ÜNİTE 1 ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI İÇİNDEKİLER HEDEFLER SAĞLIKLI ÇOCUĞU TANIMAK-I. Yrd. Doç. Dr. Sibel KÜÇÜKOĞLU

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÜNİTE 1 ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI İÇİNDEKİLER HEDEFLER SAĞLIKLI ÇOCUĞU TANIMAK-I. Yrd. Doç. Dr. Sibel KÜÇÜKOĞLU"

Transkript

1 SAĞLIKLI ÇOCUĞU TANIMAK-I İÇİNDEKİLER Sağlığın Tanımı Sağlığı Etkileyen Faktörler Sağlığın Bileşenleri Sağlığın Önemi Çocuk Sağlığının Önemi Çocuk Sağlığını Etkileyen Faktörler ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Yrd. Doç. Dr. Sibel KÜÇÜKOĞLU HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Sağlıkla ilgili tanımları kavrayacak, Sağlığın ve çocuk sağlığının önemi konusunda yeterli bilgiye sahip olacak, Çocuk sağlığını etkileyen faktörleri kavrayabileceksiniz. ÜNİTE 1 1

2 GİRİŞ Sağlıklı olmak ve sağlıklı yaşamak, insan mutluluğunun en önemli ve en öncelikli ögesidir. Sağlık kendiliğinden var olan bir durum değildir. Bu uğurda daha doğum öncesi dönemlerden başlayarak çaba göstermek gerekir. Doğal olarak bu aşamada en önemli görev anne ve babalara düşmektedir. Anne ve babalar genetik özelliklerinin yanı sıra kendi ve bebeklerinin sağlıklarına gösterdikleri özenle daha uzun ve mutlu bir hayat yaşayabilirler. Sağlık ve hastalık toplumun inançlarına ve değerlerine göre tanımlanır. Sağlık ve hastalık, toplumun inançlarına ve değerlerine göre tanımlanır. Bir kişi rollerini ve davranışlarını ancak topluma ya da çevreye uygun olarak gerçekleştirdiği zaman, o kişinin sağlıklı olduğundan söz edilir. Rollerini ve sorumluluklarını yerine getiremez ve davranışında uygunsuzluk görülürse bu kişinin hasta olduğu söylenir. Kültür, sağlık ve hastalık hakkındaki bu yargıları etkiler. Bir kültürel grupta kabul edilen bir davranış bir diğer kültürde kabul görmeyebilir. Çocuğun sağlıkta ve hastalıkta bakımı, toplumdaki yetişkinlerin düşüncelerine bağlı olarak değişerek bugünkü kavramlara ulaşılmıştır. Son yıllarda hızlanan sanayileşme, kentleşme, sağlık, eğitim ve konut sorunları ile teknoloji alanında yaşanan hızlı değişimin medikal alanlarda ve yaşamın her alanında kullanımının artması, ulaşım ve haberleşmenin hızlanması sonucu toplumsal yaşam biçimleri farklılaşmış ve çocuk sorunları yeni boyutlar kazanmıştır. SAĞLIK Sağlık yalnızca hastalığın olmayışı olarak değil, bireysel sorumluluğu ve yaşam kalitesini kapsayacak şekilde geniş bir yelpazede tanımlanabilmektedir. Sağlık; koruyuculuk, tedavi edicilik, rehabilitasyon, öz bakım, optimal iyilik hâli, sağlık davranışı gibi pek çok kavrama odaklanmaktadır. Sağlık, fiziksel gücün önemini vurguladığı kadar, sosyal ve bireysel kaynakların önemini de vurgular. Sağlık, bireyin ya da grubun istek ve gereksinimlerini karşılayabilme, çevre ile baş edebilme ve değiştirebilme düzeyidir. Bu nedenle, sağlık yaşamın bir amacı olmakla birlikte günlük yaşamın da kaynağıdır ve fiziksel, duygusal, sosyal ve spiritüel (manevi) bileşenleriyle çok boyutlu bir kavramdır. SAĞLIĞIN TANIMI Sağlık kavramı evrensel olmasına rağmen, anlamı bireyden bireye, toplumdan topluma farklılık gösterir. Bu nedenle, biyolojik sosyolojik ve kültürel olarak farklı tanımları yapılabilir. Biyolojik olarak sağlık; vücudun her hücresinin en yüksek düzeyde işlev görmesi, hücreler arasında tam bir uyumun olması durumudur. Sosyolojik olarak sağlık; bireyin kendisinden beklenen rol ve sorumlulukları yerine getirebilmesi, çevre ile olumlu ilişkiler kurabilmesi olarak tanımlanabilir. 2

3 Psikolojik olarak sağlık; bireyin beklenmedik bir durumla karşılaştığında yaşadığı duyguları ve geliştirdiği başa çıkma yöntemleri ile duruma ve çevresine uyum sağlayabilmesi olarak tanımlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlığı, yalnızca hastalık ve sakatlığın olmaması değil, fiziksel, mental ve sosyal olarak tam bir iyilik hâlini belirten durum olarak tanımlamıştır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere kişinin bedensel olarak hasta veya sakat olmaması sağlık için yeterli değildir. Kişinin ruhen sağlıklı olması ve sosyal yönden tam bir uyum içinde olması gerekir. Sağlık tanımında bahsedilen hastalık ve sakatlık kavramlarını şöyle açıklayabiliriz. Hastalık: İç ya da dış etkenler sebebiyle vücudun fizyolojik veya ruhsal yapısının ve fonksiyonlarının bozulması durumudur. Sakatlık: Kişinin duygu veya hareket organlarından en az birinin kaybı ya da görev yapmamasıdır. Sağlık, bireyin yaşamı boyunca değişebilen, dinamik bir durumdur. Sağlık, bireyin yaşamı boyunca değişebilen, dinamik bir durumdur. Bireyin farklı fizyolojik ve biyo- psiko-sosyal boyutlarda fonksiyonlarını sürdürebilmesini, uyum sağlayabilmesini ifade eder. Birey fizyolojik fonksiyonlarını sürdürebiliyor, sosyal yaşantısı düzenli, üretken, duygu ve düşüncelerinin farkında olan ve ifade edebilen, entelektüel becerilere sahip ise sağlıklıdır. Sağlık, fiziksel iyilik ve yeterlilik kadar, bireysel ve çevresel kaynaklarla ilişkili, bireyin ihtiyaçlarını karşılayabilme, çevre ile baş edebilme ve çevreyi değiştirebilme düzeyidir. Sağlığı Etkileyen Faktörler Bireyin sağlığını etkileyen bir çok faktör vardır. Bunlar; Yaş, Cinsiyet, Yaşanılan yer, Meslek/ iş İnanç, Eğitim, Sağlık hizmetlerinden yararlanma, Bireyin davranışı/yaşam biçimi, Kalıtım, Küresel çevre (Canlı Küre), Gelir (para), Kültür, Sosyal ilişkiler, 3

4 Aile ilişkileri olarak özetlenebilir. Ödev Sağlıkla ilgili verilen tanımlardan yola çıkarak sağlık kavramını kendi ifadelerinizle açıklayınız. Çevrenizde bulunan bir çocuğu sağlıkla ilgili öğrendikleriniz doğrultusunda değerlendiriniz. Bunu sınıf içi etkinlik olarak diğer arkadaşlarınızla paylaşınız. Sağlık kavramı, objektif ve subjektif sağlık olarak iki farklı biçimde incelenebilir. Subjektif Sağlık: Bireyin kendisini, fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak nasıl algıladığını ifade eder. Birey, hasta olmadığı halde kendini hasta hissedebilir ya da tam tersi olarak, hasta olduğu halde kendini sağlıklı hissedebilir. Bireyin kendini iyi hissetmesi, hasta olarak algılamaması, yardım arayışını engeller. Birey kendini iyi hissettiği için sağlık kuruluşuna başvurmaz ya da çok geç başvurur. Bu durum, erken tanı ile tedavisi mümkün olan kanser gibi hastalıklarda, iyileşme sürecini geciktirecek ya da imkânsız hâle getirecektir. Objektif Sağlık: Muayene, laboratuar testleri ile belirlenen sağlıklı olma durumudur. Hastalığın olmamasıdır. Sağlık üç boyutta ele alınabilir. Bunlar; Negatif Sağlık: Tedavi ve rehabilitasyonu (geliştirme) gerektiren sağlık durumudur. Sigara içme, madde ya da alkol alışkanlığı, kötü diyet, önerilen tadaviyi/ ilaçları reddetme sağlığa o anda ya da zamanla zarar verecek negatif sağlık davranışlarıdır. Nötral Sağlık: Herhangi bir hastalık durumu olmaksızın dengeli bir sağlıktır. Sağlığı geliştirebilmek için önce negatif sağlık durumundan nötral sağlık durumuna ulaşılması gerekir. Sağlığın fiziksel, spiritüel, sosyal ve duygusal-ruhsal olarak bazı bileşenleri vardır. Pozitif Sağlık: Sağlığın geliştirilmesi, iyilik düzeyinin artırılması ile ilişkilidir. Nötral sağlık durumundan sonra ulaşılan, yaşam kalitesini geliştiren, potansiyel sağlığı geliştiren sağlık davranışlarını ifade eder. Sağlığın Bileşenleri Sağlığın fiziksel, spiritüel, sosyal ve duygusal-ruhsal olarak bazı bileşenleri vardır. Fiziksel Sağlık: Fiziksel muayene ve tanı işlemleri ile saptanabilen hastalık ya da bozukluğun olmamasıdır. Fiziksel sağlıkta kişi, temel insan gereksinimlerinden 4

5 olan solunum, beslenme, boşaltım, hareket, uyku, cinsellik gibi fiziksel gereksinimlerini tam olarak yerine getirebilmelidir. Spiritüel Sağlık: Sağlığın spiritüel alanı bir kişinin yaşamının anlamını, ölümün kabulünü ve daha yüksek bir güçle bireysel bir ilişkiyi vurgular. Burada, alışılmış fiziksel sınırların ve kısıtlılıkların aşıldığı bir farkındalık düzeyi vardır. Sağlık bakımından önemli bir kavram olan spiritüel boyut, sıklıkla kişinin sağlığının sürekliliğini tehlikeye sokan fiziksel ve duygusal tehditler olduğunda bireyi destekler ve rahatlatır. Ayrıca, sağlığın anlamını açıklaştırmak ve sağlık değeri oluşturmak için bir fırsat sağlar. Sosyal Sağlık: Bireyin diğer insanlarla olan iletişimi, sevilme, ait olma,, aile içi ve arkadaşları ile ilişkileri, dernekler, tiyatro, sinema gibi yaşamını ve gelişimini etkileyen sosyal uğraşılarının olması sosyal sağlığı belirleyen en önemli faktörlerdir. Duygusal-Ruhsal Sağlık: Bireyin kendisi ve çevresiyle sürekli bir denge ve uyum içinde olmasıdır. Ancak bu denge ve uyum, durağan bir nitelik taşımayıp değişken bir denge ve esnek bir uyumdur. SAĞLIĞIN ÖNEMİ Sağlığı ve ömür süresini belirleyen iki ana etmen vardır. Bunlar kişinin genetiği (%30) ve yaşam biçimidir (%70). Sağlıklı bir yaşam için alınması gereken önlemler, genellikle günlük hayatımızda uygulamamız gereken küçük ve kolay çabalardan oluşmaktadır. Bu anlamda günlük yaşamı düzenleyen bazı kuralların bilinerek uygulanması sağlığın korunmasını kolaylaştırmaktadır. Bu kurallardan en önemlileri temizlik, sağlıklı beslenme, bedensel ve zihinsel aktivite, düzenli uyku ve yaşam, sigara, alkol, uyuşturucu ve uyarıcı maddelerden uzak durma, kazalardan korunma, sorunlarla başa çıkmada doğru ve uygun yöntemler kullanmadır. Kişilerin sağlığı koruma yönündeki davranışları ve sağlık sorunları yaşadığında yaptıkları, genel olarak sağlık davranışı terimi ile ifade edilmektedir. Bireyler sağlıklarını koruma yönünde çeşitli bireysel ve toplumsal kaynaklardan hareketle birtakım davranışlarda bulunurlar. Sağlığı koruyucu davranışların tümünü ya da çoğunu yapanların, yapmayanlardan daha sağlıklı olduğu tespit edilmiştir. Bireylerin olumlu sağlık davranışları kazanması için, bu davranışlar konusunda bilgi sahibi olmaları gerekir. Bireylerin olumlu sağlık davranışları kazanması için, bu davranışlar konusunda bilgi sahibi olmaları ve edindikleri bilgiyi, davranış biçimlerini değiştirmek için kullanmaları gerekir. Aksi halde, bireyler olumsuz sağlık davranışı gösterebilirler. Olumsuz sağlık davranışı ise, bireylerin sağlığı için risk oluşturan eylemlerde bulunmasıdır. Sağlık davranışları sağlığı geliştirenler ve sağlığa zarar verenler diye ayrıldığında; sağlığa zarar veren davranışlar; sigara kullanımı, aşırı alkol tüketimi, aşırı yağlı yemek tüketimi, fastfood türü beslenme gibi davranışları 5

6 içerir. Sağlığı geliştiren davranışların ise kişileri hastalıklardan koruyan spor, yeterli ve dengeli beslenme gibi davranışları kapsadığı belirtilmektedir Sağlık kavramı hakkında kişilerin ve toplumları bilgi, tutum ve davranışları ne olursa olsun sağlık bir bütündür. Tüm insanlar için sağlıklı olmak temel amaç olmalıdır. Sağlığa verilen önem, hasta olmadan önce başlamalı ve bir yaşam boyu sürmelidir. Sağlık göstergeleri Resim 1. Toplumu oluşturan insanların sağlık düzeyi, ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirleyen en önemli göstergelerdendir. Toplumların sağlık düzeyini belirlerken hastalık görülme hızları ve ölüm oranlarına bakarak, kişi başı sağlık harcamaları ya da sağlığa ayırdıkları paya bakarak değerlendirebiliriz. İnsan sağlığına önem veren ülkelerin mevcut kaynaklarının önemli bir bölümünü sağlığı koruyucu programlara ayırdığı görülmektedir. Ülkemizde sağlık hizmetleri koruyucu, tedavi edici ve rehabilite edici sağlık hizmetleri olarak yürütülmektedir. Koruyucu sağlık hizmetleri birinci basamak sağlık hizmetleri olup, Sağlık Evi, Sağlık Ocağı, Toplum Sağlığı Merkezlerinde verilmektedir. Bu merkezlerde sağlam çocuk izlemi, beslenme, bağışıklama, aile planlaması, temel ilaçların sağlanması, çevre sağlığı hizmetleri verilmektedir. Tedavi edici sağlık hizmetleri devlet ve üniversite hastanelerinde yürütülen ikinci basamak sağlık hizmetleridir. Hastalıkların erken tanı, tarama ve hastalıkların tedavisi yapılmaktadır. Rehabilitasyon hizmetleri üçüncü basamak hizmetler olup, hastalık ya da engeli ile yaşamak zorunda kalan insanların kendine bakabilecek düzeye getirilerek toplumda bu sorunu ile yaşayabilir ve üretebilir duruma getirilmesine yönelik hizmetleri kapsamaktadır. Bireysel Etkinlik Alışkanlık hâline getirdiğiniz olumlu ve olumsuz sağlık davranışlarınızı arkadaşlarınızla tartışınız ve olumsuz sağlık davranışları hakkında neler yapabileceğiniz konusunda fikir alışverişinde bulununuz. 6

7 Çocuk Sağlığının Önemi Çocuk bir toplumun hatta dünyanın geleceği ve temel taşıdır. Çocuk bir toplumun hatta dünyanın geleceği ve temel taşıdır. Geleceğin sağlam temeller üzerine kurulması ana ve çocuk sağlığına verilen önemle sağlanır. Sağlıklı bir çocuğa sahip olmak için önce ana sağlığının korunması ve devamlılığının sağlanması gerekir. Resim 2. Tüm toplumlarda çocuklar, geleceğin yetişkini olarak özenle yetiştirilen, eğitilen ve eldeki olanakları en üst düzeyde kullanarak, tüm gereksinimleri karşılanmaya çalışılan değerli bireylerdir. Çocuk minyatür bir yetişkin değil, kendine özgü bir bireydir. Fizyolojik ve zihinsel yönlerden immatür (tam gelişmemiş), ancak gelişen bir canlıdır. İmmatürlüğü nedeniyle sağlığının sürdürülmesi ve iyileştirilmesi için erişkin savunuculuğunu/sözcülüğünü gerektirir. Çocuklar çeşitli sağlık sorunlarına duyarlı ve riskli bir grup olarak düşünülürler. Çocuklarda hastalık örüntüleri ve hastalıkların yönetimi erişkinlerden farklıdır. Çocuklar her zaman özel bakım gereksinimleri olan bireylerdir ve çocuk sağlığının korunması ve geliştirilmesi, tüm toplumların öncelikli hedefleri arasındadır. Resim 3. Sağlıklı çocuk sahibi olmak için; Gebelikten önce, gebelik sırasında, Doğumdan sonra uyulması gerekli kurallar vardır. Bunlar; 7

8 Gebelikten önce, gebelik sırasında: Akraba evliliği Kalıtsal hastalıklar Rh uyuşmazlığı Taşıyıcı anneler Annenin zararlı alışkanlıkları gözden geçirilmeli ve en uygun durumda gebelik planlanmalıdır. Doğum sonrasında: Annenin sağlıklı beslenmesi (süt yapımı için) Çocuğun yeterli ve dengeli beslenmesi Enfeksiyonlardan koruma (bağışıklıma) Beden ve ruh sağlığının gelişimine katkıda bulunmadır. Bireysel Etkinlik Sınıf içinde üç gruba ayrılarak doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası çocuğun sağlığını etkileyebilecek faktörleri inceleyiniz. Bireysel deneyimlerinizi paylaşınız. Çocuk sağlığı ailenin yaşam şekli, kültürü ve dinî uygulamalarından etkilenmektedir. Çocuk Sağlığını Etkileyen Faktörler Anne sağlığı, aile sağlığı, sosyoekonomik durum, çevre ve sosyal destek, çocuk sağlığını etkileyen önemli faktörlerdir. Anne sağlığı, çocuk sağlığının temel bir belirleyicisidir. Annenin yaşı, gebelik öncesi sağlık ve beslenme durumu, doğum öncesi bakım, doğum aralıkları çocuğun sağlığını etkileyen anneye ilişkin faktörlerdir. Çocuk sağlığı ailenin yaşam şekli, kültürü, dinî uygulamaları, gelenekleri, alışkanlıkları ve çocuk yetiştirme uygulamalarından da etkilenmektedir. Hijyenik olmayan bir çevre birçok hastalığın sorumlusudur. Resim 4. Ailenin ekonomik durumu, çocuk sağlığında çok önemli bir faktördür. Yoksulluğun etkileri tüm yaş gruplarında görülmekle birlikte yoksulluktan en fazla etkilenen grup çocuklardır. Günümüzde gelişmekte olan ülkelerde yaşayan çocukların %40 ı günde bir doların altında gelire sahiptir. Yoksulluk, çocuk hastalıkları ve ölümlerinin yüksek düzeyde seyretmesinin temel nedenidir. Yoksulluk nedeniyle ailenin toplam harcama düzeyi azaldığından, çocuklara 8

9 yönelik yapılan gerek gıda ve giyim gibi zorunlu harcamalar, gerekse eğitim ve sağlık gibi harcamaların payı da düşmektedir. Yoksulluk çocuğun fiziksel ve entelektüel gelişimini de etkilemektedir. Yapılan araştırmalar ekonomik düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarının boy ve kilolarının normal değerlerin altında olduğunu göstermiştir. Çevresel faktörler çocuk sağlığında çok önemli olan diğer bir faktördür. Hijyenik olmayan bir çevre birçok hastalığın sorumlusudur. Ev hijyeni, aile hijyeni yeterli ve güvenilir su bulunmaması, atıklar ve benzeri faktörler çocuk sağlığını tehdit etmektedir. İnsanın çevresinde bulunan ve sağlığına zararlı etkiler yapabilen bütün fiziksel şartlara fiziksel etmen adı verilir. Bu etmenler sağlığımızı doğrudan etkileyebildikleri gibi hastalıkların yayılmasına da yol açabilirler. Özellikle bulaşıcı hastalıklardan korunmada (kolera, tifo, çocuk felci vb.) çevre şartlarının büyük önemi vardır. İnsan sağlığını yakından ilgilendiren fiziksel etmenler: Su Katı ve sıvı atıklar Barınak İklim şartları Hava Radyasyon Gürültü Giyim eşyaları İş yerleri ve çalışma ortamları olarak sıralanabilir. Aile içi etkileşimin ve diğer sosyal etkileşimlerin sağlıklı olması çocuğun psikolojik ve entelektüel gelişiminde önem taşımaktadır. Toplum ve kurumlardan alınan sosyal destek de çocuğun sağlık durumunun geliştirilmesi ve sürdürülmesinde gerekli bir faktördür. 9

10 Özet Sağlık yalnızca hastalığın olmayışı olarak değil, bireysel sorumluluğu ve yaşam kalitesini kapsayacak şekilde geniş bir yelpazede tanımlanabilmektedir. Sağlık, bireyin yaşamı boyunca değişebilen, dinamik bir durumdur. Bireyin farklı fizyolojik ve biyo- psiko-sosyal boyutlarda fonksiyonlarını sürdürebilmesini, uyum sağlayabilmesini ifade eder. Birey fizyolojik fonksiyonlarını sürdürebiliyor, sosyal yaşantısı düzenli, üretken, duygu ve düşüncelerinin farkında olan ve ifade edebilen, entelektüel becerilere sahip ise sağlıklıdır. Tüm toplumlarda çocuklar, geleceğin yetişkini olarak özenle yetiştirilen, eğitilen ve eldeki olanakları en üst düzeyde kullanarak, tüm gereksinimleri karşılanmaya çalışılan değerli bireylerdir. Çocuklar çeşitli sağlık sorunlarına duyarlı ve riskli bir grup olarak düşünülürler. Çocuklarda hastalık örüntüleri ve hastalıkların yönetimi erişkinlerden farklıdır. Çocuklar her zaman özel bakım gereksinimleri olan bireylerdir ve çocuk sağlığının korunması ve geliştirilmesi, tüm toplumların öncelikli hedefleri arasındadır. Çocuk sağlığı ailenin yaşam şekli, kültürü, dinî uygulamaları, gelenekleri, alışkanlıkları ve çocuk yetiştirme uygulamalarından da etkilenmektedir. 10

11 DEĞERLENDİRME SORULARI Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşiml olarak cevaplayabilirsiniz. 1. Bireyin kendisinden beklenen rol ve sorumlulukları yerine getirebilmesi, çevre ile olumlu ilişkiler kurabilmesi olarak tanımlanan sağlık aşağıdakilerden hangisidir? a) Biyolojik olarak sağlık b) Psikolojik olarak sağlık c) Fiziksel sağlık d) Sosyolojik olarak sağlık e) Subjektif sağlık 2. Aşağıdakilerden hangisi sağlığı etkileyen faktörlerden biridir? a) Yaş b) Yaşanılan yer c) Meslek/ iş d) İnanç e) Hepsi 3. Aşağıdakilerden hangisi nötral sağlığı tanımlar? a) Muayene ve laboratuar testleri ile belirlenen sağlık durumudur b) Tedavi ve rehabilitasyonu gerektiren sağlık durumudur c) Herhangi bir hastalık durumu olmaksızın dengeli bir sağlıktır d) Sağlığın geliştirilmesi, iyilik düzeyinin artırılması ile ilişkilidir e) Hiçbiri 4. Aşağıdakilerden hangisi sağlığın bileşenleri arasındadır? a) Fiziksel sağlık b) Spiritüel sağlık c) Sosyal sağlık d) Duygusal-ruhsal sağlık e) Hepsi 5. Sağlığı ve ömür süresini belirleyen iki ana etmen aşağıdakilerden hangisidir? a) Genetik ve yaşam biçimi b) Yaşam biçimi ve kültür c) Genetik ve iklim d) Kültür ve genetik e) Yaşam biçimi ve iklim 6. Aşağıdakilerden hangisi olumsuz sağlık davranışları arasında değildir? a) Sigara içme b) Alkol kullanma c) Düzensiz yemek yeme 11

12 d) Düzensiz uyku e) Spor 7. Çocuk sağlığı ile ilgili aşağıda verilen ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Çocuk minyatür bir yetişkindir b) Fizyolojik ve bilişsel yönlerden immatürdür c) Çocuklar çeşitli sağlık sorunlarına duyarlı ve riskli gruptur d) Çocuklarda hastalık örüntüleri ve hastalıkların yönetimi erişkinlerden farklıdır. e) Çocuklar her zaman özel bakım gereksinimleri olan bireylerdir 8. Sağlıklı çocuk sahibi olmak için doğum sonrası dönemde aşağıdakilerden hangisine dikkat edilmelidir? a) Annenin sağlıklı beslenmesi (süt yapımı için) b) Çocuğun yeterli ve dengeli beslenmesi c) Enfeksiyonlardan koruma (bağışıklıma) d) Beden ve ruh sağlığının gelişimine katkıda bulunma e) Hepsi 9. Aşağıdakilerden hangisi koruyucu sağlık hizmetleri arasında değildir? a) Sağlam çocuk izlemi b) Hastalığın tedavisi c) Beslenme, bağışıklama d) Aile planlaması e) Temel ilaçların sağlanması 10. Aşağıdakilerden hangisi çocuk sağlığını etkileyen faktörlerden biridir? a) Aile sağlığı b) Sosyoekonomik durum c) Çevre d) Sosyal destek e) Hepsi Cevap Anahtarı 1.D, 2.E, 3.C, 4.E, 5.A, 6.E, 7.A, 8.E, 9.B, 10.E 12

13 SAĞLIKLI ÇOCUĞU TANIMAK II İÇİNDEKİLER Çocuk ve Sağlık Sağlıklı Çocuğun Özellikleri Toplumumuzda Çocuk Sağlığına Verilen Önem Çocuk Sağlığını Korumaya Yönelik Programlar Ülkemizde Çocuk Sağlığının Durumu ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Yrd. Doç. Dr. Sibel KÜÇÜKOĞLU HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Çocukluk döneminde sağlıklı olmanın önemini kavrayacak, Çocukluk dönemlerini bilecek ve dönemine özgü sağlıklı çocukların özellikleri konusunda bilgi sahibi olacak, Ülkemizde çocuk sağlığını koruma ve geliştirmek için uygulanan programları öğrenecek, Ülkemizdeki çocukların sağlık durumları hakkında yorum yapabileceksiniz. ÜNİTE 2 13

14 GİRİŞ Çocuklar dünya nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturmaktadırlar. Tüm dünyada beş yaş altı çocuk sayısı yaklaşık 626 milyondur ve bunların yalnızca 54 milyonu sağlıklı konutların, eğitim olanaklarının, temiz içme suyunun, yeterli besinin bulunduğu, önlenebilir hastalıkların, savaş ve çatışmaların olmadığı gelişmiş ülkelerde yaşamaktadır. ÇOCUK VE SAĞLIK Çocuk sağlığı durumunu gösteren ölçütlerin çoğu çocuk ölümlerine ilişkin sayılara dayalıdır. Çünkü ölüm sağlıksızlık hakkında yadsınamaz bir kanıttır. Bunlar arasında özellikle beş yaştan küçük ölüm hızı ülkeler ve bu ülkelerdeki değişik toplumsal gruplar arasındaki ölüm olasılıklarını belirlemek için en fazla fırsat yaratan değerdir. Özellikle yoksulluk, beslenme yetersizlikleri, aşı oranlarının düşük olması ve sağlık hizmetlerine ulaşamama gibi önlenebilir nedenlerin çocuk ölümleri üzerine etkisini gözler önüne serebilir. Dünyada çocukların sağlık durumunu etkileyen etmenlerden biri de çatışmalar ve savaşlar dır. Erişkinlere oranla çocuklar daha yoksuldurlar. Çocuk sağlığına ilişkin diğer bir ölçüt ölüme yol açan nedenler dir. Dünya genelinde beş yaştan küçük çocuk ölümlerinin yaklaşık üçte biri yenidoğan dönemini ilgilendiren sorunlar nedeniyle olmakta onu pnömoniler ve ishalli hastalıklar izlemektedir. Gelişmiş ülkelerde çocuk ölümlerine yol açan ilk sıradaki nedenlere bakıldığında yenidoğan dönemine ilişkin sorunlar, kanserler gibi bugünkü bilimsel olanaklarla önlenmesi zor olan hastalıkların başta geldiği görülmektedir. Dünyada çocukların sağlık durumunu etkileyen etmenlerden biri de çatışmalar ve savaşlar dır. Savaşlar bir çok yönden çocukların sağlığını tehdit etmektedir. Bunlar arasında silahların ve mayınların doğrudan ölüme ya da sakat kalmaya yol açması, anne ve babalarının ölümüne yol açarak çocukları bakımsız ve gözetimsiz bırakması, sağlık hizmetlerinin götürülmesini engellemesi, onları yerlerini yurtlarını terk edip göç etmek zorunda bırakması, sığınmacı olunan ülkede ağır yaşam koşulları altında kalma, şiddeti bir yaşam biçimi olarak tanıtarak tüm geleceklerini olumsuz etkileme, çocuk yaşında askerliğe zorlanma, duygusal, fiziksel ve cinsel istismara uğrama sayılabilir. Çocukların sağlığını etkileyen bir diğer etmen yoksulluk tur. Dünya ülkeleri arasında ekonomik farklılıklar giderek belirginleşmekte yoksul ülkeler küreselleşmenin olumsuz etkilerini daha yoksullaşarak ve borç yükleri daha artarak yaşamaktadırlar. Dünya genelinde yoksul ülkeler çocukları da çok olan ülkelerdir. Bu açıdan bakıldığında erişkinlere oranla çocukların çoğu daha yoksuldurlar. Çocukların yoksulluğu; beslenememeleri, eğitimsiz kalmaları, hastalandıklarında tedavi edilememeleri, uygun bir aile ortamı içinde sevgi ve gözetim altında büyütülememeleri, ihmal ve istismara uğramaları, küçük yaşta çalışmak zorunda kalmaları, evlendirilmeleri anlamına gelmektedir. 14

15 Çocuğun anatomik ve fonksiyonel yapısı yanında doğuştan getirdiği kalıtımsal özellikler, içinde yaşadığı toplumun çocuk yetiştirme tutumları, aile yapısı, kardeş sayısı vb. etkenlerde çocuk sağlığını doğrudan ya da dolaylı etkilemektedir. Çocuğun sağlıklı olabilmesi için doğum öncesi (intrauterin dönem), doğum sırası (natal dönem) ve doğum sonrası (postnatal dönem) ortam faktörleri çok önemlidir. Doğum sonrası dönem, bebeğin tüm yaşamını kapsar. Annenin doğum öncesi bakım alma durumu, gebelikteki yaşı, beslenme şekli, kronik hastalığının olma durumu (şeker hastalığı, hipertansiyon, astım vb.), bağışıklık durumu, psikolojik durumu gibi faktörler bebeğin sağlığını doğrudan etkilemektedir. Ayrıca doğum sırasında yaşanan olumsuzluklar da çocuk sağlığını etkileyen diğer önemli bir faktördür. Doğumun uygun hastane koşullarında olmaması, bebeğin doğum sırasında oksijensiz kalması, bebeğin doğar doğmaz ağlamaması, zor doğum eylemi, kordon dolanması, erken doğum ya da geç doğum bebeğin sağlığını etkilemektedir. Doğum sonrası dönem, bebeğin tüm yaşamını kapsar. Bu dönemi ailenin ekonomik ve sosyal yapısından, çocuk yetiştirme tutumları, din, kültürel faktörler, okul, toplumun olanakları gibi geniş yelpazede pek çok faktör etkiler. Sağlıklı Çocuğun Özellikleri Çocukluk dönemi, döllenme anında başlar ve ergenliğin tamamlanmasına kadar devam eder. Bütün diğer canlılara kıyasla insanda çocukluk çağı çok daha uzundur. Tek hücre olarak yaşama başlayan insan yavrusu haftalar, aylar ve yıllar boyunca büyür, gelişir; birçok karmaşık becerileri yapabilen, soyut düşünebilen, düşüncelerini ifade edebilen, kişilik sahibi bir erişkin durumuna gelir. Sağlıklı çocuk hastalık belirtileri göstermeyen, aynı zamanda takvim yaşına (kronolojik yaşına) uygun bir vücut büyümesi, fizyolojik olgunlaşma, ruh ve zekâ gelişimi gösteren çocuk olarak tanımlanır. Çocuğun sağlıklı gelişip gelişmediğini anlamak için gelişim özelliklerini bilmek ve büyüme ve gelişmeyi izlemek önem taşımaktadır. Sağlıklı gelişen bir çocuğun yaşına özel gelişimsel özelliklerini (dil, motor, duyu, sosyal vb) göstermesi beklenir. Tablo 1. Çocukluk dönemleri Doğum Öncesi (gestasyonel, antenatal, intrauterin) Dönem Embriyonel dönem (0-10 hafta) Fetal dönem (10 hafta-doğum) Doğum Sonrası (postnatal) Dönem Yenidoğan dönemi(0-4 hafta) Süt çocukluğu (Bebeklik) dönemi (1 ay- 12 ay) Oyun çocukluğu dönemi (1-3 yaş) Okul öncesi dönem (4-5 yaş) Okul çocukluğu dönemi (kız:6-10 yaş, erkek:6-12 yaş) Ergenlik dönemi (kız: yaş, erkek: yaş) 15

16 Doğum Öncesi Dönem Doğum öncesi dönem, bebeğin doğum sonrası, yaşam standartlarını belirleyen önemli bir dönemdir. Doğum öncesi dönem, bebeğin doğum sonrası, yaşam standartlarını belirleyen önemli bir dönemdir. Doğum öncesi dönem, döllenme anından başlayarak doğuma kadar geçen gebelik 40±2 hafta ya da dokuz ay 10 günlük süreyi kapsar. Büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu dönemdir. Özellikle gebeliğin ikinci trimestirinde (ikinci üç aylık dönem) boy ve ağırlık artışı daha belirgindir. Bu dönem zigot, embriyonel ve fetal dönem olarak üçe ayrılır. Zigot kelimesi yarısı anneden yarısı babadan gelen bir çift kromozom kümesinden oluşan döllenmiş yumurta anlamındadır. Sıfır-iki hafta, yani 14 gün kadar süren süreç yumurtanın oluştuğu dönemdir. Embriyonel dönem döllenmeden 10. haftaya kadar olan süredir. Bu sırada embriyo çok hızlı bir gelişme gösterir. Onuncu haftanın sonunda hemen bütün organların taslakları tamamlanmıştır. Gebeliğin embriyonel döneminde bebek dış etkenlere oldukça duyarlıdır. Çoğu doğumsal anomaliler genellikle bu dönemde maruz kalınan etkenler sonucu gelişir. Bu nedenle, gebeliğin ilk haftalarında özellikle daha dikkatli olmak gerekmektedir. Bu dönemde annenin geçirdiği TORCH enfeksiyonları (Toksoplazma, Rubelle, Citomegalovirus, Herpes Simpleks, Hepatit) annenin kullandığı ilaçlar ve kimyasal maddeler, sigara, alkol ve uyuşturucu gibi madde kullanımı zararlı etki yaparak bebekte çeşitli sakatlıklara yol açmaktadır. Troid hormonu sadece büyümeyi değil, aynı zamanda olgunlaşmayı da sağlar. Fetal dönem onuncu haftadan doğuma kadar olan süredir. Bu dönemde doku ve organların olgunlaşma süreci oldukça hızlıdır. Fetal dönemin sonunda bebeğin, özellikle dolaşım ve solunum sistemleriyle ilgili fizyolojik uyumu kolaylıkla yapabileceği ve dış yaşamı sürdürebileceği bir olgunluğa erişmiştir. Kalp, beyin refleksler, ilkel biçimde de olsa işlevlerini yapmaya başlamıştır. Endokrin bezleri hormon salgısını başlatacak olgunluğa erişmiştir. Hormanlar bebeğin anne karnında büyümesinde çok etkilidir. Özellikle büyüme hormonu, troid hormonu ve gonad hormonlarının (östrojen ve testesteron) yeterli düzeyde olması gereklidir. Örneğin troid hormonları büyümede çok önemlidir. Sadece büyümeyi değil, aynı zamanda olgunlaşmayı da sağlar. Doğum Sonrası Dönem Yenidoğan Dönemi (0-4 hafta) Anne babalar dokuz ay boyunca doğacak bebeklerini heyecanla bekler ve doğduğunda da dünyanın en güzel bebeğinin kendi bebekleri olduğunu düşünürler. Doğumdan sonraki ilk dört hafta yenidoğan dönemidir. Yenidoğan döneminde bebek dış dünyaya uyum sağlamaya çalışır. Doğum öncesi dönemde bebeğin tüm gereksinimlerinin plasenta yoluyla anne tarafından 16

17 karşılandığı ideal koşullar sona ermiştir. Bebek solunum, dolaşım, sindirim vb. işlevlerini kendisi yerine getirmek durumundadır. Bebeğin dış dünyaya sağlıklı uyum sağlayabilmesi ve sonraki yaşamının sağlıklı olabilmesi; uygun oda sıcaklığı, ilk yarım saat içinde anne memesini emmesi, enfeksiyonlardan korunması, solunum ve dolaşım gereksinimlerinin sağlanması ile yakından ilişkilidir. Zamanında doğmuş yenidoğanın ortalama ağırlığı kg, boyu ortalama 50 cm, baş çevresi ortalama 35 cm dir. Bebeğin vücut ağırlığının %70-80 i sudan oluşur. Bebeğin vücut ağırlığının %70-80 i sudan oluşur. Günlük olarak kilo başına 120 kaloriye gereksinim duyar. İki- üç saatlik uyku periyotları ile günde yaklaşık 16-18/20-22 saat uyur ve 2-3 saatte bir beslenir. Bebek sırt üstü yattığında dizlerini karnına çeker, kollarını kıvırır. Yüz üstü yatırıldığında kendiliğinden başını yana çevirir. Ellerinden tutulup oturulur duruma getirilirse kafası geri düşer, henüz kafasını tutamaz. Bebekler; emme, arama, yutma, moro, babinski, yakalama ve adımlama gibi geniş refleksler grubu ile dünyaya gelirler. Reflekslerin çoğu doğumdan sonraki 3-5 aylar içinde azalarak kaybolur. Süt Çocukluğu Dönemi (1-12 ay) Bu dönem 1-12 ay arasındaki süreyi kapsar. Süt çocukluğunda vücut büyümesi ve gelişme hızla devam eder. Sinir sistemi önemli gelişme gösterir, beyinde kıvrımlar artar, sinir hücrelerinin sayısı fazlalaşır. Çocuğun istemli hareketler yapma, anlama, etrafla ilgilenme, isteklerini belirtme yetenekleri gelişir. Resim 1. Süt çocukluğu dönemi Süt çocukluğunda en hızlı büyüme ilk üç ayda gözlenir. En hızlı büyüme ilk üç ayda gözlenir. Bebek ilk altı ayda günde gr, haftada gr, ortalama 200 gr tartı alır. İkinci altı ayda gr ortalama 150 gr alır. Normal süt çocuğunun boyu ilk yılda cm uzar. Çocuk ilk üç aylık dönemde 8 er cm (toplam 16 cm) diğer aylarda ise (ikinci 6 ay) her üç ayda bir 4 er cm (toplam 8 cm) uzar. Bebeklerin çoğunda ilk süt dişleri 6-8 inci aylarda çıkar. İlk çıkan dişlere süt dişleri denir. Diş çıkarma yaşı bireysel farklılıklar gösterir. Üç aylık 17

18 bir bebek başını kısmen dik tutabilir. Oyuncağı her iki eliyle tutar. Altı ayda başını rahat tutar, kısa süre oturtulmaktan hoşlanır. Yardım olmadan oturma 7. ve 8. aylarda gelişir. Dokuz-onuncu aylarda emekleyebilir. Şişe ve büskiviyi eliyle tutarak kendisini besleyebilir. Onbirinci ayda ayağa kalkarak tutunarak sıralayabilir ve 12. ayda bir elinden tutulursa yürürler. Anne bebek ilişkisindeki sıcaklık, tutarlılık ve aynılık bebekte temel güven duygusunun gelişmesini sağlar. Gereksinimleri zamanında karşılanan, rahatsızlıkları hemen çözümlenen, kucağa alınan ve sevilen bebeklerde güven duygusu gelişir. Oyun Çocukluğu Dönemi (1-3 Yaş) Çocuğun bu dönemde büyümesi yavaşlar. Ağırlık artışı yılda ortalama 2.3 kg dır. Çocuğun boyu yılda ortalama 10.6 cm uzar. Bu dönemin sonunda çocuk ortalama 14.5 kg, 95 cm boyuna ulaşır. Bu dönemde konuşma, yürüme, motor fonksiyonların gelişmesi ile çok hareketli bir çocukluk dönemi başlamıştır. Bu yaş çocuğunda dokunmak ve çevreyi keşfetme çok önemlidir. Çocuk meraklıdır, çevresindeki eşyaların büyüklüğü, şekli, rengi, ağırlığı ve fonksiyonu ilgisini çeker. Bu dönemde çocuğun yetişkin rehberliğine gereksinimi fazladır. Oyun çocukluğu dönemi, çocuğun ve ailenin yaşamında benzersiz değişikliklerin geliştiği hızlı bir dönemi yansıtır. Esas öğrenme süreci bu dönemde başlar. Çocuklar otonomiyi (bireysel kontrol/özerklik) deneyimler, kelimeleri açıklar, araç gerecin nasıl çalıştığını öğrenir, sınırlamaları tolere eder, isteklerini ifade eder ve ilişkiler geliştirirler. Bu dönemde çocuklar beklenen zaman dilimleri içerisinde yürüme, dil kazanımı ile birlikte mesane ve barsak kontrolü gibi gelişimsel dönüm noktalarına ulaşır. Bu dönemin en önemli sorunu tuvalet eğitimi ve bunun başarısıdır. Çocuk dışkısını tutmak veya çıkarmaktan zevk alır. Tuvaletini yapma davranışıyla kendini kontrol etmeyi dener ve başarır. Özerklik duygusu, kendisi ile ilgili seçimler yapmasına izin verilen ve bağımsız karar verme çabaları desteklenen çocuklarda gelişir. Resim 2. Oyun çocukluğu dönemi 18

19 Okul Öncesi Dönem (4-5 Yaş) Okul öncesi dönemde büyüme önceki döneme göre daha yavaştır. Ağırlığı yılda ortalama olarak kg artar, boyu 6 cm uzar. Kilosu yetişkin kilosunun yarısına ulaşır. Beş yaş civarında diş çürümeleri görülür ve altı yaşında ilk kalıcı dişleri çıkar. Geçici dişlerini kaybetmeye başlar. Günlük 2000 kaloriye ihtiyacı vardır. Günlük 12 saat uykuya gereksinim duyar. Okul öncesi dönemde çocuk sürekli soru sorar, her şeyi bilmek ve öğrenmek ister. Resim 3. Okul öncesi dönem Fiziksel büyüme ve değişikliklerin yavaş olmasına karşın, çocukluk döneminde başlayan bilişsel ve sosyal becerilerin daha incelik kazandığı ve temel alışkanlıkların kazanılmaya başlandığı bir dönemdir. Çocukluğun en renkli dönemidir. Bu dönemde çocuk konuşkan, sokulgan ve sevimlidir. Sürekli soru sorar, her şeyi bilmek ve öğrenmek ister. Özerklik döneminin inatçılığı gitmiş, onun yerine söz dinler bir çocuk gelmiştir. Girişken ve yardım severdir. Kendi işini kendisi yapmak ister. Annesine yardım etmek ister. Sürekli oyun oynar ve oyunlarında arkadaş arar. Bağımsızlığı artmıştır. Ellerini daha becerikli bir biçimde kullanır. Masallara ve öykülere ilgisi artmıştır. Kendisindeki ve başkalarındaki en ufak yaralanma ve çizikten çok etkilenir. Bir damla kan gördüğünde ağlamaya başlar. Kız ya da erkek olduğunun farkındadır. Okul Çocukluğu Dönemi Okul dönemi 6-12 yaşları arasındaki yılları kapsayan, çocukların, fiziksel, motor, bilişsel ve sosyal becerilerinin artmasına bağlı olarak daha bağımsız oldukları dönemdir. Bu dönem kız çocuklar için 6-10 yaş, erkek çocuklar için 6-12 yaş arası olarak düşünülür. Okul çağında olan bir kız çocuğunun ağırlığı yılda ortalama 4.1 kg artar ve boy 6.4 cm uzar. Bu dönemin sonunda çocuk yaklaşık 45 kg ağırlığında ve 153 cm boyundadır. Bu çağdaki bir erkek çocuğunun ağırlığı ise yılda ortalama 3.6 kg artar ve boyu 5. 6 cm uzar. Bu dönemin sonunda çocuk 43 kg ağırlığında 150 cm boyundadır. 19

20 Resim 4. Okul çocukluğu dönemi Okul dönemindeki çocuklar becerilerini bir yetişkin gibi geliştirme ve kullanma çabası içerisindedir. Okul dönemi çocukların fiziksel, motor, bilişsel ve sosyal becerilerinin artmasına bağlı olarak daha bağımsız oldukları dönemdir. Aileden çok arkadaşın önemli olduğu fiziksel, zihinsel ve sosyal ilişkilerin geliştiği bir dönemdir. Çocuk bu dönemde becerilerini bir yetişkin gibi geliştirme ve kullanma çabası içerisinde ve yetişkinlerle yarış halindedir. Kendine ve başkalarına karşı sorumluluklarının bilincine varır, yetişkin olmak için gerekli olan bazı görevleri ve rolleri yerine getirmeye çalışır. Çocuk artık daha somut şeylerden daha soyut kavramlara, basitten karmaşığa, daha sosyal ve moral davranışlara doğru gelişim gösterir. Ergenlik Dönemi Ergenlik dönemi yaşlarda başlayıp 21 yaşına kadar devam eder. Bu yaş sınırları toplumdan topluma değişiklik gösterir. Ergenlik, biyolojik, psikolojik, zihinsel ve sosyal yönden önemli gelişme ve olgunlaşmanın yer aldığı, çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemidir. Resim 5. Ergenlik dönemi Ergenlik ve puberte bazen eş anlamlı kullanılmaktadır. Puberte, üreme organlarında, vücut biçiminde, hacminde, yağ ve kemik dokuları ile çeşitli fizyolojik işlevlerdeki değişiklikleri ve sekonder cinsiyet özelliklerinin ortaya çıktığı ergenlik döneminin aşamalarından biridir. Ergenlikte olan değişikliklerin sırası her çocukta hemen hemen aynı olmasına karşın ergenliğe giriş yaşı ve süresi bir çocuktan diğerine değişiklik gösterir. Bu yaşta çocukta beden imajı, kimlik gelişimi, benlik saygısı, başarma duygusu ön plandadır. Toplumumuzda Çocuk Sağlığına Verilen Önem Çocuklar, toplumun sağlık gereksinimi en fazla olan kesimidir. Çocuklar, toplumun sağlık gereksinimi en fazla olan kesimidir. Çocuklara iyi bir sağlık hizmeti verilmesi ile gelecek kuşağın erişkinlerinin daha sağlıklı olması 20

21 sağlanabilir. Temel sağlık hizmetlerinin ana felsefelerinden biri herkese eşit, gereksinimi olanlara daha çok sağlık hizmeti vermektir. Ülkemizde sağlık sorunları dikkate alınarak sağlık hizmeti konusunda öncelikler toplam nüfusun %60 ını oluşturan 0-14 yaş grubundaki bebek ve çocuklara ve doğurganlık çağındaki kadınlara verilmektedir. Türkiye de çocuğa sağlanan hizmetlerle ilgili olarak Anayasa da ve Medeni Kanun da yasal düzenlemeler yer almaktadır. Çocuk ve gençlere hizmet veren kurum ve kuruluşlar arasında; Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Belediyeler, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ile bazı dernekler ve vakıflar sayılabilir. Çocukları hastalıklardan korumanın yanı sıra hastalıkların erken tanı ve tedavisi ile sakatlık ve yinelemelerin önlenmesini, engelli çocukların var olan yetilerini tam kullanmalarını sağlamak amacıyla ülkemizde çocuk sağlığına büyük önem verilmekte ve koruyucu, tedavi edici ve rehabilitasyon (iyileştirici) hizmetlerine yönelik olarak çeşitli programlar uygulanmaktadır. Ülkemizde sağlığın korunması ve geliştirilmesine yönelik olarak Sağlık Bakanlığı tarafından çok sayıda proje ve program yürütülmektedir. Bu programlardan bazıları; Yenidoğana Temel Yaklaşımın Sağlanması Programı Bebek ve Çocuk İzlemleri Programı Yenidoğan Yoğun Bakım Programı Yenidoğan Taramaları Programı (Fenilketonüri, Konjenital Hipotroidi, Biyotinidaz (Biyotin vitamininin vücutta eksikliğini belirlemeye yönelik olarak yapılmakta) ve işitme) Ana ve Çocuk Beslenmesi Programı Anne Sütünün Özendirilmesi, Sürdürülmesi, Desteklenmesi ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları Programı Emzirmenin Korunması, Özendirilmesi, Desteklenmesi Demir Yetersizliği Anemisinin Önlenmesi ve Kontrolü Programı Demir Gibi Türkiye Bebeklerde D Vitamini Yetersizliğinin Önlenmesi ve Kemik Sağlığının Geliştirilmesi Programı İyot Yetersizliğinin Önlenmesi ve Tuzun İyotlanması Programı 6-24 Ay Bebek ve Küçük Çocuk Beslenmesi Programı Tamamlayıcı Beslenme Çocuk Enfeksiyonlarını Önleme Programı İshalli Hastalıkların Kontrolü Programı Alt Solunum Yolu Enfeksiyonlarının Kontrolü Programı ASYE Çocuklarda Ayaktan Sık Görülen Enfeksiyonlarda Akılcı Antibiyotik Kullanımı Mezuniyet Sonrası Eğitim Kursu Bebek Ölümlerini İzleme Programı 21

22 Hemoglobinopati (hemoglobin molekülündeki globin zincirlerinden birinin yapısında anormalliğe yol açan bir genetik bozukluktur) Kontrol Programı Gençlere Yönelik Üreme Sağlığı Hizmetleri Programları olarak özetlenebilir. Bireysel Etkinlik Ülkemizde çocuk sağlığını koruma ve geliştirmeye yönelik hizmet veren vakıf ve dernekleri araştırınız. Çocuk Sağlığını Korumaya Yönelik Programlar Sağlıkla ilgili ulusal ve uluslararası kurumlar sağlık alanında daha iyi koşulların elde edilmesi için çalışmalar yapmaktadır. Sağlıkla ilgili ulusal ve uluslararası kurumlar sağlık alanında daha iyi koşulların elde edilmesi için hedefler belirlemeye yönelik çalışmalar yapmaktadır. Tarihsel gelişim sürecinde sanayileşme dönemi sağlık hizmetlerinin sunumunda çığır açmıştır. Sanayileşme süreci aynı zamanda barınma ve beslenme koşulları ile birlikte çevre sağlığının bozulması yönünde de yeni hastalık ve risklerinde ortaya çıkmasına yol açmıştır. Sağlıkla ilgili uluslararası düzeyde en üst kurum olan Dünya Sağlık Örgütü nün hedef belirlediği ilk girişimi 1977 yılında Dünya Sağlık Asamblesinde Herkes İçin Sağlık hedefleridir. Bu asamblede dünyadaki tüm insanların sosyal ve ekonomik yönden verimli bir hayat yaşayabilmesine yönelik hedefler belirlenmiştir. Türkiye nin de içinde bulunduğu DSÖ Avrupa Bölge Ofisi 1980 yılında Avrupa Bölgesi Sağlık Politikalarını belirleyerek 1984 yılında 2000 Yılında Herkes İçin Sağlık hedeflerini yayınlamıştır. Bu hedefler 1991 yılında güncellenerek 21. Yüzyılda Herkes İçin Sağlık: 21 Hedef olarak yayınlanmıştır. Bu hedeflerin hemen hepsi doğrudan ve ya dolaylı olarak çocukların sağlıklı gelişmeleri için zemin hazırlayıcı niteliktedir. Ödev 21. Yüzyılda Herkes İçin Sağlık Hedefleri'ni ve Bin Yıl Kalkınma Hedefleri'ni araştırınız. Bu hedeflere ulaşmada yapılan ve yapılması gerekenlerleri 200 kelimeyi geçmeyecek şekilde belirtiniz. Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan "ödev" bölümüne yükleyebilirsiniz. Türkiye de özellikle anne ve çocuk sağlığı alanında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Günümüze kadar bu hedeflere ulaşma yolunda çok şey yapılmış olsa da birçok ülkede bu süreç oldukça yavaş seyretmiştir. Bu nedenle çalışmalara yön kazandırmak, 2015 yılına dek eşitsizliklere son vermek ve dünya sağlığını yükseltmek amacıyla Birleşmiş Milletler genel kurulunda 189 ülkenin bir araya gelmesiyle Bin Yıl Kalkınma Hedefleri (2000) yayınlanmıştır. Bin Yıl Kalkınma 22

23 Hedefleri Zirvesi nin 2010 yılında yapılan toplantısında bütün dünya ülkeleri bu hedeflere 2015 yılına kadar ulaşabilmek için stratejiler belirlemişlerdir. Bin Yıl Bildirgesi nde yer alan 8 amacın 3 ü, 18 hedefin 8 i, 48 göstergenin 18 i sağlıkla ilişkilidir. Türkiye 2010 yılı Haziran ayında Bin Yıl Kalkınma Hedefleri 8 amaç, 21 hedef ve 50 göstergeden oluşan geniş katılımlı bir rapor hazırlamış ve hedeflerini belirlemiştir. UNICEF 2009 raporunda Türkiye, Bin Yıl Kalkınma Hedefleri ne zamanından önce ulaşan az sayıdaki ülkeler arasında gösterilmektedir. Ancak mevcut toplumsal cinsiyet ve coğrafyaya bağlı yapısal eşitsizliklerin ve engellerin ortadan kaldırılması için bu durumlara özel önem verilmesi gerekmektedir. Türkiye de yılları arasında özellikle anne ve çocuk sağlığı alanında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bebek ölüm hızı, 5 yaş altı ölüm hızı ve anne ölüm hızı oranları önemli düzeyde düşürülmüştür. Ülkemizde Çocuk Sağlığının Durumu Çocukların sağlık durumlarının değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken gösterge ve değerler vardır. Nüfus ve demografik veriler bunların başında gelmektedir. Geçmiş yıllarda Türkiye nüfusunun ağırlıklı olarak kırsal bölgelerde yaşadığı bilinirken, son yıllarda nüfusun %70 inin kentsel bölgelerde yoğunluk kazandığı belirlenmiştir. Türkiye de çocuk sağlığının durumu, bölgeler ve kentsel yaşamın çocuklara getirdiği fırsatlar, engeller ve sorunlarla ilişkilidir. Türkiye de çocuk nüfusu incelendiğinde genel nüfusa oranla çocukların oldukça önemli bir sayıda olduğu tespit edilmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu nun (TÜİK) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre Türkiye nüfusu 2010 yılında iken, 2012 yılında olarak bildirilmiştir. Bu nüfus içinde 0-14 yaş grubundaki çocukların oranı 2010 yılında%25.6, 2011 yılında %25.3, 2012 yılında ise %24.9 olarak belirlenmiştir yılında binde 13.5 olan nüfus artış hızı 2012 yılında binde 12 ye düşmüş ve 0-14 yaş grubundaki çocuk oranı azalmıştır. Türkiye nüfusunun yaş dağılımı, geçmişte yüksek doğurganlık deneyimi olan, ancak yakın zamanda hızlı bir doğurganlık düşüşü yaşayan ülkelerin belirgin özelliklerine sahiptir. Nüfus piramidinin tabanında görülen daralma Türkiye de doğurganlık hızı düzeyindeki azalmayı göstermektedir. Ekonomik kalkınma, kentleşme ve kız çocuklarının eğitim düzeyinin artması, doğurganlıkta azalmayı da beraberinde getirmiştir ve nüfus içinde 0-4 ile 5-9 yaş gruplarının payı düşmeye başlamıştır. Mortalite (ölümlülük) istatistikleri toplumda çocuk sağlığının düzeyinin belirlenmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bebek ölüm hızı, bir ülkedeki çocuk sağlığının yanı sıra genel sağlık düzeyini ölçmek ve verilen sağlık hizmetlerinin etkinliğini değerlendirmek için kullanılan en önemli ölçütlerden biridir. Ayrıca bebek ölüm hızı, bir ülkedeki sağlık bakım düzeyini diğer ülkelerle karşılaştırmak ve yıllara göre değişimi izlemek için kullanılan geleneksel bir standarttır. 23

24 Ülkemizin en önemli sağlık sorunlarının başında bebek, çocuk ve ana ölüm hızlarının yüksek olması gelmektedir. Bebek ölüm hızı ve beş yaş altı ölüm hızı 1980 li yıllarda binde 121 ve binde 152 iken, 1990 lı yılların başında binde 53 ve binde 61 e gerilemiştir. Türkiye de bebek ölüm hızı ve yılları arasında beş yıllık dönemde yüzde 48 azalmıştır. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) verilerine göre aynı dönemde beş yaş altı ölüm hızında yüzde 41 azalma olmuştur. Ülkemizde bebek ve beş yaş altı ölüm hızlarının 2000 li yıllarda daha hızlı bir şekilde azaldığı görülmektedir. TNSA 2008 verilerine göre bebek ve beş yaş altı ölüm hızları sırası ile binde 17.6 ve binde24 e düşmüştür. Sağlık bakanlığı 2010 verilerine göre bebek ölüm hızı 10.1, beş yaş altı ölüm hızı 13 olarak bildirilmiştir. Annenin doğumda çok genç ya da yaşlı olması bebek ölüm riskini artırmaktadır. Ülkemizde çocuk sağlığı annenin doğumdaki yaşı, eğitim seviyesi, doğumlar arası geçen süre, doğumların yapıldığı yer, yaşanılan yerin kırsal bölge olması gibi değişik faktörlerden etkilenmektedir. Yirmi yaşından önceki ve kırk yaşından sonraki gebelikler, bebek ölümlerini önemli ölçüde yükseltmektedir. Anneleri yaş grubunda olan çocuklar arasında ölüm hızları en düşük düzeydedir. TNSA 2008 de bebek ölüm hızı 20 yaşından daha genç ve kırk yaşından daha yaşlı annelerin bebekleri arasında belirgin bir biçimde yüksektir. Annenin doğumda çok genç ya da yaşlı olması bebek ölüm riskini artırmaktadır. Annenin eğitimi, bebek ölümlerini belirleyici önemli bir değişkendir. Annenin eğitim düzeyi ile çocuğun ölüm riski arasında negatif bir ilişki vardır. Bu durum annenin eğitimle birlikte beslenme, kontraseptif (doğum kontrol yöntemleri) kullanımı, doğum öncesi bakım ve aşılanma gibi konularda daha fazla bilgi sahibi olması ile ilişkilidir. TNSA 2008 verileri doğum sonrası ölümlerin, annelerin eğitim düzeyi arttıkça çok hızlı bir şekilde azaldığını göstermektedir. Gelir dağılımındaki farklılıklar nedeniyle, ülkemiz nüfusunun en az beşte biri, diğer bir değişle nüfusun %20 si yoksulluk sınırı içindedir. Türkiye de yoksulluk oranı %18.8 dir. Yoksulluğun en önemli sonucu bebek ve çocuk ölümlerini artırmasıdır. Yoksulluğun bebek ve çocuk üzerine etkisi, yetersiz beslenme, enfeksiyon hastalıklarının yaygınlığı, temiz içme suyu ve kişisel hijyen sorunu, kalabalık aile yaşamı ve sigara içimi gibi olumsuz ev içi koşullardır. Ailelerin yarısı gerektiğinden fazla, dörtte biri gerektiğinden daha az kalori ve protein almaktadır. Türkiye yıllardır yoksulluktan kaynaklanan ve özellikle çocukların karşı karşıya oldukları yetersiz beslenme sorunu ile mücadele etmektedir. TNSA 2008 sonuçlarına göre beş yaşın altındaki her 10 çocuktan biri bodur (yaşına göre kısa) ve bu çocukların üçte biri de ciddi şekilde bodurdur. Beş yaşın altındaki çocukların %3 ü ise düşük ağırlıklıdır. Türkiye de emzirme çok yaygındır ve çocukların tamamına yakını belirli sürelerle emzirilmektedirler. Buna karşın doğumdan sonraki dönemde anne sütü ile beslenmeye başlama oldukça geçtir ve ek gıdaya çok erken yaşlarda başlanmaktadır. Yaşamın ilk ayında bebeklerin %69 u yalnızca anne sütü ile beslenmektedir. Bebek 2-3 aylık olduğunda sadece anne sütü alma oranı %42 dir. Ayrıca yanlış ek gıda başlanması, anne sütü ile beslemeye başlamadan önce su ve 24

25 şekerli su verilmesi, annelerin doğum öncesi dönemde anne sütü hakkında yeterince bilgilendirilmemesi, biberon kullanımının yaygın olması gibi sorunlar da devam etmektedir. Bağışıklama hizmetlerinde temel amaç; toplumda, özellikle bebek ve çocuklarda aşı ile korunulabilir hastalıkların ortaya çıkışını engellemek, dolayısıyla bu hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin ve sakatlıkların önüne geçmektir. Türkiye de aylık çocukların %80.5 i tam aşılıdır. Türkiye de uygulanan Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamında Boğmaca, Tetatoz, Kızamık, Kızamıkcık, Kabakulak, Suçiçeği, Tüberküloz, Poliomyelit (Çocuk Felci), Hepatit A, Hepatit B ile Hemafilus influenza tip b ye bağlı hastalıkların ve bu hastalıklardan kaynaklanan bebek ve çocuk ölümlerinin ve sakatlıkların engellenmesi hedeflenmektedir. Türkiye de 3 milyon engelli ya da özel gereksinimi olan çocuk olduğu tahmin edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü nün hesaplamalarına göre Türkiye nüfusunun %12 sinin engelli olduğu tahmin edilmektedir. Bu saptama, Türkiye de 3 milyon engelli ya da özel gereksinimi olan çocuk olduğu anlamına gelmektedir. Fiziksel engellilik Türkiye de 5-12 yaş arası çocuklarda binde 67 sıklığında görülürken, nüfusu Türkiye ile aynı olan ancak koruyucu sağlık hizmetlerinin yaygın olduğu İngiltere de bu değer binde 12 dir. Türkiye de akraba evliliklerinin sık olması, bebeklerin kundaklanması ve kazalar çocuklarda fiziksel engelliliğin sıklığını artıran nedenler arasında yer almaktadır. Engelli çocukların eğitilmesi onların kendi yaşantılarını sürdürmeleri açısından çok önemlidir. Ülkemizde engelli çocuklar arasında okula gidenlerin oranı yalnızca %2 dir. Engelli kız çocukları arasında bu oran daha da düşüktür. Eğitim sorunu tüm sektörleri ilgilendirmektedir. Burada çocuk gelişimcisine de önemli görevler düşmektedir. Çocuğun sağlıklı büyüme ve gelişmesinin izlenmesi ve büyüme gelişmedeki sapmaların erken tanılanması evde ve kurumlarda çocuğun gelişiminin desteklenmesinde aile çocuk sağlık çalışanı üçgeninde iş birliğinin sağlanması önemlidir. Bireysel Etkinlik Çevrenizde 2-6 yaş grubu bir çocuğun sağlık durumunu yukarıdaki göstergeler açısından değerlendirin. Olumlu ve olumsuz yönleri hakkında arkadaşalrınızla fikir alışverişinde bulunun. 25

26 Özet Çocuklar dünya nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturmaktadırlar. Tüm dünyada beş yaş altı çocuk sayısı yaklaşık 626 milyondur ve bunların yalnızca 54 milyonu sağlıklı konutların, eğitim olanaklarının, temiz içme suyunun, yeterli besinin bulunduğu, önlenebilir hastalıkların, savaş ve çatışmaların olmadığı gelişmiş ülkelerde yaşamaktadır. Çocukluk dönemi, döllenme anında başlar ve ergenliğin tamamlanmasına kadar devam eder. Sağlıklı çocuk hastalık belirtileri göstermeyen, aynı zamanda takvim yaşına (kronolojik yaşına) uygun bir vücut büyümesi, fizyolojik olgunlaşma, ruh ve zekâ gelişimi gösteren çocuk olarak tanımlanır. Ülkemizde çocuk sağlığı annenin doğumdaki yaşı, eğitim seviyesi, doğumlar arası geçen süre, doğumların yapıldığı yer, yaşanılan yerin kırsal bölge olması gibi değişik faktörlerden etkilenmektedir. Ülkemizin en önemli sağlık sorunlarının başında bebek, çocuk ve ana ölüm hızlarının yüksek olması gelmektedir. TNSA 2008 verilerine göre bebek ve beş yaş altı ölüm hızları sırası ile binde 17.6 ve binde24 e düşmüştür. Sağlık bakanlığı 2010 verilerine göre bebek ölüm hızı 10.1, beş yaş altı ölüm hızı 13 olarak bildirilmiştir. Çocuğun sağlıklı büyüme ve gelişmesinin izlenmesi ve büyüme gelişmedeki sapmaların erken tanılanması evde ve kurumlarda çocuğun gelişiminin desteklenmesinde aile çocuk sağlık çalışanı üçgeninde iş birliğinin sağlanması önemlidir. 26

