Karpaz bu ülkede doða adýna son kaledir



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ


Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve


ünite1 Sosyal Bilgiler

17 ÞUBAT kontrol

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý


17 ÞUBAT kontrol


1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

BASIN AÇIKLAMALARI TMMOB EMO ADANA ÞUBESÝ 12. DÖNEM ÇALIÞMA RAPORU BASIN AÇIKLAMALARI

Yükseköðretimin Finansmaný ve Finansman Yöntemlerinin Algýlanan Adalet Düzeyi: Sakarya Üniversitesi Paydaþ Görüþleri..64 Doç.Dr.

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar


2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

4. 5. x x = 200!

MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER MALÝYE DERGÝSÝ. Ocak - Haziran 2008 Sayý 154

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Dövize Endeksli Kredilerde KKDF

Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

Kanguru Matematik Türkiye 2017

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

T.C YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ Esas No : 2005 / Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Gelir Vergisi Kesintisi

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor

07 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA 2010 İLK ÇEYREK BÜYÜME ORANI SAYI 10

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Dar Mükellef Kurumlara Yapýlan Ödemelerdeki Kurumlar Vergisi Kesintisi



2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

Kanguru Matematik Türkiye 2015


Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,

O baþý baðlý milletvekili Merve Kavakçý veo refahlý iki meczup milletvekili þimdi nerededirler?

Genel Yetenek Testi Örnek Soru Çözümleri



FSAYT ÇORUM GAZETESÝ NÝN KATKISIZ ORGANÝK SPOR-MAGAZÝN-MÝZAH EKÝDÝR. Flaþ... Flaþ...Flaþ... Görülmemiþ kampanya Yýlýn Adamý olmak çok ucuz

Kanguru Matematik Türkiye 2015

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU.

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

Samet Kalkan GÝZEMLÝ MAVÝ. Deniz mavisi gözlerin. Dünya tatlýsý gülüþün. Can alýcý sözlerin. Sana ne kadar yakýþýyor bir bilsen.

Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not

7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez?


Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

01 Kasým 2018

ADIYAMAN ÜNÝVERSÝTESÝ KURUMSAL KÝMLÝK KILAVUZU ADIYAMAN ÜNÝVERSÝTESÝ 2006

düþürücü kullanmamak c-duruma uygun ilaç kullanmamak Ateþ Durumunda Mutlaka Hekime Götürülmesi Gereken Haller:

O gün televizyonda ve radyoda, Antalya da fýrtýna çýkacaðý her saat baþý duyurulmuþtu. Ben, sonuçlarýný düþünmeden sevinçle karþýladým bu haberi.

25 Mart 2007 Kol Toplantýsý

Ermeni soykýrýmý nýn avukatlarý

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler 1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

Kanguru Matematik Türkiye 2017

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

Kanguru Matematik Türkiye 2018

TUM DERS LER SOR U BAN K AS I HAYAT BİLGİSİ FEN BİLİMLERİ - TÜRKÇE MATEMATİK - İNGİLİZCE

Simge Özer Pýnarbaþý


3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Açýldý TOHAV'ýn mülteci ve sýðýnmacýlara yönelik devam ettirdiði çalýþmalar kapsamýnda açtýðý SURUÇ MÜLTECÝ DANIÞM

DONALD JOHNSTON OECD GENEL SEKRETERÝ INTERVIEW DONALD JOHNSTON OECD GENERAL SECRETARY


BÝREY DERSHANELERÝ SINIF ÝÇÝ DERS ANLATIM FÖYÜ MATEMATÝK

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

Geometriye Y olculuk. E Kare, Dikdörtgen ve Üçgen E Açýlar E Açýlarý Ölçme E E E E E. Çevremizdeki Geometri. Geometrik Þekilleri Ýnceleyelim

Ovacýk Altýn Madeni'ne dava öncesi yargýsýz infaz!

konularýnda servis hizmeti sunan Sosyal Hizmetler Dairesi bir devlet kuruluºu olup, bu kuruluº ülkede yaºayan herkese ücretsiz hizmet vermektedir.

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2018

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar


Transkript:

PazaR Tarih: 3 Þubat 2013 YIL:(7) SAYI: 405 AFRÝKA NIN ÜCRETSÝZ HAFTALIK EKÝ ilk kez bir barikatýn önü arkasý yok sadece barikat var aziz þah Karpaz bu ülkede doða adýna son kaledir Hasan Yýkýcý nýn söyleþisi 8. ve 9. sayfalarda Bu sayýda; Hakan Aksay, Þener Levent, Sezai Sarýoðlu, Aslý Erdoðan, Aziz Þah, Hanife Türkseven, Mahmut Anayasa, Hasan Yýkýcý, Halil Aða, Murat Türker ve Fatma Akilhoca.

2 Pazar 3 Þubat 2013 Pazar Bir insan ne kadar aðlayabilir, usta? Bir çift gözden ne kadar gözyaþý dökülebilir? Berfo Ana ve Devlet Baba Hakan Aksay Bir insan ne kadar aðlayabilir, usta? Bir çift gözden ne kadar gözyaþý dökülebilir? Onun ilk kez ne zaman aðladýðýný tarih bile unuttu neredeyse. Ta 1908 de döktü ilk gözyaþlarýný. Çünkü hayatýn kuralýydý bu; doðarken aðlanmasý þarta baðlanmýþtý. Ama ebesinden baþka kimse duymadý onun ilk çýðlýðýný. Zaten acý dolu karýþýk bir yýldý. Ýttihat ve Terakkiciler in baskýlarýna dayanamayan II. Abdülhamit Ýkinci Meþrutiyet i ilan ederken, Balkanlar isyanlarla sarsýlýrken, Avrupa da yanardaðlar patlarken ve Sibirya ya göktaþlarý yaðarken kimin umurundaydý kara kuru bir kýzýn doðmasý. Ve elbette hiç kimse, bu bebeðin öyküsünün kendilerini gömüp 105 yýl sonrasýna, 2013 e kadar uzanacaðýný bilmiyordu. O zaman Ruslar ýn egemenliði altýndaki Kars a baðlý olan Göle ilçesinin (sonradan Ardahan a baðlandý) Muzarat köyünde (þimdiki adý Çakýrüzüm) dünyaya gelen Berfo adýndaki çocuk büyürken Birinci Dünya Savaþý çýktý. Çatýþmalar sokaklarýna ve evlerine kadar yayýldý. Bölge Ruslar dan geri alýndýðýnda kýz 12 yaþýndaydý. Osmanlý Ýmparatorluðu yýkýldý, Cumhuriyet kuruldu. Bu toz duman altýnda okula gidemedi Berfo. Sonra evlendi. Taþlarý her yana daðýlarak yýkýlan köylerin, kentlerin ve devasa bir tarihin altýnda kalýp ezilmeden var olmaya, yaþamaya ve yaþatmaya çalýþtý. Ancak askerî ve siyasi þiddet tiyatrosu ara vermiyor, büyük bir iþtahla tekrar tekrar perde açýyordu. Kürt isyanlarý, Ýstiklâl Mahkemeleri, Takriri Sükûn Kanunu, Dersim Katliamý, Ýkinci Dünya Savaþý, darbe, yeniden darbe, bir kez daha darbe Onunki hayat deðil harp meydaný, yürek deðil yangýn yeriydi sanki Çok zorluk çekti, çok yakýnýný kaybetti, çok gözyaþý döktü. Ama dayandý Berfo Ana; sabretti, direndi; yakýnlarýný korumak için mücadele etti. Yeter ki canýndan çok sevdiði evlatlarýna bir þey olmasýndý; saðlýklý, mutlu ve hür yaþasýnlardý çocuklarý. Yaþar, Mikail, Fatma, Yýldýz, Filiz Bir de Cemil Cemil!.. Adýnýn manasý bile güzel, iyi ; hem Allah ýn sýfatlarýndan biri. 48 inde doðurdu onu. Yýllardan 1956 ydý yani. Akýllý mý akýllý bir çocuktu Cemil. Büyüdü, koskoca, yiðit bir delikanlý olarak yetiþti, arkadaþlarýna örnek bir kiþi oldu. Son darbenin tanklarý ve toplarý ülkenin ufkunu kararttýðýnda Cemil 24 yaþýndaydý. Yýllardan 1980, aylardan Eylül, günlerden 12 siydi. Ertesi gün evleri basýlýnca gözleri yaþla doldu Berfo Ana nýn. Sonradan defalarca telaffuz etmiþti o hançer darbesine benzeyen cümleyi: Son defa Cemil dedim, o da Anne dedi; bir daha göremedim yavrumun yüzünü Bir insan ne kadar aðlayabilir, usta? Bir çift gözden ne kadar gözyaþý dökülebilir? Berfo Ana bir daha göremedi küçük oðlunu. 13 Eylül de Göle deki evinden alýnan Eðitim Enstitüsü öðrencisi Cemil, önce 247. Piyade Alayý na, sonra da Kars Askeri Gözetimevi ne gönderildi. 8 Ekim de ise kayboluverdi. Vardý, yok oldu. Belki kaçtý, belki buharlaþtý. Sonuçta bir daha ondan haber alýnamadý. Aðabeyi Mikail, 7 Ekimde Cemil in ziyaretine gitmiþti. Kardeþini görememiþ, ona elbise ve para iletmiþ, bir süre sonra kendisine verilen Abi, elbiseleri aldým, parayý aldým. Ýyiyim. yazýlý pusulayla dönmüþtü. Ertesi gün Cemil in firar ettiði Pazar Sahibi: AFRÝKA Yayýncýlýk Limited Editör: Faize ÖZDEMÝRCÝLER Dizilip Basýldýðý Yer: AFRÝKA Yayýncýlýk Limited Tesisleri Matbaa Teknikeri: Bünyamin NAZÝK Görsel Tasarým: Erdem YORGUNOÐLU E-Mail: avrupa@kktc.net Web: www.afrikagazetesi.net

