ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ



Benzer belgeler
Ortadoğu daki Gelişmelerin Analizi: Libya, Tunus, Bahreyn, Mısır ve Suriye

ORTADOĞU VE AVRASYA YAZ OKULU/TRABZON

ORTADOĞU VE AVRASYA YAZ OKULU/TRABZON

التعر ف على العراق بريشة فناني الكاريكاتور 5 -

ORSAM KARİKATÜRLERDE ÜSAME BİN LADİN OPERASYONU VE YANKILARI THE OPERATON AGAINST OSAMA BIN LADEN AND ITS REFLECTIONS IN CARTOONS

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

كيف نفهم المشكلة السورية عبر صور كاريكاتورية

YAKLAŞAN SEÇİMLER VE IRAK IN GELECEĞİ

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi tarafından düzenlenen Filistin Ulusal Projesi Görüşler ve Perspektifler Sempozyumu Filistin in çeşitli kesimlerinden

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

ULUSLARARASI SURİYE SEMPOZYUMU TARİH, SİYASET VE DIŞ POLİTİKA NİSAN ANKARA. Prof. Dr. H. Mustafa Eravcı-Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı

BAĞDAT ÜNİVERSİTESİ HEYETİ İLE 3 AĞUSTOS 2010 DA ORSAM DA YAPILAN TOPLANTI

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

Devrim Öncesinde Yemen

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

TÜSİAD-Boğaziçi Üniversitesi Dış Politika Forumu Orta Asya Güvenliği, Bölgesel Örgütler ve Türkiye nin Rolü başlıklı konferans düzenleyecek

SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

ORSAM 5. YILINDA ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ. ORSAM Beş Yaşında! Doğu Akdeniz de Enerji. Aralık 2013 Cilt 5 Sayı 60

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

اجتماع المائدة المستديرة مع الدكتورة جيكدم بالليم معاونة رئيس مركزابحاث الشرق األوسط بجامعة انديانا

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Kamu Yönetimi Trakya Üniversitesi 2001

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

BLOG ADRESİ :

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

المحاضرة التي القاها السيد مسعود البارزاني رئيس ادارة االقليم الكردي في العراق بتاريخ 4 حزيران

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor!

(DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı)

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI 5. İSLAM DÜNYASI SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI KONFERANSI PROGRAMI İSLAM DÜNYASINDA YÜKSELEN SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ROLÜ

Kerkük, Telafer, Kerkük...

SARACAĞIZ YARALARIMIZI

ÖZGEÇMİŞ. : Prof. Dr. Birol AKGÜN : Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Çankaya, Ankara

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

Enerji Güvenliği, Ortadoğu Jeopolitiği ve Türkiye

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

İBRAHİM ARAP. e-posta: Tel: / : Dokuz Eylül Üni. Sosyal Bilimler Enst.

Hazar dan Karadeniz e Stratejik Bakış Uluslararası Sempozyum Aralık 2013 / İstanbul

19 MAYIS 2011 PERŞEMBE

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

TÜRK DIŞ POLİTİKASI YILLIĞI 2012

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

PINAR ÖZDEN CANKARA. İLETİŞİM BİLGİLERİ: Doğum Tarihi: E-Posta: EĞİTİM BİLGİLERİ: Doktora/PhD

Dr. Öğr. Üyesi İsmail SAFİ

Dr. Öğr. Üyesi Abbas KARAAĞAÇLI. 1. Adı Soyadı : Abbas Karaağaçlı 2. Doğum Tarihi : Unvanı : Dr. Öğr. Üyesi 4.

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

II. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR KONGRESİ ÖZEL BÖLÜMÜ

Haziran 2013 Cilt 5 ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Doç. Dr. Aylin GÜNEY Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

"Türkiye, Gürcistan'a ilham kaynağı olabilir"

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

İhvanı Müslimin'in kısa tarihi

. Uluslararası Akdeniz Karpaz Sempozyumu: Lefkoşa - KKTC

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye de insan hakları ihlallerinin

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

TÜRKİYE DE FAİZSİZ FİNANS SEKTÖRÜ İÇİN YASAL ÇERÇEVE SEMPOZYUMU

MISIR IN SİYASAL HARİTASI

ITUC KONGRESİ KARAR TASLAĞI NDA HAK-İŞ İN ÖNERİLERİ KABUL GÖRDÜ

DIŞ POLİTİKA AKADEMİSİ - III

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ. Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık anlayışı

DURAP 20 OCAK - 04 ŞUBAT

ABDÜSSELAM: ARAP BAHARI NIN MIRASI: BIR ÇIKIŞ MÜMKÜN MÜ? ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER SÖYLEŞİLERİ. Refik Abdüsselam

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI.

ANTAKYA BELEDİYE BAŞKANLIĞI

Ekim 2013 Cilt 5 ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

İSLAM ÜLKELERİNDE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM KONGRESİ SONUÇ DEKLARASYONU

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

GERÇEKLEŞEN FAALİYETLER

Yrd. Doç. Dr. Kemal Çiftçi

Avrupa da Yerelleşen İslam

Irak taki Gelişmeler ve Türkiye (II) Irak ta Bugünkü Durum

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Suriye de çok sayıda ülkenin dolaylı olarak katıldığı büyük bir savaş söz konusudur.

ULUSLARARASI SEMPOZYUM 100. YILINDA TÜRK ERMENİ İLİŞKİLERİNİN YARINI, ADİL HAFIZA VE NORMALLEŞME

Sahibi. Afyon Kocatepe Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ. Editörler Prof. Dr. A.İrfan AYPAY Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Yrd.Doç. Dr. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Uluslararası İlişkiler Gazi 2001

LOCAL COUNCILS AND SECURITY SECTOR REFORM IN SYRIA BAŞLIKLI TOPLANTININ SONUÇ RAPORU

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

ÖZGEÇMĐŞ. 1. Adı Soyadı: Sait YILMAZ 2. Doğum Tarihi: Ünvanı: Yard.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu:

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Sayın Egemen Bağış ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği. Haftalık Türkiye - AB Gündemi 24. Hafta (13 19 Haziran 2011)

ORSAM DA 12 TEMMUZ 2010 DA GERÇEKLEŞEN ORSAM - IAMES TOPLANTISI

Transkript:

59 ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ STRATEJİK BİLGİ YÖNETİMİ, ÖZGÜR DÜŞÜNCE ÜRETİMİ - - - - - - - - - - - www.orsam.org.tr/tr/

STRATEGIC INFORMATION MANAGEMENT AND INDEPENDENT THOUGHT PRODUCTION ORSAM CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES History In Turkey, the shortage of research on the Middle East grew more conspicuous than ever during the early 90 s. Center for Middle Eastern Strategic Studies (ORSAM) was established in Janu- ary 1, 2009 in order to provide relevant information to the general public and to the foreign policy community. The institute underwent an intensive structuring process, beginning to con- centrate exclusively on Middle Eastern affairs. Outlook on the Middle Eastern World It is certain that the Middle East harbors a variety of interconnected problems. However, ne- ither the Middle East nor its people ought to be stigmatized by images with negative connota- tions. Given the strength of their populations, Middle Eastern states possess the potential to activate their inner dynamics in order to begin peaceful mobilizations for development. Respect for people s willingness to live together, respect for the sovereign right of states and respect for basic human rights and individual freedoms are the prerequisites for assuring peace and tranquility, both domestically and internationally. In this context, Turkey must continue to make constructive contributions to the establishment of regional stability and prosperity in its vicinity. ORSAM s Think-Tank Research ORSAM provides the general public and decision-making organizations with enlightening in- formation about international politics in order to promote a healthier understanding of interna- tional policy issues and to help them to adopt appropriate positions. In order to present effective solutions, ORSAM supports high quality research by intellectuals and researchers that are com- petent in a variety of disciplines. ORSAM s strong publishing capacity transmits meticulous analyses of regional developments and trends to the relevant parties. With its website, books, reports, and periodicals, ORSAM supports the development of Middle Eastern literature on a national and international scale. ORSAM facilitates the sharing of knowledge and ideas with the Turkish and international communities by inviting statesmen, bureaucrats, academicians, strategists, businessmen, journalists, and NGO representatives to Turkey. www.orsam.org.tr/en/

