NECMETTİN ERBAKAN IN ARDINDAN



Benzer belgeler
NECMETTİN ERBAKAN IN ARDINDAN

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

ACR Group. NEDEN? neden?

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Biz yeni anayasa diyoruz

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

Cumhuriyet Halk Partisi

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

TÜRKĠYE SOSYAL, EKONOMĠK VE POLĠTĠK ANALĠZ II

Onlar konuşur, AK Parti yapar

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

Cumhuriyet Döneminde Kurulan Hükûmetler

HER YAKAYA BİR ROZET HER ARACA BİR ÇIKARTMA

SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN

Bilmem daha önce adını duymuģ muydunuz : Dr. DerviĢ Özer, hem tıp doktoru, hem de heykeltıraģ Hikayesi de Ģöyle (Google dan alıntıdır):

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

SEÇİM SİSTEMLERİ SUNUŞU

Burada öteki AKP yöneticelirenden değil, bizlerden söz ediyorum.

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi tarafından düzenlenen Filistin Ulusal Projesi Görüşler ve Perspektifler Sempozyumu Filistin in çeşitli kesimlerinden

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

AK Parti, merkez sağ olmaya mı hazırlanıyor?

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN

Cumhuriyet Halk Partisi

Siyasal Partiler: Kurumsallaşma, Demokrasi ve Reform. Ersin Kalaycıoğlu Sabancı Üniversitesi

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

BASINDA KONDA seçimler

Kazandı ama bu sonuç Erdoğan ı mutlu etmez

İ Ç İ N D E K İ L E R

183 YILLIK GELENEĞİ DAHA ÇAĞDAŞ HALE GETİREREK DEVAM ETTİRECEĞİZ

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

DEMOKRATİKLEŞME VE TOPLUMSAL DAYANIŞMA AÇILIMI

BU PAZAR SEÇĠM OLSA! Faruk Acar ANDY-AR BĢk.

ENER TARTIŞMAYA AÇIYOR OLTU VE HINIS İL OLMALI MI?

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

MUĞLA GAZETECİLER CEMİYETİNDE GÖREV GENÇLERİN

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

24 Haziran Seçimlerine İlişkin Kamuoyu Eğilimleri

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

Seçmen sayısı. Böylesine uçuk rakamlar veren bir YSK na nasıl güvenilir?

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

GeliĢimsel Rehberlikte 5 Ana Müdahale. Prof. Dr. Serap NAZLI

KOTAN A Personelinden Uğurlama

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni:

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

Eyicil: Kahramanmaraş ın Sevdalısıyım

Bu haftaki yazımıza geçmişten bir medya kazasıyla giriyoruz Yıl 1983

G Ü Ç L E N İ N! Technical Assistance for Supporting Social Inclusion through Sports Education

semih yalman hayal et ki ol çünkü hayalin kadarsın ve hayalin olacaksın dreamstalk hayal peşinde

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

bu Ģekilde Türkiye ye gelmiģ olan sıcak para, ĠMKB de yüzde 400 lerin, devlet iç borçlanma senetlerinde ise yüzde 200 ün üzerinde bir kazanç

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU CHP NİN HİÇ DEĞİŞMEYEN 2 ÖZELLİĞİ İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI YIL: 2012 SAYI : KASIM te.

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim AKP

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

TOKİ İLKOKULU/ORTAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ YILLIK ÇALIŞMA PLANI

Meclis'te sık sık. Babası yoksa

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

Macit Gündoğdu:2019 Yerel Seçimleri ne hep beraber emin adımlarla yürüyeceğiz

BURSA KENT KONSEYİ BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NİN KATKILARIYLA

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

(BENGÜTÜRK TV DE KURTULUŞ ADANA TVLERİ NE İŞ) Adana'nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde Adana televizyonlarında ilginç bir olay yaşandı.

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:


İstanbul 13. Müebbet çıktı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

1.) Kamu Görevlileri Etik DavranıĢ Ġlkeleri ile BaĢvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik aģağıdakilerden hangisi hakkında uygulanamaz?

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Batı Toplumuna İlk Kez Rakip Çıkardık

YENİ BAŞKAN ÇİĞDEM ASAFOĞLU: DEB PARTİSİ BİR DAVA PARTİSİDİR Pazar, 06 Ocak :46

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

Tancan Uysal'ın öğrencilerinden 'gitme kal' klibi

Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de

ULUSAL Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ KONSEYĠ YÖNETMELĠĞĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç ve kapsam

Chp siyaseti muhalefet üzerine bina edilmiştir.ondan olsa gerek ki 60 yıldır tek şeflik despot yönetiminden beridir iktidarsızlık hırsını

Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

İÇİNDEKİLER. Sunuş Konu Proje Koordinatörü ve Uygulayıcı Kurum Tarih ve Yer Amaç ve Hedefler Katılımcılar...

AK Parti mazlum coğrafyaların umudu

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı;

ĠSHAKOL. Ġġ BAġVURU FORMU. Boya Sanayi A.ġ. En Son ÇekilmiĢ Fotoğrafınız. No:.. ÖNEMLĠ NOTLAR

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Transkript:

DÜBAM NECMETTİN ERBAKAN IN ARDINDAN DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

Genel Yayın Yönetmeni Akif Emre Yayın Koordinatörü Ertuğrul Aydın Mayıs 2011 DÜBAM Yayınları Küresel ĠletiĢim Merkezi Barbaros Bulvarı, Balmumcu / BeĢiktaĢ Tel: (0212) 274 80 21 274 80 22 www.dunyabulteni.net 2

SunuĢ Bir insan hakkındaki en samimi sözler kişi oğlu ebediyyete intikal ettikten sonra söylenir. Bu yüzden de rahmetli Necmettin Erbakan hayatta iken hakkında yazılıp söylenenlerin vefatından sonra tartılabileceği samimi makaleleri bu dosyada bir araya getirdik. DÜBAM olarak bunun bir vefa ve veda borcu olduğunu da düşündük. Hem merhum Necmettin Erbakan a gönülden bağlı olanlara hem de yakın siyasi tarihin bu en önemli öncü şahsiyetinin mirâsı ve İslamcılığın Türkiye deki serüveni üzerine kafa yoranlara faydalı olmasını umuyoruz. Sonsuz rahmet üzerine olsun. DÜBAM 3

Ġçindekiler Bir öncü Rabbine yürüdü Yusuf Kaplan... 6 Büyük siyasi öykünün önemli ismi Ali Bayramoğlu... 8 28 Şubat 2011, Yenişafak... 9 28 Şubat'ın ölümü ve Erbakan Abdulkadir Selvi... 10 Erbakan: Siyaseti yeniden biçimlendiren bir siyasi kişilik Küşat Bumin... 12 Dindar, vizyoner ve sivil lider Necmettin Erbakan Bilal Sambur... 14 AK Parti, Erbakan'a çok şey borçludur Ali Saydam... 16 Bir örnek insan olarak Necmettin Erbakan Fehmi Koru... 18 Erbakan: Sistem içi muhalif Akif Emre... 20 Erbakan'ı, büyük öncüyü uğurlarken İbrahim Karagül... 22 Erbakan'da söz artık tarihçilerin Osman Özsoy... 24 Erbakan Hoca'ya dair Abdullah Muradoğlu... 26 Bir mühendis-siyasetçi olarak Erbakan Kürşat Bumin... 28 Sayın Bidon Kafa'nın Erbakan kini Salih Tuna... 30 Erbakan kimleri rahatsız etti? Murat Yılmaz... 32 Erbakan: "O gece ihtilal olurdu..." Ali Bayramoğlu... 36 Erbakan dan kalan Taha Akyol... 38 Selamet... Fazilet... Saadet... Cennet? - Can Dündar... 40 Erbakan Hoca nasıl biriydi? Sedat Ergin... 42 Sivil siyasetçi Erbakan Mahmut Övür... 44 Ne güzel - Ahmet Hakan... 46 Erbakan ın hayalleri, hayalperestliği Hasan Cemal... 48 Selametle Erbakan Hoca Mustafa Şahin... 50 AKP, iktidarını Erbakan a borçlu Yalçın Doğan... 53 28 Şubat ve gerçekler - Yalçın Bayer... 55 İslâmi hareket ve meşru zemin - Nazlı Ilıcak... 57 Erbakan 28 Şubat ı önleyebilir miydi? - İsmet Berkan... 58 Devridaim - Yılmaz Özdil... 61 Erbakan ın ittifak planı Fikret Bila... 62 4