27 Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi çocuk ölümlerinde önlenebilir nedenler arasında değildir? a) Yoksulluk b) Aşı oranlarının düşük olması c) Aşı oranlarının yüksek olması d) İshal e) Beslenme yetersizlikleri 2. Yoksulluk çocuklarda aşağıdakilerden hangisinin gelişmesine neden olur? a) Beslenme bozukluğu b) Eğitimsizlik c) İhmal ve istismara uğrama d) Evlendirilme e) Hepsi 3. Aşağıda verilen çocukluk dönemlerinden hangisi doğum öncesi döneme aittir? a) Embriyonel dönem b) Yenidoğan dönemi c) Süt çocukluğu dönemi d) Oyun çocukluğu dönemi e) Okul öncesi dönem 4. Doğumdan sonraki ilk dört hafta hangi dönem olarak ifade edilir? a) Yenidoğan dönemi b) Süt çocukluğu dönemi c) Oyun çocukluğu dönemi d) Okul öncesi dönem e) Ergenlik 5. Aşağıdakilerden hangisi oyun çocukluğu dönemi için doğru bir ifadedir? a) Sürekli soru sorar. b) Bağırsak ve mesane kontrolü kazanır. c) Annesine yardım eder. d) Ellerini becerikli kullanır. e) Masal ve hikayeleri sever. 6. Aşağıdakilerden hangisi ergenlik döneminde önemlidir? a) Beden imajı b) Kimlik gelişimi c) Başarma duygusu d) Arkadaşlar e) Hepsi 27

28 7. Aşağıdakilerden hangisi çocuk ve gençlere hizmet veren kurum ve kuruluşlardan biri değildir? a) Sağlık Bakanlığı b) Milli Eğitim Bakanlığı c) İnternet d) Belediyeler e) Dernekler 8. Aşağıdakilerden hangisi çocuk sağlığının korunması ve geliştirilmesi için uygulanan programlardandır? a) Anne Sütünün Özendirilmesi, Sürdürülmesi, Desteklenmesi ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları Programı b) Emzirmenin Korunması, Özendirilmesi, Desteklenmesi İle Demir Yetersizliği Anemisinin Önlenmesi ve Kontrolü Programı c) Bebeklerde D Vitamini Yetersizliğinin Önlenmesi ve Kemik Sağlığının Geliştirilmesi Programı d) İyot Yetersizliğinin Önlenmesi ve Tuzun İyotlanması Programı e) Hepsi 9. Ülkemizde belirlenen en son bebek ölüm oranı aşağıdakilerden hangisidir? a) Binde 53 b) Binde 48 c) Binde 41 d) Binde 17,6 e) Binde 10,1 10. Türkiye de ne kadar engelli ya da özel gereksinimi olan çocuk vardır? a) 3 milyon b) 5 milyon c) 7 milyon d) 9 milyon e) 12 milyon Cevap Anahtarı 1.C, 2.E, 3.A, 4.A, 5.B, 6.E, 7.C, 8.E, 9.E, 10.A 28

29 ÇOCUĞUN SAĞLIĞINI KORUYUCU SINIF İÇİ TEDBİRLER-I İÇİNDEKİLER Çocuk Sağlığını Koruyucu Tedbirlerin Önemi Çocuğun Sağlığını Koruyucu Tedbirlerin Alınması Bilgi Verilmesi Güvenliğin Sağlanması ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Çocuğun sağlığını koruyucu sınıf içi tedbirler almanın önemini anlayabilecek, Çocuğunun sağlığını korumaya yönelik sınıfta alınacak tedbirler hakkında verilen bilgileri kavrayabilecek, Çocuğun sağlığını korumak için sınıf içi güvenliği sağlamanın önemini öğreneceksiniz. Yrd. Doç. Dr. Hava ÖZKAN ÜNİTE 3 29

30 GİRİŞ Okul ve sınıf içi alınabilecek tedbirler okul yönetimlerinin sorumluluğundadır. Okul ortamı fiziksel ve sosyal çevresi ile sağlığı doğrudan etkilemesi sebebiyle sağlık ile ilgili olumlu tutum ve davranışların geliştirilmesine elverişli bir ortamdır. Okul ve sınıf içi alınabilecek tedbirler okul yönetimlerinin sorumluluğundadır. Çocuk sağlığını korumak için alınacak sınıf içi tedbirler hem sınıf içi fiziki koşulların sağlanmasını hem de çocukların sınıf içinde gerçekleştirecekleri etkinliklerde kullanacakları materyallerin uygun seçimini içermelidir. ÇOCUK SAĞLIĞINI KORUYUCU TEDBİRLERİN ÖNEMİ Okul çağındaki çocuklar sürekli büyüme ve gelişme içindedirler. Büyüme çağında alınan koruyucu önlemler yaşam boyunca da etkili olacaktır. Geleceğin toplumunu oluşturacak çocukların bedensel, toplumsal ve ruhsal sağlıkları ile bugünden ilgilenmek, mutlu ve sağlıklı bir toplumun geleceğini hazırlamak demektir. Sınıf içi etkinliklerde çocukların kullanacakları materyallerin seçimi önemlidir. Sınıfta çocuklar tarafından kullanılma olasılığı olan kokulu kalem, silgi ve defterler ile tahta kalemi veya yazı işaretleyici olarak kullanılan keçe uçlu kalemler, yapıştırıcı zamk ve tutkallar, resim boyaları, oyun hamurları tiner benzeri organik çözücü bulundurma olasılığı olan kırtasiye malzemeleridir. Bu tür malzemeler çocuklarda madde bağımlılığına sebeo olabilmekte ve kanser riskini ortaya çıkarmaktadır. Sınıf öğretmenleri sağlığa zararlı olabilecek malzemeler konusunda aileleri uyarmalı, eğitim vermeli ve kokusuz (parfümsüz) silgi ve kalemleri, keçe uçlu kalemlerde "solvent bazlı" olanlar yerine "alkol bazlı" olanları, yapıştırıcılarda ise "solvent bazlı" malzemeler yerine "su bazlı" malzemeleri tercih etmeleri gerektiğini ve bu malzemelerin üzerini okuyarak almaları gerektiğini belirtmelidir. Öğretmenler sınıf içinde bu tür malzemelerin kulanımını yakından takip etmelidir. Ağır metal veya kurşun içeren kırtasiye malzemeleri alınmamalıdır. Şekil 1. Boya kalemleri Çocukların kullandıkları çanta ve kalemlik ve benzeri vinileks ya da kumaş kırtasiye malzemelerinin boyanmasında kullanılan azo boyalan madde sağlığı tehdit etmektedir. Bu nedenle ailelere boyasız ya da olabildiğince az boyalı kırtasiye malzemelerini tercih etmelerinin faydalı olacağı söylenmelidir. Sert ve metal malzemelerin boyanmasında kullanılan boyalar başta kurşun olmak üzere 30

31 nikel, kobalt, arsenik, bakır, krom gibi ağır metaller içerebilmektedir. Bu ağır metaller deri yoluyla geçerek veya çocukların malzemeyi ağzına alması sonucunda ağız yolu ile alınarak vücutta birikerek zehirlenmelere ve alerjiye neden olabilmektedir. Okul malzemeleri alırken kontrol edilmeli ve ağır metal veya kurşun gibi maddeleri içermediğine ilişkin bilgi aranmalıdır. Sınıf içi etkinliklerde çocukların boyalı malzemeleri ağızlarına almaları engellenmelidir. Her türlü ürünün buruşmasını ve su geçirmesini engellemeye yarayan formaldehit yüksek miktarlarda kullanıldığında ciltte allerjik reaksiyonlara, gözlerde ve solunum yolunda tahrişe sebep olmaktadır. Bu nedenle sınıfta kullanılacak perde ve örtü seçimlerine dikkat edilmelidir. Sınıf Ortamının Özellikleri Çocuk sağlığına yönelik olarak sınıfların bina içindeki yerleşimleri de çocuk sağlığını etkilemektedir. Bina inşasında sınıflar, binanın güney ve güney-doğu tarafına yerleştirilirse kışın güneş alma olasılığı artar. Sınıfların boyu 9 metreden ve eni 7.5 metreden fazla olmamalı, tavanı 2.5 metreden yüksek, kapıları dışarı açılacak şekilde tasarlanmalı ve kapıların genişliği 90 cm'den fazla olmalıdır. Sınıf ortamının uygun olması öğrenci motivasyonunu olumlu etkiler. Sınıf içi aydınlatma öğretme-öğrenme ortamını etkileyen önemli faktörlerden biridir. İdeal olan sınıfın gün ışığından en fazla yararlanacak şekilde oluşturulmasıdır. Bunun dışında sınıftaki yapay ışıklandırma da bilinçli bir biçimde yapılmalıdır. Dersin işlenmesine en uygun ışıklandırma biçimi önceden saptanmış olmalıdır. Yapay ışıklandırma olarak gün ışığına yakın tek biçimli ve sabit bir ışıklandırma seçilmelidir. Farklı renk veren ışık kaynakları kullanılmamalıdır. Koyu renkli duvarların görüş sahası dışında ışıklandırmayı azaltıcı bir etkisi olduğu unutulmamalıdır. Göze doğrudan gelen ışık dikkat dağıtır, bu nedenle ışığı dağıtan floresan tipi ışık kaynakları seçilmelidir. Gereğinden çok yapılan ışıklandırma gözü yoracak, konsantrasyonu azaltacak, dikkatin dağılmasına sebep olacaktır. Aşırı ışıklandırmanın öğrencilerin göz sağlıklarını olumsuz etkileyeceği unutulmamalıdır. Sınıf, doğrudan güneş ışınları alıyorsa, pencerelerde perde bulunmalıdır. Yüksek katlardaki sınıfların pencere dışına tel kafes yapılarak öğrencilerin düşmelere karşı güvenliği sağlanmalıdır. Merkezi ısıtma sistemi tercih edilmeli ve sınıf içi hava sıcaklığı derece arasında tutulmalıdır. Sınıf içindeki nem oranının, hava basıncının gereğinden fazla oluşu, sınıfın tozlu oluşu gibi atmosferik faktörlerin öğrenci sağlığını, motivasyonunu olumsuz etkileyeceği gözden kaçırılmamalıdır. Sınıflardaki sıralar, çocuklarda duruş bozukluklarına neden olmayacak biçimde ve çocukların yaşına ve boylarına göre ayarlanabilir şekilde yapılmalıdır. Sınıf ortamındaki gürültü öğrenciler üzerinde rahatsız edici, yorucu bir etkide bulunmaktadır. Gürültü, öğrencilerde direnç düşmesi, kronik yorgunluk, dikkat dağılması gibi sonuçlar doğurmakta ve bu da öğrenmeyi olumsuz 31

32 etkilemektedir. Sınıf içindeki gürültünün 150 desibeli aşmasının öğrenci sağlığı açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceği ve kulak zarının patlamasına yol açabileceği unutulmamalıdır. Öte yandan sınıf içinde sessizlik de amaç hâline getirilmemelidir. Çocukların, ergenlik döneminin gelişim özellikleri göz önünde tutulduğunda; hareketli bir öğrenci için kırk beş dakika bir sırada sessizce oturmanın hiç de kolay olmadığı göz önünde tutulmalıdır. Sınıf ortamı dersin amaçlarına göre öğrencinin ilgisini çekecek, onu motive edecek biçimde düzenlenmiş olmalıdır. Özellikle ana sınıflarında ve ilköğretimin birinci kademesinde planlanan davranış değişikliklerini destekleyecek biçimde görsel ögelerden yararlanılması, sınıfın öğrenci düzeyine, algısına, ilgisine göre düzenlenmesi ve estetik açıdan çocuğa hitap etmesi büyük önem taşımaktadır. Araç gereçler, duvar panoları, öğrenme levhaları, öğrenci ürünleri gibi materyaller sınıf ortamında estetik biçimde düzenlenmelidir. Bu düzenleme sırasında renkler öğrencinin ilgisini çekecek, hoşuna gidecek şekilde kullanılmalıdır. Bu düzenleme yapılırken öğrenci özellikleri göz önünde tutulmalıdır. Materyalin türü ve özellikleri, öğrenmenin çabuk ve kolay gerçekleşip gerçekleşmemesinde önemli rol oynar. Materyal (içerik) bu nedenle amaca uygun (anlamlı) olmalı, ilgiyi diri tutacak şekilde düzenlenmiş olmalıdır. Öte yandan öğrenme materyali, öğrenenin zihinsel ve duyuşsal gelişim düzeyine (yaşına), kişisel özelliklerine uygun olmalıdır. Sınıfların yeterli genişlikte olmaları ve aşırı kalabalık olmaması ve yeterli havalandırma ve güneş ışığında yararlanma olanaklarının olması, bulaşıcı hastalıkların (enfeksiyon) yayılımını önlemek, oksijen, ısı ve ışıklandırmanın yeterli olması için önemlidir. Sınıfın temiz olması öğrenci motivasyonu olumlu etkiler. Bu nedenle öğrenciler sınıfı temiz bulmalı, temiz tutmayı öğrenmelidirler. Okul içinde yeterli sayıda, içinde akar suyu bulunan, sabunu, tuvalet kağıdı ve havlusu olan tuvalet ve lavaboların bulunması ve yeterli sayıda temiz su içme musluklarının olması gerekmektedir. Okul ve sınıf temizliği yapılırken yerler her gün ıslak olarak süpürülmeli ve sınıf zaman zaman antiseptik solüsyonlar kullanılarak temizlenmelidir. Okul çağındaki çocuklar genellikle bir kaza ya da özel bir hastalık ile karşılaşmadıkları sürece sağlık durumlarında olumsuz değişiklik olmaz. Bireysel Etkinlik Aydınlatma, ısı, gürültü ve temizliğin önemini ortaya koyan bilmece veya bulmaca sorarak ısınma egzersizi yapabilirsiniz. 32

33 Koruyucu Tedbirlerin Alınması Okul çağındaki çocuklar genellikle sağlıklıdır. Bir kaza ya da özel bir hastalık söz konusu olmadıkça 3-4 yıl içinde sağlık durumlarında önemli değişiklikler olmaz. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı nca okula giriş ve çıkışta tam bir fizik inceleme, ara yıllarda ise belirli bazı sağlık sorunlarına yönelik çalışmalar yapılması görüşü benimsenmektedir. Sağlık Bakanlığı nca okul sağlığı hizmetleri okulun çevresi dâhil sağlığı olumsuz olarak etkileyen her türlü etmenin denetimiyle öğrencinin ve okul personelinin sağlığının değerlendirilmesi, geliştirilmesi, sağlıklı okul yaşamının sağlanması ve sürdürülmesi, öğrenciye ve dolayısıyla topluma sağlık eğitimi verilebilmesi için yapılan çalışmaların tümü olarak tanımlanmaktadır. Sağlık Bakanlığı, okul sağlığı hizmetleri genelgesinde okullarda öğrencilerin sağlığının korunması amacıyla gerekli tedbirlerin alınması için; Valilik sorumluluğunda, il ve ilçelerde ilgili vali yardımcısının Kaymakam başkanlığında, İl sağlık müdürlüğü/ilçe sağlık grup başkanlığı İl milli eğitim müdürlüğü/ilçe milli eğitim müdürlüğü, İl tarım müdürlüğü/ilçe tarım müdürlüğü temsilcilerinden bir komisyon oluşturulmasını istemektedir. Oluşturulan komisyonlardan okulların yerlerini değerlendirerek, örnek uygulamalar ve güçlüklerin diğer okullarla paylaşılması ve "okul sağlığı hizmetlerinin" kısa, orta ve uzun vadeli olarak planlanıp denetlenerek bu hizmetlerin düzenli olarak sürdürülmesi hedeflenmektedir. ÇOCUĞUN SAĞLIĞINI KORUYUCU TEDBİRLERİN ALINMASI Okul sağlığına yönelik yapılan çalışmalar, ilkokul dönemindeki çocukların büyüme-gelişme, görme, işitme sorunları olduğunu, üst solunum yolu enfeksiyonları, kötü ağız hijyeni, beslenme ve paraziter hastalıklar yönünden risk altında olduklarını göstermektedir. Türkiye de yapılan çalışmalarda ise okul çağı çocuklarının en yaygın sorunları arasında büyüme-gelişme, görme kusuru, paraziter hastalıklar ve ağız-diş sağlığı sorunları yer almaktadır. Ülkemizde görme, işitme, diş sağlı, büyüme ve gelişme, engellilik durumları, kalp hastalıkları, paraziter hastalıklar, inmemiş testis, tansiyon ve kilo taramaları yapılmaktadır. Görme ve işitme kusuru olan öğrenciler ile olmayanlar arasında okul başarısı yönünden farkların olduğu bilinmektedir. Bu nedenle sorunun erken saptanması önemlidir. Okul çağındaki çocuklarda sağlığı korumaya yönelik olarak çocukların büyüme- gelişmesini değerlendirmek için boy ve ağırlıkları her yıl ölçülmeli, büyüme geriliği olanlarda nedenleri araştırılmalıdır. 33

34 Okul sağlığı hizmetleri çocuk sağlığının korunmasında önemli yer almaktadır. Okul çocuğunun en önemli sağlık sorunları arasında; diş çürükleri ve diğer diş hastalıkları bulunmaktadır. Bu sorunlar yaşamı tehdit edici olmadığı için genellikle önemsenmezler. Oysa günümüzdeki, birçok hastalığın diş çürükleri ve diş hastalıkları ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Enfeksiyon kaynağı olan diş çürüklerinin erken tanınıp tedavi edilmesi diş kaybını önlediği gibi, vücuttaki birçok enfeksiyon odağının da ortadan kalkmasını sağlamaktadır. Sağlığın korunmasına yönelik okullarda bazı çocukluk aşılarının okul yaşlarında pekiştirme dozları yapılmaktadır. Ülkemizde 2013 Sağlık Bakanlığı aşı takvimine göre ; İlkokul 1 sınıfta, Tetanoz-Difteri-Boğmaca, Oral Polio Aşısı(çocuk felci), Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak aşıları, İlköğretim 8. sınıfta ise Difteri-Tetanoz toksoid aşısı yapılmaktadır. Şekil 2. Okulda aşı uygulaması Spor etkinlikleri bireyin fiziksel ve benlik gelişimine katkıda bulunur. Öğrencilerin bedensel ve ruhsal gelişimine olumlu katkıları olduğu için spor etkinlikleri desteklenmelidir. Eğitimin en temel ilkelerinden biri insanları, zihinsel ve bedensel yönleriyle bir bütün olarak yetiştirmektir. Kuşkusuz bireylerin bedensel olarak sağlıklı ve ruhsal yönden mutlu olması, toplumsal kalkınmanın da önde gelen koşullarındandır. Sağlıklı bir toplum yetiştirebilmenin yolu ise okullaşmadır. En hareketli dönemini yaşayan ve sonsuz enerji ile dolu olan okul çocuklarının, boş zamanlarını faydalı bir şekilde geçirecek, enerjilerini olumlu yönde kullanacak, stresini giderecek, kötü alışkanlıklardan korunup bilgi, beceri ve yeteneklerini arttıracak en önemli etkinliklerin başında okul içi ve okul dışında katılabilecekleri sportif faaliyetler gelmektedir. Her türlü spor etkinliği sosyal bir deneyimdir ve çoğu zaman duyguları içerir. Sportif etkinliklere katılan birey, oyun ve hareketler aracılığı ile duygularını ifade etme imkânı bulur. Saldırganlık, öfke, utangaçlık vb. duygularında boşalım sağlar ve bunları kontrol etmesini öğrenir. Baskı altındaki enerjiden kurtulmanın yolu oyun ya da spor etkinliklerine katılmaktır. Okullarda yapılan beden eğitimi ve spor etkinliklerine katılmak bireyin fiziksel olduğu kadar benlik gelişimine de katkıda bulunur. Benlik genelde bireyin ne olduğu ne olmak istediği ve çevresini nasıl tanıdığı konularındaki bilinçliliği olarak ifade edilir. Birey bu bilince kendini başkaları ile karşılaştırarak ulaşır. Çocuk diğer çocuklar ile oynamaya başladığında kendisinin güçlü ve zayıf yönlerini anlamaya başlar. Oyunlar sırasında kendisi ile başkalarını karşılaştırır. Yeterlilik ve yetersizliklerini fark eder. Böylelikle sportif ortam sayesinde çocuğun sosyalleşmesi de daha hızlı 34

35 ve olumlu gerçekleşir. Spor yapmak yalnızca bir bedensel uğraş olmayıp aynı zamanda sosyalleşme ve topluma uyma sürecidir. Okul çalışanlarının hepatit B (sarılık), tüberküloz (verem), yönünden taranması özellikle kantin ya da yemekhanesi olan okullar için çok önemlidir. Çocuk sağlığının korunmasında başka bir faktör yoksullukla ve yoksunluklarla mücadele edilmesidir. Çocuğun sağlıklı büyüme ve gelişmesinde çevresel etmenlerin (temiz su bulamama, madde bağımlılığı, yanlış beslenme alışkanlığı, güvenli olmayan cinsel yaşam, kirli hava ve çevre koşulları) rolü çok büyüktür. Çocuğun sağlıklı bir ortamda yaşaması için gerekli girişimler ve sektörler arası işbirliği yapılmalıdır. Tartışma Okul çağında çocuklar neden aşılanmalıdır? Arkadaşlarınız ile tartışınız. BİLGİ VERİLMESİ Okul dönemi, çocukların sağlık risklerinin erken tanılanabileceği ve çocuklara sağlığı geliştirme davranışlarının öğretilebileceği bir dönemdir. Ülkemiz genelinde okul sağlığına yönelik planlı ve sürekli sağlık hizmetlerinin bulunmaması, okul çocuğunun sağlık riskleri ile karşılaşmasını ve olumsuz sağlık davranışları geliştirmesini pekiştirmektedir. Okul sağlığı hizmetlerinin yaygınlaştırılması ile okul çocuklarının sağlık düzeyleri yükseltilecektir. Okul öncesi ve okul çağı çocuklarına kişisel sağlık için temizliğin önemi (banyo yapma, el yıkama, tırnak bakımı, diş fırçalama, tuvalet hijyeni) ve ev kazalarından korunma gibi konularda bilgi verilmesi önemlidir. Ergen yaş grubuna ise ev dışında karşılaşılabilecek kazalar (motorlu taşıt kazaları, düşme, boğulma, zehirlenmelerden korunma), bulaşıcı hastalıklardan korunma, ilkyardım, sigara, alkol ve uyuşturucu maddelerin zararları, sağlıklı beslenme, beden postürünün (duruşunun) korunması, üreme sağlığı, güvenli annelik ve cinsel eğitim gibi konularda sağlık eğitimi verilmelidir. Okul çağında sağlığı koruyucu bilgilerin verilmesi kişisel sağlık için önemlidir. Okul dönemindeki sağlık riskleri arasında ilk sıralarda kazalar yer almaktadır. Kazalar her yaş döneminde olduğu gibi okul çağı döneminde de çeşitli düzeyde fonksiyon kayıplarından, yaşamın sonlanmasına kadar farklı sonuçlara neden olmaktadır. Okul çocuğunun motor becerilerinin gelişmiş olmasına rağmen akran baskısı, farklı fiziksel uğraşıları başarma isteği gibi gelişimsel özellikleri kazaların 35

36 yüksek oranda görülmesine zemin hazırlamaktadır. Bunun yanı sıra çocuklardaki görme kusurları, okul ve oyun çevrelerinin yeterli oranda güvenli olmaması, motorlu araç yaralanmalarının sık görülmesi de kazaların görülme oranını artırmaktadır. Okul sağlığı çalışmalarında çocukların kazalardan korunma ve güvenlik önlemleri hakkında bilgilenmelerini sağlamanın yanında temel ilk yardım becerilerini uygulatmak ve öğretmek büyük önem taşımaktadır. Bethany ve arkadaşları gençlerin güvenlik eğitimi ve yaralanmalardan korunma ile ilgili yaptıkları çalışmaların sonucunda çocukların, kask takma, trafik işaretlerine dikkat etme gibi güvenlik önlemlerini yüksek oranda kullandıklarını belirlemişlerdir. Çocuklara okulda verilecek ağız-diş sağlığı eğitimleri ile doğru alışkanlıklar kazandırılarak, dişlerin tedavi edilmesinin önemi anlatılarak diş çürüklerinin en aza indirilmesi mümkün olabilmektedir. Bu nedenle ağız- diş sağlığına ilişkin bilgi düzeylerinin ve uygulamaların belirlenmesi önemlidir. Okul çocuklarına sağlıklı bir çevrede yaşama bilinci aşılanmalıdır. Okuldaki eğitimi rastlantıya bırakmamak ve çocuklara olumlu davranışlar kazandırmak için ailenin ve çevrenin etkin olarak desteğini almak gerekir. Bu desteği sağlamak ve okuldaki eğitim sürecine katmak ancak iyi bir planlama ile mümkün olabilir. Okul ve çevre işbirliğini sağlamaya ilişkin yapılacak plan, okulun hedeflerini gerçekleştirecek, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini geliştirecek, toplumun her yönden kalkınmasına katkıda bulunacak, veli ve yakın çevre üyelerinin okulun işleyişine katılımını ve desteğini sağlayacak özelliklere sahip olmalıdır. Atıkların uygun yok edilmesi, çevre kirliliğinin önlenmesi, ağaçlandırmanın önemi ve suyun gereksiz tüketiminin önlenmesi konularında da bilinç geliştirilmelidir. GÜVENLİĞİN SAĞLANMASI Okul güvenliğinin boyutları, güvenliğin alanı ile ilgili boyutlar şeklinde ele alınabilir. Okullarda güvenlik sorunlarının fiziki, sağlık, davranış, okul çevresi, yasal uygulama ve kurallar açısından, problemsiz olması gerekmektedir. Okul güvenliği, çocuğun ya da diğer okul personelinin okula gitmek amacıyla evinden ayrılması anından başlayarak tekrar evine dönünceye kadar geçen tüm aşamaları içerir. Ev ile okul arasındaki güvenlik, özellikle taşımalı eğitim yapılan okullar için daha büyük önem arz etmektedir. Okul güvenliği mekân açısından ele alınırsa: Okul ile ev arasında güvenlik, Okul içinde güvenlik, Sınıfta güvenlik olmak üzere üç temel alandaki güvenliği kapsamaktadır. Okul güvenliğinin boyutları, güvenliğin alanı ile ilgili boyutlar olarak ele alınabilir. Bunlar; Arkadaşlarından gelecek şiddet olaylarına karşı güvenlik, 36

37 Öğretmenlerin fiziksel şiddetine maruz kalma konusunda güvenlik, Doğal afetlere karşı güvenlik, Sağlık ve temizliğe ilişkin güvenlik, Cinsel istismara karşı güvenlik, Psikolojik ve duygusal güvenlik, Etnik ve siyasî görüş konularındaki güvenliktir. Okulda güvenli koşulların sağlanması ve sağlıklı çevre, okul binasının, oyun alanlarının, mutfak ve tuvaletlerin, ısıtma, havalandırma, aydınlanma gibi durumların ve çocuklar için kullanılan malzemelerin sağlığa uygun koşullarda olması ile mümkündür. Sağlık için temiz ve yeterli içme ve kullanma suyu sağlanmalıdır. Fiziksel olarak okul binasının inşa edileceği yeri belirleme, uygun bir eğitimöğretim ortamı oluşturma sürecinde ilk aşamadır. Okul binasının yeri belirlenirken göz önünde bulundurulması gereken bazı özellikler şöyle sıralanabilir; Sunulacak eğitim ve öğretim planlarına uygun bir yer olmalıdır. Devam eden öğrenciler için rahatça ulaşılabilecek bir yerde olmalıdır. Trafik, gürültü ve hava kirliliği açısından sorun yaratacak yerlerden uzak olmalıdır. Alt yapı hizmetlerinin sağlanabileceği bir yerde olmalıdır. Okulun yeri, ileriki yıllarda genişleme imkânı sağlayacak nitelikte olmalıdır Okullarda güvenlik sorunları, psikolojik, sosyolojik ve okul çevresindeki toplumsal olaylardan kaynaklanabileceği gibi yangın, deprem gibi doğal afetlere karşı okul binalarının yetersiz olmasıyla da ilgili olabilir. Güvenlik açısından okullar, ana yol ve tren yolundan, koku, gürültü ve duman çıkaran fabrika ve işyerlerinden uzakta öğrencilerin kolayca ulaşabilecekleri yerlerde inşa edilmelidir. Öğrencilerin gidecekleri okul evlerine yakın olmalıdır. İlköğretim Yasası gereği, okul binalarının meyhane, kahvehane, bar gibi yerlerden en az 100 metre uzaklıkta olması gerekmektedir. Eğer okul, evlerden 3-4 kilometreden daha uzak ise uygun bir taşıma servisi konulmalıdır. Okulun fiziksel çevresi, güvenlik açısından çok önemli bir etkendir. Okul içinde gerekli acil yardım malzemesi revir oluşturulmalıdır. Okul binasının güneş ışınlarını alabilmesi için, en yakındaki binadan 25 metreden daha uzakta bulunması ve öğrencilerin gözlerinin kamaşmaması için sınıf camlarının doğuya bakmaması gerekir. Okul alanı, öğrenci başına en az 25 metre kare düşecek genişlikle olmalı ve en azından 400 metre karelik bir bahçesi bulunmalıdır. Okul binaları koridor sistemine göre yapılmalıdır. Bu tür binalar, en çok dört katlı ve bir yanda sınıflar, diğer yanda koridorlar bulunacak şekilde inşa edilmelidir. Koridorların en az 3 metre ve merdivenlerin en az 2 metre genişlikte olmasına dikkat edilmelidir. Merdiven yüksekliği 15 cm ve derinliği 30 cm'yi geçmemelidir. Öğrenci sayısı üç yüzden fazla ise, binanın her iki ucuna merdiven yapılmalıdır. Okul binalarında kazaları ve yangını önleyecek önlemler alınmalıdır. 37

38 Kapılar dışa açılmalı, çıkış kapısı geniş olmalı merdiven korkulukları çocukların kaymalarını önleyecek biçimde yapılmalıdır. Okul içinde gerekli acil yardım malzemesi bulunan bir oda bulunmalı, yatılı okullarda ayrıca revir oluşturulmalıdır. Çöpler, okul ve oyun alanlarından uzakta, kapalı yerlerde saklanmalı ve fazla bekletilmeden uzaklaştırılmalıdır. Okul bahçesinin etrafı duvarlarla çevrili ve zemini düz olmalı, çamur ve toza neden olmayacak şekilde inşa edilmelidir. Mayıs 2009'a kadar çocuklara organik çözücü (solvent) içeren kırtasiye malzemeleri serbestçe satılıyordu. "Uçucu Maddelerin Zararlarından İnsan Sağlığının Korunmasına Dair 5898 Sayılı Kanun" yasalaştıktan sonra, uygulamalara açıklık getiren "Uçucu Maddelerin Zararlarından İnsan Sağlığının Korunması Hakkında Yönetmelik" Ağustos 2010'da Sağlık Bakanlığı'nca yayımlandı. Bu kanun ve yönetmelik ile uçucu organik çözücüler içeren kırtasiye malzemelerinin 18 yaşından küçüklere satışı ve bunların üretildiği yerlerde 18 yaş altı çocukların çalıştırılması yasaklandı. Çocuk sağlığı ve güvenliği açısından anne ve babalar çocuklarına uçucu organik çözücü içeren kırtasiye malzemelerini kesinlikle satın almamalı ve kullandırmamalıdır. Okul kantin hizmetlerinin Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak hazırlanan ve 17 Nisan 2007 tarihinde yürürlüğe giren Okul Kantinlerinin Denetimi ve Uyulacak Hijyen Kuralları Genelgesinde belirtilen hususlar doğrultusunda yürütülmesi ve denetlenmesi sağlanmalı, çevrede açıkta gıda satışı önlenmelidir. Öğrencilere dışarıdan herhangi bir şey almamaları, tanımadıkları kişilerle konuşmamaları konusunda da eğitim verimelidir. Okul ve çevresinin kazalara karşı korunma yönünden uygunluğu kontrol edilmeli ve gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Dünya üzerinde yılda yüz binlerce çocuğun yaralanmasına ve ölmesine neden olan kazalar, okul çağı çocuklarında ölümlerin ve yaralanmaların önemli nedenlerinden birisidir. Okul ve çevresinin kazalara karşı korunma yönünden uygunluğu da kontrol edilmeli ve gerekli olan düzenlemeler yapılmalıdır. Okul çıkışlarında çocukların yola çıkmasını engelleyecek bariyerler olmalı, karşıdan karşıya geçme noktasında kalabalık saatlerde okul-polis işbirliği yapılmalıdır. Birçok eğitim kurumu çocuk güvenliğine önem vermekte ve bunun için bir şeyler yapmaktadır. Fakat yapılan bu çalışmalar bir yönetim sistemi haline getirilmeden ve sürekliliği sağlanmadan pek bir anlam ifade etmeyecektir. Eğitim kurumlarında çocuk güvenliğini etkileyen birçok iç ve dış faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerin farkına varılarak güvenliğin sağlanması için gereken sistematik düzenlemelerin yapılması ve sürekli olarak kontrol altında tutulması ile mümkündür. Çocukların öğrenmeleri ve gelişimleri engellenmemeli, fakat güvenli bir ortamda, gereksiz zararlardan korunarak büyümelidirler. Okul Çocuğunun güvenliğini tehdit eden durumlar; Şiddet Zorbalık Okula gidip gelirken ortaya çıkan, trafik ve trafik dışı yaralanmalar 38

39 Servis güvenliği İnternet güvenliğidir. Çocuklar okul taşıtlarında, okula girişte, sınıfta, koridorda, deneysel çalışmalar sırasında kullandığı materyallerle, el işi uygulamalarında, oyun ve spor alanlarında, okul çıkışlarında kaza ve yaralanma ile sonuçlanabilecek pek çok tehlikeyle karşı karşıyadırlar. Şekil 3. Okul servisi. Bazı okullarda öğrenci mevcudunun kalabalık olmasına karşın oyun bahçeleri küçük ve yetersizdir. Oyun alanları ihtiyacı karşılayamadığı için öğrenciler rahatça koşup oynayamamakta, özellikle küçük öğrenciler çarpışmalardan zarar görmekte, bundan dolayı da öğretmenler öğrencilerin koşmalarını yasaklayabilmektedir. Bu yasak, bir sıkıntının önüne geçer gibi görünürken aslında başka sıkıntılar yaratmaktadır. Ayrıca oyun bahçesinin asfalt, beton gibi sert zeminlerle kaplanması da düşmelerde yaralanmalara yol açabilmektedir. Okul güvenliği yalnızca okul ortamının güvenliği ile sınırlı değildir. Okulda öğrencilerin gün boyu yaptığı aktivitelerin çoğu gözlenebilen, denetlenebilen ve kısıtlanabilen ve çoğu zaman da az riskli davranışlardır. Bu nedenle okul ortamında meydana gelen kazalarla ilgili bilgiler toplanıp, bu bilgiler doğrultusunda belirli bir planlama ve düzenleme ile potansiyel koruma önlemleri alınırsa, kaza riskleri önlenebilir veya azaltılabilir. Bu konuda okul yönetimine önemli görev düşmektedir. Çünkü okul yönetimi, okul binası içerisinde, okulla ilgili faaliyetlerin yapıldığı yerlerde ve öğrencilerin okula ulaşımları esnasında olabilecek her türlü tehlike, yaralanma ve riskten öğrencilerini korumak ve güvenliklerini sağlamakla sorumludurlar. Okul yönetiminin gerekli planlama ve düzenlemeyle her türlü önlemi almasının yanı sıra, çocukların da kazalardan korunma ile ilgili gerekli bilgiye sahip olması, kazalardan korunmada oldukça önem taşımaktadır. İlgili kişilerin gerekli önlemleri almasının yanı sıra, çocuklar da yeterli düzeyde güvenlik önlemlerini tanırsa ve bu konuda yeterli bilgi ile donatılırsa, güvenli davranış becerileri gelişir ve pek çok kaza ve ölüm önlenebilir. Bu konuda ebeveynlere de önemli görev düşmektedir. Çünkü ebeveynlerin okul çevresinden kaynaklanan kaza risklerini azaltmada ve kazalardan çocukları korumada, kaza 39

40 olmadan veya kaza olduktan sonra gösterdikleri davranışlar oldukça önem taşımaktadır. Okullarda etkili öğrenmenin gerçekleştirilmesi ve öğrencilerin kendi potansiyellerini geliştirebilmeleri için, okulun öğrenci ve öğretmenler açısından güvenli bir yer olması önemlidir. Okulun güvenli olması demek; öğrencilerin, çalışanların ve diğer paydaşlar olan veli ve ziyaretçilerin okul ortamında güvende olmaları, kendilerini fiziksel, psikolojik ve sosyal bakımdan özgür hissetmeleridir. Okul güvenliği yalnızca okul ortamının güvenliği ile sınırlı değildir. Okul güvenliğinin kapsamı ve boyutları; çocuğun ya da diğer okul personelinin okula gitmek amacıyla evinden ayrılması anından başlayarak tekrar evine gelinceye kadar ki tüm aşamaları içerir. Bireysel Etkinlik Okulda veya sınıfta yapılan deneysel çalışmalar sırasında kullanılan materyaller ne tür kazalara yol açarak güvenlik tehditi oluşturabilirler? 40

41 Özet Okul ortamı fiziksel ve sosyal çevresi ile sağlığı doğrudan etkilemesi sebeiyle sağlık ile ilgili olumlu tutum ve davranışların geliştirilmesine elverişli bir ortamdır. Okul ve sınıf içi alınabilecek tedbirler okul yönetimlerinin sorumluluğundadır. Sınıf içi etkinliklerde çocukların kullanacakları materyallerin seçiminde sağlığa zararlı olmayan maddelerden yapılmış olanlar tercih edilmelidir. Olumlu çevre ve temiz sınıf öğrenci motivasyonunu olumlu etkileyerek akademik başarıyı artırabilir. Okulda güvenli koşulların sağlanması ve sağlıklı çevre, okul binasının, oyun alanlarının, mutfak ve tuvaletlerin, ısıtma, havalandırma, aydınlanma gibi durumların ve çocuklara kullanılan malzemelerin sağlığa uygun koşullarda olması ile mümkündür. Okul güvenliğinin kapsamı ve boyutları; çocuğun ya da diğer okul personelinin okula gitmek amacıyla evinden ayrılması anından başlayarak tekrar evine dönünceye kadarki tüm aşamaları içerir. Ödev Yakınınızda bulunan bir okul ve sınıfın sağlığı korumaya yönelik aldığı önlemleri araştırınız? kelime olacak kadar ödevi yazınız. 41

42 DEĞERLENDİRME SORULARI Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz 1. Aşağıdakilerden hangisi okul binasının yeri belirlenirken göz önünde bulundurulması gereken özelliklerden değildir? a) Eğitim ve öğretim planlarına uygun bir yer olmalıdır b) Öğrenciler için rahatça ulaşılabilecek bir yerde olmalıdır c) Okulun yeri için genişleme imkânı çok önemli değildir d) Çevre olarak sorun yaratacak yerlerden uzak olmalıdır e) Alt yapı hizmetlerinin sağlanabileceği bir yerde olmalıdır 2. Aşağıdakilerden hangisi okul dönemindeki sağlık riskleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır? a) Yaralanmalar b) Boğulmalar c) Paraziter hastalıklar d) Kazalar e) Diş çürükleri 3. Aşağıdakilerden hangisi okul çocuğunun güvenliğini tehdit eden durumlardan değildir? a) Şiddet b) Servis güvenliği c) İletişim güçlüğü d) Zorbalık e) İnternet güvenliği 4. Aşağıdakilerden hangisi okul ve sınıf içinde alınabilecek tedbirlerden sorumludur? a) Müdür b) Veli c) Öğretmen d) Öğrenci e) Hizmetli 5. Aşağıdaki ifadelerden hangisi sınıfların bina içinde yerleşimleri yapılırken güneş alma olasılığını artırır? a) Kuzey-güney b) Güney-batı c) Kuzey-batı d) Kuzey- doğu e) Güney-doğu 42

43 6. Aşağıdakilerden hangisi sınıf ortamındaki gürültünün öğrenciler üzerinde oluşturduğu durumlardan değildir? a) Akut yorgunluk b) Kronik yorgunluk c) Direnç düşmesi d) Dikkat dağılması e) Kulak zarı patlaması 7. Aşağıdaki hangisi sağlıklı sınıf ortamı özelliklerinden değildir? a) Aşırı kalabalık olmaması b) Sınırlı ışık alması c) Yeterli havalandırma d) Güneş ışığından yararlanma e) Yeterli ısı 8. Aşağıdakilerden hangisi okul güvenliğinin boyutlarından değildir? a) Temizliğe ilişkin güvenlik b) Sosyolojik güvenlik c) Duygusal güvenlik d) Psikolojik güvenlik e) Şiddet olaylarına karşı güvenlik 9. Aşağıdakilerden hangisi okul çağı çocuklarında ölümlerin ve yaralanmaların önemli nedenlerinden birisidir? a) Enfeksiyon b) Psikolojik nedenler c) Allerjenler d) Kazalar e) Diş hastalıkları 10. Aşağıdakilerden hangisi okul binalarında kazaları ve yangını önleyecek önlemlerden değildir? a) Kapılar dışa açılmalı b) Çıkış kapısı geniş olmalı c) Merdiven korkulukları olmalı d) Yanıcı maddeler açıkta bulundurulmamalı e) Kapılar içe açılmalı Cevap Anahtarı 1.C, 2.D, 3.C, 4.A, 5.E, 6.A, 7.B, 8.B, 9.D, 10.E 43

44 ÇOCUĞUN SAĞLIĞINI KORUYUCU SINIF İÇİ TEDBİRLER-II İÇİNDEKİLER Uygun Beslenmenin Sağlanması Yeterli ve Temiz İçme Suyu Sağlama Uyku ve Dinlenmenin Sağlanması Var olan sağlık sorunlarını çözebilme ve kontrol altına alma yöntemleri ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Yrd. Doç. Dr. Hava ÖZKAN HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Uygun beslenmeye yönelik koruyucu sınıf içi tedbirleri alırken çocuk sağlığını korumanın önemini anlayabilecek, Yeterli ve temiz içme suyu sağlamanın çocuğunun sağlığını nasıl koruduğunu kavrayabilecek, Uyku ve dinlenmenin çocuk sağlığını korumadaki önemini anlayabilecek, Çocuğun sağlığını korumak için var olan sağlık sorunlarını çözerek kontrol altına almanın önemini öğreneceksiniz. ÜNİTE 4 44

45 GİRİŞ Çocuklara sağlıklarını korumaya yönelik alışkanlık kazandırmak için ailede anne ve babalara, okulda yönetici ve öğretmenlere önemli görevler düşmektedir. Çocukluk yıllarında kazanılan alışkanlıkların ileriki yıllarda sağlığı korumaya temel oluşturacağı unutulmamalıdır. Okul çağı 6-14 yaş grubundaki çocukların gördüğü eğitim-öğretim süresini kapsayan dönemdir. Bu dönem, büyüme ve gelişmenin hızlı olduğu, yaşam boyu sürebilecek davranışların büyük ölçüde oluştuğu bir dönemdir. UYGUN BESLENME SAĞLANMASI Çocuklarda beslenme, çocuğun yaşına, cinsiyetine, vücut ağırlığına, fiziksel aktivite düzeyine göre düzenlenmelidir. Okul çağı çocuğun toplum yaşamına ilk kez bilinçli olarak girdiği bir dönemdir. Okul öncesi çağda çocuğun beslenme alışkanlıklarını aile etkiler. Okul çağında ise arkadaşlar/akran grubu ve reklamlar gibi etkenler çocuğun beslenme alışkanlıklarını etkileyebilmektedir. Okullarda beslenme konusunda denetimin olmaması, özellikle annenin çalışmasına bağlı olarak okuldan eve gelince, kendi kendine yiyecek hazırlama çocukta yanlış beslenme alışkanlıklarını gelişebilmektedir. Bu nedenle çocuğun yeterli ve dengeli beslenebilmesi için çocuğun, ailenin, okul yönetimindeki bireylerin ve öğretmenlerin beslenme konusunda bilinçli, eğitimli ve birbirleriyle işbirliği içerisinde olmaları gerekmektedir. Çocuğun yaşına, cinsiyetine göre yeterli ve dengeli beslenmesinin en önemli göstergesi çocuğun büyüme ve gelişmesidir. Okul çağında çocukların yeterli ve dengeli beslenmelerinin sağlanması gerekir. Çocuk sağlığı açısından uygun beslenmenin sağlanması yaşamın ilk günlerinden itibaren çok önemlidir. Bebeklik döneminden sonra okullarda çocukların beslenme programlarının yeterli ve dengeli, sağlık kurallarına uygun olması gereklidir. Okul çağı büyüme süreci önemli miktarda enerji ve yeni dokuların yapımı için daha fazla miktarda protein, mineralleri ve vitaminleri gerektirir. Tüm enerji ve besin ögelerinin yeterli ve dengeli karşılanabilmesi için çocukların tüketmeleri gereken besinlerin kaliteli ve yeterli miktarda olması önemlidir. Okul çağında çocukların yeterli ve dengeli beslenmelerinin sağlanması ile; Büyüme ve gelişmelerinin tam olması, Vücut dirençlerinin artarak bulaşıcı hastalıklardan korunmaları, Kolay öğrenmeleri ve başarılarının artması sağlanabilir. Öğrencilerin okul yaşantılarında kantinler önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü öğrencilerin yaşantılarının üçte biri okulda geçmekte, çocuklar bu süre içerisinde beslenme ihtiyaçlarını okul kantinleri karşılamaktadır tarihinde MEB tarafından yayımlanan 2011/41 Nolu Genelge ile okul kantinlerinde doğal maden suları hariç, enerji içecekleri, gazlı, aromalı ve kolalı içecekler ile kızartma ve cipslerin satışları yasaklanmış, bunların yerine süt, ayran, yoğurt, meyve suyu, taze 45

46 sıkılmış meyve suyu ve tane ile satışı yapılabilen meyve bulundurulması sağlanmıştır. Çocuklarımıza sadece iyi bir eğitim ve aile ortamı sağlamanın başarıya ulaşmak için yeterli olmayacağı, aynı zamanda sağlıklı beslenmenin de önemli bir faktör olduğu bilinmektedir. Çocukların beslenmelerinde sadece evde aldıkları gıdaların yeterli olmaz aynı zamanda okuldaki beslenme şartlarınında düzenlenmesi gerekir. Şişmanlık (obezite), gıda zehirlenmesi, zekâ ilerlemesinin ve fiziki büyümenin yavaşlaması ve çeşitli hastalıklar, okullarda sağlıksız beslenmenin neden olduğu sonuçlar arasında yer almaktadır. 10 yaşındaki bir okul çocuğu için günlük gereken kalorilik beslenme örneğine göre: Okul çağı döneminde et, tavuk, balık, yumurta ve kuru baklagiller grubundan günde 2-3 porsiyon tüketilmelidir. Süt, yoğurt, peynir, süt ürünleri grubundan günde ml süt (2 su bardağı) ya da yoğurt ve bir kibrit kutusu kadar peynir alınmalıdır. Tahıl grubundan günde 2-3 porsiyon, sebze ve meyvelerden günde 3-4 porsiyon tüketilmelidir. Şeker ve yağların aşırı tüketiminden kaçınılmalıdır. Bu çocukların 3 ana ve 3 ara öğün olmak üzere günde 6 kez beslenmeleri gerekmektedir. Şekil 1. Okulda öğle yemeği YETERLİ VE TEMİZ İÇME SUYU SAĞLAMA Susuz hayat düşünülemez. Su, besleyici özelliği olmadığı hâlde, günlük beslenmenin çok önemli bir parçasıdır. Büyümek ve vücudun bakımı için suya gereksinim vardır. Vücutta gerçekleşen çok sayıda biyolojik işlemde suyun önemli görevi vardır. Su, yaşamın temel ögelerinden biri olmakla beraber, içerisinde bulundurduğu mineral ve bileşiklerle vücudumuzdaki her türlü biyokimyasal reaksiyonların gerçekleşmesinde inanılmaz derecede etkin rol oynamaktadır. Canlı vücudunda suyun işlevleri: Hücre ve dokuların yapılarının korunması, 46

47 Fizyolojik fonksiyonların yerine getirilmesi, Hücre ve dokuların beslenmesi için gerekli unsurların taşınması, Hücre ve dokuların metabolizma artıklarının vücut dışına atılması, Vücut ısısının düzenlenmesidir. İstirahat hâlindeki bir kişide günlük su ihtiyacı yaklaşık olarak 27 gr/kg olup çeşitli durumlarda bu ihtiyaç miktarı artmaktadır. Örneğin fiziksel çalışma esnasında bu miktar günlük gr/kg a kadar yükselebilmektedir. İçme Sularının Özellikleri İçme ve kullanma suları; Su, kokusuz, renksiz, berrak ve içimi serinletici olmalıdır, Su hastalık yapan mikroorganizma içermemelidir, Suda sağlığa zararlı kimyasal maddeler bulunmamalıdır, Su kullanma maksatlarına uygun olmalıdır, Sular sert olmamalıdır. Şekil 2. Kullanma suyu Su Çeşitleri Kaynak Suyu: Jeolojik yapıların içinde doğal olarak oluşan, bir veya daha fazla çıkış noktasından yeryüzüne kendiliğinden çıkan veya teknik usullerle çıkartılan ve filtrasyon (suda asılı kalan çözülmemiş partikülleri uzaklaştırmak) dışında herhangi bir kimyasal işlemden geçmemiş yeraltı sularına denir. İçme Suyu: Jeolojik koşulları uygun jeolojik yapıların içinde doğal olarak oluşan, bir çıkış noktasından sürekli akan veya teknik usullerle çıkarılan ve İçilebileceği belirtilen sular kullanılmalıdır. Sağlık Bakanlığı nca uygun görülen dezenfeksiyon, filtrasyon, çöktürme, saflaştırma ve benzeri işlemler uygulanabilen yer altı sularına denir. İçme-Kullanma Suyu: Genel olarak içme, yemek yapma, temizlik ve diğer evsel amaçlar ile gıda maddelerinin ve diğer insani tüketim amaçlı ürünlerin hazırlanması, saklanması ve pazarlanması amacıyla kullanılan, orijine bakılmaksızın, orijinal hâliyle ya da arıtılmış olarak ister kaynağından, isterse dağıtım ağından temin edilen ve mevzuatında belirtilen kimyasal, mikrobiyolojik parametreleri uygun ve ticari amaçlı satışa arz edilmeyen sulara denir. 47

48 İçme Sularında Dikkat Edilecek Hususlar İçme ve kullanma (Şebeke suyu) suları, Sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırılmış ticari amaçla satılan kaynak suları, içme suları ve doğal mineralli sularda üretim aşamaları kontrol altına alınmış ve Sağlık Bakanlığı denetimine tabi güvenli şunlardır. Pis, kötü kokan, kirli olan sular içilmemelidir. Yer altından temiz olarak çıkan kaynak suları bile yüzeyde, çevreden sızan ve havadan karışan mikroplarla kirlenebilir. Suyun temiz olup olmadığına sağlık kuruluşları incelemeden sonra karar verir. Sağlık kuruluşlarının denetiminde olan ve içilebileceği belirtilen sulardan başka sular kullanılmamalıdır. Suyun içine konduğu ve saklandığı kaplar su ile etkileşim içine girmeyen suyun niteliğini bozmayan maddelerden imal edilmiş kaplar olmalıdır. Bu tür kaplar suya koku bırakmayan tadını değiştirmeyen kaplardır. Mümkünse içine konan suyu gösteren kaplar tercih edilmelidir. Su şişelerinin ambalajını kullanmadan önce kimse açmamalıdır. Ambalajlı Su Kullanımında Dikkat Edilecek Hususlar Satışa sunulan suların Sağlık Bakanlığı ndan ithal veya üretim izni almış olması gerekir. Ambalajlı sularda kapak, güvenlik bandı ve etiket üzerindeki gibi bilgiler kontrol edilmelidir. Suyun etiketi sağlam ve okunaklı şekilde ürünün üzerinde olmalıdır. Etiket üzerinde suyun adı, cinsi, üretim veya ithal izninin tarih ve sayısı, imla (dolum) yapıldığı yerin adresi, suyun sahip olduğu analiz değerleri yazılı olmalıdır. Kap, kapak ve etiketlerde tüketiciyi yanıltıcı bilgi ( tedavi eder v.s.) ve semboller bulunmamalıdır. Kapak orijinal hâliyle kapalı olmalı ve önceden açılmış olamamalıdır (otobüs, lokanta v.b. yerler dâhil). Suyun adı kapak üzerinde yazılı olmalıdır. Kap üzerinde ise üretim ve son kullanma tarihi ile parti ve seri numarası olmalıdır. Bakanlıktan üretim veya ithal izni almış ambalajlı sular pet, bardak, PC damacana, şişe ve poşet su şeklinde olabilir. Halkımızın yoğun olarak tükettiği polikarbonat damacanların üzerinde ürün güvenliğini sağlamak için; hava ve su sızdırmayan, kap ve kapağı içine alacak şekilde yapıştırılmış, güvenlik bandı (shiring) bulunmalıdır. Güvenlik bandı üzerinde suyun adı ve cinsi yazılı olmalıdır. 48

49 Şekil 3. Şişe suyu Su güvenliği ile ilgili şüpheli bir durumda SABİM Alo 184 ile iletişime geçilebilir. Geri dönüşlü polikarbonat damacanların üzerinde suyun adı ve/veya şirket ismi ve/veya tescilli amblemi veya logosu kabartma şeklinde yazılı olmalıdır. Geri dönüşlü polikarbonat damacanalar farklı marka su dolumu için kullanılmamalıdır. Su renksiz, kokusuz ve berrak olmalıdır. İçerisinde çökelti, yosunlaşma vb. yabancı cisim bulunmamalıdır. Ambalajlı sular temiz ve hijyenik ortamda taşınmalıdır. Tüp, otogaz, petrol ürünleri vb. kimyasal maddelerle birlikte taşınmamalıdır. Her ne suretle olursa olsun açıkta su satışı (su istasyonu, tanker, bidon vb.) yasaktır. Su kapları çatlak, ezik, kırık vb. olmamalı; serin, kuru ve temiz bir yerde kapakları kapalı olarak muhafaza edilmelidir. Polikarbonat damacanlarda kullanılan pompa, soğutucu gibi aparatların temizliği düzenli aralıklarla yapılmalıdır. Doğal mineralli suların etiketlerinde suyun özellikleri (zengin mineralli, mineralli, düşük mineralli, bikarbonatlı, sülfatlı, florürlü kalsiyumlu, magnezyumlu, demirli, sodyumlu gibi) açık bir şekilde yazılı olmalıdır. Doğal mineralli sular 1,5mg/l den fazla florür ihtiva ediyorsa 0-7 yaş grubundaki çocuklar için uygun değildir ibaresinin etiket üzerinde yazılı olması gerekmektedir. 200 mg/l den fazla sodyum içeren doğal mineralli suların hipertansiyon hastalarınca kontrollü kullanılması gerekmektedir. Gazlı doğal mineralli sular serin yerde muhafaza edilmeli, sıcak ortamda ve güneş altında bırakılmamalıdır. Gazlı doğal mineralli sular taşınırken veya kullanım öncesi çalkalama, çarpma vb. sarsıntılarından korunmalıdır. Açarken tedbir olarak vücuda dönük olmayacak şekilde açılmalıdır. Şüpheli bir durumda en yakın sağlık kuruluşuna müracaat edilmelidir. Ayrıca SABİM (Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi), Alo 184 veya Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı Su Güvenliği Şube Müdürlüğü ile iletişime geçilebilir. Bakanlıkça ithal veya üretim izni verilmiş suların listesine Bakanlık web sitesinden ulaşabilir. 49

50 Sularla Bulaşan Hastalıklar Su ile bağlantılı enfeksiyon hastalıkları bulaşma yollarına göre dört grupta değerlendirilebilir: Sudan Kaynaklanan Hastalıklar Su kişisel hijyenin sürdürülmesi için önemlidir. Özellikle ılıman ve sıcak iklimlerde insan ve hayvan dışkısı ile kirlenen suda mikroorganizmalar rahatlıkla taşınır. Aynı su şebekesinden çok kişinin yararlanması ve bakteriyi alması nedeniyle patlama tarzında salgınlar çıkar. Bu gruptaki mikroplar suda pasif olarak taşınır. Tifo, kolera, viral hepatit bu gruba giren hastalıklardandır. Korunma yöntemi suyun niteliğinin iyileştirilmesi, yani temiz tutulmasıdır. Su Yokluğundan Kaynaklanan Hastalıklar Suyu çok az olan yörelerde kişisel hijyenin sürdürülmesi güçleşir. Bedenin, yiyecek maddelerinin, mutfak eşyalarının ve giysilerin yıkanmayışı nedeniyle hastalığın bulaşma ihtimali artar. Trahom (gözlerde körlüğe yol açan bulaşıcı hastalık)ve basilli dizanteri gibi bağırsak hastalıkları bu gruptadır. Kullanılan suyun niteliği ve niceliği arttıkça hastalıkların önlenebilirliği artar. Su ile Bulaşan Hastalıklar Ülkemizde çok sık görülmeyen bir grubu oluşturur. Bazı parazit yumurtaları suda yaşayan omurgasızlarda, örneğin salyangozda, yerleşir ve gelişir. Olgunlaşan larvalar suya dökülür; suyun içilmesi ya da su ile ilişki sonucu enfeksiyona yol açar. Viral Hepatit (sarılık) ve tifonun (kirli içme suları ve pis yiyeceklerle bulaşan mikrobik ve bulaşıcı bir hastalık) bulaşmasında rol oynayan midye örnek olarak gösterilebilir. Su ile Bağlantılı Vektörlerle Bulaşan Hastalıklar Ülkemizde sivrisineklerin yol açtığı sıtma bu gruba girer. Durgun su birikintilerinin ortadan kaldırılması ve suyun borularla taşınması ile önlenebilir. Kişiler için fizyolojik su ihtiyacının yanı sıra kullanma suyu ihtiyacı da önemli bir yer tutmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından kullanma suyu ihtiyacı ortalama kişi başına 150 lt/gün olarak kabul edilmekte olup bu miktar Batı ülkelerinde günlük 500 lt/gün e kadar yükselmektedir. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ye göre Erişilebilir En Yüksek Sağlık Standardı insanlara temiz içme suyu sağlanmasını ve çevre kirlenmesinin yol açtığı tehlikelerin ortadan kaldırılmasını da kapsar. 50

51 Okullarda sağlıklı ve yeterli içme-kullanma suyu bulunmalı, içme-kullanma suyunun kalitesi sürekli izlenmeli, izleme sonuçlarına göre gerekli tedbirler alınmalı, su depolarının periyodik temizliği ve dezenfeksiyonu yaptırılmalıdır. UYKU VE DİNLENMENİN SAĞLANMASI Uyku, organizmanın çevreyle iletişiminin, geri döndürülebilir biçimde geçici, kısmi ve periyodik olarak kaybolması durumu olarak tanımlanmaktadır. Uykuyla sağlık ilişkisi değerlendirildiğinde, uyku, sağlıklı yaşamın önemli bir parçası ve organizmanın yeniden enerji toplaması için gerekli olan bir süreç olarak belirtilmekte; ayrıca uykunun sağlık üzerinde koruyucu ve iyileştirici özelliği olduğu, özellikle hücre yenilenmesi, büyümenin desteklenmesi, stres ve anksiyetenin azaltılmasında önemli olduğu literatürde yer almaktadır. Uyku; bilinç, uyanıklık ve istemli hareketlerin kaybolduğu, normal döngüsel fizyolojik bir durumdur. Uykuda kaybolan görsel, işitsel ve dokunma duyuları kısa sürede geriye dönmektedir. Uykunun iki bölümü vardır: Hızlı göz hareketlerinin olduğu ve REM (Rapid Eye Movement) dönemi olarak tanımlanan aktif uyku dönemi, Uykuda göz hareketlerinin olmadığı dönem NonREM (Non-Rapid Eye Movement) olarak tanımlanır. Uykunun Önemi ve Düzenli Uyumanın Faydaları İnsan yaşamının yaklaşık 1/3 ü uykuda geçmektedir. Bu oran, bebeklik, çocukluk ve gençlik dönemlerinde artmakta, yetişkinlik ve ileri yaşlarda ise azalmaktadır. İnsan yaşamında böylesine yer kaplayan uykunun sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için özen gösterilmelidir. Uyku süresinin yeterli olması kadar ortamın uygunluğu, uykunun zamanlaması ve uyku bütünlüğü de son derece önemlidir. Bu durumda; Uyku süresinin yeterli olması, Ortamın uyumaya elverişli olması, Günün hangi saatinde uyunuyor olması, Bölünmemiş bir uyku olması sağlıklı bir uyku için son derece önemlidir. Büyüme hormonları gece uykusunda ve karanlıkta salgılandığı için çocukların büyüme ve gelişmesinde düzenli ve yeterli uykunun önemi büyüktür. Kronobiyoloji bilimi (biyolojik ritimleri inceleyerek organizmalar üzerindeki etkilerini araştıran bilim dalı ), vücudun günlük işleyişinde her iş için ideal bir zaman olduğunu, hangi işi hangi saatte yapmak gerektiğini ortaya koyar. Kronobiyolojik bulgular doğrultusunda vücudun 24 saatlik takvimine uyarak performansı tespit edebilir ve böylece verim artırılabilir. Uyku faaliyetinin en uygun zamanı ise yine Kronobiyolojik bulgular doğrultusunda saatleri arasıdır. Hücre yenilenmesi, gün boyu oluşan çeşitli bozulmaların düzeltilmesi hatta tedavi edilmesi (mide iç zarının yenilenmesi gibi), büyüme hormonunun salgılanması, büyük ölçüde vaktinde uyuyarak elde edilebilmektedir. Çocuk ve gençler için 51

52 öngörülen uyku süresi 8,5 10 saat arasıdır. Sağlıklı bir uyku için oda sıcaklığının uygun seviyede olması, sessizlik ve ortamın karanlık olması önemlidir. Ayrıca kaliteli bir uyku için erken veya geç olmayan bir saatte yatma, sabahları erken kalkma, sabahları hafif spor; esneme hareketleri, yatmaya yakın yemek yememe, televizyon izlememe ve uyku kaçıracak müzik dinlememesi önerilmektedir. Yetersiz uyku ise sabahları kalkmada zorlanma, konsantre olmada zorlanma, dikkatte zorlanma, unutkanlık, sınıf ortamında uyuklama (liselerde % 20 oranında), keyifsiz bir ruh hali ve yorgunluk ile kendini belli etmektedir. Büyüme çağındaki çocuk ve gençlerin sağlıklı bir şekilde büyüme ve gelişebilmeleri için özellikle saatinde ve karanlık bir ortamda uyumaları gerekmektedir. Ayrıca uykunun ihtiyaçları karşılayacak yeterlilikte ve bölünmemiş olmasına da dikkat edilmeli, söz konusu ölçülerin sağlanamadığı durumlarda ise müdahale edilerek uyku düzeninin yeniden oluşturulması gereklidir. Büyüme hormonları gece uykusunda ve karanlıkta salgılandığı için çocukların büyüme ve gelişmesinde düzenli ve yeterli uykunun önemi büyüktür. Gün içinde sürekli hareket halinde olan çocuklar dinlenemediği zaman huzursuzluk ve aşırı hareketlilik, sürekli ağlama, huzursuzluk, dikkat eksikliği ve gelişme geriliği göstermektedirler. Bu durum aileyi ve kurumlarda eğitmenleri zor durumda bırakmaktadır. Bu yüzden çocukların gündüz ve gece yeterince uyumaları ve dinlenmeleri sağlanmalıdır. Çocuklar yaşa göre farklı sürede uykuya gereksinim duyarlar. 1-4 yaşları arasındaki çocukların geceleri 13, öğleden sonra da 2 saat olmak üzere, günde 15 saat uyumaları, sağlıklı büyümelerini sağlar. Yaşları 5 ile 7 arasındaki çocuklar için geceleri saat uyku yeterlidir. Sekiz-ondört yaşları arasında 9-11 saat, 15 yaşından sonra ergen için 8 saat uyku yeterli gelir. Çocukların uyku saati ve uyku yerinin değiştirilmemesi önemlidir. Çocuklara uykuya yatma saatinden önce uykuyu kaçıracak kola, kafeinli çikolata gibi uyaran besinler vermek yerine bir bardak süt içirilmeli, gerekirse ılık bir banyo yaptırılmalı, çocuklara sakin bir ortam hazırlanmalı, evde gürültülü, tartışmalı bir ortam yaratılmamalı, ortamdan dikkatlerini dağıtacak oyuncaklar yavaş yavaş toplanmalı, alışkanlık kazandırmak için aynı rutinler tekrarlanmalıdır. Pijamaları giyme, diş fırçalama vb. şimdi uyuma zamanı diyerek çocuk ardından kararlı tavırla yatak odasına götürülmelidir. Karanlıktan korkan çocuklar için bir süre yanında kalma, sırtına masaj yapma ya da bir masal anlatma uygulamaları yapılabilir, odasında loş bir ışık sağlanabilir. Çocuğun yatak odasının ısısı çok sıcak ya da soğuk olmamalıdır. Ortalama derece ısı yeterlidir. Çocuğun üzeri kalın örtülmemelidir. Çocukların Uyku Düzeni Hakkında Bilinmesi Gerekenler Çocuğun uykusu ile ilgili yapılan ilişkilendirmelere dikkat edilmelidir. Çocukların uyku rutinleri önemlidir. Zorunlu kalmadıkça uyku saati ve uyku yeri değiştirilmemelidir. Çocuğunuzun uyuduğu odanın ısı, ışık ve tasarımının uygun ve rahatlatıcı olması önemlidir. 52

