KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI 262 NUMARALI HISN-I MANSÛR (ADIYAMAN) KADI SİCİLİNİN



Benzer belgeler
BÖLÜM 1 DURUM ANALİZİ 1.1. TARİHÇE * ORTA ASYA DÖNEMİ TÜRK ADALET SİSTEMİ

T.C ÇAYIROVA BELEDİYESİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

KALEM MEVZUATI ADL108 KISA ÖZET

T.C. FATSA BELEDİYESİ Evlendirme Memurluğu Görev Ve Çalışma Yönetmeliği

İÇİNDEKİLER GİRİŞ KONUYLA İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR.1) KONUNUN TAKDİMİ, ÖNEMİ

AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİNE DAİR KANUN

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

ŞURA-YI DEVLET Belgeler, Biyografik Bilgiler ve Örnek Kararlarıyla

1. BÖLÜM HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU BİRİNCİ KISIM:

7035 SAYILI YASA İLE TEMYİZ SÜRELERİ DEĞİŞTİ

TÜRK VATANDAŞLARI HAKKINDA YABANCI ÜLKE MAHKEMELERİNDEN VE YABANCILAR HAKKINDA TÜRK MAHKEMELERİNDEN VERİLEN CEZA MAHKUMİYETLERiNİN İNFAZINA DAİR KANUN

T.C. DEFNE BELEDİYE BAŞKANLIĞI MUHTARLIK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

İçindekiler Önsöz 5 Kısaltmalar 19 Giriş 21 Birinci Bölüm İDARÎ YARGININ GELİŞİMİ VE TÜRK YARGI TEŞKİLATININ GENEL GÖRÜNÜMÜ I. YARGISAL DENETİMİNDE

TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Yargı Örgütü Dersleri

İDARİ YARGI DERSİ (VİZE SINAVI)

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

259 NUMARALI ADIYAMAN KADI SİCİLİ H (1312) (1895)(1-90.SAYFALAR)

Türklerin İslamiyeti kabul etmeleriyle birlikte hukuk sisteminde değişiklikler yaşanmıştır. Töre devam etmekle birlikte Şeri Hukuk ta uygulanmaya

İÇİNDEKİLER. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç ve Tanımlar Amaç (Madde 1)... Tanımlar (Madde 2)...

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

KAŞ BELEDİYESİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM, DAYANAK, TANIMLAR VE TEMEL İLKELER

T.C MALATYA VALİLİĞİ YEŞİLYURT BELEDİYE BAŞKANLIĞI MUHTARLIK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

İstanbul Teknik Üniversitesi hakkında kanun : Kanun No: 4619 Kabul tarihi: 12/7/1944

DÖNEMİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ. A- SULH HUKUK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR 1 Kat Mülkiyeti

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TOPLUMSAL DÜZEN KURALLARI

Nüfus Kayıt Örneği Verilmesi

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI BİRİNCİ BÖLÜM

T.C. KEMALPAŞA BELEDİYE BAŞKANLIĞI BİLGİ İŞLEM MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

4.900,00 TL 5.500,00 TL

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ 4.700,00 TL

İÇİNDEKİLER. BİRİNCİ KISIM Topluluk Mülkiyeti. BİRİNCİ BÖLÜM Ortaklığın Giderilmesi Davalarının Konusu Hakkında Genel Bilgi İKİNCİ BÖLÜM

BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANA BİLİM DALI

Dr. SEYİTHAN GÜNEŞ Emekli Hakim HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI

TÜRK KAMU YÖNETİM SİSTEMİ

ÇERKEZKÖY BELEDİYESİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ NE AİT TEŞKİLAT GÖREV VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA YÖNETMELİK İKİNCİ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM, HUKUKİ DAYANAK, KURULUŞ

KÖY İÇME SULARI HAKKINDA KANUN

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XIX

Dr. Ayşe KÖME AKPULAT İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı İŞ MAHKEMELERİNDE YARGILAMANIN ÖZELLİKLERİ

2017 DİYARBAKIR BAROSU ASGARİ ÜCRET ÇİZELGESİ

DAVA ARKADAŞLIĞI DAVAYA MÜDAHALE

SATIN ALMA DAİRE BAŞKANLIĞI GÖREV YETKİ VE SORUMLULUKLARI HAKKINDA YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam Dayanak ve Tanımlar

12 Mart 2016 CUMARTESİ Resmî Gazete Sayı : YÖNETMELİK

İŞLETME VE İŞTİRAKLER MÜDÜRLÜĞÜ ORGANİZASYON ŞEMASI

TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN ileti5252

T.C. Karar No : 2018/31 MERAM BELEDİYESİ MERAM. MECLİS KARARI

TC. ZEYTİNBURNU BELEDİYESİ RUHSAT VE DENETİM MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

4081 SAYILI ÇİFTÇİ MALLARININ KORUNMASI HAKKINDA KANUN UYGULAMASI

T.C. ÇANAKKALE BELEDİYE BAŞKANLIĞI YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNERGE. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA KANUN

T.C ÇAYIROVA BELEDİYESİ MUHTARLIKLAR MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

TTK, Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunu, Yasası

T.C. BAŞAKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI ÖZEL KALEM MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

GAZİANTEP BAROSU DÖNEMİ AVUKAT-VEKİL ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

AVUKAT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

AVUK AT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

2018 DİYARBAKIR BAROSU ASGARİ ÜCRET ÇİZELGESİ

AVUK AT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

Tel: Fax: ey.com Ticaret Sicil No : Mersis No: (1) SAYILI TARİFE

T.C. KASTAMONU BELEDİYE BAŞKANLIĞI HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

GÜLŞAH VARDAR HAMAMCIOĞLU Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi TÜRK MEDENİ KANUNU NA GÖRE YERLEŞİM YERİ

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

GÜLER YATIRIM HOLDİNG A.Ş. ESAS SÖZLEŞMESİ

BİRİNCİ KISIM İDARE HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI

Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (5219 sayılı, numaralı, nolu yasası)

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

TÜRK YARGI SİSTEMİ YARGITAY Öğr. Gör. Ertan Cem GÜL MYO Hukuk Bölümü Adalet Programı

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI

İZMİR BAROSU TAVSİYE NİTELİĞİNDE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

Yrd. Doç. Dr. Ali DEMİRBAŞ. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu nda ESER SAHİBİNİN MALİ HAKLARINA TECAVÜZ HALİNDE HAK SAHİBİNE SAĞLANAN HUKUKİ KORUMA

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ ,00 TL ' den az olmamak üzere dava konusu giderilmesi) Davası

(Resmi Gazete ile yayımı: Sayı: 25642)

7 Mirasçılık belgesinin iptali

AVUK AT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

KRONİK 1957 YILI MEVZUATI [*]

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

T.C YÜKSEKOVA BELEDİYE BAŞKANLIĞI YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI YÖNETMELİĞİ

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

OSMANLI EĞİTİM SİSTEMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire Esas No : 2010/5785. Karar No : 2012/3582

KOMİSYON ÜYELERİ. (İmza) (İmza) (İmza) Komisyon Raporu üzerinde meclisçe yapılan müzakerelerden sonra;

A. SULH HUKUK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

İCRA MÜDÜR VE YARDIMCILARI İLE İCRA KATİPLERİNİN SINAV,

T.C. ÜSKÜDAR BELEDİYESİ KÜTÜPHANE MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve İlkeler

İlgili Kanun / Madde 5521 S. İşMK. /1

OBJEKTİF TARİHİ YORUM METODU İLE OBJEKTİF ZAMANA UYGUN YORUM METODU ARASINDAKİ İLİŞKİ

KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ YURTDIŞI TEŞKiLATI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME

T.C. İZMİR İLİ TORBALI BELEDİYE BAŞKANLIĞI TEMİZLİK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

T.C. ÜMRANİYE BELEDİYE BAŞKANLIĞI İŞLETME ve İŞTİRAKLER MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Sayın Konuklar; Saygıdeğer konuklar,

T.C. BEŞİKTAŞ BELEDİYESİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Temel İlkeler

İŞ MAHKEMELERİ KANUNU

Anayasa ve İdare Türk idare teşkilatı Anayasal bir kurumdur Anayasası belli başlıklar altında idari teşkilatlanmayı düzenlemiştir.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet Meslek Yüksekokulu DAMGA VERGİSİ ve HARÇLAR BİLGİSİ DERSİ Açık Ders Malzemesi

(Resmî Gazete ile yayımı : Sayı : 20877)

Transkript:

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI 262 NUMARALI HISN-I MANSÛR (ADIYAMAN) KADI SİCİLİNİN TRANSKRİPSİYONU VE DEĞERLENDİRİLMESİ YÜKSEK LİSANS TEZİ KAHRAMANMARAŞ MART 2006

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI 262 NUMARALI HISN-I MANSÛR (ADIYAMAN) KADI SİCİLİNİN TRANSKRİPSİYONU VE DEĞERLENDİRİLMESİ Danışman : Yard. Doç. Dr. Faruk SÖYLEMEZ YÜKSEK LİSANS TEZİ KAHRAMANMARAŞ MART 2006

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI 262 NUMARALI HISN-I MANSÛR (ADIYAMAN) KADI SİCİLİNİN TRANSKRİPSİYONU VE DEĞERLENDİRİLMESİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Bu tez 24 / 03 / 2006 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından Oy Birliği / Oy Çokluğu İle Kabul Edilmiştir. İmza. İmza İmza Yard. Doç. Dr. Doç. Dr. Yard. Doç. Dr. Faruk SÖYLEMEZ Ahmet EYİCİL Mevlüt ERDEM DANIŞMAN ÜYE ÜYE Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. Kod No: Doç. Dr. Haluk ALKAN Enstitü Müdürü Not : Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.

ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZİ 262 NUMARALI HISN-I MANSÛR (ADIYAMAN) KADI SİCİLİNİN TRANSKRİPSİYONU VE DEĞERLENDİRİLMESİ K S Ü SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI DANIŞMAN: Yrd. Doç. Dr. Faruk SÖYLEMEZ YIL : 2006, Sayfa: 225 Jüri : Yrd. Doç. Dr. Faruk SÖYLEMEZ Doç. Dr. Ahmet EYİCİL Yrd. Doç. Dr. Mevlüt ERDEM Türk tarihinin önemli belgelerinden olan kadı sicilleri, şehir tarihlerinin yazılmasında da önemli kaynaklardandır. Bu çalışma, 1899 1900 yılları arasındaki Adıyaman tarihinin ekonomik, sosyo-kültürel, iktisadî, idarî ve hukukî yönlerini araştırmacıların istifadesine sunmak amacıyla yapılmıştır. Osmanlı dönemindeki Adıyaman araştırılırken, kadı sicillerine mürâcaat edilmeden yapılan çalışmalar eksik kalacaktır. Bu nedenle, yapılan çalışmada, kadı sicillerinin tanımı, tarihi, Şer iye Mahkemeleri nde görevli memurlar, kadılarda aranan şartlar, Adıyaman ın tarihi ve Osmanlı dönemindeki Adıyaman konuları hakkındaki bilgiler araştırmanın içeriğine dâhil edildi. Bu çalışmada, 262 numaralı Hısn-ı Mansûr kadı sicilinin 1 136. sayfalarındaki 126 belgenin transkripsiyonu ve özeti yapıldı. Belgelerin deftere kaydında, kronolojik sıraya genel olarak uyulmamıştır. Bu belgelere dayanarak Adıyaman ın XX.yy. başlarındaki idarî, sosyo-ekonomik, hukukî ve kültürel durumu hakkında tahliller yapılmaya çalışılmıştır. Çalışmadaki toplam 126 belgenin içeriğinde darp, yaralama, hakaret, hırsızlık, ziraat ürünlerinin tahrib edilmesi, haneye tecavüz, rüşvet alma, zina, emre karşı gelme, emanete uygun davranmama, izinsiz nikah akdetme, dolandırıcılık, devlet arazisini kullanma gibi konular bulunmaktır. Bunlar içerisinde darb ve hakaret davaları belgelerin yarıdan fazlasını oluşturmaktadır. Anahtar kelimeler; Adıyaman, Kadı Sicili, Hısn-ı Mansûr, Şer iye Mahkemesi. I

ABSTRACT MA Thesis TRANSCRİPTİON AND EVALUATİON OF 260 NUMBER HISN-I MANSÛR (ADIYAMAN) SHARİ A REGİSTER DEPARTMAN OF HİSTORY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCE UNIVERSITY OF KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM Supervisor : Assist. Prof. Dr. Faruk SÖYLEMEZ Year : 2006, Pages: 225 Jury: Assist. Prof. Dr. Faruk SÖYLEMEZ Assoc. Prof. Ahmet EYİCİL Assist. Prof. Dr. Mevlüt ERDEM The qadi regısters being one of important document of Turkish hıstory are also considerable documents for city histories. The investigation has been made to present researches economical, social and cultural administrative and legal conditions of Adıyaman history in 1899-1900 While examining Adıyaman in the ottoman term, investigation to be made without consulting the qadi registers wouldn t be enough. There for mach intelligence about definition and history of qadı registrations, officals in canonical courts, conditions of being qadi, history and matters of Adiyaman in the ottoman term has been included in investigation. In the investigation, 126 documants on page 1-136 of the Hisn-i Mansur qadi register with number 262 have been transcribed and summarized by generally considering chronological classification. In earlier of XX. Centries economical, social and cıltural, administrative and legal conditions of Adiyaman have been tried to analyze on the strength of the documents These 126 documents include many illegal subject, such as; beating, laceration, insult, burglary, ravage of agricultural production, grafting, adultery, disobedience, breach of trust, nuptials without permission, swindling, using government land without permission. The most lawsuits were about beating and insult. The key words: Gadi register, Hisn-i Mansûr, canonical courts II

ÖN SÖZ Tarih milletlerin, toplumların ve insanlığın ortak hafızası olma özelliğini geçmişten günümüze değin sürdürmüştür. Hafızası olmayan bir insanın toplumda yaşama olanağı ne ise tarihsiz bir milltetin de medeniyet içerisindeki yeri o olacaktır. Milletlerin millet olma süreçleri tarihle yakın alâkalı olmuştur. Tarihi bilim yapan ise yazılı veya yazılı olmayan belgelerdir. Osmanlı tarihinin araştırılmasında mahkeme kayıtları (Şer iye Sicilleri) sosyal, iktisadî, hukukî ve demografik açıdan önemli bir yere sahiptir. Çünkü Osmanlı Devleti nde hâkimlerin, yani kadıların tuttuğu kayıtlar hem merkezden gönderilen ferman ve emirleri, hem de halkın birbirleriyle olan ticari, hukukî, adli ve idarî davalarını içermektedir. Dolayısıyla Kadı Sicilleri sadece adlî kayıtlar olmakla kalmayıp aynı zamanda dönemin sosyal hayatını da yansıtan çok önemli belgelerdir. Osmanlı tarihi ile ilgili arşiv belgeleri titiz çalışmalar sonucu günümüz Türkçesine çevrilerek araştırmacıların hizmetine sunulmaktadır. Bu çalışmanın da bilim hayatına kazandıracağı yeni ve orijinal belgelerle Osmanlı tarihinin sosyal ve ekonomik hayatına ışık tutması umulmaktadır. Ayrıca, Ankara da Milli Kütüphane de bulunan ve Türkiye nin birçok yöresine ait olan Kadı Sicillerinin transkripsiyonun yapılıp günümüz Türkçesine çevrilmesi Osmanlı nın sosyal ve ekonomik tarihi açısından çok önemli olacaktır. Bu araştırmada 262 Adıyaman numaralı kadı sicilinin transkripsiyonu, özeti ve değerlendirilmesi yapılmıştır. Belgelerin deftere kaydında kronolojik sıraya uyulmadığı görülmüştür. Defterlerin ciltlenmesi veya mikrofilmlerinin çekilmesi esnasında sayfa sonları ve satır başları tahribata uğradığı için bazı kısımlardaki kelimeler çıkmamış veya tahribata uğramıştır. Bunların bir kısmı belgeler içindeki terkipler ya da alışılmış cümleler olduğu için kolayca tesbit edilmiş; isim, tarih, rakam ya da başka bir kelime ile ilgili olanlar ise tespit edilememiştir. Okunamayan kelimeler ( ) şeklinde metin içinde ifade edilmiş, okunuşunda emin olunamayanlar ise (?) şeklinde gösterilmiştir. Bu çalışmada Osmanlı döneminde yaşayan gayrimüslimlerle ilgili bazı fikirler edinmek de mümkündür. Batılı devletlerin bölgedeki Ermeni nufusunun yoğun olduğu ve Ermenilere haksızlık yapılarak mahkemelerde temsil edilmediği yönündeki görüşlerinin asılsız olduğu görülmektedir. Zira 126 belgenin sadece 12 tanesinin Ermenilerle ilgili olduğu görülmüş ve mahkeme heyetindeki azalardan birisinin de Ermeni Ohannes Efendi olduğu tesbit edilmiştir. Ayrıca Ermenilerle ilgili davaların büyük çoğunluğu hafif derecedeki (hırsızlık, yaralama vb.) davalardır ki; bu da Ermenilerin aşağılanıp horlanmadığını, siyasi bir haksızlık yapılmadığını ve her konudaki şikâyetlerinin dikkate alındığını yani yargılamanın Ermenilere karşı da âdil olduğunu göstermektedir. Bu çalışma sırasında yardımlarından dolayı, saygıdeğer hocalarım Doç. Dr. Ahmet EYİCİL ve Yard. Doç. Dr. İlyas GÖKHAN a teşekkürlerimi arz ederim. Ayrıca bu çalışmada beni teşvik eden, bilgi ve tecrübelerini esirgemeyen yardımlarından istifade ettiğim değerli danışmanım, hocam Yard. Doç. Dr. Faruk SÖYLEMEZ e teşekkürü borç bilirim. III

KISALTMALAR 234 Nr.M.Ş.S. 234 Numaralı Maraş Şer iye Sicili 237 Nr.A.Ş.S. 237 Numaralı Adıyaman Şer iye Sicili A.İ.Y. Adıyaman İl Yıllığı AÜ Ankara Üniversitesi C. Cilt Çev. Çeviren DİA Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi Ed. Edebiyat GÜ Gazi Üniversitesi Gzt. Gazetesi H. Hicri Haz. Hazırlayan Hz. Hazret İA İslâm Ansiklopedisi KB Kültür Bakanlığı Kom. Komisyon krş. Kuruş Ktb. Kitabevi M. Miladi M.Ö. Milattan Önce M.S. Milattan Sonra mad. madde MEB Milli Eğitim Bakanlığı Neş. Neşriyat Nu. Numara, Numaralı OSAV Osmanlı Araştırmaları Vakfı s. Sayfa TDAV Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı TDK Türk Dil Kurumu TDV Türkiye Diyanet Vakfı TTK Türk Tarih Kurumu vb. ve benzeri vd. ve devam YLT Yüksek Lisans Tezi yy. yüzyıl IV

