UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI



Benzer belgeler
Uzun Sok. Kolotoğlu İşhanı Kat: 3 No:75 - TRABZON Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) : Karayolları Genel Müdürlüğü - ANKARA

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGININ GÖREV ALANI

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

VERGİ SORUMLUSUNUN İDARİ DAVA AÇMA HAKKININ BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZULMASINA İLİŞKİN KARAR YAYIMLANDI

Sirküler Rapor /70-1 ANAYASA MAHKEMESİNİN ÖZEL USULSUZLUK CEZASIYLA İLGİLİ BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI

: HÜSEYİN DARTAL İl Sağlık Müdürlüğü, Merkeı/ŞANLIURF A TÜRK MİLLETİ ADINA

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

ONÜÇÜNCÜ DAİRE USUL KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Dava Açma Süresi, Yazılı Bildirim, Başvuru Mercii ve Süresi, Hak Arama Hürriyeti

DANIŞTAYIN SÜRESİNDE AÇILMAYAN DAVAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA

DEVLET MEMURLARININ TEDAVİ YARDIMINA İLİŞKİN ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Cuma, 03 Nisan :58 -

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İlgili Kanun / Madde 5434 S.ESK/ S. SGK/101

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ANAYASA MAHKEMESİNDEN KATMA DEĞER KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

T.C. D A N I Ş T A Y Yedinci Daire

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /81

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

Ba ve Bs FORMLARININ VERİLMEMESİ NEDENİYLE ADİ ORTAKLIK ADINA KESİLEN CEZAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI YAYIMLANDI

SAVUNMANIN ÖZETİ : Tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN

DANIŞTAYIN HAKSIZ ÇIKMA ZAMMIYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/8

İlgili Kanun / Madde 399 S.KHK/2

İŞ MAHKEMELERİ KANUNU

Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 2007

ELAZIĞ VALİLİĞİNE (Defterdarlık) tarihli ve /12154 sayılı yazınız

KIDEM ZAMMI ÜCRETE UYGULANAN AYRI ZAMDIR ÖNCE KIDEM ZAMMI UYGULANIR DAHA SONRA TOPLU SÖZLEŞMEDEKİ NISBİ ZAM UYGULANIR Y A R G I T A Y İ L A M I

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU RET KARARI :F.Y.

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Sendikası, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Onur iş Hanı No:12/160 Kat:7 Kızılay/ANKARA

T.C. DANIŞTAY BEŞİNCİ DAİRE Esas No : 2004/4439 İTİRAZ YOLUYLA ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURULMASI KARARI

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2010/8630 Karar No : 2013/4481 Anahtar Kelimeler : Haciz, Ödeme Emri, (BS) Formu Özeti : sayılı

İlgili Kanun / Madde 3201 S.YHBK./3

8. Daire 2010/7065 E., 2013/1488 K. "İçtihat Metni"

Hürriyet Mah.Hürriyet Cad.No:26/2 Dai.3 Yenibosna Bahçelievler/İSTANBUL

İTİRAZIN KONUSU: günlü, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun;

: Av.Tezcan ÇAKIR Meşrutiyet Cd. N:3/15 - ANKARA

TURİZMİ TEŞVİK KANUNU NUN CEZAİ HÜKÜMLERİ

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN. BİRİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler

ÖZET : 353 Sayılı Kanunun 10/^ maddesi uyarınca asker kişi sayılan. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ CEZA BÖLtMÜ. sanıkların askerî cezaevinde işledikleri

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire. Anahtar Kelimeler: Abonelik Sözleşmesi, Gecikme Faizi, Tahsil Edilince Beyanname Verilmesi

Yargıtay 13, Hukuk Dairesinden:

T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire Esas No : 2010/5785. Karar No : 2012/3582

: Karabük Valiliği İl Defterdarlığı - KARABÜK

Anahtar Kelimeler : Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi, bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi, ücret

MALİYE BAKANLIĞI BAŞHUKUK MÜŞAVİRLİĞİ VE MUHAKEMAT GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İÇ GENELGELER

KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU TÜZEL KİŞİLER İÇİN ŞİKÂYET BAŞVURU FORMU

Karar N0: KARAR-

REKABET KURULU KARARI

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGSK. /53

KLİNİK BİYOKİMYA UZMANLARI DERNEĞİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 2010

ZAMANAŞIMI SÜRESİ GEÇTİKTEN SONRA DİSİPLİN CEZASI VERİLMESİ

AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİNE DAİR KANUN

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. BK/100

Değerli üyemiz,

Karar NO: KARAR-

II- UYGULANACAK YASA KURALI DEĞERLENDİRMESİ:

T.C KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI Strateji Geliştirme Başkanlığı. Sayı : /02/2014 Konu :4046 Sayılı Kanun Uygulaması

Özet : Hakim ve savcıların havaalanlarında VIP uygulamasından yararlanamayacağı

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK. /Geç. 3.

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İlgili Kanun / Madde 6356 S. TSK/41-43

MADDE 2 : Bu Yönetmelik, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince müdafi veya vekil görevlendirilmesi ile bu kişilere yapılacak ödemeleri kapsar.

MESLEKÎ YETERLİLİK KURUMU İLE İLGİLİ BAZI DÜZENLEMELER HAKKINDA KANUN (1)

BEŞİNCİ DAİRE KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Polis Memuru, Branşlı Personel, Görevlendirme

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 1995/97 KARAR NO : 1996/44

T.C. DANIŞTAY ONBİRİNCİ DAİRE Esas No : 2016/1698 Karar No : 2017/6525

YETKİLİ KİŞİ NEZDİNDE DÜZENLENMEYEN TUTANAĞA İSTİNADEN KESİLEN ÖZEL USULSUZLÜK CEZASININ KANUN YARARINA BOZULMASINA İLİŞKİN KARAR YAYIMLANDI

YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ E.2006/435 K.2007/7464 T YOLCU TAŞIMA. ZORUNLU KOLTUK SİGORTASI DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI

ESAS NO : 2010/1629 KARAR NO : 2011/1726

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /5,41

T.C. DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU E. 2011/76 K. 2014/1397 T

ÖZET : 2247 sayılı Yasanın 14. T.C. maddesinde öngörülen koşulları UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ. taşımayan başvurunun reddi HUKUK BÖLÜMÜ. gerektiği hk.

T.C. DANIŞTAY Yedinci Daire. Anahtar Kelimeler : Katma Değer Vergisi, Müteselsil Sorumluluk, Ek Tahakkuk, İdari İşlemin İcrailiği

Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen: Tüketici Dernekleri Federasyonu. : 1- Başbakanlık - ANKARA. 2- Maliye Bakanlığı - ANKARA

MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA KANUN

ÖDEMEDEN MAHKEME KARARIYLA ÖLÜM AYLIĞI ALABİLİRLER

Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü30 Mayıs 2009 CUMARTESİResmî GazeteSayı : ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/18-21

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

İDARÎ YARGILAMA USULÜ KANUNU NUN 4. MADDESİ VE DİLEKÇELERİN KAYDA GİRİŞ TARİHİ

D A N I Ş T A Y ONUNCU DAİRE Esas No : 2011/10572

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. / S. İTÖHK/1

2918 SAYILI KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU'NUN 3493 SAYILI YASA İLE DEĞİŞTİRİLEN 115. MADDESİNİN SON FIKRASI İLE İLGİLİ İPTAL KARARI

T.C. MALİYE BAKANLIĞI Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü GENELGE

Sirküler Rapor /60-1 MALİ YÜKLER İLE İLGİLİ DAVALARIN VERGİ MAHKEMESİNDE AÇILMASIYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

TUTAN AKTIR. Recep Ali ER İşveren Vekili Genel Müdür Yardımcısı Kurum İdari Kurulu Başkanı. İşveren Vekili 1.Hukuk Müşaviri Üye

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Transkript:

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI I-2247 SAYILI KANUN UN 27. MADDESİ GEREĞİNCE VERİLEN (BAŞVURU RED) KARARLAR Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: 1-ESAS NO : 2015/2 KARAR NO : 2015/2 KARAR TR : 02.02.2015 (Ceza Bölümü) ÖZET : 2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, (Asliye Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararı kesinleşmediğinden) aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE karar verilmesinin gerektiği hk. K A R A R Davacı Sanık : K.H. : O.Ö. O L A Y : Iğdır 5. Hd. A. Bkm. Birlik Komutanlığı emrinde görevli sanık Bkm.Er O.Ö. in, izninin bittiği 28.1.2011 günü saat 24:00 a kadar birliğine katılması gerekirken, birliğine katılmayarak 29.1.2011-28.3.2011 tarihleri arasında firar suçunu işlediği, 3.5.2011 günü saat 18:15 de aynı Komutanlık emrinde görevli Bkm.Er V.K. ile birlikte izne gidecek olmaları sebebi ile sivil eşya deposunda bulunan eşyalarını almak için sivil eşya deposu sorumlusu KD.Bkm.Onb. H.E. nin yanına gittikleri, üçünün birlikte sivil eşya deposuna vardıkları, H.E. kapının önünde beklerken, V.K. ile sanığın bir kısım eşyalarını alarak depodan çıktıkları, aynı gün akşam 20:15 sıralarında sanığın H.E. nin yanına gelerek birkaç parça eşyasının kaldığını söyleyip sivil eşya deposunun anahtarını istediği, H.E. nin anahtarı verip sanığın tek başına sivil eşya deposuna gitmesine müsaade ettiği, sanığın elinde bir valiz olduğu halde yalnız başına sivil eşya deposuna gittiği, aynı Komutanlık emrinde görevli Bkm.Er M.C. ile Bkm.Er M.K. na ait bir adet beyaz renkte B. marka mont, bir adet mavi renkte L. marka kot, bir adet beyaz renkte N. marka spor ayakkabı ve bir adet sarı renkte C. marka tişörtü alarak kendi valizine koyduğu, H.E. geldiğinde sanığın işinin bitmiş olduğu, yine H.E. tarafından sanığın üzerinin veya çantasının aranmadığı ya da giriş kaydının yapılmadığı, 4.5.2011 tarihinde M.K. nun çarşı iznine çıkmak için sivil eşya deposundan eşyalarını almaya gittiğinde eşyalarının olmadığını görmesi üzerine durumun anlaşıldığı, böylece sanığın arkadaşının bir şeyini çalmak suçunu işlediği, 19.5.2011-27.6.2011 tarihleri arasında da, altı hafta içinde kendiliğinden dönmekle son bulan izin tecavüzü suçunu işlediği ileri sürülerek, sanık O.Ö. in eylemine uyan 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu nun 66/1-a, 66/1-b ve 132. (iki kez) maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle 12. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığı nın 13.3.2012 gün ve E:2012/177, K:2012/126 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır. 12. MEKANİZE PİYADE TUGAY KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 27.12.2012 gün ve E:2012/583, K:2012/437 sayıyla; sanık hakkında firar ve altı hafta içinde kendiliğinden dönmekle son bulan izin tecavüzü suçları nedeniyle cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de, sanık hakkında Elazığ Asker Hastanesi tarafından düzenlenen 31.05.2012 tarih 2282 sayılı sağlık kurulu raporundan, sanığın barışta askerliğe elverişli olmadığı, seferde görev yapacağı, suç tarihlerinde askerliğe elverişli olup olmadığı hakkında kesin kanaate varılamadığı bildirildiğinden, sanığın suç tarihlerinde asker kişi sıfatına sahip olup olmadığı hususu şüphede kaldığından şüpheden sanık yararlanır genel hukuk ilkesi uyarınca sanığın bu iki suçtan beraetine; Arkadaşının bir şeyini çalmak suçundan açılan kamu davasında ise; sanık hakkında, Askeri Ceza Kanunu nun 132. maddesi gereğince altı ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, Türk Ceza Kanunu nun 62/1. maddesi gereğince cezasının takdiren 1/6 sının indirilmesiyle beş ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilen hapis cezasının 5237 sayılı Kanun un 50 ve 52. maddeleri gereğince, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu ve suçun işlenişindeki özellikler vesair haller göz önüne alınarak bir günü takdiren 20.-TL. sından adli para cezasına çevrilmesi ile neticeten üç bin (3000) Türk 1

Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilen adli para cezasının 5237 sayılı Kanun un 52/4. maddesi uyarınca yirmi ayda ve yirmi eşit tahditte ödenmesine, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geriye kalan adli para cezasının tamamının sanıktan defaten tahsiline ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine, yasal imkansızlık nedeniyle verilen hapis cezasının ertelenmesine veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına yer olmadığına karar verileceği, Türk Ceza Kanunu nun ilgili maddelerinin uygulanması durumunda ise; Türk Ceza Kanunu nun 141. maddesi gereğince bir yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, 62/1. maddesi gereğince cezasının takdiren 1/6 sının indirilmesiyle on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilen hapis cezasının 5237 sayılı Kanun un 50 ve 52. maddeleri gereğince, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu ve suçun işlenişindeki özellikler vesair haller göz önüne alınarak bir günü takdiren 20.-TL.sından adli para cezasına çevrilmesi ile neticeten altı bin (6000) Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına,sanığa verilen adli para cezasının 5237 sayılı Kanun un 52/4. maddesi uyarınca yirmi ayda ve yirmi eşit taksitte ödenmesine, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geriye kalan adli para cezasının tamamının sanıktan defaten tahsiline, ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine, yasal imkansızlık nedeniyle verilen hapis cezasının ertelenmesine yer olmadığına, sanığın daha evvel kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetinin bulunmaması nedeniyle hakkında sanığa verilen mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verileceği, bu nedenle Türk Ceza Kanunu nun sanık hakkında uygulanmasının daha lehe olduğunun değerlendirildiği açıklanarak, sanık hakkında Elazığ Asker Hastanesi tarafından düzenlenen 31.05.2012 tarih 2282 sayılı sağlık kurulu raporundan sanığın suç tarihlerinde askerliğe elverişli olup olmadığı hakkında kesin kanaate varılamadığı bildirildiğinden, sanığın suç tarihlerinde asker kişi sıfatına sahip olup olmadığı hususu şüphede kaldığından, şüpheden sanık yararlanır genel hukuk ilkesi ve 353 sayılı Kanun uyarınca, sanığa yüklenen arkadaşının bir şeyini çalmak suçu nedeniyle sanığı yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Iğdır 2. Asliye Ceza Mahkemesi ne gönderilmiştir. IĞDIR 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 9.5.2014 gün ve E:2014/109, K:2014/190 sayıyla; Askeri Ceza Kanunu nun 132. maddesinde, bir üstün, arkadaşının veya astının bir şeyini çalan asker kişilerin altı aydan beş seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılacakları şeklinde düzenleme olduğu, aynı suça ilişkin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu nun 141. maddesinde ise, zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir, yine aynı Kanun un 142. maddesinde hırsızlık suçunun kime ait olursa olsun kamu kurum veya kuruluşlarında bulunan eşya hakkında herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış eşya hakkında işlenmesi halinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur şeklinde düzenlemenin olduğu göz önüne alındığında, dosya kapsamına göre sanığın işlediği iddia olunan suçun cezasının alt sınırı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu nun 142/1-a maddesi gereğince 2 yıl olduğu bu husus göz önüne alındığında Askeri Ceza Kanunun 132. maddesinin sanığın lehine olduğu, sanığın lehine olan Kanun maddesinden yararlanmasının gerektiği, adli yargı yerince Askeri Ceza Kanunu nun uygulanma olanağının bulunmadığı, ayrıca sanığın atılı suç tarihinde askerlik görevini ifa ettiği, sanığın suç tarihinde askerliğe elverişli olup olmadığı noktasında kesin kanaate varılamadığını bildiren bir sağlık raporuna dayanılarak sanık aleyhine durum yaratılamayacağı, sanığa yüklenen eylemin Askeri Ceza Kanunu nda özel olarak düzenlenmesi nedeni ile sırf askeri suç olduğu, sırf askeri suçları yargılama görevinin askeri mahkemelerde olduğu açıklanarak, sanığı yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda görevsizlik kararı vermiş,dava dosyası,aynı Mahkemece,Mahkememize gönderilmiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR ün Başkanlığında, Üyeler; Ahmet KARADAVUT, Dilaver KAHVECİ, Şuayip ŞEN, Haluk ZEYBEL, Yusuf Tamer ÇETİN, Mehmet AVCIOĞLU nun katılımlarıyla yapılan 02.02.2015 günlü toplantısında, Raportör-Hâkim G. Fatma BÜYÜKEREN in, başvurunun reddi yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Necmettin AKSOY un, başvurunun reddine ilişkin sözlü ve yazılı açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dosyanın incelenmesinde, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararının Yasa da belirtilen hususları içermediği anlaşılmıştır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu nun 34. maddesi ikinci fıkrasında, Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir denilmiş, 223. maddesinin onuncu fıkrasında, Adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı kanun yolu bakımından hüküm sayılır düzenlemesi yer almış, 232. maddesinin altıncı fıkrasında ise, Hüküm fıkrasında, 223 üncü 2

maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir hükmüne yer verilmiştir. 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun un Olumsuz görev uyuşmazlığı başlığı altında düzenlenen 14. maddesinde, Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir denilmektedir. Uyuşmazlığın incelenebilmesi için, 2247 sayılı Yasa nın 1 ve 14. maddeleri uyarınca, yargı yerlerince verilen kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri dışında ayrıca, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 9.12.1931 gün ve E:1931/12, K:1931/48 sayılı kararında da belirtildiği gibi yargı yolunu değiştirmeye yönelik görevsizlik kararlarının temyize tabi oldukları kuşkusuzdur. Böylece, başvuracağı kanun yolu, süresi, mercii yasaya uygun olarak gösterilmeyen kararın kesinleşmesinden söz edilmesine olanak yoktur. Bu nedenle, sanığa yukarıda açıklanan haklarını belirtir nitelikte tebligat yapılarak temyiz süresinin beklenmesi, görevsizlik kararı kesinleştikten sonra dosyanın Mahkememize gönderilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, Iğdır 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararının kesinleşmemiş olması nedeniyle, 2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ : 2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 02.02.2015 günü OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. * * * 3

