A N A L İ Z RESTORASYONUN SOSYO- EKONOMİK AYAĞI: AİLE VE DİNAMİK NÜFUS Fatih SAVAŞAN Ocak 2015
GİRİŞ TBMM nde 2015 Bütçesi hakkında Hükümet adına konuşan Ali Babacan yoksullukla ilgili durumu da özetledi. Bir iyi haber özelliği taşıyan ve Hükümetin sosyal harcamalarda etkinliği artırma iradesine de vurgu yapan bu konuşmanın ardından Babacan 2015 in ilk günlerinde yeni bir paket müjdesi verdi. Beklenen paket 8 Ocak 2015 te Aile ve Sosyal Yardım Bakanı Ayşenur İslam ın da katılımıyla Başbakan Davutoğlu tarafından açıklandı. Paket içeriğinde sosyal harcamaların etkinleştirilmesi ve aile ve dinamik nüfus yapısını istihdam yaratarak korumaya yönelik önlemler vardı.bu analizde Türkiye de gelir dağılımı ve yoksulluk ile ilgili genel değerlendirmeler yapıldıktan sonra söz konusu paket ele alınacaktır. TÜRKİYE DE GELİR DAĞILIMI VE YOKSULLUK Son 12 yıldatürkiye de gelir dağılımında ciddi iyileşmeler kaydedilmiştir. Gelir dağılımındaki iyileşmelerden daha önemli olanı ise yoksulluktaki iyileşmelerdir. Zira yoksulluk rakamları gelirden en az pay alanların ihtiyaçlarını karşılama durumunu gösterir. Türkiye de aile ve nüfus yapısını dikkate alan ve büyüme ve istihdam artışı ile yoksulluğu kalıcı olarak azaltmayı hedefleyen politikaların geliştirilmesi ve uygulanması hayati öneme sahiptir. Gelir dağılımının adil olup olmadığının en yaygın kullanılan ölçüsü,hanehalklarını en az gelirliden en yüksek gelirliye beş adet yüzde 20 lik grubuna ayırarak her birinin gelirden aldıkları payı incelemektir.söz konusu dağılımın görsel ölçütü Lorenzeğrisidir ve bu eğrinin eşitlik doğrusuna göre konumundan hesaplanan Gini Katsayısı rakamsal karşılaştırma imkânı verir. Bu ölçüte göre Türkiye için şu tespitler yapılabilir: 1 1. Gelir dağılımında ciddi sayılabilecek bir düzelme gerçekleşmiştir. 2006 da 0,42 olan katsayı 2013 te 0,4 e gerilemiştir. En zengin grupla en fakir grup arasındaki fark ise 9,5 kattan 7,7 kata düşmüş, fark azalmıştır. 2. Öte yandan bu düzelmeye rağmen 0,4 lük Gini katsayımız ile OECD ülkeleri arasında Meksika nın 0,44 lük rakamından sonra en kötü ülkeyiz. Bir diğer ifadeyle gelir dağılımı bizden daha adaletsiz olan tek OECD ülkesi Meksika dır. Bizi ABD, İsrail ve İngiltere izlemektedir. İkinci madde önemlidir. Düzelmeye dikkat çekerken mevcut durumu başkaları ile kıyaslayarak iyileşmeye olan ihtiyacımızı belirlemiş oluruz. Ancak gelir dağılımı rakamlarını okurken bizi yanıltmaması için gelirden en az payı alanların durumuna dikkat etmek gerekir: Geliridüşük olanlar ihtiyaçlarını karşılayabilmekte midirler? Gelir dağılımının adil olması yanında ve belki de daha önemlisi işte gelirden en az payı alanların yaşam koşullarıdır. Eğer ikinci yüzde 20 lik dilimde yer alanların bile örneğin yarısı yoksul ise yani temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktaysa bu durum da gelir dağılımı daha kötü olsa bile diyelim ki yoksulluk oranının yüzde 10 olduğu ülkeye göre durum daha kötüdür.kısaca gelişmekte olan ülkelerde gelir dağılımı yanında yoksulluk sınırlarının altında kalan nüfus oranı çok daha önemli bir istatistiktir. Türkiye gibi ülkelerde yoksullar beş gelir grubunun ilkinde yer almaktadır. Yoksulların en kötü durumda olanları ise açlık sınırı altında kalanlardır. Bunlar günlük kalori ihtiyaçlarını dahi karşılayacak gelirden yoksundurlar. Daha iyi olanlar, yani açlık sınırının üzerinde olmakla