İÇİNDEKİLER ÖZET...I ABSTRACT... II ÖN SÖZ...III KISALTMALAR...IV İÇİNDEKİLER... V 1. GİRİŞ... 1 2. OSMANLI DEVLETİNDE MAHKEMELER... 2 3. ŞER İYE MAHKEMELERİ... 3 3.1. Şer iye Mahkemelerinin Tarihsel Gelişimi...3 3.1.1. Tanzimat a Kadarki Dönem...3 3.1.2. Tanzimat Devri nde Şer iye Mahkemeleri...3 3.2.1. Şeyhülislâmlar...5 3.2.2. Kazaskerler...6 3.2.3. Kadı...6 3.2.4. Kadılar...7 3.2.5. Dereceleri ve Tayinleri...8 3.2.6. Kadılarda Aranan Şartlar...9 3.3. İkinci Derecedeki adliye Görevlileri...9 3.3.1. Naib...9 3.3.2. Şühudu l Hâl...10 3.3.3. Kassâm...10 3.3.4. Muhzır...11 3.3.5. Çavuş...11 3.3.6. Subaşı...11 3.3.7. Mübaşir...11 3.3.8. Müşavir...11 3.3.9. Kâtib ve Hademeler...11 4. KADI (ŞER İYE) SİCİLLERİNİN TARİHİMİZ AÇISINDAN ÖNEMİ... 13 4.1. Kadı Sicillerinin Tanımı, Ortaya Çıkışı ve Önemi...13 4.1.1. Genel Tarih Açısından...13 4.1.2. Hukuk Tarihi Açısından...13 4.1.3. İktisat Tarihi Açısından...14 4.1.4. Sosyal Yapı ve İdarî Teşkilat Açısından...15 4.1.5. Harp Tarihi Açısından...15 4.2. Kadı Sicillerinin Tarifi, İhtiva Ettiği Belge Çeşitleri...15 4.2.1. Hüccetler (Senedât-ı Şer iyye) ve Özellikleri...16 4.2.2. İ lâmlar ve Özellikleri...17 4.2.3. Ma'rûzlar ve Diğerlerinden Farkları...18 4.2.4. Müraseleler...18 4.2.5. Başka Makamlardan Sadır Olan ve Sicile Kaydedilen Belgeler...19 4.2.6. Padişahtan Gelen Emir Ve Fermanlar...19 4.2.7. Sadrazam, Beylerbeyi ve Kazaskerden Gelen Buyrultular...19 4.2.8. Tezkereler, Temessükler ve Diğer Kayıtlar...19 V

5. OSMANLI DEVLETİNDEKİ DİĞER ADLİ MAKAMLAR...21 5.1. Divan-ı Hümayun...21 5.2. Paşa Divanları...21 5.3. Askerî mahkemeleri...21 5.4. Cemaat mahkemeleri...21 5.5. Konsolosluk mahkemeleri...22 5.6. Tanzimat Devrindeki Mahkemeler Reformu...22 6. ADIYAMAN IN KISA TARİHÇESİ... 23 7. ADIYAMAN KADI SİCİLLERİ... 30 7.1. 262 Nolu Adıyaman Kadı Sicili ve Değerlendirmesi...31 7.1.1. Darb ve Cerh...32 7.1.2. Dava - Karşı Dava (Def )...33 7.1.3. Dolandırıcılık...33 7.1.4. Haneye Tecavüz...33 7.1.5. İtale-i Lisan...33 7.1.6. Kanunlara Karşı Gelme...33 7.1.7. Sirkat (Hırsızlık)...34 7.1.8. Ziraat Ürünlerinin Talan Edilmesi...34 7.2. 262 Nolu Kadı Sicilinde Geçen Bazı Önemli Görev Ve Görevliler...34 7.3. 262 Nolu Kadı sicilinde Geçen Kaza, Nahiye ve Mahalle İsimleri...35 7.4. 262 Nolu Kadı Sicilinde Geçen Köy İsimler...35 7.5. 262 Nolu Kadı Sicilinin Transkripsiyonunda Takip Edilen Metod...35 8. BELGELERİN ÖZETLERİ... 36 9. BELGELERİN TRANSKRİPSİYONU... 61 10. SONUÇ VE ÖNERİLER... 216 KAYNAKÇA... 218 LÜGATÇE... 220 DİZİN... 222 ÖZ GEÇMİŞ... 225 EKLER... 226 VI

GİRİŞ 1. GİRİŞ Bu tez çalışmasında ele alınan asıl konu 262 numaralı Hısn-ı Mansûr (Adıyaman) Kadı Sicilinin transkripsiyon, özet ve değerlendirmesini yapmaktır. Çalışmada bu konular yeterli görülmeyerek asıl konuyla ilgili diğer konular da işlenmiştir. Çünkü Osmanlı tarihinin en önemli kaynaklarından olan kadı sicilleri, ilgili diğer konuların da incelenmesiyle daha iyi anlaşılacaktır. Bu nedenle belgelerin transkripsiyonu, değerlendirmesi ve özetlerinin yanında Şer iye Mahkemeleri, kadı sicilleri, mahkemedeki görevliler, Şer iye Mahkemelerinin tarihsel gelişimi ve Adıyaman ın tarihi gelişimi de incelenmiştir Yapılan çalışmada giriş kısmından sonra gelen ikinci bölümde Adıyaman ın tarihi ve Osmanlı döneminde Adıyaman konuları incelenmiştir. Üçüncü bölümde Şer iye Mahkemeleri Şer iye Mahkemelerinin Tanzimat öncesi ve Tanzimat sonrasındaki işleyişleri, kadı, dereceleri ve tayinleri ve mahkemelerdeki diğer görevliler incelenmiştir. Dördüncü bölümde kadı sicillerinin tanımı, ortaya çıkışı ve önemi, beşinci bölümde Osmanlı Devletindeki diğer adli makamlar incelenmiştir. Altıncı bölümde 262 numaralı Hısn-ı Mansûr (Adıyaman) Kadı Sicilinde geçen görevliler, kaza, nahiye, mahalle ve köy isimleri yer almıştır. Yedinci bölümde belgelerin özetleri yapılırken, sekizinci bölümde 262 numaralı Hısn-ı Mansûr (Adıyaman) Kadı Sicilinin 1 136. sayfalarındaki 126 adet belgenin transkripsiyonu yapılmıştır. Metnin transkripsiyonu esnasında metot olarak 262 numaralı Hısn-ı Mansûr (Adıyaman) Kadı Sicilindeki belgeler okunup titizlikle çevrilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma yapılırken, günümüz Türkçesinin imlâ kuralları içerisinde hareket edilmekle birlikte, günümüz Türkçesine uygun olmayan kelimeler Osmanlı Türkçesi imlâ kuralları dikkate alınarak yazılmıştır. Belgelerdeki bazı kelimeler okunamamıştır. Defterlerin ciltlenmesi ve mikrofilmlere aktarılması esnasında belgeler tahribata uğramış ya da sayfa sonları tam olarak aktarılamamıştır. Bu tür kelimeler az sayıda olmakla birlikte ( ) şeklinde gösterilmiştir. Bu çalışma Hısn-ı Mansûr (Adıyaman) Kadı Sicilleri hakkında yapılan ilk çalışma değildir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla KSÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı bünyesinde 1999 yılında Nezir Çakmak tarafından 237 numaralı Adıyaman Kadı Sicili yüksek lisans tezi olarak yapılmıştır. Yine KSÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı bünyesinde 2005 yılında İbrahim Kanadıkırık ve Feyzullah Tekerek tarafından 260 numaralı Adıyaman Kadı Sicili yüksek lisans tezi olarak yapılmıştır. Bu araştırmada Adıyaman ın tarihihinin araştırıldığı bölümde, Adıyaman konusunda önemli bir eser olan Mehmed Taşdemir in 16. Yüzyılda Adıyaman adlı eseri ve Yusuf Halaçoğlu nun Diyanet İslâm Ansiklopedisindeki Adıyaman maddesi, diğer kaynaklardan da faydalanmakla birlikte, temel kaynak olarak kullanılmıştır. Adıyaman tarihinin tamamen aydınlatılması için diğer kadı sicillerinin transkripsiyonu ile birlikte; Maraş, Malatya ve Harput illerinin Ahkâm, Mühimme, Tımar, Vakıf ve Ruûs defterlerinin incelenmesi de gerekmektedir. 1

OSMANLI DEVLETİNDE MAHKEMELER 2. OSMANLI DEVLETİNDE MAHKEMELER Osmanlı Devletini etnik, dinî ve kültürel farklılıklar bakımından zengin, ama aynı zamanda da problemli olan bir coğrafyada altı asrı aşan bir süre ayakta tutan faktörlerin başında bu devletin sahip olduğu hukukî yapı ve bunu işletiş biçimi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Osmanlı hukukunun esâs temelini İslâm hukukunun oluşturduğu inkar edilemez. Bu realite Osmanlı Devletinin çağdaşı veya daha önce kurulmuş olan diğer İslâm devletleri için de geçerlidir. Ancak her devletin İslâm hukuku uygulamasında gerek mezhep ayrılığına gerekse sosyal, siyasî ve kültürel farklılıklara bağlı olarak bir takım değişikliklerin olduğu da bir gerçektir. Bu farklılıkları Osmanlı Devletinde de görmek mümkündür. Ayrıca, buna İslâm hukukunun ayrıntılı olarak düzenlemediği veya düzenlemesini devlet başkanlarına havale ettiği alanlarda Osmanlı padişahları tarafından dönemin ihtiyaçları ve anlayışı ışığında hukuk kurallarının konduğu olgusu da eklenmelidir. Örfî hukuk da denen padişah iradelerinden oluşan kurallar, örf ve adet kaideleri, şer î şerifin hükümlerini tamamlayan kanunlar gibidir. Padişah kanun yapabilir. Ancak bu kanun şer i şerifin teferruatı kabilindendir. Osmanlı Devletinde şeyhülislâm, hâkim ve müftülerce şeriata uygunluğu kabul edilmeyen hukukî düzenlemeler, yürürlük şansını kaybederler. Görüldüğü gibi, Osmanlı Devletinde kanunlar, padişahın keyfi emirleri değildir (Cin, 1992: 14). Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde altı asırlık Osmanlı uygulamasının nasıl kendine özgü bir hukuk yapısı ortaya koyduğu kolayca anlaşılır. O halde Osmanlı hukuku deyince hatıra İslâm hukukunun teorik esasları, bu hukukun altı asırlık aldığı şekiller ve Osmanlı hükümdarlarının kendilerine tanınan alanlara koyduğu hukuk kuralları ve kanunlar gelmelidir (Aydın, 2002: 15). Bu kanunların uygulandığı alanlardan biri de taşradaki şer iye mahkemelerdir. 2