53 Uyku ihtiyacı yaşla beraber değiştiği için uyku rutinlerini çocuğun gelişimine göre düzenlemek önemlidir. Okul Öncesi Çocuklarda Uyku ve Dinlenme Çocuğun sağlıklı büyümesinde düzenli uykunun önemli bir yeri vardır. Gün içinde evde ya da okul öncesi eğitim kurumlarında çocuklar için uyku saatleri olmalı, uyumakta zorluk çeken çocukların yatarak dinlenmeleri sağlanmalıdır. Oyun çocukluğu döneminin özellikle ilk yıllarında öğlen uykuları pek çok çocuk için vazgeçilmezdir. Halk arasında Çocuklar uykuda büyür., Uyusun da büyüsün gibi deyişler vardır. Büyüme hormonu uykuda salgılandığından çocukların büyüme ve gelişmesinde düzenli ve yeterli uykunun önemi büyüktür. Gün içinde sürekli hareket hâlinde olan çocuklar dinlenemediği zaman dikkat eksikliği, huzursuzluk ve aşırı hareketlilik ve sosyal gelişme geriliği göstermektedirler. Bu durum okulda öğretmeni, evde aileyi çoğu zaman zor durumda bırakmaktadır. Yeterli miktarda gece uykusu uyumayan çocuklar için fiziksel ve zihinsel gelişme geriliği kaçınılmazdır. Bu yüzden çocukların gündüz ve geceleri yeterince uyumaları ve dinlenmeleri sağlanmalıdır. Uyku odasında çocuklar yalnız bırakılmamalıdır. Çocuklar okul öncesi dönemde tam gün eğitim veren okul öncesi eğitim kurumlarında, öğle yemeğinden sonra çocukların uyumaları ya da dinlenme saatleri bulunmaktadır. Çocuklar için hazırlanmış uyku odalarının gürültüden uzak, iyi havalandırılmış, ılık, loş olması, yatakların kenarları korunaklı, her çocuk ayrı yatmalı ve yataklar arasında mesafe olması gereklidir. Uyku odasında çocuklar yalnız bırakılmalı ve uykudan kalkan çocukların teri kontrol edilmeli gerekirse çamaşırları değiştirilmelidir. Çocuklar için kullanılan çamaşır, çarşafların ve yastıkların pamuklu olması önemlidir. Okul öncesi eğitim programındaki uyku ve dinlenme saatlerinde çocukların uyuma zorunluluğu yoktur. Çocuğun uzanarak bir kanepede dinlenmesi de onu rahatlatacaktır. Öğretmen bu süre içinde çocuklara hikâye anlatabilir, hafif bir müzik dinletebilir. Bu süreyi yatarak, hareketsiz ve dinlenerek geçirmelerini sağlayabilir. Uyku Düzeni Kazandırmada Okulda Yapılabilecekler Okulun başladığı ilk günlerde çocuğun uyuması için ısrarcı davranılmamalı, çocuk zorlanmamalıdır. Okula uyumu sağlandıktan sonra, çocuğun uyuması değil de dinlenmesi istenmelidir. (Zaten uzandığı yerde hareketsiz kalan çocukların birçoğu kendiliğinden uykuya dalmaktadır.) Uyku odasını düzenleme işi çocukla birlikte yapılmalıdır. Çocuğa dinlenemediği zaman yeterince güçlü olamayacağı ve bazı faaliyetleri yaparken zorlanacağı anlatılmalıdır. Dinlenmenin yararları çocuklarla tartışılabilir. 53

54 Çocukla neden uyumak istemediği hakkında konuşulmalıdır. Çocuk bütün uğraşlara rağmen uyumamakta direniyorsa aile ile iş birliğine gidilmelidir. VAR OLAN SAĞLIK SORUNLARINI ÇÖZEBİLME VE KONTROL ALTINA ALMA YÖNTEMLERİ Dünya Sağlık Örgütü'ne göre (2005) çocukların yaşamını geliştirecek, sağlıklı büyümesini sağlayacak çekirdek müdahaleler şunlardır: Yenidoğanların bakımı ve annelerini yetiştirmek: Hamilelik, doğum ve doğum sonrası bakım konularında annelerin bilgilendirilmesi önemlidir. Bebek ve çocuk beslenmesi: Bir çocuğun hayatının ilk 6 ayı boyunca anne sütü ile beslenmesi, 6 aydan sonra uygun tamamlayıcı besinler ve anne sütüne 2 yıl veya ötesine dek devam edilmesi, bu esnada vitamin ve mineral desteği sağlanmalıdır. Hayati aşılar: Aşı ile önlenebilir hastalıklara karşı bağışıklama yapılmalıdır. İshalle savaş: İshalin vaka yönetimi, çinko desteği ve dizanteri gibi hastalıklara karşı önlemler alınmalıdır. Çocuk sağlığını koruyucu politikaların geliştirilmesi ve izlenmesi önemlidir. Pnömoni ve sepsisle savaş: Antibiyotiklerle çocukluk çağı hastalıklarına karşı koruyuculuk oluşturulmalıdır. HIV/AIDS için önlem ve hizmet: HIV adı verilen virüsten kaynaklanan AIDS- (kazanılmış bağışıklık eksikliği sendromu) hastalığına karşı; ailelere tedavi, bakım, bebek besleme danışmanlığı, eğitim ve danışmanlık hizmetleri sağlanmalıdır. Çocukların hayatta kalmalarının yanında sağlıklı büyüme gelişmelerinin izlenmesi, çocuk sağlığını koruyucu politikaların geliştirilmesi ve izlenmesi önemlidir. Okul öncesi kurumlarda çocukların sağlık durumunu gösteren bir kayıtların tutulması gereklidir. Bu kayıtlarda: Okul öncesi dönemindeki sağlık bilgileri, Okul döneminde konulan tanılar, Okul döneminde yapılan tedaviler yer almalıdır. Öğrenci okul değiştirdiğinde bu kayıtlar yeni okuluna gönderilmeli ve sağlıkta süreklilik sağlanmalıdır. Ayrıca okul çocuklarının önemli sağlık sorunları arasında; diş çürükleri ve diğer diş hastalıkları bulunmaktadır. Bu sorunlar yaşamı tehdit edici olmadığı için genellikle önemsenmezler. Oysa günümüzdeki, birçok hastalığın diş çürükleri ve 54

55 diş hastalıkları ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Ülkemizde diş sağlığı sorunları beslenmeye engel olarak okul çağında yaşam kalitesini etkileyen bir sorundur. Diş çürüklerinin erken tanınıp tedavi edilmesi, diş kaybını önlediği gibi, vücuttaki bir enfeksiyon odağının da ortadan kalkması demektir. Çocuklarda diş çürüğü oranının yüksek bulunmasının nedenleri arasında; Ağız diş sağlığına yönelik bilgi eksikliği, Şekerli gıda tüketiminin fazla olması ( şekerleme, çikolata, pasta, kola, gazoz gibi), Ailelerin diş sağlığına yeterli özen göstermemeleri gibi durumlar yer almaktadır. Okul çağı çocuklarında görme kusurları sık rastlanan ve okul başarılarını engelleyen en önemli etmenlerdendir. Okul çocuklarının önemli göz sorunlarından bazıları; kırma kusuru, şaşılık ve renk körlüğüdür. En sık görülen görme problemi ise kırma kusurlarıdır. 16 yaş altındakilerde kırma kusurları %20 oranında görülmektedir. Baş biti okul gibi kalabalık grupların bir arada bulunduğu ortamlarda kolaylıkla yayılan bir enfeksiyondur. Baş bitinin kötü hijyen koşulları ile yakından ilgili olduğu, sosyo- ekonomik yönden kötü durumda olan aileler ve kalabalık ailelerin okul çağındaki çocuklarında daha sık görüldüğü bilinmektedir. (Akıs ve ark., 2003). Gelişmiş toplumlarda daha sık ancak gelişmekte olan ülkelerde de sık karşılaşılan çocukluk çağı obezitesi, ülkemizde de son yıllarda da önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlıklı çocuklar toplumların geleceğinin güvencesidir. Okul sağlığı hizmetlerinin geliştirilmesi, sağlıklı bir gençlik ve üretken bir toplum yaratmanın önemli koşuludur. Bireysel Etkinlik Temiz içme suyu sağlarken hazır şişe sularında dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir? 55

56 Özet Çocuk sağlığı açısından uygun beslenmenin sağlanması yaşamın ilk günlerinden itibaren çok önemlidir. Bebeklik döneminden sonra okullarda çocukların beslenme programlarının yeterli, dengeli ve sağlık kurallarına uygun olması gereklidir. Okul çağı büyüme süreci önemli miktarda enerji ve yeni dokuların yapımı için daha fazla miktarda protein, mineraller ve vitaminleri gerektirir. Okullarda sağlıklı ve yeterli içme-kullanma suyu bulunmalı, suyunun kalitesi sürekli izlenmeli ve izleme sonuçlarına göre gerekli tedbirler alınmalıdır. Büyüme hormonları gece uykusunda ve karanlıkta salgılandığı için çocukların büyüme ve gelişmesinde düzenli ve yeterli uykunun önemi büyüktür. Okul öncesi kurumlarda çocukların sağlık durumunu gösteren bir kayıtların tutulması önemlidir. Ödev Uyku ve dinlenme sağlığımızı nasıl etkiler, araştırınız? kelime olacak kadar ödev yazınız. 56

57 DEĞERLENDİRME SORULARI Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi okul çağındaki çocukların beslenme alışkanlıklarını etkileyenlerden değildir? a) Arkadaş b) Akran grubu c) Aile d) Reklam e) Televizyon 2. Aşağıda hangisi okul çağında çocukların yeterli ve dengeli beslenme sonuçlarından değildir? a) Büyümenin tam olması b) Gelişmelerinin tam olması c) Vücut dirençlerinin artması d) Zor öğrenme e) Bulaşıcı hastalıklardan korunma 3. Aşağıdakilerden hangisi suyun canlı vücudunda yaptığı işlevlerden değildir? a) Hücre ve dokuların yapılarının korunması b) Fizyolojik fonksiyonların yerine getirilmesi c) Hücre yapılarının geliştirilmesi d) Metabolizma artıklarının vücut dışına atılması e) Vücut ısısının düzenlenmesi 4. Aşağıdakilerden hangisi sağlıklı uyku için gerekli koşullardan değildir? a) Uyku ortamının elverişsiz olması b) Uyku süresinin yeterli olması c) Uyku düzeninin bozulması d) Uyku zamanı e) Bölünmemiş uyku 5. Aşağıdakilerden hangisi büyüme hormonu salgılanması için etkili zamanı ve uygun ortamı göstermektedir? a) Sabah uykusunda aydınlıkta b) Gündüz uykusunda aydınlıkta c) Gece uykusunda aydınlıkta d) Öğle uykusunda karanlıkta e) Gece uykusunda karanlıkta 57

58 6. Aşağıdaki hangisi çocuklarda yaşa göre gece uyku sürelerini doğru göstermektedir? a) 1 ila 4 yaşları arasındaki çocuklar geceleri 13 saat b) 5 ila 7 yaşları arasındaki çocuklar geceleri 18 saat c) 5 ila 7 yaşları arasındaki çocuklar geceleri 13 saat d) 1 ila 4 yaşları arasındaki çocuklar geceleri 15 saat e) 1 ila 4 yaşları arasındaki çocuklar geceleri 18 saat 7. Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda uyku düzeni kazandırmada okulda yapılabilecek uygulamalardan değildir? a) Okula uyumu sağlanınca çocuğun uyuması değil dinlenmesi istenmeli b) Okulun başladığı ilk günlerde uyuması için ısrarcı davranılmalı c) Uyku odasını düzenleme işi çocukla birlikte yapılmalı d) Dinlenmenin yararları çocuklarla tartışılmalı e) Çocukla neden uyumak istemediği hakkında konuşulmalı 8. Aşağıdakilerden hangisi çocukların uyku düzeni hakkında bilinmesi gerekenlerden değildir? a) Uyku rutinlerini çocuğun gelişimine göre düzenlemeli b) Uyku rutinlerini ailenin düzenine göre düzenlemeli c) Çocukların uyku rutinleri değiştirilmemeli d) Çocuğun uyuduğu ortamın tasarımı uygun olmalı e) Çocuğun uykusu ile ilgili yapılan ilişkilendirmelere dikkat edilmeli 9. Aşağıdakilerden hangisi okul çocuklarının sağlıklı beslenmesi için toplam öğün beslenmeleri gerekmektedir? a) 3 b) 4 c) 5 d) 6 e) Aşağıdakilerden hangisi okul öncesi kurumlarda çocukların sağlık durumunu gösteren kayıt bilgileri arasındadır? a) Annenin sağlık durumu b) Okul döneminde yaptırılan tahliller c) Okul öncesi dönemdeki arkadaşları d) Ailenin sağlık durumu e) Okul öncesi dönemde yapılan tedaviler Cevap Anahtarı 1.C, 2.D, 3.C, 4.A, 5.E, 6.A, 7.B, 8.B, 9.D, 10.E 58

59 ÇOCUĞUN SAĞLIĞI KONUSUNDA İLGİLİ PERSONELLE İŞBİRLİĞİ İÇİNDEKİLER Kurum personeli ile işbirliği Sağlık personeli ile işbirliği Aile ile işbirliği Hizmetlerinin gerçekleşebilmesi için personelle gereken organizasyonu ve eşgüdümü sağlamak, değerlendirme yapmak ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Arş. Gör. Fatma SABAN HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Çocuğun sağlığı ile ilgili kurum personeli ile işbirliği yapabilecek, Çocuğun sağlığı ile ilgili sağlık personeli ile işbirliği yapabilecek, Çocuğun sağlığı ile ilgili aile ile işbirliğinin önemini kavrayacak ve aile ile işbirliği yapabilecek, Hizmetlerinin gerçekleşebilmesi için personelle gereken organizasyonu ve eşgüdümü sağlayabilecek, değerlendirme yapabileceksiniz. ÜNİTE 5 59

60 GİRİŞ Ülkemiz yüksek doğurganlık hızı ile genç nüfus yapısına sahip bir ülkedir. Her yıl yaklaşık 16 milyon çocuk okul öncesi ve okul eğitimine katılmakta ve bu çocukların eğitimi, sağlığının korunması ve sosyal gelişimi ile ilgili evde aileye olduğu kadar, belki daha fazlası toplumsal kurumlara da görev düşmektedir. Bu kurumlarda çalışacak eğitimcilerin nitelikli yetişmesi son derece önemlidir. İlişkilerin temelini oluşturan iletişim; duygu, düşünce, bilgi ve görüşlerin; konuşma, yazı, resimler ve diğer sembollerle karşılıklı aktarılmasıdır. İletişimde amaç, kişide yeni bir tutum geliştirmek, mevcut doğru tutumu desteklemek, doğru olmayan tutumu değiştirmek ve ortak bir anlayış oluşturmaktır. Çocuğun sağlığının geliştirilmesinde büyük pay sahibi olan çocuk gelişimcilerinin, personeller arası işbirliğini bilmeleri ve hastalıklardan koruyucu önlemleri günlük yaşamda ailelerle paylaşmaları toplum sağlığının da gelişmesine önemli katkı sağlayacaktır. Okul öncesi eğitim kurumunun en temel görevi nitelikli bir eğitim ortamı sunmaktır. KURUM PERSONELİ İLE İŞBİRLİĞİ Çocuk sağlığına yönelik çeşitli kurumlar, anaokulu, kreş gibi okul öncesi kurumlar ve ilköğretim kurumlarından oluşmaktadır. Okul öncesi eğitim kurumları, çocukların bedensel, psiko-motor, sosyal, duygusal, bilişsel ve dil kazanımlarına destek olan, çocukları ilköğretime ve dolayısıyla da ilerideki toplumsal hayata hazırlayan, bunun için gerekli donanımları kazanmasını sağlamaya çalışan kurumlardır. Okul öncesi eğitim kurumları için çocuklar temel hedef olmakla birlikte, daha sağlıklı ve verimli olmak için sadece çocukların değil, anne-babaların eğitimiyle de ilgilenen, anne-babalara rehberlik eden bir eğitim anlayışında olunması gerektiği algılanmış ve buna uygun programlar geliştirilmiştir. Okul öncesi eğitim kurumunun en temel görevi nitelikli bir eğitim ortamı sunmaktır. Çocuk, bu ortamda aktif deneyimlerde bulunarak duyarlı seçimler yapabilecek, tecrübeler kazanacak, böylece sorumluluk almayı, problem çözmeyi, yetişkinlerle ve yaşıtlarıyla etkileşimde bulunmayı, kararlar almayı ve sonuçlarına katlanmayı, ilgilerini keşfetmeyi, kendini ifade etmeyi öğrenecektir. Resim 1. Öğretmen ve öğrenciler Kaynak: T. C. Milli Eğitim Bakanlığı (2011). Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, Erken Çocukluk Eğitim Kurumlarında Fiziksel Özellikler ve Personel. Sayfa: 38. Ankara 60

61 Öğretmen/çocuk gelişimcisi: Öğretmen davranışları ile çocuklara örnek olmalıdır. Okul öncesi kurumlarda çocukların gelişim özelliklerini dikkate alarak yaşam boyu öğrenmenin bir parçası olarak çocukların kişiliklerini sürekli geliştirmeli, ilgilerine göre düzenlenmiş bir ortamda sosyal yaşamla ilgili rolleri öğrenmelerinde kolaylaştırıcı ve motive edici olmalıdır. Mesleğini isteyerek seçmelidir. Doğal ve güler yüzlü olmalı, kendini iyi kontrol edebilmeli, monoton olmayan bir ses tonu olmalı, akıcı bir dil kullanma yeteneğine sahip olmalıdır. Eğitimde öğrenci merkezli sistemi kullanmak için donanımlı olmalıdır. Teknolojik yeniliklere açık olmalıdır. Alanı ile ilgili yenilikleri takip etmeli, seminer ve kurslara katılmalıdır. Çocukların başarıyı paylaşabilecekleri etkinlikler planlamalı, çocukların birbiri ile iletişim kurmalarına rehberlik etmelidir. Çocuklara sevgi, saygı, işbirliği, sorumluluk, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi davranışları kazandırmalıdır. Çocukların; beslenme, uyku, öz bakım becerileri, doğru ve sağlıklı temel alışkanlıklar kazanmalarının yanında doğa sevgisiyle çevreye duyarlı olmalarını sağlamalıdır. Eğitimi, sevgi ve şefkat anlayışı içinde yürütmelidir. Çocuklara eşit davranmalı ve bireysel özellikleri göz önünde bulundurmalıdır. Çocukların öz güvenlerini kazanmaları için ceza, baskı uygulamamalı ve kısıtlamalara yer vermemelidir. Oyunu, çocuklar için en uygun öğrenme yöntemi olarak uygulamalıdır. Öğretmen davranışları ile çocuklara örnek olmalıdır. Resim 2. Faaliyet hâlindeki öğretmen ve öğrenciler Kaynak: T. C. Milli Eğitim Bakanlığı (2011). Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, Erken Çocukluk Eğitim Kurumlarında Fiziksel Özellikler ve Personel. Sayfa: 36. Ankara 61

62 Kurum personeli, öğrenci velileri ile çocuğun sağlıklı gelişimi konusunda sürekli paylaşımda bulunmalıdır. Bu ilişki karşılıklı olmalı, aileler de kurum içi işbirliğine açık olmalıdır. Eğitim programı hazırlanırken ailelerin ve içinde bulunulan çevrenin özellikleri dikkate alınmalı, ailenin eğitime etkin katılımı sağlanmalıdır. Ailelerle iletişim sıcak ve içten olmalıdır. İlköğretim kurumlarında kurum personeli İlköğretim Kurumları Yönetmeliği Madde 43 e göre öğrencilerin davranışlarını değerlendirmektedir. Çoğu sağlık ve çevresine uyumla ilgili olan bu davranışlar sınıf ve rehber öğretmenlerce öğrenci dosyasına işlenir. Öğrencilerin davranışları; okul kültürüne uyum, öz bakım, kendini tanıma, iletişim ve sosyal etkileşim, ortak değerlere uyma, çözüm odaklı olma, sosyal faaliyetlere katılım, takım çalışması ve sorumluluk, verimli çalışma, çevreye duyarlılık ölçütlerine göre değerlendirilir. SAĞLIK PERSONELİ İLE İŞBİRLİĞİ Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), okul sağlığı kapsamına alınması gereken yaş grubunu 5-25 olarak belirlemektedir. Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun a göre okul sağlığı hizmetleri sağlık ocaklarının sorumluluğundadır yılından bu yana Millî Eğitim Bakanlığı da okul sağlığı hizmetlerinden sorumludur. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Genelgesi nde belirtildiği biçimiyle okul sağlığı hizmetlerinin, Sağlık Bakanlığı tarafından yürütüleceği belirtilmiştir. Sağlık personeli çocuk sağlığına yönelik olarak sağlığın korunması ve büyüme, gelişmenin izlenmesinde Sağlık Bakanlığı bünyesinde birinci basamak sağlık hizmetleri düzeyinde yer alan sağlam çocuk polikliniklerinde görev almaktadır. Bu poliklinikler özellikle 0-6 yaş çocuklarını doğumdan itibaren belirli aralıklarla izlemektedir. Sağlıktan sapma durumlarında aileye gerekli sağlık eğitimi ve destek verilmektedir. Ayrıca anaokulu, kreş ve ilköğretim kurumlarında ülkemizde yaygın olmamakla beraber okul hemşiresi, kurum doktorunun bulunduğu revirler yer almaktadır. Okul öncesi eğitim kurumlarında çocuk sağlığı konusunda uzman bir doktorun bulunması esastır. Okul doktorunun bulunmaması durumunda sağlık hizmetleri konusunda hükümet tabipliği, sağlık ocakları varsa sağlık eğitim merkezleri, ana çocuk sağlığı merkezleri ve benzeri kuruluşlardan yararlanılır. Okul dönemi, geleceğin sağlıklı toplumunu oluşturma bakımından çok önemli bir dönemdir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), okul sağlığı kapsamına alınması gereken yaş grubunu 5-25 olarak belirlemiştir. Ülkemiz nüfusunun yaklaşık beşte biri okul sağlığı kapsamına giren öğrenci, öğretmen ve okulda çalışan diğer personelden oluşmaktadır. Bu nedenle okul sağlığı toplumun tüm kesimlerini yakından ilgilendirmektedir. Okul Sağlığının Önemi Okul çağındaki çocuklar hem bedensel hem de ruhsal yönden hızlı bir büyüme ve gelişme içindedirler. Büyüme ve gelişmelerinde ortaya çıkabilecek bir 62

63 duraklama zamanında anlaşılabilirse önüne geçilebilir ya da en az zararla düzeltilebilir. Ayrıca bu çağda alınacak koruyucu önlemler hayat boyu etkili olur. Okul, öğretmenlerin ve okul personelinin toplu olarak bir arada bulundukları yerdir. Böyle ortamlarda bulaşıcı hastalıkların görülme ve yayılma hızlarında artış olabilir. Okullarda öğrenciler topluca bulundukları için bu gruba aşılama, tarama, eğitim gibi sağlık hizmetlerini vermek ve bazı koruyucu önlemleri ulaştırmak kolaydır. Çocukların görme, işitme ve anlama gibi yeteneklerinde kusurlarının ortaya çıkartılıp düzeltilmesi ile okul başarısı arttırılabilir. Okullarda sağlığın geliştirilmesine katkıda bulunacak davranışlar kazandırılabilir. Okul çağı, alma ve etkilenme devresidir. Bu çağda verilecek iyi bir sağlık eğitimi bilinçli bir toplum yetişmesini sağlar. Okul sağlığı hizmetleri, toplumun genel sağlık hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Okul sağlığı hizmetleri: Öğrencilerin ve okul personelinin sağlığını değerlendirmek, değerlendirilen bulgular ışığında önerilerde bulunmak, İyileştirilebilir bozuklukların düzeltilmesi konusunda öğrenci ve ebeveynleri yönlendirmek, Özürlü çocukların belirlenmesine ve eğitimlerine yardımcı olmak, Bulaşıcı hastalıkları kontrol etmek, Ani hastalık ve sakatlanmalarda ilk yardım yapmak amacıyla düzenlenmiş faaliyetlerin tümüdür. İşitme bozukluklarının tanısının başlamadan yapılmasında yarar vardır. Toplumun sağlık düzeyini yükseltecek çağdaş okul sağlığı hizmetlerinin; Öğrenci sağlığı, öğrencilerin sağlık durumlarının değerlendirilmesi, korunması ve geliştirilmesi, Sağlık eğitimi, Okulda çevre sağlığının değerlendirilmesi, Okul personelinin sağlığı olmak üzere dört boyutu vardır. Öğrenci Sağlığı, Öğrencilerin Sağlık Durumunun Değerlendirilmesi, Korunması ve Geliştirilmesi Kapsamında Yürütülen Hizmetler Okula kabul muayenesi: Bazı ülkelerde uygulanan bu muayene sonunda çocuklar; Nezaret edilmesi gerekenler (daha sık kontrol) Eğitim alması gerekenler (özel eğitim kurumu) olarak gruplandırılmaktadır. Periyodik fizik muayeneler 63

64 Taramalar: Bir çeşit periyodik muayenedir. Başlıcaları; Görme Taramaları: Öğrenim yaşamında önemi en fazla olabilecek organlardan biri gözdür. Çocukluk çağındaki göz bozukluklarının ve hastalıklarının en önemli yanı, erken dönemde tanınıp tedavi edilmezlerse, ileri yaşlarda tedavinin güç, hatta imkânsız olmasıdır. Göz kontrolleri okul çağının her dönemi için önemli olmasına karşın 10 yaş altı grup için ayrı önem taşımaktadır. Göz kontrollerinin ve taramaların özellikle 4-6 yaş grubunda yoğunlaştırılması ve yıllık aralıklarla tekrarlanması önerilmektedir. İşitme Taramaları: İşitme kaybına erken dönemde tanı konması ve tedavisinin planlanması, çocuğun ileri dönemde karşılaşabileceği dil, konuşma bozuklukları, gelişimsel ve sosyal sorunların önlenmesinde anahtar rol oynamaktadır. Türkiye de, her yıl yaklaşık olarak 2500 bebek işitme kaybı ile doğmaktadır. Okul çağına kadar işitme kaybı oranı 5/1000 e ulaşmaktadır. İşitme bozukluklarının tanısının okula başlamadan yapılmasında yarar vardır. Diş Sağlığı Taramaları: Diş gelişimi, doğum öncesi dönemden başlayıp adölesan çağa kadar devam etmektedir. Diş gelişimi ve sürmesi ile ilgili değerlendirmeler periyodik diş muayenelerinde yapılabilir. Diş sağlığına yönelik okullarda; Diş fırçalamanın önemi konusunda sınıf içi eğitimin verilmesi, Diş çürüklerinin hemen tedavi edilmesinin önemi, Yeterli ve dengeli beslenmenin öneminin anlatılması, Okulda düşme, kayma gibi kazalara karşı önlemlerin alınması Öğrencilerin yaralanma sonrasında yapılacaklar konusunda bilgilendirilmesi gerekmektedir. Büyüme-Gelişme Taramaları: Okul çağı çocuğunun fiziksel, bilişsel ve psiko-sosyal açıdan gelişiminin izlenmesi gerekmektedir. Sağlık izleminin en önemli parametreleri, büyümenin izlenmesi ve periyodik fizik muayenelerdir. Okul çağındaki çocukların sağlık izleminde okul ve çevresiyle ilişkili risklerin yanı sıra, çocuğun okul dışı aktivitelerde sağlığını etkileyebilecek riskleri de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Sağlık izleminin en önemli parametreleri, büyümenin izlenmesi ve periyodik fizik muayenelerdir. Bulaşıcı hastalıklarla savaş Kazalarla ilgili hizmetler Ruh sağlığı çalışmaları Sağlık Eğitimi Okul sağlık eğitimi programının 3 amacı vardır: 64

65 Öğrencilerin sağlıklarını optimal düzeyde tutacak davranışları öğretmek, Sağlıklarını korumaları için gerekli ve uygun bilgiyi öğrencilere vermek, Öğrencide sağlık için gerekli davranış değişikliklerini oluşturmaktır. Okul Sağlığı Eğitimi ve Uygulama Rehberi ile ilkokul çocuklarına: Sağlıklı beslenme, Kişisel Hijyen, Hastalıklardan korunma, Sporun yararları, Sağlıklı giyinme, Kazalardan korunma, İlk Yardım, Çevre temizliği konularında eğitim verilmektedir. Okulda Çevre Sağlığının Değerlendirilmesi Okul yeri, Binası, Alt yapı tesisleri, Çöplerin yok edilmesi, Tuvaletler, Isıtma ve havalandırma, Aydınlatma, Sınıfların büyüklüğü gibi konuları kapsar. Okul Personelinin Sağlığı Başta öğretmenler olmak üzere bütün okul personeli bu kapsamda yer almaktadır. Öğretmenlerin güvenli bir ortamda çalışmaları; rahat ve sağlıklı olmaları, öğrencilerin okul başarısının yanı sıra özellikle ruhsal gelişmeleri üzerine de olumlu etki gösterir. Okul çalışanlarının verimliliklerinin artmasına katkı sağlar. Öğretmenlerin okul sağlığı çalışmalarındaki esas önemi, eğitici işlevlerinden kaynaklanır. Bu nedenle öğretmenlerin eğitilmeleri ve örnek davranışlı model kişiler olmaları son derece önemlidir. Okul Sağlığı Kayıt Sistemi Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) okul sağlığı çalışmalarının Okul Sağlık Ekibiyle yürütülmesini gerekli görmektedir. Her çocuk için yapılan; Muayene ve gözlemler, Öğretmenin düşünceleri, Aşı ve tedaviler kişisel dosyalarda saklanmalıdır. 65

66 Okul Sağlığı Ekibi Günümüzde gelişmiş ülkelerde okul sağlığı genel sağlık hizmetlerinden ayrı düşünülmeyerek, disiplinler arası işbirliği içinde yürütülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ) okul sağlığı çalışmalarının Okul Sağlık Ekibiyle yürütülmesini gerekli görmektedir. Okul Sağlık Ekibinde yer alan personel: Doktor/Hekim Hemşire Öğretmen Okul yöneticileri Öğrenci velisi Diş hekimi Psikolog Sosyal hizmet uzmanı Diyetisyendir. İlköğretim Kurumları Yönetmeliği Madde 83 e göre, sağlık personeli okuldaki öğrenci ve diğer personelin sağlıkla ilgili işlerini yapmakla yükümlüdür. Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Pansiyonları Yönetmeliğinin 27. Maddesine göre, yatılı okullardaki sağlık görevlilerinin doktor, hemşire veya sağlık memuru, hasta bakıcıdan oluştuğunu tanımlar. Disiplinlerarası koordinasyon ve iş birliği başarılı ve kapsamlı bir okul sağlığı hizmetlerinin anahtarıdır. Yatılı okullarda doktor en az yılda bir defa öğrencileri genel sağlık muayenesinden geçirerek sonuçları öğrencilerin dosyasındaki sağlık sayfasına yazmakla sorumludur. Doktor, sağlık durumları gözlem altında ya da takip altında tutulması gereken öğrencileri ayırarak bir listesini müdürlüğe bildirmek, bu öğrencilere verilecek güçlendirici besinleri ve ilaçları belirtmek, bu gibi öğrencileri sık sık muayene etmek ve revirde yatan hastaları tedavi etmekle yükümlüdür. Ayrıca, öğrencilere verilen besin ve içeceklerin cinsine ve kalorisine dikkat etmek, yatakhane, mutfak, banyo, çamaşırhaneyi sağlık koşulları yönüyle kontrol etmekle sorumludur. Aile; anne, baba ve çocuklardan oluşan toplumun en küçük birimi ve temel taşlarından biridir. Yatılı okullardaki revir hemşiresi, hasta bakımı, ilaçların verilmesi, enjeksiyonların yapılması, hastaların beslenmesi ve çocukların sağlık fişlerinin düzenlenmesi, yılda bir defa okuldaki beden eğitimi öğretmenleriyle işbirliği yaparak öğrencilerin boy ve ağırlıklarını ölçerek dosyalarındaki sağlık sayfalarına yazılmasını sağlamaktan sorumludur. Okulda öğrencilerin yaşı ve kalori gereksinimleri dikkate alınarak doktor tarafından ya da varsa diyetisyen tarafından kalorisi belirlenen ve hazırlanan yemekler kontrol edilmeden öğrencilere verilmez. Yemeklerden birer porsiyon 24 saat buzdolabında bekletilmesi de yönetmelikte öngörülmektedir. 66

67 Eğitimin en önemli görevlerinden biri, öğrencileri okul yıllarında ve okul yıllarından sonra da daha sağlıklı, daha mutlu, toplum için yaratıcı ve yapıcı yapmaktır. AİLE İLE İŞBİRLİĞİ Aile; anne, baba ve çocuklardan oluşan toplumun en küçük birimi ve temel taşlarından biridir. Dünyada bütün toplumlarda ailenin özel ve yasal olarak korunaklı bir yeri vardır. Çocuk, anne ve babasından aldığı kalıtsal özellikler ile dünyaya gelir ve toplum yaşamına uyum sağlanmasında yardımcı olacak ilk temel davranış özelliklerini ailede kazanır. Bu açıdan aile, yaşamın ilk yıllarında çocuğun bakımı ve eğitiminden sorumlu başlıca kurumdur. Çocuğun kalıtsal olarak getirdiği özelliklerin gelişme düzeyi ve bu özelliklerin nasıl biçimleneceği ve onun gelecek yaşamını nasıl etkileyeceği pek çok değişkene bağlıdır. Bu değişkenlerden bazıları; ailenin yapısı (geleneksel-çekirdek), sosyo-ekonomik ve sosyo- kültürel niteliği, olanakları, eğitim düzeyi, sağlık alışkanlıkları, geleneksel uygulamaları, çocuklarına sağladığı uyaranlar, aile bireylerinin birbirleri ve çocukları ile olan ilişkileri, çocuk yetiştirme tutumları, sözel iletişim biçimleri, nasıl bir model oldukları, sağlık, beslenme, gelişim ve eğitim konularındaki bilgiler vb. tüm etmenler çocuk sağlığını doğrudan etkilemektedir. Ailenin birçok işlevi bulunmaktadır. Ailenin vazgeçilmez işlevlerinden bazıları şunlardır: Biyolojik işlevi: Sosyal ve yasalara uygun olarak uygun yollarla cinsel gereksinimleri karşılama ve üremeyi kapsar. Ekonomik işlevi: Üyelerin gereksinimlerini giderecek kadar üretmeyi içerir. Duygusal işlevi: Özellikle küçük çocuklara bakımı, sevme ve sevilmeyi kapsar. Koruma İşlevi: Güvenlik, sağlık Toplumsallaşma İşlevi: Kültürel değerleri ve sosyal kodları çocuklara aktarma, çocukların eğitimini kapsar. Eğitim işlevi: Yeni kuşakları eğitmeyi içerir. Boş zaman geçirme ve eğlenme gereksinimi: Bir gruba ait olma, başarma gereksiniminin sağlanmasını kapsar. Ailenin eğitici rolü günümüzde okul öncesinden başlayarak kurumlara verilmiştir. Okulların işlevleri de giderek arttığı için aile ile işbirliği gerekli hâle getirmektir. Aile katılımı; ailelerin desteklenmesi, eğitilmesi ve eğitime katılımlarının sağlanması, çocukların deneyimlerinin evleri ile eğitim kurumları arasındaki iletişim artışı ve sürekliliği ile arttırılmasına ve programların ailelerin katılım ve katkılarıyla zenginleştirilmesine yönelik sistematik bir yaklaşımdır. Aile bireylerine karşı anlayışlı, hoşgörülü, esnek ve demokratik bir tutum sergilemek gereklidir. Aile katılımı, bilgi paylaşma ve ilişki kurma işlemidir. Aileler, öğretmenlere yardımcı olabilecek özel bilgi ve yeteneklere sahip olabilirler. Evle eğitim kurumu arasındaki bu paylaşım, iletişim ve katılımın planlı bir şekilde ele alınması hem ailelerin hem de öğretmenlerin çocuğun gelişimine ilişkin isteklerini 67

68 gerçekleştirmede fırsat yaratacaktır. Aileler okulda, öğretmenler de evde neler olduğu konusunda bilgi sahibi olarak bunları pekiştirecektir. Okul ve ev arasındaki süreklilik eğitimdeki başarıyı artıracaktır. Ayrıca aileler, aile katılımı ile çocuk yetiştirme konusundaki bilgi ve becerilerini geliştirecek ve daha etkili olacaklardır. Okulun da, anne babanın da amacı, çocuklara daha iyi bir eğitim ortamı yaratmak olduğuna göre; okul ve aileler arasında sağlanabilecek işbirliği, okulun, çevrenin imkanlarından da yararlanarak, daha iyi, daha zengin bir eğitim ortamı hâline gelmesinde büyük katkı sağlayacaktır. Aile katılımı çalışmalarının istenilen düzeyde gerçekleşmesi için, okulun, öğretmenin ve ailenin işbirliği içinde olması ve aile katılımı çalışmalarını gerçekleştirmek için istekli olması gerekmektedir. Aile Katılımının Amaçları: Aileye eğitim vererek ailelerin okul öncesi eğitime destek olmasını sağlayabilmek Öğretimi daha etkin hâle getirebilmek Aile içinde ve okul yapısında değişiklikler yapmak Çocuğun tüm gelişimleriyle ilgili aileleri bilinçlendirmek ve alternatif disiplin yöntemleri sunmak Ailelere ev ortamında çocuklara kazandırabilecekleri deneyimler hakkında bilgi vermek Ailelerin çocuklarını daha iyi tanımalarına yardımcı olmak olarak belirlenmiştir. Aile Katılımını Sağlamak İçin; Ailelere olumlu düşüncelerle yaklaşmak, Aile bireylerinin çocuğunu daha iyi tanıdığını bilmek, Aile bireylerine karşı anlayışlı, hoşgörülü, esnek ve demokratik bir tutum sergilemek gereklidir. Eğitimde Aile Katılımı: Aile eğitim etkinlikleri (Konferanslar, Eğitim Toplantıları, Eğitim Panoları, Bireysel Görüşmeler) Aile iletişim etkinlikleri (Telefon Görüşmeleri, Kitapçıklar ve Etkinlik Örnekleri, Teyp Kayıtları, Fotoğraflar, Haber Mektupları, Yazışmalar, Toplu Dosyalar, Okul Ziyaretleri, Geliş-Gidiş Zamanları) Ebeveynlerin eğitim etkinliklerine katılımı Ev ziyaretleri Evde yapılabilecek etkinlikler Yönetim ve karar verme süreçlerine katılımdır. Aile Eğitim Etkinlikleri; Çocuk sağlığı, Gelişim, Davranış yönetimi, İletişim, Beslenme, Ruh sağlığı vb. konularda bilgi ve becerilerini geliştirmeye yönelik sistemli ve planlı çalışmalardır. 68

69 Çocuklar sınıf ortamında kendilerini daha güvenli ve desteklenmiş hissederler. Aile katılımı ile ulaşılmak istenen nokta, eğitimde devamlılığı ve bütünlüğü sağlamaktır. Sağlanan Okul-Öğretmen- Aile İşbirliği Çalışmalarının Faydaları Çocuklar Üzerindeki Etkileri Çocukların öğrenmeye güdülenmeleri ve benlik saygısı artar. Çocukların dil ve bilişsel becerileri de gelişir. Çocuklar sınıf ortamında kendilerini daha güvenli ve desteklenmiş hissederler. Ebeveynler Üzerindeki Etkileri Çocuklarının eğitimlerinde kendi rollerinin öneminin farkına varırlar. Çocuklarının gelişimlerine çok yönlü bakmayı ve geliştirmeyi öğrenirler. Çocuklara duydukları saygı artar ve onları birey olarak görürler. Çocukla sağlıklı bir iletişim kurarlar. Zaman ayıramamaktan dolayı duydukları suçluluk duygusunu yok ederler. Çocuk yetiştirme ile ilgili deneyimlerini paylaşma imkanı bulurlar. Kendi ilgi, yetenek, becerilerinin farkına varırlar. Okulda öğrenilenlerin evde devamlılığı konusunda bilinçli davranırlar ve çocuğun evdeki öğrenme ortamını hazırlarlar. Karşılaşılan problemlerde kurum ile birlikte hareket etmeyi öğrenirler. İşbirliği çalışmaları ile sosyal değişimlerden etkilenen anne-babalara destek sağlanmakta ve aileler arası bilgi paylaşımına yardımcı olunmaktadır. Öğretmen ve Okul Üzerindeki Etkileri Okul, programının daha kolay gerçekleştirilebilmesini sağlar. Sağlıklı iletişim sonucu okul ve aile birbirini kolayca tanıyabilir ve problemleri çözülebilir. Eğitim hedeflerine ulaşılır. Eğitimin sürekliliği sağlanır. Çocuğun çok yönlü gelişimine katkıda bulunulur. Eğitimin kalitesini artırır. Sorumluluklar paylaşılır. Aile katılımı ile ulaşılmak istenen nokta, eğitimde devamlılığı ve bütünlüğü sağlamaktır. Çocuğun gelişiminde ve eğitiminde bu denli etkileri olan aile üyelerinin, çocukları ile ilgili eğitim yaşantılarına katılarak etkileşimde bulunmaları sağlanmalıdır. Ailelere sağlıklı aile yaşamı, cinsel eğitim, aile planlaması, çocukta sınır koyma ve disiplin yöntemleri, çocuk bakımı ve gelişimi, aile içi iletişim, çocukluk çağı hastalıklarında korunma ve evde bakım gibi konularda konferanslar verilmesi, ailelerin geleneksel çocuk yetiştirme tutumundan daha bilinçli olmalarını sağlayarak toplumun sağlıklı nesiller yetiştirmesine katkı sağlayacaktır. 69

70 HİZMETLERİNİN GERÇEKLEŞEBİLMESİ İÇİN PERSONELLE GEREKEN ORGANİZASYONU VE EŞGÜDÜMÜ SAĞLAMAK, DEĞERLENDİRME YAPMAK Bir organizasyon bütün çalışanlarıyla birlikte başarıya ulaşabilir. Okullarda değişimi başlatan ve sürdüren en önemli etken idarecilerdir. İnsanların beraberce verimli bir şekilde çalışmasını temin eden mekanizma veya yapıya organizasyon denir. Her organizasyonun üç temel prensibi vardır, bunlar: Yapılacak işlerin, bu işleri yapacaklar arasında bölünmesi ve herkesin farklı bir iş yapmasına iş bölümü denir. İş bölümü, uzmanlaşmaya olanak verdiğinden insanların verimini arttırır. Beraberce çalışan insanların çabalarının, aynı amaca yöneltilmesini temin edecek bir otoriteye ihtiyaç vardır. Bu otorite bulunmadığı takdirde herkes istediğini yapar, istediği gibi, istediği zaman çalışır. Müşterek çalışanların, çabalarının koordine edilmesi, diğer bir deyişle birbirini tamamlayacak şekilde ahenkli (uyumlu) bir hâle getirilmesi gerekir. Daft tarafından, organizasyonların önemini aşağıdaki şekilde sıralanmıştır: İstenilen hedef ve sonuçlara ulaşmak için kaynakları bir araya getirir. Hizmetleri verimli bir şekilde üretir. Yeniliği kolaylaştırır. Modern üretim ve bilgisayar odaklı teknolojiyi kullanır. Değişen çevreye adapte olur ve çevreyi etkiler. Çalışanlar için değer yaratır. Çalışanların koordinasyon ve motivasyonunu kolaylaştırır. Bir organizasyon bütün çalışanlarıyla birlikte başarıya ulaşabilir. Okullardaki tüm çalışanların başarılı olması için, birtakım bilgi ve becerilere sahip olmaları gerekir. Okul yönetimi, eğitim yönetiminin daha sınırlı bir alanda (bir eğitim kurumunda) uygulanmasıdır. Bir okulun yönetiminde rol oynayan öğeler iç ve dış ögeler olmak üzere iki gruba ayrılabilir. İç ögeler, okulu meydana getiren ve onun yapısında yer alan ögelerdir. Yöneticiler, öğretmenler, öğrenciler, memurlar ve diğer personel bunların arasındadır. Dış ögeler ise, okulun yapısında olmayan ancak onu etkileyen ve böylelikle yönetimde rol oynayan ögelerdir. Öğrenci velileri, çeşitli baskı grupları, yerel yönetim, iş piyasası ve merkez örgütü dış ögeler olarak sıralanabilir. Okul yönetiminde iç ve dış ögelerin birbirleriyle uyumlu olması hepsinin verimliliğini ve başarısını arttıracaktır. Bir yöneticide bulunması gereken üç özellik; Yöneticilik bilgisi, Alana ilişkin teknik bilgi İnsan ilişkileri becerisidir. Okul yöneticisinin okul içindeki ve dışındaki birey ve grupları, okulun amaçlarına dönük olarak eyleme geçirebilmesi için, eğitim yönetiminde olduğu kadar, davranış bilimlerinde de iyi yetişmiş bulunması gerekir. Böyle bir okul 70

71 yöneticisi, problemleri deneme ve yanılma yöntemi yerine, bilim yoluyla çözmeyi seçecek ve başaracaktır. Okullarda değişimi başlatan ve sürdüren en önemli etken idarecilerdir. Okulunu amaçları doğrultusunda geliştirmek isteyen bir okul yöneticisi, etkili bir yönetim sağlayabilmek için lider olmak durumundadır. Öğrenme sürecinde en etkin rol liderlere düşmektedir. Liderlerde aranan özellikler: İnsanlara değer vermek Görüş (vizyon) sahibi olmak Destek Güdüleme (motivasyon) Güç Etkileme İletişim becerileri Yönetim becerileri Anlaşmazlıkları çözme becerileri Güçlü bir ruh yapısına sahip olmak Grupları organize edebilme Eğitim organizasyonları, toplumun planlı eğitim gereksinmesini karşılamak için kurulur ve eğitim organizasyonları anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik, kararname, yönerge, genelge ve eğitim programları gibi yasal belgelerle belirtilmiş amaçların gerçekleştirilmesi için eğitim hizmeti üretir. Organizasyon bu hizmeti üretmek için kurulur. Günümüzde eğitim sistemi pek çok problemle karşı karşıya bulunmaktadır. Günümüzde eğitim sistemi pek çok problemle karşı karşıya bulunmaktadır. Bunlar; Değişme ve gelişmeyi takip edememek, Teknolojiyi yakalayamamak, Araç-gereç, Personel ve kaynak yetersizliği, Bilimsel araştırma faaliyetlerinin azlığı, Sistemdeki personelin bir kısmının istenilen nitelik ve kalite standartlarından yoksun oluşu, Eğitim programlarının verimlilik standartlarını gerçekleştirmede yetersiz kalması olarak sıralanabilir. Belirtilen bu problemlere çözüm bulabilmek ve eğitim organizasyonunu verimli bir hâle getirebilmek için, organizasyonların çağdaş kalite anlayışına göre örgütlenmesi ve bu anlayış çerçevesinde faaliyetlerini yürütmesi önemli hâle gelmektedir. Yönetici ve öğretmenlerin okulu öğrenen bir organizasyon olarak yönetebilmeleri için sekiz şart tanımlanmıştır. Bunlar; 1-Okulda liderlik: Bireysel katkıları cesaretlendirmek, Paylaşılan fikir ve eylemlerde öğretmen katılımını sağlamak, 71

72 İletişim ve etkileşim bireyler arasında aile gibi yakın ilişkileri içerir. Kavramsal fikirler üretmek, Fikirlerin aktarılabileceği güvenlik durumlarını oluşturmak. 2-Okul yapısı: Ekip çalışması, Öğretmenlerin katılımı ve birlikte çalışmaya izin veren bir yapı, Üyelerin anlayabilmesi için iyi ve açık bir okul yapısı. 3-Okul kültürü: Herkesin yetenek, sorumluluk ve fikirlerine saygı, Güven, İşini sevme ve kalpten çalışma, Öğrenme kültürü kurma, İşbirliği ile çalışmaya bağlılık, Paylaşma kültürünü geliştirme. 4-Okul üyeleri: İyi bir kalbe sahiptirler, Açık konuşur, diğerlerini dinlerler, Öğretmen olmak için gerekli etik değerlere sahiptirler, Katılım için gönüllüdürler, Öğrenmekten hoşlanırlar, 5-Okul vizyonu(görüş), misyonu(görev) ve amaçları: Üyeler tarafından paylaşılır, Okul üyeleri tarafından iyi anlaşılır, Açık ve ulaşılabilirdir. 6-Karar alma davranışı: Katılım gerektirir, Karar alma ve anlaşma, oybirliği odaklıdır, Özellikle öğretmen katılımını içerir. 7-İletişim ve etkileşim süreçleri: Grup aktivitelerini içerir, İyi, berrak, açık, aşağıdan yukarı ve yukarıdan aşağı iletişim kanallarını içerir, Resmi olmayan aktiviteler içerir, Bireyler arasında aile gibi yakın ilişkileri içerir. 8-Okul sosyal tesisleri: Öğretime yardım etme ve ortam sağlama, Yeterli bilgisayar hizmeti sunmaktır. Tartışma Bir eğitim kurumunda yönetici olsaydınız hizmetlerin gerçekleşebilmesi için personelle gereken organizasyonu ve eşgüdümü sağlamak için nasıl bir yol izlerdiniz. İzlediğiniz yolun gerekçelerini tartışınız. Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan tartışma forumu bölümünde paylaşabilirsiniz. 72

73 Özet Çocuk sağlığına yönelik çeşitli kurumlar, anaokulu, kreş gibi okul öncesi kurumlar ve ilköğretim kurumlarından oluşmaktadır. Çocuk, bu ortamda aktif deneyimlerde bulunarak duyarlı seçimler yapabilecek, tecrübeler kazanacak, böylece sorumluluk almayı, problem çözmeyi, yetişkinlerle ve yaşıtlarıyla etkileşimde bulunmayı, kararlar almayı ve sonuçlarına katlanmayı, ilgilerini keşfetmeyi, kendini ifade etmeyi öğrenecektir. Okul dönemi geleceğin sağlıklı toplumunu oluşturma bakımından çok önemli bir dönemdir. Okul çağında çocuklar hem bedensel hem de ruhsal yönden hızlı bir büyüme ve gelişme içindedirler. Büyüme ve gelişmelerinde ortaya çıkabilecek bir duraklama zamanında anlaşılabilirse önüne geçilebilir ya da en az zararla düzeltilebilir. Ayrıca bu çağda alınacak koruyucu önlemler hayat boyu etkili olur. Aile katılımı, bilgi paylaşma ve ilişki kurma işlemidir. Aileler okulda; öğretmenler de evde neler olduğu konusunda bilgi sahibi olacak bunları pekiştirecektir. Okul ve ev arasındaki süreklilik eğitimdeki başarıyı arttıracaktır. Bir organizasyon bütün çalışanlarıyla birlikte başarıya ulaşabilir. Okullardaki tüm çalışanların başarı için, birtakım bilgi ve becerilere sahip olmaları gerekir. 73

74 Değerlendirme sorularını etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi öğretmen/ çocuk gelişimcisinin özelliklerinden değildir? a) Mesleğini isteyerek seçmelidir b) Doğal ve güler yüzlü olmalıdır c) Eğitimde öğrenci merkezli sistemi kullanmak için donanımlı olmalıdır d) Çocuklara ceza, baskı uygulamalı ve kısıtlamalara yer vermelidir e) Eğitimi, sevgi ve şefkat anlayışı içinde yürütmelidir 2. Aşağıdakilerin hangisi okul öncesi kurumların özelliklerinden değildir? a) Çocukların bedensel, psiko-motor ve sosyal gelişimlerini destekler b) Sadece çocuklarla ilgilenir, anne-babaların eğitimiyle ilgilenmez c) Çocukları toplumsal hayata hazırlar d) Çocukların duygusal, bilişsel ve dil kazanımlarına destek olur e) Anne- babalara rehberlik eden eğitim anlayışındadır 3. Aşağıdakilerin hangisi kurum personelinin değerlendirmeye almadığı öğrenci davranışıdır? a) Okul kültürüne uyum b) İletişim ve sosyal etkileşim c) Sosyal faaliyetlere katılım d) Verimli çalışma e) Boş zamanlarındaki hobileri 4. Aşağıdakilerden hangisi okul sağlığı hizmetleri kapsamına girmez? a) Riskli sağlık davranışlarını göz ardı etmek b) Öğrenci ve okul personelinin sağlığını değerlendirmek c) Bulaşıcı hastalıkları kontrol etmek d) Özürlü çocukları belirlenmek e) Ani hastalık ve sakatlanmalarda ilk yardım yapmak 5. Aşağıdakilerden hangisi okul sağlığının önemini belirtmez? a) Okul çağında büyüme ve gelişmede ortaya çıkabilecek bir duraklama fark edilirse önüne geçilebilir, en az zararla düzeltilebilir b) Okul çağındaki alınan koruyucu önemler okul döneminde etkili olur c) Okullarda öğrenciler topluca bulundukları için sağlık hizmetlerini vermek kolaydır d) Okul çağında verilecek sağlık eğitimi bilinçli bir toplum yetişmesini sağlar e) Çocukların sağlık kusurlarının ortaya çıkartılıp düzeltilmesi ile okul başarısı arttırılabilir 6. Aşağıdakilerden hangisi sağlık durumunun değerlendirilmesi, korunması ve geliştirilmesi kapsamına girmez? a) Okula kabul muayenesi 74

75 b) Taramalar c) Bulaşıcı hastalıklarla savaş d) Ruh sağlığı çalışmaları e) Okul sağlığı kayıtları 7. Aşağıdakilerden hangisi okul sağlık ekibinde yer almaz? a) Doktor b) Öğretmen c) Öğrenci arkadaşı d) Diyetisyen e) Sosyal hizmet uzmanı 8. Aşağıdakilerden hangisi aile iletişim etkinliklerinden değildir? a) Okul ziyaretleri b) Telefon görüşmeleri c) Kitapçık ve etkinlik örnekleri d) Konferanslar e) Haber mektupları 9. Aşağıdakilerden hangisi okul-öğretmen-aile işbirliğinin ebeveynler üzerindeki etkilerinden değildir? a) Çocukla sağlıklı bir iletişim kurarlar b) Karşılaşılan problemlerde kurumla birlikte hareket etmeyi öğrenirler c) Ebeveynler kendi ilgi, yetenek ve becerilerinin farkına varamaz d) Çocuk yetiştirmeyle ilgili deneyimlerini paylaşma imkanı bulurlar e) Çocuklarının gelişimlerine çok yönlü bakmayı ve geliştirmeyi öğrenirler 10. Aşağıdakilerden hangisi liderlerde aranan özelliklerden biri değildir? a) Grupları organize edebilme b) Anlaşmazlıkları çözme becerisi c) Yönetim becerileri d) Görüş (vizyon) sahibi olmak e) Kendi fikirlerine aşırı saplanma Cevap Anahtarı 1.D, 2.B, 3.E, 4.A, 5.B, 6.E, 7.C, 8.D, 9.C, 10.E 75

76 HASTA ÇOCUĞUN ÖZELLİKLERİNİ TANIMAK-I İÇİNDEKİLER Hastalık nedir? Tanımlar Çocuklarda Sağlığı Bozan ve Hastalığa Neden Olan Faktörler Genetik Faktörler Çevresel Faktörler Hastalık Belirtileri ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Doç. Dr. Ayda ÇELEBİOĞLU HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Hastalığın tanımını yapabilecek, Sağlığı bozan ve hastalığa neden olan faktörleri öğrenecek, Hastalığa neden olabilecek faktörlerin önlenmesine yönelik girişimlerde bulunabilecek, Hastalık belirtilerini tanıyabileceksiniz. ÜNİTE 6 76

77 GİRİŞ Çocuklar için hastalık, onları korkutan, rahatsız eden ve hoş olmayan yaşantıları içerir. Hastalık çocukları olduğu kadar aile üyelerini, öğretmenleri ve arkadaşları kısaca çevrede bulunan tüm insanları etkiler. Hastalıkların oluş nedenleri çeşitlidir. Farklı bazı faktörler sağlığın bozulmasına ve hastalıkların oluşmasına neden olur. Bu faktörlerin olumsuz etkilerini yok etmek ya da olabildiğince azaltmak konusunda ebeveynlere ve eğitimcilere oldukça önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu sorumlulukların yerine getirilmesi noktasında öncelikle konuya ilişkin bilginin edinilmesi önem taşır. HASTALIK İnsan organizmasının çeşitli nedenlerden ruhsal, bedensel ve sosyal dengesinin bozulmasına hastalık denir. İnsan organizmasının çeşitli nedenlerden ruhsal, bedensel ve sosyal dengesinin bozulmasına hastalık denir. Hastalık, canlı varlıklarda bilinen ya da henüz tam olarak bilinmeyen nedenlerle oluşan, başlangıcı, gelişmesi, süresi ve sonlanması kendine özgü olan bir olaydır. Hastalık hâlinde, vücudun normal fizyolojik olaylarının düzenli bir şekilde devam edememesi, vücudun iç ve dış uyaranlara verdiği cevabın uyumsuzluğu söz konusudur. Kavram olarak hastalık, "sağlıklı olmama" durumu olarak kabul edilmektedir. Tıp bilimi açısından hastalık, vücuttaki çeşitli organlara ilişkin ölçülebilen, objektif bazı belirti ve bulgularla tanımlanabilen bozukluklar anlamına gelirken, kişi için bedende olağan dışı bir durum hissi olarak tanımlanmaktadır. Buna göre hasta olan kişide normal değerlerden sapma ya da rahatsızlık hissi oluşturma söz konusudur. Hastalık vücuda canlı (örn. mikroorganizmalar) ya da cansız (örn. toksinler, iyonlaştırıcı ışınım) bir dış etkenin girmesiyle ya da canlıda var olan bir yapı ya da metabolizma bozukluğu ile başlayabilir. Kimi hastalıklar iç ve dış nedenlerin birlikte etki yapmasıyla oluşur. Canlının çevreye uyum mekanizmasındaki bozukluklar ya da normal büyüme ve gelişmenin engellenmesi de hastalığa neden olabilir. ÇOCUKLARDA SAĞLIĞI BOZAN VE HASTALIĞA NEDEN OLAN FAKTÖRLER Sağlığın bozulması, hastalıkların oluşması ve ortaya çıkması birçok farklı faktörden etkilenir. Genel anlamda sağlığı bozan ve hastalığa neden olan etmenler genetik ve çevresel olmak üzere ikiye ayrılır. 77

78 Genetik Faktörler Doğuştan gelen hastalıkların tümü kalıtımla ilgili değildir. Genetik faktörler anne ve babadan gelen genlerle taşınan kişiye kalıtımsal özellikleri geçiren (saç rengi, göz rengi, kulak kepçesi, hasta olma özellikleri vb.) etmenlerdir. Pek çok toplumda yaygın bulunan gene bağlı hastalıklar da (otozomal resesif ve dominant hastalıklar)nesilden nesile geçiş göstermektedir. Çocuklarda genetik yapıdaki bir anormallikten kaynaklanan hastalıkların çoğunun doğuştan var olduğu söylenebilir; bazıları da yaşamın ileri yıllarına kadar belirti vermez. Öte yandan, doğuştan bozuklukların tümü kalıtımla ilgili değildir. Örneğin, annenin gebelik sırasında kızamıkçık enfeksiyonu geçirmesi, çocukta çeşitli yapı bozukluklarının oluşmasına neden olabilir. Down sendromu, hemofili(pıhtılaşma bozukluğu), Akdeniz anemisi, glikojen depo hastalıkları gibi durumlar genetik yapı bozukluğundan kaynaklanan hastalıklardan bazılarıdır. Ülkemizde genetik hastalıklar yaygın olarak görülmektedir ve bunun en önemli nedenlerinden biri akraba evlilikleridir. Çevresel Faktörler İnsanın içinde yaşadığı ortamın, insan vücudunu etkileyen faktörleri çevresel faktörlerdir. Çevresel faktörler doğrudan hastalık sebebi olabileceği gibi bazı hastalıkların oluşmasını kolaylaştırabilir ya da bazı hastalıkların gidişini ve sonucunu etkileyebilir. Sağlığı bozan ve hastalığa neden olabilecek çevresel faktörler aşağıdaki gibi özetlenebilir: Besinlerle alınan vitaminler vücudun direncini artırarak hastalıklara karşı savunma oluşturulmasını sağlar. Fiziksel etkenler: Sağlığı bozan fiziksel etkenlerin arasında ısı, ışık, nem, iklim, gürültü, konut, çöp, atıklar yer alır. Yaşanılan yerin ısısı, nemi, bulunulan coğrafi bölgenin iklimi, konutların fiziki özellikleri, konut ve işyerlerinden çıkan çöp ve atıkların yok edilme yolları sağlığı olumsuz yönde etkileyecek özellikte olabilir. Kimyasal etkenler: Hastalık oluşturan nedenler arasında çevre kirliliği, sanayide kullanılan ve kanserojen olabilen maddeler, kozmetik ve çeşitli insektisitlerin(böcek öldürücüler) kullanımının artması, yeni/ çeşitli ilaçlar ve bunların uygun biçimde kullanılmaması sayılabilir. Ayrıca vücuttaki çeşitli maddelerle bir araya geldiklerinde, kimyasal reaksiyon göstererek hastalık tabloları oluşturan maddelerle(zehir) meydana gelen zehirlenmeler bu grupta yer alır. Biyolojik etkenler: Hastalığa neden olan etkilerin büyük çoğunluğu virüs, bakteriler, parazit, mantarlar gibi biyolojik etki ile meydana gelmektedir. Bunlardan virüsler yaşamak için yalnızca canlı ortama gereksinim duyarken (hepatit virüsü, kızamık virüsü vb), bakteriler (stafilokok, streptokok, tetanoz basili vb) canlı cansız tüm ortamlarda yaşayabilirler. Bu nedenle açıkta bulunan bir besinde bakteriler çok kolay üreyerek besin zehirlenmesine, ishale neden olabilirler. Parazitler üzerinde yaşadığı 78

79 Yeterince uyumayan çocuklar, huysuz, hırçın, neşesiz ve iştahsızdır. canlının besininden yararlandıkları için kişi de iştahsızlık, kansızlık, sindirim bozuklukları, kaşıntı, döküntü gibi rahatsızlıklara neden olabilirler. Beslenme: Gereksinim duyulan besin maddelerinin yetersiz, dengesiz veya aşırı alımı da sağlığı bozar ve hastalıklara neden olabilir. Besin maddelerinin bir kısmı enerji kaynağı bir kısmı yapı ve onarım maddesidir. Besinlerle alınan vitaminler ise vücudun direncini arttırarak hastalıklara karşı savunma oluşturulmasını sağlar. Vitaminler, yağ asitleri, esansiyel (elzem) aminoasitler ve mineraller gibi vücutta üretilemeyen mutlaka dışarıdan alınması gereken maddelerin eksikliklerinde yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı olarak birçok çeşitli hastalıklar oluşur. Örneğin; demir eksikliğinde kansızlık, iyot eksikliğinde guatr, kalsiyum-d vitamini eksikliğinde raşitizm, C vitamini eksikliğinde skorbüt, Bı vitamini eksikliğinde beriberi, A vitamini eksikliğinde gece körlüğü gibi hastalıklar görülebilir. Uyku ve dinlenme: Uyku, beslenme kadar önemlidir. Çocuğun sağlıklı gelişebilmesi için yeterince uyuması gereklidir. Bazı hormonların salgısı uyurken artar, bazıları da uyurken azalır. Örneğin; büyüme hormonunun salgılanması uykuda artar, bu nedenle uyku büyümede önemli rol oynar. Çocuklarda uyku gereksinimi farklıdır. Yenidoğanlar, beslenme ve alt temizliği zamanları dışında günün hepsini uyuyarak geçirirler. Dokuzuncu aydan 3 yaşına kadar gece ortalama saat, gündüz 2-3 saat uyurlar. Çocuk büyüdükçe uyku süresi azalır. Yeterince uyumayan çocuklar, huysuz, hırçın, neşesiz ve iştahsızdır. Hastalıklara daha olay yakalanırlar. Uyku, dinlenmenin de en iyi yoludur. Dinlenme ile vücut zindelik kazanır. Resim 1. Uyku çocuklar için önemlidir. İnsanın sevdiği, hoşlandığı hobilerinin olması ve bu hobilere zaman ayırması da dinlenmesini sağlayabilir. Örneğin zihinsel yorgunluk; müzik- resim gibi faaliyetler yapma, hafif bedensel hareketleri gerektiren bahçede çiçeklerle uğraşma, sportif koşu ya da yürüyüşlerle atılabilir. Vücudun sürekli yoğun tempoda çalışması, düzensiz ve az uyku, sinir sisteminin ve duyu organlarının fonksiyonlarını olumsuz etkiler, vücut direncini düşürür. Sonuçta hastalıklara zemin hazırlar. 79

80 Resim 2. Açık havada spor yapma zihinsel yorgunluğa iyi gelir. Çocuk sağlığının korunmasında yoksullukla ve yoksunluklarla mücadele edilmesi çok önemlidir. Psikolojik etkenler: İnsanları duygusal ve ruhsal yönden etkileyen iç ve dış faktörlerdir. Aile/okul ortamı ya da yaşanılan çevrede var olan sorunlar çocukların ruhsal sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Ayrıca stresle baş etme yollarının bilinmemesi ve başa çıkma mekanizmalarının kullanılamaması da hastalıklara neden olabilecek ortamların oluşumunda oldukça etkilidir. Sosyal, kültürel ve ekonomik faktörler: Sosyokültürel faktörler insan sağlığını büyük oranda etkileyen faktörlerdendir. Toplumun yanlış ya da hatalı uygulamalarından en fazla etkilenen kesim çocuklardır. Çünkü çocukların sağlığı üzerinde söz sahibi olan birçok yetişkin vardır. Çocuklar kendi sağlıkları ile ilgili kararları kendileri veremezler. Çocuğun bakımından sorumlu olan yetişkinlerin beslenme, barınma ve sağlığa ilişkin yanlış uygulamaları çocukların hastalıklara yakalanmasına neden olabilir. Ekonomik yetersizliğin yol açtığı yoksulluk da çocuk sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olan bir etmendir. Yoksulluğun bebek ve çocuk ölümleri üzerindeki etkisi yetersiz beslenme, enfeksiyon hastalıklarının yaygınlığı, temiz içme suyu ve kişisel hijyen sorunu, kalabalık aile yaşamı gibi olumsuz ev içi fiziksel ortam gibi etmenlere bağlıdır. Çocuk sağlığının korunmasında yoksullukla ve yoksunluklarla mücadele edilmesi çok önemlidir. Resim 3. Yoksulluk Kazalar: Çocuklar, gelişimsel özelliklerine bağlı olarak kazalarla sık karşılaşma potansiyeline sahiptir. Çocuklarda görülen kazaların büyük kısmı evde meydana gelmektedir. Çocukların davranışsal ve fiziksel 80