birliktegiyinme, barınma gibi temel gereksinimlerini giderecek geliri bulamayanlar da yine genelde ilk %20 lik dilimdedirler. Uluslararası karşılaştırmalarda ise günlük geliri 1 doların, 2,15 doların ve 4,3 doların altında olanlar şeklinde tasnif yapılır. Gelişmekte olan ülkelerde hedef önce açlık sınırının altında kimsenin kalmaması ardından da yoksulların sayısının mümkün olduğunca azaltılmasıdır. Türkiye de yoksulluk rakamlarının gelişimine bakıldığında aşağıdaki tespitler yapılabilir: 1. Gıda ve gıda dışı ihtiyaçlarını gideremeyenlerin oranı 2002 de yüzde 22 lerde iken bu oran %18 lere gerilemiştir. 2. 2002 ye göre yoksullukta düşüş var. Açlık sınırı altında kalanlar (açlık) 2002 de %1,35 iken 2009 da %0,48 e düşmüştür. 3. Kişi başı günlük geliri 1 doların altında nüfus %0,2 iken 2005 ten itibaren sıfırlanmıştır. Günlük geliri 2,15 doların altındaki nüfus %3 ten %0,06 ya; 4,3 doların altındaki nüfus ise %30 lardan %2 mertebesine inmiştir. 4. Elbette yoksulluk rakamları insana doğrudan temas etmesi bakımından istatistikler içinde en yakından izlenilmesi gereken rakamlardan biridir. Nüfusun %2 si yaklaşık bir buçuk milyon kişiye Türkiye de tüm yoksulluk göstergelerinde iyileşme kaydedilmiştir. Ülkeler arası kıyaslamalarda kullanılan ölçütlerden 2,15 doların altında gelir elde edenlerin istatistiksel olarak neredeyse sıfırlanması ve 4,3 dolar bareminde ise 2002 de yüzde 30 larda iken yüzde 2 lere ulaşılması alınan mesafeyi gözler önüne sermektedir. karşılık gelir. Bir buçuk milyon insanın varlığı yoksulluğu azaltıcı ilave tedbirlere duyulan ihtiyaca işaret eder. 5. Gelire bağlı yoksulluk hesaplarına bakıldığında ise medyan (ortanca) gelirin %50 sinin altında gelir elde edenlerin oranının 2006 da %18 iken 2013 te %15 e gerilediği görülmektedir. Sayı olarak 12 milyon kişiden 11 milyon kişiye gerilemiştir. Bir diğer ifadeyle 11 milyon kişinin yıllık geliri 4 bin 900 lira olan ortanca gelirden azdır. 2 Ekonomik istikrar ve büyümenin uzun süre devam etmesi, faiz ödemelerinde sağlanan azalmalar sayesinde bütçede ortaya çıkan rahatlamanın eğitim, sağlık ve sosyal harcamalara ayrılan kaynakların artmasına imkân tanıması ve sosyal harcamalarda etkinliğin artırılması gibi faktörler sayesinde mutlak yoksulluğun azalması yönünde ciddi bir mesafe alınabilmiştir. İYİLEŞME DEVAM EDECEKSE Yoksulluğun azaltılmasında ideal çözüm üretimdir. Ülke daha fazla üretirken düşük vasıflı kişilerin de iş bulur hale gelmesi ve bu işlerinden de yoksulluk sınırının üzerinde kalacak şekilde gelir elde ediyor olmaları yoksulluğun kalıcı bir şekilde giderilmesi anlamına gelir. Ne var ki üretimin artırılmasının hem de bu sonucu elde edecek şekilde artırılmasının önünde sınırlar vardır. Bu yüzden yoksulluğu azaltıcı sosyal politikalara başvurmak kaçınılmazdır. Her ülke az ya da çok bu politikaları uygular. Yoksulluk rakamları yüzde ile ifade edildiğinde arkasındaki dram gizlenebilmektedir. Uluslararası karşılaştırmalar için faydalanılan ölçüte göre Türkiye de yaklaşık bir buçuk milyon yoksul vardır. Geliri düşük olanların önce yoksulluktan kurtarılması ardından yaşam standardının yükseltilmesi için ilave tedbirler alınmalıdır. Sosyal politikaları uygularken dikkat edilecek husus yardımların bağımlılık oluşturmamasıdır. Yardım alanların bir süre sonra kendi ayakları üzerinde durabilmeleri gerekir. Sosyal yardımların devlet eliyle yapılması halinde en önemli sorun etkinsizliktir. Bu nedenle devletlerin sosyal yardımların sivil