ŞER İYE MAHKEMELERİ 3. ŞER İYE MAHKEMELERİ Şer iye Mahkemeleri kadıların şer i hükümlere göre yargılama yaptıkları mahkemelerdir. Şer iye Mahkemelerini ifade için mehâkim-i şer iye, meclis-i şer i, meclis-i şer i enver veya nebevi gibi tabirler kullanılmaktadır (Akgündüz,1988: 76). Bu mahkemeler Osmanlı Devletinin başlangıcından Tanzimat dönemine kadar uzun asırlar her türlü hukukî ihtilafların çözüldüğü bir merci olmuştur. 3.1. Şer iye Mahkemelerinin Tarihsel Gelişimi 3.1.1. Tanzimat a Kadarki Dönem Osmanlının ilk padişahı Osman Bey in tayin ettiği iki memurdan birisi kadı olmuştur. İlk dönemde kadıları yetiştirecek kaynak tesis edilemediğinden, ilk Osmanlı kadıları hep Anadolu, İran, Suriye, Irak ve Mısır gibi İslâm ülkelerinden seçilmiştir (Akgündüz,1988: 76; Akgündüz,1990: 224). Şer iye Mahkemelerinin belli bir makam binası yoktur. Ancak kadıların yargı işlerini yürütebilecekleri ve tarafların kendilerini her an bulabilecekleri muayyen bir yerleri vardır. Bu yerler, kadının evi, cami, mescit veya medreselerin belli odaları olabilir (Akgündüz, 1988: 77; Akgündüz, 1990: 224; Cin ve Akgündüz, 1990: 269). II. Mahmut döneminde, 1837 de İstanbul kadısının makamı Bab-ı Meşihat taki boş odalara taşınmış ve ilk kez resmi bir mahkeme binasında yargı görevi îfâ edilmeye başlanmıştır. 3.1.2. Tanzimat Devri nde Şer iye Mahkemeleri Tanzimat tan önceki dönemde, yargı gücünü hemen hemen tek başına kullanan şer iyye mahkemelerinin yani kadıların yetkileri, II. Mahmut tan itibaren azaltılmaya ve yargılama alanında yeni düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. 1837 yılında ilk defa resmi bir binaya taşınan İstanbul kadılığının bu durumunu takiben, 1838 tarihinde bütün kadıların yetkilerini kötüye kullanmalarını önlemek için Tarik-i İlmiyeye Dair Ceza Kanunname-i Hümayûnu çıkartılmıştır. Asırlardır sadrazama bağlı olan kazaskerler, Tanzimat ın başında şeyhülislâmlığa bağlanmış; şeyhülislâm da Meclis-i Vükelaya dahil edilmiştir. 1837 yılında kazaskerliklerin birer mahkeme haline getirildiklerini ve kadıların idarî ve mahallî idarelere ilişkin yetkilerinin kaldırıldığını görüyoruz (Bozkurt, 1996: 46). Tanzimat Fermanının, yargılama konusundaki amir hükmü gereği, 1855 tarihli bir nizamname ile evvela kadıların tayin esasları belirlendi. Kadıların belirli süreler için atanıp bu süre sonunda kazasker tarafından uygun görülürse yeniden atanmaları usulü, kısmen değiştirildi. Ehil olduğu sürece kadıların görev yapmaları esası benimsendi. Kadıların görev bölgeleri ise eski usule uygun olarak derecelerine göre beş sınıfa ayrıldı: Birinci Sınıf: Büyük Mevleviyet kadıları ile kibar-ı müderrisin olanlar, vilayetlere ve büyük sancaklara; İkinci Sınıf: Devriye mevalileri, müderrisler ve eşrefü l kuzat olanlar kaymakamlık bulunan kazalara; Üçüncü Sınıf: Önceden kadılık yapmamış mevaliler müderrisler ve imtihanla eşrefü l kuzat olduğunu ispat edenler, kaymakamlık bulunmayan büyük veya bulunan küçük kazalara; Dördüncü Sınıf: Daha aşağı rütbeliler küçük kazalara ve Beşinci Sınıf: Yeni göreve başlayanlar kalan kazalara tayin edileceklerdir. Tayinleri bu şekilde tanzîm edilen kadıları yetiştirmek için de 3

ŞER İYE MAHKEMELERİ Sultan Abdülmecid tarafından 1854 yılında Muallimhane-i Nüvvab adıyla bir medrese kurulmuştur. Bu medrese sadece kadı yetiştirecekti (Uzunçarşılı, 1988: 267). 1859 yılında bütün Şer iye Mahkemeleri yeni yapıya kavuşturuldu. Konu ile ilgili de bir nizamname çıkarıldı. Evkaf, Kassam ve Kazasker mahkemeleriyle özellikle İstanbul daki mahkemelerin görev ve yetkileri ayrı ayrı tespit edildi ve kısmen sınırlandırıldı. 1867 tarihinde Şer iye Mahkemeleri dışında bir takım idarî ve adlî mahkemeler kuruldu ve bunların görevleri belli alanlara inhisar ettirildi. 1867 tarihli Divan-ı Ahkâm- ı Adliye Nizamnamesi ile aile miras, vakıf konuları ile şahsa karşı işlenen suçlara ilişkin yargılamalar dışındaki konular Şer iye Mahkemelerinin yetki alanından çıkarıldı ve aynı tarihli Şuray-ı Devlet Nizamnamesi ile de idarî yargı yetkileri tamamen ellerinden alındı. Biraz sonra ayrıntılarıyla bahsedilecek olan Nizamiye Mahkemeleri 1871 tarihli bir nizamname ile kurulunca Osmanlı yargılama hukukunda bir düalizm başladı ve iki adlî mahkeme ayrı ayrı sahalarda yargı görevini yürütmekle görevlendirildi. 1870 tarihli nizamnamelerde kurulan Havale ve İcra Cemiyetleri de kendi sahaları ile ilgili yetkileri Şer iye Mahkemelerinin elinden almışlardır. 1871 tarihli Nizamname ile Nizamiye Mahkemeleri yurt çapında teşkîlatlandırılınca da şer iye denilen konular dışındaki bütün yargı yetkileri bunlara devredildi ve hatta taşrada da kısmen vazifesiz kalmış olan kadılara Nizamiye Mahkemelerinin reisliği tevcih edilmeye başlanmıştır (Cin ve Akgündüz, 1990: 284-285). Nizamiye ve Şer iye Mahkemelerinin görevlerini tespit hususunda bazı karışıklıklar ortaya çıktıkça, zaman zaman yapılan hukukî düzenlemelerle her iki mahkemenin görevlerinin gayet net olarak birbirinden ayrılması yoluna gidildi. Bunlara göre Şer iye Mahkemeleri sadece, vakıf mallarının aslına, hacre, vasiyete, vasi tayin ve azline, yetim mallarına, vakıfların borç ilişkilerine, miras hukukuna ve diğer şer i haklara ilişkin davalara bakabilecekti. Diğer davalarda Nizamiye Mahkemeleri yetkiliydi (Akgündüz ve Öztürk, 1999: 411). 1873 yılında Şer iye Mahkemelerinin bir üst mahkemesi mahiyetinde bulunan ve yüksek bir şer î mahkeme olan Meclis-i Tetkikat-ı Şer îye kuruldu. Bu meclis, fetvâhâneden kendisine havale edilecek olan dava ve meseleleri bir temyiz mahkemesi olarak inceleyecekti. Şer î mahkeme kararlarının şer î hükümlere aykırılığı söz konusu ise, durumu gerekçeleriyle beraber Şeyhülislâma arz edecekti. Bu arada bu meclisin bir altında ve Şer îye Mahkemelerinin üstünde bulunan Fetvâhane-i Ali de, Şer îye Mahkemelerinin kararları hususunda temyiz ve istinaf yetkilerine sahip yüksek bir mahkeme olarak 1875 tarihinde kurulmuştu. Zaten burada halledilemeyen davalar Meclis-i Tetkikat a havale edilecekti. 1913 tarihli Kanun-u Muvakkat ile Şer iye Mahkemelerinin teşkîlat ve görevleri yeniden düzenlendi. Bu düzenleme önemli yenilikleri ihtiva ediyordu: Mülazamet Usulü ve sınırlı sürekli kadılık düzeni tamamen kaldırıldı. Kadılık için en az yirmi beş yaşını doldurma şartı getirildi ve 1885 te Mekteb-i Nüvvab, 1908 de Mekteb-i Kuzat ve 1909 da ise Medresetü l-kuzat adını alan hukuk fakültesinden mezun olmayanların hakim olamayacağı hükme bağlandı. Bu arada 1914 te Islaha-ı Medaris Nizamnamesi ile Darü l-hilafeti l-aleyh adıyla yüksek bir dinî okul açıldı. 1916 tarihinde ise kazaskerlik ve evkaf mahkemeleri de dahil olmak üzere bütün Şer iye Mahkemeleri, adliye nezaretine bağlanmış ve temyiz mahkemesinde şer iye adıyla yeni bir daire teşkîl olunmuştur (Cin, 1992: 24-25). 4

