Atatürk Kültür Merkezi Dergisi Sayı 50 2008. Journal of A ta tü rk Culture Center Issue 50 2 0 0 8. Doğumunun 800. Yılında. Mevlâna Özel Sayısı



Benzer belgeler
3-P C ile h a b e r le şm e y e u y g u n b ir a r a b ir im. (IS A, P C I, U S B g ib i )

AĞUSTOS / 2017 AYI İTİBARİYLE K TÜRÜ YETKİ BELGESİ SÜRESİ BİTECEK FİRMALAR

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

H A S T A N E E N F E K S İY O N L A R IN I Ö NLEM E. E L İF C O Ş K U N E n fe k s iy o n K o n tr o l H e m ş ir e s i

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Azrail in Bir Adama Bakması

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

HALKLARIN YASASI VE. 2. Baskı İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

GELECEĞİ DÜŞÜNEN ÇEVREYE SAYGILI % 70. tasarruf. Sokak, Park ve Bahçelerinizi Daha Az Ödeyerek Daha İyi Aydınlatmak Mümkün

KİTABİYAT. Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006.

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

Yayın Değerlendirme / Book Reviews

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Kırsal Kesimde Kadınlar Arası Yardımlaşma ve Bunu Etkileyen Faktörler Üzerine Bir Araştırma (Niksar Ovası Örneği)

AB ve Türkiye de Tarım Kesiminde Çalışanların Sosyal Güvenlik Açısından Değerlendirilmesi

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

GENÇLER ÜRETİYOR SANAYİ GELİŞİYOR

OKUL ÖNCESİ DİN VE AHLÂK EĞİTİMİ

ISSN ISSN

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

ULUSAL SEMPOZYUM TARİHİ SÜREÇTE MEVLÂNA VE ESERLERİ

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)


Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

MESLEK HUKUKU. Yahya ARIKAN Serbest Muhasebeci Mali Müşavir

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

Lütfi ŞAHİN /

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

Kur an ın Bazı Hikmetleri

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

EN ESKİ İNANÇLARDAN BİRİ OLAN ZERDÜŞTLÜK VE ZERDÜŞT HAKKINDA 9 BİLGİ

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?


Şeb-i Arus İstanbul da: Mevlana nın vuslat gecesi bu yıl yine aşkın başkentinde!

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İslam da İhya ve Reform, çev: Fehrullah Terkan, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2006.

...Bir kitap,bir mesaj!

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

bitirdi yılında Yüksek Lisansını bitirdi. Bir ara ihtisas için yurtdışında bulundu. 1990

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi

ÖZGEÇMİŞ DERECE BÖLÜM/PROGRAM ÜNİVERSİTE YIL LİSANS İLAHİYAT FAKÜLTESİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ 1991

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Betül Erdoğan.

10. SINIF KONU ANLATIMLI. 2. ÜNİTE: ELEKTRİK VE MANYETİZMA 4. Konu MANYETİZMA ETKİNLİK ve TEST ÇÖZÜMLERİ

Müşterek Şiirler Divanı

T.C. VAN VALİLİĞİ Van Halk Sağlığı Müdürlüğü

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

T.C. SAKARYA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

Gü ven ce He sa b Mü dü rü

Mevlânâ dan Bilgelik Katreleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

ELMALILI M. HAMDİ YAZIR SEMPOZYUMU


MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

A Y I NUMBER Y I L 10

( Mesnevi den 8 şirli) r H i k â y ele

DİNLEDİM NEY DEN HASRETİ Pazartesi, 11 Haziran :59

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Sayı: 4 Yıl: 2016 I S S N ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Bu sayının Hakemleri

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

AİLE DİNİ REHBERLİK BÜROSU

sınıflar için. Öğrenci El Kitabı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

ŞATRANC-I UREFA (Arifler Satrancı) Satranç Hindistan da yaklaşık 1500 yıl önce bulunmuş klasik bir strateji oyunudur. Satranç Sanskritçe de

Sevgili dostum, Can dostum,

T.C. ERZURUM TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı REKTÖRLÜK MAKAMINA

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 8 Sayı: 2 GÜZ 2015

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Gök ler. Uçak lar la gi di lir an cak ora la ra. İn san gök ler de do la şa bil se. Bir ak şa müs tü, ar ka daş la rıyla. Bel ki ora la ra uçak lar

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Cilt: 4 Yıl: 2017 Sayı: 7 I S S N ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER

PT/Mo SA/Tu ÇA/We PE/Th CU/Fr CT/Sa PA/Su

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17

Transkript:

i Atatürk Kültür Merkezi Dergisi Sayı 50 Journal of A ta tü rk Culture Center Issue 50 2 0 0 8 Doğumunun 800. Yılında Mevlâna Özel Sayısı Nisan, Ağustos ve Aralık Aylarında Yayımlanan Uluslararası Hakemli Dergi International Peer Reviewed (ournal Published in April, August and December ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ ATATÜRK SUPREME COUNCIL FOR CULTURE, LANGUAGE AND HISTORY ATATÜRK CULTURE CENTER

Atatürk Kültür Merkezi Dergisi Yıl / Year: Sayı / Issue: 50 Kurucusu / Founder Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı (1913-1993) Sahibi / Owner on behalf of Atatürk Atatürk Kültür Merkezi Culture Center adına Başkan Prof. Dr. Osman Horata Editörler / Editors Doç. Dr. Recep Boztemur (ODTÜ) Dr. Alev Kâhya-Birgül (AKM Uzmanı) Uzm. Alim Yanık (AKM Uzmanı) Yazı İşleri Müdürü / Journal Administrator İmran Baba Yayın Kurulu / Editorial Board Prof. Dr. Hakkı Acun (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan (TOBB ETÜ) Prof. Dr. Nihat Boydaş (Gazi Ü) Prof. Dr. Nurettin Demir (Başkent Ü) Prof. Dr. Melek Dosay-Gökdoğan (Ankara Ü) Prof. Dr. Önder Göçgün (Pamukkale Ü) Yrd. Doç. Dr. Nevin Ünal-Özkorkut (Ankara Ü) Hakem Kurulu / Referees Board Prof. Dr. Namık Açıkgöz (Muğla Ü) Prof. Dr. İsmail Hakkı Aksoyak (Gazi Ü) Prof. Dr. Şerif Aktaş (Gazi Ü) Doç. Dr. Yaşar Aydemir (Gazi Ü) Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan (TOBB ETÜ) Dr. Müjgan Cunbur Doç. Dr. Menderes Coşkun (S. Demirel Ü) Prof. Dr. Nurettin Demir (Başkent Ü) Prof. Dr. Beylü Dikeçligil (Erciyes Ü) Prof. Dr. Cem Dilçin (Ankara Ü) Prof. Dr. Kenan Gürsoy (Galatasaray Ü) Prof. Dr. Abdurrahman Güzel (Başkent Ü) Prof. Dr. Osman Horata (Hacettepe Ü) Prof. Dr. Esin Kâhya (Ankara Ü) Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu (Kırıkkale Ü) Doç. Dr. Ahmet Kartal (Kırıkkale Ü)