28 Şubat ın ve Erbakan ın ardından Osman Can... 63 Erbakan: Pes etmeyen politikacı Metin Münir... 66 Erbakan ın ardından Nuray Mert... 67 Merhumu nasıl bilirdiniz? - Nabi Yağcı... 69 Erbakan'ın ardından Orhan Miroğlu... 71 Erbakan ın Mirâsı Quinn Mecham... 73 Erbakan Hoca nın büyük ideali Fikret Bila... 76 Erbakan, bir çınar! Ali Bulaç... 78 Erbakan Hoca Ali Bulaç... 80 Erbakan ne kadar 'Milli' idi? Ali Bulaç... 82 İslamcılık ve Milli Görüş Ali Bulaç... 84 Geçmişimizi uğurlarken Mümtazer Törküne... 86 Erbakan'a veda! Mustafa Ünal... 88 Necmettin Erbakan'ı ebediyete uğurlarken Şahin Alpay... 90 Erbakan ı sevmiştim Hüseyin Goncagül... 92 Erbakan Hoca ölümüyle ölüleri diriltti Nurettin Şirin... 94 Erbakan emperyalizmi deşifre etti - Hasan Kösebalaban... 96 Erbakan Utancım Ahmet Turan Alkan... 99 Erbakan ve İslâmcılık - Yalçın Akdoğan... 101 Türk-İslam sentezcilerine ne oldu? Haşmet Babaoğlu... 103 Erbakan Naci Bostancı... 104 Erbakan'ın Günaydın Röportajı 1977... 107 5

Bir öncü Rabbine yürüdü Yusuf Kaplan Erbakan, Rabbine yürüdü: O'nun rızası için, "yol"unun önüne örülen engellerin aģılması için, Ġslâm'ın dünya tarihinin Ģekillenmesinde yeniden kilit rol oynayabilmesi için ortaya koyduğu yılmaz ve sarsılmaz mücadele ve mücahedeyle, ortaya koyduğu büyük ve çok yönlü mirasla Rabbinin huzuruna çıktı. Allah taksiratını affetsin, gayretlerini taltif etsin. Mekânını cennet eylesin. Ġslâm dünyasının baģı sağolsun... Erbakan, her Ģeyden önce, Türk siyasetinde bir milattı; bir öncüydü: Türkiye'de, bütün izleri hayattan silinen Ġslâm'ı yeniden Türkiye'nin en temel görünür öznesi hâline getirmiģ; Türkiye'deki Ġslâmî siyasî bilincin kitleselleģmesinde öncü bir rol oynamıģtı. Bu açıdan, Türkiye'de, bir "Erbakan'dan Önce" ve "Erbakan'dan sonra" sürecinin varlığına dikkat çekmek gerekir: Erbakan, geliģtirdiği Ġslâmî söylemle, hem ülke için/de imza attığı, hem de küre ölçekli boyutları ve vaatleri olan projelerle yalnızca Türkiye'nin siyasî ve sosyal anlam haritalarının yeniden Ģekillenmesinde değil, dünyanın stratejik, politik ve ekonomik haritalarının potansiyel olarak yeniden çizilmesinde de öncü projelere imza atmıģ bir liderdi. Erbakan'dan önce, bütün modernleģme tarihimiz boyunca bastırılan, yok sayılmaya çalıģılan Ġslâm, -ülkede her Ģeyin ona karģı, onu devre dıģı bırakmak için yapıldığı- gizli öznesiydi ülkemizin. Ama Erbakan'dan sonra, bu gizli özne, açıkça su yüzüne çıkmıģ, hem bizatihî Ġslâm'ın kendisi, hem de "Müslümanlar", Türkiye'nin açık, aktif öznesi konumuna yükselmiģti. Ancak Erbakan'ın siyasî öncülüğünden ve önaçıcılığından sonradır ki, Türkiye'de Ġslâmî entelektüel, kültürel ve sosyal aktörler vücut bulmaya, daha doğrusu topluma mal olmaya baģlamıģtır. Elbette ki, özellikle Necip Fazıl ve Sezai Karakoç'larla baģlayan Ġslâmî entelektüel söylem, Erbakan'ın siyasî hareketinin söylemini derinden etkilemiģ ve beslemiģti. Ama Ġslâmî söylemlerin kitleselleģmesi, Ġslâmî bir bilincin oluģması, Ġslâm'ın belirgin, aktif bir özne konumuna yükselebilmesi, bizatihî Erbakan'ın öncü, yılmaz ve sarsılmaz mücadelelerinden sonra gerçeğe dönüģebilmiģtir. Erbakan'ın baģbakanlığı da bugün nedense göz ardı edilen büyük iģlere öncülük edilen bir tecrübe olmuģtu: Erbakan, 1908 yılından itibaren ilk defa Anadolu insanının bütün iç ve dıģ baskılara, engellemelere rağmen bu ülkeyi nasıl muazzam bir Ģekilde yönetebileceğini göstermiģti. Ayrıca da bu ülkenin gerçek gücünün nerede yattığını da geliģtirdiği büyük küresel projelerle ispat etmiģti: Örneğin Erbakan'ın geliģtirdiği ve ancak birinci ayağını açıklamasına "imkân bulabildiği" D-8 Projesi, Cumhuriyet tarihinin hem en büyük projesidir; hem de hâkim kapitalist dünya sisteminin "alternatif"inin neden yalnızca Müslümanlar tarafından geliģtirilebileceğinin en önemli göstergesidir: Bugün hükümetin ekonomide, dıģ politikada ve hatta iç politikada uygulamaya çalıģtığı, Türkiye'yi bölgenin ve dünyanın merkez ülkesi hâline getirecek projelerin hepsi Erbakan tarafından ya dillendirilmiģ ya da fiilen hayata geçirilmeye çalıģılmıģtı. Erbakan'ın "Ġslâm NATO'su"ndan, "Ġslâm Dinarı"ndan, "Ġslâm BM'si"nden daha 1970'li yıllarda sözetmeye baģladığını unutmayalım; adına ne dersek diyelim; bu projeler önümüzdeki 10-15 yıl içinde gerçeğe dönüģecektir. 6

Eğer Erbakan, -o vakitler bütün sağcıların eleģtirdikleri- Ecevit'in CHP'siyle ittifak yapıp da, "buzları eritmeseydi", Türkiye'de Ġslâm, kolay kolay kitleselleģen bir siyasî, entelektüel ve sosyal özne konumuna yükselemeyecekti çok uzunca bir süre. 28 ġubat 2011, YeniĢafak Eğer Erbakan, gençlikle özellikle ilgilenmeseydi, bugün Ġslâmî duyarlıkları geliģkin üçüncü, hatta dördüncü kuģak bir gençlik hareketi var olamayacaktı. Dolayısıyla bugün Türkiye'nin siyasetine ve geleceğine yön veren Abdullah Gül'den Tayyip Erdoğan'a ve Bülent Arınç'a kadar kilit isimler, Türkiye'nin önünü açacak bir konuma gelemeyeceklerdi. Belki de en önemlisi de, Eğer Erbakan'ın öncü, yılmaz ve sarsılmaz mücadelesi, mücahedesi ve çabası olmasaydı, Türkiye'deki radikal BatılılaĢma hareketinden ötürü siyasette, entelektüel hayatta, kültürel hayatta ve sosyal hayatta önü tıkanan bu ülkenin kimsesiz çocukları, bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olabilecek konuma gelemeyeceklerdi kolay kolay. Özetle... Erbakan, hem insanî sermaye bakımından, hem entelektüel sermaye bakımından, hem de sosyal ve siyasî sermaye bakımından Türkiye'nin dip dalgasını harekete geçirmiģ, bu dalganın dalga dalga büyümesine imkân tanıyacak küresel projeler geliģtirmiģ öncü bir liderdi: O yüzden küresel sistemin lordlarının baskısıyla siyasî hayatı bitirilmiģti son 14 yıldan bu yana. Ama onun açtığı yol, Türkiye'nin önünü açacak büyük, esaslı ve köklü bir yolculuğa çıkmamızı mümkün kılacak bütün koridorları sonuna kadar açmıģtır önümüze... Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baģsağlığı diliyorum. 7

Büyük siyasi öykünün önemli ismi Ali Bayramoğlu 28 ġubat'ta onun asli hedefi olmuģ bir siyasetçinin ölümü üzerine yazma durumunda kalmak acı bir tesadüf... Soğuk savaģtan Berlin Duvarı'nın yıkılmasına tam tekmil bir çağın, büyük bir siyasi öykünün önemli isimlerindendi Erbakan. 1990'larda ülkenin gidiģatını etkileyecek güce ulaģtı. BaĢında olduğu Refah Partisi 1994-1995'te önce yerel yönetim seçimlerinden, ardından genel seçimlerden birinci parti olarak çıkmıģ, seçkinlerin ve sistemin toplumun "çevresi", "dıģı" olarak tabir ettikleri bir kesimin, Ġslami kesimin siyasi temsilcisi, o kesimi arkasına alarak merkezin içine akmaya baģlamıģ, yönetimine talip olmuģtu. Bu süreç Türkiye'nin demokrasi tarihinde de önemli eģiklerden, sınavlardan birisini oluģturacaktı. Erbakan'la bu dönemde gazeteci olarak pek çok kez karģılaģtım, pek çok kez "yazılmamak kaydıyla" yaptığı sohbeti dinledim. Ġslami çevrelerde tek önder olarak değerlendirilmesinin derinliği ve anlamına da yakından tanıklık ettim. Bugün onun ardından siyaseten söylenecek ilk söz, Erbakan'ın büyük "mobilizatör", hitap ettiği topluluğu, toplumu tüm kaynaklarıyla seferber etme yetisine sahip bir karizmatik lider olduğudur. Ama Ģunu eklemenden de yapamayız: Erbakan aynı zamanda bir soğuk savaģ siyasetçisiydi. "Açık ilke kavgasını tercih etmek, bu kavgayı vermek" yerine, "kriz politikaları, gerginlik hamleleri, bunlar üzerinden alan geniģletme politikalarını" tercih ederdi. Bu, onun gücü kadar, zayıf noktası da olmuģtur. Temsil ettiği kitlenin, onun da katkılarıyla ve yol açmasıyla yaģadığı hareketlilik ve dönüģüm, yeni sosyolojik zemin oluģturmuģ, yeni aktörler, yeni talepler, çoğulculaģma sonunda Erbakan devrine son vermiģtir. "Katkıları ve yol açması" vurguları sanıldığından önemlidir... Nasıl? ġöyle anlatmak belki en uygunu: 1990'ların baģında 40 yaģlarında taze bir yazardım. Refah Partisi'nin Türkiye'yi ĢaĢkına çevirdiği, bu ĢaĢkınlık içinde Türkiye'nin toplumsal olanı hissetmeye, toplumsal ile siyasal arasındaki iliģkiyi fark etmeye baģladığı, yeniyi, değiģimi tartıģmaya soyunduğu günlerdi... Benim kuģağım ve meģrebim bazı gazeteci ve akademisyenler, bu dönemde, toplumsal aktör ve hareketleri içinden anlamaya çalıģan, demokratlığı çok-kültürlülük ya da kimlikler çokluluğu, çoğulculuğu içinde tanımlayan, kültürel olanı merkeze alan, sağ ve sol düģüncenin ortak paydası yalıtılmıģ birey anlayıģına mesafeli duran ve insanın yeniden tanımlanmasını talep eden, ütopya fikrini reddederek yarının belirsizliğini mihenk taģı yapan bir anlayıģın önünü açıyor ya da peģinde koģuyorlardı... Erbakan ve temsil ettiği hareket, içinden geldiği kesim, topluma dokunmanın bizzat kendisini oluģturuyordu bizim için... 8