81 özelliklerinin erişkinlerden farklı olması; ayrıca yaşam alanlarının erişkinler tarafından ve onların fiziksel özelliklerine göre tasarlanması, çocukların ev kazalarına daha fazla maruz kalmalarına neden olmaktadır. Dünyada ve ülkemizde ev kazaları, özellikle okul öncesi 0-6 yaş döneminde çeşitli yaralanmalara, sakatlanmalara ve ölümlere neden olması açısından önemle üzerinde durulması gereken bir konudur. Evlerde özellikle ilk 5 yaş içindeki çocuklarda en sık görülen kaza sonucu yaralanmalar düşmeler, zehirlenmeler, yanıklar, suda boğulmalar, elektrik çarpması, hayvan ısırıkları ve kesici-delici alet yaralanmaları vb.dir. Evde, bahçede, okulda, sokakta meydana gelen, beklenmeyen kazalar çocuğun sağlığını olumsuz etkiler. Her ne kadar bunlar görünmez kazalar olarak ifade edilse de, bunların çoğu önlenebilir kazalardır. Çocuk, çevresini merak ettiği için her şeyi bilmek, öğrenmek, dokunmak, tatmak ister. Çocuk neyin tehlikeli, neyin zararlı olduğunu bilmez. Bu durumda anne-babaya, eğitimciye ve çocuğun bakımından sorumlu olan kişiye düşen görev; çocuğa güvenli bir ortam hazırlamak, tehlikeli durum ve nesneleri önceden düşünüp, bunlarla ilgili önlem almak ve tehlikeli olabilecek (sıcak çaydanlık, keskin bıçak, sivri makas gibi) kavramları öğretmektir. Çocukluk dönemlerinde sık görülen belirtiler; ateş, iştahsızlık, öksürük, ishal, kusma, döküntü ve ağrıdır. HASTALIK BELİRTİLERİ Hastalık belirtileri hastalığa özgüdür. Her hastalığın belirtisi farklıdır. Ancak özellikle çocukluk dönemlerinde sık görülen belirtiler; ateş, iştahsızlık, öksürük, ishal, kusma, döküntü ve ağrıdır. Sayılan tüm bu belirtiler hakkında daha sonraki ünitelerde ve hastalıklarla birlikte bilgi verilecektir. Bu bölümde daha sonraki bölümlerde yer almayan ancak çocuk için oldukça önemli olan ağrı üzerinde durulacaktır. Ağrı Çocuklar için ağrı yaşamın bir parçasıdır. Oyun sırasında meydana gelen kesik, çarpma, vurma ile ilgili yaralanmalar sonucunda oluşan ağrı, bademcik iltihabı nedeniyle oluşan boğaz ağrısı ve aşılamalarda yaşanan iğne acıları günlük yaşamda deneyimlenen ağrı örnekleridir. Bu ağrılı durumların bazıları kaçınılmazdır. 81

82 Resim 4. Ağrı yaşam kalitesini düşürür Ağrı pek çok hastalıkta bedende bazı şeylerin ters gittiğinin habercisidir. O nedenle sürekli ağlayan, bedenin bir tarafını sürten, huzursuz, gözünden yaş dinmeyen ya da bacaklarını karnına çekerek tüm bedeni ile ağlayan ve avutulamayan çocuğun ağrısı olabilir. Ağrı, çocuğun ve ailesinin anksiyetesinin artmasına neden olur. Bu nedenle bir an önce giderilmesi/ya da mümkün olduğunca azaltılması gerekir. Çocuğun yaşı, cinsiyeti, gelişimsel düzeyi, mizacı, ağrının nedeni, ailenin ağrıya tepkileri ağrının algılanmasını etkiler. Ağrı, bireysel bir deneyim olduğu için ağrının algılanması ve ağrıya gösterilen tepki çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Çocuğun ağrıyı algılamasını yaşı, cinsiyeti, gelişimsel düzeyi, mizacı, ağrının nedeni, ailenin ağrıya tepkileri gibi birçok faktör etkiler. Çocukların gelişimsel düzeylerine göre ağrıyı algılamaları ve ağrıya tepkileri Tablo 1 de verilmiştir. Gelişimsel Düzey Tablo 1. Çocukların Ağrıyı Algılamaları ve Ağrıya Tepkileri Ağrıyı Anlama Ağrıya Tepki 0 6 ay Ağrı duygu olarak bilinçaltında depolanır. Ebeveynlerin stresine yanıt verirler ay Ağrı bilişsel düzeyde hafızada depolanır. Ebeveynlerin stresine yanıt verirler. 1 3 yaş Ağrıya neyin neden olduğunu ve niçin ağrı deneyimlediklerini bilmezler. Ağrı yoğunluğunu ve tipini tanımlayamazlar. Ağrıdan korkarlar. Ağrılı durumlarda ah, oh" gibi ortak sözcükler kullanırlar. Ağlama, geri çekilme, alında kırışıklık, kaşların çatılması, ağızda gerginlik ve çenede titreme, yüzde yaşlı yüz ifadesi, yaygın vücut hareketleri vardır. Ağlama, uyku düzeninde bozulma, huzursuzluk görülür. Ağlama, çığlık atma, geri çekilme, protesto etme,saldırgan davranışlar, uyku düzeninde bozulma olabilir. 82

83 3 6 yaş Beden imgesine yönelik kaygıları vardır, Ağrının olabileceğini anlarlar. Duyusal düzeyde ağrıyı ifade edebilecek dil becerileri vardır ve çocuk büyüdükçe ağrıyı daha ayrıntılı olarak tanımlayabilir, Ağrıyı hastalıktan çok yaralanmalarla ilişkilendirirler. Genellikle ağrının cezalandırma olduğuna inanırlar yaş Beden imgesine yönelik kaygıları vardır. Ağrıyı ceza olarak algılayabilirler. Ağrı ve hastalık arasındaki ilişkiyi anlamaya başlarlar. Ağrıya keder ve kendini kötü hissetme duygularının eşlik ettiğini anlayabilirler. Kaynak: Conk ve ark. Pediatri Hemşireliği(2013) Ağlama, çığlık atma, ağrıyan kısmı gösterme, aktif fiziksel direnç, agresif davranışlar vardır. Pasif direnç vardır. Yumruklarını sıkar, bütün vücudunu kasabilir. Cesaretli görünmek için rahatmış gibi davranabilirler. Ağrı keder ve kızgınlık duyguları ile birlikte olabilir. Çocuklarda ağrının değerlendirilmesi zordur. Erişkinlerin aksine özellikle küçük çocuklarda ağrıya ilişkin soruları anlamada ve ağrıyı tanımlamada sorunlar yaşanır. Son yıllarda konuşamayacak kadar küçük çocuklar da dâhil olmak üzere çocuklardaki ağrıyı değerlendirmeye yönelik ağrı ölçekleri kullanılmaya başlanmıştır. Altı aydan küçük çocuklar ağrıya tüm bedenleri ile tepki verdiğinden ağrıyan yerini anlamak güç olabilir. Bu nedenle bebeklerde (üç yaşından küçüklerde) ağrıyı değerlendirmek ve daha ölçülebilir hâle getirmek amacıyla FLACC Davranışsal Ağrı Değerlendirme Ölçeği adı verilen vücut yanıtı, yüz ifadesi, ağlama ve çekme refleksi ile değerlendirilen ölçeğin kullanımı oldukça uygundur(tablo 2). Yapılan değerlendirmede çocuğun aldığı puan 7 ve üzerinde ise ağrı kesici gereksinimi vardır. Bu puanın altında ise kucağa alma, dikkati başka yöne çekme, sallama, ninni söyleme ve masaj ağrının algılanmasını hafifletir ve çocuğun rahatlamasını sağlar. Tablo 2. FLACC Davranışsal Ağrı Değerlendirme Ölçeği Kaynak: Conk ve ark. Pediatri Hemşireliği(2013) Üç yaşından büyük çocuklarda ağrının yeri sorulabilir ve çocuktan ağrısını tanımlaması istenebilir. Kategoriler Yüz ifadesi Özel bir ifade yok Kaşlarını hafif çatma Yüzünü buruşturma, dişlerini sıkma Bacakların pozisyonu Normal Gergin, rahatsız Sağa-sola tekmeler savurma pozisyonda Hareketler Sakin Öne arkaya dönme, kıvranma Yay gibi kıvrılma, silkinme Ağlama Ağlama yok Sızlanma, inleme şeklinde bağırma Devamlı ağlama, çığlıklar atma Avutulabilirlik Rahat Sarılma ve dokunmayla avutulabilme Hiçbir şekilde avutulamama 83

84 Üç yaş üstü çocuklarda ise yüzler ağrı kıyaslama ölçeği kullanılabilir (Resim 5). Bu çocuklarda ölçek kullanmanın yanı sıra ağrının yeri sorulabilir ve çocuktan ağrısını tanımlaması istenebilir. Okula ya da kreşe gelen çocuk, ağrısı olduğunu ifade ediyor ya da yüzünden ve hareketlerinden ağrısı olduğu anlaşılıyorsa durum değerlendirilerek aileye bilgi verilmesi ve aileyle işbirliği yapılması sağlanmalıdır. Resim 5. Yüzler Ağrı Kıyaslama Ölçeği Kaynak: Conk ve ark. Pediatri Hemşireliği(2013) 84

85 Özet Kavram olarak sağlıklı olmama durumu olarak kabul edilen hastalık, canlı varlıklarda bilinen ya da tam olarak bilinmeyen bazı nedenlerle oluşan, başlangıcı, gelişimi, süresi ve sonlanması kendine özgü bir olaydır. Sağlığın bozulması, hastalıkların oluşması ve ortaya çıkması birçok farklı faktörden etkilenir. Genel anlamda sağlığı bozan ve hastalığa neden olan etmenler genetik ve çevresel olmak üzere ikiye ayrılır. Sağlığı olumsuz yönde etkileyen ve hastalığa neden olan çevresel faktörler fiziksel, kimyasal, biyolojik etkenler, beslenme, uykudinlenme, sosyo kültürel-ekonomik faktörler ve kazalardır. Özellikle çocukluk dönemlerinde sık görülen hastalık belirtileri; ateş, iştahsızlık, öksürük, ishal, kusma, döküntü ve ağrıdır. Ağrıyı değerlendirmek ve gidermek için girişimlerde bulunmak çocuklar için çok önemlidir. 85

86 DEĞERLENDİRME SORULARI Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi anne ve babadan gelen genlerle taşınan kişiye kalıtımsal özellikleri geçiren etmenlerdir? a) Kimyasal faktörler b) Genetik faktörler c) Fiziksel faktörler d) Biyolojik faktörler e) Sosyokültürel faktörler 2. Aşağıdakilerden hangisi sağlığı bozan fiziksel etkenlerden değildir? a) Isı b) Işık c) İklim d) Gürültü e) Virüs 3. Aşağıdakilerden hangisi vücudun direncini arttırarak hastalıklara karşı savunma oluşturulmasını sağlar? a) Yağ asitleri b) Karbonhidratlar c) Vitaminler d) Esansiyel aminoasitler e) Mineraller 4. Vücuttaki çeşitli maddelerle bir araya geldiklerinde, kimyasal reaksiyon göstererek hastalık tabloları oluşturan maddelerle ne ad verilir? a) Virüs b) Bakteri c) Parazit d) Zehir e) Atık 5. Aşağıdakilerden hangisi yoksulluğun neden olduğu olumsuz durumlardan değildir? a) Enfeksiyonlar b) Kötü hijyen c) Beslenme bozuklukları d) Kalıtsal hastalıklar e) Olumsuz ev koşulları 6. Aşağıdakilerden hangisi evlerde özellikle ilk 5 yaş içindeki çocuklarda en sık görülen kaza sonucu yaralanmalardan değildir? 86

87 a) Düşmeler b) Boğulmalar c) Ateşli silah yaralanmaları d) Elektrik çarpmaları e) Kesici-delici alet yaralanmaları 7. Aşağıdakilerden hangisi 3-6 yaş çocuğunda ağrıya gösterilen tepkilerden değildir? a) Ağlama b) Çığlık atma c) Ağrıyan kısmı gösterme d) Agresif davranışlar e) Pasif direnç 8. Aşağıdakilerden hangisi genetik yapı bozukluklarından kaynaklanan hastalıklardan değildir? a) Down sendromu b) Hemofili c) Akdeniz anemisi d) Glikojen depo rahatsızlıkları e) Kızamıkçık 9. Aşağıdakilerden hangisi toplumumuzda genetik hastalıkların yaygın olmasının nedenlerinden birisidir? a) Enfeksiyon hastalıkları b) Bakteriyel hastalıklar c) Beslenme bozuklukları d) Akraba evlilikleri e) Çevre kirliliği 10. Aşağıdakilerden hangisi yetersiz ve dengesiz beslenme sonucu görülen hastalıklardan değildir? a) Kızamık b) Guatr c) Beriberi d) Raşitizm e) Kansızlık Cevap Anahtarı 1.A 2.E 3.C 4.D 5.D 6.C 7.E 8.E 9.D 10.A 87

88 HASTA ÇOCUĞUN ÖZELLİKLERİNİ TANIMAK-II İÇİNDEKİLER Çocuklarda Hastalık Belirtileri İştahsızlık Döküntü Çocuklarda Hastalığa Gösterilen Tepkiler Çocukların Gelişim Dönemlerine Göre Hastalığa Gösterdikleri Tepkiler ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Doç. Dr. Ayda ÇELEBİOĞLU HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Çocuklarda hastalık belirtilerini öğrenecek, Hastalık belirtilerine göre yapılması gerekenleri bilecek, Çocukların gelişim dönemlerine göre hastalığa verdikleri tepkileri öğrenecek, Hastalığa verilen tepkilere göre yapmanız gerekenleri planlayabileceksiniz. ÜNİTE 7 88

89 GİRİŞ Çocuklar için hastalık ciddi bir stres faktörüdür. Hasta çocuklar hastalığın neden olduğu şikâyetlerin yanı sıra, normal yaşantılarını sürdüremediklerinden dolayı kendilerini kötü hissederler, yeni durumla başa çıkmada güçlük yaşarlar ve bu durumu çevrelerine yansıtırlar. Çocuklarla iletişim hâlinde bulunan kişilerin hastalık belirtilerini, hastalığın çocuk için ne anlam taşıdığını ve çocukların hastalığa nasıl tepki verdiklerini bilmeleri önemlidir. Bu bilgi çocuğu anlamada ve onunla işbirliği yapmada kolaylık sağlar. Yüksek ateş, kulak ağrısı, boğaz ağrısı, üst solunum yolları enfeksiyonları gibi rahatsızlıklar çocuğun iştahsızlığına neden olur ÇOCUKLARDA HASTALIK BELİRTİLERİ İştahsızlık İştahsızlık, çocuğun herhangi bir fiziksel hastalığı bulunmadığı halde sürekli olarak günlük tüketmesi gereken besin miktarının altında yemek yemesi durumudur. İştah, bir yemeğin zevkle, neşeyle ve istenerek yenmesidir. Lokmayı uzun süre ağzında çeviren, çiğnemek için zaman kazanmaya çalışan, tabağındaki yemeği bir türlü bitiremeyen, yemek zamanında başka işlerle uğraşan bir çocuk karşısında ilk akla gelen iştahsızlıkla ilişkili olarak fiziksel bir rahatsızlığının olup olmadığıdır. Yüksek ateş, kulak ağrısı, boğaz ağrısı, nefes almayı güçleştiren nezle- grip gibi üst solunum yolları enfeksiyonları gibi rahatsızlıklar çocuğun iştahsızlığına neden olur. Ayrıca anemi(kansızlık), barsak parazitleri, enfeksiyon hastalıkları, hipertiroidi (guatr), diyabet(şeker hastalığı), doğumsal kalp hastalıkları, besin zehirlenmesi gibi hastalıklar henüz tanısı konmadan önce iştahsızlık şeklinde belirti verebilir. Hastalık sırasında çocuğu yemek yemeye zorlamaktansa günlük diyetin çocuğun istekleri göz önünde tutularak düzenlenmesi uygun olur. Resim 1. İştah bir yemeğin zevkle yenmesidir. Döküntü Kızarıklıkla birlikte görülen şişlikler döküntü olarak tanımlanır (Resim 2). Deri döküntüleri yaygın görülür ve farklı sebeplerden kaynaklanabilir. Deri döküntülerinin çoğu tehlikeli değildir. Ancak bir hastalık belirtisi de olabileceği unutulmamalıdır. 89

90 Döküntüler genellikle tehlike yaratmaz ve kendi kendine iyileşebilir. Hayatı tehdit eden deri döküntüleri nadir görülür ama bu tür döküntüler söz konusuysa ve döküntünün kendi kendine iyileşmediği fark edildiğinde mutlaka tespit edilmeli ve zaman kaybetmeden doktora gidilmelidir. Resim 2. Atopik Dermatit(Egzama) En yaygın döküntü türü çocuklarda görülen egzamadır. Kaynağına bağlı olarak çeşitli türde döküntüler bulunur. En yaygın döküntü türü çocuklarda görülen egzamadır (Resim 2). Bu döküntü türünün diğer adı atopik dermatittir. Egzama dirsek ve diz çevresindeki deride kuruluğa, çatlağa ve şişliğe neden olur. Daha ciddi egzama vakalarında ise tüm vücutta kızarıklık, şişlik ve pullanmalar oluşur. Bazı döküntüler kimyasal, sabun ya da deterjan gibi maddelerle temasın yol açtığı tahrişten kaynaklanır. Kızarıklık, şişlik ve kaşıntı görülür ve tahriş edici kontakt dermatit olarak adlandırılır. Güneş yanığı bile tahriş edici dermatit türü olabilir. Resim 3. Su çiçeği. Keudel, H., Capelle, B. (Çeviren: Yürür, G.K.) (2008). Çocuk Hastalıkları. 1. Baskı. İstanbul: Optimist Yayın Dağıtım. Alerjik kontakt dermatit, herhangi bir alerjenle temastan kaynaklanan deri döküntüsüdür. Bazı deri döküntüleri bulaşıcı hastalık(kızamık, suçiçeği vb.), alerjik reaksiyon(ilaçlar) ve bazı besin maddelerinden kaynaklanabilir (Resim 3). 90

91 ÇOCUKLARDA HASTALIĞA GÖSTERİLEN TEPKİLER Çocukların hastalıkları kazanım şekillerine göre temelde ikiye ayrılır; doğuştan olanlar ve sonradan ortaya çıkan hastalıklar. Hastalığın ortaya çıkış şekli ve zamanı çocuğun hastalık döneminde yaşadığı psikolojik ve sosyal değişiklikler açısından farklılıklar gösterir. Çocukların hastalığa gösterdikleri tepkiler gelişim dönemlerine göre farklılık gösterir. Bebeğin alışkanlıklarının devam ettirilmesi, bakım verenlerin değişmemesi bebeğin kaygı yaşamasını engeller. Doğuştan getirilen hastalıklarda çocuk doğduğunda hastalığı taşımaktadır ve doğumdan kısa bir süre sonra hastalık belirtileri ortaya çıkar. Bu çocukların gelişim aşamaları hastalığının cinsi ve derecesine bağlı olarak sağlıklı çocuklarınkinden farklı olabilir. Öte yanda çocuklar normal gelişim aşamalarını sırasıyla yaşarken, çeşitli kazalar veya farklı nedenlerden dolayı sonradan hastalıklara yakalanabilirler. Çoğu durumda geçici olan bu hastalık ve kazalar sırasında çocuklarda çeşitli belirtiler ve tepkiler ortaya çıkar. Çocuklar hastalandıkları zaman sadece fiziksel belirtiler göstermezler. Çocuğun hastalık durumunda fiziksel açıdan olduğu kadar duygusal açıdan da örseleneceği ve davranışlarında değişiklikler olacağı, hastalığa ve çevresinde bulunan kişilere farklı tepkiler verebileceği unutulmamalıdır. Hastalığa gösterilen tepkiler yaş, cinsiyet, daha önceki hastalık deneyimi, ailesel özellikler ve daha birçok faktörden etkilenir ve gelişim dönemlerine göre farklılık gösterir. ÇOCUKLARIN GELİŞİM DÖNEMLERİNE GÖRE HASTALIĞA GÖSTERDİKLERİ TEPKİLER 0-1 Yaş: Bu dönem özellikle güven duygusunun gelişimi açısından önemlidir. Çocuğun hastalığı uzun sürerse ve kronikleşirse aile ile ayrılıklar olacağından güven duygusunun gelişiminde sorunlar yaşanabilir. Çocuğun günlük rutinleri (her zaman yapmaya alışılan şeyler) bozulur. Bebeğin alışkanlıklarının devam ettirilmesi, bakım veren bireylerin değişmemesi bebeğin kaygı yaşamasını engeller. Bebekler duygularını ağlama, gülme, tekmeleme, vurma, kol ve bacaklarını çekme, itme gibi davranışlarla ortaya koyarlar. Bu davranışlar çocuğun çevreyi kontrol altında tutarak kendini koruma yaklaşımının yansımalarıdır. Bebeğin herhangi bir rahatsızlığında kucağa alınması, annenin bebeği emzirmesi onun rahatlamasını sağlar. Bu nedenle emzirme desteklenmelidir. Ayrıca dikkati başka yöne çekme, müzik-ninni dinletme gibi girişimler de çocuğun rahatlamasına yardımcı olur. 91

92 Resim 4. Kucağa alınma bebeği rahatlatır. 1-3 Yaş: Bu dönemde, çocuğun hareket ve ifade yeteneği artmıştır, isteklerini anlatarak benliğini ortaya koymaya çalışır. Özellikle uzun süren hastalık nedeniyle artan kısıtlılıklar, çocuğun otonomi duygusunun gelişmesini etkileyebilir. Herhangi bir hastalık durumunda ebeveynler ya da bakımdan sorumlu kişiler daha fazla koruyucu ve sınırlayıcı bir tutum içine girebilirler. Çocuğun motor becerilerini kullanmasını, hareket etme, konuşma ve çevreyi keşfetme yeteneklerini kısıtlayabilirler. Engellenen ve istekleri karşılanmayan çocuk inatlaşır ve olumsuz tepkiler sergiler. Bu yaş grubunda hastalık tuvalet, beslenme ve hijyen alışkanlıklarında sorunlar yaşanmasına neden olabilir. Çocuğun mümkün olduğunca aktif olmasına izin verilmesi ve çevresinin uygun şekilde düzenlenmesi gerekir. Kronik hastalık, 3-6 yaş grubu çocukların akranlarıyla olan etkileşimlerini, çevreyi ve sosyal becerileri öğrenmelerini engelleyebilir. 3-6 Yaş: Okul öncesi gelişim dönemindeki çocuk hastalıkları dış faktörlerden kaynaklandığını düşünür. Bir insan nasıl hasta olur sorusuna; Güneş, rüzgâr ya da yağmurdan Başka insanlar yanımıza gelince Yemeğimizi yemezsek Şapkasız dolaşırsak Kurallara uymazsak şeklinde yanıtlar verirler. Gelişimin bu aşamasında sosyal, enerjik ve aktif olan okul öncesi çocuğu, vücut fonksiyonları üzerinde büyük ölçüde kontrol kazanır. Hastalık hâlinde çocuk, fiziksel kısıtlılıklar ve bağımsızlığını kaybetme sorunu ile karşılaşır. Bu kayıp bağımsızlığını henüz kazanmaya başlayan çocuk için son derece travmatiktir. Bu yaş döneminde hastalığa tepki olarak regresyon(bir önceki gelişim dönemine geri dönme), içe kapanma, pasif ya da saldırgan davranışlar görülebilir. 92

93 Resim 5. Hastalığa bağlı fiziksel kısıtlılıklar çocuğu sınırlandırır. Kronik hastalık, bu yaş grubu çocukların akranlarıyla olan etkileşimlerini, çevreyi ve sosyal becerileri öğrenmelerini engelleyebilir. Çocuğun bağımsızlığı ve girişimciliği etkilenebilir. Bu yaş grubu çocukları ben merkezlidir. Bu nedenle hastalık, çocuk tarafından olumsuz davranışları için verilen bir ceza olarak algılanabilir. Kendisini hastalıktan koruyamayan ebeveynlerini suçlayabilir. Bu algılarla birlikte gelen kısıtlamalar kızgınlık ve küskünlükle sonuçlanabilir. Sonuç olarak çocuk, aynı yaş grubundaki diğer çocuklarla birlikte olduğunda ya da okulda, nasıl davranması gerektiğini bilemeyebilir. Arkadaş grubu tarafından "bebek" diye nitelendirilebilir. Akran ilişkileri aracılığı ile işbirliği yapmayı ve öfkesini uygun şekilde ifade etmeyi öğrenmediği zaman sosyal izolasyon ve yalnızlık görülebilir. Hastalığa bağlı fiziksel kısıtlılıklar ve enerjinin azalması, çocuğun motor ve sosyal becerileri geliştirme yeteneğini ve normal bilişsel gelişimini sınırlayabilir Yaş: Çocuğa iç organlar ve bunların hastalıkları, anlayabilecekleri basit bir dille ve resimşekillerle anlatılabilir. Bu yaş dönemindeki çocuklar beden içi ve dışı arasındaki ilişkiyi ve ayırımı bilirler. Hastalık nedeni dış faktörler, mikroplar ve bunlarla oluşan bulaşmalar ya da kötü davranışlarıdır. Gelişim döneminin sonlarına doğru hastalık, beden içindeki değişimler olarak algılanır. Çocuğa iç organlar ve bunların hastalıkları anlayabilecekleri basit bir dille ve resim-şekillerle anlatılabilir. Bu yaşlarda bağımsızlık ve akran grubu önemlidir. Çocuktaki fiziksel yetersizlik, onun bir gruba ait olma duygularını etkileyebilir. Yetersizliklerini saklamak için sosyal ilişkilerden uzak durabilir, yalnızlık ve izolasyon duyguları yaşayabilir. Bunun için akran grubuyla beraber olması sağlanmalıdır. Çalışkanlık, girişkenlik ve başarı duygularını geliştirmeye gereksinimi vardır. Bu duygularını geliştirememesi düşük benlik saygısına neden olabilir. Fiziksel yetersizliği varsa spor aktivitelerine katılımını etkileyebilir. Hastalık nedeniyle okula devam edememe, akademik sorunlar yaşamasına yol açabilir. Öğretmenlerine ve arkadaş grubuna bilgi verilmesi gereklidir. Bazen 93

94 aileler çocuklarının hastalığını gizleyebilirler. Okul, aile ve çocuk arasındaki ilişkinin kurulmasına yardım edilmelidir. Kronik hastalığı olan çocuğun duygularını ifade etmesi desteklenmelidir. Çocuğun kendi durumuyla baş etmesine yardım edilmeli ve diğer olumlu yönlerini görmesi sağlanmalıdır. Resim 6. Olumlu yönler desteklenmelidir. Özet Çocuklar için hastalık ciddi bir stres faktörüdür. Hasta çocuklar hastalığın neden olduğu şikayetlerin yanı sıra, normal yaşantılarını sürdüremediklerinden dolayı kendilerini kötü hissederler, yeni durumla başa çıkmada güçlük yaşarlar ve bu durumu çevrelerine yansıtırlar. İştahsızlık ve döküntü çocuklarda sık görülen hastalık belirtilerindendir. İştahsızlık çocuğun normal zamanda yediği yemekten daha az miktarla doymasıdır. Genellikle hastalık durumunda görülür. Çocuklarda en sık görülen döküntüler egzema olarak adlandırılır. Ayrıca çeşitli nedenlerle ortaya çıkan alerji durumlarında da döküntü görülür. Çocuklar hastalıklara gelişim aşamalarına göre farklı tepkiler gösterirler. Belirli yaş döneminde hangi tepkileri gösterdiklerini bilmek,çocuklarla iletişimde olan kişilere kolaylık sağlar. 94

95 DEĞERLENDİRME SORULARI Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi iştahsızlığın nedenlerindendir? a) Yüksek ateş b) Kulak ağrısı c) Boğaz ağrısı d) Nezle- grip e) Hepsi 2. Aşağıdakilerden hangisi iştahsızlığı gösteren davranışlardan değildir? a) Hızlı hızlı yeme b) Lokmayı uzun süre ağızda çevirme c) Çiğnemek için zaman kazanmaya çalışma d) Tabağındaki yemeği bir türlü bitirememe e) Yemek saatlerinde başka işlerle uğraşma 3. Aşağıdakilerden hangisi kimyasal, sabun ya da deterjan gibi maddelerle temasın yol açtığı tahrişin belirtilerinden değildir? a) Kızarıklık b) Şişlik c) Kaşıntı d) Çatlak e) İltihap 4. Aşağıdakilerden hangisi herhangi bir alerjenle temastan kaynaklanan deri döküntüsüdür? a) Egzema b) Atopik dermatit c) Kontak dermatit d) Güneş yanığı e) Uyuz 5. Aşağıdakilerden hangisi çocukların hastalığa tepkilerini etkileyen faktörlerden değildir? a) Yaş b) Cinsiyet c) Sosyo-ekoomik durum d) Daha önceki hastalık deneyimi e) Ailesel özellikler 95

96 6. Aşağıdakilerden hangisi bebeklik döneminde hastalığa gösterilen tepkilerden değildir? a) Ağlama b) Gülme c) Tekmeleme d) Vurma e) Küsme 7. Aşağıdakilerden hangisi 1-3 yaş döneminde bulunan çocuğun hastalık nedeniyle engellenmesi sonucu gösterdiği tepkilerdendir? a) İçe kapanma b) İnatlaşma c) Güven kaybı d) Anksiyete e) Gülme 8. Hastalığa tepki olarak gösterilen regresyon aşağıdaki gelişim dönemlerinden hangisinde görülür? a) Bebeklik dönemi b) Oyun çocukluğu dönemi c) Okul öncesi dönemi d) Okul dönemi e) Adölesan dönemi 9. Aşağıdaki dönemlerden hangisinde çocuk kendisini hastalıktan koruyamayan ebeveynlerini suçlayabilir? a) 0-1 yaş b) 1-3 yaş c) 3-6 yaş d) 6-12 yaş e) yaş 10. Aşağıdakilerden hangisi 6-12 yaş grubundaki çocuklara göre hastalıkların oluşumunu sağlayan nedenlerden değildir? a) Mikroplar b) Dış etkenler c) Kötü davranışlar d) Beden içindeki değişimler e) Ebeveynler Cevap Anahtarı 1.E, 2.A, 3.E, 4.C, 5.C, 6.E, 7.B, 8.C, 9.C, 10.E 96

97 ÇOCUKLARDA SIK GÖRÜLEN ŞİKÂYETLER VE İLGİLİ PERSONELLE İŞBİRLİĞİ I İÇİNDEKİLER Pamukçuk ve Ağız Yaraları İlgili Personelle İşbirliği Gaz Sancıları ve Karın Ağrıları Gaz Sancısı (İnfantil Kolik) Karın Ağrısı İlgili Personelle İşbirliği Kusma İlgili Personelle İşbirliği ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Yrd. Doç. Dr. Ayşe GÜROL HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Pamukçuğun ve ağız yaralarının önemini anlayabilecek, Gaz sancısının diğer karın ağrılarından nasıl farklılaştığını kavrayabilecek, Yenilen yiyecek ve içeceklerin ağıza geri gelmesi ile kusmayı ayırt edebileceksiniz. ÜNİTE 8 97

98 GİRİŞ Bu ünitede çocuklarda sık görülen şikayetler; pamukçuk, gaz sancısı ve kusmalar anlatılmıştır. Bebeklerde genellikle doğum sonrası dönemde ortaya çıkan ve bebek sağlığını olumsuz yönde etkileyen pamukçuk, annelerin korktuğu ve merak ettiği bebek hastalıklarının başında geliyor. Pamukçuk; yeni doğanda ve süt çocukluğu döneminde dil, yanak içleri ve damakta görülen bir mantar hastalığıdır. Gaz sancısı bebekler ve anneler için çok can sıkıcı bir durumdur. Anne ve babaların korkulu rüyası olan bebeklerdeki gaz sancısı, süt çocukluğu döneminin en sık rastlanan rahatsızlığıdır. Bazı anneler, özellikle ilk bebeği olan genç anneler daha kolay telaşa kapılabilir. Gaz sancısı; bebeğe zarar vermeyen doğal bir olaydır. Bebeklerin yaklaşık % 10'unda görülen bir durumdur. Dış dünyaya uyum sürecinin bir parçası olarak kabul edilebilir. Kesin bir tedavisi yoktur, ancak gazı azaltacak önlemler ve davranış biçimleri vardır. Karın ağrıları çocukluk yıllarında daha çok görülür. Daha büyük çocuklarda gaz sancısı, genellikle üşütme ve bazı yiyeceklerden olur. Midedeki besinlerin, karın kaslarının kasılması sonucu ağız yoluyla boşalması kusma olarak tanımlanır. Bebeklik ve erken çocukluk döneminde ve yenidoğanlarda en yaygın görülen semptomlardan biri kusmadır. Yenidoğan döneminde ve süt çocukluğu dönemindeki bebeklerin %20 sinde görülen bu şikâyetler daha geniş anlamıyla ünite içinde sizlere anlatılmıştır. PAMUKÇUK VE AĞIZ YARALARI Resim 1. Pamukçuk Pamukçuk, candida albicans grubu mantarların oluşturduğu, ağız içinde, yanakta, yumuşak damakta ve dilde, beyaz süt pıhtısı gibi görünen ve en çok yenidoğanlarda olmak üzere süt çocuğu döneminde sık rastlanan bir enfeksiyondur. Pamukçuk, ağız içinde herhangi bir yerde olabilen beyaz lekelerden oluşur. Yaşamın ilk 6 ayı boyunca en sık görülen mantar enfeksiyonu olan pamukçuk, bütün bebeklerin yaklaşık %2-5 inde, prematürelerde (zamanından önce doğan bebeklerde) daha yüksek oranda görülmektedir. Yenidoğanların bu etkeni çoğunlukla doğum sırasında, genital mantar enfeksiyonu olan anneden aldıkları ve bu durumda enfeksiyonun doğumdan sonra 2 hafta içinde ortaya çıktığı bildirilmektedir. Yenidoğana (0-28 günlük bebek) genellikle doğum kanalından veya doğumdan sonra anne hijyen kurallarına dikkat 98

99 etmezse (meme emzirmeden önce ellerini sabunlamazsa) bulaşma söz konusu olur. Yenidoğanların 0-1 yaş arası dönemde bağışıklık sistemleri henüz tam gelişmemiş olduğundan dolayı bu enfeksiyondan kolayca etkilenmektedir. Bebek genellikle doğum kanalından geçerken ya da emzirme sırasında enfekte olur. Pamukçuk, yenidoğanda hayatın ilk 3-4. gününde başlar, ağız içi kırmızıdır ve ekşi kokar. Bu kırmızı zemin üzerinde, süt pıhtısı, pudra dökülmüş veya kar yağmış gibi sarımsı beyaz lezyonlar vardır. Bu beyazlıklar dilde, damakta, yanak içinde ve diş etlerinde oturur. Tedavi edilmezse, yutak, yemek borusu ve mideye ilerleyebilir. Kolay kaldırılamaması ile süt pıhtılarından ayrılır, lezyonlar mukozadan kabarıktır, kaldırılınca altından kanamalı yüzeysel ülserli alanlar ortaya çıkar. Bir dil basacağı ile tutulan sahaların nazikçe fırçalanması pamukçuğun kalan süt partiküllerinden ayırt edilmesinde yardımcı olabilir. Bu mantarlar (Candida Albicans) asit ortamda kolay ürerler, bebeğin ağzında kalan süt artıkları parçalanarak asit ortam oluşur ve üremeleri için uygun bir zemin hazırlanmış olur. Daha çok biberon ile beslenen bebeklerde, prematürelerde (erken doğan bebeklerde), zekâ geriliği olan çocuklarda, bağışıklık sistemi baskılanmış olanlarda ya da antibiyotik kullananlarda görülür. Bireysel Etkinlik Bu bölümde geçen bilmediğiniz latince kelimelerin anlamlarını araştırınız. Çocuk huysuzdur, meme emmek veya biberonu almak istemez. Bu yaralar yüzünden çocuk, özellikle yemek yeme sırasında acı çeker. Vitamin eksikliği, çocuğun ruhsal durumundaki olumsuzluklar, yanak içi ısırmalar, temizlik kurallarına dikkat etmeme bu yaraların oluşmasına neden olabilir. Tanı için genellikle laboratuvar testlerine gerek yoktur. Candida albicans sıklıkla sağlıklı çocukların ağız ve boğazlarından tespit edilebilir. Candida albicans (mantar) bez bölgesi derisini de pişik edebilir. İlgili Personelle İşbirliği Kurum personeli ile işbirliği Tedavi, risk faktörlerinin ortadan kaldırılması ve bölgesel antimantar ilaç (lokal antifungal) uygulamadır. Tedavi olduktan sonra birkaç gün daha uygulama devam ettirilir, aksi takdirde tekrarlayabilir. Uzun süreli antibiyotik alan bebeklerde pamukçuk belirtileri düzenli olarak değerlendirilir. Bebeklerin beslenme öncesi ve sonrası ağız içi gözlenir, lezyonlar varsa doktora bildirilir. Bebeğin ağzına girebilecek her türlü alet temiz olmalıdır. Anne sütü ile beslenen bebeklerde annenin göğsüne antifungal ilaç sürme, 99

100 göğüsle meme arasında enfeksiyonun tekrarlanmasına engel olmak için önerilmektedir. Biberonla beslenen bebeklerde biberon ve emziklerin nasıl hazırlanacağı öğretilir. Aile ile işbirliği Anneye, bebekle her temastan önce (bakım, temizlik, mama hazırlama, emzirme) ellerini sabunlaması, giysilerinin temiz olması vb. konularda eğitim yapılır. Annenin meme bakımına ve sık el yıkamaya özen göstermesi sağlanmalıdır. Anne memesinin ılık suyla temizlenip bebeğe verilmesi, memelerin temiz tutulması, biberon ve emziğin iyice kaynatılması, meme ve mamadan sonra bebeğe su içirilmesi pamukçuk oluşmaması için alınacak önlemlerdir. Çocuk, ağzını tahriş edecek kabuklu, sert gıdalardan uzak tutulmalı, yumuşak besinler verilmelidir. Çocuğun başka çocuklara ait eşyaları ağzına götürmesine izin verilmemelidir. Anne, işaret parmağına temiz bir tülbent sararak parmağını karbonatlı suya batırmalı ve bebeğin ağzını, yanak içlerini parmağı ile silmelidir. Önlemlere rağmen pamukçuk görülürse anne, işaret parmağına temiz bir tülbent sararak parmağını karbonatlı suya batırmalı ve bebeğin ağzını, yanak içlerini parmağı ile silmelidir. Bir çay bardağı veya bir fincan kaynamış soğumuş suya, 1 çay kaşığı karbonat konularak karıştırılır. Bir çay kaşığının sapına ya da anne işaret parmağına temiz bir tülbent ya da gazlı bez sarılır. Çocuk sırt üst yatırılır, sol elle yanakları sıkılarak ağzı açılır, kaşık sapına ya da parmağa sarılı olan tülbent ya da gaz bezi, bardak içerisindeki karbonatlı suya batırılarak bütün ağız içi silinir ve gaz bezi atılır. Bu işlem birkaç kez tekrarlanır ve ağız içindeki beyazlıklar iyice temizlenir. Aksi halde uygulanan ilaç etkisiz olur. Gün içinde bu işlem birkaç kez tekrar edilmelidir. Günde birkaç defa ağız içi, meme başı karbonatlı su ile silinir. Bu uygulama esnasında ağız içindeki dokuların zedelenmemesine dikkat edilir. Bireysel Etkinlik Evde karbonatlı suyu hazırlayarak kendi ağız temizliğinizi yapınız. Pamukçuk geçmediğinde aile, çocuk doktoruna yönlendirilmelidir. Bebeğini emziren annelere, meme uçlarına ilaç uygulamaları ile bebeğin ağız bakımı öğretilir. Doktor reçetesiyle alınan mantara karşı etkili olan toz ilaç (antifungal) kendi şişesindeki işaretli yere kadar kaynamış soğumuş su ile çalkalanarak süspansiyon hâline getirilmelidir. Bu ilaçtan her beslenmeden sonra bir damlalık dolusu 4-6 saat de bir ağız içine damlatılarak verilmelidir. İlacın tamamen emilimi için en iyi yöntem annenin steril bir eldiven giyerek tek parmakla ilacı ağız içine yaymasıdır. Beyaz plaklarla bebeğin ağzında kalan süt artıklarının birbirinden ayrıştırılması gerekir. 100

101 GAZ SANCILARI VE KARIN AĞRILARI Gaz Sancısı (İnfantil Kolik) Resim 2. Gaz sancısı olan bir bebek dizlerini yukarı doğru çeker, yumruklarını sıkar. Gaz sancısı, aşırı ağlama ile karakterize davranışsal bir sendromdur. Doğumu izleyen ilk aylarda yineleyen karın ağrılarının en sık karşılaşılan nedeni gaz sancısıdır. Gaz sancısı 15 gün 3 ay arası bebeklerde özellikle akşamları ani başlayan en az 3 saat süren ve en az 3 hafta boyunca haftada 3 kereden sık tekrarlayan karın ağrısı ve ağlama nöbetleridir. Bu klinik tablonun normal ağlamadan farkı, bebeğin fizyolojik gereksinimlerinin karşılanmasına rağmen ağlamanın devam etmesidir. Günde 2-3 saat ağlama normal kabul edilirken, gaz sancılı bebekler günde 8-12 saat ağlamaktadırlar. Ağlayarak daha fazla hava yutulmakta ve ağrıya yol açan karın şişkinliği daha da artmaktadır. Belirtiler daha çok günün geç saatlerinde ortaya çıkar. Klasik anlamda gaz sancısı olan bir bebek dizlerini yukarı doğru çeker, yumruklarını sıkar ve hareketleri artar. Gözlerini yumabilir veya sonuna kadar açabilir, alnı kırışır hatta kısa bir süre nefesini tutar. Bu durum birkaç dakika ya da birkaç saat sürebilir. Çoğu kez, yorulup uyuması, gaz çıkarması ya da dışkılaması ile nöbet sonlanır. Beslenme ve uyku düzeni ağlamayla bozulur, bebek huzursuzlaşır, meme arayan bir bebek emmeye başladıktan kısa bir süre sonra ağlayarak emmeyi bırakabilir veya tam uykuya dalmışken birkaç dakika sonra uyanarak ağlamaya devam edebilir. Nöbet aralarında bebeğin sorunu yoktur. Büyümesi ve gelişmesi normaldir. Çocuk büyüdükçe nöbetler giderek seyrekleşir ve 3 4. ayda kesilir. Belirtilerin 5. aydan sonra devam ettiği çocuklarda karın ağrısı nedenleri araştırılmalıdır. Gaz sancısı süt çocuğu döneminde bebeklerde yaklaşık % 20 sıklıkta görülmektedir. Tipik gaz sancısı hiperaktif bebeklerde, ailenin ilk çocuğunda daha sık görülür. Gaz sancısının nedeni genellikle bebeğin beslenirken hava yutmasıdır. Ancak gaz sancısı sırasında bebek ağlarken de hava yutacağından kısır bir döngü ortaya çıkar. Neden; tam olarak bilinmemekle birlikte beslenme tekniğindeki hataların, açlık, bebeğin hava yutmasının, alerjik nedenlerin, karbonhidrattan zengin gıdaların verilmesinin, aile içi iletişimde başarısızlığın, emziren annenin aşırı çay, kahve gibi uyarıcı içecekler almasının ve psikolojik faktörlerin gaz sancısına sebep olacağı ileri sürülmektedir. 101

102 Bebeklerin aşırı sıcağa, dar giysilere, aile içi gerginliklere ve kalabalığa tepki gösterdikleri bilinmektedir. Bazen eldiven giydirildiğinden parmaklarını emmeleri engellendiği içinde huzursuz olabilirler. Bu ağrıların pek çok bebekte görüldüğü bilinerek fazla korkulmamalı fakat birtakım küçük tedbirlerle ağrı azaltmaya çalışılmalıdır. İlgili Personelle İşbirliği Kurum personeli ile işbirliği Tedavi belirtileri ortadan kaldırmaya yöneliktir. Gaz sancısı ilerleyen aylarda kendiliğinden iyileştiği için sağlık bakım uzmanları genelde konuya çok az önem vermektedirler. Oysa gaz sancısı ailede sıklıkla güçlü bir ruhsal etki bırakmaktadır. Rahatlatma ve susturma çabalarına cevapsız bir bebeğin sadece birkaç günlük ağlama ataklarıyla yaşamış bir ailede tamamen yorgunluk ve durgunluk hâkimdir. Yapılacak müdahale üç noktaya odaklanmalıdır: Öncelikle bakıcıya olmak üzere aile üyelerine psikolojik destek Sağlıklı aile bağlarının devamı için gayret göstermek Gaz sancısı ataklarını önlemek ve azaltmak için gayret göstermek Bebeklerdeki gaz sancısının giderilmesinde öncelikle annelerin rahatlatılması gerekir. Bunun için; Aileye psikolojik yaklaşım önemlidir. Anne ve babanın bilgilendirilerek rahatlatılması tedavinin önemli bir bölümünü oluşturur. Anne ve babanın korkusu, onların yerine kendini koyarak dinlenmelidir. Uzun süren ağlama nöbetleri sırasında aile ortamında doğabilecek endişe ve gerginliklerin semptomları ağırlaştırabileceği, gaz sancısı tablosunun bazı bebeklerde görülen bir gelişim süreci olduğu aileye anlatılmalıdır. Nöbetler sırasında ailenin yaklaşımı çocuğu rahatlatmaya yönelik olmalı, katı tutumlardan uzak durulmalıdır. Böyle bir sorun yaşayan bebeklerin anne ve babalarının bebeğin iyi geliştiği ve yeterli beslendiği konusunda ikna edilmeye ve bu durumun geçici olduğu konusunda bilgilendirilmeye gereksinimleri vardır. Bebeklerin normal ağlama düzenleri hakkında bilgi verilmeli ve bebeği sakinleştirme yöntemleri hakkında önerilerde bulunulmalıdır. Doğum sonu bunalım yaşayan anneler bebeklerinin ağlamasından daha fazla rahatsız olabilirler. Bu nedenle aşırı huzursuz olduğu belirtilen bebeklerin anneleri depresyon yönünden değerlendirilmelidir. Bebeklerin çoğunda semptomların 3-4 ayda kaybolacağının anlatılması, ailelerin bebeklerinin bakımında hataları, eksikliklerinin olmadığı ve çok uzun dönem acı çekmeyeceği konusunda güvenlerinin kazanılması gerekir. Aşırı ağlamanın diğer nedenlerinin elenmesi (açlık, sıcak-soğuk ortam, pişik, orta kulak iltihabı, idrar yolu iltihabı, beslenme problemleri vb.) de çok önemlidir. Ebeveynlerin ağlama atakları sürerken sık sık yaşadığı olumsuz hisler, sonunda sağlıklı bir ebeveyn-çocuk ilişkisinin gelişimini engelleyeceğinden bağları güçlendirmek önemlidir. Çocuğun arzu edilen özelliklerine ve normal gelişim işaretlerine dikkati çekmek ebeveynlerin çocuğa daha pozitif bakmalarına yardımcı olacaktır. Bebeğin ebeveynlerin bakımına verdiği cevabı ebeveynin anlatmasına yardımcı olmak kadar, ebeveyn-bebek arasındaki güzel etkileşimi tanımak da sağlıklı bağları güçlendirir. 102

103 Gaz sancısı olan bebeğe ailenin yaklaşımı çocuğu rahatlatmaya yönelik olmalı, katı tutumlardan uzak durulmalıdır. Aile ile işbirliği Gaz sancılı bebeğin idaresinde birçok yaklaşım vardır. Nöbetler sırasında ailenin yaklaşımı çocuğu rahatlatmaya yönelik olmalı, katı tutumlardan uzak durulmalıdır. En etkili ve uygun hareket bebeğin kucağa alınıp sakinleştirilmesidir. Bebeğe banyo yaptırmak, otomatik salıncak, bebek arabası, arabayla dolaştırmak, karın masajı, sürekli monoton ses ya da müzik (mekanik ayarlı saat, radyo, beyaz gürültü albümü), emzik etkili yöntemlerdendir. Ebeveynler aşağıda listelenen hususlardan mümkün olduğunca hepsini denemelidirler. Çünkü her metot her çocuk için etkili olmayabilir. Emzirirken çocuk mümkün olduğunca dik tutulmalı ve meme bebeğin burnunu tıkamadan ağzını tamamen kaplayacak şekilde verilmeli, 15 dakikadan fazla emzirmemeli (çocuğun hava yutmasını engelleyecektir), Emzirdikten sonra dakika süreyle çocuk dik tutularak sırtı sıvazlanmalı, çocuğun gazı çıkarılmalıdır, Ağrılar esnasında yatış pozisyonunu değiştirilmeli (Ağrı sırasında bebekler genellikle yüzükoyun yatmak ister), Bebeğin doyup doymadığı araştırılmalı, Nöbet süresince karnına sıcak uygulama yapılabilir, Bebeğe ilaçla yardım (örn: sedatifler) edilebilir, Aile endişeli olduğu için psikolojik destek verilir. Bebeği aşırı uyarmamaya dikkat edilmelidir. Örneğin bebek uyandırıldığında sakinleşinceye kadar onunla konuşmamak daha sonra sakinleştirici tonlarda konuşmaya başlamak faydalı olabilir. Bebek sıcak su şişesine, sıcak bir havluya veya sıcak bir yastığa yüzü koyun yatırılmalıdır. Sıcak su dolu şişe çok sıcak olduğunda bebekte yanıklar olabileceğinden dikkatli olmak gereklidir. Bebeğin cildi ileri yaştaki çocuklar ve erişkinler kadar sıcağı tolere edemez. Sıcak su şişesi iyi bir şekilde kapatılmalı ve bebeği onun üzerine yatırmadan önce bir havluyla sarılmalıdır. Bebeğin cildinin fazla ısınmaması için sık sık kontrol edilmelidir. Bebeğin pozisyonu sık sık değiştirilmelidir. Bebek annenin kolunun üzerine yüzü koyun gelecek şekilde alınmalı ve ellerle karnına hafif basınç uygulanmalıdır (kolik taşıması). Bebeğin karnına ve tüm vücuduna masaj yapılmalıdır. Az az ve sık sık beslenmelidir (bebeği aşırı beslemeden de kaçınılmalıdır. Şişkin mide rahatsızlık vereceğinden midenin boşalmasına fırsat verilmelidir). Besleme sonrasında omuz pozisyonu kullanarak geğirtilmelidir. Beslemeden sonra dik tutulmalıdır. Bebek beşikte veya salıncakta sallanmalıdır. Bebeğe hafif müzik dinletilmelidir. Farklı müzik türleri denenmelidir. Ortam değişikliği için bebek dışarı çıkartılmalıdır, arabaya bindirilmelidir. Birer çay kaşığı rezene, anason kullanarak hazırlanmış ve sulandırılmış sıcak bir bitkisel çay denenebilir. 103

104 Bir çay kaşığı şerbet verilebilir. Üst üste 3 saatten fazla gündüz uykusu engellenmelidir. Bütün ağlayan bebekler kucaklanmalıdır. Bebek anne sütü ile besleniyorsa annenin diyetinden inek sütü ve gaz yapacak diğer besinler çıkartılmalıdır. Mama ile beslenen bebeğe, mama değişimi denenmelidir. Nöbetler şiddetli ise ve önlemlere rağmen geçmiyorsa bebeğe ilaç vererek bir hekime başvurulmalıdır. Tartışma Gaz sancısı olan bir bebeğe alternatif tedavi yaklaşımlarını tartışınız. Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan tartışma forumu bölümünde paylaşabilirsiniz. Karın Ağrısı Karın ağrıları çoğu kez bir hastalığa bağlı değildir. Karın ağrısı çocukluk çağında çok sık karşılaşılan çok çeşitli nedenlerle birçok organlardan kaynaklanabilen bir belirtidir. Çocukları ve gençleri doktora getiren yakınmaların başında gelir. Karın ağrısı apandisit, ülser, idrar yolu enfeksiyonu gibi karın içi nedenlerle oluşabileceği gibi zatürre, bademcik gibi karın dışı hastalıklar ve kan kanseri, şeker hastalığı gibi sistemik hastalıklar sırasında da ortaya çıkabilir. Ayrıca organik nedeni olmayan fonksiyonel karın ağrısı da gözlenebilir. Çocuk büyüdükçe karın ağrılarının sebebi değişir. Önemsiz bir nedene bağlı olabilse bile, ağrının yeri, süresi, başlama şekli ve karakteri değerlendirilmelidir. Bu nedenleri şöyle sıralayabiliriz; Psikolojik nedenler (okul öncesi, hassas, sinirli olan çocuklar, özgüven eksikliği, aile içi sorunlar, ekonomik kaygılar, psikososyal uyarılar vb.), Üst solunum yolu enfeksiyonları, bademcik vb., Apandisit ve diğer cerrahi karın (batın) hastalıkları, İdrar yolu hastalıkları, parazitler. Karın ağrısının değerlendirilmesinde çocuğun ne kadar hasta gözüktüğü, yakınmanın ani ya da yakın zamanda başlaması (akut), yinelemesi (kronik) önemlidir. Elbette karın ağrılarının akut ve kronik olarak ikiye ayrılması tamamen teoriktir: aynı anda her ikisi de söz konusu olabilir ve bu nedenle dikkate alınmaları gerekir. 104

105 Örnek Örneğin kör bağırsak enfeksiyonu (Apandisit) nedeniyle oluşan akut bir karın ağrısının nedeni olarak okul problemlerinin görülmesi gerekli ameliyat için çok geç kalmasına ve oldukça kötü bir sonuca neden olabilir. Karın ağrısı tipik olarak göbek etrafında ya da mide bölgesindedir. Karın ağrısına yol açan bazı hastalıkların belirli yaş ve cinste daha sık görülmesi önemli ip uçları sağlar. Akut karın ağrıları denildiğinde, genellikle karın bölgesinin belli bir yerinde aniden ortaya çıkan ağrılar anlaşılır. Şiddetli ve sürekli ağrılardır. Çocuklarda akut karın ağrısı karın dışı hastalıklara (zatürre, orta kulak iltihabı vs.) bağlı olabilir, ancak akut mide ve barsak iltihabı akut karın ağrısının en sık nedenidir. Kronik karın ağrısı genel olarak üç ay veya daha uzun bir zaman süren birbirinden ayrı olarak tekrarlayan en az üç ağrı atağı olarak tanımlanmaktadır. Başlangıç döneminde karın ağrısı ile yineleyen akut karın ağrısının ayrımı güçtür. Çocuğun öz geçmişi altta yatan bir sorun açısından ipucu verebilir. Hastanın yakınmalarının başladığı yaş, ağrının yeri, ağrının ne zaman ve nasıl başladığı, yeri ve özellikleri, süresi ve nereye yayıldığı, beslenme ile ilişkisi, şiddeti, zamanı ve sıklığı, kilo kaybı, ateş, kusma, ishal, dışkıda kan olması gibi belirtilerin olup olmadığı hastanın yakın zamanda bir travma ya da başka bir hastalık geçirip geçirmediği öğrenilmelidir. İnatçı bölgesel ağrı tıbbi nedenlerden çok cerrahi nedenleri akla getirir. Değerlendirmede çocuğun genel durumu ve eşlik eden diğer bulgularda dikkate alınmalıdır. Her çocuğun ağrıyı algılayışı ve ağrı toleransı kendine özgü olduğundan kronik karın ağrılarının değerlendirilmesinde güçlük çekilebilir. Dört-On altı yaş grubunda kronik karın ağrısı sık görülür. Bu kronik karın ağrılarının en sık karşılaşılan nedeni fonksiyonel yineleyen karın ağrısıdır. Bu tür karın ağrısı migren baş ağrılarına benzer şekilde tipik bir öykü ve tümüyle normal fizik muayene bulguları ile karakterizedir. Tanı koyduracak özel bir laboratuvar bulgusu yoktur. Ağrı tipik olarak göbek etrafında ya da mide bölgesindedir. Ağrı, yemeklerle ya da hareketle ilişkili değildir. Ağrının özellikleri çoğu kez iyi tanımlanamaz. Ender olarak uykudan uyandıracak şekilde olabilir. Her bir ağrı atağı 3 saatten kısa sürer çoğu kez sabah ya da akşam saatlerinde görülür. Yakın zamanda geçirilen hastalıklar, aşırı miktarda karbonhidrat alımı, ağrı ataklarını alevlendirebilir. Öykü, karın ağrısı atağına eşlik eden kilo, iştah, enerji düzeyindeki değişikler, kusma ya da ateş gibi diğer belirtiler dikkate alınarak yapılmalıdır. Ağrıyı rahatlatan veya arttıran faktörler gibi ağrının karakteri, süresi,ciddiyeti, yerleşim ve niteliği de belirlenmelidir. Diğer olaylarla ilişkisi önemli olabilir; çocuğu uykudan uyandıran ağrı genellikle organik nedenlidir. Buna karşın okul zamanına yakın oluşan ağrı daha çok fonksiyoneldir. Hikâyenin önemli bir yönü de hastanın kişiliğini değerlendirmektir. Özellikle gergin, kaygılı olan veya çok başarılı 105

106 olarak tanımlanan çocuklar karın ağrısını stres bulgusu olarak yaşarlar. Kronik karın ağrısının stresle ilişkisi bilinmesine rağmen, ağrı gerçek olarak kabul edilmelidir. Öykü derinleştirildiğinde özgüven eksikliği, okul sorunları, aile içi sorunlar, ekonomik kaygılar gibi gerginlik yapan psikososyal uyarılar saptanabilir. Ağrı atakları arasında çocuk normaldir. Psikolojik olarak nitelendirip ağrının küçümsenmesi belirtileri artırır. Karın ağrısı olan çocukta öyküde ateş, zayıflama, uykudan uyandıran sırta omuza ya da bacaklara yayılan şiddetli ağrı, barsak alışkanlıklarında değişiklik, inatçı kusma ya da yutma güçlüğü, kanlı dışkılama, ailede barsak hastalığı saptanması organik nedenleri akla getirmelidir. Tedavi gerginlik yapan dış uyarıları ortadan kaldırmaya yönelik çevresel değişikliklere dayanır. İlgili Personelle İşbirliği Aile ile işbirliği Karnın ovulması ve çocukla ilgilenilmesi çocuğun rahatsızlığını azaltır. Üç saatten uzun süren her akut karın ağrısı acil durum olarak değerlendirilmeli ve bir doktora başvurulmalıdır. Kronik olduğu zannedilen ancak 3 saatin sonunda hâlâ geçmemiş olan karın ağrıları durumunda daha ciddi hastalıkların olup olmadığının ortaya çıkması için çocuk derhal bir doktora götürülmelidir. Böylelikle ağrıların derhal ameliyat veya ilaç tedavisi gerektiren bir hastalığın belirtisi olup olmadıkları kesinleşir. Eğer çocuğun doktor muayenesi sonrasında apandisit ya da diğer barsak hastalığı yoksa; Islak-sıcak uygulamalar çocuğun rahatsızlığını azaltır. KUSMA Mide içeriğinin ağızdan dışarı atılmasına kusma denir. Bebeklik ve erken çocukluk döneminde ve yenidoğanlarda en yaygın görülen semptomlardan biri kusmadır. Kusma, mide içeriğinin bir miktar güçle, bulantı ya da bulantı olmaksızın dışarı atılmasıdır. Akut başlangıçlı kusma sık görülen bir belirtidir. Bebeklerde ilk aylarda emzirmeden sonra görülen küçük miktardaki kusmalar genellikle çocuğun hava yutmasından ve gazının gerektiği gibi çıkarılmamasından ileri gelir. Beslendikten sonra midedeki gazı çıkarırken kusan bebeklerde hafif derecede inatçı kusmalar sık görülür. Bu durum bebeğin keyfini bozmayan, kilo alımının iyi olduğu, neden aramaya gereksinim olmayan normal bir süreçtir. Önemli bir kusmaya kilo kaybı ya da en azından tartı alma da azalma eşlik edecektir. Bebeklerde ve süt çocuklarında çok rastlanan, çeşitli sebeplerle oluşan bir belirtidir. Beslenmeye zarar vermeyen, sıvı kaybına neden olmayan kusmalar olduğu gibi, yüksek ateşle görülebilen kusmalar veya herhangi bir anomali dolayısıyla görülen kusmalar da olabilir. Ciddi kusmaların nedenleri araştırılmalı ve sıvı kaybı varsa düzeltilmelidir. 106

107 Kusma sinir sistemi tarafından iletilen değişik uyarılara, karın ve solunum kaslarının koordineli cevaplarıyla oluşan oldukça karışık bir olaydır. Bir kusma atağındaki ilk evre bulantı hissidir. Bulantıyı her zaman kusma izlemez, fakat olursa süreçteki ikinci evre öğürmedir. Öğürme, solunum ve karın kaslarının artan kuvvetli hareketleriyle oluşur. Öğürme, kusma ile sonuçlanabilir veya sonuçlanmayabilir. Mide içeriğinin şiddetli bir şekilde yemek borusuna geri geçişine regürjitasyon denir. Regürjitasyon kusma için karakteristik kuvvetli kas kasılmaları olmaksızın gerçekleşir. Bulantı ve öğürme semptomları genellikle yoktur. Tipik olarak mide içeriğinin geri gelmesi çaba sarf etmeden ve ağrısız görülmekte, daha az strese neden olmaktadır. Normal süt çocukluğunda ara sıra oluşan mide içeriğinin geri gelmesi yaygın olduğundan ve çocuğun gelişimi ile sıklığı azaldığından patolojik değil, fizyolojik olarak kabul edilmesi daha uygundur. Üç aylıktan küçük bebeklerin çoğu bir hastalık olmadan yedikleri mamayı geri çıkarırlar. Birçok bebekte günde bir ya da daha fazla mide içeriğinin geri gelmesi olur. Normal kilo alımı devam ettiği sürece endişelenmeye gerek yoktur. Mide içeriğinin geri gelmesi genellikle 8. aya kadar kaybolur. Eğer tekrar eder ve buna gelişme geriliği eşlik ederse daha ileri inceleme gereklidir. Sıklığı arttığında patolojik hâle gelir. Kusma ile mide içeriğinin geri gelmesi arasındaki farkın bilinmesi ve anneye açıklanması önemlidir. Mide içeriğinin geri gelmesi güçlü değildir, bebek beslendikten hemen sonra ağzından az miktarda besin gelmesi durumudur. Yanlış beslenme ve beslenirken hava yutma, genellikle mide içeriğinin geri gelmesine neden olur. Kusan çocuğun öyküsünde ilk olarak problemin ciddiyeti değerlendirilmeli, başka bir deyişle hasta gerçekten kusuyor mu? Olaylar gerçekte mide içeriğinin geri gelmesi mi? Yoksa tükürmeyi mi tanımlıyor? belirlenmelidir. Sağlıklı görünen ve normal büyüyen bir bebekte mide içeriğinin geri gelmesi kusmaya göre daha olasıdır. Aksine ağızdan beklenmeyen bir kuvvetle çıkan (fışkırır tarzda kusma) klasik olarak mide girişindeki darlığa bağlıdır. Hastanın semptomlarının başlangıç yaşı da nedene yönelik ip ucu sağlanabilir. Doğumdan sonraki ilk bir kaç gün içindeki kusma mide-barsak sistemde tıkanıklığa yol açan lezyonlara bağlı gelişebilir. Erken bebeklik döneminde kusma metabolik hastalıklardan birine bağlı olabilir. Beraberinde ateş ve ishal olması akut mide ve barsak iltihabı tanısı düşündürür. Kendilerini besleyebilecek kadar büyük çocuklar kirlenmiş, uygunsuz hazırlanmış ya da saklanmış veya yenilmeyecek maddeleri yiyebilirler. Bu durumların herhangi birinde kusma olabilir. Hastalara kusma ile birlikte diğer semptomların birlikteliği de sorulmalıdır. Karın ağrısı ile kusmanın birlikteliği apendisit (Körbağırsağın apandis denen uzantısının iltihaplanması) veya barsak tıkanıklığı olasılığını düşündürür. Baş ağrısı ile kusmanın birlikteliği migren veya kafa içindeki lezyonlara bağlı olabilir. Ateş ve ishal, mide ve bağırsak iltihabını gösterebilir. Kusma içeriğinin tanımlanması da faydalı bilgiler sağlar. Kusmuğun safralı olması sıklıkla barsak tıkanıklığını gösterir. Kusmukta kan bulunması yemek borusu varisleri, gastrit veya ülsere bağlı olabilir. Çocuklarda, gerek mide-barsak sistemine 107

