TATAR Halk Anlatılarında ŞÜRELİ TİPİ



Benzer belgeler
TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1

YARATILIŞ MİTLERİ DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

ŞAMANİZM DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2

NER TERİMİNDEN HAREKETLE TÜRK MİTOLOJİK DEĞERLERİNİN SÜNNET TÖRENLERİNE ETKİSİ THE EFFECT OF TURKISH MYTHOLOGICAL VALUES TO

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

Mitoloji ve Animizm, Fetişizm. Dr. Süheyla SARITAŞ 1

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı Salahaddin BEKKİ İletişim Bilgileri AEÜ Fen-Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Adres Bölümü Bağbaşı Yerleşkesi KIRŞEHİR

Türk Mitolojisi ve Türklerde Totemizm DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

DERS PLANI DEĞİŞİKLİK SEBEBİNİ İLGİLİ SÜTUNDA İŞARETLEYİNİZ "X" 1.YARIYIL 1.YARIYIL 2.YARIYIL 2.YARIYIL. Kodu Adı Z/S T+U AKTS Birleşti

türk mitolojisi kaynakçası

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

Öğretim Görevlisi Murat KARACA İpek Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,

ANA DİL Mİ, ANA DİLİ Mİ? IS IT PARENT LANGUAGE OR OR MOTHER TONGUE?

UYGUR TÜREYİŞ EFSANESİ NDEN HAREKETLE KIZ KUMU EFSANESİNDE MİT-RİTÜEL İLİŞKİSİ *

ÖZGEÇMİŞ. Ekim Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Mimar Sinan Üniversitesi 1991 Marmara Üniversitesi 1994

EN ESKİ İNANÇLARDAN BİRİ OLAN ZERDÜŞTLÜK VE ZERDÜŞT HAKKINDA 9 BİLGİ

Selin A.: Yağmur yağdığında neden gökkuşağı çıkar? Gülsu Naz Ş.: Neden sonbaharda yapraklar çok dökülür? Emre T.: Yapraklar neden sararır?

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

T.C. NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı İLGİLİ MAKAMA

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Tevrat ta Dabbe İncil de Dabbe İslam Kültüründe Dabbe Hadislerde Dabbetül-Arz Kur an da Dabbetül-Arz Kaynakça. Dabbetül-Arz دابة االرض

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ DERS PLANI

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

MEVSİM İLKBAHAR SAĞLIKLI YAŞAM. İlkbahar mevsiminin özelliklerini öğreniyoruz.

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Tablo 2: Doktora Programı Ortak Zorunlu-Seçmeli Dersler TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI DOKTORA PROGRAMI GÜZ YARIYILI

Mitlerin Sınıflandırılması DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ DÜŞÜNEN ÇOCUKLAR EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

DERSLER VE AKTS KREDİLERİ

ALLERJİNİN NEDENİ NEDİR?

Tevrat ta Dabbe İncil de Dabbe İslam Kültüründe Dabbe Hadislerde Dabbetü l-arz Kur an da Dabbetü l-arz Kaynakça. Dabbetü l-arz

DERS YILI MEV KOLEJİ ÖZEL ANKARA ANADOLU LİSESİ VE FEN LİSESİ 10. SINIFLAR TÜRK EDEBİYATI DERSİ YARIYIL ÖDEVİ

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...5

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 BÖLÜM 2

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

Mitosta, arkaik anaerkil yapı Ay tanrıçalığı ile Selene figürüyle sürerken, söylencenin logosu bunun tersini savunur. Yunan monarşi-oligarşi ve tiran

KOZI KÖRPEŞ İLE BAYAN SULU DESTANINDA GEYİK MOTİFİ Dr. Gülhan ATNUR

ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ İNSANİ BİLİMLER VE EDEBİYAT FAKÜLTESİ ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ VE EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ DÖRT YILLIK-SEKİZ YARIYILLIK DERS PROGRAMI

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I BÖLÜM II. vii GİRİŞ / 1 ÇOCUK VE KİTAPLARI / 17