Dönem hem "çevre muhafazakarlığı" dalgasının sosyolojik görünürlüğüne, hem iktidara gelmesine, hem bu dalgaya karģı toplumun merkezinin ve askerin (ülkede yeni otoriteleģme çığırına yol açan) sert tepkisine tanıklık yapıyordu... 28 ġubat 2011, YeniĢafak Bu koģullarda önce askeri olana, askerileģmeye ve askeri müdahaleye yüksek sesle itiraz etmiģ ve elden geldiğince sert fikri bir mücadeleye giriģmiģtik. Bunun yanında toplumun, basının merkezinden yayılan zihniyet merkezli kötü kokular tarafından kuģatılmıģ, bunlarla kavga vermeye soyunmuģtuk. Derdimiz sadece siyasetin varlığı ve meģruiyeti değildi, dindar kesimin varlığı ve meģruiyetini savunuyor, din-toplum temasını önemsiyor, ezber bozuyorduk. Ancak en önemlisi, (bunu belki sadece kendi adıma söylemem daha doğru olur) Ġslami bagajı olan bir siyasi partinin iktidar deneyimi yaģaması gerektiğini, bunun hem ülkedeki siyasi blokajı kıracağını, hem dini duyarlılığı yüksek talepleri siyaset içine akıtarak Ģiddet fikrinden uzaklaģtıracağını hem de Ġslami hareketi etkileyip değiģtireceğini söylüyordum. Bunlar bir bakıma yaģandı ve gerçek oldu... Ancak bizimkisi iddia ve öngörüydü... Erbakan'ınki ise bunları üreten bir politikaydı. Ne kadar kaotik ve çatıģmacı olursa olsun, onun politikaları dindar kesimin demokrasi, hak, özgürlük gibi değerleri kendi bohçasına katmasına, laik kesimin ise dindar korkusunu yenmesine imkan vermiģtir... Allah rahmet eylesin... 9

28 ġubat'ın ölümü ve Erbakan Abdulkadir Selvi 28 ġubat'ı yazmak üzere oturdum bilgisayarın baģına. Yazımı bir an önce bitirip, BaĢbakan Erdoğan'ın Almanya gezisine yetiģmek durumundayım. "28 ġubat Erbakan'sız yazılamazdı. Yazılsa da eksik kalırdı" diye düģünürken geldi Erbakan'ın vefat haberi. Önceki gün BaĢbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'le 28 ġubat'tan baģlayarak darbelerin bir bilançosunu çıkardık. Erbakan da bir 28 ġubat mağduruydu. Sohbetimizin merkezinde Erbakan yoktu ancak 28 ġubat vardı. Siyasetin tecrübeli bir ismi olduğu için Cemil Bey'den değerlendirmeler aktarmak istiyorum. O satırları yansıtırken, 28 ġubat'ın ünlü isimlerinin bugün nerede ve ne yaptığına ıģık tutmak istiyorum. "12 Eylül'de idamla yargılananlar daha sonra milletvekili oldu, bakanlık, baģbakanlık yaptılar" dedi Cemil Çiçek. "12 Eylül'ün devirdiği Demirel CumhurbaĢkanı oldu" diye ilave ettik. Ama darbenin lideri Kenan Evren yargılanmayı bekliyor. Söz 28 ġubat'a geldi. "28 ġubat kara bir tarihtir. Demokrasi açısından ayıplı bir gündür" dedi Cemil Bey ardından da ekledi: "Ama millet cevabını vermiģtir." Geriye dönüp baktığımızda, demokrasi değil sanki darbeler geçidi gibi bir tarihimiz var. Ve bugün de demokrasi adına bir kara leke olan 28 ġubat'ın yıldönümü. Cemil Çiçek, "28 ġubat tek baģına TSK mensuplarının yaptığı bir iģ değil. Buna merdiven dayayan, çanak tutan siyasiler de olmuģtur" deyince, bugünlere ıģık tutma amacıyla "Bugün için de aynı Ģeyi yapanlar var mı?" diye sorduk. "Bugün de yapmak isteyenler vardır" dedi Cemil Bey. "28 Nisan'da biz açıklama yapana kadar, kimler hangi yayınları yaptı, ne söyledi bir bakın" diye adres gösterdi. 28 ġubat ya da 27 Nisan yani darbeler ne kadar çirkinse 28 Nisan günü muhtıraya verilen yanıt da bir o kadar değerli. Bir kırılma noktası. 28 ġubat'ta rejime müdahale var ama ne yazık ki bir gün sonra ona verilen yanıt yok. 27 Mayıs'ımız var ama bir 28 Mayıs'ımız ya da 13 Eylül'ümüz yok. Bugün 28 ġubat'ın yıldönümünden bakınca 28 Nisan'ın önemi daha iyi anlaģılıyor. Sivil iradeyi temsil eden AK Parti iktidarı 28 Nisan günü o cevabı verebildiği için bugün darbelerin hesabını sorabiliyor, darbecileri yargılayabiliyoruz. Bunları bir kenara bırakıp, 28 ġubat'ın mimarları bugün ne yapıyor diye bir çetele çıkardım. 28 ġubat'ta Batı ÇalıĢma Grubu'nu kuran Orgeneral Çetin Doğan, araya ikinci bir darbe planını sıkıģtırdığı iddiasıyla, "Balyoz Darbe Planı" sanığı olarak Silivri Cezaevi'nde. Genelkurmay BaĢkanı Orgeneral Ġsmail Hakkı Karadayı'nın yakasına yapıģacak 10

kadar güçlü bir isim olan Çevik Bir, cumhurbaģkanlığa koģarken, bir anda kendini mütekaid paģa olarak buldu. Ceyda Eren'in CNR Fuarcılığı'nda görev yaptıktan sonra, Ġsrailli silah Ģirketleri adına Türkiye'den uçağa doldurduğu üst düzey yöneticileri bu ülkeye taģıdı. Ancak 28 ġubat'tan 28 ġubat'a hatırlanır oldu. Dönemin Genelkurmay BaĢkanı Ġsmail Hakkı Karadayı'yı Encümen-i DaniĢ toplantıları ve seks Ģantajına konu olan Büyük Kulüp'teki seçimler de olmasa hatırlayanımız olmayacaktı. Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak, 28 ġubat sürecinde rütbesinin ötesinde ön plana çıkan isimlerdendi. Dönemin baģbakanına posta koyan açıklamaları, Fatih Çekirge baģta olmak üzere medyaya sarı zarf içinde sipariģ ettiği haberleriyle gündemdeydi. Orgeneral olamadan kendisini emekliler safında buldu. Bir süre oturduğu sitenin imar sorununun çözümü için uğraģtı. Ġmarla ilgili pürüzleri giderip ruhsatı koparınca, çevresine, "Bu Emin ÇölaĢan bizi yanlıģ yere Melih Gökçek aleyhinde doldurmuģ. Melih Gökçek meğer adam gibi adammıģ" dediği rivayet edildi. 28 ġubat'ın yasalarını, "Siyasi hayatıma da mal olsa çıkaracağım" diyen Mesut Yılmaz siyasi hayatının tek öngörüsünde haklı çıktı. 28 ġubat'ın baģbakanı olmak siyasi hayatına maloldu. Bir de madalyonun diğer yüzü var. Ġki ismi hatırlatmakla yetineceğim. Herkes listesini buna göre tutsun. 28 ġubat'ın devirdiği hükümetin Bakanı olan Abdullah Gül, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin CumhurbaĢkanı. BaĢbakanlık koltuğunda ise 28 ġubat'ın bir Ģiir okudu diye Ġstanbul BüyükĢehir Belediye BaĢkanlığı koltuğundan alıp Pınarhisar Cezaevi'ne koyduğu Recep Tayyip Erdoğan oturuyor. Erbakan vefat etti, her nefis ölümü tadacaktır hükmüne ram oldu. Hazreti Mevlana'nın dediği gibi, "ġeb-i Arus"a yani sevgiliyle buluģmaya gitti. Mekanı cennet olsun. Ama geriye dönüp baktığımızda asıl ölen kimdi acaba? Bin yıl devam edeceği söylenen ancak tüm sonuçlarıyla iflas eden 28 ġubat sizce yaģıyor mu? 28 ġubat 2011, YeniĢafak BaĢbakanların faksına cevap verecek kadar kudretli bir albaydı Hüsnü Dağ. 28 ġubat sürecinde Genelkurmay Basın ve Halklar ĠliĢkiler'den sorumluydu. General olmayı beklerken albaylıktan emekliye sevk edildi. YaĢadığı Ģoka tanık olanlar, ancak psikolojik destekle ayakta durulur yorumunu yaptılar. 12 Eylül'ün yasaklısı olarak seçilmiģ, demokrasinin simgesi olarak Çankaya'ya çıkmıģtı Süleyman Demirel. 28 ġubat sürecinde askerin yanında yer aldığı demokrasi dersinde sınıfta kaldı. Milyonları peģinden sürüklerdi, Ģimdi milletin içine çıkamayacak hale geldi. 11

