100 YILLIK ACI VE MĠRASÇILARI (ĠZMĠR ÖRNEĞĠNDE BALKAN TÜRKLERĠ )



Benzer belgeler
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

BALKAN AVASLARI. alkan Savaşları, I. Dünya. Harbinin ayak sesleri niteliğinde olan iki şiddetli silahlı çatışmadır. Birinci Balkan Savaşı nda

OSMANLI İMPARATORLUĞUNU SARSAN SON SAVAŞLAR HANGİLERİDİR?

I.DÜNYA SAVAŞI ve BALKANLAR

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

OSMANLI ARŞİV BELGELERİYLE YILLARINDA MAKEDONYA * Macedonia in with Ottoman Archive Documents Hale ŞIVGIN **

Sultan Abdulhamit in hayali gerçek oldu BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU BALKANLAR 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

C D E C B A C B B D C A A E B D D B E B A A C B E E B A D B

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

Doç. Dr. MUSTAFA KĠBAROĞLU

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

Fevzi Karamw;o TARIH 10 SHTEPIA BOTUESE

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Edirne Tarihi - Edirne nin Yaşadığı İşgaller. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Yrd. Doç. Dr. Ercan KARAKOÇ Yıldız Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI İSTANBUL

T.C. BAġBAKANLIK DEVLET ARġĠVLERĠ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Osmanlı ArĢivi Daire BaĢkanlığı Yayın Nu: 29 MAKEDONYA'DAK OSMANLI EVRAKI

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1)

Balkanlarda Arnavutlar ve Arnavut Milliyetçiliği

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, Cilt/Volume 3, Sayı/Number 1, Temmuz/July 2014, ss

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

DÜNYA'NIN GÖRMEK İSTEMEDİĞİ BALKANLAR'DAKİ TÜRK SOYKIRIMI

Fahriye Emgili, Boşnakların Türkiye ye Göçleri , Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul: Nisan 2012, 520 sayfa.

Lozan Barış Antlaşması

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

Prof. Dr. İlhan F. AKIN SİYASÎ TARİH Beta

İÇİNDEKİLER... SAYFA NUMARASI 1. Genelkurmay Başkanlığının Afyon ve Kocaeli mıntıkalarındaki duruma dair 3 Ekim 1921 tarihli Harp BELGELER

BALKAN SAVAŞLARI VE SONRASINDA BULGARİSTAN VE OSMANLI DEVLETİ ARASINDA NÜFUS GÖÇÜ

Gezi, 4 gece konaklama 5 gündüz şeklinde olacak. Gidiş: Havayolu ile İstanbul - Bosna, Dönüş; Üsküp - İstanbul olacak. 5 Ülke 12 vilayet gezilecek.

BATI TRAKYA BAĞIMSIZ TÜRK CUMHURİYETİ

Alter Yay. Rek. Org.Tic. Ltd.Şti. Yayıncı Sertifika No:11483

SAYFA BELGELER NUMARASI

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları

BU PAZAR SEÇĠM OLSA! Faruk Acar ANDY-AR BĢk.

GÜNEġĠN EN GÜZEL DOĞDUĞU ġehġrden, ADIYAMAN DAN MERHABALAR

Konut Sektörüne BakıĢ

Yunan, İzmir'e üç buçuk mil yaklaştı!..

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

İstanbul un Asırlar Boyu Hemşireliğe Tanıklığı. Prof.Dr.Hediye Arslan 12 Mayıs 2010

ÇANAKKALE SAVAŞININ İSTATİSTİKSEL ANALİZİ

ADEMİ MERKEZİYETÇİLİK

Gazi Ahmet Muhtar Paşa

A N K A R A Ü N İ V E R S İ T E S İ H U K U K F A K Ü L T E S İ PROF. NİHAT ERİM

T.C. ORTA KARADENİZ KALKINMA AJANSI GENEL SEKRETERLİĞİ. YURT ĠÇĠ VE DIġI EĞĠTĠM VE TOPLANTI KATILIMLARI ĠÇĠN GÖREV DÖNÜġ RAPORU

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI

ILKADIM'DA BÜYÜK BALKAN KONGRESI

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, Cilt/Volume 3, Sayı/Number 2, Aralık/December 2014, ss

SELANİK ALMANYA VE FRANSA KONSOLOSLARININ ÖLDÜRÜLMESİ 1876

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BEġERĠ SĠSTEMLER. 5. BÖLÜM GÖÇLERĠN NEDEN VE SONUÇLARI

T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük

A. Sırp İsyanları B. Yunan İsyanları

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

ÖDEV- 4. TÜRK BAYRAĞI VE ĠSTĠKLAL MARġI

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

100. YILINDA BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE BALKANLAR

d-italya nın Akdeniz de hakimiyet kurma isteği

Balkanlar da Nüfus Sayımları ve Kimlik Tartışması. Dr. Erhan Türbedar Dış Politika Analisti

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir?

ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum

KURTULUŞ SAVAŞI ( ) Gülsema Lüyer

Bütün Slav ırkına ve milliyetine mensup unsurlari bir yönetim altında birleştirme ideali. Ruslar bunu sicak denizlere ulasmak için düşündüler.

TEOG Tutarlılık. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V TABLOLAR LİSTESİ... XI ŞEKİLLER LİSTESİ... XIII FOTOGRAFLAR LİSTESİ... XIV KISALTMALAR... XV GİRİŞ...

SAVAŞ, GÖÇ VE SAĞLIK. 18 Mayıs 2015 İstanbul Şeyhmus GÖKALP

7. Yayınlar 7.1 Uluslar arası hakemli dergilerde yayınlanan makaleler (SCI & SSCI & Arts and Humanities)

DÖKÜM VE DÖVME ÜRÜNLERĠ DEĞERLENDĠRME NOTU (MART 2009)

Ege Adaları Lozan da Değil Osmanlı Döneminde Verildi Mustafa Kemal Atatürk ve

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR. BaĢvuru no.29628/09 Hikmet KÖSEOĞLU/TÜRKİYE

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI NARLIDERE YATILI BÖLGE ORTAOKULU TC İNKILAP TARİHİ DERSİ AÇIK UÇLU DENEME SINAVI 1

1891 MANASTIR SALNAMESİNDE MANASTIR VİLAYETİ

Transkript:

ÖZEL EGE LĠSESĠ 100 YILLIK ACI VE MĠRASÇILARI (ĠZMĠR ÖRNEĞĠNDE BALKAN TÜRKLERĠ ) Hazırlayan Öğrenci: Umut Berkay Tetik DanıĢman Öğretmen: Serkan Sezgin ĠZMĠR 2013

PROJENĠN AMACI 1 PROJENĠN ÖZETĠ 2 GĠRĠġ 3 BĠRĠNCĠ BÖLÜM BALKAN SAVAġLARI VE GÖÇ A. RUMELĠ'DEN ĠLK GÖÇLER 4 B. 1877 1878 OSMANLI RUS SAVAġI NDAN BALKAN SAVAġLARI'NA KADAR YAġANAN GÖÇLER 5 C. BALKAN SAVAġLARI NIN BAġLAMASI 6 1. Balkan SavaĢlarının Nedenleri 6 2. SavaĢın BaĢlaması 9 3. SavaĢın Kaybedilmesinin Nedenleri 10 4. Balkan SavaĢlarının Sonuçları ve Etkileri 13 D. BALKAN SAVAġLARI VE SONRASI GÖÇLERĠN NEDENLERĠ 15 1. Sivil Halka Yapılan Mezalimler 15 a) Bulgar Mezalimi 16 b) Yunan Mezalimi 18 c) Sırp ve Karadağ Mezalimi 18 2. Yapılan Mezalimin Sonuçları ve Osmanlı Devleti'ne Etkileri 20 ĠKĠNCĠ BÖLÜM GÖÇMENLERĠN YERLEġTĠRĠLMELERĠ A. GÖÇLERĠN BAġLAMASI VE GÖÇ YOLLARI 20 1. Karayolu Ġle Yapılan Göçler 22 2. Denizyolu Ġle Yapılan Göçler 22 3. Demiryolu Ġle Yapılan Göçler 23 B. GÖÇMENLERĠN OSMANLI DEVLETĠ NDE ĠSKÂNI 24 1. Geçici Ġskân Yerleri 24 2. Kalıcı Ġskân Faaliyetleri ve Ġzmir 25 3. Ġskân Sonrası Muhacirlerelere Yapılan Yardımlar 28

C. GÖÇMENLERĠN KARġILAġTIĞI SORUNLAR 29 1. Sosyal Uyum Sorunları 29 2. Eğitim Sorunları 29 3. Sağlık Sorunları 30 4. Ekonomik Sorunları 31 5. Ġzmire Gelen Göçmenlerin Sorunları 31 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ DÖNEMĠ'NDEKĠ GÖÇLER A. YUNANĠSTAN DAN TÜRKĠYE YE GÖÇLER 33 B. BULGARĠSTAN'DAN TÜRKĠYE YE GÖÇLER 34 C. YUGOSLAVYA DAN TÜRKĠYE YE GÖÇLER 36 C. ROMANYA DAN TÜRKĠYE YE GÖÇLER 37 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM GÜNÜMÜZDE ĠZMĠR'DE YAġAYAN BALKAN TÜRKLERĠ ĠLE YAPILAN RÖPORTAJLAR VE DEĞERLENDĠRMELER A. YAġADIKLARI ACILAR VE SORUNLAR 38 B. SOSYAL YAġAMA UYUM SÜREÇLERĠ 43 C. Ġġ VE MESLEKLERĠ 44 D. EĞĠTĠM DURUMLARI 46 E. DERNEKLEġME FAALĠYETLERĠ 48 SONUÇ 49 YÖNTEM 51 KAYNAKLAR 52 EKLER 54 EK-1 RÖPORTAJLAR 54 EK-2 DÖNEMĠN GAZETELERĠNDE BALKAN TÜRKLERĠ 78 EK-3 FOTOĞRAFLAR 82 EK-4 BALKAN TÜRKLERĠNE AĠT BAZI RESMĠ EVRAKLAR 91 TEġEKKÜRLER 93

PROJENĠN AMACI Tarihi olaylar değerlendirilirken bir bütün olarak incelenmeli ve ele alınmalıdır. Böylece devletlerin tarihi süreçlerini anlamada daha gerçekçi sonuçlar ortaya çıkarılabilecektir. Balkan SavaĢları Osmanlı Devleti nin siyasi tarihinde yaģamsal öneme sahiptir. Ancak bu savaģın doğurduğu toplumsal sonuçlar etkilerini günümüzde de hissettirmektedir. Balkan SavaĢları için, "Osmanlı Ġmparatorluğu nun gerçek sonu" denebilir. Zira Osmanlıların 1912-1913'te yitirdikleri topraklar, devletin merkezî coğrafyasıydı. Osmanlı ya karģı bir araya gelen Balkan Devletleri ile 1912 13 yıllarında yapılan savaģlar, Osmanlı nın Balkanlardan kesin olarak ayrılması ile sonuçlanmıģtır. 1911 yılında 2,3 milyon olan Balkanlardaki Müslüman nüfusunun 600 bini katledilmiģ veya göç yollarında can vermiģ, 600 bin kadarı Anadolu ya ulaģarak iskân edilmiģtir. Balkan Devletleri nin baskı ve zulmüne dayanamayan insanlarımız topraklarını, eģyalarını, evlerini, iģyerlerini yani bütün malvarlıklarını geride bırakarak bin bir güçlük içerisinde Anadolu ya yerleģmek zorunda kalmıģtır. ĠĢte bu noktada amacımız, tamda yüzüncü yılına girdiğimiz bu elim süreci sadece siyasal açıdan değil aynı zamanda toplumsal ve insani açıdan ele almak ve bu süreçte yaģanılanları objektif bir Ģekilde aktarmaktır. Projemizde süreci sadece Balkan SavaĢları ve sonrasında yapılmıģ göçlerle sınırlı tutmamaya çalıģtık. Sonraki süreçte yaģanılan göçleri ve özellikle de bu göçlerin Ġzmir in ekonomik ve sosyal yapısına nasıl bir etkide bulunduğunu o dönemi yaģamıģ kiģilerin torunlarının ağzından ya da yakın tarihimizde Balkanlardan Türkiye ye göç etmiģ olanların birebir ağzından anlatmaya çalıģtık. Balkan SavaĢları nın neden ve sonuçlarını anlamadan meydana gelen bu büyük toplumsal olayın anlaģılabilmesi pek mümkün değildir. Bu nedenle projemizin birinci bölümünde Balkan SavaĢları yer almıģtır. Ġkinci bölümde ise Balkanlar dan yapılan göçlerin nedenleri, iskân faaliyetleri ve göçlerin sonuçları, üçüncü bölümde Cumhuriyet Döneminde Balkan ülkelerinden yapılan göçleri, son bölümde ise Balkan SavaĢları ve sonrasında Ġzmir e yapılmıģ olan göçlerin Ġzmir in sosyo-ekonomik yapısına etkileri, tarihsel ve sosyolojik açıdan ele alınmaya çalıģılmıģtır. Bu bölümde özellikle son dönemde Balkanlardan göç etmiģ kiģilerle birebir görüģülmüģ ve anlattıkları objektif bir biçimde değerlendirilmeye çalıģılmıģtır. Amaç geçmiģi ve suçluları yargılamak değil, o dönemde yaģanılanları farklı bir bakıģ açısıyla ele alabilmektir. 1

