BURSA İŞÇİ BÜLTENİ - 2 İşciler Suriye ye yönelik emperyalist saldırganlığa hayır diyor Özdemir Aslan (TÜMTİS Bursa Şube Başkanı): Suriye ile bizim alıpveremediğimiz hiçbirşey yok. Suriye nin kendi içinde bir çatışma sürüyor. Yoksul halkın çocuklarının oradaki insanları, kendilerinin ölmemesi için öldürmesinin hiçbir gerekçesi yok. Başını Amerika nın çektiği kapitalist ülkelerdeki iktidarların savaş kışkırtıcılığına karşıyız, biz TÜMTİS sendikası olarak, ben bir işçi olarak bu savaşa karşıyız. İrfan Açıkgöz (Kristal-İş üyesi): Biz savaş isteyen bir toplum değiliz. Biz savaşa gireceksek kimin için gireceğiz? Bu Amerika nın güdümünde olan bir şey. İbrahim Yeter (Kristal-İş üyesi): Bizim savaşa girecek bir nedenimiz yok. Amerika kendi çıkarları için bizi savaşa gönderiyor. Tezgaha gelmeyelim, savaşmayalım. Suriye ile aramız iyidi. Ne oldu da değişti. Kendi çocuklarımızı savaşta feda etmeyelim. Mehmet Aydın (TÜMTİS üyesi): Biz Suriye ile savaş istemiyoruz. Onlar halkı kandırıyorlar. Bu savaş bizim çıkarımıza değil. Ali Çavuş (TÜMTİS Şube Yöneticisi): Suriye bizim komşumuz. Biz Amerika nın uşağı değiliz. Amerika nın Ortadoğu da ne işi va? Biz Amerikan emperyalizmine asla boyun eğmeyeceğiz, eğdirtmeyeceğiz de. Suriye ile savaşa hayır diyeyorum. Ramazam Aydemir (TÜMTİS üyesi): Savaşa girdiğimiz zaman bir Irak olabiliriz. Suriye ile savaşa karşıyız. Bosch Rexroth işçisi: Suriye ye yönelik tırmandırılan savaş politikasına karşıyım. Çünkü böyle bir savaşın hiçbir haklı ve meşru nedeni yok. Tümüyle ABD emperyalizminin çıkarları sözkonusu. AKP savaş tamtamları çalıyor, ama savaşa gönderilecek olan yine bizleriz. Savaşın bedelini biz ödeyeceğiz. Öyle ya savaş cephesine milletvekilleri ya da zenginler değil biz gönderileceğiz. Amerikan çıkarları için ölmemize ve öldürmemizi istiyorlar. Bu savaşın bize bir faydası yok. Zenginler daha zengin olacak. Suriye halkının da böyle bir savaştan kazanacağı hiçbir şey yok. Böyle bir savaşın sonunda en beterinden bir kölelik onları bekliyor. İşte bunun için Suriye ye yönelik savaşa karşıyım ve tüm işçi arkadaşların da karşı gelmesi gerektiğini düşünüyorum. İletişim: Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel (224) 220 84 92 bursaiscibulteni@yahoo.com
3 - BURSA İŞÇİ BÜLTENİ Ücret asgari sefalet azami İnsanca yaşamaya yeterli asgari ücret istiyoruz! Asgari ücretten yapılan kesint!iler! Brüt asgari ücret: 940.50 SSK primi: 131.67 İşsizlik sigorta fonu: 9.41 Gelir vergisi: 53.42 Asgari geçim indirimi: 66.49 Damga vergisi: 6.21 Kesintiler toplamı: 200.71 Net asgari ücret: 739.39. Asgari ücrete yapılacak yıllık zam önümüzdeki günlerde belirlenecek. 5 i sermayeden 5 i devletten ve 5 i de sözde işçi temsilcilerden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu zam tutarını belirlemek üzere toplantılara başlayacak. Ancak AKP şimdiden asgari ücret oranını açıkladı bile. AKP önümüzdeki yıl asgari ücrete yüzde 4-5 oranında zam yapılmasını öngörüyor. Yani bu komisyonun işi AKP nin bu kararını tasdik etmek olacak. Her yıl olduğu gibi aynı oyunu izleyeceğiz yani. Asgari ücrete sadaka niyetine komik zamlar yapılacak. Asgari ücrete yüzde 5-6 