T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ ĐMAM ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ TARĐH ANABĐLĐMDALI



Benzer belgeler
260 NUMARALI HISN-I MANSUR (ADIYAMAN) KADI SĐCĐLĐNĐN SAHĐFELERĐNĐN TRANSKRĐPSĐYONU VE DEĞERLENDĐRĐLMESĐ. Feyzullah TEKEREK YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİNE DAİR KANUN

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XIX

İZMİR BAROSU TAVSİYE NİTELİĞİNDE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

İÇİNDEKİLER GİRİŞ KONUYLA İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR.1) KONUNUN TAKDİMİ, ÖNEMİ

GÜLŞAH VARDAR HAMAMCIOĞLU Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi TÜRK MEDENİ KANUNU NA GÖRE YERLEŞİM YERİ

A. SULH HUKUK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR

T.C ÇAYIROVA BELEDİYESİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

KAŞ BELEDİYESİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM, DAYANAK, TANIMLAR VE TEMEL İLKELER

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ Malatya Barosu Yönetim Kurulu nun /47 sayılı Kararı ile

KALEM MEVZUATI ADL108 KISA ÖZET

SEVGİ USTA VELAYET HUKUKU

TÜRK VATANDAŞLARI HAKKINDA YABANCI ÜLKE MAHKEMELERİNDEN VE YABANCILAR HAKKINDA TÜRK MAHKEMELERİNDEN VERİLEN CEZA MAHKUMİYETLERiNİN İNFAZINA DAİR KANUN

İCRA DAİRELERİNİN ÖZERKLEŞTİRİLMESİ: FRANSIZ İCRA GÖREVLİLİĞİ MODELİ

Nüfus Kayıt Örneği Verilmesi

T.C. İZMİR İLİ TORBALI BELEDİYESİ RUHSAT VE DENETİM MÜDÜRLÜĞÜ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA DAİR YÖNETMELİK

MEDENİ HUKUKUN ALT DALLARI-TİCARET HUKUKU-ULUSLARARASI ÖZEL HUKUK. Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Mehir hakkında Dinimizin Bildirdikleri

Hulle'nin dayanağı âyet ve hadistir.

4.900,00 TL 5.500,00 TL

AVUKAT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Yabancı İşler Dairesi Başkanlığı

ŞURA-YI DEVLET Belgeler, Biyografik Bilgiler ve Örnek Kararlarıyla

BELİRSİZ ALACAK DAVASI

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

SAKARYA BAROSU Tavsiye Niteliğinde AVUKATLIK ÜCRET TARİFESİ

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TOPLUMSAL DÜZEN KURALLARI

2017 DİYARBAKIR BAROSU ASGARİ ÜCRET ÇİZELGESİ

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27

Muharrem İLDİR Boğaziçi Bağımsız Denetim ve YMM A.Ş Vergi Bölüm Başkanı E.Vergi Dairesi Müdürü

Doğal Gaz Piyasasında Yapılacak Denetimler ile Ön Araştırma ve Soruşturmalarda Takip Edilecek Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur.

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ ,00 TL ' den az olmamak üzere dava konusu giderilmesi) Davası

Tel: Fax: ey.com Ticaret Sicil No : Mersis No: (1) SAYILI TARİFE

7 Mirasçılık belgesinin iptali

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI BİRİNCİ BÖLÜM

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ 4.700,00 TL

T.C. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARINDA YÖNTEM VE TEKNİKLER SEMİNERİ

DÖNEMİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ. A- SULH HUKUK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR 1 Kat Mülkiyeti

1- GENEL OLARAK 2- MUHAKEMAT BİRİMLERİ

1- GENEL OLARAK 2- MUHAKEMAT BİRİMLERİ

İZMİR BAROSU TAVSİYE NİTELİĞİNDE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet Meslek Yüksekokulu DAMGA VERGİSİ ve HARÇLAR BİLGİSİ DERSİ Açık Ders Malzemesi

İZMİR BAROSU TAVSİYE NİTELİĞİNDE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

2018 DİYARBAKIR BAROSU ASGARİ ÜCRET ÇİZELGESİ

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI 262 NUMARALI HISN-I MANSÛR (ADIYAMAN) KADI SİCİLİNİN

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE ROMANYA ARASINDA HUKUKÎ KONULARDA ADLİ YARDIMLAŞMA ANLAŞMASI

BİRİNCİ KISIM: Feraiz Mukaddime. 1 inci Fasıl BİRİNCİ BAB

İÇİNDEKİLER. I. Bölüm

DAVACI : Nesrin Orhan Şahin vekilleri Av.Serap Yerlikaya ve Av.İlter Yılmaz

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

KONYA DEFTERDARLIĞI İMZA VE YETKİ İÇ GENELGE

ORDU BAROSU BAŞKANLIĞI AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ 2013 YILI BARO TAVSİYE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİDİR.

T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANA BİLİM DALI

ÖNSÖZ 3 EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAZISI 5 İÇİNDEKİLER 7-12 KANUNLAR VE KAYNAKLAR BİRİNCİ BÖLÜM Genel Bilgiler Dersin adı ve konusu 17

İslâm Hukukunda Kadının Boşa(n)ma Hakkı

EVLİLİK SÖZLEŞMESİ. Toplumda yaygın kullanılan ve aslında içinde pek çok yanılsamayı barındıran kavramlardan biri de evlilik sözleşmeleri

AVUKAT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/3-686 K. 2016/18 T

T.C İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ZABITA DAİRE BAŞKANLIĞI ZABITA DESTEK HİZMETLERİ ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK EVLİLİK BİRLİĞİNİN KORUNMASI VE EVLİLİK BİRLİĞİNDE EŞLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM BOŞANMA

T.C. FATSA BELEDİYESİ Evlendirme Memurluğu Görev Ve Çalışma Yönetmeliği

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI

İNSAN KAYNAKLARI VE EĞİTİM DAİRESİ BAŞKANLIĞI TEŞKİLAT YAPISI VE ÇALIŞMA ESASLARINA DAİR YÖNERGE

İZMİR BAROSU TAVSİYE NİTELİĞİNDE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

İZMİR BAROSU TAVSİYE NİTELİĞİNDE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

( TRT VAKFI ) TÜRKİYE RADYO TELEVİZYON KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ MENSUPLARI SOSYAL DAYANIŞMA, TEDAVİ, EĞİTİM YARDIMLAŞMASI VE EMEKLİLİK VAKFI

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

TC. ZEYTİNBURNU BELEDİYESİ RUHSAT VE DENETİM MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

(28/01/ 2003 tarihli ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanmıştır.) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan :

Yrd. Doç. Dr. Ali DEMİRBAŞ. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu nda ESER SAHİBİNİN MALİ HAKLARINA TECAVÜZ HALİNDE HAK SAHİBİNE SAĞLANAN HUKUKİ KORUMA

2- Dâvanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi. hükmü öngörülmüş. iken,

BORÇLAR HUKUKU KISA ÖZET HUK110U

MADDE METNİ : MADDE 11 : DEĞERLEME GÜNÜ

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

2015 Yılı Yargı Harçları

İCRA KEFALETİ VE ŞEKLİ UNSURLARI ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA KANUN

TÜRK KAMU YÖNETİM SİSTEMİ

yüksel önder tarafından yazıldı. Cumartesi, 07 Nisan :15 - Son Güncelleme Cumartesi, 07 Nisan :23

4081 SAYILI ÇİFTÇİ MALLARININ KORUNMASI HAKKINDA KANUN UYGULAMASI

İŞ MAHKEMELERİ KANUNU

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Ticaret Tabi Maddeler ve Bu Maddelerin

Kiralananın Devri ve Sınırlı Ayni Hakka Konu Olması

ŞİRKETLER TOPLULUĞUNA GÜVENDEN DOĞAN SORUMLULUK

Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Kanun No Kabul Tarihi :

DAVA ARKADAŞLIĞI DAVAYA MÜDAHALE

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

Tarih: Sayı: 2012/86. Konu:

KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ YURTDIŞI TEŞKiLATI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME

Mal Rejimleri ve Tasfiyesi

GAZİANTEP BAROSU DÖNEMİ AVUKAT-VEKİL ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

ASKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ KURULUŞ GÖREV VE YETKİ YÖNETMELİĞİ

Transkript:

T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ ĐMAM ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ TARĐH ANABĐLĐMDALI 236 NUMARALI HISN-I MANSUR (ADIYAMAN) KADI SĐCĐLĐNĐN 20-96 SAHĐFELERĐNĐN TRANSKRĐPSĐYONU VE DEĞERLENDĐRĐLMESĐ MEHMET BAYDAŞ TEZSĐZ YÜKSEK LĐSANS PROJESĐ KAHRAMANMARAŞ EYLÜL 2008

T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ ĐMAM ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ TARĐH ANABĐLĐMDALI 236 NUMARALI HISN-I MANSUR (ADIYAMAN) KADI SĐCĐLĐNĐN 20-96 SAHĐFELERĐNĐN TRANSKRĐPSĐYONU VE DEĞERLENDĐRĐLMESĐ Danışman: Yard. Doç. Dr. Selahattin DÖĞÜŞ TEZSĐZ YÜKSEK LĐSANS PROJESĐ KAHRAMANMARAŞ EYLÜL 2008