ŞER İYE MAHKEMELERİ Mütarekeden sonra 1919 tarihli kararname ile tekrar şeyhülislâmlığa bağlanan Şer iye Mahkemeleri, 1917 tarihli Usûl-i Muhâkeme-i Şer iye Kararnamesi ile sıhhatli bir yapıya kavuşturulmuştu. TBMM nin teşkîlinden sonra dört sene daha aynı kararname uygulanmış ise de, 1924 tarihli Mehâkim-i Şer iye nin ilgasına ve Mehâkimin Teşkilatına Ait Ahkamı Muadil Kanun ile bu mahkemelere son verilmiştir (Cin ve Akgündüz, 1990: 286). Tanzimat tan sonraki gelişmelerini kısaca gördüğümüz Şer iye Mahkemelerinin uyguladığı şer î yargılama usulü, tek hakîmli ve basit yargılama usulü idi (Cin, 1992: 26). 1859 tarihli bilimum Mehakim-i Şer iye Hakkında Nizamnamesi ile Şer iye Mahkemelerinin teşkîlat ve fonksiyonları bazı sınırlamalara ve yeni düzenlemelere tabi tutulmuştur. 1867 tarihli Divan-ı Ahkâm-ı adliye Nizamnamesine göre aile, miras, vakıf, şahsa karşı işlenen suçlar ve cezalar gibi hukuk-u şer iye denilen davalar dışındaki hususlar şer iye mahkemesinin yetkisinden çıkarılmıştır. Yine aynı tarihli Şura-yı Devlet Nizamnamesi ile Şer iye Mahkemelerinin idarî yargı yetkileri de kısıtlanmıştır. 1870 tarihli bir nizamname ile Nizamiye Mahkemelerinin temeli atılmış ve 1871 tarihli bir nizamname ile de tam olarak tesis edilerek hukuk-u şer iye denilen hususlar dışındaki bütün yargı yetkisi bunlara devredilmiştir. 1914 tarihli bir kanun ile Şer iye Mahkemeleri, adliye nezaretine bağlanmış, 8 Nisan 1924 tarihli Mehâkim-i Şer iye nin ilgasına ve Mehâkimin Teşkilatına aid Ahkâm-ı Muaddil Kanun ile Şer iye Mahkemeleri ortadan kaldırılmıştır (Akgündüz,1988: 77-78; Cin ve Akgündüz, 1990: 286). 3.2. Şer iye Mahkemesi Görevlileri 3.2.1. Şeyhülislâmlar Devletin ilk ve son dönemindeki bazı dalgalanmalar bir tarafa bırakılırsa Osmanlı Devletinde ilmiye sınıfının ve dolayısıyla kaza teşkîlatının da başı ve mercii şeyhülislâmdır. Kadılar hukukî meselelerde Hanefî mezhebinin muteber görüşlerini esâs alarak karar vereceklerdir. Karar verirken Hanefî hukukçularının ittifak ettikleri hususlarda aynı, ihtilaf ettikleri konularda ise gerekli araştırmaları yaptıktan sonra en doğru görüşü idame edeceklerdir. İşte bu noktada kadıların müftülere ihtiyacı vardır. Osmanlı Devletinde müftüler iki kısımdır. Birincisi bütün ilmiye sınıfının başı olan merkez müftüsü yani şeyhülislâmdır. İkincisi, diğer müftülerdir ki bunlara kenar müftüler de denir (Cin ve Akgündüz, 1990: 269-270). Şeyhülislâmların yetkilerine gelince bunları ayrı ayrı incelemek gerekir. Birincisi yürütme açısından, şeyhülislâmların 1574 yılına kadar ciddi bir yetkileri yoktur. Bu tarihten itibaren şeyhülislâmlar, kaza kadıları ve bazı küçük dereceli müderrisler dışında kalan mevâli kadılarını, müderrisleri ve hatta kazaskerleri de tayin yetkisine sahip olmuşlardır (Halaçoğlu, 1989: 427). İkincisi; şeyhülislâmın yargı yetkisi yoktur. Onların en önemli görevi fetva vermektir. Üçüncüsü; şeyhülislâmın yasama faliyetlerine katkısı da büyüktür. Örfî hukukun temelini teşkîl eden ictihadî konularda kamu yararına uygun görüşün tercihi ve padişaha arz yetkisi şeyhülislâma aittir. 1826 yılına kadar şeyhülislâmların belli bir makamları yoktur. İkinci Mahmut, Yeniçeri Ocağını kaldırınca Ağa Kapısını Şeyhülislâmlık haline getirdi. Artık burası Bab-ı Vâlây-ı Fetva diye meşhur olmuştur (Akgündüz, 2002: 54). 5

ŞER İYE MAHKEMELERİ 3.2.2. Kazaskerler Osmanlı Devletinde, yargı teşkîlatının asıl başı ve ilmiye sınıfının da ikinci reisi kazaskerlerdir. Osmanlı Devletinde yargı gücü adına Divan-ı Hümayuna katılan, özellikle askerî sınıfın, şer î ve hukukî işlerine bakan ve önemli yekun teşkîl eden kaza ve sancak kadılarının tayin mercii olan makama kazasker denmiştir. İlk kazasker I. Murat devrinde tayin edilen Çandarlı Kara Halil Hayrettin Efendidir. Önceleri Mevali denilen yüksek dereceli kadı olmak, kazasker olmak için yeterliydi. Sonradan bu husus daha da zorlaştırıldı. Önce İstanbul kadısı sonra Anadolu kazaskerleri ve sonra da Rumeli kazaskeri olarak belli bir sıra takip edilecektir. Kazaskerlerin yetki ve görevlerine gelince bu konu şöyle özetlenebilir. 1574 yılına kadar kazaskerler bütün müderris ve kadı adaylarını seçip tayin etmek üzere sadrazama arzetmeye yetkiliydi. Bu tarihten sonra yetkileri şeyhülislâmın lehine daraltıldı. Kazaskerler Divan-ı Hümayun un asıl üyesidir. Divan günlerinde divana mutlaka katılırlar. Divanda bazı davaları dinlemek üzere Rumeli kazaskerine havale edilir. Anadolu kazaskeri özel yetki verilmedikçe dava dinleme yetkisine sahip değildir. Kazaskerler Cuma günleri sadrazam konağında huzur müraafası denilen yargılanmaların yapıldığı Cuma Divanına da katılırlar. Ayrıca Salı ve Çarşanba günleri dışında da kendi konaklarında dava dinleme yetkisine sahiptirler (İpşirli, 1999: 269; Cin ve Akgündüz, 1990: 272-273). Böylesine önemli görevleri bulunan kazaskerlerin yanlarında onlara yardım edecek personeli de vardır. Kadıların tayin beratını yazan tezkereci, tayin işlemleriyle uğraşan rûznâmeci; kadı adaylarını (mülazimler) isimlerini kaydedip sırası gelenler arz eden matlabçı, resmi yazışmalardan sorumlu olan mektubçu ve de kazaskerin malî ve idarî işlerini yürüten kethüda bunların en önemlileridir (Uzunçarşılı, 1988: 153-155; Akgündüz, 2002: 54). Kazaskerlik müessesesinin bu yapısı ve îfâ ettiği fonksiyonlar Tanzimat tan sonra azaltılmış ve Osmanlı Devletinin son zamanlarına doğru yetkileri tamamen ellerinden alınmıştır. 3.2.3. Kadı Kuruluş yılından itibaren şer î kaza usulünü benimseyen Osmanlı Devletinin birinci padişahı Sultan Osman ın ilk tayin ettiği iki memurdan birisi kadı olmuştur. Kadıları yetiştirecek bir kaynak henüz mevcut olmadığından, ilk Osmanlı kadıları hep Anadolu, İran, Suriye ve Mısır gibi yerlerden getirilmiştir. Birinci Murad ın Molla Fahrettin Acemî yi ilk defa fetva görevine tayin ettiği bilinir. Daha sonra fethedilen her idare merkezine bir kadı tayin edilmiş ve adlî teşkîlat ortaya çıkmıştır. Tek kadının görev yaptığı bu usule Şer îye Mahkemeleri adı verilmektedir. Şer î mahkemelerin belli bir makam binası yoktur. Ancak bu, şer î meclis adıyla yargılamanın yapıldığı belirli bir yer olmadığı manasına alınmamalıdır. Kadıların yargı işlerini yürütebilecekleri ve tarafların kendilerini her an bulabilecekleri muayyen bir yerleri vardı. Bu, kadının evi, cami, mescit veya medreselerin, belli odaları olabilir (Uzunçarşılı, 1988: 108; Akgündüz, 2002: 54). Hatta bazen yolda giderken bile kadıya başvurup davasını arz edenler olur, hemen ayak üzeri dava görülüp karar verildiği olurdu (Ekinci, 2002: 771). Osmanlı adli teşkîlatının temel taşı olan kadılar, bulundukların yerin hem hakimi, hem belediye başkanı hem de halkın her konuda mürâcaât edebileceği sosyal güvenlik makamıydı (Akgündüz,1988: 68 ; Akgündüz, 1990: 222 ; Cin ve Akgündüz, 1990: 274). Böylece kadıların görevlerini, hukukî, idarî ve beledi olmak üzere üç noktada toplamak mümkündür (Halaçoğlu, 1995: 124). 6

