BAŞKANLIĞINI İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HALİDE İNCEKARA NIN YÜRÜTTÜĞÜ, 5 NİSAN 2012 TARİHİNDE ÇALIŞMALARINA BAŞLAYAN ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARIN KEŞFİ, EĞİTİMLERİYLE İLGİLİ SORUNLARIN TESPİTİ AMACI İLE KURULAN MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU 9 MAYIS 2012 TARİHLİ TOPLANTI ÖZETİ 1 Toplantıya katılan Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Genel Müdür Yardımcısı Tamer TAŞPINAR, Bakanlığın üstün yetenekli sporcu seçimi ile ilgili Bakanlığın çeşitli illerdeki sporcu eğitim merkezleri hakkında bilgi veren Taşpınar, spor alanındaki üstün yetenekli çocukların başarılı olduktan sonra, başta ABD olmak üzere birçok ülkeye burs ve benzeri avantajlar nedeniyle gittiklerini belirterek, genç milli sporcuları Türkiye de tutamadıklarını ifade etmiştir. Taşpınar, Yabancı ülkeler bizim sporcuları, bizde yabancı ülkelerin sağladığı imkanları takip ettiklerini belirtmiştir. 2 Toplantıya katılan Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi ŞİRİN ise Çocuk Vakfının üstün yetenekli çocuklarla ilgili çalışmaları ve Türkiye nin üstün yetenekli çocuklarla ilgili politikası hakkında Türkiye nin eğitim sisteminin üstün yetenekleri körelten bir yapıda olduğunu belirten Şirin, Türkiye nin üç uyurlar tarafından yönetildiğini, Hükümet/Üniversiteler ve Toplumdan oluşan üç uyurların Türkiye nin üstün yetenekli çocuklar alanında bir sistem kuramadığını ifade etmiştir. BİLSEM lerin (Milli Eğitim Bakanlığı Tarafından Üstün Yetenekli ve Zekâdaki çocukların tespit edilmesi amacıyla kurulan Bilim ve Sanat Merkezleri) Türkiye deki üstün yetenekli çocukların sadece %2 sini hedef aldığını, oysa Türkiye de bu oranın %12 14 olduğunu belirterek, Sayın Bakanın bir önceki gün açıkladığı 10.000 rakamının gerçeği yansıtmadığını ifade etmiştir. Şirin, BİLSEM lere konunun uzmanı eğitimcilerin atanmadığını vurgulayarak buralara atananları bahçıvan dahi yapılamayacağını ifade etmiştir. Türkiye de altzekâ grubuna yönelik yasal ve idari alt yapının yeterli olduğunu, ancak üstün yetenekli ve zekadaki çocuklara yönelik bir yasal ve idari alt yapının olamadığını, alt zeka grubuna yönelik olarak Milli Eğitim Bakanlığının Özel Eğitim Genel Müdürlüğü kurulduğunu ifade eden Şirin, herhalde üstün zekalılarda özel eğitim gibi algılanarak bu çocuklarla ilgili daire başkanının bu Genel Müdürlüğe bağlandığını ifade etmiştir. Şirin, üstün zekâlı çocukların seçiminde Enderun benzeri bir anlayışın kurulması gerektiği, ancak aynı yapının olamayacağını belirtmiştir. 1
10 MAYIS 2012 TARİHLİ TOPLANTI ÖZETİ 1 Toplantıya katılan Hacettepe Üniversitesinden Prof. Dr. Sirel KARAKAŞ, üstün yeteneklerin tanılaması odaklı olarak Türkiye de üstün yetenekliler eğitim sistemi hakkında Karakaş, Toplumun %95 inin normal, IQ 130 ve altı, %3 nün alt zeka ve %2 sinin de üstün zekalı (130 ve üstü) olduğunu belirtmiştir. Çevre ve diğer faktörlerin, doğuştan gelen ve öğrenme hızı olan üstün yeteneğin farklılaşmasını artı eksi 7 puan etkileyebildiği Karakaş tarafından ifade edilmiştir. Komisyon Başkanı Sn. İncekara, üstün yetenekli çocukların özellikleri nedir diye baktığımızda, günümüzde çocukların büyük bölümünde bu özellilerin bulunduğunu, dolayısıyla 1960 70 lerde yapılmış tanılama esaslarının değişmesi gerektiği, bu nedenle kamunun daha özel üstün yetenek sergileyen çocuklara yönelik, ülkenin önceliklerini dikkate alan stratejik bir eğitim sistemi kurmasının daha etkili olacağı, zira IQ testi yapılsa herkesin evinde IQ su 130 olan çocuk çıkacağını ifade etmiştir. Karakaş; ülkemizde üstün yetenekli çocukların tanılanmasında kullanılan wechsler zeka testleri hakkında bilgi vermiştir. Karakaş bu testlerin dünyada geçerliliği kanıtlanmış testler olduğu, ancak ülkemizde kullanılan testlerin 1974 yılında üretilen testin 1995 yılında çevrilmiş versiyonunun, ülke kültürüne uyarlanmış halinin (standardizasyonu yapılan) kullanıldığı ifade etmiştir. Karakaş, BİLSEM lerde (Bilim ve Sanat Merkezleri) kullanılan