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ ĐMAM ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ TARĐH ANABĐLĐM DALI 236 NUMARALI HISN-I MANSUR (ADIYAMAN) KADI SĐCĐLĐNĐN 20-96 SAHĐFELERĐNĐN TRANSKRĐPSĐYONU VE DEĞERLENDĐRĐLMESĐ TEZSĐZ YÜKSEK LĐSANS PROJESĐ Kod No : Bu Tez 19/09/2008 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından Oy Birliği ile Kabul Edilmiştir. Đmzası... Đmzası Đmzası Yard. Doç. Dr. Selahattin DÖĞÜŞ Doç. Dr. Vedat GÜRBÜZ Doç.Dr. Hakan ALTINTAŞ DANIŞMAN ÜYE ÜYE Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. Prof. Dr. Ahmet Hamdi AYDIN Enstitü Müdür Vekili Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ ĐMAM ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ TARĐH ANABĐLĐM DALI ÖZET TEZSĐZ YÜKSEK LĐSANS PROJESĐ 236 NUMARALI HISN-I MANSUR (ADIYAMAN) KADI SĐCĐLĐNĐN 20-96 SAHĐFELERĐNĐN TRANSKRĐPSĐYONU VE DEĞERLENDĐRĐLMESĐ DANIŞMAN: Yard. Doç. Dr. Selahattin DÖĞÜŞ YIL: 2008, Sayfa: 142 Jüri: Yard. Doç. Dr. Selahattin DÖĞÜŞ Doç. Dr. Vedat GÜRBÜZ Doç. Dr. Hakan ALTINTAŞ Bu araştırmada 236 numaralı Hısn-ı Mansur Kadı (Şer iye) Sicilinin 20-96. sayfalarının transkripsiyonu yapılmış, belgeler ışığında Adıyaman ın o döneme ait sosyo-ekonomik, idarî, kültürel ve adlî yapısı incelenmiştir. 236 numaralı defterin 20-96. numaralı sayfalarının tamamının transkripsiyonu yapılarak, günümüz Türkçesi ile özeti yapılmıştır. 1917-1919 yılları arasını kapsayan belgeler toplam 112 adet olup terekeler, vasi tayinleri, vekâletnameler, borç-alacak davaları, talâk i lâmları, nafaka talepleri, gibi konulara aittir. Bunlar içerisinde tereke ve vasi tayinleri belgelerin büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Belgelerin deftere kaydında kronolojik sıralama esasına uyulmamıştır. Bu belgelerle Adıyaman ın XX. yy. başlarındaki sosyo-ekonomik, idarî, adlî ve kültürel durumu hakkında tahliller yapılmaya çalışılmıştır. Elde edilen bilgilere göre: Osmanlı Devleti kurulduğu andan itibaren adaleti kendisine ilke edinmiş ve adaletin uygulanma yeri olan mahkemelere büyük bir önem vermiştir. Şer î hükümlerin uygulandığı şer îye mahkemeleri ve kadılar adalet sisteminin temelini teşkil etmişlerdir. Kadılar sadece kadılık görevi yapmamışlar bulundukları yerde devletle her türlü yazışmayı yapmışlardır. Kadılar görevleri icabı yaptıkları yazışmaları kayda geçirmişlerdir ki bu kayıtlara şer îye sicilleri adı verilmektedir. Şer îye sicilleri ait oldukları bölgenin idarî-siyasî durumu, o bölgede yasayan insanların geçim tarzları, kullandıkları eşyaları, birbirleriyle olan ilişkileri, ekonomik durumları vb. konular hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler veren çok önemli kaynaklardır. Anahtar kelimeler: Hısn-ı Mansur Kazası, Şer iye Mahkemesi, Kadı, Şer îye Sicili, i lâm, tereke, vasi, vekâlet. I

DEPARTMENT OF HISTORY INSTUTUTE OF SOCIAL SCIENCE UNIVERSITY OF KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ ĐMAM ABSTRACT MA PROJECT TRANSCRIPTION AND EVALUATION OF 236 NUMBERED 20-96 PAGES OF HISN-I MANSUR (ADIYAMAN) KADHI REGISTER Supervisor: Assist. Prof. Dr. Selahattin DÖĞÜŞ Year: 2008, Pages: 142 Jury: Assist. Prof. Dr. Selahattin DÖĞÜŞ Assoc. Prof. Dr. Vedat GÜRBÜZ Assoc. Prof. Dr. Hakan ALTINTAŞ The aim of this thesis is to transcribe the pages between 20 and 96 of Hısn-ı Mansur Kadhi (Shari a) Register numbered 236. According to these documents Adıyaman; social-economy, managerial, cultural and judicial structure are examined and contributed to history science with original documents. Numbered 236 notebok s in which pages from 20 to 96 transcription was made and its summery was finished with daily Turkish. The documents comprised between 1917-1919 were totally 112 and its subjects were heritage, guardian appointment, attorneyships, cases of deptdomend, decision of divorcement, demonds of alimony, the appointment to foundations. Heritages and guardian appointments were the most important part of the documents in them. It wasn t based on the chronological order while registrating the documents to notebook. It was tried to analyse Adıyaman s social-economy, managerial, cultural, judical with these documents. These were expressed after the whole works: The justice was first principle for the Ottaman State since it was established and the courts, where the justice put into practise, were very important for the Otoman State. The Shari a Courts where arrived at Shari a decision and the Kadhi similar a judge were foundation of the justice system. The Kadhi s mission was not only a judge; who were officials for corresponded to state all correspondence where there were. The all correspondence were registrated by the Kadhi s and the registrations were called Shari a Registers. The Shari a Register, which were very important sources, belongs to area s subjects such as managerialsocial situation, living standard fort he area people, their goods, their social relation, economical situation i.e. were given detailed informations. Key words: Hısn-ı Mansur Adjudication, Shari a Court, Kadhi, Shari a Register, decision, heritage, guardian, power of attorney. II

ÖNSÖZ Arşivler, milletlerin hafızası gibidir. Arşivlerini kaybeden milletler, hafızasını kaybetmiş insanlar gibidir. Bu sebeple dünyanın en organize ve en sağlam temellere dayalı devletlerinden birini kuran Osmanlı Devleti döneminden kalma geniş bir arşiv belgelerine ülkemiz sahiptir. Đşte bu arşiv belgelerinden birisi de Şer'iye Sicilleridir. Şer'iye Sicilleri, Osmanlı Devleti nin sosyal, ekonomik, askerî hatta idarî konularının araştırılmasında mutlaka kullanılması gerekir. Çünkü Osmanlı Devleti nde kadıların yani hâkimlerin tuttuğu kayıtlar hem merkezden gelen her türlü emir ve yazıları hem de görev bölgelerindeki her türlü vak alara ait sicilleri ihtiva etmektedir. Bunlar bir belde halkının birbiriyle olan hukukî, iktisadî, ticarî, sosyal, dinî münasebetlerini ortaya koyan belgelerdir. Sicillerin her konuda tarihe temel kaynak olacağında şüphe bulunmamakla beraber özellikle şu konularda başvurulabilir: Son zamanlarda ortaya çıkan şehir tarihleri ve yurdun muhtelif bölgelerindeki mahalli hayata ait ilmî araştırmaların, birinci derecede kaynağı kadı sicilleridir. Kadı sicilleri, eski idarî teşkilatımızın birçok ünitelerini aydınlatması açısından da tetkike değer vesikalardır. Özellikle Kaza, Sancak ve Eyalet taksimatı, Beylerbeylik, Sancak beyliği, Kethüdalık ve Voyvodalık gibi idarî; kadılık, naiblik, muhzırlık, mübaşirlik, bostancıbaşılık, çavuşluk ve subaşılık gibi adlî müesseselerin hem idarî yapısını, hem de icra ettikleri fonksiyonlarını kadı sicillerindeki kayıtlardan çıkarmak mümkündür. Osmanlı tarihi ile ilgili arşiv belgeleri yoğun ve titiz çalışmalar sayesinde birinci elden kaynaklar olarak günümüz Türkçesine kazandırılmasıyla bilim dünyasının ve araştırmacıların hizmetine sunulmuştur. Bu çalışmanın da birinci elden belgelerden oluşması Osmanlı Devletinin sosyo-ekonomik tarihine katkı sağlayacağı muhakkaktır. Ayrıca Ankara da Milli Kütüphane de orijinalleri bulunan Türkiye nin birçok yöresine ait Osmanlı kadı sicilleri nin transkriblerinin tamamlanmasında bir mesafe daha alınacaktır. Bu çalışma, konu üzerinde daha sonra yapılacak olan, özellikle medeni hukuk, sos-ekonomik hayat ve idari hayat ile ilgili yapılacak araştırmalar için faydalı olabilir. Geleceklerini teminat altına almak isteyen milletler, geçmişlerine dayanıp kuvvet almak zorundadırlar. Zira geçmişi olmayanın geleceği de olmaz. Mazisi engin ve zengin olan milletler, tıpkı köklerini toprağın derinliklerine daldırmış ve etrafa dal budak salmış görkemli çınar ağaçları gibidirler. Biz de geleceğimizi teminat altına almak ve yeni nesle daha iyi bir dünya bırakabilmek için geçmiş tarihimizden ibret almalıyız. III

