GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ (Düzeltilmiş Basım)

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ (Düzeltilmiş Basım)"

Transkript

1 ISSN: CANAKKALE ONSEKIZ MART UNIVERSITESI

2

3 T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ DR. H. İBRAHİM BODUR GİRİŞİMCİLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ (Düzeltilmiş Basım) JOURNAL OF ENTREPRENEURSHIP AND DEVELOPMENT Cilt 6 Sayı 2 Aralık 2011 Volume 6 Number 2 Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Dr. H. İbrahim Bodur Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Tarafından Yayımlanmaktadır

4 Baskı: Pozitif Matbaa Çamlıca Mah Sk. No: 10/16 Yenimahalle / Ankara Tel: pozitif@pozitifmatbaa.com

5 GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Cilt 6 Sayı 2 Aralık 2011 Volume 6 Number 2 SAHİBİ (Publisher) Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Dr. H. İbrahim Bodur Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi EDİTÖRLER (Editors) Koordinatör Editör (Coordinater Editor): Prof.Dr. Sedat LAÇİNER (COMÜ-Rektör) Yönetici Editör (Managerial Editor): Yrd. Doç.Dr. Erdal AYDIN (COMÜ) Danışman Editör (Advisor Editor) Prof. Dr. Meliha ENER (COMÜ) Danışman Editör (Advisor Editor ) Doç. Dr. Nazan YELKİKALAN (COMÜ) Alan Editörü (Field Editor): Serkan BAYRAKTAROĞLU (Süleyman Şah Ü.) Alan Editörü (Field Editor): Prof.Dr. Veysel BOZKUR (İstanbul Ü.) Alan Editörü (Field Editor): Prof.Dr. Tamer KOÇEL (İstanbul Kültür Ü.) Alan Editörü (Field Editor): Prof.Dr. Tamer MÜFTÜOĞLU (Başkent Ü.) Alan Editörü (Field Editor): Prof.Dr. Erol EREN (Beykent Ü.) Alan Editörü (Field Editor): Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA (İstanbul Ü.) YAZI İŞLERİ (Assisting Editors) Hale ÇELİKKAN DANIŞMA KURULU (Consultative Committee) Alfabetik Sıra İle (In Alphepetical Order) ACER Yücel (Prof.Dr.) ALTAY Hamit (Prof.Dr.) BACAK Bünyamin (Doç. Dr.) BAYTEKİN Harun (Prof.Dr.) BODUR H. İbrahim (Dr.) ÇAKICI Celil (Prof.Dr.) ÇİRİK Şükran (Prof.Dr.) DAMGACIOĞLU Hulusi (Dr.) DEMİRCAN Esra (Doç. Dr.) EKİNCİ Hüseyin (Doç.Dr.) ERCAN Ertuğrul (Prof.Dr.) ENER Meliha (Prof.Dr.) EROL Mikail (Doç. Dr.) GAVCAR Erdoğan (Prof.Dr.) GULA Remzi HATİPOĞLU İbrahim (Prof.Dr.) KARAAYVAZ Muammer (Prof. Dr.) KAYA İbrahim (Prof.Dr.) ÖNCE Günal (Prof.Dr.) ÖRNEK Ali Şahin (Yrd.Doç.Dr.) PALABIYIK Hamit (Prof. Dr.) TATAR Orhan (Prof. Dr.) YAĞANOĞLU Nazmi (Yrd. Doç. Dr.) YELKİKALAN Nazan (Doç.Dr.)

6 HAKEM KURULU (Referees for This Issue) (Alfabetik Sıra İle (In Alphepetical Order) AKATAY Ayten (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) KILIÇ Cüneyt (Dr, Ç.O.M.Ü.) ATMACA Metin (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) KOÇEL Tamer (Prof.Dr., Kültür Ü.) AYDIN Erdal (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) KÖK Recep (Prof. Dr., D. E. Ü.) AYDIN Murat (Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) KUTLUTÜRK Murat M. (Yrd. Doç. Dr., Çankırı K. Ü.) AYDOĞAN Kürşat ( Prof. Dr., Bilkent Ü.) LAÇİNER Vedat (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) AYTAÇ Serpil (Prof. Dr., Uludağ Ü.) MUTLU Esin Can (Prof. Dr., Yıldız Teknik Ü.) BABA Gürol (Yrd. Doç. Dr. Ç.O.M.Ü.) MÜFTÜOĞLU Tamer (Prof. Dr., Başkent Ü) BACAK Bünyamin (Doç. Dr. Ç.O.M.Ü.) ÖĞÜT Adem (Prof. Dr. Selçuk Ü.) BALTACIOĞLU Tunçdan (Prof. Dr., İ. E. Ü.) ÖNCE Günal (Prof. Dr., D.E.Ü.) BAYRAKTAROĞLU Serkan (Prof. Dr., S. Ü.) ÖRNEK Ali Şahin (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) BERKMAN Ümit (Prof. Dr., Bilkent Ü.) ÖZEL Hasan Alp (Dr., Ç.O.M.Ü.) BİLGİÇ B. Sadi (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) ÖZGENOĞLU Abdürrahim (Prof. Dr., Atılım Ü.) BOZKURT Veysel (Prof. Dr., Uludağ Ü.) ÖZŞAHİN Mehtap (Dr., Gebze Y.T.E.) ÇETİNDAMAR Dilek (Prof. Dr., Sabancı Ü.) ÖZTURAN Meltem (Prof. Dr., Boğaziçi Ü.) DAVES Glenn (Prof. Dr, James Cook U.) PAKSOY H. Mustafa (Doç. Dr., Harran Ü.) DOĞAN Özlem İ.(Doç. Dr., D.E.Ü.) POLAT DÖNMEZ Dilek (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) ELAGÖZ İsmail (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) POLOUCEK Stanislav (Prof. Dr., Silesian U) ENER Meliha (Prof. Dr., Ç.O.M.Ü.) SABUNCUOĞLU Zeyyat (Prof. Dr., Uludağ Ü.) ERDEM Ferda (Prof. Dr., Akdeniz Ü.) SAKARYA Sema (Prof. Dr., Boğaziçi Ü.) EREN Erol (Prof. Dr., Beykent Ü.) SEKİN Seval (Prof. Dr., Ege Ü.) EREN Müfide Şule (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) SEVİM Şerafettin (Prof. Dr., Dumlupınar Ü.) EREN Selim Said (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) ŞAHİN Mehmet (Prof. Dr., Anadolu Ü.) ERGİN Hüseyin (Prof. Dr., Dumlupınar Ü.) ŞENER Sefer (Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) ERKAN Gülgün (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) TAN Sabri Sami (Yrd. Doç. Dr. Ç.O.M.Ü.) EROĞLU Umut (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) TEKİN Mahmut (Prof. Dr., Selçuk Ü.) EROL Mikail (Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) TINAR Yaşar (Prof. Dr., D.E.Ü.) FURNHAM Adrian (Prof. Dr., U.Coll. London) TÜKELTÜRK AYDIN Şule (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) GAVCAR Erdoğan (Prof. Dr., Muğla Ü.) UĞUR Suat (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) GÜMÜŞ Mahir (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) YAĞANOĞLU Nazmi (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) GÜNEY Semra(Prof. Dr., Hacettepe Ü.) YAMAN Ramazan (Prof. Dr., Balıkesir Ü.) GÜRSAKAL Necmi (Prof. Dr., Uludağ Ü.), YAVAŞ Hikmet (Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) KALMIŞ Halis (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) YAVUZ Yıldırım (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) KARAGÜL Soner (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) YELKİKALAN Nazan (Doç. Dr., ÇOMÜ) KASIMOĞLU Murat (Prof. Dr., ÇOMÜ) YERELİ Ahmet Burçin (Prof. Dr., Hacettepe Ü) KAYA Bayram (Prof. Dr., Ankara Ü.) YİĞİT Yusuf (Yrd. Doç. Dr., Ç.O.M.Ü.) Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi / Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi hakemli bir dergidir. Gönderilen yazılar ilk olarak editörler ve yazı kurulunca bilimsel anlatım ve yazım kuralları yönünden incelenir. Daha sonra uygun bulunan yazılar alanında bilimsel çalışmaları ile tanınmış üç ayrı hakeme gönderilir. Hakemlerin kararları doğrultusunda yazı yayınlanır veya yayınlanmaz. Hakemlerin gizli tutulan raporları dergi arşivlerinde beş yıl süreyle tutulur. Dergi politikaları ve yazım kuralları ile ilgili detaylar dergi başında bulunabilir. Belirtilmemiş hususlar için dergi sekretaryası aranabilir. is a referee journal. Articles submitted for consideration of publication are subject to peer review. The editorial board and editors takes consideration whether submitted manuscript follows the rules of scientific writing. The appropriate articles are then sent to three referees known for their academic reputation in their respective areas. Upon their decision, the articles will be published in the journal, or rejected for publication. The refree reports are kept confidental and stored in the archives for five years. For the full details about the journal see notes for contributers section or feel free to contact with the editors. Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Biga / Çanakkale TURKEY Tel: Fax: Web: girisimcilikvekalkinmadergisi@gmail.com.tr ya da gkd@comu.edu.tr Aksi belirtilmediği sürece Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi nde yayınlanan yazılarda belirtilen fikirler yalnızca yazarına aittir. Bu konuda dergi sahibi veya editörler sorumlu değildir. Tüm hakları saklıdır. Önceden yazılı izni alınmaksızın hiçbir iletişim, kopyalama sistemi kullanılarak yeniden basılamaz. Akademik ve haber amaçlı kısa alıntılar bu kuralın dışındadır. All Rights Reserved. No part of this publication may be reproduced, stored or introduced into a retrieval system, or transmitted in any form, or by any means, electronic, mechanical, photocopying, recording, or otherwise, without prior written permission of the JED editors. ISSN:

7 GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ Cilt 6 Sayı 2 Aralık 2011 Volume 6 Number 2 İÇİNDEKİLER / Contents Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği. 7 Editör den. 13 Girişimcilik Gündemi M. Hulusi DAMGACIOĞLU& Ramazan UYGUN Girişimcilik Paradigmasında Dönüşüm: Deneyime Dayalı Girişimci Türleri Üzerine Teorik Bir Değerlendirme 17 Dosya Konusu Haktan SEVİNÇ Bölgesel Kalkınma Sorunsalı: Türkiye de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları 35 Ayşin AŞKIN, Selin NEHİR & Sercan Özgür VURAL Tarihsel Süreçte Girişimcilik Kavramı ve Gelişimi 55 Hasan Alp ÖZEL Türkiye de Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi. 73 Asuman SÖNMEZ& Fırat ŞİMŞEK Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yaşanan Gelişmelerin Küçük Ölçekli Bir Aile İşletmesi Üzerine Etkileri. 93 Rasim AKPINAR From Old Regional Development Policies to New Regionalism in Turkey 115

8 Yılmaz BAYAR Yatırımcı Davranışlarının Davranışçı Yaklaşım Çerçevesinde Değerlendirilmesi. 133 Girişimcinin Gündemi Tuncay YAŞAR Biga da Girişimcilik Araştırma Makaleleri Mustafa KARA Türkiye de Gecekondu Dönüşüm Projelerinin Konut Sorununun Çözümündeki Rolü: Ankara İli Gültepe ve Yatıkmusluk Mahalleleri Örneği. 171 Nihat GÜLTEKİN & Emel ABA Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde Kriz Yönetimi: Şanlıurfa Örneği. 205 Dilek DÖNMEZ POLAT Girişimcilik Motivasyonu ve İşletmelerin Yenilikçiliği Arasındaki İlişkinin Araştırılmasına Yönelik Turizm İşletmelerinde Bir Araştırma Nilsun SARIYER Hayırseverk Tüketici Davranışı: Çanakkale Örneği 255 Duygu TALİH & Emel YILDIZ Üniversitelerin Kalkınmadaki Rolü: Babaeski Meslek Yüksekokulu Örneği 269 Yeni Çıkan Kitaplar. 288

9 GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ KURUMSAL KİMLİĞİ Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, Haziran ve Aralık aylarında olmak üzere yılda iki kez yayınlanan, hakemli ve bilimsel bir dergidir. Dergi, yayın kurulu tarafından belirlenen üniversite, kütüphane, ticaret ve sanayi odaları, sanayici ve işadamı dernekleri, uluslararası endeks kurumları, dergi satış merkezleri ve abonelere gönderilir. 1. AMAÇ Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi nin amacı, alanındaki boşluğu doldurmak üzere; araştırmaya dayalı ve sahasına orijinal katkılar sağlayacak makaleler yoluyla girişimcilik alanında akademik ve pratik içerik oluşumuna katkı sağlamak, girişimcilik alanında daha önce yayınlanmamış ya da daha önce yayınlanmış ancak 21. yüzyılın değişen şartları doğrultusunda giderek zenginleşen ilgili literatürü tarayarak tekrar ele alan araştırmalar ile yeni görüş ve gelişmeleri göz önünde bulundurarak hazırlanmış her türlü çalışmalar olacaktır. Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, girişimcilik ve girişim kültürü konularına yönelik olarak, sosyal bilimler alanında yayın yapar. Bu alanda hazırlanan ve konuyu işletmecilik, stratejik yönetim, ekonomi, insan kaynakları, maliye, sosyoloji, psikoloji, hukuk ve etik açılarından ele alan akademik makaleler, belirlenen genel yayın ilkeleri çerçevesinde yayınlanır. 2. İÇERİK İnsan faktörünün beşeri sermaye olarak öne çıktığı, sanayi toplumunun temelini oluşturan emek, hammadde ve imalat sektörünün yerini rekabet gücü ile yaratıcılığın aldığı günümüzde, bireylerin/ toplumların ve ülkelerin kalkınmışlık derecelerinde girişimcilik kilit bir önem taşıyor. Gelişmişlik seviyesi, kalkınma unsurundan geçtiği gibi; kalkınma da, girişimcilik ve girişim kültürü üzerinden şekilleniyor. Gelişmiş ülkeler, yeni ekonomi ve/veya enformasyon toplumu gibi adlarla nitelenen 21. yüzyılda; girişimciliği desteklemek için bu alandaki bilimsel araştırmalara destek vererek enstitüler kuruyor, alanla ilgili dersleri ön plana çıkarıyor, sistemler oluşturuyor ve giderek daha yoğun şekilde tarafları bir araya getirme uğraşı içine giriyorlar. Tarihsel arka planlarındaki sosyo-kültürel etkenler ve/ya yönetim biçimlerinden dolayı, girişimcilik ruhunun törpülenmiş ve girişim kültürünün de bastırılmış olduğu gelişmekte olan ülkeler ise; gelişmiş ülkeler ile aralarındaki uçurumun kapanması için alt yapısal eksikliklerini hızla giderme uğraşı vermekteler. Bu bağlamda, bireylere sağlanan teşvikler, organize olma ve kurumsallaşma, akademik alanda oluşturulan altyapı, risk sermayesi, cesaret, vb. gibi faktörler, girişimcilik açısından büyük önem taşıyor. Kısacası, ekonomilerini ve toplumsal politikalarını Girişimcilik Ve Kalkınma Dergisi (5:1) 2010 Journal Of Entrepreneurshıp And Development

10 8 Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği dinamik bir anlayışla idari, mali ve hukuki alt yapı üzerinde temellendiren ülkeler geleceğin küresel liderleri arasına katılmaya hazırlanmaktalar. Girişimciliğin küresel kalkınmadaki öncelikli rolünü fark eden ve bu alanda -görece olarak yetersiz kaldığı- ABD ye karşı stratejiler geliştirme hedefi içinde olan Avrupa Birliği de, kendisini bilgiye dayalı olarak dünyanın en rekabetçi ve en dinamik ekonomisine dönüştürmek amacıyla benimsediği 2000 yılındaki Lizbon Stratejisi çerçevesinde, girişimciliği özendirmenin arayışları içindedir. İşletmelerin rekabet gücü ile dinamizminin, yatırımların / yeniliklerin ve girişimciliğin önünü açan düzenleyici bir ortamla doğrudan bağlantılı olduğu gerçeğinden yola çıkan ve AB Komisyonu nca 2003 yılında hazırlanan Avrupa da Girişimcilik konulu Yeşil Kitap (Green Paper: Entrepreneurship in Europa) içinde, girişimciliğin geliştirilmesi ve etkin şekilde teşvik edilmesi için öneri niteliğindeki politikalar ile üye ülkelerde bu alanda uygulamaya konulan tedbirlere yer verilmiştir. Türkiye ye gelince... Gelişmiş ülkelerle aramızdaki kalkınmışlık ve gelişmişlik farkının kapatılabilmesi, AB ile bütünleşme sürecinin başarılı bir şekilde uygulamaya sokulabilmesi için; girişimcilik ve küresel rekabet gücünü geliştirmeye yönelik strateji ve politikaları, (hükümet, işçi-işveren-sivil toplum örgütleri, üniversiteler, vb. desteğindeki ortak çalışmalarla) geniş tabanlı olarak en kısa zamanda oluşturması ve işlerlik kazandırması gerekmektedir. Diğer yandan, girişim kültürü ve girişimci kişilik yapısı açısından Türk insanı, Doğu ile Batı nın bu alandaki sentezi gibidir. Sosyo-ekonomik perspektiften yaklaşıldığında, tarihsel açıdan ticari yaşamla uzun süre iç içe olan Türk insanı, Osmanlı nın imparatorluk haline gelmesiyle birlikte politik ve yönetimsel kaygılarla ekonomik yaşamdan soyutlanmış ve bu durum yüzyıllar boyunca da böyle devam etmiştir Orta Asya dan Anadolu ya geldiğinde ve/veya çevresindeki küçük devletçiklerden Akdeniz i devraldığında sağladığı ticari başarılar ile kısa sürede hem bölgesel ve denizaşırı ticarette söz sahibi olan hem de bu topraklarda kökleşen, kurduğu Ahi Teşkilatları ile organizasyon ve kurumsallaşma/ürün kalitesi/etik gibi alanlarda çağının ötesinde bir vizyonu yakalayan, ticari alandaki kanunname ve fermanlarla pazarları bir yandan özgürleştirirken diğer yandan da standardize eden Türkler; Osmanlı nın İstanbul u almasından ve imparatorluğa dönüşmesinden itibaren, yönetim kademeleri ile ticari yaşamdan uzaklaştırılmışlardır. Bu politika, İttihat ve Terakki dönemi ile Prens Sabahattin in teşebbüs-i şahsi ve adem-i merkeziyet düşünceleri etrafında terk edilme eğilimi göstermiş, Türk milleti yeniden ticaret ile girişimciliğe dahil edilmek istenmişse de; süreç Birinci Dünya Savaşı nın yenilgi ve yıkımıyla aksaklığa uğramış ve Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluş aşamasındaki İzmir İktisat Kongresi ile yeniden başlatılmıştır. Ancak Türk girişimciliğini

11 Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği 9 oluşturma hedefleri, bu sefer de 1923 Dünya Krizi sonrasında liberalizme karşı güvensizlik ortamının doğması ile konjonktürel olarak bizde de etkilerini göstermiş ve devletçi anlayış bir kez daha girişimci ruhun üzerine çökmüştür li yıllarda yaşanan paradigma değişimiyle; küreselleşme, Batı ekonomileriyle bütünleşme ve dışa açık ekonomi anlayışıyla ülkemizde girişimcilik açısından yeni bir dönem başlamıştır. Büyük sermayenin Avrupa pazarlarında gösterdiği başarılar, Anadolu nun küçük ve orta boy işletmeleri-nin dinamik karakteristiği ve yurt dışına işçi olarak giden insanlarımızın işveren olarak girişimci bir kişilik kazanmaları, Türk girişimciliği adına gelecek vaat etmektedir. Bunun yanında genç bir nüfusa sahip olmamız ve güçlü adaptasyon yeteneğimiz de diğer avantajlarımızı oluşturmaktadır. Ancak 80 li yıllar, Türk insanının girişimci potansiyelini gün ışığına çıkartmanın yanında, çeşitli etik sorunları da beraberinde getirmiştir. Bu arada, iyi eğitim almış ve gelecek vaat eden gençlerin, girişimcilik yerine bürokrasiyi ve özel sektörde yöneticiliği tercih etmeleri de diğer bir handikap olarak kendini göstermektedir. Bu noktada, özellikle akademik kurumlara büyük görevler düşmektedir: Gençlere girişimci ruhu aşılamak ve girişim kültürünü tanıtmak, Proje bazlı çalışmalar ile gençlerin daha öğrenciliklerinde özel sektörle tanışmalarını sağlamak, Diplomalı ancak işsiz üniversite mezunlarına bu alanda eğitimler vermek, Girişimcilik konusundaki akademik içerikli yayınlarla dinamo görevi üstlenmek, Üniversite-sanayi işbirliği doğrultusunda girişimcilere danışmanlık, vizyon oluşturma ve yol göstericilik gibi hizmetler vermek. Böylece, Türkiye nin geleceğine imza atacak olanlar; dinamik, risk almasını bilen, cesaretli, vizyon sahibi, alanında ciddi bir alt yapısı olan, etik anlayışa ve sorumluluk duygusuna sahip girişimci bireyler olacaktır. 3. YAYIN İLKELERİ 3.1. Yazıların Değerlendirilmesi Yayınlanacak makalelerin; amaç, konu, içerik, sunum ve yazım kurallarına uyup uymadığı Yayın Kurulunca değerlendirilir. Uygun bulunan yazılar, bilimsel açıdan değerlendirilmek üzere sahasında eser ve çalışmaları ile tanınan Hakem Kurulunun iki üyesine gönderilir. Hakem raporları gizlidir ve en az 5 yıl süreyle saklanmak üzere arşivlenir. Gönderilen yazılar için hakemlerden birinin müspet diğerinin ise olumsuz

12 10 Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği rapor vermesi durumunda, ilgili yazı üçüncü bir hakeme daha gönderilir ve yayınlanmasına yeni rapora göre karar verilir. Yazı sahibi, gerektiğinde lüzumlu görülen düzeltmeleri yapmakla yükümlüdür. Gönderilecek yazılar, sayfa çıktısı olarak üç nüsha ve ayrıca cd ortamında olmalıdır. Yazıların yayınlanacağı ve yayınlanmayacağı hakkındaki bilgi, hakem kurulu raporlarının dergiye ulaşmasından itibaren 15 gün içinde yazı sahiplerine yazılı olarak ulaştırılır. Yayınlanan makalelerin sorumluluğu yazarlarına aittir. Yayınlanan makaleler için telif ücreti ödenmez, yazarlara dergiden bir adet gönderilir. Gönderilen makalenin telif hakkı Girişimcilik Dergisi'ne geçmektedir. Bunların daha sonra başka bir yerde yayınlanabilmeleri, Girişimcilik Dergisi nde daha önce yayınlandıklarının belirtilmesi ve derginin kaynak olarak gösterilmesi ile mümkündür Yayın Dili Yayın dili genel olarak Türkçe'dir. Ancak, derginin 1/3'i oranında İngilizce makaleler de yayınlanabilir Makale Yazım Kuralları Gönderilecek makalelerde dikkat edilmesi gereken noktalar: Başlıklar; Makalenin ana başlıkları, tamamı büyük harfle, normal yazı karakterinden bir karakter büyük ve koyu (bold) olarak yazılmalıdır. Makaleyi daha iyi anlaşılır hale getirmek üzere, alt başlıklar da kullanılabilir. Makalelerdeki ana konu başlıkları, 1, 2, 3 şeklinde; alt bölüm başlıkları ise 1.1., 1.2., 1.3. şeklinde numaralandırılacaktır. Başlıklarda, makale içeriğini en net şekilde belirleyen kelime ve cümleler seçilmelidir. Makale Özetleri ile Metinler: Word 6.0, Word 7.0 veya Word 97 belgesi olarak hazırlanacaktır. Metinler, 12 punto Times New Roman yazı tipi kullanılarak yazılacak ve satır aralığı 1.5 olacaktır. Kapak: Makale için ayrı bir kapak sayfası hazırlanmalı ve makalenin ilk sayfasında yazara/ yazarlara ait bilgiler bulunmamalıdır. Kapak sayfasında, yazarın adı-soyadı, unvanı, görev yaptığı kurum, adresi, faks veya telefon numaraları ile e-posta adresi açık olarak yer almalıdır. Kapak, 12 punto Times New Roman yazı tipi kullanılarak ve koyu olarak yazılmalıdır. Makalenin Özeti: Makalelerin, 200 kelimeyi aşmayacak şekilde hem Türkçe hem de İngilizce özetleri bulunmalı; ayrıca, makale içeriğiyle ilgili 5 Türkçe, 5 İngilizce anahtar sözcüğe yer verilmelidir. Ana Metin: Yazıların uzunluğunun 20 sayfayı geçmemesine özen gösterilmelidir. Metinlerde şekil ya da çizimler yer alacaksa; her çizim

