi* bulunacak.

Fakat «seriul'hısab» olan Allah, bu kâfirleri niçin derhâl mahvedivermiyor? Gibi bir sual hatıra gelecek olursa: bß U âì Ü Èß lbn bèûë ü a òí ŠÓ å ß bä ØÜ ça bßë T æë Š bn í bßë bèüua ò ß a å ß Õ j m Meali Berifi Biz hiç bir memleketi her halde ma'lûm bir yazısı olmaksızın helâk etmedik 4 Hiç bir ümmet ecelini ne sebkeder nede geriletebilirler 5 4. å ß bä ØÜ ça bßë Hiç bir memleketi de ba*ka suretle helâk etmedik òí ŠÓ âì Ü Èß lbn bèûë ü a ancak ma'lûm bir kitabı olarak - burada «ma'lûm» vasfı, unutulmaz ve gaflet olunmaz ve binaenaleyh ileri geri *a*maz demektir. Ya'ni gerek arazîsini hasfedip batırmak ve gerek ehalisini kırıp geçirmek gibi türlü türlü felâket ve âfât ile mahvedilegelen memleketlerin

hiç biri keyfe mettefak ve körkörüne deil her halde her biri hıkmetiilâhiyye ıktizasınca ta'yin ve takdir olunup Levhı mahfuza yazılmı* *a*maz, unutulmaz, gaflet edilmez bir yazısı olmak suretiyle ve binaenaleyh o yazıdaki kuyud-ü *ürut ve eceli mahsus mucebince ihlâk edilegelmi*lerdir. Onun için5. bèüua ò ß a å ß Õ j m bß hiç bir ümmet ecelini sebketmez - o yazıda ta'yin edilmi* olan vaktından evvel helâk olmaz æë Š bn í bßë geride kalamazlar. - Binaenaleyh sh:»3040 bu kâfirler de ya'ni senin ehli karyen olan Mekke kâfirleri de böyledir ya Muhammed! Vaktı gelince bir lâhza geri kalmıyacaklar, Sûrei brahimin âhirinde beyan olunduu üzere Esfadde birbirine çatılıp katrandan gömlekler içinde Cehennemi boylıyacak ve o zaman ne haltettiklerini anlayacaklardır. 6 æì ä vàû Ù ã a Š ˆÛa é îüç 4 Œ ã ô ˆ Ûa bè ía bí aì ÛbÓë V åî Ó b Ûa å ß o ä æ a òø Üà Ûb 2 bäî m bm bß ìû W

Meali Berifi Bir de ey o kendisine zikr indirilmi* olan, dediler : mutlaka sen mecnunsun! 6 Getirsena o Melâikeyi sadıklardan isen! 7 6. aì ÛbÓë Bir de dediler ki - mukatilin beyanına göre sebebi nüzulü; Abdullah bni Ümeyye, Nadr ibni Haris, Nevfel ibni Huveylid, Velid ibni Mugiredir g ça. Mekkemü*riklerinin bu anud ve azgın kodamanları ve bunlara uyan kâfirler, Kur'anı mübîne ve bunun mazharı nüzulü olan zatı risalete *öyle küfretmi*lerdi ki Š ˆÛa é îüç 4 Œ ã ô ˆ Ûa bè ía bí ey *u üzerine o zikr indirilen - o zikir,kur'andır.çünkükur'anhaktealânın halka va'z-u nasıhatlerini tezkir ettii cihetle bir ismide «Š ˆÛa» dir. Kâfirler bu ta'bir ile nidayı teslim ve i'tikad suretile deil bervechi âtî cünun hezeyanlarının ılleti olmak üzere istihzatavrile yapıyorlardı. Hasılı Musâ aleyhisselâm hakkında Fir'avnın «æì ä vàû á Ø îû a 3 a ô ˆ Ûa á ØÛì æ a» dedii gibi bunlar da Kur'anın inzarları ho*larına gitmedii için vahyi Kur'anı ve sh:»3041

risaleti Muhammediyyeyi akıl kabul etmez, delice bir iddia farz ederek ve vahiy nâzil olurken aleyhıssalâtü vesselâma gelmesi mu'tad olan ve vahyi hakkı, iradî tefekkürden temamen fark-u tecridettirenistigrak halini bahane de edinerek o sureti hıtabile demi* oluyorlardı ki «sana o zikir indiriliyormu*, Kur'an vahyolunuyormu* ha!.. Hiç bu olacak *eymi? Ey bu büyük ve harikul'ade vahiy ve risalet da'vasının, müdde'isi! Bu da'vadan dolayı 6 æì ä vàû Ù ã a hiç *üphe yok sen mutlak mecnunsun - Cin tutmu* delirmi*sin. 7. òø Üà Ûb 2 bäî m bm bß ìû Yoksa bize o Melâikeyi getirsen a!... - SanaoKur'anı indiren veya bize azâb getirecek olan Melâikeyi getirsen a bakalım åî Ó b Ûa å ß o ä æ a eer sadıklardan-isen böyle yapmam lâzım gelir. Sana görünen bize niye görünmesin?.. Allah tealâ bunların bu telbislerini reddile buyurur ki: åí ŠÄ ä ß a a a ì ãb bßë Õz Ûb 2 ü a òø Üà Ûa 4 Œä ã bß X æì Ä ÏbzÛ éû b ã aë Š ˆÛa bä Û Œã å zã b ã a Y

Meali Berifi Biz o Melâikeyi ancak hakkile indiririz ve o vakıt onlara göz açtırılmaz 8 Büphe yok o zikri biz indirdik biz, her halde biz onu muhafaza da edeceiz 9 8. ü òø Üà Ûa 4 Œä ã bß biz melâikeyi ancak hakk ile indiririz. - Õz Ûb 2 a Ya'ni Melâike onların zannettikleri gibi getirilmez, maksadı hareketleri öyle kâfirler olmak *öyle dursun be*erden hiç birinin tahti hükmüne sh:»3042 de girmezler. Ancak Allah tealânın emri kibriyâsile indirilirler. O da *unun bunun arzusu gibi bo* yere deil hak bir vech-ü hıkmetleindirilir. Binaenaleyh Peygambere vahyi hakkı getiren Melâikenin onlara da görünmesi hak deildir. åí ŠÄ ä ß a a a ì ãb bßë bir de o takdir de imhal edilenlerden olamazlar, kendilerine göz açtırılmaz - azab Melâikesi indirildi mi derhal i*leri bitirilir, 9. hiç *üphe yok ki o zikri biz, indirdik biz Š ˆÛa bä Û Œã å zã b ã a æì Ä ÏbzÛ éû b ã aë hiç *üphesiz onun hıfzedicisi de her halde biziz -buradaki «éû»

zamirinde iki vechi tefsir vardır: birincisi zikre raci' olmasıdır ki Cumhur kavlidir. kincisi ferra' ve bnil'enbarî kavilleridir ki münzelün aleyh olan Resulullaha raci' olmasıdır. Bu surette ma'nâ onu Cin, Beytan *errinden, dü*man tecavüzünden hıfzeden ve edecek olan da biz Allahü azîmü**anız demek olur. Bu da sahih bir ma'nâ olmakla beraber âyetten ilk nazarda zâhir olan evvelkisidir. Ya'ni Allah tealâ, bununla Kur'anın ziyade veya noksan ile tayir ve tahriftenhıfzını taahhüd ve mahfu'zan bakasını ıhbar buyurmu*tur. O halde bu va'd varken sahabe Kur'anın Mushafacem'ıle niçin me*ul oldular? Suali de varid olmaz. Çünkü hafızların hıfzı gibi onların cem'ı de Allah tealânın esbabı hıfzı cümlesindendir. Allah onun hıfzını taahhüd ettii içindir ki onları bu suretle cem-u zapta muvaffak etmi*tir. Burada müfessirîn Allah tealânın Kur'anı hıfzetmesinin keyfiyyeti hakkında da bir kaç vecih beyan etmi*lerdir. Böyle ki : 1 - Bunu Allahın hıfzı, be*er kelâmına mübayin bir mu'cize kılarak halkı ziyade ve noksandan âciz bırakmak suretiledir. Çünkü Kur'ana bir *ey ılâve edecek veya eksiltecek olsalar nazmı Kur'andei*ir, ve bütün aklı irenlere

sh:»3043 onun Kur'andan olmadııtezahür eder. Binaenaleyh Kur'anın ı'cazkâr olması bir *ehri ıhata eden sur ve istihkâm gibi onu mahfuz tutar. 2 - Allah tealâ hiç kimseye Kur'ana muaraza edebilecek kudret vermemek suretile onu hıfz-usıyanet etmi*tir.buiki vecih mütekaribdirler. 3 - Allah tealâ, bakai teklifin âhırına kadar Kur'anı hıfz-utedris ve halk beyninde ne*reder bir cemaati tavzıf etmek suretile onu halkın ibtal-ü ifsadından hıfz-usıyanet eder. 4 - Hıfzdan murad *udur ki, demi*ler: bir kimse Kur'anın bir harfini veya bir noktasını dei*tirecek olsa bütün Âlem ona «bu yanlı*, kelâmullahı tayir» dir der. Hattâ büyük ve mehîb bir adam kitabullahın bir harfinde veya harekesinde kazara bir hatâ veya bir lâhin yapacak olsa çocuklar bile ona «Efendi, yanıldın dorusu *öyledir» deyiverirler.

