İSTANBUL KENT GÜVENLİĞİ PROJESİ II. ÇALIŞTAY DEĞERLENDİRME RAPORU Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Ankara, 2008 1
Çalıştayın İçeriği: Toplum Destekli Polislik Tarih & Saat: 22 Kasım 2008, Cumartesi, 10.00-17.00 Yer: Ortaköy Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Katılımcılar: İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı (Sarıyer Eski İlçe Emniyet Müdürü) Metin Aşık, Sarıyer İlçe Emniyet Müdürü Rıdvan Günaydın, Sarıyer Emniyet Müdürlüğü nde Görevli Emniyet Amiri Hasan Cevher, Çocuk Şube Müdürlüğü nde Görevli Emniyet Amiri Uğur Tekin, Milli Eğitim Müdürü Yardımcısı Süleyman Aykaç, Milli Eğitim Şube Müdürü Güner Ergenç, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Şanlıurfa Emniyet Müdür Yardımcısı Hasan Yılmaz, Polis Akademisi Öğretim Üyesi Tuğrul Özşengül, Milli Prodüktivite Genel Müdürlüğü nde Görevli Uzman Gözde Cüce, Milli Prodüktivite Genel Müdürlüğü nde Görevli Uzman Saniye Thomas, Toplum Destekli Polislik Büro Amirliği nde Görevli Emniyet Amiri Mehmet Güven, Sarıyer Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Büro Amirliği nde Görevli Başkomiser Vuslat Özdemir, Sarıyer Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Büro Amirliği nde Görevli Polis Memuru Yunus Soykök, Sarıyer Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Büro Amirliği nde Görevli Polis Memuru İsmet Ayçiçek, Sarıyer Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Büro Amirliği'nde Görevli Polis Memuru Semih Turgut Proje Ekibi: Doç. Dr. İhsan Bal, Dr. Alper Sözer, Dr. Süleyman Demirci, Dr. Süleyman Özeren, Nermin Aydemir, Dilek Aydemir, Mehmet Yeğin. 2
Çalıştay Özeti: Sabahki Oturum I. Sunum: İstanbul Kent Güvenliği Projesinin Anlatımı, Doç. Dr. İhsan Bal Oturumun açılış konuşmacısı olarak söz alan Doç. Dr. İhsan Bal katılımcılara İstanbul Kent Güvenliği Projesi nin ortaya çıkış gerekçesini, takip edilen metodolojiyi, proje kapsamında bugüne kadar varılan tespitleri ve projenin tamamlanmasının ardından elde edilecek kazanımları anlattı. II. Sunum: Toplum Destekli Polislik Uygulamaları, Dr. Alper Sözer Dr. Alper Sözer Toplum Destekli Polislik Uygulamaları başlığı altında toplum destekli polisliğin kapsamına, hedeflerine ve diğer kurumlarla olası işbirliği alanlarına değindi. Toplum destekli polisliğin farklı pek çok tanımı olduğu ve bu tanımlar arasında en fazla kabul görmüş olanların toplum destekli polisliği; toplum ve polis arasında düşük tansiyon sağlayan, toplumla ilgili ve toplumla beraber çalışan, kamu ve özel sektörle işbirliği yapan, proaktif, suçu, suç korkusunu, düzensizliği önlemeye yönelik çalışırken her toplumun kendine özgü istek ve ihtiyaçlarına cevap verebilir ve yaşam kalitesini arttıran nitelikleri ile tanımlayan ifadeler olduğu üzerinde duruldu. Dr. Sözer, sunumunda yukarıda bahsedilen tanımların yanı sıra problem odaklı polislik anlayışının da toplum destekli polisliğin bir niteliği olarak kabul gördüğünü ifade etti. Kurumsal değişim, toplumla ortaklık, suç önleme ve problem çözme ise toplum destekli polisliğin dört ana hedefi olarak tanımlandı. Yukarıda belirtilen tanımlamaların ardından Dr. Sözer in sunumunda değindiği konuları temel hatları ile aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür: 1. Toplum destekli polisliğin etkinleştirilmesi için kurumsal yapıda olması gereken değişiklikler 2. Toplum destekli polisliğe geçişte katı hiyerarşik bir yapıdan, yetki ve sorumlulukların alt kademelere devredildiği bir yapıya dönüşüm gereği 3. Değişimin sürekli hale gelebilmesi için toplum destekli polisliğin kurumsal kültür haline getirilmesi 4. Suç önlemede proaktif yaklaşıma geçiş 3