PROJENĠN ÖZETĠ Osmanlı Devleti, Avrupa'yla Asya'yı ayıran suların kenarında kurulmuģ, daha sonra da iki kıta üzerindeki yayılmasını bir denge gözeterek gerçekleģtirmiģti. Bir kıtadaki ilerlemeyi mutlaka diğer kıtadaki bir ilerleme izlemiģti. Ġstanbul bu imparatorluğun hem idarî, hem de coğrafî açıdan merkezi konumundaydı. 15. yüzyıl ortalarıyla 16. yüzyılda birçok Rumeli kenti, günümüz Türkiye sinde Anadolu da yer alan birçok Ģehirden çok daha önce Osmanlı egemenliğine girmiģti. Örneğin Manastır'ın Osmanlı toprağı olması, KahramanmaraĢ'ınkinden 130 yıl daha eskidir. Ancak 550 senelik Rumeli bir haftada kaybedildi. Balkan SavaĢları için, "Osmanlı Ġmparatorluğu'nun gerçek sonu" denebilir. Zira bu topraklar Osmanlı Devleti nin kalbi durumundaydı. 1913 yılı sonunda Edirne'ye kadar çekilmiģ bu devlete "Osmanlı Ġmparatorluğu" denemezdi. Kosova'lar, Üsküp'ler, Varna'lar uzaklarda kalmıģtı. ParçalanmıĢ bir devlet, yüz binlerce göçmen ve göğüslenmesi gereken çok büyük zorluklar. Balkan SavaĢları'nın getirdiği acılar ve sosyal dokuda yarattığı tahribat hiç geçmeyecekti. Bu süreçte yüz binlerce Türk baskılar nedeniyle Anadolu ya göç etmek durumunda kalmıģtı. Balkanlar daki TürksüzleĢtirme/MüslümansızlaĢtırma süreci 20. yüzyılın sonlarına kadar devam etti. Geçtiğimiz yüzyılda Türklerin süreç içerisinde göç ettiği önemli kentlerden biri de Ġzmir di. Ġzmir hem coğrafi konumu itibariyle hem de kozmopolit yapısıyla göçmenlerin yerleģtirilebilecekleri önemli kentlerin baģında gelmekteydi. Yurtlarından kaçarcasına Anadolu ya, özellikle de Ġzmir e doğru yola çıkan bu insanlar buraya orada gördükleri tüm güzellikleri de getirmiģlerdir. Tarıma, zanaata, kültür ve sanata yeni bir bakıģ açısı gelmiģtir. Balkanlarda topraklarını kaybetmenin acısını taģıyanlar Ġzmir e yerleģmiģ ve burayı yurtları olarak görmüģlerdir. Geldikleri topraklarda maruz kaldıkları onca zûlüm ve acıya rağmen, neģ eli, hayatı dolu dolu yaģamayı seven insanlar olarak göze çarpmıģlar ve bu sempatik halleriyle sevilmiģlerdir. 2

GĠRĠġ Göç ve bunun sonucunda gerçekleģen iskân yani yerleģtirme, devletlerin tarihini etkileyen önemli bir tarihi ve sosyal olgudur. Bu bağlamda göç ve muhacir meseleleri de Türkiye'nin son üç yüz yıllık tarihinde önemli bir yere sahiptir. Göç olgusu sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasî boyutlarıyla toplum yapısını da değiģtiren nüfus hareketleridir. 1 Ġskân ise sakin kılma, oturtma, ev sahibi etme, yerleģtirme faaliyetleridir. 2 Ġmparatorlukların dağılması ve yıkılması gibi durumlar bu geliģmelerin yaģanmasının en önemli nedenidir. Bu bağlamda Osmanlı tarihinde Balkan coğrafyasında meydana gelen geliģmeler oldukça önemli bir yer tutar. Balkanlar'ı TürksüzleĢtirme/MüslümansızlaĢtırma süreci, 1877 78 Osmanlı-Rus savaģıyla (93 Harbi) baģlamıģ, buralarda kurulan yeni devletlerin çabalarıyla savaģtan sonra da devam etmiģti. 1876 1895 arasında sayıları bir milyonun üzerinde Müslüman, devletin terk ettiği topraklardan göç etmek zorunda kalmıģtı. Balkan SavaĢları da giderek daha da küçülen imparatorluğa son darbeyi vurmuģtu. Bir yılı aģkın süren bu savaģ döneminde ölen on binlerce askerin dıģında, bu topraklarda yaģayan yüz binlerce Müslüman da büyük acılar çekerek, büyük kayıplar vererek Anadolu ya göç etmek zorunda kalmıģtı. 93 Harbi gibi Balkan SavaĢı da isteyerek, hazırlanarak değil, zorla, kaçarak yapılan bir göçü baģlattı. SavaĢ baģladığında Osmanlı Ġmparatorluğu bir Balkan devletiydi. Ancak 550 senelik Rumeli bir haftada kaybedildi. Bu topraklarda 4 milyondan fazla insan yaģıyordu. Bunların neredeyse bir milyonu, evlerini, yurtlarını terk etti. Yarısından fazlasını Türk-Müslüman göçmenler oluģturuyordu. Yalnızca 1912 Kasım'ından 1913 ortasına kadar Anadolu'ya Trakya'dan 200 bin, Makedonya'dan da 240 bin olmak üzere toplam 440 bin göçmen geldi. Sadece bu süreçte yaklaģık 600 bin kiģinin Anadolu ya göç ettiği tahmin edilmektedir. 1923 Türk-Yunan mübadelesi ve sonrasında meydana gelen göçler düģünüldüğünde bu rakam inanılmaz boyutlara ulaģmıģtır. Balkan göçmenlerinin talihsizliği, nefes almaya zaman kalmadan 1. Dünya SavaĢı'nın baģlamasıydı. 93 muhacirlerinin durumu çok acıydı ama hiç değilse devlet onları iskân etmek için zaman bulabilmiģti. Balkan muhacirleri Rum ve Bulgarların boģaltmıģ oldukları köylere yerleģtirildiler. Batı Anadolu (Ġzmir ve çevresinde) dıģında Sivas, Halep ve Ankara gibi yerlere de iskân ettirilenler oldu. Göçmenler pek çok sorunla karģılaģtılar, bazı yerlerde yerli halkla uyum sağlamakta güçlük çektiler. Öyle ki, Türkiye Cumhuriyeti kurulup, Yunanistan'dan mübadele yoluyla yine önemli bir Müslüman kitlesi Anadolu'ya vardığında, 1912 göçmenlerinden hâlâ yersiz yurtsuz olanlar vardı. Bu nedenle 1924'de kurulan Mübadele, Ġskân ve Ġmar 1 Fahriye Emgili, Tarsus ta Girit Göçmenleri ( 1897-1912), www.ankara.edu.tr/kütüphane /TarihArastirmalari_2006_c25_s39/11_ 2 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, DoğuĢ Ltd.ġti. Ankara 1970, s.539. 3

Bakanlığı'na yalnız 1923 Yunanistan göçmenlerinin değil, 1912'den itibaren tüm göçmenlerin yerleģtirilmesi görevi verilmiģti. Balkan Devletlerinin Balkanlar ı TürksüzleĢtirme ve MüslümansızlaĢtırma politikası 20. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiģtir.1950 lerde ve sonrasında, özellikle de 1989 yılından itibaren Bulgaristan dan çok sayıda Türk, Anadolu ya ve bu Ģehirler içerisinde önemli bir yere sahip olan Ġzmir e göç etmek durumunda kalmıģtır. BĠRĠNCĠ BÖLÜM BALKAN SAVAġLARI VE GÖÇ A. RUMELĠ DEN ĠLK GÖÇLER Osmanlı Devleti nin Rumeli ile baģlayıp Viyana önlerine kadar devam eden fetih süreci Viyana kuģatması ile sona ermiģtir. Burada yaģanılan baģarısızlık bir dönemin de sonu olmuģtur. Osmanlı Devleti nin ilk olarak muhacir meselesi ile tanıģması da bu kuģatma sonrasında gerçekleģmiģtir.16 yıl süren Kutsal Ġttifak SavaĢları neticesinde Balkanlardaki önemli Osmanlı Ģehirleri büyük zararlar görmüģ burada yaģayan halk da muhacir konumuna düģmüģtü. Bunlar arasında ön plana çıkan yerlerin baģında Üsküp gelmektedir. Avusturyalıların Ģehri yakmasıyla 1689 da Üsküp te yaģayan halkın büyük kısmı muhacir konumuna düģmüģtür. Ġstanbul a ulaģabilenlerse burada Üsküp mahallesini kurmuģlardır. 3 Osmanlı nın Avrupa dan geri çekilmesiyle göç süreci hızlanmıģtı.1774 de Kırım ın kaybedilmesiyle baģlayan ve 1800 lere kadar devam eden süreçte 500.000 e yakın insanın Anadolu ve Rumeli nin muhtelif yerlerine göç etmesiyle sonuçlanmıģtı. 4 Fransız Ġhtilali nden sonra geliģen milliyetçilik hareketleri neticesinde Sırp, Hırvat, Rum ve Bulgarların Türklere ve Müslümanlara yaptıkları mezalim neticesinde 1806 1812 yılları arasında 200.000 e yakın Müslüman yerlerinden ayrılmak durumunda kalmıģtır. 1828 1829 Osmanlı Rus SavaĢı sırasında da Rusların kasaba ve köyleri talan etmesi nedeniyle Güney Trakya Türkleri yurtlarını bırakarak Ġstanbul a kaçmak zorunda kalmıģtır. 5 19. yy. sonlarında artarak devam eden göç hareketleri özellikle Kırım SavaĢı ndan sonra 1856 1865 yılları arasında yaklaģık iki milyondan fazla göçmenin göç etmesi, Osmanlı Devleti nin yaģadığı zorlukları anlamamız için oldukça önemlidir. 3 H. Yıldırım Ağanoğlu, Osmanlı dan Cumhuriyet e Balkanlar ın Makûs Talihi Göç, Kum Saati Tarih Dizisi, Ġstanbul 2001.s.31. 4 Yusuf Halaçoğlu, XVIII. Yüzyılda Osmanlı Ġmparatorluğu nun Ġskân Siyaseti ve AĢiretlerin Ġskânı, Ankara 1988,s.3. 5 H. Y. Ağanoğlu, a.g.e., s. 33. 4

B. 1877 1878 OSMANLI RUS SAVAġI NDAN BALKAN SAVAġLARINA KADAR YAġANAN GÖÇLER Türk göç tarihinin en önemli halkalarından birini 1877 1878 Osmanlı Rus SavaĢı ndan sonraki göçler oluģturur. 1877 1878 Osmanlı Rus SavaĢı ndan sonra göç etmek zorunda kalan muhacir miktarı hakkında kesin bir sayı vermek biraz zordur. Günün gerektirdiği Ģartlardan dolayı hiç kimsenin yoldaki muhacirleri sayma imkânı yoktu. Bu sayı ancak kesin bir yerleģim sağlandıktan sonra net olarak belirlenebilirdi. Avrupa ve Osmanlı kaynaklarında açıklanan tahmini muhacir sayısı 1.250.000 ile 1.253.500 arasında değiģmektedir. 6 1878 baharı ile 1879 sonu arasında yerlerini değiģtirenlerin sayısının 1.300.000 i aģtığı tahmin edilmektedir. Göçler Rumeli nin etnografik yapısını da değiģtirmiģtir. Göçlerin bir kısmı karayolu ile gerçekleģtirilmiģtir. YaklaĢık 25.000 kiģi hayvanları ve eģyaları ile birlikte Balkanlar üzerinden Kırkkilise ve Çorlu taraflarına sevk edildi. EĢyası ve hayvanı olmayanlar ise Varna dan denizyolu ile Ġzmit ve Mudanya ya sevk edildiler. Trenler ihtiyaca cevap veremediği için ek seferler konulmuģtur. Çorlu Ġstasyonu nun da 100.000 kiģinin biriktiği belirtilmektedir. 7 SavaĢ öncesi Tuna ve Edirne vilayetlerinde yaģayan Müslüman nüfus toplam 1.500.000 civarındaydı. 1877 1878 Osmanlı Rus SavaĢı sırasında savaģ ve katliamlar nedeniyle 515.000 kiģi Osmanlı topraklarına yerleģtirilmiģtir. Bunlardan bir kısmı eski topraklarına geri dönmüģtür. SavaĢ sırasında 261.937 kiģi yani eski nüfusun % 17 si katledilmiģ ya da sürgünler esnasında ölmüģtür. 8 Berlin AntlaĢması ndan sonra Avusturya-Macaristan ın iģgaline bırakılan Bosna Hersek te Müslüman BoĢnaklar çeģitli zulümler nedeniyle Osmanlı Devleti ne göç etmiģtir. 1882-1900 tarihleri arasında 120.000 kadar BoĢnak, anavatan olarak gördüğü Osmanlı Devleti ne göç etmiģtir. Balkan SavaĢı öncesinde Sırbistan dan da göç edenler olmuģtur. Osmanlı Devleti göçmenlerin emlak ve arazileri için Sırbistan dan tazminat talep etmeyi kararlaģtırmıģtır. Balkan SavaĢı ndan önceki göçlerin önemli bir kısmı da Girit Adası ndan gerçekleģtirilmiģtir. 21 Kasım 1898 de Batılı Devletlerin baskısıyla Girit te özerk bir yönetim dönemi baģlamıģtır. Güvenliği kalmayan halk adadan göç etmeye baģlamıģtır. 1913 yılına kadar yaklaģık 20.000 civarında muhacir Ġzmir e yerleģmiģtir. 9 6 Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, çev. Bilge Umar, Ġnkılâp Yayınevi, Ġstanbul 1998, s. 104 105. N. Ġpek, Rumeli den Anadolu ya Türk Göçleri adlı eserinde 1877 1879 yılları arasında 1.230.000 in üzerinde göç edenlerin olduğunu belirtmiģtir. Bu tarihten sonra da göçler devam etmiģtir. (Bkz. N. Ġpek, a.g.e., s. 41) 7 ĠPEK, Nedim, Mübadele ve Samsun, T.T.K. Basımevi, Ankara 2000.s.33 35. 8 H.Y. Ağanoğlu, a.g.e., s. 35. 9 H.Y. Ağanoğlu, a.g.e., s. 40. 5