13 Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği 11 veya şekle ayrı numara verilmeli, metinde de ilgili referansları belirtilmelidir. Çalışma Planı: Giriş, gelişme, görüş, yorum, tartışmalarla devam etmeli ve makaleyi yazan kişinin katkıları ile çalışma sonuçlandırılmalıdır. Dipnot: Çalışmalardaki dipnotlar, metin içinde (yazarın soyadı, eserin basım tarihi: alıntı yapılan sayfa numarası şeklinde) verilmelidir. (Örnek: Akdemir, 2003: 197) Kaynakça: Makalelerde alıntı olarak kullanılan kaynaklar, Kaynakça adı altında eksiksiz künye bilgileri ile verilecektir. Kitaplarda; öncelikli olarak uluslararası sisteme göre (Yazarın soyadı büyük ve adı küçük harfle verilecek, sonra basım tarihi, eserin koyu yazılmış olarak tam adı ve basım yeri) yazılacaktır. (Örnek: Bozkurt, Veysel; (2005), Dönüşüm, İstanbul, Alfa Yayınları.) Süreli yayınlarda ise; yazarın soyadı büyük ve adı küçük harfle verilecek, sonra basım tarihi, kullanılan makalenin/çalışmanın tırnak içinde ve italik yazılmış olarak tam adı, koyu yazılmış olarak süreli yayının adı, cilt, sayı ve sayfa numaraları belirtilmelidir. (Örnek: Dolgun, Uğur; (2004), Gözetim Toplumunun Yükselişi, Yönetim Bilimleri Dergisi, Cilt:2, Sayı:1, ss ) Kaynakçada eserler, soyadlarına göre alfabetik olarak sıralanır. 4.BÖLÜMLER Editörden: Burada, dergide yayınlanan makaleler hakkında genel bilgiler verilecek; ayrıca, yazı göndermek isteyen araştırmacılar için, derginin bir sonraki sayısında yer alacak olan dosya konusu ilan edilecektir. Girişimcilik Gündemi: Girişimcilik alanındaki son gelişmeler ile yeni trendlerin ele alınacağı bu bölüm, ele aldığı konuyu geniş bir perspektiften değerlendirme ve analize tabi tutan, ayrıca konuyu betimleme yanında çözüm yollarına yönelik olarak çıkarsama ve öneriler de getiren bir ana yazıdan oluşacaktır. Dosya Konusu: Her sayıda, girişimcilik alanının teori veya uygulamaya yönelik temel sorunsallarından birini içerecek olan ve derginin bir önceki sayısında editörden bölümünde ilan edilecek bir sorunsalın dosya konusu olarak işleneceği bu bölüm ortalama 3 makaleden oluşacaktır. Girişimcinin Gündemi: Girişimcilikle ilgili çeşitli konularda ticaret ve sanayi odaları, sanayici ve işadamı dernekleri, sendikalar ile benzeri sivil toplum örgütlerinden alınacak teori ve uygulamaya yönelik yazıları içerecek olan bu bölüm bir yazıdan oluşacaktır. Araştırma Makaleleri: Bu bölüm, girişimcilikle ilgili konuları, sosyal bilimlerin disiplinleri (işletmecilik, stratejik yönetim, ekonomi, insan kaynakları, maliye, sosyoloji, psikoloji, hukuk ve etik) açılarından çok

14 12 Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi Kurumsal Kimliği yönlü biçimde ele alan makalelere ayrılmıştır. Her sayıda ortalama 3 makaleye yer verilecektir. Girişimcilere Öneriler: Girişimcilere gündelik iş yaşamda her an yardımcı olacak uygulamaya yönelik ve temel bilgilerin yer alacağı bu bölüm, kılavuz niteliğindeki yazılardan meydana gelecektir. Kitap Analizleri: Her sayıda, girişimcilik alanındaki bir kitap analiz edilecektir. Yeni Çıkan Kitaplar: Girişimcilik literatürünün düzenli olarak takip edilmesi amacıyla, piyasaya yeni çıkan kitapların tanıtımı yapılacaktır.

15 Editör den... Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Dr. H. İbrahim Bodur Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından yayımlanan Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi nin onikinci sayısında birbirinden değerli çalışmaları yayınlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Her zaman olduğu gibi derginin ilk bölümü olan Girişimcilik Gündemi nde, M. Hulisi DAMGACIOĞLU ve Ramazan UYGUN un, deneyime dayalı girişimcilik kavramı üzerinde durdukları Girişimcilik Paradigmasında Dönüşüm: Deneyime Dayalı Girişimci Türleri Üzerine Teorik Bir Değerlendirme isimli makalelerine yer verilmiştir. Bu sayımızın dosya konusunda altı değerli çalışma yer almaktadır. İlk çalışma Haktan SEVİNÇ in Bölgesel Kalkınma Sorunsalı: Türkiye de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları isimli makaledir. Öncelikle bölge ve kalkınma kavramlarının açıklandığı çalışmada, bölgesel kalkınma politikalarının Türkiye deki uygulanma süreci açıklanmıştır. İkinci çalışma ise, Ayşin AŞKIN, Selin NEHİR ve Sercan Özgür VURAL tarafından yazılmış olan Tarihsel Süreçte Girişimcilik Kavramı ve Gelişimi isimli çalışmadır. Çalışmada, girişimcilik kavramının tarihsel süreç içindeki gelişimi anlatılmış, Türkiye de ve Dünya da girişimciliğin gelişmesinde etkili olan olaylar tartışılmıştır. Bu bölümün üçüncü çalışması Hasan Alp ÖZEL in Türkiye de Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi isimli çalışmadır. ÖZEL çalışmasında; Türkiye ekonomisinde meydana gelen ticari serbestleşmeyi tarihsel bir bakış açısıyla ele almıştır. Dördüncü çalışma, Asuman SÖNMEZ ve Fırat ŞİMŞEK tarafından yazılmış olan Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yaşanan Gelişmelerin Küçük Ölçekli Bir Aile İşletmesi Üzerine Etkileri isimli çalışmadır. Bu çalışmada; Ülkemizde yaşanan ekonomik gelişmelerin, 1928 yılında Çanakkale nin Gelibolu ilçesinde kurulan küçük ölçekli bir aile işletmesinin almış olduğu yönetim, satış ve yatırım kararlarını nasıl etkilediği incelenmiştir. Diğer bir çalışma, Rasim AKPINAR ın From Old Regional Development Policies to New Regionalism in Turkey isimli çalışmasıdır. AKPINAR çalışmasında, Türkiye'nin değişen bölgesel kalkınma politikalarını irdeleyip izlenen eski ve yeni politikaların başarılı ve zayıf yönleri ele alarak bölgesel kalkınma için yeni bir çerçeve sunmaya çalışılmıştır. Bu bölümün son çalışması Yılmaz BAYAR ın Yatırımcı Davranışlarının Davranışçı Yaklaşım Çerçevesinde Değerlendirilmesi isimli çalışmadır. Beşinci çalışma Yılmaz BAYAR ın Yatırımcı Davranışlarının Davranışcı Yaklaşım Çerçevesinde Değerlendirilmesi isimli çalışmasıdır. Bayar çalışmasında; Yatırımcı yaklaşımlarını, psikoloji ve sosyoloji biliminden destek alarak davranışçı yaklaşım çerçevesinde incelemiştir. Zihinsel kısa yol ve önyargı kavramları üzerinde durularak, duygusal faktörler ve sosyal etkileşimin yatırımcı kararları üzerindeki etkisinden bahsedilmiştir. Girişimcilik Ve Kalkınma Dergisi (5:1) 2010 Journal Of Entrepreneurshıp And Development

16 14 Editör den Girişimcinin Gündemi bölümünde, Biga Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay YAŞAR ın Biga da Girişimcilik başlıklı yazısı yer almaktadır. Yaşar yazısında, genel olarak girişimci ve girişimcilik kavramları üzerinde durarak, Biga daki girişimcilik imkanları üzerine değerlendirmelerde bulunmuştur. Derginin Araştırma Makaleleri bölümünde beş çalışma yer almaktadır. İlk çalışma Mustafa KARA nın Türkiye de Gecekondu Dönüşüm Projelerinin Konut Sorununun Çözümündeki Rolü: Ankara İli Gültepe Ve Yatıkmusluk Mahalleleri Örneği isimli makaledir. Çalışmada, Konut gereksiniminin eksik karşılanması ya da hiç karşılanamaması anlamına gelen konut sorunu, ülkelerin sosyo-ekonomik yapıları ve politik sistemleri göz önüne alınarak kapsamlı bir inceleme yapılmıştır. Gerçekleştirilen gecekondu dönüşüm projelerinin konut ve çevre niteliği üzerine etkileri; yerel halkın projeler hakkındaki tutum ve düşünceleri, projelere katılım ve destek davranışları araştırılıp analiz edilmiştir. Bu bölümün ikinci çalışması Nihat GÜLTEKİN ve Emel ABA tarafından hazırlanan Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde Kriz Yönetimi: Şanlıurfa Örneği isimli çalışmadır. Çalışmada, gerek ulusal gerekse uluslararası kaynaklı ortaya çıkan ve kronik hale gelen krizler karşısında, Şanlıurfa da faaliyet gösteren KOBİ lerin kriz yönetimini kurumsallaştırmaya yönelik bir çalışma yapıp yapmadıkları, eğer yapıyorlarsa bu çalışmaların türü, özellikleri ve düzeyinin ne olduğu araştırılmıştır. Üçüncü çalışma Dilek DÖNMEZ POLAT ın Girişimcilik Motivasyonu Ve İşletme Yenilikçiliği Arasındaki İlişkinin Araştırılmasına Yönelik Turizm İşletmelerinde Bir Araştırma isimli çalışmasıdır. Çalışmada literatür taramasından sonra, Gökçeada da bulunan 76 turizm işletmesi üzerine gerçekleştirilen araştırma ile pansiyon, otel ve restoran işletmelerinin sahip yöneticilerinde girişimcilik motivasyonu ve işletme yenilikçiliği arasındaki ilişkinin varlığı aranmıştır. Dördüncü çalışma Nilsun SARIYER in Hayırseverlik Tüketici Davranışı: Çanakkale Örneği isimli çalışmasıdır. Çalışmada SARIYER; Çanakkale ili merkezinde gerçekleştirdiği araştırma ile hayırsever tüketici davranışını ortaya koyma çalışmıştır. Bölümün son çalışması ise Duygu TALİH ve Emel YILDIZ ın, Üniversitelerin Kalkınmadaki Rolü: Babaeski Meslek Yüksekokulu Örneği isimli makaleleridir. Çalışmada, üniversiteler tarafından yerel ekonomiye ve ülke kalkınmasına sağlanan katkılar irdelenerek kalkınma sürecinde, meslek yüksekokullarının rolü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Dergimize diğer sayılarda olduğu gibi bu sayımızda da web ortamından ( ulaşabilmek mümkündür. Her geçen gün daha kaliteli baskı, tasarım ve içeriğe sahip bir dergi olarak okurlarımızın karşısına çıkmayı amaçlamaktayız. Destek veren herkese ama özellikle yazıları ile dergimize katkı veren yazarlara teşekkür ederiz. Dergimiz bugüne kadar aralıksız olarak yayın hayatını devam ettirmiş, bundan sonra da devam ettirecektir. İlgili tüm akademisyenlerin, kurumların ve işletme sahiplerinin görüşlerinin yer aldığı yeni sayılarda buluşmak üzere Editörler

17 GİRİŞİMCİLİK GÜNDEMİ

18

19 Girişimcilik Gündemi GİRİŞİMCİLİK PARADİGMASINDA DÖNÜŞÜM: DENEYİME DAYALI GİRİŞİMCİ TÜRLERİ ÜZERİNE TEORİK BİR DEĞERLENDİRME 1 M. Hulusi DAMGACIOĞLU Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biga İ.İ.B.F. Ramazan UYGUN Arş. Gör. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biga İ.İ.B.F. İşletme Bölümü ÖZET Girişimcinin ve girişimciliğin evrensel olarak kabul edilmiş bir tanımı yoktur ve kavramın uzun tarihine rağmen araştırmacılar, girişimcinin kim olduğu konusunda hala bir anlaşmaya varamamışlardır. Alanda gerçekleştirilen çok sayıda araştırmaya rağmen genel olarak kabul edilmiş bir girişimcilik teorisi ve girişimcilik fenomeninin doğası hakkında görüş birliği bulunmamaktadır. Ancak girişimcilik süreci, girişimsel fırsatların tespiti ve tespit edilen fırsatlardan yararlanmak üzere işletmelerin sıfırdan kurulumunu, satın ya da devir alınmasını kapsamaktadır. Diğer taraftan araştırmacılar yıllarca çalışmalarını, girişimcilerin homojen yapıda olduklarını varsayarak tasarlamışlardır. Fakat girişimciler homojen bir tür değildir. Araştırmacılar, farklı türde girişimcilerin olduğunu belirtmektedir. Örneğin Westhead ve Wright (1998a) deneyimsiz ve deneyimli girişimci ayrımını vurgulamışlardır. Literatüre göre deneyimli girişimciler seri ve paralel olmak üzere iki alt türe ayrılmaktadır. Bazı deneyimli girişimciler ardışık olarak işletme kurmakta iken (seri girişimciler) diğerleri aynı zaman dilimi içinde birden fazla işletme sahibi olabilmektedir (paralel girişimciler). Anahtar Sözcükler: Girişimci, Girişimcilik, Girişimci Türleri, Seri Girişimci, Paralel Girişimci ABSTRACT The universal definition for the term entrepreneurship is contentious and despite the long history of this concept researches 1 Bu çalışma Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı nda hazırlanan Girişimci Türleri Ekseninde Girişimsel Fırsatların Tespitinde Beşeri Sermayenin Rolü isimli doktora tezinden derlenmiştir.

20 18 M. Hulusi DAMGACIOĞLU & Ramazan UYGUN couldn t yet come to a conclusion for the true identity of entrepreneur. Despite a great deal of studies made in the field of entrepreneurship a generally accepted entrepreneurship theory and a consensus about the nature of this phenomenon among the researches don t exist. But entrepreneurship process includes establishing, inherited and takeover a company through identification of entrepreneurial opportunities and exploit identified opportunities. Other hands, for many years, researchers are designed based on the assumption that entrepreneurs are homogeneous species. But entrepreneurs are not a homogeneous species. Researches suggest that there are different types of entrepreneurs. For example Westhead and Wright (1998a) emphasized the differences between inexperienced and experienced entrepreneurs. Literature classified experienced entrepreneurs in the form of two separate sub-species as serial and parallel entrepreneurs. Some experienced entrepreneurs may own multiple business sequentially (serial) and some experienced entrepreneurs may own multiple business at the same time (parallel). Keywords: Entrepreneur, Entrepreneurship, Types of Entrepreneurs, Serial Entrepreneur, Parallel Entrepreneur GİRİŞ Girişimcilik fenomeni doğası gereği tek bir disiplinin teorik ve ampirik birikimi ile incelenemeyecek kadar karmaşıktır (Gartner, 1989b: 27) ve disiplinler arası bakış açıları gerektirmektedir. Tamamen farklı alanlardan kavram ve yöntemlerin birleştirilmesi gerekliliği, fenomeni inceleyen araştırmacılar için zorluklar ortaya koymaktadır. Baumol (1968) teori ile uygulamaların örtüşebilmesi için girişimci arzının da modellere dahil edilmesi gerektiğini belirterek bu konuların da psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve sosyal psikoloji alanlarında olduğunu ve bu nedenle girişimcilik teorilerine katkıların bu alanlarda çalışan bilim adamlarından geldiğini ifade etmiştir. Gartner (1985) e göre girişimcilik fenomenini araştıran çalışmalardaki temel motivasyon girişimcilerin, girişimci olmayan bireylerden farklı olduklarını göstermektir. İlk dönem girişimcilik araştırmaları, işletme kurma eğilimi konusunda bireylerin demografik niteliklerini ele almıştır. Demografik yaklaşımların varsayımı, benzer altyapıya sahip bireylerin benzerlik teşkil eden sabit nitelikleri olduğudur. Eğer girişimcilerin sahip olduğu demografik nitelikler tespit edilebilirse bilinmeyen nüfus içinde kimlerin girişimcilik kariyerini tercih edeceği hakkında tespit edilen demografik değişkenler aracılığıyla tahminde bulunulabilecektir (Robinson ve diğerleri, 1991: 15). Demografik araştırmalar çerçevesinde rol modelleri ve girişimciliğin

21 Girişimcilik Paradigmasında Dönüşüm: Deneyime Dayalı Girişimci Türleri Üzerine Teorik Bir Değerlendirme 19 ortaya çıkması arasında bir bağlantı kurulmuş, bireyin iş deneyimi de girişimciliğe olan ilgiyi etkileyen bir faktör olarak belirtilmiştir. 1. GİRİŞİMCİ KAVRAMININ TARİHSEL AÇIDAN ANALİZİ Son 250 yılda girişimcilik teorisi üç büyük tekrar eden ve ilişkili konuyu tanımlamaktadır. Onsekizinci yüzyılın erken dönemlerinde Cantillon, girişimsel faaliyetlerle ilgili belirsizliği kabul etmiştir. İki yüzyıl sonra Knight (1921), kendi girişimcilik teorisini formüle ederken aynı belirsizlik ve risk faktörlerini kullanmıştır (Long, 1983: 55). Girişimcilerin aldıkları kararların dolaştığı bir piyasa mevcut değildir, bundan ötürü de bireyin önce işletme başlatma kararını vermesi gereklidir. Karar alma bu noktada, mal sahibi olmayı çağrıştırmakta ve kaynakların nasıl konuşlandırılacağına dair seçim yapma anlamındadır. Sermaye malları bulunmayan bir girişimci, Knight ın deyimiyle girişimci sayılamaz (Klein ve Cook, 2006: 346). Ondokuzuncu yüzyıl başlarında Say, girişimsel başarı için genel yöneticilik kapasitesini vurgulamıştır. Liebenstein (1968), yönetimsel yeteneği tekrarlarken yaratıcılık ve yenilik, Schumpeter tarafından girişimcilik literatürüne kazandırılmış kavramlar olmuştur. Kirzner ise piyasadaki arbitraj faaliyetleri için fırsatlara karşı teyakkuz halinde olmayı yaratıcı girişimci kavramına adapte etmiştir (Long, 1983: 55). Son olarak Gartner (1989a) girişimciliği davranışsal açıdan tanımlayarak işletme kurma ya da organizasyon yaratma biçiminde tanımlamıştır. Cantillon (1931) nun belirsizlik kavramından bahsetmesi iktisat teorisinde geniş bir biçimde girişimcilik teriminin literatüre ilk sunumu olarak yorumlanmıştır. Bununla birlikte girişimcinin analitik olarak ayırt edici rolü, sermaye sahipliğinden sağlanan geliri, üretim faaliyetlerinin organize edilmesiyle sağlanan gelirden ayırt eden Say (2001) tarafından ilk olarak takdim edilmiştir. Bu bakış açısı, sermaye dahil olmak üzere üretim için gerekli olan kaynakların bir araya getirilmesi fonksiyonunun önemini fark eden Marshall (1964) gibi iktisatçılar tarafından geliştirilmiştir. Schumpeter (1978) tanımıyla, girişimci kavramının kapsamını genişletmiştir. Ona göre bireylerin girişimci olabilmesi için mutlaka işletme sahibi olmaları gerekmemekte, yeni bileşimleri meydana getiren yöneticiler ve çalışanlar da girişimci sıfatını taşıyabilmektedir (Schumpeter, 1978: 74-75). Kirzner (1979) in girişimcisi daha önceden dikkate alınmamış fırsatlara karşı teyakkuz halindeyken Schumpeter in girişimcisi çerçeveyi yenilik yaparak değiştiren birey olmaktadır.

22 20 M. Hulusi DAMGACIOĞLU & Ramazan UYGUN Girişimci kavramı, Fransızca kökenlidir. En eski kullanımı Ortaçağ Fransızca sına dayanan kavram, faal olan ve gerekli işlerin yapılmasını sağlayan birey anlamına gelmektedir (Hoselitz, 1951: 194). Girişimcilik kavramının teorik olarak ilk resmi kullanımını Richard Cantillon, 1730 civarı yapmıştır. Cantillon, gelirlerinin belirli ya da belirsiz olmasına dayanarak toplumu iki sınıfa ayırmış, girişimcileri, geliri belirsiz olan toplumsal sınıfa koyarak girişimcilikte risk üstlenme yaklaşımının temelini atmıştır (Redlich, 1949: 2). Girişimci kavramına ikinci olarak değinen Fransız ekonomist J. B. Say dir. Ona göre sermaye birikimiyle değer yaratılmasında anahtar faktör girişimcidir. Girişimci, gerekli olan zeka ve yetenek ile sermayeyi ve toprağı kiralamaktadır (Staum, 1998: 105). Marshall ın girişimci kavramı ise geniş anlamda girişimsel faaliyetleri yöneticilik olarak nitelendirmektedir (Schumpeter, 1978: 77). Bireylerin ideal bir işveren olabilmesi için çok sayıda kabiliyete sahip olmaları gerekmektedir. Bu nedenle toplumda bu kabiliyetleri yüksek bir seviyede sergileyebilecek birey sayısı az olmaktadır. İşveren, işletmesinin riskini üstlenmekte, sermayeyi ve işletmesi için gereken işgücünü bir araya getirmekte, genel faaliyet planını düzenlemekte ve küçük detayları yönetmektedir (Marshall, 1964: 248). Modern girişimcilik düşüncesinin kurucusu olarak nitelendirilen Schumpeter, girişimciliği yeni bileşimlerin meydana getirilmesi olarak tanımlamış ve bunun da ekonomik kalkınmanın temeli olduğunu belirtmiştir. Schumpeter in girişimcisi yaratıcı yıkıcılık süreci ile yeni ürünler, üretim metotları, pazarlar, arz kaynakları ya da endüstriyel kombinasyonlar aracılığıyla ekonomiyi daha önceki dengesinden çıkarmaktadır (Klein ve Cook, 2006: 345). Schumpeter e göre yeni bileşimlerin meydana getirilmesi sadece girişimcilerin başarabileceği benzersiz bir başarıdır. Girişimci, yeni fikirleri bulup kullanarak ekonomik yaşamı rutin mevcut faaliyetlerin dışına itmektedir (Long, 1983: 50). Girişimci yeni bileşimler aracılığı ile değer yaratırken mevcut piyasa yapısını da bozmaktadır ve bu da yaratıcı yıkımdır. Girişimcilerin işlevi, daha önceden kullanılmamış bir buluşu ya da teknolojik imkanı uygulamaya koymaktır, böylece endüstri reorganize olmaktadır (Vesper, 1974: 8). Schumpeter in konseptinde bireyler, sadece yeni kombinasyonları uygulamaya başladıklarında bir girişimci gibi hareket etmiş olmakta ve işlerini kurdukları andan itibaren girişimcilik karakterinden çıkmaktadırlar. Artık diğer işletme

23 Girişimcilik Paradigmasında Dönüşüm: Deneyime Dayalı Girişimci Türleri Üzerine Teorik Bir Değerlendirme 21 sahipleri gibi sakinleşmişler ve yerleşik düzende işletmelerini yönetmeye başlamışlardır. Ek olarak Schumpeteryan girişimcilik, nev i şahsına münhasır olduğundan, işletmenin doğası ve yapısı girişimciliğin seviyesini etkilememektedir. Kurumsal ar-ge bütçelerinin ve yenilikleri teşvik eden diğer örgütsel yapıların tek başına Schumpeteryan girişimcilikle pek bir ilgisi bulunmamaktadır (Klein ve Cook, 2006: 345). Knight, girişimcilik sürecinde belirsizliği temel faktör olarak nitelendirmiştir. Girişimciyi, belirsizliğe karşı cesaretle tepki veren, kendisi ve diğerleri için girişimin riskini üstlenen birey olarak görmüştür. Knight a göre girişimci, bazı yönetimsel fonksiyonları yerine getirse de yöneticilikten daha ileride bir katılım ve sahiplenme gerektiren bir kavram olmuştur. Ancak Knight girişimciyi, eğilimi işletme kurmak olan birey olarak görmemiştir (Long 1983: 51). Liebenstein a göre girişimcinin temel faaliyeti piyasadaki boşlukları doldurmak ve girdileri tamamlamaktır. Liebenstein, geliştirdiği girişimcilik teorisinde girişimciyi, Knight tan daha fazla yöneticiye benzetmiştir. İşletmelerin genelde kötü yönetildiğini belirten Liebenstein, sonuçta girişimcilik ve yöneticiliğin ilgi alanlarından birisinin verimsizliğe karşı savaş vermek olduğunu vurgulamıştır (Long, 1983: 53). Kirzner girişimciliği, toplumda bazı bireylerin sergilediği üst düzey teyakkuzun sonucu olarak tanımlamıştır. Teyakkuz, piyasa bilgisine nasıl ulaşabileceğini bilme olarak tanımlamaktadır. Kirzner e göre girişimciler, alıcıların çok fazla ödediği ve satıcıların çok az kazandığı pazarları keşfederek pazarlar arasındaki boşlukları doldurmaktadır ve girişimciliğin özü fırsatları fark edebilmektir, bunu gölgede bırakmadan girişimciliğin risk içerdiği söylenebilir (Spicer ve diğerleri, 2000: 634). Ancak fırsatlar keşfedildikten sonra görev profesyonel yöneticilere bırakılmalıdır. Kirzner e göre girişimcilik, fırsatla başlayıp fırsatla bitmektedir. Onun girişimcisi fırsatları belirleyendir, organizasyon kuran değil (Long, 1983: 54). Tarih boyunca birçok araştırmacı girişimciyi tanımlamaya çalışmıştır. Örneğin iktisat teorisinde girişimciye yüklenen roller aşağıdaki gibidir: Girişimci belirsizlikle ilgili riski üstlenen bireydir, Girişimci finansal sermaye tedarik eden bireydir,