ŞER İYE MAHKEMELERİ Kadılar bayram ve cuma günleri dışında yargı görevini îfâ ederlerdi. Osmanlı Devletinin ekseri ahalisi Hanefî dir. Kadılar, Hanefî mezhebi ile hükmetmekle memurdurlar. Bununla beraber Irak, Mısır, Hicaz ve Yemen gibi bölgelerde başka mezheplere mensup Müslüman ahali de vardır. Başka mezheplere mensup Müslümanlar arasında meydana gelen ve kendi mezhepleri çerçevesinde halledilmesi uygun görülen dava ve meselelerde, eğer o mahalde kendi mezhebinden bir kadı yoksa, bunlar mensup oldukları mezhep âlimlerinden bir alimi hakem tayin ederler. Bu alim bunların mensup olduğu mezhebe göre karar verir. Sonra Hanefî kadı onu tasdik ve tenfiz eyler. Eğer kendi mezhebinde kadı varsa ona mürâcaât eder. Ayrıca Sultan bazı meselelerde başka mezheplerin görüşüne göre karar vermesini istediği takdirde, bu emrine itâat etmek de vaciptir. Osmanlı Devletinde yukarıdaki cevaz görüşünden hareketle, hem hukukî dirlik ve istikrarı bozmamak ve hem de hukukî hayatta ihtiyaç duyulan gerekleri yapmak için kadılar istedikleri hukukçunun görüşüne hükmetmekte men edilmiş Hanefi mezhebinin en sahih görüşüne göre hükmetmekle mükellef olunmuştur (Bayındır, 1986: 37-41; Akgündüz ve Öztürk, 1999: 369-370). Osmanlı Devletinde kadıları yetiştiren kaynak medreselerdir. Bu sebeple derece ve tayin açısından kadılarla medrese mezunları ve müderrisler iç içedirler ve ikisine birden ilmiye sınıf denmektedir. İlk ve son dönemin bazı dalgalanmaları bir tarafa bırakılırsa Osmanlı Devletinde ilmiye sınıfının ve dolayısıyla kaza teşkîlatının da başı ve mercii şeyhülislâmdır. Kadılar hukukî meselelerde Hanefî mezhebinin muteber görüşlerini esâs alarak karar vereceklerdir. Karar verirken Hanefî hukukçularının ittifak ettikleri hususlarda aynı, ihtilaf ettikleri konularda ise gerekli araştırmaları yaptıktan sonra en doğru görüşü idame edeceklerdir işte bu noktada kadıların müftülere ihtiyacı vardır. Osmanlı Devletinde müftüler iki kısımdır. Birincisi bütün ilmiye sınıfının başı olan merkez müftüsü yani şeyhülislâmdır. İkincisi, diğer müftülerdir ki bunlara kenar müftüler de denir (Cin ve Akgündüz, 1990: 269-270). 1574 yılından itibaren şeyhülislâmlar, kaza kadıları ve bazı küçük dereceli müderrisler dışında kalan mevâli kadılarını, müderrisleri ve hatta kazaskerleri de tayin yetkisine sahip olmuşlardır (Halaçoğlu, 1989: 427). İkincisi; şeyhülislâmın yargı yetkisi yoktur. Onların en önemli görevi fetva vermektir. Üçüncüsü; şeyhülislâmın yasama faliyetlerine katkısı da büyüktür. Örfî hukukun temelini teşkîl eden ictihadî konularda kamu yararına uygun görüşün tercihi ve padişaha arz yetkisi şeyhülislâma aittir. 1826 yılına kadar şeyhülislâmların belli bir makamları yoktur. İkinci Mustafa, Yeniçeri Ocağını kaldırınca Ağa Kapısını Şeyhülislâmlık haline getirdi. Artık burası Bab-ı Vâlây-ı Fetva diye meşhur olmuştur (Akgündüz, 2002: 54). 3.2.4. Kadılar Osmanlı Devletinde çok geniş kapsamlı yetkileri bulunan ve Şer iye Mahkemelerinde yargı görevini îfâ eden şahıslara kadı denmektedir. Osmanlı hukukçuları kadıyı, insanlar arasında meydana gelen dava ve anlaşmazlıkları şer î hükümlere göre karara bağlamak için devletin en yüksek icrâ makamı tarafından tayin edilen şahıs diye tarif etmektedirler (Uzunçarşılı, 1988: 84). Nahiye ve köyler dışında kalan diğer idarî merkezler aynı zamanda birer yargı merkezleridir. Her yargı merkezinde bir kadı bulunurdu. Hatta konar-göçer aşiretlerden kaza kabul edilenlerin kadıları da onlarla birlikte konup göçmek zorundaydı (Saydam, 1999: 269). Osmanlı adlî teşkîlatının temel taşı olan kadılar, bulundukları yerin hem hakimi, hem belediye başkanı, hem emniyet amiri, bazen hem mülkî amiri ve hem de halkın her konuda 7

ŞER İYE MAHKEMELERİ mürâcaât edebileceği sosyal güvenlik makamıydı(akgündüz, 2002: 55). Nikah, izdivaç, miras taksimi, yetim ve mal-i gaibin muhafazası, vasi tayin ve azli, vasiyetlerin ve vakıfların hükümlerine riayet edilmesinin nezareti, cürüm, cinayet ve sair bütün davalar, hülasa şer i ve hukukî bütün muamelat kadılar tarafından görülürdü (Uzunçarşılı, 1988a:108-109). Yargı görevinin yanı sıra kadılar birçok idarî görevi de üstlenmişlerdi. Bir diğer ifadeyle kadılar bulundukları idarî birimde özellikle küçük yerlerde yürütmeyle ilgili birçok görevleri yerine getiren ve devletin doğrudan doğruya kendisine muhatap olduğu birer idarecidirler. Kadılar yapmış oldukları yargı görevleri ve mahkemelerce yapılan her türlü hukukî işlemler için taraflardan miktarları kanunnamelerde belirtilen bir harç almakta ve geçimlerini bu harçla sürdürmektedirler (Uzunçarşılı, 1988a: 84-85). Kadıların önemli görev ve yetkilerini şöylece özetleyebiliriz; şer î hükümleri icrâ; Hanefî mezhebinin tartışmalı olan görüşlerinden en muteber olanı araştırıp uygulama; şer îyye sicillerinin yazımı; veli veya vasisi olmayan küçükleri evlendirme; yetimlerin ve gayiplerin mallarını muhâfaza; vasi ve vekillerin tayin yahut azl; vakıfları ve muhasebeleri kontrol; evlenme akdini icrâ; vasiyetleri tenfiz ve kısaca bütün hukukî işleri takip kadıların görev ve yetkileri arasındadır. Devletin siyasî ve idarî meselelerine karışmazlar ve bu konuları ilgili mülkî amirlere terk ederler (Uzunçarşılı, 1988: 83; Akgündüz, 2002: 55). 3.2.5. Dereceleri ve Tayinleri Medreseleri bitiren bir talebe, mülazım adıyla matlab veya tarik defteri denilen bir deftere kaydolunurdu. Kanuni nin ünlü şeyhülislâmı Ebu Suud Efendi nin koyduğu bu usule ( mülazemet usulü) göre, mülazımlar için üç alternatif vardı: Müderrislik, kadılık veya idarî bir görev. Kadılığı tercih edenler evvela kaza kadılığına tayin edilirlerdi. İlk defa kaza kadılığına tayin edilen mülâzımlar kadılık derecelerinde yükselerek şeyhülislâmlığa kadar çıkabilirlerdi (Uzunçarşılı, 1988: 83; İpşirli, 1999: 257). Osmanlı kadıları dereceleri itibariyle önce iki büyük guruba ayrılırlar: Birincisi mevleviyet denilen büyük kadılıklardır. Rumeli ve Anadolu kazaskerleri, İstanbul kadılığı, Haremeyn mevleviyeti Edirne, Bursa, Şam, Mısır ve Filibe kadılıkları bu guruba girer. İkincisi kaza kadılıkları. Kaza kadılıkları da kendi aralarında derecelere ayrılmaktadır. Bunların dışında fevkalade hallerde memleketin asayişini temin için toprak kadıları adıyla seyyar kadılar; bazı önemli dava ve şikayetleri dinlemek üzere merkezden görevlendirilen nehâyif müfettişleri de mevcuttur (Uzunçarşılı, 1988: 91-95, 126-129). Kadıların tayin usullerini şöyle özetleyebiliriz. Ondördüncü asırdan on altıncı asrın ortasına kadar tüm kadıların tayin ve tercih yetkisi kazaskerlere aitti. Onaltıncı asrın ikinci yarısından sonra mevleviyet kadılarını tayin yetkisi şeyhülislâmlara devredildi. Diğer kadıları yine kazaskerler tayin ediyordu. Kadı adayları nevbet denilen kadılık görevlerini alabilmek için matlab adı verilen defterlere kaydedilirdi. Kaza kadılarının görev süreleri iki sene idi. (sonra yirmi aya indirildi). Mevleviyet kadılarının görev süresi ise bir sene idi. Görev süresini dolduran kadı İstanbul a gelir ve eğer kaza kadısı ise her çarşanba günü kazaskerin makamına devam ederlerdi. Mevleviyet kadıları ise, cuma günü veziriazamı paşa kapısında ziyaret ederlerdi. Tanzimat tan sonra bu usûl değiştirilmiştir. Mülazemet usulünün amacı, kadıların mazul oldukları zaman içinde 8