Bu bilgilerden de anlaģıldığı gibi Balkan SavaĢları öncesinde Balkan uluslarının koruyuculuğu misyonuna soyunan Rusya ile Osmanlı arasında gerçekleģen savaģlar neticesinde önemli ölçüde nüfus hareketliliği yaģanmıģ ve Balkan Türkleri yurtlarından ayrılmak zorunda kalmıģlardır. Bu süreçte Türkler büyük zulümler ve iģkenceler görmüģlerdir. Dikkati çeken bir baģka nokta da göçlerin yapıldığı önemli yerlerden birinin de Ġzmir olmasıdır.20.000 civarında muhacir azımsanmayacak bir rakamdır. C. BALKAN SAVAġLARI NIN BAġLAMASI 1. Balkan SavaĢları nın Nedenleri Balkan SavaĢları'nın sebebini Ayastefanos AntlaĢması'na kadar götürmek mümkündür. Bu antlaģmayla Bulgaristan'ın sınırları içine Makedonya'nın da katılması ve Sırbistan'ın bağımsızlığını alması, bağımsız Sırbistan'ın ilk günden itibaren topraklarını devamlı geniģletmeye çalıģması, Berlin AntlaĢması'nın Bulgaristan'da yarattığı hayal kırıklığı ve nihayet Yunanistan'ın Osmanlı Devleti aleyhine toprak kazanmak gayesi bu savaģların sebepleri olarak görülebilir. Ayrıca bunlara Rusya'nın Balkan Slavları üzerindeki kıģkırtmalarını da eklemek mümkündür. Balkanlar ın önemli bir kesimini oluģturan Slavlarda tarih ve milliyetçilik Ģuurunun uyanmasını sağladılar. 10 Slav birliği düģüncesi daha çok Sırbistan da ve Yunanistan da okuyan Bulgar aydınlarında vardı. Slav ulusalcılığı Sırp ve Karadağ ihtilalleriyle baģlar ve Bulgar bağımsızlığıyla biter. 11 Balkanlarda bir takım yeni milli devletler kurulduğu halde Makedonya nın Osmanlı yönetimine bırakılması sebepsiz değildi. Makedonya; eski Selanik, Manastır merkezi, Serfice sancakları ve Kosova ilinin Üsküp sancağını kapsamaktaydı. Irk, dil ve milliyet ayrılıkları olan bu bölge halkını birbirinden ayırmak imkânsızdı. Belki de bu yüzden Balkanlardan yeni milli devletler kurulduğu halde, Makedonya nın Osmanlı Devleti yönetiminde bırakılmasına göz yumulmuģtu. Çünkü ırk, din ve milliyet ayrılıkları olan bu bölge halkını Türkler, Rumlar, Bulgarlar, Sırplar, Ulahlar, Arnavutlar ve Yahudiler teģkil ediyordu. 10 Haluk Harun Duman, Öncesi ve Sonrasıyla Balkan SavaĢları, 650. Yıl Sempozyumu, Türklerin Rumeli ye Çıkışının 650. Yıldönümü, Rumeli Türkleri Kültür ve DayanıĢma Derneği Yayını, Ġstanbul 2002, s. 195. 11 Ġlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, Alkım Yayınları, Ġstanbul 2005, s. 73-75. 6

1905 yılında Makedonya vilayetlerindeki nüfus dağılıģı aģağıdaki tablo gibidir. Tablo 1: Makedonya daki Nüfus Dağılımı 12 Selanik Vilayeti Manastır Vilayeti Kosova Vilayeti Ġslam 485.555 260.418 752.536 Rum 323.227 291.238 13.452 Bulgar 217.117 188.412 170.005 Ulah ve Sırp - 30.116 169.601 Toplam 1.025.899 770.184 1.105.594 Ġstatistikî bilgiden de anlaģıldığı gibi Makedonya da nüfus ağırlıklı olarak Müslümanlardan oluģmaktadır. Makedonya daki çalkantılar daha 19. yüzyıl sonlarında zirveye çıkmıģ ve Osmanlı Devleti ni epeyce uğraģtırmıģtı. Burada en büyük etken Bulgar çeteleri, kilise adamları ve Bulgar, Sırp ve Rum okullarının yetiģtirmiģ olduğu milliyetçi öğretmenlerdir. Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan Osmanlı Devleti nin mirasından pay alabilmek için çabalamıģlardır. Bulgarlar Makedonya da nüfusun büyük çoğunluğunun kendilerinde olduğunu, uydurma istatistikler göstererek, çeģitli dillerde kitaplar ve broģürler yayınlayıp; Osmanlı Hükümeti tarafından maruz bırakıldıkları zulümler konusunda Avrupa da heyecan uyandırmaya çalıģmıģlardır. 13 Böylece Osmanlı devleti, Avrupa karģısında bir kez daha zor duruma düģürülmüģtür. Türkler zalim ve vahģi, Bulgarlar ise mazlum ve kahredilmiģ bir halde lanse edilmiģtir. Makedonya meselesi yüz yıldan beri Balkanlardaki barıģı tehdit eden önemli bir olay olmuģtur. Balkan Devletlerinin her biri Makedonya da nüfusun çoğunluğunun kendilerinde olduğunu öne sürmüģlerdir. Bu nedenle Makedonya yı aralarında bölüģmeleri ve anlaģmaları mümkün olmamıģtır. Bu süreçte özellikle Rusya, Ġngiltere ve Fransa gibi Avrupalı devletler Avusturya nın Makedonya yı da nüfuzu altına alarak büyümesine karģıydı. Onlar bu toprakların Balkan Devletleri arasında paylaģılmasını istiyordu. Böylece Balkan SavaĢlarının çıkıģı da teģvik edilmiģ oluyordu. Balkan Harbi, meģrutiyetten sonra gerek iç, gerekse dıģ politikada yapılan ağır hataların devamından kaynaklanmıģtır. Bulgaristan bu harbe daha II. Abdülhamit devrinde hazırlanmaya baģlamıģtı. Aslında 1909 senesinde II. Abdülhamit de, bir Bulgar taarruzu olduğu takdirde hemen harbe girmek niyetindeydi. Çünkü bu Ģekilde hareket etmekle, Bulgarların diğer Balkan devletleriyle birleģmelerini mani olacağını düģünüyordu. Zaten bu sıralarda Yunan Hükümeti de Bulgarlarla anlaģamadığından, Osmanlı Devleti bünyesinde uygun görülen yerlerde birkaç konsolosluk açmasına müsaade edilmesi hâlinde, Osmanlı-Bulgar savaģında Osmanlı Devleti'ne yardım etmeyi teklif etmiģti. Ġttihat ve Terakki 12 Ahmet Halaçoğlu, Balkan Harbi Sırasında Rumeli den Türk Göçleri (1912 1913), Ankara 1995, s. 9. 13 Mahmut Muhtar PaĢa, Fazlı Necip, Rumeli yi Neden Kaybettik, 1.baskı, Örgün yay., Ġstanbul, 2007,s.250. 7

Hükümeti bu teklifi değerlendirmediği gibi, Makedonya'daki anlaģmazlıkları gidermek amacıyla, bir "Kilise Kanunu" çıkarmıģtır (3 Temmuz 1910). Böylece çıkarılan bu kilise kanunu ile Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan arasındaki anlaģmazlık giderilmiģ, Balkan Devletleri'nin Osmanlı Devleti aleyhinde birleģmelerine yol açılmıģtır 14. Böylece de o güne kadar Balkan Devletleri arasında kanlı bıçaklı kavganın en önemli sorunu ortadan kalkmıģ ve yeni yönetim bilmeden kendi elleriyle Balkan Devletlerinin anlaģabilmeleri için uygun bir ortam yaratmıģtı. Kiliseler Kanunu ile Ortodoks cemaatine bağlı dinî bir kuruluģ, o yerde hangi unsur nüfus bakımından çoğunlukta bulunuyorsa ona bağlı olacaktı. Sultan ReĢat bu kanun ile Hıristiyan unsurlar arasında süregelen anlaģmazlıkları ortadan kaldırmak istediklerini açıklamıģtır. Bu haberi duyduğunda Abdülhamit in hayreti büyük olmuģtu. PadiĢahın sürgünde bulunduğu Selanik te onun muhafız komutanı olan Kurmay Yarbay Fethi (Okyar) Bey, anılarında Ģunları yazar: Abdülhamit başını iki eli arasına alarak, eyvah! Şimdi Yunanlılarla Bulgarların elele vererek üzerimize çullanmalarını bekleyin. Ben bu birleşmeye otuz sene bin bir bahane ve sebeple mani olmuştum, demiģti. 15 Balkan Devletlerinin birleģmelerindeki en büyük engeli, hem de en kritik bir zamanda ortadan kaldırmaları büyük hata olmuģtu. Bulgar-Sırp, Bulgar- Yunan gizli anlaģmalarından ne o sırada iģ baģında bulunan Sait PaĢa Hükümeti, ne de bu iģler olup bittikten sonra bu devletlerarasında baģlayan askeri görüģmeler sırasında iktidarı devralan Gazi Ahmet Muhtar PaĢa Hükümeti bir haber alabilmiģti. Balkan gizli antlaģmalarının yapılmasından iki ay sonra Sadrazam Sait PaĢa, tüm Balkan Devletleri için meclis kürsüsünden : Balkan hükümetleriyle ilişkilerimiz en iyi şekilde yürümektedir. demiģtir. Yunanistan için: Mösyö Venizelos, iyi bir devlet adamı olarak, bir savaştan çok bir barış aramakta ve bu uğurda gayret göstermektedir. diye devam etmiģtir. Hükümetin gafleti yanında, bazı etkili çevrelerin söylemleri de savaģa hazırlıksız yakalanmak için sebep teģkil etmiģtir. Örneğin Adalet Bakanlığı nın hukuk müģavirliğini yapan Avusturyalı Kont Ostrorog, Osmanlı yetkililerine görüģlerini Ģöyle dayatıyordu: Balkan Devletleri Türkiye ye saldıramazlar. Zira Avrupalılar buna izin vermeyeceklerdir. Çünkü Avrupa Devletleri kendilerini ilgilendiren iç meselelerle daha çok meşguldürler 16 14 a.g.e.,s.252. 15 Ġbrahim Artuç, Balkan Savaşı, KastaĢ Yayıncılık, Ġstanbul 1988, s. 71. 16 Vahdettin Engin, Balkan SavaĢları, Popüler Tarih Dergisi, S.50 (Ekim 2004),s.31. 8