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

ÇİÇEK GRUBU NİSAN BÜLTENİ

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERGİSİ JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES AND HUMANITIES RESEARCHES Güz/Autumn 2016-Cilt/Volume 17-Sayı/Issue 38

Some Findings On Female Spirits In The Mythology of Turkish and Finno- Ugric Peoples

AYA THEKLA YERALTI KİLİSESİ

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

TÜRKİYE DE SİBİRYA TÜRK TOPLULUKLARININ HALK EDEBİYATI HAKKINDA YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR ÜZERİNE BİR BİBLİYOGRAFYA DENEMESİ

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BİRİNCİ KİTAP

ÖZGEÇMİŞ. Derece Bölüm/Program Üniversite

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

NAMUSA SALDIRI. Namusa saldırı fiillerini ana hatları ile şu şekilde toplamak mümkündür:

Yaş Doğrulama Metotları

NOEL VE YILBAŞI KUTLAMALARI

ORTA DOĞU VE KAFKASYA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri

ÖZEL ASÇAY ANAOKULU PAMUK ŞEKERLER SINIFI HAFTALIK BÜLTENİ. Hazırlayan: MELTEM DÖKÜLMEZ

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III

ÜNİTE TÜRK DİLİ - I İÇİNDEKİLER HEDEFLER TÜRKÇENİN KİMLİK BİLGİLERİ

Pervin Ergun, Türk Kültüründe Ağaç Kültü, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2004.

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Mitolojik Kuram. Dr. Süheyla SARITAŞ 4

KIRGIZ MİLLETİNE AİT <KIRKKIZ> EFSANESİ

SU, HALDEN HALE GİRER

GOBUSTAN KAYALIKLARI VE İLK SANATÇILAR

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

OKULUN ADI: DERİN DÜŞLER ANAOKULU YAŞ GUBU: AY E K İ M

Türk Kültüründe Demir

FOLKLOR-EDEBİYAT İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA ABDULLAH TUKAY IN ŞÜRELİ VE MİHAİL FEDOROV UN ARŞURİ MANZUMELERİ

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

Central Asian Studies

DİNİ VE MİLLİ BAYRAMLAR

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI YAVRU VATAN ANAOKULU OKULLARDA ORMAN PROGRAMI YILLIK EYLEM PLANI

Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Ege Üniversitesi 06/2006. Doktora Türk Halk Bilimi Ege Üniversitesi 12/2012

VIII. BÖLÜM- DOĞUM. 8. Doğum

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok)

4. Demiryolu ile tren arasındaki ilşki vapur ile aşağıdakilerden hangisi arasında vardır? A) Karayolu B) Gökyüzü C) Denizyolu D) Yeraltı

SOSYAL BİLGİLER KONU ANLATIMLI FASİKÜL SET. Fasikül 1 MEB TTKB NİN UYGULADIĞI 10 KÖK DEĞER FASİKÜLLERİMİZDE İŞLENMİŞTİR. EVLE OKUL BiR ARADA ATU

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

TİLKİ İLE AYI Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve ar

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.


Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUENLER GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ

GELİŞİM DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

16 EKİM CUMA. Salon B (Alt Salon) BİRİNCİ OTURUM( ) Salon A (Üst Salon) BİRİNCİ OTURUM( )

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

2. SINIF. KODU DERSİN ADI T U K Ects KODU DERSİN ADI T U K Ects. 3. SINIF V. YARIYIL VI. YARIYIL KODU DERSİN ADI T U K Ects KODU DERSİN ADI T U K Ects

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

FOLKLOR (ÖRNEK: 2000: 15)

Bir Açık Kaynak Masalı Bölüm 1: Kasabanın Dışında Bir Meyve Ağacı

Transkript:

TATAR Halk Anlatılarında ŞÜRELİ TİPİ The Figure of Şüreli in Folk Narratives of Tatar Yard. Doç. Dr. Gülhan ATNUR* ÖZET Şüreli, Kazan Tatarlarının halk anlatılarında önemli yer tutan bir orman ruhudur. Makalede şüreli kelimesinin kökeni, onun sahip olduğu özellikler ve onun diğer orman ruhlarıyla benzerlik veya farklılıkları araştırılmıştır. Anahtar Kelimeler Şüreli, orman ruhu, Tatar halk anlatıları. ABSTRACT Şüreli is a forest demon which has an important role in folk narratives of Kazan Tatars. In this article, the etymology of the word şüreli is questioned; its characteristics, and its comparison and contrast with other forest demons are examined. Key Words Şüreli, forest demon, folk narratives of Tatar. Tatar halk anlatılarına (masal/efsane) baktığınızda karşınıza bir orman ruhu/iyesi çıkar: Şüreli. Tatarlarda orman ruhu/iyesi karşılığında yış kişi, agaç kişi, şeki, urman periyi, urman sarıgı, yarımtık vb. isimler kullanılmasına rağmen hiçbiri şüreli kadar yaygın bir şöhrete sahip değildir. Şüreli Kayum Nasıri tarafından ilim, Abdullah Tukay ın yazdığı bir şiirle edebiyat, F. Yarullin tarafından da tiyatro dünyasına tanıtılmıştır. Tataristan da Şüreli hakkında anlatılanların büyük bir kısmı derlenmiş ve onun hakkında muhtelif çalışmalar yapılmıştır. Türkiye de ise Mustafa Öner in Abdullah Tukay ın Şüreli adlı şiiri hakkında bir makalesi mevcuttur. Mustafa Öner, Abdullah Tukay ın Şüreli şiirini dil yönünden incelemiş, Tukay ve şiiri hakkında da bilgi vermiş ve Johannes Benzing in yine Tukay ın Şüreli şiiri üzerine hazırlamış olduğu makalesine değinmiştir. (Öner 1991: 193-239) Öner makalesinde Tukay ın şüreliye ait bilgileri Çuvaşlarla Tatarların birlikte yaşadıkları yerlerden işitip telif ettiğini ifade etmektedir. (Öner 1991: 199) Abdullah Tukay ın Şüreli adlı şiirini inceleyen Benzing, makalesinde önce Tukay ın şiirini vermiş, sonra Tukay ın bu orman cini kavramının Çuvaşların upate-arzurri ile aynı olup olmadığını araştırmıştır. (Benzing 1947: 73 85) Benzing Çuvaşça da orman cini ni karşılamak için upate ve arzurri gibi kelimeler kullanılmasına rağmen Tatarlardaki şüreli kelimesinin menşeini de Çuvaşça da aramıştır. Ona göre Çuvaşça daki şĕvĕr (sivri) kelimesi daha sonra şüreke (horizon) şekline dönüşmüş, yine Çuvaşça alã (el) ile (eski Türkçe elig) birleşerek Şürelĕ kelimesi meydana çıkmıştır. (Benzing 1947: 80 81) Benzing, Tatarlardaki şürelinin Çuvaşlardaki arzurri/upate ile aynı olduğunu ileri sürerken Gy. Mészaros ve N. I. Ashmarin in çalışmalarını esas almıştır. (Benzing 1947: 80 85) Çuvaşlara ait arzurri ile Tatarların şürelisi benzer özellikler taşımakla birlikte, Benzing in şüreli kelimesinin menşeini Çuvaşça ya dayandırması pek doğru görünmemektedir. Çünkü Tatarlar şüreliyi Çuvaşlardan alırken niçin onla- * Atatürk Üniv. Fen-Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. gatnur@atauni.edu.tr http://www.millifolklor.com 26 http://www.millifolklor.com 26

