Gücümüz Birliğimizden Gelir! İŞÇİ BÜLTENİ facebook.com/iscilerinbirligidernegi.ibd İşçi Bülteni Özel Sayı 1219 - Şubat 2015 Sefalet zamlarını dayatanlar şimdi kıdem tazminatımıza göz diktiler İşçiler, emekçiler, Bizleri sefalet ücretine mahkum eden sermayedarlar ve onların sözcüsü AKP hükümeti, %6+6 ücret artışı tartışmaları daha bitmeden kıdem tazminatı hakkımızı elimizden alan yeni bir yasayı seçimlerden önce çıkaracağını açıklamış oldu. Sözde işçinin hakkını savunan bu yasa ile iş güvencemizi ve kıdem tazminatı hakkımızı da elimizden alacaklar. Birkaç senedir hazırlıklarının devam ettiği ancak gelen tepkiler ve yerel seçimler öncesi oy kaygısı ile rafa kaldırdıkları yasa tasarısı Başbakanın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama ile tekrar gündemin birinci sırasına girmiş oldu. Sözde başarı diye tanıttıkları yasal düzenlemede bizlere şu şekilde güzellemeler yapıyorlar; işçilerin kıdemleri her ay bankaya yatırılacak, işçiler bankadan sürekli kıdemlerini takip edebilecekler, işveren iflas etse de kıdem haklarını alabilecekler vs. dedikleri yasanın asıl maddeleri şunlardan ibaret. Bir sene aynı yerde çalışan işçiler 30 günlük brüt ücretleri üzerinden kıdem hakkı kazanırken, yeni yasayla 10 yılı aynı işyerinde tamamlamış ve kesintisiz sigorta primi kazanmış işçiler kıdem hakkı kazanacak. İkinci kıdem ise 15 yıllık süreyi dolduranlara verilecek. Kıdem hakkı son çalışılan işyerine göre hesaplanacak. Ayrıca işçi işten ayrıldığı her durumda bankaya yatan bu parayı istediği gibi çekemeyecek. Bu da demek oluyor ki işveren işçileri istediği zaman işten çıkarabilecek. Önceleri işçinin elinde bir koz olarak bulunan kıdem hakkı ortadan kalkmış olacak. Çünkü artık patronlar için kıdem bir korku olmayacak. Bizlerin kıdem hakkı kazanmamız bile hayal olacak. Bu da şu demek olacak kıdem hakkımızı kazanmak için patronların her dediğine evet demek zorunda kalacağız. Ayrıca kıdem hakkı kazansak dahi hak ettiğimiz ücret yeni kesintilerle birlikte 30 günlük ücretin altında kalmış oluyor. Bu topraklarda işsizlik oranının ve güvencesiz çalışmanın ne kadar yaygın olduğunu biliyoruz. Bu yasayla birlikte işçilerin aynı iş yerinde uzun süre çalışması ve kıdem hakkı kazanması mümkün olmayacak. Kardeşler; Bu saldırılar ne başlangıç ne de son olacak. Bizler dünyanın bütün güzelliklerini yaratan işçileriz. Bizlerin ellerinde kalan hakları almaya çalışan bu saldırılara karşı gücümüzü gösterelim. Bizleri iş güvencesinden, çalışma hakkından, kıdem hakkından yoksun bırakan bizlere sefalet ücretlerini dayatan, yalnızlaştıran bu sisteme karşı mücadeleyi büyütelim.
