1. Bölüm Kara Kışın Ortasında Tam Kara Kışın Ortasıydı ve küçük Limonlu Bayır kasabası kardan ve buzdan oluşan bir battaniyenin altında kalmıştı. Baktığın her yerde kar ve buz vardı. Ağaçlarda kar ve buz. Yerlerde kar ve buz. Kar ve Buz Müzesi nde kar ve buz. Herkesin hatırladığı en soğuk kıştı. Hanlar ve birahanelerdeki adamlar, odun ateşinin etrafında oturup biralarını yudumlayarak Neydiadı ve Tüm Ejderhaları Öldüren O Uzun Boylu, Gömlekli Adam gibi hiçbir zaman unutulmayan kahramanların 9
öykülerini anlatıyorlardı. Evlerde, anneler ufaklıkları yatırırken onları vahşi aslan ve timsahlarla ilgili yumuşak ninnilerle sakinleştiriyorlardı. Otlağın ortasındaki küçük bir kulübede bir hobbit oturmuş Yüzüklerin Efendisi ni okuyor ve mikrodalgada ayaklarını ısıtıyordu. Bu kesinlikle Kara Kışın Ortasıydı. Limonlu Bayır sokakları, genelde bu geç saatlerde sessiz olurdu ama şimdi üç silüetin ana caddeye yönelmesiyle, ayak sesleri duyuluyordu. Şimdi sana onların kim olduğunu söyleyeceğim, çünkü onları daha önce de gördüm ve belki sen de tanıyorsundur. 10
Liderleri, Zaman ve Uzayın sırlarını bilen yaşlı, bilge bir adam olan Friday O Bilir di. Elinde, buzlu arnavut kaldırımlarına hayaletimsi sarı ışıklar yayan bir fener taşıyordu. Sonra dokuz yaşında bir kız olan Polly geldi. O da, aynen saf ve güçlü kalbi gibi cesurca ve dürüstçe ışıldayan bir fener taşıyordu. Ve en sonunda, Aziz Pterodaktil Fakirler Okulu başkanı küçük Alan Taylor geldi. Alan, elektrikli kasları olan zencefilli bir ekmekti ve sadece 15,24 santimetre boyundaydı. Fener taşımak için fazla küçüktü, ama o da bir meşe palamuduna karanlıkta parlayan boya sürünce neredeyse diğerleri kadar iyi bir feneri olmuştu. Geç oldu arkadaşlar, diye fısıldadı Friday O Bilir kilise çanları saatin on olduğunu haber verirken. Kış gecesinde birer lokum gibi uzuyorlardı. Eve gitmeliyiz, bu Kara Kışın Ortasında kim bilir ne garip ruhlar dolaşıyordur. Garip ruhlar yoktur, iyi kalpli Friday, diye kıkırdadı Alan Taylor. Bana kalırsa birahanelerde 11
sarhoş adamların öykülerini dinleyerek fazla vakit harcıyorsun! Hey, dedi Polly. Neden herkes şu eski garip kitaplardaki gibi komik konuşuyo? Dışarıya sadece kebap almak için çıktık. Ama tam o anda, sanki detone olmuş bir operacıyı sürüklüyorlarmış gibi bir feryat duyuldu rüzgârda. Polly ve Alan Taylor korkuyla zıpladı ve Friday dehşete kapılarak on iki adet şınav çekti. HÖ! diyerek titredi. Bu da neydi? 12
Bi fikrim var, diye yutkundu Polly. Ama bu sesin sesini hiç mi hiç sevmedim. Peki ya diye ciyakladı Alan Taylor cesurca altına kaçırırken. Ya Bay Çiklet se? Şimdi, o adın geçmesiyle birlikte hepsi sessizliğe gömülmüştü, çünkü hiçbir şey Bay Çiklet ten daha kötü olamazdı, hatta tarih öğretmenleriyle dolu bir yanardağın içine kazayla düşmek bile. Bay Çiklet ve hiç-iyi-olmayan arkadaşı Üçüncü Billy William, Limonlu Bayır ın şimdiye kadar gördüğü en kötü suçlulardı. Ve tüm zamanların en şoke edici şeylerini onlar gerçekleştirmişti. Örneğin: 1. Jake adında kocaman bir köpeği zehirleyip öldürmeye çalışmak 2. Zavallı Alan Taylor ın üç milyar lirasını çalmaya kalkışmak 3. Şu anda aklıma gelmeyen tonlarca şey Ama Alan Taylor, Bay Çiklet i asırlardır kimse görmedi, dedi Polly. 13
Lakin geri dönmüş olabilir, diye yanıtladı Friday ağırbaşlı bir edayla. Ne derler bilirsiniz: Geri dönmüş olabilir. Hadi araştıralım! Ve üç arkadaş, neyin ne olduğunu anlamak için yola koyuldular. Fenerleri karanlığın karşısında umutla sallanıyordu. Attıkları her adımda, feryat daha da artıyordu. Ta ki... FERYAAAAAAAAAATTTTTT Bayan Sevimli nin tatlı dükkânının arkasındaki yoldan geliyor, dedi Friday. Ve o daha bu sözleri söylerken kambur bir silüet, dar bir geçitte ortaya çıkıp açılmış kollarla bir mumya gibi onlara doğru yalpalayarak ilerledi. Hoş mumyalardan değildi belli ki. Tozlu bandajlarıyla geceleri seni hep müzelerde takip edenlerdendi, çünkü sen kazarak onları piramitlerinden çıkartmıştın çünkü sen bir bilim insanıydın ve bilim insanları da bunu yapar tabii ki. 14
Ama bi saniye, diyerek kaşlarını çattı Polly. Son zamanlarda piramitleri pek karıştırmadık. Sonuçta bu bi mumya olamaz. Nasıl yani, diye heyecanlandı Polly, bu Bayan Sevimli! Dağılmış ve silindirden geçmiş gibi! HAYIR! diye bağırdı Friday acıyla, çünkü Bayan Sevimli onun eşiydi ve onu barbeküsü gibi seviyordu. HAYIR! diye haykırdı soğuk geceye doğru. HAYIIIIIR! 15