Bu çalışmada 23 Cemaziye l-evvel 1335 (17 Mart 1917) 22 Zilkade 1337 (19 Ağustos 1919) yılları arasında Adıyaman merkez ve köyleri ile seferberlik dolayısıyla askerlerin sevk edildikleri yerlerde meydana gelen askeri ve adlî vakaların mahkemedeki sicilleri incelenerek, transkripsiyonu yapıldı ve değerlendirilmeye çalışıldı. Böylece bu olayların nitelikleri, mahkemelerin işleyiş şekli, bürokratik usul ve dili ile dönemin Adıyaman ın sosyo-ekonomik yapısı da ortaya konulmaya çalışıldı. Adıyaman a ait olan 20 belgede yakın tarihimize ışık tutabilecek belgeler de bulunmaktadır. Seferberlik dolayısıyla mürettebatına sevk edilen askerlerin gittikleri yerlerde sadece düşmanla değil aynı zamanda ağır hayat şartları ve hastalıklarla mücadele ettikleri anlaşılmaktadır. Özellikle müptela oldukları illetlerden dolayı hastaneye kaldırılan ve vefat eden askerlerin olması askerlerin bulaşıcı hastalıklarla da boğuştuklarını ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmada düzgün ve okunaklı bir rik a hattıyla yazılan belgeler içerisinde zaman zaman rik a kırması denilen bozuk hatlara da rastlanmıştır. Bu durum belgelerin yazımında her zaman aynı kâtibin görev yapmadığını göstermektedir. Bunun yanında bütün çabalarımıza rağmen okunamayan satır içlerinde kelimeler de mevcuttur. Okunamayan bu kelimeler ( ) şeklinde metinlerde ifade edilmiştir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki alfabe değişikliği nedeniyle toplumumuzun büyük bir kesimi tarafından bugün kullanılmayan Osmanlı Türkçesiyle yazılmış belgelerin okunabilmesi için bugünkü Türkçeye aktarılması zarûriyeti ortaya çıkmıştır. Đşte tezsiz yüksek lisans projesi olarak bugünkü Türkçeye aktardığımız Adıyaman la ilgili bu eser geçmişi anlayıp yorumlamaya yönelik ihtiyacı karşılamak için yapılmış bir çalışmadır. Bu çalışmayı yaparken hatasız olması için gayret sarf ettim. Buna rağmen birtakım hatalarım olabilir. Hatasız kul olmaz düsturuna sığınarak bu hatalarıma müsamaha ile bakılmasını temenni ediyorum. Bu çalışma boyunca çok yönlü yardımlarından, yönlendirmelerinden ve katkılarından yararlandığım başta tez danışmanım, değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Selahattin DÖĞÜŞ e, Dr. Mehmet KARATAŞ a, Hasan ARSLAN a, benim derdimle dertlenen aileme, hocalarıma ve değerli arkadaşlarıma yakın ilgileri sebebiyle teşekkür etmeyi bir borç bilirim. IV

ĐÇĐNDEKĐLER ÖZET... I ABSTRACT...II ÖNSÖZ...III ĐÇĐNDEKĐLER...V KISALTMALAR... VII ÇĐZELGELER LĐSTESĐ...VIII 1. GĐRĐŞ...1 2. OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEMELER VE ÇEŞĐTLERĐ...2 2.1 Şer iye Mahkemesi ve Görevleri...2 2.1.1. Şer iye Mahkemesi Görevlileri...3 2.1.1.1. Kadı...3 2.1.1.1.(1). Dereceleri ve Tayinleri...4 2.1.1.1.(2). Kadılarda Aranan Şartlar...4 2.1.1.2. Kadıya Yardımcı Olan Mahkeme Görevlileri...5 2.1.1.2.(1). Nâibler...5 2.1.1.2.(2). Kassam...5 2.1.1.2.(3). Muhzır...5 2.1.1.2.(4). Subaşı...5 2.1.1.2.(5). Müftü...6 2.1.1.2.(6). Kâtipler ve Hademeler...6 2.1.1.2.(7). Muhtesip...6 2.1.1.2.(8). Diğer Görevliler...6 3. OSMANLI ŞER ĐYE SĐCĐLLERĐ...7 3.1 Tanımı ve Ortaya Çıkışı...7 3.2 Şer iye Sicillerinin Tarihimiz açısından Önemi...7 3.3 Şer iye Sicillerinin Đhtiva Ettiği Başlıca Belgeler...8 3.3.1. Kadılar Tarafından Kaleme Alınan Belgeler...8 3.3.1.1. Đ lâm...8 3.3.1.2. Hüccet...8 3.3.1.3. Ma ruzlar...9 3.3.1.4. Müraseleler...9 3.3.1.5. Diğer Kayıtlar...9 3.3.2. Başka Makamlardan Gelen ve Sicile Kaydedilen Belgeler...9 3.4 236 Numaralı Hısn-ı Mansur (Adıyaman) Şer iye Sicilinin 20-96. Sahifeleri Arasındaki Konuların Açıklanması...9 3.4.1. Vekâlet...9 3.4.2. Velâyet ve Vesayet...10 3.4.3. Nikâh - Mehr - Talâk Nafaka...10 3.4.3.1. Nikâh-Mehr...10 3.4.3.2. Talâk-Nafaka...11 3.4.4. Tereke ve Veraset...12 3.4.5. Bey...12 3.4.6. Ferağ...13 3.4.7. Şâhitlik (Şahâdet)...13 3.4.8. Yemin...13 V

3.5 Adıyaman Şer iye Sicilleri...13 3.5.1. 236 Numaralı Hısn-ı Mansur (Adıyaman) Kazası Şer iye Sicil Defterinin Tanıtımı...14 3.5.2. 236 Nolu Kadı Sicilinin Transkripsiyonunda Takip Edilen Metod...14 4. ADIYAMAN TARĐHĐ...15 4.1 Adıyaman Đsminin Kökeni...15 4.2 Adıyaman ın Đslam Hâkimiyeti Öncesi Tarihi...15 4.3 Arap-Đslam Hâkimiyeti Devri ve Avasım Mıntıkası Oluşu...16 4.4 Adıyaman ın Türk Egemenliğine Geçişi (Osmanlılara Kadar)...17 4.5 Osmanlı Đdaresinde Adıyaman...19 4.6 Adıyaman ve Đlçelerindeki Bazı Tarihi Eserler...21 5. 236 NHMŞS. nin 20-96. SAYFALARININ TRANSKRĐPSĐYONU...23 6. 236 NHMŞS. nin 20-96. SAYFALARI ARASINDA GEÇEN BELGELERĐN ÖZETLERĐ...104 7. DEĞERLENDĐRME...124 7.1 Belgelerin sınıflandırılması...124 7.2 Adıyaman ın Đdarî Durumu...124 7.3 236 NHMŞS. nin 20 96. sayfaları arasında geçen Đdarî Birimler...124 7.3.1. Đller...124 7.3.2. Sancak-Nahiye-Kaza...125 7.3.3. Köyler...125 7.3.4. Mahalleler...126 7.3.4.1. Mahalle Đmam ve Muhtarları...126 7.3.5. Günümüzde, Đncelenen Dönemdeki Adıyla Anılan Köy ve Mahalleler...126 7.4 Adıyaman da Sosyal Hayat...127 7.4.1. Sosyal Durum...127 7.4.2. Adıyaman da Bulunan Dinî ve Sosyal Yapılar...129 7.5 Ekonomik Durum...129 7.6 Önemli Görevliler...130 7.6.1. Devlet Görevlileri...130 8. SONUÇ VE ÖNERĐLER...131 KAYNAKÇA...133 SÖZLÜK...136 ÖZ GEÇMĐŞ EKLER VI

KISALTMALAR Ans. Ansiklopedisi bs. Baskı, Basım bk. bakınız C. Cilt çev. Çeviren vd. ve devamı hzl. Hazırlayan M. Miladi M.Ö. Milattan Önce M.S. Milattan Sonra NHMŞS Numaralı Hısn-ı Mansûr Şer iye Sicili s. Sayfa ss. Sayfa sayısı S. Sayı yy. Yüzyıl VII

ÇĐZELGELER LĐSTESĐ Çizelge 3.1. Adıyaman Şer iye Sicilleri...13 Çizelge 7.1. Belgelerin sınıflandırılması...124 Çizelge 7.2. Đller...124 Çizelge 7.3. Sancak, Nahiye ve Kazalar...125 Çizelge 7.4. Köyler...125 Çizelge 7.5. Adı geçen diğer köyler...125 Çizelge 7.6. Mahalleler...126 Çizelge 7.7. Adı geçen diğer mahalleler...126 Çizelge 7.8. Mahallelerin imam ve muhtarları...126 Çizelge 7.9. Günümüzde, incelenen dönemdeki adıyla anılan köy ve mahalleler...126 Çizelge 7.10. Kullanılan eşyalar...130 Çizelge 7.11. Devlet görevlileri...130 VIII

