Tarih tekerrürden deðil, tükürdüðünü yalamaktan ibarettir.



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ


Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin.

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

Kanguru Matematik Türkiye 2017

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

17 ÞUBAT kontrol

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

Kanguru Matematik Türkiye 2017

ünite1 Sosyal Bilgiler

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi


1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

Kanguru Matematik Türkiye 2015

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

Kanguru Matematik Türkiye 2015

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

Samet Kalkan GÝZEMLÝ MAVÝ. Deniz mavisi gözlerin. Dünya tatlýsý gülüþün. Can alýcý sözlerin. Sana ne kadar yakýþýyor bir bilsen.

PARK YAZ OKULUNDA YAÞATIN

KOBÝ lerin iþ süreçlerini daha iyi yönetebilmeleri için

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.


Ozan Doðulu. Sen Çaðýr Yeter. Söz: Kenan Doðulu. Müzik: Ozan Doðulu. Alýþmak çok zor inan. Sebebim düþün bir an. Yakýþmaz bize haram

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."


Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not

Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,

Arkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanýmda yürü, böylece ikimiz eþit oluruz. (Ute Kabilesi Atasözü) BÜRO

Sertab Erener. Acýt Canýmý. Söz: Sertab Erener. Müzik: Demir Demirkan, Sertab Erener. En gizli bahçelerim. Islandý yaðmurunla. Açýldý her damlada

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Nejat Yavaþoðullar. Ankara Sokaklarý. Söz - Müzik: Nejat Yavaþoðullarý. Yürüyordum. Yürüyordum ay ýþýðýnda. Adým seslerim.



ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak


COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.


KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Mine Haným sevinçliydi, mutluydu. Ýçinden gülmek, türkü söylemek, oynamak geliyordu. Bilmediði, ayrýmýnda olmadýðý bir coþku vardý içinde.

Ayakkabýlarýný çýkardýktan sonra sevindirici bir yüz anlatýmýyla bir elindeki pakete baktý, bir içeriye. Sonra oðluna seslendi: Murat, Murat!..

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Gelir Vergisi Kesintisi

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

HEM BENZERÝZ, HEM FARKLI. Mavi gözlü, kumral, uzun boylu, þiþman

FSAYT ÇORUM GAZETESÝ NÝN KATKISIZ ORGANÝK SPOR-MAGAZÝN-MÝZAH EKÝDÝR. Flaþ... Flaþ...Flaþ... Görülmemiþ kampanya Yýlýn Adamý olmak çok ucuz

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor

Kanguru Matematik Türkiye 2018

ÇOK DÝLLÝ ÇOCUÐUN KONUÞMASI VE DÝLÝNÝN GELÝÞMESÝ NASIL DESTEKLENMELÝ


Corporate Stars, Türkiye nin en iyi markalarını bir araya getiren sosyal bir iş platformudur.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

BASIN AÇIKLAMALARI TMMOB EMO ADANA ÞUBESÝ 12. DÖNEM ÇALIÞMA RAPORU BASIN AÇIKLAMALARI

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²



2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

Corporate Stars, Türkiye nin en iyi markalarını bir araya getiren sosyal bir iş platformudur.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

SSK Affý. Ýstanbul, 21 Temmuz 2008 Sirküler Numarasý : Elit /75. Sirküler

Ebru Yiðit x. Hala üye olmamýþsýnýz..! Üye olun yolumuza devam edelim...! SEN BÝR GÜNAH ÝÞLEDÝN. Tek aþkýn bendim senin. Senin en çok sevenim

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

1. Nüfusun Yaþ Gruplarýna Daðýlýmý

17 ÞUBAT kontrol

FSAYT ÇORUM GAZETESÝ NÝN KATKISIZ ORGANÝK SPOR-MAGAZÝN-MÝZAH EKÝDÝR. FÝYATI: Okuyana Beleþ

Texas\'lý Klasikçilerin Vazgeçilmez Aksesuarý \"Sýðýr Boynuzu \" Gönderen : papatya54-29/12/ :31

düþürücü kullanmamak c-duruma uygun ilaç kullanmamak Ateþ Durumunda Mutlaka Hekime Götürülmesi Gereken Haller:

Genel Yetenek Testi Örnek Soru Çözümleri

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Sessizliktir Her Þeyin Ötesi. Hani, sýradan hayatlar vardýr; hüzünle astarlanmýþ ruhlarýn. sessizliðini akseder suretleri.

Kanguru Matematik Türkiye 2015

01 EKİM 2009 ÇARŞAMBA FAİZ SAYI 1

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

Simge Özer Pýnarbaþý

konularýnda servis hizmeti sunan Sosyal Hizmetler Dairesi bir devlet kuruluºu olup, bu kuruluº ülkede yaºayan herkese ücretsiz hizmet vermektedir.

Bolkar Daðlarý. AKD054 Acil Gerileme (-1)

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

MÜSİAD 2 EXPO BY QATAR DOHA Exhibition and Convention Center. Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Sektör Kurulu Başkanlarım,

Bekir Sýtký Erdoðan ELLÝNCÝ YIL MARÞI. Þiir : Bekir Sýtký Erdoðan. Müzik : Necil Kâzým Akses. Müjdeler var yurdumun topraðýna, taþýna;

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Transkript:

PazaR Tarih: 31 Mayýs 2015 YIL:(9) SAYI: 518 AFRÝKA NIN ÜCRETSÝZ HAFTALIK EKÝ Tarih tekerrürden deðil, tükürdüðünü yalamaktan ibarettir. Ümit Ýnatçý Bu sayýda; Filiz Naldöven, Ümit Ýnatçý, Serkan Sürek, Hüseyin Bahça, Necmettin Çapa, Yaþar Ersoy, Eduardo Galeano, Fatma Ergün, Lev Atikoðlu, Emre Ýleri, Halil Aða, Tuðçe Tekhanlý ve M. Kansu...

2 31 Mayýs 2015 Filiz Naldöven / (filiz_naldoven@yahoo.com) SABAHTAN AKÞAMA/ KAHKAHADAN AH A KADAR/62 Bazý günler, Mayýs, 2015 SABAH "Çok da çirkinsin, nasýl satacam seni birine?"demiþti babasý. O çok çirkin(!) genç kýz, toplumcak çok muteber saydýðýmýz bir mesleði edinmek için on senelik yüksek öðrenime baþlamýþtý. Çok kitap okurdu, oldukça iyi konuþurdu, elinden dünya iþ gelirdi. Baþ edemeyeceði zorluk çok azdý. Üstelik o çok çirkin kýz, acayip cazibeliydi bir diþi olarak. Ama dönemin genel geçer kýstaslarýna uygun deðildi. 90-60-90 ve 1.70 ölçülerine sahip deðildi. Ezber cilveler yapmýyor ve zeka özürlü cümleler kurmuyordu. Kýsa boyluydu, az kilolu. Esmer. Kime nasýl satacaktý babasý? Elindekiler yeterli deðildi. Diðerinin annesi de kýzýný süze süze þu cümleyi kurardý biteviye: Eh, kör baklanýn kör alýcýsý olur! Paran pulun yok, güzel da deyilsin, bulacan gendine göre bir tane, yiðidin çirkini olmaz, kapadacan gözünü, evlenecen! Hade bir sahat evvel! Psikolog olacaktý kýz. Çok iyi öyküler yazardý. Yemek yapmayý bilmeyen annesi için, her gün yemek yapardý. Öteki annenin de þiarý þuydu: Be, dünyanýn doðrucularý sizsiniz? Aþkmýþ, saygýymýþ! Sökmez be çocuklar! Barmaðýnýn üsdünde oynadacan adamý. Zaten boynuzladacak seni, gaçarý yok, bari zengin olsun, rahat edesiniz. Ayaðýnýzý denk alýn! Bundan, bu onulmaz deðersizlik duygusundan kurtulmak kolay mý? En çok da, kadýnýn kadýna kattýðý! KUÞLUK Bu çirkin, bu yetersiz, bu deðersiz mahluk -kadýn-, aðzýyla gökyüzü tutsa da, eðer kýymeti biçilemeyen bir erkek tarafýndan koltuða, korunmaya, kullanýma alýnmazsa, zerre kýymeti harbiyesi yoktur! Eve para getirmesi için sokaða, iþ yerine salýverilen kadýn, kariyer olarak hangi konuma ermiþ olursa olsun, evli bir kadýn olma statüsünü elinde tutmak zorundadýr. Çünkü ona asýl deðer katan, asýl saygýnlýðý kazandýran evli olmaktýr. Gerisi teferruattýr. Önce babasýnýn, sonra abisinin, naçizane annesinin iznine tabi olan kadýný, kilisede evlenirken, erkeðin öpmesi için peder karar verecektir. Þimdi iznim var, gelini öpebilirsiniz, diyecektir. Koca toplum ve kendini toplumun erki sayan devlet kaçýnýlmaz biçimde iþe karýþacak, "Þu kaðýda imza atmazsan, þu adamla ayný yatakta yatamazsýn!"diyecektir. Attýðýn her adýmdan, bedenine deðen her elden hepimizin haberi olmasý gerekir, diyecektir. Bizden izin almadan hiçbir dudak dudaðýna, hiçbir el tenine deðmeyecektir, diyecektir. Bizim iznimiz olmadan yaþayacaðýn her þeyi bize itiraf etmelisin; eðer bundan hoþlanmazsak senelerce bedelini ödeyeceksin, diyecektir. Evlenilecek kadýn ve eðlenilecek kadýn olarak ikiye ayrýlacaksýn. Birinci kategoride, mazbut, el deðmemiþ, kendi halinde, uysal rolünü oynayacaksýn. Ayrýca okumuþ, iþ bilir, bakýmlý, doðurgan, tercihan iyi aile kýzý - e paralý olmasý tercihimizdir- kurallarýna uyacaksýn. Ýkincide, Nazým Beratlý ve klonlarý seni barda önce kesecekler, sonra kaldýracaklar. Seni hangi garsoniyerde, hangi yataða attýklarýný bile anlamayacaksýn. Kesecekler, kaldýracaklar, atacaklar. Uyandýðýnda siyah-beyaz Türk filmlerindeki ünlü sahne geçecek gözlerinden. Yarý belininize kadar çýplaksýnýz, erkek sigara yakmýþtýr. Sen, günaydýn hayatým, diyeceksin belki de. Nayýr, nasla, seninle evlenmem þýllýk, diyecektir o da, günaydýn niyetine. ÖÐLE Erkek çocuk sünnet edilirken, küçük bir acý çekecek diye ona düðün dernek kurarlar. Hediyeye paraya boðarlar. Sünnet ederken ve onu iyileþtirirken gösterdikleri ihtimam imparatorlara layýktýr. O, o günden sonra erkek olmuþtur. Seni cinsel haz duymaman için sünnet ederler. Somali'de, Kenya'da, Gana'da, Etiyopya'da, Senegal'de Daha baþka yerlerde. Hazzý ölü, kutsal bir anne olasýn diye. da köle olarak satarlar. Sýrayla sana tecavüz ederler. Sadece bütün köy deðil, bütün memleket neredeyse sessizliðe gömülür. Taþlarlar, yakarlar, en azýndan köle pazarlarýnda satarlar seni. Bu iþkenceyi sana yapanlar hep haklýdýrlar. Þunun, bunun, onun önünde haklýdýrlar. Dinine danýþarak senin cezaný verir; yasalara, geleneklere danýþarak. Her alanda onlara öyle haklar bahþedilmiþtir, sana yasaklar ve cezalar. Her þeyin, her yerin tahrik unsurudur. Parmaðýn, dizin, kaþýn, bakýþýn, gülüþün Bunu yapmaya hakkýn var mýdýr? Yüce erkeði baþtan çýkarmaya ve ona hep cinselliðini hatýrlatmaya? Bu yüzden sýký sýký örtünmelisin. Yüce erkek isterse eðer, sadece ona soyunmalýsýn. Yüce erkeði bir tek kadýnýn hayat boyu mutlu edebileceði yalanýna da inanma! O, baþka kadýnlarý da boyuna soymak isteyecektir. Altý yedi yaþýndakinden baþlayarak, yirmili yaþýndakilere kadar, caný istedikçe soymak isteyecektir. Ona, bu hakkýn Tanrý tarafýndan bahþedildiði yalanýndan nemalanarak seni hareme alacak, kafesteki maymuna çevirecektir. ÝKÝNDÝ+AKÞAMÜSTÜ+GECE Nikahta keramet vardýr. Keramet, kadýnýn mal olarak erkeðin tapusuna geçmesi halidir. O güne kadar edindiði her türlü kimliðin, baþka bir kimlikte eriyip yok olmasý demektir. Adýndan baþlayarak, inþa ettiði her türlü özelliðin baþka bir tabaya geçmesi ve eðer falanýn kýzý olarak anýlmaktan kurtulduysa, falanýn karýsý olarak anýlmayý kabullenmesi demektir. Evlenmek neden gereklidir? Yüzyýllardýr bilincimize ekilen evlenme mecburiyeti neye hizmet etmektedir? Neden krallar, baþka krallarýn ya da imparatorlarýn kýzlarýyla evlenmiþtir. Neden, kitaplara geçen aþk hikayeleri masal olarak anlatýlýrken, çoðu baþ kahraman erkek u dönüþüyle zengin bir kadýna kapaðý atmýþtýr? Birbirinden nefret eden karý kocalar, konu banka cüzdanlarýna, mala mülke gelince neden birer meleðe ve yalancý sevgi pýtýrcýðýna dönüþmektedir? Kadýn bu entrikaya mecbur býrakýlýrken, muhteþem bir öðrenmeden geçerek, kocayý ve sonradan oluþturduðu aileyi nasýl idare edeceðini en ince ayrýntýsýna kadar ezberlemektedir. Zaten, yalan bir zorunlulukla baþlattýðý evliliði bin bir yalanla bir senaryo haline dönüþtürecek, kendini kurulan bu uyduruk gerçekliðe adayýp ömür geçirecektir. Tarihsel olarak, evlilik denen zebaninin dersini çok iyi belleyen kadýn, kendine yöntemler edinmiþ, entrikanýn katmerlisini aklýna yazmýþtýr. Baþka türlü bir mücadeleyi aklýnýn ucundan bile geçirmeden, her türlü hileye baþ vurarak, bir erkeðe nikahý bastýrabilmek için canýný yemektedir. Hele de erkek, toplumda ekonomik olarak, sosyal statü olarak hatýrý sayýlýr bir konumdaysa. Çok zengin ve ünlü erkeklerin nikah basmalarý da gerekmemektedir çoðu zaman. Kadýnýn þiarý, o adamdan bir çocuk peydahlamak, ölene kadar bu sebeple parasýndan ve konumundan nemalanmaktýr. Ah çocuk! Aslýnda hikaye senden ibaret. Erkeðin rahmi yok ki, beþ buçuk ay, beþ gün o taþýsýn seni karnýnda! Oysa yüzde elli sperm, yüzde elli yumurta. Olmayla, doðma kelimelerini erkek anayasalar üretmiþ. Ýkisi de olma! Adýydý, soyadýydý, nafakaydý, velayetti, hayat azabýydý! Soy sop, yalan dolan Adýyla yaþasýn herkes. Bir vakitte beðenmezse deðiþtirsin. Kimse kimsenin adýna mahkum deðildir. Devlet eliyle onaylanan beraberlik, devlet kararlarýyla bozulabiliyor ancak. Sözüm ona yasalar korumaktadýr bizi, çocuklarý Korumamaktadýr. Yüzyýllardýr yaþadýðýmýz bu azap yetmezmiþ gibi, þimdi de eþcinsellere evlilik yolu açýlmakta. Görünüyor ki, devlet elini yakamýzdan çekmeyecektir. Ama, akýllý eþcinsel, akýlsýzlýk ederek evlenmeyecektir. Evliliðin miadý doldu. Bitti. Kabul edelim artýk. Hatta dip dibe yaþamanýn da! Bize bir nefes lazým. Azýcýk uzaklýk. Toplum bu fikre alýþmak zorundadýr. Artýk çürümüþ inançlarýný bir zahmet berhava etmeli, bir arada durmamýzýn ya da duramamamýzýn, attýðýmýz imzalarla iliþkisi olmadýðýný kabul etmelidir. Sadece çocuklarý koruyacak yasalar yeterlidir. Hatta çok uzak deðil, artýk üreme de duracaktýr. Ýnsan bile miadýný doldurmuþtur. Onca hayati mesele varken, evlilik denen sorunla oyalanmaya gerek yoktur. Sahibi: AFRÝKA Yayýncýlýk Limited Editör: Faize ÖZDEMÝRCÝLER Dizilip Basýldýðý Yer: AFRÝKA Yayýncýlýk Limited Tesisleri Matbaa Teknikeri: Bünyamin NAZÝK Görsel Tasarým: Erdem YORGUNOÐLU E-Mail: avrupa@kktc.net Web: www.afrikagazetesi.net