24 22 M. Hulusi DAMGACIOĞLU & Ramazan UYGUN Girişimci yenilikçidir, Girişimci karar alıcıdır, Girişimci endüstri lideridir, Girişimci yöneticidir, Girişimci iktisadi kaynakları koordine ve organize eden bireydir, Girişimci bir işletmenin sahibidir, Girişimci üretim faktörlerini işletendir, Girişimci müteahhittir, Girişimci yatırımcıdır, Girişimci alternatif kullanımlar arasında kaynakları tahsis edendir (Ripsas, 1998: 106). İşletme kavramı evrim geçirdikçe, bu tanımlar ve mülkiyet biçimleri de değişmiştir. Son on yılda literatürde William B. Gartner ın tanımı hakimiyet kazanmış görünmektedir. Gartner (1989a) a göre girişimcilik organizasyon yaratımıdır ve girişimcileri, girişimci olmayanlardan ayırt eden faktör, girişimcilerin organizasyon yaratırken, girişimci olmayanların organizasyon yaratmamasıdır. 2. GİRİŞİMSEL DENEYİME DAYALI GİRİŞİMCİ TÜRLERİ Girişimcilik fenomenini araştıran çalışmaların çoğunun temel varsayımı girişimcilerin homojen bir varlık olduğudur. Ancak Gartner (1985) girişimcilerin kendi aralarındaki farklılıkların en az girişimci olan ve olmayanlar arasındaki farklılıklar kadar olabileceğini işaret etmiştir. Böylece araştırmacılar girişimci olanlar ile olmayanları kıyaslamanın yanı sıra girişimcilerin kendi aralarındaki farklılıkları da incelemeye başlamışlardır. Ancak girişimcilik literatüründe çeşitli sınıflamalar olmakla birlikte geniş ölçüde kabul görmüş tipolojiler bulunmamaktadır. Girişimci türlerine yönelik literatürde en yaygın sınıflandırmalardan birisi tüccar yönelimli ve fırsat yönelimli girişimciler biçiminde yapılan ayrımdır. Bu ayrım, bulgular kesin olmaktan uzak olmasına rağmen ampirik destek gören yegane erken dönem tipolojilerden birisi olmuştur (Das ve Teng, 1997: 74). Tüccar girişimci eğitim seviyesi düşük, sosyal farkındalık ve sosyal ilişki bakımından zayıf, sosyal çevreyle etkileşimde yetersiz ve sınırlı zaman oryantasyonu olan bir bireyken fırsat yönelimli girişimci, eğitim seviyesi yüksek, sosyal farkındalık ve sosyal ilişki

25 Girişimcilik Paradigmasında Dönüşüm: Deneyime Dayalı Girişimci Türleri Üzerine Teorik Bir Değerlendirme 23 bakımından iyi, sosyal çevreyle etkileşimde kendine çok güvenen, geleceğin bilincinde olan bireydir (Kets De Vries, 1977: 42). Tüccar girişimciler, ailenin yönettiği küçük ticarethaneler açan girişimcilerdir. Bu girişimciler, tam anlamıyla yenilikçi ürün ve hizmetler yerine genellikle arzın az olduğu alanlarda geleneksel ürün ve hizmetler sunmaktadırlar. Tüccar girişimciler, yeni bir pazar tabanına geleneksel ürün ve hizmet sağlama ile uğraşırken fırsat yönelimli girişimciler yeni ve yenilikçi ürün ve hizmetleri keşfetmeye odaklanmaktadırlar (Das ve Teng, 1997: 74). Uzun vadeli ilgi, girişimciyi işi kuran ve büyüten, pazarlayan ve kısa yoldan zengin olan bireyden ayıran en önemli özelliktir. Yüksek potansiyelli oluşumlar yaratan girişimciler, başkasının parasıyla bir anda bir işe girip çıkmaktansa bir işi büyütmeye eğilimlidirler. Uzun süreli projelere imza atmakta ve ileri bir tarihte gerçekleşecek hedeflerine ulaşabilmek için çalışmaktadırlar (Timmons, 1978: 7). Tüccar girişimciler kısa vadeli risk almaya daha çok yatkındırlar, çünkü kısa vadeli bir zaman oryantasyonuna sahiptirler. Tüccarlık şu anda ne yapılmak isteniyorsa onu yapmakla ilgilidir, başarılı bir organizasyon kurmak (büyüme oryantasyonu) gibi uzun vadeli planlar yapılmamaktadır. Planlama, tüccar girişimcilerin karakteristik özelliklerinden değildir, onlar şimdiki zaman dilimine odaklanmakta ve kısa vadede ciddi risk almak istemektedirler. Genellikle potansiyellerinin ve faydalarının ortaya çıkması uzun zaman alan yenilikçi ürünlerle ilgili değildirler. Fırsat yönelimli girişimciler, uzun vadeli planlar geliştirmektedir. Geleceğe dair başkalarının göremediği ve peşinden koşmaya cüret edemediği fırsatları tanımlamak ve izlemekle zihinleri meşgul olmaktadır. Bazı girişimciler sürdürülebilir büyüme yönelimlidir, bundan ötürü işlerinin büyük ölçüde büyümesini istemektedir. Bu girişimciler de tipik fırsat yönelimli girişimci türüne girmekte ve birincil olarak uzun vadede bireysel başarılarında ortaya çıkabilecek bir sapmadan yani başarısızlık ihtimalinden kaçınma ihtiyacı ile motive olmaktadırlar. Böylece, fırsat yönelimli girişimciler, tüccar girişimcilerle karşılaştırıldığında bilinçli olarak daha ileri bir gelecek için planlar yapan girişimciler olmaktadır. Denemediğin için daha sonra pişman olma bu girişimcilerin sloganıdır (Das ve Teng, 1997: 74-76). Literatürde diğer ve son yıllarda öne çıkan başka bir yaygın sınıflandırma ise girişimcilik deneyimi baz alınarak geliştirilmiştir. Bu yaklaşım girişimcileri deneyimsiz ve deneyimli olarak iki temel gruba ayırmaktadır. Macmillan (1986) girişimcilikle ilgili bir şeyler öğrenmek için birden çok işletme kurma deneyimi olan ve en az iki

26 24 M. Hulusi DAMGACIOĞLU & Ramazan UYGUN işletmenin kurulumunda yer almış olan birey biçiminde tanımladığı deneyimli girişimcileri inceleme önerisinde bulunmuştur. Birden fazla işletme başlatan girişimciler ilk girişimlerini kurduktan sonra başka işletme ya da işletmeler kuran ya da bunların kurulumunda yer alan girişimcilerdir. Girişimcilik yeni bağımsız bir firmanın kurulmasını kapsadığı gibi satın alınmasını ya da miras yoluyla devir alınmasını da içermektedir (Wright ve diğerleri, 1998: 6). Deneyimli girişimciler mevcut yeni girişimin başlatılmasından önce en az bir tane başka bir işletme kuran girişimcilerdir. Literatür genel olarak deneyimli girişimcileri seri ve paralel biçiminde iki alt türe ayırmıştır. Seri girişimciler birbirini izleyen biçimde işletmelere sahip olan ama bir seferde etkin olarak sadece bir işletmeye sahip olan girişimcilerdir. Paralel girişimciler ise aynı anda birden fazla işletmeye sahip olmaktadırlar (Wright ve diğerleri, 1998: 6-7). Seri girişimciler, asıl işlerini devrettikten ya da kapattıktan sonra başka bir iş kuran ya da deviralan (satın alan) bireylerdir. Paralel girişimciler ise kendi kurduğu asıl işi elinde tutarak daha sonraki bir tarihte yeni bir iş kuran ya da deviralan (satın alan) bireylerdir (Westhead ve Wright, 1998b: 65). Hem seri hem de paralel girişimciler, daha önceleri mutlaka en az bir işletme kurmuşlardır fakat bu önceki işlerinin satılmış ya da tasfiye edilmiş (seri kurucunun sahip olduğu işletme) olup olmadığı ya da hala sahip olup olmadıkları (paralel kurucunun sahip olduğu işletme) hususunda farklılık göstermektedirler. Deneyimli kurucular, çoğu zaman yeni bir işletme başlattıktan sonra başka bir ya da birkaç işletmenin daha kurulmasında rol oynayan girişimciler biçiminde tanımlanmıştır (Alsos ve Kolvereid, 1998: 102) Deneyimsiz Girişimci Kavramı Girişimciler homojen bir tür değildir. Araştırmalar, farklı girişimci türlerinin var olduğunu ileri sürmektedir. Örneğin Westhead ve Wright (1998a) deneyimsiz, seri ve paralel girişimciler arasındaki farklılıkları vurgulamıştır. Deneyimsiz girişimciler önceden kurucu olarak, miras yoluyla ya da satın alma ile büyük ya da küçük bir işletme sahipliği deneyimi olmamış, yeni ya da miras veya satın alma yoluyla bağımsız bir işletmenin büyük ya da küçük oranda ortaklık payı olan bireylerdir (Westhead ve diğerleri, 2003: 189). Deneyimsiz girişimciler tek iş kuran girişimciler olarak da nitelenebilir. Tek iş kuran girişimciler, miras yoluyla devir ya da satın alan ve belli bir zaman noktasında hem daha önceden girişimcilik deneyimine sahip olmayan hem de bir girişimin sahibi ya da ortağı olan girişimciler olmaktadır.

27 Girişimcilik Paradigmasında Dönüşüm: Deneyime Dayalı Girişimci Türleri Üzerine Teorik Bir Değerlendirme Deneyimli Girişimci Kavramı ve Türleri Deneyimli girişimciler muhtemelen endüstri devriminin ilk günlerinden beri var olmalarına rağmen bu girişimcilerin kavramsallaştırılması zorluklar içermektedir (Wright ve diğerleri, 1998:6). Westhead ve Wright (1998a) deneyimli girişimcilerin birden fazla işletme kurarken, miras olarak edinirken ya da satın alırken seri girişimcilerin asıl işletmelerini satan ya da kapatan fakat gelecekte başka bir işi miras olarak edinen, kuran ya da satın alan kişiler olduğunu belirtmişlerdir. Paralel kurucular ise bir seferde iki ya da daha fazla işe sahip olan bireyler olarak tanımlanmıştır. Buna ek olarak yeni girişimciler halihazırda bir işe sahip olan, işi sıfırdan kuran, miras olarak edinen ya da satın alan ve daha önceden bir girişim sahipliği tecrübesi olmayan kişiler olarak tanımlamaktadır (Wright ve diğerleri, 1998: 7). MacMillan (1986), her deneyimli girişimcinin bir deneyim eğrisine sahip olduğunu savunmuştur. Bu girişimciler, daha önceki denemelerinden ders almakta, neyin yanlış ve neyin doğru gittiğine dair analizler yapma fırsatı yakalamakta ve sonuç olarak girişimciliğin teknolojisini benimsemektedirler (Alsos ve Kolvereid, 1998: 103). Vaka çalışmaları bağımsızlık ve otonomi arzusu, hizmet, sorumluluk ve görev bilinci, finansal kazanç gibi tetikleyici faktörlerin bireylerin tekrarlanan biçimde girişimcilik kariyerini seçmelerini sağladığını belirtmektedir (Wright ve diğerleri, 1998: 9). Deneyimli girişimciler toplumda değer yaratım sürecine temel katkı sağlayan önemli bir girişimci türüdür. Westhead ve Wright (1998a) İngiltere nin çeşitli bölgelerinde deneyimli girişimcilerin oranının %11.5 tan %45.5 e kadar uzandığını belirtmişlerdir. ABD de ise deneyimli girişimci oranı %51 olarak bulgulamıştır. Deneyimli girişimciler geçmişte kurucu olarak, miras yoluyla ya da satın alma ile büyük ya da küçük bir işletme sahipliği deneyimi olmuş; yeni ya da miras veya satın alma yoluyla bağımsız bir işletmenin(lerin) büyük ya da küçük oranda ortağı olan bireylerdir (Westhead ve diğerleri, 2003: 189) Seri Girişimciler Girişimciliğin ne anlama geldiği üzerindeki tartışmalar sürerken girişimsel eylemlerin sadece bir girişim yaratmak anlamına gelmediği büyük ölçüde kabul görmeye başlamıştır. Bu yüzden girişimcinin kariyeri boyunca birden fazla girişimde bulunduğu görülmektedir. Seri girişimcilik en yaygın olarak görülen çoklu ya da deneyimli girişimcilik olgusunun bir alt kümesidir

28 26 M. Hulusi DAMGACIOĞLU & Ramazan UYGUN (Wright ve diğerleri, 1997b: 229). Seri girişimsel davranış girişimsel fırsatların tükendiğinin algılanmasıyla birlikte başlangıç girişimi sonlandırıldıktan sonra bir sonraki girişim için yeni olasılıkların araştırılması olarak tanımlanabilir (Wright ve diğerleri, 1997a: 253). Yönetim ortaklıkları, seri girişimcilik için daha iyi bir çevre sunmaktadırlar. Eldeki bulgular içeriden yönetim devir almalarda takım liderlerinin dörtte birinden fazlasının daha önce çalıştıkları firmaların ana sermayelerinde de önemli pay sahibi olduklarını göstermektedir (Wright ve diğerleri, 1997b: 231). Seri girişimciler davranış bakımından heterojen bir gruptur ve nitelikleri de bir o kadar farklılık gösterebilmektedir (Wright ve diğerleri, 1997a: 255). Örneğin: Savunmacı seri girişimciler (girişim tekrarlayanlar) reaktif olmaya eğilimlidirler, etkin bir şekilde ikinci girişim teşebbüsünde bulunurlar çünkü görünürde çok az alternatif bulunmaktadır. Bu kategoriye ait girişimcilerin içeriden yönetim devir almayla satın aldıkları ilk girişimlerini belli bir süre sonra başka bir gruba sattıkları görülmektedir. Fakat firmanın yeni sahipleri işlevsel ya da finansal problemlerle karşılaştıkları için firmanın bir bölümü ya da tümü firmanın ilk sahibi tarafından geri alınmaktadır. Girişimciler ilk girişimlerini sonlandırırken firma hisselerinin sadece bir bölümünü satarak yeni firma sahibinin altında bir bölümün başkanı ya da yönetim kurulu üyesi olarak varlıklarını sürdürebilir. Bu tip girişimciler firmalarına belirgin bir kişisel sadakat göstermektedirler. Birinci girişimi sonlandırma ve ikinci girişime atılma arasındaki geçen dönem boyunca başka girişim ortaklıkları veya yeni bir girişim için bir arayış içine girmezler. Kariyerlerinde de yavaş ilerleyen bu girişimcilerin birden fazla girişimle aynı anda uğraşmaları mümkün değildir (Wright ve diğerleri, 1997a: 265). Fırsatçı seri girişimcilerin ortak özelliği işi büyütme dürtüsü kadar sermaye kazancının da motive edici önemli bir faktör olmasıdır. İlk girişimi kurma kararı bağımsızlık duygusu, refahın arttırılması ya da sürekli bir işe sahip olma arzusu gibi karışık motivasyonlar altında alınmış olabilir. İkinci girişimi motive eden en yaygın ve ana faktör ise yeni bir iş oluşturma ve/veya bu işi geliştirme dürtüsüdür. Girişim tekrarlayanların aksine bu gruptaki girişimciler ilk ve ikinci girişimleri arasında geçen dönemde de genellikle uygun fırsatları araştırırlar. Ayrıca, özel faktörler olmadığı sürece bu girişimciler ikinci girişimlerini de sonlandırdıkları zaman muhtemelen başka girişimlerde bulunacaklardır (Wright ve diğerleri, 1997a: 266).

29 Girişimcilik Paradigmasında Dönüşüm: Deneyime Dayalı Girişimci Türleri Üzerine Teorik Bir Değerlendirme 27 Bulgular seri girişimcilerin homojen bir grup olmadığını, motivasyonlarının, girişim çeşitlerinin ve eylemlerinin doğasının da çok farklı olduğunu ve ilk girişimlerine göre sonraki girişimlerinde değişebileceklerini göstermektedir. Genellikle iki temel seri girişimci tipinden bahsedilebilmektedir. Birinci gruptaki girişimciler ikinci girişimlerini temel olarak savunma amaçlı oluşturmaktadırlar. Bu tip girişimciler esasen girişim tekrarlayanlardır ve özellikle sattıkları orijinal girişimlerini tekrar alma eğilimindedirler. İkinci ana grup daha fırsatçı davranmaktadır ve işlerini geliştirirken motivasyonları ve kullandıkları metotlar bakımından birbirinden ayrılmaktadırlar (Wright ve diğerleri, 1997a: 266) Paralel Girişimciler Yönetim alanındaki pek çok yazar, strateji oluşturmanın yollarından biri olan girişimcilik oryantasyonunu sadece sıfırdan işletme başlatma açısından değil mevcut ve devam eden firmalar açısından da ele almıştır. Girişimcilik oryantasyonunda, strateji kurulumunun temeli yeni fırsatlar için faal araştırmalarda bulunmaya dayanmaktadır. Girişimcilik oryantasyonu, yöneticilerin kendi firmalarının daha girişimsel hareket etmesini sağlamak için kullandıkları uygulamalara, karar alma stillerine ve yöntemlerine ışık tutmaktadır (Bruining ve Wright, 2002: 149). Paralel ve kurumsal girişimler arasında bazen belirgin bir ayrım yapılamamaktadır. Kurumsal ve yasal çerçeve girişimcileri var olan firmalarda ek girişimsel faaliyetlerde bulunmak yerine kanunlara göre yeni işletmeler kurmaları için desteklemektedir. Bu durum örneğin, riskli girişimler girişim başarısızlıkla sonuçlanırsa, bu başarısızlığın ilk girişim üzerinde yaratacağı olası zararlı etkileri önleyebilir (Wright ve diğerleri, 1997a: 253). Kurumsal girişimcilik bir çok yazar tarafından farklı biçimlerde tanımlanmıştır. Bu tanımlara örnek olarak aşağıdakiler verilebilir: Kurumsal girişimcilik içsel gelişmeler aracılığı ile firmaların çeşitlendirmelerle uğraştıkları süreçleri vurgulamaktadır. Bu çeşitlendirmeler yeni kaynak kombinasyonlarından firmanın ilgisiz alanlarda faaliyette bulunmasına kadar geniş bir yelpazeyi içermektedir. Kurumsal girişimcilik bireysel fikirlerin belirsizliklerin yönetilmesi aracılığı ile kolektif eylemlere dönüştürülme sürecidir. Kurumsal girişimcilik firmanın kabiliyet alanının genişletilmesini ve yaratılan yeni kaynak bileşimleri aracılığı ile fırsatların değerlendirilmesini içermektedir.

30 28 M. Hulusi DAMGACIOĞLU & Ramazan UYGUN Mevcut organizasyonda yeni işletmelerin doğması ve yenilenme aracılığıyla örgütsel dönüşümdür. Yeni ürün ve hizmet ve pazarların geliştirilmesidir. Faaliyetlerine devam eden işletmede yeni işletmelerin yaratılmasıdır. Ana organizasyon dışında yeni ürün, hizmet, sunmak ya da yeni pazar yaratmak ya da yeni teknoloji kullanmak için ayrı bir organizasyonun kurulmasını içermektedir. Kurumsal girişimcilik firmanın yenilik, yenilenme ve girişim çabalarının toplamıdır. Yenilik yaratılan ve sunulan ürünleri, üretim süreçlerini, örgütsel sistemleri içermektedir. Yenilenme firmanın faaliyetlerinin işletmenin odağını, rekabetçi yaklaşımını ya da her ikisini de değiştirerek yeniden canlandırılmasıdır. Aynı zamanda yeni kabiliyetlerin kazanılmasını ve bunların pazarlanmasını da içermektedir. Girişim ise işletmenin var olan ya da yeni pazarlara yeni firmalarla yönetilmesidir (Sharma ve Chrisman, 1999: 14). Kurumsal girişimciliğin kapsamı görülebileceği üzere oldukça geniştir ve iç girişimciliği de kapsamaktadır. Sonuç olarak paralel girişimcilikle benzer olsa da stratejik yenilenme ve yenilik gibi sınırları muğlak kavramları da kapsamaktadır. Çalışmanın odağı firmaların çeşitlendirme stratejileri ya da iç girişimcilik değildir. Bu nedenle literatürde yaygın olarak kullanılan tanım çerçevesinde paralel girişimciler incelenecektir. Paralel girişimciler, kurduğu, satın ya da miras olarak edindiği iki ya da daha fazla bağımsız işletmede büyük ya da küçük sahiplik payı olan bireyler olmaktadır (Westhead ve diğerleri, 2003: 189). SONUÇ VE DEĞERLENDİRMELER Sharma ve Chrisman (1999) girişimciliğin, farklı bireyler için farklı anlamlara geldiğini vurgulamıştır. Ancak son yıllarda, tespit edilen iş fırsatlarından yararlanmak amacıyla sıfırdan iş kurma, devir ya da satın alma tanımı üzerinde görüşbirliğine gidilmesi yönünde önemli mesafe alınmıştır. Bu kapsamda değerlendirildiğinde, Gartner (1989a) ın girişimcilik araştırmalarında, kişilik özelliklerinin bir kenara bırakılarak girişimcilerin davranışlarının çalışmalarda değerlendirilmesi gerektiğine yönelik bakış açısının, araştırmacılar arasında kabul gördüğü söylenebilir.

31 Girişimcilik Paradigmasında Dönüşüm: Deneyime Dayalı Girişimci Türleri Üzerine Teorik Bir Değerlendirme 29 Girişimci ve girişimcilik kavramı üzerine kavramsal karmaşa belli bir oranda netleşmiş olsa da literatürde tek bir tür girişimci olmadığı yönünde önemli çalışmalar ve araştırmalar yer almaktadır. Bu araştırmalar arasında en çok kabul gören tipoloji ise girişimsel deneyime dayalı olandır. Bu tipolojideki temel argüman daha önceden girişimcilik deneyimine sahip olan girişimcilerle böyle bir deneyime sahip olmayanlar arasındaki farklılık olmaktadır. Girişimcilik deneyiminin doğası ve genişleyen etkisi araştırmacıların ve politika üretenlerin giderek daha fazla ilgisini çekmektedir. Seri ve paralel girişimciler, önceki girişimcilik deneyimlerini ekstra iş fırsatlarını belirlemek ve bu fırsatlardan yararlanmak için kullanabilmektedirler. Yapılan çalışmalar, deneyimsiz, seri ve paralel girişimcilerin sahip oldukları işletmeler arasında açık ve net bir performans farklılığı olduğunu söyleyememektedir ancak uygulayıcılar (finansal kurumlar ve işletmeler), girişimcilerin deneyimleri ile edindikleri bilgileri yapılan başvuruları incelemek için kullanmaktadırlar (Westhead ve diğerleri, 2005a: 394). Girişimcilik araştırmalarında uzun yıllar girişimciler arasındaki farklılıklar görmezden gelinerek girişimcilerin homojen bir yapı sergiledikleri varsayımından hareket edilmiştir. MacMillan (1986) girişimciler arasındaki farklıklara odaklanarak daha önceden girişimcilik deneyimine sahip bireylerle böyle bir deneyime sahip olmayanları ayırt ederek aralarında deneyim eğrisinden kaynaklanan farklılıklara dikkat çekmiştir. Bu girişimciler, daha önceki işletme kurma denemelerinden ders almakta, neyin yanlış ve neyin doğru gittiğine dair analizler yapma fırsatı yakalamakta ve sonuç olarak girişimciliğin teknolojisini benimsemektedirler (Alsos ve Kolvereid, 1998: 103). Girişimciler arasında deneyimli girişimcilerin önemli bir yüzdeye sahip olduğu düşünüldüğünde girişimcileri homojen bir kitle olarak ele alan araştırmaların bulgularının geçerliliği ve güvenilirliği bu bağlamda tartışmalı olmaktadır. Sonuçta deneyimli girişimciler sahip oldukları önceki iş kurma tecrübelerine dayanarak girişimcilik sürecinde deneyimsiz girişimcilere göre farklı davranışlar sergilemektedirler. Ek olarak girişimciliğin kritik bir aşaması olan fırsatların tespiti sürecinde girişimsel deneyimin bu sürece olan etkisinin araştırılması ve bu bağlamda beşeri sermaye açısından girişimci türleri arasındaki farklılıkların ortaya konması girişimciliğin teknolojisinin modellenmesi açısından büyük bir önem arz etmektedir.