zam yapanlar elektriğe %31, doğalgaza da %49 zam yaptılar. Asgari ücret sefalet ücretinden başka bir şey değildir. İşçilerin kanından beslenen bu asalak sürüsünün başka türlü davranması beklenemez. Bizim yoksulluğumuz onlara servet oluyor. Karın tokluğuna çalıştırarak devasa karlar elde ediyorlar. Ekonomik mucizelerinin gerisinde aç karnına yatağa giren milyonlar var. Hakkımızı söke söke almadığımız koşullarda durum değişmeyecek. Asgari ücret azami sefalet ücreti olmaya devam edecek. Bu nedenle insanca yaşayacak vergiden muaf asgari ücret için mücadele etmeliyiz.! Müjde AÇLIK SINIRI: 1047 YOKSULLUK SINIRI: 3312 mi, tuzak mı? Asgari ücretliden vergi alınmayacak deniyor. Bu gerçekten müjde mi? Yeni anayasanın hazırlıkları sürerken bu söylem de metne girdi ama alınmayan verginin kime kalacağına dair söylenen net bir şey yok. Bu da bunun süslü laflar ardına gizlenenç yeni bir saldırı olduğunu akla getiriyor. Asgari ücretin vergisini işçi adına patron öder. Yani asgari ücretten vergi alınmaması durumunda kapitalistlerin giderleri azalmış olacak ve bu düzenleme vergi yükünden kurtulan kapitaliste yarayacak. Çalışma Bakanı Faruk Çelik in bu işin maliyeti için yeni kaynak bulmalıyız ifadesi ise ortaya çıkacak açığın diğer vergiler yoluyla emekçilere havale edileceğini gösteriyor. Yani kapitalistlerin cebine giren miktarı da biz ödeyeceğiz. Bu uygulamadan asgari ücretli zararlı çıkacak.
Birleşik Metal taslağını açıkladı! BURSA İŞÇİ BÜLTENİ - 4 Yüzbini aşkın metal işçisini kapsayan MESS Grup Toplu Sözleşme sürecinin 1 Eylül itibariyle başlaması gerekiyordu. Fakat sermaye ve hükümet meclisteki sendikalar yasasını kullanarak sürecin başlamasına engel oldu. Türk Metal yetkilerin çıkmamasından yararlanıp postu yere sererken, sözleşme taslaklarını da işçilerden saklıyor. İşçilerin açıklama talebine ise Ankara da bilim adamları hazırlıyor diyerek karşılık veriyor. Bu tutum yeni bir satışın habercisidir. Oysa bu aynı dönemde Birleşik Metal Sendikası, yetkiler daha açıklanmadan kendi toplu sözleşme taslağını kamuoyuna duyurdu. Sendika yönetimi, sendikalar yasası geçmese de, kendilerini yetkili gördüklerini, bu nedenle taslaklarını hazırlayarak MESS in önüne koyacaklarını ve süreci fiilen işleteceklerini ifade etti. Birleşik Metal açıklamasında, taslakta önceliğin yeni işçiyle eski işçi arasındaki ücret makasını kapatmaya verildiğini ifade ediliyor. Bu amaçla önce düşük ücretli işçilere yüksek olmak üzere belirlenen 6 ücret grubuna saat ücretlere çeşitli miktarlarda tamamlama zammı isteniyor. Bu zamlardan sonra ise ilk altı ay için tüm ücretlere yüzde 8 artı 35 kuruş zam yapılması talep ediliyor. Sendika tarafından yapılan açıklamada bu zamlarla birlikte ortalama ücretlerin toplamda yüzde 19 luk bir artış yapılacağı, bunun da yine ortalama net 210 TL lik bir artışa denk geldiği belirtiliyor. Birleşik Metal ayrıca ücret makasının doğmaması ve giriş ücretlerinin asgari ücrete yakınlaşmaması için, Ücret tamamlama ve ücret zammı işlemlerinin yapılmasından sonra işyerindeki en düşük saat ücreti 5,58 TL olarak düzenlenmesini talep ediyor. Birleşik Metal ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylık zamların ise, ücretlerin erimesine yol açan enflasyona endeksli sistemden çıkarılarak yüzde 5+yüzde 5 in üzerinde çıkması halinde ise aradaki farkın 1,5 mislinin yüzde 5 e eklenmesi ile bulunacak oran kadar ücret zammı yapılmasını talep etmekte. Birleşik Metal sosyal haklarda ise yapılacak zamların asgari ücrete endeklenmesini istemektedir. Böylelikle bu hakların enflasyon karşısında erimesine karşı önlem almayı planlamaktadır. Birleşik Metal in taslağında dikkat çeken maddelerden biri de kıdem tazminatı ile ilgili sözleşmede iş yasasına yönelik yapılan atıfların kaldırılmasıdır. Sendika böylelikle bu hakkın gaspına karşı önlem almak istemektedir. Bir diğer önemli madde ise vergi dilimlerindeki artışların patronlar tarafından üstlenilmesi talebidir. Taslaktaki bir diğer önemli madde ise çalışma sürelerinin kısaltılmasıdır. Sendika tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verilmektedir: Haftalık çalışma sürelerinden başlanarak çalışma süreleri radikal biçimde ve hiçbir ücret indirimine gidilmeksizin kısaltılmalıdır. Teklifimiz haftada 5 gün günde 7,5 saatten 37,5 saat çalışılması, Cumartesi ve Pazar
5 - BURSA İŞÇİ BÜLTENİ günlerinin hafta tatili olması ve ödemelerin 45 saat üzerinden yapılmasıdır. Bu haliyle Birleşik Metal in sözleşme taslağı ücretler bakımından insanca yaşamaya yeterli ücret düzeyinin gerisinde kalsa da, bir bütün olarak tüm metal işçilerinin sahiplenmesi gereken bir taslak olduğu açıktır. Çünkü önemli kazanımlar ve güvenceler içermektedir. Elbette bu bir sözleşme taslağıdır. Önemli olan sonuna kadar bu taslağın arkasında durmak, MESS i ve Türk Metal i yenerek zafere ulaşmaktır. Bunun yolu metal işçilerinin TİS komiteleriyle fabrikalarda tabandan örgütlülüğüne ve hangi sendikada örgütlü olursa olsun bu talepler uğruna birleşik ve kararlı bir mücadele vermesine bağlıdır.! İşçi katliamı sürüyor İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Ekim ayında yaşanan iş cinayetleri raporunu yayınladı. Buna göre Ekim ayında en az 78 işçi hayatını kaybetti. Bursa da ise 4 işçi yaşamını yitirdi. 2012 deki iş cinayeti sayısı en az 720 ye yükseldi. Fabrikalarda, atölyelerde, inşaatlarda, madenlerde Son 10 yılda 10 bin 723 işçinin öldüğü Türkiye de her yıl ortalama bin 72 işçi hayatını kaybediyor. Farkında mısınız, birileri zengin olurken yüzlerce işçi ölüyor! Oyak Renault un Bursa fabrikası Clio 4 ün ana üretim tesisi olacak. Fransa da yapılan üretim Bursa ya kaydırılmasının sebebi ise otomobil başına 1.300 euro luk maliyet avantajı. Peki bu avantaj nasıl sağlanıyor? İşgücü maliyetinin düşürülmesiyle elbette! Nasıl olurda bir otomobil 1.300 euro daha ucuza üretilir? Bursa daki işçilerin iş yükü fazla olmasına rağmen aldıkları ücretler çok daha az. Sosyal hakları sınırlı. Otomobil devi Clio 4 ün üretiminin yüzde 70 ini Bursa ya taşıyarak yıllık 312 milyon Euro ek kazanç sağlamayı planlıyor. İşçilerin sırtından elde edilen karlar böyleyken bizler ise ay sonunda iki yakamızı biraraya getirmek için bin bir takla atıyoruz. Bunun yanında Fransa daki fabrikanın kapasitesinin düşürülmesi ise kitlesel işten çıkarmalarla sonuçlanacak.