Prof. Dr. Recep Kılıç (Ankara Ü) Prof. Dr. Saadettin Kocatürk (Ankara Ü) Prof. Dr. Ramazan Korkmaz (Fırat Ü) Prof. Dr. Cemal Kurnaz (Gazi Ü) Dr. Jeannette S. Okur (TOBB ETÜ) Doç. Dr. Fatma Sabiha Kutlar Oğuz (Hacettepe Ü) Prof. Dr. Cihan Okuyucu (Fatih Ü) Prof. Dr. Naci Okcu (Atatürk Ü) Yrd. Doç. Dr. Kayahan Özgül (Gazi Ü) Doç. Dr. Derya Örs (Ankara Ü) Prof. Dr. Mürsel Öztürk (Ankara Ü) Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tatçı (Gazi Ü) Prof. Dr. Emine Yeniterzi (Selçuk Ü) Prof. Dr. Berin D. Yurdadoğ (Ankara Ü) Yönetim Yeri / Managing Office Telefonlar / Telephones elmek web / web Abone İşleri / Subscription Posta Çek Numarası ISSN Kapak Tasarımı / Cover Design Sayfa Tasarımı / Page Design Baskı Yeri ve Tarihi / Press House and Date Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, 133 06570 Maltepe -Ankara, TURKEY Santral: +90 312. 232 22 57-231 23 48 Yazı İşleri / Editorial: +90 312. 232 43 21 erdemdergisi@gmail.com www.akmb.gov.tr Vedat Demirbaş +90 312. 232 39 13 Belgegeçer (Faks): +90 312. 232 43 21 212938 1010-867-X Grafiker Ltd. Şti. Grafiker Ltd. Şti. +90 312. 284 16 39 Pbx Grafiker Ofset Kazım Karabekir Caddesi Ali Kapakçı İşhanı 85/3 İskitler-ANKARA / +90 312. 384 00 18 Ankara, Nisan / Ankara, April Not: M akelelerdeki g örü şlerin soru m lu lu ğu yazarına aittir. Yazıların yayın hakkı m erkezim ize devredilm iş sayılır. Bu devir sanal ortam da yayım lanm ayı da kapsar.

İÇİNDEKİLER / CONTENTS Osman Horata Sunuş ix-x M ehmet Necmettin B ardakçı Selm a Baş Beyza Bilgin Bilal Çakıcı M ustafa Erdoğan Cafer G ariper / Yasemin Küçükcoşkun Z ehra Göre Hüseyin Güllüce Osman Horata Mevlana ya Göre İnsanın Mahiyeti ve Kâmil İnsan Olma 1-14 The Substance and Maturity of Human Beings according to Mevlana Birlik Denizinde Kaybolmanın Zamanı: Can Ateşinde Kanatlar (Mevlâna) 15-26 Time to be lost in the Sea of Unity: Can Ateşinde Kanatlar (Mevlana) Mevlana ve Dünya Kültürüne Etkisi 27-50 The Effects of Turkish on the World Culture Mevlana Mehmed Şakir in Manzum Mesnevi Tercümesi 51-58 Mehmed Şakir s Verse Translation of Mesnevi and Mevlana Lütfî Mehmed Dede ve Hilye-i Mevlana Adlı Eserine Göre Mevlana nın Özellikleri 59-82 Lütfî Mehmed Dede and the Characteristics of Mevlana according to his Hilye-i Mevlana Nâzım Hikmet in Sanat Evreninde Bilinç Parçalanması ve Mevlana Karmaşası 83-110 The Disintegration of Mind and Complexities of Mevlana in Nâzım Hikmet s Art Universe Lutfî Muhammed Efendi'nin "Hilye-i Hazret-i Mevlana sı 111-128 Lutfi Muhammed Efendi s Hilye-i Hazret-i Mevlana" Mesnevî'de Temsîlî Anlatım ve Hikâye ve Temsîllerle Kurân Âyetlerinin Açıklanması 129-160 The Method of Symbolic Expression in Masnevi, and Explaination of the Verses of the Quran with Stories and Symbolic Expressions Mevlanâ Celaleddin Rumi and Mawlawism in Turkish Cultural Life 161-168

S aadettin Kocatürk Neslihan Koç-Keskin Ali Yıldırım İslam Fikir Aynasında İki Büyük Mutasavvıf 169-196 "Gazzâlî ve Mevlânâ" Two Great Sufis of Islamic Thought: Gazali and Mevlana Tâhirü'l-Mevlevî'nin Hilye'sine Göre Mevlana 197-222 Mevlana according to Tâhirul-Mevlevi s Hilye Mevlana'nın Vahdet Anlayışı ve Paradoksal Söylemi 223-232 Mevlana s interpretation of Unicity and his Paradoxical Discourse Atatürk Kültür Merkezi'nden Haberler 233-241 Düzeltme ve Özür 242 Yayın İlkeleri 243-244

Sunuş 07 yılın ın U N E S C O tarafından M evlana Y ılı olarak ilan edilmesi sebebiyle, gerek ülkemizde gerekse yurt dışında bu büyük T ü rk düşünürünü anlam aya ve anlatm aya dönük çok sayıda etkinlik gerçekleştirildi. K u ru m olarak bizler de, T O B B Ekonom i ve Teknoloji Üniversitesi nde, değerli bilim adamları ve sanatçılarım ızın katılım ıyla bir anm a toplantısı gerçekleştirdik. A y rıc a y ılın başında in bir sayısını da M evlan a y a ayırm ayı kararlaştırdık. B ilim adam larım ız, değerli katkılarını esirgemediler ve bizler de Doğum unun 800. Y ılın d a M evlana adlı bu özel sayıyla sizleri buluşturduk. K ü ltü r, bir toplumun hayat tarzı olarak tanım lanm akla birlikte; daha çok bir topluluğun tarih î geçmişi ya n i tarih î tekâmülü konusunda sahip olduğu bilinç olarak ifade edilir. K iş in in ve toplulukların kim liğini, onların geçmişi hakkında sahip olduğu bilinç oluşturur. M evlana da, T ü rk tarihinde silinmeyen izler bırakan, T ü rk kültürünün evrensel sim alarından biridir. M evlana ve onun düşünceleri üzerine bina edilen M evleviliğin tarihi, O rta A s y a dan A n ad o lu y a gelerek, üç kıtaya yayılan bir im paratorluk kuran Tü rklerin tarihiyle bir paralellik arz eder. Bugün A fg an istan sınırları içinde kalan, devrin önemli kültür merkezlerinden B elh te 30 E y lü l 1207 de doğan M evlan a da, küçük yaşlarda A n ad o lu y a gelerek K o n y a y a yerleşmiş ve ileride O smanlı coğrafyasını bütünüyle kuşatacak M evleviliğin temellerini atm ıştır. O smanlının kuruluş döneminde fa z la dikkati çekmeyen M evlevilik, X V. asırdan itibaren devlet adam larından gördüğü yakın ilgi ve himaye ile önemli bir güç hâline gelmiş ve im paratorluğun genişlediği her yere ulaşarak ismi âdeta O sm anlılarla özdeşleşmiştir. M evlevilik, siyasi ve sosyal yapıdaki değişime p aralel olarak, O sm anlılarla birlikte güç kaybetmeye başlamış ve imparatorluğun yıkılışından bir süre sonra da tarih sahnesinden çekilm iştir. F a k a t onun öğretisi, zaman ve zeminle sınırlı değil, her devir için geçerli, evrensel, insani m esajları içermektedir. B u sebeple, onun okyanusa benzettiği engin deryasından saçılan damlalar susayan gönülleri kandırmaya devam etmektedir.