Fahruddini Razî der ki Kur'anınki gibi mahfuziyyet hiç bir kitaba nasıb olmamı*tır.ba*ka hiç bir kitab yoktur ki az veya çok tashif, tahrif, tayir girmemi* bulunsun. Bunca mülhidlerin, Yehudün, Nesarânın Kur'anı ibtal ve ifsad etmek üzere bir çok daıyeleri bulunduu halde bu kitabın tahriften her cihetle masun kalması en büyük mu'cizelerdendir. Bir de Allah bunun böyle mahfuz olarak bakasını bu âyetle haber vermi* *imdiye kadar da altı yüz seneye karib bir zaman geçmi*tir. Binaenaleyh bunun bir gayb haberi olduu tahakkuk etmi* bulunuyor. Bu ise kahir bir mu'cizedir. g ça. Busatırların yazıldıı *u zamanımızda ise hicreti seniyyenin bin üç yüz kırk dokuzuncu senesinde bulunuyoruz. Bu sûrenin nüzulü mekkî olduu cihetle demek ki bin üç yüz elli seneyi mütecaviz bir müddettenberi bütün âlem bu haberi gaybın tahakkukuna *âhid olmaktadır. Filhakika Kur'anda bu âyet, sarih olmasaydı sh:»3044 bile hiç bir kitaba nasıb olmıyan bir mahfuziyyetle bu kadar senedir hıfzolunması Razînin dedii gibi ba*lı ba*ına bir büyük mu'cizei fi'liyye olurdu. Bunun bu âyetle evvelden tasrih olunarak bilhassa tekidlerle ıhbar edilmi* olması ise hiç söz götürmek ihtimali olmıyan bir mu'cizei ılmiyyedir. Ve i*te on üç buçuk asırdan ziyade bir müddetten beri cihan böyle hem ılmî ve hem amelî haysiyeti cami' bir mu'cizenin *âhidi ola

åî j ß pbí a Ù Ü m gelmi*tir. æ a Š Óë lbn Ø Ûa Böyle mübîn bir Kur'ana ve bunun nâzil olduu Resuli ziy*ana kar*ı kâfirlerin neden insaf etmeyip de sui edebde bulunduklarına gelince; Allah tealâ, bunun sebebini beyan ile Resulünü tesliye sıyakında buyuruyor ki : bßë QQ åî Û ë üa Éî, ó Ï Ù Ü jó å ß bä Ü a ÔÛë QP Ù Û ˆ QR æ@ ª ë Œ èn í é 2 aì ãb ü a 4ì å ß á èî m bí oü Óë é 2 æì ä ß ªì í ü QS =åî ß Š v à Ûa lì Ü Ó ó Ï é Ø Ü ã aì ÜÄÏ õ bà Ûa å ß b 2b2 á è îüç bä znï ìûë QT åî Û ë üa ò ä å zã 32 bã b 2a pš Ø bà ã a a ì ÛbÔÛ QU =æì u Š Èí éî Ï ; æë ì z ß â ìó Meali Berifi Celâlim hakkı için senden önce evvelkilerin *îaları içinde de Resuller gönderdik 10 Ve onlara hiç bir

Resul gelmiyordu ki onunla istihza eder olmasınlar 11 Biz ona mücrimlerin kalblerinde sh:»3045 böyle bir sülûk veririz 12 Ona iyman etmezler, halbuki önlerinde evvelkilerin sünneti geçmi*tir13 Üzerlerine Semadan bir kapı açsak da orada urûc ediyor olsalar, diyeceklerdi ki her halde gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyüye tutulmu* bir kavmiz 14-15 12. Ù Û ˆ *te öyle - ya'ni bütün evvelki Peygamberlerin etrafında bulunan ve her gelen Resul ile istihza edenlerin kalblerine yaptıımız gibi é Ø Ü ã bir sülûk veririz biz ona - o zikre =åî ß Š v à Ûa lì Ü Ó ó Ï mücrimlerin kalblerinde - ya'ni kelamı hakkın her kalbe giri*i ve orada alacaı cereyan bir deildir. Güzel bir tohuma iyi bir yerde verilen ne*v-ü nema çorak yerlerde verilmedii gibi kelamı hakkın da mücrim kalblerdeki in'ikâsâtı temiz kalblerdeki tecelliyatına benzemez. Temiz kalblere bir hayatı ebedî in*irahiyle girip dizilen kelamını Allah tealâ, cürm ile âlûde ola ola fıtratı bozulmu* olan mücrimlerin çürük kalblerine mızrak saplar gibi aksi te'sir ile sokar. 13. é 2 æì ä ß ªì í ü Öyle ki ona inanmazlar åî Û ë üa ò ä oü Óë

halbuki önlerinde evvelkilerin sünneti geçmi*tir. -Ya'ni mazîde tekzib ve istihza eden iymansızları o inanmadıkları *eylerle Allah tealânın hep mahvetmi* olduu ve bunun öteden beri cereyan edegelen bir sünneti ilâhiyye, bir sünneti ilâhiyye, bir kanunı ilâhi bulunduu bittecribe sâbit bir hakıkatiken ve binaenaleyh ders alacak bunca târihi ıbret önlerinde geçmi* iken yine inanmazlar 14. õ bà Ûa å ß b 2b2 á è îüç bä znï ìûë onlara Semâdan bir kapı açsak =æì u Š Èí éî Ï aì ÜÄÏ da orada göz göre urûc ediyor olsalar - ya'ni Melekler o kapıda açıktan açıa inip çıkıyor olsalar veya dorudan doru kendileri çıkıyor sh:»3046 bulunsalar gözlerine inanmazlar da 15. a ì ÛbÔÛ her halde derler ki bã b 2a pš Ø bà ã a ba*kadeil, muhakkak gözlerimiz döndürüldü ;æë ì z ß â ìó å zã 32 yok biz meshur bir kavmiz - büyülenmi*iz de gözlerimize evham-ü hayalât hakıkat gibi görünüyor. Yoksa hakıkaten Semaya urûc kabil mi? Böyle diye inkâr ederlerdi. Filvakı' :

=åí Š Ãb äü Û bçb ä í ë b uë Š 2 õ bà Ûa ó Ï bä ÜÈu ÔÛë QV åß ü a QX = áî u æbà î, 3 å ß bçbä Ä 1yë QW bçbã ß üaë QY åî j ß lbè éèj mbï É à Ûa ÖŠn a RP æë ìß õ ó 3 å ß bèî Ï bä nj ãaë ó aë bèî Ï bä îô Ûaë æ aë RQ åî Ó aš 2 éû á n Û åßë íbèß bèî Ï á ØÛbä ÜÈuë RR âì Ü Èß Ô 2 ü a é Û Œä ã bßë 9 é ä ö aœ bã ä Ç ü a õ ó å ß 7 êì à bä îô bï õ bß õ bà Ûa å ß bä ÛŒ ãbï ÓaìÛ bí ŠÛabä Ü aë å zãë oî à ãë ï z ã å zäû b ã aë RS åî ã b 2 éû á n ãa bßë ÔÛë á Ø ä ß åî ß Ôn à Ûabä à ÜÇ ÔÛë RT æì q aì Ûa áî Øy é ã a 6 á ç Š zí ì ç Ù 2 æ aë RU åí Š bn à Ûabä à ÜÇ ; áî ÜÇ sh:»3047 Meali Berifi