Orhangazi İlçesi nde kurulu Cargill fabrikasında 5 Ekim den bu yana direniş var. Kemal Kopar adlı işçi sendikal örgütlenme nedeniyle işten atıldığı için fabrika kapısı önünde bekleyişini sürdürüyor. Direnişin iki talebi var. Birincisi Kemal Kopar ın işe geri alınması, ikincisi ise Cargill yönetiminin sendikal örgütlülüğü tanıması. Kemal Kopar: Haziran ayı başında arkadaşlarla diyalog kurmaya başladık. Biz 27 Haziran itibariyle sendika üyesi olduk. Daha sonra içeride bu olaya meraklı arkadaşlar gelip sordular ya da biz gidip sohbet ettik. Biz sendikaya üye olduktan sonra Ağustos ayında fabrikanın rutin altı aylık performans değerlendirmesinde BA diye tabir edilen en alt puana denk gelen bir puan verdiler. 5 üzerinden 1 verdiler yani. Bundan önce normalde kimseye vermezler bu notu. Tabi caydırmadı bu bizi. Ağustos ayında aldık puanımızı, Eylül de de çalışmaya devam ettik. Artık arkadaşlar imzaya geçilmesi gerektiğine inandılar. Eylül ayında bir hafta içinde belli bir sayıya ulaşınca bu idareyi tedirgin etti. Apar topar Ekim ayının 4 ünde çıkışımı verdiler. Normalde düşük performans alan bir insanla o yıl içinde 4-5 kere ara görüşmeler yaparlar, süreci takip ederler. Daha bunun birincisini yaptıkları gün saat 13.30 da toplantı bitti. Saat 15.00 te insan kaynaklarına çağırdılar ve işten çıkışım verildi. Normalde o kağıt beş bölmeden oluşur; 1. Görüşme 2. görüşme diye. Birinci görüşmeyi bitirdik aynı gün çıkışım verildi. Ayın dördünde işten atıldım beşinde kapının önündeydik zaten. Bu nedenle geri adım atmak zorunda kaldılar. Bir ikinci çıkışa cesaret edemediler. Biz bunun önünü aldık. İçeriyi kırmaya çalıştılar ama sağolsunlar arkadaşlar bizim kadar direniş gösterdi. Hiç kırılma gevşeme olmadı. İşyeri beni BURSA İŞÇİ BÜLTENİ - 6 Cargill işçisiyle dayanışmaya! Cargill e AKP kıyağı Cargill 65 ülkede 140 bin çalışanı olan dev bir tekel. Yıllık cirosu bugün 170 milyar Euro yu bulmaktadır ve bu rakam Türkiye nin yıllık cirosundan fazladır. Orhangazi ilçesindeki fabrika 2000 yılında faaliyete geçti. Birinci derece tarım arazisi üzerine kurulan fabrika, sermaye hükümeti AKP nin özel gayreti ile çıkarılan yasa ile yasal satüye kavuştu. Daha sonra tam kapasite çalışması için yasal değişikliklerle Cargill in yolu düzlenmiş oldu. Orhangazi de 150 kişinin çalıştığı fabrikada full otomasyon sistemi uygulanmaktadır. Bu da daha ağır çalışma koşullarını beraberinde getirmektedir. 2013 ün başında İstanbul Pendik te bulunan fabrikanın Orhangazi ye taşınacağını düşündüğümüz zaman Cargill firmasının buradaki fabrikaya ne kadar önem verdiği anlaşılacaktır. çıkararak direnişi kırmayı sendikalaşmanın önünü almayı düşündü ama başaramadı. Tüm bunlar aksine insanların biraraya gelmesine, yarın bizim de başımıza gelir diye kafalarına dank etmesine yol açtı. İçerideki birlik beraberlik çok iyi. Bu 12-13 yıllık zaman diliminde hiç olmadığı kadar iyi. Hiçkimse de geri adım atmadığı gibi benim çıkarıldığım akşam yeni üyeler katıldı bize. Burada bizim çıkışımız bir yerde düğmeye basmak için bir silaha dönüştü. Arkadaşlarımın da bu işi daha iyi idrak etmelerini sağladı.