5. Toplum destekli polisliğin devamlılığının sağlanması ve etkinliğinin artırılması için yönetim alanındaki kurumsal değişimin gerekliliği 6. Salt kanun ve disiplin yönetmeliğini uygulayan kontrol edici yönetim anlayışından, yönlendirici, kaynak sağlayıcı ve yardımcı olan yönetim anlayışına geçiş Sözer, toplum destekli polislikte suçun oluşmasına etki eden faktörleri bir suç pastası modeliyle açıkladığı modelinde suça etki eden faktörleri cinsiyet, aile, toplum, mahalle, okul, psikolojik faktörler, işsizlik, fakirlik, ideoloji, alt grup kültürü, çevre ve yaş olarak sıraladı. Katılımcılar, toplum destekli polislik anlayışında farklı birçok sektörün rolüne değinen suç pastası modelini çalıştay süresince vurgu yaptı. Şekil 1: Suça Neden Olan Faktörler Sunumun ardından gerçekleşen soru-cevap bölümünde toplum destekli polisliğin ancak diğer kurumların da inisiyatif alması ve karşılıklı işbirliğinin geliştirilmesi ile etkin olabileceği üzerinde mutabakat sağlandı. 4
III. Sunum: Polislik ile ilgili Faktörlerin Mahalle Güvenlik Algılamasına Etkileri, Dr. Süleyman Demirci Dr. Süleyman Demirci nin Polis Memnuniyeti Açısından Mahalle Güvenlik Algısının Modellenmesi ve Analizi: İstanbul Örneği başlıklı sunumu ile proje ekibinin son sunumu gerçekleştirdi. Dr. Demirci nin proje kapsamında gerçekleştirilen anket sonuçları analizi üzerine inşa ettiği mahalle güvenlik algılaması modelinde, bireylerin kendilerini mahallelerinde güvende hissetmelerinin ardındaki en temel belirleyicinin, polisin sorunları çözeceğine dair duyulan inanç olduğunu ifade etti. Demirci nin veri madenciliği içersinden karar ağacı yöntemi ile gerçekleştirdiği analizlere göre, İstanbul halkının kendisini yaşadığı mahallede güvende hissetmesinin ardındaki ikinci temel belirleyici, polisten hizmetinden duyulan memnuniyettir. Anket sonuçlarına göre polisin sorunlara çözeceğine inanan ve polisin sunduğu hizmetten memnun olan mahalle sakinlerinin % 88.96 sı, kendilerini bulundukları mahallede güvende hissetmektedir. Dr. Demirci nin sunumu katılımcılardan gelen sorularla birlikte devam etti. Katılımcıların anketin örneklemenin nasıl seçildiği ve ne şekilde uygulandığına dair sorularının ardından örneklemin Türkiye İstatistik Kurumu tarafından belirlendiğinin altı çizilmiş ve araştırma metotları ile ilgili sorulara örneklerle açıklık kazandırılmıştır. Katılımcılardan Tuğrul Özşengül ün çalışmanın hipotezlerinin nasıl oluşturulduğuna dair yönelttiği soruya Dr. Demirci, veri madenciliği yönteminde hipotezlerden ziyade anket sonuçları içinde daha önceden tahmin edilmeyen ilişkilerin ortaya çıkartıldığını ifade ederek yanıt vermiştir. Polis Akademisi nde Öğretim Üyesi olarak görev yapan Tuğrul Özşengül, bir diğer yorumunda polisten duyulan memnuniyetin somut olarak ifade edilmesi gereği üzerinde durmuştur. 5
Öğleden Sonraki Oturumda Ele Alınan Konu Başlıkları I. Değişen Güvenlik Anlayışı Güvenlik anlayışında gelenekselden çağdaşa doğru bir geçiş söz konusudur. Günümüz çağdaş güvenlik anlayışında esas olan, suç davranışı gerçekleştikten sonra değil, suç henüz gerçekleşmeden müdahale etmektir. Suça neden olan etmenler ile mücadele ise emniyet güçlerinin verdiği hizmetin ötesinde bir mücadeledir. Öncelikle polisliğin tanımının net bir şekilde yapılması gerekmektedir. Polis ve polislik kavramları arasında fark bulunmaktadır. Polisliği, her kurumun kendi içersinde yapması gereken bir özdenetim olarak değerlendirmek mümkünken polis, yasaların kendisine verdiği yetki ile hukuk kurallarını uygulayan ve kamu düzenini koruyan yetkilidir. II. Toplumsal Düzenin Sağlanmasından