rın hâlihazırda kullandığı isimleri değil de (arzurri veya upate) yine Çuvaşça dan türetilmiş başka bir kelime olan şüreliyi almış olsunlar? Üstelik Tatarların kendi dillerinde bunun bir karşılığını bulmak daha kolaydır. Şüreli kelimesi hakkında Radloff Türk Lehçelerinin Karşılaştırmalı Sözlüğü nde, Şüreli (Kırgız Diyalektiği): ağaç adam (üç parmağı olan, ormanda yaşayan, insanlara saldıran veya gıdıklayarak öldüren yaratık) (Radloff 1960: 1110) şeklinde bir bilgi vermektedir. Şüreli Başkurtlarca da bilinmekte olup, Rudenko nun Başkurtlar adlı kitabında da orman ruhuna Ural arkası Başkurtlarının şüreli, kuzey batıdaki Başkurtların ise yarımtık dedikleri ifade edilmektedir. (Rudenko 2001: 381) Tatar Mifları adlı kitapta ise şüreli kelimesinin menşei şer (Arapça) +elli (Türkçe el) olarak gösterilmiş, şer kelimesinin şür şekline dönüşümü ile ilgili olarak Tatar Türkçesinden şürlev (korkmak), şüre tunın kiyüv (korkup kalma) vb. kelimeler örnek olarak verilmiştir. (Tatar Mifları 1996: 153) Biz bu bilgiye Tatar Tilinin Anlatmalı Sözlüğünden aldığımız şır (korku, ürkme), şör (korkmak, ürkmek), şürlevli (korkunç, korkmuş) (TTAS 1981: 540 541) ve Başkurtsa- Russa Sözlükten şör, şör yeberev, şörlev (korkmak) (BRH 1996: 771) kelimelerini de ekleyebiliriz. Yukarıdaki kelimelerden yola çıkarak şüreli kelimesinin menşeini Çuvaş Türkçesine değil şer/şür kelimesine dayandırmak daha doğru olacaktır. Bu bilgiler ışığında Şüreli kelimesi de korkunç elli yaratık anlamında olmalıdır. Şüreli bir orman ruhu olması itibariyle halk anlatılarında belirgin özelliklere sahiptir. Onun özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz: 1. Ormanda yaşar. 2. Nadiren ağaca benzeyen bir insan gibidir; ama onun parmakları ve tırnakları uzundur, derisi kıllıdır, uzun kulaklı ve bazen boynuzludur, kadınların çuval gibi memeleri vardır, onları omuz başlarına atarak yürür. İnsan gibi konuşur, insan giysileri giyer. Çoğunlukla cinsiyeti kadın olmakla birlikte erkek de olabilir. 3.Şüreli ilkbaharda güneşin doğduğu veya battığı zamanlarda ortaya çıkar. 4.O ormana giden insanları kandırıp onların yollarını kaybetmelerini sebep olur. Şayet kişi ormana yalnız gitmişse onu hile ile yanına çağırır, izin isteyerek onunla gıdı gıdı oynamak ister; hele bir de o şahsın dişlerini görmüşse, kendisine hâkim olamaz ve onu öldürünceye kadar gıdıklar. Evcil hayvanları da gıdıklayarak öldürür. Aslında maksadı insanları öldürmek değil eğlenmektir. 5. O, insanların sorduğu sorulara cevap vermez, kendi adını söylemez. Fakat kendisi soru sormayı sever. 6. Şüreli iki kişinin veya yanında köpeği olan kişinin yakınına gelmez, köpekten çok korkar. 7. Şüreli ata binmeyi sever, onu öldürünceye kadar koşturur. 8. Şüreliden kurtulmak veya öldürmek için çeşitli yollar vardır: a. Akarsu veya içme suyuna doğru koşmak: Şüreli bir kişiyi kovalamaya başladığında, kişi bir akarsuya doğru koşup sıçrama veya yüzme yoluyla karşıya geçerse, Şüreli sudan korktuğu için ona bir şey yapamaz. Yalnız Şüreli suyun kaynağını öğrenirse çok hızlı koşarak oradan karşıya geçer ve gelip kişiyi yine yakalar. Fakat suyun aşağı tarafı gösterilirse denize ulaşır, şaşırıp kalır. Şüreli geldiğinde içme suyu baştan aşağı dökülürse, Şüreli ıslak olan insanları gıdıklamadığı için kurtulmak mümkün olur. b. Sıkıştır sıkıştır oynamak: Bu oyun Bıltır adlı bir genç tarafından ortaya çıkarılmıştır. Gıdı gıdı oynamak isteyen Şüreli nin parmaklarını bir ağacın yarığına sıkıştırıp onu öyle bırakıp gider. Bu şekilde Şüreli nin gıdıklamasından ve ölümden kurtulur. c. Atın sırtına katran sürmek: Şüreli sırtına katran sürülmüş bir at aracılığıyla yakalanır; ocakta veya hamamda yakılarak öldürülür, taş atılarak veya sopa ile vurularak ona eziyet edilir. http://www.millifolklor.com 27