ĠĢte böyle bir ortamda Balkan devletleri aralarında siyasi ittifak yapmaya giriģtiler ve Balkan SavaĢları nın ortaya çıkmasını sağlayan ortam oluģtu. Muhtemel bir savaģta Osmanlı Devleti nin yenileceğine hiçbir ülke ihtimal vermiyordu. Fakat Türkler adına korkulan oldu. Osmanlı Devleti nin Ġtalya ile savaģ içinde olması, Balkan devletlerini, Makedonya yı ele geçirmek için yeni çabalarına zemin hazırladı ve bu çabaların sonucu olarak da Balkan savaģları patlak verdi. Osmanlı bu savaģta büyük bir hezimet yaģadı. SavaĢın çıkıģ nedenlerini Balkan devletleri açısından değerlendirirsek: 1- Karadağlılar, daha fazla geniģlemek arzusuyla Sancak ve Arnavutluk'ta büyümek istiyordu. 2- Yunanlılar, büyük idealleri olan Adriyatik'ten Ġstanbul'u içine alacak bir Ģark imparatorluğu kurma sevdasındaydı ve harp öncesi hedefleri ise Makedonya kısmını almaktı. 3- Sırplar, eski Sırbistan topraklarını ihya etmeyi düģünüyorlardı ve harp öncesi hedefleri ise Kosova ve Makedonya'yı almaktı. 4- Bulgarlar ise kendilerini Balkanlarda yaģayan bütün milletlerin özünü teģkil ettikleri inancıyla, Balkanlarda dinî ve siyasî bir birlik kurmak azmindeydiler. Harp öncesi hedefleri ise Trakya ve Bulgarlarla meskûn Makedonya kısmını almaktı. Balkan devletçiklerinin büyüme isteğinin ardında yatan sebep siyasi olduğu kadar ekonomiktir. Balkanlarda halkın büyük ekonomik sıkıntılar yaģaması Balkan ülkelerindeki siyasi partilerin bu durumdan yararlanıp savaģı teģvik etmelerini kolaylaģtırmıģtır. 2. SavaĢın BaĢlaması Ġlk olarak 8 Ekim 1912'de Karadağ, Osmanlı Devleti'ne savaģ ilân etti. Bunun ardından diğer Balkan Devletleri 13 Ekim 1912'de Rumeli ye özerklik verilmesini ve illerin millî nüfuslara göre ayrılmasını, Rumeli'de yapılacak olan ıslahatın, büyük devletlerle birlikte kendi kontrolleri altında yapılmasını Osmanlı Devleti'nden ağır bir nota ile istediler. Osmanlı Devleti, bu notayı Balkan Devletleri ile olan münasebetini kesmekle cevaplandırdı. 17 Balkan Ġttifakı, büyük devletleri bir emrivaki karģısında bırakmak ve beklenen teģebbüslerini boģa çıkarmak için savaģı baģlatmayı Karadağ a bırakmıģ ve onu ileri sürmüģtü. Aslında baģlangıçta büyük devletlerce Balkanlarda bir savaģı önleyecek tedbirlerin alınması mümkün olabilirdi. Ancak Avrupa Devletlerinin hiç biri görünüģte Balkanlarda bir savaģı arzu etmemelerine rağmen, politikaları gereğince, Balkan buhranını önleyecek yerde, menfaatlerini koruma yoluna gitmeleri, yani siyasî hesap ve düģüncelerin insanlık idealine 17 Pars Tuğlacı, Bulgaristan ve Türk Bulgar İlişkileri, Ġstanbul 1984, Cem Yayınevi, s. 105 106. 9

galip gelmesi bu savaģın çıkmasına yol açan en büyük etkenlerden birisiydi. 18 8 Ekimde Balkan Devletleri nin en küçüğü Karadağlıların savaģ ilanıyla birden yükselen tansiyon, diğerlerinin ona katılmayıģı nedeniyle biraz düģtüğü sırada, gerilimi daha da azaltan ve barıģ konusunda yeni ümitler uyandıran bir olay oldu. Avusturya, Rusya, Ġngiltere, Fransa, Almanya devletleri tarafından dört Balkan Devletine ve Osmanlı imparatorluğuna 10 Ekim 1912'de aģağıdaki nota verildi: 1. Büyük Devletler, barışı bozacak her davranışın karşısındadırlar. Eğer her şeye rağmen Balkan ülkeleriyle Osmanlı İmparatorluğu arasında savaş çıkarsa, Büyük Devletler savaştan sonra Osmanlı Devleti nin Avrupa topraklarının statüsünde hiç bir değişikliği kabul etmeyeceklerdir. Bu durum Avrupalı Devletlerin Osmanlının savaģı kaybetme ihtimalini göz önünde bulundurmadıklarının göstergesidir. Gazi Ahmet Muhtar PaĢa Hükümetinin yüreğine biraz su serpilmiģti. Rusya'nın da içlerinde bulunduğu Büyük Devletler bir savaģ istemiyorlardı. Büyük Devletlerin notasının Bâb-ı Âlî ye verilmesinden üç gün sonra, bu sefer Balkan Devletleri nin ortak notası geldi. Artık bu üç Balkan Devleti nin ve Karadağlıların anlaģmıģ bulundukları ve birlikte savaģa karar vermiģ olduklarına Ģüphe yoktu. Üç gün önce Büyük Devletlerin aynı konudaki notasından sonra Balkan Devletleri nin bu çıkıģının baģka bir açıklaması da yoktur. Zaten notada ileri sürdükleri de, bir anlaģma yolu aramaktan çok, savaģ için bahane yaratmak istediklerini gösteriyordu. Bâb-ı Âlî yavaģ yavaģ iģin ciddiyetinin farkına varmaya baģlamıģtı. Büyük Devletlerin savaģa engel olmalarının beklentisi, Balkan Devletleri korkarlar, kıģ yaklaģtı böyle bir mevsimde savaģ olmaz düģünceleri, bir yanılgıdan baģka bir Ģey değildi. Ertesi gün Bâb-ı Âlî Hükümeti bu notalara cevap bile vermeye gerek görmeyecek ve Sofya ile Belgrat taki elçilerini geriye çağırarak 15 Ekim 1912 gününden itibaren Bulgar ve Sırp Devletleriyle resmi iliģkilerini kesecekti. 16 Ekim de de Yunanistan la resmi iliģkiler kesildi. 19 17 Ekim 1912 günü Bulgaristan ve Sırbistan, 19 Ekim 1912 günü de Yunanistan savaģa katıldı. Bunun üzerine Osmanlı Devleti de, adı geçen devletlere ayrı ayrı savaģ ilân etti. Osmanlı Devleti'nin savaģa karar veriģinde, Ekim 1912'lerde Ġstanbul ve taģrada cereyan eden "Harp mitinglerinin de etkili olduğu söylenmektedir. 20 3. SavaĢın Kaybedilmesinin Nedenleri Osmanlı Devleti savaģa çok büyük imkânsızlıklar içinde girdi. Ekonomik durumu oldukça kötüydü. Özellikle ordunun ulaģım ve ikmali çok kötüydü. O dönemde yollar az, kara 18 Talat PaĢa, Hatıralarım ve Müdafaam, Kaynak yay., Ġstanbul, 2006, s. 28. 19 Ġ ARTUÇ, Ġbrahim, Balkan SavaĢı, KastaĢ Yayıncılık, Ġstanbul 1988,s.86 88. 20 A. Halaçoğlu, a.g.e., s. 15. 10

ulaģtırma araçları ise at, eģek, manda, öküz gibi canlılara ve onların sürüklediği kağnı ve arabalara dayanıyordu. Asıl yük Anadolu dan Ġstanbul a buradan da Selanik ve Manastır a uzanan demiryoluna kalıyordu. Ege Denizi, Ġtalyan donanması yüzünden kullanılamıyordu. 15 Ekimde Ġtalya ile barıģ yapılmıģtı. BarıĢ antlaģmasından sonra Balkan SavaĢı baģlamıģ ve bu sefer Yunan donanması Ege ye hâkim olduğundan, Ege yine Osmanlı deniz ulaģtırmasına kapalı kalmıģtı. Seferberliğin ilanından 16 gün gibi kısa bir süre sonra savaģ baģladı. Bu kadar kısa bir zaman içerisinde çok sayıda askeri silâhaltına alınması, araç ve gereçlerin tamamlanması, birliklerin sefer görev yerlerine gitmeleri oldukça zordu. SavaĢın ilk gününden itibaren askerin yiyecek ve beslenme sıkıntısının yanı sıra, ordunun politikaya girmesi komutanlar arasında ikiliğin doğmasına sebep olmuģtu. Kırıkkale ve Lüleburgaz SavaĢlarında yaģanılanlar aslında bu durumu oldukça iyi özetlemektedir. Paris Matin gazetesinin muhabiri Stephane Lauzanne, Kırklareli yenilgisi için Ģöyle yazıyordu: Dışişleri Bakanı nın evinde akşam yemeğine davetliydim. Bakanın rengi sararmış, yüzü asılmıştı. Üzgün bir sesle : -Tarihimizde şimdiye kadar misli görülmemiş bir olay meydana geldi. Yenilmemişler, Ordumuz Kırkkilise yi terk etmiş, korkmuş ve kaçmış. Ordumuzda birçok Rum ve Bulgar erleri var. Hâlbuki subay pek az. Bir de ordu siyasetle gereğinden fazla uğraşıyor. Bu itiraf felaketin nedenini kısmen yansıtıyordu 21. Yenilgiyi özetleyen bir baģka anekdotta; Yorgun, çamurlara bulanmıģ ve soğuktan donan askerler komutanların emrine uyarak Lüleburgaz hattında durdu. Gerçekte kabahat erlerde ve küçük komuta kademelerinde değil seferberlikte geç kalan yüksek komuta kademelerindeydi. Komutanlar arasında yaģanan Lüleburgaz Çorlu hattı çekiģmesi zaman kaybına neden oldu. 28 Ekim de baģlayan savaģta her iki tarafta ağır kayıplar verdi. 30 31 Ekim de baģlayan geri çekilme yine karıģıklığa yol açtı. Bu panik ve bozgun karģısında haber alamaz ve emir veremez duruma gelen komutanlar çaresiz hale geldi. Yarbay Hafız Hakkı Bey gibi bu savaģa katılan bir baģka yazar, Kurmay YüzbaĢı Nihat Bey, Balkan Harbi'nde Çatalca Muharebeleri adlı eserinde, o feci bozgun için şunları yazmaktadır: Doğu Ordusu, gerçekte ve daha 30 Ekim saat 10.30'da bir avuç aç, cephanesiz, perişan bir topluluktan ibaretti. Pınarhisar-Vize dolaylarındaki ordu denen acayip kalabalık ise, durdurulması imkânsız bir surette çözülmüştü. Bu vaziyeti düzeltecek, lehe değiştirecek bir şekilde ağırlığını koyabilecek bir yedek kuvvet de ortada yoktu. Lüleburgaz istasyonunda düşmana çok miktarda erzak ve cephane terk edilmişken, ordunun felaketine erzaksızlık ve cephanesizlik özellikle etkili oldu. Başlayan yağmurlar ise felaketi tamamladı. Ordu bir sürü haline geldi. Çok miktarda malzeme, top ve gereç araziye serpilip kaldı. Doğu Ordusu, ciddi hiçbir düşman baskınına uğramadan keşifsizlik, bilgisizlik yüzünden, hiç bitmeyen 'geliyor, 21 Stephane Lausanne, Balkan Acıları, KastaĢ Yayınları, Ġstanbul 1990, s. 34. 11

gidiyor' havadisleri arasında bocaladı ve nihayet büsbütün dağıldı. Bulgarlara gelince, muharebe baştan sona kadar onlar tarafından da başarı ile idare edilememiş ve duruma hâkim olunamayarak rastgele bir çatışma sürdürülmüştü. 22 Balkan SavaĢlarının kaybedilmesindeki en önemli faktörlerden bir tanesi de ordunun ulaģım ve haberleģme konusunda yaģadığı sıkıntılardı. Türk ordusunun savaģın baģlamasına birkaç gün kala bile düģman ordusunun durumu ile ilgili hiçbir bilgisinin olmaması savaģ öncesi önemli istihbarat eksikliğidir. Bulgar ordusu ile ilgili bilgiler ancak yabancı basının verdiği bilgiyle sınırlı olup kesin bir strateji oluģturacak nitelikte değildi. Bulgar ordusunun toplanma merkezi, taksim ve tevzii ile savaģ düzeni hakkında hiçbir bilgi tam olarak mevcut değildi. Kolordular birbiriyle haberleģemiyordu. Telefonlar çalıģmıyordu. Kırkkilise bozgunu, tarihimizde benzeri görülmemiģ bir olay oldu. Birliklerimiz burada yenilmemiģler, paniğe kapılarak kaçmıģlardır. Burayı 3.kolordu Mahmut Muhtar PaĢa komutasında savundu. Mahmut Muhtar PaĢa nın birlikleri kuzey sınırını dağlık yamaçlarında dört kol halinde inen 3. Bulgar ordusuyla savaģmıģlardır.fakat Türk ordusu Bulgar ordusu ile ilgili net bir bilgiye sahip değildi ne yazık ki. Telgraf ve telefon hizmetlerinin iyi iģlememesinden dolayı Osmanlı birlikleri arasındaki bağlantı yetersizdi ve birbirlerinin hareketleri hakkında tam bir bilgiye sahip değillerdi. Sonuçta Osmanlı Devleti'nin askerî durumu birkaç hafta içinde ancak facia olarak nitelendirilebilecek bir hâle gelmiģ, hemen hemen bütün Rumeli Bulgarların eline geçmiģti. Osmanlı Devleti'nin bu çaresiz durumu karģısında Ahmet Muhtar PaĢa sadaretten çekildi ve yerine 29 Ekim 1912'de Kâmil PaĢa görevi devraldı. 17 Aralık 1912'de Londra Konferansı toplantılarına baģladı. Osmanlı Devleti ile Balkan Devletleri arasındaki barıģ görüģmeleri, Avrupalı Devletlerin nezdinde yapıldı. BarıĢ Konferansı çok uzun süre devam etmesine rağmen, Arnavutluk, Ege Adaları ve Edirne'nin bırakılmak istenmemesi yüzünden dağıldı. Bu sırada savaģan devletlerin murahhasları yapılacak barıģın esaslarını tespit ettikleri anda Ġstanbul'da bir hükümet darbesi meydana geldi. Balkanlarda alınan yenilgiler ve mütârekede aleyhimize verilen kararlar, bilhassa ordunun genç subayları arasında, Kâmil PaĢa hükümetine karģı bir hoģnutsuzluk doğurmuģtur. Bu hava içerisinde "Bâb-ı Alî Baskını" adı verilen hükümet darbesiyle Ġttihat ve Terakki mensupları iktidarı tekrar ele geçirdi (23 Ocak 1913) 23. BaĢkumandan Nâzım PaĢa öldürüldü ve Sadrazam Kâmil PaĢa istifaya zorlandı. Yerine Mahmut ġevket PaĢa sadarete getirilmiģtir. Yeni kurulan hükümet özellikle de Enver Bey in ısrarıyla Bulgarlara tekrar saldırsa da baģarılı olamadı ve Edirne teslim edildi. Bunun üzerine Osmanlı Devleti Nisan ortalarında savaģı durdurup, tekrar barıģ masasına döndü. 22 ARTUÇ, Ġbrahim, Balkan Savaşı, KastaĢ Yayıncılık, Ġstanbul 1988,s140 147. 23 A.L. Macfie, Osmanlı nın Son Yılları, Çev. Damla Acar, Funda Soysal, Kitap Yayınevi, Ġstanbul 2003, s. 90. 12