bu testin, Wechsler (WISC R) ile Temel Kabiliyet testi (TKT 7 II) tanılama testlerinin güvenirliğinin kalmadığı, çünkü bu testlerin herkesin elinde olduğu, hatta bazı illerde çocukları bu testlere hazırlayan kursların olduğunu iddia etmiştir. BİLSEM lere dahil ilk öğretimde eğitim veren öğretmenlerin yetersiz olduğu, belli kriterlere göre seçilmediği, tanlama testleri yerine genelde selam kullanıldığını ifade eden Karakaş esasında normal zekaya sahip herkesin testlere birkaç defa girerek belli bir deneyim kazanabileceği, sonrada zekasının üstün yetenekli çocuk kategorisi olan 130 ve üstü çıkabileceğini iddia etmiştir. Karakaş, Üstün yetenekli çocuklara kamunun yaklaşımının tanılamadan başlayarak değişmesi gerektiği 2 Toplantıya katılan Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Yaşar Özbay üstün yetenekli çocukların tanlama sistemi ve bu sistemin gerekli olup olmadığı konusunda görüşlerini ifade etmiştir. Özbay, Türkiyede üstün yetenekli çocuk eğitimi konusuna yeterince önem verilmediği, üniversitelerde bu alanın yan dal olarak eğitiminin yapıldığı, bu nedenle yeterince akademik araştırma yapılamadığını ifade etmiştir. Özbay, Üstün yetenekli çocuk eğitimin genel eğitim sistemi içinde çözümlenmesi gerektiği, genel eğitim sisteminde müfredat farklılaştırılarak çocukların yeteneklerini ortay koyan ve geliştiren programlar açılması gerektiği, bu çocuklar için özel oku açılması yerine kendi akranları arasında yeteneklerine göre farkı programlara katılmalarının, daha üst sınıflardan ders almalarının ve 2
yaz tatillerinde potansiyellerini geliştirici yaz kamplarına gitmelerinin sağlanması gibi zenginleştirilmiş bir sistem kurulmasını daha yararlı olacağını belirtmiştir. Özbay Bırakalım sistem çocuklardaki farklı yetenekleri ortaya çıkarsın ve gelişimini sağlasın, yetenekleri ortaya çıkarmak için özel bir ölçme değerlendirme sistemine, ayrı okullara ihtiyaç olmadığını, bu konuda en iyi sistemin ABD de olduğunu, orada hiç kimsenin üstün yeteneklilerle ilgili bir sistemin olduğundan dahi haberi olmadığını iddia etmiştir. Özbay, okul sistemi içinde yürütülecek programlar ile üstü yetenekli çocukların akranları ile kaynaşacağı, bunun pedagojik anlamda daha etkili olacağı, normal okul sistemi içinde farklı programların uygulanması için öğretmenlere ek formasyon verilmesinin yeterli olacağını ifade etmiştir. Komisyon Başkanı sayın İncekara; Eğitim Fakültelerinde kimya, matematik gibi alan dersleri yanında esasında, öğretmen adaylarına öğretme teknikleri verilerek öğretme becerisi ve formasyonu kazandırılması gerektiği, ayrıca öğretmenlerin kendi branşlarında yüksek lisans yapmaların yararlı olacağını ifade etmişlerdir. Ayrıca, zorunlu eğitimin dört yıllık periyotlara bölünmesi ile sınıf geçme yerine ders geçme sisteminin üstün yetenekli çocukların eğitimi için önemli olduğunun altını çizmiştir. Komisyon Başkanı sayın İncekara, üstün yetenekli çocukların eğitimi konusunda çocukların ailelerinin psikolojisinin de önemli olduğunu, ailelerin bu çocukları adeta yarış atı gibi gördüğünü, öncelikler ailelerin psikolojisi ile ilgili konuda kamu kurumlarının harekete geçmesi gerektiğini vurgulayarak bu çocuklar için üstün zekalı yerine üstün yetenekli denilerek daha çok yeteneklerinin ön plana çıkarılması gerektiğini ifade etmiştir. Özbay, sosyal devlet olmanın bir gereği olarak alt zeka grubuna verilen hizmet gibi üst zeka grubuna da kamunun destek sağlaması gerektiği, Devletin bu alandaki üst normlar ile standartları belirleyerek özel sektöründe içinde olduğu bir sistem yürütülmesinin etkili sonuç doğuracağını ifade etmiştir. 15 MAYIS 2012 TARİHLİ TOPLANTI ÖZETİ 1 Toplantıya katılan Hacettepe Üniversitesinden Prof. Dr. Nilgün METİN, üstün yeteneklerin tanılaması odaklı olarak Türkiye de üstün yetenekliler eğitim sistemi hakkında Sn. Metin, (0 6) yaş arası çocuklarda tanılamanın önemli olduğu, bu nedenle erken çocukluk evresinde çocukların üstün yeteneklerinin tespit edilerek yönlendirilmesi gerektiği, bu noktada Sağlık Bakanlığının tanılama sistemi içine girmesi gerektiğini ifade etmiştir. Metin, genel eğitim sistemi içinde üstün yetenekli çocukların potansiyelini geliştirici, ilave dersler, uygulamalar, yaz kampları, üniversite programları gibi farklılaştırılmış bir eğitim uygulanabileceği, ancak bu noktada eğitimcilerinin niteliğinin önem kazandığını, mevcut sistemde öğretmenlerin yetersiz olduğunu, esasında öğretmen yetiştirilmesinin daha önemli olduğunun vurgulamıştır. 3