31 Mayýs 2015 3 Ümit Ýnatçý Güncel sanatýn dalgýnlýk sorunu Tarih tekerrürden deðil, tükürdüðünü yalamaktan ibarettir. Her gün yeni bir gün olsa da piþmanlýklarýmýzý ve periþanlýklarýmýzý yineleyerek baþlýyoruz ona. Geceler uyku zamaný olduðu sürece ve düþler akla sarkýntýlýk yaptýðý sürece gerçek hep tacizsever bir dangalak olarak kalacak. Sanat kendinden nefret edeli beri, bir ihanetin iti olmaya mahkûm kýldý kendini. Sanatýn o akýlcý yararsýzlýðý nasýl bir delirme faydasýna dönüþüyorsa, doðru adýna yapýlan tüm iddialar da saçmayý kostüm bildi kendine. Sanat, tarihten kopma ve ona ulanma döngüsü içinde ilerlerken, bugün kendini yerinden eden bir anlam çingenesine dönüþtü. Bir yerde ne kadar (namevcutsa) yoksa, o kadar kendidir. Þu anlaþýlýyor ki, mevcudiyet sorununu iplememek, yeni bir varoluþ paradigmasýný oluþturma arayýþýna dönüþtü. Nerde, ne zaman, neden sorularýnýn, "sadece burada" "sadece þimdi" "sadece bunun için" yanýtlarýna kilitlenmesi, edimsel ve tarihsel olan arasýndaki zamansal bir yarýlmanýn göstergelerini oluþturur. Güncel olana bir gösteri sahnesi oluþturma kaygýsý taþýyan post-sanat, aslýnda bir eylem kadavrasýnýn salon dekorasyonuna dönüþmesinden baþka bir þeyi beceremedi. Bunun üzerine bezenen her türlü metin, sadece dil aþýrý bir gevezeliktir. Çok az "þey"e, anlam taþýrmalarýndan oluþan bir kavram aþuresi yaparak çok "önem" giydirmek, yapýtý gereksiz kýlarken, "kýlgý" sadece bir "söz etme" gerekliliðinin bahanesine dönüþür. Yapýtýn kýlgý sorununun önüne geçen gösterilme sorunu, sanatýn felsefe akarýndan kültür akarýna sýçramasýný saðlar. Sanatý entelektüel bir vakit geçirme aksesuarýna dönüþtürme riski taþýyan gösteri zarafetleri ve metin erkçiliði, yapýtý da sanatçýnýn elinden alma hakkýný kendinde görür. Kritik ve analizin yerini, bilgi donanýmý gösterisine çevirme gibi uðraþlar sanatsal yeteneðin deðil, sosyokültürel etkinliðe yönelik baþarýnýn bir öznesi olarak sunar yapýtý... Güncel sanatýn yaþadýðý en önemli sorun da budur sanýrým. Güncel sanat, belki tarihin tekerrürden ibaret olduðu düþüncesinden deðil, tekerrürün tarih yaptýðý yanýlgýsýndan yola çýkarak, bir tekerrür firarisi olma çabasýna girmiþtir; fakat, tarihin içini boþaltma gibi bir boþboðazlýðýn da içine düþmekten kendini alamýyor. Sýradanlýklarý bir yüzleþme fenomeni olarak sanatsal ifade araçlarýnýn yerine koymak ve bu tür bir yaþam-sanat geçiþliliðini süblime etmek, kendi içinde bir tarafsýzlýk otoritesi yaratýr. Yapýtýn normaliteden ayrýk durma eðilimine karþý geliþtirilen bu tür bir farksýzlýk arayýþý, ayný zamanda, bilginin farkýndalýðý besleyen belirleyiciliðini de gereksiz kýlar. Ýlgi, bilgiyle sarmallaþarak kendi anlak bünyesini oluþtururken, ilgilenme yoluyla "o þey" hakkýnda söylenilebilir olan da kendi dilini oluþturur. En azýndan bu dilsel yöneliþ, sanatý diðer bilgi disiplinlerinden ayrý kýlar. Kim bilir; belki de postmodernite denilen þey, bir ilgilenme dalgýnlýðýna düþmüþ olmanýn retorikasýdýr. Zaten güncel sanatýn bir sosyal entellekya etkinliði haline dönüþmesinin altýnda yatan neden de budur: istekli dalgýnlýðýn, farkýndalýðýn yerini almasý... hayallerimizin dikine giden gerçeðin tacizci halinden kurtulmanýn bir yolu mu bu? Sanat güncelleyici mi? Sanat güncelleþtirir mi? Sanat güncelde merkezleþebilir mi? Sanat gündelik cebelleþme mi? Sanat gündemle eþleþme mi? Sanat güncel olabilir mi?.. Bütün bu sorular ironik bir dil salýnmasý gibi geliyor bana. Sanat yapýtý ne tür bir gerekliliðin yaþama iþtirak ihtiyacýndan doðar ve sanat kendi gösterileni olan yapýtýný nasýl bir yer kaplayan nesne olarak sunar(?) ona bakmak gerekirken, haber tüketiciliði yapan iletiþim uzmanlarý gibi bilginin tazeliðine iþaret eden bir takým argümanlar geliþtirme derdine düþmek ne kadar sanatsal bir düþünüm havzasýný içerir bilemem. Sanat güncelliði içerebilir ancak kendini bir akt olarak güne (þimdiki zamana) ait kýlma tasasý taþýmaz; çünkü sanatýn zamaný bölünemez bir bütündür. Sanat ancak bu bütünün içinde konumlanýr; fakat eskiyen'den kopuk deðil, tam aksine önce'ye yönelik bir ardýþýklýk baðýmlýlýðý taþýr. Hiçbir insan aklý "an"a, aklýn anlýk yetisiyle bakmaz. Ýnsan aklý, varlýðý süresince topladýðý ne varsa ve hangi deneyimlerin belirleyici etkisine ne kadar maruz kalmýþsa o kadarýyla bakar yaþadýðýna; o an olanlara, o an karþýda bulunan olarak deðil, hayatta bulunan olarak bakar. Sanat yapar gibi etkinlik yaparak, sanat yapma kaygýsý taþýmadýðýný söylemek tuhaf bir aldýrmazlýk durumu yaratýr. Eðer sanat yapmayý gnoseolojik, aksiyolojik ve ontolojik ayaklarýndan alýkoyarsan ve bu etkinliði sýrf estetize edilmiþ aktivist bir eyleme indirgersen o zaman "sanatsal etkinlik" kapsamý dýþýnda kalmayý daha erdemli sayarak, daha sanat karþýtý bir yerde saflaþýrsýn. Ve iþte o zaman, bienalleri de iplemezsin, müzeleri de, galerileri de... Ne var ki, bunun yerine, kasýtlý bir tarafsýzlýk ve hatsýzlýk içinde yer alarak, her türlü maddi olanaklardan yararlanarak, sanat adýna ortada bulunmak nerdeyse meslek edinildi. Tabii ki, bu ortamlarda medyatik düzeyde kýþkýrtýcý olunabilir ama bunun muhaliflikle hiçbir alakasý yoktur; yapýlan muhaliflik vitrin muhalifliðidir. Esas sorun, sanatýn baþka düþünce disiplinlerinin içine kaydýrýlarak kapsamýna ve kipliðine müdahale edilmesinde yatar. Evet, her þeyin doðasý kendine; sanat, kendi-içinci olma hakkýný savunan bir zihinsel özgürlük alaný olarak kalmasýný bilmez ve neoliberal söylemlerle kendi tarihsel diyalektiðinden sökülmeye çalýþýlýrsa, sonuçta sanattan deðil bir baþka þeyden konuþuyor olmamýz gerekir. Sosyoloji, ontoloji, psikoloji, felsefe sanata bakabilir; çünkü zaten, sanat bakýlmasý, iþitilmesi ve dokunulmasý için ortaya konulmuþtur, görüngüseldir, göstergeseldir, anlamsaldýr. Ancak, sanatýn kendi özgün dilini peltekleþtirmek ve enterdisipliner bir çabayý entersekter bir çabaya dönüþtürmek sanatýn sýnýrlarýný geniþletmez, parçalar. Eðer amaç parçalamaksa iþte saflaþmalar burada baþlar ve gerçek sanat tartýþmalarý da bu noktadan hareketle bir nitelik kazanýr. "Güncel Sanat" belirli bir sanat yapma eðilimini iþaret eden bir baþlýk gibi görülebilir. Bunun altý çeþitli sosyolojik ya da politik argümanlarla doldurulabilir; ancak sadece güncel olanýn sanat sayýlabilmesi kendi zamansal iþleyiþi açýsýndan bile oldukça keskin bir anakronizmle eþtir. Güncel sayýlanýn kýsa bir zaman zarfýnda aþýndýrýlacak kadar hafýza kýrýlganlýðý taþýmasý zamana dayanýksýzlýðýn bir göstergesidir. Bu belirgin nitelik "Güncel Sanat"ýn amaçladýðý þey olmakla birlikte, sanatýn deðer kuramýnýn dýþýnda kalmayý kasýtlý bir yönelim olarak benimsediðinden zaten zamana karþý ya da zaman dýþý olmayý nötr bir refleksiyon haline sokmuþtur. Bu durumda güncel olan sadece akýp giden olaylar silsilesi içinde bir deðinme momenti olarak yer alabilir. Fakat bu kadarla kalýnmýyor; kalýnsa kendi niyetini karþýlayan bir yer alma konumundan bahsedilebilirdi; halbuki "Güncel Sanat"ýn gösterileni (yapýt), küratörler tarafýndan bir yerleþtirilme ve sunum seremonisinin aksesuarý haline dönüþüyor. Bunun gerçekleþmesi süresinde ise zaten yapýtýn güncel olaný içerme hakký elinden alýnýyor. Sunum, belgeleme ve metinleþtirilme, yapýtý yazýlý kültürün ve gösteri kültürünün bir parçasý haline getirdiðinden, yapýt artýk kendini üreten edimi deðil, hafýzayý temsil ediyor. Bu kaçýnýlmaz sonuç karþýsýnda güncel diye adlandýrýlan þey, sadece güncel olaný hatýrlatan þey konumundadýr. Bu an ve mevcudiyet yarýlmasý zaten kronotipik bir kopmanýn eyleyicisi durumundadýr; bu da anakronizmin kendisidir ve aslýnda her yapýt anakroniktir. Bu çözümseme, sanat yapýtýnýn güncel olma durumunu olumsuzlayýcý ve geçersizleþtiricidir. Güncel, anla ilgili eyleneni, anýn kýlgýsallýðýný ve edimselliðini bir detay olarak içerir; ancak bu içerme düþük yapmaya meyilli bir hamilelik kadar döllenme özürlüdür. Daha fazla bir seviþme ve orgazm anýdýr; üremeyi aklýna getirmez. Bu medyatür kabuk üstü ilgi yordamý, bilginin ve bilginin evirdiði düþüncenin cisimleþtirilmesini deðil buharlaþmasýný saðlar. Eðer Güncel Sanat gerçekten, kiþinin olaylar karþýsýndaki düþünüm sürecini bu tür bir tasasýzlýk ortamýna çekmek istiyorsa burada bir arýza var demektir. An'ý an yapan zaman'ý -kendi tarihsel ve diyalektik iþleyiþinden (akýþýndan) kopararak- sadece mikrokozmik bir fenomen olarak algýlamakla sýnýrlý kalan "Güncel Sanat", sanatçýnýn ihlalci davranma yetisini kýnamacý bir mýrýldanmayla yetinerek ihmal ediyor. Güncel olan, zamana yayýlan ýsrardan yoksundurulmuþ olan demek deðil mi? Güncelin içindeki yaþayýþý güncel kalmakla karþýlayan sanat, iztirazcý olmaktan öteye gidemez; ihlalci çýkýþlar uzun soluklu ve saðlam hafýzaya sahip olur. Sanatýn araç ve gereçleri ne olursa olsun, sanatçýnýn ilgi, dikkat ve Tarih tekerrürden deðil, tükürdüðünü yalamaktan ibarettir. Her gün yeni bir gün olsa da piþmanlýklarýmýzý ve periþanlýklarýmýzý yineleyerek baþlýyoruz ona. Geceler uyku zamaný olduðu sürece ve düþler akla sarkýntýlýk yaptýðý sürece gerçek hep tacizsever bir dangalak olarak kalacak. Sanat kendinden nefret edeli beri, bir ihanetin iti olmaya mahkûm kýldý kendini. Sanatýn o akýlcý yararsýzlýðý nasýl bir delirme faydasýna dönüþüyorsa, doðru adýna yapýlan tüm iddialar da saçmayý kostüm bildi kendine... isteklenme alaný ne olursa olsun, güncel olana yönelik bir Determinizm kendi kendini imha eden bir Determinizmdir. "Güncel Sanat"ý iþte bu yüzden, kapsamý cýlýz bir isimlendirme ve anlamlandýrma çabasýnýn ürünü olarak görüyorum. Þöyle bir soru geliyor aklýma: doðacý ve çevreci bir odaklanma içinde sanat yapýtý üretmek için gündeme oturan bir çevre faciasýnýn yaþanmasýný mý beklemek lazým? Ya da, politik süreçlerin dayattýðý anlarda mý savaþ dramýný hatýrlayýp kendimizi savaþ karþýtý sanatçý konumuna koyalým? Sanatçýyý, tenis maçý seyrederken topcuðun saða sola uçuþunu seyreden bir izleyici yerine koyan bu anlayýþ, kendini yeniden gözden geçirme zahmeti gösterirse, güncelleyici olmanýn deðil önceleyici olmanýn daha sanata iliþkin olduðunun farkýna varacaktýr. Yoksa, daha önce dile getirdiðim gibi 'sanata iliþkinlik' gibi bir kaygýlarý yoksa, kendilerine bir baþka kavram icat emenin çabasýna girmek daha doðru olur. Sadece bir baþka kavram deðil; bir baþka mekan, bir baþka iþleyiþ, bir baþka ritüel... Mümkün mü? Güncel olan zaten mümkün olandýr; olduðu için, daha doðrusu vuku bulduðu için günceldir. Ancak sanat, imkansýzý aþýndýran bir isteklenmenin irade tasarýmýysa, mümkün olana saplanýp kalmaz. "Güncel Sanat" oldukça özgürlükçü gibi görünse de, aslýnda mantýðý tehdit etme cesaretinden yoksun, olasýlýklarýn yörüngesine saplanmýþ bir aklýn ürünüdür. (t24.com.tr)