3 Þubat 2013 Pazar Pazar 3 yalaný alçakça seslendirilirken, 24 yaþýnda bir beden tümüyle sessizliðe mahkûm olmuþtu. Cesedi nereye atýlmýþ, nasýl gizlenmiþti, kim bilir Onu evinden çekip alýrken altý kalýn ve soðuk çizgilerle çizilmiþ resmî haklarýný kullanan devlet, kurbanýyla ilgili sorularý cevapsýz býrakýrken, meseleyi araþtýrmayý reddederken, olayý örtbas etmeye çalýþýrken, kimseyi yargý önüne çýkartmaz ve cezalandýrmazken, oðlunun mezarýný bulmak isteyen baðrý yanýk bir anaya kulaklarýný týkarken sanki hiçbir resmî yükümlülüðü yokmuþ gibi davranýyordu. Sadece sorumluluk deðil, vicdan da yabancýydý bu devlete! Vergi alýrken, ceza keserken, askere alýrken, savaþa sürerken, yasalarla hizaya getirirken kendine baðlý saydýðý insanlarý, þaþýlacak kadar kolay feda edebiliyor, hatta kaybedebiliyordu. Zaten epeyce yüklüydü devletin elindeki bu koca vatandaþ sepeti; birkaçý, hatta birkaç yüzü oradan düþtüðünde, yitip gittiðinde hiç zarar etmiyordu Bir yýl, beþ yýl, on yýl deðil Otuz yýlý aþkýn bir zaman geçti böyle Berfo Ana bekledi. Bekledi ve umut etti. 31 yýl boyunca oðlu Cemil gelir de dýþarýda kalýr diye kapýsýný kilitlemedi. Belki tanýyamaz diye evini boyatmadý. Cemil, ayný yýl birkaç ay önce tutuklanýp da Erzurum Karskapý Askeri Cezaevi ne konduðunda babasý, 31 Nisan 1980 de 12 Eylül davasýnýn ikinci duruþmasýnda salon, Kenan Evren i arayan Berfo Ana nýn yüzyýllýk sesinin yankýsýyla sarsýlýyordu: Hiç mi utanmadýn benim çocuðumu öldürürken? Senin de ocaðýn sönsün! Ardýndan asla yaþlanmayacak olan küçük oðlunun artýk hep annesiyle birlikte algýlanan fotoðrafýný taþýyarak orayý terk ediyordu. Evet, bir gencin ölümü toplum için korkunç bir yaradýr. Ama ölen gencin geride kalan anasý çok daha fazla can acýtýr. Þimdi 105 yaþýndaki Berfo Ana mide kanseri. Son aylarda iyice yorgun. Yatalak. Boðuk bir yürek yarasýna dönüþmüþ çýðlýðý ile Oðlumun mezarý bulunmadan, kemikleri verilmeden beni mezara koymayýn diye vasiyet ediyor. Ve akrabalarýndan söz alýyor. Oðlunun kemikleri bulunmadan ölürse, mezara konmayacak Berfo Ana. Yataðýnda sessizce aðlýyor hâlâ. Belki de artýk aðlarken gözyaþý dökmüyor. Kurumuþtur belki de 105 yýldýr salgýlayan gözyaþý bezleri. Siz inanmayýn bir insan hayatý boyunca 80 litre kadar gözyaþý dökebilir diyen bilim adamlarýna. Onlar Berfo Ana yý bilmezler ki! Onun kadar uzun süre gözyaþý döken hiç kimseyi tanýmadýlar ki! Bir insan ne kadar aðlayabilir, usta? Bir çift gözden ne kadar gözyaþý dökülebilir? Ne kadar? Ne kadar? Ne kadar? Þener LEVENT Çok zorluk çekti, çok yakýnýný kaybetti, çok gözyaþý döktü. Ama dayandý Berfo Ana; sabretti, direndi; yakýnlarýný korumak için mücadele etti. Son darbenin tanklarý ve toplarý ülkenin ufkunu kararttýðýnda Cemil 24 yaþýndaydý. Yýllardan 1980, aylardan Eylül, günlerden 12 siydi. Ertesi gün evleri basýlýnca gözleri yaþla doldu Berfo Ana nýn. Sonradan defalarca telaffuz etmiþti o hançer darbesine benzeyen cümleyi: Son defa Cemil dedim, o da Anne dedi; bir daha göremedim yavrumun yüzünü çektirdiði fotoðrafýnýn arkasýna Baktýkça beni hatýrlarsýn diye yazarak oðluna göndermiþti. Ama yanýlmýþtý; hatýrlama görevi oðluna deðil, kendisine düþecekti. 11 yýl hatýrladý, unutmadý, oðlunu aradý yaþlý adam. Berfo Ana nýn ikinci eþi, Cemil in babasý Ýsmail Kýrbayýr ýn ömrü oðlunu bulmaya yetmedi. 1991 de 74 yaþýnda öldü. Giderek çoðalýyordu ölümler. Ve gözyaþý gölü giderek büyüyordu. Bir insan ne kadar aðlayabilir, usta? Bir çift gözden ne kadar gözyaþý dökülebilir? Ölüsünü bulamadýðý için dirisine kavuþma umudunu yitirmeyen Berfo Kýrbayýr ýn 30 yýlý aþkýn bekleyiþi, pýhtýlaþmýþ kan renginde karanlýk bir finale doðru yaklaþýyordu. Cemil in gözaltýnda öldürüldüðü, binanýn üçüncü katýndan atýldýðý sadece söylenti deðildi artýk. O dönem Cemil in yakýn arkadaþý olan Fevzi Çelik, uzun yýllar sonra bildiklerini anlattý. Ýþkencecilerin adlarý telaffuz edildi. Korkunç suskunluk, son yýllarda TBMM Ýnsan Haklarý Komisyonu ndan Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi ne kadar bir dizi yerde bozuldu. 1995 ten itibaren adým adým bir efsaneye dönüþen Cumartesi Anneleri arasýnda sembolik bir isim olan Berfo Ana, iki yýl önce Baþbakan tarafýndan kabul edildi. Sonunda ona oðlunun öldüðü resmen açýklandý. Ama ceset bulunmadý. Mezar gösterilmedi. Belki de yoktu mezar falan. E, koca devlet ölü çocuklardan kalan kemikleri aramakla uðraþamazdý herhalde. Anlaþýlýr bir ifadeyle suçunu da kabul edemezdi. Zaten devlet özür dilemezdi ki bu topraklarda. Kapanmýþtý iþte olay. Bitmiþti. Cemil Kýrbayýr kaybolmuþtu, vardý, yok olmuþtu, ölmüþ, belki buharlaþmýþtý. STOP!.. ÖNEMLÝ BÝR SON NOT: Yazý bitiyor. Günlerdir hatmettiðim internetin Berfo Ana daðarcýðýnýn yetersiz kaldýðý birkaç noktayý sorabilmek için arkadaþlarýmýn yardýmýyla Mikail Kýrbayýr a ulaþýyorum. Bir soruma biraz þaþarak ve gülerek Nelere de dikkat etmiþsin! deyip cevap verdikten sonra, anlaþýlan o da beni þaþýrtmaya karar veriyor. Ve annesinin saðlýðýna iliþkin son sorumu boþlukta býrakarak telefonu birine uzatýyor. Uzaklaþan sesinden Anne, bak, telefondaki Cemil in arkadaþý cümlesini yakalayýp sarsýlýyorum. Bazen yazýlarda kimi cümleler beni yere serecek kadar sersemletir; kendimi toparlayýp devam etmem zaman alýr. Ama þimdi heyecandan tümüyle darmadaðýn olmuþ durumdayým. Bir taraftan Berfo Ana nýn sevgi dolu sesinin birbirine karýþan notalarýndan kelimeleri seçmeye gayret ediyor, diðer taraftan da ona güzel bir þeyler söylemeye çabalýyorum. Bir ara açýk seçik Burada mýsýn? diyor. Buradayým, Berfo Ana, buradayým. Sen de hep burada olacaksýn. Mikail telefonu aldýðýnda kendisine teþekkür ederek Berfo Ana nýn sesini duymaktan, onun iyileþeceðinin iþaretini hissetmekten mutlu olduðumu dile getiriyorum. Kim bilir, diyor Mikail, belki haklýsýn; belki de onun sesini en son duyan insanlardan biri sen olacaksýn! Ýtiraz etmekle kederlenmek arasýnda dalgalanýyor yüreðim. Bitmiþti oysa yazý Ama bitmiyor iþte! Bitmiyor!.. Bir insan ne kadar aðlayabilir, ey okur? Bir çift gözden ne kadar gözyaþý dökülebilir? Benim yazacak gücüm tükendi, artýk bu soruya sen cevap ver! ERÝYEN MUM VE KAYBOLAN MELEKLER Kocaman geniþ odanýn eski duvarlarýnda titrek mum ýþýðýnýn gölgeleri birer barýþ meleði gibi dansediyordu. Ve coþtukça coþuyordu melekler... Elektrikler yine kesilmiþti, ama umurumda bile deðildi. Herþeyin birdenbire deðiþtiðini tasarlamak ruhumu okþuyordu. Barýþ gelmiþ... Barikatlar açýlmýþ. Herkes dilediði yere serbestçe gidiyor. Türkçe ve Rumca konuþmalar birbirine karýþýyor sokakta. Buzuki ve saz sesleri yayýlmakta ortalýða. Rum ve Türk komþular kapýönlerinde kahve içiyorlar birlikte. Fallarýna bakýyorlar. Falcý, -Üçten sonra bir mektup alacaksýn, diyor. Pasaportlarýmýz, kimliklerimiz pýrýl pýrýl... -Kýbrýs Federal Cumhuriyeti, yazýyor her yerde. Hafta sonunda ligde üç karþýlaþma var: Çetinkaya-Apoel, Yenicami-Omonya, Türk Gücü-Pezoporikos... Cumhurbaþkanýmýz Vasiliu dün Avcýlar Cemiyeti Genel Kurulunda yaptýðý konuþmada yeni üretim hamlelerinden övgüyle söz etmiþ. Cumhurbaþkan Muavinimiz Rauf Denktaþ da, bir süre önce çoðunluðunu Türk üyelerin oluþturduðu satranç kulübünde, kurulmasý tasarlanan yeni spor tesislerini açýklamýþ. Kýbrýs Federal Cumhuriyeti Üniversitesinde kayýtlara önümüzdeki hafta baþlanýyor. Ýngilizce, Türkçe ve Rumca öðretim yapýlan üniversiteye ilgi büyük. Geçtiðimiz gün Tarih Fakültesinde enosis propagandasý yapan Yunanlý profesör Vasilikis Yuannides, Federal Cumhuriyetin Bakanlar Kurulu kararýnca sýnýrdýþý edilmiþ. Bu arada "Kýbrýs Türktür, Türk kalacaktýr" diyen Türk profesörün de üniversitedeki görevine son verilmiþ. Türk profesörle ilgili karar Türk öðretim üyeleri arasýnda sert tepkilere yol açarken, Yunanlý profesörün de sýnýrdýþý edilmesi Rum öðretim üyelerini çileden çýkarmýþ. Federal Cumhuriyetin Asgari Ücret Komisyonu dün toplanarak asgari ücreti yeniden saptamýþ. Beþ Rum, iki de Türk üyeden oluþan komisyon hayat pahalýlýðýný dikkate alarak asgari ücretin 500 Kýbrýs Lirasý olmasýný oybirliðiyle kabul etmiþ. CTP ile AKEL düzenledikleri "Dostluk" gecesinde ada üzerindeki NATO tehlikesine yeniden dikkati çekmiþler. Gecede söz alan Özker Özgür, "Emperyalizme geçit yok!" demiþ. Daha sonra kürsüye gelen AKEL Genel Sekreteri Hristofyas da, federal cumhuriyetin yaþamasý için Türk ve Rumlarýn daha sýký iþbirliði yapmalarýný, ayrý olan belediyelerin de birleþtirilmelerini önermiþ. Dr. Derviþ Eroðlu, Klerides'le samimi bir atmosfer içinde geçen görüþmesinde UBP ile DÝSÝ'nin çýkarlarýnýn ortak çýkarlar olduðunu vurgulamýþ. Önceki gün Rum Demokratik Solu ile biraraya gelen TKP yetkilileri de, önümüzdeki seçimlerde yeni bir cumhurbaþkan adayý konusunda prensip anlaþmasýna vardýklarýný açýklamýþlar. Ekonominin büyüme hýzýnda belirli bir artýþ saðlanmýþ. Kiþi baþýna düþen ulusal gelir beþ bin dolardan altý bin dolara yükselmiþ. Cumhurbaþkaný Vasiliu ile Cumhurbaþkan Muavini Rauf Denktaþ, Federal Cumhuriyetin kuruluþ yýldönümünde birlikte tebrik kabul edecek... Kocaman, geniþ ve eski odanýn duvarlarýnda titrek mum ýþýðýnýn gölgeleri barýþ melekleri gibi dansediyor. Ve coþtukça coþuyor melekler... Ama renklenen düþlere karýþan bir kara haber daðýtýyor bir duman gibi herþeyi. Radyoda bir ses, -Dün gece meçhul þahýslar tarafýndan þehrimizde iki Türk avukatý vurularak öldürüldü, diyor. Kurduðum tüm hayaller birden yokolup gidiyor. Barýþ melekleri kayboluyor... Mum yavaþ yavaþ eriyor... (20 yýl önce yazýlan yazý)