Kıdem tazminatı fonuna neden karşı çıkmalıyız? 1. İŞTEN ATMA KOLAYLAŞACAK: Fona devirle, patronlar işçi çıkardığında toplu bir ödeme yapmak zorunda kalmayacak. Böylelikle istedikleri zaman işçi kıyımı ve giriş-çıkış yapabilecekler. 2. KIDEM TAZMİNATI ALMAK HAYAL OLACAK: Şu an tazminatımızı, işten atıldığımızda, askerlikte, kadınlar evlendiğinde, 15 yıl sigorta ve 3 bin 600 gün prim ödediğimizde, emeklilikte alabiliyoruz. Fon sistemiyle ödemeler emeklilikte ya da ev almak şartıyla 10 yıl prim ödendiğinde verilecek. 3. TAZMİNAT MİKTARI AZALACAK: Fona devir durumunda alınacak tazminat miktarı neredeyse yarı yarıya düşüyor. Yeni düzenlemede 30 günlük sürenin 15 güne düşürülmesi planlanıyor. 4. FON YAĞMALANACAK: İşsizlik fonu ve diğer fonların başına ne geldiyse bu fonun başına da o gelecek. Biriktirilen paralar işçiler alamadığı için yine sermayedarlar için kullanılacak, onların krizi yine bizim sırtımızdan çalınan paralarla karşılanacak. 5. ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ MASADA: Tepkimizi yumuşatmak için kazanılmış haklara dokunulmayacak deniliyor. Yani emeklilik sisteminde yapıldığı gibi, çocuklarımızın kölece çalışmasının altına imza atmamız isteniyor. Grev haktır engellenemez! Metal İşverenleri Sendikası (MESS) ile süren TİS görüşmeleri tıkandıktan sonra sendika, işçilerinin baskısıyla grev kararı almak zorunda kalmıştı. 15 bin metal işçisi MESS'in kölelik dayatmalarına karşı 29 Ocak'ta greve çıktı fakat grev ikinci gününde sermayenin hükümeti tarafından sözde milli güvenliği tehdit ediyor gerekçesiyle yasaklandı. AKP her zaman yaptığı gibi patronların yardımına koştu. Bir gecede yasak kararını alıverdi. MESS'i ve işbirlikçi sendikalara rahat bir nefes aldırdı. Bu durum bizi ne şaşırtmalı ne de umutsuzluğa götürmeli. Ne de olsa hükümet kendi sınıfının görevlerini yerine getiriyor. Biz de kendi sınıfımızın görevlerini yerine getirmeliyiz. Ama şu bir gerçek ki, bir gün süren grev bile tüm işçi sınıfına bir umut olmuş ve büyük bir heyecan yaratmıştır. Metal işçisi arkadaşlar örgütlülüğümüzün yetersizliğinden, bilincimizin zayıflığından ve dayanışmanın azlığından kaynaklı yasağa karşı fiili meşru mücadele yolunu tutamadılar. Grevi devam ettirmek isteyenlerde sonunda yasağı ezip geçemediler. Ama umut daha bitmedi, hala kazanmak mümkün. Tıpkı Greif işçilerinin yaptığı gibi yapmalı. Kendimize İşgal, Grev, Direniş! sloganını klavuz edinmeliyiz. Söz, yetki ve kararı sendikalara çöreklenmiş bürokratlara değil biz işçilere bırakmalı. Fabrika komitelerimizi kurup Metal İşçileri Birliği'nin programı çerçevesinde 2 birliğimizi büyütmeliyiz. Sonuçta sınıfa karşı sınıf bakışıyla hareket eden, bilinci gelişen, örgütlülüğü güçlü olan bir işçi bölüğünü hiçbir patron yenemez...
Divan Turizm de işçi kıyımı! İŞÇİ BÜLTENİ İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! Koç Holding bünyesinde faaliyet gösteren Divan Turizm Gıda AŞ nin İstanbul Taşdelen deki fabrikasında sendikalaştıkları için atılan işçilerin direnişi fabrika önünde sürüyor. 125 işçinin çalıştığı Koç Holding e bağlı Divan Turizm Gıda AŞ de işçiler mesai ücretlerinin düzenli yatırılmaması, ücretlerin düşük olması gibi sömürü koşulları karşısında DİSK Gıda-İş Sendikası nda örgütlenme çalışması başlattılar. 108 işçinin sendikaya üye olduğu fabrikada işçiler yaşanan sorunlar karşısında hazırladıkları dilekçeleri noter aracılığıyla şirket yönetimine gönderdikten sonra Koç Holding sendika düşmanlığına girişti ve işten atma saldırısı başlattı. İlk saldırıda 3 işçi işten atılırken şirket müdürü komitede yer alan işçilerden birini sendikal faaliyete son vermesi için konuşmak üzere yanına çağırdı. Bu durum karşısında diğer işçilerin görüşme olacaksa hep beraber görüşeceklerini söylemesi üzerine 9 işçi daha işten atıldı. Atılan 12 işçi saldırı karşısında 18 Şubat günü kapı önünde direnişe başladılar. İşten atma saldırısına devam eden Divan Turizm, 12 işçi işe alınana kadar üretimi durduran 45 işçinin daha iş akdini feshedince 45 işçi fabrikayı terk etmeme eylemi başlattılar. Divan Turizm yönetimi sendika düşmanlığını arttırarak fabrikayı terk etmeme eylemi yapan işçilere 2 gün boyunca dışarıdan gönderilen yiyeceklerin ulaştırılmasını engellerken, oluşturulan basınç sonucunda 3. günde geri adım atmak zorunda kaldı ve işçilere kumanyalar ulaştırıldı. Direnişin 4. gününde 45 işçi yemekhanedeki bekleyişlerini sonlandırarak kapı önünde direnen arkadaşlarının yanına geçtiler. Şu anda fabrikanın kapısında işçiler 24 saat boyunca direnişlerini sürdürüyorlar. Sendikadan basın açıklaması DİSK Gıda-İş Sendikası tarafından 20 Şubat günü saat 15.00 te fabrika önünde bir basın açıklaması gerçekeştirildi. Yapılan basın açıklamasında konuşan DİSK Gıda-İş Genel Sekreteri Seyit Aslan, hakkını arayan ve sendikaya üye oldukları için işten atılan işçilerin atılma gerekçesinin disiplinsizlik olarak gösterilmeye çalışıldığı ifade etti. Haklarında hiçbir tutanak olmayan ve yıllardır üretim yapan işçilerin bir anda disiplinsiz davranan kişiler olarak gösterilmesini teşhir etti. İşten atmaların kabul edilmeyeceğinin belirtildiği açıklama, mücadelenin süreceği 3 ifade edilerek sonlandırıldı.