4 31 Mayýs 2015 Serkan SÜREK / serkansurek@hotmail.com KURMALI OYUNCAK ÝNSAN Ýstanbul Taksim Meydaný, her zamanki kalabalýk günlerinden birini yaþýyordu. Ýstiklal Caddesi'nde son duraða doðru yavaþça ilerleyen kýrmýzý tarihi nostaljik tramvayýn zil sesi, Taksim Meydaný'ndan duyuluyordu. Uzun boylu, güzel kadýn; ünlü meydandan Ýstiklal Caddesine doðru yavaþ ve kararlý adýmlarla yürüyordu. Birden durdu; gözlerini kýstý, sol elini alnýna siper edip yüzüne gölge yaptý. Çevresine dikkatlice bakýndý, gözleri bir yerleri arar gibiydi. Ýnsan kalabalýðý içinde, istediði yeri görmüþ olmanýn memnuniyetiyle oraya doðru yöneldi. Az sonra bir oyuncak maðazasýnýn önüne geldi. Maðazanýn vitrinindeki oyuncaklarý dikkatlice incelemeye koyuldu. Çocukluðundan beri kurmalý oyuncaklara ilgisi vardý. Orta yaþlarda, ellisine yakýn bir kadýn için tuhaf gibi görünse de kurmalý oyuncaklardan oluþan geniþ bir koleksiyona sahipti. Oyuncak koleksiyonunun en önemli özelliði; tümünün insan modelinde olmasýydý. Kadýn, erkek, çocuk, bebek modellerindeki oyuncaklarýnýn sayýsýný tam olarak bilmiyordu fakat yaklaþýk bine yakýndý. Meraklý bakýþlarla maðazaya girdi. Onlarý daha yakýndan incelemek istemiþti. Rengârenk, çeþitli modellerde kurmalý insanlar onu heyecanlandýrmaya yetmiþti. Daha önce kendisinde olmayan ürünlerden birkaç tane daha satýn almak isteyince mutluluðu yüzüne yansýmýþtý. Yasemin Haným, 48 yaþýnda, hayatý boyu hiç evlenmemiþ bekâr bir kadýndý. Güzel ve çekici olmasýna karþýn, içine kapanýk ve genelde suskun bir bayan olarak bilinirdi. Ýþsizdi, yaþamý boyunca herhangi bir iþte çalýþmamýþ ve yüklü servete sahip olan rahmetli babasýnýn mirasýyla geçinmiþti. Tüm yaþamýna yön veren insan, her zaman o olmuþtu. Hangi okulda okuyacaðýna, kimlerle arkadaþlýk edeceðine, nerelerde gezeceðine, neleri yiyip içeceðine, neleri giyeceðine hayatý boyunca karýþan kiþiydi babasý. Onun gölgesinde büyüyen Yasemin Haným, kendi kiþiliðini geliþtirememiþti, özgüveni yetersizdi. Sosyal ortamlara girmekten çekinir, insanlarla mücadele etmekten kaçýnýrdý. 28 yaþýndayken iþadamý babasýný kaybetmiþti. Babasýnýn kaybýndan sonra annesiyle beraber yaþamaya baþlamýþlardý. Yaþlý ve huysuz annesinin baskýn ve otoriter kiþilik özellikleri de rahmetli babasýndan farklý deðildi. Yasemin Haným üzerinde mutlak egemen güç annesiydi. Ýstanbul'un Eminönü semtinde oturmasýna raðmen; bazen annesinin bunaltýcý baskýsýndan kurtulmak için Ýstiklal Caddesi'ne gezmeye gelir ve bir nehir gibi akan yüzbinlerin arasýnda kendisini akýþa býrakýr, yalnýzlýðýyla beraber kaybolurdu. Yol boyunca yürüyen kimi insanlarýn telaþlý, kimilerinin stresli, kimisinin heyecanlý, mutlu hallerini süzerdi. Hýzlý adýmlarla yürüyen insanlarýn yaþam enerjisine özenirdi. Yasemin Haným da çocukluðundan beri bir kurmalý oyuncak gibi büyütülmüþtü. Ailesinin elinde kurulan ve yere býrakýlýnca ayný yönde hareket eden; kendi baþýna düþünemeyen, duygusuz küçük bir model insan. Hayatý boyu kendi seçimleri, beðenileri olamamýþ, kendine özgü bir duygu ve düþünce dünyasý yaratamamýþ ruhsuz bir oyuncaktý o. Bilinçaltýnda kendisini böyle gördüðü için, farkýnda olmadan kurmalý oyuncak insanlara ilgi duymaya baþlamýþ ve zamanla geniþ bir koleksiyon biriktirmiþti. Son zamanlarda aklýna takýlmaya baþlayan birtakým sorular içine kurt düþürüyordu: Bu dünyada sadece kendisi mi kurmalý bir oyuncaktý? Baþka dünyalar, hayatlar içinde acaba kimler böyledir diye aklýndan geçmeye baþlamýþtý. Bebeklerin, çocuklarýn aileleri tarafýndan oyuncak gibi kurulup býrakýlmasýný anlýyordu, fakat yetiþkin bir kocanýn karýsýný yönlendirmesine; evli bir kadýnýn kocasýný yönetmesine alýþamýyordu. Bir yetiþkin olan kendisini annesinin kurup hareketlerini izlemesine de alýþamýyordu, gururuna yediremiyordu, fakat çaresizdi. Herhangi bir kazancý olmadýðý için annesinin eline bakýyordu. Geçim kaynaðý annesi olduðu için de ona karþý gelemiyor, öðrenilmiþ bir çaresizlik içinde hayatýný sürdürmeye çalýþýyordu. Seçtiði modellerle kasaya geldi, aldýðý ürünlerin parasýný ödedi. Maðazadaki kasiyer, yeni kurmalý oyuncaklarý renkli ve güzel bir poþete özenle yerleþtirip Yasemin Haným'a uzattý. Teþekkür eden Yasemin Haným, yavaþ adýmlarla yürümeye baþladý. Ýlerdeki bayiden her zaman okuduðu gazetesinden bir tane satýn alýp kolunun altýna sýkýþtýrdý. Kalabalýk içinde uzun süre kalmaktan huzursuz olduðu için adýmlarýný hýzlandýrýp Taksim Meydanýna doðru yürümeye baþladý. Taksim Gezi Parký'na gelip bir aðacýn gölgesindeki tahta banka oturdu. Renkli poþetini özenle, oturduðu bankta sol yanýna yerleþtirdi. Gazetesini eline alýp incelemeye baþladý. Gündem oldukça karamsardý. Ortadoðu'da çatýþmalar devam ediyordu. Ýsrail ile Filistin arasýnda yarým yüzyýldýr devam eden karþýlýklý saldýrýlar artarak sürüyordu. Din ve Tanrý adýna birbirlerini yok etmeye çalýþan bu toplumlarý hangi "gizli elin" kurduðunu ve yönettiðini anlamaya çalýþýyordu. Tamamen bilinçdýþý, insani duygu ve düþünceden yoksun bir refleksle "ötekini" yok etmeye çalýþan bir tavýr, ancak kurmalý bir oyuncak davranýþý gibi görünüyordu ona. Ýkinci Dünya Savaþý'nda Alman diktatör Adolf Hitler de ayný þekilde milyonlarca Alman askerini oyuncak bir asker gibi kurup yönetmemiþ miydi? Bütün Avrupa'yý iþgal eden Alman ordusu, tarihin en kanlý savaþýna yol açmýþ, akýldýþý bir tutumla altý milyon Yahudi'yi de soykýrýma uðratmýþtý. Almanlar ancak savaþ bittikten sonra otomatik bir oyuncak olduklarýný fark edebilmiþlerdi. Bu düþüncelere dalýp giden Yasemin Hanýmýn aklýna birdenbire Hiroþima ve Nagazaki geldi; derin bir iç çekti, hüzünlenmiþti. Ýkinci Dünya Savaþý'nda Japonya'nýn bu iki kentine, iki korkunç atom bombasý atan Amerikalý pilotlar da elle kurumuþ oyuncak bir asker gibi görünüyordu ona. Dünya tarihindeki ilk nükleer saldýrýyý Hiroþima'ya gerçekleþtiren Amerikalý pilot Paul Tibbets, yaptýðýndan insanlýk adýna piþman mýdýr diye aklýndan geçirdi. Pilotu bu çýlgýn davranýþa zorlayan, onu yöneten "gizli güç" kimdi diye düþündü. Gazetedeki sayfalarý çevirdi, gündemde diðer önemli konular Suriye ve Irak'tý. Yasemin Hanýma göre; her iki ülkedeki halklar, dýþarýdan uzanan "görünmez eller" tarafýndan uzaktan yönetiliyordu. Din ve mezhep savaþlarý yüzünden, milyonlarca insan hayatýný kaybetmiþ ve mülteci durumuna düþmüþtü. "Irak'ta pazar yerine bombalý saldýrý" haberi olaðan durumuna geldiði için küçük bir sütunda verilmiþti, Yasemin Haným haberi zor fark etti. Irak'ta bomba yüklü bir araçla pazar yerine dalan terörist, "ölünce cennete gideceðine" inandýrýlmýþ ve yüzlerce masum insanýn hayatýný kaybetmesine yol açmýþtý. O da diðer otomatik oyuncak insanlar gibi göründü gözüne, aklýný kaybetmiþ, ruhsuz ve yok edici bir bilimkurgu robot gibi. Yasemin Haným, uzun süredir haberleri sunan medyaya da güvenini yitirmiþti. Bir televizyon kanalýnda "siyah" olarak verilen olayýn, baþka bir televizyon kanalýnda "beyaz" olarak sunulduðunu görüyordu. Gazetelerde ve televizyonlarda verilen birçok haberin kurmaca olduðunu fark etmiþti. Toplum, "gizli güçler" tarafýndan kurulup yönetilmek isteniyordu. Geniþ kitlelerinin algýsýný yönetmek, yönlendirmek isteyen güçler; onlarý kurmalý bir oyuncak gibi kuruyorlardý. Yasemin Haným, oturduðu bankta gözlerini kapadý. Hayatý boyunca yaþadýklarý film þeridi gibi gözünün önünden geçiyordu. Derin bir "of" çekti. Hayatý boyunca yönetilen bir insan olmak ona artýk aðýr geliyordu. Yaþamýnda hiçbir zaman arkadaþlarýný kendisi seçememiþ, kiþiliðini bulamamýþ, kendisine özgü bir dünya oluþturamamýþtý. Ýstanbul'da milyonlarýn içinde yapayalnýz bir kadýndý. Oyuncak gibi baþkalarý tarafýndan yönetilen, beyni, düþünceleri ve hareketleri ele geçirilmiþ bir insanýn özgür olamayacaðýný en sonunda anlamýþtý. Kararýný verdi, artýk buna izin vermeyecekti! Gazeteyi bankýn üzerine býraktý. Sol yanýndaki oyuncak poþetinden yeni satýn aldýðý kurmalý insan oyuncaklarýný çýkardý, yere atýp ayakkabýlarýyla onlara bastýrýp kýrdý. Gerçekte, bilinç altýndaki Yasemin'den intikam alýyordu. Hayat boyu, zincire baðlý bir köle gibi yaþatýlmýþ olmanýn hýncýný oyuncaklardan çýkarýyordu. Bir yandan da aðlýyordu, tüm bu yaþadýklarýna izin verdiði ve direnmediði için. Ayaða kalktý, Taksim Meydanýna doðru baktý ve en sonunda zincirlerini kýrýp benliðine sahip çýkmanýn gururuyla "gerçek bir insan" olarak yeni hayatýna doðru yürümeye baþladý.