Erbakan: Siyaseti yeniden biçimlendiren bir siyasi kiģilik KüĢat Bumin Yazının baģlığını tamamlayarak ilerleyelim: Erbakan, Türkiye siyasetinin yeniden biçimlenmesini sağlayan bir "öncü" idi.. "Siyasetin nasıl, ne yönde biçimlenmesinin öncüsüdür?" derseniz, bu soruya en kısa cevabım da Ģöyledir. "Siyaset"in doğruya yakın bir biçimde anlaģılması ve yaģanmasının yolunu açan bir "öncü". Erbakan, bu anlamda, Türkiye'de CHP'den doğmuģ-türemiģ siyasi partiler-hareketler kümesi dıģında kalan bir "siyasi söylem" oluģturabilmiģ az sayıdaki siyasetçiden birisiydi. Türkiye'nin yeni yeni tanıģmaya baģladığı gerçek anlamda "siyaset"i, yani içinde "çoğulluğu" barındıran (barındırmak zorunda olan) siyaseti (bu konuda "bencil" davranmıģ olsa da) toplumla tanıģtıran Erbakan'dır diyebiliriz. Haksız mıyım? Ülkedeki hangi siyasi hareket CHP'den sonra iktidarı devralan DP, Adalet Partisi, Doğruyol Partisi ve hatta ANAP gibi sağ partilere sirayet eden ve gerçek anlamda siyaseti bloke eden fikriyatın dıģında bir Ģeyler söylemeye ve yapmaya yönelmiģtir? Erbakan, beğenirsiniz-beğenmezsiniz o baģka bir konu- her zaman "farklı siyaset"in en önde gelen siyasi figürlerinden birisi olmuģtur. Hayatının son döneminde elinde tutabildiği siyasi parti bugün son derece az sayıda seçmenin tercihine mazhar olması Erbakan'ın bu "öncü" rolünün etkisi konusunda bizi yanıltmasın. Çünkü Saadet Partisi bugün baraj çizgisinin çok altında bir yerlerde seyretse de, Erbakan'ın çok genç yaģlarında yanına çağırdığı kurmayların birisi bugün Çankaya'da, bir diğeri ise hükümetin baģındadır. Erbakan'ın 1970'de kurduğu Milli Nizam Partisi olmasa idi, AK Parti gibi bir siyasi partinin bugünleri görebilmesi muhakkak ki -hiç değilsegecikecekti. Erbakan'ın ülke siyasetini yeniden biçimlendirdiğini söyledik. Peki bu yeniden biçimlendirme, nasıl, toplumun hangi kesimlerinin siyasete davet edilmesiyle mümkün oldu? Cevabını biliyorsunuz bu sorunun. Tabii ki sağ partilerin o zamana kadar tamamen "araçsal" bir gözle baktıkları ülkenin dindar Müslüman seçmenlerinin devreye sokulmasıyla. Bu kesim Demokrat Parti'den baģlayarak iktidara bir biçimde ortak olmuģ diğer sağ partiler tarafından da gözetiliyordu tabii ki. Ancak söylediğim gibi asıl olarak bir "oy deposu" olarak, "araçsal" olarak. Çok kısa ömürlü olan Milli Nizam, arkasından Milli Selamet, Refah Partisi, Fazilet Partisi derken karģımızda AK Parti'yi görmedik mi? Tabii ki birbirinden sırasında az sırasında çok farklılıklar barındıran biçimde. Erbakan'ın kurucusu olduğu bu farklı çizgi sırasında bize bayağı "utopyacı" görünse de "ciddi" meseleler söz konusu olduğunda bayağı "gerçekçi" idi. "Millilik", "devletçilik", "kalkınmacılık" gibi konulardan söz ediyorum. Bu çizgi sırasında çok da "çıkarcı-oportünist" yönler de sergiliyordu. MSP'nin 70'li yıllarda "Milliyetçi Cephe" hükümetlerinin içinde (koģa koģa) yer alması mesela... Hadi diğerlerini anladık ama MHP gibi kendisinin temsil ettiği yeni "siyasi damar"a en ufak bir yakınlığı olmayan MHP ile aynı hükümette yer alabilmek nasıl açıklanır? 1991'de Refah Partisi'nin yine MHP ile "seçim ittifakı" yapmasını da hatırlayın... 28 ġubat hükümetindeki beraberliği de buna ekleyin... Bütün bu tabii oymayan birliktelikler - herhalde- Erbakan'ın iktidarda kısa bir süre için bile yer almalarının ülkede büyük yeniliklerin kapısının açılabileceğine inancından kaynaklanıyordu. "Ütopyacı" demem biraz da bundan. 12

Erbakan'ı hatırlamaya yarın da devam ederiz. Kendisine rahmet, yakınlarına baģsağlığı dilerim. 28 ġubat 2011, YeniĢafak 13

Dindar, vizyoner ve sivil lider Necmettin Erbakan Bilal Sambur Saadet Partisi Genel BaĢkanı ve Milli GörüĢ Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan seksen beģ yaģında Hakk'a yürüdü. Erbakan, arkasında bir parti genel baģkanı olmanın ötesinde ulusal ve uluslararası ölçekte etkiler bırakmıģ bir hikaye bırakarak ömrünü tamamladı. Erbakan'ın hikayesi sadece kiģisel bir hikaye değildir. O, kendi hikayesine sayısız insanın hikayesini katmıģ özgün, sürekli ve ilkeli bir siyasi miras bırakarak hepimize veda etti. Erbakan'ın hikayesi, aslında Türkiye'nin, Ġslam dünyasının ve insanlığın hikayesidir, çünkü Erbakan kendi hikayesini Türkiye, Ġslam dünyası ve insanlık temelinde yaģayan önemli bir Ģahsiyettir. Erbakan, hayatı boyunca birçok insan gibi yanlıģ anlaģılan ve kendisine haksızlıklar yapılan bir liderdi. Muhalifleri, Erbakan'ı topluma yanlıģ sunmak için olağanüstü çaba sarfettiler. Toplumda Erbakan'ı gayri ciddi, sadece kendisine gülünüp ve eğlenilen, mizah konusu yapılan bir siyasi figüre indirgemek için sayısız yayın yapıldı. Bütün bu yüzeysel sunumların ötesinde Erbakan ulusal ve uluslar arası düzeyde görüģleri ve vizyonu olan önemli bir siyasi aktördü. Erbakan, bütün siyasi hayatı boyunca hep önemli bir aktör oldu, asla basit bir figüran olmadı. Ġddiaları ve tezleri olan özgün bir siyasi lider olarak Erbakan, hep ezberleri bozdu. Statükonun standart lider tipinin aksine Erbakan, söylem ve politikalarıyla Türkiye'nin, Ġslam âleminin ve insanlık durumunun tartıģılmasını sağladı, dikkatleri ulusal ve küresel sorunlara çekme konusunda baģarılı oldu. ERBAKAN'IN FARKLILIĞI Pozitivizmin resmi felsefe olarak zihinlere enjekte edildiği, dinin ve dindarların küçümsendiği yakın tarihimizde Erbakan, makbul vatandaģ tipinin aksine çok farklı bir portre olarak karģımıza çıktı. Varlıklı bir aileye mensup olan, Almanya'da eğitim gören, parlak bir akademik kariyere sahip olan ve Türkiye'nin en seçkin üniversitelerinden birinde öğretim üyeliği yapan Erbakan, dindar bir hayat tarzına sahipti. Pozitivist zihniyetle malul bir dünyanın ürünü olan birçok kiģi, dindarlık ve bu kadar seçkin özelliğin bir kiģide toplanmasını yadırgadılar. Erbakan'ın bilimsel ve siyasi birikiminden çok, onun yaģam tarzını küçümsediler. Modern bir profesörün hiçbir Ģekilde dindar olamayacağı yanılgısıyla hareket ettiler. Erbakan, dindar bir akademisyen ve siyasetçi portresiyle hep farklı oldu. Dindarlık, bilimsellik ve batılı eğitimin bir insanda bir araya gelebileceğinin mücessem örneği oldu. Erbakan'ın hayatı hep zor zamanlardan oluģtu. TOBB BaĢkanlığı'na meģru bir Ģekilde seçilmesine rağmen cebir ve hile ile baģkanlık hakkı gasp edildi. Bu olay, her Ģeyin sonu değil, bilakis baģlangıcı oldu. Erbakan bir grup arkadaģıyla Milli Nizam Partisi'ni kurdu, ancak bu parti kısa bir süre sonra kapatıldı. Erbakan'ın kurduğu siyasi partiler olan MSP, RP ve FP sırasıyla kapatıldı. Ancak bütün bu kapatma ve müdahalelere rağmen Erbakan, mücadelesinden yılmadı. Kararlı bir Ģekilde mücadele etmenin yeni yollarını aradı. Erbakan'ın kararlı ve mücadeleci siyasi hayatı ülkemize büyük katkılar sağladı. Turgut Özal, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan baģta olmak üzere yakın tarihimizin kilit politik Ģahsiyetleri, Erbakan'ın siyasi vizyonundan etkilendiler ve yararlandılar. Erbakan, siyasi parti genel baģkanı olmanın ötesinde siyasi bir ekol yaratmayı baģaran çok ender bir kiģilikle karģımıza çıkmaktadır. 28 ġubat SERECĠNDE ERBAKAN 14