4 Pazar 3 Þubat 2013 Pazar Sezai SARIOÐLU Kürtçe savunmalar þiirdir Kim ne derse desin, bizim mahallenin çocuklarýnýn mahkemelerde yaptýklarý Kürtçe savunmalarý ben burada þiir olarak duyuyor ve okuyorum... Dil, bir tabaka kaðýda benzetilebilir: Düþünce kaðýdýn ön yüzü, ses ise arka yüzüdür; kaðýdýn ön yüzünü kestiniz mi, ister istemez arka yüzünü de kesmiþ olursunuz. Dilde de durum ayný: Ne ses düþünceden ayrýlabilir, ne de düþünce sesten... (Saussure) Bilinen hikayedir, bastýrýlanlar daima geri döner. Toprak altýna gömülenler, günü gelince keþfedilir, çýkarýlýp parlatýlýr ve hayata iade edilir. Uzaklarda, tarihte kaldýðý varsayýlan halklar, diller için de geçerlidir bu. Bastýrýlanlarýn ölmemek gibi bir huyu vardýr. Ne var ki, bu huy un, görünür ve iþlevsel olabilmesi mücadeleyi gerektirir. Eksiðiyle, þerhleriyle Kürtçenin mahkemelerde savunma dili olarak yürürlüðe girmesi, bu hakkýn, mücadelenin vaatleri ve kazanýmýyla ilgili olduðunun hatýrlatýlmasýný þart koþar. Tersi durumda, halklar ve diller hapishanesi olan bu topraklarda kazanýlan her þey muktedirlerin dil baðýþý, dil sadakasý olarak algýlanabilir! Dil korkusunun kurucu öge olduðu bir ülkedeki bastýrýlan Kürtçenin geri dönüþünün hikayesinin anlamak için tarihçi olmaya, derin kitaplar okumaya gerek yok. Ýnkarýn ve asimilasyonun inþa edilmeye baþlandýðý olay mahalli ne giderek delillere dil gözüyle bakmak yeterli. Kökleri daha gerilere uzansa da, 1923 ü olay mahalli, ulus devleti de olay faili olarak kabul edebiliriz. Bugünden olay mahalline gidip, oradan bu güne gelmeyi deneyen herkesin karþýsýna çýkacak temel ve dilin dile kötülüðünü temsil eden cümle þudur: VATANDAÞ TÜRKÇE KONUÞ! Þimdilerde Kemalist ve milliyetçi-ýrkçý sosyalistlerin köþe baþlarýnda baþta Kürtçe olmak üzere, akýl tutulmasý ve dil korkusu üzerinden Türkçeye özgürlük için imza! muhabbetleri þaka gibi olmanýn ötesinde, bu þoven politikanýn devamýdýr. Devlete, resmi tarihe kayýtlý þairlerin, tarihten güncelliðe süreklilik arz eden kötülük dayanýþmasýnýn poetik ayaðýný oluþturarak dillerin âh ýný almalarý ise þairin ve þiirin olmasa da devletin gölgesi nde þey leþip giderek muvazzaflaþan þairlerin doðasýna uygun. Bu þairlerin, baþlarýna dünyanýn tüm dilleri düþse de, asimile edilen, zorla iskana tabi tutulan halklar ve diller özgürleþmeden, Türkçe nin özgürleþmesinin mümkün olamayacaðýný anlamalarý ve iflah olmalarý mümkün görünmüyor. Bu nedenle, savaþýn, inkârýn ve asimilasyonun þairler ve þiir yoluyla sürdürülmesine karþý, Sýnýr Tanýmayan Þairler in tez vakit bir Þiir/Þair Enternasyonali/Komünü kurmalarý þart. Günün birinde onlara, resmi dil Türkçe nin kendi yasýný tutmasýnýn, muktedir dili maðdur göstermekle deðil, diðer dillerin yasýný tutmakla mümkün, olduðunu söylediðimde, devlet, devlet gülmüþlerdi... (... neye gülüyorsun? Ýsimleri deðiþtir bak, anlatýlan senin hikâyen. [Horatius]) Yakýn dönemin olay mahalli ise sömürgeci zulmün aklýnýn ve araçlarýnýn temsil edildiði Diyarbakýr Cezaevi dir. 1923 ile baþlayan sürecin en kristalize olmuþ þu ünlü sloganýnýn 12 Eylül 1980 sonrasýnda Diyarbakýr Cezaevi nin görüþ yerinde görmek rastlantý deðildir: TÜRKÇE KONUÞ, ÇOK KONUÞ Diyarbakýr Cezaevi ndeki temsili zulüm ve Cumhuriyet tarihini temsil eden bu cümle bana, Adorno nun, bir dönemi hatýrlatan ve temsil eden bir baþka cümlesini hatýrlatýr: Auschwitz den sonra þiir yazmak barbarlýktýr... Diyarbakýr dan sonra þiir yazýlmaz, diyebilir miyiz. Dersek, baþýmýza Ahmedê Xanî düþer. Yasaklý dil Kürtçe ile yazýlan þiirlerin þimdiden poetik bir külliyat oluþturduðunu görmemek, bilmemek tarihe, þiire zarar. Hal böyle olunca Kürtçe savunma yapmaya baþlayanlarýn, her cümlesinin kazanýlmýþ birer imge, toplamýnýn asimilasyonu reddiye bir þiir olmadýðýný kim iddia edebilir. Kim ne derse desin, bizim mahallenin çocuklarýnýn mahkemelerde yaptýklarý Kürtçe savunmalarý ben burada þiir olarak duyuyor ve okuyorum... Yazýnýn baþlarýnda olay mahalline gitmekten söz etmiþtim... Kalabalýk Kalabalýklar, kalabalýklar, beklenmedik kýþ güneþinin altýnda yürüyen kalabalýklar... Baþtan aþaðý karalara bürünmüþtü kent, suskundu, piþmandý, yastaydý. Ama sanki bambaþka bir ýþýk çerçeveliyordu o ocak gününü. Tuhaf, sihirli, capcanlý bir ýþýk... Sisli sabah ufkundan deðil de, çok daha ötelerden, derinlerden süzülüp geliyor, þefkatini hiçbirimizden esirgemiyordu. Teker teker yansýyordu ölümün gölgelendirdiði yüzlerden, acýyla, utançla kararmýþ bakýþlarý tutuþturuyor, birbiriyle buluþturuyordu. Ýlk günün ýþýðýymýþçasýna, bambaþka bir dünyaya inandýrýyordu bizi, doðup geldiði yere, ufkun da ötesine, bambaþka bir geleceðe doðru çaðýrýyordu. Kalabalýklar, fersahlarca uzanan suskun kalabalýklar... Mucizemsi kýþ güneþinin altýnda saatlerce, sessizce yürüyen kalabalýklar... Aniden iþitilen kanat sesleri insanlarýn dünyasýndan salýverilmiþ güvercinlerin... Bir baþlayýp bir kesilen, dalga dalga yükselen tanýdýk bir ezgi: Sarý Gelin. Karaya kesmiþ kente derin vadileri, yitirilmiþ ormanlarý, uzak, muhteþem daðlarý getiren... Ýçeriye, en içeriye sýzan, orada, derinlerde sonsuzca yankýlanan, yüreðin týpasýný çekip çýkaran acýlý ezgi. Gözyaþlarýný hemen kurutan ýlýk güney rüzgarýnda kýmýldanan pankartlar... Bu topraklara ait bütün dillerde yazýlmýþ ayný cümle. Herkesin kendi biricik, benzersiz dilinde yaktýðý ortak aðýt. Sanki bütün yollarý yeniden açan gizemli ýþýðýn peþi sýra geçip giden kalabalýklar... Derin, görünmez bir iz býrakarak, uzaklara, kurþuni denize doðru... Hep birlikte görkemli bir düþe dalmýþçasýna, katlanýlmaz gerçeðe uyanmýþçasýna... Ayna kadar durgun kýþ göðünün, helikopterlerin altýnda, mezarlýða doðru yürüyen suskun kalabalýklar... Mevsimler geçti, yýllar... Gene kýþ, gene Ocak ayý. Daha soðuk ve solgunuz þimdi, sanki daha yalnýzýz. Sen hala capcanlýsýn, sevgili Hrant, ýpýþýksýn, bizleri hiç terk etmedin. Yaþamak ve yaþatmak için söylediðin sözcüklerde soluk alýp veriyoruz hala... Ne kadar dirençliymiþ þu küçücük, kanla dolu insan yüreði. Korkutamadýlar bizi, korkularýmýzla yüzleþtik, suçlarýmýzla, yalanlarýmýzla... Mucizevi ýþýðýn o gün bizim için kurduðu dünyaya bakýyor, ayný düþü dokuyoruz hala, 'biz' diyoruz ona bazen, 'barýþ' diyoruz, tek sözcükle diriliveriyoruz. Vazgeçmiyoruz sözcüklerden, ýþýktan ve yaþamaktan... Derin, gölgeli vadilerde, yanmýþ ormanlarda, kurþuni denizde yürüyoruz durmadan... Ýlk günümüzmüþçesine... Samatya'da ihtiyar Ermeni kadýnlarý öldüresiye dövülüyor, Sevag'ýn kara gözlerini bir kurþun buluyor bir 24 Nisanda... Linç kalabalýklarý daha çok Kürt kaný istiyor, Alevi kaný, eþcinsel, travesti, kadýn kaný... Gencecik çocuklar, polisçe öldürülen arkadaþlarýný andýðý için, 14 yýllýðýna hapse týkýlýyor. Karakollarda katledilenleri savunan avukatlar devasa operasyonlarla tutuklanýyor. Daha hunharca, alçakça iþleniyor cinayetler, tehditler, cezalar, darbeler yaðýyor, sanki her an yaralanýyor, parçalanýyor, azalýyoruz. Bitkin düþüyoruz katillere anlatmaktan sözcüklerin öldürülemeyeceðini... Varýz, diyoruz, daha varýz, buradayýz, soluk alýp veriyoruz, yürüyoruz ýsrarla... Daha hýzlý gömüyoruz ölülerimizi, daha suskun yürüyoruz. Anlatamýyoruz iþkencecilere, iþkenceciye tüküren bir kadýný hiçbir þeyin öldüremeyeceðini... Bir sözcüðe tutunup ayaða kalkýyor, tek, ortak bir sözcükle diriliveriyoruz, herkesin kendi, biricik, benzersiz dilinde bulup söylediði... Ayný ufka bakýyor, henüz 'gelecek' diyemiyoruz ona, 'yarýn' da diyemiyoruz, bir isim bile veremiyoruz belki... Ama bir günlüðüne de olsa iþitebildiysek bir ezgiyi, sonsuza dek söyleyebiliriz. Suç ortaðý olmak istemiyoruz. 1915'in, Dersim'in, Maraþ'ýn, Sivas'ýn, Roboski'nin... Hrant'ýn katilleriyle, gene bir ocak ayýnda bir minibüste yakýlmýþ köylülerin, Sakine'nin, Fidan ve Leyla'nýn katilleriyle suç ortaðý olmak istemiyoruz. Aslý ERDOÐAN