108 Kusulan materyalin rengi, kusmanın kaynağını ve nedenini belirlemede önemlidir. bağlı olan gerekse mide-barsak sistemine bağlı olmayan hastalıklarda kusma görülebilir. Kusmalar yaşa göre farklılıklar gösterebilir. Kusmanın sıklığı, beslenme zamanı ile ilişkisi, miktarı ve rengi, sorunun nedenini belirlemeye yardım eder. Küçük çocuklarda ve bebeklerde kusma, yanlış beslenme teknikleri, yeni başlanan besinler ya da belirli besinlere karşı alerji nedeniyle ortaya çıkabilir. Beslenme sırasında bebeğin hava yutması, çok hızlı beslenmesi ve gazının yeterince çıkarılmaması gibi uygun olmayan beslenme teknikleri de kusmaya yol açar. Ayrıca çok soğuk ya da katı besinler verilmesi bazı bebeklerde kusmaya neden olabilir. Bebeklik döneminde verilen mamanın çok yağlı ya da asitli olması, aşırı miktarda beslenme ve midenin aşırı gerginliği nedeniyle beslenmeden hemen sonra kusma gelişebilir. Çocukluk döneminde kusmanın genellikle enfeksiyon ya da psikolojik nedenlerle geliştiği belirlenmiştir. Kusma ve ishal, çeşitli enfeksiyon hastalıklarının, bir alerjene tepkinin, zehirli maddelerin sindiriminin ya da mide-barsak sistemine ilişkin tıkanıklıkların belirtisi olabilir. Bu nedenle çocukta sık kusma gözleniyorsa daha ileri değerlendirme yapılması gerekir. Tekrarlayan kusma aşırı sıvı kaybı (dehidratasyon) ve elektrolit dengesizliği ile sonuçlanır. Ayrıca çevresel streslere çocuklar kusma ile yanıt verebilirler. Kusmanın miktarı sıklıkla kaybedilen ve alınması gereken sıvı miktarı ve aşırı sıvı kaybının (dehidratasyonun) derecesi konusunda bilgi verir. Bu nedenle, kusulan materyalin rengi, kusmanın miktarı ölçülmeli ve kaydedilmelidir. Uzun süren kusmalar tehlikeli olabilecek su kayıplarına yol açabilir. İlgili Personelle İşbirliği Kurum personeli ile işbirliği Kusma çocuklarda sık görülmesine rağmen kusma ataklarının sıklığı bazı ailelerde endişe ve korkuya yol açmaktadır. Kusmanın öneminin vurgulanması gerekmektedir, çünkü kusma ciddi ve hayatı tehdit eden hastalıklardan birinin ana bulgusu olabilir. Kusmaya eşlik eden yüksek ateş, ishal, karın ağrısı, kanlı dışkı ve gelişme geriliği gibi bulgular kaydedilir. Kusma çocuk için yorucu bir olaydır. Onun için; Kusma esnasında çocuğun yanından ayrılmamak gerekir. Çocuğun oturmasına yardım edilir, bebekler yan veya/yüzükoyun çevrilir, kustuktan sonra ağzı çalkalanır ve silinir, Kusmuk toplanabilmişse ölçülür ve kaydedilir, Gerekiyorsa çarşaf ve giysiler değiştirilir, Temel sebep bulunup ortadan kaldırılır (sebebe göre tedaviye yön verilir). Kusmanın başlangıcı, sıklığı, şiddeti, verilen mamanın tipi, sindirilen besin miktarı, beslenme tekniği ve beslendikten sonra verilen pozisyon incelenir. Eğer sorun uygun olmayan beslenme tekniği ise doğru beslenme tekniği ebeveynlere öğretilir. Yetersiz ya da çok fazla miktarda mama veriliyorsa daha uygun miktar önerilir. Çocuk emzirilirken sütle birlikte bir parçada hava yutar. Yutulan hava çocuğun bir miktar kusmasına ve midesinde gaza dolayısıyla karın ağrısına sebep olabilir. Bu durumun önüne geçebilmek için ara sıra emzirmeyi kesmek ve 108

109 bebeğin gazını çıkarmak gerekir. Doyduktan sonra bebeğin gazını yeniden çıkarmak gerekir. Bunun için en az 5 dakika ayrılmalıdır. Gaz çıkarmak için en pratik yol bebeği yüzükoyun yatırıp veya göğsünüze dik olarak dayayıp sırtını sıvazlamaktır. Emzirme ve gaz çıkarma bittikten sonra da bebek sallanmadan yatırılmalıdır. Uzun süren kusmalar tehlikeli olabilecek sıvı kayıplarına yol açabilir. Ağız ve dilin kuru olması, gözlerin çökmesi, bıngıldağın çukurlaşması ve bebeğin uzun süre altını ıslatmaması su kaybının belirtileridir. Eğer kusma, çocuğun sıvıları tolere etme yeteneğini engellerse az miktarda ve sık sıvı verilir. Ebeveynlere sıvı miktarının yavaş ve aralıklı olarak artırılmasının önemi anlatılır. Çocuk az miktarda sıvı alır ve kusmazsa daha fazla sıvı verilebilir. Çocuklarda antiemetikler (bulantı giderici ilaçlar) nadiren gereklidir. Uzun süren, fışkırır tarzda, safra içerikli ve ateş, karın şişkinliği gibi bulguların eşlik ettiği kusmalarda ise neden belirlenerek uygun şekilde tedavi edilmelidir. Bu belirtiler fark edildiğinde çocuk doktoruna başvurulmalıdır. 109

110 Özet Pamukçuk, candida albicans grubu mantarların oluşturduğu, ağız içinde, yanakta, yumuşak damakta ve dilde, beyaz süt pıhtısı gibi görünen ve en çok yenidoğanlarda olmak üzere süt çocuğu döneminde sık rastlanan bir enfeksiyondur. Anne memesinin ılık suyla temizlenip bebeğe verilmesi, memelerin temiz tutulması, biberon ve emziğin iyice kaynatılması, meme ve mamadan sonra bebeğe su içirilmesi pamukçuk oluşmaması için alınacak önlemlerdir. Doğumu izleyen ilk aylarda yineleyen karın ağrılarının en sık karşılaşılan nedeni gaz sancısıdır. Gaz sancısı 15 gün 3 ay arası bebeklerde özellikle akşamları ani başlayan en az 3 saat süren ve en az 3 hafta boyunca haftada 3 kereden sık tekrarlayan karın ağrısı ve ağlama nöbetleridir. Nöbetler sırasında ailenin yaklaşımı çocuğu rahatlatmaya yönelik olmalı, katı tutumlardan uzak durulmalıdır. Karın ağrısı çocukluk çağında çok sık karşılaşılan çok çeşitli nedenlerle bir çok organlardan kaynaklanabilen bir belirtidir. Ağrının başlangıç zamanı, süresi ve başlatan herhangi bir olay ile ilişkisi, özellikle travma belirlenmelidir. Üç ay veya daha uzun dönemde devam eden veya tekrarlayan karın ağrısı, kronik karın ağrısı olarak tanımlanır. Tanı ve tedavinin hızla sağlanmasını gerektiren akut karın ağrısının aksine, kronik karın ağrısı olan hastanın değerlendirilmesi sabır gerektirir ve tedavi çoğunlukla teselli etme ve endişe gidermekten oluşur. Kusma çocuklarda sık görülmesine rağmen kusma ataklarının sıklığı bazı ailelerde endişe ve korkuya yol açmaktadır. Kusmanın öneminin vurgulanması gerekmektedir, çünkü kusma ciddi ve hayatı tehdit eden hastalıklardan birinin ana bulgusu olabilir. 110

111 DEĞERLENDİRME SORULARI Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. 1. Yaşamın ilk aylarında bebeklerde en sık görülen mantar enfeksiyonu aşağıdakilerden hangisidir? a) Gaz sancısı b) İshal c) Pamukçuk d) Kabızlık e) Mide iltihabı 2. Aşağıda belirtilen Pamukçuk ile ilgili ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Ağızdaki süt artığı temiz bir tülbent ile kolayca kaldırılır b) Yenidoğanlar genellikle bu etkeni doğum sırasında alır c) Candida Albicans asit ortamda ürer d) Uzun süreli antibiyotik alan bebeklerde pamukçuk görülmez e) Pamukçuk tedavi edilmezse mideye kadar ilerleyebilir 3. Aşağıdakilerden hangisi Pamukçuk oluşmaması için alınacak önlemler arasında değildir? a) Anne memesinin ılık suyla temizlenmesi b) Biberonun kaynatılması c) Başka çocuklara ait eşyaları ağzına götürmesi d) Çocuğun sert gıdalardan uzak tutulması e) Çocuğa mama verildikten sonra su içirilmesi 4. Gaz sancısındaki ağlamanın normal ağlamadan farkı nedir? a) Bebeğin gereksinimlerinin karşılanmasına rağmen ağlaması b) Bir kere ağlaması c) Uyku düzeninin bozulması d) Büyüme gelişmesinin bozulması e) Hiçbiri 5. Karın ağrısı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Çocuk büyüdükçe karın ağrılarının sebebi değişir b) Her çocuğun ağrıyı algılayışı ve ağrı toleransı kendine özgüdür c) Karın ağrılarında tanı koydurtacak özel bir laboratuvar bulgusu yoktur d) Genellikle karın bölgesinin belli bir yerinde aniden ortaya çıkan ağrılara akut karın ağrıları denir e) Akut karın ağrılarının değerlendirilmesinde güçlük çekilebilir 111

112 6. Kusması olan çocuğa yaklaşımda aşağıdaki uygulamalardan hangisi yapılmaz? a) Kusma esnasında çocuğun yanından ayrılmak gerekir b) Kusma esnasında bebekler yan veya/yüzükoyun çevrilir c) Kusmuk toplanabilmişse ölçülür ve kaydedilir d) Gerekiyorsa çarşaf ve giysiler değiştirilir e) Neden bulunup ortadan kaldırılır 7. Kusması olan çocuğa aşağıdaki uygulamalardan hangisi yapılmaz? a) Kusması olan çocuğa bol sıvı verilir b) Kusması olan çocuklarda bulantı önleyici ilaçlar kullanılır c) Doğru beslenme tekniği ebeveynlere öğretilir d) Çok fazla miktarda mama veriliyorsa daha uygun miktar önerilir e) Kusması olan bebeğin gazı çıkarıldıktan sonra bebek sallanmadan yatırılmalıdır 8. Aşağıdakilerden hangisi küçük çocuklarda ve bebeklerde kusma nedenleri arasında değildir? a) Beslenme sırasında bebeğin hava yutması b) Bebeğin çok yavaş beslenmesi c) Bebeğin gazının yeterince çıkarılmaması d) Bebeğin aşırı miktarda beslenmesi e) Mamanın çok yağlı ya da asitli olması 9. Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda kusmaya neden olmaz? a) Enfeksiyon b) Psikolojik nedenler c) Alerjik özellikler d) Aşırı soğuk besinler e) Apendisit 10. Gaz sancısında aşağıdaki uygulamalardan hangisi yapılmaz? a) Bebeğe hafif müzik dinletilmelidir b) Ortam değişikliği için bebek dışarı çıkartılmalıdır c) Bebeğe sıcak bir bitkisel çay denenmelidir d) Bebeğe şerbet verilmelidir e) Üst üste 3 saatten fazla gündüz uykusu engellenmemelidir. Cevap Anahtarı 1.C, 2.D, 3.C, 4.A, 5.E, 6.A, 7.B, 8.B, 9.D, 10.E 112

113 ÇOCUKLARDA SIK GÖRÜLEN ŞİKÂYETLER VE İLGİLİ PERSONELLE İŞBİRLİĞİ II İÇİNDEKİLER İshal (Diyare) İlgili Personelle İşbirliği Kabızlık (Konstipasyon) İlgili Personelle İşbirliği Kulak Ağrısı (Otalji) İlgili Personelle İşbirliği ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; İshalin çocuk sağlığı için önemini anlayabilecek, Kabız olan bir çocuğun sorunlarını anlayabilecek ve ailelere eğitim verebilecek, Kulak ağrısının ciddi bir sorun olduğunu kavrayabileceksiniz. Yrd. Doç. Dr. Ayşe GÜROL ÜNİTE 9 113

114 GİRİŞ İshal çocukluk çağında en sık 0-5 yaş döneminde ishal görülür. İshal, çocukluk döneminde ağır seyreden ve uygun tedavi yöntemleri uygulanmadığında çocuğun büyümesi ve gelişmesini ciddi şekilde etkileyen bir hastalıktır. Çocukluk döneminde beslenme hataları, ek besinlere erken veya çok geç başlanması, yanlış mama seçimi, aşırı beslenme, besin zehirlenmeleri, uzun süre antibiyotik kullanımı ve enfeksiyonlar ishalin başlıca sebeplerini oluşturur. İshal, çocuğun yaşam kalitesini düşüren ve sağlığını oldukça olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Ailenin yanlış beslenme davranışları da bu duruma ilave olunca çocuğun hastalık süresi uzayabilir ve çocuk hastalığı daha ağır geçirebilir. Türkiye de 5 yaş altı çocuklarda bildirilen ölüm nedenleri arasında ishal 8. sırada yer almaktadır. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları sonuçlarına göre ishal nedeniyle sağlık kuruluşuna götürülen çocukların oranı 1993 yılında %25 iken 2008 de %47 ye çıkmıştır. İshal, çocuklarda sadece ölüm nedeni olmamakta, aynı zamanda beslenme bozukluğu ve büyümenin etkilenmesine sebep olmaktadır. Kabızlık, çocuklarda sık görülen bir durumdur; seyrek ve sert dışkılama anlamına gelir. Bir yaş civarında ve sonrasında çocuklarda tek tip beslenme yüzünden kabızlık sık görülür. Sebze veya meyve yemeyi reddeden, çok süt içen hareketsiz çocuklarda kabızlık sık olur. Çocuklarda sık görülen şikâyetlerden biri de kulak ağrısıdır. Kulak ağrısının çok fazla nedeni vardır. En sık görülme nedeni orta kulak enfeksiyonlarıdır. Bebekler ağrının yerini bilemedikleri için bu tür durumlarda yanaklarını kaşır ve yüzlerine vurmaya başlarlar. Çocuklar; diş ve boğaz ağrısını, üşütme halini ve boyun arkasındaki bezelerin şişmesini hazırlayan kabakulağı, bademcik iltihaplarını kulak ağrısı olarak algılarlar. Kulak ağrısı, henüz derdini anlatacak yaşa gelmemişse hem çocuk, hem de anne ve babalar açısından içinden çıkılması güç bir hâle gelebilir. Bu ünitede çocuklarda sıklıkla karşılaşabildiğimiz şikâyetlerden ishal, kabızlık ve kulak ağrısı ayrıntılı biçimde bahsedilmiştir. İSHAL (DİYARE) Dünya Sağlık Örgütü, ishali 24 saatte üçten fazla sulu dışkılama olarak tanımlamaktadır. Resim 1. İshali olan çocuğa bol su içirilmelidir. İshal; bağırsak hareketlerinin artması, emilimin azalması sonucu dışkı miktarının fazlalaşması, günlük dışkı sayısının artması, kıvamının bozularak sulu bir görünüm almasıdır. Dünya Sağlık Örgütü, ishali 24 saatte üçten fazla sulu 114

115 dışkılama olarak tanımlamaktadır. Dışkının rengi, değişebilir ve kötü kokuludur, bazen de içinde kan ve mukus (kaygan, sümüksü koruyucu sıvı) bulunabilir. Vücuttan su ve tuz kaybedilmesi sonucu sıvı kaybı gelişebilir. İshal gelişmekte olan ülkelerde bebek ve çocuklar arasında ölüm ve sakatlanmaların en temel nedenlerinden biridir. Akut ishal en sık 0-5 yaş grubunda rastlanan ve özellikle 0-2 yaş grubundaki çocukların ölümüne neden olan bir hastalıktır. Dünyada her yıl 5 yaşın altındaki çocuklarda yaklaşık 1.3 milyar ishal vakası görülmekte ve 2 milyondan fazla çocuk ölmektedir. Bu ölümlerin yüzde 80 i iki yaşın altındaki çocuklarda görülmektedir. Ülkemizde her yıl çocuk ishal nedeniyle vücuttan aşırı derecede su kaybı sonucu ölmektedir. Ayrıca ishal, çocuklardaki beslenme bozukluklarının da başlıca nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Bireysel Etkinlik Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2008 verilerini çocuk ölümleri ve nedenleri açısından inceleyiniz. Bebeklerde sık rastlanılan ishal nedenlerinden biride yeni başlanan veya değiştirilen mamalardır. Dışkı ve dışkılama özelliği yaşa göre ve beslenme şekline göre farklılık göstermektedir. Yaşamın ilk 2 gününde görülen yeşil-siyah renkli, yapışkan dışkıya mekonyum adı verilir. Daha sonra dışkı rengi giderek açılarak yeşilimtırakkahverengi olur. Beş-on beşinci günlerde beslenme şekline göre süt çocuğu dışkısı özelliğini alır. Anne sütü ile beslenen çocukların dışkısı parlak sarı renkli, krema kıvamında ve ekşi kokuludur. İnek sütü ile beslenen çocukların dışkısı ise açık renkli, sert ve kokuludur. Anne sütü ile beslenen bebekler normalden daha sık, az miktarda, günde 7 ye varabilen yumuşak dışkılama yapabilirler. Anne sütü ile beslenen bebeklerde ishal görülme sıklığı düşüktür. Süt çocuklarında günlük dışkı sayısı 2-4 arasında değişebilir. Ancak 2-3 günde bir dışkılayan normal bebekler olabildiği gibi, günde 6-7 kez normal kıvamda dışkı yapabilen bebeklerde vardır. Dışkı miktarı yaklaşık 10 g/kg/gün dür. Küçük çocukların bağırsakları hastalıklara karşı oldukça duyarlıdır. Dolayısıyla çocuklarda görülen hastalıklar hemen ishale sebep olur. Nezle bile süt çocuğunda ishale yol açabilir. Bebeklerde sık rastlanılan ishal nedenlerinden biri de yeni başlanan veya değiştirilen mamalardır. Bu nedenle bebeğe yeni besinleri vermeye daima yavaş yavaş başlanmalıdır. Alerjik besinler de çocuğu ishal yapabilir. Çok sık emzirme sonucu fazla süt alımı da bir ishal nedenidir. Bazen de tam tersi olur. Az süt verme sonucunda çocuğun bağırsak salgıları artar, koyu ve renkli balgamlı bir dışkı ortaya çıkar. 115

116 Bebeğe şekerli su ya da bal verilmesi, besinlerin hazırlanması ve beslenme sırasında hijyen kurallarına uyulmaması, aşırı besleme ve biberonla besleme ishale neden olabilir. İshalin görülme sıklığını yaş, sağlık, beslenme, hijyen, iklim ve mevsim değişiklikleri etkilemektedir. Aşağıda çocuklar arasında ishal görülme sıklığını etkileyen faktörler verilmiştir: Çocuğun sağlık durumu: Kötü beslenmesi olan ya da bağışıklık sistem yetmezliği olan çocuklarda ishal gelişme olasılığı daha fazladır. Yaş: İshal büyük çocuklara göre bebeklerde ve özellikle 6-11 ayda daha sık görülebilmektedir. Bu dönemde ek besinlere geçilmesi anneden gelen antikorların azalması ve çocuğun bağışıklık sistem yanıtının henüz yeterli olmaması ishal gelişmesine yol açabilir. Çevresel etkiler: Besinleri hazırlama ve saklama koşullarının uygun olmaması, yetersiz hijyen koşulları ve kalabalık ortam ishal görülme sıklığını artırmaktadır. Ayrıca temiz su ve kanalizasyon hizmetlerinin yetersizliği de ishale bağlı ölüm oranlarının artmasına yol açmaktadır. Bebeklik döneminde sık görülen ishal, kirlenmiş sütün sindirilmesi ile yakından ilişkilidir. İklimi sıcak olan ülkelerde buzdolabında tutulmayan ve bozulan besinler, ishale bağlı bebek ölüm oranını artırmaktadır. Bu durum, özellikle anne sütü yerine hazır mamayla beslenen bebekler için geçerlidir. Örnek Anne sütü alan bebeklerin inek sütü içme olasılığı azalmakta, dolayısıyla mikrorganizma bulaşma olasılığı fazla olan sütlerden uzak tutulmakta ve neden olduğu ishal önlenmektedir. İshal, kırsal bölgelerde daha yüksek oranda görülmektedir. Bakterilerin neden olduğu ishaller yaz aylarında, rotavirus ve diğer viral etkenli ishaller ise kış aylarında daha sık görülmektedir. Parazit etkenli ishaller ise her mevsimde görülebilir. Salmonella etkenine bağlı ishaller ise hazır besinlerin fazla tüketildiği kentlerde daha sık görülmektedir. İshal, kırsal bölgelerde daha yüksek oranda görülmektedir. İshalde bulaşma fekal-oral yolla (insanların dışkı bulaşmış şeyleri bir şekilde yutmaları ile meydana gelen bulaşıcı hastalıkların, meydana geliş nedenini tarif eden yol) olduğu için içme ve kullanma suyunun iyi olmadığı, kanalizasyon yetersizliği durumlarında, temizlik kurallarına dikkat edilmediği, el temizliğine uyulmadığı, besinlerin uygun ortamda korunamadığı koşullar da ishalin görülme sıklığında artış olduğu görülmektedir. İshal akut ve kronik olarak sınıflandırılabilir. Akut ishalde dışkının sıklığı ve yoğunluğunda ani bir değişim vardır. İki haftanın içinde hızla iyileşme olur. Ülkemizde enfeksiyonlar ve dengesiz beslenme ishallere yol açan nedenlerin başında gelir. 116

117 İshal, hafif, orta ve ağır olmak üzere üç sınıfa ayrılır. Akut ishalde görülen belirti ve bulgular çocuğun yaşına, neden olan etkenin cinsine, etkenin bağırsaktaki yerleşim bölgesine, ishalin ağırlık derecesine ve süresine göre özellik göstermektedir. İshalde klinik bulgular, nedene, bağırsak tutulmasının yerine ve ishalin ağırlık derecesine göre değişir. Etken ince bağırsakta yerleşirse dışkı sulu, yeşil veya sarı renklidir. Miktarca çok fazla olduğu için vücuttan fazla su ve tuz kaybı olur ve kısa sürede sıvı kaybı gelişir. Kalın bağırsakta lezyon yapan mikroorganizmalarla olan ishallerde ise, dışkı miktarı kısmen az fakat sümüksü sıvılı (mukuslu) ve kanlı olabilir. İshal, hafif, orta ve ağır olmak üzere üç sınıfa ayrılır. Her bir durumda çocukta görülebilecek belirtiler de değişmektedir. Hafif derecedeki ishallerde belirtiler; Sulu dışkı sayısı günde 3-4 kez, Kusma az veya yoktur, Susuzluk hissi yoktur (normaldir), gözyaşı vardır, İdrar normaldir, Genel durumu iyidir ve çocuk etrafla ilgilidir, Nabız ve solunum normaldir, Deri turgoru, ağız mukozası ve dil normaldir, Ateş var veya yoktur, Bıngıldak (süt çocuklarında kapanmamış ise) normaldir, İshalin yol açtığı tartı kaybı vücut ağırlığının % 2,5'unun altındadır. Sonuç olarak sıvı kaybı belirtisi yoktur. Orta derecedeki ishallerde belirtiler; Dışkı sayısı günde 4-10 arasındadır, Kusma genellikle vardır (az veya orta derecede), Susuzluk hissi belirgindir, gözyaşı yoktur, İdrar azalmış ve rengi koyulaşmıştır, Genel durumu iyi olmayıp, çocuk huzursuzdur, Nabız ve solunum normalden hızlıdır, Deri esnekliği azalmış, ağız içi ve dil kurudur, Ateş normal veya yüksektir, Bıngıldak (açıksa) çöküktür, İshalin yol açtığı tartı kaybı vücut ağırlığının % 'u arasındadır. Bu belirtilerin en az ikisi varsa orta derecede sıvı kaybı vardır. Ağır ishallerde belirtiler; Sulu dışkı sayısı günde 10'dan fazladır, Kusma çok fazladır, Susuzluk hissi çok fazladır, gözyaşı yoktur, İdrar miktarı çok az veya yoktur (genellikle son 6 saatte idrar yoktur), Genel durum çok bozuk, bilinç (şuur) bulanık veya kapalı olabilir, Nabız incedir veya alınamaz, solunum çok hızlıdır, Deri esnekliği çok azalmış (karın derisi iki parmak arasına alınır hafifçe yukarı kaldırılır ve bırakılırsa normalde hemen eski halini alır, sıvı kaybı 117

118 varsa bir müddet tuttuğumuz gibi buruşuk kalır), ağız içi ve dil çok kurudur, Ateş normal veya yüksektir, Bıngıldak çok çökük, gözler çökük ve kurudur, İshal nedeniyle tartı kaybı, vücut ağırlığının %10'undan fazladır. Bireysel Etkinlik Bebeklerde kaç tane bıngıldak vardır ve bıngıldaklar kaçıncı ayda kapanır? araştırınız. İshali olan çocuğun bakımında ayrıntılı öykü alınmalı, gözlem, değerlendirme yapılmalı ve çocuk izlenmelidir. Uygun bir tedavi ile akut ishal genellikle 2-7 gün içerisinde iyileşir. Yedi günden uzun süren ishallere uzayan ishal, süresi 14 günü aşan ishallere inatçı, kesilmeksizin devam eden ishal (persistant) denir. Günümüzde akut ishal tedavisinde özel durumlar dışında temel ilkeler şunlardır; İshal tedavisinin 4 temel ilkesi vardır: Sıvı ve elektrolit kaybının (dehidratasyonun) Ağızdan tuz-şeker eriği sıvısı (Ağızdan alınan, sıvı kaybını yerine koymak için hazırlanmış şeker, tuz ve karbonat karışımdan ibarettir) ile düzeltilmesi Dışkı ya da kusma ile devam eden sıvı elektrolit kaybının Ağızdan tuz-şeker eriği ya da benzer sıvılarla önlenmesi Günlük ihtiyacı olan sıvı gereksiniminin (Ağızdan tuz-şeker eriği ya da anne sütü ile) karşılanması İshal süresince beslenmeye devam edilmesi. İshalde erken tanı ve uygun tedavi yapıldığı durumlarda, gidiş olumlu olmaktadır. İshalde genellikle 3-10 gün içinde iyileşme görülür. Çocukta enfeksiyon ya da kötü beslenme varlığı, gidişi olumsuz yönde etkilemektedir. İlgili Personelle İşbirliği Kurum personeli ile işbirliği Ülkemizde 5 yaşın altındaki çocuklarda ölümlere neden olması, çocuk ve toplum sağlığını olumsuz yönde etkilemesi nedeniyle, çocukların ishalden korunmasında ve hastalanan çocukların izlenmesinde çok önemli sorumluluklar taşımaktayız. İshali olan çocuğun bakımında ayrıntılı öykü alınmalı, gözlem, değerlendirme yapılmalı ve çocuk izlenmelidir. İshali olan bebek ya da çocuktan alınan öykü şu bilgileri içerir: Hastalıktan önceki normal vücut ağırlığı, Sağlıklı olduğu dönemde günde genellikle kaç kez dışkı yaptığı, Dışkının tanımı (kıvamı, sıklığı, rengi, kokusu, kan ya da mukusun varlığı), Hastalık sırasında günde kaç kez dışkı yaptığı, 118

119 Ateş, karın ağrısı, vücut ağırlığının kaybı ya da karında kitlenin varlığı, İdrar yapma sıklığı, Sıvı kaybının derecesi, Bilinç düzeyi. İshalli çocuğun beslenmesi çok önemlidir. Beslenme, dışkı sıklığının azalması ve dışkı kıvamının düzelmesine bağlı olarak düzenlenmelidir. İshalde iştahsızlık, bulantı, kusma, emilim bozukluğu ve bağırsak hareketlerindeki değişiklikler sonucu besin kayıpları olur. Eğer bu besin kayıpları karşılanmazsa ağırlık kaybına yol açar ve çocuğun normal büyümesini engeller. Tekrarlayan ishal atakları olan çocukta değişik derecelerde kötü beslenme gelişir. Bebek ya da çocuğun besin maddelerine karşı alerjisi olup olmadığı belirlenir. Ayrıca çocuğun evde yediği süt ürünleri ve diğer besinler, kirlenme (kontaminasyon) yönünden incelenir. Evde genel temizlik düzeyi, besinlerin hazırlanma ve saklanma koşulları, sağlığı korumak ve hastalığı önlemek için alınan önlemler ve bunların uygulanması incelenir. İshalli çocuğun uygun biçimde beslenmesi ile kötü beslenme ve buna bağlı komplikasyonlar azaltılabilir. Örnek Akarsu yatağından akan su ile çamaşır yıkama, içme suyu kullanma, tuvaletlerin ev dışında olması ve temizliğinin kötü olması, fekal-oral yolla bulaşmayı artırır. Ebeveynlerin doğal olarak çocuğun durumuna ilişkin kaygıları vardır. Ebeveynlere bebeğin bakımı konusunda yeterli bilgi verilerek kaygıları azaltılabilir. Aileye, bebeğin evdeki bakımı (örn; beslenme, enfeksiyon kontrolü) öğretilir. Ayrıca evde besinlerin hazırlanması ve saklanması konusunda eğitim yapılır. Ev ziyaretleri yapılarak bebeğin ya da çocuğun durumunu aralıklı olarak değerlendirilmelidir. Aile üyeleri arasında ishalin yayılmasını önlemek için aileye enfeksiyon kontrol yöntemleri öğretilir. Ülkemizde bebeklerde temel ölüm nedenlerinden biri olan ishalin görülme sıklığı sağlık eğitimi ve koruyucu yöntemlerin öğretilmesi ile azaltılabilir. Aile ile işbirliği İshal süresince çocuğun beslenmesine devam edilmesi önerilmektedir. Böylece bağırsak içindeki hücreler devamlı yenilenir, mide asit salgısı artar, bakteri üremesi azalır ve kötü beslenmenin (malnütrisyon) gelişmesi önlenir. İshalli bebeklerde, anne sütü emiliminin normale yakın olduğu belirlenmiştir. Anne sütü alan bebeklerde emzirme devam eder, hatta daha sık emzirilir. Katı besinlerle beslenen çocuklara pirinç lapası, patates gibi nişastalı besinler, yoğurt, ayran ve yeterli sıvı verilmesi önerilir. Besinlerin bir öğünde fazla miktarda verilmesi, bağırsak hareketlerinin artmasına veya kusmaya neden olabileceğinden günde 5-7 öğüne bölünerek zorlamadan, alabildiği miktarda verilmelidir. İshal durduktan 1-2 hafta sonraya veya normal vücut tartısını kazanıncaya kadar çocuk bir öğün fazla beslenir. İshali olan çocuklara ağızdan tuz-şeker eriyiği başlanır. 119

120 Besinler taze olarak hazırlanmalı ve kaplar temiz olmalıdır. Şekerli besinler ishali daha da ağırlaştıracağından, yağlı ve posalı besinler ise bağırsak hareketlerini hızlandıracağından verilmemelidir. Ağızdan tuz-şeker eriyiği (ORS) başlanır, 2 yaşından küçük çocuklara her dışkılamadan sonra ml. (bir çay bardağı), daha büyük çocuklarda ise ml. (2 çay bardağı), tuz-şeker eriyiği verilmelidir. Çocuk kusarsa 10 dakika beklenir ve sonra tekrar daha yavaş olarak (2-3 dakikada bir kaşık) verilir. Hazır ORS paketinden solüsyon şöyle hazırlanır; Kaynatılıp soğutulmuş olan sudan 5 bardak (1 litre) bir sürahiye konulur, hazır tuz-şeker karışımı paket, bu su içerisine boşaltılarak iyice eriyinceye kadar karıştırılır, ağzı kapatılarak serin bir yerde saklanır. Hazırlanan solüsyon artarsa (24 saat sonra) artan kısım atılır ve yeniden hazırlanır. Hazır tuz-şeker karışımı paket yoksa evde bu solüsyon hazırlanabilir. 5 su bardağı (1 litre), kaynatılmış ve soğutulmuş su içerisine 2 çorba kaşığı silme toz şeker, 1 çay kaşığı tuz ve 1 çay kaşığı karbonat konularak iyice eriyinceye kadar karıştırılır, ağzı kapatılarak serin bir yerde saklanır, 24 saat sonra artan miktar atılır ve yeniden hazırlanır. Gerek hazır tuz-şeker paketlerinde, gerekse evde tuz-şeker eriyiği hazırlamada, eller sabunlanmalı ve tüm kapların çok temiz olmasına dikkat edilmelidir. E.coli, salmonella, shigella ve kolera enfeksiyonu olan bebek ve çocukların, diğer kişilerle temasını önlemek için dışkı ile ilgili önlemler alınmalıdır. Enfekte hastalardan diğer hastalara, kişilere mikroorganizmaların bulaşmasının engellenmesi gerekir. Ebeveynlere kendilerini korumaları için dışkı ile bulaşmanın engellenmesine dair önlemlerin önemi anlatılır. Tırnakların kısa kesilmesi ve dikkatli el yıkama tekniğinin kullanılması, enfeksiyonun yayılmasını önler. Dışkı ile kirlenmesini önlemek için bebeğin alt bezi değiştirilirken eldiven kullanılması önerilir. Önlemler nedeniyle çocuk duyusal uyaran yoksunluğu yaşayabilir. Bunu önlemek için yapılan işlemler sırasında çocukla konuşulması ve ona dokunulması önemlidir. Sıvı kaybı belirtilerinde artma, genel durumda bozulma, aşırı kusma, tartıda, azalma ve karında gerginlik varsa doktorunuza başvurunuz. KABIZLIK (KONSTİPASYON) Resim 2. Özellikle inek sütü ile beslenen yenidoğanlarda kabızlık gelişebilir 120

121 Çocuklarda kabızlık sık karşılaşılan bir midebağırsak sorundur. Fonksiyonel kabızlığın temel nedeni dışkı tutma eylemidir. Kabızlık mide-bağırsak sisteminden dışkının geçişinin yavaşlaması veya dışkılama sürecine ilişkin bir bozukluğa bağlı olarak seyrek ve katı dışkılamadır. Çocuk hekimlerinin en sık karşılaştığı hastalıklardan biri olan kabızlık, dışkılama sayısının azalması ve/veya dışkı kıvamının sertleşmesi olarak kabul edilir. Dışkılama sıklığı yaş ile azalır. Anne sütü alan yenidoğanda günde en az 2 dışkılama, karışık beslenen süt çocuğunda hafta en az 3 dışkılama, büyük çocukta haftada en az 2 dışkılama olmalıdır. Dışkılama sıklığının azalması yanında dışkı kıvamı ve dışkılamanın ağrılı olması önemli bulgulardır. Her gün 1 kez dışkılayan ancak çok ağrılı ve sert dışkı yapan bir çocuk da kabız olarak değerlendirilmelidir. Kabızlığın en sık görülen nedeni psikososyal sorunların yarattığı, oluşumunda bir sebep gösterilmeyen (idiopatik / fonksiyonel) kabızlıktır. Olguların %95 inin nedeni bilinmemektedir. Bu tip kabızlıkta fizik muayene normaldir, başlangıçta ileri tetkiklere gerek yoktur. Çoğunlukla psikolojik faktörler veya diyet değişiklikleri uyarıcıdır. Her yaşta görülebilir. Fonksiyonel nedenler arasında mekanik, psikolojik, eğitimsel ve diyet ile ilgili faktörler sayılabilir. Aile içinde yeni bir kardeşin doğumu, anne baba ayrılması, okuldaki sorunlar, ev taşıma, tuvaletin konumu psikolojik uyarıcı bir neden olabilir. Beslenme alışkanlıkları içinde az su içilmesi, karbonhidrat ve proteinden zengin gıdalarla beslenilmesi kabızlığa yol açabilir. Yenidoğan bebeklerde mamanın uygun oranda hazırlanmayışı, süt çocuğunda inek sütüne erken başlanması kabızlık nedeni olabilir. Özellikle inek sütü ile beslenen yenidoğanlarda kabızlık gelişebilir. Kabızlığın diğer nedenleri yetersiz beslenme, yetersiz sıvı alımı, mide-bağırsak sisteminin doğuştan anomalileri gibi durumlardır. Fonksiyonel Kabızlık Nedenleri Düşük lifli diyet Tuvalet korkusu Yanlış tuvalet eğitimi Depresyon Okul tuvaletinin uygun olmaması Sıvı alımında azalma Genetik eğilim Fonksiyonel kabızlığın temel nedeni dışkı tutma eylemidir. Çoğunlukla ağrılı dışkılama, çocuk tarafından dışkının tutulmasına neden olur. Dışkıyı tutmak, bağırsakta uzun süre dışkının birikmesine, dışkı boyutunun ve yoğunluğunun iyice artmasına neden olur. Geniş sert dışkı anal bölgeden geçerken çocuğun canını acıtır ve çocuk dışkılamadan korkar, dışkılamayı geciktirir. Oluşan kısır döngü kabızlığın ağırlaşarak sürmesine neden olur. Ağrılı dışkılamanın nedeni tuvalet korkusu, hayat tarzı ve diyet değişiklikleri, liften fakir beslenme, sıvı alımının azalması, stres, hastalık, tuvaletin konforsuz, kirli olması, çocuğun meşgul olması (oyun, tv vs.) nedeniyle tuvalet ihtiyacını sürekli ertelemesi olabilir. Fonksiyonel kabızlığı olan çocuklarda yapılan araştırmalarda, anne babaların tutumunun da önemli olduğu görülmüştür. 121

122 Örnek 2-7 yaş arası çocuklarda yapılan bir çalışmada, anne babaları daha sert, daha disiplinli olan çocuklarda kabızlık oranının daha sık olduğu bildirilmiştir. Kabızlık süt tüketimi fazla olan çocuklar arasında da yaygındır. Hareketsiz, zamanın büyük bir kısmını televizyon ve bilgisayar karsısında geçiren çocuklarda, mide-bağırsak hareketleri yavaşladığı için kabızlık daha sık görülür. Erken tuvalet eğitimine başlanan çocuklarda, tuvalet eğitimi sırasında sert tutum gösterilen çocuklarda fonksiyonel kabızlık görülebilir. Hijyenik nedenlerle okulda tuvaletini tutan, uzun süreli oyun başında kalan ve oyununu bozmak istemeyen çocuklarda kabızlık sık görülebilir. Yenidoğan dönemi dışında kabızlığın en önemli nedeni (%90-95) istemli olarak dışkının tutulması ya da çocuğa tuvalet eğitimi vermek için yapılan müdahalelerle başlayan bir sorundur. Tuvalet eğitimini bir sorun haline getiren ailelerin çocuklarında 2 yaş civarında zorlu tuvalet eğitimi sonucu kirletme korkusuyla dışkının geri kaçmasına ve bağırsak boşaltmada isteksizliğe bağlı olarak kabızlık gelişebilmektedir. Bu dönemdeki kabızlığın önemli bir nedeni de beslenmede yapılan hatalardır. Diyette lifli besinlere az yer verilmesi durumunda kabızlık gelişebilmektedir. Kabızlık süt tüketimi fazla olan çocuklar arasında da yaygındır. Kabız çocukların genellikle 600 ml nin üstünde süt tükettikleri ve doğal olarak diğer besin çeşitlerine az yer verdikleri gözlenmiştir. Yetersiz sıvı alımı da kabızlığa yol açan nedenler arasındadır. Fonksiyonel kabızlığı olan çocuklarda genetik faktörlerin rolü tartışılmaktadır. Sıklıkla ailede benzer sorunlarla ilgili öykü vardır. İstemli olarak dışkının tutulması tuvalet eğitimi sırasındaki çelişkilere bağlı olabilir, ama çoğunlukla nedeni çocuğun dışkılama sırasında duyduğu ağrıdır; bu ağrı dışkıyı daha fazla tutmasına neden olur. Tıkaç oluşması, karın ağrısı, dışkı kitlesinin etrafından taşma şeklinde sulu ishal, dışkı yaparken kanama ve idrar yolu iltihabı dışkı tutulması sonucu oluşan komplikasyonlardır. Enkoprezisde (normal tuvalet eğitiminden sonra çocuğun gece veya gündüz katı dışkısını kaçırması) kabızlığın bir başka komplikasyonudur. İlgili Personelle İşbirliği Kurum personeli ile işbirliği Tedavide psikolojik yaklaşım önemlidir. Olayın sanıldığı kadar dramatik olmadığı anlatılarak çocuk ve yakınlarının güvenini sağlamak ilk basamağı oluşturmaktadır. Kabızlık tedavisinde başarıya ulaşmak için çocuğun, anne ve babanın eğitimi çok önemlidir. Tedavinin uzun süreli olacağı, kabızlığının fonksiyonel ve geçici olduğu, dışkıyı yumuşatmak ve dışkının dışarı atılmasının ağrısız olmasını sağlamak için çeşitli yollar olduğu, durumun tehlikeli olmadığı anlatılmalıdır. Anne ve 122

123 babalara olumlu ve destekleyici davranış şeklini benimsemeleri önerilmelidir. Bu şekilde yapılacak eğitim planlaması ailenin huzursuzluğunu ortadan kaldırır ve tedaviye uyumu arttırır. Daha büyük çocuklara özellikle tuvalete çıkma konusunda sorular sormak önemlidir, çünkü böyle bir bilgi çekingenlik yüzünden ifade edilmeyebilir. Bu çocuklar çoğunlukla dışkılama ihtiyacı duymamaktadırlar. Amaç günde bir kez altına kaçırmadan dışkılama olmasıdır. Dışkının dışarı atılma mekanizmasının anlatılması, çocuğun eğitilmesi, belli davranış şekillerinin yerleştirilmesi önemlidir. Tuvalet eğitimi veya davranış değiştirme tedavisi, kabızlık tedavisinin önemli bileşenlerinden birisidir. Davranış değiştirme tedavisiyle çocuk düzenli tuvalet kullanımı ve dışkılamaya çalışırken pelvis tabanını ve anal kasları gevşetmeyi öğrenir. Üç yaşından büyük çocukta günde 3-4 kez, yemeklerden sonra 5 dakika süreyle tuvalete oturması istenir. Okula giden çocuklar bunu en az günde iki kere yapmalıdır. Tuvalette her başarılı dışkı boşaltımı takvime kayıt edilmeli ve çocuk her hafta belli sayıya ulaşınca ödüllendirilmelidir. Motivasyon ya da davranış problemi olan çocuklar için çocuk psikiyatrisinden yardım istenebilir. Beslenme; kabızlık tedavisinin en önemli basamağıdır. Çocuk için gerekli diyet değişiklikleri önerilmelidir. Bu aşamada çocuklar mutlaka diyetisyene yönlendirilmeli, beslenmelerinde enerji, lif ve diğer besin öğesi gereksinimleri, posa miktarı, sıvı alımı düzenlenmelidir. Sabah aç karnına bir bardak su içme alışkanlığının yerleştirilmesi, lifli besinlere ağırlık verilmesi, dengeli beslenme önemlidir. Beslenme kabızlık tedavisinin en önemli basamağıdır. Örnek 4 yaşından itibaren çocukların beslenmesinde 5-7 gr. lif bulunmalıdır. İlk yaştan itibaren çocuk giderek bağımsızlık kazanmaya başlar, aile içinde çocuk değişmeye başlayan bir birey hâline gelir. Bu sayısız değişme ve gelişme döneminde çocuğun yeme alışkanlıkları da doğrudan veya dolaylı ailenin, özellikle anne ve babanın beslenme alışkanlıklarından etkilenir. Anne ve babanın yedirme için ısrarları, ödüllendirme, ceza verme gibi yemek yeme sürecini vurgulayan tutumları çocuğun yeme alışkanlığını olumsuz yönde etkiler. Çocukların yiyecek tüketimleri günlük olarak değişmektedir ve bazı günler az, bazı günler fazla yemeleri bu yaş grubunun özelliklerindedir. Bununla birlikte yemeklerini belirli saatte vermek, öğünler dışında abur cubur tabir edilen bisküvi, kraker, simit, çikolata gibi besinlerin yenmesine izin vermemek gibi önlemlerle çocuğu düzenli bir beslenme programına alıştırmaya çalışılmalıdır. Çocukluk dönemindeki beslenme deneyimlerinin yetişkinlik yaşamındaki beslenme modeli üzerinde önemli bir etkisi vardır. Bu nedenle çocuk zorlanmadan değişik yemek çeşitlerine alıştırılmalı, bu şekilde ileri yaşlara uzanan doğru yemek seçme alışkanlığı edinilmesine çalışılmalıdır. Sağlıklı beslenme önerileri tüm aileye yöneltilebilir, fakat küçük çocukların özel besin gereksinimleri göz önüne alınmalıdır. Çocuğun tek besin türüne bağımlı kalmamasına dikkat edilmeli, besin 123

124 çeşitliliği sağlanmalıdır. Çocuğun gerek sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanması, gerekse büyüme ve gelişmesini tamamlayabilmesi için; kendisine tüm besin gruplarından besinlerin uygun pişirme yöntemleri ile sunulması ve öğün atlamadan beslenmesi, çocuğun sağlıklı olmasının ön koşuludur. Yanıt alınmayan kronik kabızlıklarda tıbbi yardım alınmalıdır. KULAK AĞRISI (OTALJİ) Resim 3. Çocuklarda kulak ağrısı Kulak ağrısının çok fazla nedeni vardır. Kulak ve çevresindeki ağrılara otalji denir. Birincil (primer) ve ikincil (sekonder) olmak üzere ikiye ayrılır. Ağrı kulağın kendisinden kaynaklanıyorsa birincil kulak ağrısı (primer otalji) denir. İkincil kulak ağrısı (sekonder otalji) yine kulakta hissedilen ağrıdır. Fakat kulaktaki patolojik bir duruma bağlı olmayıp, kulağa komşu veya daha uzak bölgelerde olan bir soruna bağlıdır. Kulak ağrısının çok fazla nedeni vardır. En sık görülme nedeni orta kulak enfeksiyonlarıdır. Altı yaşın altındaki çocuklarda kulak-boğaz arasında uzanan östaki borusu nispeten kısadır. Bu sebeple boğazdaki ve burundaki enfeksiyonlar kolay bir şekilde kulağa geçebilirler. Çocuklar diş ve boğaz ağrısını, üşütme hâlini ve boyun arkasındaki bezelerin şişmesini hazırlayan kabakulağı, bademcik iltihaplarını kulak ağrısı olarak algılarlar. Bebeklerde ve çocuklarda kulak ağrısının çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenleri şöyle sıralayabiliriz: Süt dişi çıkarma: Süt dişlerini çıkarma döneminde diş ağrısı kulaklara yansıyabilir ve bebekte kulakları çekiştirme şeklinde hareketlere neden olabilir. Kulak kirleri: Enfeksiyon dışı nedenler arasında banyodan sonra su alıp şişen kulak kirleri de sorumlu tutulabilir. Bu yüzden çocukların kulaklarına su kaçırmamak, banyo yaptırırken kulak tıpası kullanmak gerekebilir. Aşırı kulak kiri salgılanması sonucu kulağın tıkanması kulak ağrısına, baş dönmesine ve sağırlığa yol açar. Kulağa kaçan yabancı cisimler: Çocuklarda büyük bir sorundur. Bezelye, nohut, mercimek, boncuk, düğme, küçük piller, mum boya parçaları ve küçük oyuncak parçaları kulağa kaçabilir. Kulak ağrısıyla beraber akıntı da yapabilir. Bu durumda çocuğu vakit geçirmeden bir kulak burun boğaz uzmanına götürmek gerekebilir. 124

125 Uçak yolculukları: Uçak yolculuğunda iniş ve kalkış sırasında kabin içi basınç değişiklerinden dolayı çocuklarda kulak ağrısı olabilir. Bu nedenle yolculuk başlamadan önce doktorun önerisiyle bir ağrı kesici vermek, bebekleri emzirmek, daha büyük çocuklara bir şeyler içirmek ya da çiklet çiğnetmek kulak ağrısını önleyebilir. Deniz, havuz veya banyoda suyla uzun süreli temas: Dış kulak yolunun uzun süre su ile teması (banyo, havuzda denizde yüzme) ve aşırı kulak temizliği dış kulak yolu iltihabına (yüzücü kulağı) neden olur. Bu durumda kulak yoluna dıştan bası yapıldığında ağrı olduğu gözlenir. Ayrıca kulak akıntısı da olabilir. Havuz ya da denizden sonra kulak ağrısı olduğunda mutlaka enfeksiyondan şüphelenilmeli, çocuk tedavi için bir çocuk sağlığı ya da kulak burun boğaz uzmanına götürülmelidir. Orta kulak iltihabı: Çocukların büyük çoğunluğu 3 yaşına kadar en az bir kez orta kulak iltihabı geçirmektedir. Üç ay-üç yaş arasında bu durum sıkça görülmektedir. Kreşe ve anaokuluna giden çocuklarda evde bakım yapılanlara göre orta kulak iltihabına daha sık rastlanır. Ayrıca anne sütü yeterince almamış olma, geniz eti, kalabalık aile, sigara dumanına maruz kalma, emzik kullanma, eksik aşılanma ve alerji de orta kulak iltihabına meyil yaratabilir. Kulak ağrısı, her zaman kulakta bir bozukluk olduğunu göstermez. Kulağa gelen sinirler başın diğer bölümlerine giden sinirlerle de ilişkili olduğu için başın herhangi bir yerinde ortaya çıkan bir bozukluk kulak ağrısıyla ortaya çıkabilir. Örnek Gecikmiş azı dişleri ya da diş apseleri o dişe yakın olan kulağın ağrımasına sebep olur. Bademcik iltihaplanması, kulak ve boğaz ağrılarının belli başlı nedenlerindendir. Bademciklerin büyümesi kulak ağrısı yapar. Kulak ağrısı, her zaman kulakta bir bozukluk olduğunu göstermez. Örnek Boğaza balık kılçığı ya da ekmek kabuğu saplanması sonucu gırtlak kapağının zedelenmesi kulak ağrısı yapar. Bebekler ağrının yerini bilemedikleri için bu tür durumlarda yanaklarını kaşır ve yüzlerine vurmaya başlarlar. İki yaş altındaki çocuklar ağrıyı tarif edemedikleri için huzursuzluk, sürekli ağlama, hasta olan kulağını çekiştirme şeklinde de kulak ağrılarını ifade edebilirler. Ağrının yanı sıra diğer belirtiler, ateş, genel hâlsizlik, arada bir kusma ve burun akıntısıdır. Bu belirtilerin tümü, her zaman görülmeyebilir. Kulaktan bir akıntı ve akıntıdan sonra orta kulaktaki iltihabın yaptığı basıncın azalması 125

126 nedeniyle bir rahatlama olabilir. Akıntının görülmesi durumunda büyük bir olasılıkla antibiyotik tedavisi gerekeceği için çocuk, hemen doktora götürülmelidir. Kulak ağrısının orta kulak iltihabından mı ya da diş çıkarma gibi başka bir nedenden mi kaynaklandığını belirleyebilmek için önce çocuğun dikkatini dağıtmalı, sonra kulağını hafifçe öne ve arkaya doğru çekmelidir. Bu çekişin çocuğa acı vermesi, rahatsızlığın büyük bir olasılıkla orta kulak iltihabından kaynaklandığını gösterir ve hemen doktora başvurulmalıdır. Kulağa kaçan herhangi bir yabancı cisim de çocuğun kulaklarında iltihaplanma ve ağrıya neden olur ve sızlama meydana gelir. Kulak ağrısı ve beraberinde işitme bozukluğu var ise bu oldukça önemlidir. İhmaller çocukta işitme kaybına ve bununla birlikte öğrenme ve algılama bozukluğuna yol açabilir. Çocuğun kulak enfeksiyonu kronik bir hal almışsa, beslenme planı gözden geçirilmelidir. İlgili Personelle İşbirliği Kurum personeli ile işbirliği Çocuğun kulağından akıntı gelirse, paniğe kapılmamalıdır. Kulak zarında meydana gelen delinme vakası, enfeksiyona neden olabilir, belirli bir süreliğine işitme kaybına yol açabilir. Birçok çocuk kendisini hemen toparlar ve iyileşir. Kulakta biriken kirin temizlenmesi de çocuklarda büyük bir rahatlamaya neden olur. Çocuğun kulak enfeksiyonu kronik bir hal almışsa, beslenme planını gözden geçirmek gerekir. Özellikle de grip ve soğuk algınlığının sıkça yaşandığı dönemlerde, C vitamini ve çinko içeren gıda maddelerine yer verilmelidir. Bu şekilde çocuğun bağışıklık sistemi güçlenmiş olur. Buz torbası hazırlanmalı ve torba bir bezin/havlunun içine sarılmalıdır. Hazırlanan buz paketi çocuğun kulağına konmalıdır. Bu şekilde kulakta oluşabilecek tıkanmalar önlenmiş olunacaktır. Sıcak tatbikler, kulak ağrısı çeken bir çocuğun kendisini daha iyi hissetmesini sağlar ancak enfeksiyonu ve tıkanmayı daha da artırır. Öncelikle çocuğun ateşini ölçmek gerekir. Çocuğun işitme güçlüğü yaşayıp yaşamadığı kontrol edilmelidir. Başı diğer tarafa dönük iken ona seslenildiğinde duyup duymadığı kontrol edilebilir. Kulak akıntısı olup olmadığına bakılmalıdır. Çocuğun bademciğinin çok fazla şişmiş ve kızarmış olup olmadığı kontrol edilmelidir. Bunu yapabilmek için iyi aydınlatılmış bir ortamda çocuğun başının geriye itilmesi ve boğazının incelenerek "aaa" demesi istenmelidir. Bunu dediğinde bademcikler iyice gözükecek ve kızarmış veya şişmiş olup olmadığı görülebilecektir. Kulağın dışına akmış iltihap olup olmadığına bakılmalıdır. Ağrı, bir iltihaplanmadan kaynaklı oluşmuş olabilir. Bu tür durumlarda iltihabın dışarı akmasına engel olacak pamuk veya benzeri bir nesnenin çocuğun kulağına konması sakıncalıdır. Doktora gitmeden ya da doktor bilgisi dışında kulağa herhangi bir şey sürülmemeli ve damla damlatılmamalıdır. Yutkununca artan kulak ağrıları ve sakinleştirilemeyen çocuklar için papatya çayı kullanılabilir. 126

127 Ağrı çok şiddetliyse ya da 12 saatten uzun sürerse, kulak akıntısı varsa, çocuk, genellikle iyi değilse, ateşli ise ve kusuyorsa doktora başvurulmalıdır. Bireysel Etkinlik 3 yaşında kulak ağrısı olan bir çocuğun annesine yapılması gereken uygulamalar için eğitim planı oluşturunuz. Özet İshal; bağırsak hareketlerinin artması, emilimin azalması sonucu dışkı miktarının fazlalaşması, günlük dışkı sayısının artması, kıvamının bozularak sulu bir görünüm almasıdır. Akut ishal en sık 0-5 yaş grubunda rastlanan ve özellikle 0-2 yaş grubundaki çocukların ölümüne neden olan bir hastalıktır. Anne sütü ile beslenen bebekler normalden daha sık, az miktarda, günde 7 ye varabilen yumuşak dışkılama yapabilirler. Bebeğe şekerli su ya da bal verilmesi, besinlerin hazırlanması ve besleme sırasında hijyen kurallarına uyulmaması, aşırı besleme ve biberonla besleme ishale neden olabilir. Kabızlık; mide-barsak sisteminden dışkı geçişinin yavaşlaması veya dışkılama sürecine ilişkin bir bozukluğa bağlı olarak seyrek ve katı dışkılamadır. Kabızlığın en sık görülen nedeni psikososyal sorunların yarattığı, oluşumunda bir sebep gösterilmeyen fonksiyonel kabızlıktır. Özellikle inek sütü ile beslenen yenidoğanlarda kabızlık gelişebilir. Kabızlığın diğer nedenleri yetersiz beslenme, yetersiz sıvı alımı, mide-barsak sisteminin doğuştan anomalileri gibi durumlardır. Anne sütü alan yenidoğanda günde en az 2 dışkılama, karışık beslenen süt çocuğunda hafta en az 3 dışkılama, büyük çocukta haftada en az 2 dışkılama olmalıdır. Dışkılama sıklığının azalması yanında dışkı kıvamı ve dışkılamanın ağrılı olması önemli bulgulardır. Her gün 1 kez dışkılayan ancak çok ağrılı ve sert kaka yapan bir çocuk da kabız olarak değerlendirilmelidir. Kulak ve çevresindeki ağrılara kulak ağrısı (otalji) denir. Kulak ağrısının çok fazla nedeni vardır. En sık görülme nedeni orta kulak enfeksiyonlarıdır. İhmaller çocukta işitme kaybına ve bununla birlikte öğrenme ve algılama bozukluğuna yol açabilir. Ödev İshali olan bir çocuğun ailesinden öykü alırken sormanız gereken bilgileri, ve kurumunuzda almanız gereken tedbirleri yazınız. Cevabınızı 200 kelimeyi geçmeyecek şekilde belirtiniz. Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan ödev bölümüne yükleyebilirsiniz. 127

128 DEĞERLENDİRME SORULARI Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. 1. Aşağıdaki durumların hangisinde ishalin görülme sıklığında artma olmaz? a) İçme ve kullanma suyunun iyi olmadığı durumlarda b) Kanalizasyon yetersizliği durumlarında c) Hijyen kurallarına dikkat edilmediği durumlarda d) El hijyenine uyulmadığı durumlarda e) Besinlerin uygun ortamda korunduğu durumlarda 2. İshalde görülen belirti ve bulgular aşağıdaki durumların hangisinde değişiklik göstermez? a) Çocuğun yaşı b) Sosyo-ekonomik düzey c) Neden olan etkenin cinsi d) Etkenin bağırsaktaki yerleşim bölgesi e) İshalin ağırlık derecesi 3. Aşağıdaki bilgilerden hangisi ishali olan bebek ya da çocuktan alınan öyküde yer almaz? a) Çocuğun hastalıktan önceki boyu b) Çocuğun sağlıklı olduğu dönemde günde kaç kez dışkı yaptığı c) Çocuğun hastalık sırasında günde kaç kez dışkı yaptığı d) İdrar yapma sıklığı e) Bilinç düzeyi 4. Aşağıdakilerden hangisi fonksiyonel kabızlık nedenleri arasında değildir? a) Aile içinde yeni bir kardeşin doğumu b) Az su içilmesi c) Karbonhidrat ve proteinden fakir gıdalarla beslenilmesi d) Anne baba ayrılması e) Erken inek sütüne başlanması 5. İshali olan çocuğa yaklaşımda aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Anne sütü alan bebeklerde emzirme daha sık olarak devam etmelidir. b) Katı besinlerle beslenen çocuklara pirinç lapası, patates gibi nişastalı besinler önerilir. c) Besinlerin bir öğünde fazla miktarda verilmesi önerilir. d) Çocuğa günde 5-7 öğüne bölünerek zorlamadan, alabildiği miktarda besin verilmelidir. e) Çocuk, normal vücut tartısını kazanıncaya kadar bir öğün fazla beslenir. 128

129 6. Aşağıdakilerden hangisi kabızlığın belirtilerinden biri değildir? a) Dışkılama sıklığının azalması b) Dışkı kıvamının sertleşmesi c) Dışkılamanın ağrılı olması d) Her gün 1 kez dışkılamak e) Çok ağrılı ve sert dışkı yapmak 7. Aşağıdakilerden hangisinde ağızdan tuz-şeker karışımının hazırlanması doğru tarif edilmiştir? a) 5 su bardağı çeşme suyu içerisine 2 çorba kaşığı toz şeker, 1 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karbonat konulur. b) 5 su bardağı kaynatılmış su içerisine 1 çorba kaşığı toz şeker, 2 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karbonat konulur. c) 4 su bardağı kaynatılmış ve soğutulmuş su içerisine 1 çorba kaşığı toz şeker, 2 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karbonat konulur. d) 4 su bardağı kaynatılmış su içerisine 2 çorba kaşığı toz şeker, 1 çay kaşığı tuz, 1 çorba kaşığı karbonat konulur. e) 5 su bardağı kaynatılmış ve soğutulmuş su içerisine 2 çorba kaşığı toz şeker, 1 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karbonat konulur. 8. Aşağıdakilerden hangisi kabızlık sonrası görülen komplikasyonlardan biri değildir? a) Karın ağrısı b) İdrar yapma sıklığında artma c) Sulu ishal d) İdrar yolu iltihabı e) Dışkı yaparken kanama 9. Kulak ağrısının en sık görülme nedeni aşağıdakilerden hangisidir? a) Orta kulak enfeksiyonu b) Kulak kiri c) Uçağa binme d) Kulağa yabancı cisim kaçması e) Kulağa su kaçırma 10. Kulak ağrısı olan bir çocuğa yaklaşımda aşağıdaki uygulamalardan hangisi yapılmaz? a) Ağrıyan kulağa sıcak su torbası koyulur. b) Çocuğun ateşi ölçülür. c) Çocuğun işitme durumu kontrol edilir. d) Kulak akıntısı olup olmadığı kontrol edilir. e) Çocuğun grip olduğu dönemde C vitamini verilir. Cevap Anahtarı 1.E, 2.B, 3.A, 4.C, 5.C, 6.D, 7.E, 8.B, 9.A, 10.A 129

130 ÇOCUKLARDA SIK GÖRÜLEN ŞİKÂYETLER VE İLGİLİ PERSONELLE İŞBİRLİĞİ III İÇİNDEKİLER Ateş ve Havale İlgili Personelle İşbirliği Öksürük İlgili Personelle İşbirliği Pişik İgili Personelle İşbirliği ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Çocuklarda vücut ısısının normal değerini bilebilecek, Ateşin düşürülmesi ya da kontrol altında tutulması gereken durumları sayabilecek, Öksürüğü olan bir çocuğun evde bakımına yönelik ailelere eğitim verebilecek, Pişiği olan bir çocuğa sahip anneye önerilerde bulunabileceksiniz. Yrd. Doç. Dr. Ayşe GÜROL ÜNİTE

131 GİRİŞ Üç yaş altındaki çocuğa sahip anne ve babaları en çok endişelendiren durumların başında ateş gelmektedir. Normalin üstündeki vücut ısısı olarak tanımlanan ateş, çocuk hastalıklarında, özellikle enfeksiyonlarda görülen bir belirtidir. Diş çıkarma, grip, bronşit ve ishal gibi pek çok hastalık çocuklarda ateşin çıkmasına yol açabilir. Ateşli havaleler çocuklarda sık rastlanan bir durumdur. Havale, bebeğin hasta olduğunu gösteren ilk belirtidir. Özellikle çocukluk döneminde hastaneye başvuru nedenleri arasında öksürük ilk sırada gelmektedir. Çocuklarda özellikle kış mevsiminde çok sık görülen öksürük hastalık değil, çeşitli sağlık sorunlarının bir belirtisidir. Çocuklarda çok sık rastlanan öksürük; boğmaca, zatürre, bronşit ve larenjit gibi enfeksiyonların veya astımın da belirtisi olabilir. Dolayısıyla öksürük asla ihmal edilmemesi gereken bir belirtidir. Pişik, bebeklik döneminin en sık karşılaşılan sağlık problemidir. Pişik genellikle alt bezinin bebeğin tenine temas ettiği noktalarda hafif kabartılı bir kızarıklık biçiminde ortaya çıkar. Ne kadar iyi bakılırlarsa bakılsın bütün bebeklerde zaman zaman pişik olabilir. Her çocuğun yaşamının bir döneminde yaşayabileceği, aileleri endişelendirecek ve hastaneye başvuru nedenleri arasında ilk sıralarda yer alan ateş, havale, öksürük ve pişik gibi sık görülen şikâyetler bu ünitede sizlere ayrıntılı bir biçimde anlatılmıştır. ATEŞ VE HAVALE Ateş Ateş, vücut ısısının normal sınırların üzerine çıkmasıdır. Resim 1. Çocukluk çağı ateş yönetimi evde başlar Ateş, vücut ısısının normal sınırların üzerine çıkması olarak tanımlanır. Ateş, doktorların çocuklarda en sık karşılaştığı sağlık sorunlarından biridir. Ateş, normal bir vücut savunma mekanizmasıdır. Yüksek ateş bir hastalık değil, yalnızca bir belirtidir. Altta yatan hastalık süresince devam edebilir. Çocuğun genel durumu ateşin derecesinden daha önemlidir. Çocuklarda normal vücut sıcaklığı 36,2 37,8 C arasındadır. Çocuklarda normal vücut sıcaklığının üst limiti 37,9 C dir. Vücut ısısı sabahın erken saatlerinde en düşük (04 07), akşam üstü (16 19) en yüksek düzeydedir. Akşamları sabaha göre 0,5 1 C daha yüksektir. Bu günlük değişim vücut ısı düzeyinin de bir ritmi olduğunu gösterir. Ateşli dönemlerde de sabah saatlerindeki düşüklük ile akşam saatlerindeki yükseklik devam eder. Süt çocuklarında genellikle sabah-akşam vücut ısılarında fark yoktur. İlk yaşlarda gündüz ve uyanık durumda iken vücut ısısı, uyku halindeki ısıdan 0,6 C kadar 131

132 Çocuklarda ateşin değerlendirilmesinde elektronik termometreler kullanılmaktadır. yüksek olabilir. Bu günlük değişimin yanı sıra, egzersiz, sıkı giyinme, sıcak hava, sıcak yiyecek ve içecekler ile vücut sıcaklığı o C arasında seyredebilir. Çocuklarda vücut ısısı, erişkinlerden daha yüksektir. Bir yaş civarında vücut ısısı kademeli olarak erişkin düzeye doğru düşmeye başlar. Kızlarda 13 14, erkeklerde yaşlarında sabit hâle gelir. Ateş, vücut ısısını önceden belirlenmiş bir limit arasında artırır. Çocuklarda, çok yüksek olmayan vücut ısıları vücudun iltihaplanmaya bir cevabını gösterir ve ateş her zaman zararlı olmayabilir. Enfeksiyonla karşılaşıldığında ateş 40 C yi aşar. Nadiren 41 C den fazladır. Ateşin 39 C ve üzerinde olduğu durumlarda bağışıklık fonksiyonları düşük düzeydedir. Bu yüzden 39 C üzerindeki yüksek sıcaklıklar önlenmelidir. Çocuklarda; 39 C üzerindeki yüksek ateşte huzursuzluk, halsizlik, baş ağrısı gibi belirtiler vardır. Aşırı sıcak (kalın kıyafet, güneş), heyecan ve sinir (ağlayan bebek), yemekler veya çeşitli aktiviteler (koşma, oynama gibi) nedeniyle vücut ısısı 38.5 C ye kadar yükselebilir. Bu gibi durumlarda herhangi bir hastalık söz konusu değildir. Ateşin görülme nedenleri; En çok nezle, öksürük, zatürre ve boğaz, orta kulak, mide-bağırsak ve idrar yolu iltihapları gibi çocuk hastalıkları nedeniyle ateş çıkar. Susuzluktan kaynaklanan ateş: özellikle yenidoğan bebeklerde vücuda giren sıvı miktarının yetersiz olması durumunda (örneğin eğer çocuk nezleyse ve bir şeyler içmek istemiyorsa) veya aşırı sıvı kaybı (ishal) söz konusu ise ateş yükselebilir. Çocuklarda ateşin değerlendirilmesinde elektronik termometreler kullanılmaktadır. Elektronik termometreler, duyarlı kısımlarında (prob) bulunan metallerin elektrik akımına gösterdikleri direncin ısı ile değişimine göre sıcaklığın tahmin edilmesi ilkesi ile çalışır. Ölçüm tamamlandığında sesli uyarı vermeleri, kullanım kolaylıkları, kolay okunabilen likit kristal ekranları ile son yıllarda yoğun ilgi görmektedirler. Annelerin ateş konusunda endişelerine neden olan etmenler şunlardır: Daha önceden ateşin ne olduğu ve tedavisi ile ilgili yeterli bilgilendirme yapılmamış olması Ateşin 39 o C'nin üzerinde oluşu Annenin eğitim düzeyinin düşük olması Tek çocuk olması Ateşli çocuğun doktora götürülmesi ile ilgili olarak iki etmen belirlenmiştir: Annenin endişesi Ateşin tanımı ve tedavisi konusunda daha önce bilgilendirme yapılmamış olması Anne-babaların doktorlarını aramasını gerektirebilecek durumlar: 2-4 aylık bebekte difteri-tetanoz-boğmaca (DBT) aşısına bağlı olmayan ateş varsa 3 yaşından küçük çocukta ateş o C arasında ise Çocuk idrar yaparken yanma ya da ağrı varsa Ateş 72 saatten uzun zamandır sürüyorsa Çocukta ateşli havale öyküsü varsa 132