inisiyatiflerle gerçekleştirilmesi için kolaylıklar sağlaması toplamda yoksullukla mücadelede başarı sağlanmasına yardımcı olur. Ak Parti iktidarı boyunca sosyal harcamaların daha yaygın ve etkin bir şekilde gerçekleştirildiği görülmektedir. Ortaya çıkan başarıda sadece sosyal harcamalar için ayrılan kaynakların artışı değil aynı zamanda kaynakların doğru yerlerde ve doğru yöntemlerle uygulanması etkili olmuştur. Fakat Babacan ın basına yansıyan açıklamalarında da vurgulandığı gibi hala 4,3 doların altında gelir elde edenlerin sıfırlanamaması bu konuda ek tedbirlerin alınması gerektiğini de göstermektedir. Aslında sadece geliri düşük olan insanlara değil yaşlılardan engellilere tüm dezavantajlı fertleri kapsayacak çok sayıda program yürütülmektedir. Kırsal kesimde kız çocukların okula gönderilmesini teşvik için yapılan ödemelerden evde bakım karşılığı yapılan ödemelere hem uzun dönem büyüme hedeflerine hizmet edecek hem de sosyal dokuya uygun programlar yürütülmektedir. Ak Parti hükümetlerinin ayırıcı vasfı dinamik nüfus yapısını koruyarak büyümeyi önemsemesidir. Türkiye de nüfusbüyüme ilişkisine dair yerleşik inanç ve uygulamaların dışındadır bu uygulama. AİLEYE, İSTİHDAMA VE NÜFUSUN DİNAMİZMİNE HİTAP EDEN PROGRAM 8 Ocak 2015 te Başbakan Davutoğlu tarafından açıklanan Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması programında yer alan 66 eylem önemli başlıkları içermektedir. Aileye ve kadının annelik ile çalışma arasında tercih yapmak zorunda kalmamasına odaklanan program içerdiği elementlerle yoksulluğu kalıcı olarak azaltmaya, üretime ve dinamik nüfusu korumak ve eğitmek suretiyle büyümeye hizmet etme potansiyelini taşımaktadır. 3 Ak Parti Hükümetlerinin ayırıcı özelliği nedir? diye bir soruyla karşılaşan uzmanlar başka şeylere işaret edebilir. Bence büyümeye ve nüfus artışına getirdiği nüfusu çoğaltarak büyüme yorumu bu hükümetlerin en önemli ayırıcı özelliklerinden biridir. Aslında Türkiye de dindar camianın yorumudur bu ve ilk defa uzun süreli iktidarı sayesinde Ak Parti ile uygulamaya geçirilebilmiştir. Türkiye de uygulamaya yön veren paradigma genç nüfusu büyüme ve kalkınma önünde bir engel olarak görmekteydi. Nüfus planlaması yaparak ileride iş isteyeceklerin sayısını yönetebilir düzeyde tutmak büyük marifet gibi algılanmaktaydı. Donuk, uzun dönemli olumsuz sonuçları değerlendirme dışında tutan ve özü itibariyle şu okullar olmasa milli eğitim bakanlığının güzel bir iş olduğu mantalitesinin bir yansımasından ibaret olan bu sorunlu yaklaşımın terki Türkiye için esaslı dönüşümlerden biridir. İşte Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması programı 1. Türkiye de sosyal harcamaların etkinliğinin artırılması ihtiyacını tespit etmekte; 2. Nüfus artışı hedeflerinin retorikten kurtarılması ve istihdam ve büyüme hedefleri ile uyumlu hale getirilmesinin zamanının geldiğinin anlaşıldığını göstermekte ve 3. Yoksulluğun çok boyutlu olduğunun Hükümetçe bilindiğine ikna etmektedir. Programın bileşenlerine bakıldığında paket hakkında bu sonuçlara ulaşmanın makul olduğu anlaşılır.