32 30 M. Hulusi DAMGACIOĞLU & Ramazan UYGUN Deneyimli girişimciler toplumda değer yaratım sürecine temel katkı sağlayan önemli bir girişimci türüdür. Deneyimli ve deneyimsiz girişimciler başlangıç sermayesine ulaşma ve iş fırsatlarını değerlendirme kabiliyeti açısından farklılaşmaktadır (Westhead ve diğerleri, 2003:188). Farklı türden girişimcilere yönelik politikalar oluşturabilme adına, aralarındaki farklılıkları ortaya koyan sistematik enformasyona sahip olmak gereklidir. Siyasetçilerin, politika üreten kamu aktörlerinin ve kural koyucuların, kredi veren kuruluşların, risk sermayedarlarının ve iş dünyasının, girişimci türlerine yönelik etkin politikalar geliştirebilmeleri için bu girişimciler arasındaki benzerlik ve farklılıkların ortaya konmaya çalışılması bireysel, kurumsal ve toplumsal refah açısından da önemli görünmektedir. Farklı türden girişimcilere yönelik politikalar oluşturabilmek için girişimcilerin başlangıç sermayesine erişimde ve kabiliyetlerdeki farklılıkları ortaya koyan sistematik enformasyona sahip olmak gereklidir. Siyasetçiler ve iş dünyası bu üç tür girişimcinin çıktılarını ölçmek için işletme büyüklükleri ve performansları hakkında enformasyon ihtiyacında da olacaklardır. Bu noktada araştırmacıların, kanun yapıcıların ve uygulayıcıların daha önceden bir işletmeye sahip olma deneyimleri bakımından girişimcilerin aralarında farklılıklar bulunduğunu göz önünde bulundurmaları gerekli ve önemli olmaktadır. KAYNAKÇA ALSOS, Gry Agnete; Lars Kolvereid (1998), The Business Gestation Process of Novice, Serial, and Paralel Business Founders, Entrepreneurship: Theory and Practice, Volume: 22, Number: 4, BAUMOL, William J. (1968) Entrepreneurship in Economic Theory, American Economic Review, Volume: 58, Number: 2, BRUINING, Hans; Mike Wright (2002), Entrepreneurial Orientation in Management Buy-Outs and The Contribution of Venture Capital. Venture Capital: An International Journal of Entrepreneurial Finance, Volume: 4, Number: 2, CANTILLON, Richard (1931), Essay on the Nature of Trade [Essai Sur la Nature du Commerce en Général], Translated By: Henry Higgs, Macmillan, London. DAS, Tushar Kanti; Bing-Sheng Teng (1997), Time and Entrepreneurial Risk Behavior, Entrepreneurship: Theory and Practice, Volume: 22 Number: 2, GARTNER, William B. (1985), A Conceptual Framework for Describing the Phenomenon of New Venture Creation, Academy of Management Review, Volume: 10, Number: 4,

33 Girişimcilik Paradigmasında Dönüşüm: Deneyime Dayalı Girişimci Türleri Üzerine Teorik Bir Değerlendirme 31 GARTNER, William B. (1989a), Who is an Entrepreneur? Is the Wrong Question, Entrepreneurship: Theory and Practice, Volume: 13, Number: 4, GARTNER, William B. (1989b), Some Suggestions for Research on Entrepreneurial Traits and Characteristics, Entrepreneurship: Theory and Practice, Volume: 14, Number: 1, HOSELITZ, Bert F. (1951) The Early History of Entrepreneurial Theory, Explorations in Entrepreneurial History, Volume: 3, Number: 4, KETS De Vries, Manfred (1977), The Entrepreneurial Personality: A Person at the Crossroads, Journal of Management Studies, Volume: 14, Number: 1, KIRZNER, Israel M. (1979), Perception, Opportunity and Profit Studies in The Theory of Entrepreneurship, First Edition, The University of Chicago Press, Chicago. KLEIN, Peter G.; Michael L. Cook (2006) T.W. Schultz and the Human-Capital Approach to Entrepreneurship, Review of Agricultural Economics, Volume: 28, Number: 3, KNIGHT, Frank H. (1921), Risk Uncertanity and Profit, Hart, Schaffner and Marx, First Edition, Houghton Mifflin Company, Boston. LIEBENSTEIN, Harvey (1968), Entrepreneurship and Development, American Economic Review, Volume: 58, Number: 2, LONG, Wayne (1983), The Meaning of Entrepreneurship, American Journal of Small Business, Volume: 8, Number: 2, MARSHALL, Alfred (1964), Principles of Economics: An Introductory Volume, Eight Edition, Macmillan, London. MACMILLAN, Ian C (1986), To Really Learn about Entrepreneurship, Let s Study Habitual Entrepreneurs, Journal of Business Venturing, Volume: 1, REDLICH, Fritz (1949), The Origins of The Concepts of Entrepreneur and Creative Entrepreneur, Explorations in Entrepreneurial History, Volume: 1, Number: 2, 1-7. RIPSAS, Sven (1998), Towards An Interdisciplinary Theory of Entrepreneurship, Small Business Economics, Volume: 10, ROBINSON, Peter; David Stimpson; Jonathan Huefner; Keith H. Hunt (1991), An Attitude Approach to the Prediction of Entrepreneurship, Entrepreneurship: Theory and Practice, Volume: 15, Number: 4, SAY, Jean Baptiste (2001) A Treatise on Political Economy; or the Production, Distribution, and Consumption of Wealth, [Translated from the fourth edition of the French by C. R. Prinsep, M.A., Philadelphia], Sixth Edition, Batoche Boks, Kitchener, Canada. SCHUMPETER; Joseph (1978) The Theory of Economic Development, Reprint Edition, Oxford University Press, New York. SHARMA, Pramodita; James Chrisman (1999), Toward A Reconciliation Of The Definitional Issues In The Field Of Corporate Entrepreneurship, Entrepreneurship: Theory and Practice, Volume: 23, Number: 3, STAUM, Martin S (1998), French Lectures In Political Economy : Variables of Liberalism, History Of Political Economy, Volume: 30, Number: 1, SPICER, Andrew; Gerald A. Mcdernott; Bruce Kogut (2000) Entrepreneurship and Privatization in Central Europe: The Tenuous Balance Between Destruction and Creation, Academy Of Management Review, Volume: 25, Number: 2,

34 32 M. Hulusi DAMGACIOĞLU & Ramazan UYGUN TIMMONS, Jeffry (1978), Characteristics and Role Demands of Entrepreneurship, American Journal of Small Business, Volume: 3, Number: 1, VESPER, Karl H (1974), Entrepreneurship, A Fast Emerging Area in Management Studies, Journal Of Small Business Management, Volume: 12, Number: 4, WESTHEAD, Paul; Mike Wright (1998a), Novice Serial and Portfolio Founders: Are They Different?, Journal of Business Venturing, Volume: 13, Number: 3, WESTHEAD, Paul; Mike Wright (1998b), Novice, Portfolio and Serial Founders in Rural and Urban Areas, Entrepreneurship: Theory and Practice, Volume: 22, Number: 4, WESTHEAD, Paul; Deniz Ucbasaran; Mike Wright (2003), Differences Between Private Firms Owned By Novice, Serial and Portfolio Entrepreneurs: Implications for Policy Makers and Practitioners, Regional Studies, Volume: 37, Number: 2, WESTHEAD, Paul; Deniz Ucbasaran; Mike Wright (2005a), Decisions, Actions, and Performance: Do Novice, Serial, and Portfolio Entrepreneurs Differ?, Journal of Small Business Management, Volume: 43, Number: 4, WRIGHT, Mike; Ken Robbie; Christine Ennew (1997a), Serial Entrepreneurs, British Journal of Management, Volume: 8, Number: 3, WRIGHT. Mike; Ken Robbie; Christine Ennew (1997b), Venture Capitalists and Serial Entrepreneurs, Journal of Business Venturing, Volume: 12, Number: 3, WRIGHT, Mike; Paul Westhead; Jeff Sohl (1998), Editors Introduction: Habitual Entrepreneurs and Angel Investors, Entrepreneurship: Theory and Practice, Volume: 22, Number: 4, 5-21.

35 DOSYA KONUSU

36

37 Dosya Konusu BÖLGESEL KALKINMA SORUNSALI: TÜRKİYE DE UYGULANAN BÖLGESEL KALKINMA POLİTİKALARI Haktan SEVİNÇ Ağrı İbrahim Çeçen Ü. İİBF, İktisat Bölümü ÖZET Bölgelerarası dengesizlik ve bölgelerarası kalkınmışlık farkı gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkelerde karşılaşılabilen sosyoekonomik sorunlardandır. Ancak bölgelerarası dengesizlikler ve bölgelerarası kalkınmışlık farkı azgelişmiş ülkelerde daha kronik seviyelerdedir. Birçok ülke bölgelerarası dengesizliklerini gidermek, dengeli kalkınmayı sağlayabilmek ve yatırımları geri kalmış bölgelere yönlendirmek için teşvik ve özendirme gibi çeşitli araç ve mekanizmalara başvurmaktadır. Bu araçlarla ya devletin ya da özel sektörün belirlenen bölge veya bölgelere yatırım yapmaları sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda Türkiye nin de temel sosyo-ekonomik sorunları arasında bölgesel dengesizlik ve bölgesel kalkınmışlık farklılıkları gelmekte ve bu sorunlar bazen de en üst seviyelerde olabilmektedir. Bu çalışmanın temel amacı genel olarak Türkiye de bölgeler arasında var olan dengesizlikleri gidermek için uygulanan bölgesel kalkınma politikalarının etkinliğini değerlendirmektir. Anahtar Kelimeler: Bölgesel/Yerel Kalkınma, Bölgesel Kalkınma Politikaları, Türkiye de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları. PROBLEMATIC OF REGIONAL DEVELOPMENT: REGIONAL DEVELOPMENT POLICIES APPLIED IN TURKEY ABSTRACT Interregional unbalance and the distinction of interregional development are socio-economic problems which might be

38 36 Haktan SEVİNÇ encountered in all developed and developing countries. But interregional unbalances and the distinction of interregional development are at less chronic levels in underdeveloped countries. In order to cope with interregional unbalances and to provide balanced development and to orient the investment through underdeveloped regions, several countries have applied for the various tools and mechanism such as incentive and encouragement. By means of these tools, it is tried to invest to determined region or regions by either private sector or the state. In this respect, among basic socio-economic problems of Turkey, regional unbalances and regional development distinction are available and these problems sometimes may be the uppermost level. The main purpose of this study is to determine the effectively of the policies applied on made for coping with the unbalances which are among the regions. Key Words: Regional/Local Development, Regional Development Policies, Regional Development Policies Applied In Turkey. GİRİŞ Ekonomik büyüme ve kalkınma, tüm ülkelerin en belirgin temel amacıdır. Bu amaca ulaşmadaki temel ilke ise, ülkenin mevcut kaynak ve imkânlarını en rasyonel ve en verimli şekilde kullanmaktır. Bölgelerarası kalkınmışlık farklılığı kavramı, az gelişmiş bölgelerin gelişmiş bölgelere sosyal refah açısından yaklaştırılması, yani farklılıkların giderilmesi politikasını da doğal olarak beraberinde getirmiştir. Bu gelişmeler bölge ve kalkınma kavramlarının bir bütün olarak ele alınmasına yol açmış, planlama ve bölgesel kalkınma çabalarında alternatif politika arayışlarını gündeme getirmiştir (Arslan, 2005, s.276). Bu bağlamda bölgesel kalkınma politikalarının temel amacı, bölgelerarası gelişmişlik farklarını azaltarak genellikle büyük kentlere doğru aşırı bir şekilde göç veren kırsal alanlardaki asgari yaşam standartlarını geliştirmektir. Böylece bölgesel kalkınmayla, bölgelerin gerek ülke içinde gerekse de ülke dışında rekabet edilebilirliklerini artırmak suretiyle ulusal refahın ülke geneline dengeli bir şekilde yayılması amaçlanmaktır. Bölgelerarası dengesizlikler dünyanın hemen her ülkesinde görülmektedir. Ülkeler de, bölgelerarası dengesizliklerini gidermek, dengeli kalkınmayı sağlayabilmek ve yatırımların geri kalmış

39 Bölgesel Kalkınma Sorunsalı: Türkiye de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları 37 bölgelere yönlendirilmesini sağlamak amacıyla çok çeşitli teşvik mekanizmalarına başvurmaktadır. Ancak, günümüzde kalkınmayı sağlamada başvurulan yöntemlere hâkim olan temel felsefede değişimler yaşanmıştır. Bu bağlamda bugün için kalkınma, merkezin tam anlamıyla güdümünde siyasi erkin tanımladığı şekilde, bürokratlardan halka, yukarıdan aşağıya doğru gerçekleşen süreçler olmaktan çıkmıştır. Yerel ve bölgesel potansiyelin ortaya çıkarılmasını ve bu potansiyele göre bir bölgesel kalkınma stratejisi geliştirilmesini hedefleyen halktan başlayan, aşağıdan yukarıya doğru bir biçim almıştır (Özer, 2008, s.396). Türkiye tarihiyle, coğrafyasıyla ve zengin potansiyelleriyle gerçekten önemli bir ülkedir. Fakat bazı kalkınma iktisatçılarının belirledikleri ölçütler çerçevesinde azgelişmiş olarak nitelendirilirken, bazı ölçütler çerçevesinde ise gelişmekte olan bir ülke olarak değerlendirilmektedir. Ancak tarihsel olarak incelendiğinde de Türkiye yi azgelişmiş olarak tanımlayabilecek konumda tutan azımsanamayacak sayıda kronikleşmiş sorunu bulunduğu söylenebilir. Bu sorunlar arasında yüksek enflasyon ve işsizlik oranları, düşük veya dengesiz kişi başına düşen bir gayri safi milli hâsıla, bölgeler arasındaki kalkınmışlık farklılıkları (özelliklede Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri) ve sosyopolitik sorunlar gibi sorunlar başta gelmektedir. Aslında temel kalkınma kuramlarına göre de (N. Rosenstein Rodan ın Büyük İtiş Teorisi, Nurkse ve W. Rostow un teorileri vb.) Türkiye gibi zengin doğal kaynaklar, bol ve yoğun işgücü varlığı ve zengin bir potansiyele sahip bir ülkenin bu geçmiş zamanda kronikleşmiş olan sorunlarını çözememiş olması, bu kuramlara ters bir durumdur. Türkiye ekonomisi, yapısal dönüşüm ve uluslararası piyasalara entegre olma bakımından büyük ilerlemeler kaydetmiş olmasına rağmen, bölgelerarası gelişmişlik farklılıkları halen devam etmektedir. Türkiye de uzun dönem ekonomik büyüme performansı, bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarının giderilmesinde beklenen olumlu etkiyi yaratamamıştır. Türkiye de gelirin yanı sıra nüfus yapısı, fiziki ve sosyal altyapı, girişimcilik, insan kaynakları, eğitim düzeyi, sağlık hizmetlerine erişim, çevre kalitesi, istihdam, kadının rolü gibi konularda bölgeler arasında dengesizlikler mevcuttur (Cingi, 2006, s.9; DPT, 2003b, s.126). Süreç içerisinde, bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi amacına yönelik bazı politikalar oluşturulup, birtakım araçlar kullanılsa da istenilen hedeflere ulaşılamamış, bölgelerarası dengesizlikler varlığını sürdürmüştür

40 38 Haktan SEVİNÇ Bu bağlamda bu çalışmanın amacı, Türkiye de var olan bölgesel gelişmişlik farklılıklarını gidermek için uygulanmış olan bölgesel kalkınma politikalarının etkinliklerini değerlendirmektir. Çalışma uygulama imkânı bulmuş olan bölgesel kalkınma politikalarının hangi amaçlarla oluşturulduğu ve bu amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığının değerlendirilmesi açısından önemlidir. Bu amaçla çalışma dört bölüm olarak tasarlanmıştır. Birinci bölüm çalışmanın girişi yani takdim bölümüdür. İkinci bölüm bölge ve bölgesel kalkınma politikalarının genel bir değerlendirmesinin verildiği bölümdür. Üçüncü bölüm Türkiye deki bölgesel kalkınma sürecinin ve bölgesel kalkınma politikalarının ana hatlarıyla verildiği bölümdür. Dördüncü ve son bölüm ise çalışmanın genel bir değerlendirmesinin ve sonucunun verildiği sonuç bölümüdür. 1.BÖLGE VE KALKINMA KAVRAMLARI Etimolojik kökleri Latince regio: çevre-alan anlamına gelen bölge; çok boyutlu, çok anlamlı ve sınırları oldukça güç çizilebilen bir kavramdır ve dünyada olduğu gibi ülkemizde de tam olarak açıklığa kavuşmuş bir kavram değildir (Ildırar, 2004, s.8). Bölge kavramı üzerine birçok tanımlama yapılmaktadır. Kavram tartışması farklı amaçlara göre farklı bölge kıstaslarının kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Günümüzde bölgesel çalışmalarda genellikle fiziksel unsurlar, doğal kaynaklar, nüfus ve insan kaynakları, ekoloji ve çevre, iktisadi kalkınma, şehircilik çalışmaları ve planlama, bölgenin edebiyat, tarih ve sosyo-kültürel unsurlarını esas alan usul ve teknikler kullanılmaktadır. Bu bağlamda bölge kavramı, coğrafik mekanı belirli parçalara ayırmanın ötesinde özellikleri olan bir kavramdır. Bölge teriminin, mekanı belirli parçalara ayırmayı ifade eden diğer terimlerden olan farkını incelemek kavrama açıklık getirecek ya da kavramın daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Örneğin saha (area), zon, mekan (space) kavramlarının, bölge (region) kavramından önemli farkları vardır. Saha kavramı herhangi bir alanda verilen bir sınırlamadır. Kavramın bundan başka herhangi bir içeriği yoktur. Zon kavramı ise bir özelliğe göre bu özelliğe sahip olanlar ve olmayanlar diye bütün mekanı ikiye bölmeyi ifade etmektedir. Bölge kavramını mekan kavramından ayıran husus, mekanda belirlenmiş bir sınır kavramı ve devamlılık kavramının olmayışıdır. Mekan içinde bu mekana ait olmayan boşluklar olabilir (Tekeli, 2008, s.173).

41 Bölgesel Kalkınma Sorunsalı: Türkiye de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları 39 Bölge kavramını diğerlerinden ayıran özellikler şöyle sıralanabilir (Tekeli, 2008, s.174). Bölge kavramında bir devamlılık fikri vardır. Bölge kavramında bir ayrım fikri vardır. Bölge kavramında bir benzerlik ve bütünlük fikri vardır. Bölge kavramı bir genelleştirmeyi içinde bulundurur. Özellikle son yıllarda yaşanan küreselleşme ve bölgeselleşme (bölgesel birliklerin oluşumu) hareketleri, Post- Fordist üretime geçiş, Postmodernizm, bilginin yükselen değeri, ekonomik, sosyal, teknolojik ve politik alandaki değişimler geleneksel bölge kavramını da tartışılır hale getirmiştir. Geleneksel anlayışa göre bölge, yan yana gelmiş yerel birimlerin mekânsal bütünlüğü ile oluşan, ulus devlet dışına kapalı, ulus devletin denetiminde, sınırları çizilmiş bir birim dir. Küresel anlayışa göre bölge ise, ilişki ağı ile belirlenen, mekânsal süreklilik koşulu olmayan yerellerin oluşturduğu, uluslararası ilişkilere doğrudan açılan, sınırları değişken bir birim dir. Özet olarak planlama amaçlı bölge; kentten daha geniş, ülkeden daha küçük, yönetsel sınırları ulus yönetsel birim sınırlarıyla çakışan, ama etkileşim açısından o sınırları aşabilen, yerinden yönetilebilen, demokratik, katılımcı bir yönetime ve bütçeye sahip bir yönetim birimi olarak tanımlanabilir (Armstrong ve Taylor, 2000, s.1-2; DPT, 2000, s.7-8). Bu tanımlamalardan da anlaşılacağı üzere bölge kavramı yapılan analizlere göre farklılık göstermekte ve bu kavrama farklı yorumlamalar getirilerek bölge kavramında farklı tanımlamalara ulaşılabilmektedir. Bu açıdan bir bölge ekonomik ve sosyo-kültürel açıdan homojen bir mekan parçası olarak görülebileceği gibi, işlevsel açıdan bütünlük gösteren birimler de bölge olarak adlandırılabilir. Kalkınma kavramı ise son yarım yüzyılın en çok kullanılan kavramlarından biridir. Uygarlaşma, modernleşme anlamlarını da barındıran kalkınma, Türkçede çoğu kez; ilerleme (terakki), modernleşme, çağdaşlaşmanın eş anlamlısı olarak kullanılmaktadır. Kalkınma kavramı yerine bazen de gelişme kavramı kullanılmaktadır. Latin kökenli Batı dillerindeki development-underdevelopment ikileminin yerini Türkçede kalkınma-azgelişmişlik veya gelişmişlik-azgelişmişlik kavramları almıştır (Başkaya, 2000, s.16-23; Siggel, 2005, s.1). Bugün de kavramın içeriği tam olarak açık ve anlaşılır olmamakla birlikte

42 40 Haktan SEVİNÇ genel olarak teorilerde olduğu gibi günlük konuşmalarda da bazen sanayileşmenin, bazen büyümenin bazen de modernleşmenin yerine kullanılmaktadır (Yavilioğlu, 2002, s.59). Ayrıca kalkınma; bir ülkede belirli dönemler arasında ekonomide meydana gelen gelişme ve büyüme, toplumun yaşam standartlarında, üretilen ürünlerin kalitesinde veya üretim sisteminde iyileşmelerin yaşandığı ekonomik ortamı da ifade etmektedir. Bu bağlamda yukarıdaki tanımlamalardan da anlaşılacağı üzere kalkınma kavramı, bir ülkede meydana gelen niteliksel ve niceliksel yöndeki tüm olumlu gelişmelerin bir arada bulunmasını ifade eder. Niteliksel olarak gelir dağılımı, demografik yapı, sosyal refah gibi durumlar esas alınırken, niceliksel olarak ülkenin gayri safi milli hâsılasının büyüklüğü esas alınır. 2. BÖLGESEL KALKINMA VE BÖLGESEL KALKINMA POLİTİKALARI Soğuk Savaş döneminin son bulması ve özellikle küreselleşme süreci ile birlikte kabuk değiştiren günümüz dünyasının temel sorunlardan biri, gerek ülkeler arası gerekse aynı ülke içerisindeki farklı bölgelerde var olan özellikle gelişmekte olan ülkelerin yüz yüze kaldığı bölgesel gelişmişlik farklılıklarıdır. Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkenin aynı sorunla karşı karşıya olduğu ve bu sorunu çözüme kavuşturma politikalarının çeşitlilik gösterdiği kuşkusuz bilinmektedir (Hill, 1998, s.19, Yücel ve Ata, 2006, s.506). Bu bağlamda genel olarak bölgesel kalkınma kavramı, İkinci Dünya Savaş ından sonra iktisat literatürüne girmiş, iktisadi ve sosyal kalkınma sorunu mekansal bir boyut kazanmıştır. Bu dönemde; Perroux (1950), Hirschman (1958), Rostow (1960) ve Mrydal (1971) gibi araştırmacıların bölgesel kalkınma ve dengesiz gelişme konusunda analizler yaptıkları görülmektedir (Ildırar, 2004, s.16). Bölgesel kalkınma anlayışının temelini, bölgelerarası gelişmişlik düzeyi ve bölgelerarası gelir farklılıklarını en aza indirgeme amacı oluşturmaktadır. Böylece bölge bazında sağlanan ve bölgelerin kalkınmasıyla beraber ulusal düzeyde gerçekleştirilen kalkınma çabalarının daha rasyonel ve kesin sonuçlara ulaşmasında yardımcı olur. Bölgesel kalkınma; ülke bütününde yer alan bölgelerin, çevre bölgeler ve dünya ile karşılıklı etkileşimi ile oluşan bölge vizyonunu dikkate alan, katılımcılık ve sürdürebilirliği temel ilke edinen ve insan kaynaklarının geliştirilmesi yoluyla bölge refahının yükseltilmesini amaçlayan çalışmalar bütünüdür (DPT, 2003b, s.250). Bölgesel kalkınma, ekonomik kalkınmanın hem bir ürünü