BarıĢ antlaģması 30 Mayıs 1913'te Londra'da imzalandı. Bu barıģ ile Osmanlı Devleti: *Arnavutluk ve Ege Adaları nın kaderi büyük devletlerin vereceği karara bırakıldı. * Arnavutluk sınırları büyük devletler tarafından çizilecekti. *Yunanistan, Selanik, Güney Makedonya ve Girit'i alacaktı. *Sırbistan, Orta ve Kuzey Makedonya'yı alıyordu. Bulgaristan ise Kavala, Dedeağaç ve Edirne ile bütün Rumeli'yi alarak, Ege Denizi'ne çıkıyordu. Böylece bu anlaģmayla Osmanlı Devleti Midye-Enez çizgisinin batısında kalan bütün Avrupa topraklarını kaybediyor ve Balkanlar da sadece Bulgaristan'la sınır komģusu oluyordu. Arnavutluk ve Makedonya'nın büyük bir kısmında Türklerin çoğunlukta olduğu dikkate alınmaksızın, "kuvvetin hakka üstünlüğü" sözü böylece bu anlaģmayla bir defa daha gerçekleģmiģ oluyordu. BeĢ yüz seneden beri Türk Devleti ne bağlı olan birçok vilâyet, halkın dini ve Osmanlı Devleti'yle olan münasebetleri dikkate alınmaksızın, merhametsizce devletten koparılıyordu. Batı Trakya Bulgaristan a bırakılmıģtı. Oysa 1913 yılında Batı Trakya nüfusunun %80 i Türklerden meydana gelmekteydi. Bulgarlar ise sadece %5 nüfus oranına sahipti. Osmanlı Devleti nin, I. Balkan SavaĢı ndaki yenilgisi Güneydoğu Avrupa da Balkan milliyetçiliğinin Osmanlı Devletine karģı ilk baģarısı olmuģtur. 24 4. Balkan SavaĢlarının Sonuçları ve Etkileri Balkan SavaĢları dünyada siyasal dengeleri sarsacak ve 1. Dünya SavaĢı na giden yolu açacaktır. Balkan SavaĢları üzücü, heyecanlı ve büyük bir siyasi anlam taģıyan tarihteki nadir savaģlardandır. Balkan SavaĢlarıyla Rumeli nin kaybedilmesi imparatorluk için büyük ve ciddi bir kayıp olacaktır. En ileri ve en verimli eyaletler Rumeli deydi. Bu toprakların kaybedilmesi ile Ġttihat ve Terakki nin siyasetlerinin ağırlığı Anadolu ya kaymıģ, Türkçülük fikrinin egemen hale gelmesine etken olmuģtur. Toprakların üçte birinin kaybı beraberinde ulus devlet için bir nüfus temeli sağlamıģ, nüfus daha da homojenleģmiģtir. 25 Osmanlı Devleti, Birinci Balkan SavaĢı sonrasında Ġstanbul kapılarına kadar çekilmiģ, bu duruma Ġkinci Balkan SavaĢı ile son verilmiģ ve Edirne nin geri alınması ile Ġstanbul ve Boğazların güvenliği açısından daha elveriģli bir sınır sağlanmıģtı. Ġstanbul AntlaĢması ile belirlenen sınırın dıģında kalan Batı Trakya, Makedonya ve Arnavutluk ile Ege Adaları tamamen elden çıkmıģtır. Böylece Osmanlı Devleti ciddi toprak kaybına uğramıģtır. Bir ay süren II. Balkan SavaĢı sonrasında Balkan Devletleri arasında 10 Ağustos 1913 te BükreĢ BarıĢ AntlaĢması imzalanmıģtır. Osmanlı Devleti nin, Balkan SavaĢları ndan sonra imzaladığı ilk antlaģma, Bulgaristan ile 29 24 Hamza Eroğlu, Türk İnkılâp Tarihi, SavaĢ Yayınları, Ankara 1990, s. 70 71. 25 Fuat Dündar,İttihat ve Terakki nin Müslümanlrı İskan Politikası (1913-1918)., ĠletiĢim yay., Ġstanbul, 2002, s.31. 13

Eylül 1913 tarihinde Ġmzalanan Ġstanbul AntlaĢması dır. 26 SavaĢı bitiren diğer anlaģmalar ise, Yunanistan ile Atina da imzalanan 14 Kasım 1913 tarihli barıģ antlaģmasıdır. Karadağ ile ise 14 Mart 1914 te barıģ anlaģması imzalanmıģtır. Sırbistan ile sınır kalmamasına rağmen 26 Mart 1914 tarihinde imzalanan barıģ anlaģması ile savaģ durumu sona ermiģtir. Bu yeni haritaya göre Osmanlı sınırları hayli küçülürken, bazı Balkan devletlerinin sınırları çok geniģlemiģken bazılarının aynı ölçüde sınırlarının geniģlemediği görülmüģtür. Yeni sınırlara göre Balkanlardaki Türk-Ġslâm unsurunun büyük çoğunluğu Osmanlı hâkimiyetinden çıkarak Balkan Devletleri idaresine geçti. Osmanlı Devleti, Balkan SavaĢları sonunda 33 vilayet, 158 ilçesini kaybetmiģtir. 27 Balkan SavaĢı na katılan devletlerin Osmanlı Devletinden toprak kazançları aģağıdaki gibidir. Tablo II: Balkan Ülkelerinin SavaĢ Sonunda Toprak Kazançları: Osmanlı Devleti'nin Balkan savaģları neticesinde kaybettikleri sadece bunlarla kalmadı. Balkan SavaĢları sonucunda, Balkanlar daki Türk-Ġslam unsurunun büyük bir kısmı Osmanlı hâkimiyetinden çıkıp, diğer Balkan Devletleri nin idarelerine geçmiģ oldu. Özellikle Bulgaristan ve Yunanistan a bırakılan topraklarda yaģayan Türkler, yapılan anlaģma hükümlerine rağmen, bulundukları devletlerin hükümetleri veya halkları tarafından inanılmaz baskılara uğradılar. Gördükleri çeģitli zulümler neticesinde, yüzyıllardır yaģadıkları ata topraklarını ve ellerinde bulunan her Ģeyi bırakarak canlarını kurtarmak pahasına göçe zorlandılar. Bunların çoğu da yollarda uğradıkları saldırılar ve bulaģıcı hastalıklar nedeniyle hayatlarını kaybettiler. Anavatan olarak kabul ettikleri Anadolu ya ulaģan az sayıdaki göçmen de, Osmanlı Devleti nin kontrolü dıģında yapılan bu göçler nedeniyle, devlette daha da fazla sıkıntı yaģanmasına sebep oldular. 28 26 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâp Tarihi, II/2,Kısım I,Ankara,1983,s.484. 27 Ġsmet Görgülü- Ġzzeddin ÇalıĢlar, On yıllık Savaşın Günlüğü, Balkan, I. Dünya ve İstiklâl Savaşları, Yapı Kredi Yayınları, Ġstanbul 1997, s. 57. 28 Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya da Milli Mücadele, I,TTK yay.,ankara,1987,s.92. Ahmet Halaçoğlu, Balkan Harbi Sırasında Rumeli den Türk Göçleri (1912-1913), TTK yay., 1995, s.26. 14

D. BALKAN SAVAġLARI VE SONRASI GÖÇLERĠN NEDENLERĠ Hiçbir göç nedensiz yere gerçekleģmez. Ġnsanların bütün kurulu düzenlerini bozup iç veya dıģ göçlere kalkıģmalarının nedenleri vardır. Etnik farklılıklardan dolayı bir ayrıma tâbi tutulup baskı, zulüm görme ve en korkuncu sistematik bir Ģekilde, etnik soykırıma tâbi tutulma, din farklılığından kaynaklanan baskı ve zulümler, bir de ekonomik Ģartların zorlaģması gibi faktörler, göçün meydana gelmesini sağlayan sebeplerin en önemlileridir. Balkan Harbi ve sonrasında bu saydığımız etkenlerin birçok yerde tümünün birden görülmesi üzerine XX. yy. Avrupa Tarihi nin en önemli göç süreçlerinden biri de baģlamıģ oluyordu. 29 Balkanlardan göçün en büyük sebebi, Rusya ve onun kıģkırtmalarıyla hareket eden Balkan devletlerinin düģmanca tutumudur. Bu noktada Türklerin Balkanları terk etmesinin sebepleri Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 23 Eylül 1923'de Hâkimiyet-i Milliye gazetesine verdiği demeçte Ģöyle ifade edilmektedir: Asırlardan beri düşmanlarımız Avrupa kavimleri arasında Türklere karşı kin ve husumet fikirleri telkin etmişlerdir. Batı zihniyetine yerleşmiş bu fikirler hususi bir zihniyet meydana getirmiştir....avrupa'da Türk'ün her türlü terakkiye hasım bir adam olduğu, manen ve fikren gelişime gayri müsait bir adam olduğu zannedilmektedir. " demiģtir. 30 Bu bölümde Balkan SavaĢları sonrasında gerçekleģmiģ olan göç hareketlerinin temel sebeplerini irdelemeye çalıģacağız. 1. Sivil Halka Yapılan Mezalimler Balkan SavaĢlarından çok önceleri sivil halk çeģitli zulümlere ve baskılara maruz kalmıģtır. Bu nedenle önce Edirne ye oradan da Ġstanbul a göçler yaģanmıģtır. Balkan SavaĢları sonrasında yaģanılan yenilgi ve sonucunda oluģan toprak kayıpları bu serci hızlandırmıģtır. Balkan SavaĢları Osmanlı Devleti ve Rumeli de yaģayan Türkler için büyük bir felakete dönüģmüģtür. SavaĢlardan yararlanan Balkan milletleri yaptığı zulümlerle Rumeli de yaģayan Türk ve Müslümanları yaklaģık 550 yıldır yaģadıkları topraklarından göç etmeye zorlamıģtır. Hikmet gazetesi 14 Ekim 1912 tarihli nüshasında 30 seneden beri Bulgarlar Müslümanları kovma planını eksiksiz yerine getirmektedir. Bu defa da 30 40.000 Müslüman ı türlü vahşetlerle hicrete mecbur edecekleri anlaşılıyor Ģeklinde bir haber yayınlayarak durumun ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne sermiģtir. 31 29 H.Y. Ağanoğlu, a.g.e., s. 61. 30 T. Bıyıklıoğlu, a.g.e., s. 20. 31 Hikmet, 74, TeĢrîn-i evvel 1328 (14 Ekim 1912 ). s. 3, gazeteden aktaran A. Halaçoğlu, a.g.e., s.31 32. 15