ŞER İYE MAHKEMELERİ kendilerini mesleki açıdan yetiştirmeleridir. 1598 yılında mülazemet usulü bozuldu ve suiistimaller başladı (Uzunçarşılı, 1988: 83.; Cin ve Akgündüz, 1990: 278). 3.2.6. Kadılarda Aranan Şartlar Osmanlı ülkesindeki hak ve adalet esasları, kadıların ehliyeti ve sahip oldukları vasıflarla doğru orantılı olarak yerleşmiş ve uygulanmıştır. Bu sebeple kadı olacak bir şahısta bazı vasıflar ve şartların olması istenmiştir. Kadılarda aranan vasıflar kısaca şöylece özetlenebilir. a) Kadıların tam ehliyetli olmaları, yani baliğ, âkıl ve hür olmaları şarttır. b) Kadıların Müslüman olmaları şarttır. c) Had ve kısas cezaları ile ilgili davalar dışında erkek veya kadın olması caizdir. Uygulamada kadın hakime rastlanmamıştır. Bütün bunların yanında kadıların yerli yerinde hüküm verebilen, anlayışı kuvvetli, dürüst, güvenilir, şahsiyet sahibi, sağlam iradeli, hukukî meselelere ve yargılama usûlüne vakıf ve kendisine gelecek hukuk davaları şer î esaslara göre karara bağlayacak yeterlilikte olmaları gerekir. Bu son şarta her zaman riayet edildiği söylenemez; zaten bunlar şart değil, kadılarda bulunması gereken vasıflardır (Saydam, 1999: 284-285). Kadı, adalet dağıtmak, haksızlığı önlemek, taraf tutmamak ve Hz. Peygamberin yolunda yürümek gibi dinin yapılmasını istediği şeyleri yapmalı; katı, kaba, kibirli ve inatçı olmamalıdır. Bundan başka, makamını ve şahsiyetini koruyabilmesi için uyması gerekli görülen ahlakî kurallar şunlardır: 1. Kadı mahkemede kendisi için alışveriş yapmamalıdır. 2. Kadı mahkemede hiç kimseyle şakalaşmamalıdır. 3. Taraflar ile davalar dışı hiç bir şey konuşmamalı. 4. Kadı taraflardan hiçbirisinin hediyesini kabul etmez ve başkalarından da almaz. 5. Kadı taraflardan hiçbirinin davetine gitmez. 6. Mahkeme sonuçlanmadan kadı, taraflardan yalnız birisini evine kabul etmek, mahkemede biri ile baş başa kalmak, ikisinden birine el, göz ve baş ile işaret etmek, onlardan birisi ile gizli konuşmak, diğerinin bilmediği dil ile söz söylemek gibi töhmet ve kötü zanna sebep olabilecek hal ve hareketlerden sakınmalıdır. 7. Kadı taraflar arasında eşit davranmak zorundadır (Bayındır, 1986: 83-85). 3.3. İkinci Derecedeki adliye Görevlileri 3.3.1. Naib Lügat anlamıyla kadı vekili (Yeğin, 1992: 526) anlamına gelen naibler kadıların yargı görevini îfâ ederken yardımına başvurdukları görevlilerin başında gelirlerdi. Kadıların kendi yerlerine davalara bakmak üzere görevlendirdikleri şahıslardır. Bunlar belirli bir süre veya belirli bir iş için tayin edilirlerdi. Onlar da kadıların verdikleri yetki çerçevesinde görevlerini yaparlardı. Belirli bir iş için tayin edilenler keşif göreviyle veya bir başka görevle belirli bir süre için tayin edilenler ise kadının görevi başında olmadığı zamanlarda onun vazifesine vekâleten bakanlardır. Zaman içinde bu uygulama kadılık mesleğinde yozlaşmalara da sebep olmuş, hem zaman zaman ehil olmayan kimselerin kadılık yapmalarına, hem de naiblerin gelirlerinden asıl kadıya pay vermek durumunda olmaları onların gelirlerini artırmak için çeşitli suistimallere yönelmelerine yol açmıştır (Aydın,1996: 92). 9

ŞER İYE MAHKEMELERİ Ancak, kadıların çoğu zaman kendisine naibler atamasının bazı zorunluluklara dayandığı göz önünde tutulmalıdır. Çünkü atandığı kaza birimine bağlı yerleşim yerlerinin sayısının 40 tan 300 e kadar çıktığı da görülmektedir. Böyle bir genişliğe tek kadının tamamen ulaşması da zamanın şartları içerisinde mümkün görülmemektedir (Abacı, 2001: 59). Bazen kadılara naib denirdi. Çünkü onlar da sultanın vekili olarak görevlerini îfâ ederlerdi. Kadılar tayin edildikleri yere bizzat gitmeyerek naib gönderebilecekleri gibi, kaza merkezlerine tabi nahiyelere de naib tayin edebilirlerdi. Nahiyelere tayin edilen naiblere kaza naibleri denirdi. Ayrıca mevleviyet kadılarının tayin ettikleri naiblere Mevali naibleri denirdi (Öztürk, 1995: 65). Naibler yaptıkları işlere göre farklı isimler almaktadırlar. Bab Naibi, Ayak Naibi, Toprak Naibi gibi. Hatta İstanbul Bab Mahkemesi Naibliği bu isim ve iş altında uzmanlaşmıştır. Bab Naibliği daha çok evlenme, Ayak Naibliği gezici kadılık, Toprak Naibliği ise daha çok toprak meselelerinde uzmanlaşmıştır (Abacı, 2001: 59-60). 3.3.2. Şühudu l Hâl Mahkemede yargılamaya bir anlamda müşahit sıfatıyla katılan şühudu l hâl, aslında yargılamanın seyrine etki eden şahitler olmayıp, mahkemedeki yargılamanın bir nevi gözlemcisi durumundaydılar. Udulu l Müslimin de denilen ve yargı merkezinin ileri gelenlerinden 5-6 kişinin veya daha fazlasının katıldığı bu görevliler, kadıya müdahale etmemekle birlikte mahkeme alanındaki varlıklarıyla kadının adalet ilkesi içerisinde hüküm vermesine dolaylı bir etki yaparlardı. Diğer İslâm devletlerinde de rastladığımız bu görevlendirme içinde bazı zamanlar ileri gelen hukukçular da yer almışlardır. Kadı sicili defterlerindeki kararların altında bu şahısların isimleri ve imzaları da bulunmaktadır Şühudu l hâl olarak kazanın önde gelenleri olduğu gibi eski kadı ve kazaskerler de bulunurdu (Aydın,1996: 92-93). 3.3.3. Kassâm Lügattaki anlamı taksim eden olan kassâm kelimesi, hukukî terim olarak vefat eden şahısların terekelerini (mirasını) taksim eden şer i memur anlamına gelir. Kasâmlar, bu görevi kadı adına yaparlardı. Osmanlı adliye teşkîlatında iki çeşit kassâm vardı. Birincisi; askeri sınıfın (kamu görevlilerinin) terekelerini taksim eden kazasker kassâmlardı. İkinci ise, Şer i Mahkemelerin bulunduğu yerlerdeki beledi kassâmlardı. Her kadılıkta hususi bir kassâm defteri bulunurdu. Kassâmlar taksim ettikleri terekelerden resm-i kısmet adıyla bir harç alırlardı. Bu harç binde belirli bir oran olmakla birlikte kadı ve kazaskerlerin gelirlerinde önemli bir yer tutardı (Uzunçarşılı,1988:117 ; Aydın,1996: 93). 10

ŞER İYE MAHKEMELERİ 3.3.4. Muhzır Lügattaki anlamı huzura getiren demek olan muhzır; davacı ve davalıları mahkemeye celb eden ve savcının bazı görevlerini îfâ eden bir memurdu. Küçük kaza merkezlerinde; mahkeme mübaşirliği, mahkeme katipliği, emniyet görevlisi ve savcının görevlerini îfâ etmekteydi. Bu hizmetleri karşılığında izhariye denilen ve taraflarca karşılanan bir ücret alırdı. Muhzırların tayini bir seneliğine kurumun işleyişinden sorumlu olan muhzırbaşları tarafından yapılırdı (Abacı, 2001: 62-63). 3.3.5. Çavuş Mahkeme ilâmlarının icrasını, borçlunun mallarını satarak borcunun ödenmesini, îcâb ederse mahkeme kararıyla borçlunun hapisle cezalandırılmasını sağlardı. Ayrıca hukuken kesinleşen bedeni ve nakdî cezaların infâzından da çavuşlar sorumluydu. Günümüzdeki icrâ memurları ve kısmen de savcıların ve emniyet görevlilerinin vazifelerini îfâ ederdi. 3.3.6. Subaşı Hükümet merkezindeki çavuş teşkîlatının görevlerini, sancak, kaza, nahiye ve köylerde subaşı yürütürdü. Sancaklarda; sancak beyinin ücretli adamı ve emniyet amiri, kaza ve daha küçük merkezlerde ise, idare amiri olan subaşıları, Şer iye Mahkemelerinde de icrâ ve infaz memuru olarak görev yaparlardı. Suçluların yakalanması da en önemli vazifelerindendi (Abacı,2001: 64-65). 3.3.7. Mübaşir Lügattaki manası bir işe başlayan demektir (Pakalın,1993: C. 2, 592). Adli memur olarak iki manası vardır. Biri celb ve tebli işlerinde kullanılan memur anlamıdır. Diğeri ise; Tanzimat tan önce devletçe gördürülmesi veya soruşturulması lazım gelen bir iş için görevlendirilen memur demektir. Bu görevi karşılığı mübaşiriyye denen bir ücret alır. 3.3.8. Müşavir Lügattaki manası kendisine danışılan, istişare edilen demektir. Kadılar ihtiyaç duyulan hallerde müftülerden ve İslâm hukukunu iyi bilen şahıslardan fetva isteyebilirler. İşi çok olan mahkemelerde ihtiyaca göre bir veya iki müşavir bulunur. Müşavirler; kadılık yapabilecek şahıslar arasından seçildiği için bazı kadılıkların müşavirleri tek başına hüküm verme yetkisine sahiptir (Devellioğlu,1998: 754). 3.3.9. Kâtib ve Hademeler Şer iye Mahkemelerinde önemli bir görev olan kâtibliğe; güvenilir, sağlam, davaları tutanağa geçirmede ve i lâmları tanzîm usulünde mahir olan şahısların getirilmesi gerekir. Kâtibin en önemli görevi, tarafların iddia ve savunmalarını, şahitlerin beyanlarını doğru olarak zabta geçmektir. Hediye almak gibi adi suçları irtikap etmemeleri için her zaman kadının nezaretinde görev yapmışlardır. 1331(1913) tarihli Hükkâm-ı şer ve Mahkeme-i Şer iye kanunu, her mahkemede bir başkâtib ve yeteri kadar kâtibin bulundurulmasını hükme bağlamıştır. Kadı ve müşavir bulunmadığı zaman mahkeme baş kâtibi kadıya vekâlet eder. Zaman zaman mahkeme dışındaki keşif olayları ile de görevlendirilen kâtibler çoğunlukla yöresel aydınlardan oluşmakta, şairliği ile tanınan pek çok kişi geçimini mahkeme kâtipliği yaparak sağlamaktaydı. 11