Erbakan'ın ve ülkemizin hikayesinde 28 ġubat Süreci denilen karanlık bir sayfa çok önemli bir yer tutmaktadır. Demokratik bir Ģekilde iģbaģına gelmiģ hükümete karģı statükonun güçleri, kirli ve karanlık bir Ģekilde ittifak ettiler. Akla hayale gelmeyen oyunlar, baskılar ve kampanyalar sonucunda hükümet istifa etmek zorunda kaldı. 28 ġubat karanlık sürecinden toplum olarak çok Ģey öğrendik. Bugün demokrasi üzerine titriyorsak, toplumun ezici çoğunluğu cuntacıların kirli oyun, tezgah ve kampanyalarına yüz vermiyorsa, bugün cuntacılık en itibarsız ve yüz kızartıcı faaliyet haline geldiyse bunda 28 ġubat Süreci'nden öğrendiklerimizin büyük payı vardır. Erbakan, 28 ġubat müdahalesi karģısında soğukkanlılığını korudu ve toplumun da soğukkanlı bir Ģekilde bu süreci atlatmasına büyük katkı sağladı. Elli yıllık siyasi mücadelesi boyunca Erbakan, hiçbir Ģekilde Ģiddeti bir mücadele aracı olarak tasvip etmedi. Erbakan, siyasi mücadele için Ģiddetin gereksiz olduğunu, barıģçıl ve demokratik yolların hep kullanılması gerektiğini kendi pratiğiyle ortaya koydu. ġiddet ile Ġslam'ın özdeģleģtirildiği günümüzde Erbakan, Ġslam ve Ģiddetin bir araya gelemeyeceğinin mesajını verdi. VĠZYONER VE ÇALIġKAN LĠDER 'Ağır Sanayi Hamlesi', 'Adil Düzen' ve 'Mili GörüĢ' gibi söylemler Erbakan'ın değiģik zamanlardaki siyasi vizyonunu yansıtan ifadelerdir. Söylem ve politikaları birçok tartıģmaya konu olmasına rağmen Erbakan'ın siyasi vizyonunda hep 'yeni' olana vurgu yapıldı. Erbakan, ülkenin sadece mutlu azınlık için değil, bütün Türkiye toplumu için yaģanılır hale gelmesini istiyordu. Mutlu azınlığa çok ciddi eleģti-riler yöneltiyordu. Erbakan, Ġslam dünyasının silkinmesini ve kendisine gelmesini istiyordu. Ġslam dünyasının mevcut durumuna çok Ģiddetli eleģtiriler yöneltiyordu. Özellikle mevcut dünya sisteminin yetersizliğini ve haksızlığını savunuyor, güç yerine hakkı esas alan daha insani bir dünya özlemini ifade ediyordu. Erbakan, siyasi söyleminin merkezine Türkiye'nin, Ġslam dünyasının ve dünyanın statükosunu bir eleģtirisini oturtuyor ve alternatif projeler öneriyordu. D-8 Projesi, Erbakan için daha insani bir dünyanın kurulması için atılan küresel bir adımdı. Erbakan, insanlığın sorunlarını kendisine dert edinen, açlık, esaret ve sömürü felaketlerinin üstesinden nasıl gelineceği konusunda düģünceleri ve projeleri olan vizyoner bir politikacıydı. HĠKAYE DEVAM ETMELĠ Erbakan, bireyin refah ve mutluluğunun esas olduğunu hep vurgulardı. Bireyin önemine yapılan vurgu, doğal olarak kendisiyle beraber bir devlet eleģtirisini de getirmiģtir. 'Efendi devlet' değil 'garson devlet' söylemi, Erbakan'ın politik söyleminde önemli bir unsurdu. Devletin bireye hükmeden değil, bireye ve topluma hizmet etmesi gereken bir yapı olması gerektiği fikri, dindar kesimlerin demokrasi ve sivilleģmenin öneminin farkına varmalarına çok ciddi katkıları olmuģtur. Erbakan, arkasında büyük bir hikaye bıraktı. Ancak Erbakan, aramızdan ayrılmıģ olmasına rağmen arkasında sonlanmayan devam eden bir hikaye bıraktı. Erbakan'ın genel baģkanlığını yaptığı Saadet Partisi ve Milli GörüĢ fikrini benimseyen kitleler, bu hikayenin devam edeceğini göstermektedir. * Doç. Dr.; LDT Din ve Hürriyet Araştırmaları Merkezi Direktörü 28 ġubat 2011, YeniĢafak (Yorum sayfası) 15

AK Parti, Erbakan'a çok Ģey borçludur Ali Saydam Bir devrin önemli simgelerinden biriydi. Necmettin Erbakan'la beraber Türk siyaset hayatında anlayıģ ve uygulama olarak sahnelerden birinin daha perdesi indi. Allah'ın iģine bakın ki vefatı, onun baģrolü oynadığı etkili siyaset oyununun kırılma noktalarından birinin, belki de bugünleri hazırlamıģ olması nedeniyle en önemlisinin, 28 ġubat'ın bir gün öncesine denk geldi. Erbakan'ı ve 28 ġubat'ı bugün doğru dürüst kavramamıģ olanlar bile ileride mutlaka öğrenmek zorunda kalacaklar. - - - Milli Güvenlik Konseyi'nin (MGK) 28 ġubat kararlarını özetle hatırlayalım: Laiklik için yasaların uygulanması istendi. Tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalıydı. Tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düģmanıymıģ gibi gösteren medya kontrol altına alınmalıydı. Kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalıydı... - - - 1997'deki bu müdahale, Silahlı Kuvvetler'in belki de son 'post modern' diye de anılan darbesiydi. 1995 seçimlerinden birinci parti olarak çıkmıģ olan Refah Partisi, DYP ile koalisyon yapmıģtı. Erbakan BaĢbakandı, Tansu Çiller de BaĢbakan Yardımcısı. Erbakan önce imzalamak istemediği MGK kararlarını 13 Mart'ta imzalamak durumunda kaldı (kendisine göre bir ön yazı imzalamıģtı). Biraz da aralarındaki dönüģümlü BaĢbakanlık anlaģmasına uyma gerekçesiyle 18 Haziran'da BaĢbakanlıktan istifa etti. Zamanın CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel ise hükümeti kurma görevini Tansu Hanım yerine ANAP BaĢkanı Mesut Yılmaz'a verdi. Bu olayı ve 2002'de AK Parti'nin iktidara gelmesiyle Türkiye'de yeni bir dönemin baģlaması arasında geçen beģ yılı çok doğru 'okumak' lazım. - - - Erbakan, kendisini hırpalayan ve siyaseten gerilemesine neden olan pek çok adımı atarken aslında bünyesinden çıkacak ve hatalardan öğrenerek ülkenin geleceğini sahiplenecek, kamuoyu ve kamu vicdanında kahir çoğunluğun desteğini alacak AK Parti'nin yolunu açıyordu. Erbakan bir ölçüde Recep Tayyip Erdoğan'ın yürüyeceği yolları sağlamlaģtırmıģ, hatalarıyla yeni BaĢbakan'ın önünü aydınlatmıģ, askerle girdiği son çatıģmayla tarihimize 28 ġubat olarak geçen müdahaleye karģı mücadeleyi bayrak yaparak, üzerinde demokrasi söylemiyle yeģerecek tek parti iktidarının toprağını mümbit bir hale getirmek için gereken tüm çabayı göstermiģti. Siyaset, iletiģim gibi uygulamalı bir bilim alanıdır. AK Parti, fıtratını borçlu olduğu Erbakan'dan baģta hataları olmak üzere çok Ģey öğrenmiģtir. Arkasından ne kadar dua etseler azdır. - - - Peki, Erbakan'la birlikte siyaset sahnesinde inmekte olan perde hangisidir? Türkiye Cumhuriyeti'ne bakacak olursak siyasette gördüğümüz kırılma noktalarını Ģöyle sıralayabiliriz: 1. Gazi Mustafa Kemal'in 'Anadolu Ġhtilali' ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması, 2. Ġsmet PaĢa ve Milli ġef dönemi, 3. 1950 Demokrat Parti iktidarı, 4. 1983 Anavatan iktidarı, 5. 2002 AK Parti iktidarı... Bu kırılmalara paralel olarak bir de iģi basitleģtirip Toffler çiftinin Üç Dalga'sını tahlile dahil etmeye çalıģalım: Tarım Toplumu - Sanayi Toplumu - Bilgi Toplumu... Birbiri peģi sıra gelen fakat üçüne birden (Türkiye'de olduğu gibi) sık sık rastlanan üç üretim biçimi odaklı toplum yapısı... ĠĢte Necmettin Erbakan Hoca üçüncü kırılma 16

döneminin ve sanayi toplumunun liderlerindendi. Allah rahmet eylesin. 28 ġubat 2011, AkĢam 17