Kapak Konusu / Cover Story The Analysis of the Developments in the Egypt and Syria Recent Transformations in the Syrian Chessboard The Reality of Al Qaeda in Syria and Turkey A New Page in Turkey-Iraq Relations With u Say da Katk da ulunan a arlar Ortado u G ncesi / Middle East Diary 21 Eylül 2013 20 Ekim 2013 21 September 2013 20 October 2013 Karikat rler - Meh et k ro lu

ncele eler / Analyses Assessing the EU s and Turkey s e ra y r ti n li ies in the st Ara ring Era yna i s and i itati ns int EU Turkey erati n in ME A The Evolving Middle Eastern attleground Assessing trategi Culture and Warfare Trends in the Region Twitter & The Middle East Twitter & rtado u the Middle East and Eurasia

a n K r Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık Hasan Kanbolat Doç. Dr. Hasan Canpolat Prof. Dr. Ahmet Kesik Doç. Dr. Hasan Ali Karasar Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen ORSAM Danışmanı, ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ORSAM Başkanı Milli Savunma Bakanlığı Başdanışmanı Kalkınma Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü ORSAM Danışmanı, The Black Sea International Koordinatörü - Atılım Üniversitesi ORSAM Danışmanı, Ahi Evran Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ORSAM Akademik Kadro Hasan Kanbolat ORSAM Başkanı Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık ORSAM Danışmanı, ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Hasan Ali Karasar ORSAM Danışmanı, The Black Sea International Koordinatörü - Atılım Üniversitesi Prof. Dr. Tarık Oğuzlu ORSAM Danışmanı, Uluslararası Antalya Üniversitesi Doç. Dr. Harun Öztürkler ORSAM Danışmanı, Afyon Kocatepe Üniversitesi Doç. Dr. Mehmet Şahin ORSAM Danışmanı, Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Özlem Tür ORSAM Danışmanı, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov) ORSAM Danışmanı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Tarih Bölümü Habib Hürmüzlü ORSAM Danışmanı Doç. Dr. Serhat Erkmen ORSAM Danışmanı, Ahi Evran Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Canat Mominkulov ORSAM Danışmanı, Al Farabi Kazak Ulusal Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Didem Danış ORSAM Danışmanı, Galatasaray Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Bayram Sinkaya ORSAM Danışmanı, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Dr. Jale Nur Ece ORSAM Danışmanı, Deniz Emniyeti ve Güvenliği Doç. Dr. Yaşar Sarı ORSAM Danışmanı, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniv. Ögretim Üyesi Dr. Süreyya Yiğit ORSAM Danışmanı, Avrasya Arif Keskin ORSAM Danışmanı Çiğdem Tunç ORSAM Danışmanı Gökçen Ekici Oğan ORSAM Danışmanı, Avrasya Av. Aslıhan Erbaş Açıkel ORSAM Danışmanı, Enerji-Deniz Hukuku D. Halit Yılmaz ORSAM Danışmanı, Güvenlik Pınar Arıkan Sinkaya ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Volkan Çakır ORSAM Danışmanı, Afrika Dr. Göknil Erbaş ORSAM, Karadeniz Tamer Koparan ORSAM Yönetici Editörü Bilgay Duman ORSAM Uzmanı, Ortadoğu Oytun Orhan ORSAM Uzmanı, Ortadoğu Fazıl Ahmet Burget ORSAM Uzmanı, Ortadoğu, Afganistan Seval Kök ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu Nebahat Tanriverdi ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu Shalaw Fatah ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu Aytekin Enver ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu Firuze Yağmur Gökler ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu Tuğçe Kayıtmaz Mütercim Tercüman Uğur Çil ORSAM, Ortadoğu ra t rma ar rogram Dr. Tuğba Evrim Maden Dr. Seyfi Kılıç ORSAM Su Araştırmaları Programı Hidropolitik Uzmanı ORSAM Su Araştırmaları Programı Hidropolitik Uzmanı

ORSAM an ma K r Dr. İsmet Abdülmecid Irak Danıştayı Eski Başkanı Av. Aslıhan Erbaş Açıkel ORSAM Danışmanı, Enerji-Deniz Hukuku Hasan Alsancak İhlas Holding, Gn.Md.Yrd., Statejik İs Gelistirme ve Dış İliskiler Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık ORSAM Ortadoğu Danışmanı, ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ahat Andican Devlet Eski Bakanı, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Tayyar Arı Uludağ Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Arslan İstanbul Üniversitesi, Tarih Bölümü Başar Ay Türkiye Tekstil Sanayii İşveren Sendikası Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa Aydın Kadir Has Üniversitesi Rektörü Doç. Dr. Ersel Aydınlı Bilkent Üniversitesi Rektör Yardımcısı & Fulbright Genel Sekreteri Dr. Serdar Aziz ORSAM Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ODTÜ, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. İdris Bal TBMM 24. Dönem Milletvekili Doç. Dr. Ersan Başar Karadeniz Teknik Üniversitesi, Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği Bölüm Başkanı Kemal Beyatlı Irak Türkmen Basın Konseyi Başkanı Barbaros Binicioğlu Ortadoğu Danışmanı Prof. Dr. Ali Birinci Polis Akademisi Doç. Dr. Mustafa Budak Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Hasan Canpolat Vali, Milli Savunma Bakan Danışmanı Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşin Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü E. Hava Orgeral Ergin Celasin 23. Hava Kuvvetleri Komutanı Doç. Dr. Mitat Çelikpala Kadir Has Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya YÖK Başkanı Prof. Dr. Ramazan Daurov Rusya Bilimler Akademisi Doğu Çalışmaları Enstitüsü, Direktör Yardımcısı Prof. Dr. Volkan Ediger İzmir Ekonomi Üniversitesi, Ekonomi Bölümü Prof. Dr. Cezmi Eraslan Başbakanlık Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Çağrı Erhan Ankara Üniversitesi, Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Dr. Amer Hasan Fayyadh Bağdat Üniversitesi, Siyaset Bilimi Fakültesi Dekanı Mete Göknel BOTAŞ Eski Genel Müdürü Osman Göksel BTC ve NABUCCO Koordinatörü Timur Göksel Beyrut Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi Av. Niyazi Güney Prens Group Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Noyan Gürel ORSAM Danışmanı, SUNEL Ticaret Türk A.Ş. İcra Kurulu Başkanı Prof. Dr. Muhamad Al Hamdani Irak ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Numan Hazar Emekli Büyükelçi Doç. Dr. Pınar İpek Bilkent Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Doç. Dr. Toğrul İsmail TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Doç. Dr. Şenol Kantarcı Kırıkkale Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Doç. Dr. Nilüfer Karacasulu Dokuz Eylül Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Selçuk Karaçay Vodofone Genel Müdür Yardımcısı Prof. Dr. M. Lütfullah Karaman Istanbul Medeniyet Üniversitesi - (SBF) Uluslararası İlişkiler Bölümü Doç. Dr. Şaban Kardaş TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Arslan Kaya KPMG,Yeminli Mali Müşavir Dr. Hicran Kazancı Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi İzzettin Kerküklü Kerkük Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kesik Kalkınma Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü Doç Dr. Elif Hatun Kılıçbeyli Çukurova Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu Okan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aleksandr Knyazev Rus-Slav Üniversitesi (Bişkek) Prof. Dr. Alexandr Koleşnikov Diplomat Prof. Dr. Erol Kurubaş Kırıkkale Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Talip Küçükcan Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Daniele Lazzeri Chairman II Nodo di Gordio Hediye Levent Gazeteci (Suriye) Dr. Max Georg Meier Hanns Seidel Vakfı Proje Müdürü (Bişkek) Prof. Dr. Mosa Aziz Al Mosawa Bağdat Üniversitesi Rektörü Büyükelçi Shaban Murati Arnavutluk Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Dr. Sami Al Taqi Orient Research Center Başkanı Prof. Dr. Mahir Nakip Erciyes Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi

Prof. Dr. Vitaly Naumkin Rusya Bilimler Akademisi Doğu Çalışmaları Enstitüsü Direktörü Dr. Farhan Ahmad Nizami Oxford Üniversitesi İslami Çalışmalar Merkezi Yöneticisi Prof. Dr. Dorayd A. Noori Irak ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Yardımcısı Muhammed Nurettin Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Murat Özçelik Emekli Büyükelçi Prof. Dr. Çınar Özen Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Doç. Dr. Harun Öztürkler ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Afyon Kocatepe Üniversitesi Prof. Dr. Victor Panin Pyatigorsk Üniversitesi (Pyatigorsk, Rusya Federasyonu) Prof. Aftab Kamal Pasha Hindistan Batı Asya Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Bahadır Pehlivantürk TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Doç. Dr. Fırat Purtaş Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, TÜRKSOY Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Dr. Suphi Saatçi Kerkük Vakfı Genel Sekreteri Safarov Sayfullo Sadullaevich Tacikistan Cumhurbaşkanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkan Yardımcısı Ersan Sarıkaya Türkmeneli TV (Kerkük,Irak) Patrick Seale Ortadoğu ve Suriye Uzmanı Dr. Bayram Sinkaya ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlşkiler Bölümü Doç. Dr. İbrahim Sirkeci Regent s College (Londra, Birleşik Krallık) Dr. Aleksandr Sotnichenko St. Petersburg Üniversitesi (Rusya Federasyonu) Zaher Sultan Lübnan Türk Cemiyeti Başkanı Dr. Irina Svistunova Rusya Strateji Araştırmaları Merkezi, Türkiye-Ortadoğu Araştırmaları Masası Uzmanı Prof. Dr. Türel Yılmaz Şahin Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Mehmet Şüküroğlu Enerji Uzmanı İlhan Tanır ORSAM Danışma Kurulu Üyesi, Vatan Gazetesi Washington Temsilcisi Doç. Dr. Oktay Tanrısever ODTÜ, Uluslararası İlişkiler Bölümü Prof. Dr. Erol Taymaz ODTÜ, Kuzey Kıbrıs Kampusü Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sabri Tekir İzmir Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Dr. Gönül Tol Middle East Institute Türkiye Çalışmaları Direktörü Doç. Dr. Umut Uzer İstanbul Teknik Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Prof. Dr. Ermanno Visintainer Vox Populi Direktörü (Roma,İtalya) M. Ragıp Vural 2023 Dergisi Yayın Koordinatörü Prof. Dr. Vatanyar Yagya St. Petersburg Şehir Parlamentosu Milletvekili, St. Petersburg Üniversitesi (Rusya Federasyonu) Yaşar Yakış Büyükelçi, Dışişleri Eski Bakanı Semir Yorulmaz (Gazeteci, Mısır) www.karincayayinlari.net - bilgi@karincayayinlari.net Dergisi abonesidir. - - -