Banım hakkı için biz Semâda burclar yaptık ve onu ehli nazar içintezyin eyledik 16 Hem onu her «=» den hıfz ettik 17 Ancak kulak hırsızlıı eden olur, onu da parlak bir *ihab ta'kıb áî u æbà î, etmektedir 18 Arzı meddettik ve ona aır baskılar bıraktık ve onda mevzun her *eyden bitirdik' hem sizin için 19 hem sizin razikı olmadıınız kimseler için onda geçimlikler husule getirdik 20 Hiç bir *ey yoktur ki bizim yanımızda hazineleri olmasın, fakat biz, onu ancak ma'lüm bir mıkdar ile indiririz 21 Bir de a*ılayıcı rüzgârlar gönderdik de Semâdan bir kadrile bir su indirip sizi onunla suvardık, onu hazînelerde tutan siz deilsiniz 22 Her halde biz, mutlak hem bir hayat veririz hem öldürürüz, hepsine vâris de biziz 23 Kasem olsun ki içinizden öne geçmek istiyenler de ma'lûmumuz, geri kalmak istiyenler de ma'lûmumuz 24 Ve hakıkat rabbın o, onları hep ha*redecek, hakıkat o, hakîmdir, alîmdir 25 16. b uë Š 2 ó Ï bä ÜÈu ÔÛë Muhakkak ki biz Semâda burclar yaptık õ bà Ûa - BURC;aslında yüksek kö*k demektir. Sema da sureti mahsusada ictima' etmi* bir takım yıldızların hey'eti içtimaıyyelerine de bu ma'nâ ile burc ıtlak edilmi*tir.kime*hurları on ikidir. Bulundukları mıntıkaya «mıntakatül'büruc» temsiye olunur ki Bemsin intikaleyn noktalarını tahdid eden medarı seretan ile medarı Cedi arasındaki ku*aktır. Müneccimîn ıstılâhında buruc denildii zaman Bems ve Seyyaratın menazili

sayılan bu on ikiburcanla*ılır. Bir hayli müfessirîn de bu on ikiyi söylemi*lerdir. Fakat Semadaki burclar bu on ikiden ıbaret deil, pek çoktur. Ekserîsi bu on ikinin dahilinde ise de Dübbiekber, Dübbiasgar gibi kutublar sh:»3048 semtinde olanlar da vardır. Ve bu ayette cem'i münekker sıgasile alel'ıtlak «b uë Š 2» buyurulmu* olduu cihetle bunu on ikiile takyid, hılafı zâhirdir. mdi âyetteki husni zevkı tatmak için burc kelimesinin mütezammın olduu mefhumlara dikkat etmelidir. Burc denildii zaman evvela yüksek bir kö*k mefhumu var. Saniyen bu kö*kün maddesinde yıldızlar var. Salisen yıldız mefhumunda nûr mefhumu var. Bu suretle buyurulur ki baksanızâ; biz Semada bir çok burclar, yıldızlardan masnu', nurlarla donanmı*türlü türlü *ekillerde yüksek yüksek kö*kler yaptık.ya'nitabiate kalsa idi bunlar olamazdı, Sema vücud bulmaz, bulsa basît bir bu'd olmaktan ileri geçemezdi, yıldızlar ve bahasus bunların muhtelif' mütenevvi' te*ekkülleri olamaz, yıldız tabiatile kaderleri, bu'dleri tefavüt edemez, muhtelif menazıraayrılmaz, hepsi aynı kaderde aynı vaz'ıyyette müsavi mesafelerde alesseviyye bir nesakta olur. Manzarai Semada bu bedi' burclar bulunmazdı. Sun-u kudretimizle biz bunları yaptık =åí Š Ãb äü Û bçb ä í ë ve nazar sahibleri için onu - o Semayı - tezyin ettik. - Ya'ni o mütenevvi' burcları, nûrdan âvizeleri, bedi' manzaralarıyle Sema

öyle güzeldir ki nazarı dikkati celbetmemesi, bakanların ıbret almaması kabil deildir. Fakat bunun için bakacak, baktıını görecek, gördüünün ilerisini sezip ıbret alacak nazar sahibi olmak lazımdır. Sahib nazar olanlar bu sun'ı bedia meclûb olup baksın, bu ulviyyeti bu asari kudreti tema*a atsin de saninin azamet-ü kibriyasına istidlal ile tevhide yükselsin içindir ki onu süsledik donattık 17. = áî u æbà î, 3 å ß bçbä Ä 1yë ve onu her Beytani racimden mahfuz kıldık. - RACM, recimden feıldir ki bi ma'nâ fâil de olur bima'na mef'ul de. Recm, aslı lügatte ta*lamak demektir. Sonra katil ma'nasına gelir ki te*bihendir, kazif gibi sebb-ü *etim, harfendazlık ma'nasına gelir. Çünkü çirkin söz atmaktır. «Ù äà u ü» gibi mücerred zannile sh:»3049 söyleyivermek ma'nasına gelir ki lisanımızda da atma ta'bir olunur. «k îì Ûb 2 b à u» gayb ta*lama ta'biri de bundandır.atılan, «ó ß ŠÛa bß» olan her *eye isim de olur. Netekim «åî Ÿbc Ü Û b ßì u bçbä ÜÈuë é 2» de mermî ma'nasınadır.nihayetrecm,tard ve la'net áî u ŠÛa æbà c Ûa ma'nasına gelir, çünkü tard olunan ta*lanır ve bu ma'nalardan her birile de tefsir olunmu*tur. Beytan râcimdir, atar, ındî hukümler verir. Gayb ta*lar, yalan söyler, iftiraeder.zikr

olunan müstehzîler gibi sebb-ü *etm eyler, fursat bulursa bigayri hakkın katl eder. Mercumdur, ileride tansıs áî u = æbà î, 3» de «olunacaı üzere matrud ve mel'undur. Burada «3» ün istigrakı «racîm» in bütü muhtemalâtına ve Cinn-ü ns Beytanlarının hiç bir haric kalmamak üzere hepsine istigrak tarikıyle ya'ni her birine birer *umul ifade eder. Ve recîm vasfı kaydi ihtirazî olmayıp Beytanın bir sıfatı muzıhası olduundan bu vasıf, «æbà î, 3» den hiç birini haric bırakmaz, ya'ni her Beytan her ma'nasıle recîmdir. Recîm olmıyan hiç bir Beytan yoktur. Hulâsa «3» sûr karinesiyle bu ma'nâlardan her birinin alel'infirad ve bilmünavebe ifadesi maksud olduu anla*ılır. Kur'ana ve Resulüllaha dil uzatmak istiyenvens Beytanlarından bulunan salifüzzikir kâfirler bu recmin mâsîkalehi olduu cihetle bihasebil ma'nâ bu ta'mim daha vazıhtır.maamafihbeytanın bir hassai lâzime ve *amilesi olan racîm vasfının en mütebadir ve ma'ruf mefhumu mercum, ya'ni matrud ve mel'un ma'nâsı, tamsıfatı kâ*ife olduu cihetle dier ma'nâlarda mugnî de olabilir. Binaenaleyh hasıle meal *u olur: Biz Semayı nazırîniçintezyin etmekle beraber her Beytanı leıynden mahfuz da kıldık. Gerek Cinn ve gerek nsten hiç bir Beytan Semaya çıkamaz, ahvaline vakıf olamaz. Yerdeki gibi orada *eytanet yapamaz. Nazırînekü*ade olan o güzel Semâ, gözleri *eytanette olan gizli a*ikâr bütün Beytanlara kapalıdır ve hepsi mercum ve matruddurlar. Bundan dolayıdır ki o kâfirler de Semâya baksalar

sh:»3050 da urûce imkân bulamazlar, yükselemezler. Ve bil' farz kendilerine Semâdan bir kapı açılsa da açıktan açıa urûc edecek olsalar gözlerine inanmazlar da gözlerimiz döndü veya sihre tutulduk derler. 18. É à Ûa ÖŠn a åß ü a Ancak kulak hırsızlıı eden olur. - Ya'ni Semâ, mahfuz olup ona yükselmedikleri için melei a'lâyı dinleyemez. «ü ó Ü Ç üa óû a æì È à í» 5à Ûa Semavîleri istima' ile ma'lûmat ahzedemezler. Ancak nâzil olan ulûm ve ahbarı semavîyyeden ba'zı mesmuât çalarak icrayı *eytanet etmek için kulak hırsızlıı edenler vardır. («Vessaffâti» suresine, ve surei «Cinn»e bak). åî j ß lbè éèj mbï Ki onu da mübin bir *ihab ta'kıb etmektedir - açık bir alev ardından yeti*mektedir. BHAB; lügatte ate* alevi demektir. Parıltılarından dolayı yıldızlara ve süngüye de ıtlak olunur. Bilhassa Semâdan yıldız kayıyor gibi görünen *u'leye ıtlakı galib olmu*tur. Bunun bir i*tial olduu zâhir isedefizikî olarak sureti tekevvünü henüz fennen iyzah edilmi* deildir. Bu babda muhtelif farzıyyevardır. Mukaddamâ hikmeti tabiıyye mütevaılleri ebhırei mütesâıdenin, ya'ni hevanın yüksek tabakalarına suud etmi* olan bir takım gazlerin i*tialine hamlediyorlardı, son zamanlarda da *u fikir hasıl olmu*tur: Bihablar, fezada sürüler halinde seyr-ü hareket eden bir takım ecramı sairedirler.arz