Bir örnek insan olarak Necmettin Erbakan Fehmi Koru Her insan bir hayat sürdürür, pek azımız o hayata bir anlam katarız; Prof. Necmettin Erbakan hayatına anlam katmıģ o küçücük azınlıktandı. Ömrünün tamamını bir gaye uğruna vakfetmiģti. Siyasi hayatının henüz baģlangıcındayken, 1969 seçimi öncesinde, Ġzmir'de çıkan 'Tekyol' dergisi adına kendisine yönelttiğim "Profesörlüğe kadar yükselmiģ bir bilimadamıyken Odalar Birliği'nde genel sekreter ve sonra baģkan oldunuz, Ģimdi ise milletvekili olmak istiyorsunuz; neden?" soruma verdiği cevap zihnimde hâlâ kazılı: "Benim tek bir amacım var, Türkiye'yi saygı duyulacak bir ülke haline getirmek..." Esas mesajı ise Ģuydu: "Bunu önce salt ilim yoluyla yapmak istedim; engel çıkardılar... Ben de iģadamlığına soyundum, yine engel çıkardılar... ĠĢ dünyasında etkin hale gelirsem belki durum değiģir düģüncesiyle Odalar Birliği'ne genel sekreter oldum, engel çıkardılar; baģkan seçildim, engeller büyüdü. Anladım ki, amacımı gerçekleģtirebilmem için tek yol, siyaset yapmak..." Milletvekili oldu, parti kurdu, partisini siyasete ağırlık koyar hale getirdi, baģbakan yardımcısı olarak koalisyonlara girdi, sonunda baģbakanlık görevini de üstlendi... Dün kaybettiğimiz Prof. Necmettin Erbakan'ın hayatının bütünü, yaklaģık 40 yıl önce bana verdiği o cevap akılda tutularak daha iyi anlaģılıyor. Ne yapmak istedi ve ne kadarını yapabildiyse, hepsini, kendisini çok aģan tek bir gaye uğruna benimsedi Necmettin Erbakan... Siyasi hayatta karģısına çıkmıģ en keskin muhalifleri bile onun bu yönünü teslim ederler. Etmezlerse, gerçeklere ters düģeceklerini bildikleri için... Türkiye, zor bir ülke. 'El bebek gül bebek' üzerine titrenecek nâdir özel insanlarını bile pek çok çilelere muhatap edebiliyor. Bir ceza mahkemesi reisinin oğluydu Necmettin Erbakan... Aile fertlerinin her biri çok iyi yetiģmiģ insanlardı; üçü kendi alanlarında isim yapmıģ birer profesör... ĠTÜ'de akranlarından her zaman birkaç adım ileride bir öğrencilik hayatı... Almanya'da takdirlerin ve dikkatlerin üzerinde toplanmasını getiren doktora... Çok genç yaģta elde edilen profesörlük unvanı... Önünde ceketini iliklemesi gereken kiģilerin siyasi yanlıģlıklarını nezaketle yüzlerine vurduğu için hakaretlerine tahammül etmek bile yeterince zor gelmiģ olmalı. Üstelik 12 Eylül (1980) askeri darbesinin sebebi olarak gösterilebildi Erbakan ve 28 ġubat (1997) müdahalesiyle baģbakanlıktan uzaklaģtıracak yolun yapı taģları onun için döģendi. Akıl alır gibi değil. Sadece "Siyaset böyle bir Ģey" deyip geçemeyeceğimiz ciddiyette bir durum söz konusu... Hayatının büyük bir bölümü boyunca Necmettin Erbakan'ın önüne sürekli engeller çıkartılmasını, aile bağlarıyla, eğitimiyle, yetiģme tarzıyla, hizmet anlayıģıyla açıklamak asla mümkün değildir. Açıklayıcı tek nokta var: Ġnancı... Hayatının bilinen her döneminde 'inançlı' ve 'inançları istikametinde yaģayan' bir insan olarak tanındı Necmettin Erbakan... Bu da onu bir kesimin gözünde 'sakıncalı' kılmak için yetti. Yakından tanıyanların vâkıf olduğu birçok özelliği yanında, bir de doğru bildiği yolda ısrarı, her karģılaģtığı engelde onu yıkmak için hedef büyütmesi ve hemen her hedefini sonunda elde etmesiyle hizmet aģkıyla dolu birkaç nesle örnek teģkil etti; bundan sonra da edecektir. 18

Allah rahmet eylesin. 28 ġubat 2011, Zaman 19

Erbakan: Sistem içi muhalif Akif Emre Erbakan'ı ilk gördüğüm günü çok iyi hatırlıyorum. Henüz lise örgencisi iken anonsları dikkatimi çekmiģti. Ġsmini evdeki Büyükdoğu koleksiyonlarından hatırlıyordum. Hocanın Odalar Birliği'nden zorla atılmasını ele alan kapaktaki Erbakan resimleri zihnimde yer etmiģ olmalı ki, ürkek adımlarla taģ sinemasındaki Milli GörüĢ konferansını dinlemeye gitmiģtim. Salon dolmamıģtı bile ama izleyicilerin profili dikkatimi çekmiģti. Sol görüģlü bildiğim lise hocalarından bazı tanıdığım simaların olmasına fazla anlam verememiģtim. Aklımda kalan ilk resim, son derece Ģık ve kibar görüntü içinde ama söze " esselamu aleyküm" diyerek baģlayan biri... Toplum karģısına Müslüman kimlikle çıkmaktan utanan kesim için bu tavrın psikolojik anlamı, etkisi daha sonra anlaģılacaktır. Aynı mekanı paylaģma anlamında bir arada bulunduğum çok nadir sahnelerden biri, belki de ilki, üniversite yıllarında gençlik sorunlarıyla ilgili bir toplantıda olmuģtu. Sokağın hareketlendiği o dönemde Tayyip Erdoğan da MSP gençlik kolları baģkanı olarak Hocanın yanında duruyordu. Üniversite ve yurtlarından gelen temsilcilerden oluģan en fazla 20-24 kiģilik toplantıda gençlerin olanca heyecan ve öfkelerini, eleģtirilerini dinlerken en küçük kızgınlık emaresi göstermeyiģi aklımda kalan bir diğer husus. Ve sonunda, sabırla gençlik temsilcilerini dinlemiģ ve gayet kibarca teģekkür ederek son derece kıvrak bir manevrayla kendi gündemine taģımıģtı toplantıyı. Erbakan'ın Türkiye Ġslamcılığına ne kattığı ile neler götürdüğü tartıģması bugünün konusu değil Ģüphesiz. Türkiye Ġslamcılığının anlaģılmasında en önemli kavģak noktalarından biri Erbakan'ın anlaģılması, yerli yerine oturtulması ile alakalıdır. Bu da yaptıklarının hakkını teslim etmek kadar nasıl yaptığının kritiğini de getirir. Erbakan çizgisi ile yüzleģmek hem Türkiye'nin kendisiyle hem de özelde Ġslamcıların kendileriyle yüzleģmeleri anlamına gelir. Benim zihnimde kalan Erbakan imajının hatırlattığı iki boyut var; onun Ģehirli yanı ile en radikalize tavırlar karģısında sistem içi kalmayı bilinçli olarak tercih ediģidir. ġehirli yanıyla, Anadolu'daki muhafazakar kitlelerin müslümanlıklarıyla özgüven duymalarını sağlayan bir alanın siyasetini yürütmüģtür. Odalar Birliği sürecinden itibaren ekonomik ve sosyal olarak bastırılmıģ kitleleri bir yandan iktisadi anlamda destekleyip cesaretlendiren bir strateji izlerken Ġslamcılığa da yeni bir söylem yüklemeye çalıģtı. Ġçerik tartıģması bir yana; önce ahlak diyen, Ġslam birliğine vurgu yaparak "lider ülke", " yeniden büyük Türkiye" gibi söylemleri yükselten ve geniģ Anadolu kitlesine özgüven veren bir tarihi derinlik aģılamaya çalıģtı. Daha önce de bir kaç kez vurguladım; Erbakan'ın en önemli iģlevi, 70'li yıllardan itibaren muhafazakar, Ġslami hassasiyeti olan kitleleri sağ siyasetin içinde erimekten kurtarmasıdır. Erbakan faktörü olmasaydı bu kitlenin Demirel siyasetinin içinde himayeye muhtaç temsili azınlık iģlevinden öte bir anlamı olmayacaktı. Bugün siyasal Ġslam denilen siyasal aktörden bahsediliyorsa bu durum Erbakan faktörü olmadan açıklanamaz. Erbakan Ġslamcılığının içeriğini, ideolojik temellerini tartıģmak ayrı bir yazı konusu. Genel çerçevesi ve ütopyaları bakımından Türkiye'de yeni bir ufuk geliģtirdiğini kimse inkar edemez. Ve bu ütopya soğuk savaģ koģullarında bile 20