9. Şüreli öldürülürken öldüreni ve onun köyünü kargışlarsa, o köyde hane sayısı artmaz, köyün halkı fakirleşir. 10. Bazı efsanelerdeki motiflere göre birisi Şüreli kızıyla evlendikten sonra, Şüreli nesli diye bir boy ortaya çıkmıştır. (Tatar Mifları 1996: 148 152; THİ-Rivayetler hem Legendalar 1987: 269 276; BHİ-Rivayetter hem Legendalar 1980: 112) Şüreli bir orman ruhu olarak tarif edilmektedir. Tatar, Başkurt, Çuvaş ve diğer Türk boyları arasında böyle bir yaratığın ortaya çıkmış olması pek de şaşırtıcı değildir. Bilindiği gibi Türkler arasında orman (ağaç) kutsaldır. Nitekim Oğuz Kağan ve Uygur Türeyiş destanlarında olduğu gibi kahramanların ağaçtan türemesi, Altay Türklerine ait Maaday Kara destanının kahramanı Kögüdey Mergen in ağaç tarafından beslenmesi (Bekki 2001: 290), yine Gök Türklerde ve Uygurlarda Ötüken ormanı ve özellikle de kayın ve ardıç ağaçlarının kutsal olması, Sibirya daki Türkler arasında da orman ruhunun bulunması orman kültünün izleridir. (İnan 1986: 62; İnan 1998: 253 259; Ögel 1995: 463 499; Hassan 1985: 109 vd) Şüreli nin yalnızca ilkbaharda, özellikle de tabiatın yeşerdiği dönemde ağaç kesmeye giden kişilere musallat olması, belki de Türklerde ağaç kesmenin tabu olmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim ağaçla ilgili deyimlerimizin ve atasözlerimizin bolluğu da bunun kanıtıdır: Ağacı çok olan yerde kıtlık olmaz; ağaç sevgisi evlat sevgisidir; ağaç sevgisi olmayanda evlat sevgisi olmaz; ağaçsız memleket duvaksız geline benzer; yaş kesen, baş kesen, taş kesen iflah olmaz; yaş kesen baş keser; baş kes, yaş kesme... (Aksoy 1998: 182, 468) Tatar halk anlatılarında bazen Şüreli ile denk görülen Yarımtık adlı bir başka orman ruhu daha vardır. Yarımtık ın bazı özellikleri Şüreli ye benzer. O da insanları gıdıklamaktan hoşlanır, ata binmeyi sever. Fakat Yarımtık, adından da anlaşılacağı gibi, şekil itibariyle yarım gövdeli bir insandır, bir gözlü, bir kollu, aksak ayaklı bir yaratıktır. (Tatar Mifları 1996: 168) Yarımtık a ait muhtelif arkeolojik kalıntıların incelenmesiyle, onun Türklerin çok eski dönemlerden getirdiği bir ruh olduğu, hatıraları unutulmaya başlanınca onun yerini bugünkü Şüreli nin aldığı kabul edilmiştir. (Şemsi 1984: 144 148; Tatar Mifları 1996: 167 168) Yarımtık muhtemelen Çuvaşlardaki arzurri-upate ile ortak bir mirastan doğmuştur. Şamanist geleneğin izlerini kabul ettikleri yeni dinlerine yansıttıkları için, Tatar ve Çuvaşlarda ortak orman ruhlarının bulunması olağandır. Ama Tatarlarda geçmişte Yarımtık ın temsil ettiği orman ruhu, yerini Şüreli ye bırakmıştır. Şüreli ye ait izlerin Kireşin (Hıristiyanlaşmış) Tatarları arasında bulunması ve onların ormana gittiklerinde Şüreli için beyaz horoz kesmeleri, kuvvetle muhtemel Şamanist dönemin kalıntısıdır. (Şemsi 1984: 147) Benzing in makalesinden anlaşıldığı kadarıyla Çuvaşlardaki Arzurri/upate, ölen veya yaşlı, sakat, hasta vb. olmasından dolayı ormana terk edilen, normal olarak gömülmemiş, öldürülmüş kişilerin ruhlarından meydana gelmiştir. Arzurri/ upate, kadın veya erkek olabilir, maymun şeklindedir; kıllıdır; büyük bir başı, uzun saçları vardır; ikisi önde ikisi de arkada olmak üzere dört gözü vardır, yüzü kapkaradır, üç ayağı, üç eli vardır. Ormana ağaç kesmeye veya kürk için avlanmaya gidenleri öldürür. Bir damla kanı döküldüğünde binlerce arzurri ortaya çıkar. Onun hiç kimsenin görmediği bir giysisi vardır, bu giysiyi elde eden zengin olur. Fakat giysiyi bulan kişi sıcak havada bile bunu çıkarmamalı, aksi takdirde bir rüzgâr gelip onu Arzurri ye götürür. O da Şüreli gibi ormana giden insanların kaybolmasına sebep olur, onları gıdıklayarak öldürür, sudan ve köpekten korkar. Arzurri/upate tuz, ateş ve dişbudak ağacından yapılmış haçtan da korkar. Tanrı, daha fazla kişiyi korkutmamaları için onları gönderdiği ışıklarla öldürmüştür. (Benzing 1947: 81 85) Gertrude Jobes un 28 http://www.millifolklor.com