bunların bir çok mahreklerine rast gelir. Ve bunlar Arza tesadüf ettikleri zaman hevai nesimînin yüksek kısımlarile temassı neticesinde sür'atlerinin *iddetinden dolayı delk ile husule gelen hararetten nâ*i i*tial ederler. Haceri Semavî de bunlardan dü*er. Bihabların sür'ati saniyede kırkile yetmi* iki kilometre arasında tahavvül eder. Bihabların hareketi ne seyyarelerin mahreki müstevîleri dahilinde ne de onlarla ayni cihette olmayıp bunlar mahreklerinin cinsine nazaran daha ziyade kuyruklu yıldızlara benzetildii heyetcilerin ba'zısı bunları tecezzi etmi* kuyruklu yıldızların bir döküntüsü olarak sh:»3051 mülâhaza etmek istemi*tir. Büphe yok ki *ihab ve haceri semavî mes'elesi *imdiki ılmi hey'etin meb'nâsı olan cazibe kanununa tatbikan henüz iyzah olunabilmekten uzaktır. Tesadüf sözleri karı*an her hangi bir iyzah da ılmî bir iyzah olamıyacaından bunlar esrarı Semavîyyeden ma'duddur. Fakat ilâhiyyat ılmine yükselindii zaman bütün o tesadüflerin birer tesarruf olduu anla*ılır. Her ne olursa olsun *u zâhir ki Bihablar hevâi nesimînin en yüksek hududu üzerinden zemîne doru akan bir i*tialveihtirak hadisesidir. Son nazariyyeye göre de demek oluyor ki bunlar yukarıdan bir bomba gibi gelip Arzın semti Semada olan hevasına nüfuz ederek i*tial etmektedir ki bu ma'nâ, Sûrei Saffattaki «k Óbq» mantukuna lbè

tevafuk eder. Ve demek ki bu ıhtırakvei*tial hevai Arzın Semaya doru en yüksek hadlerine çıkıp gizlenmi* olan harurî kuvvetlerile bir temas halinde vukua gelmektedir. Bu gizli harurî kuvvetler ise biraz sonra âyette beyan olunacaı üzere Cinlerin, gizli Beytanların yaradılmı* oldukları «âì à bã» ile alakadardır.vei*te Sûrei «Mülk» te ve Sûrei «Cin»de de gelecei üzere Kur'an da bil'hassa *unu haber veriyor ki *ihablar Semaya doruçıkmakistiyencinbeytanlarına atılan bir takım semavî mermîlerdir. Bunlardan mahiyyet ı'tibarile hem nücum hem ta* hem ate* ma'nâsı vardır.ve *u halde hikmeti ilâhiyye noktai nazarından bunların i*tiali bir takım kuvâ ve ervahı habîsenin ihtirak ve tardile alâkadardır.tefsiri Kurtubî de der ki: *ihablar bunları öldürür mü, öldürmez mi?. Bu hususta ıhtilâf edilmi*tir. bni Abbas radıyallahü anhüma demi*tir ki «cerheder, yakar yıkar, katletmez» Hasen ile beraber bir taife de katleder demi*lerdir. Fakat evvelki esahtır. gça Bu *ihablarin ns Beytanlarına recmolması ise ya bir ma'nevî recim olmaktan mecazdır, veya Cin Beytanları dolayısiledir. Zira kulak hırsızlıını evvel emirde gizli Beytanlar yapar. sh:»3052 Ve âyetteki *ihabın umumi mecaz tarikıle maddî ve ma'nevîye *ümulü siyakı beyana daha muvafıktır.vebu

siyakın zevkına irmekiçinkur'anhakkındaki «æ ì Ä ÏbzÛ éû b ã aë» ile Semâ hakkındaki «áî u = æbà î, 3 å ß bçbä Ä 1yë» âyetleri beynindeki mü*abehete dikkat etmek lâzımdır. Ya'ni Kur'an Semâ gibidir. Sun-u kudreti ilâhiyye delâili ile dolu olan Semâ nasıl o ecrami neyyireye ve büruci âliyesiyle nazırîniçintezyin edilmi* ve Beytanlardan mahfuz tutulmu* vekulak hırsızları oradan bir *ihabi mübîn ile ta'kıb edilmekte bulunmu* ise Kur'an da öyledir. Kevakib ve bürûc gibi âyât ve süver ile nazmi bedîi kulûbı tâhire erbabı için tezyin edilmi*tir. Ve o mücrimler gibi recîm Beytanlardan mahfuzdur. Onlar ona yükselemezler. yman ve husni nazarla ahz-ü istima' edemezler. Olsa olsa kulak hırsızlıı ederek *eytanet yapmak istiyenler bulunur ki bunları da mübîn bir *ihab ta'kıb etmektedir. Ve Kur'anı mübînin bu *ihabları ise o Beytanlara, kâfirlere mücrimlere Cehennem ate*i ile azâbı ilâhîyi gösteren inzar âyetleridir. Semâ böyle: 19. üaë Arza gelince: - eshabı nazar için kudreti ilâhiyye delâili onda da barizdir. Sade ulûmı semaviyye deil, ulûmı arzıyye ile de tevhidi barî müsbettir. Ezcümle: bçbã ß onu meddettik - sündürüp serdik (Sûrei Ra'd a bak) öyle ki bunda Beytanlar da bulunabilir. Bununla beraber ó aë bèî Ï bä îô Ûaë ona oturaklı aır dalar da oturttuk

tartılı her *eyden bitirdik 20. åî Ó aš 2 éû á n Û åßë íbèß bèî Ï á ØÛbä ÜÈuë veondasizeve sizin razıkları olmadıınız sh:»3053 kimselere maı*etler verdik 21. 9 é ä ö aœ bã ä Ç ü a õ ó å ß æ aë vehiçbir *ey bulunamaz ki her halde onun hazîneleri bizim ındimizde olmasın - âì Ü Èß Ô 2 ü a é Û Œä ã bßë fakat biz onu ancak bir mıkdarı ma'lûm ile indiririz. - Serveti Dünya mütenâhî, kudreti ilâhiyye nâmütenahîdir. 22. ÓaìÛ bí ŠÛabä Ü aë Levakıh olarak rüzgârlar da gönderdik - levakıh, «likah» tan lâkıhanın cem'ıdır. Likah, a*ı demektir. Lâkıha da a*ılı veyaa*ıcı ma'nâlarına gelir. Bu âyetin bu mazmunu da ba*lı ba*ına bir mu'cizei ilmiyyedir. bni Abbastan bunun tefsirinde: rüzgârlar e*car ve sehabın levakıhıdır diye menkuldür. Hasen, Dahhâk, Katâde de bunu söylemi*lerdir. Razî bunu kaydettikten sonra der ki: erkek di*iye suyunu ilka edip de di*i hâmil olunca «3 z1 Ûa bèzô Ûaë òób äûa ozôû» denilir ki erkek telkıh etti di*i tuttu, hâmil oldu

demektir. Bunun gibi rüzgârlar da bulutların erkekleri mecrâsına caridir. bni Mes'ud Hazretleri bu âyetin tefsirinde demi*tir ki: Allah tealâ, riyahı sebaha telkıh için gönderir. Onlar da suyu hâmil olup bulutlara mecceder. Sonra sehabı sıkı*tırıp bir likah gibi akıtır.»buiyzah rüzgârların sehabı ilkahını bir tefsirdir. Fakat e*carı a*ılamasının tefsirini zikretmemi*lerdir. g ça. Ya'ni âyetin berveçhi balâ birrivaye tefsirinde rüzgârların aaçları da a*ıladıı menkul olmakla beraber nasıl a*ıladııi zah edilmemi*, bir müfessir olduu gibi bir tabib dahi olan Fahri Razî için de bu nokta, meçhul kalmı*tır.gerçiaaç a*ılamak eskiden beri ma'lûm bir *ey ise de bununla ruzgârın bir münasebeti yoktu. Nebatatta rüzkârın yapabilecei bir telkıh yakın zamanlara kadar bilinmiyordu. Sûrei «Ra'd» da beyan olunduu üzere «å îä qa å îu ë bèî Ï 3Èu» hakıkati münke*if olduktan, pašà rûa 3 å ß ya'ni bütün nebatatın sh:»3054 çiçeklerinde erkek di*i çifti bulunduu veerkein di*iyi telkihile semereler hasıl olduu anla*ıldıktan sonradır ki rüzgârların bir a*ıcı hizmeti iyfa ettikleri anla*ıldı. Vebusuretle «ÓaìÛ bí ŠÛabä Ü aë» âyetinin de «å îä qa å îu ë 3 å ß» âyeti gibi

