KAUNOS 09 Kazı-Araştırma-Konservasyon-Restorasyon-Onarım- Arkeolojik Park
Çalıştay-Kazı-Araştırma-Restorasyon-Konservasyon-Onarım ve Arkeolojik Park Çalışmaları Ana Tanrıça Kybele nin Heykeli ve O nun yer altı Kaya Evi gibi; Gemicilere iyi yolculuklar ve tüccarlara bol kazançlar ihsan eden tanrıça Aphrodite Euploia gibi; Bereketi ihsan eden tanrıça Demeter adına yapılan Kadın Bayramı ın yapıldığı Açık Hava Tapınağı gibi; kentin baş tanrısı Basieus Kaunios un kutsal taşı Baitylos gibi; Karca nın, daha doğrusu Kaunosca nın çözümünde bugüne kadarki tek anahtar olan Çift Dilli Stel gibi; kentin cadde ve sokaklarının rüzgar yönüne göre planlanmasında kullanılan Ölçüm Platformu gibi; Limanının karalaşmaya başlaması nedeniyle çökme eğilimi gösteren ekonomiyi yeniden canlandırmak adına alınmış yeni Gümrük Nizamnamesi gibi; Adak Kumbarası gibi ve de son yıllarda gün yüzüne çıkartılan Tuzla ve antik çağın döner perde sistemi Periaktos gibi bugüne kadarki özel örnekleriyle KAUNOS, bu kutsal Anadolu toprağının arkeolojisini uluslararası platforma taşıyarak görevini daha şimdiden yerine getirmiştir. Şimdi bizler, bir başka görevimizin arifesindeyiz: Kaunos u gelecek kuşaklara taşımak; arkeoloji bilimi sayesinde açığa çıkartılarak bilgiye dönüştürülen ve korunan kültür kaynaklarımızı bacasız sanayi olarak adlandırılan turizm sektörünün en önemli sermayesi konumuna getirmektedir. Bu bağlamda Kaunos örenindeki çalışma politikası son yıllarda değişmiştir. Bir taraftan bilimsel kazı ve araştırmalarımız devam ederken, diğer taraftan da öreni bir Arkeolojik Park konumuna getirebilmek için kentteki restorasyon ve onarım çalışmalarına ağırlık verilmektedir; Deneysel Arkeoloji den örnekler sunulmaktadır; kentin ana arterleri açılmakta ve ziyaretçiler için yönlendirme ve bilgilendirme levhaları belli zaman aralıklarında yeniden tanzim edilerek yerlerine konulmaktadır. Bu uygulamalarımızla Kaunos, salt biz bilim adamları için değil, kültür sevdalısı insanların da beklentilerine cevap verebilen bir çekim alanı yaratmaktadır kendisine. Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk ümüzün 125.; Mevlana Celaleddin-i Rumi nin 800. doğum yıllarının, Periaktos un da kullanılarak Tiyatro da kutlanıldığı günlerde olduğu gibi Son bir-kaç yıla sığdırılan bu zorlu görevin altından kalkabildiysek ve her yıl işimize bıraktığımız yerden eksilmeyen heyecanımızla devam edebiliyorsak eğer, buradaki en büyük pay, Kültür ve Turizm Bakanlığımız ın yanında, ulusal birliğin sağlanmasında en önemli öge olarak gördüğü kültürel kimliğin, Anadolu toprağının derinliklerinde yattığının bilincinde olan Rektörüm Prof. Dr. Sayın Mehmet Haberal ın duyarlılığı altında, üniversitemindir. Nitekim Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Üniversitemiz Kültür ve Sanat Araştırmaları Merkezi adına yürütülen örendeki 2009 yılı arkeolojik çalışma programımızın tamamlanmasında, geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da üniversitemin katkısı yadsınamaz. Çalıştay