7- BURSA İŞÇİ BÜLTENİ Nilüfer Belediyesi nde taşeron kölelik! Nilüfer Belediyesi bünyesinde yer alan taşeron Karaca şirketi, işçilerin birçok hakkını gaspediyor. Tehdit ve dalaverelerle alınterini yok sayıyor. Maaş bordrolarını saklayan şirket, bordroları yılda 1-2 defa ancak veriyor. Kredi çekmek ya da başka nedenlerle bordroları istediğimizde ise hesap sorarcasına bizden neden istediğimizi soruyorlar. Gerekirse banka ile kendilerinin konuşacaklarını belirterek vermeme yoluna dahi gidiyorlar. Bu ise aklımıza şirketin ücretlerimizin bir kısmını gaspettiği düşüncesini getiriyor. Bunun yanısıra ücretlerimizi de düzenli olarak alamıyoruz. Sosyal haklarımızı alamıyoruz. Bazı kadın arkadaşlarımıza iş kıyafeti verilmiyor. Yıllarca çalışıyoruz ama işten çıktığımızda kıdem tazminatımızı alamayacağız. Çünkü şirket devamlı girdi çıktı yaparak alacağımız kıdem hakkımızı banka hesabımıza yatırıyor. Fakat sonra bu parayı bizlerden geri alıyor. Para hesabımıza yattı gözüktüğü için de hak iddia edemiyoruz. Zaten işsiz kalma korkusuyla bu dayatmaya ses de çıkarmıyoruz. Buna itiraz eden bir işçinin patronun adamları tarafından da dövüldüğünü biliyoruz. Benzer uygulamalar Park Bahçeler Müdürlüğü ile çalışan Suha Grup tarafından da hayata geçiriliyor. Bir arkadaşım 4 aydır maaşını alamadı. Bunlar belediye yönetimine anlatıldığında bizlere Ben şirkete parayı yatırdım. Gidin onlardan isteyin deniliyor. Taşeron köleliği karşısında sessiz kaldıkça haklarımız bir bir elimizden alınmaya devam edecek. Üç kuruşa hayatlarımızı tüketiyoruz da sonunda elimize bir hiç geçiyor. Bu uygulamalardan ancak örgütlenirsek, beraber olursak kurtulacağımızı düşünüyorum. Nilüfer Belediyesi nde çalışan bir işçi Evlerimizi başımıza yıkacaklar! Türkiye nin 33 ilinde adına kentsel dönüşüm denilen yağma başladı. Bu şehirlerden biri de Bursa. Yıllardır kenara attığımız 3 kuruş ile borçlanarak bir ev sahibi olduk. Ama gelin görün ki bu kentsel dönüşüm denen musibet birikimlerimizi hiç ediyor. Güya evi olanlara yıkılan evlerinin karşılığı olarak ev veriliyor ama borçlandırarak. Maliyetinin kat ve katını yıllarca ödemeye bizleri mahkum ediyor. AKP iktidarı döneminde inşaat, tam bir yağma ekonomisi olarak büyüdü. Küçük mütahitlerin yerini büyük inşaat firmaları aldı. TOKİ de bunlardan biri. Önümüzdeki 20 yılda 7 milyon konut hedefi ile yılda 350 bin konut üretiminin hazırlıkları sürüyor. Bunların içinde afet riski taşıyan binalar var. Fakat proje bütünlüğü gereği riskli binalarla birlikte çevredeki sağlam binaların da yıkılması planlanıyor. Her bir çürük binanın etrafındaki en az birkaç risksiz bina da yıkılacak. Yani sizin eviniz sağlam olsun olmasın, kentsel dönüşüm alanında ise yıkılmaya mahkum. Binbir emekle sahip olduğumuz evimiz, büyük sermayenin kasası dolsun diye yerle bir edilecek. Gelelim TOKİ ye. Afet riski gerekçesiyle emekçilerin barınaklarını yerle bir eden TOKİ nin Samsun da yaptığı bloklar sel nedeniyle emekçilere mezar olmadı mı? Afet riskini öne sürenler neden dere yatağına konut yapar ya da Kütahya da olduğu gibi fay hattına bloklarını inşa eder? Devlet, emekçilerin yaşam hakkını umarsamıyor. Bizlere insana yakışan ucuz ve sağlıklı konutları da çok görüyor. Bunun yerine zenginlerin daha da zenginleştikleri projeleri hayata geçiriyor.