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI I-2247 SAYILI KANUN UN 10. MADDESİ GEREĞİNCE VERİLEN (OLUMLU GÖREV UYUŞMAZLIĞI ÇIKARMA) KARARLAR Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: 1-ESAS NO : 2015/40 KARAR NO : 2015/65 KARAR TR : 02.02.2015 (Hukuk Bölümü) ÖZET : Türk Telekomünikasyon A.Ş. de çalışırken Kurumun özelleştirilmesi nedeniyle başka kuruma nakledilen davacının, maaş nakil ilmühaberinin düzeltilmesi ve alacağının faizi ile birlikte tazmini istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. K A R A R Davacı Davalı Vekili : M.K. : Türk Telekom A.Ş. Genel Müdürlüğü : Av. Kasım Alpay O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Türk Telekom A.Ş. Müdürlüğü nde çalışmaktayken 4046 sayılı Özelleştirme Kanununun 22. Maddesi uyarınca Tunceli İli Milli Eğitim Müdürlüğü emrine memur olarak atanan davacının, maaşının eksik hesaplandığı, en son aldığı maaşının ve 2. Tip iş sözleşmesi uyarınca yılda 4 defa ikramiye tutarından bir aya isabet eden 955,96 TL sinin maaşına ilave edilmesi için yeniden düzenlenme yapılması istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddedildiği belirterek; Telekom A.Ş. Genel Müdürlüğü işleminin iptali ile maaşına göre yılda ödenen dört maaş tutarındaki ikramiye tutarından bir aya isabet eden 955,96 TL ile her ay ödenen 114,71 TL si yöre tazminatının maaş nakil bildirimindeki maaşına ilave edilmesine ve aradaki farkın dava açma tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargıda dava açılmıştır. Davalı vekilince cevap dilekçesinde, davanın adli yargının görev alanına girdiği öne sürülerek görev itirazında bulunulmuştur. ELAZIĞ 1. İDARE MAHKEMESİ: 04.06.2014 gün ve E:2013/446 sayılı görevlilik kararında 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 5.maddesinde, iptal davalarını çözümlemek idari mahkemelerinin görevleri arasında sayılmış olup, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 4577 sayılı Kanunla yeniden düzenlenen 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ise; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için kişisel menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davalarının idari dava türleri arasında olduğu belirtilmiştir. 406 sayılı Yasanın değişik 1. maddesinin 7. fıkrasında; "Türk Telekom, bu kanun ve özel kanun hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Bu kanun hükümleri saklı kalmak üzere kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yansından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuat Türk Telekoma uygulanmaz" hükmüne yer verilerek Türk Telekom'a özgü farklı bir statü oluşturulmuştur. Aynı Yasanın 4673 sayılı Yasayla değişik Ek 22. maddesinin işlemin tesis tarihi itibariyle yürürlükte olan şeklinde, personelin iş mevzuatı uyarınca istihdam edileceği, iş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartların yönetim kurulunca belirleneceği hükme bağlanmıştır. Diğer yandan anılan 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun değişik ek 29. maddesinde davacının durumunda kurumunda daha önce statü hukuku kapsamında çalışmakta iken iş hukuku kapsamında çalışmaya devam edenlerin 4046 sayılı yasanın 22. maddesi uyarınca başka kamu kurumlarının kadrolarına nakledilmelerinin yöntem ve koşuları düzenlenmiştir. Dava dosyasının incelenmesinden, davacının statü hukuku kapsamında davalı idare bünyesinde görev yapmakta iken 4046 sayılı Yasanın 22. maddesi uyarınca Tunceli İl Milli Eğitim Müdürlüğüne atamasının yapıldığı, atama sırasında düzenlenen maaş nakil ilmühaberinde belirtilen maaşına, yılda 4 defa verilen ikramiye tutarının ve % 4 oranında ödenen tazminatın eklenerek maaş nakil ilmühaberinin yeniden düzenlenmesi istemiyle başvurduğu, başvurusunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddi üzerine de görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 4

Bu durumda, davalı idare her ne kadar özel hukuk tüzelkişisi statüsünde bulunuyor ise de, davacının yönetim hukuku alanında idarelerin tek yanlı işlemleri ile yine statü hukuku kapsamında kamu görevlisi olarak bir başka kuruma naklen atanması sırasında düzenlenen ve davacının hukukunu etkilediği açık olan maaş nakil ilmühaberinin yeniden düzenlenmesi istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan iş davanın görüm ve çözümünün idari yargı yerine ait olduğu sonucuna ulaşılmıştır gerekçesiyle davalı idarenin görev itirazının reddi ile görevlilik kararı vermiştir. Davalı vekilince süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyası ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı na gönderilmiştir. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar "tekel" olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekom'un, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, ancak kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50' nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır. Özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'deki tamamı Hazineye ait bulunan hisselerden % 55'i, Bakanlar Kurulu'nun 25.7.2005 tarih ve 2005/9146 sayılı Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Türk Telekom) nin % 55 oranındaki Hissesinin Blok Olarak Satışına İlişkin Nihai Devir İşlemlerine Dair Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar"ı uyarınca, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile O. Telekomünikasyon A.Ş.'ne satılmıştır. Anayasa'nın 128. maddesinde, "Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür" hükmü yer almaktadır. 406 sayılı Yasa'nın Ek 29. maddesinin 3.7.2005 tarih ve 5398 sayılı Kanunla değişik birinci fıkrasında, "Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen asli ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır. Bu personel belirtilen süre içinde Türk Telekomda çalışmaya devam eder ve hisse devir tarihinden nakli için Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihe kadarki aylık ücret, harcırah, sağlık giderleri, cenaze giderleri ve ölüm yardımı ile diğer mali ve özlük hakları Türk Telekom tarafından karşılanır..." hükmü yer almaktadır. Bu duruma göre, davalı Türk Telekom hisselerinin devrinin fiilen gerçekleştiği tarihten sonra davacı ile davalı şirket arasındaki uyuşmazlığın, 01/01/2006 tarihinden itibaren yeni nakil belgesi düzenleninceye kadar geçen süre içinde tahakkuk eden zam ve tazminatlar ile maaş nakil ilmühaberinin düzenlendiği tarihinden itibaren ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen eksik ücretlerinin yasal faizi ile ödenmesi ve davalının redde ilişkin işleminin iptali talebinden kaynaklanmaktadır. Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde: "a) (Değişik: 8.6.2000-4577/5md) idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) (Değişik: 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar."ın İdari dava türleri olarak sayıldığı, kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir. Dolayısıyla, davanın açıldığı tarihte davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.nin davalı olması karşısında, ortada idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmenin olanaksızdır. Belirtilen tüm bu hususlara göre, daha önce davalı şirkette görev yapmış olan davacı ile özelleştirilen kuruluş arasındaki uyuşmazlık konusu davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunmaktadır gerekçesiyle 2247 sayılı Kanun'un 10 ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı na gönderilmesine karar vermiştir. İNCELEME VE GEREKÇE : 5