Kaunos Kazı Evi nde bu yıl bir ilk gerçekleştirilmiştir: Bir Çalıştay. Daha çok genç bilim adaylarının katılımlarıyla sınırlandırılan böylesine bir Çalıştay ın her yıl, ama başka konularda yapılması planlanmaktadır. Böylesine bir çalışmanın asıl amacı, aynı konularda çalışan bu genç nesli bir arada toplamaktır. Böylece birbirlerini yakinen tanıma fırsatı bulabilecekler ve de yaptıklarından birbirlerinin haberi olabilecektir; yöntem bilimi konusunda ortak bir yol belirleyebilecek ve de terminoloji kullanımında birleşebileceklerdir. 1
Bu yılın ilk uygulaması için seçilen konu Hellenistik ve Roma Dönemi Seramiği olmuştur. Bu program, üniversitem öğretim üyelerinden Doç. Dr. Billur Tekkök ün organizatörlüğünde 11 14 Haziran 2009 günleri arasında 18 genç bilim adamı adayının katılımıyla, merkezimizin bir istasyonu olan Kaunos Kazı Evi nde gerçekleştirilmiştir. Çalıştay ın bilim adına en büyük kazancından biri de, gerçekleştirilen bu bilge şöleninde verilen bildirilerin bir kitap altında yayınlanacak olmasıdır. Çalıştay, Kazı Evi Çalıştay, Karacasu-Çömlekçi Mahallesi 2
Kazılar Tiyatro Çeşme Binası: Bilindiği üzere Kaunos un bu en eski ve de en görkemli Çeşme Binası, büyük kısım itibariyle daha geçen yılın kazı döneminde açığa çıkartılmıştı. Ancak araştırmalar yapının özellikle de tarihlendirilmesinde ve de Tiyatro-Çeşme ilişkisinde bizleri sonuca götürebilecek önemli belge sunmamıştı bizlere. Bu nedenle çalışmalarımız daha çok bu amaca yönelik olarak programlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Bunun için iki alan seçilmiştir: Çeşme Havuzu ve Çeşme-Doğu Duvarı ile çeşmenin içinde yer aldığı Niş-Batı Duvarı arasında bırakılmış ve yaklaşık 0.70 metre genişliğindeki mekân. Havuzun dolgu malzemesi olarak kullanılmış olduğunu düşündüğümüz tarihlenebilir üst yapı malzemesine maalesef buradaki kazı çalışması sonrasında da ulaşılamamıştır. Çünkü Havuz un doğu kanadı ve uzun bölümü, batı kanadın aksine daha çok irili ufaklı kırma taşlarla doldurulmuştur. Kazancımız, havuz tabanının teknik özelliği olmuştur: Kireç, yoğun tuğla tozu ve küçük tuğla kırıklarından oluşan yalıtkan bir alt katman üzerine mozaik tarzında yerleştirilen küçük yassı taşlardan bir zemin; üzeri ise içinde yoğun tuğla tozu bulunan kireç harçla kaplanmıştır. Tiyatro Çeşmesi, çalışma anı Bunun yanında Çeşme Doğu Duvarı ile Analemma-Niş Duvarı arasında kalan alanda yaptığımız kazılar, bizi çok önemli sonuçlara götürmüştür. Öncelikle artık kesin olarak biliyoruz ki, Çeşme, hareketli ve kırılgan ana kayanın kesilmesiyle oluşturulan bir kaya yatağı içine inşa edilmiştir. Analemmanın alt blokları ise bu kaya yatağının üst kenarı boyunca düzleştirilen blok yuvaları üzerine yerleştirilmişlerdir. Öyle ki, ana kayanın jeolojik yapısından kaynaklanan aradaki boşluklar da sıkıştırılmış kaya mıcırı ile doldurulmuş ve böylece analemmanın inşası için bir yatay düzlem sağlanmıştır. Burada bizleri ilgilendiren iki yapı arasındaki mimari ilişkidir. Açık bir şekilde bellidir ki, buradaki kaya yatağı öncelikli olarak Çeşme Binası için açılmıştır. Bu nedenledir ki, analemma İÖ 2. yüzyılda inşa edilirken güney yöndeki mevcut teras duvarı ile önündeki Çeşme Binası dikkate alınmış ve böylece bu alanda 11.80 metre uzunluğunda antsal bir niş oluşturulmuştur. İki mimari yapı arasında kalan 3