GĐRĐŞ 1. GĐRĐŞ Bu araştırmanın konusu 236 numaralı Hısn-ı Mansur (Adıyaman) Şer iye Sicilinin 20-96. sayfalarının transkripsiyonu, özet ve değerlendirmesidir. Ancak çalışmanın daha iyi anlaşılabilmesi için bağlantılı konular hakkında da bilgiler verilmiştir. Çalışmada: 1917-1919 yıllarını kapsayan zaman dilimi içerisinde Adıyaman ın idarî, adlî, sosyal, kültürel, iktisadî ve dinî yapısı ortaya çıkarılarak Adıyaman ın 20. yy. başlarındaki durumu hakkında araştırma yapacak araştırıcılar için önemli bir kaynak oluşturulması amaçlanmıştır. Çalışmanın bölümleri içerisinde işlenen konuların düzeni de şu şekildedir: 2. bölümde Osmanlı Hukukunda Mahkemeler üzerinde durulmuş, şer î mahkemenin başı olan kadılardan ve kadıya yardımcı olan görevlilerden bahsedilmiştir. 3. bölümde Şer iye Sicilleri, Türk tarihindeki önemi ve şer iye sicillerinde geçen konular açıklanmıştır. 4. bölümde Adıyaman ın tarih öncesi çağlardan Cumhuriyet dönemine kadar olan tarihine kısa bir bakış yapılmıştır. 5. bölümde 236 NHMŞS. nin 20-96. sayfalarının transkripsiyonu yapılmıştır. 6. bölümde yapılan transkripsiyonun kısa özetleri yer almıştır. 7. bölümde 236 NHMŞS. nin değerlendirilmesi yapılmıştır. 8. bölümde sonuç ve önerilere yer verilmiştir. Daha sonraki kısımlarda ise; kaynakça, sözlük, özgeçmiş ve ekler kısmı yer almıştır. Transkripsiyon yapılırken azami ölçüde itina gösterildi. Belgelerin sıra numarası ve tarih sırası değiştirilmeden ve yeni bir düzenlemeye girişilmeden olduğu gibi bırakıldı. Terekelerde, vefat eden kişiden kalan malların ayrıntılı dökümünde adetler ( ) içerisinde belirtilmiş olup malların ve adetlerin altında eğer sadece bir sayı varsa kuruş, iki sayı varsa birincisi kuruş ikincisi para, üç sayı varsa birincisi kuruş ikincisi para üçüncüsü akçedir. Bütün uğraşlara rağmen okunamayan kelimeler için ( ) işareti kullanıldı. Şüpheli okunan kelimelerin sonuna soru işareti (?) konuldu. Ayrıca sicilin mikrofilme alınması esnasında karşılıklı sayfaların orta kısımları tam olarak alınamadığı için sağdaki sayfaların sonundaki kelime veya kelimeler ile soldaki sayfaların başındaki kelime veya kelimeler çıkmamıştır. Bu şekilde olan kelimeler eğer bir tamlamanın devamı veya belgenin herhangi bir yerinde belirtilen bir hususun tekrarı ise tahmin edilerek yazıldı. Ancak ilk defa geçen bir isim, tarih, yer adı veya rakam ise okunamadı ve ( ) işareti ile belirtildi. Metindeki ayın harfi ( ), uzatma ve inceltmeler (^) işareti ile gösterildi. Bu tez Adıyaman Kadı Sicilleri konusunda yapılan ilk çalışma değildir. Daha önce KSÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı bünyesinde 1999 yılında Nezir ÇAKMAK 237 numaralı Adıyaman Kadı Sicilini Yüksek Lisans Tezi olarak, 2005 yılında Feyzullah TEKEREK ve Đbrahim KANADIKIRIK 260 numaralı Adıyaman Kadı Sicilini Yüksek Lisans Tezi olarak, 2006 yılında Ömer Faruk GÖKDENĐZ 262 numaralı Adıyaman Şer iyye Sicilini Yüksek Lisans Tezi olarak, 2006 yılında Canan YÖRÜR 259 numaralı Adıyaman Şer iyye Sicilini Yüksek Lisans Tezi olarak çalışmışlardır. Ayrıca Hasan ARSLAN 200 numaralı Besni Kadı Sicilini Tezsiz Yüksek Lisans Projesi ve Mesut ÖZDEN 184 numaralı Besni Kadı Sicilini Yüksek Lisans Tezi olarak hazırlamışlardır. 1

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEMELER VE. 2. OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEMELER VE ÇEŞĐTLERĐ Osmanlı Devletini etnik, dinî ve kültürel farklılıklar bakımından zengin, ama aynı zamanda da problemli olan bir coğrafyada altı asrı aşan bir süre ayakta tutan faktörlerin başında bu devletin sahip olduğu hukukî yapı ve bunu işletiş biçimi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Osmanlı hukukunun esâs temelini Đslâm hukukunun oluşturduğu inkar edilemez. Bu realite Osmanlı Devletinin çağdaşı veya daha önce kurulmuş olan diğer Đslâm devletleri için de geçerlidir. Ancak her devletin Đslâm hukuku uygulamasında gerek mezhep ayrılığına gerekse sosyal, siyasî ve kültürel farklılıklara bağlı olarak bir takım değişikliklerin olduğu da bir gerçektir. Bu farklılıkları Osmanlı Devletinde de görmek mümkündür. Ayrıca, buna Đslâm hukukunun ayrıntılı olarak düzenlemediği veya düzenlemesini devlet başkanlarına havale ettiği alanlarda Osmanlı padişahları tarafından dönemin ihtiyaçları ve anlayışı ışığında hukuk kurallarının konduğu olgusu da eklenmelidir. Örfî hukuk da denen padişah iradelerinden oluşan kurallar, örf ve adet kaideleri, şer î şerifin hükümlerini tamamlayan kanunlar gibidir. Padişah kanun yapabilir. Ancak bu kanun şer i şerifin teferruatı kabilindendir. Osmanlı Devletinde şeyhülislâm, hâkim ve müftülerce şeriata uygunluğu kabul edilmeyen hukukî düzenlemeler, yürürlük şansını kaybederler. Görüldüğü gibi, Osmanlı Devletinde kanunlar, padişahın keyfi emirleri değildir (Cin, 1992: 14). Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde altı asırlık Osmanlı uygulamasının nasıl kendine özgü bir hukuk yapısı ortaya koyduğu kolayca anlaşılır. O halde Osmanlı hukuku deyince hatıra Đslâm hukukunun teorik esasları, bu hukukun altı asırlık aldığı şekiller ve Osmanlı hükümdarlarının kendilerine tanınan alanlara koyduğu hukuk kuralları ve kanunlar gelmelidir (Aydın, 2002: 15). Bu kanunların uygulandığı alanlardan biri de taşradaki şer iye mahkemelerdir. 2.1 Şer iye Mahkemesi ve Görevleri Şer iye mahkemeleri kadıların şer î hükümlere göre yargılama yaptıkları mahkemelerdir. Şer iye mahkemelerini ifade için mehâkim-i Şer iye, meclis-i şer î, meclis-i şer i enver veya nebevî gibi tabirler kullanılmaktadır (Akgündüz, 1992: 76). Bu mahkemeler Osmanlı Devletinin başlangıcından Tanzimat dönemine kadar uzun asırlar her türlü hukukî ihtilafların çözüldüğü bir merci olmuştur (Đhsanoğlu, 1994: 391). Kuruluş yılından itibaren şer î kaza usulünü benimseyen Osmanlı Devletinin birinci padişahı Sultan Osman ın ilk tayin ettiği iki memurdan birisi kadı olmuştur. Kadıları yetiştirecek bir kaynak henüz mevcut olmadığından, ilk Osmanlı kadıları hep Anadolu, Đran, Suriye ve Mısır gibi yerlerden getirilmiştir. Birinci Murad ın Molla Fahrettin Acemî yi ilk defa fetva görevine tayin ettiği bilinir. Daha sonra feth edilen her idare merkezine bir kadı tayin edilmiş ve adlî teşkilat ortaya çıkmıştır. Tek kadının görev yaptığı bu usule Şer îye Mahkemeleri adı verilmektedir. Şer î mahkemelerin belli bir makam binası yoktur. Ancak bu, şer î meclis adıyla yargılamanın yapıldığı belirli bir yer olmadığı manasına alınmamalıdır. Kadıların yargı işlerini yürütebilecekleri ve tarafların kendilerini her an bulabilecekleri muayyen bir yerleri vardı. Bu, kadının evi, cami, mescit veya medreseleri, belli odaları olabilir (Uzunçarşılı, 1988:108; Akgündüz, 2002:54). Hatta bazen yolda giderken bile kadıya başvurup davasını arz edenler olur, hemen ayaküzeri dava görülüp karar verildiği olurdu (Ekinci, 2002: 771). Osmanlı Devletindeki halkın büyük bir kısmı Hanefi Mezhebine mensuptu. Bu nedenle kadılar, Hanefî mezhebi ile hükmetmekle memurdurlar. Bununla beraber Irak, Mısır, Hicaz ve Yemen gibi bölgelerde başka mezheplere mensup Müslüman ahali de 2

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEMELER VE. vardır. Başka mezheplere mensup Müslümanlar arasında meydana gelen ve kendi mezhepleri çerçevesinde halledilmesi uygun görülen dava ve meselelerde, eğer o mahalde kendi mezhebinden bir kadı yoksa bunlar mensup oldukları mezhep âlimlerinden bir âlimi hakem tayin ederler. Bu âlim bunların mensup olduğu mezhebe göre karar verir. Sonra Hanefî kadı onu tasdik ve tenfiz eyler. Eğer kendi mezhebinde kadı varsa ona müracaat eder. Ayrıca sultan bazı meselelerde başka mezheplerin görüşüne göre karar vermesini istediği takdirde, bu emrine itaat etmek de vaciptir. Osmanlı Devletinde yukarıdaki cevaz görüşünden hareketle, hem hukukî dirlik ve istikrarı bozmamak ve hem de hukukî hayatta ihtiyaç duyulan gereklerini yapmak için kadıları istedikleri hukukçunun görüşüne hükmetmekte men edilmiş Hanefi mezhebinin en sahih görüşüne göre hükmetmekle mükellef olunmuştur (Bayındır, 1986:37-41; Akgündüz ve Öztürk, 1999: 369-370). Osmanlı Devletinde kadıları yetiştiren kaynak medreselerdir. Bu sebeple derece ve tayin açısından kadılarla medrese mezunları ve müderrisler iç içedirler ve ikisine birden ilmiye sınıfı denmektedir. 2.1.1. Şer iye Mahkemesi Görevlileri 2.1.1.1. Kadı Kadı: Hakim, yani insanlar arasında meydana gelen mes eleleri (da vaları) ilgili şer î hükümlere uygun olarak hall ve fasl için veliyyü l-emr (devlet başkanı) tarafından tayin edilen kimse demektir (Feteva-yı Hindiye, 1988: 239; Bilmen, 1970b: 204; Türk Hukuk Kurumu, 1991: 182). Osmanlı adlî teşkilatının temel taşı olan kadılar bulundukların yerin hem hakimi, hem belediye başkanı hem de halkın her konuda müracaat edebileceği sosyal güvenlik makamıydı (Akgündüz, 1992: 68; Akgündüz, 1990: 222; Cin ve Akgündüz, 1990a: 274). Böylece kadıların görevlerini, hukukî, idarî ve beledî olmak üzere üç noktada toplamak mümkündür (Halaçoğlu, 1995: 124). Kadılar şer î ve hükmî muamelatta Hanefî mezhebi üzerine hüküm verirlerdi (Halaçoğlu, 1995: 124; Uzunçarşılı, 1988a: 188; Bayındır, 1986: 33; Öztuna, 1978: 272). Eğer hakimler mezhep içerisinde serbest bırakılacak olsalardı aynı tip davalarda birbirini tutmayan kararların verildiği görülecek ve adalet dağıtımında birlik sağlanmamış olacaktı (Bayındır, 1986: 34). Bununla birlikte diğer mezhep mensupları isterlerse kendi mezheplerine göre hüküm verilmesini isteyebilirlerdi. Nitekim kadılar dört mezhep hukukunu da tafsilâtı ile bilmek zorundaydılar (Bayındır, 1986: 37-38; Öztuna, 1978: 272). Ayrıca kadıların fetva için görüşlerine başvurdukları müftülerin, bulundukları yerin halkının mezhebinden olmasına dikkat edilirdi. Mezhep çeşitliliğinin olduğu yerlerde ise öteki Sünnî mezheplerin müftüleri de bulundurulmuştur (Karatepe, 1989: 136). Fakat bu uygulama sınırlı sayıdadır ve XVI. asırdan sonra kaldırılarak diğer mezhebe göre hüküm verme sadece padişahın iznine bağlanmıştır (Đhsanoğlu, 1994: 407-408). Nikâh, izdivaç, miras taksimi, yetim ve mâl-i gâibin muhafazası, vasi tayin ve azli, vasiyetlerin ve vakıfların hükümlerine riayet edilmesinin nezareti, cürüm ve cinayet ve sair bütün davalar, hülâsa şer î ve hukukî bütün muamelat kadılar tarafından görülürdü (Uzunçarşılı, 1988a: 108-109). Yargı görevinin yanı sıra kadılar birçok idarî görevi de üstlenmişlerdi. Bir diğer ifadeyle kadılar bulundukları idarî birimde özellikle küçük yerlerde yürütmeyle ilgili birçok görevleri yerine getiren ve devletin doğrudan doğruya kendisine muhatap olduğu birer idarecidirler (Đhsanoğlu, 1994: 397). 3