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü nün, Serdar ÖZGÜLDÜR ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT un katılımlarıyla yapılan 02.02.2015 günlü toplantısında: l-ilk İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davalı vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, davalı şirkette görev yapmakta iken, 406 sayılı Yasa'nın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen, sonrasında Kamu Kurumu emrine atanan davacı tarafından; maaş nakil ilmühaberinin düzeltilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ve ödenmeyen ek ödemelerin ödenmesi istemiyle açılmıştır. 1953 tarih ve 6145 sayılı Yasa ile, Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi kurulmuş; 1924 tarih ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu nun 10.6.1994 tarih ve 4000 sayılı Yasa yla değiştirilen 1. maddesi ile, posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetler, Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü nce (P.İ), telekomünikasyon hizmetleri ise, Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Şirket) tarafından yürütülecek şekilde yeniden yapılandırılmıştır. 27.1.2000 tarih ve 4502 sayılı Yasa nın 1. maddesi ile, 406 sayılı Yasa nın 1. maddesine eklenen dokuzuncu fıkrada, Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin kuruluş, teşkilât ve faaliyetleri ile ilgili mevzuat Türk Telekom a uygulanmaz. Sadece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 2.4.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır denilmiş; anılan fıkra hükmü, 12.5.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa nın 1. maddesi ile değiştirilmiş ve Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Bu Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuat Türk Telekom a uygulanmaz. Sermayesinin yarısından fazlası kamuda kaldığı sürece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 2.4.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır. 16.7.1965 tarihli ve 697 sayılı Kanun ile milli güvenlik ve kamu düzeniyle sıkıyönetim ve seferberlik hallerinde telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin özel kanunların hükümleri saklıdır ; Ek 29. maddesinin 3.7.2005 gün ve 5398 sayılı Kanun un 14. maddesi ile değişik birinci fıkrasında, Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen aslî ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır denilmiştir. Öte yandan; 406 sayılı Yasa nın 4502 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesinin (c) bendinin birinci alt bendinin birinci cümlesinde, Türk Telekom; telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini, 31.12.2003 tarihine kadar bu Kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde tekel olarak yürütür denildikten sonra, anılan (c) bendinin birinci alt bendine 12.5.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa ile eklenen üçüncü cümlede, Ancak, Türk Telekom daki kamu payı %50 nin altına düştüğünde, Türk Telekom un tüm tekel hakları 31.12.2003 tarihinden önce de olsa ortadan kalkmış olur denilmiş; 4502 sayılı Yasa nın Geçici 3. maddesi ile de Türk Telekomünikasyon A.Ş., 233 sayılı KHK nin ekindeki B-Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK) bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmıştır. Bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar tekel olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekom un, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, ancak kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50 nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır. Özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş. deki tamamı Hazineye ait bulunan hisselerden % 55 i, Bakanlar Kurulu nun 25.7.2005 tarih ve 2005/9146 sayılı Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Türk Telekom) nin % 55 Oranındaki Hissesinin Blok Olarak Satışına 6

İlişkin Nihai Devir İşlemlerine Dair Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar ı uyarınca, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile (6.550.000.000 USD. bedelle) O. Telekomünikasyon A.Ş. ne satılmıştır. Bu sürece paralel olarak Türk Telekom personelinin durumu incelendiğinde: Türk Telekom A.Ş., 4502 sayılı Yasa nın 29.1.2000 tarih ve 23948 sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, 29.1.2000 tarihi itibariyle 233 sayılı KHK kapsamı dışında kalmış ve anılan KHK eki cetvellerden çıkarılmış olması nedeniyle, Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu nun 22.1.1996 gün ve E:1995/1, K:1996/1 sayılı ve özelleştirme kapsamında bulunan kamu iktisadi teşebbüslerinde sözleşmeli veya kapsam dışı statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğu yolundaki İlke Kararı kapsamı dışında değerlendirilmesi gerekmektedir. Anılan 4502 sayılı Yasa nın 13. maddesi ile 406 sayılı Yasa ya eklenen Ek 22. maddenin (a) bendinde, a) Personelin statüsü: Telekomünikasyon hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler telekomünikasyon alanında sekiz yıl tecrübeye sahip ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş bir genel müdür ile kadro, unvan, derece ve sayıları Yönetim Kurulunun önerisi ve Bakanlığın teklifi üzerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yüzseksen gün içerisinde Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen kadrolarda istihdam edilen personel eliyle yürütülür. Bu personel hakkında bu Kanunda öngörülen hükümler saklı kalmak üzere 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanır. Bunların dışında kalan personel iş mevzuatı uyarınca istihdam edilir. İş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şa.lar Yönetim Kurulu tarafından tayin olunur hükmüne yer verilmiş; bu bent hükmü, 4673 ve 5189 sayılı Yasalarla yapılan değişiklikler sonucunda; a) Personelin statüsü: (Ek ibare: 12.5.2001-4673/6. md.) Türk Telekomdaki kamu payı %50 nin altına düşünceye kadar, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeliklerine atanacaklarda Devlet memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip olma ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görme şartları aranır. (Mülga ikinci ve üçüncü cümle: 16.6.2004-5189/12 md.) Bunların dışında kalan personel iş mevzuatı uyarınca istihdam edilir. İş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şa.lar Yönetim Kurulu tarafından tayin olunur hükmünü almış; aynı maddenin (b) bendinin ikinci paragrafında da iş mevzuatına tabi olan Türk Telekom çalışanlarının aylık ücretlerinin kendilerini atamaya yetkili olan Yönetim Kurulu tarafından tespit olunacağı kurala bağlanmıştır. 406 sayılı Yasa nın anılan Ek 22. maddesi uyarınca, Türk Telekom A.Ş. Genel Müdürlüğü ne ait asli ve sürekli kadrolar belirlenerek 4.4.2000 tarih ve 24010 (Mükerrer) sayılı R.G. de yayımlanan 31.3.2000 tarih ve 2000/331 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ekinde yer alan listede: merkez teşkilatı için 100 ve taşra teşkilatı için 100 (6 Bölge Müdürü, 12 Bölge Müdür Yardımcısı ve 82 İl Telekom Müdürü) kadro ihdas edilmiş; öte yandan, aynı Yasa maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hazırlanan Türk Telekomünikasyon A.Ş. Kapsam Dışı Personel Yönetmeliği adı altındaki düzenleme, Yönetim Kurulunun 31.8.2000 tarih ve 407 sayılı kararıyla kabul edilmek suretiyle yürürlüğe konulmuştur. Kanunla, Kurumda görev yapan personelden asli ve sürekli görev yapacak olanları kadro unvanı itibariyle belirlemek konusunda Bakanlar Kurulu'na yetki verildiği açıktır. Bu yetki 4502 sayılı Kanun un yürürlüğe girdiği 29.1.2000 tarihi ile 5189 sayılı Kanun un yürürlüğe girdiği 2.7.2004 tarihleri arasında geçerli olmuştur. Anayasa nın 128. maddesinde, Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür denilmiştir. 406 sayılı Yasa nın Ek 29. maddesinin 3.7.2005 tarih ve 5398 sayılı Kanun la değişik birinci fıkrasında, Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen asli ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır. Bu personel belirtilen süre içinde Türk Telekomda çalışmaya devam eder ve hisse devir tarihinden nakli için Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihe kadarki aylık ücret, harcırah, sağlık giderleri, cenaze giderleri ve ölüm yardımı ile diğer mali ve özlük hakları Türk Telekom tarafından karşılanır denilerek, yasakoyucu tarafından Türk Telekom da 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ile kapsam dışı personel, kamu personeli sayılmıştır. Olayda, davalının hisse devir (14.11.2005) tarihinde bu kuruluşta çalışmakta iken 406 sayılı Yasa'nın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen ve sonrasında kamu kurumu emrine atanan davacı tarafından; maaş nakil ilmühaberinin düzeltilmesi istemiyle yapılan başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ve ödenmeyen ek ödemelerin ödenmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde: 7

a) (Değişik : 8.6.2000-4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) (Değişik: 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar idari dava türleri olarak sayılmış olup; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir. Buna göre, iptali istenilen işlemin tesis edildiği tarihte davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin olması karşısında, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan sözetmek olanaksız olduğundan; uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır. Belirtilen nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı nın başvurusunun kabulü ile Elazığ 1. İdare Mahkemesi nin 04.06.2014 gün ve E:2013/446 sayılı görevlilik kararının kaldırılması gerektiği gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Elazığ 1. İdare Mahkemesi nin 04.06.2014 gün ve E:2013/446 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 02.02.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: 2-ESAS NO : 2015/61 KARAR NO : 2015/74 KARAR TR : 02.02.2015 (Hukuk Bölümü) * * * ÖZET : 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. K A R A R Davacı Vekili Davalı Vekili Dahili Davalı Vekili : T.N.Sigorta A.Ş. : Av. İ.P.S. : Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı : Av. E.S. : Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü : Av. P.K. O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından sigortası yapılan ve sürücü P.G. in sevk ve idaresinde bulunan 01... plakalı aracın 20.09.2013 tarihinde, Yeşiloba Mahallesi Öğretmenler Bulvarı kavşağında daha önceden açık bulunan rögar kapağına çarpması sonucu trafik kazasının meydana geldiğini, meydana gelen kaza sonrasında hasar bedeli olan 1.278,00 TL nin sigortalıya ödendiğini, kazanın oluşumunda, yolun durumunu, trafik düzen ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmayan davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığını belirterek, sigortalıya ödenen 1.278,00 TL hasar bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır. Dahili davalı ASKİ Genel Müdürlüğü vekili süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; meydana gelen trafik kazasında müvekkili Belediyenin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, esas yönünden sorumluluğun Altyapı Koordinasyon Merkezi ne (AYKOME) ait olduğunu belirterek, önce husumet yönünden ve sonra da davanın adli yargı yerinde görülmesinden bahisle görev itirazında bulunmuştur. Adana 2.İdare Mahkemesi: 11.09.2014 gün, E:2014/376 sayılı kararı ile özetle; İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi, bakım ve 8

onarımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır. demek suretiyle dahili davalı ASKİ Genel Müdürlüğü vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir. Dahili davalı ASKİ Genel Müdürlüğü vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıka.ılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı: 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 2. maddesinde Bu Kanun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile ilgili hükümleri kapsar. hükmü ile kanunun uygulanmasında trafik düzeni ile kişi ve kurumların bu kanuna tabi olduğu belirlenmiştir. Ek 10. maddesinde ise Karayollarının yapım, bakım ve işletmesinden sorumlu olan tüm kamu ve özel kuruluşların projelerini yapan ve uygulayan yetkili ve sorumlu kişiler, çağdaş ilim ve teknik esaslarına uymak ve uygulamak konusunda Karayolu Trafik Güvenliği Kurulunun önerilerini kuruluş kanunlarına uygun olacak şekilde değerlendirmek zorundadırlar. Hükmüne yer verilerek, karayollarının bakım ve onarım faaliyetlerinde uyulacak kurallara atıf yapılmaktadır. 5393 sayılı Belediye Kanununun 15/p maddesi Kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç par yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek. hükmü ile karayollarında belediyelerin yetki ve sorumluluklarını tespit etmektedir. Diğer taraftan, 2918 sayılı Yasa nın Görevli ve Yetkili Mahkeme başlığını taşıyan 110. maddesinde (Değişik:11/1/2011-6099/14 md.), İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitti meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. / Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir denilmiş, Yasa nın Geçici 21.maddesinde ise (Ek:11/1/2011-6099/15 md ), Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz hükmü ile de dava konusu idarenin sorumlu olduğu köy yolunun bakım ve onarım ve işaretleme kurallarını ihmal ettiği nedeni ile kusurlu olduğu tezine dayanan davanın görüm ve çözümünün adli yargı yerinde yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Belirtilen hususlara göre, daha önce davalı idare ile davacı gerçek kişiler arasındaki uyuşmazlık konusu davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır. şeklindeki gerekçe ile 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13 maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına karar vermiştir. İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü nün, Serdar ÖZGÜLDÜR ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT un katılımlarıyla yapılan 2.2.2015 günlü toplantısında: l-ilk İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, dahili davalı ASKİ Genel Müdürlüğü vekilinin anılan Yasanın 10/2.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsmail SARI nın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazası nedeniyle meydana gelen maddi zararın tazmini istemiyle açılmış tazminat davasına ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; Kapsam başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun 9

karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir. Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir ; Geçici 21. maddesinde de Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz denilmiştir. 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: Anayasa Mahkemesi nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.) Anayasa nın 158 inci maddesinin son fıkrasında Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi nin kararı esas alınır. denilmektedir. Anayasa Mahkemesi nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir. Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı nın başvurusunun kabulü ile dahili davalı ASKİ Genel Müdürlüğü vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Adana 2.İdare Mahkemesi nce verilen kararın kaldırılması gerekmiştir. 10

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı nca yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile, dahili davalı ASKİ Genel Müdürlüğü vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Adana 2.İdare Mahkemesinin 11.09.2014 gün, E:2014/376 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 2.2.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. * * * II-2247 SAYILI KANUN UN 14. MADDESİ GEREĞİNCE VERİLEN (OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIĞI) KARARLAR Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: 1-ESAS NO : 2014/1165 KARAR NO : 2015/40 KARAR TR : 02.02.2015 (Hukuk Bölümü) ÖZET : Trafik kazası sonucu sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk. Davacı : G. Sigorta A.Ş. Vekili : Av. N.C.A. Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü Vekilleri : Av. C.S., Av. M.Ş.A. K A R A R O L A Y : Davacı şirket vekili, dava dilekçesinde; müvekkil şirkete kasko sigortası bulunan ve sürücü E.S.ye ait olan 36 plakalı aracın, 22.07.2011 tarihinde Kars'a doğru seyir halinde iken, Selim- Kars arasındaki davalı kurumca yapılan yol yapım çalışmaları nedeniyle açılan çukura düşmesi sonucu meydana gelen trafik kazası neticesinde hasar gördüğünü; trafik kazası tespit tutanağına göre; kazanın oluşumunda yol yapımından sorumlu kuruluşun, 2918 sayılı KTK'nun 13/b maddesini ihlâl etmiş olması nedeniyle asli kusurlu olduğunu; yol yapımıyla ilgili işaretleme ve güvenlik tedbirlerini almayarak kazaya sebebiyet veren davalı kurumun kusuru nedeniyle, müvekkili kurumca sigortalısına 31.000 TL tazminat bedeli ödendiğini; ekspertiz raporlarında da belirtildiği üzere kaza nedeniyle araçta meydana gelen hasar bedelinin 14.875 TL. olduğunu; davalı kurumun % 100 kusuru nedeniyle, müvekkili şirketçe araç bedeli olan 31.000 TL lik tazminatın 21.09.2011 tarihinde sigortalıya ödendiğini; müvekkili şirketin sigortalısının hak ve hukukuna halef olmasından mütevellit zararını davalı kurumdan talep etmesinin, halefiyet müessesesinin doğal bir sonucu olduğunu; Karayolları Genel Müdürlüğü ne yapmış oldukları başvurularının sonuçsuz kaldığını ifade ederek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; KDV dahil olmak üzere rücu tazminatı olan 14.875 TL'nin ödeme günü olan 21.09.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle 10.1.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır. ANKARA 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ;19.6.2012 gün ve E:2012/20, K:2012/325 sayı ile, davacı tarafından davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine hizmet kusuruna dayanılarak açılan davanın 2577 İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi uyarınca İdari Yargının görev alanında kaldığından, görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Davacı şirket vekili bu kez, aynı istemle 28.5.2013 tarihinde idari yerinde dava açmıştır. ERZURUM 1.İDARE MAHKEMESİ: 10.7.2013 gün ve E:2013/750, K:2013/785 sayı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1'inci maddesinde; bu kanunun amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu, 2'nci maddesinde; bu kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı, bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı, ancak aksine bir hüküm yoksa; a) karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, b) erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının 11

kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu kanun hükümlerinin uygulanacağı, 10'uncu maddesinde; yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak; gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmak; karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek; karayolunda trafik için tehlike teşkil eden engelleri gece veya gündüze göre kolayca görülebilecek şekilde işaretlemek veya ortadan kaldırmanın belediye trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğunun hükme bağlandığı; öte yandan 2918 sayılı kanunun 19.01.2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı kanunun 14'üncü maddesiyle değişik 110'uncu maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. / Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmü, geçici 21'inci maddesinde ise "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda-ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz." Hükmünün getirildiği; diğer tarafından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un "Olumsuz görev uyuşmazlığı" başlıklı 14'üncü maddesinde "Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. / Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir." hükmü, "Yargı merciince yapılacak işlemler" başlıklı 15'inci maddesinde ise "Olumsuz görev uyuşmazlıklarında dava dosyaları, son görevsizlik kararını veren yargı merciince, bu kararın kesinleşmesinden sonra, ceza davalarında doğrudan doğruya diğer davalarda ise taraflardan birinin istemi üzerine, ilk görevsizlik kararını veren yargı merciine ait dava dosyası da temin edilerek Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir ve görevli yargı merciinin belirlenmesi istenir." hükmüne yer verildiği; dosyanın incelenmesinden, davacı şirket tarafından 53956466 poliçe numarası ile sigortalanan 36. plakalı aracın 22.07.2011 tarihinde Kars'a doğru seyir halinde iken Selim-Kars yolunda davalı idarece yapılan yol çalışmaları sırasında açıldığı iddia edilen çukura düşmesi neticesinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucunda, olayda davalı idarenin % 100 kusurlu bulunduğu iddiasıyla sigortalısına ödediği 14.875,00 TL'nin 21.09.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle ilk olarak Ankara 2'nci Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığı, bu davanın 19.06.2012 günlü, E:2012/20, K:2012/325 sayılı kararla, idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddi üzerine Ankara idare Mahkemesinde açıldığı ve bu mahkemenin de Erzurum İdare mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle dava dosyasını yetkisizlik kararıyla mahkemelerine gönderdiğinin anlaşıldığı; olayda, görev ret kararı üzerine görülmekte olan bu davanın açıldığı 28.05.2013 tarihi itibariyle yukarıda yer verilen 2918 sayılı kanunun 110'uncu maddesi uyarınca, bakılan uyuşmazlığın çözümünde adli yargı görevli olduğundan, davanın görev yönünden reddinin gerektiği; nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 06.02.2012 günlü, E:2012/3, K:2012/29 sayılı kararır da bu yönde bulunduğu gerekçesiyle; davanın görev yönünden reddine karar vermiş; yapılan itiraz Erzurum Bölge İdare Mahkemesinin 25.9.2013 gün ve E:2013/532, K:2013/446 sayılı kararıyla reddedilerek karar onanmış; karar düzeltme istemi de aynı Mahkemenin 31.12.2013 gün ve E:2013/706, K:2013/707 sayılı kararıyla reddedilmiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü nün, Serdar ÖZGÜLDÜR ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT un katılımlarıyla yapılan 2.2.2015 günlü toplantısında; l-ilk İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme aykırı olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası temin edilmeden Uyuşmazlık Mahkemesi ne gönderildiği; dosya içerisinde uyuşmazlığı çözmeye yeterli bilgi ve belgelerin olması nedeniyle adli yargı dosyasının istenilmediği; adli yargı kararının kesinleşme durumunun ise Mahkemesinden sorulduğu ve sonuçta usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL ın davada 12

adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; Kapsam başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun, Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri başlıklı 7. maddesinde; Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır: a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak, b) Tüm karayollarındaki işaretleme standa.larını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek, c) (Mülga: 17/10/1996-4199/47 md.) d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak, e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek, f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak, g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek, h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak, i) (Mülga: 3/5/2006 5495/4 md.) j) (Değişik: 17/10/1996-4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek, k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır. (Son fıkra Mülga : 28/3/1985-3176/16 md.) hükmüne yer verilmiştir. Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir ; Geçici 21. maddesinde de Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz denilmiştir. Dava dosyasının incelenmesinden; davacı sigorta şirketi tarafından sigortalanan 36 EF 008 plakalı aracın, 22.07.2011 tarihinde Kars'a doğru seyir halinde iken Selim-Kars karayolunda, davalı idarece yapılan yol çalışmaları sırasında açıldığı iddia edilen çukura düşmesi neticesinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucunda, olayda davalı idarenin % 100 kusurlu bulunduğu iddiasıyla sigortalısına ödediği 14.875,00 TL'nin 21.09.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: Anayasa Mahkemesi nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel 13

olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.) Anayasa nın 158 inci maddesinin son fıkrasında Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi nin kararı esas alınır. denilmektedir. Anayasa Mahkemesi nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir. Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan, Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesi nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesi nin 19.6.2012 gün ve E:2012/20, K:2012/325 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.2.2015 gününde Üye Eyüp Sabri BAYDAR ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi. KARŞI OY Somut uyuşmazlıkta, davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki ihmali sonucu zarara neden olan kazanın meydana geldiği iddia edilmektedir. 2918 Sayılı Yasanın KTK'nın 7.md. "Karayolları Genel Müdürlüğünün Yapım ve Bakımından sorumlu olduğu Karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri alma ve aldırmanın" idarenin görev ve yetkileri arasında bulunduğuna işaret edilmiş, 6001 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün teşkilat ve görevleri hakkındaki kanunun 4.md. "Hazırlayacağı programlar uyarınca karayollarını yapmak, yaptırmak, emniyetle kullanılmalarını sağlayacak şekilde sürekli bakım altında bulundurmak, bakımını yaptırmak, onarımını yaptırmak, işletmek ve işlettirme" Genel Müdürlüğün görev ve yetkileri arasında gösterilmiş, TC Anayasası'nın 125/son md. "idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu" kurala bağlanmış, 2577 Sayılı İYUK 2/1-b md. "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava çeşitleri arasında" sayılmıştır. 14

Bu durumda Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluk alanındaki yolun yapım, bakım ve onanmının yapılmadığı nedeniyle doğan zararın tazmininin amaçlanmış olması karşısında, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü esnada kişilere verdiği zararın ödetilmesine yönelik bulunan uyuşmazlık konusu davanın, olayda kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde esas alman idare hukuku kurallarına ve 2577 Sayılı İYUK 2/1-b md. sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır. Sayın çoğunluk, karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki ihmalden doğan zararda Adli Yargıyı görevli kabul eden görüşünde hukuki dayanak olarak 2918 Sayılı KTK 110/1 md. hükümlerini esas almıştır. 11.01.2011 gün 6099 Sayılı Yasa'nın 14. maddesi ile 2918 Sayılı KTK 110. maddesine eklenen 1.fıkra ile "işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil bu kanundan doğan sorumluluk davaları Adli Yargıda görülür... " hükmü getirilmiştir. Sayın çoğunluk görüşünün aksine eldeki uyuşmazlık anılan yasa hükmü kapsamında kalmamaktadır. Çünkü, 2918 Sayılı KTK 85.maddesinde açıkça belirtildiği gibi yasa motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlar nedeniyle işletenin hukuki sorumluluğunu düzenlemektedir. Yasa hükmünde geçen bu kanundan ve Adli Yargıda görülmesi gereken sorumluluk davaları, 2918 Sayılı Yasa'nın 85.maddesinde düzenlenen motorlu araçların işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı araç işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin davalardır. Yasa değişikliğinden önce kamu araçlarının işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı kamu idaresinin sorumluluğunun hangi yargı kolunda görüm ve çözümü konusunda yasada bir düzenleme bulunmadığından İdari ve Adli Yargı organları arasında çıkan görev uyuşmazlıklarını sonlandırmak üzere sözü geçen yasa hükmü getirilmek suretiyle kamu araçlarının verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğunda 2918 Sayılı Yasa'nın amacına uygun olarak Adli Yargıda görüm ve çözüm esası benimsenmiştir. 2918 sayılı yasanın 110. maddesinde yapılan yasa değişikliğine ilişkin Hükümet gerekçesi de getirilen yeni hükmün bu nedenle maddeye eklendiğini teyit etmektedir. Diğer taraftan, sayın çoğunluk 2918 sayılı yasanın 110. maddesi hükmünün iptali istemi ile Anayasa Mahkemesine açılan dava sonucunda verilen yorumlu red kararlarını, karara dayanak almakta ise de bu görüşe de itibar edilmesi mümkün değildir. Zira; "T.C. Anayasasında, Anayasa Mahkemesinin iptal veya iptal talebinin reddi dışında yorumlu red kararı verebileceğine dair bir işaret yoktur. Tersine T.C. Anayasasının 153/2 maddesi "Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez." hükmü böyle bir anlayışın benimsenmemiş olduğunun kanıtı olarak kabul edilebilir. Gerçi madde iptal kararlarından bahsetmektedir, ama Anayasa koyucunun amacının Anayasa Mahkemesinin kanun koyucu gibi hareket etmesini önlemek olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yorumlu red kararlarının ise diğer mahkemeleri, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlaması itibariyle bir çeşit pozitif kanun koyuculuk anlamına geldiğine şüphe yoktur. (Türk Anayasa Hukuku Prof. Dr. Ergun Özbudun. Sh. 440 vd.) Hakkında yorumlu red kararı verilen bir kanun maddesi yürürlükte kalmaya devam eder. Dolayısıyla somut olaylara uygulanır. Somut olaylarda o maddenin ne anlama geldiğine, yani nasıl yorumlanacağına, bundan sonra da Anayasa Mahkemesi değil onu uygulayacak Mahkemeler karar verir. Anayasa Mahkemesinin yorumlu red kararı verirken yaptığı yorumunun diğer mahkemeleri bağlaması mümkün değildir. Bir kanun maddesinin nasıl yorumlanacağına onu uygulayacak olan Adli- idari ve Askeri Yargı organları kardr verir. Anayasa Mahkemesi Adli, idari ve Askeri kollarının üst mahkemesi olmadığına görç bu yargı kollarındaki mahkemelere kendi yorumunu empoze etmesi mümkün değildir. O halde Anayasa Mahkemesinin verdiği yorumlu red kararlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu ifa edebilmeleri, diğer mahkemelerin Anayasa Mahkemesinin bu yorumlarını benimsemelerine bağlıdır. Oysa hukukumuzda, Anayasa Mahkemesi kararlarında yapılan yorumlar diğer mahkemeleri bağlamaz. Zira Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı bu kararların hüküm fıkralarına münhasırdır. (Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Kemal Gözler, sh. 444) Keza, Sayın çoğunluğun karan dayandırdığı T.C. Anayasasının 158. madde hükümlerininde uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen T.C. Anayasasının 158. maddesi açık hükmünden de anlaşıldığı üzere Anayasa Mahkemesi ile diğer yargı kollan arasında olumlu veya olumsuz görev uyuşmazlığının doğması halinde Anayasa Mahkemesi görüşünün üstün tutulacağına ilişkin düzenlemenin, uyuşmazlıkta Anayasa Mahkemesinin görevlilik veya görevsizlik kararının bulunmaması, diğer yargı kolları ile arasında bir görev ihtilafının çıkmaması nedeniyle uygulanması mümkün değildir. 15