boşluğun anakaya zeminine kadar kazılmasının bilimsel kazancı, kuşkusuz ele geçen seramik malzemedir. İki homojen grup oluşturan bu malzeme statigafik olarak da ayrılırlar: İÖ. 4. yüz yılın siyah glazurlu tipik Atika ithal malzemesi daha çok kayalığın üst seviyesinden gelirken; İÖ 6 yüzyıl malzemesi kaya yatağının zemine yakın seviyelerinden gelmiştir. Bu da bize Çeşme Binası nın daha henüz Tiyatro taşa dönüşmeden önceki bir zamanda, en erken İÖ. 4. yüzyılda inşa edildiğinin müjdecisi olmuştur (Cengiz IŞIK-Oğuz ÖZER). Palaestra Terası: Hamam Binası ile Ölçüm Platformu arasında kalan 75 x 85 metre boyutundaki geniş düzlük, örenin daha çok bedensel ve felsefi eğitimlerin yapıldığı bir mekândır. Son yıllarda bu alandaki çalışmalarımızın ağırlığını daha çok Arkeolojik Park çerçevesinde uygulanan programımız oluşturmaktadır. Alanın henüz daha tamamıyla kazılmamış olan güney sütunlu galerisinin gün yüzüne çıkartılması ancak bu kazı mevsimi sonunda gerçekleştirilebilmiştir. Topoğrafik yapı nedeniyle Palaestra nın bu bölümü diğer üç kenardan farklı özellikler göstermektedir. Her şeyden önce 10 metre genişliğinde ve 75 metre uzunluğunda ölçülen bu güney galerinin tabanı büyük ölçüde anakayadır. Anakaya kesilip düzleştirilmiş ve sonrasında üzeri sıva ile kaplanmıştır. Bunun dışında kalan alanların zemini ise, sıkıştırılmış topraktır. Anakaya, portikonun yalnızca tabanını oluşturmamış, büyük ölçüde arka duvarı olarak da kullanılmıştır. Cephesi zamanında sıvayla kaplanıp düzleştirilmiş olan bu anakaya duvarın yüksekliği doğu uçta 2. 17 metreye ulaşırken, batıya doğru gidildikçe sıfıra düşmektedir. Belli ki arka duvarın yüksekliği ancak bloklarla tamamlanabilmiştir. Stylobat ve arka duvar arasındaki genişliğin fazlalığı nedeniyle çatı, diğer galerilerde saptandığı gibi bu galeriyi de eşit iki ayrı koridora bölen orta aks üzerine sıralanmış bir sütun sırasıyla desteklenmiştir. Bunun da arkeolojik belgesi, açığa çıkartılan 1.10x1.10 metre ölçülerindeki kaidelerdir (Erkan KART). Palaestra açılan güney portiko 4
Agora: Kaunos Liman Agorası düzlüğünde geçen mevsim gerçekleştirdiğimiz jeofizik araştırmalarının sonrasında saptanan anomali noktalarının birinde bir sondaj açılmıştır. Sondajda açığa çıkartılan iki farklı anıta ait bloklardan üçü yazıtlıdır ve bu metinler Kaunos un siyasi yaşamındaki bilinmezlerine biraz daha ışık tutmuşlardır (Ufuk ÇÖRTÜK). Agora dolgusu altında açığa çıkartılan anıt kaideleri Çarşı Bazilikası: Kaunos öreninin Roma İmparatorluk Dönemi kamu binaları arasında Hamam Binası ndan sonra bir diğer önemli ve anıtsal yapısıdır Çarşı Bazilikası. Ticari Liman ın hemen kuzey kıyısında, Helenistik