D iğ e r mistik sistemler gibi M evlevilik düşüncesinin de merkezinde insan vardır. F a k a t bu insan, toplumsal hayattan kopuk, tekkelerde inzivaya çekilip mistik bir dünyaya hapsolan insan değil, bütünüyle hayatın içinde aynı zam anda ruhi gelişimini tamamlamış bir insandır. T asavvufî düşünce sistemlerinin hepsinde ortak olan kâm il insan kavram ı, modern psikoloji literatürüne 1950 lerde bireyin kendini gerçekleştirmesi / kendi gelişimine katkıda bulunması (s e lf actualization) ; aşkın tecrübe yaşam ak şeklinde girebilm iştir. F a k a t bu psikologlar, bunun nasıl gerçekleştirileceği sorusunun cevabını boşlukta bırakırken, M evlana vb. düşünürler bu konuları asırlarca eserlerinde işlemişlerdir. Birçok kurum gibi, çağının oldukça ilerisinde bir anlayışı temsil eden M evlevilik de, değişen koşullar karşısında misyonunu kaybetmiş mistik bir kuruluş hâline gelmiştir. F a k a t bu, M evlana ve M evleviliğin sadece folklorik bir öğe olarak görülmesi, her devirde geçerliliğini koruyacak çağdaş ve evrensel boyutları olmadığı anlamına da gelmemektedir. B u sebeple günümüz insanlığının muhakkak ki M evlana dan alacağı çok dersler vardır. M evlana toplantılarının tüm dünyada yoğun ilgi görmesinin de bunun bir göstergesi olduğuna inanıyor; bu özel sayının da, M evlana nın her devirde geçerliliğini koruyan, evrensel, eskimeyen yönleriyle yeni köprüler kurulmasına vesile olması dileğiyle, dergimize makaleleriyle katkıda bulunan değerli bilim adam larına teşekkür ederim. Pro f. D r. Osm an H O R A T A A ta türk K ü ltü r M erkezi Başkan ı

Mevlâna'ya Göre İnsanın Mahiyeti ve Kâmil İnsan Olma M ehm et N ecm ettin BARDAKÇI* Giriş ÖZ M ev lâ n a, e n m ü k e m m e l v arlık o la ra k y a r a tıla n in s a n a b ü y ü k d e ğ e r v e rm iştir. K end i ö z ü n ü n fark ın a v arıp a s lın ı id râk e d e n in s a n, y ü ce A lla h 'ın h u zu ru n d a sa y g ıy la e ğ ilir v e b a ş k a la r ın ın e k sik le rin i g ö rü p ku su rlarıy la u ğ ra şm a z. M ev lâ n a, b ilg elik, sev g i v e h o ş g ö rü g ib i a h lâ k î iyilikleri ş a h s ın d a to p la y a n in s a n -ı k â m ili n e y ile s e m b o liz e ed e r. A n ah tar K elim eler: M ev lâ n a, in s a n, sev g i, h o şg ö rü, in s a n -ı k âm il. ABSTRACT The Substance and Maturity of Human Beings according to Mevlana M e v la n a a p p r e c ia te s th e e x is t e n c e o f h u m a n b e in g a s th e m o s t p e r fe c t c re a tu re. By re a liz in g h is ow n s e lf a n d u n d e rsta n d in g its g e n e s is, th e h u m a n b e in g s r e s p e c t to G o d, a n d d o n o t d e a l w ith th e e rro rs a n d w ro n g d o in g s o f th e o th e r s. M e v la n a sy m b o liz e s insan-ı kâm il (th e m a tu re h u m a n ) c h a r a cte riz e d by w isd o m, lo v e a n d to le r a n c e w ith re e d flu te. Key W ords: M ev la n a, h u m a n b e in g, lo v e, to le r a n c e, in s a n -ı kam il Varlık âleminin yaratılış sebebi olan insan1, ilahi bir cevhere sahip olması yönüyle gaye varlıktır. Bir taraftan fizik diğer taraftan metafizik âlemin unsurlarını kendisinde barındırdığı için eşref-i mahlûkât olarak isimlendirilmiştir. Onun bu ikili yönü kendisini diğer varlıkların üzerine çıkardığından Allah ın halifesi olarak görevlendirilmiştir. * Doç Dr., SDÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, ISPARTA, e-posta: bardakci@ilahiyat.sdu.edu.tr 1 Sözlükte "e-n-s" kök fiilinden türetilen "ins" ve "insan" kelim esi, insanlık nevine ait bir şahıs, kabile, grup, insan topluluğu, bir şeyin ortaya çıkması, vahşiliğin zıddı olan medenîlik, yakınlık, sevim li olmak, alışm ak, göz bebeği, siyah nokta, parmak ucu, düşünm ek ve işitm ek anlam larına gelir. Bu m analardan çıkan sonuca göre insan, vahşiliği terk eden, m edenî olan, yakınlık duyduğu şeylere alışabilen bir varlıktır. el-cevherî, es-sıhah, (I-VI), Kahire 1982, III, 904-906; Rağıb el-isfahânî, Müfredâtü Elfâzı'l-Kur'an, tahkik: Safvân Adnân Dâvûdî, Beyrut- Dımaşk 1997,94; İbn Fâris, Mucemu Makâyısı'l-Luğa, I, 145; İbn Manzûr, L isan u la rab, I, 147-150; M uham m ed Ali et-tehânevî, Keşşâfu Istılahâtı'l-Fünûn, (I-II), Editör: Refik el-a cem, Beyrut 1996, I, 277-280.