Ġslam dünyasında hatırı sayılır bir yankı buldu. Diğer tarafta biraz öfke, biraz isyan havasında gençleri büyük bir nezaketle dinleyiģinin göstergesel karģılığı ise; sağ siyasetten bağımsızlaģan Ġslamcılığın radikalize edilmesini engelleyerek, bir bakıma onları sistem içi mücadele sınırları içinde tutmasıdır. 28 ġubat sürecinde, "bu tarihin akıģı içinde bir noktadır" sözü bu çerçevede anlamlıdır. Gelinen noktada Ġslami düģüncenin politik alanda ne kadar temsil edildiği sorusu da ayrıca önemsenmelidir; Ġslamcı siyasetin tekrar muhafazakarlaģmaya evrilmesinde bu çizginin rolü konusu meselenin odak noktasıdır ve bu konu Erbakan tartıģmasından çok bir çizgi sorunu olarak yeniden ele alınmayı beklemektedir. Erbakan'ın siyaset tarzı bir yana, yola çıkarken ortaya koyduğu sloganların içi doldurulmasa da bugün gelinen noktada yolun baģına dönüldüğü de söylenebilir. Eski kuģak sağcılık yerine sağcılaģmanın neoliberal versiyonunun teslim aldığı bir ortamda Erbakan çizgisi yeniden tahlil edilmeyi bekliyor. Kendine ve davasına bu denli "kesin inançlı" liderliği ile Ģunu teslim etmekte yarar var: Erbakan'ın Müslümanlığı pek çok kimseye fazla geldi. Cenazesine resmi tören istememesinin sembolik anlamı onun hayat çizgisinde sürdürdüğü muhalif tavrının ifadesi olarak okunmalıdır. Allah'tan rahmet diliyorum. 1 Mart 2011, YeniĢafak 21

Erbakan'ı, büyük öncüyü uğurlarken Ġbrahim Karagül Gözümüzü açtığımızda onu gördük. Onun zihin dünyasına tanık olduk. Çocukluğumuza Ģekil de verdi. Delikanlılık çağımızda büyük bir derdimiz, davamız olduğunu öğretti. Kendimizin, ülkemizin, tarihimizin ders notlarından farklı olduğunu, bugünümüzü ve geleceğimizi Ģekillendirdiğini, hiçbir zaman ondan kopamayacağımızı, kopmamamız gerektiğini öğretti. GeçmiĢi ve geleceği önümüze koydu. Bir bilinç devrimiydi bize önerdiği. Hararetle, büyük bir hasretle sarıldık. Etrafımızı saran duvarların ötesinde bize ait Ģeyler olduğunu gördük. Bizimle aynı dili konuģan, aynı kaygıyı paylaģan, aynı amaca yönelen milyonları farkettik. Bizi Anadolu'ya hapsedenlere karģı en büyük meydan okumayı yapan oydu. Yirminci yüzyılın baģında düģtüğümüz yerden dirilmemiz gerektiğini, bizimle birlikte Afrika'nın da, Asya'nın da dirileceğini salık veren oydu. Anadolu'yu çepeçevre kuģatan duvarların ötesinde zihin duvarlarımızı kırmamızı öğütleyen oydu. Malezya'dan, Endonezya'dan Atlantik kıyılarına kadar yüreklerin birlikte titremesini, ortak dili yeniden keģfetmemizi istiyordu. Tarih ve coğrafya önümüze serilmiģti. Renkler ve coģkular, acılar ve hüzünler ortaktı. KeĢfettik de... Farkettik ve öğrendik ki, aslında üzerimizde proje üstüne proje denense de çaresizler topluluğu değilmiģiz. GüçlüymüĢüz, çokmuģuz.. Ayağa kalktığımızda yer küre sarsılabiliyormuģ. Dünya yeniden ĢekillenebiliyormuĢ. Sınırsız kudret sahiplerine karģı savrulan, diz çökmek zorunda olanlar topluluğu değilmiģiz. Hepimizin alnında onun izleri var Ģimdi. KeĢmir'in cennet görüntülü coğrafyasından yağmur ormanlarına, Afrika'nın yalınayak insanlarından Asya'nın bozkırlarına kadar onun adı var Ģimdi. Tayland sınırında bir köy camiinden Cava'daki bir medreseye, Hindistan'dan Moritanya'ya kadar her yerde onun için hatimler indiriliyor, onun için dualar ediliyor, onun için gıyabi cenaze namazları kılınıyor, onun için göz yaģı dökülüyor. BaĢsağlığı mesajlarına, cenazeye katılmak için Ġstanbul'a gelenlere, gelmeye çalıģanlara bakın. Bakın ki, onun inģa ettiği Ģeyin ne olduğu ortaya serilsin. Bugün Türkiye'nin "büyük yürüyüģ"ünü baģlattığı mirasın bu olduğunun idrakiyle bakın. Onlarca yıl ilham kaynağı olduğu o iklimlerde kendisini örnek alanların artık aynı mirasa yatırım yapacak güce eriģtiğini görün. Endonezya'dan Fas'a uzanan geniģ kuģakta, bir çok konuda aynı dil kullanıyorsa, bunda o emeğin büyük payı olduğunu bilin. Büyük çöküģten sonra iktidar sipariģ edilenlerin bugün ardı ardına devrildiği, büyük çöküģe direnenlerin bütün bu kuģakta iktidara yürüdüğü bir dönemde bu gerçeği yeniden yorumlayın. Bugün Fatih Camii'nin çevresinde yüz binler olacak. Ġstanbul, bu toprakların yetiģtirdiği en büyük değerlerinden birini omuzlar üzerinde Merkez Efendi'ye uğurlayacak. Her büyük Ģok dalgasından sonra yeniden 22

diriliģin Ģekillendiği Anadolu büyük bir önderi yolcu edecek. Arkada bıraktığı milyonlar kaldığı yerden devam edecek. ĠĢte o milyonlar, "bin yıl devam edecek" denilen, bin yıllık bir birikime savaģ açanların zihinsel soykırım projelerini yerle bir edecek. Etti de. Hani nerde onlar? Nerde bu ülkenin insanlarını mahalle mahalle, sokak sokak birbirine düģman edenler? Milletin yarısını devlet düģmanı ilan edenler? Ġsrail aģırı sağı ve ABD'nin neoconları ile bu büyük ülkeye birilerine peģkeģ çekenler, onlara selam duranlar, yüz milyarlarca dolarını bir çırpıda hortumlayanlar nerde? O veda etti. Ama yürüyüģ devam ediyor. Bin yıllık mücadelenin öncüleri her zaman olacaktır. Merhum Necmettin Erbakan'a, büyük öncüye Allah'tan rahmet diliyoruz. Allah ondan razı olsun... 1 Mart 2011, YeniĢafak 23