Müslümanlara yönelik yapılan bu katliamlar göçü zaruri kılmaktaydı. Çiftçi olan ve kazancını toprağa bağlı olarak sürdüren ahalinin, her Ģeylerini kaybedip büyük sıkıntılara katlanarak göç etmesinin, vatanlarını gözleri yaģlı olarak terk etmelerinin tek sebebi budur. a) Bulgar Mezalimi Balkan milletleri içinde, hem 1877 78 (93 Harbi) hem de 1912'de Balkan SavaĢları sırasında ve sonrasında yaptıkları mezalim açısından değerlendirdiğimizde Bulgarları ilk sırayı alır. Bu tarihlerde mezalimden bahseden yerli ve yabancı kaynaklarda en çok geçen Bulgar zulmüdür. Bulgarların Türklere yaģatmıģ olduğu bu süreci, bazı bölgelerde yaģanmıģ örneklerle, o dönemin gazeteleriyle ve o yıllarda yaģamıģ kiģilerin ifadeleriyle aktarmaya çalıģacağız. Avrupa muhabirlerinin mensup oldukları gazetelere yazdıklarını Ġbrahim Hilmi Ģöyle aktarmıģtır: Trakya ve Makedonya da manzûr neferimiz olan fecâyî Kronalı Vosti vahşetlerini fersah fersah geçmiştir. Her nereye uğruyor, her nereden geçiyorsan a zâları parça parça olmuş naaşlar, yangınlar içinde hâksetir olmuş köyler, tahrip edilmiş çiftlikler, yağma edilmiş hane ve dükkânlar, kiliseye tahvil edilmiş camiler, açlıktan can çekişen binlerce aileler, ırz ve namusu hetk1 edilmiş yüzlerce genç kız Kim dinler ölen, mahv olan İslamdır! Şeklindeki bağrışlar Dönemi yaģamıģ bir kiģi olan TaĢdelenoğulları ndan Ahmet savaģ yıllarında annesine yolladığı bir mektupta yine bu kötü haberlerden bahsetmiģtir. Mektubunda Bulgar ın girdiği köyde genç, yaģlı, çocuk demeden tüm halkı katlettiğini, kadınların ırzına geçtiğini, köyleri yaktığını ağlayarak yazmıģtır. Ahmet savaģırken ağır yaralandığını söylemiģ ve geride kalanların vatana sahip çıkmasını istemiģtir. Anadolu daki halkın uyanmasını, toprağını savunmasını aksi takdirde Rumeli de olanların Anadolu da da olacağını bildirmiģtir. Öte yandan Bulgarların Davud, Topkuklu ve Maden köylerini tahrip ettikleri sırada, yalnız kadın ve ihtiyarları değil, beģikteki çocukları bile parçaladıkları, RadoviĢte de bütün erkeklerin katledildiği bildirilmiģtir. MaraĢ köyüne yakın tren güzergâhında ise baģı parça parça edilmiģ, arkasından süngü ile kesilmiģ, yüzü parçalanmıģ Türk naaģlarına rastlanmıģtır. Bulgar komitacıları Drama da da tam bir vahģet sergilemiģler, 400 hanelik Roksar köyünde ġaban Ağa isminde birinin parasını gasp ettikten sonra, kendisinin önce gözlerini, sonra burun ve kulaklarını, daha sonra ise kol ve bacaklarını keserek vücudunu sokak ortasına atmıģlardır. Yine aynı köyde maarif memurlarından genç bir muallimin de göz ve kulaklarını keserek katletmiģler, adı geçen köyde sadece 40 kiģi bırakıp geri kalanları son derece zalimce ve gaddarca öldürmüģlerdir. 16

Balkan Harbi ni yakından izleyen bir gazeteci olan Leon Troçki, savaģın en baģında Rodop mıntıkasındaki Bulgar kuvvetlerinin tamamen sivil halktan oluģan bir Pomak köyünü top ateģiyle yok ettiğini, Dimetoka da bir süvari bölüğünün silahsız sivil halkı nehir içine sürükleyip yaban ördeği avlar gibi öldürdüklerini yazmıģtır. Casusların hakkından gelmek bahanesiyle Tırnova ve Kırcaali yörelerinde Bulgarların karģılaģtıkları Türklerin elleri arkadan bağlanarak, boğazlarının boyun kemiklerine kadar kesildiği, çocukların, yaģlı Türk kadın ve erkeklerin kafalarına aldıkları darbelerle evlerinin yanında öldürüldükleri de yine bu yazıda belirtilmiģtir. 32 Balkan SavaĢı sırasında Babaeski'de bulunan Alman BinbaĢı Hochwaechter, o gün gördüklerini Ģöyle anlatır : İstasyonda korkunç bir hava esiyor. Yerli halkın hepsi kaçmış. Kadın ve çocuklar manda arabalarıyla uzun kollar halinde demiryolu boyunca ya da kestirmeden Tekirdağ'a gidiyorlar. Köyleri yanmış, yersiz yurtsuz günlerce oradan oraya ya dolaşıyorlar. Karışıklık gittikçe artıyor, manzara tam sefalet ve perişanlık. Çocuklar yarı çıplak, kadınlar çamurda çıplak ayak. 33 Bulgar askerlerinden kaçabilenler canlarını zor kurtarmıģtır. Kaçamayan vatandaģlarımız ise vahģice katledilmiģtir. Daily Telegraph gazetesi muhabiri, Gelibolu civarındaki göçmenlerin durumunu "Bu bedbaht insanların duçar oldukları sefaleti tasvir etmek mümkün değildir. Bunların hemen cümlesinin erkekleri ya muharebede, yahutta vahşi komiteciler ve yerli Rum ve Bulgar Hıristiyanlar tarafından katledilmişlerdir" diye anlatmaktadır. Bulgarlar Balkan SavaĢları sırasında Trakya'da da birçok zulüm yapmıģtır. Fransız yazarı Pierre Loti Edirne'nin geri alınmasını ve gördüklerini Daily Telegraph gazetesine çektiği bir telgrafta Ģöyle anlatıyordu. "Hıristiyan kurtarıcılar birkaç ay içinde bu kadar tahribatı yapmak için kim bilir nasıl bir vahşi hırsla çalışmışlardır. Bulgarların istilasından evvel Trakya ovalarının nüfusça kalabalık ve müreffeh hayatına malik bir vilayet olduğu malumdur. Fakat bu gün hiçbir şey yok. Beni Edirne'ye götüren otomobilde hiçbir insan yüzü görmeden kilometrelerce yol aldık. Yalnız orada burada iskeletler, taş yığınları göze çarpıyor. Bu viranelere yaklaştıkça enkaz arasından ürkek yüzlü bir zavallı meydana çıkıyor. Mesela Havsa da cami ve minaresi yıkılmış, mezarlar dahi açılarak kirletilmiş, köyün binden fazla ahalisinden yalnız kırkı kurtulmuştu diye yazmıģtır. 34 Ortaya konulan bu bilgiler Bulgar mezalimin ne boyutta olduğunu gözler önüne sermektedir. Bulgarlar bunların yanı sıra, Müslümanların tarlalarını, mallarını sahiplenmek isteğiyle, Müslüman sığınmacıların geri dönmemesini ve gitmemiģ olanların gitmesini 32 H.Y. Ağanoğlu, a.g.e., s. 70. 33 ARTUÇ, Ġbrahim, Balkan Savaşı, KastaĢ Yayıncılık, Ġstanbul 1988,s.132. 34 H.Y. Ağanoğlu, a.g.e., s. 74. 17

sağlama bağlayacak politikalar da izlemiģlerdir. Evlerinin yıkılması, yakılması, hayvanlarının ve yiyeceklerin çalınması gibi sonu göçe giden yolları da denemiģlerdir Yapılan katliamlar, yağmalar dıģında, Balkan SavaĢları boyunca Bulgarlar, fethettikleri yörelerin halkını Bulgar Ortodoks Kilisesi ne bağlı Hıristiyanlığa zorla geçirmek politikasını uygulamıģlardır. b) Yunan Mezalimi Balkanlarda Türkleri yok etmeye yönelik faaliyetler 1821 Yunan ayaklanmasıyla baģlar. Yunan ayaklanmasının kendine özgü niteliği, Müslümanların etnik temizliğe tabi tutulması ve sürülmesi olaylarının ilki olmasıdır. Bu ayaklanma Osmanlı'ya karģı giriģilen ulusal ayaklanmalarda izlenen bir model de oluģturmuģtu. Bağımsız bir Yunanistan ın kurulması Osmanlı Ġmparatorluğunun dağılmasında bir baģlangıç noktası olmuģtur. Bu olay diğer Balkan Devletlerinin bağımsızlıklarını kazanmak yönündeki faaliyetlerini arttırmıģtır. 35 Diğer Balkan Devletleri bu mezalimi arttırarak devam ettirmiģtir. Yunanlıların bu yıllarda yaptığı zulümler Balkan SavaĢları nda da devam etmiģtir. O dönemi bizzat yaģamıģ kiģilerin anlattıkları her Ģeyi bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Bir Yunan subayı anılarında görev yaptığı Selanik te kıģlada tutuklu bulunan askerleri üst kata yerleģtirerek alt kattaki top cephaneliğini havaya uçurduklarını günlüğüne yazmıģtır. Daha sonra da halkı camiye kapatarak caminin dört tarafını gazyağı dökerek yaktıklarını kaçmaya çalıģanları da süngülediklerini anlatır. 36 Yunanlıların Balkan SavaĢı nda Ege Adalarını ele geçirdikten sonra orada bulunan Müslümanlara da türlü eziyetler etmiģlerdir. Midilli adasında birçok Müslüman ateģe atılarak yakılmıģ ve birçoğu türlü türlü iģkencelere maruz kalmıģlardır. Yunanlıların Uzun seneler boyunca Osmanlı egemenliğinde hoģgörü ve güvenlik içinde yaģamıģ, dinsel inançları ve kültürleri Osmanlı Devleti tarafından itina ile korunmuģtur. Ancak bütün bunların karģılığında gördüğü Ģey tamamıyla düģmanlık ve kindir. c) Sırp ve Karadağ Mezalimi Türklerin katledilmesinde en az diğer Balkan milletleri kadar Sırpların ve Karadağlıların da parmağı vardır. Balkanlarda yaģayan Türklere karģı zulüm emrini veren bizzat bu ülkenin yöneticisi olan Sırp kralıdır. Sırp Kralı Petar, Kumanova'ya giderken yolda rastladığı bir grup Arnavut esiri gördüğünde arabasında ayağa kalkarak Ģöyle demiģtir. "Bu adamlar benim ne işime yarar? Öldürülsünler, yalnız kurşunlanarak değil; o, cephane israfı olur; değneklerle dövülerek" 37.Sırplar tarafında sonradan iģgal edilen Strumnitsa kenti zulmün ve acının yaģandığı yerlerden biriydi. 1912 yılının Kasımında iki hafta içinde 557 tane Türk, Sırpların, 35 ARMAOĞLU, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789 1914), T.T.K. Basımevi, Ankara 1997,s.186. 36 Nesime Ceyhan, Balkan Savaşı Hikâyeleri, Selis Kitapları, Ġstanbul 2007, s.163. 37 H.Y. Ağanoğlu, a.g.e., s. 79. 18

Yunanlı- Rumların ve Bulgarların oluģturduğu, resmî makamların bu iģ için kurmuģ bulunduğu bir komisyonun emriyle öldürüldüler. Strumnitsa içinde iģlenen bu cinayetlere ek olarak, Strumnitsa ilçesinin çevre köylerinde Sırp çetecilerince 150 Türk ün öldürüldüğü hesaplanmıģtır. Yine o döneme ait anılara baktığımızda karģımıza çok üzücü bilgiler çıkmaktadır. Bir Sırp subay Müslümanlara yaptıklarını Troçki'ye Ģöyle anlatmaktadır: " Kendi halkından kopan Arnavut esirleri çok mahzun, gözü yaşlı oluyor. Adamlarım birkaç kere karşıma bir Arnavut getirdiler adam önümde yerlere kadar eğildi ve ağlamaklı bir sesle aman aman dedi. Adamlarıma onları öldürmeyi kesinlikle yasakladım, ama açık yüreklilikle söylemeliyim ki bu emre itaat etmediler. Bir askere bir esiri komutana götürmesini söylersin, onu alır elli adım götürür, sonra bir silah sesi duyarsın, işte bu kadar... Bizim kuvvetlerimizin harekâtta bulunduğu Manastır yöresindeki hemen hemen bütün köyler hasarsız çıktılar. Türklerin oturduğu köyler hariç. Ancak zulümlerin sorumluluğu sadece çok ufak bir derecede düzenli kuvvetlere aittir. Komitacılar düşünebileceğinizden daha kötüydü, içlerinde entelektüeller, fikir adamları ateşli milliyetçiler vardı. Bunlar orduyla birlikte oldukları müddetçe her şey yolunda gidiyordu. Ama harekât tamamlanınca ordu ilerleyerek partizanları halkın elindeki silahları almak üzere geride bırakınca onları denetleyecek kimse yokken dehşet dolu olaylar başlıyordu... Yine tecavüz suçunu işleyenler komitacılardır. Biz böyle şeyleri düzenli orduda kesinkes yasaklamıştık. 38. Balkan SavaĢı nda Sırpların mezalimleri kadar Karadağlıların zulümleri de ön plana çıkmaktadır. Ġngiltere DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢiv belgelerinde, bir hayır kurumu temsilcisi olan Bayan Durham 21 Temmuz 1913 tarihli mektubunda Karadağlıların zulümlerini Ģöyle anlatmaktadır: ''Arnavutluğu istila eden Karadağlı askerler görünüşe bakılırsa yolları üzerindeki her şeyi yakıp yıktılar Müslüman köylerinin yanı sıra Katolik köyleri de yakılıp yıkıldı... Orduların geçişi canlı kalabilmiş insanlar için gerekli olan her şeyi gerçek anlamda yok ediyordu. On binlerce kişi Işkodra'da ve diğer kentlerde sığınmacı oldu. Kıyımdan geçirilerek öldürülmeyip de canlı kalanların bu esirgenişi aç kalarak yavaş yavaş daha korkunç bir ölümle ölmek idi". 39 Görülüyor ki binlerce insan sadece Sırplar ve Karadağlılar tarafından katledilmiģtir. Bu geliģmeler karģısında medeni (!) Avrupalı Devletler günümüzde olduğu gibi o günlerde de sessizliklerini korumuģlardır. 38 Leon Troçki,den aktaran H. Y. Ağanoğlu, a.g. e., s. 79-80. 39 H.Y. Ağanoğlu, a.g.e., s. 82. 19