Sorumlu Aktörler Günümüzde geçerli olan güvenlik anlayışı, suçlarla önceden mücadeleyi, dolayısıyla da suça neden olan faktörleri ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Bu durum ise aile, toplum, mahalle, eğitim, ceza- adalet, rehabilitasyon, çevresel dizayn ve şehir planlama sektörleri ile iş çevreleri, sivil toplum kuruluşları, araştırma merkezleri, üniversiteler, yerel ve merkezi yöneticiler, sosyal hizmet uzmanları, sosyologlar, psikolojik danışma ve rehberlik uzmanları gibi pek çok aktörün içinde bulunduğu geniş kapsamlı bir güvenlik mekanizmasını gerekli kılmaktadır. Diğer taraftan, güvenlikten dolayı yaşanan kayıplar genel anlamda toplumdaki hizmeti sekteye uğramaktadır. Dolayısıyla mevcut üretimin daha etkin bir hale gelmesi için her kurumun kendi özdenetimini sağlaması ayrıca önem taşımaktadır. İstanbul genelindeki uygulamalara bakıldığında suçla ilgili hadiselerde polisin en az sorumlu olmasına rağmen en fazla sorumluluk alan aktör konumunda olduğu görülmektedir. İstanbul Kent Güvenliği Projesinin de merkezinde yer alan çok sektörlü güvenlik anlayışının etkin bir şekilde uygulanması için paydaşlarda duyarlılık, farkındalık ve bilinçlenme yaratacak bir hareket başlatılması gerekmektedir. Bugün itibarı ile İstanbul daki durum değerlendirildiğinde konu ile ilgili etkin bir şekilde çalışan kişi ve 6
kurumlar olmakla birlikte, bu kişi ve kurumların sayısı hayli sınırlıdır. Bu nedenle diğer aktörlerin mobilize edilmesi gerekmektedir. Bahsedilen sektörlere yönelik bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları temel önem taşımaktadır. İlgili aktörler arasında güçlendirilecek karşılıklı bilinç, sosyal sorumluluğa giden yolun önünü açacak ve toplum destekli polisliğin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda, eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının yanı sıra, somut olarak tanımlanmış eylem planlarının hazırlanması ve bu planların işleyişine dair geri bildirimlerin alınması gerekmektedir. Eylem planları hazırlanırken İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğünün gerçekleştirdiği eylem planları örnek alınmalıdır. Çok sektörlü anlayış, suçun önlenmesi için gerekli çabaları vurguladığı gibi herhangi bir suç meydana geldiğinde de geçerli olmalıdır. Kişi, ilk kez suç işlediğinde yetkin polisler ve sosyal anlamda gelişmiş bir toplumla karşılaşmalıdır. Sorumlu ve yetkili kişileri mobilize etmek için bilinçlendirme ve eğitim çalışmalarının yanı sıra, bu kişilere verdikleri hizmet için hak ettikleri değerin verilmesi ayrıca önem taşımaktadır. Bu bağlamda sosyal ve kültürel yapıya dikkat edilmeli ve ödüllendirmeler içinde bulunulan sosyal ve kültürel yapıdaki değerlere göre yapılmalıdır. Çevrenin mümkün olduğunca düzenli ve bakımlı olmasının önemine vurgu yapan ve kırılan tek bir camın dahi bir an önce onarılmasının bölgede başka hasarları büyük ölçüde azaltacağına işaret eden kırık camlar teorisi büyük ölçüde geçerlidir. Bu nedenle yolların ve kaldırımların bakımı, ışıklandırmanın etkinliği ve park ve bahçelerin düzeni gibi pek çok konu da suçu önleme çalışmalarında önem taşımaktadır. Bu bakımdan belediyelere önemli görevler düşmektedir. Bununla birlikte yerel yönetimlerin siyasi kaygıları ve farkındalık düzeyleri çevre bakım ve temizliğine yeterince önem verilmemesine neden olmaktadır. Nüfus yoğunluğu ve şehirleşme arttıkça sosyal ve ekonomik sorunlar ortaya çıkmakta ve ailenin yanı sıra eğitim kurumları başta olmak üzere kurumsal yapıların rolleri artmaktadır. Diğer bir ifade ile İstanbul un güvenliği konusunda eğitim kurumlarına son derece önemli roller düşmektedir ve suç ile mücadeleye okullardan 7