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEMELER VE. Kadılar yapmış oldukları yargı görevleri ve mahkemelerce yapılan her türlü hukukî işlemler için taraflardan miktarları kanunnamelerde belirtilen bir harç almakta ve geçimlerini bu harçla sürdürmektedirler (Đhsanoğlu, 1994: 398; Uzunçarşılı, 1988a: 84-85; Dursun, 1992: 276). 2.1.1.1.(1) Dereceleri ve Tayinleri Osmanlı Devleti nde kadıları yetiştiren yer medreselerdi. Medreseyi bitiren kadılar (yani icazet alanlar) alış sırasına göre matlab defterine yazılırlardı ki bunlara mülazım denir. Mülazımlar yargı mesleğini seçerlerse en küçük idari birimden başlayarak atanırlardı. Daha sonra ise kademe kademe yükselmekteydi (Uzunçarşılı, 1998, s 87). Kadılıklar büyük ve küçük kazalarla, sancak ve eyalet olmak üzere baslıca iki sınıftı. Kaza kadılıkları: Rumeli, Anadolu ve Mısır daki kazaların kadılıkları olmak üzere üç sınıftı (Uzunçarşılı, 1988a: 84-85). Kaza kadılıklarının müddetleri yirmi ay olup bu müddeti doldurduktan sonra mazûl olarak yerine sırada olan başkası atanır ve azl olunan kadı da Đstanbul a gelip mülâzemet müddetini burada geçirerek bilgisini artırırdı (Uzunçarşılı, 1988a: 94; Đhsanoğlu, 1994: 265; Halaçoğlu, 1995: 127). Kaza kadılıklarının en yüksek derecesine sitte veya eşref-i kuzât denirdi (Akgündüz, 1990: 230; Uzunçarşılı, 1988a: 93). Sancak veya eyalet kadılıkları ise mevleviyet seviyesinde idi. Mevleviyetler aşağıdan yukarıya doğru devriye, mahreç, bilâd-ı hamse, Haremeyn olarak derecelere ayrılıyordu. Bundan sonra taht kadılığı (Đstanbul Kadılığı) ve nihayet kazaskerlik geliyordu. XVII. asırdan itibaren iyice belirgin hale gelen bu uygulama devletin sonuna kadar devam etmiştir. Mevleviyetler maaş statüsü bakımından 300 akçeli ve 500 akçeli mevleviyetler olmak üzere iki kısımdı (Đhsanoğlu, 1994: 266; Akgündüz, 1992: 68-69; Öztuna, 1978: 286). Mevleviyetlerde görev süresi bir yıl idi. Bir mevleviyette belirli süresini (müddet-i örfiye) tamamlayan bir kadı ayrılırken bir sonraki mevleviyetin namzedi (payelisi) olarak sıra beklerdi (Đhsanoğlu, 1994: 266). Kadılar, medrese tahsili görüp icazet alarak mülazemet edenlerden tayin edilirlerdi (Uzunçarşılı, 1988a: 87; Öztuna, 1978: 283). Medreseden mezun olup mülâzımlık hakkını kazanmış olan adaylardan Rumeli de görev almak isteyenler Rumeli Kazaskeri nin, Anadolu da görev almak isteyenler Anadolu Kazaskeri nin matlab defteri ne ismini yazdırır ve sıra beklerlerdi. Kadıların tayin, terfî, nakil, azl gibi her türlü işlemleri için kazaskerler tarafından tutulan defterlere ruznâme (Đhsanoğlu, 1994: 264; Dursun, 1992: 275) veya akdiye defteri (Uzunçarşılı, 1988a: 87; Cin ve Akgündüz, 1990a: 278) denirdi. XIV. asırdan XVI. asır ortalarına kadar bütün kadıların tayinleri Rumeli ve Anadolu kazaskerlerine aitti. XVI. asrın ikinci yarısından sonra mevleviyet kadılarını tayin yetkisi şeyhülislamlara devredildi. Diğer kadıları ise yine kazasker tayin ediyordu (Akgündüz, 1990: 230-231; Bayındır, 1986: 86). 2.1.1.1.(2) Kadılarda Aranan Şartlar Osmanlı Devletinde kadı olan kişilerde bazı şartlar aranmaktaydı. Bu şartlar tam ehliyetli olmak, aklı yerinde olmak, hür olmaktı. Kör, dilsiz, sağır, küçük boylu olmaması şarttı. Aynı zamanda Müslüman olması şarttı. Ayrıca güvenilir, dürüst, şahsiyet sahibi olması gerekiyordu (Akgündüz, 2002: 68-69). Kadı nın erkek olması, Hanefîlerin dışındakilere göre şarttır. Hz. Peygamber (s.a.v.) olsun, onun halifelerinden herhangi birisi olsun, ondan sonrakiler olsun, herhangi bir kadını hakim veya bir belde valisi olarak görevlendirmemişlerdir. Ancak 4

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEMELER VE. Hanefilere göre kadının mali hususta yani medeni konularda hakimlik yapması caizdir (Zuhayli, 1994b: 237-238). Diğer taraftan kadıların yerli yerinde hüküm verebilen, anlayışı kuvvetli, dürüst, hukukî meselelere ve yargılama usulüne vakıf ve kendisine gelecek hukukî davaları şer î esaslara göre karara bağlayacak yeterlilikte olmaları gerekir. Ancak bu son sayılanlar şart değil sadece kadılarda bulunması gereken vasıflardır (Akgündüz, 1990: 231; Cin ve Akgündüz, 1990a: 279). 2.1.1.2. Kadıya Yardımcı Olan Mahkeme Görevlileri 2.1.1.2.(1) Nâibler Nâib, lügatte kelime olarak vekil anlamına gelmektedir. Kadıların yargı görevini yerine getirirken yardımına başvurdukları görevlilerin başında nâibler yer almaktadır. Nâibler, kadılar tarafından belirli bir süre veya belirli bir iş için tayin edilen yardımcılardır. Kadıların kendilerine verdikleri çerçeve içerisinde görevlerini yürütürler. Belirli bir işi yapmak için görevli olanlar, genellikle bir keşif veya mahkemenin yetki alanına dahil bölgede herhangi bir görev için vazifelendirilirler (Naib, 20.08.08, http://tr.wikipedia.org). Belli bir süre için nâib tayin edilenler ise kadının görevi başında olmadığı zamanlarda ona vekâleten görev yaparlar. Bu vekâlet kısa bir süre için olabileceği gibi uzun bir süre için de olabilir. Bu ikinci tür vekâletin Osmanlılarda en çok karşılaşılan örneği olup çoğu kere uzak bir bölgeye kadı tayin edilen kimsenin görev mahalline gitmeyerek yerine nâib göndermesi ve kendisinin Đstanbul da kalmasıdır (Naib, 20.08.08, http://tr.wikipedia.org). 2.1.1.2.(2) Kassam Mirasçılar arasında terekeyi paylaştıran ve yetimlerin mirasını koruyan ve idare eden şer i memur, mahkeme-i şer iyye memurudur. Đslam Hukukunda ve genel anlamıyla kassam; miras davalarında bizzat dava yerine giderek gerekli tahkikatı yapıp ihtilaf hakkında bir neticeye vardıktan sonra davayı hükme bağlayan ve ev, tarla, arsa gibi gayr-ı menkulleri varisler arasında taksim eden memura denir. Aynen kadıda aranan şartlar kassamda da aranmaktadır. Tanzimat tan sonra kassamlık görevi kaldırılmıştır. (Kassam, 20.08.08, http://tr.wikipedia.org) Kassamlar iki gruptur. Birincisi: askerî sınıfın terekesini taksim eden kazasker kassamlar; ikincisi: şer î mahkemelerin bulunduğu yerlerdeki beledî kassamlardır. Her kadılıkta bir kassam defteri mevcuttur (Uzunçarşılı, 1988a: 121). Kassamlar taksim ettikleri terekeden resm-i kısmet adı verilen bir harç alırlar. Tanzimat tan sonra bu müessese kaldırılmıştır. 2.1.1.2.(3) Muhzır Sözlükte anlamı huzura getiren olan muhzırın görevi, davacı ve davalıları mahkemeye celb etmektir. Hizmeti karşılığında taraflardan ihzariye adı verilen bir ücret alır. 2.1.1.2.(4) Subaşı Kazanın asayişini sağlamakla görevli olan subaşılar, mahkeme i lâmlarının icrası, borçlunun mallarını satarak borcunun ödenmesi, gerektiğinde borçlunun hapse zorlanması, kesinleşen nakdi ve bedeni cezaların uygulanması gibi günümüzdeki icra memurları, kısmen savcı ve emniyet görevlilerinin vazifelerini yerine getirirler. 5