4 " р Mehmet Necmettin BARDAKÇI 2 2о50 İslâm düşüncesinde insanla ilgili ilk bilgiler Kur'an'da görülür. İnsanın daha çok ruh yönüne dikkat çeken Kur an onu, bir taraftan "zayıf olarak yaratılmış"2, "nankör"3, "aceleci"4, "çok cimri"5, "tartışmaya çok düşkün"6, "çok zalim, çok cahil"7ve "hırslı"8; diğer taraftan "Rabbine doğru çabalayıp duran"9, "üstün ve onurlu"10, "ilim ve hikmet verilen"11ve "en güzel biçimde yaratılan"12olarak nitelendirmektedir. Bu ve benzeri ayetlerin ışığında bir insan anlayışı geliştiren Mevlâna, tasavvufî düşüncesinde "Kendini bilen Rabbini bilir" sözünden hareketle, insana ve insanlığa büyük önem vermiştir. Yaratılış bakımından kendini bilen erdemli insanların, ilim-amel bütünlüğü içinde olgunlaşıp kâmil insan olmalarının yollarını göstermiştir. 1. Kendini Bilen İnsan Tasavvufî düşüncede insanı tanıyıp sırlarını keşfetmek Hakk a vuslatın ön şartı kabul edilir.13 Bu düşünce, Mesnevî ikliminden beslenen Şeyh Gâlib (ö.1214/1799) in bir beytinde şöyle dile getirilir: H o ş c a b a k z â tın a kim z ü b d e -i â le m s in s e n M e rd ü m -i d îd e -i ek v ân o la n  d e m sin s e n 14 Ulaştığı bilgiyle kendini tanıyan ve ötekilerin de kendinin aynası olduğunu fark eden insan, yaratılış gayesine uygun davranış sergiler. Kendisiyle birlikte ötekinin de hak, hukuk ve nimet paylaşımı konularındaki eşitliğini kabul eder. Âlemdeki her şeyin Allah ın irâdesi, kudreti ve bilgisi çerçevesinde cereyan ettiği şuuruyla Allah katında en üstün ve değerli insanın kendisi için istediğini başkası için de isteyen kimse olduğu bilinciyle hareket eder. 2 Nisa suresi, 4/28. 3 İbrahim Suresi, 14/34; İsrâ suresi, 17/67; Hac suresi, 22/16; Şûrâ suresi, 42/48; Zuhruf suresi, 43/15; Âdiyat suresi, 100/6. 4 İsrâ suresi, 17/11. 5 İsrâ suresi, 17/100. 6 Kehf suresi, 18/54. 7 Ahzâb suresi, 33/72. 8 M eâric suresi, 70/19. 9 İnşikâk suresi, 84/6. 10 İsrâ suresi 17/70. 11 Nisa suresi 4/113. 12 Tîn suresi, 95/4. 13 Osm an Türer, "Tasavvufî Düşüncede İnsan", Tasavvuf, Yıl: 2, Sayı:5, Ocak 2001 Ankara, 9-15. 14 Naci Okçu, Şeyh Gâlib (Hayatı, Edebî Kişilği, Eserleri, Şiirlerinin Umumi Tahlili ve Divanının Tenkitli Metni), Ankara 1993, c. I, s. 318-320. Tercî-i bend.

Mevlâna ya Göre İnsanın Mahiyeti ve Kâmil İnsan Olma Hz. Âdem (as) den beri dünyamıza milyarlarca insan, binlerce kabile ve millet gelmiştir. Bunlardan bir kısmı ilim ve irfan sahibi olmuş, çoğunluğu ise cehaletin karanlıklarında kaybolmuştur. Çalışıp gayret ederek bilgi ve hikmeti elde eden insan, yeni medeniyetler kurmuştur. Bunu gerçekleştirirken gönlünü ve idrâkini ihmal etmemiştir. Çünkü insanın iç dünyasını besleyen ve ilimden daha özel bir anlam içeren mârifet, düşünüp tefekkür etmek, bir şeyi olduğu gibi, eşyayı hakikati üzere idrâk etmektir.15 Bu bakımdan insanın kendi hakikatini bilip idrâk etmesi, Allah ın melekûtunu ve güzel muâmelesini bilmesi olan irfân ve mârifetullah sahibi olmak, tarih boyunca insan için önemli bir gaye olmuştur.16 İnsanın kendini bilmesinden daha güzel bir erdem olmadığı bilincinde olan Mevlâna, dış görünüşe göre hüküm veren filozofların insanı küçük âlem ve hakîm-i ilâhi şeklinde isimlendirdiğini, sûfîlerin ise insanı büyük âlem olarak gördüklerini belirtir. Bu bakımdan onun görünüşünden çok içyüzüne bakmanın gerekliliğini vurgular: f i V 3 50 Ey in s a n, s e n g ö r ü n ü ş te m a d d î v a rlığ ın la "k ü çü k b ir â le m "s in. Fak at m â n e n, g e rç e k v a rlığ ın la, "b ü y ü k b ir â le m "s in. G ö r ü n ü ş te b ir a ğ a c ın d a lı, m e y v e n in a slı, te m e lid ir. Ç ü n k ü y e m iş d a ld a bu lu nu r. Fakat h akikatte, o dal, o m eyve için var o lm u ştu r. M ey ve e ld e e tm e ğ e b ir m ey li v e ü m id i o lm a sa y d ı, b a h ç ıv a n h iç a ğ a ç diker m iydi? Ö y le is e g ö r ü n ü ş te m eyv e, a ğ a ç ta n m e y d a n a g e liy o r d a, h a k ik a tte o a ğ a ç m ey v e ç e k ird e ğ in d e n d o ğ m u ş tu r.17 İnsanın kendi değerinin farkına varmasına büyük önem veren Mevlâna, Bağdatlı bir mirasyedinin rüyasında Mısır da büyük bir hazine görüp onun peşine düşmesini ve Mısır da yaşadığı olayların ardından asıl hazinenin kendi içinde gizli olduğunu öğrenişini anlattığı bir hikâyede, insanın kendinin farkına varması üzerinde durur. Allah ın insana verdiği nimetlerin değişik şekillerde tecellî ettiğini vurgulayarak, zehiri panzehirle, nûru ateşle gizlediğini ifade eder. Bu sebeple Allah ın lutfunu da kahrını da hoş görüp gönülden kabul ederek insanlara tevâzû ile yaklaşmak gerekir.18 Kendi aslî cevherinin farkına varan insan, Allah ın yüceliği karşısında saygıyla eğilip onu sevecektir. Bu, bazen bir öğütle, bazen bir şiirle, bazen de bir resimle gerçekleşebilir. Nitekim bu anlayış, Konya da yaşayan Aynüddevle 15 Râğıb el-isfahânî, 561; Seyyid Şerif Cürcânî, Kitâbu't-Ta'rîfât, Kahire 1991, 249. 16 Râğıb el-isfahânî, 561. 17 Mevlâna, Mesnevî, çeviren: Şefik Can, İstanbul 1995, c. IV, 521-524. 18 Mevlâna, Mesnevî, c. VI, 4206-4360.