başlanmalıdır. Bu bağlamda, İstanbul genelinde Çocuk Şube ile İl Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından gerek ortaklaşa gerekse bireysel olarak yaptıkları çalışmalar sorunların ortaya konmasında ve çözülmesinde son derece yararlı sonuçlar ortaya koymaktadır. Milli eğitimin yaygın eğitim hizmetleri etkinleştirilmiş durumdadır. Bu bakımdan rehber öğretmenlere yönelik eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri ayrıca önem taşımaktadır. Çocuk Şube Müdürlüğü, ailelere ve okul yetkililerine (müdür ve rehber öğretmenler) kendilerini tanıttığı toplantılar yapmakta; aileleri ve okul yetkililerini Çocuk Şube Müdürlüğü nün hangi aşamada devreye girdiği, nelerin suç olduğu gibi konular hakkında aydınlatılmaktadır. Çocukların korunması ve rehabilitasyonu konusunda sistematik bir yaklaşımın geliştirilmesi gereğine vurgu yapan İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü, Şiddeti Azaltma Eylem Planı ile sorunun çözümüne son derece yararlı katkılar sunmaktadır. Planın ortaya konduğu ilk yıl öğrencilerin disiplin suçlarında %76,7 düşüş görülmüştür. Disiplin suçlarında düşüş 2007-2008 yılları arasında ise %68 oranında olmuştur. Çocukların okulda tutulmasına ve okul imkânlarında (bilgisayar, kütüphane gibi) sosyalize olmalarına yönelik çalışmalar olumlu sonuçlar vermektedir. Bu yolla çocukların zamanlarını büyük ölçüde okulda değerlendirilmeleri sağlanmıştır. İl Milli Eğitim Müdürlüğü nün çabaları sonucu öğrenciler hafta içinde olduğu kadar hafta sonunda da okul içersinde kendilerini geliştirecek aktivitelere yönlendirilmekte, gençlerin zararlı alışkanlıkları tespit edilerek bunlarla mücadele edilmekte ve gençlere gerekli sosyal imkânlar sunulmaktadır. Suç ile mücadelede çocukları suçtan korumak son derece büyük bir öneme sahiptir. Bu nedenle özellikle risk altındaki çocukların içinde bulundukları risklerin minimize edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda sokakta yaşayan/çalışan çocuklara yönelik uzun ve kısa vadeli önlemler alınmalıdır. Sokakta çalışan çocuktan hizmet alınmamalı ve 18 yaş altı çocuklara tiner ve bali gibi uyuşturucu etkiye sahip maddeler satılmamalıdır. Çocuklarını sokakta çalıştırılan ailelere yönelik cezai yaptırımlara gidilmeli ve gerekli durumlarda maddi destek sağlanmalıdır. Bununla birlikte sürekli olarak ve koşulsuz bir şekilde maddi yardımlarda bulunmak çocukları ve gençleri üretimden uzaklaştıracak ve ancak yardımlarla yaşamlarını sürdürebilen bir kesimi beraberinde getirecektir. Bu 8
noktada, yardımları bir denge içersinde ve oldukça titiz bir şekilde gerçekleştirmek gerekmektedir. Çocukları risklerden uzaklaştıracak bu kısa vadeli önlemlerin yanı sıra uzun vadeli tedbirler de alınmalıdır. Bu noktada nüfus planlamasının etkinleştirilmesi ve yerel yönetimlerin anne baba eğitimini gerçekleştirmeleri gerekmektedir. İstanbul genelinde suçun ve suç ile mücadelenin araştırılması ve bu konularda öneriler sunulması noktasında üniversitelere ve araştırma kurumlarına sorumluluk düşmektedir. Oldukça uzun süredir akademik araştırmalarda görülen bu eksiklikler, bu araştırmaların polis tarafından yapılmasını beraberinde getirmekte, bu durum ise araştırmaların etkinliği azaltmaktadır. Herkes kendisine ait teknik konuları söylemeli ve araştırma mekanizmasındaki kişiler bunun sentezini yapmalı. Kişilerarası uzlaşmazlık durumlarında hakemlik gerçekleşiyor ise bu noktada polislerden ziyade hukukçuların devreye girmesi gerekmekte ve ilgili her noktanın kayıt altına alınması gerekmektedir. III. Sektörlerin Sorumluluk Tanımlamaları Çalıştay süresince