mitoloji sözlüğündeki bilgiye göre, Fin- Ogur larda bulunan orman ruhunun özellikleri de Çuvaşlardaki Upate/arzurri ile benzerdir. Fin-Ogurlardaki orman ruhu, ormanda ölen hayvanların ruhlarından meydana gelir; karşılaştığı kişilere bazen dostça davranırken bazen de onların yollarını şaşırtır, onlarla dans ederek veya onları gıdıklayarak öldürür; şapkaları çamların iğnelerindendir, giysileri mavi, yiyecekleri de ağaçların yapraklarıdır. (Jobes 1962: 594) Görüldüğü üzere Çuvaşlardaki orman ruhu, ortaya çıkışı itibariyle Fin-Ogur lardaki orman ruhuna daha çok benzemektedir. Bu, orman ruhlarının evrensel mitolojide ortak özelliklere sahip olabileceğinin kanıtıdır. Şüreli ile Arzurri/upate arasında da şüphesiz ki benzerlikler mevcuttur. Fakat Arzurri her mevsim görülen bir yaratık olmasına rağmen, Şüreli yalnızca ilkbaharda ortaya çıkar; Arzurri bir hortlağa benzerken Şüreli ormanın iyesidir. Şüreli ağaç kesmeye giden yalnız kişilere musallat olur, insanları yollarından şaşırtır. İlkellerin inanışına göre ağaç (orman) ruhu yağmur ve güneş ışığını verir, ürünü geliştirir, sığırların çoğalmasını sağlar ve kadınlara çocuk bağışlar dı. (Frazer 1991: 68, 71, 73) Muhtemel ki bizim Şürelimiz de başlangıçta bu fonksiyonu üstlenmiş bir orman ruhuydu. Çünkü Şürelilerin görüldükleri zamanlar sadece ilkbahar aylarıdır (bkz. 3. madde). İlkel insanların düşüncesinde ilkbahar tabiatın uyandığı, bolluğun, bereketin ve hayvanlar için üremenin başladığı dönemdir. Geçmişte bereketin, üremenin sembolü olan Şüreli zamanla bu fonksiyonunu kaybetmiş, basit bir ağaç adam görevini üstlenmiştir. Görevi baharın geldiği dönemde ağaç kesmeye gelen insanları engellemektir. Aksi takdirde yaptıkları bu iş, gıdıklama ve sonrasında ölüm cezası ile sonuçlanacaktır. Şüreli nin kanının dökülmesinin yasak olduğuna dair inanç da onun orman ruhu olma özelliğinin kanıtıdır. Ruhun kanda bulunduğu inancı (Frazer 1911: 240) şürelinin kanının dökülmesini, onun bereket getiren özelliğinin yok edilmesini engellemektedir. Kan yere döküleceği için üzerine düştüğü toprağın tabulaştığı ya da kutsallaştığı (Frazer 1991: 180) da düşünülebilir. Böyle bir durumda topraktan ürünün alınması, hatta toprağın ekilmesi bile mümkün değildir. Ayrıca onun kanının her damlasından birçok Şüreli nin türeyeceği inancı, bu yasaktan kaynaklanmaktadır. Yine o öldürülürken, öldürenleri ve öldürüldüğü yeri kargışlaması ve bu kargışın neticesinde orada bereketin kalkması, hane sayısının artmaması, insanların yiyeceklerinin bol olmaması da Şüreli nin bereket getiren bir orman ruhu olmasındandır. Şüreli den kurtulurken bulunan çare de (Taz ın onun parmağını bir ağaca sıkıştırarak bırakıp gitmesi) onu öldürmenin tabu olmasından ileri gelir. Şüreli neden insan-ağaç şeklindedir? Anlatılırken ağaçtan ziyade insanözellikle de kadın- şeklinde tarif edilir. Şüreli nin insan şeklinde olmasını daha sonraki dönemlere ait bir durum olarak görmek gerekmektedir. Çoğunlukla kadın şeklinde olmasını ise Türklerin anaerkil dönemine bağlamak mümkündür. Şüreliyle ilgili anlatılan efsanelerde onun yakalanarak bir gençle evlendirilmesi ve bu evlilikten doğan çocukların nesline Şüreli Nesli (Boyu) (Atnur 2002: 429) adı verilmesi de bu ana soyunun muteber sayıldığı dönemin kalıntısı olsa gerek. Şüreli, Anadolu da birçok efsaneye konu olan al karısı/al ruhu gibi ata binmekten hoşlanır. Mesela Erzurum efsanelerinde olduğu gibi, kendilerini yakalayan kişilerin evlerine bereket getirdiğine inanılan al karıları da sık sık ata binerler. (Seyidoğlu 1997: 134 146) Şamanın iki dünya arasındaki gidiş gelişlerini sağlayan at (Seyidoğlu 1997: 135) aynı zamanda mitolojide bereket in (Leach 1950: 504) sembolüdür. Şüreliyi korkutmak için kullanılan köpek ise mitolojide şafağı temsil eder; yeniden doğmak, şeytanı yok etmek, yeraltı dünyasının bekçisi olmak http://www.millifolklor.com 29