Yüzlerce işçi ve emekçi İşgal Grev Direniş Gecesi'nde buluştu! Taşeron köleliğine karşı Greif in İstanbul Hadımköy deki fabrikasında gerçekleştirilen işgal ve direnişin 1. yılında yüzlerce işçi ve emekçi 'Kavel'den Greif'e İşgal Grev Direniş Gecesi'nde buluştu. Greif işgalinin 1. yıldönümünde Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) tarafından düzenlenen gece İstanbul Şişli'deki Kent Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi. İlkay Akkaya, Ekrem Ataer ve Şişli Halk Korosu, Aliye Fişenk ve Gebze İBD Müzik Atölyesi nin devrimci türkü ve ezgileriyle sahne aldığı gece bir dizi işkolundan bini aşkın işçi ve emekçiyi buluşturdu. Başta Greif, Ejot, Feniş ve Paksan işçileri olmak üzere direnişçi işçiler ve emekçilerin katılım sağladığı gecede etkinlik salonunun loca da dahil olmak üzere hınca hınç doldu. Etkinlik boyunca BDSP temsilcisi, Ejot işçileri, Paksan işçisi, Greif İşçileri ve Dora Otel İşçileri konuşmalar gerçekleştirdiler. Etkinlik direnişçi işçilerin konuşmasının yanı sıra uluslararası sınıf dayanışmasına da sahne oldu. İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu (BİR-KAR) temsilcisi bir konuşma gerçekleştirdi. Ayrıca Çağdaş Hukukçular Derneği de konuşma gerçekleştirdi. Gecenin son bölümü direnişçi işçilere ayrıldı Feniş, Ontex, Mepa, Darkmen, Castleblair, UPS, Kalıp-San, KDS Metal, Yurtiçi Kargo, Entes, Dora Otel, Greif, PTT, Sinter, Cargill, Kiğılı direnişçileri sahneye davet edilerek "İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!" sloganı atıldı. İşçiler mücadelenin her zaman için öncüleridir Böylesi işçi etkinlikleri uzun süredir olmuyordu. Oldukça başarılı ve kitlesel bir etkinlik oldu. Bizler oraya tanınmış sanatçıları dinlemek için değil, mücadeleyi büyütmek için gittik. İşçiler mücadelenin her zaman için öncüleridir. Bizler de bu süreci daha öncesinde yaşadık. Etkinlikte onlarca işçiyi, direnişçiyi aynı sahnede görmek bizleri heyecenlandırdı. Emeği 4 geçen herkese çok teşekkür ederim. Eski Beybi direnişçisi
Biz durursak hayat durur! 8 Şubat Kavel'den Greif'e direniş gecesine BDSP'li dostlarım tarafından davet edildim. Önce belki giderim dedim, ama sonrasında oraya gittiğimde fikren kazançlı olduğumu düşündüm. Çünkü olağanüstü bir etkinlikti işçi sınıfı adına. Greif gerçeğini kahramanları tarafından dinlemek güzeldi ve yol göstericiydi. Greif direnişini çok dinledim, okudum, ama Greif direniş gerçeğini duyumlardan değil direnişin simgesi işçi yoldaşlardan duymak oldukça etkileyiciydi. Sendika bürokrasisini koltuk kaybetme kavgası büyük direnişlerde daha da su yüzüne çıkıyor. Etkinlik gecesine ilgi büyüktü bu sevindirici. Bu da şu demektir GREİF öncü olmuştur. GREİF işçileri işgal, grev, direniş şiarıyla gidildiğinde, rehber edinildiğinde işçi sınıfı kendi kurtuluş yolunu bulacağını öğretmiştir. Ve yeter artık diyen işçiler biraraya gelmişti. İstanbul'un her bölgesinden işçiler vardı. Ankara'dan, İzmir'den işçi yoldaşlar etkinliğe renk kattılar. Değişik meslek gruplarından işçiler ve sendika temsilcileri de katıldı. Greif direnişçilerinin, Ejot, Paksan direnişçilerinin, Dora direnişçilerinin, kargo, metal, tekstil işçilerinin ve diğer işçilerin şikayetleri ve talepleri hep aynı idi. İnsanca yaşayabilecekleri ücret karşılığında çalışmak