43 Bölgesel Kalkınma Sorunsalı: Türkiye de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları 41 hem de bir süreci olarak değerlendirilmektedir. Ekonomik kalkınmanın ürünü olarak değerlendirilen bölgesel kalkınma, bölgedeki iş olanaklarının, refah düzeyinin, yatırım hacminin, yaşam standartlarının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini ifade etmektedir. Bir süreç olarak ise endüstrinin desteklenmesi, altyapının iyileştirilmesi ve emek piyasalarının geliştirilmesi olarak algılanmaktadır (Stimson vd., 2006, s.4). Ayrıca sanayileşmenin belli bölgelerde toplanması sonucu ortaya çıkan eşitsizliği ortadan kaldırmak amacıyla geri kalmış bölgelerin sanayileştirilerek gelişmiş bölgeler düzeyine ulaşması ve ülke içinde adil bir refah dağılımının sağlanmasını da amaçlamaktadır. Aynı şekilde hedeflenen yörelerde ve sektörlerde yatırım düzeyinin yükseltilerek bu yörelerde ekonomik kalkınmanın sağlanmasını da öngörmektedir (Arslan, 2005, s.291; Kaya, 2009, s.24). Temel amacı bölgeler arasındaki sosyo-ekonomik farklılıkları minimize etmek olan bölgesel kalkınma politikası geleneksel ve modern anlamda iki kısımda değerlendirilebilir. Birincisi, temel ulusal aktörler olarak görülen büyük isletmelere yönelik büyük yatırımlar üzerinde dururken, ikincisi bölgenin kalkınma potansiyeli olarak düşünülen Küçük ve Orta Ölçekli İşletme (KOBİ) ler ağına beşeri sermaye ve yatırımların aktarılmasına dayanır ve yenilikler yoluyla bir üretim artığı yaratmaya çalışır (Çetin ve Kara, 2008, s.50). Günümüz bölgesel kalkınma politikası ülkelerin tarihsel süreçleri, ekonomik koşulları ve farklı politik yaklaşımları nedeniyle ülkeden ülkeye farklılık göstermekle beraber, ülke uygulamalarında bazı ortak özelliklerin olduğu da görülmektedir. Bu ortak özelliklerin başlıcaları şunlardır (Kara, 2008, s.54-56): Sadece ülke içerisinde birtakım dezavantajları nedeniyle geri kalmış bölgeleri değil tüm bölgeleri hedefleyen bir yaklaşıma önem verilmesi, En temel önceliğin büyümenin bölgeler arasında yeniden dağıtımı yerine, her bölgenin kendi imkân ve kaynaklarını en iyi şekilde kullanarak potansiyelinin ve ulusal kalkınmaya katkısının en üst seviyeye ulaştırılması temelinde rekabet edebilirliğin artırılmasına verilmesi, Kurumsal altyapıyı, bölgelerdeki aktörler arası ağları, bölgelerin iş ortamını ve becerilerini geliştirmek üzere beşeri sermaye, fiziki olmayan üretim faktörleri ve

44 42 Haktan SEVİNÇ davranış biçimlerinin geliştirilmesine daha fazla vurgu yapan yaklaşıma yönelinmesi, Bölgesel rekabet edilebilirlikte üstünlüklerinin belirlenmesi, geliştirilmesi ve sürdürülebilir kılınmasına odaklanılması, Yenilikçilik ve girişimciliğin bölgelerin potansiyellerinin açığa çıkarılmasında temel araçlar olarak görülmesi, Tek tek firmalar gibi bireysel aktörlerin ihtiyaçlarının giderilmesi yerine, firmalar arası işbirliği, teknoloji transferi ve bilgi akımının sağlanması amacıyla kurumlar arası ilişkilerin ve etkileşimin artırmasının hedeflenmesi, Fiziksel ve ekonomik altyapı, iş geliştirme, araştırma ve teknoloji geliştirme, insan kaynakları, turizm ve çevre gibi birçok sektörü içeren müdahale alanı bulunması ancak stratejik öncelikler ve tematik-mekânsal tutarlılığa daha çok önem verilmesi ve Politika uygulamalarında işbirliğine ve müzakerelere dayanan, ekonomik kalkınma konusunda bölgelere daha fazla görev ve yetki veren, bölgesel koordinasyon birimlerinin önderliğinde; yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve iş dünyasının (özellikle KOBİ lerin) katılımını sağlayan, merkezi yönetimin yatırım ortamının iyileştirilmesi ve temel altyapının sağlanmasında önderlik yapan bir yaklaşımı benimser. Ayrıca özellikle gelişmiş ülkelerde yaşanan ekonomik, teknolojik değişme ve gelişmelerle birlikte, bilgi teknolojisindeki gelişme ve bilginin stratejik kaynak haline gelmesi, toplumda yerelliğin ve katılımcılık ilkesinin öne çıkması biçiminde gözlenen toplumsal değişmeler, bölgesel gelişme politikalarında önemli değişmelere yol açmıştır (Sarıca, 2001, s ). Bu çerçevede bölgesel planlama ve bölgesel gelişme sürecinde; Sektörel etkinliklerin karşılıklı bağımlılığının vurgulanması ve kapsamlı olması, Bölge için stratejik vizyonlar geliştirilmesi, Ulusal ölçekleri ve yerel talepleri yansıtması, Değişen koşullara uyum sağlayabilmesi, Bölge planı yapımı ve uygulanmasında yerel katılımın sağlanması,

45 Bölgesel Kalkınma Sorunsalı: Türkiye de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları 43 Düzenli olarak yeniden gözden geçirmeyi olanak tanıyacak mekanizmaların oluşturulması ilkeleri öne çıkmıştır. 3.TÜRKİYE DE BÖLGESEL KALKINMA SÜRECİ Bölgesel kalkınma politikaları genel olarak ülkelerin ya azgelişmiş ya da gelişmemiş bölgelerine uygulandıkları gibi bazı özel bölgelere yönelik özel bölgesel kalkınma politikaları veya projeleri de hazırlanmaktadır. Bölgesel kalkınma projeleri; genel politikaların yanı sıra sadece hazırlanan bölgeye yönelik birtakım fiziki, ekonomik ve sosyal planlamalar yaparak bölgenin gelişmesi için uygulanan araçların bir bütün halinde ve tutarlılıkla ele alınmasını sağlamaktadır. Bu bağlamda Türkiye de bölgesel gelişmenin sağlanması çalışmaları planlı dönem öncesinde ve planlı dönemde uygulanan politikalar olarak ikiye ayrılmaktadır. Fakat Türkiye de pek çok kişi tarafından kabul edilen görüşe göre bölgesel planlama 1960 sonrası dönemde başlamıştır. Bununla beraber, daha önceki dönemde de, örtülü de olsa, bazı bölgesel politikaların olduğuna işaret edilmektedir yıllarında Celal Bayar tarafından hazırlatılmış bir bölgesel raporun olduğu, 1932 Birinci Sanayi Planı nın bölgesel kaygılar içerdiği de bilinmektedir. Nitekim bir çok kamu kuruluşunun mekan seçiminde de belirli bölgesel kaygıların olduğunu söylemek mümkündür. Ancak açık olarak bölgesel politikalar metinlere 1960 sonrası planlı dönemde girmiştir (TÜSİAD, 2008, s.94). Ayrıca yine bu dönemde bölgelerarası dengesizliklerin farkında olunmakla beraber önceliğin hızlı bir şekilde sanayileşmeye verilmiş olması nedeniyle yatırımlar genellikle batıda ve kaynakların bol, ulaşım imkânlarının iyi olduğu yörelere yönlendirilmiştir. Zaten Ulusal Kurtuluş Savaşı nedeniyle tükenmiş durumda olan ülkede sanayileşme çabaları başlangıçta kaçınılmaz olarak devlet yatırımlarıyla gerçekleştirilmiştir. Ancak daha sonra, yatırımları daha çok İstanbul ve Marmara Bölgesi nde yoğunlaşan, yeni ortaya çıkmaya başlamış olan özel sektör de bu sanayileşme hamlesine katılmıştır. Bu dönemde bölgesel politikanın ana stratejisi; yeni bir siyasal ve idari sistem altında ulusal bir ekonomi ve toplumun yaratılması, nüfusun ülkenin çeşitli yerlerine dağıtılması, sanayi tesislerinin İstanbul ve Marmara Bölgesi dışında, Orta Anadolu ve İç Ege de kurulması, ülkenin çeşitli yerlerini birbirine bağlayan bir demiryolları sisteminin geliştirilmesiydi. Bu süreçte, devlet stratejik güvenlik kaygılarını da

46 44 Haktan SEVİNÇ göz önünde tutarak sanayi tohumlaması uygulamasına girişmiş, Anadolu nun uzak kısımlarında sanayiler kurmuştur. Bu işletmelerin bazıları o dönemde ekonomik açıdan çok anlamlı olmasa da, bu bölgelerde daha sonra ortaya çıkacak gelişme merkezleri için (örneğin Kayseri, Eskişehir, Zonguldak, Karabük) ilk ivmeyi sağlamıştır (Göymen, 2005, s.36) öncesinde yapılan bölgesel kalkınma politikalarının çok sınırlı çabaları içermesi aslında Türkiye nin mevcut dönemdeki sosyo-politik durumundan kaynaklanmaktadır sonrası planlı dönemde ise bölgesel gelişmişlik farklılıkları ülkenin en önemli sorunlarından biri olarak görülmüştür sonrası dönemde kapsamlı planlama yaklaşımı benimsenmiş, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmeye hız kazandırılmasına çalışılmıştır. Bu tarih itibariyle bölgelerarası kalkınma ilkesi, planlı kalkınmanın toplumsal hedefleri arasında sayılmıştır (DPT, 2003b, s.126). Bu bağlamda 1960 lardan bu yana Türkiye ekonomik ve toplumsal gelişmesini; bölgesel eşitsizlikleri azaltmak, toplumsal ve ekonomik dengeyi sağlamak amacını güden Beş Yıllık Kalkınma Planları (BYKP) üzerinden yürütmüştür. Şuanda dokuzuncusu ( ) uygulanan kalkınma planının ilki 1963 yılında yapılmıştır. Planlı ekonomiye geçişle birlikte, ülkenin çeşitli bölgelerindeki kapasiteleri canlandırmak amacıyla, ulusal ekonomik kalkınmaya katkıda bulunacağı düşünülen farklı bölgesel planlar hazırlanmıştır. Bu planların uygulanması ve izlenmesi görevi de Devlet Planlama Teşkilatı na verilmiştir. DPT BYKP leri hazırlarken; bütün kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, özel sektör kuruluşları ve ilgili temsilcilerinden görüş almakta ve söz konusu kurum ve kuruluş temsilcilerinden oluşan Özel İhtisas Komisyonları nın rapor, görüş ve önerileri doğrultusunda BYKP leri hazırlamaktadır (Göymen, 2005, s.37). Bununla beraber planlı dönemde, planlama anlayışı değişmiş ve imar planlamasının dar kapsamından çıkılarak, fiziksel, sosyal ve ekonomik boyutların bir arada değerlendirildiği bütüncül bir planlama yaklaşımı uygulanmıştır. Bu yaklaşımla planlı dönemde bölgesel gelişmeye ve bölgelerarası gelişmişlik farklarının giderilmesine özel bir önem verilmiştir. Kalkınma planlarının sektörel öncelikleri ile mekansal boyutların bütünleştirilmesine yönelik olarak, bölgelerarası gelişmişlik farklarını azaltmak ve sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirmek amacıyla, çeşitli dönemlerde muhtelif bölgesel gelişme planları hazırlanmıştır. Hazırlanan tüm kalkınma planlarında bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesi öncelikli hedeflerden olmuştur (DPT, 2003a, s.66). Ayrıca planlı dönemdeki gelişmelerden bir diğeri de

47 Bölgesel Kalkınma Sorunsalı: Türkiye de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları 45 bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarının somut verilerle belirlenmesi ve bölgesel gelişmeyi hızlandırmak amacı doğrultusunda kaynak tahsislerinin yapılmasıdır. Geri kalmış yörelere, bu yörelerden elde edilen bütçe gelirinin çok üzerinde harcama yapmak, planlı dönemin yatırım ve harcama politikalarının temel özelliklerinden biri olmuştur. Bu amaçla, tüm plan ve programlarda kamu yatırımlarının dağılımında, geri kalmış bölgelere öncelik verilmiştir. Kamu yatırım politikaları yanında, özel sektörü bu yörelere çekebilmek için yapılan devlet yardımları ve uygulanan personel politikaları da, bölgelerarası dengesizliği gidermede kullanılan başlıca kamu araçları olmuştur (DPT, 2004, s.11). Bu dönem içerisinde bölgesel gelişmişlik farklılıklarının devam etmesiyle birlikte, bu farklılıkların azaltılması için bölgelerin veya illerin gereksinimlerini ön plana çıkarma olgusu yönetimlerin gündemine gelmiştir. Böylece başta Doğu ve Güney Doğu bölgelerindeki iller olmak üzere, ülkenin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi açısından geri kalmış bazı yöreler Kalkınmada Öncelikli Yöreler olarak adlandırılmıştır (Ildırar, 2004, s.190). Kalkınmada Öncelikli Yöreler uygulaması, bölgelerarası gelişmişlik farklarını tespit etmek ve bu doğrultuda önlemler almak amacıyla DPT tarafından başlatılmış bir destekleme politikasıdır. Bu politika bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesi, sermayenin tabana yayılması, istihdamı arttırmak, katma değeri yüksek ileri ve uygun teknolojilerin kullanılmasını sağlamak, yurtiçi yatırımcının uluslararası rekabet gücünü artırmak ve yatırımların desteklenmesine yönelik amaçlarla ilk olarak 1913 tarihinde uygulanmaya başlamıştır sonrası planlı dönemde, özel sektör için yol gösterici bir niteliğe sahip olan kalkınma planlarının başlatılması ile yatırımların teşviki kalkınma planları ve yıllık programlar çerçevesinde çıkarılan kararnameler ve tebliğler ile yürütülmüştür. Yatırımlarda Devlet Desteklerini düzenleyen teşvik politikalarının amaçlarından birisi, ekonomik ve sosyal açıdan geri kalmış yörelerin kalkınmasını teminen bu yörelere ilişkin özel teşvik politikalarının uygulanması olmuştur. Bu çerçevede, Kalkınmada Öncelikli Yöreler belirlenerek bu yörelere yönelik özendirici politikalar devreye sokulmuştur (DPT, 2003a, s.51). Bu uygulamalara ek olarak Organize Sanayi Bölgesi (OSB) uygulamaları ve son dönemde daha popüler hale gelen Kalkınma Ajansı uygulamaları, yerelleşme sürecinin önemli bir ayağı ve geri kalmış bölgelerde yatırım ortamının iyileştirilerek bölgesel dengesizliklerin giderilmesi sürecine hizmet eden araçlardan olmuşlardır.

48 46 Haktan SEVİNÇ Bu bağlamda OSB ler; Türkiye de yıllardır sanayi yatırımlarının yapılması ve işletmelerin verimliliklerinin arttırılmasında ve kurulduğu bölgelerin kalkındırılmasında kritik bir görev üstlenmektedir. OSB ler yıllardan beri nispeten daha geri kalmış bölgelerde iş yapmanın önündeki birçok engelin bulunduğu ülkemizde, bu engellerin göreli olarak daha kolay aşılabildiği mikroklimalar işlevi görmektedir (Çağlar, 2006, s ). OSB ler özellikle ülkemizde yarattığı istihdam, sağladığı destekler ve dışsallık gibi özelliklerinden dolayı bölgesel dengesizlikleri giderici bir gelişme aracı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca yerel sermaye birikiminin il dışına çıkmasını engellemede ve yerel sanayiye transferinde önemli bir planlama aracı olarak işlev görmektedir. Aynı zamanda OSB ler yerel düzeyde KOBİ lerin gelişmelerine elverişli bir ortam sağlayarak sanayinin yerelleşmesine ve böylece sanayinin bölgeler arasında daha dengeli dağılımına da önemli ölçüde katkı sağlamaktadır (DPT, 2008, s.25). Kalkınma ajansları ise; özellikle yeni bölgesel gelişme paradigması çerçevesinde bölgesel gelişmenin sağlanması için tasarlanmış bir araç olarak değerlendirilmektedir. Kalkınma ajansları, bölgesel kalkınma uygulamalarına ilişkin kararların ve politikaların katılımcı bir yapı içerisinde bölgede yaşayanlar (özellikle kilit aktör ve paydaşlar) tarafından alındığı ve uygulandığı yerinden yönetişim ve bölgesel strateji esasına dayalı kurumlardır. Ayrıca kalkınma ajansları, eskiden sadece devletin üstlendiği kalkınma misyonunun toplumun farklı kesimleri tarafından paylaşılmasını sağlamaktadır. Sektörel veya genel çaplı kalkınma problemlerini tanımlayan, bu problemlerin çözümüne yönelik stratejiler geliştiren ve pratik sonuçlara ulaşma amacıyla çözüm üretebilecek plan ve projeleri destekleyen koordinatör ve katalizör yapılardır (DPT, 2008, s.18). Bu bağlamda kuruldukları bölgelerdeki mevcut girişimcilik potansiyelini geliştirip canlandırmak, böylece bölgesel kalkınmaya katkı sağlamak amacıyla bölgede var olan içsel potansiyeli ortaya çıkararak geliştirmek, ülkemizde kurulan kalkınma ajanslarının temel görevi olmuştur. Ayrıca bu dönemi müteakip bölgesel kalkınma çabaları daha organize hale getirilmiş ve geri kalmış bölgelerin kalkındırılması için belirlenen politikalar göreve gelen tüm hükümetlerin icraatlar listesinde yer almaya başlamıştır. Özellikle hem uygulandığı yöreyi kalkındırmaya yönelik hem de ülkenin bütününün kalkınmasına yönelik belli politika uygulamaları

49 Bölgesel Kalkınma Sorunsalı: Türkiye de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları 47 gerçekleştirilmiştir. Bu uygulamalardan en önemlileri ise; Doğu Anadolu Projesi-DAP, Doğu Karadeniz Projesi-DOKAP ve Güneydoğu Anadolu Projesi-GAP gibi entegre projelerdir. DAP, diğer bölgelere kıyasla nispeten daha az gelişmiş olan Doğu Anadolu Bölgesi nin diğer gelişmiş bölgelerle olan sosyo-ekonomik gelişmişlik farkını azaltmak ve bölgedeki potansiyel kaynakların mevcut verimlilik düzeyini geliştirerek ülke ekonomisine katkısını yükseltmek amacıyla hayata geçirilmiştir. Ayrıca bölgenin ekonomik, sosyal, çevresel ve mekansal hedefler doğrultusunda, kendi potansiyelini harekete geçirecek bir ortam oluşturabilmesini teşvik etmek ve azgelişmişlik düzeyinden kurtulmasını sağlayarak bölge dışına verilen yoğun göçü durdurmak da projenin amaçları arasındadır (Gündüz, 2004, s.260). Bu amaçları gerçekleştirmek için; mevcut kapasitenin geliştirilmesi, tarımsal ve kırsal kalkınmanın gerçekleştirilmesi, KOBİ lere desteğin sağlanması, turizm, sosyal ve çevresel önlemler olmak üzere 5 temel stratejiyi hedef almıştır (Reeves, 2006, s.36). DOKAP, hedef yılı 2020 olmak üzere, kısa ve uzun dönemli bir entegre bölge gelişme ana planı hazırlanması ve bu plan doğrultusunda öncelikli sektörlerin ve mümkün olabilecek yatırım projelerinin tespit edilmesini temel amaç olarak belirtmiştir (Akkahve, 2004, s.9). Proje; bölgesel planlama kabiliyetlerinin geliştirilmesi, öncelikli sektörlerin ve yatırım alanlarının belirlenmesi ve bu şekilde Doğu Karadeniz bölgesinin kısa ve uzun dönemde gelişmesini sağlayacak bütünleşik bir kalkınma planının hazırlanmasını öngörmektedir. Bölgesel ekonomik yapının güçlendirilerek, genel gelir düzeyinin yükseltilmesi ve bölge içi gelir dağılımının iyileştirilmesi, insani gelişim düzeyi ve yasam kalitesinin arttırılarak bölge dışına verilen göçün önlenmesi ve tüm bunların çevresel duyarlılıkları ve sürdürülebilirliği göz ardı etmeksizin gerçekleştirilmesi de projenin amaçları arasındadır. GAP ise ekonomik kalkınma ile sosyal gelişimin ve istihdam artışının sağlanması, bölgede yaşayan vatandaşlarımızın refah, huzur ve mutluluklarının arttırılması yoluyla sadece bölgeyi değil, tüm ülkeyi etkileyecek değişimleri de beraberinde getirecek çok yönlü bir bölgesel kalkınma projesidir. Bu amaçla öncelikle bölge kalkınmasının temel çerçevesini çizen GAP Master planı, özellikle su ve toprak kaynaklarını geliştirme amaçlı olarak tasarlanan GAP ı

50 48 Haktan SEVİNÇ çok sektörlü ve entegre bir bölgesel kalkınma projesine dönüştürmüştür. Bu entegre proje ile baraj, hidroelektrik santralleri ve sulama yapılarının inşasına paralel olarak, tarımsal ve sınai kalkınma, kırsal ve kentsel altyapıyı iyileştirme, ulaşım, eğitim ve sağlık alanlarındaki gelişmeler birbiriyle ilişkili projeler demeti olarak ele alınmıştır. Ayrıca Master planında temel amaç; bölgenin gelişmişlik düzeyini en kısa sürede ülkenin genel düzeyine yükseltmek olarak tanımlanmış, bu amaca ulaşmak üzere ekonomik ve sosyal hedefler belirlenmiş, temel strateji ve temel kalkınma senaryosu olarak da bölgenin Tarıma Dayalı İhracat Üssü haline getirilmesi benimsenmiştir (Yıldız, 2009, s.30). Bu bağlamda GAP çok sektörlü ve bütünleşik bir projedir ve proje içinde tarım, sanayi, ulaştırma, konut, eğitim, sağlık ve turizm gibi birçok sektör yer almaktadır. Bu projenin temel stratejisini insani kalkınma felsefesi oluşturmaktadır. İnsani kalkınma yaklaşımında kalkınmada adalet, katılımcılık ruhu, çevre korumacılığı ve sürdürülebilir kalkınma, istihdam imkânlarının geliştirilmesi, mekânsal standartların düzenlenmesi ve tüm altyapının geliştirilmesi GAP projesinin temel perspektifi olarak yer almaktadır. Bu nedenle GAP iki yaklaşıma sahiptir. Birincisi, entegre planlama yaklaşımı, ikincisi ise sürdürülebilir kalkınma felsefesidir. Entegre yaklaşımı farklı kesimlerin (tarım, sanayi, eğitim, sağlık vb. gibi) bir arada ve eşgüdüm içinde ele alınmasını içermektedir. Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı ise gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yetisini tehlikeye atmadan günümüz ihtiyaçlarını karşılayabilme olarak tanımlanmaktadır (Gündüz, 2004, s , Yıldız, 2009, s.269). DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Bölgesel kalkınma politikaları ve bu kapsamda yürütülen projeler, bölgesel gelişmişlik farkının fazla olduğu ülkemiz açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye de bölgesel dengesizliklerin azaltılması, bölgelerarası gelişmişlik farklarının dengeli bir yapıya kavuşturulması ve bölgesel/yerel kalkınmanın gerçekleştirilmesi amacıyla, dünyadaki çeşitli uygulamalarına kıyasla, çok uzun bir geçmişi ve etkinliği olmasa da bölgesel planlar hazırlanmakta ve uygulanmaktadır. Bu kapsamda hazırlanan ve uygulanan DAP, DOKAP ve GAP projeleri gibi entegre projeler, bölgesel kalkınmışlık farklılıklarının giderilmesi için uygulanan politikaların en önemli uygulamalarını oluşturmaktadır. Bu projelerin temel hedefi; bölge halkının gelir düzeyi ve hayat standardını yükseltmek, bu bölgelerin diğer gelişmiş bölgelerle aralarında var olan gelişmişlik farkını azaltıp ortadan kaldırmak,