ORSAM dan Değerli Okurlar, Ortadoğu Analiz in Kasım sayısını Ortadoğu da Son Gelişmeler, Suriye, Irak ve Türkiye kapak konusuyla çıkarıyoruz. Kapak konumuzun ilk makalesi Ertan Efegil e aittir. Efegil makalesinde son dönem Ortadoğu da meydana gelen gelişmeleri tek tek ülke temelinde analiz ederek değerlendiriyor. Barış Doster, Suriye Satrancındaki Son Dönüşümler başlıklı çalışmasında ABD ve Rusya nın, Suriye nin kimyasal silahlarını teslim etmesi konusunda uzlaşmasıyla yeni bir evreye giren Suriye konusunu büyük aktörlerin değişen tutumları ile birlikte değerlendiriyor. Oytun Orhan, makalesinde gün geçtikçe karmaşık bir hal alan Suriye İç Savaşı nda İslamcılar ve El Kaide bağlantılarını da göz önünde bulundurarak hem bölge hem de Türkiye boyutunu değerlendiriyor. Serhat Erkmen, Zebari nin Türkiye Ziyareti: Türkiye Irak İlişkilerinde Yeni Bir Sayfa mı Açılıyor? başlıklı çalışmasında Türkiye ve Irak hükümetlerinin son dönemlerde görüşmelere tekrar başlaması ile yeni bir döneme giren Türkiye-Orak ilişkilerini değerlendiriyor. Arap Baharı sonrası AB ve Türkiye nin demokrasi teşvik politikalarını anlamak: Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde AB-Türkiye ortaklığının dinamikleri ve limitleri başlıklı çalışması ile Emel Parlar Arap Dünyasındaki son gelişmelerin ışığı altında AB ve Türkiye nin demokrasi teşvik politikalarının Arap Baharı öncesi ve sonrası tarihsel gelişimini, içeriğini, dinamiklerini ve engellerini değerlendiriyor. Can Kasapoğlu, The evolving Middle Eastern Battleground: Assessing strategic culture and warfare trends in the region başlıklı makalesinde Suriye İç Savaşını, Ortadoğu nun çatışmalar tarihinde kısa bir gezi yaparak özellikle Yom Kippur Savaşı ndan günümüze olan dönemi ele alarak değerlendiriyor. Arap Baharı ve bölgede devamında meydana gelen olaylarda protestocular tarafından birer iletişim aracı olarak kullanılan Facebook ve Twitter kullanılmıştır. Özellikle, Twitter bu süreçte bir iletişim aracı olarak ön plan çıkmıştır. Ali Oğuz Dirizöz, bu çalışmasında Twitter in tarihçesine, gelişimine ve Ortadoğu daki ayaklanmalarda oynadığı role odaklanmakta ve son olarak Türkiye deki tartışmalar ışığında Twitter olgusunu değerlendiriyor. Süreyya Yiğit makalesinde son yıllarda Ortadoğu ve Avrasya bölgelerinde belirgin hale gelen Rusya ve Çin arasındaki rekabet ve işbirliği politikalarını inceliyor. Özellikle, Rusya nın siyasi ve Çin in ekonomik potansiyelini mercek altına alıyor. Aralık sayımızda görüşmek üzere, Keyifli okumalar Tarık Oğuzlu Ortadoğu Analiz Editörü Hasan Kanbolat ORSAM Başkanı

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ www.orsam.org.tr

Kapak Konusu Kapak Konusu Ortadoğu da Son Gelişmeler, Suriye, Irak ve Türkiye ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ 9

Kapak Konusu Libya da Devletin askeri güç kullanması neticesinde, muhalefetteki kabileler silaha başvurmak zorunda kaldı. Böylece ülkede bir iç savaş baş gösterdi. Ortadoğu daki Gelişmelerin Analizi: Libya, Tunus, Bahreyn, Mısır ve Suriye The Analysis of the Developments in the Middle East: Libya, Tunisia, Bahrein, Egypt and Syria Ertan EFEGİL Abstract The conflicts emerged during the Arab Spring are the intra-state fightings. Before the fightings, all these developments had the reasons supressive regimes, political discrimination, unemployment, illiteracy etc. for emergence of them. In order to find final solution to these issues, the experts have to benefit from the instruments mentioned by the conflict resolution discipline. In order words, only military instruments are not sufficient to solve them. In this study, the strategic-dialog model has been used. Libya, Tunisia, Bahrain, Egypt and Syria have been analyzed as case studies. At the end, the following result has been reached: Every issue has its own features. After determining these features, the experts have to find a specific solution for a specific issue. Keywords: Libya, Tunisia, Egypt, Syria, Bahrain, Middle East 10

Kapak Konusu Giriş Soğuk Savaş döneminde, klasik güvenlik yaklaşımları, devletlerarası çatışmaları izah etmek için yeterliydi. O dönemde uzmanlar daha çok ABD-Rusya arasındaki stratejik rekabete odaklanmışlardı ve rekabetin getirdiği güvenlik sorunlarını inceliyorlardı. Fakat 1991 yılında Sovyetler Birliği nin yıkılmasıyla birlikte, Soğuk Savaş dönemi sona ererken, devletlerarası çatışmalar, nükleer silahlar ve ideolojik temelli Üçüncü Dünya ülkelerinde görülen çatışmalar git gide bitmeye başladı. 1 Süper güçler arasındaki rekabetin sona ermesinin verdiği heyecanla, bazı akademisyenler, uluslararası sistemde, liberal anlayışın ve müşterek güvenlik kavramının geçerli olacağını savunarak, ABD nin hegemonyası altındaki tek kutuplu uluslararası sistemde istikrarın sağlanacağını öngörüyorlardı. 2 Fakat bu öngörüler kısa sürede geçersiz hale geldi. Balkanlar, Orta Asya, Güney Asya ve Kafkaslarda görülen devlet-içi çatışmalar, öncelikle uluslararası sistemin yeni güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kaldığını su yüzüne çıkardı. Ayrıca devlet-içi çatışmalara farklı stratejiler ve araçlar ile yaklaşılması gerektiği görüşü de ayrı bir tartışma konusu haline geldi. Çünkü devletlerarası çatışmalarda, askeri yöntemler geçerliyken, çeşitli diplomatik yollarla devletlerin kendi sorunlarını çözmelerine yardımcı olmak mümkün idi. Fakat devlet-içi çatışmalar ve dine dayalı terör eylemleri, çok farklı ve çeşitli -ekonomik, siyasal, kültürel, sosyal, hukuksal vb.- sebepler içeriyordu. Bu tür çatışmaları sona erdirmek için askeri yöntemler ve resmi aktörlerin katılımı yetersiz kalıyordu. 3 Bu tür çatışmaların ortaya çıkması, çatışma çözümü, çatışma yönetimi adlarıyla anılan disiplinin, Uluslararası İlişkiler alanında daha fazla geçerli hale gelmesine yardımcı oldu. Artık günümüzde akademisyenler, devlet-içi çatışmaların çözümünde ve terör eylemlerinin sona erdirilmesinde, kapsamlı stratejilerin uygulanmasının gerekli olduğunu vurgulamaktadır. 2011 yılında Ortadoğu da başlayan Arap Baharını analiz ederken, akademisyenler, yine Çatışma Yönetimi disiplininin teorik yaklaşımlarından faydalanmak zorundadır. Çünkü Arap Baharı çerçevesinde, Libya, Tunus, Bahreyn, Mısır ve Suriye de yaşananların nedenlerini incelerken ve bu tür devlet-içi çatışmaların sona erdirilmesi için izlenecek stratejileri belirlerken, çatışma çözümünün öngördüğü yaklaşımları kullanmak daha gerçekçi analizlere ulaşmak için gereklidir. Aksi takdirde akademisyenler bölgedeki gelişmeleri daha gerçekçi bir şekilde analiz etmekten uzak kalacaklardır. LİBYA Aşağıda inceleyeceğimiz diğer çatışma örnekleri gibi, Libya da Arap Baharı öncesi dönemde yönetimdekiler ile yönetilen halk arasında ciddi değer farklılıkları bulunuyordu. Askeri darbe ile başa gelen Devlet Başkanı Muammer Kaddafi, ülkede otoriter bir rejim inşa etmişti. Muhalefete, fikir özgürlüğüne izin verilmiyordu. Ülkedeki siyasi, ekonomik ve sosyal hayatı, Kaddafi nin kişiliği ve ideolojisi şekillendiriyordu. Yasama, yürütme ve yargı erkleri, Kaddafi nin devlet üzerindeki hâkimiyetini pe- 11