31 Mayýs 2015 MEZAR KENTLERÝ Dinç bir daðcý gibi Týrmanýrken baldýrlarým Taþtan patikalarý Küreklerim kapladý Güçsüzlüðün zayýflýðýný O kadar bir adým ki Engin doraya atýldý Bilinmez sayýsý Feda olsun þiire Ve Bufavento'nun Eteði altýnda Üstü açýk mezar kentleri Sisler kamaþtýrýrken Görmemem için Parçalardaki manzaranýn GerçekliðiniBeyaz haneli Mezar kentlerini Taþ üstünde doðan zambaklar gülümsedi Mezar kentleri gülümsemeli Mezar kentleri gülümsemeli Kafi deðil gülmek için Oksijenin kendi Sevgi oksijenin ahisi Ama barýþ yaþatacak Ölümsüzlüðün felsefesini Eski plaklar durur zamandýr raflarda Barýþýn türküsünü söyleyen Tozlu plaklar Sermayesi emek Sevgili plaklar Mezar kentleri Türküler söylemeli Gülümsemeli... Hüseyin BAHÇA KAÇAK Olsun, böyle geçsin bu mevsim. Býrakýn her þey yolunda gidecekmiþ gibi baksýn insanlar ve bütün aþklar gizli kalsýn, ýþýðý sönük sokaklarda. Kaçak olsun sevgili bakýþlarý, yolculuklar. Son duraðý ölüm olmasýn umudun. Býrakýn umut barikatý kimliksiz geçsin, ya da kimliði sahte olsun kaçaðýn. Necmettin ÇAPA 5