3 Þubat 2013 Pazar Pazar 5 aziz þah la commune de paris - paris sýkýntýsý deniz: ne oturaklý bir kelime anne: kumsalý olmayan bir deniz kod adý okyanus yabancý dil öðrenen çocuða ilk armaðan ettiðin kitap la commune de paris okyanusa kýyýsý olan bir þehre gidiyorum diyen çocuða ilk söylediðin yakýn kentteki yoldaþlarýn isimleri jan'la olur da buluþursan paris'de ya da pierre'le mezarlýklara git çocuk denize kýyýsý olan bir yerden okyanusa kýyýsý olan bir yere gitmiþsin ve þimdi hayat bir adalý için üçüncü bir ülkeden baþka üçüncü bir ülkeye posta göndermektir zarfýn içinde iki kitap vardýr paris sýkýntýsý ve paris komünü zarfýn içinde yarým düzine adamýn yazdýðý satýrlar vardýr zarfýn içinde yolda ufalanýp kaybolacak olan sýkýntý zarfýn içinde "özledim seni" sözünün hizip kurmuþ kardeþliði zarfýn içinde olaydým da varaydým yanýna zarf zarf olalý böyle sýkýntý görmemiþtir zarfýn içinde puluna da devletine de hükümetine de barikat kurmuþ özlem vardýr ilk kez bir barikatýn önü arkasý yok sadece barikat var yazdýðým en kötü þiir de olabilir bu yazdýkça sýkýntým büyüdü kýta'ya bir sýkýntý gelirdi hiç gitmezdi üzerimde bir kýta dolanýyordu epeydir berlin muammasý paris sýkýntýsý athina çaresizliði gözlerim kýzardý gözlerim faþizmi görecek kadar ihtiyarladý yazdýðým en kötü þiirdir bu muhtemelen ama içimde lastiði patlamýþ bir karavan gibi duruyor erkek kardeþini hatýrlayýnca gözleri dolmuþ adamýn adasýný çekip çýplak býrakýyorsan bütün adalar artýk hükümsüzdür kýz kardeþinin olmadýðýný hatýrlayýnca ütüsüz gömlek giyen adam sadece içinde hizip kurmuþ barikata karþý söz almýþtýr

6 Pazar Hanife TÜRKSEVEN hanife.turkseven@gmail.com 3 Þubat 2013 Pazar Teslim olmayan Teslime Nesrin'in yazgýsý Bangladeþli yazar Teslime Nesrin'in Bir Kadýn Yazgýsý kitabýný okurken, ataerkinin altýnda yaþadýðýnýz haksýzlýklar diziliveriyor yan yana. Ama yalnýz deðilsiniz. Dünyanýn ummadýðýmýz bir yerinde mangal yürekli kadýnlar var... Uzun zamandýr yakýn takibe aldýðým Bangladeþli yazar Teslime Nesrin'in Türkçeye çevrilmiþ tek eseri olan "Bir Kadýn Yazgýsý"ný yeni bitirdim. Müslümanlarýn tehdidi altýndaki bir Hindu aileyi anlattýðý Lajja yani Utanç adlý kitabý yüzünden ülkesindeki radikal dinciler tarafýndan hakkýnda ölüm fetvasý çýkarýlan Nesrin, 1994'ten beri deðiþik ülkelerde siyasi mülteci olarak yaþamýný sürdürüyor. Þimdilerde Hindistan'da. Nasýl bir ironidir ki adý "teslim olan" anlamýna gelen bu kadýn baðnaz dindarlarýn bütün tehditlerine raðmen teslim olmamýþtýr. Olmaya da niyeti yok gibi. Hep Batýya bakarken, birbirimizi unutuyoruz Kendisini sosyal medyadan Ýngilizcem izin verdiði ölçüde izliyorum. No Country for Women (Kadýnýn Ülkesi Yok) adýnda bir bloðu var. Ayrýca adýný taþýyan bir web sitesi. Yazdýklarýndan, sýký bir insan haklarý savunucusu, kadýn haklarý takipçisi, dinsel baðnazlýða karþý mücadele veren bir sözcü olduðunu biliyorum. Sosyal medyada özellikle Ýslam aleminden bazý kendini bilmezlerin kendisine yaptýðý küfürlerin haddi hesabý yok. Okuduðumda yüzüm kýzarýyor. Twitter'da birileri küfredince ben dayanamayýp yanýt vermiþtim. Bir dindar (!) kiþi nasýl olup da böyle küfredebilir, aklým almamýþtý? Teslime ise onlarý deþifre ediyor ama muhatap almýyor, hiçbir saldýrý onun güncel olaylarý laik, hümanist ve feminist deðerlendirmesini engellemiyor. Hatta zaman zaman o da sertleþiyor. Ben bile keþke böyle demese diyorum. Elbette koruma duygusuyla, yoksa haklý olduðunu biliyorum. Kitabý kitapçýlarda bulamadým, internetten ýsmarladým. Zaten anladýðým kadarýyla tek baskýda kalmýþ kitap. Teslime Nesrin'den bahsedince birçoklarý onu Ýranlý, bazýlarýysa Afgan sanýyordu. Ben ise Hindistanlý Müslüman kökenli. Onun kökenini net bilmemek Türkiye'de kendi doðusuna olana ilgisizliðin de bir göstergesi gibi geliyor bana. Her konuda olduðu gibi Batýdaki feministler bizim daha bir ilgi alanýmýzda. Bu durum belki de Bangladeþliler için de geçerlidir. Hepimiz Batýya bakarken "yazgý" benzerliðimiz olan birbirimize bakmayý unutuyoruzdur. Hatta bana kalýrsa birbirimize yeterince destek ver(e)miyoruz. Mollalarýn ölüm fermaný verdiði Teslime Nesrin'e resmi olarak devletimiz, resmi olmayarak ülkemiz hümanist ve feministleri ne kadar destek verdi/ iyor acaba? Bu baðlamda Cumhuriyet Kitaplarý'na teþekkür etmek gerekir. Teslime Nesrin'in adýný bu þekilde duyurmak bile, bir farkýndalýk yaratmak açýsýndan çok deðerlidir. 1962 doðumlu yazarýn yaþadýklarýnýn bir kýsmýný doksanlarýn ortalarýnda medyadan takip etmeye çalýþmýþ, Doðulu genç bir kadýn olarak onu çok iyi anlýyorum diye düþünmüþümdür. Muhafazakarlýða isyan Simone de Beauvoir'ýn Bir Genç Kýzýn Anýlarý'ný okuduðumda kadýnlarýn genç kadýnlýk süreçleri, yaþadýklarý kýsýtlamalar açýsýndan ne kadar da benziyor diye karþýlaþtýrma yapmýþ ama Avrupa'da bazý toplumsal kurallarýn hiç de bizimki gibi olmadýðýný anlamýþtým. Örneðin namus kavramý farklý idi. Bizdeki kadar kadýnlar aleyhine bir katýlýk yoktu. Kadýnlar bizde erkeklerin dekoratif nesneleri deðillerdi. Ortalýða çýkarýlmazlardý. Yok'a yakýn olmalarý en iyisiydi, iþte bunlar bizi, Önasyalý kadýnlarý Avrupalý kadýnlardan çok daha gerilerden baþlayarak mücadeleye katýlmaya itiyordu. Bu yüzden Bir Kadýn Yazgýsý bana konusu ve dokusu bakýmýndan Duygu Asena'nýn Kadýnýn Adý Yok özyaþamöyküsel romanýný daha çok çaðrýþtýrdý. Bir Kadýn Yazgýsý iki baðýmsýz kýsýmdan oluþuyor. Birinci kýsým, kitabýn adý olan bölüm ayný zamanda; uzunca bir öykü, ikinci kýsým ise Seçenek adýný taþýyor, iki kýz kardeþ arasýndaki mektuplarla yapýlandýrýlmýþ. Her iki kýsýmda da Bangladeþ'in muhafazakar yapýsýna isyan etmiþ kadýn kahramanlar var. Burjuva ya da bürokrat kökenli ailelerden geliyorlar ve-veya onlara gelin gidiyorlar. Yani orta-üst gelir düzeyindedirler. Kadýnlarýmýz iyi eðitim almýþ, kendi ayaklarýnýn üzerinde durabilen ama bizim gibi Ýslami kültürlerden kadýnlar için çok tanýdýk olan toplumsal baskýlardan bir türlü azade olamayan karakterlerdir. Çünkü bir meslek sahibi olmak kadýnýn, kadýnsal niteliklerine bir artý olmakla birlikte, evlilik kurumu gibi katý geleneksel yapýnýn içinde erkeðin statüsünü bozacak hale gelince kýyametler kopuyor. Klasik rollerini reddeden kadýn, baþta eþi ve onun ailesi olmak üzere, kendi öz ailesi dahil bütün toplumun nefretini toplamakta ve yalnýzlaþmakta geç kalmýyor. Bir Kadýn Yazgýsý'nda yakýþýklý ve kariyer sahibi ama erkek olarak ödevini yapamayan eþini tanýdýkça düþünceleri dönüþen kadýnýn iç konuþmasýndan bir bölüm: "Altaf'ýn benden beklediði, tüm kiþiliðimi yitirmem, tüm bildiklerimi unutmam tümüyle teslim olmamdý. O, benden kendi istediðini yaratacaktý. Þimdi artýk beni nasýl gördüðünü biliyorum ve ona karþý en ufak bir aþk duymuyorum. Onsuz yapabileceðim, o olmadan daha az üzüleceðim, belki de mutluluðu yakalayabilme þansýný bulacaðým düþüncesi filizlenmeye baþladý kafamda." (s.56) "Sevip evlenince çirkinleþiyorlar" Erkeklerle yaþadýklarý sonunda aþk'ý sorguluyor ikinci kýsýmdaki Abla; Bangladeþ dilinde Bubu. Ýlk evliliðinde eþinden gördüðü baskýdan kaçýp kendi ayaklarý üzerinde duran, seyahatlere çýkan Bubu, daha baðýmsýz bir iliþki kurduðu ikinci sevgilisiyle evlenince her þeyin yavaþ yavaþ deðiþmeye baþladýðýný görür. Erkekleri sevmenin bir suç mu, kusur mu olduðunu sorgulamaya baþlar. Sevip evlenince bencilleþmeye ve çirkinleþmeye baþlarlar. Toplumun onlara saðladýðý konfordan hiçbiri gönüllü vazgeçmeye niyetli deðildir. Son aþamada kazara evlilik dýþý bir iliþkiden hamile kalýnca, bebeði doðurup onu erkeksiz büyütmeye karar verir. Çok zor olacaðýný bilse de bu kararýndan memnundur. Bu türden bir kararýn Ýslam dünyasý için kadýný, katli vaciptir fetvasýna götürebileceðini görüyorum. Bu mektuplardaki Bubu gerçekten arý kovanýna çomak sokmuþtur. Gerçeðe dönersek, kitaptaki isyankar