Dönem Liman Agorası nın batısında inşa edilmiştir. Dıştan dışa 91 x 22 metre ölçülerindeki bu görkemli yapıda bu mevsim daha çok dokümantasyon çalışmaları yapılmış, kazı, yalnızca Doğu Girişi önünde gerçekleştirilmiştir. Yapıyı örten yoğun bitki örtüsünün kaldırılmasıyla bile binanın günümüze kalan mimari elemanları gün ışığına çıkartılmış ve hatta tasarımı anlaşılabilmiştir. Kaunos Çarşı Bazilikası doğu-batı yönünde inşa edilmiş üç nefli apsidal bir yapıdır ve daha dar olan yan nefler iki katlı olmalıdır. Onun bu plan yapısı, günümüz Katedrallerinin tasarımını hatırlatır ki, zaten Katedrallerin plan yapısının kökeninde, antik çağın bu Bazilikaları aranmalıdır. Aynı zamanda günümüz alış-veriş merkezlerinin ilk uygulaması olarak karşımıza çıkan yapı, bir taraftan Helenistik Dönem Liman Agorası ile bağlantılıyken, diğer tarafta da kuzey duvarı üzerindeki kapılarla da kendi döneminin Agorasına açılmaktadır. Çünkü Bazilikanın kuzeyindeki bu geniş düzlük, bizim tespitlerimize göre Roma Dönemi nin Agorası olarak planlanmıştır. Dokümantasyon çalışmaları esnasında tespit edilen örneklerden de umutlanıyoruz ki, bu yapının yıkıntıları, Kaunos un siyasi yaşamına da ışık tutabilecek daha pek çok yazılı belge sunacaktır bizlere. Kuzey Nef in doğu ucunda sürdürülen kısa süreli kazıların sonrasında anlaşılmıştır ki, bu koridorun Liman Agora sına ve Roma Dönemi Agorası na açılan kapıları Erken Hıristiyanlık Dönemi sonrasında devşirme malzemeyle yuvarlak formda kapatılmış ve bir Martyrium (Türbe) olarak kullanılmıştır (Zeyne Çizmeli ÖĞÜN-Hakan ÖZTANER). 5
Çarşı Bazilikası. Çalı temizliği sonrası, genel Çarşı Bazilikası. Çalı temizliği sonrası, çarşı bölümü Demeter Kutsal Kayalığı: Kaunos un inanç dünyasını renklendiren önemli bir tanrıçadır Demeter: İnsanlık adına bolluk ihsan eden, onlara bereketi sağlayan tanrıça. Bugünkü bilgilerimize göre bu tanrıça, adına tesis edilmiş kutsal mekânın en son durağıdır Kaunos. Tanrıçaya atfedilen mitolojik olayları da dikkate alarak bugüne kadar ki yüzey çalışmalarımızdan ve de kutsal çöplükten gelen adak buluntularının yorumlanmasından elde ettiğimiz sonuca göre, Küçük Kale nin limana bakan yüzündeki büyük teras tanrıçaya adanmıştır. Ve tanrıça adına her yıl düzenlenen, yalnızca kadınların katıldığı üç gün süreli 6
Bereket Bayramı bu teras üzerinde gerçekleştirilmiştir. Yalnızca biz meslektaşları değil, arkeolojiye ilgi duyan herkesi heyecanlandıran bu bayramın izlerini Kaunos ta açığa çıkarmanın ilk çalışmasını bu mevsim gerçekleştirdik. Bu bağlamda bir taraftan alanın 3D çizimleri yapılırken, diğer taraftan da öncelikle teras üzerinde kalıntıları günümüze ulaşan üç Nefli bir Kilise nin temizliği ile işe başlanılmıştır. Çünkü düşünüyorduk ki, Kilise, tanrıçaya ait olası bir tapınağın temelleri üzerine kurulmuştur. Amacımız bir taraftan olası bir Demeter tapınağının kalıntılarını saptamak ve diğer taraftan da bunların mevcut Kilise ile olan olası organik bağını tespit etmektir. Kilise nin Orta