ŞER İYE MAHKEMELERİ Hademeler ise, mahkeme işlerinde evrakların getirilmesi, duruşma güvenliğinin sağlanması vb. ayak işleriyle meşgul olurlardı (Akgündüz,1988: C.1, 72-75 ; Abacı, 2001: 62). Bunlardan sonra şimdi de Şer iye Mahkemelerinde tutulan kayıtlardan oluşan ve bölgesel tarih için vazgeçilmez kaynaklar konumuna gelen Kadı (Şer iye) sicillerinden bahsedelim. 12

KADI SİCİLLERİNİN TARİHİMİZ AÇISINDAN ÖNEMİ 4. KADI (ŞER İYE) SİCİLLERİNİN TARİHİMİZ AÇISINDAN ÖNEMİ 4.1. Kadı Sicillerinin Tanımı, Ortaya Çıkışı ve Önemi Her türlü hukukî olayı, kadıların verdiği karar suretlerini, hüccetleri ve mahkemeyi ilgilendiren her türlü yazılı kayıtları ihtiva eden defterlere Kadı sicilleri denir (Akgündüz,1988: 72-75). Kadı sicillerinin tutulması adaletin tam tecellisi ve kontrol mekanizmasının da vazgeçilmez bir unsurudur. Bilinen en eski kadı sicili 15.yy. a aittir. Bu da 1454 tarihli kadı sicilidir. Siciller bu tarihten XX.yy. başlarına kadar, dolayısıyla devletin yıkılmasına kadar varlığını devam ettirmiştir (Akgündüz,1988: 11). Kadı sicilleri 472 yıllık Türk tarihini, Türk iktisadını ve Türk siyasi, sosyal ve hukukî hayatını yakından ilgilendirmekte ve kısaca Türk kültür ve tarihinin temel kaynaklarının başında gelmektedir (Akgündüz,1988: 11). Kadı (Şer iye) sicillerinin mahkemece tutulup muhâfaza edilmesi bir ihtiyaçtan doğmuştur. Çünkü hakim îlam ve senetlerin bir nüshasını hak sahiplerine vereceğinden, evrak üzerinde sahtekarlık yapılması muhtemeldir. Halbuki îlam ve senetleri kendi koruması altında olan defterlere kaydettiği takdirde ihtiyaç halinde ona mürâcaât edebilir (Bayındır, 1986: 2). 4.1.1. Genel Tarih Açısından Osmanlı tarihinin kaynakları arasında kadı sicilleri, birinci derecede önemli bir kaynak olma özelliğini taşırlar. Kadıların devlet merkeziyle yaptıkları resmi yazışmaları, halkın şikayet ve dileklerini, mahallî idarelere ait hukukî düzenlemeler olarak kabul edilen ferman ve hükümleri, en önemlisi de ait olduğu mahallin sosyal ve iktisadî hayatını yansıtan mahkeme kararlarını ihtiva eden bu siciller incelenmeden, Osmanlı Devletinin siyasî, idarî ve sosyal tarihini hakkıyla ortaya koymak mümkün değildir. Sicillerin her konuda tarihe temel kaynak olacağında şüphe bulunmamakla beraber özellikle şu konularda baş vurulacak tek kaynaktır: Son zamanlarda ortaya çıkan şehir tarihleri ve yurdun muhtelif bölgelerindeki mahalli hayata ait ilmî araştırmaların birinci derecede kaynağı kadı sicilleridir. Özellikle bir bölgenin tarihî ve iktisadî şahsiyetini ve bütünlüğünü meydana çıkarmak gayesiyle kaleme alınan bu çeşit tarihler, geçmişi bütün canlılıklarıyla yeniden yaşatan kadı sicilleri incelenerek ve bu değerli tarih malzemesi tahlil edilerek sentezi yapılmadıkça, daima eksik kalmaya mahkumdur. Zaten vakıa da bunu doğrulamaktadır. Sicillerin genel tarihe katkıları, önemli tarihî olayların, tarihî şahsiyetlerin, mahallî yer adlarının ve önemli tarihî müesseselerin bütün ayrıntılarıyla doğru olarak tespitinde de birinci derecede önem arz edecektir. Ayrıca, şeyhülislâmlar, kazaskerler ve sadrazamlar gibi büyük devlet adamlarının hayat hikayelerini bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkarabilmek için sicillere mürâcaât etmek gerekir. Zira sicillerde kimin nereye tayin edildiği, hangi tarihte, hangi vasıfla, nasıl bir devlet hizmeti îfâ ettiği mutlaka kaydedilmektedir. Kadı sicilleri, bütün Osmanlı ülkesinin yer isimlerini tespitte ve hatta mahalle isimlerinin bile tayininde mühim rol oynarlar. 4.1.2. Hukuk Tarihi Açısından Kadı sicilleri, eski hukukumuz hakkındaki birbirini tutmayan çelişkili görüşler arasından doğruyu tespitte en önemli, objektif ve doğru kaynak olma özelliğine de sahiptirler. 13

KADI SİCİLLERİNİN TARİHİMİZ AÇISINDAN ÖNEMİ Bu sicillerin tetkikiyle Osmanlı hukukunun kaynakları, şer î şerif denilen İslâm hukukunu ne dereceye kadar uyguladıkları padişahların yasamaya ne kadar müdahale ettiği ve ülül-emr denilen devlet yetkililerinin yasama yetkilerinin sınırları bütün açıklığıyla ortaya çıkar. Bunlar incelenmeden Osmanlı hukuku hakkında verilen hükümler fazla isabetli olmayacaktır. Zira tatbikat, nazari bilgileri doğrulayan müşahhas delillerdir. Özel hukuk açısından; şahsın hukuku ile ilgili kararlardan, Osmanlı hukukunda gerçek ve tüzel kişilerin (vakıflar) bilindiğini, ehliyet, gaiplik, şahsi haklar ve benzeri konulara dair şer î hükümlerin aynen uygulandığını anlamaktayız. Aile hukuku ile ilgili olarak sicil kayıtlarından eski Türk aile yapısını, nişanlanma, evlenme, boşanma ve benzeri müesseselerin nasıl işlediğini öğrenebiliyoruz. Miras hukukuna ilişkin kayıtların çoğunluğunu miras sözleşmeleri, devletin mirasçılığı ve tereke taksimleri teşkîl etmektedir. Bu kayıtlardan muhtelif devirlerdeki Türk ailelerinin refah seviyelerini, kullandıkları eşyaları ve fertlerin sahip olduğu mal varlıklarını öğrenmek mümkündür. Nazarî planda muamelât adı altında toplanan eşya, borçlar ve ticaret hukukuna ait kararlardan mülkiyet hakkının, din, dil ve ırk farkı gözetmeksizin bütün fertlere belli şartlar altında tanındığını, bunun yanında bu hakkın bazı amme veya hususî hukuk kayıtlarıyla kayıtlanabildiğini, sınırlı aynî hakların bütün çeşitleriyle bilindiğini, tapu sicili sistemi yerine hüccetli şer î sicil sisteminin kullanıldığını öğreniyoruz., Kadı sicillerinin hukuk tarihi açısından asıl önemi, kamu hukuku alanında kendini göstermektedir. Zira bu konuda çok değişik görüşlerin bulunduğu görülmektedir. Ceza hukuku alanındaki kararlardan Osmanlı Devletinin bu konuda İslâm hukukunun hükümlerini uyguladığını; had cezalarını ve şahsa karşı işlenen cürümlerde İslâmiyet in öngördüğü cezaları aynen, bunların dışında kalan tazir ve siyaset cezalarını tanzîm ile uyguladığını anlamaktayız. İçki içme ve iffete iftira cezası dışındaki cezaların gayrimüslimler hakkında da aynen tatbik edildiğini, yine mevcut kadı sicilleri ifade etmektedir. Kadı sicillerindeki kayıtların önemli bir kısmını da malî hukuka dair mahkeme kararları ve hüccetleriyle, idare hukukuna ait fermanlar, buyrultular, tezkereler ve benzeri kayıtlar teşkîl etmektedir. Kısaca kadı sicilleri tetkik edilmeden Osmanlı hukuku hakkında. hatta bir yerde İslâm hukuku hakkında yapılan her araştırma eksik olur kanaatindeyiz. Zira hukukun mücerred kaidelerini tam olarak tanamanın yolu, tatbikatı öğrenmekten geçer (Akgündüz, 1996: 43-44; Akgündüz, 1988: 13-14). 4.1.3. İktisat Tarihi Açısından Her kadı sicili, bulunduğu yerin iktisadî hayatına dair birinci elden orijinal tarih vesikalarıdır. XV. ile XX. asır aralarında Türk halkının ve özellikle de Anadolu halkının hayat ve geçim tarzı, memlekete dışarıdan giren ve yine memleketten dışarı çıkan, yani ithalat ve ihracat konusu olan eşya, Anadolu halkının yetiştirdiği tarım ürünleri, imal ettiği sanayi ma'mulleri, Anadolu'da mevcut olan sanat ve meslek çeşitleri, halktan toplanan vergiler, devletin memurlarına ödediği tahsisatlar, hukuk ve ceza davalarındaki tazminatların miktarı ve cinsi, para arzı ve çeşitleri. para enflasyon ve devalüasyonun gerçek manada tarihi seyri ve kısaca hem makro hem de mikro iktisada dair bütün mevzular, doğru olarak ve yerli yerinde, ancak kadı sicillerindeki kayıtlardan öğrenilebilir. Özellikle narh ve gedikle alâkalı yazılı kayıtların, iktisat tarihi açısından birinci derecede rol oynadığını da belirtelim. 14