3 Þubat 2013 Pazar Pazar 7 kadýnlarýn hepsi Teslime Nesrin'dir bana kalýrsa. Edebi anlamda roman türünün Doðuda daha az geliþmiþ olduðu düþünülürse bu kitabýn da anlatý olarak gün yüzüne çýkmasýna þaþýrmadým. Özellikle birinci kýsmýn yer yer kapalý ve oryantal bir dili var. Meramýný ise boþluklar býrakmasýna raðmen iyi veriyor. Gözü açýlmadýk sýðýrcýk yavrusu kýz çocuklarýnýn okulundan koparýlýp hayýrlý bir kýsmetle baþ göz edilmesi, bizim için de çok tanýdýk, deðil mi? Ýkinci kýsým daha açýk. Mektuplaþmalarda Bangladeþli kadýnýn statükosuna dair beyin fýrtýnasý ve sorgulamalarý çok daha net görüyorsunuz. Dindar olan küçük kýz kardeþin, süreç içinde din adamlarýnýn bazý sahtekarlýklarýna tanýk olmasý ile geçirdiði dönüþümü de gözlüyoruz. Yine de her konuda ablasý ile hemfikir deðil. Bu kýz kardeþ sanki Teslime Nesrin'in feminizmde sorguladýðý noktalarý temsil ediyor. "Annelik rolü için doðurmadým" Bubu yani özgürlükçü ablanýn kýz kardeþi Nupur'a kýsa ama görüþlerini net yansýttýðý mektubu: "Nupur, "Nefret ettiðim bir düþünce varsa, o da anneliði kadýnlýðýn en yetkin olgusu kabul eden anlayýþtýr! Benim çocuk doðurma isteðimin nasýl böyle bir düþüncenin etkisiyle oluþabildiðini düþünebildin? Þunu bil ki küçük budala, eðer ben bir çocuk istiyorsam, bu bir amacý gerçekleþtirmek için deðil! Yalnýzca, çocuk dünyadaki en güzel varlýk olduðu için ve ben baþka hiçbir þeyle karþýlaþtýrýlamayacak bu anaçocuk iliþkisini yaþamak istediðim için. Benim ihtirasýmýn sýnýrý bu. Hayýr, aslýnda, baþka bir þey var. Bu çocuðun bizi doðumumuzdan itibaren kuþatan ataerkil yönteme baðlý olmamasýný istiyorum. Benim dünyaya getireceðim canlýnýn bu egemenliðe son vermesini gerçekten istiyorum. Çocuðu aldýrma öðüdünü dinlemeyeceðim Nupur. Ben çok iyiyim. Benim için özellikle kaygýlanma! Mutluyum. Yakýnda. Bubu" (s.187) Nupur'un babasýz çocuk büyütmenin ne kadar zor olabileceði konusunda uyarýlarýný çok haklý buluyorum. Çözüm, erkeklerden yýlýp onlardan soyutlayarak çocuk büyütmek olmamalý diye düþündüm ben de okurken. Sonuçta o çocuk bir þekilde erkeðin katkýsýyla dünyaya geliyor, erkek de ondan sorumludur ve ona iliþkin haklarý vardýr. Bu haklarý nasýl kullanabileceði konusunda elbette benim de kuþkularým ve tedirgin olduðum noktalar var. Bir de çocuðun babasýzlýk konusunda ilerde söyleyecekleri olacaktýr. En zor kýsým da bu deðil midir? Bu konu gerçekten bir sorunsal. Paradoksal ayný zamanda: Ataerkil sisteme yeni bireyler eklemekle ilgili bir sorun yumaðý. Sistem dýþýna kaçmakçýkmak olasý mýdýr, gibi birçok soru üþüþüyor aklýmýza? Bir de epey yalnýz olan kahramanýmýzýn durumunda? Yani kitap baþarýya ulaþýyor. Ýçsel hesaplaþmalara giriyorsunuz, kadýn olarak ataerkinin zulmü altýnda yaþadýðýnýz haksýzlýklar diziliveriyor yan yana. Aslýnda yalnýz deðilsinizdir ama... Dünyanýn ummadýðýnýz bir yerinde mangal yürekli kadýnlar vardýr. (bianet.org) Cumhuriyet Kitap Kulübü, 192 Sayfa, Mart 1999, Çeviren: Bülent Berkman Teslime Nesrin: Tüm dinler kadýnlara düþman Teslime Nesrin; 1962 yýlýnda Pakistan Bangladeþ'te doðdu. (197'de Bangladeþ baðýmsýzlýðýný ilan etti.) Çocukluk yýllarýnda, þiir ve öykü yazmaya baþladý. 1979-1983 yýllarýnda týp fakültesine giderken de, jinekolog doktor olduktan sonra da yazmaya devam etti. Kýrsal bir yörede göreve baþladýðý günlerde, 24 yaþýndayken ilk þiir kitabýný yayýmladý. Yazýlarý bazý kesimlerce sevildi, bazý kesimlerde ise nefret uyandýrdý. Çalýþtýðý gazete binasýna saldýrýlar düzenlendi. "Lajja" adlý romanýnda Hindu inancýnýn Tanrýsý "Visnu"yu ele almýþtý. O yörede yüzlerce yýl önce yapýlan "Babri" camiini ve birkaç yýl önce Hindularýn saldýrýsýyla yýkýlan bu caminin öyküsünü anlatýyordu. Kitabýnda, "varolan tüm nefret fýrtýnasýnýn kökeninde hep dinlerin yer aldýðýný" belirtmesi yüzünden, "Habibur Rahman" adlý bir hoca kellesini isteyen bir fetva çýkardý. Yazýlarýndan dolayý hakkýnda ölüm fetvasý çýkarýlýnca, Hindistan'dan ayrýlmak zorunda kaldý. Binlerce yýl önce yazýlmýþ, kimsenin anlamadýðý dinsel buyruklarýn çaðdýþý olduðunu söyleyince kýyamet kopuverdi. Hocalarýn örgütlediði yobaz mitingleri baþlayýverdi. 1994'de Kuran'a yönelttiði eleþtiriler nedeniyle, Bangladeþ'in dönemin kadýn baþbakaný Begüm Halide Ziya tarafýndan hakkýnda tutuklama kararý çýkarýlan yazar 1994 yýlýna kadar kaçak, 1994-1998 arasýnda sürgün (Ýsveç, Berlin ve Amerika Birleþik Devletleri'nde ) yaþamak zorunda kaldý. Hakkýnda çýkartýlan ölüm fermanýna aldýrmadan, yoluna devam etti. Dünyada ifade özgürlüðünün simgelerinden biri olan yazarýn, birçok eseri Bangladeþ'te yasaklý. Doðup büyüdüðü topraklara, hakkýnda çýkmýþ ölüm fetvalarý yüzünden dönemiyor. Þimdiye kadar toplam 17 kitabý yayýnlandý. Köktendincilere karþý sürdürdüðü mücadelesi nedeniyle önce kendi ülkesini terk etmek zorunda kalan Nesrin'in peþini sýðýndýðý Avrupa'da aþýrý Ýslamcýlarýn tehditleri ve ölüm fermanlarý býrakmadý. 2004 yýlýnda UNESCO Hoþgörü Ödülü'ne layýk görülen Nesrin'e Fransa'da da''simone de Beauvoir Kadýnlara Özgürlük'' ödülü verildi. Teslime Nesrin'e ödülünü veren Fransa'nýn Ýnsan Haklarýndan Sorumlu Devlet Bakaný Rama Yade düzenlenen törende "Bugün sizi, Voltaire'in, Hugo'nun, Zola'nýn, De Gaule'ün, Simone de Beauvoir'ýn, Cesaire'in Fransa'sý baðrýna basýyor" dedi. Yade ödülü Nesrin'e "ifade özgürlüðünün yasayla dayatýlan sýnýrlarý olamayacaðýný ve ölüm çaðrýlarýnýn suç olduðunu düþünen tüm Fransýzlar" adýna verdiðini söyledi. "Tüm dinler kadýnlara düþman" Nesrin'in savaþý Ýslam'la sýnýrlý deðil, o bütün dinlerin kadýna düþman olduðunu söylüyor. L'Humanité gazetesinde yayýmlanan bir söyleþide bakýn neler söylüyor: "Her boydan ve soydan köktenciliðe karþý çýkýyorum. Þahsen hayatým boyu Ýslam köktenciliðinden çektim. Müslüman bir ülkede doðup büyüdüm. Hinduizm, Hýristiyanlýk, Musevilik, Budizm olsun kadýnlara baský yapan dinleri eleþtirdiðim zaman beni ölümle tehdit etmiyor. Ama söz konusu Ýslam oldu mu, Ýslamcý köktendinciler hakkýmda derhal fetvalar çýkartýp öldürülmemi, asýlmamý istiyorlar. Kelleme fiyat biçiyorlar. Bu nedenle kendi memleketim, Bangladeþ'ten atýldým. 10 yýl Avrupa'da yaþadýktan sonra Hindistan'a, Kalküta'ya gittim. Orada da fetvalar boynuma yapýþtý. Kitaplarým meydanlarda yakýldý. Ben her þeyden önce Bangladeþli bir yazarým. Ülkemden uzakta kalmak bana çok acý veriyor. Halbuki orada kadýnlarýn özgürlük hakký için mücadelelerini teþvik edip güçlendirebilirdim." "Türban baskýnýn simgesidir" "Fransa'da kamu okullarý içerisinde dinsel simgelerin taþýnmasýný yasaklayan yasayý hararetle destekliyorum. Laik bir toplum için okulu vicdan özgürlüðü alaný olarak korumak temel bir gereklilik. Burada dinsel simgelere yer olamaz. Bütün bu tartýþmalarýn odaklandýðý türban (sýkma baþörtüsü), þahsi kanýma göre baskýnýn simgesidir. Kadýnlar türban taþýmayý reddetmeli. Eðer takmak istiyorlarsa, bu onlarýn özel hayatý olmalý. Her laik toplum, okul ve daha geniþ bir biçimde kamu mekânlarýný her türlü dini simgeden arýndýrýlmalý. Köktendincilik Avrupa'da da ilerliyor. Köktendinci Ýslamcýlar Ýngiltere'de Müslüman vatandaþlara þeriat yasalarýnýn uygulanmasýný talep edebilecek kadar cüretkâr olabiliyor. Bazý politikacýlar ve Anglikan piskoposlar bu taleplere karþý olmadýklarýný söyleyebiliyor. Eðer köktendincilerin bu geliþmelerini frenlemezsek, dilediklerini yapmalarýna izin verirsek, eðer sol ve ilericiler her türlü köktencilik ve aþýrý tutuculuða karþý verilen laik ve hümanist savaþýma katkýda bulunmazsa günümüz uygarlýðýnda dev gerilemeler yaþanabilir. Sol olmadan laiklik ve kadýn haklarý mücadelesini nasýl verebiliriz? Bu sorunlarýn çözümünü, ele alýnmasýný saða býrakmak öldürücü olur. Sað özünde Müslümanlardan ve Ýslam'dan nefret ediyor. Kendi ýrkçý emellerini güçlendirmek için laikleri kullanmaya hazýr. Bizim inançlarýmýz sol içerikli. Toplumun ilerleyen, aydýnlanan bir çizgide deðiþiminden yanayýz. Saðýn laik mücadelemizi saptýrmasýna izin veremeyiz." "Köktendinciler SSCB varken, cihatlarý komünistlere karþýydý, sonra ABD'yi Ýslamýn düþmaný ilan ettiler." "Köktendincilerin tezleri hiç eksilmez. SSCB varken, din düþmaný olduklarý gerekçesiyle cihatlarý komünistlere karþýydý. SSCB'nin yýkýlmasýndan sonra ABD'yi Ýslamýn düþmaný ilan ettiler. Hedefleri ne olursa olsun köktendinciler hiçbir biçimde sempatimizi hak edemezler. Özünde kimi düþman belirlediklerinin önemi yok. Uzlaþmazlýklarýnýn ilham kaynaðý din; kendi dünya görüþlerini paylaþmayan herkesi tehdit etmek, öldürmek din adýna caiz. Kadýnlarý baský altýnda tutmalarýnýn nedeni ABD'nin yürüttüðü savaþ deðil. Bu baský her zaman vardý. Yani köktenciliklerinin nedeni de, kaynaðý da din. Amerikan savaþý bir baþka tartýþma konusu. Karþý çýkabilir, protesto edebiliriz. Ama köktendincilerin eylemciliði Irak, Afganistan savaþlarý olmaksýzýn da bir gerçekliktir. Ýslam adýna kadýn haklarýný yok etmek, vurmak, iþkence etmek, kýrbaçlamak, taþlamak, kadýnlarý öldürmek için bu savaþlarý beklemediler. Müslüman ülkelerdeki kadýnlarýn çektiði acýnýn tarihi çok uzun." "Çocuklarýn beyinlerini yýkayan imamlarýn görevli olduðu eðitim yapýlarýna derhal son verilmeli" "Afganistan'daki kaosun sorumluluðunu Talibanlarýn üzerine atmak istemiyorum. Küçük çocuklarý iki yaþýndan itibaren Kuran kurslarýna gönderdiðiniz zaman, onlara elleri silah tutuncaya kadar hatmettirilenler sadece Kuran'dan ezberlenen alýntýlar, Ýslam devleti kurmaya teþvik; kadýnlara, Müslüman olmayanlara ölüm oluyor. Dünyaya açýlan hiçbir pencereleri yok. Kamusal ve laik bir eðitimden yararlanmak gibi bir olanaklarý mevcut deðil. Sorun masum çocuklarý Talibanlara dönüþtüren sistemin teþvikçilerinde. Ýslam dünyasýnda medreseler, dine dayalý okullar siyaset, seçimler vesilesiyle köktendincilerin nüfuzundan yararlanmak isteyen iktidarlarýn iþbirliðiyle her yerde mantar gibi bitiyor. Doktrinlerle çocuklarýn beyinlerini yýkayan radikal imamlarýn görevli olduðu eðitim yapýlarýna derhal son verilmeli. Çocuklara demokrasi, eþitlik öðreten okullar kurulmalý. Þayet þimdi kimse onlara bu deðerleri aktarmazsa, ilerde onlarýn bu deðerleri talep etmesini nasýl bekleyebiliriz? Köktendinciliðe karþý tek etkili silah laik eðitim."