Programın Bileşenleri Nüfusun Dinamik Yapısını Koruma o Doğum nedeniyle ücretsiz izinde geçen süreler kademe ilerlemesinde kullanılabilecek. Askerlik hizmeti karşılığı erkeklere sağlanan kolaylıklar doğum yapan kadınlara da tanınacak. o Doğum yapan kadınlar yarı zamanlı çalışabilecekler. Bu yarı zamanlı çalışma çocuk sayısı arttıkça artacak ve üç ve üzeri çocuk için süre altı ay olacak. Yarı zamanlı çalışmaya rağmen kadınlar devlet desteği sayesinde tam ücret alacaklar. o Yaşını doldurmayan çocukları evlat edinenler de aynı haktan faydalanacaklar. o Çocuk okul çağına gelinceye kadar ebeveynler 300 saate varabilecek kısmi çalışma hakkı elde edecekler. o Prematüre doğum ve evlat edinmelerde anne ve babaya ilave kolaylıklar tanınacak. o Engelli ebeveynlerinden birine yılda ilave 10 gün izin hakkı tanınacak. Ak Parti, dindarların öteden beri sürdürdüğü nüfusu çoğaltarak büyüme iddiasının somut adımlarını atmaya başlamıştır. En az üç çocuk retoriğini dinamik nüfus çözümleri ile ekonomik büyüme ve sosyal harcama programlarına entegre etmeye yönelik programlar uygulamaya hakkıyla aktarılabildiğinde olumlu sonuçları çabucak alınacaktır. o Annelere ilk çocukta 300, ikincide 400 ve üçüncü çocukta ise 600TL yardımda bulunulacak o Belediyeler kreş ve gündüz bakımevleri açacak o Gündüz bakımevlerini yaygınlaştırmak amacıyla vergisel teşvik getirilecek Evliliği Özendirme o Gençlerde evliliği özendirmek için çeyiz modeli geliştirilecek. Ebeveynler çeyiz hesabı seçeneğini kullanırlarsa devlet biriken paraya yüzde 15 katkı yapacak. Bu aynı zamanda Türkiye nin önemli sorunlardan biri olan yetersiz tasarruf sorununun çözümüne de mütevazı da olsa bir katkı sunabilir. Sürekli Yoksulluğun ortaya çıkmasını engelleme o Kötü alışkanlıkları azaltmaya yönelik çalışmalar yürütülecek Çocuk destek merkezleri kurulacak Aile danışmanlık hizmetleri etkinleştirilecek ve evlilik öncesi eğitim merkezleri yaygınlaştırılacak Engelli ve yaşlılara yönelik hizmetlerde etkinlik artırılacak. 4 Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP), dezavantajlı tüm toplum kesimlerine ulaşma hedefini ortaya koymaktadır. Bu hedef, sosyal harcamaya ayrılan kaynakların etkin bir şekilde hedeflenen kesimlere ulaştırılmasını kolaylaştırabilir. Türkiye de sosyal yardıma ayrılan kaynakların hedef kitleye ulaştırılması konusunda ciddi iyileşme sağlanmasına rağmen tam bir başarı da henüz gösterilememiştir. Bu bakımdan bu iradenin ortaya çıkması önemlidir. Fakat hantal bürokratik mekanizmaya dönüşmemesine dikkat edilmelidir. SONUÇ On iki yıldır iktidarda olan Ak Parti nin gelir dağılımı ve yoksulluk göstergelerinde hatırı sayılır iyileşmeler gerçekleştirdiği istatistiksel rakamlara yansımaktadır. Bu iyileşmede ekonomik istikrarda sağlanan göreli süreklilik ve faiz ödemelerindeki düşüşten sağlanan tasarrufun bütçede eğitim, sağlık
ve sosyal harcamalara ayrılacak kaynakları artırmada sağladığı ilave imkânın rolü olmuştur. Ancak sosyal harcamaların etkinliğinin artırılmasının katkısı inkâr edilemez. Davutoğlu Hükümetinin yeni açıkladığı programla yoksulluğun azaltılması iddiasının sürdürüleceği ve dinamik nüfus konusundaki retoriğin uygulamaya aktarılabilecek çözümlerle destekleneceği anlaşılmaktadır. 5