aile, toplum, mahalle, eğitim, ceza- adalet, rehabilitasyon, çevresel dizayn, şehir planlama, ticaret, eğitim, araştırma, sosyal ve psikolojik hizmet sektörlerinin rollerine sürekli olarak değinilmiş ancak eğitim ve yerel yönetimlerin sorumluluklarına ayrıca vurgu yapılmıştır. Toplum destekli polisliğin etkinleştirilmesi için sektörlerin çağdaş güvenlik kapsamındaki rolleri konusunda bilgilendirmeleri, bilinçlendirilmeleri ve ilgili sektörlere yönelik eğitimin verilmesi gerekmektedir. Çok sektörlü güvenlik anlayışı bağlamında hangi aktörün hangi konuda ve ne kadar sorumlu olduğu net değildir ve bu konudaki yasal düzenlemeler oldukça geneldir. Yasalar yoluyla rollerin son derece somut bir şekilde tanımlanması ve ilgili aktörlerin yasalarda net bir şekilde tanımlanan rollerini yerine getirmeleri için inisiyatif alma kabiliyetlerinin ve motivasyonlarının arttırılması gerekmektedir. 9
Somut görevlerin net bir şekilde tanımlandığı yasal düzenlemeler, kurumların ve kuruluşların sorumluluklarını daha açık bir şekilde oraya koyacağından ötürü bu sorumluluklar üzerinden hesap sorulabilirliklerini artıracak, şimdiye kadar zayıf bir etkiye sahip olan müfettişlik kurumunu da aktif bir hale getirecektir. Bununla birlikte, bu konuda yasal düzenlemelerin tek başına yeterli olmayacağı ve bu yasal düzenlemelerin toplum içersinde bir felsefe değişikliği ile bütünleşmesi gereği açıktır. Toplum destekli polisliğin öncelikle ulaşması gerektiği kurumlar arasında mahalli kurumlar, aile ve eğitim kurumları gelmektedir. Bu ulaşımı sağlamak için ise diğer devlet kurumları ve siyaset kurumlarının harekete geçirilmesi gerekmektedir. Suçun önlenmesinde ailenin merkezi bir yeri bulunmaktadır. Aile toplumun temel taşı olmakla birlikte ulaşılması gereken en önemli kurumdur. Dolayısıyla toplum destekli polislik aile ile ilgili kurumları güçlendirmede tetikleyici rol üstlenmelidir. Toplum destekli polislik faaliyetleri içersinde emniyet birimleri çocuklara ve gençlere ulaşmaktadır ancak emniyet birimlerinin çocukların ve gençlerin algılama düzeyleri ve psikolojik yapıları ile pedagojik formasyonları olmadığından bahsedilen iletişimin zaman zaman olumsuz bir şekilde sonuçlanabilmektedir. Bu nedenle, toplum destekli polislik birimlerinin hedef kitleleri aileler olmalı ve aileler ile yakın ilişkiler kurularak annebabaların bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Türkiye de çocuk suçluluğu ciddi bir artış içerisindedir ve özellikle madde ve asayiş suçlarında ciddi artışlar söz konusudur. Bunu önlemek için adımların atılması gerekmektedir. Çocuk suçluluğunun önlenmesi için Milli Eğitim Bakanlığı ve güvenlik güçleri arasında oluşturulacak bir koordinatörlük müessesesinin muhtemel katkıları bulunmaktadır. Okulların güvenliği konusunda öğrenci ve öğretmenleri tehdit eden faktörler (okul çevresinde) bireylerin güvenlik algısını negatif yönde etkilemektedir. Güvenlik algıları noktasındaki problemlerin ve gereksinimlerin birebir temaslarla (eğitimciler ve yöneticiler tarafından) anlaşılması ve birebir temaslarla çözüme yönelik çalışmalar yapılması gerekmektedir. Böyle bir temas için toplum destekli polislik görevlileri ile okul yöneticileri eşleştirilebilir. Hâlihazırdaki uygulamalarda da görüldüğü üzere memurun 10