(Jobes 1962: 456) gibi fonksiyonlar üstlenir. Şüreli nin bereket getiren fonksiyonu zamanla unutulmuş ve o, kötü-zarar veren bir yaratık (şeytan) olarak görülmeye başlanmıştır. Zira Şüreli yi korkutmak üzere köpek kullanılmıştır. Şüreli, Tatarların İdil boyuna geldikleri zamandan itibaren hatıraları unutulmaya başlayan Yarımtık ın bazı özelliklerini almış ve yeni bir ruh olarak ortaya çıkmıştır. Şüreli ye ait arkeolojik kalıntıların bulunmaması, onun yeni ortaya çıkmış bir ruh olmasındandır. Her ne kadar Benzing in makalesi onu Çuvaşlara ait bir ruh olarak göstermekteyse de Çuvaşlarla komşu olmayan Başkurtlarda ve Kireşin Tatarlarında ona ait izlerin bulunması Şüreli nin Tatarlardaki bir orman ruhu olduğunu göstermektedir. Muhtemeldir ki Şüreli ye ait inanmalar da eski Türklerde mit şeklinde anlatılıyordu, zamanla mit yıkımı (Eliade 2001: 143) meydana gelince ona ait hatıralar unutulmaya başlandı ve ona ait anlatılar, diğer birçok mitte olduğu gibi, efsane ve masal şekline de dönüşerek Tatar ve Başkurtlar arasında Şüreli, Benzing in makalesinden anladığımız kadarıyla Çuvaşlar arasında da Upate-arzurri şeklinde yaşamaya devam etti. Hayat ağacı fonksiyonunu da üstlenmiş olan ağacın kesilmesi elbette ki kolay olmamalıdır. Doğa ile iç içe yaşayan Türklerin doğadaki herhangi bir canlıyı yok etmesi, kirletmesi doğru bulunmamıştır. Bu nedenle bütün yer-su ruhlarında olduğu gibi, ağacın başka amaçlar için kullanılmasında da onu keserken, kurbanlar sunulmuştur. Bunun yapılmaması durumunda bereket kaybolur, ağaçların ruhları insanlara çeşitli felaketler (ölüm, yaralama, şekil değiştirme) yaşatır. Özellikleri açısından evrensel orman ruhuna ait değerlere sahip olan Şüreli, bereketin, üremenin (soyun devamının) sembolü, bazen de şakacı, yanlışlıkla insanları öldüren bir ruh olarak Tatar Türklerinin efsane ve masallarında önemli izler bırakmıştır. Kaynakça Aksoy, Ömer Asım (1998), Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 1, İstanbul, İnkılap Kitabevi. Atnur, Gülhan (2002), Başkurt ve Tatar Efsaneleri Üzerine Karşılaştırmalı Bir Motif Çalışması, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi. Başkort