Kapak Konusu kiştiren bir rol oynuyordu. Ülkeyi, Kaddafi, kendi aile mensuplarının, kendisine destek veren kabilelerin ve güvendiği danışmanlarının yardımıyla yönetiyordu. Bu gayrı resmi halkanın dışında kalan kesimler ise, siyasal ve ekonomik hayattan dışlanıyordu. Ülkede ekonomik gelişme düzeyi düşüktü. Muazzam petrol rezervlerine rağmen, sadece rejimi destekleyen kesimler, bu gelirden faydalanabiliyordu. Yetersiz kalkınma düzeyi, fakirlik, yolsuzluk, baskıcı yönetim anlayışı ve günlük olaylardan sayılıyordu. Ayrıca Kaddafi, geleneksel dini kurumları, kendi gücünü pekiştirmek için kontrolü altında tutuyordu. Ulusal ordu oluşturmayan Kaddafi, sadece kendisine sadakat gösteren özel güvenlik güçlerini kurmuştu. Bu güçler de, Kaddafi nin aile mensuplarının yönetimi altındaydı. 4 Tunus ve Mısır da yaşanan gelişmelerin ardından, görünmez şiddetin yaşandığı Libya da toplumsal kriz ortaya çıktı. Halkın, yani çoğunlukla Kaddafi rejimi sayesinde siyasal ve ekonomik alanlarda dışlanmış Doğu Libya daki kabilelerin siyasal, ekonomik ve sosyal taleplerini ret eden Kaddafi, bu kişileri, terörist olarak nitelendirdi ve hepsini ortadan kaldırmakla tehdit etti. Kendisine sadık özel güvenlik güçlerine güvenen Kaddafi, bu kesime karşı baskıcı askeri yöntemlere başvurdu. Devletin askeri güç kullanması neticesinde, muhalefetteki kabileler silaha başvurmak zorunda kaldı. Böylece ülkede bir iç savaş baş gösterdi. Kaddafi rejimini bölge güvenliği ve bölgesel stratejik dengeler açısından tehdit olarak gören Mısır, Suudi Arabistan ve Katar gibi bölge ülkeleri, muhaliflere silah verdiler, lojistik destek sağladılar. Bu tür yardımlara rağmen, muhalifler, sahada belli başarılar elde etseler de, Kaddafi güçlerini yenebilecek durumda değildi. Hatta bir ara Kaddafi, muhalifleri yenebilecek bir üstünlük dahi elde etti. Demokrasi yanlısı muhaliflerin yenileceğini anlayan ABD, İngiltere ve Fransa gibi Batılı ülkeler, Libya daki iç savaşa müdahil oldular ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nden güç kullanma yetkisini alarak, Kaddafi güçlerine karşı insani müdahalede bulundular. Batılı ülkelerin desteği sayesinde muhalifler, Kaddafi ye bağlı güvenlik güçlerini yenilgiye uğrattılar. Hatta Kaddafi yi de sokak ortasında öldürdüler. 5 Kaddafi nin öldürülmesiyle birlikte, ülkede düzenin yeniden inşası için Birleşmiş Milletler ve diğer Batılı ülkeler, Libya da barış yapıcı ve barış inşa edici faaliyetlere giriştiler. Kaddafi sonrası dönemde ortaya çıkan sorunları şöyle özetleyebiliriz: 1. Meşru geçiş dönemi yönetim kurumlarını kurmak, 2. Ekonomiyi yeniden iyileştirmek, 3. Yerel silahlı birlikleri, Savunma Bakanlığı bünyesine dâhil etmek, 4. Bu birliklerdeki silahları depolarda toplamak, 5. Ülke sınırlarının güvenliğini sağlamak. 6 Bu görevleri ifa edebilmek için, Ulusal Geçiş Konseyi kuruldu. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Libya da barış yapıcı bir misyon da görevlendirdi. Ancak Batılı ülkelerin desteğine rağmen, Ulusal Geçiş Konseyi, arzu edilen hedefleri hayata geçirme konusunda yeterli düzeyde başarılı olamadı. Ulusal ordu olmadığı için çok sayıda yerel milis güçleri ortaya çıktı ve bu güçler Ulusal Geçiş Konseyi nin Savunma Bakanlığı bünyesinde yeniden yapılanma çabalarına rağbet etmediler. Diğer bir ifadeyle, bağımsız, özgür konumlarını muhafaza etmeyi tercih ettiler. Kendi bölgelerindeki hâkimiyetlerini sürdürmeyi arzuladılar. Ulusal Konseyin yerine getiremediği ve yerel halkın ihtiyaç duyduğu hizmetleri sunma sorumluluğunu üzerlerine aldılar. Zaten geçmişten gelen bir şüphecilik ile yerel milisler merkezi yönetime karşı güven duymuyorlardı. Bölgesel anlamda kabileler arasında ayrılıklar ve sürtüşmeler ortaya çıktı. Çünkü Kaddafi döneminde bazı kabilelere ekonomik ve siyasal ayrıcalıklar tanınmıştı. Hatta bu kabilelere diğer kabilelerin toprakları dağıtılmıştı. Kabileler arasında etnik temelli önyargılar mevcuttu. Ayrıca kabileler arasında yargısız infazlarda görülüyordu. 12

Kapak Konusu Çatışmalar esnasında bazı kabileler Kaddafi nin yanında yer almıştı. Bu nedenle yerel milis güçleri, merkezi otoriteye silahlarını vererek, hem kendilerini hem de kendi kabilelerini diğer rakip kabileler karşısında güvensiz bir ortamda bırakmak istemiyorlardı. Bu nedenle silahlarını merkezi depolara bırakmayı ret ettiler. Merkezi yönetimin bu konuda gözle görülür geçerli bir stratejisinin olmaması da, bu neticeye katkıda bulunmuştur. 7 Diğer taraftan çatışma sonrası göreve gelen yeni yönetim ile Kaddafi döneminde görev alan devlet görevlileri arasında sürtüşmeler görüldü. Özellikle Kaddafi döneminde görev alan bürokratlara nasıl davranılacağı konusunda tartışmalar yaşanıyordu. Muhalifler, çatışma esnasında silah kullanan güvenlik birimlerinin cezalandırılmasını talep ediyordu. Bu durum, devlet sisteminin istenilen düzeyde işlemesine engel olurken, ülke genelinde intikam saldırılarının başlamasına uygun zemin hazırlıyordu. Devlet kurumlarının işlevsiz konumda kalması, iki sonucu ortaya çıkarmıştı: Birincisi, yerel milis güçleri, devlet kurumlarına paralel yerel konseyler oluşturmuştu. İkincisi ise, bakanlıklar arasında etkin bir şekilde koordinasyon yoktu. Yolsuzluk ve siyasi müdahaleler, olağan gelişmeler olarak görülüyordu. Devlet makamları parayla satılıyordu. Bu durumda, devlet düzeyinde işler etkili bir şekilde yerine getirilemiyordu. 8 Libya da yargı sistemi de çalışmıyordu. Mahkemeler görevlerini yerine getiremiyordu. Zaten bir mahkeme karar alsa bile, bu kararı uygulatma gücüne yani emri altında yeterli sayıda polis gücüne sahip değildir. Bu da, yerel milis güçlerinin, adalet mekanizmasını kendi kurallarına uygun olarak işletmelerine neden olmaktadır. Yani keyfi tutuklamalar, yargısız infazlar ve intikam saldırıları görülmektedir. 9 Sonuçta, barışı inşa etme veya çatışma sonrası yeniden yapılandırma sürecinde, Libya da gerçekleştirilen girişimler başarısız oldu. Ancak Libya da hayatın yeniden normale dönebilmesi için bu tür çabaların daha kapsamlı, daha planlı şekilde hayata geçirilmesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle yerel milis güçleri arasında diyalog sağlanarak, bu güçler arasında yapıcı, işbirliğine dayalı bir ortam oluşturulmalı ve bu birliklerin, merkezi ulusal ordu bünyesine dâhil edilmesi sağlanmalıdır. Bu birliklerde yer alan, ama orduda görev almayacak olanlar topluma yeniden kazandırılmalıdır. Bunun için de Libya hükümeti, ülke genelinde ekonomik ve sosyal koşulları iyileştirmelidir. Ülkede asayişin sağlanması için, yargı erki ve polis teşkilatı güçlendirilmelidir. Devlet kurumları mutlaka yeterli düzeyde görevlerini yerine getirecek kurumsal yapıya kavuşturulmalıdır. Eski yönetimin bürokratları, yeni yönetime dâhil edilmeli ve böylece Irak ta olduğu gibi yönetim boşluğunun ortaya çıkmasına izin verilmemelidir. Son olarak, Libya da din önemli bir unsurdur. Dinin siyasal hayattaki rolü açık ve net bir şekilde tanımlanmalıdır. TUNUS Arap Baharının en kansız yaşandığı ülke, Tunus tur. Bunun nedeni ise, Bin Ali rejiminin, gösteriler başladıktan sonra, toplumun belli kesimlerinden (bürokrasi, ordu ve işadamları gibi) beklediği desteği görememesidir. Libya da olduğu gibi, Tunus ta da, Arap Baharı öncesi dönemde, toplumun genelinde siyasi, ekonomik ve sosyal koşullarda ciddi sorunlar yaşanıyordu. Halkın büyük bir kısmı, işsiz, eğitimsiz idi. Yolsuzluk, otoriter rejim anlayışı, zengin ile fakir arasında büyük bir uçurum mevcuttu. Bu olumsuz koşullar, halkın genelinde hoşnutsuzluklara neden oluyordu. Böylece Devlet Başkanı Bin Ali, göstericilere fazla direnemeden ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. 10 Gösterilerin ardından, el-nahda hükümeti seçimleri kazanarak iş başına geldi. Hemen ardından çatışma sonrası ülkenin yeniden yapılandırılması konusunda bazı adımlar atıldı. Teorik kısımda ifade edildiği gibi, genel seçimler yapıldı ve yeni hükümet kuruldu. Fakat yeni hükümet ülkenin yeniden istikrara kavuşmasına yardımcı olamadı. Öncelikle İslami kesim, laikler ve liberaller arasında, yeni devlet sisteminin şekli veya diğer bir 13