6 31 Mayýs 2015 Yüksek Sesle Diyaloglar (1) Biraz balýk, biraz alýk, biraz da salatalýk durumlar - Merhaba Nasýlsýn? - Caným sýkýlýyor! Ýçim yanýyor! Beynim zonkluyor! Bazen kendime kýzýyorum! Daha doðrusu zývanadan çýkýyorum! - Sýkma canýný... konuþalým mý? - Ne konuþacaðýz? Yýllardýr konuþuyoruz, yazýyoruz,söylüyoruz.. Týpký anacýðýmýn lafý gibi "okundurdum yazýndýrdým bale gudalya, bale gudalya". - Yine de konuþalým derim. - Shakespeare'in dediði gibi "dünya zývanadan çýkýyor." Kapitalizmin küreselleþmesi ile toplumlarýn dirlik düzenliði kalmamýþ, toplumlar küreselleþme adýna Amerikanlaþtýrýlmýþtýr. Küreselleþen kapitalizm ile insan, insan olmaktan; bilim, bilim omaktan; sanat, sanat olmaktan çýkmýþtýr ve herþey metalaþtýrýlmýþtýr. Gök kubbe delinmiþ, doðanýn dengeleri bozulmuþtur. - Dur... Yavaþ biraz... Konuþalým dedik... Sen öfkeyle makineli tüfek gibi ateþ ediyorsun. - Evet öfkeliyim!.. - Öfkelenme. - Öfkelenmemek koyunlarýn iþidir... Tepkisiz öfkesiz bir toplum, koyun gibi yönetilir. Nazým Usta'nýn da vurguladýðý gibi "koyun gibisin kardeþim gocuklu celep kaldýrýnca sopasýný sürüye katýlýverirsin hemen ve adeta maðrur koþarsýn sahneye". - Bilirim, bilirim... -Peki Viktor Hugo'nun ünlü romaný Sefiller'deki kahramanlardan Enjolras nasýl bir öngörüde bulundu biliyor musun? - Hayýr... Bilmiyorum... - Sefiller romanýnýn kahramanlarýndan Enjolras, öleceði savaþ alanýnda arkadaþlarýna þöyle sesleniyordur: "Yurttaþlar! 19. Yüzyýl yücedir ama 20. Yüzyýl mutlu olacaktýr. O zaman eski tarihe benzer hiçbir þey bulunmayacak. Bugün olduðu gibi, artýk korkulacak bir fütuhat, bir istila, bir zorla alma, milletler arasýnda silahlý rekabet, krallarýn evlenmesi yüzünden medeniyete ara verme, babadan oðula geçen istipdatlarda doðumlar, kongrelerle bölünen milletler, hanedan yýkýlmasýyla meydana gelen parçalanmalar, bölüþmeler, sonsuzluðun köprüsü üzerinde karþýlaþan iki keçi gibi karþý karþý gelen iki dinin savaþý kalmayacak. Artýk kýtlýktan, sömürülmekten, yoksulluk sonucu fuhuþtan, iþsizlik sonucu sefaletten, daraðacýndan, hançerden, savaþtan, olaylar ormanýndaki geliþi güzel eþkiyalýklardan korkulmayacak. Hiçbir olay olmayacak bile denebilir. Ýnsanlar mutlu olacak. Dünya, yasalarýný yerine getirdiði gibi, insanlýk da kendi yasalarýný yerine getirecek; ruhla yýldýz arasýnda ahlak yeniden kurulacak. Yýldýz ýþýk çevresinde döndüðü gibi ruh da gerçeðin çevresinde dönecek." - Ama Enjolras'ýn söylediði þekilde 20.Yüzyýl yaþanmadý. Ýnsanlýðýn baþlangýcýndan bu yana þahit olmadýðý düzeyde savaþlarýn, vahþetlerin, kýrýmlarýn, boðazlaþmalarýn, açlýðýn ve sefaletin yüzyýlý olarak geride kaldý. - Evet öyle oldu. - Ama neden? -Kapitalizm nedeniyle... Sefiller romanýnýn kahramaný Enjolras'ýn öngöremediði kapitalizmin vahþi yapýsýydý. Kapitalizm sömürü demektir, savaþ demektir... Ýnsana ve doðaya aykýrý ne kadar þey varsa kapitalizmin bünyesinde barýndýrmaktadýr. - Sen kafayý kapitalizme taktýn. - Sen de biraz balýk, biraz alýk ve biraz da salatalýk tavýrlarýný býrak. Söylediklerimi bal gibi anlýyorsun. - Dünya geliþiyor, deðiþiyor... Ama sen hala soðuk savaþ döneminin aðzýyla konuþuyorsun. - Evet dünya deðiþiyor ama iyiye, güzele doðru deðiþmiyor tam tersine kötüye doðru deðiþiyor. - Hem abartýyorsun, hem de karamsarsýn. - Öyle mi? Bak þimdi, sana kapitalizmin gerçekleriyle ilgili uluslararasý bazý raporlardan birkaç örnek vereyim:dünya nüfusunun en zengin %20'si küresel kaynaklarýn %80'ini sahipleniyor. En fakir %80'i ise %5'i ile geçinmek zorunda kalýyor.yedi milyarý aþan dünya nüfusunun 500 milyonu rahat içinde yaþýyor. Yaklaþýk 6,5 milyarý ise yoksulluk içinde kývranýyor.dünya askeri harcamalara; 1908'de 123 milyar dolar, 1943-53 arasý 282 milyar dolar, 1968'de 418 milyar dolar, 1980'de 567 milyar dolar harcadý... Ve giderek askeri harcamalar arttý. 2000 yýlý itibarýyla dünyada 815 milyon kiþi açlýkla mücadele ediyor. Bunun 300 milyonu çocuk. Her dört saniyede bir insan açlýktan ölüyor. Yani günde 24 bin insan açlýk nedeniyle yaþamýný yitiriyor. - Bu bilgilere hiçbir haber ajansýnda rastlayamadým. - Rastlayamazsýn... Bu bilgilere televizyonlarda ya da medya medyalamacýlýðýyla magazinleþen haberlerde rastlayamaz, göremezsin. - Neden? - Bir de neden diye soruyor. Tam bir balýk, alýk ve salatalýk durumu... Yapýlan iþlerle gözümüz kör edildi. Beynimiz iðdiþ... Bu iþte de baþ rolü medya oynadý. Medya insanlarýn beynine hükmetti. Tek tip insan yaratýldý. Yaygýn medyaya dikkatle bakýn... Bir yalan denizinde yüzdüðümüzü göreceksiniz. Ýzlediklerimiz, okuduklarýmýz yalan. Bu yalanlar, elit zenginlerin saltanatý sürsün diye... Hatta nasýl yaþayacaðýmýza, ne giyeceðimize, ne yiyeceðimize onlar karar veriyor. - Anlamadým. Ýyice aklýmý karýþtýrdýn. - Zaten aklýn karýþsýn diye medya medyalamacýlýðý yapýyorlar. Bilincini iþgal ediyorlar ve aklýný sömürgeleþtiriyorlar... - Napýyorlar... Napýyorlar?... - Herkese tek kimlik enjekte ediyorlar... - Ne kimliði? - Tüketici kimliði ama önce beynimizi tüketiyorlar ve herkesi AVM'lerin içine salýyorlar, daha çok tüketin, tüketin, tüketin... Bir adam tarafýndan beðenilmek, bir kadýn tarafýndan aþýk olunmak istiyorsan þu marka giyinceksin; bu þampuaný, bu göz kremini kullanacaksýn, bu ruju sürersen erkeklerin çok hoþuna gider. Hatta böyle aþýk olacaksýn, bu gözlerle bakacaksýndeniliyor. Bu konuda böyle düþünecek, böyle hareket edeceksin... Bunlarý yapmýyorsan insan deðilsin, yaþamýyor sayýlýrsýn. Bu arabaya bineceksin, hatta þuradan fazla alýþveriþ yaparsan o araba sana kurayla da çýkabilir gibi tuzaklarla hepimizi zehirliyorlar. Yaptýklarý emperyalist savaþlarý, iþgalleri, darbeleri, katliamlarý iþkenceleri ise ustaca bir manipülasyon ve dezenformasyonla demokrasi, özgürlük adýna yaptýklarýný biz aptallara inandýyorlar... - Bir dakika durur musun? - Hayýr durmayacaðým! Diðer taraftan cami, kilise, kuran, Ýncil, din derken dikkatimizi öteki dünyaya yönlendiripbu dünyanýn nimetlerine hep bir avuç elit kapitalist sahip oluyor. Ve yavaþ yavaþ, çok akýllýca her þeyi elimizden alýyorlar, iþ güvenliði, maddi olarak ulaþýlabilir eðitim, saðlýk, istikrar ve insanca yaþama hissi, bunlar yavaþ yavaþ ulaþýlamaz oluyor. Önce bazýlarýmýz için, sonra çoðumuz için, hedef ise hepimiz için. Ve tüm bunlar sadece para ve güç için!.. - Yani Victor Hugo'nun Sefiller'inden daha sefil durumdayýz diyorsun. - Hay þunu anlayaydýn ve biraz balýk, biraz alýk ve biraz da salatalýk durumdan kurtulaydýn. - Yeteeer! Ýkide bir bana balýk, alýk ve salatalýk deme! - Yetmez, dinle! Balýk, alýk ve salatalýk durumdan kurtulmak için dinle... "Kör olmaktan daha kötüsü nedir?"diye sormuþlar. Cevap olarak "Kör olmamak ama yine de hiç birþey görememek" olmuþ. Ýþte herkesi bu duruma düþürmüþler. - Dünya geliþiyor... Teknoloji ilerliyor, iletiþim, biliþim dünyayý cebimize sýðacak kadar küçültüyor... Ýstediðimiz her bilgiye ulaþabiliyoruz... - Nazým Hikmet boþuna söylemedi "dünyanýn en tuhaf mahlukusun" diye... "hani þu derya içer olup deryayý bilmeyen balýktan da tuhaf". Sen hangi dünyadan bahsediyorsun?.. - 21. Yüzyýlýn dünyasýndan... Kabul ediyorum 20. Yüzyýl Sefiller'in kahramaný Enjolras'ýn öngördüðü gibi yaþanmadý ama 20. Yüzyýlýn sonlarýnda "DUVAR" yýkýldý, soðuk savaþ sona erdi... ve 21. Yüzyýla öyle girildi... Teknolojide atýlan dev adýmlarla... - Kusura bakma ama yine balýk, alýk ve salatalýk durumlara düþüyorsun. Doðru "DUVAR" yýkýldý. Ama yýkýlan o "DUVAR"ýn altýnda kaldý insanlýk. Sermaya- meta- piyasa fetiþizmin doruk noktasýnda yaþandýðý 21. Yüzyýlýn postmodern - neoliberal çaðda, insaný yok ederek yerine metalarý ya da insanileþtirilmiþ metalar konmaktadýr. Kýsacasý herþey metalaþtý. Karl Marx'ýn vurguladýðý gibi "metalar dünyasý büyüdükçe, insanlar dünyasý küçülüyor." - Sen de hala Marx'ýn aðzýyla konuþuyorsun bu çaðda... Bayatladý bu laflar. - Bayatlayan, fosilleþen, iðdiþ edilen senin beynin... Bunun nasýl yapýldýðýný, kimin yaptýðýný, niçin yaptýðýný az önce anlatmýþtým sana... Bir daha anlatayým istersen. - Aman, aman istemez bilirim... Kapitalist elitler daha çok para ve güç kazanmak için yapýyorlar. Bunu yaparken de medyayý baþ aktör olarak kullanýyorlar... - Peki niçin? Söyle söyle çekinme... - Beynimizi iðdiþ etmek için... - Haa þöyle. Bu kapitalizmin postmodern globalizasyon çaðýnda insan insan olmaktan çýkarýlmýþtýr. Ortak deðer, toplumsal bilinç ve kolektif iradeye baðlanmaktan çýkmýþ kendi bencil doyumlarý peþinde at koþturan bireyler ile üretim iliþkilerinin ortadan kalktýðý,onun yerine tüketim