istiyorlardı. Mevcut sistem, işçi sınıfının üstüne sömürücü ve baskıcı hükümetiyle, bakanlar kuruluyla, kolluk kuvvetleriyle sanki bir öcü gibi saldırdı. Ama işçi sınıfı biliyor ki, işçi sınıfının kurtuluşu kendi ellerinde. Greif işçileri aynı zamanda da sendika ağalarına bırakmadılar meydanı. Ekmek hepimizin dediler. İşgal, grev, direniş, kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz diyerek direnişin simgesi olup, söz-karar-yetkiyi tamamen üstlenerek fiili meşru, militan mücadele cesaretini göstererek işyerini sahiplenip işgal ettiklerini ara ara sloganların atılması eşliğinde gür sesleri ve inançlarıyla anlattılar. İşçilerin Birliği Derneği Gebze Şubesi Müzik Topluluğu çok dikkat çekiciydi. Şarkılarını profesyonelce söylediler. Büyük keyif ve haz aldım. Ben şahsım adına o etkinliği hazırlayan ve emeği geçen herkese, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu'na, katılan işçilere, öncü temsilcilere, sanatçı dostlarımıza sonsuz teşekkür ederim. Ve son kez diyorum ki, biz durursak hayat durur. İşçi sınıfının rengi yoktur, mezhep sınıfı yoktur. İki sınıf vardır; burjuva sınıfı ve işçi sınıfı. Biz işçilerin zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur. Kahrolsun ücretli kölelik düzeni! İşçiler savaşacak, sosyalizm kazanacak! Yapı Merkezi Prefabrikasyon fabrikasından bir işçisi
ÖZGECAN IN KATİLLERİNİ TANIYORUZ! Özgecan ı katledenler, Hindistan da, Bosna da tecavüz edenlerle aynıdır. Özgecan ın katillerinin arkasında, her gün onlarca tecavüzcü katili aklayanlar var! Özgecan ın katillerinin arkasında, kadınların giyimine, arkadaşlıklarına, kaç çocuk doğuracağına karar verenler var! Özgecan ın katillerinin arkasında toplumu gelenek-göreneklerle, dinsel gericilikle kuşatan, kadını aşağılayan, cinsel kimliğine ve bedenine hükmedenler var! Özgecan ın katillerinin arkasında, kadınları fabrikada atölyede azgınca sömüren, onu çifte sömürüye ve ikinci sınıf insan muamelesine maruz bırakan, savaşlarda yıkım, ölüm ve tecavüzle karşı karşıya bırakan, tüm insanlığı yozlaştıran sistem var! Bu sistemden, sistemin hukukundan, adaletinden Özgecanlar ın katillerinin, tecavüzcülerin yargılanması beklenemez. Çünkü tecavüz ve kadın cinayetleri bu sistemin fıtratında var. Kahrolsun kadını sömüren, aşağılayan, onu ikinci sınıf insan konumuna koyan, cinsel kimliğinden kaynaklı şiddete, tacize, tecavüze maruz bırakan kapitalist sistem! Kadın İstihdam Paketi ne, UİS e, kıdem tazminatı gaspına karşı Kadın-erkek el ele örgütlü mücadeleye! Esnek çalışmayı, güvencesiz ve geleceksiz bir yaşamı dayatan Kadın İstihdam Paketi, işçi sınıfına yönelen esnek çalışma saldırısının temel bir parçasıdır. Bu paket, öncelikli olarak kadın işçileri güvencesizliğe mahkum etmekle birlikte, erkek işçileri de doğrudan etkilemektedir. Zira işçi sınıfının tamamını hedefleyen esnek çalışma uygulamaları kadınlar üzerinden meşrulaştırılmak istenmektedir. Dahası, kadının ev içi köleliğini süreklileştiren egemenler, bu paket ile birlikte bu gerçeğin de üstünü örtmeye çalışmakta, kadın işçi ile erkek işçiyi, ev kadını ile çalışan kadını da karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır. Oysa kadını çalışma yaşamına dahil etmenin yolu bir bütün olarak işçi sınıfını esnek çalışma koşullarına ve dolaysız bir şekilde