Nefi içinde etkileyici bir konumla yükselen anakayanın fonksiyonunu bize anlatabilecek arkeolojik verileri toplamak, bir diğer beklentimiz olmuştur. Çünkü anakaya yükseltisine hiç mi hiç dokunulmamıştır ve bunun çok özel bir nedeni olmalıdır. Yoksa bu teras üzerinde tanrıça adına bir tapınak inşa edilmemiş de, görkemli bu ana kayayı doğallığına hiç dokunmadan O nun adına mı kutsallaştırmışlardır? Demeter Terası, havadan Demeter Terası, plan Demeter Kutsal Kayalığı Orta Nef içinde yaptığımız sondaj mahiyetindeki küçük kazı, bu sorumuza cevap vermiştir. Bu alandaki yürüme tabanı altında kalan kayalığın hareketli yüzeyindeki doğal çukurların her biri birer adak bırakma yeri olarak kullanılmıştır. Tıpkı Kilise nin kuzey duvarı dışında kalan kayalık yüzeyinin aynı amaçla kullanıldığı gibi. Bu verilere dayanarak söyleyebiliriz ki, 7
32.20x31.10 metre boyutunda ve 5 metrenin üzerindeki bir yüksekliğe sahip bu görkemli teras, bereket tanrıçası için kutsanan bu kayalığı sınırlamak ve ayinler için bir teras düzlemi, kültün olmazsa olmazı olan bir mağara oluşturmaktır. Tıpkı Frig dünyasının ana tanrıçası Matar için kutsal sayılan kayalıklar gibi, ya da Urartu kültürünün kaya nişleri gibi. Güney yöne doğru yükselerek devam eden bu doğal kaya yükseltisi öylesine kutsallaştırılmıştır ki, binlerce yıl sonrasında, Erken Hıristiyanlık Dönemi içinde bile bu özelliğini muhafaza etmiştir. Bu adak çukurlarında ele geçen malzeme arasında pişmiş topraktan yapılmış olanlar sayıca fazla ve çeşitliliktedirler. Kandiller, farklı tiplerde figürinler, minyatür vazolar bunlar arasında en önemli olanlarıdır. İki farklı adak türü daha vardır ki, bunlar bugüne kadar bilinen Demeter adakları içinde bilim dünyası için yenidirler: Sikke ve Domuz Yavrusu kemikleri. Toplam 112 gümüş sikke adak olarak sunulmuştur. Bereketin tanrıçası Demeter in kutsal hayvanı olan domuz yavrusuna ait kemiklerin de kutsal kayalığa adak olarak bırakılması bu kült için bir başka yenilik olarak çıkar karşımıza. (Mustafa BULBA-Münife DOYRAN). Adak sikkeleri, kandiller ve kernoslar Adak domuz kemikleri ve adak altın safiha Tuzla: Bilindiği üzere bir TÜBİTAK projesi olarak da desteklenen Tuzla araştırmamız, bu kazı döneminde iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü- Deniz Koordinatörlüğü Başkanlığının ekip ve ekipmanı ve Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerin de katılımıyla gerçekleştirilen kış mevsimindeki çalışmamızın ana hedefi sığ deniz sismiği uygulamasını gerçekleştirmek 8
olmuştur. Bunun da nedeni, Tuzla nın neden oraya yapıldığının sorusuna cevap bulmaktır. Bulunmuştur da Tuz Gölü ile arkasındaki Sülüngür Gölü arasında uzanan İnceburun Tepesi tektonik hareketlenmeler sonucunda faylanarak kırılma sonrasında oluşmuş semer biçiminde bir tepedir. Tepenin Akdeniz e bakan cephesi iki kez kırılmış ve büyük bir kaya kütlesi olarak yaklaşık 100 metrelik bir çöküntüye uğramıştır. Bu düşen kütle bir kez daha kırılarak bu kez 30 metre daha çökmüştür. Ve