31 Mayýs 2015 7 Yaþar Ersoy iliþkilerinin egemen olduðu, yaðmaya ve tüketime açýk bir düzen getirilmiþtir. Ýnsan ve toplumlar tarihsel ve toplumsal temellerden kopartýlmýþ, nedensellik üzerine düþüncesi iðdiþ edilmiþ, geçmiþ ve gelecek baðlantýlarý kesilmiþtir. - Böylece insan ve toplum bütün bu kavramlara vedeðerlere yabancýlaþtýrýlmýþtýr. - Bravo be... Ýþte bu. Ne güzel özetledin. Balýk, alýk ve salatalýk durumunda sýyrýldýn... - Küfredeceðim þimdi!.. Dalga geçme... - Gerçekten dalga geçmiyorum... Ayrýca küfret rahatlarsýn. - Siktir git be... - Haa þöyle. Þimdi devam edebilirim. Ýnsanlarýn ve toplumlarýn bilinçleri, global sermayenin istediði yönde yoðrularak bastýrýlmýþ, korkularý ve arzularý manipüle edilerek ve bir sansasyonlar düzeni olarak eðitimi ve gündelik yaþamý da kendine tabii kýlýnmýþtýr. Kýsacasý globalleþen kapitalist postmodern 21. yüzyýl dünyasýnýn amacý, tarihsel, toplumsal, sýnýfsal, kültürel kimlikleri parçalayarak, atomize ederek, elit zenginlerin global egemenliðini saðlamak ve sürü tüketim toplumlarý yaratmaktýr. - Çok karamsar bir tablo çizdin... Ama söylediklerin gerçek... - Ahmakça bir iyimserlik yerine, farkýndalýktan kaynaklanan kötümserliði yeðlerim. Böylece sorunun farkýndalýðýný saðlayarak, çözüm sýnýrlarýný da geniþletebiliriz inancýndayým. - Haklýsýn. Peki 20. Yüzyýlýn devrettiði 21. Yüzyýl kapitalizmin postmodern temel unsurlarý nelerdir? - Temel unsurlarý olarak þöyle sýralayabiliriz; Rastlantýsallýk, yapý bozumu, tutarsýzlýk, sansasyon, bulamaç, geyik, imaj, yüzeysellik, mutasyona uðramýþlýk, gelip geçicilik, kayganlýk, kaypaklýk, reprodüksüyon, iki yüzlülük, bin bir yüzlülük, yüzsüzlük, þizofrenik ego, belirsizlik, çok kimlik, yýðýlmýþ kimlikler, parçalanma, kuralsýzlaþma... - Yeteeer!.. - Yetmez. Bütün bu unsurlar bize medyayla, bütün iletiþim araçlarýyla, televizyon dizileriyle, magazin programlarýyla, haberlerle, reklamlarla, yazýlý, görsel basýnla ve en önemlisi eðitimle enjekte edilmektedir. - Lütfen yeter. Yoruldum. Bana son olarak yalan da olsa mutlu olacaðým birþey söyle. - Aragon " Mutlu aþk yoktur" der. "Sevgilim güzelim yürekte yaram benim Bir yaralý kuþ gibi taþýrým içimde seni. Hiçbir aþk yoktur ki, yoðrulmasýn acýyla Ve hele yurt sevgisi, hele özellikle sen Hiçbir aþk yoktur ki, sarartýp soldurmayan Ve hele yurt sevgisi, hele özellikle sen Hiçbir aþk yoktur beslenmesin gözyaþýyla Mutlu aþk yoktur. Ama ikimizin aþký budur." - Anlaþýldý, hoþçakal Uruguaylý ünlü yazar ve politik eylemci Eduardo Galeano (13 Nisan 2015 günü) 74 yaþýnda yaþamýný yitirdi. Usta yazarýn anýsýna 2009 yýlýnda sendika.org tarafýndan Türkçe'ye çevrilen "Verdiðim rahatsýzlýktan dolayý baðýþlayýnýz" baþlýklý makalesini paylaþýyoruz: Verdiðim rahatsýzlýktan dolayý baðýþlayýnýz Eduardo Galeano Kafamýn içinde sinekler gibi výzýldayan bazý sorularý paylaþmak istiyorum Adalet adil midir? Dünyanýn adaleti ayaklarý üzerinde ters mi duruyor? Bush'un üzerine ayakkabýlarýný fýrlatan Iraklý zapatista, üç yýl hapis cezasýna mahkûm edildi. O daha iyisini, bir madalyayý hak etmiyor muydu? Terörist olan kim? Ayakkabý fýrlatan mý yoksa ayakkabý ile ezen mi? Yalan söyleyerek Irak savaþýný yaratan, bir yýðýn insaný öldüren, iþkenceyi onaylayan ve uygulanmasý emrini veren seri katil bir terör suçlusu deðil mi? Topraklarýný savunma haklarýný kullandýklarý için terörizm yaratmakla suçlanan Brezilya'nýn topraksýz köylüleri, Þili'nin mapuche ya da Guatemala'nýn kekchíe yerlileri ya da Meksika - Atenco'da yaþayan yerli halklar suçlu mudur? Eðer toprak kutsal ise, her ne kadar yasalar bunu ifade etmeseler de; onu savunanlar kutsal deðil midir? Foreign Policy dergisine göre Somali en tehlikeli yer. Ýyi de korsan olan kim? Açlýktan gemilere saldýranlar mý yoksa yýllardýr dünyaya saldýran ve bu çabalarýndan dolayý multimilyonluk ödüllere konan, Wall Street'in vurguncularý mý? Niçin dünya kendini soyanlarý ödüllendirir? Niçin adaletin tek gözü kör? Þirketlerin en güçlüsü Wal-Mart, çalýþanlarýna sendika yasaðý koyuyor. McDonald's da. Uluslararasý hukuku ihlal eden bu suçlu þirketler niçin cezadan muaf olurlar? Günümüz dünyasýnda emek atýklardan ve iþçi haklarý þimdiye kadarkinden daha az deðerli olduðu için mi? Kim haklý kim haksýz? Eðer gerçekten uluslararasý adalet varsa; niçin güçlüler hiçbir zaman yargýlanmazlar? Onlar mahkûm deðiller. Cezaevlerinin anahtarlarýnýn sahibi onlar olduklarý için mi? Niçin Birleþmiþ Milletler'de veto hakkýna sahip beþ güç dokunulmazdýr? Bu hakkýn ilahi bir kökeni mi var? Savaþý iþ haline getirenler barýþý mý koruyacaklar? Esas iþleri silah üretmek olan bu beþ gücün, dünya barýþýndan sorumlu olmasý adil mi? Uyuþturucu tüccarlarýný aþaðýlayan yok; buda mý bir "organize suç" deðil? Gürültü çýkaranlara karþý her yerde ýsrarla ölüm cezasý istenirken dünyanýn sahiplerine karþý ceza talep eden yok? Daha fazlasý gerekirken. Füzeleri kullananlara karþý deðil býçaklarý kullanan katillere karþý yaygara koparýlýyor. Hayret ediyoruz: Mademki þu koruyucular, bu kadar öldürme arzusu çýlgýnlýðý içinde bulunuyorlarsa; neden sosyal adaletsizliðe karþý ölüm cezasý talep etmezler? Her bir dakikada üç milyon dolarýn askeri harcamalara ayrýldýðý sýrada tedavi edilebilir hastalýklardan ve açlýktan on beþ çocuðun öldüðü bir dünya adil olabilir mi? Adý uluslararasý toplum olan yapý, diþlerine kadar, kime karþý silahlanýyor? Fakirliðe karþý mý yoksa fakir fukaraya karþý mý? Ölüm cezasýnýn ateþli savunucularý, sürekli kamu güvenliðine saldýran tüketim toplumunun deðerlerine karþý neden ölüm cezasý istemiyorlar? Milyonlarý, milyonlarca genci, düþük ücretliyi serseme çeviren reklâm bombardýmanlarý suça davet etmiyor mu? Var olmak sahip olmaktýr diye gece gündüz tekrarlanan; arabaya sahip ol, markalý ayakkabýya sahip ol, sahip ol, sahip ol Ve o, sahip olmayan var olmuyor mu? Ve neden ölüme karþý ölüm cezasý uygulanmýyor? Dünya ölümün hizmetine organize olmuþ durumda. Bizim enerjimizin ve kaynaklarýmýzýn büyük bir kýsmýný yalayýp yutan silah endüstrisi, yoksa ölüm üretmiyor mu? Dünyanýn sahipleri, þiddeti yalnýzca diðerleri uyguladýðý zaman cezalandýrýyorlar. Bu þiddet tekeli, bütün olumsuzluklara karþýn hayatta kalmayý isteyen dünyalýlar için dayanýlmaz ve yeryüzünün dýþýnda var olanlar için de açýklanamaz bir duruma dönüþüyor: Biz insanlar karþýlýklý olarak birbirimizi yok etmede uzmanlaþmýþ tek hayvan türüyüz ve bizler, diðer þeyler arasýnda, doðayý ve onun canlýlarýný da yok etmekte olan bir imha teknolojisi geliþtirdik. Bu teknoloji korkuyu besliyor. Bu korku, polisiye ve askeri savurganlýklarý haklý gösteren düþmanlarý üreten bir korkudur. Peki, bizler ölüm treninde; korkuyu ölüme mahkûm etseydik nasýl olurdu? Profesyonel dehþet vericilerin, bu evrensel diktatörlüðüne son vermek saðlýklý olmaz mýydý? Panik ekiciler, bizi yalnýzlýða mahkûm ediyor ve bize dayanýþmayý yasaklýyorlar: altta kalanýn caný çýksýn, birbirlerini yesinler, bu komþu daima bir tehlike, dikkat, çok dikkat et, bir þeylerini çalar, o sana tecavüz edecek, bir Müslüman þu bebek arabasýna bomba koymuþ, eðer þu kadýn sana bakarsa, þu masum görünüþlü komþu, eminim ki sana domuz gribi bulaþtýracak Alt üst olmuþ bu dünyada, ortak düþünce ve adaletin saðlanmasýna yönelik en basit eylemler karþýsýnda bile korku yaratýlýyor. Baþkan Evo Morales, ülkenin büyük çoðunluðunu oluþturan yerlilerin, kendilerine aynada bakma utancýný üzerlerinden atmalarý için Bolivya'yý yeniden yapýlandýrmaya kalkýþýnca paniði kýþkýrttýlar. Elbette, bu cüret, mümkün olan tek düzen bizimkidir diyenlerin geleneksel ýrkçý bakýþ açýsýndan bir felaketti: Kargaþa ve þiddeti getiren Evo idi ve onun kabahati yüzünden ulusal birlik bozulacaktý ve ülke parçalara bölünecekti. Yine, Ekvador Devlet Baþkaný Correa'nýn, yasadýþý kabul ettikleri borçlarýn ödenmeyeceði konusunda ýsrarlý olduklarýný bildiren haberi, dünya mali piyasalarýnda terör üretti ve kötü bir örnek olacaðý için de Ekvador korkunç bir þekilde cezalandýrýlmakla tehdit edildi. Askeri diktatörler ve hýrsýz siyasiler, uluslararasý bankalar tarafýndan her zaman þýmartýlmýþ olsalar bile; biz, zaten halkýn, kendisini sopalayan sopanýn ve kendisini yaðmalayan aç gözlülüðün bedelini ödemesini kaçýnýlmaz bir kader gibi kabul etmesine alýþmadýk mý? Fakat ortak düþünce ve adalet, sonsuza dek birbirlerinden ayrýlmýþ mý olacak? Bunlar birbirine baðlý, birlikte yürümek için doðmamýþlar mýydý? Feministlerin söylediði "eðer biz erkekler, hamile kalsaydýk, kürtaj serbest olurdu" sloganý adalet anlayýþý ve ortak düþüncenin bir ürünü deðil mi? Niçin kürtaj hakký yasallaþtýrýlmýyor? Kürtajýn bedelini ödeyebilenlerin ve bundan kazanan doktorlarýn, sonra cinsiyet ayrýmý yapmayý terk edecekleri için mi? Ortak düþünce ve adaletin, ayný þekilde, inkâr edilmesi baþka bir skandal olayda yaþanýyor: Niçin uyuþturucular yasallaþtýrýlmýyor? Yoksa o da kürtaj gibi bir halk saðlýðý sorunu deðil mi? En fazla uyuþturucu baðýmlýsýna sahip olan ülke; baðýmlýlarýn taleplerini karþýlayanlarý cezalandýrmak için hangi ahlaki otoriteye sahip? Ayrýca, uyuþturucu belasýna karþý savaþý, bu kadar yücelten büyük medya, neden dünyada tüketilen eroinin, hemen hemen tamamýnýn Afganistan'dan geldiðini hiç söylemiyor? Afganistan'dan gönderen kim? Bu ülke, hepimizi kurtarmakla görevlendirilen mesihin memleketinin askeri iþgali altýnda bulunan bir ülke deðil mi? Neden uyuþturucularý bu en uygun zamanda yasallaþtýrmýyorlar? Askeri istilalar için iyi bir bahane olmayacaðý ve dahasý, geceleri kirli çamaþýrlarý yýkayan çamaþýrhaneler gibi çalýþan, büyük bankalara daha sulu kârlar saðlamayacaðý için mi? Bugünlerde dünya daha az otomobil satýlmasý nedeniyle üzgün. Küresel krizin sonuçlarýndan biri de, geliþen otomotiv sanayi üretimindeki düþüþün devam ediyor olmasý. Eðer bir parça ortak düþünce ve birazcýk adalet duygusuna sahip olsaydýk; bu güzel haberi kutlamaz mýydýk? Otomobillerin azalmasý, biraz daha az toksin salgýlanacak olan doða acýsýndan ve biraz daha az ölecek olan yayalar acýsýndan iyi bir haber deðil mi? Lewis Carollo'ya göre, harikalar ülkesinde, adaletin nasýl iþlediðini soran Alicia'ya, Kraliçe "Ýþte görüyorsun" der. "Fakat yargýlama gelecek çarþambaya kadar baþlamayacaktýr. Ve elbette, suç da en sonunda iþlenmiþ olacaktýr." El Salvador'da, Baþpiskopos Oscar Arnulfo Romero, adaletin, bir yýlan gibi, yalnýzca çýplak ayaklýlarý soktuðunu ispatladý. Ülkesindeki çýplak ayaklýlarýn, dünyaya gelme suçunu iþledikleri için peþinen suçlu doðduklarýný söylediði için de kurþunlanarak öldürüldü. El Salvador'da yapýlan son seçimlerin sonucu; herhangi bir þekilde gösterilen saygýnýn ifadesi deðil mi? Adaletsizliðin krallýðýnda, adil bir adalet için Baþpiskopos Romero ve onun gibi mücadele ederek ölen binlere gösterilen bir baðlýk ifadesi deðil mi? Tarihin geliþim aþamalarý bazen kötü biter; ama o, Tarih, bitmez. Elveda derken daha sonra görüþmek üzere, der. [Kaosenlared'deki Ýspanyolca orijinalinden Sendika.Org için Atiye Parýlyýldýz tarafýndan çevrilmiþtir]