Erbakan'da söz artık tarihçilerin Osman Özsoy Pazar günü vefat eden Türk siyasetinin duayen isimlerinden Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın cenazesi bugün toprağa verilecek. Haber kanalları canlı yayında iken dün bir gazeteci, Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan'a, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) yayınladığı taziye mesajını hatırlattıktan sonra, '28 ġubat süreci düģünüldüğünde bu mesajı nasıl değerlendiriyorsunuz?' diye sordu. Fatih Erbakan bu önemli soruya, 'O konulara girmek bugün doğru olmaz' Ģeklinde cevap verdi. "Erbakan vefat etmeseydi, AK Parti'ye karģı oluģturulacak ittifaklar konusunda bugün kendisi ile hastanede randevum vardı" iddiasında bulunan eski bakanlardan YaĢar Okuyan'ın, geçmiģ defterleri kurcalayarak Gül ve Erdoğan'la ilgili bazı eski gazete kupürlerini eline alıp dün CNN Türk ekranlarında sallaması ne kadar abes bir davranıģsa, Fatih Erbakan'ın, gazetecinin TSK ile ilgili sorusunu bu kadar dikkatli bir Ģekilde geçiģtirmesi ve siyasi yorumlara girmemesi de o kadar doğru bir davranıģtır. TSK açıklamasından sonra, "Meğer askerler gizliden gizliye Erbakan'ı takdir ediyorlarmıģ da, haberimiz yokmuģ" diye düģünen, ya da, "askerlerde Erbakan merakı birden neden depreģti" Ģeklinde bir sorgulama içine girenler de olacaktır. Fakat, Fatih Erbakan'ın da ifade ettiği gibi, cenaze henüz tabutta iken bu konulara girmek doğru olmaz. Nitekim 'Ġrtica ile Mücadele Eylem Planı' iddialarıyla ilgili yargılanan Albay Dursun Çiçek'in de aralarında bulunduğu 7 sanıklı davanın dünkü duruģmasında Albay Çiçek, vefat eden Saadet Partisi Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan'a Allah'tan rahmet, yakınlarına ve millete baģsağlığı diledikten sonra, ülkenin ne kadar değerli bir siyasetçiyi kaybettiğini söylemiģ. ġimdi biz bu taziyeden, farzımuhal Saadet Partisi iktidarda, partinin genel baģkanı Erbakan da baģbakan olarak görevde olsaydı, Dursun Çiçek'in baģında bulunduğu birimin, hükümeti makasa almak ve yıpratarak devirmek için, 'Ġrtica ile Mücadele Eylem Planı' gibi saçma sapan ve anti demokratik yollara asla tevvesül etmeyecekleri gibi bir anlam çıkarabilir miydik? Madem Merhum Erbakan bu kadar değerli bir insandı ve ülke için çok yararlıydı da, kurduğu 5 partiden 4'ünü, irtica gibi hayali bir suçlamanın odağı olduğu gerekçesiyle neden kapatma gereği duydunuz? Erbakan'ın ardından ettiğiniz olumlu laflar, aslında bugüne kadar öne sürdüğünüz iddialara gerçekte sizin de inanmadığınız anlamına gelmez mi? Erbakan'ın kurduğu partilerin baģına gelen kapatma davası örneğinde olduğu gibi, AK Parti'nin de kapatılmak istendiği ve siyaset dıģı odaklar tarafından vesayet gölgesi altına alınmak istendiği düģünülürse, bugün 'Ġrtica ile Mücadele Eylem Planı' adı altında meģru hükümeti devirmek iddiası ile hazırlık yaptığı iddia edilen odakların, gelecekte bugünkü iktidarın arkasından da piģmanlık sözleri sarf edebilecekleri gibi bir sonuç ortaya çıkmaz mı? Tüm olan bitenler, içeride birbirimizle uğraģırken, gerçekte ülkeye zaman kaybettirdiğimizi, bir yandan ülke insanı aç ve açık kalırken, öbür yandan devletimizin dünyada istenilen noktaya gelememesinde uğradığı iç enerji kaybının etkisinin büyük olduğunu göstermez mi? Artık kendi insanımızı ve halkımız tarafından benimsenen ülkemizin temel değerlerini birer tehdit olarak görmekten vazgeçmek 24

gerekiyor. Sadece kağıt üzerinde değil, algılarda da... Merhum Erbakan'ı toprağa verirken, bugüne kadar toplumsal gerilim oluģturmaya neden olan sanal tüm savaģ baltaları da bu vesile ile toprağa gömülse iyi olur. Netice-i kelam, merhum Erbakan, son nefesini verdiği andan itibaren artık tarihe intikal etmiģ bir Ģahsiyettir. Ġlerleyen zaman diliminde siyasi tarihçiler ve siyaset sosyolojisi üzerine çalıģan bilim insanları, elbette kendisini daha derinlikli olarak analiz edeceklerdir. Ruhu Ģad olsun... 1 Mart 2011, YeniĢafak 25

Erbakan Hoca'ya dair Abdullah Muradoğlu Herhalde yakın siyasi tarihimizde "Erbakan Hoca" kadar tartıģılan bir lider olmamıģtır. Erbakan Hoca geleneksel Ġslami liderlik kodlarına sahip bir siyaset adamıydı. Onun bu özelliği ile kurulu düzenin baskıladığı koģullar arasında tam bir tenakuz vardı. Ele aldığı siyasi konuları mizah diliyle halka aktarmasının sanırım bir nedeni de buydu. Herkesin biribirini kırdığı 1970'li yıllarda Ģiddete dayanmayan bir dille konuģması Erbakan'ı diğer liderlerden ayıran en bariz özelliği idi. Elinde pazar filesiyle yaptığı konuģmaları tebessümle hatırlıyorum. O halde Erbakan Hoca'yı siyasete tebessüm getiren bir lider olarak görmekte bir mahzur yok. 1973'te Ecevit'li CHP ile kurduğu koalisyon cumhuriyet ile dindarları buluģturmak gibi bir misyona tekabül ediyordu. Bu yüzden "Erbakan merkez sağı bölüyor" suçlamasıyla karģılaģmıģtı. Oysa Süleyman Demirel'in Adalet Partisi'ne oy vermek zorunda bırakılan mütedeyyin kesimlerin elini güçlendirmiģti. Bu kesimlere yeni bir siyasi kanal açarak seslerin duyurmalarını sağlamıģtı. Farklı bir siyasi gelenekten gelen biri olarak, Erbakan Hoca'ya Ģimdiden geriye doğru baktığımda bir hakkı teslim etmeliyim. Gençlerin birbirini boğazladığı bir ortamda, "Milli GörüĢ" çizgisindeki gençlerin Ģiddet ortamına savrulmalarına engel olmayı baģarmıģtır. * * * Hoca'nın bir diğer özelliği de, siyaset sahnesine dini değerleri taģımıģ olmasıydı. Bu yüzden hasımları tarafından 'dini istismar etmekle' suçlanmasına karģın, daha soğukkanlı bir değerlendirme yaptığımızda, gerçeğin bir baģka boyutunun olduğunu söylemeliyiz. Ġslami hayatı salt sosyolojik bir olgu olmaktan çıkararak gözardı edilemeyecek önemde bir siyasi olguya dönüģtürebilmiģtir Erbakan. Siyasi aktörlere -deyim yerindeyseayar vermiģtir. Erbakan Hoca'nın kimilerine göre abartılı müslümanlık vurgusu gerçekte diğer siyasi partilerin dinin toplumsallığı karģısında kendilerini gözden geçirmelerine ve yeni tanımlamalar yapmalarına sebep olmuģtur. Takdir edersiniz ki bu da az bir Ģey değildir. Erbakan Hoca dıģarda veya kenarda bırakılmıģ, horlanmıģ yahut içlerine kapanmaya mahkum edilmiģ mütedeyyin kesimleri siyaset yoluyla öne çıkarmaya çabaladı hep. Her türlü ithama rağmen bu amacından vazgeçmedi. "28 ġubat" sürecini daha az zayiatla geçiģtirmek için yaptığı manevraları- kimimiz cesurca bulmasak bilebuna yormak lazım. Öte yandan Erbakan Hoca, dikkatleri Ġslam dünyasına çekmek suretiyle bir tür "Ġslam Enternasyonalizmi"ni gündeme taģımıģtır. Ulusal çapta düģünmeye alıģtırılmıģ kitleleleri daha büyük ölçeklerde düģünmeye sevketmiģtir. Dünyada olan-biten herģeyin "soğuk savaģ" düzenekleri çerçevesinde olsa bile çift kutuplu küresel bir sistem içerisinde gerçekleģtiğini düģünürsek, bu da az Ģey değildir. Zaten Hoca'nın "Milli GörüĢ" dediği aslında Ġslam dünyasının tümüne hitap eden bir söylemi içerisinde barındırıyordu. Hoca'nın "siyasi ümmetçi" olarak itham edilmesinin sebebi de, buydu. * * * Bir çoğumuz Erbakan Hoca'nın "28 ġubat kararları" karģısındaki görünürde pasif 26

sayılan tutumunu eleģtirdik ama, iģte o dönem de artık geride kaldı. Refah Partisi'nin kapatılması üzerine yaptığı bir konuģmada Ģunları söylemiģti: "Bu vatan, bu ülke bizimdir. Olay aslında tarihin akıģı içerisinde fevkalade basit bir olaydır. Bundan dolayı huzuru, sükuneti muhafazaya her zamankinden daha fazla riayet etmeliyiz. Bu hususta söyleyeceklerim Ģunlardır: Bu alınmıģ olan karar, bir kere daha ifade ediyorum, tarihin akıģı içerisinde basit bir noktadır." Hakikaten hiçbir Ģey olmamıģ gibi Hoca yoluna devam etti. 1970'lerin baģından itibaren kendi çizgisini siyaset sahnesinden hiç eksik etmedi. "Nizam Partisi "kapatıldı, "Milli Selamet Partisi"ni kurdu. MSP kapatıldı, "Refah Partisi" kuruldu. Refah kapatıldı, yerini "Fazilet Partisi" aldı. O da kapatıldı, "Saadet Partisi" geldi. "28 ġubat"ın 14. Yıldönümü'ndeyiz. ġimdiye kadar Hoca 28 ġubat'ın arkaplanı hakkında doğru dürüst konuģmadı. Bir Genelkurmay BaĢkanı "28 ġubat bin yıl sürer" demiģti hatırlarsanız. ġimdi ise Genelkurmay BaĢkanı yaptığı taziye açıklamasında Erbakan Hoca'nın hakkını teslim etti. Uzun lafın kısası Erbakan Hoca Türkiye siyasetinde derin izler bırakmıģ kocaman parantezdir. Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun. 1 Mart 2011, YeniĢafak 27