böylece arka alanda doğal bir kaya basamağı oluşmuştur ki, bu da Kaunoslular tarafından Tuz Bahçesi nin inşa yeri olarak seçilmiştir. Lagün suyunun binde 38-39 olan tuzluluk oranı, nisan ayından başlayarak izleyen sekiz aylık süreç içinde bu oranın üzerine çıkmaktadır. Bu şu anlama gelmektedir: Suyun tuz yoğunluğu henüz daha tavalara alınmadan daha da yükselmiştir. Bu da bir yandan tavalardaki tuz üretimin sürecini kısaltırken, bir yandan da tuzun kalitesini artırmaktadır. Lagün, özellikle kış aylarında görülen dev dalgaların kumsal üzerinde açtığı kanalla deniz suyu baskını altında kalmaktadır. Diğer taraftan da yağmurla beslenen küçük bir derenin suları boşalmaktadır tuz gölü lagün alanı içine. Böylece göl suyu içindeki tuzluluk oranı, dere ağzından Tuzlanın bulunduğu yöne doğru gidildikçe artmaktadır. Ve bu oran tuz tavalarının hemen önünde en yüksek seviyesindedir. Bugün bizlerin ancak teknolojinin kullanımıyla elde ettiğimiz bu bilgileri Kaunoslular daha o günlerde biliyorlardı. Biliyorlardı ki, yaz aylarında denizden faleze doğru esen sıcak rüzgar, tam da tesis üzerinde sıcak bir türbülans yaratacak, bu da buharlaşmayı hızlandıracaktı. Arkeojeofizik Etütler: Özdirenç ve Yer Radarı Yaz aylarında gerçekleştirilen çalışmalarımız ise, arkeolojik yüzey araştırmaları; özdirenç ve çok kanallı yer radarı gibi arkeojeofizik etütler; klimatolojik ve jeomorfolojik gözlemler üzerine yoğunlaşmıştır. Yüzey araştırmalarında Toptantaş Tepesi mevkiinde dört mekânlı bir çiftlik yerleşimi; İnceburun Tepesi nin güneydoğusunda semikyklopean bloklarla inşa edilmiş ve yüksekliği 2.5metreye ulaşan bir sur duvarı; Bozburun Sırtı nda ise tarım terasları tespit edilmiştir. Ardı ardına üç terastan oluşan bu büyük tarım terasının 1,5 metre yüksekliğine kadar korunmuş duvarları masif bloklarla inşa edilmiştir. Özdirenç çalışmalarının sonucuna gelince: Parseldeki mevcut tavalara ait anomaliler dışında herhangi bir mimari dokunun izine rastlanılmamıştır (Sema ATİK). 9
Yüzey araştırması: Sur Duvarı ve Tarım Terasları Araştırmalar Tuz Bahçesi nde Sığ Deniz Sismiği çalışması, Ocak 09 Demeter Adak Sikkeleri: Bu kazı döneminde ele geçen toplam 137 adet sikkenin 122 i Demeter Kutsal Alanında adak olarak bırakılmışlardır. Bu sikkeler her şeyden önce tanrıçanın kült aktivitesine yeni bilgiler katmıştır. Bronz olan biri hariç diğerleri gümüştür ve farklı kentlerde darp edilmişlerdir: Kastolaba kentine ait 79 sikke; Euromos kentine ait 3 sikke; Hydai kentine ait 14 sikke; Rhodos kentine ait 5 sikke; Magnesia kentine ait 3 sikke; Hekatomnidler Sülalesine ait 2 sikke. Bu sikke grubuna intrusıon olarak dâhil olduğu izlenimini veren bronz sikke ile kalan 5 adet gümüş sikkenin etüdü devam etmektedir. Yapılan bu ilk değerlendirmenin sonucuna göre, elindeki bu küçük hazinesini tanrıçaya 10