Kapak Konusu ifadeyle yeni anayasal düzen hakkında görüş farklılıkları ortaya çıktı. Özellikle siyasal İslam anlayışını savunan daha radikal çizgideki siyasal partiler, belli bir dini veya ahlaki düzeni dayatmaya çalıştılar. Bu kesimler, kültürel farklılıklara ve farklı sosyal geleneklere hoşgörülü davranmıyordu. Bu tavırlar ise, diğer grupları endişeye sevk etti. Liberaller, yavaş yavaş İslami devlete doğru yol alındığını düşünmeye başladı. Bu da siyasi hayatta kutuplaşmayı teşvik etti. Halen daha siyasal hayat istikrar kazanmış değildir. Zaman zaman bazı yerel çatışmalar yaşanmaktadır. Bu konuda taraflar birbirlerini suçlamaktadır. Anayasal düzene ilişkin tartışmalar, devlet kurumlarının düzgün şekilde işlemesini engellemektedir. Yargı ve güvenlik birimleri, yeterli düzeyde çalışmalarını sürdürememektedir. 11 Sonuçta Tunus, yeni anayasal düzenini çatışan tarafların ortak katılımıyla belirlemek, devlet kurumlarını işler hale getirmek ve aynı zamanda ekonomik ve sosyal koşulları iyileştirmek zorundadır. Bu işlerin gerçekleşebilmesi için üçüncü ülkelerin desteğine daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. BAHREYN Libya daki durumun aksine, dış güçlerin rejimin lehine müdahale ettiği ve halkın demokratikleşme taleplerine ket vurulduğu yegâne örnektir. Bahreyn in genel özelliklerine baktığımızda, bu toplumun, ülke tarihinin çeşitli evrelerinde demokratikleşme yönünde taleplerde bulunduğu görülmektedir. Diğer Ortadoğu ülkeleri gibi, toplum yapısı çok karışıktır. Halkın yarıdan azı, Bahreyn vatandaşıdır. Ülkede yaşayan halkın yüzde 70 i Şii dir. Ancak ülkeyi Sünniler yönetmektedir. Şiiler ve rejim karşıtı Sünniler, devlet yönetiminden ve ekonomik hayattan dışlanmıştır. Rejim ile ittifak ilişkisi içerisinde bulunan bazı Şii grupların hayat standartları yüksektir. Yönetim, Şiilerin demografik üstünlüğünü kırmak için Sünni yabancı işçileri vatandaşlığa kabul etmektedir. 1960 lardan bu yana, solcu kesimin ve Şiilerin yönetime karşı ayaklandığı görülmektedir. Gösteriler için dile getirilen sebepler ise şunlardır: Otoriter rejim, insan haklarının ihlali, Şii grupların ayrımcılığa uğraması, yolsuzluk, baskıcı güvenlik birimleri, ekonomik yetersizlikler ve seçimlerde mezhepsel ayrımcılıklar. Arap Baharı öncesi dönemde, Bahreyn Emiri, bazı demokratik reformları yaşama geçirme sözü verdi. Ancak yeterli düzeyde demokratik reformları gerçekleştir(e)medi. Daha sonra yapılan anayasal düzenlemeler ise rejimin konumunu daha da pekiştirdi. 2011 Şubatında yeniden gösterilere başlayan muhalif gruplar, ülkede demokratik ve siyasi reformların gerçekleştirilmesini talep ettiler. Fakat özellikle Suudi Arabistan ın baskıları neticesinde, Bahreyn yönetimi, muhaliflere karşı sert askeri tedbirler aldı. Bahreyn yönetimi, göstericileri, İran tarafından teşvik edilmiş Şiiler olarak nitelendirdi ve gelişmeleri Şii-Sünni çatışması temelinde tanımladı. Bu sayede Sünnileri, Şiilere karşı harekete geçirmeye çalıştı. Zaten ordu ve güvenlik birimleri, çoğunlukla yabancı göçmenlerden oluştuğu için, kayıtsız rejime destek verdiler. Güvenlik güçlerinin yetersiz kaldığı durumda, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri doğrudan askeri birliklerini bu ülkeye sevk ettiler. Bahreyn deki askeri üssünden ve bölgedeki İran tehdidinden ötürü, Amerikan yönetimi, Suudi Arabistan ın girişimlerine itiraz etmedi. 12 Suudi Arabistan, Bahreyn deki gelişmeleri iki açıdan değerlendiriyordu. Birincisi, Şiilerin iktidara gelmesi, İran ın bölgedeki siyasi etkisini genişletecekti. İkincisi, Bahreyn deki Şiilerin başarısı, başta Suudi Arabistan daki Şiiler olmak üzere, diğer Şiileri de teşvik edebilirdi. Sonuçta Bahreyn de, görünmez şiddete sebep olan faktörlerde herhangi bir iyileştirme yapılmadan, sorunun üzeri zorla örtülmüş oldu. MISIR Mısır da, Arap Baharı öncesi dönemde, diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi, çatışmaya sebebi- 14

Kapak Konusu Ordu, göstericilerden faydalanarak, Cumhurbaşkanı Mursi yi göz hapsine aldı, Müslüman Kardeşler yönetimini devirdi, yerine kendisine yakın kesimlerin dâhil olduğu yeni bir geçiş hükümeti kurdu. yet verecek nedenler bulunuyordu. Halkın büyük bir kısmı fakirdi. Devlet Başkanı Mübarek in ailesi, Ordu, rejim ile işbirliği içerisinde bulunan işadamları ile bürokratların hayat standartları oldukça yüksekti. Yolsuzluk mevcuttu. Çiftçiler geçinemiyordu. Muhalefete, özgür basına, katılımcı demokratik anlayışa karşı otoriter rejim kesinlikle hoşgörü göstermiyordu. Güvenlik birimlerini denetleyecek kurumlar mevcut değildi. Muhalefeti temsil eden İslami gruplar ile diğer kesimler, siyasal hayattan dışlanmışlardı. O nedenle 2003 yılında Irak ta yaşananlar, Mısır halkına, ABD nin gerçek gücünü gösterdi. Tunus ta yaşananlar da, halka, otoriter yönetimlerin yıkılabileceğini öğretti. Bu gelişmelerin verdiği cesaretle, Mısır halkının geneli, Mübarek karşısında gösterilere başladı ve demokratik, siyasi, ekonomik ve sosyal reformlar talep ettiler. Kısa sürede sosyal medyanın da yardımıyla halk sokaklara döküldü. Gösteriler karşısında Mübarek yönetimi, önceleri yetersiz demokratik adımlar attı. Fakat bu adımlar halkı tatmin etmekten uzaktı. Öncelikle rejimin yapısına ilişkin herhangi bir düzenleme yapmayan Mübarek yönetimi, zamanla göstericileri karalayan, muhalefeti muhatap almayan bir yaklaşım içerisine girdi. Hatta doğrudan olmasa da kendi destekçileri sayesinde göstericilere karşı güç kullanan Mübarek yönetimi, güvenlik tedbirleri alarak sorunu çözmeye yöneldi. Diğer ülkelerin eleştirileri karşısında kendisini savunmaya başlayan Mübarek, gösterileri, dış güçlerin bir oyunu, göstericileri radikal İslam ın ajanları ve Hamas ı da gösterilerin liderliğini yapan radikal İslami grup olarak lanse etti. 13 Mısır daki gösterilerin akıbetini, aslında iki aktör belirledi. Önemli bir iç aktör olan ve uzun yıllar Mısır ın ekonomik ve siyasi hayatında dengeleyici unsur olarak rol alan Ordu, ABD nin telkinleri 15