8 Pazar 3 Þubat 2013 Pazar Biyologlar Derneði Baþkan'ý Hasan Sarpten ile geçtiðimiz hafta Karpaz'da yaþananlarý, Karpaz'ýn önemini ve alternatifleri konuþtuk Karpaz bu ülkede doða adýna son kaledir Hasan YIKICI Geçtiðimiz hafta Karpaz da yaþananlarý nasýl deðerlendiriyorsunuz? Þöyle bir nokta var, öncelikle þunu söylemek gerekir. Pazar günü gerçekleþen eylem tamamen halk arasýndaki bireyler tarafýndan organize edilmiþ bir eylemdir. Elbette çevre örgütleri bunun omurgasýný oluþturdu ama o gün kendi arabalarýyla gelen çok sayýda insan da vardý. 70-80 yaþýnda insanlar da vardý, 10-15 yaþýnda insanlar da vardý. Bizim orada insanlarla çatýþma, karþý karþýya gelme gibi bir düþüncemiz yoktu, olamazdý da. Zaten bizim bölge halkýyla aslýnda çok fazla çeliþen görüþümüz de yoktur. Neticede biz de Karpaz ýn önemli olduðunun farkýndayýz, Karpaz insanýnýn maruz býrakýldýðý zor durumunun farkýndayýz ve buna yönelik adýmlar atýlmasý gerektiðini düþünüyoruz. Ancak þuradadýr sýkýntý; bölgede yaþanan tahribatýn aslýnda Karpaz halkýnýn çýkarýna olmadýðýný anlatmaya çalýþýyoruz biz. Biz hiçbir zaman ilk günden beri kesinlikle yol yapýmýna karþýyýz gibi bir ifadede bulunmadýk. Ancak ne yazýk ki bu süreçten rahatsýz olan, Karpaz ý tahrip ederek Karpaz da bir yatýrým yaparak, Karpaz da bir yapýlaþma isteyenler bu iki kesimi karþý karþýya getiremeye çalýþtýrlar. Buradaki esas sýkýntý budur. O gün biz gittiðimizde özellikle Belediye baþkanýnýn kendisinin de kabul ettiði þekilde belediye tarafýndan anons edilerek insanlarýn yol kesmesi için oraya çaðrýldýðý; bizzat Belediye baþkanýnýn söylediði gibi belediye tarafýndan böyle bir karþý eylemin organize edilmesi, bu ülkede olabilecek bir þey deðil. Bu suçtur! Biz bundan birkaç sene önce Hamitköy çemberinde Dikmen Çöplüðü için eylem yaptýðýmýzda 10-11 arkadaþa yol kesmekten dava okunmuþtu. Oysa Karpaz da Belediye baþkaný ve Belediye de çalýþan pek çok kiþinin bulunduðu bir yol kesme vardý. Esas mesele orada devlet otoritesinin olmamasýydý. Polis in ise çaresiz kaldýðýydý.10-15 polis býrakýn yolu açmayý güvenliði saðlamaktan bile çaresiz pozisyondaydý. Bunu da söylemek lazým ki Karpaz dýþýndan gelen insanlarýn hassas davranmasý neticesinde olaylar bu kadar kolay atlatýlmýþtýr. Her ne kadar belirli itiþmekler bazý arkadaþlarýn darp edilmesi, çok deðiþik küfürlerin olmasýna raðmen bu çok daha vahim de olabilirdi. Önceden UBP li bakanlar oraya gidip görüþmelerde bulunmuþlardý. Önceden organize edilmiþ bir durum mu söz konusuydu? Bunun kesin olduðu ortadadýr. Bakýnýz, bize orada Dipkarpazlý nýn istihdam sorunu olduðu, eðitimde, saðlýkta fýrsat eþitliðinin olmadýðý yönünde birçok sorunla boðuþtuklarý dile getirildi bize. Oysa bunun adresi biz deðiliz. Eylemden bir gün önce baþbakan oradaydý. Ancak kimse onun yolunu kesmedi ve bu þikayetleri ona aktarmadý. Belediye baþkaný onun yanýnda gezdi ama ona hiçbir þey söylemedi. Sonra da, Belediye baþkaný bu söylemlerle bize karþý bir eylem gerçekleþtirdi. Oysa biz bu eylemin muhatabý deðiliz. Oradaki yol yapým çalýþmalarýnýn çevrecilerin abartýsý olduðu, yolun koruma alaný içinden geçmediði söylemleri de var Sanki de koruma alaný dýþýnda kalan her yer tahrip edilebilir diye bir þey var. Yol elbette yapýlabilir. Ama þöyle bir nokta vardýr, siz eðer devlet iseniz yasalara kurallara uygun bir þekilde hareket etmelisiniz. Bu nasýl olursa olsun þeklinde olmaz. Siz bugün yol götüreceksiniz diye sözde 6 metrelik yol için 3-4 tepeyi dümdüz ederseniz; 50 metre geniþliðinde bir yol geniþletirseniz bunun adý yol yapmak deðil, bunun adý Karpaz ýn niteliðini düþürmektir. Ki orasý daha kolay yaðmalanabilsin. Oradaki çalýþmalarýn halka yönelik olduðunu düþünüyor musunuz? Bunun halka yönelik bir yatýrým olmadýðýný rahatlýkla söyleyebilirim. Mevcut yolun iyileþtirilmesi olsaydý, üzerine asfalt dökülmesi gibi, burada hiçbir sorun yoktu. Ama þöyle bir nokta var. Siz bunu kurallarý çiðneyerek yapmazsýnýz. Bugün Çevre Koruma Dairesi diyor ki, bir ÇED raporu bize sunulmadý. Çevre koruma müdürünün demeci var, dozerler biraz daha ilerlerse ben önüne yatacaðým diyor. Ne kadar olur bilemiyorum ama demek ki kurallara uyulmadan giden bir yapý var. Þimdi böyle bir ortamda biri karar verecek, yol yapýlacak diyecek ve yol yapýlacak! Bu kadar basit olmamasý lazým. Bunun kararýný kim verdi? Bildiðim kadarýyla TC Yardým Heyeti bunun maddi bedelini karþýlayacak ve Ulaþtýrma Bakanlýðý nýn çýkmýþ olduðu ihale sonucunda bir firma aldý. O firma yolu yapmaya baþladý. Burada çevre koruma dairesinin demeçleri karayollarý dairesi bizimle koordinasyona geçmedi þeklinde. E böyle bir þey kabul edilemez. Sýkýntý buradadýr. Yoksa yolun yapýlmasýna kimse karþý deðildir. Ama siz özellikle tahrip etmek isterseniz zaten oraya giden herkes bunun bir çalýþmasý olmadýðýný anlamýþtýr. Siz tahrip etmeye çalýþýrsanýz, Karpaz ýn niteliðini düþürmeye çalýþýrsanýz, birileri oradan rant elde edecektir. Ama bu Karpazlý olmayacaktýr. Bizim Karpazlý yla