Halık İcadı-Rivayetter hem Legendalar (1980), Ufa, Başkortostan Kitap Neşriyatı. Başkortsa-Russa Hüzlik (1996), Moskova, Digora Neşriyatı. Bekki, Selahattin (2001), Maaday Kara Destanı, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi. Benzing, Johannes (1947), The Forest-Demon A Tatar Poem of Gabdulla Tuqay, Bulletin of the School of Oriental and African Studies, 12, London, ss. 73-85. Eliade, Mircea (2001), Mitlerin Özellikleri, Çev: Sema Rifat, İstanbul, Om Yayımları. Frazer, James G. (1911), Golden Bough, C. III, London, Macmillan. Frazer James G. (1991), Altın Dal: Dinin ve Folklorun Kökleri, C.1, Çev: Mehmet H. Doğan, İstanbul. Funk and Wagnalls (1950), Standart Dictionary of Folklore Myhtology and Legends, (Editör: Maria Leach), Funk and Wagnalls Co. Gertrude Jobes (1962), Dictionary of Mythology Folklore and Symbols, New York, Scarecrow Press. Hassan, Ümit (1985), Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, İstanbul, Kaynak Yayınları. İnan, Abdülkadir (1986), Tarihte ve Bugün Şamanizm, Materyaller ve Araştırmalar, Ankara, TTK Yayınları. İnan, Abdülkadir (1988), Türk Boylarında Dağ, Ağaç (Orman) ve Pınar Kültü, Makaleler ve İncelemeler, C. II, Ankara, TTK Yayınları, ss. 253 259. Ögel, Bahaeddin (1995), Türk Mitolojisi, C. II, Ankara, TTK Yayınları. Öner, Mustafa (1991), Abdullah Tukay ın Bir Şiiri: Şüreli, E.Ü. Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları, VI, İzmir, ss. 193 239. Radloff, Wilhelm (1960), Versuch Eines Wörterbushes Der Türk-Dialecte, Gravehange, Mouton & Co., C. IV. Rudenko, Sergey İvanoviç (2001), Başkurtlar, Çev: Roza-İklil Kurban, Konya, Kömen Yayınları. Seyidoğlu, Bilge (1997), Erzurum Efsaneleri, İstanbul, Erzurum Kitaplığı. Şemsi, S. (1984), Tatar Mifologiyesinin Popular Obrazı, Borıngı Tatar Folklorı Meseleleri, Kazan. Tatar Halık İcadı-Rivayetter Hem Legendalar (1987), Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı. Tatar Mifları (1996), Birinci Kitap, Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı. Tatar Tilinin Anlatmalı Süzlügi (1981), C. 3, Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı. 30 http://www.millifolklor.com