sürekli olarak okul ile ilgilenmesi ve amirin okul müdürü ile eşleştirilmesi sürecin verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamaktadır. Öte yandan okullarla güvenlik güçlerini temsil edecek görevlilerin özenle seçilmesine dikkat edilmelidir. Çünkü bu yerlerde polisin çok görünürlüğünden öte olumlu izlenim oluşturması önemlidir. Kötü örneklerin polislik mesleğine negatif etkileri dikkate alınmalı ve temsile önem verilmelidir. Polisliğin okullarda verilen milli güvenlik dersine benzer bir kapsamda anlatılmasının okul ve toplum güvenliğine katkısı muhtemeldir. Bununla birlikte esas amaç, toplum destekli polisliğin temel felsefesinin eğitim kurumlarına anlatılması olmalıdır. Aksi takdirde okullardan direnç de yaşanabilmektedir. Toplum destekli polisliğin anlatımında ve yürütülmesinde sivil aktörlerin aktif katılımı gereklidir. İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından okullarda yaşanan ve yaşanması muhtemel güvenlik sorunlarını aşmaya yönelik girişimler, toplum destekli polislik anlayışını hayata geçirmekte; okul güvenliğine ve milli eğitim dünyası içersinde yaşanan sıkıntıların karakola intikaline ve sonuç alınmasına yönelik son derece önemli katkılar sağlamaktadır. Okullarda yaşanan sıkıntıların tespiti için dilek kutuları kullanımı direkt olarak ortaya konmayacak konuların tespitini sağlamaktadır. Şimdiye kadar yapılan çalışmada okullardaki dilek kutularına atılan talep sayısı 273 bin, haklı görülen ve cevaplanan talepler ise 113 bindir. Özellikle çocuk suçlarının önlenmesinde güvenli okul ve güçlendirilmiş sosyal devlet önem taşımaktadır. Okulda oluşabilecek problemlerde polisten önce sosyal hizmet uzmanları görev almalıdır. Türkiye de sosyal hizmet uzmanı eksikliği bu alandaki en büyük açıklar arasında yer almaktadır. Eğitimli sosyal hizmet uzmanlarının sayılarının artırılması, çocukların ve gençlerin yaşadıkları problemlerin erken yaşlarda tanımlanmasına katkı sağlayacak ve ileride oluşabilecek her hangi bir suç eğilimini engelleyici rol oynayacaktır. Bu noktada suç işlemiş ya da her hangi bir istismara maruz kalmış çocukların topluma kazandırılmasında sosyal hizmet uzmanlarının yeterliliği önem taşımaktadır. Farklı sektörlerden uzmanların konuya dair kendi çözüm önerilerinin açıklıkla sunulması ve teknik konuların ortaya konması gerekmektedir. Çözüm önerilerinin pratiğe taşınması ve uygulanabilir olması önemlidir. Ortaya konulan önerilerin sentezlenerek 11
aktive edilmesine ve oluşan verilerin teknik analizini yapabilecek gruplara ihtiyaç vardır. Bu önerileri sentezleyecek ve aktif projeler haline dönüştürecek bir mekanizmaya gereksinim duyulmaktadır. Suçlunun suçu ilk işlediği andan itibaren yetkin polisler ve sosyal anlamda gelişmiş bir toplumla karşılaşması gerekmektedir. IV. Polis- Halk İlişkileri Polis- halk ilişkilerinin iyileştirilmesi noktasında halk ve polisin birebir teması temel önem taşımaktadır. Polislik anlatıldıkça ve polislik hizmetleri tabana indikçe güven duygusunda artış sağlanmaktadır. Bu bağlamda motorize ekiplerin güvenlik algısına olumlu etkileri mevcuttur. Bununla birlikte, polisin ne kadar sık göründüğü kadar nasıl göründüğü de çok önemlidir. Polislerin net, tertipli bir memur görüntüsünde olması halkta uyanan polis imajı açısından ideal görülmektedir. Polise olan güvenin artması için aktivitelerle direkt tanıtım ve polisin başarılı çalışmalarının da kamuoyuna aktarımı etkili olacaktır. Özellikle toplum destekli polislik birimleri seçilirken temsil kabiliyeti yüksek memurlara yer verilmelidir. Emniyet görevlilerinin kurum içinde kendi memnuniyetlerinin artırımı verdikleri hizmetin verimliliğini arttırmak açısından önem taşımaktadır. Emniyet görevlilerinin kurum içi memnuniyetlerinin artırılması, halkın emniyet mensuplarından daha iyi bir hizmet alabilmesi için de gerekli görülmektedir. Toplum destekli polisliğin etkisini arttırmak için teşkilat içerisinde de değişime ihtiyaç bulunmakta; değerlerin belirlenmesi, kültürün oluşması gibi iç unsurlara dikkat edilmesi gerekmektedir. Katı hiyerarşik bir yapıdan, yetki ve sorumlulukların alt kademelere devredildiği bir yapıya dönüşüm toplum destekli polisliğin bir gerekliliği olarak nitelendirilmektedir. Suç önlemede proaktif yaklaşımların benimsenmesi, kurumsal kültürde değişimi oluşturacak unsurlar arasındadır. Yönetim alanındaki kurumsal değişimin sağlanması için kanun ve disiplin yönetmeliğini uygulayan kontrol 12