3 Þubat 2013 Pazar Pazar 9 bir derdimiz yoktur. Ama ne yazýk ki Belediye Baþkaný yapýlan anonslarla halký kýþkýrtmýþtýr. Kýbrýs Türkü açýsýndan da bir dönemeçtir. Halkýn bu denli kendi içinde çatýþtýrýlmasý gündeme gelmiþtir. Ülkeyi yönetenler baþýný ellerinin arasýna alýp düþünmelidir. Tabii bunu yaparlar mý bilmem. Ama bence esas burada sorumluluk sahibi olan onlardýr. Bu ülkede yol kesmek eþkýyalýktýr. Ama burada bu eþkýyalýðý yapan köylüler deðildir. Bunu yapan bizzat devleti yönetenlerdir. Çünkü onlarýn zihniyetidir bu. Bu zihniyet bunu doðurmuþtur. Önümüzdeki süreçte neler yapmayý düþünüyorsunuz? Þöyle bir nokta var. Biz o gün tavrýmýzla, duruþumuzla aslýnda niyetimizin ne olduðunu ortaya koyduk. Ve mücadelemizi de bu konuda sürdürmeye devam edeceðiz. Bir yandan hukuki mücadele devam edecek bir yandan da bölgeyle temaslar kuracaðýz. Biz o insanlarla diyalog kurulabileceðine inanýyoruz. Diðer yandan da siyasilere bunun yanlýþ olduðunu göstermek ve üzerlerinde baský kurmak için eylemlerimize de devam edeceðiz. Karpaz bizim için bu ülkede doða adýna son kaledir. Bu kale de düþtükten sonra artýk bu ülkede çevre adýna mücadele edecek bir þey kalmayacak. Bunun için de mücadele etmeye devam edeceðiz. Sýk sýk Natura 2000 den bahsediliyor? Nedir Natura 2000? AB ülkelerinde olan bir aðdýr. Bu að sayesinde her ülkenin doðal açýdan korunmasý gereken bölgelerini belirler ve bunlarý uluslararasý anlamda koruma altýna alýr. Ülkemizde de yapýlan çalýþmalarla 6 önemli bölge belirlendi. Karpaz da bunlarýn en önemlisidir. Bu çalýþmalarýn yapýlmasý, nasýl yönetileceðinin planlanmasý için AB ülkemize 5 milyon euro kaynak vermiþtir. Ama ne yazýk ki o noktada kaldý sadece bu iþler. Takibi yapýlmadý. Dolayýsýyla þu önemlidir. Elektik de olacak yol da olacak ama Karpaz daki elektrik ve yolun Girne deki Lefkoþa daki gibi olmasý Karpaz ýn çýkarýna deðildir. Karpaz ýn çýkarý þudur: elektrik tartýþmalarý gösterdi. O günden sonra Karpaz yerli turizm açýsýndan bile kalkýnmýþtý. Doðal açýdan önemi ortadadýr. Ýnsanlar da bunun için gider. Oradaki otantik mekanlardýr Karpaz a para kazandýracak olan. Bunu ortadan kaldýrýr ve Karpaz ý bir Maðusa, Girne ye dönüþtürürseniz orayý kaybedersiniz, oradaki insanlar da kaybeder. Bu gidiþle Karpaz da baþka neler yaþanacak sizce? Böyle bir operasyon var. Karpaz birilerinin iþtahýný kabartýyor. Bu anlamda önemli bir bölgedir orasý. Yapýlaþmanýn Karpaz bizim için bu ülkede doða adýna son kaledir. Bu kale de düþtükten sonra artýk bu ülkede çevre adýna mücadele edecek bir þey kalmayacak... olmadýðý bir bölgedir. Hep bunlarýn temelleri atýlmaktadýr. Karpaz ýn niteliðini ortadan kaldýrýrsanýz, Karpaz ý yaðmalamak daha kolay olacaktýr Festivalle ilgili ne düþünüyorsunuz? Oranýn doðal yapýsý 10 binlerce insanýn katýlacaðý bir etkinliði kaldýrabilir mi? Bence bu çok tehlikeli ve biz þüpheyle bakýyoruz. Elbette insanlarýn gelip Altýn Kumsal da denize girmesinin, eðlenmesinin bir zararý yoktur. Sýkýntý þudur, daha bu etkinlik baþlamadan bile bu etkinliðin yapýlacaðý nokta orada bir devlet otoritesi olmadýðý için tahribatý getirmiþtir. Adamýn biri dozeri alýp tepeleri dümdüz etti, arazileri ortadan kaldýrdý. Yarýn oraya 10 bin kiþi getirildiðinde bunun emniyeti nasýl saðlanacak, bu kiþiler orada doðayla ilgili tahribat yapmamasý nasýl saðlanacak O tahribatýn önlenmesi için devlet gereken önlemleri alamayacaktýr. Kimse festivale karþý deðildir. Kimse insanlarýn denize girmesine karþý deðildir. Ama bu olurken görünen köy de kýlavuz istemez. Böyle bir þey büyük tahribatla sonuçlanacak. Genel olarak doða sorunlarýyla ilgili tespit ve alternatifleriniz nelerdir? Bu ülkede çevre sorularýnýn iki temel nedeni vardýr. Birincisi hiçbir planlama yoktur. Tamamen günübirlik. Bir gün inþaat, bir gün eðitim, bir gün turizm ülkesidir burasý. Ýkincisi de geçtim yasalardaki eksiklikleri, mevcut yasalarý dahi uygulamýyoruz. Mevcut yasalar uygulansa ve belli planlar yapýlsa birçok çevre sorunu ortadan kalkar zaten. Esas sýkýntý budur. Bizi yönetenler þunu görmüyor. Bu ülkenin dünyayla kýyaslanabilir tek üstünlüðü doðasýdýr. Sen bundan para kazabilirsin ama böyle bir anlayýþ yoktur. Bizde doða oy getirmediði için yýllardýr yönetenler için çevre politikalarý hep en sondadýr. Sýkýntýnýn temeli budur. Yönetenler bunu algýlasa biraz çevre politikalarýný ön plana alsa birçok sorun ortadan kalkacaktýr. Esas sýkýntý buradadýr. BÝRAZ SEN KATTIM Seçilmiþ kiþilerdik öylesine, öyle Birimiz anarþist, birimiz pessimist Biraz Bakunin, biraz Bukowski, biraz da Freud Biraz SEN kattým, biraz ben, biraz da ikimiz Big Bang teorisiydik CERN labaratuarlarýnda Reaktöre konulmuþ, patlamaya hazýr Biraz atom, biraz çekirdek, biraz da stoplazma Biraz SEN kattým, biraz ben, biraz da ikimiz Buruk bir þarap tadýndaydýk Özenle saklanmýþ karanlýk mahzenlerde Biraz kýrmýzý, biraz beyaz, biraz da lal Biraz SEN kattým, biraz ben, biraz da ikimiz Benzersiz iki kar tanesiydik çýðlýk çýðlýða Kýrk yýlda bir yaðan Beþparmak daðlarýna Biraz tipi, biraz sulu, biraz da sepken Biraz SEN kattým, biraz ben, biraz da ikimiz

10 Pazar 3 Þubat 2013 Pazar Tuvalet geyikleri Halil AÐA cypaibo@gmail.com Restaurant, meyhane gibi yerlerin tuvaletinde hiç normal bir þey konuþana rastlayamadým. Varsa yoksa geyik. Bu hafta 14-15 yaþ arasýndaki gençler bu geleneði bozmadý. Önce birini 'pileyisteyþýn' delisi diye damgaladýlar, birini televizyon baðýmlýsý ilan ettiler. Sonra hepsi bir olup her hafta 'feysbuk' profil fotoðrafýný deðiþtiren garibana yüklendiler. Ve yine bir tuvalet diyaloðu daha evrendeki gereksiz yerini aldý. Bedük de iyi iþ yaptýðý halde, bunu övüp övüp kendinden uzaklaþtýrma konusunda ihtisas yapmýþ bir abimiz. Az biraz sakin olsan be Bedük, biraz az bahsetsen kendinden. Bu konuda farklý kulvarda da olsa Tarkan'ý örnek alabilirsin mesela. Yap iþini, tamam. Biz takdir edelim. En paspal ruhlu insana bile 'kontes' deyince böyle bir sevinmeler böyle hafiften havalara girmeler. Kontesin haklý bir üstünlüðü var. Bir þey beðenmeyen de kontes olabilir, aðzý kokup lüx takýlan da kontes olabilir. Geniþ spekturumlu kontes. Yabancý dizilerden pek bir þey anlamýyorum. Ýngilizce öðrenme konusundaki kabiliyetsizliðim bu kulvarda da kendini gösteriyor. Altyazýlarý okuyorum fakat diyalog nereye gidiyor iþte onu anlamýyorum. Ancak seri katilli dizileri anlayabiliyorum ki, orada da konu basit. Seri katil iyi eðitimli, yakýþýklý, 'entel' olur ki izleyiciyi þaþýrtsýn. Ve türlü türlü sapkýnlýklarla insanlarý keser biçer. Ve bir de canýný diþine takmýþ, yara almasýna, defalarca ölümlerden dönmesine raðmen yýlmamýþ bir dedektif de katilin peþinde. Ýþte bu kolay, bunu anlarým. Diðer türlüsü zor. Hem Özlem Tekin'in, hem Mirkelam'ýn stüdyoya girmesi, yeni albümlerini hazýrlamalarý. Benim için þahane ötesi, yakýn çevrem için üzücü haberler bunlar. Konuþ konuþ kafalarýnýn etini yerim albüm çýkana kadar. Heyecan fýrtýnasý. Yeterince 'istikrar' kelimesi kullanýlmadý mý? Bence yeter. Gerçekten ama. Söver gibi, dalga geçer gibi, kafese kapatýp özgürlükten bahseder gibi. Lütfen ama. 'Titireye titireye mamýrladý' bir abla. 'Bu dersin sonunda, yakýn arkadaþlarýnýn aile baðlarýný öðrenebileceksin'. Ýþte þimdi yandýk. Ben böyle dersi ne yapayým. Çocuk, bebek ve sevimlilik üçgeninde hayatýmý yakmaya geldi Ýngilizce öðretme sitem. Bazen öyle dürüst, öyle çýkarsýz, samimi bir dost çýkar ki karþýna; gerçek olduðunu anlamaya çalýþýrken kendinle kavga edersin. Nasýl olur da bu kadar temiz olabilir. Evet, inan. Halen varlar. Rastgele bulursan, çok sýký tut. 'Restaurant Tuvaletleri ve etkileþimleri' isimli bir kitap yazasým var. Zira ben dahil, restaurant, alýþveriþ merkezi, meyhane gibi yerlerin tuvaletinde konuþuyorsam bil ki boþ ve gerzekçe konuþuyorum. Ben daha hiç normal bir þey konuþmadým. Konuþana da rastlayamadým. Varsa yoksa geyik. Hem de çok geyik. Bu hafta 14-15 yaþ arasýndaki gençler bu geleneði bozmadý. Önce birini çok fazla 'ayped' oynar diye eziklediler, sonra bir baþkasýný 'pileyisteyþýn' delisi diye damgaladýlar, birini televizyon baðýmlýsý ilan ettiler. Sonra hepsi bir olup her hafta 'feysbuk' profil fotoðrafýný deðiþtiren garibana yüklendiler. O kem küm etti, bunlar üstüne gitti. Ve yine bir tuvalet diyaloðu daha evrendeki gereksiz yerini aldý. Elektronik sigara teknolojisi çok geliþti baðýmlý kardeþim. Bir çaresine bak, böyle yaþanmaz. Sabah programýnda Ýbrahim Erkal ilahili þarký söylerken, Seda Sayan hüzünleniyor ve arkadaki fotoþop dersi niteliðindeki fotoðrafý da bizleri korkutmaya devam ediyordu. Garip bir sabah, öylesine açýlmýþ bir televizyon, ürkütücü bir fotoðrafmýþ talihim, bilemedim. Israrla taze sýkýlmýþ portakal suyu arayana nötrüm, fakat portakal suyu taze sýkýlmamýþ diye garsona çýkýþandan korkarým. Hem korkarým, hem de ayýplarým içten içten. Onun ne suçu var diye. 'Maymun besleyesim var' dedim, 'Sen maymun. Baþka maymunu napacan yaaa' dedi. Ah bu ablalar, ah bu ablalar. Soðuktu, kýþtý, tatildi, inþaata gidiyorduk çalýþmaya. Bizim oralarýn adetidir. Tatildeysen iþleyip adam olacaksýn. Çocukluk da var, gürültülü iþ arabasý da. Hafif delikler var brandada. Rüzgar da giriyor arabaya. Radyodaki kadýn iþgal altýndaki bölgeler diyor. O neresi acaba diye düþünemeden, Þenay'a geçiyor. Ve hayat bir sabah daha bayram olma ümidinden uzak duruyor. Hediye almayý sevenlerle sevmeyenlerin kavgasýnda ikinci raund baþlýyor; Sevgililer Günü. Yýlbaþýndaki hediye deðeri, davranýþ etiði ve hassasiyet baz alýnarak iyi bir performans sergilenmeye çalýþýlacak. Lakin, hediye almayý sevene sorun yok. O en güzel hediyeyi düþünür ve alýr. Ya hediye almayý sevmeyen ne olacak? Güzel hediye bulma þansý zaten düþük. Ýçten içe üzülüyorum da ha ona. Kolay gelsin, iliþkiyi riske atma, telefon tarifelerine de zam geldi. Yeni sevgili bulmak için saðlam masraf etmen gerekecek uyarmadý deme. 'Tutunamayanlar'ý 3 kiþi birden analiz edip hazmetmeye çalýþýyoruz. Elbet hazmedilecek ama nasýl iþte orasý muamma. Ýlmek ilmek dokuyoruz, tutunmak ile kaybetmek arasýnda gidip gelenleri; kronik kaybedenleri. Sevginin tek þekli ve yolu olduðu tamamen öðretilmiþ bir durum. Dokunmadan, dokunma ihtiyacý hissetmeden de sevgi yaþanabilirmiþ. Hatta ve hatta adý konmadan da yaþanýrmýþ. Esas kaybettiren de ad koyma arzusuymuþ. Bir varmýþ bir yokmuþ. Toprakla haþýr neþir olmayanlarýn üzerindeki negatif yüklü elektriðin bizlere bulaþan kýsýmlarýný yine toprakla uðraþarak atmaya çalýþmamýz. Biliyorum cümle kendi içinde birkaç küçük cümlecik oluyor fakat herkes topraða aktarsa negatifini. Böyle hafta baþlar baþlamaz saldýrmasalar rahatlayanlara. Herkes rahatlasa, herkes mutlu olsa. Burjuva Fatma Girik'i normal insan aþkýna ikna eden Cüneyt Arkýn kahraman deðilse þu dünyada, kim kahraman ki? Bir can kurtarmýþ resmen adam. Normal insan aþkýydý aradýðýmýz; olabildiðine düz olabildiðine sýradan. Çokluklara karýþtýðýnda hiç fark edilmeyecek kadar normal. Daft Punk'ýn da geri dönüyor olmasý. Konu uzak diyarlardan açýldý, hiç tanýmadýðýmýz kiþi oradaki bayanlardan 'kerpiç' diye bahsetti. 'Kerpiç?' diye sorduk ve soruyu havaya asýlý býraktýk. O memleketin insanýnýn 'sarý' olduðunu ve tenlerinin de bembeyaz bir güzellikte olduðunu söyleyip, cinsel isteklerini ortaya çýkaran bir küfür savurdu. Tarihte ilk defa 'kerpiç''in bir güzellik tanýmlamasý olarak kullanýldýðý yerdeydim. Kerpiç saðlamdý ve cinsel arzu ille de küfürle tamamlanmalýydý. Ne hoþ tanýmadýktý, hep tanýnmadýk kalsýndý. Ýsmail YK sanýrým hepimize küstü. Sevgili grip virüsü senden nefret ediyorum. Ne geldiðin belli ne gittiðin. Tedavin için öneri çok, ilacýn çok, yan etkilerin çok. Derdini gerçekten anlamadým. Karakter bozukluðun var ondan eminim. Zira bir virüs hem kemik aðrýtýp, hem halsiz býrakýp, hem mide bulandýrýp, hem burun týkayýp, hem de kafa aðrýtmaz ki. Vefasýz, doyumsuz seni...