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEMELER VE. Subaşılar ile aynı görevleri yapan fakat merkezde bulunan görevlilere çavuş denirdi (Akgündüz,1990: 232). 2.1.1.2.(5) Müftü Kendisine sorulan herhangi bir sorunun dinî hükmünü beyan eden kamu görevlisi olan müftü aslında kadının emri altında değildir. Ancak kadı, dinî hükmünün ne olduğunu tam olarak bilmediği konularda fetva için müftüye başvurabilir. Lakin müftünün fetvası kadı için bağlayıcı bir karar değildir (Dursun, 1992: 197). 2.1.1.2.(6) Kâtipler ve Hademeler Şer iye mahkemelerinin önemli bir görevlisi olan kâtibin en önemli vazifesi, tarafların iddialarını, savunmalarını ve şahitlerin beyanlarını doğru olarak zabta geçirmekti. Bundan dolayı kâtiplik yapacak kişilerin güvenilir, sağlam, davaları tutanağa geçirmekte ve i lâmları tanzim usulünde yetenekli olmalarına dikkat edilirdi. 1917 tarihli Usul-i Mahkeme-i Şer îye Kararnâmesi ile kâtiplere, yemin teklifi, şahitlerin dinlenmesi ve keşif yapılması gibi hususlarda yeni yetkiler verilmiştir. Hademeler ise, mahkeme işlerinde ilgili evrakların getirilmesi, duruşma güvenliğinin sağlanması, defter tanzimi vb. işlerle görevliydiler (Akgündüz, 1988: 75). 2.1.1.2.(7) Muhtesip Kadı nın belediye işlerindeki yardımcısı olan muhtesip özellikle narh işlemlerinde önemli bir rol oynardı. Muhtesip, çarşı-pazar ve fiyatları kontrol eder, malların standartlara uygun olup olmadığını denetler ve pazarlara salınan vergileri toplardı (Dursun, 1992: 196-197). 2.1.1.2.(8) Diğer Görevliler Yukarıda sayılanlardan başka kadıya yardımcı olan başka görevliler de vardı. Bunlar: imam, ases (gece bekçisi), kale dizdarları, mimarbaşı, lonca temsilcileri (Dursun, 1992: 195-198), mübaşirler, müşavirler, kâtipler, hademeler ve kapıcılardı (Akgündüz, 1990: 233). 6

OSMANLI ŞER ĐYE SĐCĐLLERĐ 3. OSMANLI ŞER ĐYE SĐCĐLLERĐ Tarihi kaynaklarımızın en mühimlerinden birisi de şer iye sicilleridir. Bunlar sadece bizim tarihimiz için değil, bugün Osmanlı Devleti toprakları üzerinde kurulmuş birçok ülkenin tarihini de ilgilendiren kıymetli birer vesikadırlar. 3.1 Tanımı ve Ortaya Çıkışı Kadıların verdikleri i lâm, hüccet ve cezalarla görevleri gereği tuttukları çeşitli kayıtları ihtiva eden defterlere Şer iye sicilleri, kadı defterleri, mahkeme defterleri ve zapt-ı vekâyî sicilleri ismi verilmektedir (Bayındır, 1986: 1). Hakim mahkemede mutlaka bir sicillât defteri bulundurarak i lâmları ve senetleri o deftere kaydedecek ve onun muhafazasına itina gösterecekti. Ayrıca kendisinin azli esnasında sicillâtı halefi olan hakime teslim eyleyecekti (Hafız Mehmed Ziyaeddin, H.1311: mad.1814; Akgündüz, 1992: 17-18). Đslâm hukukunda yazılı muamelelerde takip edilecek usul fıkıh kitaplarında essurût ve el-mehâdır ve s-sicillât bölümlerinde belirtilmekte olup bütün Đslâm Devletleri nde uygulanmıştır. Osmanlılar ise bu yazılı muameleleri daha standart hale sokmuşlar ve hatta bu konuda kitaplar telif etmişlerdir (Bayındır, 1986: 1-2). Şer iye Sicillerinin mahkemece tutulup muhafaza edilmesi bir ihtiyaçtan doğmuştur. Çünkü hakim i lâm ve senetlerin bir nüshasını hak sahiplerine vereceğinden, evrak üzerinde sahtekârlık yapılması muhtemeldir. Halbuki i lâm ve senetleri kendi koruması altında olan defterlere kaydettiği takdirde ihtiyaç halinde ona müracaat edebilir (Bayındır, 1986: 2). Şer iye mahkemelerinin verdikleri kararların sicile kaydedilme adeti Osmanlı Devleti ne has bir tutum değildi. Nitekim Kur an-ı Kerim de de yapılan akitlerin yazılı hale dönüştürülmesi ve iki şahitle tescil edilmesi hususunda ayet-i kerime vardır (Bakara: 282). Hz. Peygamber (s.a.v.) den beri önemli adlî kararlar yazıya geçirilirdi. Osmanlı nın selefi Selçuklularda dil Arapça olmak üzere Şer iye sicilleri tutulduğu araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Memlûklulardaki Şer iye sicilleri de en az Osmanlı Devleti ndeki kadar muntazamdır ve dil Arapçadır (Akgündüz, 1992: 62). Şer iye Sicilleri XV. asrın ikinci yarısından başlayarak XX. asrın ilk çeyreğine kadar ki uzun bir zaman dilimi içinde 472 yıllık Türk tarihini, Türk iktisadını ve Türk siyasî, sosyal ve hukukî hayatını yakından ilgilendirmekte ve kısaca Türk kültür ve tarihinin temel kaynaklarının başında gelmektedir (Akgündüz, 1992: 11). 3.2 Şer iye Sicillerinin Tarihimiz açısından Önemi Şer iye Sicilleri Osmanlı tarihi kaynakları arasında önemli bir yer tutmaktadır. Kadıların devlet merkeziyle yaptıkları resmî yazışmaları, halkın şikayet ve dileklerini, mahallî idarecilere ait hukukî düzenlemeler olarak kabul edilen ferman ve hükümleri, en önemlisi de ait olduğu mahallin sosyal ve iktisadî hayatını yansıtan mahkeme kararlarını ihtiva eden bu siciller incelenmeden Osmanlı Devleti nin siyasî, idarî ve sosyal tarihinin aydınlatılması eksik olacaktır. Şer iye Sicillerinin tetkikiyle Osmanlı hukukunun kaynakları, şer i şerîf dedikleri Đslâm hukukunu ne dereceye kadar uyguladıkları, örfî hukukun uygulama alanları vb. bütün açıklığıyla ortaya çıkacaktır. Her Şer iye sicili bulunduğu yerin iktisadî hayatına dair birinci elden orjinal tarih vesikalarıdır. XV. ila XX. asır aralarında Türk halkının hayat ve geçim tarzı, ithal ve ihraç edilen eşyalar, halktan toplanan vergiler, hukuk ve ceza davalarındaki 7

OSMANLI ŞER ĐYE SĐCĐLLERĐ tazminatların miktarı, para enflasyon ve devalüasyonun tarihî seyri Şer iye sicillerinde ayrıntılı bir şekilde tespit edilebilir. Şer iye sicillerinden idarî teşkilata dair; kaza, sancak ve eyalet taksimatı, idarî (beylerbeylik, sancakbeylik vb.) ve adlî (kadı, naib, mübaşir vb.) müesseselerin hem idarî yapısını hem de ifa ettikleri fonksiyonlarını öğrenmek mümkündür. Türk halkının aile yapısı, ticarî, ahlaki vb. sosyal yapıyı ilgilendiren meselelerde sicillerin aydınlatıcı rolü büyüktür. Şer iye sicillerinde harp tarihi ve askerî konularla ilgili de tafsilâtlı bilgi bulmak mümkündür. Osmanlı ordusu sefere çıktığında Anadolu ve Rumeli de muhtelif yerlerde konaklayarak burada hem asker hem de vb. ihtiyaçların teminine giderdi. Bu doğrultuda beylerbeyi, sancakbeyi ve kadılara yazılı emirler gönderilirdi. Burada savaşın kime ve hangi sebeple açıldığı vb. bilgiler yazılırdı. Yani 470 küsür yıllık harp tarihimizi, bütün tafsilâtıyla Şer iye sicillerinin genellikle sonlarında yer alan ve kadılara hitaben yazılan yazılı emirlerde bulmak mümkündür (Akgündüz, 1992: 12-16). 3.3 Şer iye Sicillerinin Đhtiva Ettiği Başlıca Belgeler Şer iye Sicilleri defterlerindeki yazılı kayıtları iki ana gruba ayırabiliriz. Bunlardan birinci grubu: kadılar tarafından inşa edilerek yazılan kayıtlar olan hüccet, i lâm, ma ruz, mürase vb.; ikinci grubu ise: kadıların kendilerinin inşa etmedikleri, belki kendilerine hitaben gönderildiği için sicile kaydedilen fermanlar, tayin beratları, buyruldular ve diğer hüküm ve çeşitleri oluşturmaktadır (Akgündüz, 1992: 20). Bunların en önemlilerinden kısaca bahsedecek olursak : 3.3.1. Kadılar Tarafından Kaleme Alınan Belgeler 3.3.1.1. Đ lâm Lügatte; bildirmek, anlatmak manalarına gelir (Pakalın, 1993b: 51; FetevayıHindiye, 1988: 232). Şer iye sicillerindeki manası ise: hakimin bir davada şeriata göre verdiği hükmünü ve üstünde imza ve mührünü taşıyan bir vesikadır (Bayındır, 1986: 3; Baltacı, 1989: 42). Đ lâmı diğer Şer iye sicili kayıtlarından ayıran en önemli özellik hakimin verdiği kararı ihtiva etmesidir. Hakimin verdiği kararı ihtiva eden her belge i lâmdır (Akgündüz, 1992: 29). Đ lâmın içeriğinde davacının, davalının, şahitlerin, varsa vekillerin isimleri, dava konusu, davacının isteği, davalının savunması, şahitlerin ifadeleri ve delilleri ve kadının verdiği hükmü ve gerekçesi yer alır. Đ lâmlar konularına göre sınıflandırılacak olursa şu şekilde tanımlanabilir; borç ikrârı, alacak ispatı, vakıf, kira, nikâh akdi, talâk, yemin teklifi, kefalet, vekâlet, tereke, vesâyet, vasî ta yîni, hakkın sahibine iadesi, iftira, içki ve zina cezaları, çeşitli tazirler, Ramazan ayının ilânı, bayram ilânı, dinden çıkma, Müslüman olma, alım-satım, hırsızlık gibi (Akgündüz, 1988:32). 3.3.1.2. Hüccet Lügatte; delil, belge, bürhan bir fiilin sabit olduğuna medar olan nesne manalarına gelir (Topaloğlu ve Karaman, 1983: 56; Pakalın, 1993a: 365; Fetevayı Hindiye, 1988: 221). Şer iye Sicillerindeki anlamıyla hüccet, hakimin hükmünü ihtiva etmeyen, taraflardan birinin ikrarıyla diğerinin tasdikini havi bulunan ve üzerinde bunu düzenleyen hakimin mühür ve imzasını taşıyan senet demektir. 8