51 Bölgesel Kalkınma Sorunsalı: Türkiye de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları 49 kırsal kesimin verimliliğini ve istihdam olanaklarını arttırarak gelişmiş kentlere doğru verilen göç olgusunu durdurmaktır. Bununla beraber gerek merkezi yönetimin gerekse de yerel yönetimlerin bölgesel kalkınmada sadece belirli politikaları uygulayarak sonuca ulaşmaktan çok, bu politikalar paralelinde uygulanacak diğer başka uygulama araçlarını da belirleyip bölgesel planlama ve bölgesel kalkınmanın emrine sunması, bölgesel kalkınmışlık farklarının giderilmesi ve daha hızlı bir kalkınma için olmazsa olmaz şartlardandır. Fakat iç siyasette yaşanan kararsızlıklar ve boşluklar, politik çıkarlardan dolayı önceliklerin sürekli olarak değişmesine ve yürütülen bölgesel kalkınma politikalarının etkinliğinin azalmasına veya bu politikaların başarısız olmasına neden olmaktadır. Bu başarısızlığın en önemli sebepleri arasında yerel otoriteler ile merkezi otorite arasındaki bölgesel bir idari yapının yokluğu, finansal ve yönetimsel problemler ve koordinasyon yeteneği zayıf bir kamu yönetimi yapısının varlığıdır. Ayrıca kırsal kalkınma uygulamaları esnasında ve sonrasında proje izleme ve değerlendirme çalışmaları yeterince yapılmamaktadır. Çalışmalar projelerin uygulama sürecinin tamamlanmasıyla bitmekte, projelerin sürdürülebilirlik ve çıktılarının izlenilebilirlik ilkesi anlamında devamı sağlanmamaktadır. Bu projelerden saptanan bulgular ve ortaya çıkan deneyimler yeni çalışmalara aktarılmamakta, bu da yeni projelerin geliştirilmesini engellemekte, bu projelerden ortaya çıkan eksiklikler ve hatalar devam ettirilmektedir. Böylece sürdürülen bir kalkınma projesinin kesin sonuçları alınmadan, başka bir uygulamaya geçilmekte ve kaynak israfı yapılmaktadır. Bu önemli entegre projelerden başka yine özellikle kalkınma planları ile getirilen Kalkınmada Öncelikli Yöre politikaları ve tedbirleri, geri kalmış bölgelerin kalkınmasında ve bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılmasında olumlu gelişmeler sağlamasına rağmen, bölgelerarası dengesizlikler hedeflenen ölçüde giderilememiştir. Böylece bölgelerarası ve kırsal kesim ile kent arasındaki gelişmişlik farklılıkları azaltılamamış ve bundan kaynaklanan kırsal alanlardan kente doğru olan göç engellenememiştir. Bu bağlamda Türkiye de bölge kavramının ve bölgesel politikaların gelişmesi, dönemsel değişiklikler içermektedir. Fakat tüm bu dönem sürecinde bölgesel politikalar politik ve siyasi gayelerle hazırlanmış, bölgelerin kalkındırılması ve etkinlik amacı geri plana itilmiştir. Zira elli yıla yakın bir geçmişi olan bölgesel planlama deneyimleri; bölgelerde var olan paydaşların istekleri doğrultusunda yani halktan (tabandan) başlayan bir politika değil

52 50 Haktan SEVİNÇ de, bürokratlardan (tavandan) başlayıp tabana sunulan bir politika özelliği gösterir. Böylece bu politikalar bölgelerin potansiyellerine has ve bölgelere özgü bir kalkınma stratejisi sunmaktan ziyade, genel anlamda ülkenin her tarafında uygulanmak istenen genel perspektifli politikalar olmuştur. Süreç içerisinde bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi amacına yönelik politikalar oluşturulup çeşitli kalkınma araçları kullanılmıştır. Fakat bu politikalar sonucunda amaçlanan bölgelerarası gelişmişlik farkının giderilmesi hedefi tutturulamamış veya öngörülen hedeflere tam olarak ulaşılamamıştır. Bununla birlikte zaten var olan bölgesel farklar giderek derinleşmiştir. Genel anlamda Türkiye de bölgesel gelişme konusunda karşılaşılabilen temel sorunlar şöyledir; Kalkınma proje ve politika kararlarının genellikle merkezi karar organlarının onayıyla alınması ve uygulanması, hedef kitle isteklerinin ise dikkate alınmaması, Bölgesel gelişme ile ilgili yürütülen çalışmalarda etkin bir izleme ve değerlendirme sürecinin oluşturulmaması, Bölgelerarasında çok önemli düzeylerde ekonomik, sosyal ve altyapı donanımına bağlı gelişmişlik farklarının bulunması, Projede yer seçiminin ve önceliklerin daha çok siyasi kararlarla belirlenmesi ve projenin her aşamasında hantal bürokrasinin hedeflenen amaçları ve başarıyı olumsuz etkilemesi, Bölgesel gelişmeye yönelik olarak yerel düzeyde kurumsallaşmanın olmaması veya yetersiz kalması, Bölgesel politikaların çok düzeyli ve çok aktörlü (katılımcılığı esas alan bir şekilde) olarak başlatılmaması ve yürütülmemesi, Kaynakların rasyonel olarak kullanımına yönelik nitelikli bölgesel plan ve programların yetersizliği, Çeşitli beklenti ve gereksinimlerini projede göremeyen hedef kitle ile proje arasında koordinasyonsuzluk ve bütünleşme eksikliği, Bölgelerin içsel potansiyellerini harekete geçirecek sürükleyici sektörlerin belirlenmesine yönelik çalışmaların ve uygulamaların yetersizliği, Az gelişmiş bölgelerde kalkınma (gelişme) kutuplarının yaratılmamış olması,

53 Bölgesel Kalkınma Sorunsalı: Türkiye de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları 51 Finansman olanaklarının yetersizliği veya mevcut olanakların bilinmemesi, Yatırım kararlarının alınmasında yeterli veya gerekli fizibilite etütlerinin yapılmaması, Bölgedeki kalkınma sorunlarının nedenlerinin bölge dışı faktörlere de bağlanıyor olması. Türkiye deki bölgesel kalkınma politikaları ve uygulamalarında (planlar, projeler vb) toplumsal kalkınma yaklaşımı dışında yerel halkın katılımına pek yer verilmemiştir. Politikalar ve uygulamalar merkezden, yerel veya bölgesel katılım olmaksızın oluşturulmuş, planlanmış ve uygulanmış; kırsal alandaki tüm paydaşların kırsal kalkınma sürecine katılımını sağlayacak bir yöntem izlenmemiştir. Böylece bu uygulamalar göstermiştir ki; yerel halkın katılımını dışlayan ve merkezi karar organları tarafından belirlenen politika, plan ve uygulamalarda başarı sağlanamamıştır. Tüm bu olumsuzluklardan dolayı özellikle 2000 li yıllardan itibaren Sekizinci ve Dokuzuncu Kalkınma Planlarında da vurgulandığı üzere Avrupa Birliği ile işbirliği doğrultusunda Bölgesel Kalkınma Programları uygulanmaya başlanmış ve birçok bölgede bölgesel kalkınma ajanslarının kurulmasına ağırlık verilmiştir. Böylece merkezden direkt şekilde uygulanan politikaların ve kaynak aktarımının yerine yerel dinamikler ve içsel potansiyellere dayalı politikalar ile oluşturulan kalkınma politikaları, bölgesel kalkınmanın daha organize ve daha rasyonel bir şekle dönüşmesini sağlamıştır. Bu politikalar doğrultusunda hazırlanan Bölgesel Kalkınma Ajansları Kanunu ile bölgelerin istekleri ve potansiyelleri doğrultusunda içsel kalkınmaya dayalı politikalarında yolu açılmıştır. Böylece bölge içi kalkınma dinamiklerinin belirlenmesi ve bu dinamiklerin hangilerinin bölgesel kalkınmada daha hızlı hareket kabiliyeti sağlayacağı ve daha aktif rol oynayacağı yerel karar vericilerin insiyatifine bırakılmıştır. Bölgesel kalkınma politikalarında yerel aktörlerin-birimlerin belirleyici rollerinin ön plana çıkmasıyla bu politikaların belirlenmesinde yerelbölgesel otoritelerin rolünün giderek arttığı gözlemlenmektedir. Bu bağlamda kalkınma stratejileri belirlenirken merkezi planlama ile yerel gelişim ilkesi benimsenmelidir. Bölgelerinin kalkınmasını sağlamak için öncelikle, uzun vadeli bir bölgesel kalkınma planı stratejisi hazırlanmalıdır. Bu plan yerel dinamiklerin talep ve yaklaşımlarına saygılı olmalıdır. Yerelliğe ve katılıma dayanmayan

54 52 Haktan SEVİNÇ kalkınma planlarının başarı şansı yoktur. Başarının en önemli şartlarından biri olan yerelin sorunlarını ve önceliklerini doğru tespit etmek, yerelliği ve katılımı esas almayı gerektirmektedir. Bu, hem katılımcı demokrasi hem de ihtiyaçların yerelden belirlenmesi anlamında oldukça önemlidir. Bu bağlamda, yukarıda belirtilen önemli entegre bölgesel kalkınma projeleri gerek uygulanıldığı bölgelerde bu projelerden kazanılan tecrübeler gerekse de yeni hazırlanacak olan projelere öncülük etmesi açısından önem arz etmektedir. Çünkü bu önemli projelerden elde edilecek deneyimler bölgesel kalkınma odaklı yürütülen çalışmaların tekrar aynı hatalara düşmeden yürütülmesinden ve bu projelerin etkinliklerinin çok daha yüksek olmalarına kadar çok önemli katkılar sağlayacaktır. Bu nedenle bölgesel kalkınmayı ve bölgesel eşitsizlikleri gidermeyi hedef alan kalkınma projeleri iktidara gelen hükümetlerin üzerinde farklı değerlendirmeler yapabildikleri bir hükümetler projesi değil de bir devlet projesi, bir ulusal çıkış projesi olarak ele alınmalı ve bu doğrultuda sürdürülmelidir. Fakat bu olgunun değişen ve gelişen şartlara da en uyumlu bir şekilde adapte edilmesi gerekmektedir. Çünkü artık yapılan projeler bölgeye has sonuçlar doğurmaktan ziyade tüm ulusu ilgilendiren ve tüm ulusun çıkarlarına hizmet edebilecek projelere dönüşmüştür. Bu nedenle de bu tür entegre projelerin eşgüdüm, planlama ve devamı sırasında gerekli her türlü revizyonlarının sağlanması ve günün değişen şartlarına uygunluk açısından değerlendirilip bu doğrultuda sürdürülen projeler olmaları gerekmektedir. Sonuç olarak, bölgesel gelişme sorunlarının geleneksel anlamda uygulanan politikalarla çözüme kavuşturulamayacağı artık bilinmektedir. Bunun için uygulanacak olan kalkınma politikaları hem yöredeki içsel potansiyelleri hem de ülkedeki potansiyelleri iyi analiz edip tam bir yönetişim sistemi ile hem ulusal hem de bölgesel-yerel düzeyde kalkınmayı gerçekleştirecek şekilde uygulanmalıdır. Çünkü yerel aktörler ve bunların paralelinde oluşacak kurumlar, kendi bölgelerinin ihtiyaçlarının daha çok farkında ve çözüm için daha içten çaba sarf edecek olan birimlerdir. Dolayısıyla bu birimler yerel halka doğrudan ulaşabilecek ve bölgesel kalkınmanın belirleyicilerini doğrudan planlayabilecek birimlerdir. Bu birimlerin öncülüğünde planlanan ve sağlanan bölgesel ölçekteki gelişme, başta istihdam ve gelir olmak üzere ekonomik ve sosyal göstergelerin iyileşmesini sağlayacaktır. Böylece bölgelerarası ve bölge içi gelişmişlik farklılıkları azaltılacak

55 Bölgesel Kalkınma Sorunsalı: Türkiye de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları 53 ve bölgesel kalkınmadan elde edilen olumlu etkilerin ülkenin geneline yayılmasında katkı sağlayacaktır. KAYNAKÇA AKKAHVE, Deniz (2004). Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP), Kentsel Ekonomik Araştırmalar Sempozyumu, Cilt I, Mart, DPT. ARMSTRONG, H. and TAYLOR, J. (2000). Regional Economics and Policy, Third Edition, Blackwell Publishing, UK. ARSLAN, Kahraman (2005). Bölgesel Kalkınma Farklılıklarının Giderilmesinde Etkin Bir Araç: Bölgesel Planlama ve Bölgesel Kalkınma Ajansları, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:7. BAŞKAYA, Fikret (2000). Kalkınma İktisadının Yükselişi ve Düşüşü, İmge Kitapevi. CİNGİ, Selçuk (2006). Kalkınmaya Baş Koyanlar ve Taş Koyanlar (Anılar ve Tanılar), Akçağ Yayınları, Ankara. ÇAĞLAR, Esen (2006). Türkiye de Yerelleşme ve Rekabet Gücü: Kümelenmeye Dayalı Politikalar ve Organize Sanayi Bölgeleri, Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu. Erişim Tarihi: ÇETİN, Murat ve KARA, Mehmet (2008). Bir Kalkınma Aracı Olarak Organize Sanayi Bölgeleri: Isparta Süleyman Demirel Organize Sanayi Bölgesi Üzerine Bir Araştırma, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 31, Temmuz-Aralık DPT (2000). Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Bölgesel Gelişme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara 2000, DPT.2502-ÖİK: bolgesel/oik523.pdf. Erişim Tarihi: DPT (2003a). Bölgesel Gelişme Stratejisi, Hedef ve Operasyonel Programlar (Taslak ), T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü, Ankara, ( DPT (2003b). Ön Ulusal Kalkınma Planı ( ), T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü, 2003, Ankara, ( Erişim Tarihi: DPT (2004). İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması(2004). gosterge/ 2004/ilce.pdf. Erişim Tarihi: DPT (2008). Dokuzuncu Kalkınma Planı ( ), Bölgesel Gelişmede Temel Araçlar ve Koordinasyon Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2008, Ankara, ( Erişim Tarihi: GÖYMEN, Korel (2005). Türkiye de Bölgesel Politikaların Evrimi ve Bölgesel Kalkınma Ajansları, Yerel Kalkınma İçin Ortaklıklar, İstanbul Politikalar Merkezi, Sabancı Üniversitesi. GÜNDÜZ, A.Yılmaz (2004). Kentsel Ekonomi ve Türkiye de Bölgesel Kalkınma Projeleri, Kentsel Ekonomik Araştırmalar Sempozyumu, Cilt I, Mart, DPT. HILL, Hal (1998). The Challange of Regional Development in Indonesia, Australian Journal of International Affairs, Vol. 52, No.1. HIRSCHMAN, A. O. (1958). The Strategy of Economic Development, Yale University Press, USA.

56 54 Haktan SEVİNÇ ILDIRAR, Mustafa (2004). Bölgesel Kalkınma ve Gelişme Stratejileri, Nobel Yayın Dağıtım, Ekim, Ankara. KARA, Murat (2008). Bölgesel Rekabet Edilebilirlik Kavramı ve Bölgesel Kalkınma Politikalarına Yansımaları, DPT Uzmanlık Tezi, DPT Yayın No: 2774, Ankara. KAYA, Ayşe (2009). Türkiye'de Bölgesel Net Mali Yansıma, T.C. Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı Yayın No: 2009/395 MYRDAL, G. (1971). Economic Theory and Underdeveloped Regions, Harper & Row Publishing, New York. ÖZER, Yunus Emre ( ). Küresel Rekabet-Bölgesel Kalkınma Ajansları ve Türkiye, Review of Social, Economic & Business Studies, Vol.9/10, , Fall PERROUX, F. (1950). Economic Space: Theory and Applications, Quarterly Journal of Economics, Vol: 64, REEVES, Teresa (2006). Regional Development in The Eu And Turkey, Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu, s Erişim Tarihi: ROSTOW, W. W. (1960). The Stages of Economic Growth: A Non-Communist Manifesto, Cambridge University Press, New York. SARICA, İsmail (2001). Türkiye de Bölgesel Gelişme Politikaları ve Projeleri, Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi (1) 2001, SIGGEL, E. (2005). Development Economics: A Policy Analysis Approach, Ashgate Publishing Company, USA. STIMSON, R. J., STOUGH, R. and ROBERTS, B. H. (2006). Regional Economic Development: Analysis and Planning Strategy, Second Edition, Springer, Germany. TEKELİ, İlhan (2008). Türkiye de Bölgesel Eşitsizlik ve Bölge Planlama Yazıları, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul. TÜSİAD (2008). Türkiye'de Bölgesel Farklar ve Politikalar, Eylül 2008, (Yayın No. TÜSİAD-T/ /471). YAVİLİOĞLU, Cengiz (2002). Kalkınmanın Anlambilimsel Tarihi ve Kavramsal Kökenleri, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 1, YILDIZ, Dursun (2009). GAP: Bölgede Ekonomik, Stratejik ve Siyasal Gelişmeler, Truva Yayınları, İstanbul. YÜCEL, Fatih ve ATA, Ahmet Yılmaz (2006). Bölgesel Kalkınma Stratejileri Açısından Fuarcılık: Birinci ve İkinci Çukurova Sanayi Fuarlarının Değerlendirilmesi Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Erişim Tarihi: dergi/ dosyalar/ pd f

57 Dosya Konusu TARİHSEL SÜREÇTE GİRİŞİMCİLİK KAVRAMI VE GELİŞİMİ Ayşin AŞKIN Öğr. Gör., Ç.O.M.Ü. Biga MYO, Mobilya ve Dekorasyon Bölümü Selin NEHİR Öğr. Gör., Ç.O.M.Ü. Biga MYO, Elektrik Bölümü Sercan Özgür VURAL DOĞTAŞ A.Ş., Pazarlama Yönetimi ÖZET Günümüz bilgi çağının hızla artan rekabet ortamı içersinde ayakta durabilmek ve varlık gösterebilmek; toplumların ekonomik gelişmişlik düzeyine bağlıdır. Uygarlığın gelişiminde, özellikle sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişle birlikte girişimcilik büyük önem kazanmıştır. Girişimcilikle birlikte, yeni, fırsat yaratan fikirler, üretim faktörleriyle bir araya getirilmiş ve üretim gerçekleştirilmiştir. Üretime paralel olarak da ekonomik kalkınma, istihdam yaratma ve sosyal gelişim gibi zenginlikler kazandırılarak toplumların refah düzeylerinin artması sağlanmıştır.insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan girişimcilik kavramı, farklı dönemlerde farklı özellikler kazanarak günümüze değin yolculuğunu sürdürmüş, günümüzde yani bilgi toplumunda ise tamamen farklı boyutlarıyla karşımıza çıkmıştır. Bu amaçla bu çalışmada, öncelikle girişimciliğin dünyadaki gelişim aşamaları irdelenmiş ve sonrasında ülkemizde bu güne dek geçirdiği aşamalar üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Girişim, Girişimcilik, Girişimcilik Tarihi ABSTRACT To stand and exist within the increasing competitive environment of today s knowledge age depends on level of economical development of societies. Entrepreneurship has gain

58 56 Ayşin AŞKIN, Selin NEHİR& Sercan Özgür VURAL great importance to development of civilization through especially development of transformation of industrialized societies into knowledge societies. With entrepreneurship, new, ideas that create new opportunities, production means to be gathered together and production has been realized. Production in parallel with the economic development, employment creation and social development has been provided to increase the level of welfare of societies. The concept of entrepreneurship that is as old as human history, has continued its journey until today winning different features at different times, as for today, namely the information society, were encouraged in completely different dimensions. In this regard in this work firstly stages of development of entrepreneurship on the earth have examined and later its development stages in our country up today have been focused. Key Words: Enterprise, Entrepreneurship, History of Entrepreneurship GİRİŞ İnsanlık tarihi kadar eski olan girişimcilik kavramı toplumların gelişmesinde rol almış önemli bir olgudur. İnsanların ilk çağlardan bu yana yaşamak ve gereksinimlerin karşılanması amacıyla yaptıkları avcılık, çiftçilik, hayvancılık, ticaret vb. gibi her türlü faaliyetler, tarihin ilk dönemlerinden beri girişimci olduğunu ortaya koymaktadır. Girişimciliğe ilişkin gelişmeler modern üretim ve yönetim tekniklerine ulaşılıncaya kadar çeşitli evrelerden geçmiştir Bilgi toplumu olarak adlandırılan çağımız kültürel dönüşüm içerisinde girişimcilik kavramında da yenilikler getirmiştir. Geçmişteki alışılagelen kavramlar, yerini bilgiye dayalı düşünen ve yenilikçi bir anlayışa sahip girişimcilere bırakmıştır. 1 DÜNYADA GİRİŞİMCİLİĞİN GELİŞİMİ Dünyada girişimciliğin gelişimini öncelikle, ekonomik uğraşların geçirdiği evreleri inceleyerek anlamak mümkündür. Buna göre; İlkel Toplumlar (Çobanlığa dayanan ev ekonomisi), Tarıma dayanan köy ekonomisi (Derebeylikler), Küçük el sanatına dayanan kent ekonomisi, Yüzyıllar Arasında Avrupa da Ortaya Çıkan İktisadi Düşünceler Çerçevesinde Girişimciliğin Gelişimi, 20. Yüzyılda Girişimcilik (Vural, 2006, s.40).

59 Tarihsel Süreçte Girişimcilik Kavramı ve Gelişimi İlkel Toplumlar (Çobanlığa Dayanan Ev Ekonomisi) İlkel toplumlarda insanlar doğanın sunduğu kaynaklar ile geçinmekteydiler. Bu toplumlarda insanların İlerleme yolunda attıkları ilk adım, besin olarak kendi kendilerine büyüyüp çoğalan hayvanlarla yetinmeyip onları evcilleştirerek yetiştirmeleri ile olmuştur (hayvancılık). Toprağın ekim işi çok kabataslak yapılmakta, ancak el ile veya tahta araçlarla ve pek yüzeyde kalacak şekilde işlene bilmekteydi (Lajugie, 1968, s.17). Ayrıca bu toplumlarda çanak çömlek imali, dokuma, ekmek yapma vb gibi küçük el sanatı endüstrisi şeklinde üretim mevcuttu Tarıma Dayanan Köy Ekonomisi (Derebeylikler) Avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik tarıma geçiş dönemi insanların ekonomik ve sosyal gelişme hızını büyük ölçüde arttırmıştır (Güran, 1991, s. 4). Tarıma dayanan köy ekonomisinde ekonomik birim, derebeylik ve çevresindeki toprakları içine alan çiftlik veya köydür. Topraklar, derebeyler tarafından vergiler karşılığında onu kendi hesaplarına işleyen köylülere verilmiştir. Derebeyler köylüyü korumakla, köylü de derebeylerin verdiği görevleri yapmakla yükümlüdür. Takas ekonomisine dayanan bir ticaret hakim olduğu bu dönemde bireysel girişimcilikten söz etmek mümkün değildir(vural,2006, s.41) Küçük El Sanatlarına Dayanan Kent Ekonomisi Küçük el sanatlarına dayanan kent ekonomisinde ekonomik faaliyetin temel hücresi olan kentler, endüstri ve ticaretle uğraşmakta ve her türlü tarım faaliyetinden uzak durmaktaydı. Bu durum da onları, yiyeceklerini çevredeki köylerden satın almaya ve imal ettikleri eşyayı da bu köylere satmaya yöneltmiştir. Bu şekilde basit bir iş bölümü kurulmuştur. Bu durum yalnız kentlerle köyler arasında kalmayıp, üreticilerle zanaatkarlar arasında da gelişmiştir. Gittikçe daha çok sayıda meslekler ortaya çıkmış, bunlar da kendi içlerinde ayrıca çeşitli el sanatlarına bölünmüştür (Vural,2006, s.42) 11. yüzyılda birbirinden ayrı meslekler az bulunmakta ve her biri aynı genel amaca, aynı ortak niteliğe sahip, örneğin; kasaplar, fırıncılar, deri imalatçıları, tahta işleyicileri, tekstil işi gibi, bir faaliyet bölümünü ifade ediyordu. Ama bundan sonraki yüzyıllarda her meslek de kendi içinde bölümlere ayrılmıştır.