Kapak Konusu neticesinde, gösteriler sırasında tarafsız kalarak, halka güç kullanmaktan kaçındı. Hatta halkın meşru taleplerde bulunduğunu ifade etti. İkinci aktör ise, Ortadoğu daki gelişmeleri destekleyen ve Mısır ordusu üzerinde mutlak etkiye sahip olan Birleşik Devletlerdir. ABD, halka karşı Ordunun güç kullanmasını istememiştir. Gösterilerin ardından, muhalifler, Mübarek rejimini devirmeyi başardı. Askeri yetkililerin başkanlığında bir geçiş yönetimi oluşturuldu. Bu yönetim, ülkenin yeni anayasasının hazırlanmasına rehberlik edecekti, seçimlerin yapılmasını gerçekleştirecekti ve kısa süre içerisinde ülke yönetimini sivillere bırakacaktı. Bu esnada, ülke ekonomisinin düzeltilmesi için elinden gelen gayreti gösterecekti. Sonuçta, Mübarek sonrası dönemde, parlamento feshedildi, teknokratlar hükümeti kuruldu ve anayasa komisyonu oluşturuldu. Fakat askeri yönetim, yönetimi sivillere bırakma konusunda isteksiz davrandı. Bunun bir kaç amacı vardı. Askeri kesim, Mübarek döneminde olduğu gibi, kendisine ait siyasi, ekonomik ve anayasal haklarını elinde muhafaza etmek istiyordu. İkincisi ise, bir tehdit olarak gördüğü radikal İslami hareketlerin -yani Müslüman Kardeşler ile Selefilerin- iktidara gelmesini engellemek idi. 14 Bu esnada muhalefet partileri de, ülkenin geleceği konusunda ortak bir anlayışa sahip değildi. Müslüman Kardeşler, meşruiyet arayışı içerisinde olduğu için zaman zaman askeri kesim, zaman zaman da liberal kesimler ile işbirliği içerisinde olabiliyordu. Liberaller ve laikler, daha katılımcı bir anlayışla yönetimin bir an önce sivillere bırakılmasını istiyorlardı. Müslüman Kardeşlerin siyasi hayatta etkin rol almasından da endişe ediyorlardı. Askeri kesim ile İslami grupların işbirliği yaparak kendi çıkarlarına uygun yeni bir anayasa yapma ihtimalinden de rahatsız idiler. Bu gelişmeler karşısında halk yeniden sokağa döküldü. Askeri yönetimin bir an önce seçimleri yapmasını istiyorlardı. Batılı ülkelerde bu talepleri destekleyen açıklamalar yaptılar. Her ne kadar halkın iç istikrar istediğini ve bu nedenle kendilerine destek vereceğini düşünen askeri kesim 15, genel seçimleri düzenledi ve Cumhurbaşkanı Mursi ye görevi istemeyerek de olsa devretmek zorunda kaldı. 16 Mursi nin Cumhurbaşkanı olması, ülkedeki siyasi, ekonomik ve sosyal sorunları çözmek için yeterli olmadı. Çünkü Mursi ve ekibine ülkeyi yönetme gücü vermeyen Mübarek döneminin yetkilileri, yeni yönetimin başarısızlığı için gayret gösterdiler. Yargı erki, ülkenin yeni anayasa taslaklarını geçersiz kılan kararlar alıyordu. İşadamları ise, ekonominin düzelmesi için Mursi nin yanında tavır takınmıyordu. Aksine ekonominin düzelmesinden ziyade, kötüye girmesinden sorumluydular. Askeri kesim ise, eski gücünü yeniden kazanabilmek için Mübarek döneminin bürokratları ile işbirliği içerisindeydi. Bürokratlar da, Mursi nin devlet zihniyetine ve politikalarına destek vermiyorlardı. Batılı ülkelerin de, zamanla Müslüman Kardeşlere karşı antipatinin uyanmasıyla birlikte, bu ülkelerden Mursi yönetimine destek gelmemeye başladı. Cumhurbaşkanı Mursi nin kendi seçmenine yönelik siyasi adımları neticesinde, pusuda bekleyen muhalif kesimlerin de desteği ile liberaller, Selefiler, laikler ve gayri-müslimler yeniden sokaklara döküldüler. Bu sefer Ordu, göstericilerden faydalanarak, Cumhurbaşkanı Mursi yi göz hapsine aldı, Müslüman Kardeşler yönetimini devirdi, yerine kendisine yakın kesimlerin dâhil olduğu yeni bir geçiş hükümeti kurdu. Müslüman Kardeşleri yasadışı tanımlayan Genelkurmay Başkanı Sisi, bu grubun siyasal hayata geri dönüşünü sağlayacak sert güvenlik ve siyasi tedbirler aldı. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Mübarek döneminde hâkim unsurlar olan askeri kesim, işadamları ve bürokratların eski konumlarını sağlamlaştıran yeni bir anayasal düzenin kurulması için çabalarını arttıran Genelkurmay Başkanlığı, Batılı ülkelerin zımni, Suudi Arabistan gibi Arap ülkelerinin aleni desteğini aldı. Sonuçta Mısır, askeri ve bürokratik vesayet rejiminin kurulmasına doğru hızla yol almaktadır. 17 Sonuçta, Mısır ın karşı karşıya olduğu ciddi siyasi, ekonomik ve sosyal zorluklar mevcuttur. Askeri ve bürokratik vesayet rejiminin kurulması, Mısır da ve dolayısıyla Arap âleminde 16

Kapak Konusu Arap Baharının sona ermesine netice verecek bir gelişmedir. Böylece Mısır da uzun yıllar halk gösterileri görülecek, siyasi gruplar arasında kutuplaşmalar yaşanacak, halkın genelinde fakirlik devam edecektir. SURİYE Tunus, Bahreyn, Libya ve Mısır ın ardından, Suriye de Arap Baharından etkilendi. Diğer bölge ülkelerinde olduğu gibi, Suriye de, görünmez çatışma için uygun nedenleri bünyesinde barındırıyordu. Suriye Baas rejimi, otoriter anlayışa sahipti. Esad ailesi, Nusayriler ve rejime yakın işadamları, ülke imkânlarının büyük bir kısmından faydalanıyordu. Diğer gruplar ise ülkenin hem ekonomik hem de siyasi hayatından dışlanmıştı. Sosyal katmanlaşma açısından daha alt düzeyde bulunan Nusayriler, Esad rejimi tarafından, güvenlik birimlerine yerleştirilerek, yaşam koşulları düzeltilmişti. Kürtlere vatandaşlık verilmezken, muhalefete, ifade özgürlüğüne tahammül yoktu. Halk barışçıl şekilde taleplerini 18 gündeme getirirken, Türkiye ve Batılı ülkeler, Beşar Esad rejiminin, demokratikleşme yönünde adımlar atmasını öneriyordu. Hatta Türkiye, Beşar Esad ile çok yakın diyalog içerisindeydi ve bu diyalogu Suriye nin demokratikleşmesine katkıda bulunmak amacıyla kullanıyordu. Mısır, Libya ve Tunus ta olduğu gibi, Esad yönetimi, kozmetik düzeyde demokratik adımların atılmasını önerirken, 19 Baas rejiminin demokratikleştirilmesine yönelik taleplere şiddetle karşı çıkıyordu. Esad rejiminin bu tür girişimlerinden muhalifler tatmin olmuyordu. 20 Zaman içerisinde, Başkan Esad, diğer Devlet Başkanlarının yaptığı gibi, muhaliflere karşı güç kullanmaya başladı. Farklı mezhepler ve gruplar arasındaki ayrılıkları ve sürtüşmeleri kendi çıkarları için kullanan rejim, muhalifleri, terörist olmakla, radikal İslami ideolojiyi savunmakla, İsrail in uşaklığını yapmakla suçladı. Devlet medyası da, rejimin psikolojik harekâtına kayıtsız destek sağladı. Özellikle Nusayrileri yanına çekmek isteyen Esad yönetimi, Sünnilerin Nusayrilere yönelik tarihsel önyargılarını sürekli ön plana çıkararak, bu grubun geleceğinin rejimin bekasına bağlı olduğunu vurguladı. Nusayrilerde, geleceklerinden endişe etmeye başlayınca, rejime desteklerini sürdürdüler. Hatta günümüzde Suriye de üç federatif yapılı bir yönetimin kurulacağına ve Başkan Esad ın da Nusayrilerin ağırlıkta olduğu kıyı Suriye bölgesini kontrolü altında tutacağına yönelik görüşlerde ortaya atılmaktadır. Çatışmalar esnasında, Suriyeli Kürtler ile bir araya Esad yönetimi, bu gruba vatandaşlık sözü verdi ve Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadığı kuzey bölgesindeki askerlerini zamanla geri çekti. 21 Dini inanca sahip halkın desteğini alabilmek için bağımsız İslam medreseleri açtı ve İslami programlar yayınlayan televizyon kanallarının açılmasına izin verdi. Hükümette küçük bir revizyon gerçekleştiren Esad, ülke genelinde genel af ilan 17