OSMANLI ŞER ĐYE SĐCĐLLERĐ Hüccetler aslında mahkemelerin noterlik çalışmalarının bir ürünüdür (Bayındır, 1986: 12). Hüccette hakimin mührü -i lâmın tersine- vesikanın üst tarafına konurdu (Baltacı, 1989: 42; Pakalın, 1993a: 365). Şer iye Sicillerinde kayıtlı bulunan hüccetler; bey, nafaka, vasiyet, vekâlet, vasi ve kayyım tayini (Bayındır, 1986: 12), talâk, hıdane, mukatebe, bey i vefa, muhalaa, nikâh, vakfiye ve daha birçok isimlerle tanzim edilmiştir (Akgündüz, 1992: 26-27). 3.3.1.3. Ma ruzlar Ma ruzların konularını genel olarak şöyle sınıflandırabiliriz: Halk tarafından mahkemelere çeşitli konularda yapılan şikayetler, hakimin emriyle görevliler tarafından yapılan keşif ve tahkikat raporları, naiblerin daha çok ceza konularında yürüttükleri soruşturma ve hakimin tasvibine bağlı olarak verdikleri hükümler ve hakimlerin bir üstlerine arz ettikleri konular vb.. Ma ruzların incelenmesi sonucunda muhakemenin safhaları ile ilgili daha geniş bilgi, kaza dahilinde işlenen suçlar ve yapılan gayr-ı meşru davranışlar hakkında ayrıntılı bilgiler edinilebilir (Bayındır, 1986: 18). 3.3.1.4. Müraseleler Şer iye sicillerinde yer alan ve kadı nın kendisine denk veya daha aşağı rütbedeki şahıs veya makamlara hitaben kaleme aldığı yazılı belgelere mürasele denir. Müraseleler genellikle ya sanığın mahkemeye celbi isteğini ya da değişik konuları içerebilirler (Akgündüz, 1986: 38). 3.3.1.5. Diğer Kayıtlar Yukarıda yazılanlar dışında Şer iye sicillerinde vakfiyelerin tanzim ve tescili, memurlara izin verilmesi ve yerlerine vekil tayini, müderris tayini, vergi ve cizyelerin toplanması vb. konularda da kayıtlar bulunmaktadır (Bayındır, 1986: 26-27). 3.3.2. Başka Makamlardan Gelen ve Sicile Kaydedilen Belgeler Şer iye sicillerinde -yukarıda zikredilenler gibi- sadece kadılar tarafından kaleme alınan belgeler mevcut değildir. Şer iye sicillerinin Türk tarihi açısından önemi konusunda da bahsedildiği gibi kadılar Osmanlı adlî teşkilatının temel direğiydiler. Bulundukları idarî birimde yargı görevlerinin yanı sıra yürütmeyle de ilgili birçok görevi yerine getiren ve devletin doğrudan doğruya kendisiyle muhatap olduğu kişilerdir. Bundan dolayı sicillerde bizzat kadılar tarafından kaleme alınmayan ancak başka makamlardan geldiği için sicile kaydedilen belgeler de mevcuttu. Bunlar: Padişahtan gelen emir ve fermanlar, Sadrazam, Beylerbeyi ve Kazaskerlerden gelen buyruldular, tezkireler ve temessüklerdir (Akgündüz, 1986:39). 3.4 236 Numaralı Hısn-ı Mansur (Adıyaman) Şer iye Sicilinin 20-96. Sahifeleri Arasındaki Konuların Açıklanması 3.4.1. Vekâlet Lûgatte; hıfz, itimat, teslim manalarına gelir (Bilmen, 1970a: 311). Şer î manada ise bir kimsenin başka bir kimseyi kendi yerine koyması ve tasarruflarını belirlemesidir (Feteva-yı Hindiye, 1985b: 157). Çeşitli nedenlerle mahkemeye gelmeyen ya da gelemeyenlerin yerlerine resmi vekilleri gelmektedir. Ya da mahkeme harici bir alım-satım, borç-alacak veya bir başka muamele için vekiller tayîn edilmektedir. Kişilerin mahkemede vekilleri vasıtasıyla temsilinde her hangi bir kısıtlamaya rastlanmamaktadır. 9

OSMANLI ŞER ĐYE SĐCĐLLERĐ Vekâletnâmeler tek bir konuyu içerdiği gibi, genel vekâletnâme halinde de olmaktadır. Vekâletnâmelerin ilk kısmında vekâletnâme sahibi ortaya konurken, ikinci kısım vekilin kimliğini belirtmekte ve ardından da vekâlet konusunu ifade etmektedir. Yine vekâleti veren bir kadınsa bu vekâletnâmeyi onaylayan kişilerin kadını tanıdıklarını ortaya koymaları gerekmektedir. Bunda da esas her hangi bir hak ihlalinin önüne geçilme arzusu olmalıdır. Kadınların vekilleri genellikle en yakınlarından başlamak üzere erkeklerdir. Mahkeme vekilin vazifesini yerine getirmekte ve müvekkilinin mallarını korumakta yetersiz olduğuna karar verirse vekâletnâmeyi iptal edebilirdi. Mahkeme kayıtlarında kadınların vekillerinin işlerini takip ettikleri görülmektedir. Kadınların vekil tayîni genellikle miras, mehr, nafaka alacakları, alımsatım, boşanma hususlarında olmakta ve çoğunlukla babalarını, yoksa erkek kardeşlerini vekil tayîni şeklinde olmaktadır (Koca, 1998:19-21). 3.4.2. Velâyet ve Vesayet Velâyet lûgatte; yardım, sulta, işi üzerine almak ve yerine getirmek veya hakim olmak manalarına gelir. Şer î ıstılahta ise reşit bir kimsenin kasır olan başka bir kimsenin şahsi ve mali işlerini takip etmesi, yürütmesi demektir (Karaman, 1974: 195). Đslâm hukukunda tam eda ehliyetine sahip olmayan veya eksik ehliyeti olan şahıslara kâsır denilmektedir. Kasır kavramını, ehliyeti kısıtlı (mahcûr) şahıslar diye ifade etmek de mümkündür. Bunların şahsî ve malî hakları sahipsiz bırakılamayacağına göre, kasırların şahsi ve mali işlerini idare edecek tam ehliyetli şahıslara ihtiyaç vardır. Đşte mahcûr şahısların şahsi ve mali işlerinin reşit ve şartlarını haiz şahıslar tarafından yürütülmesine hukukî temsil (niyabet-i şer'iye), bir başka ifadeyle velâyet denmektedir. Bilindiği gibi, temsil iki kısma ayrılmaktadır. Birincisi kasırların terbiyesi, eğitimi ve evlendirilmesi gibi şahsi haklarla ilgili hukukî temsildir ki, buna velâyet denir. Đkincisi ise, kasırların mali işlerindeki hukukî temsildir ki, buna da vesayet adı verilir. Bir şahsı, mali işlerde hukuken temsil yetkisine sahip olan şahıslara vasi veya malda veli denilir. Aslında vasi, velinin sadece mali işlerde temsil yetkisine sahip olan çeşidine denir. Vasînin geniş salahiyet ve sorumlulukları vardır; her taksirlerinden dolayı hâkime karşı sorumludurlar (Cin ve Akgündüz, 1990b:29-30). 3.4.3. Nikâh - Mehr - Talâk Nafaka 3.4.3.1. Nikâh-Mehr Nikâh, lûgatte: eklemek, toplamak veya akit yapmak ve cinsi ilişkide bulunmak manalarına gelir. Şer î ıstılahta ise evlilik akdidir (Zuhayli, 1994c: 27; Abdurrahman el-ceziri, 1975: 9). Nikâhın rüknü icab ve kabulden ibarettir. Đcab: taraflardan birinin yaptığı teklif ; kabul: diğerinin ona verdiği cevaptır (Feteva-yı Hindiye, 1984: 255; Bilmen, 1968: 15; Karaman, 1974: 264). Đcab ve kabulün sıgası hakkında geniş malumat fıkıh kitaplarında mevcuttur (Zuhayli, 1994c: 33-58). Diğer taraftan nikâh esnasında şahitlerin bulunması nikâhın sıhhatinin şartlarındandır (Feteva-yı Hindiye, 1984: 58-59). Birçok meselede olduğu gibi nikâh mevzuunda da Đslâm kadının suistimalini önlemek için mehr verilmesini şart koşmuştur. Mehir, evlenirken erkeğin kadına verdiği yahut taahhüt ettiği para veya maldır. Đslâm hukukçularının çoğunluğu mehri, muteber bir şekilde kurulmuş olan evlenme akdinin doğurduğu sonuçlardan biri olarak değerlendirmektedir. Mehir akit esnasında belirtilmese ve hatta verilmeyeceği şart 10