Açıklanan gerekçelerle uyuşmazlıkta idari yargı görevli olup, benzer ihtilaflarda da idari yargının görevli olduğu Yargıtay 4, 11, 17 Hukuk Dairelerinin istikrarlı kararlarıyla Içtihad edildiği gibi Danıştay kararlarında da uyuşmazlıkta İdari Yargının görevli olduğu benimsenmiştir. (Danıştay 10. Daire E 2011/11522, K 2012/5347 sayı, E. 2011/10856 ve K. 2013/670 Sayı, Danıştay 15. Daire E. 2013/7688, K. 2013/7397 sayı, E. 2013/14339, K. 2014/182 sayı vs.) Somut uyuşmazlıkta davanın karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki idarenin hizmet kusuruna dayanmasına, 2918 Sayılı Yasa'nın 110/1 md. motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlardan dolayı işletenini hukuki sorumluluğunun Adli Yargıda görüm ve çözümünü düzenleme altına almasına, Somut uyuşmazlığın anılan yasa hükmü kapsamında bulunmamasına, Kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde, 2577 Sayılı IYUK 2/1-b md. sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde İdari Yargının görevli olmasına göre, Uyuşmazlıkta Adli Yargıyı görevli kabul eden sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: 2-ESAS NO : 2014/1177 KARAR NO : 2015/42 KARAR TR : 02.02.2015 (Hukuk Bölümü) * * * Üye Eyüp Sabri BAYDAR ÖZET : 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk davasının, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. K A R A R Davacı Vekili Davalı Vekili : T.T. : Av. S.E. : Elazığ Belediye Başkanlığı : Av. E.S. O L A Y : Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin sevk ve idaresindeki 23.. plakalı aracın 16.2.2012 tarihinde Elazığ İli, Merkez, Fikret Memişoğlu Caddesini takiben itfaiye kavşağına doğru seyir halinde iken No:. deki binanın önündeki asfalt yolun ortasında bulunan 80-90 cm genişlikte, 18-19 cm lik derinlikteki çukurlara düşmesi sonucu, sağ tekerleğinin patlayarak, aracın sürücünün hakimiyetinden çıkıp park halindeki iki araca çarparak durmasıyla meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluştuğu önesürülen 3.584,80 TL tutarındaki zararın 2.900,00 TL lik kısmının kaza tarihinden, kalan kısmının ise idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır. ELAZIĞ 2.İDARE MAHKEMESİ: 8.5.2012 gün ve E:2012/1191, K:2012/560 sayı ile, 2918 Sayılı Kanunda yapılan değişikle, 2918 Sayılı Kanunda kamu kurum ve kuruluşlarına verilen görevlerin ya da yüklenen sorumlulukların ilgili idare tarafından gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle meydana gelen trafik kazası neticesi ortaya çıkan zararın tazmini istemiyle açılacak davaların adli yargı mercilerinde çözüme kavuşturulacağının öngörüldüğü dolayısıyla, 2918 Sayılı Kanun uyarınca idareye karşı hizmet kusuru bulunduğundan bahisle açılacak tazminat davalarının adli yargının görev alanına girdiği, olayda, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda belediyeye yüklenen görevlerin sayıldığı, tazminat davasına konu uyuşmazlığın 2918 Sayılı Kanun ile davalı idareye yüklenen görevlerin gereği gibi yerine getirilmediği iddiasından başka bir ifadeyle 2918 Sayılı Kanunun uygulanmasından kaynaklandığının görüldüğü bu durumda, davalı idarenin gerekli tedbirleri almadığı iddiasından kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünün 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 110. maddesi hükmü uyarınca adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın görev nedeniyle reddine karar vermiş, bu karara davacı vekilince itiraz edilmiştir. MALATYA BÖLGE İDARE MAHKEMESİ: 30.10.2012 gün ve E:2012/701, K:2012/712 sayı ile, Elazığ 2.İdare Mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olup bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, itiraz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir. 16

Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır. ELAZIĞ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 21.10.2014 gün ve E:2014/126, K:2014/839 sayı ile, İdari Yargılama Usulü Yasasının 2/1-b maddesi, 11.2.1959 gün ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay 4. H.D nin çeşitli kararlarına istinaden dava tam yargı davasının konusunu oluşturduğundan idari yargının görevine girdiği, bu nedenle mahkemelerinin görevsizliğine, davacının idari yargı yerinde dava açmakta muhtariyetine karar vermek gerektiği gerekçesiyle dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine ve kararın temyiz edilmek suretiyle veya temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde daha önce aynı uyuşmazlıkta idari yargı yerinde görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle yargı kolları arasında oluşan olumsuz görev uyuşmazlığı hususunda karar verilmek üzere dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir. Davacı vekili, idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğu öne sürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü nün, Serdar ÖZGÜLDÜR ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT un katılımlarıyla yapılan 2.2.2015 günlü toplantısında; l-ilk İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen kaza nedeniyle oluştuğu öne sürülen maddi tazminata hükmedilmesi istemiyle açılmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; Kapsam başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir. Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir ; Geçici 21. maddesinde de Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz denilmiştir. Dosyanın incelenmesinden, davacının sevk ve idaresindeki 23 DU 768 plakalı aracın 16.2.2012 tarihinde Elazığ İli, Merkez, Fikret Memişoğlu Caddesini takiben itfaiye kavşağına doğru seyir halinde iken No:22 deki binanın önündeki asfalt yolun ortasında bulunan 80-90 cm genişlikte, 18-19 cm lik derinlikteki çukurlara düşmesi sonucu, sağ tekerleğinin patlayarak, aracın sürücünün hakimiyetinden çıkıp park halindeki iki araca çarparak durmasıyla meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluştuğu önesürülen zararın işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle bakılan bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: Anayasa Mahkemesi nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari 17

uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.) Anayasa nın 158 inci maddesinin son fıkrasında Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi nin kararı esas alınır. denilmektedir. Anayasa Mahkemesi nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir. Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen manevi zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, Elazığ 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Elazığ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi nin 21.10.2014 gün ve E:2014/126, K:2014/839 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.2.2015 gününde Üye Eyüp Sabri BAYDAR ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi. KARŞI OY Somut uyuşmazlıkta, davalı Belediyenin karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki ihmali sonucu zarara neden olan kazanın meydana geldiği iddia edilmektedir. 2918 Sayılı KTK'nın l0.md. "Belediyelerin yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları, trafik düzen ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak, karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almakla görevli" olduğuna işaret edilmiş, TC Anayasası'nın 125/son md. "idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu" kurala bağlanmış, 2577 Sayılı İYUK 2/1-b md. "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava çeşitleri arasında" sayılmıştır. Bu durumda belediye sınırları içindeki yolun yapım, bakım ve onaranının yapılmadığı nedeniyle doğan zararın tazmininin amaçlanmış olması karşısında, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü esnada kişilere verdiği zararın ödetilmesine yönelik bulunan uyuşmazlık konusu davanın, olayda kamu hizmetinin usulüne ye hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya idarenin 18

sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde esas alman idare hukuku kurallarına ve 2577 Sayılı İYUK 2/1 -b md. sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır. Sayın çoğunluk, karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki ihmalden doğan zararda Adli Yargıyı görevli kabul eden görüşünde hukuki dayanak olarak 2918 Sayılı KTK 110/1 md. hükümlerini esas almıştır. 11.01.2011 gün 6099 Sayılı Yasa'nın 14. maddesi ile 2918 Sayılı KTK 110. maddesine eklenen 1.fıkra ile "işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil bu kanundan doğan sorumluluk davaları Adli Yargıda görülür... " hükmü getirilmiştir. Sayın çoğunluk görüşünün aksine eldeki uyuşmazlık anılan yasa hükmü kapsamında kalmamaktadır. Çünkü, 2918 Sayılı KTK 85.maddesinde açıkça belirtildiği gibi yasa motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlar nedeniyle işletenin hukuki sorumluluğunu düzenlemektedir. Yasa hükmünde geçen bu kanundan ve Adli Yargıda görülmesi gereken sorumluluk davaları, 2918 Sayılı Yasa'nın 85.maddesinde düzenlenen motorlu araçların işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı araç işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin davalardır. Yasa değişikliğinden önce kamu araçlarının işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı kamu idaresinin sorumluluğunun hangi yargı kolunda görüm ve çözümü konusunda yasada bir düzenleme bulunmadığından İdari ve Adli Yargı -organları arasında çıkan görev uyuşmazlıklarını sonlandırmak üzere sözü geçen yasa hükmü getirilmek suretiyle kamu araçlarının verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğunda 2918 Sayılı Yasa'nın amacına uygun olarak Adli Yargıda görüm ve çözüm esası benimsenmiştir. 2918 sayılı yasanın 110. maddesinde yapılan yasa değişikliğine ilişkin Hükümet gerekçesi de getirilen yeni hükmün bu nedenle maddeye eklendiğini teyit etmektedir. Diğer taraftan, sayın çoğunluk 2918 sayılı yasanın 110. maddesi hükmünün iptali istemi ile Anayasa Mahkemesine açılan dava sonucunda verilen yorumlu red kararlarını, karara dayanak almakta ise de bu görüşe de itibar edilmesi mümkün değildir. Zira; "T.C. Anayasasında, Anayasa Mahkemesinin iptal veya iptal talebinin reddi dışında yorumlu red kararı verebileceğine dair bir işaret yoktur. Tersine T.C. Anayasasının 153/2 maddesi "Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez." hükmü böyle bir anlayışın benimsenmemiş olduğunun kanıtı olarak kabul edilebilir. Gerçi madde iptal kararlarından bahsetmektedir, ama Anayasa koyucunun amacının Anayasa Mahkemesinin kanun koyucu gibi hareket etmesini önlemek olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yorumlu red kararlarının ise diğer mahkemeleri, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlaması itibariyle bir çeşit pozitif kanun koyuculuk anlamına geldiğine şüphe yoktur. (Türk Anayasa Hukuku Prof. Dr. Ergun Özbudun. Sh. 440 vd.) Hakkında yorumlu red kararı verilen bir kanun maddesi yürürlükte kalmaya devam eder. Dolayısıyla somut olaylara uygulanır. Somut olaylarda o maddenin ne anlama geldiğine, yani nasıl yorumlanacağına, bundan sonra da Anayasa Mahkemesi değil onu uygulayacak Mahkemeler karar verir. Anayasa Mahkemesinin yorumlu red kararı verirken yaptığı yorumunun diğer mahkemeleri bağlaması mümkün değildir. Bir kanun maddesinin nasıl yorumlanacağına onu uygulayacak olan Adli- idari ve Askeri Yargı organları karar verir. Anayasa Mahkemesi Adli, idari ve Askeri kollarının üst mahkemesi olmadığına göre bu yargı kollarındaki mahkemelere kendi yorumunu empoze etmesi mümkün değildir. O halde Anayasa Mahkemesinin verdiği yorumlu red kararlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu ifa edebilmeleri, diğer mahkemelerin Anayasa Mahkemesinin bu yorumlarını benimsemelerine bağlıdır. Oysa hukukumuzda, Anayasa Mahkemesi kararlarında yapılan yorumlar diğer mahkemeleri bağlamaz. Zira Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı bu kararların hüküm fıkralarına münhasırdır. (Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Kemal Gözler, sh. 444) Keza, Sayın çoğunluğun karan dayandırdığı T.C. Anayasasının 158. madde hükümlerininde uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen T.C. Anayasasının 158. maddesi açık hükmünden de anlaşıldığı üzere Anayasa Mahkemesi ile diğer yargı kolları arasında olumlu veya olumsuz görev uyuşmazlığının doğması halinde Anayasa Mahkemesi görüşünün üstün tutulacağına ilişkin düzenlemenin, uyuşmazlıkta Anayasa Mahkemesinin görevlilik veya görevsizlik kararının bulunmaması, diğer yargı kolları ile arasında bir görev ihtilafının çıkmaması nedeniyle uygulanması mümkün değildir. Açıklanan gerekçelerle uyuşmazlıkta idari yargı görevli olup, benzer ihtilaflarda da idari yargının görevli olduğu Yargıtay 4, 11, 17 Hukuk Dairelerinin istikrarlı kararlarıyla Içtihad edildiği gibi Danıştay kararlarında da uyuşmazlıkta İdari Yargının görevli olduğu benimsenmiştir. (Danıştay 10. Daire E 2011/11522, K 2012/5347 sayı, E. 2011/10856 ve K. 2013/670 Sayı, Danıştay 15. Daire E. 2013/7688, K. 2013/7397 sayı, E. 2013/14339, K. 2014/182 sayı vs.) 19

Somut uyuşmazlıkta davanın karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki idarenin hizmet kusuruna dayanmasına, 2918 Sayılı Yasa'nın 110/1 md. motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlardan dolayı işletenini hukuki sorumluluğunun Adli Yargıda görüm ve çözümünü düzenleme altına almasına, Somut uyuşmazlığın anılan yasa hükmü kapsamında bulunmamasına, Kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde, 2577 Sayılı İYUK 2/1-b md. sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde İdari Yargının görevli olmasına göre, Uyuşmazlıkta Adli Yargıyı görevli kabul eden sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: 3-ESAS NO : 2015/22 KARAR NO : 2015/53 KARAR TR : 02.02.2015 (Hukuk Bölümü) * * * Üye Eyüp Sabri BAYDAR ÖZET : 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu nun 48/9. maddesi uyarınca verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın, sürücü belgesi geri alma tutanağı hakkında ayrıca idari yargı yerine dava açılmış olsa dahi, aynı Kanun un 112. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. K A R A R Davacı Vekili Davalı : H.A. : Av. N.Ö. : İstanbul Valiliği, Emniyet Genel Müdürlüğü O L A Y : İstanbul Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğünce yapılan denetimler sırasında, 34.. plaka sayılı araç sürücüsü davacı adına, alkol cihazına üflemeyi kabul etmediğinden bahisle, 2.2.2014 gün ve HE-395660 seri-sıra sayılı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı düzenlenerek, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu nun 48/9. maddesi uyarınca 2.078,00 TL idari para cezası verilmiş, aynı birim tarafından sürücü belgesi geri alma tutanağı düzenlenmiştir. Davacı vekili, idari para cezasının iptali istemiyle adli yargı yerine itirazda bulunmuştur. İSTANBUL 3. SULH CEZA MAHKEMESİ; 17.2.2014 gün ve D.İş:2014/1058, K:2014/1058 sayı ile; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu nun 27/8. maddesine göre idari para cezası yanında idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması ve dava konusu edildiği nedeniyle davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle başvurunun görevsizlik nedeniyle reddine karar vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir. Davacı vekili, bu kez, sürücü belgesi geri alma tutanağının iptali istemiyle idari yargı yerinde ayrıca dava açtığını ve dosyanın İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin 2014/341 esasında kayıtlı olduğunu belirtip, öncelikle davaların birleştirilmesine karar verilmesini talep ederek, idari para cezasının iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır. İstanbul 9. İdare Mahkemesi, talep doğrultusunda, davalar arasında bağlantı bulunup bulunmadığının saptanması amacıyla dosyanın İstanbul Bölge İdare Mahkemesi ne gönderilmesine karar vermiş, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Birinci Kurul unca bağlantı isteminin kabulüne, bağlantılı dosyaların birlikte incelenerek görüm ve çözüme esas olmak üzere İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin yetkili kılınmasına, İstanbul 9. İdare Mahkemesi dosyasının esas kaydı kapatılmak ve yetki verilen İstanbul 4. İdare Mahkemesine gönderilmek üzere dava dosyalarının ilgili mahkemelerine iadesine karar verilmesi üzerine, dava dosyası, İstanbul 9. İdare Mahkemesi nin 14.4.2014 gün ve E:2014/560, K:2014/637 sayılı gönderme kararı ile İstanbul 4. İdare Mahkemesine gönderilmiştir. İSTANBUL 4. İDARE MAHKEMESİ: 30.9.2014 gün ve E:2014/829, K:2014/1657 sayı ile; dava konusu para cezasının verilmesine dayanak teşkil eden 2918 sayılı Kanun da bu Kanun hükümlerine göre verilen idari para cezasına karşı başvuru yolunun gösterilmediği, dava konusu para cezasına konu fiil kapsamında davacının ehliyeti geri alınmış ise de, bu işleme karşı açılan davada, İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin 14.10.2014 tarih ve E:2014/341, K:2014/1715 sayılı kararıyla dava sonuçlandırılarak 20