8 31 Mayýs 2015 Fatma Ergün / ftm_ergn@yahoo.com.tr Bir bohça pembe gül Yýllar önce, Mayýs ayýnda Ablanda'daki evimizin bahçesinde, mis kokulu pembe güller açmýþtý. Ýþte o günlerde Larnaka'daki hastahanede doðdum ben. Benden önceki kýz kardeþim, evde, ölü doðduðu için, benim dünyaya geliþim, evimizde deðil de hastahanede oldu. Annemden defalarca dinlediðim hikâyeme göre; Cumartesi günü öðleye doðru dünyaya gelmiþim. "Rum hemþireler herkese öðle yemeði daðýtýyorlardý, bana da seni getirdiler" derdi annem. Pembe beyaz bir bebekmiþim. Benden önceki kýz kardeþim ölü doðduðu için, evde bebek çok özlenmiþ, ben dört gözle beklenmiþim. Bana babaannemin adýný vermiþler. Ayný zamanda Peygamberimizin kýzýnýn da adý olduðu için, bana bu adý verirken, çok güzel bir ad verdiklerinden emin olmuþlar. Ertesi gün babam, o zaman on yaþýndaki abim ile sekiz ve altý yaþýndaki ablalarýmý, hastahaneye annelerini ziyarete ve yeni doðan kýz kardeþlerini görmeye getirmiþ. Hepsi de çok heyecanlýymýþ. En güzel elbiselerini giymiþler, hazýrlanmýþlar, bahçemizden bir kucak dolusu pembe gül toplamýþlar. Topladýklarý gülleri, annelerine nasýl götüreceklerini bilememiþler. Sonunda dolaptan, beyaz, köþesi iþli bir bohça alýp gülleri içine koyup baðlamýþlar Getirdikleri bir bohça gül, bütün hastahaneye yetmiþ. Hikâyemin devamýnda; annem, çok sevilen bir bebek ve çocuk olduðumu anlatýrdý. Yemek problemim hiç olmamýþ. En çok da kýrmýzý domates yemeyi severmiþim. Kimseyi üzmeden büyümüþüm. Okuyup, liseyi bitirmiþim. Ah bir de üniversite diye tutturmasam iyi olacakmýþ Üniversiteyi okuyup dönsem neyse de onu da yapmamýþým... Senelerce aileme hasretimi çektirmiþim Neyse ki olduðum yerde iyiymiþim Annemin hayatta olduðu, benim de Kýbrýs'tan uzakta olduðum zamanlarda, annem, evinde olan her þeyin, benim evimde de olmasý için çaba sarf ettiði gibi; Kýbrýs'ta olan her þeyden de haberimin olmasýný isterdi. Önceleri evimizde telefon yokken, uzun mektuplarýnda, telefon baðlandýktan sonra ise, en kýsasý bir saati geçen konuþmalarýmýzda, bana olan biten ne varsa hepsini anlatýrdý. Bütün ailemizden, evimize gelenlerden, doðanlardan, ölenlerden, niþan olanlardan, evlenenlerden, nerede ise günü gününe haberim olurdu. Köyden bir hasta, tedavi için Ankara'ya gelmeye görsün; hemen gideceði hastahaneyi öðrenip, bana bildirmekle kalmaz, telefonumu da verirdi. "Bir þeye ihtiyacýnýz olursa arayýn! Gýzým size yardým eder" derdi. Annemin bana verdiði bilgiler, sadece insanlarla da sýnýrlý deðildi. Badem aðaçlarýnýn gelin olduðunu, güllerin, mis zambaklarýnýn, yaseminlerin açtýðýný, mevsimleri, yaðmurlarý, rüzgârlarý, kuþlarý, kapýmýzýn önünden geçen toprak yüklü kamyonlarý, hiç gitmediði halde eko günleri, festivalleri ve daha birçok þeyi bana anlatýrdý. Bana, bir tek hasta olduðunu Annemi kaybettikten sonra artýk yýlýn yarýsýný, eþim ile Kýbrýs'ta geçiriyoruz. Yüreðimde hep geç kalmýþlýðýmýn hüznü var Þimdi ben de annemin benim için yaptýðý gibi, oðlumun sevdiði yiyecekleri biriktiriyorum. Farkým, evdeki büyük dondurucuyu verdim. Kendimi buzdolabýnýn dondurucusu ile sýnýrladým. Annemi kaybettikten sonraki doðum günlerimde, telefondan kaydettiðim, doðum günümü kutlayan sesini dinliyorum söylemezdi. Oysa insan yýllarca ailesinden uzakta olduðu zaman, ses uzmaný oluyor. O söylemese de ben sesinden hasta mý? Morali iyi mi? Caný bir þeye mi sýkýldý? Sevindi mi? O gün bize, sevdiði biri mi geldi? Hepsini anlardým. Söylemediklerine kýzamazdým; çünkü ben de söylemezdim. Anneme, deðil hasta olduðumu, olumsuz hiçbir þey de söylemezdim. Düþüp, burnumu kýrdýðýmý bile söylememiþtim. O da sesimden anlar, sordukça sorardý. Annem, ben uzakta olduðum zamanlardaki doðum günlerimde, evde bir þeyler hazýrlar, kýz kardeþlerimi çaðýrýr, gýyabýmda doðum günümü kutlardý. Telefonda doðum günümü kutlarken ise en sevgi dolu sesiyle, en güzel kelimeleri seçer, bazen þiir okur, bazen de þarký söyler gibi söylerdi. " Seni çok seviyorum. Çok özledim. Ýyi ki benim kýzýmsýn. Hediyeni dolaba koydum. Gelince alýrsýn" diye bitirirdi konuþmasýný. Evimizde market tipi büyük bir dondurucu vardý. Annem, bir yýl benim sevdiðim ve sevebileceðim ne varsa dondurur, sonra da Kýbrýs'ta olduðum on beþ günde hepsini bana yedirmeye kalkardý. Bazen uslu çocuk olur, onu mutlu etmek için, yedikçe yer, dondurucudakileri bitiremesem de epey azaltýrdým. "Anne, bak bu son! Bir orduya yetecek kadar yiyecek biriktiriyorsun, sonra da hepsini yememi istiyorsun. Söz ver! Bir daha benim için bir þey dondurmayacaksýn!" Annem söz vermesine verirdi ama bu konuda asla sözünü tutmazdý. Dönüþümde beni görenler: "Kýbrýs sana yaramýþ" derlerdi. "Güzelleþmiþsin" diyenlere, "E, ne de olmasa bir dirhem et bin ayýp örter, bende dirhem çok" cevabýný verirdim. Bazen yaramaz çocuk olur, bahçeden topladýðým semizotlarýný yýkar yoðurda katar onlarý yerdim. Bu sefer annem biriktirdiklerini yanýma vermeye kalkardý. "Anne, beni bütün bunlarla uçaða almazlar. Bari Özdemir'e söyleyelim de bana gemide bir konteyner kiralasýn" Ýkimiz de gülerdik sonunda. Annemi, eþimin emekli olup Kýbrýs'a gelmemize on üç gün kala kaybettik. En son, öldüðü günün öðle saatlerinde konuþtuk. Bana çok iyi olduðunu, merak etmememi söyledi. Ertesi sabah oðlumla birlikte Kýbrýs'a gelecektik. Akþam annemi kaybettik. Dualarýnda hep; "Üç gün yatak, dördüncü gün toprak" derdi. Tam istediði gibi oldu hastahanede üç gün yattý. Yaðmuru çok severdi; mezarlýkta tam da hoca duayý bitirmiþti, yaðmur baþladý. Yaðdýkça, yaðdý Annemi kaybettikten sonra artýk yýlýn yarýsýný, eþim ile Kýbrýs'ta geçiriyoruz. Yüreðimde hep geç kalmýþlýðýmýn hüznü var Þimdi ben de annemin benim için yaptýðý gibi, oðlumun sevdiði yiyecekleri biriktiriyorum. Farkým, evdeki büyük dondurucuyu verdim. Kendimi buzdolabýnýn dondurucusu ile sýnýrladým. Annemi kaybettikten sonraki doðum günlerimde, telefondan kaydettiðim, doðum günümü kutlayan sesini dinliyorum 13 Mayýs 2015 / KIBRIS

31 Mayýs 2015 9 Bir fýrtýna, ormanýn ortasý, evler Eskiden gelen deðil bugün gibi hep yanýmdaki fýrtýna. Sýkýcýlýðýný hep taze tutan baþdönmesi bir kez daha bitirdi çözmeye düðmelerini baþladý aðlamaya: Eskiden söylenen kýsa bir hikaye ve dilden dile konusu deðiþen, sabitleþemedi hiç, düðümlendi. Fazla söze gerek yoktu aslýnda bir fýrtýna koptu ormanýn ortasýnda, evler, aðaçlar yok oldu. Düþe kalka oturdu sonunda, çoktu söyleyeceklerim, yardým eden çoktu, yoktu dünden gelen mutluluðum. Bugünün baþlamasý, yarýnýn bitmesi zordu. Yelini, sesini tuþlara vurdu, tellerle eskitti týrnaklarýný, parmak uçlarý þekil deðiþtirdi ve o bunu kabul etti. Sýkýcýlýðýný taze tutan baþdönmesi de neyin nesi? Bir kez daha ölmeye yatarken, sabah kim nasýl kalkacak, ormana yürüyecek, fýrtýnanýn kendisi gibi olacak içi, evler dipdibe ve sel basacak, bütün evin içi su ve tuþlara basýyorum senin gibi, yok ki güneþ batmadan yürüyüþe çýkmak gibisi. Bisikleti çalýnan kiþi, aklýný kaybettiðinde ne olacak? Fýrtýna kopacak, söylemedi demeyin, birdenbire içimize iþleyecek bundan ötesi, hep 'Wilde' olacak, vakit gelecek ve ne için beklediðini unutacak. Bugün bitecek ve yarýn baþlayacak, elveda diyecek, her güzel þeyin bitiþi, yeni bir baþlangýcý getirecek, limon dilimlerini unutturup sular dökecek baþýmýzdan, alýp gidemediðim için baþýmý, býrakacaðým burada, bu soyut bedende. Bir fýrtýna koptuðunda, derealizasyon yaþayarak evde deðil ormanda olacaðým Þimþek çaktýðýnda aðaç altýnda, yaðmur yaðdýðýnda, durdu deyip kandýracaðým kendimi, çýkacaðým saðanak sulara. Böylesi bir fýrtýna, ormanýn ortasý, evler var etrafýmda Lev ATÝKOÐLU KÝMBÝLÝR Her þey yorulur. Güneþin ýþýðý, bir rengin solgunluðu yorulur yaprakta. Yorulur zaman bakýrdan bakýþýmda, eðilir. Gülüþüm eskir yüzümde, yýllanýr. Kabuksuz bir kablumbaðadýr þimdi sevgim hayatýn yaslý kollarýnda, yorgundur ama inatçý bir keçidir. Yorulur umut ve inanç da duygu tarihimin sayfalarýnda. Her þey yorulur yas denizi zamanýn kýyýlarýna vurdukça... bir çocuðun elinden tutmak isterim böyle zamanlarda, hatýrlatsýn diye bana, içimdeki masumiyeti. Kýrýlgan olsa da hayat ve gerçeklik, tutunacak dalýmýz olmasa da, daha fazla yorulamayýnca insan, yorulmamaya baþlar belki de, kimbilir Emre ÝLERÝ emreileri2015@gmail.com