4 р Mehmet Necmettin BARDAKÇI 4 50 isimli gayr-i Müslim bir ressamın Mevlâna vasıtasıyla insanlığının farkına varmasını sağlamıştır. İstanbul da sergilenen Hz. İsa ve Meryem e ait muhteşem iki resme hayran olan Aynüddevle, bu resimleri gizlice yerinden alıp Konya ya getirir. Mevlâna ile dostluğu olan Aynüddevle, bir gün çarşıda onunla karşılaştığında, Mevlâna onun hal ve hatırını sorar. Aynüddevle başından geçenleri anlatınca Mevlâna resimleri görmek istediğini söyler ve o da hemen onları getirir. Bir süre resimlere bakan Mevlâna şöyle der: -B u iki re sim ; A y n ü d d e v le n in b iz e o la n se v g isi s a m im i d e ğ ild ir, o y alan cı b ir âşıktır, diyorlar. Aynüddevle, bu nasıl olur? Diye sorunca Mevlâna: -S e n y e rd e v e g ö k te s e r g ile n m e k te o la n b u k a d a r c a n lı re sm in r e s s a m ın ın b ir e s e r is in. S e n in y a r a tıc ın ı b ıra k ıp c a n s ız ve m a n a s ız b ir re s m e â şık o lm a n d o ğ ru m u d u r? Diyerek onun resimle ressam arasındaki farkı görmesini sağlamış, Aynüddevle de tevbe edip İslâmiyet le şereflenmiştir.19 İnsanın kendini tanımasının ötekine karşı tutum ve davranışlarına olumlu etki edeceğini belirten Mevlâna, kendini tanımayanların başkalarının kusurlarıyla uğraşacaklarını vurgular. Ona göre eğer halk kendi kusur ve ayıplarını görseydi, diğer insanlarla ilgilenecek vakit bulamazdı.20 Tasavvufî makâm ve hâlleri aşıp kesrette vahdeti müşâhede eden Mevlâna, kin, nefret, kibir, gurur, benlik ve şöhret gibi kötü huy ve kaygılardan uzak bir insan-ı kâmil olarak faklı mezhep ve dinleri vahdet denizinin dalgaları olarak değerlendirip Sünnî-Alevî, Müslim-gayri Müslim herkese tevâzû ve hoşgörüyle yaklaşmıştır. İnsanların yaptığı aşırılıkları müsamaha ile karşılamış, onları incitmeden mütevâzı davranarak gönüllerini kazanmıştır.21 O bu tarz hareket etmeyi insanların atasının bir olduğunu ve hiç kimsenin ötekine takvâ dışında bir üstünlüğünün olmadığını vurgulayan şu Kur'an mesajından almıştır: E y in san la r! Biz sizi b ir erkekle b ir k ad ın d an yarattık. Sizi birbirinizi tan ıy a sın ız diye k avim ler ve k a b ile le r h a lin e getird ik. K u şku suz A llah k atın d a e n ü stü n o lanın ız, d erin b ir so ru m lu lu k b ilin ciy le O n a karşı saygı duyanınızdır. A llah her şeyi bilir ve her şeyd en haberd ardır.22 19 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri (Menâkıbu'l-ârifin), çeviren: Tahsin Yazıcı 3. baskı İstanbul 1995, II, 124-125. 20 M evlâna, Mesnevî, II, 881-882. 21 Şefik Can, Mevlâna Hayatı, Şahsiyeti ve Fikirleri, İstanbul 1995, 100. 22 Hucurât suresi 49/13.

Mevlâna ya Göre İnsanın Mahiyeti ve Kâmil İnsan Olma Allah ın âlemdeki aynası olan insanı manevî emanetin taşıyıcısı olarak gören Mevlâna, din ayrımı yapmaksızın herkese saygı göstermiştir. Öteki dinlerin mensuplarına saygı göstermesi, bütün dinleri İslâmiyet ile aynı ve bir gördüğü anlamına gelmemektedir. Öteki dinlerin varlığını kabul etmekle birlikte, onlara inananların da insan oldukları düşüncesinden hareketle farklı din mensuplarını da sevip saymaktadır. Dinlerin hakikati bir olsa da ibadet şekillerinde ve geleneklerinde farklılıklar vardır. Önemli olan bu farklılıkları idrâk ederek onlarla tanışıp İslâmiyet in güzelliklerini tevâzû ve nezâketini sunabilmektir. Bunu da vuslata erip Allah ı görüyormuş gibi davranış sergileyen insan-ı kâmil yapabilir. f i V 5 50 2. Kâmil İnsan İslâm tasavvufunda "insan-ı kâmil" olarak idealleştirilen insana büyük değer verilmiştir. Sûfîlere göre insan-ı kâmil, mükemmelliğinin ve tamlığının son sınırındaki insanî nefistir. Bir yandan insan, öte yandan âlemin ilk örneğidir. Allah isminin bir tecellî ve tezâhür yeri, yaratılışın gayesi ve Allah ın yer yüzündeki halifesidir. Âlemin özü ve aynasıdır. Hem Allah ın hem de âlemin, hem rububiyetin hem de ubudiyetin özelliklerini taşıdığı için Allah ile âlem arasında bir berzahtır. İnsan-ı kâmil anlayışının bir tezahürü olan Hakikat-i Muhammediyye veya Nûr-ı Muhammedî terimi, III/IX. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Vahdet-i vücûd düşüncesiyle yakından alâkalı olan bu terim, bir nur, bir hakikat veya bir öz olup Hz. Muhammed (sav) in mânevî şahsiyetinde sembolleşmektedir.23bu anlayışa göre insan-ı kâmilin en güzel örneği aynı zamanda bir beşer olan Hz. Muhammed (sav) dir. Sûfîler, âlemin yapısı bütün girift ayrıntılarıyla bir minyatür şeklinde insanda yansıdığı için insanı küçük âlem, kâinatı büyük âlem olarak isimlendirmişlerdirr. Onlara göre küçük âlem olan insan büyük âlem olan kâinatın ruhu ve sebebidir. Büyük âlemde olan her şeyin benzeri küçük âlemde de olduğu için insan kâinatın bir hülâsasıdır.24bu bakımdan Hakk en mükemmel biçimde insanda tecellî eder. Bu da ancak Hakk ın en mükemmel tecellîsinin mazharı olan insan-ı kâmilde vuku bulur. Âlemin zübdesi olan insan-ı kâmilde âlemde var olan şeylerin somut ferdî suretleri değil hakikatleri mevcuttur. Bu açıdan insan-ı kâmil Hakk ın varlık âlemindeki halifesidir.25 23 M ehm et Demirci, "Nûr-ı Muhammedî", DEÜlFDergisi I, İzmir 1983, 239-245. 24 Muhyiddin İbnü I-Arabî, el-fütûhâtü'l-mekkiyye, Kahire 1293 h., I, 153-155. 25 Muhyiddin İbnü l-arabî, Füsûsü'l-Hikem, M ısır 1946, 31-33; Toshihiko Izutsu, İbnü'l-Arabî'nin