dizginsiz bir sömürüye mahkum etmekle değil, kadını iki kez köleleştiren ev içi emeğin ve çocuk bakımının toplumsal bir sorumluluk olarak ele alınıp örgütlenmesi ile mümkündür. Bu ise, işçi sınıfı için günlük çalışma sürelerinin kısalması ve insanca koşullarda yaşayabilmesi anlamına gelecektir. Ancak bu koşullarda ev içine hapsedilen kadınlarla birlikte milyonlarca işsiz de toplumsal üretimin ve yaşamın temel bir bileşeni haline gelebilecektir. Ne var ki, tek isteği daha fazla kâr olan kapitalizm koşullarında bu mümkün değildir. Kadın İstihdam Paketi, tam da bu nedenlerle çalışma yaşamını daha da esnekleştirmeyi ve kuralsız sömürüyü tek kural haline getirmeyi amaçlayan diğer saldırı gündemleri ile birlikte ele alınmalı, bu saldırı paketlerine bir bütün olarak karşı 6 çıkılmalıdır. Bu ise, kadını ve erkeği ile işçi sınıfının insanca bir yaşam ve özgür bir gelecek mücadelesini büyütmesi ile mümkün olabilir.
Yaşasın Greif direnişi! Direniş kazandırmaya devam ediyor! Sermaye sınıfı geçmişte her türlü kavgayı vererek kazandığımız haklarımızı bugün örgütsüzlüğümüzden yararlanarak bir bir elimizden alıyor. Biz işçiler ise bu durum karşısında bir çıkış yolu arıyoruz. Kölelik koşullarının her geçen gün arttığı günümüzde, kendi tarihimizden öğreniyor, ve onları aşan mücadele ortaya koymamız gerektiğini çalışma koşullarımızın her geçen gün ağırlaşmasından biliyoruz. İşte geçmiş mücadele deneyimlerinden ders çıkartan kendi direniş manifestolarını yazan Greif işçilerinin direnişinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen halen direnişin etkileri sürüyor. İşçi sınıfının tarihine altın harflerle yazılan işgal eylemi Greif patronuna geri adım attırdı. Hadımköy den başlayan ateş Dudullu ya sıçramış ve 60 gün süren işgal eylemi sermayenin kolluk güçlerinin azgın saldırısıyla bitirilmişti. Bugün Dudullu ve Sultanbeyli de yer alan Greif fabrikalarında direnişin ana talebi olan taşeronluğun kaldırılması hayata geçiyor. Greif patronu kademe kademe de olsa işçileri kadroya almaya başladı. Ayrıca tüm işçiler sendikaya üye oldu. İşgalci 600 işçinin en önemli talebi taşeronluğun kalkmasının kazanılması, mücadelenin ve örgütlülüğün gücünü tekrardan bize gösterdi. İşgalci işçilerin bu talepleri için maceracı ve gerçekleşmesi imkansız diye eleştirenlere cevap olan bu gelişmeler Dudullu OSB deki işçiler üzerinde de etkisini gösteriyor. Her yerde işgalin kazanımı olan taşeronluğun kalkması konuşuluyor. Sadece kadroya geçmek bizce yeterli mi tabii ki yeterli değil. Kadro hakkını nasıl ki patron isteyerek vermediyse, biz örgütlü bir güç oluşturmazsak en kısa zamanda almasını da bilir. Zaten şu anda çalışma koşullarında yada ücretlerde bir değişiklik söz konusu değil. Hem kazanımları, hem de çalışma koşullarını daha da iyileştirmek için Greif işçileri gibi kendi öz örgütlülüklerimizi kurarak mücadeleyi büyütmeliyiz. Biz işçiler olarak Greif işgalinden öğrenmeli fabrikalarımızda komitelerimizi kurarak haklarımızı almak için direnişe geçmeliyiz. Şimdi İşgal, Grev, Direniş sloganını fabrikalarımızda haykırmanın vaktidir. Örgütlü gücüne yaslanan işçi sınıfı, önündeki bütün engelleri aşar ve kölelik koşullarından kurtulur. Greif in öncü işçileri bunu kanıtladı ve tüm işçi sınıfını bu mücadeleye omuz vermeye ve ileriye taşımaya çağırıyor. Bu çağrıya kulak vermeli direniş manifestosu yazmaya devam etmeliyiz. Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır! İşgal, Grev, Direniş! 7