Kapak Konusu Hükümette küçük bir revizyon gerçekleştiren Esad, ülke genelinde genel af ilan etti. Ancak çatışmalarda rol alan muhalifleri, bu aftan muaf tuttu. etti. Ancak çatışmalarda rol alan muhalifleri, bu aftan muaf tuttu. Önceleri güvenlik güçlerinin baskıcı tedbirlerine sabırla yaklaşan muhalifler, güvenlik birimlerinin artan düzeyde hukuk dışı davranışları karşısında silaha sarıldılar. Böylece ülkede bir iç savaş başlamış oldu. Zamanla devlet-içi çatışmaların şiddeti artmıştır. Aşağıda belirteceğimiz gibi, bir kısım bölge ve bölge-dışı devletlerin Suriye sorununa müdahil olmaları neticesinde, bu ülkedeki çatışmalar günümüze kadar sürmüştür. Çatışmaların durdurulması için Birleşmiş Milletler ve Arap Ligi, iki kere devreye girmiş ve rejim ile muhalifler arasında yapıcı diyalogun başlaması için yoğun çaba harcamıştır. Her ikisi de oldukça tecrübeli olan arabulucular, tüm çabalarına rağmen, soruna diplomatik çözüm bulunması veya rejim ile muhalifler arasında doğrudan temasların başlaması konusunda başarılı olamamıştır. Her iki tarafta, barış yapıcı girişimlere yeteri kadar itibar etmemiştir. Muhalifler, Esad rejiminin sona ermesi konusunda ısrarlı olurken; Başkan Esad, bu noktayı tartışma konusu dahi yapmamıştır. Ilımlı Suriye halkı ise, kontrollü bir şekilde siyasal geçişin gerçekleştirilmesini istemektedir. 22 Çatışmalar esnasında, ülke ekonomisi büyük zarar görürken, devlet kurumları işlemez hale gelmiştir. Halkın yaşam standardı aşırı düzeyde kötüleşirken, maalesef güvenlik güçlerinin insanlık dışı saldırıları neticesinde 2 milyondan fazla Suriyeli, mülteci konumuna düşmüştür. Çok sayıda sivil, rejim ve muhalifler tarafından öldürülmüştür. Bu durum, rejim ile muhalifler arasında, yani rejimi destekleyen gruplar ile muhalifler arasında intikam duygularının yeşermesine neden olmaktadır. 18

Kapak Konusu Çatışmalar sırasında, etnik ve mezhepsel gruplar içerisinde kolektif kimlik yoğun bir şekilde vurgulanmaya başlandı. Bu kimliklerin içerisinde, yerel gelenekler, değerler, aile ilişkileri, sınıf dayanışmaları, ideolojik yakınlık, Pan-Arap ve Pan-İslami fikirlerde vurgulanmaktadır. Bu da, gruplar arasında, bir yandan grup-içi dayanışmayı arttırırken, diğer yandan grup-dışına karşı nefreti, önyargıyı güçlendirmektedir. Bu gelişmede, aslında muhalifler arasında farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Suriye rejimi ile muhalifler, farklı ülkeler ve gruplar tarafından açıkça desteklenmektedir. Öncelikle Rusya, İran, Hizbullah, aleni bir şekilde Esad rejimine destek vermektedir. Rusya, Esad rejimine, hem diplomatik hem de askeri yönden arka çıkmaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nden Suriye aleyhine karar alınmasını engelleyen Rusya, Ortadoğu daki etkisini kaybetmek istememektedir. 23 İran ve Hizbullah, hem askeri silah yardımında bulunarak hem de doğrudan savaşçılarını bu ülkeye göndererek, Esad rejiminin hayatta kalmasına yardımcı olmaktadır. İran, Esad rejiminin yıkılmasını, kendi rejiminin geleceği açısından bir tehdit olarak algılamaktadır. İran, bölgede Sünnilerin (Müslüman Kardeşlerin ve Selefilerin) hâkimiyetinde bir siyasi yapılanmanın ortaya çıkmasından endişe etmektedir. Aynı şekilde, Şii Hizbullah, Suriye deki çatışmaları, kendi geleceği açısından bir tehdit olarak görmektedir. Hizbullah a göre, Müslüman Kardeşlerin kontrolündeki yeni Sünni Suriye rejimi, İran dan kendisine gelen silah sevkiyatını durduracaktır. Bu durum, Hizbullah ın Lübnan siyasi hayatındaki konumunu ve İsrail e karşı mücadelesini zayıflatacaktır. Zamanla Müslüman Kardeşlerin, Lübnan, Filistin gibi ülkelerdeki gücü artacak, bu da bölgedeki stratejik dengeleri Hizbullah aleyhine bozacaktır. Iraklı Şiilerinde, Esad rejimi yanında çatışmalara dâhil oldukları ifade edilmektedir. Diğer taraftan, Iraklı Sünniler ile Kürtler, kendi gruplarına destek sağlamaktadırlar. 24 Diğer taraftan Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve ABD gibi Batılı ülkeler, muhaliflere destek sağlamaktadır. Suriye de demokratikleşmenin yaşanmasını bölgede istikrarın sağlanması için gerekli olduğunu düşünen bu ülkeler, muhaliflerin tek çatı altında bir araya gelmesinde ve Esad rejimi karşısında savaşma kabiliyetlerini tümüyle kaybetmemeleri için yoğun çaba harcamışlardır. Ancak radikal İslami grupların, muhaliflerin safında yer alması ve muhalifler arasında farklı görüşlerin ortaya çıkması, bu ülkelerin muhaliflere daha fazla yardım sağlanmasına engel olmuştur. Suudi Arabistan gibi Körfez ülkeleri ise, Müslüman Kardeşler den ziyade, Selefiler in başa geçmesi için çaba harcamaktadır. Bu nedenle muhaliflere olan desteklerini en alt düzeye indirmişlerdir. Ürdün ve Lübnan, ülkede yaşanan gelişmelerden oldukça rahatsızdır. Bunun da iki sebebi vardır. Birincisi, yoğun bir şekilde mülteci akınıyla karşı karşıya kalmalarıdır. İkincisi ise, Suriye deki mezhepsel çatışmaların kendi ülkelerine sıçraması ihtimalidir. İsrail ise, Esad rejiminin, elindeki nükleer, kimyasal silahları terör gruplarına 19