OSMANLI ŞER ĐYE SĐCĐLLERĐ koşulsa bile, kadın mehre hak kazanır. Mehir doğrudan doğruya kadının malıdır, onda dilediği gibi tasarruf eder. Mehrin hukukî mahiyetini şu cümlelerle özetlemek mümkündür: Mehir, talak yetkisini kötüye kullanan kocaya karşı kadına verilmiş bir silah; talak veya kocasının ölümü gibi sebeplerle evlenmenin sona ermesi halinde kadının iktisadî geleceğini temin etmek gayesine matuf bir para veya mal ve de evlenmenin akdedildiğini gösteren, ona aleniyet sağlayan bir şekil şartıdır. Satışı veya kullanılması yasak olmayan her mal, mehrin konusunu teşkil edebilir (Cin, 1998: 210). Mehrin tespit esası ve ödenme tarzına göre bazı kısımları vardır. Tespit esasına göre mehir, mehr-i müsemma ve mehr-i misil olmak üzere ikiye ayrılır. Taraflarca tayin ve tespit olunan mehre, mehr-i müsemmâ denir. 10 dirhemden az olmamak şartıyla istenildiği kadar tespit edilebilir. Mehr-i misil ise, kızın babası tarafından benzer şartlarda bulunan kadınların mehri esas alınarak tespit edilen mehre denir. Ödeme tarzına göre de mehir ikiye ayrılır: Peşin ödenen mehre, mehr-i muaccel, denir. Mehrin tamamı peşin ödenebileceği gibi, bir kısmı da veresiye ödenebilir. Evlenme sırasında erkeğin kadına peşin olmayarak sonradan vermeyi taahhüt ettiği mehre, mehr-i müeccel denir (Pakalın, 1993b:444; Cin, 1998:217 vd.; Cin ve Akgündüz, 1990b:95-96). 3.4.3.2. Talâk-Nafaka Her ne kadar Đslâm da tasvip edilmemiş, en son çare olarak görülmüş ve Allah ın (c.c.) en ziyade nefret ettiği mübah (Đbn-i Mace, 1983: had.no.2018) olarak belirtilmiş ise de bazı naçar durumlarda talâk yani boşama kaçınılmazdır. Zira birbirleri ile anlaşamayan iki insanı ayırmayıp ömür boyu mutsuz olmalarına neden olmaktansa onları ayırıp mutluluklarını, kuracakları başka bir yuvada aramalarını sağlamak daha faziletlidir. Đslâm da boşanma hastalıklı bir uzva karşı yapılan cerrahi bir müdahale olarak görülmüştür. Talâk, aslında her ne şekilde olursa olsun, evlenme akdi ile eşler arasında sabit olan şer î bağın ortadan kaldırılmasıdır. Bu tarife göre, kocanın tek taraflı irade beyanıyla yaptığı boşama, eşlerin karşılıklı rızalarıyla yapmış oldukları boşanma ve hakimin kararı ile meydana gelen boşanma, bu manada talâktır ve hepsi de müşterek hükümlere tabidirler. Talâk yetkisi birinci planda kocanın hakkıdır. Kadın, ancak önceden yetki verilirse bu hakka sahip olur. Bu hak, dinen hoş görülmese de, sebepsiz olarak kullanılabilir. Talâkta, karşı tarafın rızasını alma mecburiyeti yoktur. Hakimin kararına da gerek duyulmamaktadır (Cin, 1998:236-237; Aydın, 1985:36). Bu arada talâk beyanın bir şarta bağlandığı boşanmaya, muallak talâk denir. Ta liki bir şarta bağlanan boşanma, bu şart gerçekleştiği an hüküm neticelerini doğurur. Şart gerçekleşinceye kadar evlenme hükümleri devam eder. Şartlı talâkın yemin yerine kullanılması durumunda, hukukçuların çoğunluğuna göre bu da şartlı bir talaktır; şart gerçekleşince tâlak da vuku bulur. Đslâm hukuku kocaya, hangi çeşit tâlak ile olursa olsun karısını üç defa boşama yetkisini (üç talâk hakkı) vermiştir. Bunlar talâk-ı bain, talâk-ı ric i ve talâk-ı selâsedir. Đlk ikisinde dilerse belli şartlarla karısına tekrar dönebilir. Üçüncü tâlak hakkını kullanması halinde ise, boşanmış olduğu karısı bir başka erkekle evlenip sonradan boşanma veya ölüm ile bu evlilik de sona ermeden tekrar evlenemez. Bizim metinlerde geçen boşanma üçüncü boşanmaya girer. Üçüncü boşanmaya Beynünet-i kübrâ=büyük ayrılık denilmektedir. Bu tarz boşanmaya talak-ı Selâse= Üçlü boşama denilmektedir. Bain Tâlak ise; kocaya boşadığı eşine ancak yeni mehir ve yeni nikâhla dönme imkanı veren boşamaya denir (Cin ve Akgündüz, 1990b:103). Đslâm da boşama hakkı erkekte olmakla birlikte kadın da evlilik akdi esnasında bu hakkı alabilir (Cin ve Akgündüz, 1990b: 108). Diğer taraftan erkek hanımına karşı 11

OSMANLI ŞER ĐYE SĐCĐLLERĐ olan vazifelerini yerine getirmez ve kadın mahkemeye başvurursa mahkeme tarafları boşayabilir (Zuhayli, 1994d: 281; Cin ve Akgündüz, 1990b: 99). Talâk sonrası erkek, iddet bekleyen kadına nafaka vermek mecburiyetindedir. Nafaka yiyecek, giyecek ve meskenden ibarettir (Bilmen, 1968: 448; Karaman, 1974: 195, 352). Eğer talâk mübaşeretten sonra olmuşsa erkek mehrin tamamını ve nafakayı, mübaşeretten önce olmuşsa sadece mehrin yarısını vermekle mükelleftir (Muhammed Seyyid, 1992: 278-280). Nafakanın miktarı kocanın mali durumu, piyasa fiyatları ve ihtiyaçların artmasına göre yeniden tespit olunabilir (Cin ve Akgündüz, 1990b: 98). 3.4.4. Tereke ve Veraset Ölen bir kimsenin bıraktığı mal, mülk vs.ye tereke (Pakalın, 1993c: 460; Topaloğlu ve Karaman, 1983: 32; Feteva-yı Hindiye, 1988: 313) bu malvarlığının yazıldığı defterlere de tereke defterleri denir. Tereke defterlerinden, muayyen tarihlerde esnaf, çiftçi, tüccar, devlet hizmetlileri ve sosyal gruplar arasındaki servet ve kültür yapısını, hayat standardını, kullanılan eşyalar ve giyecekler gibi unsurların bulunduğu yerdeki ve tarihteki değerlerini öğrenebiliriz (Kesenceli, 1996, 13). Tereke üzerinde sırasıyla şu haklar vardır. a) Ölenin teçhiz, tekfin ve defni. b) Ölenin borçları. c) Ölenin vasiyeti. d) Varislerin hakları (Feteva-yı Hindiye, 1987: 414). Veraset, hakiki veya hükmî ölümle başlar. Bir kimse vefat edince vefatı intaç eden hastalığından itibaren varislerin tereke üzerinde birtakım hakları vardır. Vefat anından itibaren bu hak müteveffanın intikali mümkün olan bütün mal ve haklarına malik olmak şeklinde tecelli eder. Muris hiçbir varisini mirastan iskat edemeyeceği gibi varis de mirası reddedemez (Karaman, 1974: 384). Mirasa hak sahibi olanlar sırasıyla şöyledir : a) Ashab-ı Feraiz: Belli hissesi olan hısımlar. b) Asabe-i Nesebiye: Neseb bakımından asabe olan hısımlar. c) Asabe-i Sebebiye: Başka biri sebebiyle asabe olan hısımlar. d) Azad edenin asabesi. e) Red yoluyla mirasçı olan ashab-ı feraiz f) Zevi l-erham: Ashab-ı feraiz ve asabe olmayan kan hısımları. g) Mevle l-muvalat: Vela sahibi olanlar. h) Mukarrun leh bi n-neseb ale l-gayr: Ölenin nesebini kendinden başka bir kimseye isnat ederek akrabasından olduğunu ikrar ettiği kişi. i) Kendisine üçte birden fazla vasiyet edilen kimse. j) Hazine (Karaman, 1974: 385; Feteva-yı Hindiye, 1987: 416-417). Diğer taraftan kölelik, katl (murisi öldürmek), din ayrılığı ve ülke yani tabiiyet (uyruk) ayrılığı gibi sebepler mirasçılığa engel hallerdir (Cin ve Akgündüz, 1990b: 134-135). 3.4.5. Bey Arapça bir kelime olan bey in lûgat manası satmak, satılmak satın almaktır. Son manada mubayaa da kullanılır. Fıkıhta bir malı mal değiştirmeye denir. Sadece satılan şeyin teslimi ve satış bedelinin verilmesi bey in şer an tam olması için yeterli değildir. Satanın satmak niyetini sarih bir surette ifade etmesi (icab) alanın da almak kararını yine sarih bir şekilde bir ifade ile bildirmesi (kabul) şarttır (Pakalın, 1993a:214-215). 12