133 Çocukluk çağı ateş yönetimi genel olarak evde başlayan ve tıbbi öneriler sonrası evde sürdürülen bir süreçtir. İlgili Personelle İşbirliği Kurum personeli ile işbirliği Ailelerin, ateşin vücudun normal bir cevabı olduğunu bilmemeleri ateşten korkmalarına yol açmaktadır. Çocuğun ateşi yükseldikçe ailelerin endişe ve korkuları artmakta ve çoğu zaman kendilerini çaresiz hissedebilmektedirler. Ateş ve hastalık bilgisi, toplumların kültürleri, gelenek ve görenekleri ile yakından ilgilidir. Bu durum ebeveynlerin ateş konusundaki davranış ve tutumlarını da etkilemektedir. Ateşe ne zaman ve nasıl müdahale edilmesi gerektiği konusunda yeterli bilgi ve tecrübesi olmayan ebeveynler, doktor tarafından yeterli tıbbi değerlendirme yapılmaksızın, gereksiz ve/veya yanlış dozda ateş düşürücü ilaç (antipiretik) ve antibiyotik ilaçlar kullanılabilmektedir. Sonuçta ailelerin, ateşle seyreden ve kendiliğinden düzelme ihtimali yüksek olan viral enfeksiyonlarda da gereksiz antibiyotik kullanma eğilimi yüksektir. Antibiyotiklerin yeterli süre ve dozda verilmemesi, çocuğun şikâyetleri geçince erken dönemde kesilmesi ya da ailelerin hastalıklara tedbir amacıyla gerektiğinde kullanmak üzere evlerinde yedek antibiyotik bulundurma eğiliminde olması nedeniyle çoğu zaman bu yedek ve/veya önceki tedaviden artan antibiyotiklerin kullanım süreleri geçmekte ya da doktor önerisi dışında kullanılma olasılıkları artmaktadır. Çocukluk çağı ateş yönetimi genel olarak evde başlayan ve tıbbi öneriler sonrası evde sürdürülen bir süreçtir. Bu sürecin yönetiminde ebeveynlere büyük sorumluluk düşmektedir. Çocukların bakımından sorumlu kişilerin, özellikle annelerin, çocukluk çağında ateşli durumların yönetimine ve akılcı antibiyotik kullanımına ilişkin konularda doğru bilgi sahibi olması, hem çocuğa yapılan gereksiz uygulamaları, hem de gecikmiş ve yetersiz müdahaleleri önleyecektir. Ailelerin bu konuda bilinçlendirilmesi ve desteklenmesi ateşli durumların yönetim başarısını ve akılcı antibiyotik kullanım oranlarını arttıracaktır. Aile ile işbirliği Ailelerin ateşin tedavisi konusunda en sık yaptıkları hatalar çocuklarına yeterli sıvı vermemeleri, ilaç dozlarında yanlışlık yapmaları (genellikle düşük doz) ve ılık uygulamada olması gerekenden soğuk su kullanmalarıdır. Bu nedenle gerek hasta gerek sağlam çocuk izlemlerinde ailelerin bu konularda bilgilendirilmeleri gerekir. Olağan sağlam çocuk muayenesinde ateş eğitimi için en uygun zaman dördüncü ya da altıncı ay kontrolleridir. Ailelere ateş konusunda aşağıdaki bilgi ve becerilerin kazandırılması gerekir: Ateşin tanımı, Ateşli çocukta ateşin nasıl izleneceği, Ateşin, enfeksiyonla savaşta yararlı olabileceğinin anlatılması, Ateş 41 o C'nin üzerinde olmadıkça tek başına çocuğa zarar vermeyeceği, Ateş düşürücü ilaçların ne zaman verilmesi gerektiği ve dozları, Ilık uygulamanın ne zaman yapılacağı, Doktorla ne zaman iletişim kurulması gerektiği, Ateş ölçümü. 133

134 Aile eğitimi, ateş düşürme yöntemlerini uygulamayı ve destekleyici bakımı vermeyi içerir. Bu eğitim ile gereksiz muayeneler, ateşsiz çocuklara gereksiz ilaç uygulamaları azaltılabilmektedir. Çocuk 2 aylıktan küçük ise, Ateş 40.5 o C'nin üzerinde ise, Çocuk durmaksızın ağlıyorsa, Çocuk uyandırılamıyorsa, Çocuk bilinç bulanıklığı yaşıyorsa, Çocuk nöbet geçirmişse, Çocukta ense sertliği varsa, Çocuğun vücudunda mor noktalar varsa, Çocuk çok hasta görünüyorsa, Çocukta ağır enfeksiyon riski olan hastalık varsa, Çocuğun solunumu sıkıntılı ve burnu temizlenmesine karşın rahatlamıyorsa, çocuk derhal doktora götürülmelidir. Aile eğitimi, ateş düşürme yöntemlerini uygulamayı ve destekleyici bakımı vermeyi içerir. Ateşli çocuğun bulunduğu odanın ısısı C arasında tutulmalıdır. Bu düzeydeki ısı, çocuğun ısı kaybının en üst düzeyde olmasını sağlar. Oda ısısının değerini azaltmak için cam açılmalıdır. Havalandırma cihazları ve vantilatörlerde kullanılabilir. Ancak çocuğun direk olarak hava akımının karşısında bırakılmamasına dikkat edilmelidir. Ateşli çocuğun üzerinin sarılması ve aşırı giydirilmesi doğru değildir. Az sayıda ve gevşek giysiler çocuğun ısısını düşürme mekanizmalarına yardımcı olur. Eğer çocuk üşüyor ve titriyorsa üzerine ince bir örtü örtülebilir. Ateş çocuğun kalori gereksinimini artırdığından çocuğun beslenmesinin desteklenmesi gerekmektedir. Ayrıca ateş, terlemeyi ve solunum sayısını artırarak sıvı kaybının da artışına yol açar. Bu durum vücut ısısının daha da artmasına neden olacağı için çocuğa bol miktarda sıvı verilmelidir. Su, meyve suyu, sulu meyveler verilmelidir. Bebek anne sütü ile besleniyorsa beslenme sıklığı arttırılmalıdır. Ateş sindirimi yavaşlattığı için yağlı ve zor sindirilen gıdalar verilmemelidir. Eğer ateşli çocuğun sıvı alımı iyi değilse en kısa sürede sağlık kuruluşuna götürülmesi konusunda aile bilgilendirilmelidir. Çocuğun aşırı fiziksel aktivitesi vücut ısısının daha da artmasına neden olacağından fazla fiziksel aktiviteden kaçınılmalıdır. Yine de çocukların evde basit oyunlar oynamasına izin verilmelidir. Ilık uygulama, ateş düşürmede kullanılan ilaç dışı bir yöntemdir. Vücut yüzeyleri geniş olduğu için küçük çocuklarda daha etkindir. Ilık uygulamada kullanılan suyun sıcaklığı C olmalıdır. Suya kesinlikle alkol ya da kolonya katılmamalıdır. Çünkü alkol deriden emilerek, buharı ise solunum yolu ile sinir sistemi üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Ilık uygulama ile vücut ısısı bir saat içinde 1,5 2 C den fazla düşürülmemelidir. Eğer vücut ısısı fazla düşürülürse beyindeki ısı merkezi etkilenecektir. Ilık uygulama beş dakikadan az otuz dakikadan fazla yapılmamalıdır. İşlem uzun sürdürüldüğünde, ateşin çok yüksek olmadığı durumlarda ve uygun olmayan yöntemlerle yapıldığında, çocuğun üşümesine, titremesine neden olarak ateşin daha da artmasına yol açabilir. Ilık 134

135 Küçük çocukların vücut yüzeyi geniş olduğu için ılık uygulama daha etkindir. uygulama daha çok koltuk altı ve kasıklara uygulanmalıdır. Bu bölgelerde kan damarları daha yüzeyseldir. Bu bölgelere konulan ıslatılmış bezler saat yönünde ısındıkça değiştirilerek yapılır. Bu uygulama yapılırken çocuğun ıslak havlu ile sarılmasına dikkat edilmelidir. Ilık su yerine kesinlikle soğuk su kullanılmamalıdır. Uygulama öncesi ve sonrası vücut ısısı kontrol edilmelidir. Ateşin tedavisinde ılık su pansumanı ve banyosunun uygulama basamakları Ilık su ile pansuman Su sıcaklığı (29-31 derece) ılık olmalıdır. 3 adet el havlusu, pansuman peti veya sünger ılık su kabının içine konur. Bebek kuru havlu üzerine yatırılır. Elbiseleri çıkarılır, üzerine ince bir çarşaf örtülür. Islak havlulardan biri alına konulur, diğeri ile vücudun boyun, yüz, karın, diz, el bileklerinin iç yüzü, koltuk altı ve kasık bölgeleri silinir. Havlulardan biri kuruyunca diğeri ile devam edilir. Bu işlem dakika boyunca sürdürülebilir. Eğer küvet veya kap içerisindeki su soğursa ılık su eklenir. Ilık su ile banyo Küvet vücut ısısına yakın sıcaklıkta ılık su ile doldurulur ve bebek küvetin içine konur. Bebek küvetin içinde dakika boyunca bekletilir. Bu uygulama, havale geçirmekte olan bebek için asla yapılmamalıdır. Havale Okul çocuklarının yüzde dördü havale geçirmektedir. En sık görülen ateşli havaledir. Havale, ateşli bir hastalığın başlangıcında daha sık görülmektedir. En sık üst solunum yolu enfeksiyonları ile birliktedir. Havaleler genellikle 10 dakikadan az süren, devamlı tekrarlayan hareketler şeklindedir. Havaleler aileyi korkutur. Bu yüzden çoğu 112 yi arar ya da çocuklarını en yakın yerel hastaneye ulaştırırlar. Ateşli havaleler, 5 ay ve 5 yaş arasındaki çocuklarda (özellikle 2 yaş civarında) yaklaşık % 4 oranında görülmektedir. Havale geçiren çocukların % sinde ailevi yatkınlık bildirilmektedir. Ateşli havalelerin tekrarlama riski yaklaşık %30 dur. Ateşli havaleler ani yüksek ateşle ortaya çıktığı için büyük ölçüde önlenebilir. Sadece bir ateşli havale geçiren çocuk genellikle daha ileri tedavi gerektirmez. Ancak ebeveynler, çocuğun ateşinin tekrar yükselmesine dikkat etmeleri konusunda uyarılmalıdır. Basit ateş nöbeti olan çocuklar için koruyucu olarak ilaç tedavisi önerilmez. İki ya da daha fazla ateşli havale geçiren çocuklara genellikle koruyucu olarak ilaç başlanır. Ailelere eğitim; ateşli havalelerin nispeten tehlikesiz olduğunun açıklanması ve bu durumların nasıl tanınacağını, sonraki havalelerde nasıl hareket edecekleri, etkili ve güvenli ateş düşürücü ilaçları nasıl kullanacağı, havalelerde ilk yardım ve acil yardımın ne zaman ve nasıl isteneceği konusunda bilgilendirmeden oluşur. Havale geçiren çocuk genellikle bilincini kaybeder, çocuğun gözleri yukarı doğru döner, dişleri sıkılır, vücudunun bazı kısımları veya bütün vücudu kasılmalarla sarsılır. Solunumu zorlaşır, ağzı köpürür, idrar ve dışkı kaçırabilir. 135

136 Nöbet geçiren çocuğun ateşini düşürmede alkol, kolonya ya da soğuk su kullanılması önerilmemektedir. 1-5 yaş arasındaki çocuklarda iltihabi mikrobik hastalıklar sonucu ateş yükselmesi ile havale görülebilir. Yani çok yükselen ateşin mutlaka düşürülmesi gerekir. Ateşi düşürmenin en pratik yolu çocuğun vücudunun ılık su ile silinip kurulanmasıdır. Bundan sonra evde bulunan ateş düşürücü ilaçlar denenebilir. Ateşli hastalıklarda ilk günden sonra havale ihtimali azalır. Çünkü beyin yavaş yavaş sıcağa alışır. Ateşli havale geçiren bir çocuğun ilk tedavisi ateşin düşürülmesi ve ateşe neden olan durumun tedavi edilmesini içerir. Ateşi düşürmek için minimum 24 saat süreyle her 4 saatte bir ateş düşürücü ilaç verilir. Ateşin nedeni belirlendikten sonra nedene yönelik tedavi uygulanır. Enfeksiyon tipine bağlı olarak antibiyotik tedavisi doktor tarafından başlatılır. Ateşli havaleyi önlemek için vücut sıcaklığı dikkatli izlenir, uygun dozlarda ateş düşürücü ilaç verilir ve gerekirse ılık su ile ıslatılmış süngerle çocuğun vücudu silinir. Ebeveynlerden nöbeti ortaya çıkaran olayları ve çocukta nöbet sırasında ve sonrasında görünen davranışları tanımlamaları istenir. İlgili Personelle İşbirliği Aile ile işbirliği Ebeveynlerin çoğu çocuğun nöbet sırasında ölmesinden, nöbetin yeniden tekrarlamasından ve ileride çocukta bilişsel ve davranışsal sorunların görülmesinden korkarlar. Onların endişelerinin dinlenmesi ve korkuları ile baş etmelerine yardım edilmesi önemlidir. Eğer çocuk tekrar nöbet geçirirse ebeveynlere ne yapmaları gerektiği konusunda bilgi verilmelidir. Onlara, çocuğun vücut sıcaklığını nasıl ölçecekleri ve nasıl ılık uygulama yapacakları öğretilebilir. Nöbet geçtikten sonra ebeveynlere ateşi düşürmek için ılık suya batırılmış süngerle çocuğun vücudunu silmeleri söylenir. Ebeveynlere, çocuğu soğuk suyun altına tutmamaları, bunun titremeyi uyarabileceği ve nöbeti başlatabileceği hatırlatılmalıdır. Eğer çocuğun vücudunun ılık suyla silinmesi ateşini düşürmede etkili olmazsa, alnına soğuk kompres uygulamaları, giysilerini hafifletmeleri ve hemen hastaneye getirmeleri söylenmelidir. ÖKSÜRÜK Öksürük çocuklarda sık görülen bir yakınmadır. Tüm yaşlarda en sık görülen solunum belirtilerinden biridir. Öksürük ve hışıltı çocuklarda sık rastlanan bir yakınmadır. Birçok çocukta bu yakınma tekrarlayıcı hatta sürekli olup çocuğu ve aileyi önemli derecede rahatsız eder. Öksürük akciğerlerin koruyucu bir mekanizması olup, çocuk hekimlerine başvuru nedenleri arasında ön sıralarda yer alan bir belirtidir. Genelde ciddi bir hastalık nedeniyle meydana gelmez. Bazen inatçı olabilir ve eşlik eden bulgular ciddi bir hastalığın belirtisi olarak yorumlanabilir. Çoğu zaman kendiliğinden kaybolur. Sosyo-ekonomik durum, çevre kirliliği, sigara dumanı ve rutubet gibi faktörler öksürüğü etkilemektedir. Aileler öksürüğü bir bulgu değil, aksine bir 136

137 Öksürük solunum yollarının aşırı salgılardan ve yabancı maddelerden temizlenmesine yardımcı olan önemli bir savunma mekanizmasıdır. hastalık olarak algılamakta ve çoğu zaman tetiği çeken faktörün bir üst solunum yolu enfeksiyonu olduğunu unutmaktadır. Öksürüğün kendisi bir hastalık değil, hayati bir reflekstir. Öksürük, yabancı maddelerin akciğerlere aspirasyonuna karşı, hava yollarının temizlenmesine yönelik koruyucu bir savunma mekanizması olup, solunum sisteminden mukus (kaygan, sümüksü koruyucu sıvı), kan, yabancı cisim, zararlı maddeler ve mikroorganizmaların uzaklaştırılmasında rol oynayan önemli bir reflekstir. Bir-üç hafta içerisinde gerileyen öksürük akut öksürük, 4 haftayı geçen öksürük kronik öksürük olarak tanımlanmaktadır. Akut öksürük çoğunlukla solunum enfeksiyonları (zatürre, bronşit, sinüzit, boğmaca) ile ilişkilidir ve öksürük enfeksiyonun iyileşmesi ile birlikte yatışır. Ani gelişen tıkanma ve öksürük sıklıkla yabancı bir cismin (leblebi, para, vs.) soluk borusuna kaçmasından sonra gelişir. Olumsuz çevresel faktörler, hava kirliliği, rutubet ve düşük sosyo-ekonomik durum da öksürüğün artışında rol oynayabilir. Büyük çocuklar, psikolojik etkilenmeyi öksürük olarak yansıtabilir ve genelde herkesin bulunduğu bir ortamda öksürebilirler. Çocuklarda yaşamın ilk birkaç yılında viral solunum enfeksiyonları sık görülür. Özellikle günlük bakım merkezlerinde olduğu gibi birçok çocuğun toplu halde bulunduğu ortamlarda bu durum söz konusu olur. Çabuk iyileşen ve viral bir enfeksiyonla meydana geldiği düşünülen öksürük için teşhis koymak amaçlı tahlil yapılmasına gerek yoktur. Buna karşılık öksürük 4-6 haftadan daha uzun süre devam ediyorsa araştırılması gerekebilir. Sıklıkla tedavi gerektirmez iken bazen yaşamı tehdit edebilen durumların belirtisi olabilir ve acil tedavi gerekebilir. Çocukların çoğunda öksürük özel bir belirti olmayıp, altta yatan ciddi bir problem bulunmamakta ve öksürük kendiliğinden gerilemektedir. Çocuklarda öksürük hem ebeveynlerin hem de çocukların gündelik yaşamlarını kötü yönde etkiler ve çocuklardaki yaşam kalitesini düşürür. Ayrıca ailelerde öksürüğün devamlılığı ile birlikte giderek artan stres oluşur. Uzun süreli öksürük durumunda sıklıkla aileler çocuklarını doktora götürmeden reçetesiz satılan öksürük ve soğuk algınlığı ilaçlarıyla tedavi etme eğilimindedir. Çocukluk çağında daha çok viral enfeksiyonlarla ilgili olmasına rağmen, öksürük, uzun sürdüğü ve tekrarladığı zaman araştırılmalıdır. Okul devamsızlığına neden olması ve ailelerde stres yaratması nedeniyle hekime en çok müracaat nedenidir. Öksürük solunum yollarının aşırı salgılardan ve yabancı maddelerden temizlenmesine yardımcı olan önemli bir savunma mekanizmasıdır. Ancak bu koruyucu özelliğe rağmen öksürük birden çok sistemde bazı sorunlara da sebebiyet verebilmektedir. Bunlardan kaygı, hâlsizlik, uykusuzluk, kas ağrıları ve idrar kaçırma gibi olanları ebeveynleri endişelendirerek acil olarak çocuklarını doktora getirmelerine neden olur. İlgili Personelle İşbirliği Kurum personeli ile işbirliği 137

138 Öksürük ailelerde ciddi bir kaygı nedeni olmakta, hasta ve ailesinin yaşam kalitesini etkilemekte, bu nedenle ebeveynler sıklıkla bir tedavi arayışı içine girmektedir. Uzun süren veya tekrarlayan öksürüklerde, aileler tarafından en sık yapılan, antibiyotiklerin ya da öksürük şurupları gibi reçetesiz satılan ilaçların kullanılmasıdır. Çocukluk çağında öksürük; Ani başlangıçlı ve ciddi düzeyde ise, kanlı kusma, nefes darlığı veya morarma eşlik ediyorsa, Kronik ve büyüme geriliği, yağlı dışkılama eşlik ediyorsa, 6 haftadan uzun sürüyorsa, Uygulanan basit tedavilere yanıtsız kalıyorsa, öksürüğün ciddiye alınması gerekir. PİŞİK Resim 2. Pişik en çok bebek bezinin vücuda değdiği yerlerde olur. Pişik, çocuk bezinin temas ettiği alanda, kapalılık, nem, tahriş sonucu oluşan tüm döküntülere denir. Alt bezlerinin kullanıldığı alanlarda görülen candida albicansın etken olduğu mantar enfeksiyonudur. Pişik küçük çocuklarda ve yenidoğanlarda yaygın olarak görülen deri hastalıklarından biridir. Pişik hemen her bebekte görülen rahatsızlıkların başında gelmektedir. Pişik, çocuk bezinin temas ettiği alanda, kapalılık, nem, tahriş sonucu oluşan tüm döküntülere denir. Genellikle çocuklarda bez bağlanan bölgede en çok karın alt bölgesi, kasık bölgesi, genital bölge ve kalça bölgesinde döküntüler şeklinde görülür. Pişik en çok bebek bezinin vücuda değdiği yerlerde olur ve toplu halde ufak kırmızı noktalar ya da yaygın deri kızarması şeklinde görülür. İlerlemiş vakalarda yer yer derinin soyulması da mümkündür. Ebeveynler genellikle pişiği hastalık olarak görmedikleri ve hastaların çoğu evde tedavi edildikleri için görülme sıklığı tam olarak bilinmemektedir. Pişiğin en büyük sorumlusu amonyak adı verilen ve idrarda bulunan bir maddedir. Pişiğin gelişiminde rol alan başlıca nedenler arasında aşırı nem, sürtünme, idrar ve dışkının uzun süre deriye temas etmesi; mantar enfeksiyonları, bakteriyel enfeksiyonlar, kullanılan bezin cinsi, ağızdan alınıp bağırsaklardan atılan ilaçların cildi tahriş etmesi, beslenme şekli, deri ph ı yer almaktadır. Çeşitli mikroorganizmaların etkisi ile idrarda gelişen amonyak uzun süreli temasta pişiğe sebep olur. Özellikle tek kullanımlık olmayan bezlerin kullanımında bezin naylonla sarılması halinde ıslaklık kurumayacağı için derinin idrarla temas süresi artar. Yine idrarlı bezlerin iyice yıkanıp kaynatılmaması hem idrarda amonyak oluşturan mikroorganizmaların canlı kalmasına hem de idrardaki 138

139 Pudra deri kıvrımları arasında birikerek deriyi tahriş eder ve çocuğun solunum yoluna kaçarak boğulma tehlikesi yarattığından kullanılmamalıdır. maddelerin bezden iyi çıkmamasına yol açar. Çocuğa düzenli olarak banyo yaptırılmaması, altı açıldığında yeterince temizlenmeyip gerektiğinde yıkanmaması hâlinde de pişik oluşabilir. Pişiğin diğer bir nedeni de çocuk bezlerinin deterjanla yıkanmasıdır. Bu nedenle çocuğun altını temizledikten sonra yumuşak bir havlu ile iyice kurulamak hazır bez kullanılmıyorsa bezleri deterjan yerine sabunla yıkamakta fayda sağlayacaktır. Bezler yıkandıktan sonra iyice durulanmalıdır. Çocukların derilerinin yetişkinlere göre daha ince olması, ishalin sık görülmesi ve enfeksiyonlar nedeniyle antibiyotik kullanımının sık olması çocuklarda pişik oluşma riskini artırmaktadır. Pişik her iki cinsiyette eşit sıklıkta bulunmaktadır. Bez bağlanması azaldığı için aylıktan sonra pişik görülme sıklığı azalmaktadır. Pişiğin en çok görülme sıklığı 6-12 ay arasında olduğu bildirilmektedir. Anne sütü alan çocuklarda hazır mama ile beslenen çocuklara göre daha az pişik görüldüğü ifade edilmektedir. Pişik oluşumunda önemli rolü olan diğer bir etmen de antibiyotik kullanımıdır. Bebekler eğer antibiyotik alıyorsa veya anne sütü ile beslenen bebeklerin annesi antibiyotik alıyorsa bu bebeklerde normal bağırsak florası bozulduğu için kolay bir şekilde mantar gelişir. Böylece mantarlar bölgesel direnci azalmış olan bölgeyi çok kolay bir şekilde enfekte ederler. Mantar üremesinin en güzel örneği ağızda oluşan mantar enfeksiyonları (pamukçuklar) ve bağırsak düzenin bozulması ile oluşan ishallerdir. İshal geliştiğinde ayrıca dışkı ile derinin teması arttığı için pişik gelişme riski de artar. Bebeğin genital bölgesinin alkollü, kokulu ıslak mendillerle silinmesi, parfüm, pudra gibi diğer tahriş edici maddelerin kullanılması pişik oluşumunu arttırmakta ve zemin hazırlamaktadır. Cildin uzun süreli kapalı kalması/hava almaması bezin ph ın yükselmesine ve bez bölgesindeki mikroorganizmaların artmasına neden olur. Bu nedenle ph ı cilde uygun olmayan, deri ph ını bozacak sabunların ya da kimyasalların kullanılması, ıslak ılık su yerine alkollü, kokulu bezlerin kullanılması, bebeğin derisinin havasız kalması pişik oluşumunu arttırmaktadır. Aynı zamanda çocuğun altını sık değiştirmemek (günlük değiştirme sıklığının dört ve altında olması) talk pudrası kullanmak gibi yanlış uygulamalar sonucu pişik gelişmesi kaçınılmazdır. Pudra deri kıvrımları arasında birikerek deriyi tahriş eder ve çocuğun solunum yoluna kaçarak boğulma tehlikesi yarattığından kullanılmamalıdır. İlgili Personelle İşbirliği Aile ile işbirliği Bez bölgesinin bakımı ve korunması ile pişik gelişme riskini azaltmak mümkündür. Bu konuda bebeğin bakımından sorumlu olan anne ya da bakıcılara eğitim verilmelidir. Annelere ve bakım verenlere pişiğin tanısı, korunması ve tedavisi konusunda bilgi verilmelidir. Özellikle bu tür eğitimlerin broşür ve kitapçıklar yoluyla olması önemlidir. Pişik gelişimini önlemede beş önemli yol ABCDE olarak sınıflandırılmıştır. Bu uygulamalar işlem sırasına göre sondan başa doğru sıralanmıştır. A = Air out; Havalandırma, 139

140 Bez bölgesinin bakımı ve korunması ile pişik gelişim riskini azaltmak mümkündür. B = Barrier; Cildi koruyucu krem kullanma, C = Clean; Cildi temiz tutma, D = Disposable diapers; Tek kullanımlık bezler, kumaş bezlere göre daha iyi emicidir, E = Educate; Pişiğin tekrar gelişmemesi ve önlemek için ailelere eğitim verilmesi. Derinin nemi bezin ıslaklığı ile orantılıdır. Kumaş bezler, tek kullanımlık hazır bezlere göre deriyi daha ıslak tutar. Kumaş bezlere göre, tek kullanımlık hazır bezler daha az pişik gelişimine neden olur. Özellikle süper emici özellikli jel materyalli çocuk bezleri ıslaklığı azaltır ve deri ph ının normal sınırlar içerisinde kalmasını sağlarlar. Bezlerin çok sıkı bağlanması ve plastik külotların giydirilmesi derinin hava almasını önlediğinden önerilmemektedir. Günümüzde de kumaş bez kullananlara çok az rastlanmaktadır. Bu durumda kullanabilecek kumaş bezlerin, sık değiştirilmesi durumunda, pişiği önleme yönünden hazır bezlerden çok farkı yoktur. Son zamanlarda, suya karşı cildi koruyan çinko oksit/vazelin içeren bezler üretilmektedir. Bu bezlerin diğer bezlere oranla pişik şiddetini azalttığı görülmektedir. Kumaş bezler yıkama öncesi antiseptik içeren suda tutulmalıdır. Özellikle enzim içeren deterjan ve yumuşatıcılar kullanılmamalıdır. Sabun tozu kullanılmalıdır. En az 60 derecede yıkanmalıdır. Bezin kaynatılması, kullanma süresini azaltacağından yapılmaması önerilmektedir. Bezin kokusunu gidermek için güneşte asılarak kurutulması önerilmektedir. Makinada yıkama ve durulama işlemi daha sistematik ve güvenilir olduğu için elde yıkamaya tercih edilmelidir. Bezin değiştirilme sıklığı pişiğin tedavi ve korunmasında önemli rol oynar. Bebekler doğumdan sonra 24 saatte ortalama 20 defa idrar yaparlar. Bir yaşına geldiğinde çocuğun günlük idrar yapma sayısı giderek azalır yediye kadar düşer. Bez değişim sayısı arttıkça pişik gelişme sıklığı azalır. Bez gece dâhil olmak üzere 2-4 saatte bir değiştirilmelidir. Pişiği olan çocuklarda bezin deri ile temas süresini azaltmak için bu sayı artırılmalıdır. Pişik gelişimini engellemek için; emiciliği iyi olan kaliteli hazır bezlerin kullanılması, bez bölgesinin kuru olması, her dışkılamadan sonra bez değiştirilmesi ve bezin günde en az beş defa değiştirilmesi ve bölgenin temizliği, bezlerin çok sıkı bağlanmaması, sıkı dar giysi kullanılmaması, odanın fazla sıcak ve nemli olmaması, etkin koruyucu madde kullanılması ve sık havalandırılması önerilmektedir. Deri temizliği her bez değişiminden sonra ılık su veya ılık su ile ıslatılmış pamukla yapılmalı ve bez bölgesi günde iki defa yıkanmalıdır. Çocuğun altını temizlemek amacıyla kullanılan ıslak mendiller deri bütünlüğünün bozulduğu durumlarda kullanılmamalıdır. Pişiğin gelişmesi ve tekrarlanmalarının önlenmesinde uygun koruyucu kremler kullanılması önemlidir. Her bez değişiminden sonra temiz deriye (zeytinyağı, vazelin veya bebek yağı gibi) koruyucu kremler uygulanmalıdır. Ailelere pişikten korunma ve tedavisi hakkında broşürler ve kitapçıklar yolu ile bilgi verilmelidir. Özellikle annelere bebeğin alt bakımının önemi anlatılmalıdır. 140

141 Özet Ateş, vücut ısısının normal sınırların üzerine çıkması olarak tanımlanır. Ateş, normal bir vücut savunma mekanizmasıdır. Yüksek ateş bir hastalık değil, yalnızca bir belirtidir. Çocukların bakımından sorumlu kişilerin, özellikle annelerin, çocukluk çağında ateşli durumların yönetimine ve akılcı antibiyotik kullanımına ilişkin konularda doğru bilgi sahibi olması, hem çocuğa yapılan gereksiz uygulamaları, hem de gecikmiş ve yetersiz müdahaleleri önleyecektir. Havale, ateşli bir hastalığın başlangıcında daha sık görülmektedir. En sık üst solunum yolu enfeksiyonları ile birliktedir. Ateşli havaleler ani yüksek ateşle ortaya çıktığı için büyük ölçüde önlenebilir. Sadece bir ateşli havale geçiren çocuk genellikle daha ileri tedavi gerektirmez. Ancak ebeveynler, çocuğun ateşinin tekrar yükselmesine dikkat etmeleri konusunda uyarılmalıdır. Öksürük akciğerlerin koruyucu bir mekanizması olup, çocuk hekimlerine başvuru nedenleri arasında ön sıralarda yer alan bir belirtidir. Sosyo-ekonomik durum, çevre kirliliği, sigara dumanı ve rutubet gibi faktörler öksürüğü etkilemektedir. Öksürüğün kendisi bir hastalık değil, hayati bir reflekstir. Pişik küçük çocuklarda ve yenidoğanlarda yaygın olarak görülen deri hastalıklarından biridir. Pişik hemen hemen her bebekte görülen rahatsızlıkların başında gelmektedir. Pişik, çocuk bezinin temas ettiği alanda, kapalılık, nem, tahriş sonucu oluşan tüm döküntülere denir. Pişiğin gelişiminde rol alan başlıca nedenler arasında aşırı nem, sürtünme, idrar ve dışkının uzun süre deriye temas etmesi; mantar enfeksiyonları, bakteriyel enfeksiyonlar, kullanılan bezin cinsi, ağızdan alınıp bağırsaklardan atılan ilaçların cildi tahriş etmesi, beslenme şekli, deri ph ı yer almaktadır.bez bölgesinin bakımı ve korunması ile pişik gelişim riskini azaltmak mümkündür. Bu konuda bebeğin bakımından sorumlu olan anne ya da bakıcılara eğitim verilmelidir. 141

142 DEĞERLENDİRME SORULARI Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda normal vücut sıcaklığı aralığında değildir? a) 36,5 C b) 37,8 C c) 37.9 C d) 37.0 C e) 36.9 C 2. Aşağıda belirtilen çocuklarda ateş ile ilgili ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Vücut ısısı sabahın erken saatlerinde en düşük düzeydedir b) Akşamları vücut ısısı sabaha göre 0,5 1 C daha yüksektir c) Süt çocuklarında sabah-akşam vücut ısılarında fark vardır d) İlk yaşlarda gündüz vücut ısısı, uyku hâlindeki ısıdan 0,6 C kadar yüksek olabilir e) İlk aylarda sabah-akşam vücut ısılarında fark yoktur 3. Aşağıda belirtilen durumların hangisi vücut sıcaklığının o C arasında seyretmesine neden olmaz? a) Uyuma b) Egzersiz c) Sıkı giyinme d) Sıcak hava e) Sıcak yiyecek ve içecekler 4. Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda 39 C üzerindeki yüksek ateşte görülen belirtilerden biri değildir? a) Huzursuzluk b) Hâlsizlik c) Baş ağrısı d) Terleme e) Susuzluk 5. Aşağıdakilerden hangisi annelerin ateş konusunda endişelenmelerine neden oluşturmaz? a) Annenin daha önceden ateş ile ilgili bilgilendirilmemesi b) Ateşin 39 o C'nin üzerinde oluşu c) Annenin eğitim düzeyinin düşük olması d) Çok çocuk olması e) Annenin oturduğu yer 142

143 6. Aşağıdaki durumların hangisinde anne-babalar derhal doktora başvurmalıdır? a) 3 yaşından küçük çocukta ateş o C arasında ise b) Çocuk idrar yaparken yanma ya da ağrı varsa c) Ateş 72 saatten uzun sürüyorsa d) Aradan 24 saat geçmeden yeniden ateş ortaya çıkmışsa e) Çocukta ateşli havale öyküsü varsa 7. Aşağıdaki durumların hangisi öksürüğün artmasına neden olmaz? a) Olumsuz çevresel faktörler b) Hava kirliliği c) Rutubet d) Düşük sosyo-ekonomik durum e) İleri yaş 8. Aşağıdakilerden hangisi öksürüğün neden olduğu sorunlar arasında değildir? a) Kaygı b) Halsizlik c) Uyku durumu d) Kas ağrıları e) İdrar kaçırma 9. Aşağıdaki durumların hangisinde öksürük ciddiye alınmamalıdır? a) Ara sıra devam ediyorsa b) Kanlı kusma, nefes darlığı veya morarma eşlik ediyorsa c) Büyüme geriliği eşlik ediyorsa d) 6 haftadan uzun sürüyorsa e) Uygulanan basit tedavilere yanıt alınmıyorsa 10. Alt bezlerinin kullanıldığı alanlarda görülen mantar enfeksiyonuna ne ad verilir? a) Pişik b) Pamukçuk c) Gaz sancısı d) Zatürre e) Ateş Cevap Anahtarı 1.C, 2.C, 3.A, 4.E, 5.D, 6.A, 7.E, 8.C, 9.A, 10.A 143

144 0-12 YAŞ ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN HASTALIKLAR I İÇİNDEKİLER Konu ile İlgili Kavramlar 0-12 Yaş Çocuklarda Görülen Hastalıklar Kızamık Kızamıkçık Kabakulak Kızıl Su Çiçeği ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Yrd. Doç. Dr. Aynur AYTEKİN HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; 0-12 yaş çocuklarda sık görülen hastalıklar hakkında bilgi sahibi olacak, Bu hastalıkların etkenlerinin, bulaşma yollarını, belirtilerini ve bakım ilkelerini öğrenecek, Ayrıca bu hastalıklardan korunmak için neler yapılacağı konusunda bilgi sahibi olacak, Bu bilgiler ışığında çocukların hastalıklara karşı korunmasında etkili olabileceksiniz. ÜNİTE

145 GİRİŞ Kızamık, kabakulak, kızamıkçık, kızıl ve su çiçeği çocukluk döneminde sıklıkla karşılaşılan hastalıklardandır. Çeşitli hastalık etkenlerinin (bakteri, virüs, mantar vb.) neden olduğu bu hastalıklar bulaşıcı hastalıklar şeklinde de tanımlanmaktadır. Özellikle kreş, anaokulu, okul gibi kalabalık ortamlarda yaşayan çocuklar için bulaşıcı olan bu hastalıkların nedenlerinin, tedavi- bakım ilkelerinin ve korunma yollarının bilinmesi büyük önem taşımaktadır. KONU İLE İLGİLİ KAVRAMLAR Enfeksiyon: mikroorganizmaların vücuda girerek yerleşmesi, çoğalması ve hastalık meydana getirmesidir. Bulaşma yolları: Enfeksiyon hastalıklarının en bilinen bulaşma yolları solunum, sindirim ve temas yoludur. Solunum (damlacık) yoluyla bulaşma; hasta ya da taşıyıcılarla direkt temas (öpüşme) veya enfekte damlacıkların solunan havaya karışması sonucu meydana gelir. Ayrıca etkenle bulaşmış tozların solunması yoluyla da bulaşma olabilir. Sindirim yoluyla bulaşma; besinler, yiyecekler, kirli eller ve tırnaklar aracılığıyla bulaşmanın gerçekleşmesidir. Temas yoluyla bulaşma; deri ve mukoza yoluyla olur. Bulaşma direk temas, cinsel temas, travma, enjeksiyon şeklinde olabilmektedir. Kuluçka (inkübasyon) dönemi: Hastalık etkeninin vücuda girmesinden hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar geçen dönemdir. Prodromal dönem: Kuluçka döneminin bitiminden hastalığa özgü klinik bulgular başlayıncaya kadar geçen süredir. Genellikle birkaç gün sürer. Baş ağrısı, ateş, iştahsızlık, hâlsizlik gibi belirtiler görülür. Bağışıklık: Canlının kendi vücudunda belirli hastalık etkenlerine karşı biyolojik olarak gelişen özgül direnme gücüdür. İzolasyon: Kelime anlamı olarak ayırma, soyutlama, tecrit etme anlamına gelmektedir. Hasta bireyden mikroorganizmaların çevreye yayılmaması için araya engel koymak gerekir. Hasta bireyden çevreye taşınma yolları; atıklar ve akıntılar, bireysel temas, araç ve gereçlerdir. Araya konan engellerin başlıcaları ise el yıkama, eldiven giyme, maske takma, hastanın özel bir odaya alınması, odaya girenlerin koruyucu giysiler giymesi, hastanın atıkları ve çıkardıklarının güvenli bir şekilde yok edilmesidir. Katı izolasyon; solunum ve yakın temasla geçen son derece bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemek amaçlıdır. Hastalar özel odaya alınır. Koruyucu giysiler, maske, eldiven, atıkların imhasını içerir. Su çiçeği ve difteride kullanılır. Temas izolasyonu; katı izolasyon gerekmeyen durumlarda kullanılır. El yıkama, gömlek giyme, maske takmayı içerir. Hastalar özel bir odaya alınır. Yakın temas sırasında bu malzemeler kullanılır. Viral zatürre (pnömoni) ve kızamıkçıkta uygulanır. 145

146 Solunum (damlacık) izolasyonu; hava yolu ile bulaşmada uygulanır. Hastalar özel odaya alınır. Maske hastayla yakın temasta kullanılır. Kızamık, menenjit gibi hastalıklarda uygulanır YAŞ ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN HASTALIKLAR Kızamık (Rubeola, Morbili, Measles) Kızamık, tüm dünyada görülen son derece bulaşıcı olan çocukluk çağı döküntülü hastalığıdır. Kızamıkta ölüm oranı ortalama % 3 tür. Ancak 1 yaş altında % 15, beslenme yetersizliği olan çocuklarda % 20, uzamış ishalle birlikte görüldüğünde ise % 25 e kadar çıkabilmektedir. Ilıman iklimlerde genellikle kış sonlarında ve ilkbahar başlarında görülür. Kızamık virüsü, hasta kişilerin kanları ve burun, boğaz salgıları ile bulaşır. Resim 1. Kızamık hastası çocuk (Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi: Çocuk Hastalıkları. Ankara, 2011.) Çocuğun yanaklarının iç kısmında görülen koplik lekeleri kızamık için özel bir bulgudur. Etken: Hastalık etkeni, paramyxoviridae grubunda kızamık virüsüdür. Virüs, dış etkenlere ve antiseptiklere dayanıksızdır. Oda sıcaklığında havada 2 saatten fazla canlı kalır. Etken, hasta kişilerin kanları ve burun, boğaz sekresyonlarında (salgı) bulunur. Bulaşma: Solunum yoluyla doğrudan bulaşır. Salgınlar oluşturur. Hasta kişinin öksürme ve aksırması ile havaya yayılan virüs, solunum yolu ile alınır, ağız, boğaz ve buruna yerleşerek enfeksiyona yol açar. Hastalık belirtilerinin başlamasından sonraki 1-2 gün öncesinden itibaren 7 gün bulaştırıcıdır. Döküntülerden 4 gün önce 5 gün sonraya kadar bulaştırıcılık devam eder. Kuluçka dönemi: 8-12 gündür. Belirtileri: Hastalık belirtileri iki dönemde görülür. Bunlar; prodromal dönem ve döküntü dönemidir. Prodromal dönem; 4-5 gün sürer. Kuluçka dönemi sonrası yüksek ateş, bulantı, konjonktivit (göz iltihabı), nezle, öksürük, iştahsızlık, kas ağrısı ve hâlsizlikle hastalık başlar. Hastalık için özel olan ve yanakların iç kısmında görülen beyazımsı lekeler (koplik lekeleri) döküntülerden iki gün önce belirir ve kızamık için özel bir bulgudur. Bu lekeler, yaklaşık 1 mm 146

147 Kızamıkta döküntünün en fazla olduğu dönemde ateş de en yüksek seviyeye çıkar. çapında kenarları parlak kırmızı bir çizgi ile çevrili ortası mavi-beyaz halkalardır. Başlangıçta yanak içi mukozasında belirirler ve hızla yayılırlar. Birinci günün sonunda bütün ağız mukozası ve yanak içi beyaz nokta şeklindeki bu lekelerle dolabilir. Döküntüler ortaya çıkınca bu yaralar azalmaya başlar ve döküntünün üçüncü gününde tamamen kaybolur. Döküntü dönemi; 3-4 gün sürer. Prodromal dönemi takiben ateş tekrar yükselir. Deriden hafif kabarık (makülopapüler döküntü), önceleri basmakla kaybolan daha sonra rengi giderek kırmızıya dönüşen ve basmakla kaybolmayan döküntüler başlar. Döküntü saçlı deri ile saçsız derinin birleştiği yerden kulak arkasından başlayarak 2-3 gün içinde yüze, gövdeye, kol ve bacaklara yayılarak tüm vücudu kaplar. Yüz ve boyundakiler birleşmeye eğilim gösterir. Bacak ve koldaki döküntüler daha seyrektir. Belirtiler gittikçe artarak döküntünün dördüncü günü zirveye ulaşır. Döküntünün en fazla olduğu zaman ateş en yüksek düzeydedir. Döküntüler 3-4 gün sonra solmaya başlar ve ateş düşer. Döküntüler yerlerinde hafif esmerimsi lekeler ve buğday unu kepeğine benzer kabuklar oluşturarak solar. En son öksürük kaybolur. Resim 2. Kızamıkta döküntüler (Kaynak: Keudel, H., Capelle, B. (Çeviren: Yürür, G.K.) (2008). Çocuk Hastalıkları. 1. Baskı. İstanbul: Optimist Yayın Dağıtım.) Kızamıklı çocuğa iyi bakım verilmezse orta kulak iltihabı, zatürre ve beyin dokusu iltihabı ortaya çıkabilir. Bakım ve Korunma: Hastalığın belirtilerine yönelik tedavi ve bakım yapılır. Ateş düşüp öksürük azalıncaya kadar çocuk yatak istirahatine alınır. Doktor önerisine göre ilaç kullanılır. Yüksek ateş için ateş düşürücü, kas ağrısı için ağrı kesici verilmelidir. Kızamık hastalığı aşırı bulaşıcı olduğu için standart önlemlere ek olarak hava yolu izolasyon önlemleri alınır. Kızamık döküntüsü çıktıktan sonraki dört gün boyunca çocuğun oda kapısı kapalı tutulmalı ve çocuk diğer kişilerden uzak tutulmalıdır. Hastanın odası sık sık havalandırılmalıdır. Öksürük için soğuk buhar verilmelidir. Çocuğun derisi kuru ve temiz tutulmalı, banyo yaptırılmalıdır. Sıvı kaybı için bol su ve yumuşak besinler alması sağlanmalıdır. Hasta; sindirimi kolay, yumuşak ve bol karbonhidratlı, proteinli ve vitaminli yiyeceklerle beslenir. Hasta iyi bakılmazsa kızamık; orta kulak iltihabı, zatürre ve beyin dokusu iltihabına sebep olabilir. 147

148 Hastalığın geçirilmesi sonucu kazanılan bağışıklık süreklidir. Kızamık geçirmiş anneden doğan bebekler genellikle 6-9 ay bağışıktırlar. Kızamık aşı ile önlenebilen bir hastalıktır. Tüm çocuklar aylıkken canlı aşı ile aşılanarak aktif bağışıklık sağlanabilir. Kızamık aşısı tek olarak ya da kızamıkçık ve kabakulak aşısı ile birlikte yapılabilir. Kızamıkçığın bulaştırma döneminde çocuk okula gönderilmez ve gebe kadınlarla teması önlenir. Kızamıkçık (Rubella) Kızamıkçık, tropikal bölgelerde yaygın olmakla birlikte tüm dünyada görülür. Genellikle çocuk ve genç erişkinlerde ilkbahar ve kış aylarında görülen hafif döküntülü bir virüs enfeksiyonudur. Hastalığa yakalananların % 15 i 0-5 yaş arası çocuklar iken, % 40 oranında 5-9 yaş arası çocuklarda görülür. Kızamıkçık bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Etken: Hastalık etkeni, bir RNA virüsü olan rubella virüsüdür. Bulaşma: Virüs, hasta kişinin burun-boğaz salgılarından ve bu salgılarla yeni bulaşmış araç gereçlerle, damlacık yoluyla veya anneden bebeğe plasenta yoluyla geçer. Bulaştırma süresi, hastalık döküntüleri ortaya çıkmadan bir hafta önce başlar ve döküntüler çıktıktan sonra 4 gün devam eder. Bulaştırma döneminde çocuk okula gönderilmez ve gebe kadınlarla teması önlenir. Kuluçka dönemi: Virüs vücuda alındıktan hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar geçen süre gündür. Belirtileri: Hastalık belirtileri prodromal ve döküntü dönemi olmak üzere iki dönemde gözlemlenir. Prodromal dönem; nadir olarak döküntüden önce hafif ateş, baş ağrısı, hâlsizlik, hafif nezle ve konjonktivit görülür. Döküntüden en az 24 saat önce hastalık için karakteristik olan olan lenfadenopatiler (lenf bezlerinin şişmesi) fark edilir. Boyun lenf bezlerinde ağrılı büyüme olur. Döküntü çıkmadan kısa süre önce yumuşak damakta iğne ucu büyüklüğünde pembe renkte lekeler fark edilir. Döküntü dönemi; deriden kabarık olmayan (maküler) döküntüler yüzde başlar, gövde, kol ve bacaklara doğru ilerler. Döküntüler gövdede belirirken yüzdekiler kaybolur. Bir- iki gün içinde gövdede kızıl döküntüsünü andıran iğne başı büyüklüğündeki döküntüler tüm vücuda yayılır. Üçüncü gün tüm döküntüler kaybolur. Resim 3. Kızamıkçık döküntüleri (Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi: Çocuk Hastalıkları. Ankara, 2011.) Bakım ve Korunma: Kızamıkçık olan çocuğun bakımında çocuğun rahatını sağlayıcı önlemler alınması gerekir. Hastalığın belirtilerine yönelik tedavi ve bakım yapılır. 148

149 Gebelik öncesi tüm kadınların ve genç kızların taranması ve negatif olanlara kızamıkçık aşısının yapılması gereklidir. Doktor önerisine göre ilaç kullanılır. Yüksek ateş için ateş düşürücü, kas ağrısı için ağrı kesici verilmelidir. Bulaştırıcılık riski nedeniyle damlacık izolasyon önlemleri alınmalıdır. Virüs havada asılı kaldığından uzak mesafelere taşınamamaktadır. Bu nedenle çocuğun odasının kapalı tutulmasına gerek yoktur. Ancak çocuğa bir metre mesafeyle yaklaşıldığında maske kullanılmalıdır. Kızamıkçık aşı ile önlenebilen bir hastalıktır. Aşı, kızamık ve kabakulak aşısı ile birlikte olarak iki doz şeklinde yapılmaktadır. Hastalığı geçirme veya aşılanma ömür boyu bağışıklık sağlar. Kızamıkçık enfeksiyonu gebeliğin ilk üç ayında geçirildiğinde mikrosefali (başın gelişememesi sonucu normalden küçük olması), sağırlık, kalp anomalileri, katarakt ve diş eksiklikleri gibi doğuştan anomalilere neden olabilen önemli bir hastalıktır. Bu nedenle gebelik öncesi tüm kadınların ve genç kızların taranması ve negatif olanlara kızamıkçık aşısının yapılması gereklidir. Gebelere canlı aşı yapılmaz. Aşılanan kadınlar aşıdan sonra 1-3 ay gebe kalmamalıdır. Kabakulak Kabakulak tüm dünyada görülen özellikle okul, yuva gibi çocukların kalabalık olduğu alanlarda salgınlar yapan bulaşıcı bir hastalıktır. Sıklıkla ilkbahar ve kış aylarında görülür. Hastaların % 90 ı 14 yaşın altındaki aşısız çocuklardır. Kabakulak bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Resim 4. Tek taraflı parotis (tükrük) bezi şişliği (Kaynak: Görak, G., Savaşer, S., Yıldız, S. (2011). Bulaşıcı Hastalıklar Hemşireliği. 1. Baskı. İstanbul: İstanbul Tıp Kitabevi.) Kabakulak olan çocuk bulaşmayı önlemek amacıyla yaklaşık 21 gün okula gönderilmemelidir. Etken: Hastalık etkeni bir RNA virüsü olan Myxovirus parotidis virüsüdür. Soğuğa karşı dayanıklıdır. Soğukta yıllarca canlılığını sürdürebilir. Bulaşma: Virüs vücuda hasta kişilerin ağız-boğaz salgılarıyla doğrudan ya da dolaylı (virüsle bulaşmış eşyalarla) temas sonucu solunum yolu ile girer ve bulaşıcılık oranı oldukça yüksektir. Bulaştırıcılık süresi, parotis (tükrük bezi) bezleri şişmeden 1-2 gün önce başlar ve 5 gün sonrasına kadar devam eder. Hasta çocuk bulaşmayı önlemek amacıyla yaklaşık 21 gün okula gönderilmemelidir. Kuluçka dönemi: Yaklaşık gün, ortalama 18 gündür. Belirtileri: Kabakulak tek ya da çift taraflı parotis bezinin nadiren de diğer dış salgı bezlerinin ağrısız şişmesi ile karakterize sistemik viral bir hastalıktır. Hastalık % oranında belirti vermeden seyreder. Çocuklarda prodromal dönem nadirdir. Kabakulak geçiren çocuk başlangıçta hafif ateş, baş ağrısı, iştahsızlık, hâlsizlik gibi belirtiler gösterebilir. Bir-iki gün içerisinde tek ya da çift taraflı parotis bezi bölgesinde şişlik, ağrı ve hassasiyet ortaya çıkar. İlerleyen günlerde şişlik belirginleşir, kulak kepçesi yukarı dışa doğru itilir, mandibula (alt çene kemiği) açısı 149

150 görülmez hale gelir. Şişlik genellikle bir tarafta başlar, 1-5 gün sonra diğer parotis bezini de tutar. Şişlikle birlikte ateş C ye çıkabilir ve 3-4 gün sürer. Yaklaşık bir hafta içerisinde parotis bezi şişliği düzelir. Kabakulak hastalığı geçiren çocuk bulaştırıcılık süresi bitene kadar ayrı bir odada yatak istirahatine alınır. Resim 5. Kabakulak geçiren çocuk (Kaynak: Keudel, H., Capelle, B. (Çeviren: Yürür, G.K.) (2008). Çocuk Hastalıkları. 1. Baskı. İstanbul: Optimist Yayın Dağıtım.) Gebeliğin ilk üç ayında annenin kabakulak geçirmesi durumunda virüs plasenta yoluyla fetüse geçer ve düşüğe neden olur. Hastalık genellikle hafif seyirli olmakla birlikte bazı olgularda erkek çocuklarda testis iltihabı (orşit), kız çocuklarda yumurtalık iltihabı (ooforit), pankreatit (pankreas iltihabı), ensefalit (beyin iltihabı), menenjit (beyin zarı iltihabı), işitme kayıpları, kalp kası iltihabı gibi durumlar görülebilmektedir. Bakım ve Korunma: Kabakulak hastalığı geçiren çocuğun bakımında çocuk, damlacık izolasyonu önlemleri alınarak bulaştırıcılık süresi (yaklaşık 10 gün) bitene kadar ayrı bir odada yatak istirahatine alınmalıdır. Kabakulak mikrobu uzak mesafelere gidemediğinden oda kapısının kapalı tutulmasına gerek yoktur. Ancak çocuğun bir metre mesafesine yaklaşanların ya da çocuğun maske kullanması bulaşmayı önlemede yararlı olacaktır. Hasta çocuğu ve hastalık belirtilerini rahatlatmaya yönelik bakım ilkeler uygulanmalıdır. Doktor önerisine göre ateşi için ateş düşürücüler, ağrısı için ağrı kesiciler kullanılmalıdır. Ağrı için kesinlikle aspirin kullanılmamalıdır. Aspirin kullanımı karaciğere olumsuz etki yapacağından önerilmez. Çocuk, bol proteinli, sıvı ve yumuşak gıdalarla beslenmelidir. Ayrıca çocuğun aktivitelerinin kısıtlanması, yatak istirahatine alınması, erkek çocuklarda testislerin alttan desteklenerek yükseltilmesi (elevasyona alınması) önerilir. Ateşin düşmesi ile 5 gün içinde orşit belirtileri de geriler. Orşit tek taraflı geçirildiğinde kalıcı kısırlık (infertilite) riski oluşturmaz. Kabakulak aşı ile önlenebilen bir hastalıktır. Aşı, kızamık ve kızamıkçık aşısı ile kombine olarak iki doz şeklinde yapılmaktadır. Hastalığı geçirenler yaşam boyu kalıcı bağışıklık kazanırlar. Gebeliğin ilk üç ayında annenin hastalığı geçirmesi durumunda virüs plasenta yoluyla fetüse geçer ve düşüğe neden olur. Bu nedenle aşısız kadınların gebelik öncesi dönemde aşılanmış olması büyük önem taşır. 150

151 Kızıl, toplu yaşanılan alanlarda (okul, kışla, yuva gibi) daha yaygın olarak görülür. Kızıl (Scarlet fever, Scarlatina) Kızıl, döküntülü ve bakterilerin neden olduğu bir bulaşıcı bir hastalıktır. Kızıl vakalarının yaklaşık % 50 si 3-12 yaş grubu çocuklardır. Üç yaşından küçüklerde nadiren görülür. Hastalık sıcak bölgelerde ve tropikal iklimlerde yaygındır. İlkbahar ve kış aylarında sık görülür. Toplu yaşanılan alanlarda (okul, kışla, yuva gibi) daha yaygın olarak görülür. Etken: Hastalık etkeni, A grubu beta hemolitik streptokoklardır. Oldukça dayanıklı bir bakteridir. Bulaşma: Hastalık kaynağı insandır. Bulaşma, hastanın burun-boğaz salgılarıyla doğrudan temasla, solunum yoluyla ya da bakteriyle bulaşmış oyuncak, mendil, yiyecekler aracılığıyla dolaylı olarak gerçekleşmektedir. Etken solunum yoluyla alındıktan sonra bademciklere yerleşir. Eritrojenik toksin salgılar. Bu toksin kana karışarak tüm organizmaya yayılır. Bu toksine karşı duyarlılık varsa döküntüler ortaya çıkar. Bulaştırıcılık süresi, ortalama 10 gündür. Kuluçka dönemi: 1-7 gün, ortalama 3 gündür. Resim 6. Kızılda yüz ve dil görünümü (Kaynak: Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Serisi; Çocuk Hastalıkları Modulü, Ankara, 2011.) Belirtileri: Kızılda ani başlayan yüksek ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı, bulantı, kusma vardır. Hastanın bademcikleri şişer ve kızarır. Dil, beyaz çilek görünümünde paslıdır. Daha sonra kıpkırmızı ahududu görüntüsü alması kızılın tipik özelliğidir. Resim 7. Kızılda el ve ayaklarda soyulmalar (Kaynak: Görak, G., Savaşer, S., Yıldız, S. (2011). Bulaşıcı Hastalıklar Hemşireliği. 1. Baskı. İstanbul: İstanbul Tıp Kitabevi.) Döküntüler, hastalığın başlangıç belirtilerinden 1-2 gün sonra yüzde başlar, vücuda yayılır. Önceleri sarımtırak kırmızı ve toplu iğne başı büyüklüğündeki döküntüler birbiriyle birleşir ve bütün vücut derisi güneş yanığı görüntüsü alır. 151

152 Kızıl erken dönemde tedavi edilmezse böbrek hastalığı, romatizma, orta kulak iltihabı ve zatürreye neden olabilir. Döküntüler dirsek içi, kasıklar, diz altı, koltuk altı gibi kıvrımlı yerlerde yoğunlaşır. Döküntüler iyileşirken çocuğun cildinde soyulmalar gözlenir. Bakım ve Korunma: Streptokok boğaz enfeksiyonlarında antibiyotik tedavisi gereklidir. Penisilin ve eritromisin tedavisi 10 gün süreyle uygulanarak hastalık komplikasyonları (akut eklem romatizması gibi) önlenir. Erken tedavi edilmezse böbrek hastalığı, romatizma, orta kulak iltihabı ve zatürreye neden olabilir. Hasta çocuk yatak istirahatine alınır. Bol sıvı ve yumuşak gıdalarla beslenmesi sağlanır. Tedavi başladıktan sonra ilk 24 saat solunumla bulaşmayı önleyici tedbirler alınmalı, çocuk izole edilmelidir. Hastalığın aşı ile korunması olası değildir. Beş-altı tip streptokok aşısı bulunmasına rağmen etkenin farklı tipleri olması nedeniyle bu aşılar yetersizdir. Hastalığın başında tanılanarak uygun antibiyotiklerle tedavi edilmelidir. Su Çiçeği (Varisella) Su çiçeği çocukluk çağının en sık görülen bulaşıcı hastalığıdır. Dünyanın her tarafında her cins, ırk ve yaşta (sıklıkla 2-8 yaş arası çocuklarda) görülür. Genellikle hafif seyirlidir. Sıklıkla kış ve ilkbaharda ortaya çıkar. Etken: Hastalık etkeni varicella zoster virüsüdür. Bulaşma: Bulaşıcılık hasta kişinin solunum yolu salgılarıyla damlacık bulaşma şeklinde daha az sıklıkla da deri lezyonları ile direkt temas yoluyla olmaktadır. Bulaştırıcılık süresi, döküntüler çıkmadan önceki 2-5 gün, ilk lezyonlar ortaya çıktıktan 6 gün sonrasına kadar devam etmektedir. Kuluçka dönemi: gün arasında değişir. Suçiçeğinin hafif atlatılması ya da korunmak için çocukların aşılanması gerekir. Resim 8. Suçiçeği döküntüleri (Kaynak: Keudel, H., Capelle, B. (Çeviren: Yürür, G.K.) (2008). Çocuk Hastalıkları. 1. Baskı. İstanbul: Optimist Yayın Dağıtım.) Resim 9. Dildeki veziküller (Kaynak: Emond, R.T.D., Welsby, P.D., Rowland, H.A.K. (Çevirenler: Uzun, C., Yumuk, Z., Anğ, Ö.) (2012). İnfeksiyon hastalıkları Renkli Atlas. 1. Baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.) Belirtileri: Hastalık, 1-2 gün süren hafif ateş, hâlsizlik, kırıklık gibi belirtilerle başlar. Küçük çocuklarda bu dönem fark edilmeyebilir. İzleyen günlerde önce gövdede başlayıp sonra yüz ve saçlı deride, daha az olmak üzere kol ve bacaklarda, ağızda yanak mukozasında ve boğazda görülerek tüm vücuda yayılan kaşıntılı döküntüler mevcuttur. Bu döküntüler deriden kabarık olmayan kırmızı (makül), deriden 152

153 kabarık (papül) ve içi sıvı dolu (veziküller) döküntüler tarzındadır. Ağız içi lezyonları ağrılı olabilir. Döküntüler 1-2 hafta içinde kabuklanır ve dökülür. Döküntüler mikrop kapmazsa iz bırakmadan iyileşir. Bakım ve Korunma: Çocuk, evde ya da duruma göre hastanede yatak istirahatine alınır. Hasta çocukta görülen belirtileri rahatlatmaya yönelik bakım verilir. Doktor önerisine göre ilaç tedavisi uygulanır. Ateş düşürücü, ağrı kesici ve kaşıntıya yönelik topikal kalamin solüsyonu kullanılabilir. Çocuk içi sıvı dolu (veziküller) döküntüleri kuruyuncaya kazar izole edilmelidir. Çocuğun yaralarını kaşıyıp koparmasına engel olunmalı, deri ve tırnak bakımı verilmelidir. Sık banyo yaptırılmalı, kıyafetleri ve çarşafı her gün değiştirilmelidir. Hastalık geçirildikten sonra ömür boyu bağışıklık kazanılır. Su çiçeğinin hafif atlatılması ya da korunmak için çocukların aşılanması gerekir. Bir yaşını dolduran çocuklara su çiçeği aşısı yapılır. Diğer aşılarla birlikte yapılabilir. Hamileliğin ilk beş ayında geçirilen suçiçeği anne karnındaki bebeği olumsuz etkiler. Bu nedenle hasta çocuk gebe kadınlardan uzak tutulmalıdır. Okul çocukları döküntüden sonraki ilk bir hafta okula gönderilmez. Bireysel Etkinlik Ünite içinde geçen çocukluk dönemi hastalıklarını arkadaşlarınızla tartışınız. Hastalıkları birbirinden ayıran belirgin özellikleri ortaya çıkarınız. 153

154 Özet Kızamık, kabakulak, kızamıkçık, kızıl ve su çiçeği çocukluk döneminde sık karşılaşılan hastalıklardandır. Özellikle kreş, anaokulu, okul gibi kalabalık ortamlarda yaşayan çocuklar için bulaşıcı olan bu hastalıkların nedenlerinin, tedavi- bakım ilkelerinin ve korunma yollarının bilinmesi büyük önem taşımaktadır. Kızamık virüsü, hasta kişilerin kanları ve burun- boğaz salgılarıyla bulaşır. Kızamıkçık virüsü, burun-boğaz salgılarından ve bu salgılarla yeni bulaşmış araç gereçlerle veya anneden bebeğe plasenta yoluyla geçer. Kabakulak virüsü, hasta kişilerin ağız-boğaz salgılarıyla doğrudan ya da dolaylı (virüsle bulaşmış eşyalarla) temas sonucu solunum yoluyla bulaşır ve bulaşıcılık oranı oldukça yüksektir. Kızıl etkeni, hastanın burun-boğaz salgılarıyla doğrudan temasla solunum yoluyla ya da bakteriyle bulaşmış oyuncak, mendil, yiyecekler aracılığıyla dolaylı olarak bulaşır. Su çiçeği ise hasta kişinin solunum yolu salgılarıyla damlacık bulaşma şeklinde daha az sıklıkla da deri lezyonları ile direkt temas yoluyla bulaşmaktadır. Kızamık, kızamıkçık, kabakulak ve su çiçeği aşı ile önlenebilen hastalıklarken kızıl aşı ile önlenebilen hastalıklardan değildir. 154

155 DEĞERLENDİRME SORULARI Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. 1. Hastalık etkeninin vücuda girmesinden hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar geçen döneme ne denir? a) Prodromal dönem b) Kuluçka dönemi c) Belirti dönemi d) Döküntü dönemi e) Enfeksiyon süresi 2. Yanakların iç kısmında görülen beyazımsı lekeler (koplik lekeleri) hangi hastalığa özgü bir belirtidir? a) Kızamık b) Kızıl c) Kızamıkçık d) Kabakulak e) Suçiçeği 3. Myxovirus parotidis virüsü hangi hastalığın etkenidir? a) Kızamıkçık b) Kızıl c) Kızamık d) Suçiçeği e) Kabakulak 4. Kabakulak hastalığı geçiren çocuğun bakımında hangi izolasyon tedbirleri alınması gerekir? a) Temas ve solunum izolasyonu b) Katı izolasyon c) Temas izolasyon d) Solunum izolasyonu e) Katı ve temas izolasyonu 5. Varicella zoster virüsü hangi hastalığın etkenidir? a) Kızamık b) Su çiçeği c) Kızıl d) Kızamıkçık e) Kabakulak 6. Hangi hastalık gebeliğin ilk üç ayında geçirildiğinde mikrosefali (başın gelişememesi sonucu normalden küçük olması), sağırlık, kalp anomalileri, katarakt ve diş eksiklikleri gibi doğuştan anomalilere neden olmaktadır? a) Kızamıkçık b) Kızıl 155