Kapak Konusu transfer etmesinden ve radikal İslami grupların, Suriye yönetimine hâkim olmasından endişe etmektedir. Diğer taraftan İran ve Hizbullah ın bölgedeki etkisinin artması, İsrail için bir tehdit oluşturmaktadır. 25 Görüldüğü gibi, Suriye de mezhepler arası kutuplaşma her geçen gün daha fazla derinleşmektedir. Bölge ve bölge-dışı ülkelerin Suriye sorununa müdahil olmaları da, çatışmanın daha fazla uzamasına ve hatta bölgedeki diğer ülkelere yayılmasına neden olmaktadır. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Arap Baharı döneminde Ortadoğu bölgesinde meydana gelen devlet-içi gelişmelere baktığımızda, öncelikle aşağıdaki sonuçlara ulaşabiliriz. Birincisi, her bir çatışmanın kendisine özgü koşulları bulunmaktadır. Mısır da Ordu belirleyici rol oynarken, Tunus ve Libya da ulusal ordu oldukça zayıftır. Suriye de ise, Ordu, Esad ın ailesinin ve Nusayrilerin kontrolü altındadır. Her ülkenin toplumsal, mezhepsel ve kabilesel yapıları farklılık göstermektedir. Suriye de, ciddi düzeyde Nusayriler, Kürtler, Müslüman Kardeşler ayrımı görünmektedir. Libya da yüzden fazla bölgesel kabileler bulunmaktadır. Tunus ta ise temel ayrılık laikler ile İslami partiler arasında görülmektedir. Mısır da ise Hıristiyanlar, Laikler ve Müslüman Kardeşler ciddi rol oynamaktadır. Bahreyn de belirleyici unsur, rejime ve Suudi Arabistan a göre, Sünni-Şii mücadelesidir. Bu nedenle her bir çatışmanın kendisine özgü koşulları tespit edilmeli ve doğal olarak bu özelliklere uygun stratejik hedefler belirlenmelidir. Mısır için uygun olan stratejik hedefler, hiçbir zaman Tunus, Libya ve Suriye için geçerli değildir. İkincisi günümüz devlet-içi çatışmalarında askeri yöntemler yetersiz kalmaktadır. Çünkü çatışmanın nedenleri, sadece askeri güvenlik sorunları değildir. Aksine örnek olaylara baktığımızda, her bir çatışma, bünyesinde siyasal, idari, sosyal, kültürel ve ekonomik sorunları barındırmaktadır. Stratejik hedeflere ve uygulamalara baktığımızda, bu sorunların çözümü konusunda, çatışma sonrası ateşkes ve/veya çatışma sonrası barışı inşa etme dönemlerinde uygulanan yöntemlere başvurulmalıdır. Bu yöntemlerin başarılı bir şekilde hayata geçirilebilmesi için yeni yönetimin, sivillerin, halkın, üçüncü tarafların, sivil toplum kuruluşlarının, askeri birimlerin, devlet kurumlarının birlikte ve uyum içerisinde işbirliği yaptığı bir durumu oluşturması gerekmektedir. Aksi takdirde Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi, bu hedefler, aksine sonuçlar üretebilmektedir. Libya da karşılaştığımız bu sonuca bir örnektir. Yüzden fazla kabilenin kendi bölgelerini kontrol etme arzusu ve ihtiyacı, merkezi otoritenin kurulmasına engel olmaktadır. Ancak çok uzun süreler Libya zayıf merkezi hükümet yapısı ile yeniden istikrara kavuşamaz. Üçüncüsü, devlet-içi çatışmalarda, üçüncü ülkelerin oynayacağı rol önemlidir. Kimisinde üçüncü ülkeler yapıcı rol oynayabilirler. Mısır da ABD nin Ordu üzerindeki telkini ve etkisi, Libya da NATO operasyonu, muhaliflerin başarılı olmasına yardımcı olmuştur. Bahreyn de ise, aksine bir sonuç ortaya koymuştur. Suriye de ise, maalesef çatışmaların çok uzun süre sürmesine yardımcı olmuştur. Dördüncüsü, Arap Baharında Ortadoğu halklarının, Batılı sömürgeci devletler tarafından kışkırtıldığı söyleminin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Her Ortadoğu ülkesinde, çatışmalara sebebiyet veren faktörler mevcuttur. Yolsuzluk, otoriter rejim anlayışı, güvenlik birimlerinin baskıcı yaklaşımları, gruplar (kabileler, mezhepler) arası ayrımcılıklar, önyargılar, eğitimsizlik, zor yaşam koşulları, işsizlik gibi nedenler, hemen hemen hepsinde bulunmaktadır. Bu faktörlerde, halkın demokratik, siyasal, sosyal ve ekonomik reformlar talep etmelerine neden olmuştur. Beşincisi, Ortadoğu ülkelerinde silahlı çatışmalara sebebiyet veren unsur, otoriter rejimin yandaşlarının, mevcut ayrıcalıklı konumlarını bırakmak istememeleri, bu amaçla önceleri göstermelik reformlar yapmaya kalkmaları, rejimin temel ilkelerini konuşmayı ret etmeleri ve en sonunda güvenlik güçlerinin sert tedbirler alarak sorunu çözmeye çalışmalarına göz yummalarıdır. Çatışmaların süresini ve şiddetini ise, ülke içi gruplar arası rekabet ve işbirliği olanakları ile üçüncü ülkelerin soruna müdahil olma dereceleridir. 20

Kapak Konusu Sonuçta, Ortadoğu ülkelerinin birçoğu, benzer çatışma potansiyellerini bünyelerinde taşımaktadır. Bu sorunları barışçıl yöntemlerle çözebilmek için iktidarlar yapıcı, kararlı ve kapsayıcı çözümler üretmelidir. Gösterileri bastırmak için askeri güce başvurmamalıdır. Yine Ortadoğu nun gerçek anlamda yeni bir düzene kavuşabilmesi için barışı inşa edici yöntemlerin kararlılıkla kullanılması gerekmektedir. Liderleri görevlerinden uzaklaştırmak, istenilen sonuçları vermeyebilir. Eski yönetimin bürokratları ile yeni iktidar mensupları arasında işbirliği ortamı oluşturulması elzemdir. Çatışma sonrasında çatışan taraflar arasında kültürel önyargıların ortadan kaldırılması, ekonomik ve sosyal koşulların iyileştirilmesi için gayret gösterilmelidir. O DİPNOTLAR 1 Andrew Heywood, Küresel Siyaset, (çev. Nasuh Uslu ve Haluk Özdemir), İstanbul: Adres Yayınevi, s. 46-48. 2 Andrew Heywood, Küresel Siyaset, s. 597-615. 3 Muzaffer Ercan Yılmaz, Intra-state conflicts in the post-cold War Era, International Journal on World Peace, Cilt XXIV, Sayı 4, Aralık 2007, s. 11-37. 4 Uluslararası Kriz Grubu, Popular Protest in North Africa and The Middle East (V): Making Sense of Libya, Middle East/North Africa, No 107, 6 Haziran 2011. 5 Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (Orsam), Libya Savaşı, Uluslararası Müdahale ve Türkiye, Rapor No: 31, Mart 2011; Bilgay Duman, Libya Yeni Irak Olur mu?, ORSAM Dış Politika Analizleri, 9 Eylül 2011. 6 Uluslararası Kriz Grubu, Holding Libya Together: Security Challenges after Qadhafi, Middle East/ North Africa Report, No 115, 14 Aralık 2011. 7 Uluslararası Kriz Grubu, Holding Libya Together: Security Challenges after Qadhafi, Middle East/ North Africa Report, No 115, 14 Aralık 2011. 8 Uluslararası Kriz Grubu, Divide We Stand: Libya s Enduring Coflicts, Middle East / North Africa Report, No 130, 14 Eylül 2012. 9 Uluslararası Kriz Grubu, Trial by Error: Justice in Post-Qadhafi Libya, Middle East/North Africa Report, No 140, 17 Nisan 2013. 10 Uluslararası Kriz Grubu, Popular Protest in North Africa and the Middle East (IV): Tunisia s Way, Middle East / North Africa Report, No 106, 28 Nisan 2011. 11 Uluslararası Kriz Grubu, Tunisia: Violence and the Salafi Challenge, Middle East/North Africa, Rapor No: 137, 13 Şubat 2013. 12 Uluslararası Kriz Grubu, Popular Protests in North Africa and the Middle East (III): The Bahrain Revolt, Middle East/North Africa, Rapor No 105, 6 Nisan 2011. 13 Uluslararası Kriz Grubu, Popular Protest in North Africa and the Middle East (I): Egypt Victorious?, Middle East/ North Africa, Rapor No 101, 24 Şubat 2011. 14 Uluslararası Kriz Grubu, Lost in Transition: The World According to Egypt s SCAF, Middle East/North Africa, Rapor No 121, 24 Nisan 2012. 15 Aslında askeri yönetim, ülkenin anayasal meşruiyetinin yegâne temsilcisi rolünü oynamak, ülkede sivillerin yönetimdeki güçlerinin sınırlarını belirleyicisi olmak ve bazı anahtar bakanların seçiminde (Savunma Bakanlığı gibi) belirleyici rol oynamak istiyordu. Siyasi hayatta meşruiyet arayan Müslüman Kardeşler de, bu taleplere karşı olumlu tavır sergiliyordu. 16 Mübarek döneminde yönetime hâkim olan gruplar, mevcut iktidarlarını korumak istiyorlardı. Askeri kesimde, devlete ait firmaların özelleştirilmesine karşı çıkıyordu. Çünkü Ordu nun ekonomi üzerindeki kontrolü, Nasırcı devlet anlayışının Mısır da korunmasına yardımcı oluyordu. 17 Uluslararası Kriz Grubu, Marching in Circles: Egypt s Dangerous Second Transition, Middle East/North Africa, Brifing No 35, 7 Ağustos 2013. 21