edici yönetim anlayışından, yönlendirici, kaynak sağlayıcı ve yardımcı olan yönetim anlayışına geçiş yeni anlayışın önemli bir özelliği olarak tanımlanmaktadır. Türk polisi suçlularla mücadelede kanunlar çerçevesinde belirlenmiş sınırlar dahilinde hareket etmelidir. Suç ve suçun oluşumu ile mücadele edilirken mevzuatta belirlenen sınırlar azami ölçüde dikkate alınmalıdır. V. İşbirliğinde Karşılaşılan Zorluklar ve Bu Zorlukların Aşılması için Öneriler Problemler net bir şekilde tanımlandıktan sonra problemleri çözmek kolaylaşmakta, çözüm yolunda atılan her adım toplumsal beklentiler oluşturarak bir sonraki aşama için itici bir güç oluşmaktadır. Sorunların çözümünde üst düzey yöneticilerin kararlılığı ve daha alt düzeylerde çalışanları motive etmesi son derece önemlidir. Bu noktada sorumlu ve yetkili kişileri bilinçlendirme ve hak ettikleri değeri vermek gerekiyorsa ödüllendirmekte yarar vardır. Bununla birlikte kişisel inisiyatiflerin örnek oluşturması bu örneğin genelleşerek ve kurumlaşarak kurumlara ve topluma mal olması gerekmektedir. Çünkü işi taşıyan kişilerin sınırlı kalması toplum destekli polisliğin işlerliğini baltalamaktadır. Okullarda karşılaşılan sıkıntılardan bir tanesi, rehber öğretmenlerin bilgi eksikliğidir. Benzer şekilde, sosyal hizmet uzmanı sayısı son derece yetersizdir ve kamu bürokrasisi bu konuda çalışacak uzmanlara ihtiyaç duymamaktadır. Okulların mezun sayıları sınırlıdır. Bir taraftan sosyal hizmet uzmanı yetiştiren okulların kontenjanları arttırılırken diğer taraftan sosyal hizmetin gereği ve önemi konusunda özellikle yönetici kesime yönelik bilinçlendirme çabaları yapılmalıdır. Toplum destekli polislik felsefesinin yaygınlaştırılması noktasında birçok kurum ve kişinin bu felsefeye dahil edilmesi gerekmektedir. Bu kurumlardan biri olan siyasal partilerin seçim programlarında ciddi bir güvenlik politikası mevcut değildir. Parti programlarında ve seçim bildirgelerinde şehir güvenliği konusuna yer verilmemesi veya bu konuya son derece az bir şekilde değinilmesi, konu hakkındaki duyarsızlığı gözler önüne sermektedir. Ülke genelindeki siyasi partilerin konuyla daha yakından 13
ilgilenmeleri noktasında talep edici olmak ve özellikle yerel yönetimlerin aktif rol almasını sağlamak gerekmektedir. Toplum destekli polisliğin uygulanmasında ve yaygınlaştırılmasında siyasi çekişmeler ve yerel yöneticilerin siyasi kaygıları nedeniyle vatandaş-yönetim ilişkisine ve sektörler arası işbirliğine gereken önemi verilmemesi süreci sekteye uğratmaktadır. Belediyeler, toplumun huzur ve güvenliği konusunda son derece büyük sorumluluklar taşımalarına rağmen konuya sahip çıkmamaktadır. Bu konuda Türkiye nin mevcut yasaları işletmekle birlikte yeni yasaların ortaya konması gereği vardır. Bu yasalar ile sorumluluk ve yetkilerin net bir şekilde belirtilmesi, sorumluklarının yerine getirmeyen kurumların sorgulanabilmesi sağlanmalıdır. Bu sorgulamada özellikle yönetimlerin halk tarafından denetlendiği göz önünde bulundurulduğunda toplumun bu konu hakkında bilinçlendirilmesi ve harekete geçirilmesinin önemi de bir kere daha ortaya çıkacaktır. Toplum destekli polislik felsefesi, başta