156 c) Kızamık d) Suçiçeği e) Kabakulak 7. Aşağıdaki hastalıkların hangisinde dil önce beyaz çilek görünümünde paslı daha sonra kırmızı ahududu görüntüsü alır? a) Kızamık b) Suçiçeği c) Kızamıkçık d) Kızıl e) Kabakulak 8. Aşağıdaki hastalıkların hangisinde döküntüler içi sıvı dolu kabarcıklar şeklindedir? a) Kabakulak b) Kızıl c) Su çiçeği d) Kızamık e) Kızamıkçık 9. Erkek çocuklarda testis iltihabına (orşit) neden olan hastalık aşağıdakilerden hangisidir? a) Kızamık b) Suçiçeği c) Kızıl d) Kızamıkçık e) Kabakulak 10. Aşağıdakilerden hangisi aşı ile önlenebilen bir hastalık değildir? a) Kızamık b) Kızıl c) Kabakulak d) Suçiçeği e) Kızamıkçık Cevap Anahtarı 1.B, 2.A, 3.E, 4.D, 5.B, 6.A, 7.D, 8.C, 9.E, 10.B 156

157 0-12 YAŞ ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN HASTALIKLAR II İÇİNDEKİLER 0-12 Yaş Çocuklarda Görülen Hastalıklar Difteri Boğmaca Tetanos Menenjit Çocuk felci Hepatit Tüberküloz Pnömoni Astım Bronşit ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Yrd. Doç. Dr. Aynur AYTEKİN HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; 0-12 yaş çocuklarda sık görülen hastalıklar hakkında bilgi sahibi olacak, Bu hastalıkların etkenlerinin, bulaşma yollarını, belirtilerini ve bakım ilkelerini öğrenecek, Bu hastalıklardan korunmak için neler yapılacağı konusunda bilgi sahibi olacak, Bu bilgiler ışığında çocukların hastalıklara karşı korunmasında etkili olabileceksiniz. ÜNİTE

158 GİRİŞ Bu ünitede 0-12 yaş çocuklarda sıklıkla görülen diğer hastalıklar hakkında bilgi verilecektir. Bu hastalıklar; difteri, boğmaca, tetanos, menenjit, çocuk felci, hepatit, tüberküloz, pnömoni ve astım bronşittir. Çocukluk döneminde karşılaşılan bu hastalıkların nedenleri, tedavi ve bakım ilkeleri, korunma yolları hakkında bilgi edinmek çocukların sağlıklı büyüme gelişmelerine katkı sağlayacağından büyük öneme sahiptir. Difteri basili süt, su ve balgamda aylarca canlı kalabilir YAŞ ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN HASTALIKLAR Difteri (Kuşpalazı) Hastalık, daha çok kış aylarında ve aşılanmamış çocuklarda görülür. Hastalığın görülme yaşı, toplumun aşılanma durumu ile ilişkilidir. Anne aşılanmış ya da hastalığı geçirmişse, anneden geçen antikorlarla bebekte bağışıklık oluşur. Bu nedenle doğumdan sonra ilk altı ayda hastalık görülmez. En fazla 2-8 yaşlarında görülür. On yaşına doğru bağışıklık oranı artar. Büyük yaşlarda görülen nadir vakalar ise hastalığı hafif geçirir. Difteri, bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Etken: Gram pozitif bir basil olan Corynebakterium diphteria dır. Basil, yüksek ısı ve antiseptiklere dayanıksızdır. Süt, su ve balgamda aylarca canlı kalabilir. Difteri basilinin en önemli özelliği dış toksin üretmesidir. Bulaşma: Hastalığın kaynağı insanlardır. Bulaştırıcılık hasta ya da taşıyıcı insanların damlacıkları, tükürük ve ağız, boğaz salgıları ile doğrudan ya da daha az sıklıkla hasta kişilerin cilt lezyonları ile kirlenmiş araç gereçler, yiyecek ve içecekler ile temas edilmesi ve çiğ süt ile dolaylı olarak oluşmaktadır. Duyarlı kişilerde mikrop çoğunlukla boğaza yerleşir. Fakat derideki yaralara bulaşıp deri difterisine de neden olabilir. Bulaştırma süresi değişkendir. Genellikle 2-4 hafta süreyle bulaştırıcılık devam eder. Kuluçka dönemi: Hastalık etkeninin vücuda alındıktan hastalık belirtilerinin görülmesine kadar geçen süre 1-7 gün, ortalama 2-5 gündür. Belirtileri: Difteri basilinin yerleşme yerine göre ağız, boğaz, gırtlak, göz, göbek, deri ve orta kulak difterisi görülür. Hastalığın belirtileri, etkenin yerleştiği vücut bölgesine göre değişiklik gösterir. Resim 1. Difteride psöudomembran (yalancı zar) (Kaynak: Emond, R.T.D., Welsby, P.D., Rowland, H.A.K. (Çevirenler: Uzun, C., Yumuk, Z., Anğ, Ö.) (2012). İnfeksiyon hastalıkları Renkli Atlas. 1. Baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.) 158

159 Difteri tehlikeli bir hastalık olduğu için hasta vakit geçirilmeden doktora götürülmelidir. Boğmaca için en bulaştırıcı dönem, öksürük nöbetleri ortaya çıkmadan önceki kataral dönemdir. Difteri basili, vücuda girdikten sonra boğaza yerleşerek orada bölgesel inflamasyona (enfeksiyona karşı dokunun kendini savunma için gösterdiği reaksiyon) neden olur. Basil, bademcik ve gırtlak bölgesinde kuvvetli, yapışkan, iltihaplı bir sıvı salgılar ve bu sıvı, enfeksiyon bölgesini çevreleyen şişkin, grimsi bir zar tabakası oluşturur. Buna yalancı zar (psöudomebran) denir. Basil, bu yalancı zar içerisinde daha kolay üreyerek çoğalır ve daha fazla toksin salgılar. Toksin lenf yoluyla genel dolaşıma katılarak diğer organlarda da hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Genellikle çocukta, boğaz ağrısı, yutma zorluğu, burun akıntısı, ses kısıklığı görülür. Ateş olmayabilir. Boyundaki lenf bezleri şişer. Hastalık, kalp ve sinir sisteminde hasara yol açar, geçici felçlere sebep olabilir. Bakım ve Korunma: Hastalığa yakalanan her on kişiden biri her türlü tedaviye rağmen solunum yollarının tıkanması, kalp yetmezliği ve felçler nedeniyle hayatını kaybeder. Tehlikeli bir hastalık olduğu için hasta vakit geçirilmeden doktora götürülmelidir. Tedavisi, hastane koşullarında antitoksin difteri serumunun ve antibiyotiklerin kullanılmasını içerir. Yatak istirahatı gerekir. Hastaya bol su ve yumuşak gıdalar verilmelidir. Difterili hasta diğer kişilerden ayrı tutulmalıdır. Karantina, birer hafta ara ile yapılan boğaz kültürü negatif olana kadar devam ettirilir. Taşıyıcıların saptanması ve tedavisi korunmada çok önemlidir. En iyi korunma şekli aşılamadır. Difteri aşısı, tetanos ve boğmaca aşısı ile birlikte karma aşı olarak uygulanmaktadır. Aşı, ikinci ayını tamamlamış bebeklere en az dört hafta ara ile üç doz şeklinde ve üçüncü dozdan bir yıl sonra dördüncü doz yapılarak uygulanmaktadır. Boğmaca (Pertusis) Boğmaca her yaşta görülebilmesine karşın vakaların % 80 ini 1-5 yaş arası çocuklar oluşturmaktadır. Beş ayın altındaki çocuklarda oldukça öldürücüdür. Kış aylarında daha sıklıkla görülmektedir. İnatçı öksürük nöbetleriyle seyreden bulaşıcı akut solunum yolu enfeksiyonudur. Bildirimi zorunlu hastalıklardandır. Etken: Hastalık etkeni, Bordotella pertussis basilidir. Bulaşma: Hastalık solunum yolları salgılarıyla doğrudan temas ya da öksürürken aksırırken çıkarılan damlacıklar yoluyla bulaşır. Basille taze bulaşmış eşyalar aracılığıyla da dolaylı bulaşma olabilmektedir. Etken, hastalığın ilk 1-2 haftasında üst solunum yolunda bulunur. Boğmaca için en bulaştırıcı dönem, öksürük nöbetleri ortaya çıkmadan önceki kataral dönemdir. Kuluçka dönemi: 6-12 gündür. Belirtileri: Hastalığın süresi 6-10 haftadır. Hastalık belirtileri üç dönemde gözlemlenir. Kataral dönem (prodromal veya nezle dönemi); 1-3 hafta sürer. Üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlar. Hafif kuru öksürük, aksırık, hafif ateş ve burun akıntısı görülür. Bu dönemde hastalık oldukça bulaşıcıdır. Paroksismal (öksürük) dönemi; 2-6 hafta sürer. Hasta 5-15 veya daha fazla sayıda kısa, kesik kesik, boğulur gibi öksürür. Öksürük nöbet tarzında ve genellikle geceleri gelir. Çocuk öksürük nöbeti nedeniyle oksijensiz kalır ve morarır. Öksürük ardından derin ve sesli bir nefes alır. Nöbet esnasında 159

160 çocuk kızarır, morarır, gözleri fırlar, dil dışarı sarkar, kaygı dolu bir yüz ifadesi vardır. Nöbet sonunda koyu yapışkan bir balgam çıkarır. Küçük çocuklarda kusma olur. İyileşme dönemi; 2-3 hafta sürer. Öksürük nöbetleri ve kusma giderek azalır ve hasta normale döner. Boğmacada ağır vakalar ve altı aydan küçük bebekler mutlaka hastanede tedavi edilmelidir. Resim 2. Boğmaca hastalığı geçiren çocuk (Kaynak: Avcı, İ.A. (2010). Enfeksiyon Hastalıkları. Genişletilmiş İkinci Baskı. Amasya: Göktuğ Basın Yayın ve Dağıtım.) Bakım ve Korunma: Hafif vakalar evde, ağır vakalar ve altı aydan küçük bebekler hastanede tedavi edilmelidir. Öksürük nöbetleri sırasında oksijen verilir. Bulaştırıcılık süresini kısaltmak için 14 gün boyunca antibiyotik (eritromisin) tedavisi sağlanır. Çocuğun istirahati sağlanmalı, havadar, sessiz, nemli ve aydınlık bir odada izlenmeli, ziyaretçi kısıtlanmalıdır. Boğmaca, solunum yolu salgılarının damlacık olarak yayılması ve direkt temasla bulaştığından damlacık izolasyon önlemleri alınmalıdır. Solunum yolundaki balgamı yumuşatmak için bol sıvı verilmelidir. Beslenme öksürük nöbeti geçtikten yarım saat sonraya bırakılmalı, çocuk sık sık ve az miktarlarda beslenmelidir. Boğmacalı çocuk tedaviden beş gün sonra kreş ya da okuluna devam edebilir. Korunmada en iyi yol aşılamadır. Boğmaca aşısı genellikle tetanos ve difteri aşıları ile kombine olarak yapılır. Aşılamaya bebek iki aylıkken başlanır ve dört doz uygulanır. Yedi yaşından küçük hiç aşılanmamış çocuklar ve dört dozdan daha az boğmaca aşısı olanların aşılanması gerekir. Tetanos Tüm dünyada görülen, yaş ve cinsiyet farkı gözetmeyen öldürücü bir hastalıktır. Etken: Hastalık etkeni, Clostridim tetani basilidir. Bulaşma: Tetanos etkeni vücuda deri ve mukozalardaki sıyrık, çatlak ve yaralardan girer. Sıklıkla kirli cam, çivi vb. kesici ve delici aletlerle yaralanmalar, parçalı kırıklar, deri yaraları nedeniyle oluşur. Ayrıca kirli enjektörlerle yapılan ilaç enjeksiyonları, basille bulaşmış aletlerle kulak delme, sünnet, dövme yaptırma, akupunktur uygulamalarında, enfekte böcek ısırıklarında, ameliyathanede 160

161 Tetanos etkeni vücuda deri ve mukozalardaki sıyrık, çatlak ve yaralardan girer. kontamine (kirli) malzemelerin kullanılması durumunda hastalık bulaşabilir. Tetanos etkeni, canlı kaldığı sürece hastalık bulaşabilir. Kuluçka dönemi: 4-21 gün, ortalama 8 gündür. Kuluçka süresinin kısa olması, hastalığın seyrini olumsuz yönde etkiler. Belirtileri: Hastalık belirtileri yaranın yeri, özelliği ve yaygınlığına göre değişir. Bebeklerde emmede güçlükle başlar, yaşamın ilk 2 gününde normal emen ve ağlayan bir bebekte, 3-28 günler arası emme güçlüğü, katılık veya konvülsiyonların (kasılma) veya her ikisinin birden görülmesi tetanos belirtisi olarak ele alınmalıdır. Baş ağrısı, ensede ve çenede sertlik, yutmada güçlük vardır. Hastalarda tipik görüntü olarak sırt kaslarındaki kasılma sonucu gövdenin öne doğru kavis göstermesi, baş ve bacakların arkaya bükülmesi, tüfek tetiği pozisyonu (opistotonus pozisyonu) ve yüz kaslarının kasılması sonucu sürekli sırıtma görünümü vardır. Solunum problemleri, şok ve akciğer sorunları sıklıkla görülür. Resim 3. Tetanoslu çocuk (Kaynak: Avcı, İ.A. (2010). Enfeksiyon Hastalıkları. Genişletilmiş İkinci Baskı. Amasya: Göktuğ Basın Yayın ve Dağıtım.) Tetanostan en önemli korunma yolu tetanos aşısının yaptırılmasıdır. Bakım ve Korunma: Hastanın tam olarak iyileşmesi haftalar sürebilir. Tetanos antitoksini (tetanosa karşı hazır serum) ile tedavi edilmezse hastada solunum kaslarının tutulumu sonucu solunum yollarında daralma (laringospazm) gelişerek kaybedilebilir. Çocuğu uyaranlardan uzaklaştırmak amacıyla sessiz, sakin ve karanlık bir hastane odasında tedavisi ve bakımı yapılır. Hastanın kalp ve solunum fonksiyonları takip edilir. Kasılmaları önleyici ilaçlar yapılır. Hastalık etkeni dünyada yaygın hâlde bulunduğundan ve sporları her türlü ısı ve neme dayanıklı olduğundan en önemli korunma yolu tetanos aşısının yapılmasıdır. Yaralanmalardan sonra aşılanma durumu bilinmeyenlerde ve son aşıları 10 yıldan önce yapılmış olanlarda hemen tetanos aşısı yapılmalıdır. Yeni doğan bebeklerde görülen neonatal tetanosu önlemek için gebe kadınlara gebeliğin 6. ve 7. aylarında birer doz olmak üzere iki doz aşı yapılmalıdır. Menenjit Menenjit her mevsimde görülse de ilkbahar ve kış mevsimlerinde görülme sıklığı artmaktadır. Sıklıkla 2 ay 2 yaş arası çocuklarda ve kreş, okul gibi toplu yaşanılan yerlerde görülür. Etken: Menenjit beyni koruyan ve omuriliği çevreleyen zarlara (meninksler) çeşitli bakteriler (B grubu streptokoklar, Neisseria menengitidis, E. Coli, Heaemophilus 161

162 Menenjit, hasta kişilerin öksürük ve solunum yolu salgıları ile bulaşır. influenza tip b gibi), virüsler ( enterovirüsler, adenovirüs, herpes virüs gibi) ve mantarların bulaşmasıyla meydana gelen bir hastalıktır. Bulaşma: Hastalık etkeni, kişiden kişiye solunum yolu ile bulaşır. Hasta kişilerin öksürük ve solunum yolu salgıları ile çıkarttıkları tükürük damlacıklarının yakın çevrelerince solunması ile alınır. Virüslerin neden olduğu menenjitte ise fekal- oral bulaşma (hasta kişilerin dışkılarının karıştığı su ve besinlerle sindirim yoluyla alınması) söz konusudur. Kuluçka dönemi: Birkaç saatte başlayabileceği gibi 2-10 güne kadar çıkabilir. Ortalama 1-4 gündür. Belirtileri: Ateş, baş ağrısı, bilinç kaybı, iştahsızlık, bulantı, kusma, uyku hâli, huzursuzluk sık görülen yakınmalardır. Büyük çocuklar ve erişkinler ışığa duyarlılık (fotofobi), ense sertliği ve sırt ağrısı gibi santral sinir sistemine ilişkin belirtiler görülür. Nöbet geçirme küçük çocuklarda daha sıktır, büyük çocuklarda ise ense sertliği daha yoğun görülür. Bebeklerde bıngıldakta (fontanel) kabarıklık, göz kapaklarında düşme izlenebilir. Kafa içi basıncının artmasına bağlı gözlerde kayma, kusma, baş ağrısı, vücutta mor lekeler sıklıkla görülen yakınmalardır. Bakım ve Korunma: Hasta çocuğun hastanede gözetim altında tutulması gerekir. Menenjitte nedene göre tedavi yapılır. Bakterilerin neden olduğu menenjitte antibiyotik tedavisi uygulanır. Hasta çocuk dış etkenlerden uzak, sakin ve kolay havalandırılabilen odada bakım almalıdır. Doktor önerisiyle bulguları rahatlatıcı çeşitli ilaçlar tedavide kullanılabilir. Bakteriyel menenjitten korunmak için çocukların erken dönemde Hemofilus influenza tip B (Hib) aşısı ve meningokok aşısı ile aşılanması, kabakulak sonrası gelişebilecek menenjit için kabakulak aşısının yapılmış olması önemlidir. Çocuk tamamen iyileştikten sonra kreşe ya da okula gönderilmelidir. Hasta çocukla yakın temas içinde olanlar için koruyucu önlemler (maske, eldiven, önlük giyme, el yıkama gibi) alınmalı ve koruyucu tedavi planlanmalıdır. Çocuk Felci (Poliomyelit) Mevsimsel bir hastalık olan çocuk felci sıcak ve nemli mevsimlerde görülür. Hastalık en fazla ilk iki yaştaki çocukları etkilemesine rağmen bağışık olmayan her yaştaki insanda görülebilir. Çocuk felci, omuriliğin ön boynuzlarının iltihaplanması sonucu felçle sonuçlanan bir hastalıktır. Etken: Hastalık etkeni, poliomyelit virüsüdür. Bulaşma: Hastalığın kaynağı insandır. Bulaşma hasta insanların ağız, boğaz salgılarıyla ve damlacıklarıyla solunum yoluyla ve dışkılarının karıştığı su ve besinlerle sindirim yoluyla (oral-fekal yol) olmaktadır. Bulaşıcılık süresi, etkenin boğazda bir hafta, dışkıda ise 3-6 hafta canlı kaldığı süre boyuncadır. Kuluçka dönemi: 7-21 gün arasında değişmektedir. 162

163 Çocuk felci, omuriliğin ön boynuzlarının iltihaplanması sonucu felçle sonuçlanan bir hastalıktır. Resim 4. Çocuk felci (Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı (2011). Çocuk Gelişimi ve Eğitimi: Çocuk Hastalıkları. Ankara.) Belirtileri: Hastalık genellikle belirti vermeden seyreder. Bazı tiplerinde ateş, baş ağrısı, bitkinlik, kusma, boğaz ağrısı, boyunda kasılma ve sırt ağrıları şeklinde yakınmalar olabilmektedir. Hastaların yaklaşık binde birinde felçler görülür. Felç genellikle bacaklardan başlayıp yukarı doğru ilerler. Tipik olarak gevşek tipte felç vardır. Bakım ve Korunma: Tedavide amaç hastanın yakınmalarını azaltmak ve rahatını sağlamaktır. Hasta yatak istirahatine alınır. Hastanın odası sakin, iyi havalandırılmış, aydınlık ve sessiz olmalıdır. Solunum kaslarının etkilendiği hastalarda solunum desteği gerekebilir. Doktor önerisine uygun olarak rahatlatıcı ilaçlar kullanılabilir. Korunma için hastalarla veya gıdalarla temastan sonra el yıkama son derece önemlidir. Bulaştırıcılık süresinde hastanın izole edilmesi, oral-fekal bulaşma ve solunum yolu ile bulaşmayla ilgili izolasyon önlemleri alınmalıdır. En etkili korunma yolu ise çocuk felci aşısının yapılmasıdır. Hepatit (Sarılık) Sarılık hem dünyada hem de ülkemizde yaygın olarak görülen enfeksiyon hastalığıdır. Sarılığın farklı türleri vardır. Etken virüse göre hastalık Hepatit A, Hepatit B, Hepatit C, Hepatit D, Hepatit E şeklinde sınıflandırılır. Özellikle gelişmekte olan alt yapı sorunlarını çözmemiş, sosyoekonomik durumu bozuk, kanalizasyon şebekesi yetersiz ve temiz içme-kullanma suyu sağlanamayan ülkelerde daha çok görülmektedir. Etken: Hepatit A virüsü, Hepatit B virüsü, Hepatit C virüsü, Hepatit D virüsü, Hepatit E virüsüdür. Bulaşma: Hepatit A ve E virüsleri insandan insana fekal-oral yolla bulaşır. Hepatit A ve E taşıyıcısı olan kişilerin atıkları (dışkı) ile bulaşmış besinlerin iyi yıkanmadan ağız yoluyla alınmasıyla bulaşmaktadır. Diğer Hepatit türleri ise damardan kan verilmesi ya da virüsle bulaşmış enjektörün batması gibi yollarla ya da cinsel temasla bulaşmaktadır. Hastalık belirtileri ortaya çıkmadan önceki dönemde bulaştırıcılığının olması nedeniyle toplumda yayılımı kolaylaşmaktadır. Kuluçka dönemi: Hepatit A için gün, Hepatit B için gün, Hepatit C için 20-90, Hepatit D için 30-50, Hepatit E için gündür. 163

164 Hepatit A ve B aşısı ülkemiz rutin aşı takviminde yer almaktadır. Belirtileri: Akut viral hepatitler ani başlayan sarılık, koyu renkli idrar, iştahsızlık, hâlsizlik, bulantı, sağ üst kadran ağrısı, idrarda bilirubin artışı ve karaciğer enzimlerinin yükselmesiyle karakterize hastalıktır. İyileşme süresi genellikle 1-4 hafta sürer. Bu dönemde yakınma ve belirtilerde gerileme olur. Kan değerleri yaklaşık 1-3 ay içinde tamamen normale döner. Bakım ve Korunma: Akut viral hepatitlerin özel bir tedavisi yoktur. Hastalar bulgular gerileyinceye kadar hastane ortamında izlenmelidir. Karaciğer fonksiyon testleri 7-10 günde bir tekrarlanarak takip edilmelidir. Hastalık yakınmaları gerileyinceye kadar çocuk/genç yatak istirahatine alınmalıdır. Bulaştırıcılığı önlemek için hasta tek kişilik odada bakılmalıdır. Fekal-oral yolla bulaşan Hepatit A ve E den korunmada genel hijyen önlemlerinin alınması ve ellerin yıkanması konusuna dikkat çekilmeli, sağlık eğitimleri verilmelidir. Yiyecek ve içeceklerin temizliğine özen gösterilmeli, içme suları klorlanmalı, tuvaletler mikrop öldürücülerle temizlenmelidir. Kan nakillerinde kan, sarılık yönünden incelenmelidir. Çocukların korunmasına yönelik olarak hepatit A ve D ye karşı aşı ile bağışıklık sağlanabilir. Hepatit A ve B aşısı ülkemiz rutin aşı takviminde yer almaktadır. Ülkemizde tüm çocuklar doğumdan itibaren üç doz olmak üzere aşılanmaktadır. Ayrıca Hepatit B den korunmakla Hepatit D den de korunulmuş olacaktır. Tüberküloz (Verem) Tüberküloz önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olmasına karşın kötü sosyo-ekonomik koşullar ve yetersiz sağlık olanakları nedeniyle yüksek ölüm hızına neden olan önemli bir hastalıktır. Tüberküloz olgularının % 15 ini 15 yaş altı çocuklar oluşturmaktadır. Hastalığın uzun süreli olması, hastane ve evde bakım gerektirmesi ve aşı ile korunabilir olmasına karşılık toplumda sorun olmayı sürdürmesi nedeniyle önemini korumaktadır. Her yaş ve mevsimde görülebilir. Etken: Hastalık etkeni, Mikobakterium tüberkülozis basilidir. Hastalığın kaynağı insan olmakla birlikte kontrol altına alınamamış hastalıklı sığırların sütlerinin içilmesi ile bulaşan mikobakterium bovis tipi de bulunmaktadır. Bulaşma: Mikrobun en sık yayılma yolu hasta kişinin öksürmesi, aksırması, konuşması ile akciğer sekresyonlarının (salgı) damlacık şeklinde havaya atılmasıdır. Bu damlacıklar parçalanmakta ve havada her biri 1-3 tüberküloz basili içeren damlacık çekirdeklerini oluşturmaktadır. Bu çekirdekler solunan hava ile akciğerlerde hava keseciklerine (alveollere) yerleşerek burada çoğalmaktadır. Hastalığın akciğer dışı organlara yayılımı çocuklarda daha sıktır. Çocuklara hastalığın bulaşmasında aile ve yakın çevresi ile yakın temas etkilidir. Ayrıca hastalıklı sığırların kaynatılmadan içilen sütü ile de bulaşma olmaktadır. Kuluçka dönemi: Yaklaşık 4-12 haftadır. Belirtileri: Tüm tüberküloz olgularının % ı akciğerlerde ortaya çıkar. Akciğerleri tahrip etmesi sonucu diğer organlarda ikincil enfeksiyona neden olur. İki haftadan uzun süren öksürük, birkaç hafta süren gündüz düşük, akşama doğru titreyerek yükselen ve gece terleyerek düşen aralıklı ateş, 2-3 ay içinde zayıflama, 164

165 Tüberkülin testi negatif olan özellikle bebek ve çocuklara BCG aşısı yapılmalıdır. gece terlemesi, çabuk yorulma, aşırı hâlsizlik, kusma, baş ağrısı, karın ağrısı, eklemlerde şişlik, koltuk altı ve boyundaki lenf bezelerinde şişlik gibi yakınmalar görülür. Bebekler ve küçük çocuklar erişkinden farklı olarak balgam çıkarmazlar. Bu nedenle bulaştırıcı kabul edilmezler. On beş yaşın üzerindeki çocuklar ve erişkinler bulaştırıcıdır. Bakım ve Korunma: Tüberküloz hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçlar basilin çoğalmasını önlediği ve basilin ölümüne yol açtığı için büyük önem taşır. Hastalar hastanede yatırılarak tedavi edilir. Hastalık uzun süre tedavi ve bakım gerektirir. Evde tedavi alan hastaların rutin ziyaretler ile tedaviye uyumlarının sağlanması gerekir. Bu hastaların tedavisinde beslenmenin de büyük önemi vardır. Bol protein ve vitamin içeren yüksek kalorili bir diyetle beslenmesi gerekir. Tedavide kullanılan ilaçların yan etkileri konusunda aile bilgilendirilmeli, bu etkilerin görülmesi durumunda hemen hastaneye başvurmaları gerekmektedir. Tüberküloz basili tozla, toprakla ya da hastaların eşyalarını kullanmakla, aynı kaptan yemek yemekle bulaşmadığından hastanın kişisel eşyalarına yönelik özel önlem gerekli değildir. Hastayla yakın teması olanlara da koruyucu ilaç tedavisi yapılmalıdır. Tüberküloz aşı ile korunulabilir bir hastalıktır. Ülkemiz aşı takviminde yer almaktadır. Tüberkülin testi (PPD testi) negatif olan özellikle bebek ve çocuklara BCG aşısı yapılmalıdır. Pnömoni (Zatürre) Özellikle küçük bebek ve çocuklarda sıklıkla karşılaşılan bir hastalıktır. Etken: Toplumda gelişen pnömonilerden 100 den fazla etken sorumludur. Çeşitli bakteriler (B grubu streptokoklar, E. Coli, enterik bakteriler streptococus pneumoniae gibi), virüsler (adenovirüsler, RSV, parainfluenza, cytomegalovirus gibi) hastalık etkenidir. Bulaşma: Pnömoniye yol açan etkenler akciğer hava keseciklerine (alveollere) çeşitli yollarla ulaşır. Viral etkenler damlacık bulaşma yoluyla, bakteriyel etkenler ise akciğerlere besin, mide içeriği veya yabancı cisimlerin kaçması sonucu ya da kan dolaşımına geçen bakterinin akciğerlere ulaşması yoluyla enfeksiyona neden olmaktadır. Kuluçka dönemi: Hastalık etkenine göre değişir. Belirtileri: Hastanın yaşı, hastalık etkeni ve etkenin yerleşim yerine göre değişir. Sıklıkla üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben gelişir. Ateş, öksürük, solunum sıkıntısı, halsizlik, iştahsızlık, huzursuzluk, yorgunluk, baş ağrısı, baş dönmesi, boğaz ağrısı, kas ağrısı, hızlı solunum, koyu balgam görülür. Bakım ve Korunma: Hastalığın tedavisi etkene ve hastalığın şiddetine göre değişir. Etkene göre doktorun reçete ettiği ilaç tedavisi kullanılır. Ağır hastalar hastanede yatırılarak tedavi edilmelidir. Hastanın protein oranı yüksek yiyeceklerle beslenmesi ve yeterli sıvı alması gerekir. Hastanın odası sık sık havalandırılmalı ve nemli tutulmalıdır. Hastayı rahatlatmaya yönelik tedbirler alınmalıdır hastanın burun ve kulak temizliğine ve rahat nefes alabilmesine dikkat edilmelidir. Pnömoniden korunmak için konjuge pnömokok aşısı (KPA) ve hemofilus influenza tip b (Hib) aşısı yarar sağlar. 165

166 Çocukta astım krizini başlatan faktörlerin/alerjenlerin belirlenerek bunlardan uzak durulması sağlanmalıdır. Astım Bronşit Astım görülme sıklığı son on yılda giderek artmıştır. En çok 5-17 yaş çocuklarda görülmektedir. Akut astım krizi diğer kronik hastalıklar içinde en fazla okula devamı etkileyen, hastaneye yatışa neden olan, çocuğun aktivitelerini kısıtlayan ve önemli oranda maliyet gerektiren çocuk hastalığıdır. Etken: Astımın oluşumunda çevresel etkenler, viral ve bakteriyel hastalıklar, alerjen maddeler, genetik yatkınlık etkili olmaktadır. Astımı tetikleyen faktörler: Ağaçlar, çiçekler, bitkiler, polenler, hava kirliliği, küf, ev tozu, sigara dumanı, kokular, spreyler, kimyasallar, soğuk hava, egzersiz, soğuk algınlığı, enfeksiyonlar, kedi, köpek gibi hayvanlar, çeşitli ilaçlar, aşırı stres, yumurta, fıstık, balık gibi besinler vb. astım krizini başlatabilir. Belirtileri: Astım bronşit solunum yollarında mukozada şişlik, kızarıklık ile karakterize hava yollarının aşırı duyarlılığı ve tıkanıklığı ile seyreden kronik bir hastalıktır. Erken dönemde solunum değişiklikleri, baş ağrısı, sulu gözler, gözlerin altında morluklar, çabuk yorulma, boğaz ağrısı, uyku sorunu, boğazda kızarıklık, ve gece öksürüğü görülür. Akut dönemde öksürük, solunumun kısalması, solunum güçlüğü, endişe, göğüste hırıltı ve soluk verirken küçük hava yollarının daralmasına bağlı ıslık sesi (wheezing) duyulur. Astım tedavi edilmezse hastanın durumu daha da ağırlaşır. Bakım ve Korunma: Astım sorunu olan çocukların doktor kontrolünde takip edilmesi gerekir. Tedavide hasta ve aile eğitimi, astımı tetikleyen faktörlerden uzak durulması, astımın şiddetinin belirlenmesi, hastaya özel belirlenmiş uzun dönemli ilaç tedavisinin devamlılığı, hasta ya da hastanın yakınındaki kişilerin astım atağını tanıması ve bu durumda gerekli müdahaleyi yapabilmesi basamakları önem taşımaktadır. Kreş ve okul ortamındaki çocuklar için öğretmenlerin/ bakım vericilerin konuyla ilgili bilgi sahibi olmalıdırlar. Sürekli ilaç kullanan çocukların ilaçlarını yanlarında bulundurmaları gerekir. Çocukta astım krizini başlatan faktörlerin/alerjenlerin belirlenerek bunlardan uzak durması gerekmektedir. Ailenin okul ve sağlık personeli ile sürekli işbirliği halinde olması önemlidir. Bireysel Etkinlik Çevrenizdeki 0-12 yaş çocuklarda görülen hastalıkları arkadaşlarınızla tartışarak gözlemlediğiniz belirtilerden hastalığı tespit etme yoluna gidiniz. 166

167 Özet Bu ünitede geçen hastalıkların bir kısmı onbirinci ünitede olduğu gibi bulaşıcı özelliğe sahip hastalıklarken bir kısmı da bulaşıcılık özelliği olmayan çocukluk döneminde yaygın olarak görülen enfeksiyon hastalıklarıdır. Difteri basili, hasta ya da taşıyıcı insanların damlacıkları, tükürük ve ağız, boğaz salgıları ile doğrudan ya da daha az sıklıkla hasta kişilerin cilt lezyonları ile kirlenmiş araç gereçler, yiyecek ve içecekler ile temas edilmesi ve çiğ süt ile dolaylı olarak bulaşır. Boğmaca basili,solunum yolları salgılarıyla doğrudan temas ya da öksürürken aksırırken çıkarılan damlacıklar yoluyla bulaşır. Tetanos etkeni vücuda deri ve mukozalardaki sıyrık, çatlak ve yaralardan, kirli enjektörlerle yapılan ilaç enjeksiyonları, basille bulaşmış aletlerle kulak delme, sünnet, dövme yaptırmayla da bulaşabilir. Menenjit ve çocuk felci etkenleri, solunum yolu ya da fekal- oral yolla bulaşır. Hepatit A ve E virüsleri insandan insana fekal-oral yolla bulaşır. Diğer hepatit türleri ise damardan kan verilmesi ya da virüsle bulaşmış enjektörün batması gibi yollarla ya da cinsel temasla bulaşır. Tüberküloz etkeni, solunum yolu ve hastalıklı sığırların kaynatılmadan içilen sütleri aracılığıyla bulaşır. Zatürre etkenleri damlacık bulaşma yoluyla, bakteriyel etkenler ise akciğerlere besin, mide içeriği veya yabancı cisimlerin kaçması sonucu ya da kan dolaşımına geçen bakterinin akciğerlere ulaşması yoluyla enfeksiyona neden olur. Astımın oluşumunda çevresel etkenler, viral ve bakteriyel hastalıklar, alerjen maddeler, genetik yatkınlık etkili olmaktadır. 167

168 Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Hangi hastalıkta basil, bademcik ve gırtlak bölgesinde kuvvetli, yapışkan, iltihaplı bir sıvı salgılar ve bu sıvı enfeksiyon bölgesini çevreleyen şişkin, grimsi bir zar tabakası (psöudomebran) oluşturur? a) Tetanos b) Boğmaca c) Difteri d) Menenjit e) Çocuk felci 2. Virüs ve bakterilerin neden olduğu beyin zarının iltihaplanması şeklinde tanımlanan hastalık aşağıdakilerden hangisidir? a) Çocuk felci b) Pnömoni c) Tetanos d) Menenjit e) Tüberküloz 3. Difteri aşısı hangi aşı/ aşılarla birlikte uygulanmaktadır? a) Boğmaca b) Boğmaca-tetanos c) Hepatit d) Hepatit-çocuk felci e) Hepatit-tetanos 4. Tetanos etkeni vücuda hangi yolla girmez? a) Hava yolu b) Deri c) Sünnet d) Kulak delme e) Dövme 5. Boğmaca olan çocukta en fazla bulaştırıcılığın olduğu dönem aşağıdakilerden hangisidir? a) Prodromal dönem b) Öksürük dönemi c) Kataral dönem d) İyileşme dönemi e) Ateşli dönem 6. Menenjitten korunmada aşağıda yer alan aşılardan hangisi etkili değildir? a) Hemofilus influenza tip B b) Boğmaca aşısı 168

169 c) Meningokok aşısı d) Kabakulak aşısı e) Hepsi 7. Poliomyelit virüsü hangi hastalığın etkenidir? a) Difteri b) Boğmaca c) Tetaoz d) Menenjit e) Çocuk felci 8. Aşağıda yer alan hepatit türlerinden hangileri fekal-oral yolla bulaşır? a) Hepatit A ve C b) Hepatit D ve E c) Hepatit B ve E d) Hepatit A ve E e) Hepatit B ve C 9. Tüberküloz basili aşağıda yer alan yollardan hangisiyle bulaşır? a) Hasta kişinin basille bulaşmış eşyalarıyla b) Hasta kişinin öksürüğü ile c) Toprakla d) Tozla e) Hasta kişiyle aynı kaptan yemek yemekle 10. Aşağıdakilerden hangisi pnömoniye neden olan bakteriyel etkenler için bulaşma yollarından biri değildir? a) Damlacık bulaşma b) Kan yoluyla c) Yabancı cisim kaçması d) Mide içeriğinin akciğere kaçması e) Besinlerin akciğere kaçması Cevap Anahtarı 1.C, 2.D, 3.B, 4.A, 5.C, 6.B, 7.E, 8.D, 9.B, 10.A 169

170 AŞILAR İÇİNDEKİLER Aşılarla İlgili Önemli Uyarılar Aşılama İlke Ve Uygulamaları Aktif Bağışıklama Aşı Takvimi Gebelikte Aşının Önemi ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Doç. Dr. Fatma GÜDÜCÜ TÜFEKCİ HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Aşılar hakkında bilgi sahibi olacaksınız. Aşı Uygulamaları ve bağışıklama hakkında bilgi sahibi olacaksınız. Aşı takvimini öğreneceksiniz. Gebelikte aşının önemini kavrayacaksınız. ÜNİTE

171 GİRİŞ Bir mikroorganizmanın duyarlı konakçı dokusuna girip üremesi, çoğalması ve koloniler oluşturmasına enfeksiyon, konakçıda hastalık belirtileri ya da doku travması şeklinde fizyolojik yanıt oluşmasına da enfeksiyon hastalığı denir. Gelişmekte alan ülkelerin çoğunda enfeksiyon (bulaşıcı) hastalıkları, çocuk hastalık ve ölümlerinin en önemli nedenidir. Ülkemizde de var olan sağlık sorunları arasında bulaşıcı hastalıklar önemli bir yer tutmaktadır. Bulaşıcı hastalıklardan korumada, en güvenilir ve en etkili yaklaşım aşılamadır. Çocuklar; kreş, anaokulu ve okul gibi kalabalık ortamlarda bulunmaları, özellikle küçük çocukların temel gereksinimlerinin karşılanmasında erişkinlerle yakın temasta olmaları, emekleme ile yüzeyde bulunan patojenlere maruz kalmaları, bilişsel yeteneklerinin gelişmemiş olması nedeniyle ayrı tutma gerekliliğini anlayamamaları, yaş gruplarına göre anatomik ve fonksiyonel özelliklerinin farklı olması (solunum yolunun kısa alması solunum yolu enfeksiyonlarına yatkınlık) sebebiyle enfeksiyon hastalıklarına daha yatkındırlar. Bulaşıcı hastalıklardan korunmak için alınan önlemler; iki temel ilkeye dayanmaktadır. Biri hastalık kaynağının çevreden uzaklaştırılması, diğeri kişisel direncin artırılmasıdır. Çocuk ve hatta erişkin sağlığını en sık görülen bulaşıcı hastalıklardan korumada, en güvenilir ve en etkili yaklaşım aşılamadır. Aşılar ile korunmak bütün çocukların en temel haklarından biridir ve başarısı ülkenin ekonomik düzeyi ile paralellik göstermektedir. AŞILARLA İLGİLİ ÖNEMLİ UYARILAR Aşı Kontrendikasyonları (Yapılmaması Gereken Durumlar) Aşıların yapılmaması gereken durumlar (kontrendikasyon) çok nadirdir. Kesin kontrendikasyon durumlarında ilgili aşı uygulanmaz. Kesin kontrendikasyon ve önlem alınarak aşı yapılacak durumlarda aşı takviminin ne şekilde tamamlanacağına, takip eden hekim tarafından karar verilir. Genel Aşı Kontrendikasyonları: Bir aşıya karşı gelişen anafilaktik (alerjik) reaksiyon, o aşının sonraki dozları için kesin kontrendikasyon oluşturur. Bir aşı bileşenine karşı gelişen anafilaktik reaksiyon, bu maddeyi içeren tüm aşılar için kesin kontrendikasyon oluşturur. Ateşli veya ateşsiz ciddi hastalık durumunda, izleyen hekime danışılmadan aşı uygulanmaz. Aşılanmaya Engel Oluşturmayan Durumlar: Bu durumlarda aşı uygulaması ertelenmez, aşı takvimine göre uygulamaya devam edilir. Alerji veya astım (yukarıda anlatıldığı gibi, aşının belirli bir bileşenine karşı bilinen bir alerji dışında), 38.5 C nin altında ateş ile seyreden solunum yolu enfeksiyonu veya ishal gibi hafif 171

172 Aşıların yapılmaması gereken durumlar çok nadirdir. hastalıklar sırasında aşı yapılabilir. Ailede aşıyı takiben yan etki görülme öyküsü, ailede konvülsiyon (havale), felç veya epilepsi (sara hastalığı) bulunma öyküsü, antibiyotik tedavisi görme, anne sütü alma, kronik kalp, akciğer, böbrek veya karaciğer hastalıkları gibi kronik hastalıklarda aşılama uygulanabilir. Beyin felci, down sendromu gibi kalıcı nörolojik durumlar, prematürite (zamanından önce doğan) ameliyat öncesi ve sonrası, malnütrisyon, yenidoğan sarılığı öyküsü, topikal (cilt üzerine krem/merhem), solunum yoluyla veya lokalize (intraartiküler, intrabursal veya tendon içi vb.) steroid kullanımı ya da ağız yolu ile düşük doz steroid kullanımı (2 mg/kg veya 20 mg/gün dozundan az), konvülsiyon öyküsü (aşılama sonrası ateş görülebileceğinden, febril konvülsiyon öyküsü olan çocuklarda ateş çıkması beklenen dönemde ateş düşürücü verilmesi uygundur) aşı uygulamasına engel değildir. Çocuk antikonvülzan (havaleyi önleyici) tedavi alıyorsa tedavisine aksatılmadan devam edilmelidir. Aşı öncesi genel durumu iyi, sağlıklı çocukların ateşinin ölçülmesine ve fizik muayene yapılmasına gerek yoktur. Kontrendikasyonlar mutlaka sorgulanmalıdır. Aşı öncesi çocuğun hasta olup olmadığının sorulması yeterlidir. Önlem alınarak aşı yapılması gereken durumlarda aşı uygulama kararı, takip eden hekime bırakılmalıdır/hekim kontrolü sonrası aşı uygulanmalıdır. Aşı Sonrası İstenmeyen Etki (ASİE): Aşı uygulanan bir kişide, aşı sonrası ortaya çıkan, bilinen aşı yan etkisi ya da aşıya bağlı olduğu düşünülen herhangi bir istenmeyen tıbbi olay ASİE olarak tanımlanmaktadır. Aşılar çok güvenilir maddelerdir. Üretim ve dağıtım aşamalarında çok sıkı kontrolden geçmektedirler. Ülkemizde kullanılan aşılar Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından önerilen ve onaylanan İyi Üretim Prosedürleri (GMP) kurallarına uygun üretilmiş ve uluslararası referans laboratuvarlarında test edilmiş olan aşılardır. Ayrıca kullanılacak aşılar teslim alınıp sahada kullanıma sunulmadan önce, Ulusal Referans Laboratuvarlarında da test edilmekte ve uygun olduğu kanıtlanan aşıların kabulü yapılmaktadır. Aşılama sonrası sıklıkla hafif, oldukça nadir olarak da yaşamı tehdit edecek kadar ciddi istenmeyen etkiler gözlenebilir. Unutulmamalıdır ki hemen her durumda çocuğun aşı ile korunabilir hastalıklara yakalanma ve bu hastalığa bağlı nedenlerle ölme ya da sakat kalma olasılığı, aşılama ile oluşabilecek istenmeyen etkilerin görülme olasılığı ile karşılaştırılamayacak kadar fazladır. Bununla birlikte aşılama sonrası gelişen istenmeyen etkiler, ebeveynleri çocuklarının daha sonraki aşılarını yaptırmamaya yöneltebilmekte ve eksik aşılı çocukların aşı ile korunabilir hastalıklara yakalanmasına, ciddi şekilde hasta olmasına ve hatta ölümüne neden olabilmektedir. Bu nedenle, aşıya bağlı istenmeyen etki izleme sistemi halkın bağışıklama programına olan güveninin korunması açısından da önem taşımaktadır. 172

173 Aşı sonrası ortaya çıkan yan etki ASİE olarak tanımlanmaktadır. ASİE izleme sisteminin temel amacı aşılama hizmetinin kalitesini iyileştirmek ve aşılamanın kabul edilebilirliğini artırmaktır. Bu amaca ulaşmada uygulanacak stratejiler: Meydana gelen istenmeyen olguları düzenli olarak izlemek, analiz etmek ve yorumlamak, Ciddi istenmeyen etkiler görüldüğünde bunların aşıya bağlı olup olmadığını ortaya koymak, Program uygulama hatalarına neden olan sorunlara müdahale etmek, Aşı yan etkilerinde beklenenin üzerinde bir yükseliş görülürse müdahale etmek, Müdahaleler ve uygun iletişim kanalları ile halkın aşılama programına güvenini sağlamak olarak belirlenmiştir. ASİE izleme sistemi, Genel Bağışıklama Programı kapsamında uygulanan aşıların (özel aşılar dahil) uygulanması sonrası gelişen istenmeyen etkilerin bildirimini kapsamaktadır. Ayrıca rutin uygulamaya çeşitli nedenlerle eklenebilecek diğer aşıların uygulanması sonrası gelişebilecek istenmeyen etkilerin izlemi de bu sistem kapsamına alınmalıdır. İstenmeyen etkiler bazı vakalarda aşının kendisine, bazılarında ise aşının uygulanması sırasındaki hatalara bağlı olabileceği gibi, aşı ya da uygulama ile ilgisiz de olabilir. ASİE ler, aşı yan etkisi, program uygulama hataları (aşının üretim, dağıtım ve uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek hatalar), enjeksiyon reaksiyonu, rastlantısal, bilinmeyen olmak üzere beş grupta toplanmaktadır. Ciddi ASİE: Ölüm, sakatlık, konjenital anomali (doğuştan gelen sakatlık) ile sonuçlanan veya hastanede yatma gerektiren ASİE dir. ASİE lerin saptanması ve bildirimi sağlık personeli, aileler ve toplumun diğer üyeleri tarafından yapılabilir. Aile veya hekim dışı sağlık personelinin ASİE den şüphelendiği durumlarda değerlendirme hekim tarafından yapılır. Hekim dışı personel bu tip bir vaka ile karşılaştığında birlikte çalıştığı hekime haber verir ve vaka birlikte değerlendirilir. Tüm sağlık çalışanları ASİE leri tanıyabilecek şekilde vaka tanımlarını ve ne yapılması gerektiğini bilmelidir. ASİE lerin saptanması ve bildirimi sağlık personeli, aileler ve toplumun diğer üyeleri tarafından yapılabilir. Aşı yapan personel, aileler ve toplumun diğer üyelerini aşılama sonrası ne tür reaksiyonlar görülebileceği ve hangi durumlarda bebek/çocuklarını bir sağlık kuruluşuna getirmeleri gerektiği konularında bilgilendirmelidir. AŞILAMA İLKE VE UYGULAMALARI 173

174 Aşı Uygulama İlkeleri: Aşılamanın mümkün olan en erken dönemde ve en kısa zamanda yapılması önerilmektedir. Aşıların istenilen bağışıklığı oluşturabilmesi, yüksek derecede korunma sağlaması ve en az yan etki oluşturabilmesi temel kurallara uygun yapılması ile sağlanabilir. Bu kurallara aşılama standardizasyon ilkeleri denilmektedir. Aşı uygulaması yapacak olan sağlık elemanı aşılama hatalarından olabildiğince kaçınmak, tüm sağlık çalışanları arasında doğru uygulamaları ortaklaştırmak için en iyi ve en doğru olduğu kabul edilen işlemleri bilmelidir. Enfeksiyonun kontrolü ve steril teknikler hakkında yapması gerekenleri, enjeksiyon yerinin belirlenmesi, iğne uzunluğunun ayarlanması, uygun enjeksiyon bölgesinin seçimi, enjeksiyon bölgesine uygun volümün belirlenmesi, aşı uygulanacak çocuğa pozisyon verilmesi, tüm enjeksiyon çeşitlerinin neler olduğu ve nasıl uygulanması gerektiğini bilmesi, yan etkilerin önlenmesi konularında standart bilgilere sahip olması gereklidir. Aşı Uygulama Yolları: Ülkemizde aşılar ağızdan (oral) ve parenteral (enjeksiyon şeklinde: Kas içine, derialtına, deri içine ) uygulanmaktadır. Aşı uygulaması bebek ve çocuklar için ağrılı bir işlemdir. Bu nedenle, sağlık personelinin aşı yapacağı çocuğu rahatlatması ve daha az ağrı yaşatarak deneyimleri olumlu hale getirmesi mümkündür. Enjeksiyon ağrısının azaltılması ve yan etkilerin önlenmesi önemlidir. AKTİF BAĞIŞIKLAMA Bağışıklık (immünizasyon): Bağışıklık, bireyin karşılaşabileceği enfeksiyon etkenlerine karşı immünolojik savunmasının uyarılmasıdır. Bağışıklığı sağlayan maddelere de antikor adı verilir. Doğal Bağışıklık: Doğuştan sahip olunan bağışıklıktır. Örneğin kanda bulunan bazı mikropların üremesini ter, mikropların vücuda gelişini de gözyaşı önler. Kazanılmış Bağışıklık: Kişinin yaşamı boyunca enfeksiyon etkenine karşı bireysel olarak geliştirdiği bağışıklıktır. Pasif bağışıklık: Önceden hazırlanan antikorların hastalığı önlemek için risk altındaki bireye verilmesini içerir. Anneden plasenta ile bebeğe geçen antikorlar ve serumlar ile kazanılır. Pasif bağışıklık için kullanılan ürünler insan serum immünoglobulini (IVIG), hayvan antiserumu ve antitoksinleridir. Bu tip bağışıklığın süresi kısadır. Aşıların istenilen bağışıklığı ve yüksek derecede korunma sağlaması temel kurallara uygun yapılması ile sağlanabilir. Aktif bağışıklık: Etken organizmaya karşı vücudun antikor oluşturması ile kazanılan bir bağışıklıktır. Bireyin hastalığı geçirmesi ya da aşılama ile kazanılır. Bu tip bağışıklığın süresi uzundur. AŞI TAKVİMİ 174

175 Aşılar aktif kazanılmış (edinsel) bağışıklık sağlar. Aşılama, yüzyılın en ucuz, en etkin, en güvenli ve en akılcı tıbbi yeniliklerinden biridir. Ölü ya da hastalık yapma yeteneği azaltılmış canlı mikroorganizmaların deri altına ya da kas içine enjekte edilmesi veya ağız yolu ile verilmesine aşılama denir. Aşılar ölü ya da zayıflatılmış mikroorganizma içeren biyolojik ürünlerdir. Aşılar, bireyin bağışıklık (immün) sistemini uyararak mikroorganizmalara karşı antikor oluşmasını sağlar. Aşılamada temel amaç; aşı ile korunulabilen hastalıkların oranlarını ve bu hastalıklardan kaynaklanan sakatlık ve ölüm hızlarını azaltmaktır. Aşı Tipleri Aşılar aktif kazanılmış (edinsel) bağışıklık sağlar. Ölü Virüs Aşısı: Ölü mikroorganizmaları içerir, ancak insan vücuduna girdiğinde antikor oluşturma özelliğine sahiptir (inaktif polio aşısı gibi). Toksoid Aşı: Bazı bakteriler toksin ürettiği için antitoksin antikorları üretilir. Pasif bağışıklık sağlar (difteri gibi). Canlı Virüs Aşısı: Canlı mikroorganizmanın virülansı azaltılarak aktif bağışıklama sağlanır (kızamık ve su çiçeği gibi). Rekombinan Aşı: Mikroorganizmanın genetiğinde değişiklik yapılarak kullanılmasıdır (aselüler bağmaca ve hepatit B gibi). Konjuge Aşı: Değiştirilen mikroorganizmanın başka bir madde ile bağlanmasıdır. Çocukluk Dönemindeki Uygulanan Aşılar Tüberküloz (verem=bcg) Aşısı: Canlı bir aşıdır. Güneş ışığından etkilendiği için koyu bir ampül içinde bulunur. Aşı intradermal (cilt içine) enjeksiyon ile deltoid (kol) kasına yapılır. Aşı yerinde iki üç hafta sonra papül (derinin kabarması) gelişir, 3-9 mm lik sertlik oluşur, 5-8 haftada kabuklaşır, kabuk düştükten sonra ülserleşir ve 8-10 haftada aşı yapılan doku iyileşir. BCG aşısının yıl süreyle koruyucu olduğu belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü tek doz BCG aşılaması önermektedir. Ülkemizde de 2006 yılından beri tek doz uygulanmaktadır. Aşı bölgesinde deri enfeksiyonu veya yanık olan, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullanan ve 2 kg ın altındaki olan çocuklara BCG aşısı uygulanmaz. Ayrıca, canlı aşı olduğu için gebelikte de yapılmaz. Boğmaca Aşısı: Tam hücreli ölü boğmaca aşısı çok sayıda toksik madde içerdiği için aşıya bağlı ciddi reaksiyonlar görülebilir. Asellüler boğmaca aşısının yan etkileri daha azdır. Ülkemizde rutin aşılama programında 2, 4 ve 6. aylarda beşli aşı (DaBT- IPA-Hib) ile birlikte yapılır. Aşılar, bireyin bağışıklık sistemini uyararak mikroorganizmalara karşı antikor oluşmasını sağlar. Çocukluk çağında yapılan boğmaca aşısı yaşam boyu koruyucu olmadığı için adolesanlar ve erişkinler boğmacaya karşı korumasız kalmaktadırlar. Bu nedenle, adolesan dönemde tetanos toksoidi, azaltılmış difteri toksoidi ve asellüler boğmaca aşısını (DaBT) içeren tek doz rapel (pekiştirme dozu) aşı birçok ülkede uygulanmaktadır. 175

176 Kısa süre önce konvülsiyon (havale) geçiren ve kanama öyküsü olan bebeklere boğmaca aşısı yapılmaz. Difteri Aşısı: Difteri toksoidi tek başına kullanılmaz. Tetanos ve boğmaca aşıları ile birlikte kullanılır. Difteri toksoidi içeren aşıların (DBT, DaBT) yapılmasından sonra genellikle kızarıklık, sertlik ve apse gibi lokal reaksiyonlar oluşabilir. Nadir olarak, yaygın döküntü, anafilaksi ve nörolojik komplikasyonlar gelişebilir. Difteri toksoidinin oluşturduğu bağışıklık yaşam boyu devam etmediği için ek dozların yapılması gereklidir. Ülkemizde uygulanan aşı programında, 2,4,6. ve 18. ayların sonunda DaBT- IPA-Hib ve ilkokul birinci sınıfta DaBT- IPA olarak uygulanır. Antikor düzeyleri en son uygulanan 10 yıl sonra normalin altına düşmektedir. Bu nedenle difteri toksoidi tetanos toksoidi ile birlikte (Td) her 10 yılda bir yapılır. Tetanos Aşısı: Tetanos toksoidi difteri ve boğmaca aşıları ile birlikte uygulanır. Aşı programında 2,4,6. ayların sonunda ve 18. ayın sonunda yapılan rapel (pekiştirme) doz ile toplam dört dozdan oluşur. İkinci rapel ilkokul birinci sınıfta dörtlü kombine aşı (DaBT-IPA) şeklinde ve daha sonra ilkokul sekizinci sınıfta Td olarak uygulanır. Tetanos geçiren kişilerde kalıcı bağışıklık gelişmemektedir. Bu nedenle, bu hastaların iyileşme döneminde aktif immünizasyon (bağışıklama) sağlanmalıdır. Yaralanmalarda Tetanos Aşısı: Eğer yara temiz ise ve son aşıdan sonra 10 yıl geçmişse tetanos aşısı yapılır. Üçten az tetanos aşısı yapılan kişiler için kirli yaralanmalarda tetanos aşısı (Td) ve tetanos immünglobulini (TIG) yapılmalıdır. Gebelikte Tetanos Aşısı: Anne adaylarının antitetanos seviyesinin gebeliğin son iki ayında yüksek olması yenidoğanı tetanostan korur. Daha önce hiç aşılanmamış gebelerde 4. aydan itibaren tetanos toksoid aşısı uygulanır. Aşı, bulaşıcı hastalıkların sıklığını ve oluşan sakatlık ve ölüm hızlarını azaltmaktadır. DBT/DaBT Aşısı: Difteri, asellüler boğmaca ve tetanos aşılarını içeren inaktif bakteriyel bir aşıdır. Ülkemizde rutin aşı programında IPA (inaktif polio aşısı) ve Hib ile birlikte beşli kombine aşı olarak 2,4,6. ayların sonunda ve 18. ayın sonunda rapel uygulanmaktadır. Başlangıçtaki ilk üç doz arasında en az 4 hafta olmalıdır. İlkokul birinci sınıfta yapılan DaBT-IPA ile toplam beş doz aşı uygulanır. Td aşısı 10 yılda bir tekrarlanır. Hepatit B Aşısı (Sarılık Aşısı): İnaktif (ölü) bir viral aşıdır. Bebeklerde primer bağışıklama doğumdan hemen sonra, 1. ve 6. aylarda uygulanan üç dozdan oluşur. Daha büyük çocuklar ve adolesanlarda benzer şekilde üç doz aşı uygulanır. 2 kg olmayan prematüre bebeklere hepatit B aşısı bu kiloya ulaşınca yapılır. Aşıya bağlı olarak, hafif ateş ve enjeksiyon yerinde hassasiyet gelişebilir. Anafilaksi (allerji) çok nadir görülmektedir. Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak Aşısı: Aşının ilk dozu 12. ayın sonunda, ikinci doz ilköğretim birinci sınıfta yapılır. Bağışıklık yaşam boyu sürmektedir. 176

177 Önemli bir yan etki bildirilmemiştir. Kombine aşının içerdiği kızamık ve kızamıkçık aşılarına bağlı olarak, ateş ve döküntü gelişebilir. İmmün sistemi baskılanmış kişiler, doğuştan immün yetmezliği olanlar ve gebe kadınlara Kızamık, kızamıkçık, kabakulak aşısı yapılmaz. Kadınlar aşıdan sonra en az üç ay hamile kalmamalıdır. Hemophilus İnfluenza Tip B/Hib Aşısı: Hib Aşısı kombine aşı (DaBT-IPA-Hib) ile birlikte 2,4,6. Ayların sonunda üç doz ve 18. ayın sonunda bir doz rapel olarak uygulanmaktadır. Aşı yapıldıktan sonra şişlik, ateş, kızarıklık ve ağrı gelişebilir. Alerjik reaksiyonlar gelişen kişilere yapılmamalıdır. Türkiye de tüm sağlık ocaklarında ücretsiz uygulanan çocukluk dönemi rutin aşı takvimi bulunmaktadır. Polio Aşısı: Çocuk felci aşısıdır. Ülkemizin içinde bulunduğu Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi 21 Haziran 2002 yılında poliodan arındırılmış bölge sertifikası almıştır. Avrupa Bölgesi nde son yerli vaka (son vahşi polio virüsü) Kasım 1998 de Ağrı da rastlanmıştır. Polionun yok edilmesi için toplumda polio virüsüne karşı yüksek bağışıklama düzeyi sağlanmalıdır. Rutin aşı takvimine göre inaktif (ölü) polio virüs aşısı DaBT-IPA-Hib (difteri asellüler boğmaca tetanos-inaktif polio-grip saşısı) beşli kombine aşı şeklinde 2,4,6. aylarda yapılır ve bu üç doz arasında en az dört hafta ve 3. doz ve birinci rapel arasında 12 ay olmalıdır. Birinci rapel 18. ayın sonunda DaBT-IPA-Hib şeklinde, ikinci rapel ise ilköğretim birinci sınıfta DaBT-IPA dörtlü kombine aşı şeklinde uygulanır. Oral polio (çocuk felci) aşısı canlı aşı olduğu için doğuştan immün yetmezliği olan (doğuştan) veya immün sistemi baskılanmış çocuklara uygulanmaz. Bu çocuklara sadece inaktif (ölü) polio aşısı (IPA) yapılır. Konjuge Pnömokok Aşısı (Zatürre Aşısı): İki yaşın altında hastalık veya ölümle sonuçlanan streptokokus pnömoni bakterisine karşı uygulanır. Konjuge aşı 2, 4,6. aylarda ve 12. ayın sonunda bir rapel doz olmak üzere dört kez uygulanır. Daha önce aşılanmamış 7-11 ay arasındaki çocuklara 6-8 hafta ara ile iki doz primer aşı ve aylara arasında bir rapel uygulanır. Aşı bölgesinde hassasiyet, kızarıklık, şişlik gibi lokal yan etkiler 38 derecenin üstünde ateş görülebilir. Yüksek ateşi, orta veya ağır derecede hastalığı olan çocuklar iyileşinceye kadar aşı ertelenir. Hepatit A Aşısı (Sarılık Aşısı): Hepatitis A virüs enfeksiyonu genellikle iyi huylu bir hastalık olmasına rağmen çocuklarda nadir de olsa öldürücü seyredebilir. Hepatit A 2 yaş çocuklara 6 ay arayla 2 doz önerilir (2, ve 2.5 yaşlarda). Mümkünse 2. aşı aynı firmanın aşısıyla yapılmalıdır, ancak farklı firmanın aşıları değişimli olarak kabul edilir. Su Çiçeği Aşısı: Su çiçeği konusunda ülkemizde yeterli veri bulunmamakla birlikte genel gözlem kanıları bu hastalığın özellikle okul çağı ile birlikte zaman zaman salgınlar yaptığı ve eğitim ve sağlık sistemi ve çalışan anne-babalar açısından ekonomik kayba yol açtığı yönündedir. Su çiçeği aşısı 12. ayda ilk doz ve

178 yaşında (veya İÖO 1. sınıfta) pekiştirme/rapel aşısı olmak üzere toplam 2 kez yapılır. Daha önce aşı yapılmayan >4 yaş çocuklara 1-3 ay arayla 2 doz yapılır. Pekiştirme/rapel aşıları değişimlidir, yani farklı firmaların aşıları birbirlerinin yerine pekiştirme/rapel aşı olarak yapılabilir. Su çiçeği aşısı 12. ayda ilk doz ve 4-6 yaşında pekiştirme aşısı olmak üzere toplam 2 kez yapılır. Şekil 1. Su çiçeği döküntüleri Rutin Aşı Takvimi Aşılama, çocuk ve hatta erişkin sağlığını korumada en güvenilir, düşük maliyetli ve etkili yaklaşımdır. Aşılama, en sık görülen hastalıklar üzerinde çocuk ve hatta erişkin sağlığını korumada en güvenilir, düşük maliyetli ve etkili yaklaşımdır. Aşı ile korunabilir hastalıklara karşı etkili ve güvenilir aşılar ile korunmak bütün çocukların en temel haklarından sayılmalıdır. Türkiye de tüm sağlık ocaklarında ücreti devlet tarafından karşılanarak ve çocuklara ücretsiz uygulanan Çocukluk Dönemi Rutin Aşı Takvimi bulunmaktadır (Tablo 1). Tablo 1. Sağlık Bakanlığı Çocukluk Dönemi Rutin Aşı Takvimi (Hepatit A ve Su Çiçeği 2012 de eklenmiştir) Aşılar Doğumda (İlk 72 Saat İçinde) 1.Ayın Sonu (4 haftalık) 2.Ayın Sonu (8 haftalık) 4.Ayın Sonu (16 haftalık) 6.Ayın Sonu (24 haftalık) 12.Ayın sonu (1 yaşında) 18.Ayın sonu (72 haftalık) 24.Ayın sonu (2 yaşında) İlkokul 1. sınıf İlkokul 8. sınıf Hep B I II III 178

179 BCG DaBT- IPA- Hib I I II III R KPA I II III R KKK I R Kz.çık OPA I II R Td I R Hep A I II Su Çiçeği I Hep B: Hepatit B Aşısı, BCG: Tüberküloz Aşısı, DaBT-IPA-Hib: Difteri asellüler Boğmaca Tetanos-İnaktif Polio-Hemofiluz influenza tip b aşısı, KKK: Kızamık Kızamıkçık Kabakulak Aşısı, OPA: Oral Polio Aşısı, Td: Erişkin tip Tetanos difteri Aşısı, KPA: Konjuge Pnömokok Aşısı, R: Pekiştirme dozu Kaynak: T.C. SAGLIK BAKANLIGI Temel Saglık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, GENELGE 2008 / 14 Ülkemizde gebelere ve yaş kadınlara birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamında ücretsiz olarak tetanos aşılaması yapılmaktadır. Ülkemizde, ücretsiz olarak sunulmasına karşın gebelerde tetanos aşılama oranlarının çok düşük olması dikkat çekicidir. GEBELİKTE AŞININ ÖNEMİ Ülkemizde gebelere ve yaş kadınlara birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamında ücretsiz olarak tetanos aşılaması yapılmaktadır (Tablo 2). Neonatal Tetanos (NNT) doğum öncesi bakım hizmetlerinin sınırlı verildiği, doğumların kirli ortamlarda, eğitimsiz kişilerce yaptırıldığı ve tetanosa karşı bağışıklamanın yetersiz olduğu birçok az gelişmiş ülkede önemli bir halk sağlığı sorunudur. NNT tüm dünyada çocuklar arasında aşıyla korunabilir hastalıklardan ölümlerin ikinci nedeni olup tüm neonatal ölümlerin %14.0'ından sorumludur. Dünyada yılda 289,000 NNT olgusu görülmekte ve bunların 214,000'i ölümle sonuçlanmaktadır. NNT, ülkemiz genelinde hizmet veren tüm sağlık kurumları tarafından bildirimi zorunlu olan hastalıklardandır. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2003 yılında 41 NNT olgusu görülmüş, bunların 20'si ölüm ile sonuçlanmıştır. Hastalığın saptanmasında ve bildiriminde diğer az gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de sorun bulunmaktadır. Dicle Üniversitesi'nde 2000 yılında NNT tanısıyla yatırılan ve tedavi gören 16 olgunun 13'ünün, sağlık müdürlüğüne bildirilmesine karşın Sağlık Bakanlığı kayıtlarında bulunmaması, bildirim sorununu ortaya koymaktadır. NNT, başta gebelerin olmak üzere, doğurgan çağdaki kadınların tetanosa karşı bağışık hâle getirilmesi, doğum öncesi bakım hizmetlerinin yeterli, güvenli durumda olması, doğumların sağlıklı 179