4 р Mehmet Necmettin BARDAKÇI 6 50 İnsan-ı Kâmil adlı bir eser yazan Abdülkerim el-cîlî (ö.832/1428) "insan-ı kâmili, evvelinden âhirine kadar eflâk-ı vücûdun ve merâtib-i vücûdiyyenin kendi üstünde döndüğü "kutub" olarak görür. Bu anlamda insan-ı kâmil, vücûdun evveli olmayan zamanından ebedü l-âbâda kadar mümted olmak üzere şey-i vâhiddir." 26 İslâm tasavvufunda yaratıkların en şereflisi olan ve kemâli isteyen bir kimse için bütün mertebeleri aşarak Hakikat-i Muhammediyye ye ulaşmak bir idealdir. Bu sebeple sûfîler ferdî manada insan-ı kâmil olabilme idealini sürekli canlı tutmuşlardır. Bilgelik, merhamet, cömertlik, isâr, ahde vefâ, sevgi ve hoşgörü gibi tüm ahlâkî iyiliklerin sembolü olan insan-ı kâmil, Allah ın ahlâkıyla ahlâklanıp insanlığın ortak değerleriyle hareket eder. Kevnî manada âlemdeki en mükemmel varlık olan insanı, ferdî manada da kemâle erdirebilmek için bilgiyi hayata geçirerek, ilim-amel bütünlüğü içinde olgun bir davranış sergiler. Mevlâna Kur'an ın bir yorumu olarak nitelendirdiği Mesnevî nin ilk beyitlerinde, içi temizlenmiş olan ney ile mâsivâdan arınan insan-ı kâmili anlatır. Ruhlar âleminden alınıp dünyaya en güzel biçimde halife olarak gönderilen insan, tıpkı kamışlıktan kesilerek asıl yurdundan ayrılan ve ney yapılan kamış misali hep geldiği vatanın özlemini dile getirmektedir:27 D in le n e y d e n d u y n e le r sö y le r sa n a D erdi vardır ayrılıklardan yana, K e s tile r sazlık iç in d e n d e r b e n i; D in ler, ağ la r: H em k ad ın h e m e r b e n i. Fusûs'undaki Anahtar Kavramlar, çeviren: Ahmed Yüksel Özemre, İstanbul 1998, 317, 313, 332. İbnü I-Arabî insan-ı kâmili açıklarken zikrettiği "Allah Âdem i kendi sûreti üzere yarattı." (Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, I, 379, 1215 nolu hadis; Süyûtî, el-câm iu s-sağir, I, 532, 3928 nolu hadis) hadisindeki zamirin Allah a râci olduğunu ifade eder ve bu görüşü "rahm an suretinde" hadisinin desteklediğini belirtir. Ona göre bu durum fark makâmı olarak düşünüldüğünde m ana "Allah ın suretinde", cem makâmı olarak düşünülürse "Hak m akâm ında kulun varlığı, yani kulun sureti" şeklinde olur. Âdem den kastedilen, eşyanın zuhuruna sebep olan, bütün m evcudatın kendisinde toplandığı, âlem in ruhu ve zübdesi kılınan insan-ı kâmildir. İsim ve sıfatlar âlem i, nispet ve izafet kabilinden olup âlem lerin Rabbi m ertebesin e delâlet eder. Bu m ertebenin tafsil edilm iş şekli âlem ; özü ise Âdem dir. Âlem isim lerin aynası; Âdem ise müsem m anın aynasıdır. İşte bu m ana sebebiyle "Allah Teâlâ Âdem i kendi sureti üzere yarattı" buyrulmuştur. Allah Âdem i hakikat suretinde yaratm ıştır. Cem âlem inde O nun için bir suret tasavvur edilemez. Suret ancak fark âlem inde olur. İbnü 1-Arabî, el-fütûhâtül-mekkiyye, I, 136 137; A. Avni Konuk, Füsûsul-Hikem Tercüme ve Şerhi, (I-IV), Hazırlayanlar: M. Tahralı-S. Eraydın, İstanbul 1987-1990, IV, 137; İsmail Fennî Ertuğrul, Vahdet-i Vücûd ve İbn Arabi, Hazırlayan: Mustafa Kara, İstanbul 1991, 33-39. 26 Abdülkerim el-cîlî, İnsan-ı Kâmil, Çeviren: Abdülaziz Mecdi Tolun, (Hazırlayanlar: Selçuk Eraydın, Ekrem Demirli, Abdullah Kartal), İstanbul 1998, 345-346. 27 M ustafa Kara, "Mevlâna, M esnevî ve Ney", Ney'e Dâir, Konya 2006, s. 15.

Mevlâna ya Göre İnsanın Mahiyeti ve Kâmil İnsan Olma G ö ğ sü g ö z göz ayrılık d e ls in d e bir, 50 S e n o g ü n b e n d e n iş it ö z le m n ed ir. H er kim a s lın d a n uzak d ü şsü n : A rar "A sl"a d ö n m e k ç in b ir u ygun g ü n a ra r.28 Kamışın ney olması ile insanın kemâle ermesi arasındaki benzerlik, Mevlâna nın insan-ı kâmili neyle sembolleştirmesine zemin hazırlamıştır. Kızgın demirle dağlanan ney gibi insan da maddî unsurunu teşkil eden toprağı ve suyu terk etmek suretiyle ilahi ruhu görüp nûra gark olarak aşk ateşiyle yanıp olgunlaşır. Kamışlıktan kesilen bir kamışın ney haline gelmesi için üzerinde uzun süre emek harcamak gerekir. Her kamıştan ney yapılmadığı gibi, herkesin yaptığı ney de mükemmel değildir. Kamış ney yapımına uygun, usta mâhir olmalıdır. Ney olacak kamışın ilahi nefesi kabul edecek hale gelmesi için içini boşaltıp temizlemelidir. Neyle benzer bir yol takip eden insan-ı kâmil, doğuştan kabiliyetli ve bir mürşid-i kâmilin rehberliğinde çetin bir tasavvufî eğitim sürecinden geçerek olgunlaşır. Kamış iyi bir usta elinde mükemmel bir ney haline gelirken, insanın kendi iradesiyle azimle ve sabırla seyr-ü sülûku tatbik etmeden sadece bir mürşide bağlanması yeterli değildir.29 Benlik bağlarından sıyrılıp gönlü Hakk sevgisiyle dolan insan kemâle erince, çevresindekilere ilim irfan ışıkları saçan bir insan-ı kâmil olur. Mevlâna, ney ile sembolize ettiği insan-ı kâmilin kendinden, benliğinden sıyrıldığında sırlarla dolduğunu, yokluğa bürünmesine rağmen eşyanın hakikatini bildiğini şöyle vurgular: Ey n ey! N e d e h o ş b ü tü n sırla rı b iliy o rsu n Ey n ey! B ü lb ü l g ib i s e n d e ç o k fery âd e d iy o rsu n K e n d in d e n b ile h a b e rin y o k a m a göz o lm u ş s u n K e n d in d e n sıy rılıp ç ık ın c a sırla rla d o lm u ş s u n.30 Mevlâna, damlada gizlenmiş bir deniz, zerreye sığınmış bir güneşe benzettiği insan-ı kâmili 31 büyük âlemin yansıması olarak görür. Ona kozmik bir varlık olarak bakarak insanlık cevherini kâinatın odak noktası yapar. Mahiyet itibariyle böyle yüce bir değere sahip olan insan, şayet kendi varlığının ve cevherinin farkında değilse, yazık olmuş gitmiştir.32mevlâna bu düşüncesini şu beyitlerde dile getirir: 7 28 Mevlâna, Mesnevî, c.i, 1-4. 29 M ehm et Demirci, Mevlâna'dan Düşünceler, Konya 2006, ss. 106-109. 30 Mevlâna, Divân-ı Kebîr, Hazırlayan: Abdülbâki Gölpınarlı, Ankara 1992, c. II, 3929-3937. 31 Mevlâna, Mesnevî, c. II, 1395. 32 İsmail Yakıt, Batı Düşüncesi ve Mevlâna, İstanbul 1993, s. 36.