Komisyon Başkanı sayın İncekara, esasında bir an önce harekete geçilmesi gerektiği, 1 yıllık bir eylem planı ile belli bir yeteneğin üstünde çocuklar için 2012 2013 eğitim döneminde pilot uygulama yapılabileceği, daha dar kapsamlı şekilde belli bir zeka grubunun üstü çocuklara yönelik bir program uygulanabileceğini ifade etmiştir. 16 MAYIS 2012 TARİHLİ TOPLANTI ÖZETİ 1 Toplantıya katılan, BİLSEM lerin kurucusu eski Milli Eğitim Bakanlığı Genel Müdürü Prof. Dr. Necate Baykoç Dönmez, üstün yeteneklerin tanılaması sistemi ve BİLSEM ler hakkında Dönmez, normal üstün yetenek ayrımı ve kriterleri hakkında bilgi sunduktan sonra, üstün yetenekli çocukların özellikleri hakkında bilgi sunmuştur. Komisyon Başkanı sayın İncekara, normal üstün zekalıların tanılama kriterlerinin 60 70 li yıllarda oluşturulduğu, bu kriterlerin günümüz gerçeklerini yansıtmadığı, günümüzde çocukların büyük bölümünün 130 135 arası zekaya sahip olduğu, anne babaların eğitim düzeyi ile televizyon gibi kitle iletişim imkanları ile çocukların sosyal ve görsel zekalarının, eskisine göre daha erken yaşta geliştiğini, bu nedenle devletin ülkenin öncelikleri doğrultusunda IQ su 140 ve üzeri çocuklara özel imkan sağlaması gerektiğini, ayrıca, herhangi bir imkan sağlanmayan özel bir programa dayanmayan bir eğitim sistemi olmadıkça IQ yüksek çocuğun tespit edilmesinin ne önemi olacağını ifade etmiştir. Komisyon Başkanı sayın İncekara, ayrıca, bu güne kadar konunun uzmanlarından aldığımız bilgi ile ziyaretlerimizden edindiğimiz izlenimler sonucu; üstün yetenekli çocuk eğitiminde asıl meselenin öğrencilerin tespit edilmesi yada nasıl bir okul sistemi olacağı değil, eğitimcilerin, yani öğretmenlerin niteliği sorunu olduğu, bu nedenle her işin başı eğitim değil, her işin başı eğitimci yetiştirmek olduğu ifade etmişlerdir. 2 Toplantıya katılan, Boğaziçi Üniversitesinden Prof. Dr. Füsun Akarsu, somu çalışmalara ve deneyimlerine dayanarak üstün yetenekli çocukların eğitim sistemi hakkında Sn. Akarsu, üstün yetenek sergileyen bireylerin yaş, cinsiyet veya herhangi bir konumdan bağımsız bir biçimde desteklenmesini ve yeteneklerin geliştirilmesini esas alan bir eğitim sistemi oluşturulması gerektiğini, bu konunun Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK gibi kurumların da yer aldığı özek statüde üst bir kamu kurumu tarafından yönlendirilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Sn. Akarsu, Eğitimin Milli Eğitim Bakanlığına bırakılamayacak kadar önemli bir konu olduğunu, bu nedenle üst bir kuruma gereksinim duyulduğunu belirtmişlerdir. Esaında, Dünyada üstün yetenekli çocuklar alanındaki sistemlerin ülkelerin ihtiyacına, kültürüne göre şekillendiği, ülkemizde de imkânlar ölçüsünde, hem ayrı sınıf, grup, ders yada özel programların karma bir şekilde uygulanabileceği belirtmişlerdir. Tanılama kriterlerinin açık, net, objektif ve her ortamda her kişiye uygulanabilir olması gerektiğini vurgulayan Sn Akarsu; Eğitimcilerin seçilmesinin, aynen üstün yetenekli çocuklara uygulanan metotlarla yapılması gerektiği, Dünyada uygulanan sisteme uygun olarak bu çocuklar için özel eğitim değil, çok iyi eğitim verildiği, genel olarak eğitim sisteminin çocukların yeteneklerini 4
geliştiren değil, körelten bir yapıda olduğu, bu nedenle, mevcut sistemi iyileştirecek her şeyin kabul edilebilir olduğunu ifade etmiştir. 400 yıl uygulanan Enderun deneyimi olduğunu belirten AKARSU, bu deneyimden yola çıkarak bu gün daha iyi bir sistemin kurulabileceğini, KÖY Enstitülerinin de iyi deneyim olduğunu ifade etmişlerdir. 5