bağışlayan kişi, İÖ 4. yüzyılın ikinci yarısı içinde yaşamış olmalıdır (Zeynep Çizmeli ÖĞÜN). Araştırma, Kazı Evi Etütlük Cam Eserler: Kazı Evi deposunda muhafaza edilen etütlük cam buluntularının öncelikle tipolojik sınıflandırılması sonlandırılmıştır. Sonrasında ise belirlenen iki form üzerinde bilimsel çalışmalara başlanılmıştır. İlk grubu Hellenistik ve Erken Roma Dönemi nin yaygın cam formları içinde yer alan kalıba döküm tekniğinde yapılmış düz ve kaburgalı kâseler oluşturmaktadır. Bu teknik ve formda yapılmış toplam 77 parçanın çizimleri yapılmış ve envanter bilgileri kayda geçirilmiştir. İ.S. 1.-3. yüzyıllar arasında kullanılan prizmatik gövdeli şişeler ise, diğer grubunu malzemesidir. Daha çok saklama ve servis kabı olarak kullanılan bu şişeler dörtgen, altıgen, sekizgen ya da daire biçiminde yapılmışlardır. Şişelerin kimi örneklerinin dipleri, olasılıkla üretim atölyesini belirten yazıt ya da geometrik veya figüratif kabartmalarla bezenmiştir (Çiğdem Gençler GÜRAY). Epigrafik Malzeme: Bu kazı döneminde ele geçen toplam 15 yazılı belgenin 6 sı Onurlandırma yazıtıdır. 1 i Dinsel içerikli, geriye kalan 8 yazıt ise, ancak parçalar halinde elimize geçebilmiştir. Hiç kuşku yoktur ki bu yazıtların özellikle iyi korunmuş olanları kentin, siyasi ve dinsel yaşamındaki bilinmezleri biraz daha aydınlatmıştır. Yazıtlı Blok, Çarşı Bazilikası 11
Restorasyon Konservasyon Onarım Tiyatro-Çeşme Binası: 2009 kazı mevsimi restorasyonu için Tiyatro-Çeşme Binası programlanmış ve bu bağlamda hazırlanan proje Muğla Korumu Kurulu tarafından onaylanmıştır. Bunun üzerine Afyon-İşcehisar Demireller Mermer Şirketine gerekli olan malzemenin projeye uygun olarak hazırlatılması için sipariş verilmiştir. Ancak bu mevsim restorasyonun olmazsa olmaz ekipmanı bir vincin tedarik edilememiş olması, bu programımızı gerçekleştirememiş olmamızın nedeni olmuştur. Buna karşın bu görkemli Çeşme Binası nın gerek havuz tabanı ve gerekse kenar süpürgeliklerinin konservasyonu tamamlanmış, izolasyonu yapılmıştır. Bunun yanında parapetin malzemesi olan kum taşı blokların da onarımı bitirilmiştir. Asıl önemli olanı avlu tabanın orjinal yapısına getirilmiş olmasıdır: Bu amaçla ikici evrenin mermer plakaları sökülmüştür. Oldukça parçalanmış olan bu blokların onarımları tamamlanarak koruma altına alınmışlardır. Altından ilk evrenin korunan taban blokları gün yüzüne çıkartılmışlardır. Bu bloklar yukarıdan düşen büyük formatlı blokların ağırlığı altında çok zarar görmüşler, yerinde parçalanmışlar ve hatta bazıları taban düzeyine gömülmüşlerdir. Projemiz gereği bu blokar konserve edilerek oldukları şekilde bırakılmışlardır. Amaç, kendi hikâyelerinin kendileri tarafından anlatılmasıdır. Tiyatro Çeşmesi, konservasyon Teras Tapınağı: Teras Tapınağı nın Güney Portikosu na ait üst yapı blokları bilindiği gibi kumtaşı malzemeden kesilmişlerdir ve üzeri sıvanmış ve de boyanmışlardır. Bu alandaki restorasyon çalışmasının olmazsa olmazı, hiç kuşku yoktur ki, bu blokların konservasyonu ve onarımıdır. Bu amaçla bu kazı dönemimizde portikonun gün yüzüne çıkartılmış olan gerek sütun tamburları, gerek başlıkları ve gerekse arşitrav ile geison bloklarının büyük bir kısmının sıva onarımı ve konservasyonları tamamlanmıştır. 12