meçhul bir hakikati ilmiyyeyi haber verdii bin bu kadar sene sonra tebeyyün ve tavazzuh etmi* ve binaenaleyh bu âyetin de bir mu'cize olduu tezahür eylemi*tir. *te rüzgârlar, nâkıl ve nâ*ir oldukları için faidelerinden bilhassa birisi de böyle e*car ve nebatatı a*ılamasıdır. Bunun husulü için de rüzgârın bir kadri ma'lûm ile muvafık ve mülâyim bir surette esmesi lâzımdır.yoksatelkih yerine tahrib olur. Rüzgâr, hevanın bir haraket ve cereyandır kihevanın muhtelif surette ısınıp soumasındaki tahavvülât ile husule gelir. Tabiatta bu tahavvülât ise hararet ve bürudet tabiatleri üzerinde hâkim bir te'sire mütevakkıf olduundan bütün rüzgârlar dorudan doru bir tasrifi ilâhî olduu gibi bunların telkıh yapacak bir derecede esmeleri de dorudan dorubirlûtfı rabbanîdir. Bununla beraber dü*ünmeli su olmasaydı bu a*ılar ne olur, hayat ne olurdu? Onun için rüzgârlara bulutları da a*ılatarak õ bß õ bà Ûa å ß bä ÛŒ ãbï Semadan bir su dahi indirdik - yamur yadırdık 7 êì à bä îô bï da onu size sunduk -tabiata kalsa ne rüzgâr eser ne telkıh olur, ne yamur yaardı åî ã b 2 éû á n ãa bßë onu hazînelerde saklıyan da siz deilsiniz - ya'ni yadıktan sonra dalarda, pınarlarda, kuyularda, göllerde, havuzlarda, mahzenlerde, küplerde, destilerde ilâh.. tutan da siz deilsiniz, biziz.

Buradarüzgârların irsal, suyun inzal ile ifadesi aynı zamanda bir de temsil iyma eder. Zira, «erselna» irsali rüsülü, sh:»3055 «enzelna»da inzali kitabı hatırlatır. Ve demek olur ki: i*te Allah tarafından gönderilen Peygamberler de o riyahı levakı' gibidir; feyzı ilâhîyi hamil olarak kabiliyeti olanlara ne*r-ütelkıh ederler. Kitabı münzel de, o mâi semâvî gibi mayei hayattır. 23. oî à ãë å zäû b ã aë Vehiç *üphe yok ki biz, filvaki' hem hayat veririz ï z ã hem ölüm - bu, hiç delile muhtac olmıyan bedihî bir hakikattir. Fakat amma «ölünce mal ve milk varislerimize kalıryamı diyecekler?» hayır æì q aì Ûa å zãë hepsine varis de ancak bizizdir. - Bu Dünyada berhayat iken milk ve tasarruf iddia edenlerin ve edecek olanların hepsi fenapezir olur. Milki mecazîleri, tasarruf sûriyleri alınır da evvel ve âhir bakıy maliki mutlak azameti *anımızla biz kalırız.

24. åí Š bn à Ûabä à ÜÇ ÔÛë á Ø ä ß åî ß Ôn à Ûabä à ÜÇ ÔÛë Kasem olsun ki sizin müstakdimininizi de bildik müstehırininizi de bildik - dou*taölü*tetakaddüm eden, miras bırakmakistiyen mütekaddimininizi de, teahhur eden, teahhur eden almak istiyen müteahhırininizi de. Veya iymanda küfürde taatte ısyanda ön safta bulunmak istiyenleriniz de, geri kalan, geri kalmak istiyenleriniz de ezelde velâyezalde hakikaten ma'lûmumuzdur. 6 á ç Š zí 25. ì ç Ù 2 æ aë Ve senin o rabbındır ki - ya'ni seni halk ve terbiye edip gönderen o tanrındır ki ya Muhammed - onları her halde ha*redecektir. - Ve müstakdimîn ve müstehirîni akıbet Mah*ere toplayıp hisaba çekecektir. Onun için *imdilik bırakokâfirleryiyipiçipelene dursunlar. ; áî ÜÇ áî Øy é ã a O rabbın - hakikaten alîm bir hakîmdir. Filhakika : sh:»3056

7 æì ä ß ª b ày å ß 4b Ü å ß æb ã üa bä ÔÜ ÔÛë RV âì à Ûa bã å ß 3 jó å ß êbä ÔÜ æ bv Ûaë RW Meali Berifi Filhakika biz insanı bir "salsâl" den, mesnun bir balçıktan yarattık 26 Cann, onu da bundan evvel «âì à Ûa bã» dan yaratmı*tık 27 26. 7 æì ä ß ª b ày å ß å ß üa bä ÔÜ ÔÛë 4b Ü æb ã Kasem olsun ki biz insanı bir salsâlden, bir hamei mesnundan halkettik - ya'ni insan nev'ıni ilk ibtida biz, tım tıkır kuru bir çi çamurdan, tayirvetahvil ile sureti mahsusada yoluna konmu* kokar bir balçıktan yarattık. SALSÂL, ses verir ya'ni vurulduu zamantıngırdar,kurupi*memi* çi çamur «3 Ü í ì j Àß Š îë 2bí åî Ÿ» dir ki pi*mi* olursa tula, kiremit gibi fahhar olur.

Netekim sûrei «Rahman» da «= ß» buyurmu*tur. b 1 Ûb 4b Ü å HAME, uzun müddet su ileyumu*ayıp tagayyür etmi* cıvık kokar çamur ya'ni balçık demektir. Ki müfredi «ñ Œ àç» vezninde «ñ ªb ày» dir. MESNUN, bunun tefsirinde müfessirîn, bir kaç kavil nakletmektedirler: 1 - bni Sikkît demi*tir ki Ebû Amri dinledim «Mesnun, mütegayyir demektir.» Diyordu. Bunun beyanında Ebül'heysem de demi*tirki «æì ä ß ì èï õbà Ûa å buna delil «Õí Š ÀÛa» denilir ki «Š îìm é ä ní áû» dir ki «îìní áû åä óüç» demektir. Ve Š» demektir. Zeccac da demi*tirkibulâfız «Êì ìß é ã a» dan seneni tarika ya'ni yol güzergâhına konulmu* olmaktan me'huz dur. Çünkü böyle olan her hangi bir *ey, tegayyür eder. sh:»3057 2 - Denilmi* ki mesnun, mahkûk ya'ni sürtülmü*, kazınmı* veya bilenmi* demektir ki ta*ıta*a sürttükleri

Švz Ûa óüç Švz Ûa o ää zaman ta'birinden me'huzdur. Netekim bileiye «å ß» ve sürtülürken ikisinin arasından çıkan kazıntıya «åä» denilir ve bu kokar da. Binaenaleyh tegayyür ve intan bunun da lâzımıdır. 3 - Ebû Ubeyde demi*tir ki «Mesnun» masbub ya'ni dökülmü* demektir. «ä b é è uë óüç õbà Ûa å» denilir. 4 - Sibeveyh demi*tir ki «mesnun» bir suret ve misal üzere musavver demektir. Yüzün bir sureti é uì Ûa ò ä mahsusası demek olan den me'hurdur. Ve her hangi bir *ey'in sünneti ta'biri de bundan me'huzdur ki mev'zuun aleyhi olan misali demektir. PƒÛa Busurette «æì ä ß ªbày» insan sureti nev'ıyyesiiçin sünnet olan bir sureti mahsusaya ifra edilmi* bir balçık demek olur. Sonra «æì ä ß ªbày å ß» terkibinde de iki vecih, vardır.birisi «4b Ü» e sıfat olmasıdır ki «bir sureti mahsusada tasvir edilmi*, ta'biri âharle kalıba dökülmü* bir balçıktanmütehassıl bir salsâlden» demek olur. Ebül'baka ve Zemah*erî bunu tercih etmi*ler isedemüfiddeildir. Zira kuru çamuru ya*ından husule geldiini anlatmak lüzumsuz olduu gibi insan hamırının salsal halinde ikeninsan suretinde bulunduu da umumiyetle müsellemi deildir. kincisi bedel olmasıdır ki salsalden bir hamei mesnundan