180 koşullarda ve eğitilmiş personelle yapılması ile önlenebilir. Annenin aşılanması dolaylı yolla bebeği NNT'ye karşı korur. Tablo 2. Sağlık Bakanlığı Doğurganlık Çağı (15-49 yaş)/gebe Kadınlara Uygulanan Tetanos Difteri Aşı Takvimi Doz Sayısı Uygulama Zamanı Koruma Süresi Td I Gebeliğin 4. ayında ilk karşılaşmada Yok Td II Td 1'den en az 4 hafta sonra 1-3 Yıl Td III Td 2'den en az 6 ay sonra 5 Yıl Td IV Td V Td 3'den en az 1 yıl sonra veya bir sonraki gebelikte Td 4'den en az 1 yıl sonra veya bir sonraki gebelikte 10 Yıl Doğurganlık Çağı Boyunca Kaynak: T.C. SAGLIK BAKANLIGI Temel Saglık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, GENELGE 2008 /

181 Özet Bulaşıcı (enfeksiyon) hastalılardan korunmak için alınan önlemlerden biri kişisel direncin artırılmasıdır. Çocuk ve hatta erişkin sağlığını en sık görülen bulaşıcı hastalıklardan korumada, en güvenilir ve en etkili yaklaşım aşılamadır. Aşılar ile korunmak bütün çocukların en temel haklarından biridir ve başarısı ülkenin ekonomik düzeyi ile paralellik göstermektedir. Aşıların yapılmaması gereken durumlar (kontrendikasyon) çok nadirdir. Kesin kontrendikasyon durumlarında ilgili aşı uygulanmaz. Aşılama sonrası sıklıkla hafif, oldukça nadir olarak da yaşamı tehdit edecek kadar ciddi istenmeyen etkiler gözlenebilir. Aşıların istenilen immün yanıtı oluşturabilmesi, yüksek derecede korunma sağlaması ve en az yan etki oluşturabilmesi temel kurallara uygun yapılması ile sağlanabilir. Etken organizmaya karşı vücudun antikor oluşturması ile kazanılan bağışıklığa aktif bağışıklık denir. Bireyin hastalığı geçirmesi ya da aşılama ile kazanılır. Bu tip bağışıklığın süresi uzundur. Aşılar aktif kazanılmış (edinsel) bağışıklık sağlar. Çocukluk döneminde uygulanan aşılar; tüberküloz, boğmaca, difteri, tetanoz, hepatit B, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, hib, polio, pnömokok, hepatit A ve su çiçeği aşısıdır. 181

182 DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisinde aşı uygulaması ertelenir? a) Alerji veya astım (aşının belirli bir bileşenine karşı bilinen bir alerji dışında) Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. b) 38.5 C den yüksek ateşle seyreden enfeksiyon hastalıkları c) Ailede aşıyı takiben yan etki görülme öyküsü d) Ailede havale, felç veya epilepsi bulunma öyküsü e) Kalp, akciğer, böbrek veya karaciğer hastalıkları gibi kronik hastalıklar 2. Aşağıdakilerden hangisi ASİE izleme sisteminin temel amacı değildir? a) Aşılama hizmetinin kalitesini iyileştirmek b) Aşılamanın kabul edilebilirliğini arttırmak c) İstenmeyen etkilerin aşı ile ilişkisini araştırmak d) Aşı uygulama hataları ile ilgili sorunları çözmek e) Aşılama programını değiştirmek 3. Aşağıdakilerden hangisi ülkemizde uygulanan çocukluk çağı rutin aşı takviminde uygulanan aşıların uygulama şekli değildir? a) Ağızdan b) Buruna püskürtme c) Kas içine enjeksiyon d) Derialtına enjeksiyon e) Deri içine enjeksiyon 4. Aşağıdakilerden hangisi aktif bağışıklıktır? a) Doğuştan sahip olunan bağışıklık b) Kişinin yaşamı boyunca geliştirdiği bağışıklık c) Antikorların risk altındaki bireye verilmesi d) İnsan serum immünoglobulini ile bağışıklık e) Etkene karşı vücudun antikor oluşturması ile bağışıklık 5. Aşağıdakilerden hangisi rekombinan aşıdır? a) Aşı ölü mikroorganizmaları içerir (inaktif polio aşısı gibi) b) Aşı genetiğinde değişiklik yapılmış mikroorganizmaları içerir (hepatit B gibi) c) Aşı bazı bakterilere karşı antitoksin antikorları içerir (difteri gibi) d) Aşı virülansı azaltılmış canlı mikroorganizma içerir (kızamık gibi) e) Aşı değiştirilmiş ve başka bir madde ile bağlanmış mikroorganizma içerir (pnömokok aşısı gibi) 182

183 6. Aşağıdakilerden aşılardan hangisi ülkemizde uygulanan çocukluk çağı rutin aşı takviminde yer almaz? a) Tüberküloz aşısı b) Konjuge pnömokok aşısı c) Rotavirüs aşısı d) Hepatit A aşısı e) Polio aşısı 7. Aşağıdaki bulaşıcı hastalıklardan hangisi en son 1998 yılında Ağrı da görülmüştür? a) Hepatit B b) Suçiçeği c) Boğmaca d) Polio e) Difteri 8. Aşağıdakilerden aşılardan hangisi 2., 4., 6. ve 18. aylarda olmak üzere dört doz olarak uygulanır? a) DaBT-IPA-Hib Aşısı b) Kızamık Kızamıkçık Kabakulak Aşısı, c) Oral Polio Aşısı d) Konjuge Pnömokok Aşısı e) Hepatit B Aşısı 9. Ülkemizde yaş/gebe kadınlara uygulanan tetanos difteri aşısının ilk dozu gebeliğin kaçıncı ayında uygulanır? a) Gebeliğin 4. ayında b) Gebeliğin 5. ayında c) Gebeliğin 6. ayında d) Gebeliğin 7. ayında e) Gebeliğin 8. Ayında 10. Ülkemizde yaş/gebe kadınlara uygulanan tetanos difteri aşısının ikinci dozu birinci dozdan ne kadar süre sonra uygulanır? a) 2 hafta sonra b) 3 hafta sonra c) 4 hafta sonra d) 5 hafta sonra e) 6 hafta sonra Cevap Anahtarı 1.B, 2.E, 3.B, 4.E, 5.B, 6.C, 7.D, 8.A, 9.A, 10.C. 183

184 SERUMLAR İÇİNDEKİLER Serumun Tanımı Serumun Temel Özellikleri Serum Çeşitleri Hayvan Kaynaklı Bağışık Serum (Heterolog Serumlar) İnsan Kaynaklı Bağışık Serum (Homolog Serumlar) Serumların Yan Etkileri Serumların Kullanım Amaçları Serum ile Aşı Arasındaki Farklar ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Arş. Gör. Ayfer TOSUN HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Serumu tanımlayabilecek, Serumların temel özelliklerini kavrayabilecek, Kaynaklarına göre serum çeşitlerini sınıflandırabilecek, Serumların yan etkilerini açıklayabilecek, Serumların kullanım nedenlerini açıklayabilecek, Serum ile aşı arasındaki farkları anlayabileceksiniz. ÜNİTE

185 GİRİŞ Serumlar insanda pasif bağışıklama amacıyla kullanılırlar. Hazır, sentezlenmiş antikor içerdikleri için, uygulandıkları anda etkilerini gösterirler. Ancak sağladıkları bağışıklık kısa sürelidir ve ortalama 3-4 hafta sürer. Genellikle aktif bağışıklık oluşturacak kadar zaman bulunamaması durumlarında, hızlı bir şekilde koruyucu ve tedavi edici bir direnç kazandırırlar. Tedavi edici serumlar Bağışıklık cisimlerini içerir. SERUM TANIMI Serum, belirli bir hastalık etkenine karşı aktif bağışıklık kazandırılmış kişinin veya hayvanın kanından elde edilen fibrinojeni (Karaciğerde sentez edilen, kan plazmasında bulunan ve pıhtılaşma olayında önemli rol oynayan kan proteini) alınmış plazmadır. Bağışıklık biliminde(immünoloji) serumlar, içerdikleri globulinler (bir cins proteinler) bakımından normal serumlar ve bağışık serumlar olarak iki grupta toplanır. Normal Serumlar: Kanı alınan hayvan, insanlar için zararlı olan hiçbir hastalıkla karşılaşmamışsa, bu hayvanlardan elde edilen serum özel antikor taşımaz, normal serumdur. Bu tür serumlar, laboratuarlarda mikrop besi yerlerinin hazırlanmasında kullanılırlar. Tedavi Edici Serumlar (Bağışık Serumlar) : Belirli antijene karşı özel antikorları içeren serumlara, bağışık serum denir Bunlar antikor içeren serumlardır. Hastalık etkenlerinin antijenlerin canlı vücuduna damar yoluyla verilerek antikor oluşturulmasından belirli bir süre sonra o canlıdan alınan kandan elde edilen serumlardır. Tedavi edici serumlar bağışıklık cisimlerini içerirler. Bunlar aşısız çocukların hastalığa yakalanması durumunda (örneğin difteri) tedavi edici olarak ya da aşı olmamış bir çocuğun yaralanması durumunda hastalığa karşı koruyucu olmak için (tetanos, kuduz gibi) acele olarak antikor transferi için kullanılır. Çocuk enfeksiyon etkeni ile karşılaşmıştır ancak aşı ile vücutta antikor üretmeye zaman kalmamıştır. Böyle durumlarda aşıların yerine bağışık serum verilerek pasif bağışıklık sağlanır. Pasif bağışıklık geçicidir, 3 hafta sonra derhal çocuk aşılanmalıdır. Şekil 1. Serum 185

186 SERUMUN TEMEL ÖZELLİKLERİ Serumların temel özellikleri şu şekilde ifade edilir: Antikor-Antitoksin içerir Hastalık oluştuktan sonra verilir Hastalığı tedavi edicidir Pasif bağışıklık kazandırır SERUM ÇEŞİTLERİ İnsanda tedavi ve koruma amacıyla kullanılan serumlar heterolog(hayvan kaynaklı bağışık serumlar) ve homolog(insan kaynaklı bağışık serumlar) olarak hazırlanır. Hayvan kaynaklı serumların elde edilmesi insan kaynaklı serumlara oranla çok daha kolay ve ucuzdur. Hayvan Kaynaklı Bağışık Serum (Heterolog Serum ) Bağışıklanmış hayvanlara ait, yüksek oranda antikor içeren serumlardır. Hayvan kaynaklı bağışık serum elde etmek için, hastalık etkeni olan mikroplar veya bunların ürünleri veya yılan, akrep zehirleri gibi antijenler özel olarak hazırlandıktan sonra deney hayvanlarına verilerek, bunlara karşı yüksek düzeyde özgül antikor sentezlettirilir. Bu şekilde bağışıklanan hayvanlardan elde edilen bağışık serumlar hastalıklardan korunmada veya bazı hastalıkları tedavi amacıyla kullanılırlar. Bağışık serum üretiminde, daha fazla serum elde edildiğinden genellikle at, sığır, koyun gibi hayvanlar kullanılır. Hayvan kaynaklı serumların elde edilmesi insan kaynaklı serumlara oranla çok daha kolay ve ucuzdur. Bağışık serum şişelerinin etiketinde anti serumun çeşidi, hayvanın türü, içerdiği antikor oranı, üretim ve son kullanma tarihleri gibi önemli bilgiler belirtilmiş olmalıdır. Ancak hayvan kaynaklı bağışık serumlar çok yüksek miktarda yabancı hayvan proteini içermeleri nedeniyle çok sık aşırı duyarlılık reaksiyonlarına neden olurlar ve giderek önemini kaybetmektedirler. İnsan kaynaklı bağışık serumların önemi ve kullanımı ise giderek artış göstermektedir. İnsan Kaynaklı Bağışık Serum, Immünglobulin veya Gamaglobulin (Homolog Serum) İmmünglobulinler, insan plazması veya plasentasından elde edilirler. Birçok hastalıkta kullanım alanı vardır. Yan etkileri de oldukça azdır. İnsan kaynaklı bağışık serumlar iki çeşittir. Standart İmmünglobulin Özgül İmmünglobulin Standart İmmünglobulin Standart immünglobulin, en az 1000 kadar kan veren kişinin (donörün) plazma karışımından, immünglobülinlerin (bağışık proteinlerin) ayırt edilmesiyle hazırlanan bir üründür. Bu üründe bu kişilere ait çeşitli antikorlar bir 186

187 arada ve yoğun bir şekilde bulunurlar. Standart immünglobulinler, bağışıklık bozukluklarından genel olarak enfeksiyonlardan korumak için veya çeşitli bulaşıcı hastalıklarla temas sonrasında uygulanırlar. Özgül immünglobulinlerin hayvan kaynaklı bağışık serumlara oranla, antikor içerikleri kat daha fazladır. Şekil 2. Standart serum Özgül İmmünglobulin Özgül immünglobulinler, doğal olarak bir enfeksiyon hastalığını geçirenlerden veya gönüllülerde aktif bağışıklama yaparak (aşı ile) bağışık hâle getirilen insanların plazmalarından elde edilirler. Bu serumlar, o hastalığın mikrobuna veya ürününe karşı çok yoğun özgül antikor içerirler. Kısaca özgül bağışık proteinlerdir. Sadece içerdikleri özgül antikorların gerekliliğinde kullanılırlar. Özgül immünglobulinleri, hayvan kaynaklı bağışık serumlara oranla, antikor içerikleri kat daha fazladır. Hepatit B, tetanos anti-toksidi, kızamık, kabakulak, kuduz, kızamıkçık, boğmaca ve su çiçeği immünoglobulinleri korunma ve tedavi amacıyla kullanılan özgül bağışık proteinlerdir. Hepatit B İmmunglobulini (HBIg): Hepatit B immunglobulini insan kan plazmasından elde edilir. Bu serum, sağlık personelinin hepatit B enfeksiyonlu hastaların kanı ile kirlenmiş gereçlerle yaralanmalarından sonra, hepatit B virüsü taşıyan annelerin bebeklerinde, enfeksiyonlu kanın dikkatsiz nakil edilmesi durumlarında uygulanmaktadır. Tetanos anti-toksidi: Tetanostan korunmak için pasif olarak yapılan bağışıklamada anti-toksin verilmektedir. Anti-toksin kas içi yolla verilerek pasif bağışıklama yapılmaktadır. Kızamık İmmünglobulini: Kızamık geçirmemiş kişilerin kızamıklı hastayla temas etmelerinde, beyin zedelenmelerinde, verem gibi ciddi hastalığı olan veya akut enfeksiyonu olan hastalarda, doğuştan veya sonradan oluşan bağışıklık yetmezliklerinde ve gebelikte koruyucudur. Bu serum, kızamık enfeksiyonunun sonunda olabilecek beyin zedelenmelerini önleyebilmektedir. Kabakulak İmmünglobulini: Kabakulağa karşı ve kabakulağın testis iltihabı, beyin ve beyin zarlarının iltihabı gibi zararlı etkilerinden korunmak için yaygın olarak kullanılmaktadır. Kabakulak enfeksiyonu kızamık gibi çocukluk çağı enfeksiyonudur. Toplum, genelde doğal yolla enfeksiyonu geçirdiğinden aktif olarak kazanılmış bağışıklık sağlamış durumundadır. 187

188 Kuduza Karşı Özgül İmmünoglobulin: Hayvan ısırmalarından hemen sonra yapılan pasif bağışıklamada bu serumlar kullanılmaktadır. Kuduz immünglobülini, tek dozda ve bir kez uygulanır. Buradaki amaç, aşılamayla antikor üretimi sağlanıncaya kadar, pasif bağışıklama ile enfeksiyonun ilerlemesini engellemektir. Uygulama Süresi: İlk aşı dozuyla birlikte aynı gün veya bir hafta sonrasına kadar uygulanabilir. İlk aşı dozundan bir hafta sonra antikor yanıtı oluşacağından önerilmez. Gecikmiş vakalarda geçen süreye bakılmaksızın kuduz immünglobülini uygulanır. Kızamıkçık enfeksiyonunun aktif olduğu dönemde kızamıkçık virüsüne ait antikor düzeyinde yükselme görülmektedir. Kızamıkçık İmmünoglobulini: Bu serum, kızamıkçıklı biriyle temas eden kişilere en kısa zamanda verilmelidir. Bu serum verildikten 2-3 hafta sonra kişilerin kanlarında kızamıkçık virüsüne ait antikor düzeylerine bakılmalıdır. Kızamıkçık enfeksiyonunun aktif olduğu dönemde kızamıkçık virüsüne ait antikor düzeyinde yükselme görülmektedir. Boğmaca İmmünglobulini: Boğmaca enfeksiyonuna karşı pasif bağışıklama yapılmaktadır. Boğmaca hastalığı ile temas etmiş bir kişi ile temas etmiş olanlara bu serum verilerek enfeksiyon riski azaltılmaktadır. Su Çiçeği İmmünoglobulini: Su çiçeği geçiren sağlıklı kişilerin plazmalarından hazırlanan bu serum, su çiçekli bir hasta ile temas eden kişiye temastan 72 saat sonra uygulandığında hastalığın ağır geçmesini önlemektedir. Şekil 3. Tedavide kullanılan serumlar Hayvan kaynaklı ve insan kaynaklı bağışık serumlar çoğunlukla kapsadıkları antikor çeşidine göre isimlendirilirler. Örnek Antitoksik serumlar : Difteri, tetanos, gazlı kangren, botulismus ( zehirlenme) gibi Antibakteriyel serumlar : Şarbon, boğmaca gibi Antiviral serumlar : Kuduz, hepatit-b, kabakulak gibi Antivenom serumlar : Akrep, yılan, örümcek gibi 188

189 Bu olaylar sonucu kişilerde bazı klinik belirtiler ortaya çıkabilir. Bağışık serumlar, tek bir antijene karşı hazırlanmışsa monovalan (bağışıklık kazandırıcı tek bir madde içeren) serumlar, bir etkenin birkaç antijenine karşı hazırlanmışsa polivalan (bağışıklık kazandırıcı birden çok madde içeren) serumlar olarak adlandırılır. SERUMLARIN YAN ETKİLERİ Hayvan kökenli serumlardaki proteinler insan vücudu için yabancı olduklarından, bu gibi serumlar insanlara uygulandıklarında, yabancı proteinlerin bir an önce atılmalarını sağlamak için insan vücudu içinde immünolojik olaylar gelişir. Bu olaylar sonucu kişilerde bazı klinik belirtiler ortaya çıkabilir. Bunlara serumların yan etkileri denir. Bunlar : Anafilaktik Şok (ani alerjik reaksiyon): Bu tip bir etki serum uygulamasını takip eden bir iki dakika veya en geç yarım saat içinde ortaya çıkar. Kişide tansiyon hızla düşer, hasta güçlükle nefes alır, göz bebekleri genişler, şuur kaybolur, ödem ve ishal görülür. Zamanında müdahale edilmezse, kalp durması sonucu hasta ölebilir. Serum Hastalığı: Çoğunlukla tetanos veya yılan zehirlenmesi gibi hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak amacıyla kişiye verilen seruma karşı, vücudun gösterdiği alerjik tepkidir. Ateş, eklem ağrıları, deri döküntüleri gibi belirtilerle kendini gösterir. Belirtiler genelde serum uygulamasından iki hafta sonra ortaya çıkar ve birkaç gün sürer. Arthus Fenomeni Tipinde Bölgesel Reaksiyon: Çok az rastlanır. Birkaç defa serum almış kimselerde, serum uygulamasından saat sonra enjeksiyon yerinin şişmesi, sertleşmesi ve aynı yerdeki cilt, cilt altı dokularının bir süre sonra ölümüyle karakterize klinik tablodur. Genel reaksiyon yoktur. Tehlikeli sonuçlar vermez. Şekil 4. Serumun yan etkileri 189

190 Bağışık sistem eksikliği olan bireyleri korumak amacıyla serumlar kullanılır. SERUMLARIN KULLANIM AMAÇLARI Serumların kullanım nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz Temas sonrası hastalığın ortaya çıkmasının engellenmesi Var olan hastalıkta belirtilerin hafiflemesi Bağışık sistem eksikliği olan bireyleri korumak Bakteri zehirlerinin hareketini engelleyerek hastalığın yayılımını engellemektir. Şekil 5. Serum kullanımı Örnek Kızamıkçık immünoglobulini, temas sonrası hastalığın ortaya çıkmasının engellenmesi amacıyla kullanılan serumlara örnektir. Aşıların yan etkisi hafiftir, Serumların yan etkileri ağır olabilir. AŞI İLE SERUM ARASINDAKİ FARKLAR Kişi enfeksiyon etkeni ile karşılaşmıştır ancak aşı ile vücutta antikor üretmeye zaman kalmamıştır. Böyle durumlarda aşıların yerine bağışık serum verilerek pasif bağışıklık sağlanır. Aşı ile serum arasındaki farklar tablo 1.1 de verilmiştir. 190

191 AŞI Tablo 1. Aşı ile Serum Arasındaki Farklar BAĞIŞIK SERUM Aşı ile vücuda zayıflatılmış mikrop ve bunların toksini verilir Aşı sıvısal(hümoral) ve hücresel bağışıklık oluşturur Aşı, bulaşıcı hastalıklardan korumak amacıyla sağlıklı insana yapılır Aşı, aktif bağışıklık kazandırır Aşılamayla kazanılan bağışıklık süresi yıllarca sürebilir Aşıların yan etkisi hafiftir Serum ile hastalığın antikorları verilir Serum, sıvısal(hümoral) bağışıklık oluşturur Serum tedavi amacıyla hasta olan insana yapılır Serum, pasif bağışıklık kazandırır Serumlarla sağlanan bağışıklık süresi kısa sürer (3-4 hafta) Serumların yan etkileri ağır olabilir Kaynak: Bilgehan, H. (1993). Temel Mikrobiyoloji ve Bağışıklık Bilimi, 6. Baskı, İzmir: Barış Fakülteler Kitapevi. Şekil 6. Serum ile aşı 191

192 Özet Serumlar insanda pasif bağışıklama amacıyla kullanılırlar. İnsanda tedavi ve korunma amcıyla kullanılan serumlar heterolog(hayvan kaynaklı bağışık serumlar) ve homolog(insan kaynaklı bağışık serumlar) olarak hazırlanmaktadır. Bağışık serum şişelerinin etiketinde anti serumun çeşidi, hayvanın türü, içerdiği antikor oranı, üretim ve son kullanma tarihleri gibi önemli bilgiler belirtilmektedir. Standart immünglobulinler, bağışıklık bozukluklarından genel olarak enfeksiyonlardan korumak için veya çeşitli bulaşıcı hastalıklarla temas sonrasında kullanılmaktadır. Özgül immünoglobulinler sadece içerdikleri özgül antikorların gerekliliğinde kullanılmaktadır. Hayvan kökenli serumlardaki proteinler insan vücudu için yabancı olduklarından, bu gibi serumlar insanlara uygulandıklarında, yabancı proteinlerin bir an önce atılmalarını sağlamak için insan vücudu içinde immünolojik olaylar gelişmektedir. Aşı ile vücuda zayıflatılmış mikrop ve bunların toksini verilmektedir. Serum ile hastalığın antikorları verilmektedir. Ödev Serum çeşitlerini şematize ederek 200 kelimeyi geçmeyecek şekilde belirtiniz. Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan ödev bölümüne yükleyebilirsiniz. 192

ÜNİTE 1 ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI İÇİNDEKİLER HEDEFLER SAĞLIKLI ÇOCUĞU TANIMAK-I. Yrd. Doç. Dr. Sibel KÜÇÜKOĞLU

ÜNİTE 1 ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI İÇİNDEKİLER HEDEFLER SAĞLIKLI ÇOCUĞU TANIMAK-I. Yrd. Doç. Dr. Sibel KÜÇÜKOĞLU SAĞLIKLI ÇOCUĞU TANIMAK-I İÇİNDEKİLER Sağlığın Tanımı Sağlığı Etkileyen Faktörler Sağlığın Bileşenleri Sağlığın Önemi Çocuk Sağlığının Önemi Çocuk Sağlığını Etkileyen Faktörler ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI

Detaylı

AÜTF HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMI /

AÜTF HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMI / AÜTF HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMI / 2017-18 TARİH/MODÜL BAŞLIKLAR (Konular) ÖĞRETİM ÜYESİ MODÜL 1 9 Ekim 2017 Halk Sağlığı tanımı, kavramı ve yaklaşımı Geleneksel ve Çağdaş

Detaylı

Türkiye de ve Dünya da Çocuk Sağlığı

Türkiye de ve Dünya da Çocuk Sağlığı Türkiye de ve Dünya da Çocuk Sağlığı Dersin İçeriği Çocuk kavramı Sağlık kavramı Türkiye de ve dünyada çocuk sağlığının durumu Çocuk sağlığını etkileyen faktörler Çocuk sağlığına yönelik girişimler Çocukluk

Detaylı

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER A) BİYOLOJİK ETMENLER KALITIM İÇ SALGI BEZLERİ B) ÇEVRE A) BİYOLOJİK ETMENLER 1. KALITIM Anne ve babadan genler yoluyla bebeğe geçen özelliklerdir.

Detaylı

Çocuğunuzun ilk doğduğu günden itibaren gençlik çağlarına gelinceye kadar çeşitli kontroller ve sağlıklı çocuk izlemleri yapılması gerekiyor.

Çocuğunuzun ilk doğduğu günden itibaren gençlik çağlarına gelinceye kadar çeşitli kontroller ve sağlıklı çocuk izlemleri yapılması gerekiyor. Çocuğunuzun ilk doğduğu günden itibaren gençlik çağlarına gelinceye kadar çeşitli kontroller ve sağlıklı çocuk izlemleri yapılması gerekiyor. Sağlıklı çocuk izlemi: Çocuğun yaşına uygun ruhsal, fiziksel

Detaylı

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I HEDEFLER İÇİNDEKİLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I Gelişim Psikolojisinin Alanı Gelişim Psikolojisinin Temel Kavramları Gelişimi Etkileyen Faktörler Gelişimin Temel İlkeleri Fiziksel Gelişim Alanı PSİKOLOJİ Bu

Detaylı

O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme

O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme BİREY GELİŞİMİ O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir. O Gelişim; organizmanın

Detaylı

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri 1 Öğrenim Hedefleri Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının, yaşam dönemlerine göre kadın sağlığına olan etkilerini açıklar, Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ile kadına

Detaylı

HALK SAĞLIĞINDA KULLANILAN KAVRAMLAR. Prof.Dr. Ayfer TEZEL

HALK SAĞLIĞINDA KULLANILAN KAVRAMLAR. Prof.Dr. Ayfer TEZEL HALK SAĞLIĞINDA KULLANILAN KAVRAMLAR Prof.Dr. Ayfer TEZEL HALK SAĞLIĞI Bir toplumdaki bütün insanları; yaşadıkları çevre ile birlikte ele alan, İnrauterin hayattan ölünceye kadar kendi sorumluluğu altında

Detaylı

Sağlık Nedir? Sağlık Tanımı Sağlık Hizmetleri Türk Sağlık Sistemi. Sağlık tipleri. Sağlık Nedir? Tıbbi Model. Sağlık Modelleri 19/11/2015

Sağlık Nedir? Sağlık Tanımı Sağlık Hizmetleri Türk Sağlık Sistemi. Sağlık tipleri. Sağlık Nedir? Tıbbi Model. Sağlık Modelleri 19/11/2015 Sağlık Tanımı Türk Sağlık Sistemi Yük.Hem.Müge Bulakbaşı Sağlık Nedir? Sağlık negatif yönden hastalığın yokluğu şeklinde tanımlanmaktadır. Pozitif yönden sağlık; bireylerin hayata katılabilme yetenekleri,

Detaylı

GEBELİK VE LOHUSALIK

GEBELİK VE LOHUSALIK GEBELİK VE LOHUSALIK ANA SAĞLIĞI Sağlık hizmetleri açısından doğurganlık çağındaki (15-49 yaş arası) tüm kadınlara ana denir. 15-49 yaş doğurganlık çağındaki kadınlar nüfusumuzun % 27 sini oluşturmaktadır.

Detaylı

Gelişim Psikolojisi Ders Notları

Gelişim Psikolojisi Ders Notları Gelişim Psikolojisi Ders Notları Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL www.gunescocuk.com Tanımlar Büyüme: Organizmada meydana gelen sayısal (hacimsel) değişiklikler Olgunlaşma: Potansiyel olarak var olan işlevin

Detaylı

fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin

fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin Döllenmiş yumurta fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin Yaşam boyu devam eden biyolojik, bilişsel, sosyal gelişim ve kişilik gelişiminin bilimsel incelemesi Gelişim psikolojisinin başlıca

Detaylı

07.11.2014. Ana Sağlığını Etkileyen Faktörler ve Alınacak Önlemler

07.11.2014. Ana Sağlığını Etkileyen Faktörler ve Alınacak Önlemler 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı 2. Hafta ( 22 26 / 09 / 2014 ) 1.) KADIN ve ANASAĞLIĞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER ve ALINACAK ÖNLEMLER 2.) KADIN ve ANA SAĞLIĞI İLE İLGİLİ ÖLÇÜTLER Slayt No: 2

Detaylı

İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ

İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ Dr. Sema ÖZBAŞ Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Çocuk ve Ergen Sağlığı Daire Başkanı Sağlık Bakanlığı Teşkilat Şeması Türkiye Halk

Detaylı

SEÇMELİ DERS ÖNERİ FORMU

SEÇMELİ DERS ÖNERİ FORMU Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi 2012-2013 Eğitim Öğretim Yılı SEÇMELİ DERS ÖNERİ FORMU Dersin adı Üreme Sağlığı Anabilim dalı Sorumlu öğretim üyesi E-posta adresi Halk Sağlığı Prof.Dr.Haldun SÜMER

Detaylı

BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof Dr Zehra AYCAN.

BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof Dr Zehra AYCAN. BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ Prof Dr Zehra AYCAN zehraaycan67@hotmail.com Büyüme Çocukluk çağı, döllenme anında başlar ve ergenliğin tamamlanmasına kadar devam eder Bu süreçte çocuk hem büyür hem de gelişir

Detaylı

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR?

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR? Yaşlılık YAŞ NEDİR? Yaş;Kronolojik ve Biyolojik yaş olarak iki biçimde açıklanmaktadır. İnsan yaşamının, doğumdan içinde bulunulan ana kadar olan bütün dönemlerini kapsayan süreci kronolojik yaş ; içinde

Detaylı

Sağlığın Korunması, Yükseltilmesi ve Sağlık Politikaları

Sağlığın Korunması, Yükseltilmesi ve Sağlık Politikaları Sağlığın Korunması, Yükseltilmesi ve Sağlık Politikaları Yrd. Doç. Dr. Figen Işık Esenay Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hem. Isınma SAĞLIK denince aklınıza

Detaylı

AİLE HAYATI, PLANLAMASI VE ANA ÇOCUK SAĞLIĞI

AİLE HAYATI, PLANLAMASI VE ANA ÇOCUK SAĞLIĞI AİLE HAYATI, PLANLAMASI VE ANA ÇOCUK SAĞLIĞI Aile nedir? Toplum içindeki en küçük sosyal kurumdur. Çekirdek aile Ana, baba ve çocuklardan oluşur. Geniş aile ise çeşitli akrabalardan oluşur. Aile kurumunun

Detaylı

Halk Sağlığı. YDÜ Tıp Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Aslı AYKAÇ

Halk Sağlığı. YDÜ Tıp Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Aslı AYKAÇ Halk Sağlığı YDÜ Tıp Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Aslı AYKAÇ Halk Sağlığı, organize edilmiş toplum çalışmaları sonunda; - çevre sağlığı koşullarını düzelterek - bireylere sağlık bilgisi vererek - bulaşıcı hastalıkları

Detaylı

Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler

Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler Zihinsel yetersizlik üç ölçütte ele alınmaktadır 1. Zihinsel işlevlerde önemli derecede normalin altında olma 2. Uyumsal davranışlarda yetersizlik gösterme 3. Gelişim

Detaylı

ÇOCUKLARDA BÜYÜME VE GELİŞMENİN İZLENMESİ

ÇOCUKLARDA BÜYÜME VE GELİŞMENİN İZLENMESİ ÇOCUKLARDA BÜYÜME VE GELİŞMENİN İZLENMESİ Çocuklarda Büyüme Ve Gelişmenin İzlenmesi Sağlıklı bir çocuk, Hastalık belirtileri göstermeyen, Takvim yaşına ve genetik özelliklerine uygun büyüme, Fizyolojik

Detaylı

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM Yaşlıların Psiko-Sosyal Özellikleri İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, Psiko-sosyal ve Sosyo-ekonomik şartlara,

Detaylı

EMBRİYOLOJİ VE GENETİK DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU

EMBRİYOLOJİ VE GENETİK DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU EMBRİYOLOJİ VE GENETİK 1 DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU 2/16 EMBRİYOLOJİ NEDİR? Embriyoloji; zigottan, hücreler, dokular, organlar ile tüm vücudun oluşmasına kadar geçen ve doğuma kadar devam

Detaylı

SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ. SAĞLIK HİZMETLERİ VE SAĞLIK YÖNETİMİ Yrd. Doç. Dr. Perihan ŞENEL TEKİN

SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ. SAĞLIK HİZMETLERİ VE SAĞLIK YÖNETİMİ Yrd. Doç. Dr. Perihan ŞENEL TEKİN SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ SAĞLIK HİZMETLERİ VE SAĞLIK YÖNETİMİ Yrd. Doç. Dr. Perihan ŞENEL TEKİN Sağlık pek çok değişkenden etkilenir. Bunlar: Fiziki çevre (iklim, beslenme, konut koşulları, çalışma koşulları,

Detaylı

Yaşlanma her canlıda görülen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan, süregen ve evrensel bir süreç olarak tanımlanabilir. Organizmanın molekül, hücre,

Yaşlanma her canlıda görülen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan, süregen ve evrensel bir süreç olarak tanımlanabilir. Organizmanın molekül, hücre, GERİATRİ 1 Yaşlanma her canlıda görülen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan, süregen ve evrensel bir süreç olarak tanımlanabilir. Organizmanın molekül, hücre, doku, organ ve sistemler düzeyinde, zamanın

Detaylı

Gelişim Psikolojisi Beden Gelişimi. Doç. Dr.Tülin Şener

Gelişim Psikolojisi Beden Gelişimi. Doç. Dr.Tülin Şener Gelişim Psikolojisi Beden Gelişimi Doç. Dr.Tülin Şener Gelişim döllenme ile başlar ve bireyin yaşam boyunca geçirdiği biyolojik, psikososyal ve bilişsel değişimleri içerir. Doğum ile dünyaya gelen bebek

Detaylı

Obezite Nedir? Harun AKTAŞ - Trabzon

Obezite Nedir? Harun AKTAŞ - Trabzon Obezite Nedir? Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması

Detaylı

ANNE VE ÇOCUK SAĞLIĞININ ÖNEMİ. Sağlık; bireyin beden, ruh ve sosyal açıdan tam bir iyilik durumunda olmasıdır.

ANNE VE ÇOCUK SAĞLIĞININ ÖNEMİ. Sağlık; bireyin beden, ruh ve sosyal açıdan tam bir iyilik durumunda olmasıdır. ANNE VE ÇOCUK SAĞLIĞININ ÖNEMİ Sağlık; bireyin beden, ruh ve sosyal açıdan tam bir iyilik durumunda olmasıdır. Anne-çocuk sağlığı hizmetlerinin amacı; özelde anne ve çocukların, genelde ise toplumun sağlıklı

Detaylı

TEMEL SAĞLIK HİZMETLERİ (SHZ106U)

TEMEL SAĞLIK HİZMETLERİ (SHZ106U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. TEMEL SAĞLIK HİZMETLERİ (SHZ106U) KISA

Detaylı

Risk Altındaki Çocuklara Yaklaşım

Risk Altındaki Çocuklara Yaklaşım Risk Altındaki Çocuklara Yaklaşım Prof. Dr. Betül Ulukol Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Risk Yüksek riskli gebeliklerin sonucu dünyaya gelenler Özel sağlık gereksinimi olan

Detaylı

BEYİN GELİŞİMİNİN HİKAYESİ

BEYİN GELİŞİMİNİN HİKAYESİ BEYİN GELİŞİMİNİN HİKAYESİ Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları

Detaylı

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM 9.11.2015 ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM Konular Doğum öncesi gelişim aşamaları Zigot Doğum öncesi çevresel etkiler Teratojenler Doğum Öncesi G elişim Anneyle ilgili diğer faktörler Öğr. Gör. C an ÜNVERDİ Zigot

Detaylı

TOPLUMU TANIMA VE EKİP ÇALIŞMASI YARD. DOÇ. DR. NALAN AKIŞ

TOPLUMU TANIMA VE EKİP ÇALIŞMASI YARD. DOÇ. DR. NALAN AKIŞ TOPLUMU TANIMA VE EKİP ÇALIŞMASI YARD. DOÇ. DR. NALAN AKIŞ Amaç Bu dersin sonunda öğrenciler, sağlık hizmeti verecekleri toplumu tanımanın önemi konusunda bilgi sahibi olacaklardır. ÖĞRENİM HEDEFLERİ Bu

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

SAĞLIKLI YAŞAM VE EGZERSĐZ. Prof. Dr. Erdal ZORBA

SAĞLIKLI YAŞAM VE EGZERSĐZ. Prof. Dr. Erdal ZORBA SAĞLIKLI YAŞAM VE EGZERSĐZ Prof. Dr. Erdal ZORBA GEÇMĐŞTEN GÜNÜMÜZE SAĞLIK Geçmişte sağlığın tanımı; hastalıklardan uzak olma diye ifade edilirdi. 1900 lerin başında ölümlerin büyük bir kısmı bakteri ve

Detaylı

GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ

GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ Doğuma Hazırlık Doğum Öncesi Eğitim Fetal Aktivitenin İzlenmesi Göğüs Bakımı Emzirmeye

Detaylı

A.SAĞLIK VE SAĞLIKLA İLGİLİ KAVRAMLAR B.SAĞLIĞA ETKİ EDEN ETMENLER

A.SAĞLIK VE SAĞLIKLA İLGİLİ KAVRAMLAR B.SAĞLIĞA ETKİ EDEN ETMENLER I. ÜNİTE: SAĞLIKLI YAŞAM EYLÜL 1. Sağlık, hastalık ve engellilik kavramlarını açıklar A.SAĞLIK VE SAĞLIKLA İLGİLİ KAVRAMLAR Anlatım Deney Gösteri ATATÜRK ÜN BİLİME VERDİĞİ ÖNEMİ ANLATMA EKİM 1 1 2. Bünyesel,

Detaylı

VERİLERLE TÜRKİYE ve DÜNYADA DİYABET. YARD.DOÇ.DR. GÜLHAN COŞANSU İstanbul Üniversitesi Diyabet Hemşireliği Derneği

VERİLERLE TÜRKİYE ve DÜNYADA DİYABET. YARD.DOÇ.DR. GÜLHAN COŞANSU İstanbul Üniversitesi Diyabet Hemşireliği Derneği VERİLERLE TÜRKİYE ve DÜNYADA DİYABET YARD.DOÇ.DR. GÜLHAN COŞANSU İstanbul Üniversitesi Diyabet Hemşireliği Derneği 21.Yüzyılın sağlık krizi: DİYABET Diyabet yaşadığımız yüzyılın en önemli sağlık sorunlarından

Detaylı

Bireyin bedensel, ruhsal, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik ve uyum halidir. Sağlık nedir?

Bireyin bedensel, ruhsal, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik ve uyum halidir. Sağlık nedir? Bireyin bedensel, ruhsal, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik ve uyum halidir. Sağlık nedir? Tam ve eksiksiz bir sağlıklı yaşam Doğru beslenme Düzenli egzersiz Düzenli, yeterli ve kaliteli uyku Dengeli,

Detaylı

İŞYERİNDE SAĞLIĞI GELİŞTİRME ve PROGRAM PLANLAMA. Prof.Dr.Ayşe Beşer Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi ayse.beser@deu.edu.

İŞYERİNDE SAĞLIĞI GELİŞTİRME ve PROGRAM PLANLAMA. Prof.Dr.Ayşe Beşer Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi ayse.beser@deu.edu. İŞYERİNDE SAĞLIĞI GELİŞTİRME ve PROGRAM PLANLAMA Prof.Dr.Ayşe Beşer Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi ayse.beser@deu.edu.tr 1 HEDEFLER.Sağlığı, koruma ve geliştirme kavramlarını bilme İşyerlerinde

Detaylı

SAĞLIK YÖNETİMİ SAĞLIK HİZMETLERİNİN ÖZELLİKLERİ, SINIFLANDIRILMASI VE FONKSİYONLARI

SAĞLIK YÖNETİMİ SAĞLIK HİZMETLERİNİN ÖZELLİKLERİ, SINIFLANDIRILMASI VE FONKSİYONLARI SAĞLIK YÖNETİMİ SAĞLIK HİZMETLERİNİN ÖZELLİKLERİ, SINIFLANDIRILMASI VE FONKSİYONLARI Kaynak: Sağlık İşletmeleri Yönetimi Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT Yrd. Doç. Dr. Oğuz IŞIK *Geçmiş

Detaylı

BÜYÜME. Vücudun ya da vücut bölümlerinin boyut olarak artması Yaşamın ilk 20 yılında görülen en önemli biyolojik süreçtir.

BÜYÜME. Vücudun ya da vücut bölümlerinin boyut olarak artması Yaşamın ilk 20 yılında görülen en önemli biyolojik süreçtir. BÜYÜME Vücudun ya da vücut bölümlerinin boyut olarak artması Yaşamın ilk 20 yılında görülen en önemli biyolojik süreçtir. 2 BÜYÜME Örneğin doku büyümesi gerçekleşerek vücut ağırlığı ve boy uzunluğunda

Detaylı

Dr. Bekir KESKİNKILIÇ

Dr. Bekir KESKİNKILIÇ Dr. Bekir KESKİNKILIÇ 1 SAĞLIK Yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Irk, din, siyasi görüş, ekonomik veya sosyal durum ayrımı yapılmaksızın

Detaylı

BUYUME VE GELISME. Yrd. Doc. Dr. Selcuk AKPINAR

BUYUME VE GELISME. Yrd. Doc. Dr. Selcuk AKPINAR BUYUME VE GELISME Yrd. Doc. Dr. Selcuk AKPINAR BUYUME VE GELISME Cocukluk cagi dollenme ile baslar ve ergenligin tamamlanmasina kadar devam eder. Diger butun canlilara kiyasla insanda cocukluk cagi cok

Detaylı

Proje. Yardım Operasyonları Proje Ortakları: Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Fonu (UNFPA), Ankara İl Halk Sağlığı Müdürlüğü

Proje. Yardım Operasyonları Proje Ortakları: Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Fonu (UNFPA), Ankara İl Halk Sağlığı Müdürlüğü Proje «Kadın ve Kız Çocukları İçin Güvenli Alanlar ve Kadın Sağlığı Danışma Merkezleri Oluşturmak Suretiyle Suriyeli ve Diğer Göçmen Kadınların Üreme Sağlığı ve Cinsiyete Dayalı Şiddet Hizmetlerine Erişimlerini

Detaylı

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü Kadına Şiddet Raporu 1 MİRBAD KENT TOPLUM BİLİM VE TARİH ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ KADINA ŞİDDET RAPORU BASIN BİLDİRİSİ KADIN SORUNU TÜM TOPLUMUN

Detaylı

Mevsimlik Tarım İşçilerinin ve Ailelerinin İhtiyaçlarının Belirlenmesi Araştırması 2011 Harran Üniversitesi-UNFPA

Mevsimlik Tarım İşçilerinin ve Ailelerinin İhtiyaçlarının Belirlenmesi Araştırması 2011 Harran Üniversitesi-UNFPA Mevsimlik Tarım İşçilerinin ve Ailelerinin İhtiyaçlarının Belirlenmesi Araştırması 211 Harran Üniversitesi-UNFPA Hizmet için kanıt oluşturan sonuçlar açısından Hizmetleri planlama ve uygulama açısından

Detaylı

SAĞLIK NEDİR? Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ);

SAĞLIK NEDİR? Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ); SAĞLIK KAVRAMI SAĞLIK NEDİR? Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ); Yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik halidir. şeklinde tanımlamıştır. SAĞLIK KAVRAMI

Detaylı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ A u ok na lu ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ - MART 2014 ANAOKULLARI BÜLTENİ ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ Okul öncesi dönem, gelişimin hızlı olması ve

Detaylı

Gelişim Psikolojisinde Temel Kavramlar ve Gelişimi Etkileyen Faktörler

Gelişim Psikolojisinde Temel Kavramlar ve Gelişimi Etkileyen Faktörler Gelişim Psikolojisinde Temel Kavramlar ve Gelişimi Etkileyen Faktörler 1 1. Gelişim ve Değişim Gelişim, organizmanın doğum öncesi dönemden başlayarak (döllenme) bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal yönden

Detaylı

Türkiye de Erken Çocukluk Gelişimi ve Binyıl Kalkınma Hedefleri Yolunda Gelişmeler. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Yıldız YAPAR.

Türkiye de Erken Çocukluk Gelişimi ve Binyıl Kalkınma Hedefleri Yolunda Gelişmeler. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Yıldız YAPAR. Türkiye de Erken Çocukluk Gelişimi ve Binyıl Kalkınma Hedefleri Yolunda Gelişmeler Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Yıldız YAPAR 12 Ekim 2010 Sunuş Planı Erken Çocukluk Gelişimi (EÇG) Nedir? Binyıl

Detaylı

ADÖLESAN SAĞLIĞININ KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL

ADÖLESAN SAĞLIĞININ KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL ADÖLESAN SAĞLIĞININ KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ Prof. Dr. Ayfer TEZEL 1 Birleşmiş Milletler Örgütünün yaptığı tanıma göre adölesan; 15-25 yaşları arasında öğrenim gören, hayatını kazanmak için çalışmayan

Detaylı

REFLEKSİF HAREKETLER DÖNEMİ

REFLEKSİF HAREKETLER DÖNEMİ REFLEKSİF HAREKETLER DÖNEMİ Reflekslerin İşlevleri AŞAMALAR Bilgi Toplama Evresi : D.Ö- 4. ay Bilgi Çözme Evresi: 4.ay sonrası 1 yaş BİRİNCİL REFLEKSLER Moro R. A. Tonik Boyun R. Arama R. Emme R. Kavrama

Detaylı

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU A R A Ş. G Ö R. Z E Y N E P K I R I K K A L E L İ Gebelik dönemi fizyolojik olduğu kadar kalıcı psikolojik değişikliklere de neden olmaktadır. Anne karnında gelişen

Detaylı

Dünyada ve Türkiye de çocuk sağlığının durumu ( ) Prof. Dr. Betül Ulukol Sosyal Pediatri Bilim Dalı

Dünyada ve Türkiye de çocuk sağlığının durumu ( ) Prof. Dr. Betül Ulukol Sosyal Pediatri Bilim Dalı Dünyada ve Türkiye de çocuk sağlığının durumu (2017-2018) Prof. Dr. Betül Ulukol Sosyal Pediatri Bilim Dalı Sağlık Yalnızca hastalık ve sakatlığın olmayışı değil fiziksel, bilişsel, psikososyal tam bir

Detaylı

Halk Sağlığı-Ders 1 Hastalık ve Sağlık-Halk Sağlığının Doğuşu

Halk Sağlığı-Ders 1 Hastalık ve Sağlık-Halk Sağlığının Doğuşu Halk Sağlığı-Ders 1 Hastalık ve Sağlık-Halk Sağlığının Doğuşu Öğr. Gör. Hüseyin ARI 1 Hastalık ve Sağlık İnsanoğlu varoluşundan bu yana sonsuza dek yaşama isteği ile güdülenmiştir. Söz konusu güdü insanları,

Detaylı

KADINLAR AÇISINDAN SAVUNMASIZLIK/ÖRSELENEBİLİRLİK. Prof. Dr. Şevkat BAHAR ÖZVARIŞ

KADINLAR AÇISINDAN SAVUNMASIZLIK/ÖRSELENEBİLİRLİK. Prof. Dr. Şevkat BAHAR ÖZVARIŞ KADINLAR AÇISINDAN SAVUNMASIZLIK/ÖRSELENEBİLİRLİK Prof. Dr. Şevkat BAHAR ÖZVARIŞ HÜKSAM Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Cinsiyetle ilgili savunmasızlık UNESCO Uluslar

Detaylı

DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DERS YILI DÖNEM III HALK SAĞLIĞI, BİYOİSTATİSTİK, TIP TARİHİ VE ETİK

DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DERS YILI DÖNEM III HALK SAĞLIĞI, BİYOİSTATİSTİK, TIP TARİHİ VE ETİK DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2017 2018 DERS YILI DÖNEM III HALK SAĞLIĞI, BİYOİSTATİSTİK, TIP TARİHİ VE ETİK 24.04.2018 28.05.2018 Dersler Teorik Pratik Toplam Halk Sağlığı 82 --- 82 Biyoistatistik

Detaylı

Zihinsel Bozukluk Belirtileri ve Semptomları

Zihinsel Bozukluk Belirtileri ve Semptomları Zihinsel Bozukluk Belirtileri ve Semptomları Zihinsel Bozuklukları Kavrama Zihinsel bozukluklar hakkında daha fazla bilgi edinin Daha önce zihinsel gerilik olarak bilinen zihinsel bozukluk (ID), bireyin

Detaylı

TIBBA MERHABA DĠLĠMĠ HALK SAĞLIĞI ANABĠLĠM DALI

TIBBA MERHABA DĠLĠMĠ HALK SAĞLIĞI ANABĠLĠM DALI TIBBA MERHABA DĠLĠMĠ HALK SAĞLIĞI ANABĠLĠM DALI ÖĞRETĠM ÜYESĠ : Prof. Dr. Nurhan ĠNCE DERS ADI : Sağlık hizmetleri ve sağlık politikalarının temel özellikleri AMAÇ : Öğrencilerin, sağlık hizmetleri ve

Detaylı

Sağlık ve Sağlıklı Yaşam

Sağlık ve Sağlıklı Yaşam Sağlık ve Sağlıklı Yaşam Amaç Bu sunumu dinleyen katılımcılar sağlıklı olabilmek ve/veya sağlıklı olma halini sürdürebilmek için yapılması gereken temel adımları bilecekler ve bu adımları yaşamlarında

Detaylı

O Psiko-motor gelişim farklı değişikliklere uğrasa da bireyin tüm yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir.

O Psiko-motor gelişim farklı değişikliklere uğrasa da bireyin tüm yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir. PSİKOMOTOR GELİŞİM O Psiko-motor gelişim, fiziksel büyüme ve merkezi sinir sisteminin gelişimine paralel olarak organizmanın isteme bağlı hareketlilik kazanması olarak tanımlanır. O Psiko-motor gelişim

Detaylı

ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ TANIM, SINIFLANDIRMA VE YAYGINLIK

ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ TANIM, SINIFLANDIRMA VE YAYGINLIK ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ TANIM, SINIFLANDIRMA VE YAYGINLIK Zihinsel yetersizlik için kullanılan terimler Tutumlarda ve uygulamalardaki değişiklikler, kullanılan terimleri de değiştirme çabalarına neden

Detaylı

NÖROMUSKÜLER HASTALIKLAR

NÖROMUSKÜLER HASTALIKLAR NÖROMUSKÜLER HASTALIKLAR Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları

Detaylı

EĞİTİMDE KAVRAMLAR, İLKELER, HİZMETLER VE SAYISAL BİLGİLER

EĞİTİMDE KAVRAMLAR, İLKELER, HİZMETLER VE SAYISAL BİLGİLER İÇİNDEKİLER 1. Bölüm ÖZEL EĞİTİMDE KAVRAMLAR, İLKELER, HİZMETLER VE SAYISAL BİLGİLER Giriş... 3 Türkiye de Özel Eğitim Gerektiren Bireylerle İlgili Sayısal Bilgiler...10 Özel Eğitimde İlkeler...11 Türkiye

Detaylı

Dünya genelinde her 3 4 kişiden biri kronik hastalıklıdır. (Ülkemizde Kronik Hastalıklar Raporu na göre,

Dünya genelinde her 3 4 kişiden biri kronik hastalıklıdır. (Ülkemizde Kronik Hastalıklar Raporu na göre, KRONİK HASTALIKLAR *Genellikle tam iyileştirilmeleri söz konusu olmayan, *Sürekli, *Yavaş ilerleyen, *Çoğu kez kalıcı sakatlıklar bırakan, *Oluşmasında kişisel ve genetik etkenlerin rol oynadığı, *Genellikle

Detaylı

Op Dr Aybala AKIL. ACIBADEM Bodrum Hastanesi

Op Dr Aybala AKIL. ACIBADEM Bodrum Hastanesi Sağlıklı bir anne için Sağlıklı beslenme Düzenli hekim kontrolü Gebelik öncesi hastalıkların sıkı takibi Sağlıklı bir yaşam tarzı Huzurlu bir gebelik süreci Sağlıklı beslenme = Dengeli beslenme Proteinler

Detaylı

TERAKKİ VAKFI ÖZEL ŞİŞLİ TERAKKİ ANAOKULU 2031-2014 EĞİTİM YILI Bilgi Bülteni Sayı:7 4 5 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİM BASAMAKLARI

TERAKKİ VAKFI ÖZEL ŞİŞLİ TERAKKİ ANAOKULU 2031-2014 EĞİTİM YILI Bilgi Bülteni Sayı:7 4 5 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİM BASAMAKLARI TERAKKİ VAKFI ÖZEL ŞİŞLİ TERAKKİ ANAOKULU 2031-2014 EĞİTİM YILI Bilgi Bülteni Sayı:7 4 5 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİM BASAMAKLARI Okul öncesi dönem genel anlamda tüm gelişim alanları açısından temellerin atıldığı

Detaylı

TEMEL, İLK 3 YILDA ATILIYOR!

TEMEL, İLK 3 YILDA ATILIYOR! Acıbadem Hastanesi Büyüme ve Ergenlik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz ile, çocuğun doğumundan itibaren vücudunda hangi hormonların ne gibi işlevleri olduğunu, ilk 3 yılın önemini ve ergenlik

Detaylı

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ MESLEKİ TEHLİKE ve RİSKLERİ. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ MESLEKİ TEHLİKE ve RİSKLERİ. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL SAĞLIK ÇALIŞANLARININ MESLEKİ TEHLİKE ve RİSKLERİ Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL Sağlık hizmeti sunumu sırasında sağlık çalışanları, bedensel, ruhsal ve sosyal yönden sağlıklarını tehdit eden pek çok riske maruz

Detaylı

Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır.

Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır. ŞİŞMANLIK (OBEZİTE) Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır. Yağ dokusunun oranı; Yetişkin erkeklerde % 12 15, Yetişkin kadınlarda %20 27 arasındadır. Bu oranların

Detaylı

14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız

14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız 14 Kasım Dünya Diyabet Günü Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız 14 Kasım Dünya Diyabet Gününe ilişkin Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalımızın bilgilendirme metni:

Detaylı

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR? YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR? Vücudun, büyümesi yenilenmesi çalışması için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin yeterli miktarda alınmasıdır. Ş. İKİBUDAK BİYOLOJİ ÖĞRETMENİ SAĞLIKLI BİR Y AŞAMIN

Detaylı

ÇOCUKLARIN AKADEMİK BAŞARILARINDA YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İLE HAREKETLİ YAŞAMIN ÖNEMİ VE ESASLARI

ÇOCUKLARIN AKADEMİK BAŞARILARINDA YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İLE HAREKETLİ YAŞAMIN ÖNEMİ VE ESASLARI ÇOCUKLARIN AKADEMİK BAŞARILARINDA YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İLE HAREKETLİ YAŞAMIN ÖNEMİ VE ESASLARI Beslenme yetersizlikleri ve yetersiz fiziksel aktivite çocuğun sosyal ve akademik başarısını etkileyen

Detaylı

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ Büyüme ve gelişmeyi sağlar. Özellikle çocuk ve adölesanlarda protein, kalsiyum ve fosfor alımı nedeniyle; kemiklerin ve dişlerin gelişiminde Önemlidir.

Detaylı

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86 içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 Tarihsel Bakış Açısı 3 Erken Tarih 3 Yirminci ve Yirmi Birinci Yüzyıllar 3 Ergenliğe İlişkin Kalıpyargılar 6 Ergenliğe Pozitif Bir Bakış Açısı 7 Amerika Birleşik Devletleri

Detaylı

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği

Detaylı

BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ Büyüme ve gelişmeyi sağlar. Özellikle çocuk ve adölesanlarda protein,

Detaylı

2. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİKTE HİZMET TÜRLERİ. Abdullah ATLİ

2. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİKTE HİZMET TÜRLERİ. Abdullah ATLİ 2. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİKTE HİZMET TÜRLERİ Psikolojik Danışma ve Rehberlik 1. Hizmet alanlarına göre 2. Temel işlevlerine göre 3. Birey Sayısına göre 4. Öğretim basamaklarına göre 5. Problem alanlarına

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI 1 DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI Örgütte faaliyette bulunan insan davranışlarının anlaşılması ve hatta önceden tahmin edilebilmesi her zaman üzerinde durulan bir konu olmuştur. Davranış bilimlerinin

Detaylı

Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi SBF, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi SBF, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi SBF, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Tarih boyunca; İnsan diyeti, Aktivite kalıpları, Beslenme durumu. Paleolithic dönemden beri: Diyet kalıpları, Fiziksel aktivite

Detaylı

PSY 221-GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I Uzm.Psk.İpek Özsoy

PSY 221-GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I Uzm.Psk.İpek Özsoy PSY 221-GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I Uzm.Psk.İpek Özsoy Gelişim: Döllenme ile başlayan ve yaşam boyu devam eden değişme örüntüsü. Çoğu gelişim büyümeyi, fakat aynı zamanda yaşlanma ve ölüm süreciyle birlikte

Detaylı

REHBERLİK VE İLETİŞİM 2

REHBERLİK VE İLETİŞİM 2 REHBERLİK VE İLETİŞİM 2 Yrd. Doç Dr. M. İsmail Bağdatlı mismailbagdatli@yahoo.com İletişim, Davranış değişikliği meydana getirmek üzere düşünce, bilgi, duygu, tutum ve becerilerin paylaşılması sürecidir.

Detaylı

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu Sağlık Hizmetlerinin Özellikleri Ergenin yaşına, gelişim düzeyine uygun Bireysel, kültürel ve sosyoekonomik farklılıklara

Detaylı

HALK SAĞLIĞI VE AİLE HEKİMLİĞİ VI. DERS KURULU (20 NİSAN 2015-25 MAYIS 2015)

HALK SAĞLIĞI VE AİLE HEKİMLİĞİ VI. DERS KURULU (20 NİSAN 2015-25 MAYIS 2015) T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2014 2015 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM III HALK SAĞLIĞI VE AİLE HEKİMLİĞİ VI. DERS KURULU (20 NİSAN 2015-25 MAYIS 2015) DEKAN BAŞKOORDİNATÖR DÖNEM III KOORDİNATÖRÜ

Detaylı

İYOT EKSİKLİĞİ NEDİR?

İYOT EKSİKLİĞİ NEDİR? İYOT EKSİKLİĞİ NEDİR? NEDEN İYOTLU TUZ KULLANILMALI? KIWANIS INTERNATIONAL TÜRKİYE KİWANİS KULÜPLERİ İYOT NEDİR? İyot, insan ve hayvanlarda tiroid hormonlarının oluşumu için gerekli olan ve çok küçük miktarlarda

Detaylı

Program Geliştirme ve Öğretim. Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN

Program Geliştirme ve Öğretim. Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN Program Geliştirme ve Öğretim Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN Temel Kavramlar Eğitim: Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne kadar süre gelen bir süreçtir. Bu süreçte bireylere çeşitli bilgi, beceri, tutum ve

Detaylı

Ders Yılı Dönem-III

Ders Yılı Dönem-III 2018 2019 Ders Yılı Dönem-III HALK SAĞLIĞI, BİYOİSTATİSTİK, TIP TARİHİ VE ETİK DERS KURULU 22.04.2019 27.05.2019 HALK SAĞLIĞI, BİYOİSTATİSTİK, TIP TARİHİ VE ETİK DERS KURULU 22.04.2019 27.05.2019 Dersler

Detaylı

TOPLUM TANILAMA SÜRECİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL

TOPLUM TANILAMA SÜRECİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL TOPLUM TANILAMA SÜRECİ Prof. Dr. Ayfer TEZEL TOPLUMUN TANIMI A.Ü.AHE 402 Halk Sağlığı Hemşireliği Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanların

Detaylı

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz. 2018-2019 Eğitim- Öğretim Yılı Özel Ümraniye Gökkuşağı İlkokulu Sorgulama Programı Kim Olduğumuz Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal

Detaylı

OKUL ÖNCESİ ÇOCUK BESLENMESİ. Dr. Hülya YARDIMCI

OKUL ÖNCESİ ÇOCUK BESLENMESİ. Dr. Hülya YARDIMCI OKUL ÖNCESİ ÇOCUK BESLENMESİ Dr. Hülya YARDIMCI Okul öncesi dönem yetişkinlik için temel oluşturan pek çok alışkanlığın geliştirildiği bir dönemdir. Bu dönemde yeterli ve dengeli beslenme kadar, iyi geliştirilmiş

Detaylı

TOPLUMU TANIMA TOPLUMUN TANIMI TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ

TOPLUMU TANIMA TOPLUMUN TANIMI TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMU TANIMA TOPLUMUN TANIMI Toplum; sosyal gereksinimlerini karşılamak için etkileşen ve ortak bir kültürü paylaşan çok sayıdaki insanın oluşturduğu bir birlikteliktir. 1. Toplumdaki kişiler demografik

Detaylı

Okul Sağlığına Genel Bir Bakış ve Okul Sağlığında Ruh Sağlığının Yeri. Dr Hilal Tıpırdamaz Sipahi 22 Ekim 2003

Okul Sağlığına Genel Bir Bakış ve Okul Sağlığında Ruh Sağlığının Yeri. Dr Hilal Tıpırdamaz Sipahi 22 Ekim 2003 Okul Sağlığına Genel Bir Bakış ve Okul Sağlığında Ruh Sağlığının Yeri Dr Hilal Tıpırdamaz Sipahi 22 Ekim 2003 Okul dönemi 6-19 yaşlar arasını kapsar, iki dönemdir erken okul yaşı ve prepubesans kızlarda

Detaylı

TEOG VE TERCİH DANIŞMANLIĞI

TEOG VE TERCİH DANIŞMANLIĞI TEOG VE TERCİH DANIŞMANLIĞI MESLEK; Bir kimsenin hayatını kazanmak için yaptığı, Diğer insanlara yararlı bir hizmet ya da ürün sağlamaya yönelik olan, Kuralları toplumca belirlenmiş, Belli eğitimle kazanılan

Detaylı

MERVE SAYIŞ 04150019305 TUĞBA ÇINAR 04140033048 SEVİM KORKUT 04140033017 MERVE ALTUN 04140019065

MERVE SAYIŞ 04150019305 TUĞBA ÇINAR 04140033048 SEVİM KORKUT 04140033017 MERVE ALTUN 04140019065 MERVE SAYIŞ 04150019305 TUĞBA ÇINAR 04140033048 SEVİM KORKUT 04140033017 MERVE ALTUN 04140019065 TÜRKİYE SAĞLIKLI BESLENME VE HAREKETLİ HAYAT PROGRAMI (2014 2017) TÜRKİYE SAĞLIKLI BESLENME VE HAREKETLİ

Detaylı

BÜYÜME VE GELİŞMEDE DÖNEMLER

BÜYÜME VE GELİŞMEDE DÖNEMLER BÜYÜME VE GELİŞMEDE DÖNEMLER 0-2 Yaş Süt çocukluğu 2-5 Yaş Oyun çocukluğu veya okul öncesi 6-12,14 Yaş Okul çağı veya büyük çocukluk 4-5 yıl Ergenlik dönemi 23-26 Yaş Gençlik veya ergenlik sonu 2-5 YAŞ

Detaylı

ANTROPOMETRİ SEKÜLER TREND ÇOCUK SEKÜLER TRENDİ KISMET ŞEN

ANTROPOMETRİ SEKÜLER TREND ÇOCUK SEKÜLER TRENDİ KISMET ŞEN SEKÜLER TREND ÇOCUK SEKÜLER TRENDİ KISMET ŞEN / 0341110014 TANIM SEKÜLER TREND Sağlık koşullarının iyileşmesi, yerleşim yeri, beslenme gibi çeşitli çevresel faktörlere bağlı olarak yeni doğan neslin önceki

Detaylı

KAVRAMSAL ÇERÇEVE/TANIMLAR HÜTF HALK SAĞLIĞI AD. HAZIRLIĞIDIR (EYLÜL 2016)

KAVRAMSAL ÇERÇEVE/TANIMLAR HÜTF HALK SAĞLIĞI AD. HAZIRLIĞIDIR (EYLÜL 2016) KAVRAMSAL ÇERÇEVE/TANIMLAR HÜTF HALK SAĞLIĞI AD. HAZIRLIĞIDIR (EYLÜL 2016) BEKLENTİLER! AMAÇ Bu dersin sonunda tüm katılımcılar sağlık ilgili kavramları açıklayabileceklerdir. ÖĞRENİM HEDEFLERİ Dersin

Detaylı