10 Halil AÐA / cypaibo@gmail.com 31 Mayýs 2015 Küsen sevgiliye ayý(cýk) alanlara Dýrdýrcý sevgili, laf dinlemez çocuklar, yolunda gitmeyen iþ hayatý, aile sorunlarý v.s. Hepsinden kurtulmak için neler denediniz neler. Olmadý deðil mi? Þimdi olacak; gözlerini kapat ve 'Yoðun Trafikte Sola Park Eden Adam'ý (YTSPEA) düþün. Hem içi rahat, hem dýþý, hem de her yeri. Onun yerine koy bazen kendini. Dünya yansa dünyaya üzülmeyen adamdan bile rahat. O adam evrene üzülür belki ama bizim adamýmýzda o da yok. Çok temiz olacaksýn bak. Gel dinle beni. Küsen, alýnan sevgiliye ayýcýk almaya baþlayan adam. Sen ayýcýklarý arttýkça küsmeler çoðalacak, ayýlarý almaya devam ettikçe ayýcýðýn kucaðýndaki 'I love you' (italic fontlu) yazýlý kalpcikler artacak. Ve en sonunda boyunun yarýsý kadar bir ayýyla geleceksin sevdiðinin karþýsýna. Fakat, o buna çok sevinmeyecek. Zira en büyük ayýcýkla barýþmanýn hemen ardýndan yepyeni bir sektör olan kuyum sektörüne gireceksiniz sayýn kardeþim. Yüzükler, küpeler, bilezikler, suyollarý. Hepsi müstahakýndýr ama senin. MOSFET çýkýþlý araba radyosunu halen daha hayal et. Sen hiçbirþey alamazsýn. Devam et böyle, afferim. Belediyeniz evinizin önünü temizlemiyor mu? Yoksa pislikler ordan oraya uçuþuyor ve eve mi giriyor? Gece karanlýkta sadece bir araba ýþýðý olduðunda farkettiniz; mahalleniz ne de pis deðil mi? Sizi bu dertten kurtarýyorum. Formül þu, kapýnýzýn önüne palmiye dikin. Evet, yalnýþ duymadýnýz. Konu komþu bir olun ve palmiyenizi dikin. Gör bakalým pislik kalýyor mu mahallede. Ama ihtiþamlý olsun palmiyeler. Beverly Hills ruhunu yansýtsýn, kocaman, gösteriþli ve bir o kadar da fonksiyonel. Gör bakalým mahallen nasýl tertemiz. "Aþka inanmam, ama yalnýz uyanmam." Özlem Tekin. "Ben bir kez sevenlerdenim. Ölümsüz bir aþk arýyorum." Kemal Doðulu. "Tam hastalýk havasý. Eyi geyin ha.." Annem. Takvim yapraklarýný seviyorum. Günün olaylarýný okurum muhakkak. Genelde 2 olay olduðundan kýsa oluyor. Sað taraftaki hadis-i þerif'i de okurum. Vergi hatýrlatmalarý canýmý sýkar biraz, beni ilgilendirmese de. Arkasýný çevririm sonra, hergün buradaki listeye uygun yemek yapan aile var mýdýr diye hayaller kurarým. Hýmm salata evet. Sütlü çorba, tamam. Pilav, o da tamam. Oh hele þükür ki TRT2 gibi aile olarak bugünün yemeklerini de kurtardýk. Baba Saçý diye bir þey var. Belirli yaþ sýnýrý yok. Belirli bir model de yok. Baba saçýna sahip þahýsýn saçlarý uzar, uzar, daha çok uzar. Annelerimizin 'Papaz oldun' dediði kývama kadar gelir. Baba saçýna sahip adamýmýz düðüne gitmeden saçýný tarar, eþinin uygun gördüðü gömlek ve pantolunu giyer. Baba saçý artýk taranamaz kývama geldiðinde, hanýmý tarafýndan berbere yönlendirilir. Ertesi gün o koskocaman kafa gitmiþ yerine limon kolonyasý ile haþýr neþir olmuþ bir kafa gelir. Ýþte bu baþkalaþýma sahip abilerimizin saç modeline 'Baba saçý' diyoruz. Kesilmeden önce ve sonra saç uzunluðu arasýnda en az 4 parmak olmalý. Kafa yarý yarýya küçülüyor!. "Ben güzele güzel demem, güzel benim olmayýnca." Karacaoðlan. "Büyümeyen bebeksin, ninnilere alýþmýþssýn. Öldürüp kahrederken, gülmeye alýþmýþsýn." Cengiz Kurtoðlu. "Ben Almana Alman demem, Alman sarý olmayýnca." Ben. Acun Ilýcalý her an yüzüme geðirecekmiþ gibi konuþuyor. Yüzyüze gelmeye kesin korkardým. Özellikle Ýngilizce konuþurken, sanki karnýnda gaz var onu çýkaracak. Kesin etrafýndaki herkes onun mide kokusunu ezberlemiþtir. Hep geðiriyor bence, ya da geðirme öncesi 'ýbbpprfff' sesini çýkarýyor. Bu sesle var olan adamlar var, ordan biliyorum. Ýnsana kýz, ürüne kýz ama ne bileyim yani duyguya da kýzýlmaz be arkadaþým. Ýnsan kýsmý deyip istediðin kadar sövüp sayabilirsin. Giden þerefizse, kalan da þereflidir deðil mi? Peki niye duyguya kýzýyorsun? "Eðer aþka bir ceza verebilseydim; onun da benim gibi sevebilmesini isterdim." Aþka ceza vermek kimin haddine. Sen kendinde bu hakký nerden buluyorsun Modifiyeli araba arkasý yazýsý. Sen aþka söversen ben sana bugün gördüðüm e-kart'ý print alýp arabanýn arkasýna yapýþtýrýrým japon yapýþtýrýcýsýyla. 70-75 yaþýndaki iki ihtiyar dudaktan öpüþüyorlar, yanda da aþkýn yüceliðiyle ilgili bir yazý ve tabii siyahbeyaz. Seni bu derece hayattan tiksindirebilirim ey duyguya sinirlenen. Þamdan'ýn zenginlik göstergesi olmadýðý bir dizi evi icat edildiði zaman. Ýþte o an dünyanýn tüm problemi çözülmüþ olacak ey dostlarým. Bir de zenginler evinde hep abiye elbiseyle mi gezer?. Zengin tanýdýðý olanlardan yardým bekliyorum. "Melekler dokunsa yýldýzlara, sen kendini tercih ediyorsun." Ceylan Ertem. "Bir melek diliyorum, tanrýdan yoksullara." Rafet El Roman "Meleeeeueeeuekkkkkk!!!" Yan komþu kýzýný yemeðe çaðrýyor. Türk Dil Kurumu'nun çevirileryle çoþan adamlar var. Aman yakýnýzdaki insanlarý test edin. TDK Mania bulursanýz def edin. Bambaþka bir sýkýcýlýklarý vardýr. Fark etmediyseniz mutlaka ortaya çýkacaktýr. Özellikle 'Hostes' kelimesinin TDK'ya göre anlamýný açýklarken coþarlar. Bir müddet insaný merakta býrakýp, 'Gök götürü konutsal avrat' deyip baþlarlar kahkaya. Zorla gülmek zorunda kalýr, dertsiz baþýna dert alýrsýn. -'Oturgaçlý Götürgeç' nedir? -Ne bileyim gardaþ. -Düþün be! -Bilmem. -Arabaaaa!. HAhhhahhahahaaaa.. kkhkhhmhmh (gülmekten ö k s ü r ü y o r ) hahahahahhahahehehehehhe Etine doluca iyi bir þey mi kötü bir þey mi anlamadým. Zira daha takdir gören ve hafif modern öðeler barýndýran 'Balýk Eti' de kullanýlabilecekken, neden etine doluca? Ýkisi arasýnda sanýrým çok ince bir ayrým var. Ýþte onu çözebildiðin gün, sen de teyze, anne gibi bir þeysin.

31 Mayýs 2015 11 Ada'm Ýþte burada Düþünceli boynun Inkâra geçiyor tüm sevilmiþliðini Isimsiz otobüslerde soluklaniyor Kuþkuya kapýlmýþ gözlerin Ýþte þurda Suya çiziliyorsun belli belirsiz Dokunuyorum Büyüyor gövden maviliðime Utanmak sinmiþ ellerine senin diyorum BÝR KOÞUDA nasýl görmem koyu erikler biriktirdiðini göz altlarýnda razý geldiðin yoksulluklarý koþup toplamak istiyorum göðüs aralarýma sonra yakmak üfürerek aðzýna Çekip çýkarýyorum Suçu kuyularýndan Karþýlýklý aðlýyoruz SOLGUN AÐIRLIK gölgem bile aðýr gelir alelacele tutuþlarýmda seni istasyonlarda nereye gideceðini bilemeyen bir evsiz bir evsiz gibi duraksayarak oluk oluk sevmeler yolcu ederken sana gövdem yýrtýnýr o vakit bir dantel gibi dayanýksýz rengi tutmamýþ duvarlara benzerim gitgide ayaklanýrým oturduðum yerden o ilk kalkýþ sesiyle kendi sesimi kýsýp ve üzerine düþünülmemiþ gözyaþlarý aðýrlarým adýmlarý kýsacýk nefesimde Tuðçe Tekhanlý tugcetekhanli90@gmail.com AYKIRI Ayak parmaklarým Ardý sýra dizildi geceye Ýnce ince bilendi bir suya uykusuz Anlatmýþ olur muyum B a l ý k l a r ö l d ü d e s e m? içime içime

UÇUÞ ÝÇÝN BETÝMLEME kýrýlgan günýþýðý hangi geçitte duraksar þimdi; kimler üretir duvarlardaki yosunlarý, hangi çukurlarda birikir ýþýksýz tavandan damlayan sular... uzlaþmadýr aradýðým, kaçak bir yaðmur gibi gelip dumana ve ateþe yuvarlanan 'eylül' ayý için; çýkýþ hangi kapýdan hangi pencereden boþluða atlayýþ, yumuþak mý düþeceðim yer ve orada bekleyenler olacak mý yüzlerinde umut ve barýþ çizgileri... zaten, çocukluðumuz ve gençliðimiz kendini eskitmeyen acýmasýz rüzgârlarýn silkelediði, güneþ soluðu çamaþýrlardýr hâlâ, pas tutmuþ dikenli tellerde bekleyen. uçuþ, sanal bir cennetin eþiðinde parlak bir su yüzüdür belki. M. KANSU 2002/2003 (?) Lefkoþa