demek olur. Ebû Hayyanın zikrettii veçhile çou, bedel olmasını tercih eylemi*tir. Biz de bunda ısrar etmek isteriz. Evvelâ salsâl, sonra da ondan bir sureti mahsusaya ifrag olunup insan mayasını te*kiletmi* olan hamei mesnun yapılmı*veinsan ondan halk-u tesviye edilmi* demek olur. Ve *u halde salsal, su ile ıhtilât ettikten sonra süzülüp sh:»3058 kuru çamur haline gelmi* bulunan, Arzın rütubetten halî olan tamtakır halini irae eder ki tabiat i'tibarile bunda hayat tasavvur olunamaz. Ve bunun bilhassa «salsâl» ta'birile ifadesi,insanın Arzdanbireseri tabiat olarak zuhuru mümkin olamıyacaını kemali vuzuh ile anlatmak içindir. Öyle ya tam takır bir kuru çamurun tabiati, hayata ne kadar zıddır. Tabiate kalsa bunda insan veya hayvan *öyle dursun bir ot bitmek imkânı bile yoktur. Fakat *u muhukkak ki bundan insan yaradılmı*tır.buise dorudan doruallahtealânın sun'ı kudretine, ılm-ü hıkmetine delili bahirdir. Tabiat, kendine bırakılınca hiç dei*memesi ıktıza ederken Allah tealâ onu yum*atıp tagyir ederek bir balçık haline tahvil etmi* ve o balçıa sun'-u Hikmetile öyle bir

sünnet vermi*tir ki bununla hılkati insan için mesnun olan ya'ni sünneti ilâhiyye cereyan etmekte bulunan maya husule gelmi*tir. Binaenaleyh diyebiliriz ki «hamei mesnun» insan tohumu olan nutfedir. Filvaki' nutfe her ma'nâsıyle mesnun ya'ni hem mütegayyir, hem mahkûk, hem masbub, hem de bir sünnet üzere musavver bir balçıktır. Bu mesnun balçıa «l ü åî Ÿ» yapı*kan bir çamur», «åî èß 7 õ bß å ß òû5» sülâle olmu* hakır bir su», «nutfei em*ac» demek de sahihtir. Bu mefhum, nev'i insanın bütün efradında sadıktır.ancakinsanın ilk ferdi olan Âdem, ilk insan olduu gibi onun yaradıldıı o mesnun balçık da ilk evvel onda sünnet olmu* ilk tuhumdur. Hasılı Âdem, dahi ilk olarak nutfe mahiyyetini almı* bir balçıktanyaradılmı*tır. «ò1 À ã å ß æb ã üa ÕÜ» Onun hakkında da sadıktır. Bu kadar ki o nutfe, bir insan ile mesbuk deildir. Onun ıstıfası evlâdı gibi bir insan bedeninde vaki' olmamı*tır. Bununla beraber elhâlete hâzihi bütün insanlarda onun gibi salsâlden bir hamei mesnundan halkedilmektedir. Bu farkile ki bu hamei mesnun, insanın tegaddi ettii nebatat ve hayvanat bünyelerinden geçerek yine bir insan bünyesinde ıstıfasını bulmaktadır. *teinsan denilen sh:»3059

mahlûk, esas i'tibarile hakır bir *eydir. Allah tealânın ılm-ü hıkmetini, sun'ı kudretini anlamalı ki *u kuru topraktan öyle mesnun bir balçık yapmı* ve o kokar balçıktaninsan yaratmaktadır. 27. æ bv Ûaë Cannı de - Cinn cinsini te*kil eden gizli mahlûku da âì à Ûa bã å ß 3 jó å ß êbä ÔÜ ondan evvel nari semumdan ya'ni *iddetli sam ate*inden halketmi*tik. SEMUMlügatte ate* alevi gibi esen sıcak rüzgâra ıtlak edilir ki sam yeli ta'bir olunur. Ve harur dahi denilir. bni Cerîrin beyanına göre ba'zı ehli Arabiyye harurı gündüz esene tahsıs etmi*tir. Bir hadîsi *erifte de semumun bir Cehennem yalını «lefhi Cehennem» olduu haber verilmi*tir. SAMM, semm maddesinden faıl, semum de onun mübaleası feulsıgasıdır. Sem, zehir, bir de «semmülhıyat» gibi ince delik ma'nâsına gelir. Netekim bedendeki terin çıktıı ve havanın nüfuz ettii gizli deliklere «mesemme», cemınde «mesâmm veya mesammât» ve cem'ulcem'inde «mesâmmat» denilir. Binaenaleyh sâmm ve semum, mesâmmate nüfuz edici veyahud zehirleyici mefhumlarını ifade eder. Ve o rüzgârın bu nam ile tesmiyesi de bu haysiyyetlerden birisini veya her ikisini mülâhaza i'tibariledir. Cânnın

narı semumdan halkedilmi* olması, Cin ve Beytanın insana gizli mesammatından hulûl edecek, zehirleyecek, yakacak bir mahiyette olduunu i*'ar eder. bni Abbastan merviydir ki «*u bildiimiz semum, cânnın çıktıısemumunyetmi* cüz'ünden bir cüz'üdür» demi*. Demek insan yaradılmazdan evvel, cânnın halkedildii sıradaarzçokdeh*etli ate*ler saçıyormu*. Bimdi dü*ün o vaktı ki : 4b Ü å ß a Š 2 Õ Ûb ó ã a òø Üà Ü Û Ù 2 4bÓ aë RX æì ä ß ªb ày å ß sh:»3060 åí ub éû aì ÈÔÏ ó yë å ß éî Ï o 1ãë é n í ì a bï RY = æì Èà ua á è Ü òø Üà Ûa v Ï SP 4bÓ SR åí ub Ûa Éß æì Øí æa ó 2a 6 î Ü 2 a ü a SQ

å a áû 4bÓ SS åí ub Ûa Éß æì Øm ü a ÙÛbß î Ü 2 a bí 4bÓ ST æì ä ß ªb ày å ß 4b Ü å ß én ÔÜ Š j Û v ü â ìí ó Û a òä È ÜÛa Ù îüç æ aë SU áî u Ù ã bï bè ä ß x Š bï 4bÓ SW æì rè j í â ìí ó Û a ó ã Š Ä ãbï l 4bÓ SV åí Ûa âì Ü Èà Ûa o Óì Ûa â ìí ó Û a SX =åí ŠÄ ä à Ûa å ß Ù ã bï üa ó Ï á èû åä í ü ó än íì Ëa bà 2 l 4bÓ SY TQ åî Ü à Ûa á è ä ß Ú bj Ç ü a TP =åî Èà ua á è äí ì Ë üë ÙÛ îû ô bj Ç æ a TR áî Ôn ß óüç ÂaŠ aˆ ç 4bÓ á äèu æ aë TS åí ëbì Ûa å ß ÙÈj ma åß ü a æbà Ü á è îüç = åî Èà ua á ç Ç ìàû sh:»3061 TU ; âì Ôß õ Œ u á è ä ß lb2 3 Ø Û 6 laì 2a òè j bèû TT åî ä ß a â5 2 bçì Ü a TV 6 æì î Çë pb äu ó Ï åî Ô n à Ûa æ a Š ó ÜÇ b ãaì a 3 Ë å ß á ç ë ó Ï bß bä ÇŒãë TW

bè ä ß á ç bßë k ã bèî Ï á è àí ü TX åî Ü 2bÔn ß åî uš à 2 Meali Berifi Vedü*ün o vaktı ki Rabbın Melâikeye: ben, demi*ti: salsâlden, mesnun bir balçıktan bir be*er halkedeceim. Binaenaleyh onu tesviye ettiim ve içine ruhumdan nefheylediim vakıt derhal onun için secdeye kapanın 29 Onun üzerine Melâike, hepsi toptan secde ettiler 30 ancak blîs secde edenlerle beraber olmaktan ibâ eyledi 31 Ya blis, dedi: sen neye secde edenlerle beraber olmadın? 32 Benim, dedi: bir salsâlden, bir mesnun balçıktanyarattıın bir be*ere secde etmem kabil deildir 33 O halde, dedi: çık oradan çünkü sen racîmsin 34 Ve bu lâ'net ceza gününe kadar üzerindedir 35 Rabbım! dedi, öyle ise bana onların ba's olunacakları güne kadar mühlet ver 36 Haydi dedi: sen vakti ma'lûm gününe kadar mühlet verilenlerdensin 37-38 Rabbım, dedi: beni azdırmana kasem ederim ki her halde ben onlar içinarzda tezyinat yapacaım ve hepsini ivâ edeceim 39 Ancak içlerinden ıhlâs verilen kulların müstesnâ 40 Bu, dedi: bir câdde "teahhüd ederim" dos doru 41 Hakıkat o kullarım, senin onlar üzerine bir sultan yoktur, ancak azgınlardan sana uyanlar ba*ka 42 Elbet bunların da hepsinin mevıdleri *üphesiz Cehennem 43