Emniyet Teşkilatının kendi bünyesinde dirençle karşılanmaktadır. Başta üst kademelerde oluşan bir direnç vardır ve eleman eksikliği de öne sürülerek toplum destekli polisliğe lüzumsuz bir hayal gözüyle bakılmaktadır. Bu hâlihazırdaki toplum destekli polisliğin lokal gayretlerle yürütülmeye çalışılmasına neden olmuştur. Üst düzey yöneticilerle beraber kurum içerisindeki alt kademe görevliler de direnç göstermektedir. Bu dirençte özellikle bu projede görev alan kişilerin çalışma saatleri 8x5=40 saat olması gibi ayrıcalıklı görüntünün yanı başında toplum destekli polisliğin diğer birimlerdeki polislere ekstra iş yükü getirdiği algısı da etkilidir. Bu durum toplum destekli polislik birimleri dışında, yoğun çalışan diğer birimlerde isteksizliğe ve katılım eksikliğine neden olmaktadır. Kurum içi uyum ve verimin artırılması konularında Milli Prodüktivite Merkezi nin uzmanlarından da yararlanılabilir. Toplum destekli polislikte genel bir felsefeden ziyade birimlerle hareket etmenin doğruluğu tartışmalıdır. Toplum destekli polislik, her şeyden önce bir felsefedir ve tek bir birim tarafından değil, Emniyet Teşkilatının tamamı hatta bütün toplum tarafından benimsenmesi gerekmektedir. Esasen, yurtdışındaki örneklerde de toplum destekli polisliğin sadece belli birimler tarafından gerçekleştirilmesinin sakıncaları anlaşılmış ve 14
toplum destekli polisliği emniyet teşkilatının geneline yaygınlaştırma uygulamalarına hız verilmiştir. Bununla birlikte, İstanbul özeline bakılacak olunursa başta ateşleyici rolü üstlenecek bir toplum destekli polislik birimi olmadan felsefenin teşkilatın geneline yaygınlaştırmak çok muhtemel gözükmemektedir. Bu nedenle, toplum destekli polisliğin birimler aracılığıyla icra edilmesi sakıncalarına rağmen artıları daha basan ve yaşanması gereken bir süreçtir. Esasen sıfır hata ile bir süreci yaşamak çok mümkün değildir. Asıl olan, bu süreci daha az hatalı yaşamak için önlemler almaktır. Toplumda ve kurumsal anlamda polise karşı önyargı ve tedirginlik bulunmaktadır. Önyargıların ve tedirginliğin azaltılması için toplum destekli polislik birimleri öncü görevlerini üstlenmelidir. Polis, vatandaşa nerede ulaşıyorsa o fırsatı değerlendirmesi gereklidir ve buna kadınların günleri ve beylerin kahvehaneleri dahildir. Toplum destekli polislik birimleri esnaf ile aileler ile birebir görüşmeli ve onların kurumlarla ilgili şikâyetlerini değerlendirecek ve halkın birbiri ve kurumlarla tanışmalarını sağlayacaktır. Toplum destekli polislik birimleri hâlihazırda bu aktiviteler yapılmaktadır ve halktan olumlu tepkiler alınmaktadır. Toplum destekli polislik birimleri sanki kamu içinde bir irtibat görevini üstlenmiş durumdadır. Toplum destekli polislik İlgili kurumları harekete geçirmek, ilk ateşleyici olmak ve başlangıç aşamasında lokomotif görevini üstlenmek durumundadır. Halkla birebir temasın ve kurumlar arası iletişim odağının her ne kadarının polisin görevi olduğu sorgulansa da sonuçta polis, suç ile her aşamada yer almalıdır. Esasen, dünya genelindeki uygulamalar da bu şekildedir. Polisin bu süreçten çekilmesi durumunda karanlık baş gösterecektir. Üstelik polisliğin çok büyük bir kısmının ciddi anlamda suç oluşmadan önlemek olduğu da unutulmamalıdır. Toplum destekli polislik birimlerinin halkı bilinçlendiresi ve bu felsefeyi yayması ve yerleştirmesi gerekmektedir. Diğer birimler sorumluluklarını bu süreç içinde hatırlayacaklardır. Süreç sonunda vatandaş, güvenlik konusunda kimden hesap soracağını kavrayacaktır. Toplum destekli polisliğin halka mal edilmesi için sivillerin de içinde yer aldığı bir güvenlik komisyonu gerekmektedir. 15