60 58 Ayşin AŞKIN, Selin NEHİR& Sercan Özgür VURAL Bu dönemde, el sanatı endüstrisi veya küçük ev endüstrisi şeklinde başlayan üretim zamanla gelişmiş ve aile tezgâhlarından, ücretli işçi çalıştırılan atölyelere geçilmiştir. 12. ve 13. yüzyıllarda büyük fuarların kurulmasıyla Ulusal ve Uluslararası pazarlar gelişmeye başlamıştır. El sanatlarına dayanan kent ekonomisi çalışma rejimi bakımından çok daha ilgi ekicidir. Bu, artık kölelik gibi bir baskı ve zorla çalıştırma rejimi değil, kapalı ve örgütlenmiş meslekler rejimidir. 13. ve 14. yüzyıllara doğru özel bankalar kurulmaya başlamıştır, büyük sermayedarlar ortaya çıkmıştır. Tarımda olduğu gibi, sanayide de Orta Çağ ile Modern Çağ ın başları arasında büyük bir sıçrama söz konusu değildi. Tarımdan farklı olarak sanayide yenilikler çok yavaş bir hızla da olsa devam etti. Ancak, 16. ve 17. yüzyıllardaki yeniliklerin bir çoğu mevcut teknolojilerdeki küçük iyileştirmelerden ibaretti. Bu yüzyıllardan sonraki en büyük gelişme makinenin icat edilmesidir (Lajugie, 1968, s ) Ve 19. Yüzyıllar Arasında Avrupa da Ortaya Çıkan İktisadi Düşünceler Çerçevesinde Girişimciliğin Gelişimi Avrupa da pazar ekonomisinin gelişmesi, müteşebbisleri tüketici taleplerine süratle cevap vermeye teşvik etmiştir. Modern Çağ ın başlarında Avrupa ülkelerinin ekonomik politikaları iki amaca dönüktü: 1 ekonomik gücü kullanarak devleti güçlendirmek; 2 devletin gücünü kullanarak ekonomik gelişmeyi ve ülkenin gelişmesini sağlamak. Ancak, devletler her şeyden önce gelir sağlamaya gayret ediyorlardı ve bu ihtiyaç onların çoğu zaman üretken faaliyetlere zararlı politikalar uygulamasına yol açıyordu (Güran, 1991, s 98) Merkantilizm 1500 ile 1800 yılları arasında Batı Avrupa ülkelerindeki iktisadi fikir ve uygulamalar merkantilizm olarak adlandırılmıştır. Merkantilizmin esası devlet idaresine dayanır ve ekonomi politikası, hem ekonominin hem de devletin birlikte büyümesini ve güçlenmesini sağlayacak temel bir araç olarak görülmüştür. Bu dönemde güçlü olmanın kriterlerinden bir tanesi de hazinenin büyümesi idi ve bunun için de dış ticaret dengesinin pozitif olması, yani ithalattan çok ihracat gerektiği için, hükümdar ile tacirler

61 Tarihsel Süreçte Girişimcilik Kavramı ve Gelişimi 59 arasında bir çıkar birliği olmuştur (Güngör, Avrupa'da girişimciler ticaretten kazandıklarıyla güçlenmişler, güçlendikçe siyasi alanda hak kazanmışlar ve kazandıkları haklarla kendileri için daha elverişli bir Avrupa oluşturmuşlardır. Böylece sınırlar yeniden çizilmiş, siyasi sistemler değişmiş, kazanmak ve daha çok kazanarak belirli sınırlar içinde zenginliği artırmak Avrupa'nın temeli olmuştur. Avrupa'daki sınırları belirlenmiş ülkeler arasındaki bu kıyasıya rekabet ile bir dizi teknik gelişmeler yaşanmıştır Fizyokrasi Fizyokrasi merkantilist düşüncenin aksine serbestiden yana bir iktisadi görüştür ve tarımsal üreticiyi ön plana çıkarmıştır. Bu daha çok o günün şartlarında Fransa nın bir tarım ülkesi olması ve tarım üzerindeki ağır vergiler ve tarımsal üretimin giderek azaltılmasından kaynaklanmıştır. Fizyokratlara göre ekonomik sistemin temelini kişisel çıkar (self interest) ilkesi oluşturur. Onlara göre insan her davranışın yarar ve zararlarını hesaplar ve diğer insanlarla işbirliği yapmanın gereğini kabul eder. Ünlü sloganları bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler (Laissez faire, Laissez Passer) bu temel düşüncenin veciz bir ifadesi olmuştur (Vural, 2006, s.44) Klasik İktisat XVIII. yüzyılda dünyamız büyük bir değişmenin içine girmiş ve İngiltere den başlamak üzere endüstri devrimi oluşmaya başlamıştı. Makineler insan gücünün yerini almış ve insan refahının maddi araçları olan sınai mamullerde hızla arttırılmaktaydı. Kapitalizm gelişme çağına girmiş, şehirleşme başlamış ve şehirlerde sefaletle servet birikimi bir arada görülür olmuştu. Üretim biçimindeki değişme ekonomik düşünceleri de etkilemişti (Üstünel, 1994, s. 88, 89). Klasik iktisat düşüncesi kendisinden önceki teorilerin aksine bireye ve bireysel girişimciliğe önem vermiş ve bu yüzden bireyin faaliyetlerini sınırlayıcı olarak gördükleri devlete çok az görev yüklemişlerdir (Güngör, Bazı sosyal ve iktisadi düzenlerde fertler diledikleri işi tutmak, diledikleri anda oradan ayrılmak, sermayelerini diledikleri üretim koluna yatırmak hususunda tam bir serbestliğe sahiptirler. Buna iktisat dilinde teşebbüs serbestisi denilmektedir. Böyle bir

62 60 Ayşin AŞKIN, Selin NEHİR& Sercan Özgür VURAL rejimde müteşebbisler diledikleri iş sahasına intisap edebildikleri gibi, diledikleri üretim metodunu seçip istedikleri yeniliği yapabilirlerdi. (Kılıçbay, 1974, s. 8, 9). 19. yüzyılın ortalarına gelinceye kadar çeşitli eleştirilere rağmen egemen iktisadi düşünce olarak varlığını sürdüren Klasik İktisat Teorisi, devlet müdahalesine karşı olduğu için, girişimci güce ve kurulacak olan piyasaya herhangi bir müdahaleye izin verilmemesi gereğini savunmuştur. Klasik teoriden itibaren özel girişim, giderek gelişme ortamı bulmuş ve önem kazanmıştır Yüzyılda Girişimcilik Sanayileşme süreci ile girişimci birey tipi, bambaşka nitelikler kazanmaya başlamıştır. Girişimci bireyin niteliğindeki bu değişim, aynı zamanda girişimcinin ekonomik değerini ve dolayısıyla toplumdaki önemini de artırmıştır. Bu gelişmenin doğal sonucu olarak girişimcilik, bir üretim faktörü olarak görülmeye başlanmıştır. Ayrıca, 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren şirket sahipliği ile yönetimin birbirinden ayrılması, girişimci pozisyonunun yeniden değerlendirilmesine ve ekonomik hayatta daha büyük bir önemle yer almasına neden olmuştur (Küçük, 2005, s. 32, 33). Tarihi süreç içinde konuya bakıldığında, girişimci ve girişimcilik 1930 lu yıllarda yaşanan büyük ekonomik bunalım ve II. Dünya Savaşı uygulamalarından önemli ölçüde etkilenmiştir (Aytaç, 1999, s: 28) Bunalımı, temelde, Amerika da borsanın çöküşüne ithaf edilse de; o yıllarda dünyadaki ekonomik koşullara, krizin büyüklüğü ve etkisine bakıldığında Büyük Dünya Bunalımı adını almayı hak ettiği açıkça görülmektedir. Bunalım, dünyada 50 milyon insanın işsiz kalmasına, dünyadaki toplam üretimin % 42 oranında ve dünya ticaretinin de % 65 oranında azalmasına neden olmuştur yılına kadar dünyada oluşan diğer krizlere bakıldığında dünya ticaretinin en fazla % 7 oranında düştüğü düşünülürse, 1929 bunalımının ne derece etkili olduğu tahmin edilebilir (Halilçolar, 2003, s. 1). Bu dönemde, şirketlerin büyümesi yavaşlarken, insanlara yönelik sosyal güvenceyi ön plana çıkaran devletçi uygulamalar ön plana çıkmıştır. Bir başka ifade ile bu dönemde sosyo-politik ağırlıklı ekonomik politikalar uygulanmıştır. Özellikle savaş yılları ve sonrası, kaynakların etkin kullanımında kamu ekonomisi, toplumun ana lokomotifi haline gelmiştir. Bu tablodan, girişimciliğin çok etkilendiği rahatlıkla söylenebilir. Kamunun ekonomide artan payı ve buna paralel olarak artan devlet harcamaları, devlet yapısında ve eş zamanlı olarak şirket

63 Tarihsel Süreçte Girişimcilik Kavramı ve Gelişimi 61 yapısında merkeziyetçiliğe yol açmıştır. Bu dönemde devlet ne kadar fazla ise, toplum yaşamı daha iyidir görüşü egemendir lı yıllara kadar etkisini önemli ölçüde hissettiren refah devleti uygulaması, merkeziyetçiliği, şirket yapısı olarak ölçek ekonomisini ve büyük işletmeyi ön plana çıkarmıştır. Ancak, 1970 li yıllarda birinci ve ikinci petrol şoku sonrası yaşanan bunalımlar, şirket yönetiminde merkezi olmayan yapıları gündeme getirirken, aynı zamanda Keynesci politikaların uygulanmasıyla sorunların çözümlenemeyeceği anlayışına ulaşılmıştır. Mevcut sistem, üretimde giderek artan zorluklarla birlikte işlevini yitirmiştir. Bu alanda yaşanan gelişmelere karşın, bilimde genetik buluşlar, enformatik devrim, bilişim teknolojisi, yeniden yapılanmayı olanaklı kılmıştır. Dünya ekonomisinde görülen bu yenilikler, toplumsal yapıyı olduğu gibi, işletme yapısını da değiştirmiştir. Katılımcı demokrasi anlayışı, organizasyon yapısı içinde de birtakım değişikliklerin oluşmasına yol açmıştır (Aytaç, 1999, s. 27, 28). Dünya ölçeğinde gerçekleşen ekonomik değişiklikler, aynı ölçekte siyasi ve sosyal yapıda da köklü değişikliklere neden olmuştur. Demokrasinin katılımcı yapısı, işletmeleri de adem-i merkeziyetçiliğe dayalı, modüler bir yönetim biçimine dönüştürmüş, daha az devlet en iyisidir görüşünün onaylanmasına neden olmuştur. Altmış yıldır anlaşılamayan J. Von Schumpeter in dinamik girişimcisi, toplumun temel ekseni haline gelmiş, sermayenin önüne çıkmıştır. Drucker ın yenilikçi organizasyon adını verdiği işletme yapısı, küçük ve orta ölçekli işletmeleri de ön plana çıkarmıştır. Kısacası, iletişim toplumu işletme yapısını değiştiren yeni bir girişimcilik toplumudur (Aytaç, 1999, s: 30). 2 TÜRKİYE DE GİRİŞİMCİLİĞİN GELİŞİMİ Bir Alman İktisat tarihçisi olan W. Sombart ın ülkeleri Tüccar Toplumlar (Haendlervölker) ve Asker Toplumlar ya da Kahraman Toplumlar (Heldenvölker) şeklinde ikili bir sınıflandırması vardır. Bu sınıflandırma çerçevesinde en azından son yıla kadar Türklerin rahatça ikinci gruba girdiğini söyleyebilirdik. Son yıldan beri ise bu durumun değişmeye başladığını görüyoruz. Yurdumuzda, son yıllarda özellikle gençler arasında, girişimcilik cazip bir meslek olarak büyük rağbet görmektedir (Müftüoğlu, Akbulut, Özsoy, 1996, s. 25)

64 62 Ayşin AŞKIN, Selin NEHİR& Sercan Özgür VURAL Ülkemizde girişimciliğin Tarihsel gelişimini, Osmanlı İmparatorluğu dönemi ve Cumhuriyet dönemi olarak iki bölümde incelenmektedir Osmanlı İmparatorluğunda Girişimcilik Ülkemizde girişimciliğin yeterince gelişmemesinin altında yatan nedenler araştırılırken, Cumhuriyet öncesi döneme kadar gidilmesinde yarar vardır. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Türkler çoğunlukla askerlik ve çiftçiliği meslek olarak seçmişler, ticaret diğer tebaalara kalmıştır. Savaş sonrası dönemde ise yerli halk, ticari faaliyetlere entegrasyon sorunu yaşamıştır (Küçük, 2005, s. 33). Türklerin Orta Asya dan gelip Anadolu ya yerleşmeye başlamalarından itibaren girişimcilik ve bilhassa sanatkarlık (zanaatkarlık) konularında oldukça aktif olduklarını görüyoruz. Nitekim Selçuklular döneminde ve Osmanlıların kuruluş döneminde bir esnaf ve sanatkar örgütü olan ahilik teşkilatının fevkalade etkin ve başarılı olduğunu, hatta Osmanlıların kuruluş ve yükselme dönemlerinde politik bakımdan da etkili olduğunu görüyoruz. Fakat Osmanlıların İmparatorluk döneminde adeta İmparatorluğu oluşturan toplum grupları arasında bir iş bölümüne gidilerek Türklerin ticaret dışında bırakıldığını gözlemliyoruz. Ticaret işini Osmanlı imparatorluğu daha ziyade Rum, Yahudi, Ermeniler, Levanterler üstlenirken, Türkler askerlik, ulemalık, bürokratlık ve tarım gibi işlere yönlendirilmişlerdir (Müftüoğlu, Akbulut, Özsoy, 1996, s. 25). Bu dönemde çeşitli sebeplerden dolayı girişimcilik gelişememiştir. Osmanlı İmparatorluğunda girişimcilik hareketi Padişah Abdülmecit zamanında, ilk dış borçlanmanın gerçekleşmesinden sonra ortaya çıkmıştır. Padişah Abdülmecit Ben bu borca imzamı atıyorum. Ama bu parayla ne yapacağız? Kumpanyalar kuralım. Bunun üzerine Şirket-i Hayriye, bir hizmet şirketi kurulmuştur. Hizmet şirketi yanında bir sanayi şirketi kurulmamıştır. Çünkü sanayi için birikim ve müteşebbis lazımdı. Yine bu dönemde bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde gelişmeler olmuştur. O dönemde kurulan Osmanlı Bankası bugünkü anlamda merkez bankası görevi yapmıştır. Osmanlı İmparatorluğunda bütün okur yazar takımı tanzimattan sonra ıslahat dönemleri dahil devlet kapısına girmiştir. Esnaf dış rekabete dayanamamış, bir direnç göstermemiştir. Çünkü,

65 Tarihsel Süreçte Girişimcilik Kavramı ve Gelişimi 63 gedik hakkı na sahip oldukları dükkanları büyük kiralarla yabancı mal satanlara devretmişler, rantiye olmuşlardır. Bir başka olay ise Hıristiyanlar kısa zamanda Batı ticaretinin uzantısı olmuşlardır ve 1839 da yapılan ticaret anlaşmalarında, gümrük resmi ile beraber yabancılara çok büyük bir imtiyaz verilmiştir: Serbest dolaşım imkanı hem yabancılara, hem de onların ortaklarına verilmiştir. Hıristiyanlar kısa zamanda yabancıların ortağı olmuştur. Türk Müslümanlar olamamışlardır (Gödek, 1994, s. 17, 18). Osmanlı İmparatorluğu nun son dönemlerinde, girişimciler, Sanayi Devrimi nden sonra batıyla daha sıkı ilişkide olan ve bilgi alışverişinde bulunan Yahudi, Rum, İtalyan asıllı Türk vatandaşlar idi. Bunlar bankerler, ithalatçılar ve genellikle tüccarlardır. İmparatorluk döneminde bir başka girişimci tipi, askeri amaçlarla yapılan işlerdir. Bu işlerin yabancı uzmanlar aracılığıyla yürütülmüş olması, Osmanlı paşa ailelerinden gelip, bu gün sanayici olarak adlarını sayabileceğimiz insanların sayısının hemen hemen yok denecek kadar az olmasına neden olmuştur (Arıkan, 2004, s.14). Sultan Mahmut zamanında, Avrupa da sanayinin getirdiği zenginleşme sonucu, eğitim düzeyi de geliştiği için eğitimde patlama olmuştur. Fransa da eğitilmiş işsiz kimseler, misyoner teşkilatına girerek, dünyaya yayılmış, Osmanlı İmparatorluğuna da gelip, okullar kurmuşlar, Sultan Mahmut bu okulları kendisine, Gavur Padişah dedirtmemek için İslam Türk tebaasına yasak etmiştir. Bütün Hıristiyanlar bu okullara gitmiş, batıdaki sanayi devrimin getirdiği kültür, Rum, Ermeni ve Yahudiler tarafından özümlenmiş ve bunlar kısa zamanda yabancının işine ortak olmuşlardır. Hatta kendi başlarına iş yapmaya başlamışlardır. O dönemde sanayileşme yerine ticaret gündemdeydi. Osmanlı İmparatorluğu, azınlıklar sayesinde ticaretin içine girmiştir. Ticaret yolu kapanmış olsaydı, o zaman belki sanayileşme olacaktı. Osmanlı İmparatorluğu içinde bulunan azınlık, daima dışarıdan tahrik edildiği için, sanayi gibi yerleşime bağlı bir konuda tehlike anında sermayenin transferi mümkün olmadığı için, sanayileşme olayı gelişmemiş, ticari sermayenin tehlike anında transferi mümkün olduğu için, ticaret tercih edilmiştir e kadar bu durum devam etmiş, İttihat ve Terakki ilk defa bu durumu fark etmiştir. Türk insanını motive edip, ticareti hayatta aktif bir yere getirerek, devlet dışında kazanç sağlanmasına çalışmıştır.

66 64 Ayşin AŞKIN, Selin NEHİR& Sercan Özgür VURAL O dönemde, gelir yaratan olay büyük ölçüde tarımdaydı. Tarıma bakıldığında ise üstün teknolojilerin hepsi Hıristiyanların elindeydi. Türk insanı ya asker oluyor, ya da bunların emrinde çalışıyordu. 19. yüzyılda bir milyon Türk insanı askere alınmıştır. Toplam nüfusun milyon olduğunu düşününce, hasta ve ihtiyarlar da çıkarılınca, faal nüfus devamlı askerdeydi. Osmanlı İmparatorluğunda nüfus artışının olmayışı sanayileşmeyi engellemiştir. Padişah Abdülhamit döneminde, İstanbul a gelenleri şehre almamış, bunun sonucunda emek ucuzlamamış ve sanayileşme mümkün olmamıştır. Fransa da aynı dönemdeki işçi 4 kuruş ücret alırken, Diyarbakır daki işçi 7 kuruş ücret istiyordu. Osmanlı İmparatorluğu nun askeri siyasetinin de sanayileşmemede etkisi olmuştur. Mevcut nüfus sivil alana katalize edilememiştir (Gödek, 1994, s ). Hıristiyanlar askere alınmazlar bedel öderlerdi. Böylece yerleşme, iş kurma veya meslek sahibi olma zamanı bulurlardı. Oysa Müslümanlar, seneler süren askerlik hizmeti veya savaşlar nedeniyle iş sahibi olma şansına sahip değillerdi (Tokgöz, 2001, s. 8). Osmanlı İmparatorluğu nda 20. yüzyılın başında bile henüz sanayileşme yolunda ciddi kararlar alınmamıştır. Devletin, özellikle sarayın ve ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için kurduğu birkaç fabrikadan ve ülkede yabancı sermayenin kurduğu küçük ölçekli ve az sayıda sınai tesisten başka, sınai faaliyet yoktu. Devlet sermayesiyle 1810 yılında kurulan ve askeri kundura, çizme, palaska, fişeklik gibi malları imal eden Beykoz Tesislerinden sonra, 1835 te çuha, fes, battaniye imal etmek üzere İstanbul da Feshane Tesisleri kurulmuştur. Kadife, ipekli kumaş, saten ve tafta üretmek için 1845 te Hereke fabrikası tesis edilmiştir. Yine devlet eliyle 1850 de pamuklu dokuma ürünleri imal etmek üzere, İstanbul Bakırköy Bez Fabrikası faaliyete geçirilmiştir. Son olarak 1892 de Yıldız Çini Fabrikası kurulmuştur. Bu büyük tesisler, Cumhuriyet ten sonra da faaliyetlerine devam etmişlerdir. Bunların yanında, 1908 de 2. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte ülkenin kavuştuğu özgürlük havası içinde gerek ticari, gerek sanayi alanında bir canlanma meydana gelmiştir (Gödek, 1994, s: 20). Müslüman Türkler, gerçek anlamda ekonomik faaliyetlerle ancak 2. meşrutiyetten sonra ilgilenmeye başlamışlardır (Tokgöz, 2001, s. 8). Sanayiyi diriltmek için 1913 de Teşviki Sanayi Muvakkatı çıkarılmıştır (Gödek, 1994, s: 20). Bu kanunla, en az beş beygirlik güç

67 Tarihsel Süreçte Girişimcilik Kavramı ve Gelişimi 65 kullanan ve 1000 Osmanlı Liralık üretim aracına sahip olan ve bir yıl boyunca 750 iş günü yevmiyeli işçi çalıştıran iş yerleri bu kanunun getirdiği kolaylıklardan yararlanıyordu (Tokgöz, 2001, s: 10). Bu kanuna göre bazı önemli sanayi firmalarına fabrika toprağı verme, vergi bağışıklığı sağlama, taşıma indirimleri, üretim primleri, devlet kurumlarını zorunlu alıcı kılma gibi teşvik tedbirleri kabul edilmişti. Bu kanunun genel amacı, sermaye birikimini artırmak ve özel girişim eliyle sanayileşmeyi sağlamaktır (Gödek, 1994, s. 20) ve 1915 yıllarına göre düzenlenen, fakat sadece büyük kent merkezlerini kapsayan sanayi sayımları sonuçlarına göre bu günkü Türkiye sınırları içinde kalan İmparatorluk parçasında kurulmuş sınai tesislerin dağılımı (faaliyet alanına göre şöyleydi (Tokgöz, 2001, s. 9); 20 un değirmeni, 2 makarna fabrikası, 1 bira fabrikası, 6 konserve fabrikası, 1 buz imalathanesi, 3 kireç 3 tuğla imalathanesi, 7 kutu imalathanesi, 2 sabun imalathanesi, 2 porselen imalathanesi, 11 tabakhane, 7 marangoz ve doğrama atölyesi, 7 yünlü dokuma fabrikası, 2 pamuk iplik ve dokuma fabrikası, 30 ham ipek atölyesi, 1 ipekli dokuma fabrikası, 5 çeşitli dokuma fabrikası, 35 matbaa, 8 sigara kağıdı fabrikası, 5 madeni eşya fabrikası ve 1 kimyasal ürün fabrikası, biri İstanbul da diğeri Eskişehir de olan iki çimento fabrikası. Ayrıca bu sayımda, özel girişimde, sermaye ve mali güç olmadığı, organizasyon ve teknik bilginin yetersiz olduğu, özel girişimin küçük el sanayinden öteye ulaşmadığı saptanmıştır (Gödek, 1994, s. 21) Cumhuriyet Döneminde Girişimcilik Arası Girişimcilik Türkiye nin Cumhuriyet dönemi kurucuları, ülke Kurtuluş Savaşıyla siyasal bağımsızlığı kazanınca, ekonomik bağımsızlığı kazanmak için de bir ulusal girişimciler grubu yaratma çabasına girmişlerdir. İzmir İktisat Kongresi nin aldığı kararlar bu temel ideolojiyi destekler niteliktedir (Arıkan, 2004, s.14). Kongre tamamlandığında şu kararlar alınmıştır (Danısık, 2001, s. 27, 28); Anonim şirketlerin kurulmalarının kolaylaştırılması. Milli bankaların kurulması. Demiryolları inşasının hükümetçe bir programa bağlanması. Sanayinin teşviki. Yerli malı giyilmesi.