Onun yedi kapısı vardır,herkapıya onlardan bir cüz'i maksum 44 Elbette müttekıyler, Cennetler, sh:»3062 pınarlar içinde 45 Girin onlara selâmetle emîn emîn 46 Sinelerindeki kînleri soymu*uzdur da ıhvan olarak kö*klerüzerekar*ı kar*ıya otururlar 47 Orada kendilerine hiç bir zahmet tokunmaz, onlar oradan çıkarılacak da deildirler 48 28. Ù 2 4bÓ aë Rabbın Melâikeye demi*ti: òø Üà Ü Û æì ä ß ªb ày å ß 4b Ü å ß a Š 2 Õ Ûb ó ã a muhakkak ben, kuru çamurdan, mesnun balçıktan bir be*er halkedeceim 29. é n í ì a bï binaenaleyh ben, onu tesviye edip - o balçıa tam bir be*er hılkatine, muntazam bir insan kıvamına koyup ó yë å ß éî Ï o 1ãë içine ruhumdan nefhettiim vakıt - burada «yë ó» izafeti bir izafeti te*rif,nefıh ta'biri de bir temsildir. Ya'ni maddenin isti'dadını kemale getirip bâtınına «ó 2 Š ßa å ß ë ŠÛa 3 Ó» mantukunca ilâhî bir emrolan ruhtan feyz verdiim vakıt onun için secdeye kapanıp - Allahın emrine mutı' olarak yere dü*ün, åí ub éû aì ÈÔÏ

o ruh bulunan insana inkıyad edin, i*te Allah, o balçıktanhalkettii be*eri ruhiyle böyle yükseltmi*ti.bunun üzerine bak ne oldu? 6 î Ü 2 a =æì Èà ua 30. 31. ü P á è Ü òø Üà Ûa v Ï lâ a âhirilkıssa, sûrei «Bakare»ye ve sûrei «A'raf» a bak. 38. ó Û a Ya'ni ba's gününe kadar deil, ındallah ma'lûm âì Ü Èà Ûa o Óì Ûa â ìí ecel gününe kadar - ki «üa ó Ï åßë paì à Ûa ó Ï åß Õ È Ï ì Ûa ó Ï ƒ 1 ãë» ile beyan buyurulan nefhai ûlâ günüdür. Ahnef ibni Kaysten menkuldür ki «medineye vardım demi*, muradım Emîrül'mü'minîn Ömer «radıyallahü anh» idi. Bir de vardım ki büyük bir halka toplanmı* orada sh:»3063 Kâ'bül'ahbar, nâsa va'zediyor, diyordu ki: «Âdem aleyhisselâma vefat emri geldii zaman ya rabb,

dü*manım blis, beni meyyit halinde görünce kendisi yevmi Kıyamete kadar inzar edilmi* olmakla sevinecek, bana *ematet edecek dedi. Cevab verildi ki: Ya Âdam, sen Cennete iade olunacaksın o lâîn ise evvelîn-ü âhırînın adedi kadar ölüm acısını tatmakiçinintizara te'hır olunacak, sonra Âdem, Melekül'mevte, ona ölümü nasıl tattıracaksın? Vasfını anlat, dedi. Vâktâ ki tevsıf etti, Âdem: ya rabbi! kâfi dedi. bunun üzerine nâs, heyecane geldiler de Kâ'be ya Ebâ shak dediler o nasıl? Kâ'b iba etti, ilhah ettiler, binaenaleyh dedi ki: Allah, sübhanehu nefhai ûlâ akıbinde Melekül'mevte diyecek ki sana yedi Semâ ve yedi Arz ehalisinin kuvvetini verdim ve bu gün sana bütün suth-u gadab kisvesini giydirdim. Gadab-ü satvetimle in, o racîm blîse, Artık ona ölüm acısını tattır, sekaleynden evvelîn-ü âhirrînin acılarını ed'afen müdaafe muhtevi olmak üzere bütün ıllet ve emrazı yüklet. Beraberinde gavz-u gadabla dolgun yetmi* bin zebanî, her birile de Cehennem zencirlerinden tomruklarından zencirler, tomruklar bulunsun. Cehennem kancalarından yetmi* bin kanca ile o lâînin kokmu* canını çekipçıkarın. Malike de çaır niyran kapılarını açsın. Binaenaleyh Melekül'mevt öyle bir suret ile inecek ki ona Semavât ve arazîn ahalisi baksa hevlinden derhal ölürlerdi. necek, blise varıp «dur, ya habîs! Artık sana ölümü tattıracaım, çok ömür sürdün nice karinler ıdlâl ettin, i*te bu o vakti ma'lûmdur.» Diyecek lâîn Me*rika kaçacak, bakacak Melekül'mevt gözlerinin önünde, Maribe kaçacak yine gözlerinin önünde, denizlere dalacak denizler kabul etmiyecek, hasılı Arzın her tarafına kaçacak sıınacak kurtulacak hiç bir mahıys-u melâz bulamıyacak, sonra Dünyanın

ortasında, Âdemin kabri yanında duracak veya Me*rıktan Maribe,Maribden Me*rikatopraklarda sürünerek nihayet Âdem sh:»3064 aleyhisselâmın hübût ettii mevzıa varınca Arz, bir kor gibi olacak Zebanîler kancaları takıp didikleyecekler de didikleyecekler. «é ÜÛa õ b í s îy óû aë» nez-u azâb içinde kalacak. O böyle can çeki*tirirken Âdem ve Havvâya da kalkınız dü*manınız ölümü nasıl tatıyor, bakınız denecek, kalkacaklar, onun çektii azâbın *iddetine bakacaklar da «ya rabb, bize ni'metini itmam eyledin» diyecekler. g ça. O vakıt ma'lûme kadar inzar müsaadesini alan blîs 39. ó än íì Ëa bà 2 l 4bÓ yarabbi! dedi: beni azdırmana kasem ederim ki veya azgınlııma hukmetmen sebebile - ya'ni nezdi haktan matrud,hayr-urahmettenteb'id edilmi* bir mel'un böyle bir inzar ve imhal müsaadesine nail olunca *ımarır da onu azgınlıa bir te*vık telâkki eder. Böyle *ımartman hakkı için veya çamurdan halkolunanı istihkar edip secde etmediimden dolayı benim azgın âsi olduuma hukmeylemekliin vesilesile üa ó Ï á èû åä í ü her halde ben, onlar içinarzdatezyinat yapacaım -ya'ni

maddelerini bahane ederek o kuru çamura o kokar balçıı onlar içinsüsleyipinsanlıın asıl medarı i'tilâsı olan ruhtan daha ho* daha müzeyyen daha kıymetli göstereceim. =åî Èà ua á è äí ì Ë üë Ve her halde hepsini ivaedeceim 40. åî Ü à Ûa á è ä ß Ú bj Ç ü a ancak içlerinden muhlâsîn kulların müstesna - ya'ni halıs taatin için seçilmi* lekesiz has kulların aldanmazlar. btida be*erin maddesine bakarak alel'ıtlak süfliyyetine hukm eden, ve onlara tehakküm edebileceine kail olan blîsin burada bu istisnası *üphe yok ki intakı hak olan bir i'tiraftır. Onun için: 41. 4bÓ Allah tealâ, buyurdu aˆ ç i*te bu - dediin, sahiblerini istisna ederek azıtamıyacaını i'tiraf eylediin o ıhlâs sh:»3065 vetevhid ÂaŠ bir câdde, bir kanundur ki óüç yahud ben kefîlim bana aiddir. - Ya'ni bana iysal eder áî Ôn ß dos dodur. - Yahud; i*te benim teahhüd eylediim dos doruyol, kanunı hak *udur :

42. ô bj Ç æ a Hakikaten kullarım æbà Ü á è îüç ÙÛ îû üzerine senin sultanın yoktur. -Ya'ni ne kavlen ilzam edecek huccetin, ne fi'len tasallut ve tasarruf edecek kudret-ü saltanatın yoktur. åí ëbì Ûa å ß ÙÈj ma åß ü a Ancak sana ittiba' eden azgınlar müstesna - ya'ni ancak bunları sürükleyebilirsin. Fakat o da senin sultan ile deil onların ıhtiyarlarını suiisti'mal ederek sana uymaları arkana dü*meleri dolayısiyledir. Yoksa muhlaslara tasallut edemediin gibi dierlerine de edemezsin. Netekim sonunda «7ó Û á n jvn bï á Ø m ìç æa ü a æbà Ü å ß á Ø îüç ó Û æb bßë 6» diyecei sûrei «brahim» de beyan olunmu*tur. á Ø 1 ãa a ì ßì Ûë ó ãì ßì Üm 5Ï =åî Èà ua 43. á ç Ç ìàû á äèu æ aë Büphesiz Cehennem de onların muhakkak mev'ıdidir. - O blîs tebaası azgınların metbu'lariyle beraber cümlesinin mev'ud yerleridir. 44. 6 laì 2a òè j bèû Onun, o Cehennemin yedi kapısı vardır. - Ya'ni gireceklerin kesretinden dolayı yedi medhali veyahud azgınlıın enva' ve derecatına göre evvelâ Cehennem, sonra Lezâ, sonra Hutame, sonra Saîr, sonra Sekar, sonra Cahîm, sonra Hâviye namında yedi tabakası vardır. ; âì Ôß õ Œ u á è ä ß lb2 3 Ø Û Kiherkapı için onlardan (o azgınlardan) bir cüz,