Teras Tapınağı, konservasyon Monopteros. Küçük Kale nin limana bakan eteği ile liman arasında kalan düzlükte daha 1970 yılların başlarında ortaya çıkartılan bu yuvarlak binanın üst yapısına ait, aralarında tavan ve çatı bloklarının yer aldığı malzeme daha o yıllarda günümüze kadar koruma amaçlı olarak yeniden toprağa gömülmüşlerdir. Bu blokların yeniden keşfedilip konservasyon ve onarımların yapılması bu kazı döneminde gerçekleştirilmiştir. Monopteros bloklarının konservasyonu 13
Arkeolojik Park Uygulamaları Bu yılın Arkeolojik Park Projesi kapsamında iki uygulama gerçekleştirilmiştir: Güney Şapel Mozaiği Seyir Platformu ve Tiyatro-Kuzey Tonozlu Giriş. Her iki uygulama da önceden hazırlanan ve Muğla Koruma Kurulu tarafından onaylanan projeye uygun olarak sonlandırılmışlardır. Kubbeli Kilise-Güney Şapel Mozaiği Seyir Platformu: Şapelin taban döşemesi olarak yapılan Mozaik (Taş Halı), geçen yılın arkeolojik çalışmalarıyla gün yüzüne çıkartılmış ve o yıl onarımı ile konservasyonu gerçekleştirilmiştir. Ancak sonrasında koruma amaçlı olarak yeniden kapatılmıştır. Oysa istedik ki, kendi dönemi için bu güzel taş taban halısı kenti ziyaret edenler tarafından da görülsün ve onları da yaklaşık 1300 sene öncesinin yolculuğuna çıkartsın!.. Mozaik tabanın tümüyle görülebileceği şekilde hazırlanan proje, fırınlanmış ağaç kullanılarak tamamlanmıştır. Hem Taş Halıyı ve hem de ziyaretçileri gün boyu gölgede tutmak için de üzeri bir çadır bezi ile kapatılmıştır. Tiyatro-Kuzey Tonozlu Giriş: Tiyatro ya girişi sağlayan kuzey yöndeki basamaklı tonozlu girişin taş basamaklarının büyük bir bölümü daha geç antik çağda sökülüp alınmıştır. Basamakların yalnızca alt sıralara ait dokuz bloğu, o da kısmen korunmuştur. Yukarıya doğru devamı ise hiç yoktur. Aksine irili-ufaklı taşlarla dolmuştur. Ve bu nedenle de özellikle ziyaretçiler için bu giriş tehlike arzetmektedir. Tehlikenin önlenmesi için uzun bir süre bu giriş ziyeretçilere kapatılmıştır. Oysa böylesine bir antik dokuyla Tiyatro ya girmenin duygusu engellenmemeliydi. Uygulamanın ana çıkış noktası bu düşünce olmuştur. Girişin yan duvarları üzerindeki orjinal basamakların eğimi ve de korunan basamakların yüksekliği projenin doğru hazırlanmasına olanak vermiştir. Basamakların imalatı için tercih edilen malzeme, restorasyon felsefemize uygun olarak yine fırınlanmış ağaç olmuştur. Sonuç öylesine başarılı olmuştur ki, bu alan sanki basamaklı bir galeri olmaya adaydır artık. Ve bizler bu adaylığı da değerlendirdik: Yan duvarlara basamaklar üzerinden rahatça görülebilecek yüksekliğe Kaunos un buluntularına ait resimler asılmıştır. Ne kadar doğru düşündüğümüzün ve de doğru bir iş yaptığımızın göstergesi de girişin kullanıma açıldığı andan itibaren ziyaretçiler tarafından gördüğü ilgi olmuştur. Kubbeli Kilise-Güney Şapel Taban Mozaiği seyir Platformu 14
Tiyatro. Kuzey Tonozlu Giriş, ahşap basamak uygulaması ve sergi koridoru 15