2. Yapılan Mezalimin Sonuçları ve Osmanlı Devleti ne Etkileri Balkan SavaĢları ve sonrasında katliama uğrayan masum Türklerin sayısı tam olarak bilinmemektedir. Anap adlı Macar gazetesinin 7 ġubat 1913 günkü sayısında yayınlanan rapora göre, Makedonya da 60.000 Arnavut ve 40.000 Türk öldürülmüģtü. Toplam 100.000 Müslüman yalnız Makedonya' da kılıçtan geçirilmiģti. Doğu ve Batı Trakya'da da en az o kadar Türk Müslüman öldürülmüģtür. Çünkü Bulgar orduları Trakya'da Türklerin çoğunlukta yaģadığı bölgeleri ezip geçmiģlerdir ve Harp Hukuku kurallarına uymamıģlardır. Tahminen Balkan SavaĢı nda 200.000 Türk ve Müslüman ın öldürüldüğünü söylemek çok yanlıģ olmayacaktır. 40 Bu sistemli ve kasıtlı öldürme eylemi yüz binlerce Müslüman ın yerlerinden ve yurtlarından kaçarcasına ayrılmasına neden olacaktır. Canlarını kurtarabilmek için yüz binlerce Rumeli Türk ü Anadolu'ya sığınmak için göç yollarına dökülmüģtür. Bulgar iģgaline düģen Batı Trakya'dan 200.000 kadar Türk, yerlerinden kaçıp Osmanlı topraklarına sığındığı tahmin edilmektedir. Makedonya dan da 240.000 Türk göç etmiģtir. Bu oranlar dikkate alınırsa Balkan SavaĢı nda toplam 440.000 kadar Türk ün Makedonya ve Trakya'dan Anadolu'ya göç ettiği ortaya çıkar. Aynı dönemde Balkanların baģka yörelerinden kopan göçmenler de hesaba katılırsa, Balkan SavaĢları nda yaklaģık bir milyon kadar Rumelili Türkün yurtlarından sökülüp atıldığı, bu kitlenin 200.000 kadarının savaģ sırasında can verdiği, geri kalanın da Anadolu'ya sığındığı söylenebilir. 41 ĠKĠNCĠ BÖLÜM GÖÇMENLERĠN YERLEġTĠRĠLMELERĠ A. GÖÇLERĠN BAġLAMASI VE GÖÇ YOLLARI SavaĢ sonrasında birçok Müslüman Anavatan olarak adlandırdıkları Anadolu topraklarına göç etmiģtir. Çünkü Anadolu toprakları onlar için tek kurtuluģ yoluydu. Bu sırada, çok sayıda göçmen, bulabildikleri ilk vasıtayla veya yaya olarak önce Ġstanbul ile Anadolu'nun belli birkaç limanına gelmiģler, sonra iç kesimlere taģınmıģlardı. Göçler sırasında büyük zorluklar ve sıkıntılar yaģadılar. YaĢanan sıkıntılar normal Ģartlar altında bir insanın hayal edemeyeceği kadar kötüydü. Özellikle savaģın 1912 sonbaharında baģlamasıyla, soğuğun ve yağmurun meydana getirdiği çamurlu yollarda ilerlemek neredeyse imkânsızdı. Ġnsanlar aceleyle ve ancak bir iki parça eģyasını alarak çıkabilmiģ, mallarını ve mülklerini geride bırakmıģlardı. Çoğunun ayağı ya da üstü yarı çıplaktı. Ölüm korkusu her Ģeyden önde geliyordu. Fransız gazeteci Stephane Lauzanne savaģ sırasında yaģanan göç olaylarını Ģöyle aktarmıģtır: Evet... Tekrar edeyim. Savaş meydanından daha müthiş bir şey varsa o da 40 Bilal N. ġimģir, Bulgaristan Türkleri, Bilgi Yayınevi, Ġstanbul 1986, s. 207. 41 Bilal ġimģir, Bulgaristan Türkleri ve Göç Sorunu, Bulgaristan da Türk Varlığı, T.T.K. Basımevi, Ankara 1985, s. 53. 20

çevresidir. Hendeklerdeki cesetler, yolların alt tarafındaki insan kafaları kadar etkilemiyor. İlk kafileye İstanbul'un 20 kilometre ötesinde rastladım. Ondan sonra ardı arkası kesilmedi. Bazı fakirler, ihtiyarlar, kadınlar ve çocuklar ufuktan bize doğru; kendilerini kovalayan görünmeyen güçten korkarak, şaşkın ve telaşlı kaçıyor, kaçıyorlardı. Hepsinin iki üç parça ıvır zıvırı vardı. Kimi eşyasını omzunda, kimi el arabasında taşıyor, götürüyordu. Bazısı da eski bir manda arabasına doldurmuş, sürüp gidiyordu. Hepsinin yüzünde korku izleri, hepsinin halinde şaşkınlık vardı. Köyler hemen hemen boştu. Halkalı dan geçerken sokaklarda on kişi görmedim. Acaba halk terk edip gitmiş mi, yoksa evlerine mi kapanmıştı? Şehirden çıktığımız zaman oldukça iyi bir yolu takibe başladık. Yol düz bir ovayı geçiyor ve iki yerde tren yolunu kesiyordu. Hat boyu ile geçtiğimiz yol istisna edilirse çevrede hiç kimse yoktu. Bu boşlukta ve yalnızlıkta rahatsızlık veren bir şey vardı. Toprak bile ölmüş gibiydi. Hiç bir tarla ekilmemiş, sürülmemişti. Göz alabildiğine kararmış, yanmış otlardan başka bir şey görünmüyordu... 42 Fransız gazetecinin verdiği bilgiler savaģın soğuk ve acı yüzünü tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Bu dönemde Ġstanbul da bulunan Alman yazar Wilhelm Feldman da DüĢman tarafından iģgal edilen Ģehir ve köylerden kaçan göçmenleri taģıyan trenler birbiri ardına seferler düzenliyor, vagonların tavanında insanlar yolculuk ediyordu. Ġstanbul ile Çatalca arasındaki yollar kafileler yüzünden tıkanmıģtı. diye yazarak canını kurtarmak isteyen halkımızın acıklı durumunu göz önüne sermiģtir. 43 SavaĢı sırasında Babaeski de bulunan Alman BinbaĢı Hochwaechter ise o gün gördüklerini Ģöyle anlatır: İstasyonda korkunç bir hava esiyor. Yerli halkın hepsi kaçmış. Kadın ve çocuklar manda arabalarıyla uzun kollar halinde demiryolu boyunca ya da kestirmeden Tekirdağ'a gidiyorlar. Köyleri yanmış, yersiz yurtsuz günlerce oradan oraya dolaşıyorlar. Karışıklık gittikçe artıyor, manzara tam sefalet ve perişanlık. Çocuklar yarı çıplak, kadınlar çamurda çıplak ayak. 44 Yukarıda verilen bilgilerden hareketle canlarını kurtarma amacıyla topraklarından ayrılmak zorunda kalan bu insanlar göçler sırasında büyük yokluklar ve sıkıntılar yaģamıģlardır. Osmanlı Devleti yapılan göçler için her ne kadar çeģitli düzenlemeler ve çalıģmalar yapsa da bunların çok da yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. GerçekleĢen göçler sırasında kullanılan göç yollarlı ve ulaģım araçları hakkında bilgi vermek süreci daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. 42,Stephane Lausanne, Balkan Acıları, KastaĢ Yayınları, Ġstanbul 1990,s.47 48 43 Wilhelm Feldman, Ġstanbul da SavaĢ Günleri, Selis Yayıncılık, Ġstanbul 2004, s. 45. 44 Ġbrahim Artuç, Balkan Savaşı, KastaĢ Yayıncılık, Ġstanbul 1988,s.132. 21

1. Karayolu Ġle Yapılan Göçler Balkan Harbi, tarihlere bir savaģ olduğu kadar bir mezalim olarak da geçmiģti. 1900'lerin baģından itibaren Rum ve Bulgar çetelerin bastıkları Türk köyleri ve kasabaları birbiri ardına yağmalanmıģ, Müslüman halk türlü tacize maruz kalmıģtı. Devletin güçsüz olduğu o yıllarda, ordu da Rumeli'deki halkın yardımına koģamıyor, pek çok yerde yetersiz kalıyordu. Genellikle dağlarda saklanan çeteciler, zamanla iyiden iyiye güçlendi ve ilk zamanlarda gece baskın verirken daha sonra gündüz vakti kasaba basmaya, köyleri yağmalamaya baģladı. Balkan devletlerine bağlı askerî birlikler de çetelerin bu kanunsuz hareketlerine göz yumdular, hatta çoğu yerde çetelerle birlikte hareket ettiler. Basılan köylerde halk zorla meydana toplanıyor, değerli malları birkaç saat içinde yağma edildikten sonra kadınlara akla gelmedik ahlaksızlıklar yapılıyordu. Direnmeye kalkanlar türlü zorbalıklarla hemen o anda katlediliyordu. Köylülere gözdağı vermek ve baskının dehģetini dilden dile yaymak için gösteri gibi idam törenleri düzenleniyor, suçsuz, yoksul ve zavallı köylülerden rastgele seçilenler köy meydanında ya kurģuna diziliyor yahut asılarak idam ediliyordu. Göç etmek zorunda kalan insanlar muhacir konumuna düģmüģlerdi. Her Ģeylerini kaybetmek pahasına, sadece canlarını kurtarmak için göç eden bu insanlar ulaģım Ģekli olarak, at ve öküz arabaları ve yaya olarak karayolunu, vapurlarla denizyolunu ve Trakya'da demiryolunu kullanmıģlardır. 45 Bu göç hareketinde halkın çoğu ya doğrudan doğruya kendi imkânlarıyla karayolu ile güvenli gördükleri henüz iģgal edilmemiģ olan Ģehirlere ya da karayolunda büyük sıkıntılar çekip ilk güvenli limandan denizyoluyla Anadolu'ya göç etmiģlerdi. (Makedonya ahalisinin önce Selanik'e sonra Ġzmir, Antalya Limanları'ndan Anadolu'ya gelmeleri gibi). Bazı vatandaģlarımız da istasyonlara gelerek, oradan gemi ve trenlerle Anadolu'ya geçmiģlerdir. Kırklareli, Lüleburgaz ve çevresinden de birçok muhacir gelmiģtir. Bunlardan çoğu Bursa, Ġzmir, Karesi ve Bandırma'ya sevk edilmiģtir. Lüleburgaz, Çatalca, Tekirdağ, Ahtapolu ve Midye'den Ġstanbul'a gelen muhacir sayısı 100.000'e ulaģmıģtır. Orduda bulunan nakil araçları, Edirne ve Anadolu'daki göçmenlerin nakline verilmiģtir. Kavala'da toplanmıģ olan göçmenlerden 20.000'i Kavala'dan çıktıkları bir sırada, yolda Bulgar çetelerinin hücumuna uğramıģ, içlerinden 7.000 kiģi öldürülmüģtür. 46 2. Denizyolu Ġle Yapılan Göçler Karayoluyla gerçekleģen göçlerin zor ve meģakkatli olması nedeniyle göçmenlerin naklinde deniz yoluna ağırlık verilmiģtir. Ancak bu konuda da büyük zorluklar yaģanmıģtır. Eldeki gemilerin yetersizliği nedeniyle çok sayıda göçmeni Anadolu'ya taģımak için baģta 45 H.Y. Ağanoğlu, a.g.e., s. 160. 46 A. Halaçoğlu, a.g.e., s. 48-49. 22