3 Þubat 2013 Pazar Pazar 11 Gey Aktivizminin Ýkonu Vito film... Murat TÜRKER "Geyliðin yanlýþ olduðuna hiçbir zaman inanmadým, homoseksüellikte bir günah, bir kötülük görmedim" diyordu 44 yaþýnda hayata gözlerini yuman New York'lu gey aktivist Vito Russo. 1969'daki efsanevi Stonewall ayaklanmasýndan baþlayarak ayrýmcý Reagan döneminde, AIDS'in Amerika Birleþik Devletleri'ni kasýp kavurduðu 80'li yýllarýn sonuna kadar gey haklarý için mücadele eden Russo HBO televizyonunun bir belgeseline konu oldu. Hollywood filmlerinde eþcinselliðin olumsuz temsilini de iþleyen "Sakýncalý Film Dolabý" (The Celluloid Closet) kitabýnýn yazarý olarak tanýdýðýmýz Vito'nun bir homoseksüel hastalýðý olarak lanse edilen AIDS'in gerçek yüzünü afiþe etmeye çalýþýrken ayný musibete yakalanýp yenik düþüþüne tanýk oluyoruz. 11 Temmuz 1946 New York doðumlu Vito Russo Ýtalyan kökenli bir aileden geliyordu. Çocukluðundan itibaren sinemaya olan merakýyla dikkat çeken, annesinin gözbebeði Vito þehrin atmosferini küçük yaþlarda solumaya alýþtýðýndan ailesinin New Jersey'e taþýnmasýndan hiç bir zaman hoþlanmadý ve ilk fýrsatta doðduðu þehre dönüp cinsel hayatýna doludizgin dalmayý tercih etti. Tabii o zamanlar eþcinsellik ülkede hâlâ bir tabu olduðundan gizlice yaþanýyor, geylerin gittiði mekânlar sýk sýk polis tarafýndan basýldýðý gibi özellikle travestiler aþaðýlanýp kötü muameleye tabi tutuluyorlardý. Bu durum eþcinsellerin takýldýðý Stonewall Inn'de 27 Haziran 1969 gecesi vuku bulan direniþ sayesinde çözülmeye baþlayýnca, her ne kadar olayý bir aðacýn tepesinden seyretmeyi tercih etmiþ olsa da Vito'nun politik uyanýþý tetiklenir; geylerin baskýlarý utanç içinde, pasifçe kabul etmelerine olan kýzgýnlýðý aktivizme dönüþtüðü gibi karizmasý ve liderlik vasfýyla siyasi hareketin baþlýca organizatörlerinden biri olur. Gey Aktivistleri Ýttifakýnda etkin rol alýrken "camp" film gösterileriyle müdavimlerin ortak kültür ve jargonunun geliþtirilmesine büyük katkýlarda bulunur; müesseseye gelir kazandýrýrken sonradan büyük ilgi film... görecek "Sakýncalý Film Dolabý" kitabýnýn da temellerini atmaktadýr. Tabii Vito'nun tek amacý geyleri eðlendirmek deðildi; sinemanýn ilk yýllarýnda çeþitli biçimlerde temsil edilen eþcinsellik ABD'nin muhafazakârlaþmasýyla filmlerde yasaklanmýþ, uzun yýllar gizli kodlarla hissettirildikten sonra serbest býrakýldýðýnda da kötücül karakterlerin adeta bir numaralý özelliði olmuþtu. Yýllar boyunca derlediði malzemeyi yayýmlatmakta epey zorlanan Vito üniversiteler de dahil olmak üzere ülkenin birçok ortamýnda gerçekleþtirdiði tanýtýmlarla toplumun yýkanmýþ beynini önyargýlardan arýndýrmaya çalýþtý. 1981 yýlýnda basýlabilen kitabý kýsa zamanda çok satanlar listesinde yer aldý ve 1987'de yenilenmiþ baskýsýyla yazarýn sinema tarihçisi vasfýný perçinledi. Gey haklarý için mücadele 1983'de kendi yazdýðý, prodüksiyonunu yaptýðý ve sunduðu bir belgesel-dizide yer alan LGBT haber kuþaðý ülkede örneði daha önce görülmemiþ bir televizyon olayýydý. Vito, gey ve lezbiyenlerin medyada aþaðýlanmasýna karþý GLAAD'ýn kurucularý arasýnda yer aldý, AIDS furyasýnýn patlamasýndan sonra devletin pasifliðine karþý ayaklanma hareketi olarak hatýrlanan ACT UP'ta etkin rol aldý. ABD dönem baþkaný Ronald Reagan'ýn muhafazakâr tavrýnýn izdüþümü yetersiz ilaç politikasý binlerce geyin büyük hýzla yaþamýný yitirmesine sebep oluyor, hastalýk eþcinsellere musallat olan bir ceza gibi görülüyordu. ACT UP büyük bir mücadele sayesinde gerçeklerin su yüzüne çýkmasýný saðlamýþ fakat bu arada Vito Russo'nun sevgilisi Jeffry'nin AIDS'den ölmesine mani olunamamýþtý. 1985'te HIV pozitif olduðu anlaþýlan Vito hayata sýkýca tutunarak hastalýða beþ sene boyunca direnmekle kalmadý, aktivizmini son ana kadar sürdürdü ve gey tarihine adýný yazdýrdý. Belgesel Vito'nun yönetmeni 15 Eylül 1969 doðumlu Jeffrey Schwarz prodüktör olarak birçok yapýma imza atmýþ faal bir sinemacý. Martin Scorsese, David Lynch, Jonathan Demme, Ron Howard, Sam Mendes, Wes Craven, Rob Reiner, Joe Dante, Paul Verhoeven, John Carpenter, Sidney Lumet ve Coen kardeþlerle iþbirliði yapmýþ, pek çok ödül kazandýðý gibi Vito için de övgü dolu eleþtiriler alarak baþarýsýný kanýtlamýþ bir New York'lu. Bu arada ilaç sektörünün hastalýðýn etkilerini minimuma indiren antiviralleri geliþtirmesini müteakip AIDS gündemden düþüp sadece özel günlerde hatýrlanýr oldu. Durumun vahameti hakkýnda bilinçlendirilmeyen yeni nesillerin týpký diðer hastalýklar gibi bundan da muaf olmadýklarý gerçeði adeta yok sayýlýyor. Acaba benzer örneklerde görüldüðü gibi HIV'le ilgili ilaç üretenler bu durumdan yararlanýyor olabilir mi?

yüreðimin elleri "gidiþinden sonra anneme..." hafif kadýn görülme korkumdan deðil istesem de atamýyorum yüksek kahkaha artýk demiþtin ya hani "çok kahkaha atarsan, öyle bilinirsin sonra" kýrýlmýþtým küsülmezmiþ hiç analara unuttum, uçup gitti uçup gitti milâddan önceydi þimdi bir bungun hava üþütür durur içimi en asi öðle sýcaðýnda üzgün bakar mahallemin kral kedileri bir gariplik olmuþ gözgöze gelmiyormuþum onlarla da bilmezler mi akýntýlarýn nice yorduðunu gözlerimi? parfümlerin durur öksüz dolabýnda odalarda nefesin yok gözleri kan çanaðý resimlerin öyle sessiz, öyle güzel bakma ne olur, duvarlardan sandalyeler koltuklar en çok da yataðýn tahmin ettiðim gibi sorup dururlar "gelir birazdan" deyip dizerim yalanlarý omuzlarýna en büyük yalaný ilkin, kendine söylermiþ insan susarým içimde bin yaygara kapayamam aðzýný elleri yok ki yüreðimin... 30.1.2013 fatma akilhoca