taksîm olunmu*tur. - Ebüssüud tefsirinde ihtimal ki, der, yediye hasrı mühlikâtın havâssı hamse mahsûsatile kuvvei *eheviyye ve gadabiyye muktezeyâtına munhasır olmasındandır g ça. Maamafih bunda dier bir ihtimal vardır kilisanı *eri' sh:»3066 noktai nazarından daha ma'kuldür. Zira Cehennem kapılarının yedi olmasıile Cennet kapılarının sekiz olması arasında bariz bir münasebet vardır. Bu münasebetle denebilir ki bu kapıların a'zayı mükellefeile alâkadar olması melhuzdur. Ma'lûm ki nefsi insanînin a'zayı mükellefesi sekizdir: kalb, lisan semi', basar, el, ayak, aız, ferc, bunların birisi zahir birisi batındır ki o da kalbdir. Dorudan doru hakka nazır olan kalb kapısı açık olursa bu sekiz a'zanın her biri emri hakk üzere hareket ederek Cennete birer medhal olabilir. Ve bu suretle Cennete sekiz kapıdan girilir. Fakat batından ruh körlenmi*, kalb kapısı kapanmı* bulunursa zahirdeki yedi a'zanın her biri Cehenneme açılmı* birer medhal olurlar. *te Cennet kapıları sekiz olduu halde Cehennem kapılarının her birine bir cüz'i maksum olmak üzere yedi olması Allahü a'lem bu hıkmete mebnîdir. «ó yë å ß éî Ï o 1ãë» mazheriyyetile iyman ve ma'rifet kapısı olan kalb, Cehenneme kapalıdır. Ondan yalnız Cennete girilir. Allaha irilir. Kalbi açık olan Beytana uymaz, Allaha

küfr-ü ısyandan tevakkı eder. Onuniçin: 45. åî Ô n à Ûa æ a Her halde müttekîler - Beytana uymaktan sakınan, küfr-ü ısyandan korunanlar 6 æì î Çë pb äu ó Ï Cennetler ve pınarlar içinde müstekırdirler. - Ey müttekîler, 46. åî ä ß a â5 2 bçì Ü a ona selâm ile kemali selâmet ve emniyyet içinde giriniz. - Ya'ni ey insanlar, ey Muhammed ümmeti blîs tebaası olmaktan sakınınız, Allahın vikayesine, tevhid ve islâm dinine, Allahın Resulüne ittiba' ediniz, kalbinizden gıll-ü gı**i atıb müttekı olunuz da müttekîler yeri olan o Cennât-ü uyûne emniyyetler içinde güle güle selâm ile dahıl olunuz. O Cennât-ü uyûn her vechile korunmu*, emîn ve salim bir darüsselâmdır. sh:»3067 Ona haricden tecavüz olunamıyacaı gibi 47. 3 Ë å ß á ç ë ó Ï bß bä ÇŒãë biz onların, o Cennat-ü uyûndaki müttekîlerin

sinelerindeki ili*ikleri, kinleri de soymu*uzdur. - Ehli Cennetin gönüllerinde gıll-ü gı* kalmaz, hıkd-ü kin durmaz. Ya'ni ittikaiislâmın *iarından birisi de kin tutmamaktır.allah,müttekı kalblerde kin bırakmaz. Mazıde olmu*sa siler. Netekim Hazreti Aliden menkuldür ki: «ümid ederim, demi*, OsmanveTalhave Zübeyr ile ben bunlardan olayım» «å î Èà ua á è îüç óûbèm» é ÜÛ æaì b ãaì a Öyle ki hepsi ıhvan olarak åî Ü 2bÔn ß Š ó ÜÇ mütekabil tahtlar, kar*ılıklı kö*kler üzerinde mahabbet ederler. - Ya'ni hiç biri dierine sırtını dönmeksizin yüz yüze sevi*e sevi*e ya*arlar. 48. k ã bèî Ï á è àí ü Orada onlara hiç bir zahmet messetmez - her ne arzu ederlerse zahmetsiz, me*akkatsiz husule geliverir «å î uš à 2 bè ä ß á ç bßë» hem oradan çıkarılacak da deillerdir. - Ebeden muhalleddirler. Resulüm! æaë UP = áî y ŠÛa ì 1Ì Ûa bãa ó ãa ô bj Ç ªó jã TY áî Û üa laˆè Ûa ì ç ó 2aˆÇ

Meali Berifi Haber ver kullarıma ki hakıkat ben, benim öyle gafur, öyle rahîm 49 Bununla beraber azâbım da azâbı elîm 50 sh:»3068 Bunları mazîden ba'zı misallerle iyzah etmek üzere: é îüç aì Ü a UR <áî ç Š 2 a Ñ î åç á è jãë UQ 3u ìm ü aì ÛbÓ US æì Ü uë á Ø ä ß b ã a 4bÓ b 6 ß5 aì ÛbÔÏ ó ä ß æa ó ÜÇ ó ãì à m Š 2a 4bÓ UT áî ÜÇ â5 Ì 2 Ú Š j ã b ã a å ß å Øm 5Ï Õz Ûb 2 Úbã Š 2 aì ÛbÓ UU æë Š j m á jï Šj Ø Ûa æì Û b šûa ü a é 2 òà y å ß Áä Ôí åßë 4bÓ UV åî À ãbô Ûa b ã a a ì ÛbÓ UX æì Ü Š à Ûa bè ía á Ø j À bàï 4bÓ UW á çì vä àû b ã a 6 Âì Û 4 a ü a UY =åî ß Š v ß â ìó ó Û a bä Ü a

VQ ;åí Š 2bÌ Ûa å àû bè ã a = bã Ó émaš ßa ü a VP =åî Èà ua æë ŠØ ä ß â ìó á Ø ã a 4bÓ VR =æì Ü Š à Ûa? Âì Û 4 a õ bu b àüï VT æë Šn àí éî Ï aì ãb bà 2 Úbä u 32 aì ÛbÓ VS å ß É À Ô 2 Ù Ü çb 2 Š bï VU æì Ó b Û b ã aë Õz Ûb 2 Úbä îmaë s îy aì š ßaë ya á Ø ä ß o 1n Üí üë á ç b2 a É j maë 3 î Ûa æë Šß ªì m sh:»3069 Êì À Ôß õ ü ª ì ç Š 2a æa Š ß üa Ù Û é îû a bä îšóë VV 4bÓ VX æë Š jn í òäí à Ûa 3 ça õ buë VW åî z j ß æë Œ m üë é ÜÛa aì Ô maë VY = æì zš 1m 5Ï ó 1 î õ ü ª ì ç æ a õ ü ª ì ç 4bÓ WQ åî àûbè Ûa åç Ùè äã áûëa a ì ÛbÓ WP á è mš Ø ó 1Û á è ã a Ú Š àèû WR 6åî Ü ÇbÏ á n ä æ a ó mbä2 bä ÜÈvÏ WT =åî Ó Š ß òz î Ûa á è mˆ bï WS æì èà Èí æ a WU 6 3î v å ß ñ bv y á è îüç bã ŠÀ ßaë bèü Ïb bèî ÛbÇ áî Ô ß 3î j jû bè ã aë WV åî à ìn à Ü Û pbí ü Ù Û ó Ï

æb æ aë WX 6åî ä ß ªì à Ü Û òí ü Ù Û ó Ï æ a WW âbß b jû bà è ã aë < á è ä ß bä àôn ãbï WY =åî à ÛbÄÛ òø í üa lbz a XQ =åî Ü Š à Ûa Š v z Ûa lbz a l ˆ ÔÛë XP ; åî j ß æì n z äí aì ãb ë XR =åî Š È ß bè äç aì ãbøï bä mbí a á çbä îm aë òz î Ûa á è mˆ bï XS åî ä ß a b mì î 2 4bj v Ûa å ß = åî z j ß sh:»3070 6 æì j Øí aì ãb bß á è äç ó ä Ëa bàï XT Meali Berifi Hem onlara brahimin müsafirlerinden bahs et 51 O vakıt ki yanına girdiler de, selâm dediler, biz dedi: sizden cidden korkuyoruz 52 Korkma, dediler: biz sana alîm bir oul teb*ir ediyoruz 53 Benimi, dedi: teb*ir ettiniz? Bana ihtiyarlık gelib çatmı*ken, artık beni ne suretle teb*ir edersiniz? 54 Seni dediler: emri hakkile