Mısır olmak üzere, Romanya, Avusturya, Rusya, Ġtalya, Belçika ve Ġngiltere'den yardım veya kiralama suretiyle gemi istemiģtir. Bu dönemde muhacirlerin kullandığı belli baģlı limanlar Ģunlardır: Selanik, Kavala, Dedeağaç, Preveze (Yunanistan), Antivari (Karadağ), Varna, Burgaz, Balçık (Bulgaristan), Köstence (Romanya), Avlonya (Arnavutluk). Muhacirlerin Türkiye'ye giriģ yaptıkları limanlar ise baģta Ġstanbul ve Ġzmir olmak üzere Antalya, Mersin, Ġskenderun, Sinop, Samsun'dur. Ayrıca Marmara Denizi'ndeki Tekirdağ, Gelibolu, Bandırma, Gemlik ve Mudanya limanları muhacirlerin Rumeli'den Anadolu'ya nakledilmelerinde kullanılmıģlardır. Yunanistan'daki muhacirlerin en önemli toplanma merkezleri Selanik Limanı olmuģtur. Burada biriken 40.000 civarında muhacir çoğunlukla Ġzmir ve Ġstanbul limanlarına indirilmiģtir. 13 Ocak 1913'e kadar iki haftalık süre içinde Selanik'ten sadece Ġzmir e kiģi nakledilmiģtir. Bu rakam Ġstanbul ve diğer Anadolu Ģehirleri göz önüne alındığında 25.000 kiģiyi bulmaktadır. Mısır Hilal-i Ahmer idaresindeki Bahr-i Ahmer ve Bahr-i Amal vapurları da Selanik-Ġzmir ve Avlonya-Ġstanbul arasında defalarca sefer yapmıģlardır. Yine Karadağ'ın Antivari iskelesinden Selanik vapuruyla 2.200 muhacirin hareket ettiği ve bunların Ġzmir'e gönderilmek istendiği Aydın Vilayeti'ne bildirilmiģtir. Bu taģıma iģlemleri sırsında istenmeyen bazı olaylar da yaģanmaktaydı. Örneğin Deniz yolu ile yapılan göçler esnasında Ġzmir açıklarında bir vapurun torpile çarparak batması sonucu 200 muhacirden 120 si boğularak hayatını kaybetmiģtir. 47 3. Demiryolu Ġle Yapılan Göçler Göçler sırasında en yaygın ulaģım aracı olan trenden istenilen ölçüde yararlanılamamıģtır. Bunun da en önemli nedeni yapılan askeri sevkiyatlar ve demiryolu hatlarının yetersizliğidir. Demiryolu taģımacılığı daha çok Ġstanbul'a yakın bölgelerden yapılmaktaydı. Özellikle Edirne yakınlarında meydana gelen çatıģmalar sırasında, civar bölgelerdeki halkın savaģtan zarar görmemesi için Ġstanbul'a trenle sevk edildiklerini görülmektedir. 48 Edirne'de bekleģen binlerce muhacir, askerî nakliyata ayrılması sebebiyle tren bulamamaktaydı. Muhacirlerin periģan durumlarından ve akınından, Ġstanbul halkının morali bozulmasın diye muhacirler Yedikule Ġstasyonu'nda trenlerden indirilerek Edirnekapı ve civarına yerleģtirilmiģlerdir. Trenle nakledilen muhacirlerden ücret alınmıyor, devlet, ġark Demiryolları ġirketi'ne ödeme yapıyordu. Ancak bu durum zor durumda olan devleti daha da zora sokmaktaydı. Devlet bütün yetersizliklere rağmen tüm olanaklarını seferber etmiģti. 47 H.Y. Ağanoğlu, a.g.e., s. 167-170. 48 A. Halaçoğlu, a.g.e., s. 61. 23

B. GÖÇMENLERĠN OSMANLI DEVLETĠ NDE ĠSKÂNI Rumeli'den gelen göçmenlerin ilk duraklama yeri Ġstanbul dur. Ġstanbul dıģındaki duraklama merkezi ise Ayastefanos (YeĢilköy) olarak belirlenmiģtir. Muhacir sevkiyat merkezlerine yüz binlerce muhacir gelmiģse de, bunların pek çoğu Ġstanbul'a girmiģtir. Ġstanbul'a giren bu göçmenlerin sayısı da yüz binleri bulduğu için gelenlerin bir kısmı Anadolu'nun çeģitli bölgelerine sevk edilmiģtir. Kırklareli bozgunundan sonra ordunun geri çekilmesi üzerine zulme uğrayan Müslüman halk, Ġstanbul'a doğru kaçmaya baģlamıģtır. Birkaç gün içinde Ġstanbul pek acıklı bir manzara göstermiģ, bütün camiler, mescitler, köģkler, konaklar göçmenlerle dolmuģtur. Ġstanbul'daki bu gibi dinî ve hayır binaları bu kadar göçmeni tabii olarak barındırmayacağından, binlerce Muhacirde arabaları, hayvanları ile günlerce meydanlarda, sokaklarda kalmıģtır 49. Ġlhan Bardakçı da Ġstanbul daki göçmenleri Ģöyle anlatmaktadır: "Binlerce, on binlerce kişilik muhacir kafileleri Sirkeci garından itibaren şehri tamamen doldurmuşlardı, öküzlerin çektiği kağnı arabaları köprüden yukarılara, ta Beyoğlu'na kadar uzanıyorlardı. Rumeli'den ölülerini bile getirenler vardı. Onlar gâvur toprağında kalmasınlar, burada yatsınlar diyorlardı. Ġstanbul akın akın gelen göçmenlerle doluydu. 50 Yukarıda verilen bilgilerden de anlaģıldığı gibi Osmanlı Devleti gerçekleģen göçlere tam anlamıyla hazırlıksız yakalanmıģtır. Birçok insanın baģlangıçta nerede iskân edileceği büyük bir kaosa ve kargaģaya neden olmuģtur. 1. Geçici Ġskân Yerleri Balkanlardan gelen masum halkın ilk durağı imparatorluğun baģkenti olan Ġstanbul du. Ġstanbul dıģındaki duraklama merkezi ise Ayastefanos (YeĢilköy) olarak belirlenmiģtir. Muhacir sevkiyat merkezlerine yüz binlerce muhacir gelmiģse de, bunların pek çoğu Ġstanbul'a girmiģtir. Ġstanbul'a giren bu göçmenlerin sayısı da yüz binleri bulduğu için gelenlerin bir kısmı Anadolu'nun çeģitli bölgelerine sevk edilmiģtir. Ġstanbul'a gelen göçmenlerin karģılaģtıkları en önemli problemlerden biri, geçici olarak barınak bulunmasıydı. Göçmenlerden bir kısmı camilere, medreselere, boģ bina, han ve köģklere yerleģtirilirken, bir kısmı da Ġstanbul haricinde inģa edilen barakalara yerleģtirilmekteydi. Balkan SavaĢları sırasında göçmenlerin büyük bir bölümü camilere yerleģtirilmiģtir. Ancak göçmenlerin uzun bir süre burada kalabilmeleri mümkün değildi. Bu nedenle süratle Ġstanbul'dan Anadolu'ya, sürekli kalacakları yerlere gönderilmeleri gerekmekteydi. 49 A. Halaçoğlu, a.g.e., s. 69. 50 Ġlhan Bardakçı nın İmparatorluğa Veda, kitabından nakleden A. Halaçoğlu, a.g.e., s. 69. 24

Daha öncede belirttiğimiz gibi Ġstanbul bu geçici iskân faaliyetlerinde önemli bir geçiģ noktasıdır. Ancak geçici iskânın gerçekleģtiği önemli kentlerin baģında Ġzmir de gelmektedir. Rumeli'den Ġstanbul a uğramadan deniz yoluyla Anadolu'ya geçen veya sonradan Anadolu'ya sevk edilen muhacirler de olmuģtur. Bunlarda baģta iskân meselesi olmak üzere, pek çok problemlerle karģı karģıya kalmıģlardır. Makedonya ve Kosova civarı halkı, komitacıların mezaliminden kurtulmak için Ġzmir'e gelmiģlerdir. Bunların yoğun olarak Ġzmir'e gelmesi, tabii olarak iskân problemini de beraberinde getirmiģtir. Bunun üzerine vali vekili Kemal Bey'in baģkanlığında özel bir komisyon oluģturularak, göçmenlerin yerleģmeleri sağlanmıģtır.10 Ocak 1913 tarihinde Ġzmir e gelen muhacirlerin 6000 kiģi olduğu belirtilmiģtir. Bu sayı 11 Mart 1913 tarihinde 10.000 olarak gösterilmektedir. Ġzmir muhacir toplayan merkezlerden biri olup, buradan Aydın, Manisa, MenteĢe gibi iç kesimlere sürekli muhacir nakledilmekteydi. Ġzmir'deki muhacirlerin de geçici olarak iskân edildikleri yerler, camiler ve mektepler olmuģtur. Ġzmir'e gelen muhacirler, Hisar Camii dıģında kalan diğer cami, mescit ve tekkelere yerleģtirilmiģlerdir. Daha sonra gelenler için de Sinekli ve Kızılçalı'da birçok çadır kurulmuģtur. Sonuç olarak göçmenler hangi kentte toplanmıģ olurlarsa olsunlar devlet öncelikli olarak bu insanların geçici iskân sorunun halletmeye çalıģmıģtır. Ardından da kalıcı iskân yerlerinin oluģturulması için önemli çalıģmalar yapılmıģtır. 2. Kalıcı Ġskân Faaliyetleri ve Ġzmir Geçici Ġskân yerlerinin yetersizliği nedeniyle göçmenler kalıcı iskân alanlarına gönderilmiģlerdir. Muhacirlerin yerleģtirildiği belli baģlı iskân yerleri ise Hüdavendigar, Aydın, Edirne, Konya, Sivas, Ankara, Karesi, Biga vs. gibi önemli merkezlerdir. 51 Devlet göçmenleri köy ve kasabalara yerleģtirdiği gibi verimli topraklara sahip yerlerde de sadece onlardan oluģan kasabalar ve köyler kurmuģtur. Bu köylerin isimlendirilmesinde ya PadiĢah adına izafeten Mahmudiye, Hamidiye, ReĢadiye, Aziziye gibi isimler, ya da rahata ve huzura kavuģmaları umuduyla Refahiye, Kemaliye gibi isimler kullanılmıģtır. Bu arada Rumeli coğrafyasından hatıra olan Filibe Mahallesi, Üsküp Mahallesi gibi isimler ile birlikte muhacirler iskân edildikleri mevkilerin Tavıdemir, Korudeğirmeni gibi yer isimlerinin de muhacir köylerine konulduğunu görmekteyiz. 52 Ġzmir'de muhacirlerden bir kısmı da çiftliklere yerleģtirilmek istenmiģtir. Bu maksatla Seferihisar'da Mithat PaĢa'nın eģine ait çiftlik, muhacirler için çok elveriģli olduğundan, hükümetçe satın alınmak istenmiģtir. Mekteb-i Sanayi çiftliği de muhacirlerin yerleģmesi için 51 McCARTHY, Justin, Ölüm ve Sürgün, Çev. Bilge Umar, Ġnkılâp Yayınevi, Ġstanbul 1998. 52 A. Halaçoğlu, a.g.e., s. 30. 25

alınmak istenmiģtir. Ġzmir'deki komisyonca muhacirlerden bir kısmı köy ve kasabalara yerleģtirilmek üzere sevk edilmiģlerdir. Muhacirlerin iskânı sırasında rüģvet alma gibi dürüst olmayan yollara gidilmiģtir. Bu durum üzerine iç bölgelere sevk edilen muhacirlerden büyük kısmı Ġzmir'e geri dönmüģtür. Tablo 2: 1912-1915 Yılları Arasında Balkanlardan Göç Eden Müslüman Muhacirler ve Bunların İskân Edildiği Yerler 53 Tablodan da anlaģıldığı üzere 1912 1915 yılları arasında Anadolu ya gelen göçmen sayısı 300.000 i bulmaktadır. Dikkati çeken bir baģka nokta da bu süreç zarfında Aydın ve Ġzmir civarına yaklaģık 105.000 göçmenin gelmiģ olmasıdır. Rumeli den yaģanan göçler 1915 yılından sonra da devam etmiģtir. Türkiye ĠçiĢleri Bakanlığı nın istatistiklerine göre 1912 1920 yılları arasındaki göç tablosu aģağıdaki gibidir. 54 53 H.Y.Ağanoğlu, a.g.e., s. 190. 54 Yusuf Oğuzoğlu, Balkanlardaki Türk Varlığının Tarih Ġçindeki GeliĢmesi, Balkanlardaki Türk Kültürünün Dünü, Bugünü, Yarını, Uludağ Üniversitesi Yayınları, Bursa 2002, s. 18. 26

Tablo 3: 1912 1920 Döneminde Balkanlardan gelen Müslüman Sığınmacılar ve Bunların İskân Edildiği yerler Tabloyu incelediğimizde 1915 yılından sonra da göçlerin devam ettiğini görmekteyiz. Özellikle Aydın, Ġzmir ve Edirne çevresinde iskânların yoğun olduğu anlaģılmaktadır. Bunun nedeni ise bu bölgelerde yaģayan Rumların Yunanistan a göç etmesinden dolayı boģalan yerlere Türklerin yerleģtirilmesidir. Rumların göç etmesi ise Balkan SavaĢı ndan sonra uyguladığı soykırım politikası ile Makedonya yı Türklerden temizleyip RumlaĢtırmak isteyen Yunanistan ın bu göçleri teģvik etmesidir. Osmanlı Devleti nin Rumları, zorunlu göç ettirmesi diye bir Ģey söz konusu değildir. Ġlk Rum göçü Edirne den baģlamıģtır. Bunu Babaeski, Kırkkilise, Uzunköprü, Malkara, KeĢan, Çorlu, Silivri, Midye, Ereğli ve Tekirdağ Rumları takip etmiģtir. Batı Anadolu dan baģta Ayvalık olmak üzere Ġzmir den Çanakkale ye kadar olan 27