Mehmet Necmettin BARDAKÇI 8 50 S e n b a ş ta n b a ş a d e n iz sin, ısla k lığ ı n e is te r s in ki? S e n tam a m ıy la varlıksın, yokluğu n e ararsın ki? E y p a rla k ay, to z u n e y a p a c a k s ın? Ay b ile, s e n in y ü zü n e b a k a r d a sararır. S e n h o ş s u n, g ü z e lsin, h e r tü rlü h o şlu ğ u n m a d e n is in. N e d e n ş a r a b a m in n e t e d e rs in ki? B a ş ın d a "B iz in s a n o ğ u lla rın ı u lu lad ık " ta cı, B o y n u n d a "B iz s a n a K e v se r ırm a ğ ın ı v erd ik g e rd a n lığ ı" var. İn san cevh erd ir, gök o n a arazdır. H er ş e y fe r idir, h e r ş e y d e n m a k sa t odur. Ey akıllar, ted b irler, fikirler kulu k ö lesi o la n bey, M a d e m k i b ö y le s in, k e n d in i n e d e n b ö y le u cu za s a tıy o r s u n? 33 İnsan-ı kâmili insanların kalplerindeki hastalıkları tedavi eden bir hekim olarak gören Mevlâna, onların devâ bulmaz hastalıklara kapılanları ücretsiz iyileştirdiklerini ve bu tedâvî usûlünü Allah ın kendilerine ilhâm ettiğini vurgular. Mânevî hastalıkların hekimi olan bu ârifler, en büyük kalp hastalığı olan insanların gönüllerindeki mâsivâyı terk etmelerini sağlayarak Allah a eriştirirler. Bu bakımdan onların sözlerine kulak verip Allah ın lütuf ve feyzine kavuşmak gerekir.34 Mevlâna, böyle bir görev üstlenen bir mürşidin insanlarla özellikle de dostlarla ilişkilerinde sözlerine dikkat etmesine büyük önem vermiştir. Çünkü söz insanın ağzından çıkıncaya kadar insanın esiri iken, ağızdan çıktıktan sonra insan sözün esiri olmaktadır. Bu bakımdan sözlerin kırıcı olmaması ve gönülleri imar edici olmasına özen göstermelidir: D o stla rla k o n u şu rk e n ç o k d ik k atli v e ih tiy a tlı o lm a lıd ır. Ç ü nkü sö z v ard ır k e sk in k ılıç g ib id ir; d o s tlu ğ u k e se r, ö ld ü rü r. K a lp te te d â v isi im k â n sız yaralar açar. B ir sö z d e v ard ır ki ilk b a h a r m e v sim i g ib id ir. H er ta ra fı sü s le r, gü zelleştirir, sayısız yararlar sa ğ la r.35 Mevlâna insanları din ve inançlarından ötürü küçümsememeyi, Yahudi, Hristiyan ve Allah ı inkâr eden kâfirlere bile hakaret etmemeyi öğütler. Çünkü şu anda kâfir olan bir kişinin yarın ne olacağı bilinemez. Belki de bir süre sonra Müslüman olabilir. İnsanın ömrünün ne zaman ve nasıl biteceğini Allah tan başkası bilemeyeceğine göre, herkese karşı insanlık gereği alçakgönüllü davranmalıdır.36 33 M evlâna, Mesnevî, c. V, 3571-3576. 34 M evlâna, Mesnevî, c. III, 2701-2730. 35 M evlâna, Mesnevî, c. III, 265-266. 36 M evlâna, Mesnevî, c. VI, 2450-2452.

Mevlâna ya Göre İnsanın Mahiyeti ve Kâmil İnsan Olma Mevlâna kemâl noktasına ulaşan bir insanın her şeyiyle Hakka teslim olup beşeriyet sıfatlarından sıyrılması gerektiğini şöyle ifade eder: f i V 9 50 Ey g e n ç ; g ü n a h yükü o lm a y a n kişi şe y h tir. Y ay g ib i, H akk o n u e lin e a lm ış tır! O n d a n g e le n h e r şey i k a b u l e tm iş tir. B ir k im s e d e b e ş e r iy e t sıfa tla r ın d a n b ir te k kıl b ile k a lsa, o kişi a rş a g ö k le re m e n s u p d e ğ ild ir. Y an i A lla h ın h a s k u lla rın d a n d e ğ ild ir.37 Mevlâna samimi bir sûfînin, gönlünü bulanıklıktan kurtarıp saf olmayı isteyen kişi olduğunu vurgulayarak, kaba bir yün elbise, yamalı bir cübbe giyip ağır ağır yürümekle sûfî olunamayacağını belirtir.38 Gerçek mürşidin Hakk yolundan haber vereceğini, sözünün de yüzünün de nûr olacağını, onun dudaklarından dökülen hakikat şarabını tatmayanların sahte şeyhlerin peşine takılacaklarını ifade eder.39 Sahte şeyhlerin de kendilerini en üst makâmda gördüklerini şöyle vurgular: S a h te şe y h le r, şu d av u llu, b ay rak lı h a m k iş ile r gib i; "B izim ö te le rd e n, yokluk yu rdu n dan h ab erim iz vardır. Biz yokluk yo lu n u n ulaklarıyız." D iye b ağırıp çağırırlar. O n la r d ü n y ay a şe y h lik la fın ı y a y m ışla r, k e n d ile rin i B â y ezid -i B is tâ m î san m ışlard ır. K end i k e n d ile rin i H akk y o lu n d a y ü rü y or s a n m ış la r, H akk a u la ştık la rın ı id d ia e tm iş le r, H akk y u rd u n d a m e c lis k u rm u şlard ır. O n la rın b u s a ç m a sö z le r in e k u lak a s m a, o n la r ın titr e y iş in e v e y ü zlerin in re n g in e b ak! C e n â b -ı Hakk; "N iy e tleri y ü z lerin d e g ö rü n ü r d u ru r." D iye buyurd u. B u g ö r ü n e n şey ler, v erd iğ i h a b e r e zıt d ü şü y o r. Ç ü nkü in s a n ş e r le y o ğ ru lm u ştu r.40 Ş u n u b il ki h ü n er, a te ş i a p a ç ık g ö rm e k tir. Y o k sa d u m a n ın tü ttü ğ ü y e rd e a te ş var, d e m e k d e ğ ild ir.41 İnsanlar iman bakımından olduğu gibi, tasavvufî derinlik açısından da derece derecedir. Tasavvufî makâmların en üstünde bulunan Allah dostlarına kutup ve gavs denir. Mevlâna insanı-ı kâmili bazen kutup olarak isimlendirip onu akla ve aslana, halkı ise diğer organlara benzetir. Halkın rızıklanmasını, onların kutba olan saygı ve sevgisine bağlar: K utup a sla n gibidir; işi avlan m aktır. G eri kalan h alk ise, o n u n artığıdır. G ü cü n y e ttiğ in c e k u tb u razı e tm e y e ç a lış ; o n u n iste k le rin i y e rin e g e tir 37 Mevlâna, Mesnevî, c. III, 1789, 1798. 38 Mevlâna, Mesnevî, c. V, 363-364. 39 Mevlâna, Mesnevî, c. IV, 2484, 2519-2522. 40 Mevlâna, Mesnevî, c. VI, 2547-2549, 2564-2566. 41 Mevlâna, Mesnevî, c. VI, 2505.