Direnenler seni 8 Mart a çağırıyor! Tarih 8 Mart 1987, yer Amerika, kadınlar 10 saatlik iş günü için fabrikalarda, sokaklarda mücadeleyi kuşanmış ve vahşi sömürücü kapitalist sisteme karşı başkaldırmıştı. Sınıf mücadelesinde ön saflarda yer alan emekçi kadınlar 8 Mart 1886 yılında ise eşit işe eşit ücret, sendika hakkı ve oy hakkı için mücadele bayrağını yükseltmiş, ve onlarca kadın işçi sermaye sistemi tarafından fabrikada yakılarak can vermişti. 1908 de vahşi kapitalist sisteme karşı boyun eğmeyen New York lu işçi kadınlar eşitlik ve özgürlük talebiyle yine alanları doldurdular. Sömürüye karşı başkaldıran, katliamlara boyun eğmeyen direnişçi kadınların anısına sınıf mücadelesine emek vermiş kadın önderler tarafından önerilen ve 2. Enternasyonal Uluslararası Kadın Konferansı nda 1910 yılında kabul edilen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dünyanın her yerinde hala çeşitli etkinliklerle ve eylemlerle kutlanıyor. Tarih 2015, kapitalist sistemin sömürüsü vahşice devam ederken kadın cinayetleri Türkiye de rekora gidiyor, Ortadoğu daki kadınlar ise yıllardır süren haksız savaşın pençesinden kurtulamıyor. Varlığını sömürü, talan ve yağmadan alan sömürü sistemi, emekçi kadınları iki kat sömürmekte ideolojik ve kültürel olarak zehirlemektedir. Her gün kadın cinayetleriyle uyandığımız ülkemizde çürümüşlüğün ne boyutlara geldiğini görüyoruz. Yakın zamanda Mersin de meydana gelen Özgecan hikâyesini herkes biliyor. Özgecan bir grup kişiliksiz ve cani insan tarafından önce tecavüz edilmiş sonra yakılarak katledilmiştir. Eylemli tepkiye yol açan olay, çürümüşlüğe boyun eğmeyen emekçi kadınları bir kez daha alanlara çıkarttı. Özgecan ı katleden bu zihniyetin kendisini bugün her yerde görüyor ve biliyoruz. Ortadoğu da IŞİD çeteleri tarafından savaş ganimeti olarak alınıp satılan kadınlar olarak görüyoruz. Bizim ülkemizde kadına yönelik şiddeti meşru görüp tacizcileri ve tecavüzcüleri mahkemelerde aklamalarından, Hüseyin Üzmez gibilerin salıverilmesinden, tecavüze uğrayan kadına rızası var denmesinden biliyoruz. Çalıştığımız yerlerde kadınların aşağılanmasından, ustabaşı baskısından, mobing uygulamasından ve düşük ücrete kölece çalıştırılmasından biliyoruz. Ancak bunların yanında tarih aynı zamanda zulme ve baskıya karşı direnen kadınları da yazıyor. Direndikçe özgürleşen emekçi kadınlar tarihte mücadele bayrağını göğe doğru yükseltiyorlar. Fabrikalarda Greif işçisi Emel oluyor, sömürü çarkını durdurarak sınıfın alması gereken yolu gösteriyorlar. Özgecan oluyor çürümüş düzenin yok edilmesini bize bir kez daha gösteriyorlar. Özgürleşen emekçi kadınların safında yer alalım, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nde saat 14.00 te Taksim Tünel de buluşalım. İşçi Bülteni Özel Sayı: 1219 * Fiyatı: 25 Kr * Şubat 2015 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel, süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Millet Caddesi Sultan Cami Sk. No:2/9 Fatih/İstanbul Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat. Davutpaşa Cd. Güven Sanayi Sitesi C Blok No: 242 Topkapı / İstanbul Tel: (212) 577 54 92