Mehmet Necmettin BARDAKÇI 10 50 ki, o k u v v e tle n sin d e v a h şi h ay v a n la rı a v la sın O z a h m e te d ü şü p in c in irse h a lk g ıd a sız kalır. Ç ü nkü h alk ın rız ık la n m a sı, aklın eli ve yardım ı iledir. H alk ın v e cd i, m a n e v î h e y e ca n ı, g ö n ü l g ıd a sı a n c a k o n u n artığ ıd ır. G ö n lü n e ğ e r av istiy o r sa, b u n u iyi d ü şü n. K u tu p, a k la b en z er; h a lk is e te n d e k i uzu vlar g ib id ir. B e d e n in te rb iy e s i, id âresi akla b ağlıd ır, aklın elin d ed ir. K u tb u n zayıflığı te n zayıflığ ın d a n o lu r, rû h zayıflığ ın d a n o lm a z! D ayanıksızlık, çürüklük g em id e olur, N ûh ta olm az! K u tu p o k im se y e d e rle r ki, k end i e tra fın d a d ö n e r d o la şır; g ö k le r d e o n u n e tra fın d a d ö n e r.42 Mevlâna gönül gözü kapalı insanları yarasalara benzeterek, onların kâmil insanlardaki, Allah dostu velîlerdeki Hakkın nûrunu göremeyeceklerini belirtir. Ona göre şeriatın da, takvânın da canı olan insan-ı kâmile Allah mârifeti bağışlamıştır. Sırları açan da odur, açılan sırlar da. Dünyanın yetim kaldığını söyleyen basiretsizlerin bilgisizce söyledikleri sözlere rağmen Allah ın yüceltip üstün kıldığı insan-ı kâmil bugünümüzün de yarınımızın da padişahıdır:43 İs te r iyi o ls u n, is te r k ö tü o ls u n, is te r y e rin d e, is te r y e rsiz o ls u n, k u tb a k arşı in a t e d e n in H akk a g e tir e c e k b ir b e lg e s i y oktu r. İn a tç ı b u h u s u s ta h içb ir zam an haklı çıkm ayacaktır. Ç ü nkü b iz o n u y ü ce lttik, ü stü n kıldık, özrü d e, b e lg e y i d e a ra d a n kald ırdık.44 Her devirde Allah dostu velîler bulunur. Gerçek velîler gönül gözü açık olanlar tarafından bilinebilir. Ancak, körün malını çalan hırsızı bilemeyişi gibi, kendilerine delilik süsü vererek gizleyenleri tanımak mümkün değildir.45 Gerçek velîleri tanımayanların yanı sıra, kemâle ulaşmada bir yol olan aşk hakkında ileri geri söz eden ve âşıkları kınayanlara aldırış etmeyen Mevlâna, onların aşkı bilmedikleri için sözlerine güvenilemeyeceğini belirterek yalanlarını yüzlerine vurur. Bu tür insanların aşk yoluyla vuslata eren bu aşk padişahı kâmil insanlar hakkındaki sözlerinin kocaman bir yalandan ibaret olduğunu şöyle dile getirir: A şk p a d iş a h ın ın v e fâ sı y o k tu r diy orlar; y a la n. S e n in g e c e n in s a b a h ı yoktu r, gü n d ü zü g ö r e m e z s in d iy orlar; y alan. 42 M evlâna, Mesnevî, c. IV, 2339-2345. 43 M evlâna, Mesnevî, c. VI, 2080-2094 44 M evlâna, Mesnevî, c. VI, 2624-2625. 45 M evlâna, Mesnevî, c. II, 2344-2352.

Mevlâna ya Göre İnsanın Mahiyeti ve Kâmil İnsan Olma D iy orlar ki: A şk için n e d iy e ö ld ü rü y o rsu n k e n d in i, b e d e n y ok o ld u k ta n 50 s o n ra h a y a t yok; y a la n. A şk y ü zü n d en g ö z y a şı d ö k m e n a b e s, g ö z ü n ü y u m d u n m u g ö rm e k, b u lu ş m a k y o k d iy o rlar; y a la n. D iy orlar ki: Ş u z a m a n g e ç ip g itti, b iz d e zam a n ım ız ı d o ld u rd u k m u can, o y a n a g itm e z, b u n a im k ân yok; y alan. H ay âle k a p ıla n la r, h a y â ld e n g e ç e m e y e n le r, p e y g a m b e rle r in b ü tü n hikâyeleri düzm e, h ay âld en ib a re t diyorlar; yalan. D oğru y o lu tu tm a y a n la r d iy o rla r ki: K u lu n, T an rı k a p ısın a v a rm a sı m üm kün değil; yalan. G ö n ü l sırrın ı b ilm e y e n le r d iy o rla r ki: G ay b sırrın ı T anrı, k u lu n a v a s ıta s ız söylem ez; yalan. D iy orlar ki: K u la g ö n ü l sırrın ı a çm a z la r, lü tfe d ip ku lu g ö ğ e a lm azlar; y alan. B a lç ık ta n m e y d a n a g e le n in s a n, g ö k e h liy le â ş in â o la m a z d iy orlar; y alan. D iy orlar ki: T e rte m iz ca n, şu y u v ad an a şk k a n a d ıy la u çu p h a v a la n a m a z ; y alan. H alkın zerre zerre iy iliğ in e, k ö tü lü ğ ü n e o g e rç e k g ü n e ş, m ü k â fa t v e cezâ verm ez diyorlar; yalan. S u s; e ğ e r b irisi s a n a harfsiz, s e s s iz sö z o la m a z d e rs e, d e ki; y a la n.46 Mevlâna ya göre yoksulluğa bürünen bir kâmil velî, Allah ın kendisine açtığı sırlara vâkıftır.47 Kemâl mertebesine erişip irşad makamına yükselen bir mürşid, kendi çocukları hükmünde olan halka öğüt verirken onların seviyelerine göre hitap edip anlayacağı dilden konuşarak gönüllerini imar eder.48 Gönüllerinde aşk ve samimiyet olmayan nice irfansız bilginler sahip oldukları bilgiden kendileri faydalanamazken, bu güzel vasıfları kendinde toplayan bir ârif-i billah olan Mevlâna, ilâhî aşkın bir göstergesi olan insan sevgisini ve hoşgörüyü hayat tarzı yapmıştır. Bir insan-ı kâmil olan Mevlânâ nın hayat felsefesini onun şu sözü özetlemektedir: Ö m rü m ü n m a h s u lü üç sö z d ü r h e m a n H am id im, p işd im v e y a n d ım e l-a m a n 49 11 46 Mevlâna, Divân-ı Kebîr, c. II, 3116-3124, 880-883. 47 Mevlâna, Mesnevî, c. II, 3215-3218. 48 Mevlâna, Mesnevî, c. II, 3317-3319. 49 Bediuzzaman Firuzanfer, Mevlâna Celâleddin Rûmî, çeviren: Feridun Nâfiz Uzluk, İstanbul 1997, s.37.