68 66 Ayşin AŞKIN, Selin NEHİR& Sercan Özgür VURAL Amele denilen iş erbabına bundan sonra işçi denilmesi ve sendika hakkı tanınması. Bu dönem, Ulusal ekonominin kurulması dönemidir. Bu dönemde bir yandan yabancıların değişik alanlardaki hakimiyetlerine son verilmeye çalışılmış, diğer yandan girişimciliği teşvik etmek amacıyla bir dizi önlem alınmıştır yılında çıkarılan Teşviki Sanayi Kanunu sanayileşme açısından önemlidir. Bu yıldan itibaren özel teşebbüs tarafından fabrikalar, milli bankalar kurulmuştur. Bu dönemde gelişen en önemli sanayi kolu, şeker fabrikalarıdır. Tüm bunlara karşın bazı yetersizlikler ve savaşın etkilerinin sürmesi nedeniyle önemli bir gelişme sağlanamamıştır (Danısık, 2001, s. 28). Dünya genelinde yaşanan 1929 Ekonomik krizi, özellikle ABD ve Avrupa ülkeleri ile beraber genç Türkiye Cumhuriyetinde de, ekonomik istikrar ve gelişmede devlet müdahaleciliğini ön plana çıkarmıştır. Sümerbank, Etibank, Merinos, vb. kuruluşların doğması ve gelişmesi bu anlamda değerlendirilebilir (Küçük, 2005, s. 34) Arası Girişimcilik Bu dönemde özel sektörün yetersiz kaldığı alanlarda, devletin yatırım yapmasını amaçlayan devletçilik politikası uygulanmıştır. Devletçilik politikasının benimsenmesinde özel girişimin yetersizliği, sermaye yetersizliği, 1930 buhranı etkili olmuştur. Yine de özel girişim desteklenmiştir. Beş yıllık birinci, ikinci ve üçüncü sanayi planları bu dönemde yapılmıştır. Bu planlar yalnız sanayi kesiminin planlanmasını yapıyor ve nerede hangi fabrika kurulacağını gösteriyordu ekonomik bunalımı ve İkinci Dünya Savaşının bu döneme rastlaması ve savaş ekonomisinin uygulanması girişimcilik açısından engel teşkil etmiştir yılında çıkarılan Milli Korunma Kanunu özel girişimi teşvik edici rol oynamamış, savaş ekonomisi şartları içinde piyasayı düzenleyen ve arz talep arasındaki dengesizliği önleyip karaborsacılıkla mücadeleyi amaçlamıştır yılında Varlık Vergisi Kanunu çıkarılmıştır. Savaş şartları içinde emisyona başvurulması ve dolayısıyla para bolluğu görülmesi istifçiliği körüklemiş ve fiyatlar anormal derecede yükselmiştir. İthalatta aşırı kazançlar belirmiş ve bazı azınlıklar haksız kazançlar elde etmeğe başlamıştır. Kanun bu olağanüstü kazanç ve servet üzerinden bir defaya mahsus vergi alınması esasını getirmiştir. Bu kanunun amacı, Türk asıllı olmayan ticaret burjuvazisini ortadan kaldırmaktı. Bu kanun, sermayenin el değiştirmesine yardım etmiştir. Fakat halkın derdine çare olamamıştır yılında Milli Ekonomi Kongresi toplanmıştır. Devletçiliğe ilk eleştiriler bu dönemde gelmiş,

69 Tarihsel Süreçte Girişimcilik Kavramı ve Gelişimi 67 özel girişim taraftarları aşırı devletçiliğin özel girişimin gelişme imkanlarını ortadan kaldırdığını ileri sürmüşlerdir. Bu dönemde, sanayide özel sektör bir önceki döneme göre gözle görülür bir gelişme göstermiştir (Danısık, 2001, s. 28, 29) Arası Girişimcilik 1950 li yıllarda sanayileşmenin özel sektörde gerçekleştirilmesi benimsenirken, devletçilik olgusu reddediliyordu. Bu dönemde önemli sermaye birikimi gerçekleştirilmiş, yeni işletmeler kurulmuştur. Bugün faaliyette bulunan birçok işletmenin temelleri bu dönemde atılmış, girişimciliği özendirici pek çok politikalar uygulanmıştır. Bunların arasında; tercihli kredi kullandırılması, hükümet sözleşmeleri, ithalatçılara döviz kullandırılması sayılabilir yılları arasında özel girişimciliğin gelişme gösterdiği söylenebilir. Ticaret ve tarımdan endüstriye geçiş devam etmekte, serbest mesleklerden iş yaşamına atılanların sayısı hızla artmıştır (Müftüoğlu, Akbulut, Özsoy, 1996, s. 28) li yılların girişimcilerinde şu temel nitelikler ortaya çıkmaktadır (Arıkan, 2004, s. 16); Çoğu yurtiçi ve yurtdışında yüksek öğrenim görmüş insanlardır, Varolan geleneksel mal üretimini bir ileri aşamaya götürmek amacındadırlar, Üretme hırsı temeldir. Yatırımın diğer boyutları olan yönetim felsefesi, verimlilik, kalite ve uygun fiyat ilkelerini pek düşünmemektedirler. Yine bu dönemde sağlıklı ortaklık yapılarının kurulamamış olması, yatırım öncesi gerekli fizibilite çalışmalarının yapılmaması, profesyonel anlamda yönetim anlayışının yeterince yerleşmemiş olması gibi nedenlerle gerekli kurumsal yapılar oluşturulamamıştır. Bunlara bağlı olarak bu dönemdeki girişimcilerin bir kısmı Türkiye nin dünya ekonomisine entegre edilmeye başlandığı son yıl içinde önemli sorunlarla karşılaşmışlar, çoğu kriz dönemine girmiş ve hatta kapanma noktasına gelmişlerdir (Müftüoğlu, Akbulut, Özsoy, 1996, s. 28) Arası Girişimcilik Bu dönem, ithal ikamesi politikasının giderek yaygınlık kazandığı bir dönemdir. Bu dönemin başlarında kamu yatırımlarında düşme eğilimi olmuş, sanayileşme eğilimi ve özel sektör girişimciliği artmıştır. Bu dönemdeki temel amaçlardan birisi geleneksel mal üretimini bir ileri aşamaya taşımaktır. Bu dönemde Kıbrıs Harekâtı ve

70 68 Ayşin AŞKIN, Selin NEHİR& Sercan Özgür VURAL sonucunda gelen ambargo, petrol şokları, yükselen enflasyon, siyasal ekonomik istikrarsızlık, ithal ikamesi politikasının tıkanması, döviz sıkıntısı, dışa açık olmama ve teşvik uygulamalarının giderek dönemin gereksinmelerine cevap vermekten uzaklaşmaya başlaması, girişimcilik üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır (Danısık, 2001, s. 29) Sonrası Girişimcilik Türkiye de girişimcilik özellikle 1980 yılından itibaren öneli gelişmeler kaydetmiştir. Bu gelişmede, 24 Ocak 1980 kararlarıyla yürürlüğe konan ekonomik gelişme konusundaki strateji değişikliği önemli yer tutmaktadır. Türkiye 24 Ocak 1980 kararlarıyla, ithal ikamesine yönelik kalkınma stratejisini terk ederek, serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde ihracata yönelik kalkınma stratejisine geçmeye karar vermiştir. Bu strateji değişikliğine paralel olarak, serbest piyasa ekonomisi sistemini ve bu sistemin en önemli aktörleri durumunda olan girişimciliği ve özellikle ihracata yönelik girişimciliği destekleme politikaları devreye sokulmuştur (Arıkan, 2004, s. 17). Buna göre hükümetin temel işlevi para arzını, kamu harcamalarında efektif talebin üstünde artırmayacak şekilde düzenlemekti. Para miktarı ve kamu harcamaları buna göre düzenlenecekti. Hükümetler piyasanın işleyişine kesinlikle karışmayacak, sadece düzenleyici bir rol oynayacaklardı. Böylece ekonomi doğal gelişimini fiyat göstergelerinin ışığında ve özel girişimin öncülüğünde sağlayacaktı. Yeni ekonomik politikalarla; Fiyatlama süreci; Bu süreç tümüyle piyasa koşullarına bırakıldı. Fiyatlar piyasada serbestçe oluşacak arz ve talebe göre belirlenecekti. Mal ve Hizmet piyasasında; Bunalımlı dönemlerde birçok endüstriyel ürünün biri resmi, diğeri karaborsa olmak üzere iki fiyatı vardı. Mal stoku ve spekülasyon karlıydı. Mal ve hizmet fiyatlarının piyasada belirlenmesi bu ikili fiyatlandırmayı ortadan kaldıracaktı.bir malın yerli üretimi iç talebi karşılayamıyorsa, dış alıma gidilecekti. Bu da yerli üretimde rekabet gücünü artırabilmek için kalite, verimlilik gibi kavramların ön plana çıkmasını sağlayacaktı. Türk Parasının diğer paralar karşısındaki fiyatının belirlenmesi; 24 Ocak 1980 de ABD $ TL.sına çıkartıldı (24 Ocak devalüasyonu). 1 Temmuz 1981 den başlayarak döviz kuru her gün yeniden ayarlanmaya geçildi. Bu sayede resmi ve karaborsada farklı olan Türk Lirası değeri farkı azaltılırken, borç alma, yurt dışındaki işçilerden sağlanan döviz gelirlerinin artırılması sağlandı.

71 Tarihsel Süreçte Girişimcilik Kavramı ve Gelişimi 69 Tüm bu değişiklikler sonucunda ulaşılmak istenen hedeflerden biri de girişimciliğin özendirilmesi ve geliştirilmesiydi. Ama uygulanan bu ekonomik kararlar sonucunda devlet denetimi tümüyle ortadan kalkmadı; hükümet kararlarda hala belirleyici olmakta ancak, karar verirken piyasa güçlerine karşı daha duyarlı bir şekilde davranmaktaydı lerde birçoğu ani ve sık sık birbirleriyle çelişen kararların alınması belirsizlik ortamının doğmasına neden olmuştur. Girişimcilerin önlerini görmeleri, plan yapmaları, istikrarsızlık nedeniyle imkânsız hale geldi. Ani politika değişiklikleri kendini en çok vergi sistemi ve dış ticaret rejiminde gösteriyordu. Vergi konusunda yapılan değişiklikler ve vergi kanunlarının gelecekteki vergi yükünün tahmin edilmesini, ödenecek oranın hesaplanmasını zorlaştırıyor, bu da vergi kaçırmayı teşvik ediyordu lerde dış ticaret politikasında ilan edilen hedef, ihracatın artması, dış ticaret rejiminin liberalizasyonuydu. İthalatın ihracat tarafında karşılanması 80 ler boyunca arttı, ithalat rejiminde gümrük vergisi dışındaki engellerin çoğu kaldırıldı, Ağustos 1989 kararlarıyla gümrük vergileri önemli ölçüde azaltıldı. Tüm bunlara karşın teşvik edilen üretim artışı değil ihracatçı oldu. Bu da ihraç mallarının üretiminin güçlendirilmesinden çok, mevcut artık üretimin pazarlanmasını sağladı. Yine bu dönemde menkul kıymetler borsası kuruldu lı yıllara geldiğimizde ise, devletin ekonomi içinde çok fazla yer aldığını, belirsizlik ortamının hala geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Ancak, tüm bu olumsuz faktörlere karşın, Türkiye de girişimcilik hızlı bir artış göstermiştir. Gümrük Birliği ne girilmesiyle birlikte, girişimcilerimiz ayakta kalabilmenin yollarını aramaya başlamışlardır. Uluslararası piyasalarda rekabet edebilmek için yabancı dil öğrenen, dış pazarlarda efektif olarak mal satabilmek amacıyla yeterli bilgiye sahip olmak için bilgi sahibi olması gerektiğini bilen yeni bir girişimci tipi oluşmaktadır. Kalite, verimlilik, uluslararası pazarlama için gerekli, rekabet günü arttırıcı teknolojik gelişmelere karşı duyarlı bir girişimci kesim ortaya çıkmıştır. Neyi, nasıl üretip, kime satacaksın? diye soran, piyasalaşmayı, hedef müşteri gruplarına yönelmeyi ve rekabeti öğrenen yeni bir girişimci kesim hızla gelişiyor ve yaygınlaşıyordu (Müftüoğlu, 2001, s. 60, 61) ekonomik krizinde, Türk girişimcileri oldukça başarılı bir sınav vermişlerdir. Bu olumlu gelişme özellikle ihracat alanında kendisini göstermiştir yılında Gümrük Birliği uygulamaya geçtikten sonra ortaya konan kötümser tablolar gerçekleşmemiş ve Gümrük Birliği ile

72 70 Ayşin AŞKIN, Selin NEHİR& Sercan Özgür VURAL en büyük darbeyi yiyeceği tahmin edilen KOBİ ler bu gün de yollarına devam edebilmişlerdir (Arıkan, 2004, s. 17). Sonuç olarak, 1980 yılı sonrasında ülkemizde girişimcilik konusunda çok önemli gelişmeler olmuştur. Türk insanı piyasayı, kaliteyi, rekabeti öğrenmeye başlamıştır. Bu konuda geleceğimize iyimser olarak bakabileceğimiz önemli başarılar gerçekleşmiştir li Yıllarda Girişimcilik İnsanların, adını bilgi veya iletişim toplumu koyduğu 21. yüzyılda bilim ve teknolojide yaşanan gelişmelere paralel olarak; girişimcinin ve girişimciliğin ekonomik değeri ve toplumdaki önemi oldukça artmıştır. Bunun bir yansıması olarak da bireye ve bireysel yeteneğe dayalı girişimcilik ön plana çıkmış ve insanın entelektüel üretkenlik yeteneği önem kazanmıştır. Buna bağlı olarak; 2000 li yıllarda girişimcilerinin hangi özelliklere sahip olması gerektiği konusunda bazı sanayici ve işadamlarının görüşleri aşağıdaki gibi sıralanmıştır (Gödek, 1994, s. 39, 40); *İyi bir eğitim almış *Dünyadaki gelişmelere ayak uyduran *Yeniliklere açık *İleriyi görebilen *Yabancı dil bilen *Analiz yeteneğine sahip *İyi bilir çevreye sahip *Bilgi birikimine sahip *Çok nitelikli kadrolara sahip olan *Katılımcı yönetime önem veren *Kaliteye önem veren *Başarma hırsı olan *Sabırlı *Heyecanlı *Atılımcı *Üretici ruhlu *Sermaye birikimine sahip *Teknolojiyi yakın takibe alan *Araştırmacı *Risk üstlenen *Kararlı *Yaratıcı *Lider *Kendi pazarını iyi bilen * Hizmet anlayışını ön planda tutan *Rasyonel *Çevreye ve insana önem veren *Eğitimci *Paylaşımcı *Çalışkan *Takım çalışmasına önem veren *İletişimi güçlü olan

73 Tarihsel Süreçte Girişimcilik Kavramı ve Gelişimi 71 SONUÇ İnsanoğlunun tarihin ilk yıllarından bu yana yaşamak ve ihtiyaçlarını karşılamak için yaptığı avcılık, çiftçilik, hayvancılık, ticaret vb gibi her türlü faaliyetler tarihin ilk dönemlerinden itibaren girişimci olduğunu ortaya koymaktadır. Bu dönemde insanlar yaşamlarını devam ettirebilmek için risk alma, yenilik yapma gibi girişimcilik özelliklerini taşıyorlardı. Tarıma dayalı köy ekonomisiyle gelişimini sürdüren girişimcilik zamanla şekillenmeye başlamıştır. Kentlerde yaşayan halkın endüstri ve ticaretle uğraşmasıyla her türlü tarım faaliyetlerinden uzak kalması; yiyeceklerini çevredeki köylerden satın almalarına ve imal ettikleri eşyaları da bu köylere satmalarına yöneltmiştir. Bu şekilde basit bir iş bölümü kurulmuştur ve bu basit iş bölümü, birçok meslek grubunun ve ulusal/uluslar arası pazarların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Dünyanın büyük bir değişimin içine girmesiyle, 18. yüzyılda tarıma ve zanaatlara dayalı bir ekonomiden, sanayinin ve makine üretiminin egemen olduğu bir ekonomiye geçiş, İngiltere den başlamak üzere tüm dünyaya yayılmıştır. Endüstri Devrimi adı verilen bu dönemde makineler insan gücünün yerini alma başlamış ve sanayi ürünleri hızla insanlığın hizmetine sunulmuştur. Bilgi toplumu olarak adlandırılan çağımız kültürel dönüşüm içerisinde girişimcilik kavramında da yenilikler getirmiştir. Geçmişteki alışılagelen kavramlar, yerini bilgiye dayalı düşünen ve yenilikçi bir anlayışa sahip girişimcilere bırakmıştır. Bunun bir yansıması olarak da bireye ve bireysel yeteneğe dayalı girişimcilik ön plana çıkmış ve insanın entelektüel üretkenlik yeteneği önem kazanmıştır. Yalnızca teknolojide değil ekonomik ve sosyal alanlarda da hızlı bir değişim sürecinin yaşandığı günümüz koşullarında; yeni teknolojileri kullanarak yeni endüstrilerin doğmasına yol açılması, sektörlerde verimliliğinin artırılması ve ekonomik büyümenin sağlanması girişimcilik kavramına gerekli önemin verilmesi ile mümkündür. KAYNAKÇA ARIKAN, Semra, Girişimcilik Temel Kavramlar ve Bazı Güncel Konular, Siyasal Kitabevi, 2004, ANKARA, AYTAÇ, Recep, Elazığ da Girişimcilik ve Girişimci Kültür Elazığ Sanayi ve Ticaret Odasına Kayıtlı İşadamları Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme, Yüksek Lisans

74 72 Ayşin AŞKIN, Selin NEHİR& Sercan Özgür VURAL Tezi, Tez No: 89517, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, Danışman: Prof. Dr. Halil NARMAN, 1999, ELAZIĞ, DANISIK, Şakir, Türkiye deki Girişimci Profili, Yüksek Lisans Tezi, Tez No: , Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Üretim Yönetimi ve Pazarlama Bilim Dalı, Danışman: Prof. Dr. Mahmut TEKİN, 2001, KONYA, GÖDEK, Deniz, Belikli, Türkiye de Küçük Girişimci Profili ve Ostim Örneğinde Küçük Girişimcinin Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Tez No: , Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı, 1994, ANKARA, GÜRAN, Tevfik, İktisat Tarihi, Acar Matbaacılık - Yayıncılık, 1991, İSTANBUL, GÜNGÖR, Kamil, İktisadın Tarihine Kısa Bir Bakış ve Merkantilizmden Günümüze İktisadi Düşünceler, paribus.net/dusunce/genel.htm, HALİLÇOLAR, Gülin, Büyük Dünya Buhranı: 1929, Ekonomik Kriz, Boğaziçi Üniversitesi, İşletme ve Ekonomi Kulübü Dergisi, Editör: Nazif Tolga SINMAZDEMİR, 2003, İSTANBUL, KILIÇBAY, Ahmet, İktisadın Prensipleri, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, Yayın No: 327, 1974, İSTANBUL, KÜÇÜK, Orhan, Girişimcilik ve Küçük İşletme Yönetimi, Seçkin Yayıncılık, 2005, ANKARA, LAJUIE, Joseph, Ekonomik Sistemler, Varlık Yayınları, 1968, İSTANBUL, MÜFTÜOĞLU, Tamer, AKBULUT, Yağmur, ÖZSOY, Asude, Türkiye de Girişimcilik Tarihi, TOSYÖV Girişim, Sayı :8, Kasım Aralık 1996, ÜSTÜNEL, Besim, Ekonomik Temelleri, Alfa Yayın Evi, 1994, İSTANBUL TOKGÖZ, Erdinç, Türkiye nin İktisadi Gelişme Tarihi ( ), İmaj Yayınevi 2001, ANKARA, VURAL,Sercan, Girişimci Kişilik Özellikleri ve Biga İlçesi Girişimcilik Profili Araştırması, Dönem Projesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2006

75 Dosya Konusu TÜRKİYE DE TİCARİ SERBESTLEŞMENİN TARİHSEL GELİŞİMİ Hasan Alp ÖZEL Araş. Gör. Dr., Ç.O.M.Ü. Biga İ.İ.B.F., İktisat Bölümü ÖZET Ticari serbestleşme ticaret ve hizmet akımları önündeki sınırların kaldırılmasından oluşmaktadır. Türkiye nin, kuruluş yıllarında diğer dönemlerle karşılaştırıldığında liberal politikalar uyguladığı görülmektedir dan itibaren liberal politikaların terk edildiği ve 1960 dan itibaren, özellikle de 1970 li yıllara gelindiğinde yoğun ithal ikameci politikaların benimsendiği görülmektedir. Türkiye ekonomisi 1980 de büyük bir dönüşüm yaşamıştır den itibaren uygulanan politikalarla ticari serbestleşme artmış, ihracat teşvik edilmiştir. Bu çalışmada Türkiye ekonomisinde meydana gelen ticari serbestleşme tarihsel bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Ticari Serbestleşme, Türkiye Ekonomisi, İthal İkamesi, Türkiye nin İhracat Yapısı. HISTORICAL DEVELOPMENT OF FINANCIAL LIBERALIZATION IN TURKEY ABSTRACT Trade liberalization is about elimination of barriers on trade and services flows. Liberal policies were adopted during the foundation years of Turkey when compared to other periods. It is also seen that liberal policies were abandoned starting from 1929 and intense import substition policies were adopted starting from the 1960s and particularly in the 1970s. Turkish economy faced a great change in Starting from the 1980, adopted policies have led to increase of trade liberalization and export of goods and services have been encouraged. This study discusses liberalization of trade in Turkish economy from a historical perspective. Key Words: Trade liberalization, Turkish Economy, Import Substition, Export Structure of Turkey.

76 74 Hasan Alp ÖZEL GİRİŞ Ticari serbestleşme politikalarının ülkenin kalkınması için gerekli olduğunu savunan görüşlerin karşısında, özellikle gelişmekte olan ülkelerde ticari serbestleşme politikalarının ekonomiyi olumsuz yönde etkilediğini savunan görüşler de bulunmaktadır. Ancak günümüzde, ticari serbestleşme politikalarının uzun dönemde ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilediğine yönelik genel kabul bulunmaktadır. Türkiye de yılları arasında ticari açıklık seviyesinin yüksek olduğu görülmektedir. Bu durum Türkiye nin sürekli dış ticaret açığı vermesine sebep olmuştur da yapılan düzenlemelerle ithalat kısılmıştır. Bu dönemden sonra Türkiye 1938 yılı hariç 1940 a kadar sürekli dış ticaret fazlası vermiştir dan itibaren dış ticaretin genel seyrine bakıldığında ithalattaki artış, ihracattaki artıştan fazla olmuştur. Çeşitli yıllarda ithalatın kısılması ve ihracatın arttırılmasına yönelik tedbirlere başvurulmuşsa da istenilen sonuç alınamamıştır. İthal malların iç piyasaya yönelik malların üretiminde kullanılması, 1973 den itibaren ithal malları ve enerji fiyatlarındaki ani yükselişler sonucunda 1980 e gelindiğinde önemli bir döviz sıkıntısı yaşanmıştır. Türkiye ekonomisi 1980 den itibaren önemli bir dönüşüm yaşamıştır. Bu tarihten itibaren ihracatı teşvik edici ve ithalatı kolaylaştırıcı ekonomi politikaları uygulanmıştır ve sonrasında uygulanan ekonomi politikalarıyla tarım ihracatçısı olan Türkiye nin sanayi ihracatçısı konumuna geldiği görülmektedir. Ancak Türkiye nin ihraç mallarının üretiminde ithal mallara bağımlı olması Türkiye için önemli bir sorun oluşturmaktadır. 1. Ticari Serbestleşme Ülkeler dış ticareti kontrol etmeye veya kısıtlamaya yönelik çeşitli düzenlemelere sahiptir. Ticari serbestleşme çeşitli düzenlemelerle mal ve hizmet ticaretindeki kontrollerin ve uluslararası ticaretin önündeki doğrudan veya dolayı sınırlamaların kaldırılmasını kapsamaktadır (Yapraklı 2007: 68). Sachs vd., bir ülke ekonomisinin ticari serbestleşme politikası uygulayıp uygulamadığına dair beş ölçüt olduğunu savunmaktadır. Yazarlara göre eğer ülke aşağıdaki beş ölçütten herhangi bir tanesine sahipse ticari serbestleşme politikası uygulamamaktadır. Bu ölçütleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Sachs vd. 1995: 22): Tarife dışı engellerin dış ticaretin %40 veya daha fazlasını kapsaması,

77 Türkiye de Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi 75 Ortalama tarife oranlarının %40 veya daha fazla olması, Karaborsa döviz fiyatlarının, resmi döviz fiyatlarının %20 ve üzerinde olması Kornai nin (1992) tanımladığı gibi sosyalist bir ekonomik sisteme sahip olunması, İhracatın önemli bir kısmının kamu tekelinde olması. Rose ise, ticaret politikasına yönelik uygulamaları yedi temel grup içinde sıralamaktadır (Rose 2004: 212). Toplam dış ticaret ya da ithalatın GSYH ya oranından oluşan ticari açıklık, Ülkelerin karakteristik özelliklerine göre ayarlanmış ticaret akımları, Tarifeler, Tarife dışı engeller, İnformal (gayri resmi) veya nitel önlemler, Birleşik endeksler, Fiyata dayanan önlemler. Edwards, ekonomide uygulanan ticaret politikasının serbestleşmeyi teşvik edici mi yoksa şerbetleşmeyi kısıtlayıcı mı olduğunu döviz kurlarından yaralanılarak oluşturulan bir endeks ile de bulunabileceğini savunmaktadır (Edwards 1993: 1364). Lewer, ticari serbestleşmenin ucuz iş gücü tabanlı karşılaştırmalı üstünlükten yararlanılarak, gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkeleri yakalaması için önemli bir fırsat olduğunu savunmaktadır (Lewer 2002: 313). Yurttaşların ve yabancıların kota ve tarifeler gibi suni kısıtlamalar olmadan, birbirleriyle ticaret yapabilmesi olarak tanımlanan ticari serbestleşme sonucunda, uzmanlaşmanın kolaylaşması (Giovanni ve Levchenko 2009: 558), rekabet ve bilgi transferinin teşviki sayesinde, ülkelerin ekonomik seviyelerinin birbirine yaklaşacağı savunulmaktadır (Caminis 2007: 181). Ades ve Glaeser ekonomik büyümenin piyasa genişliğine bağlı olduğunu savunmuştur. Yazarlara göre ticari serbestleşme, bir yandan yeni ürünlerin oluşturulmasına, diğer yandan ise pazar payının arttırılmasına olanak sağlamaktadır (Ades ve Glaeser 1999: 1025). Ticaretin, sadece üretimin etkinliğinin arttırılması değil bunun yanında ekonomik büyümenin motor gücü olduğunu savunan iktisatçılar olduğu gibi, özellikle az gelişmiş ülkeler için ithal ikameci ekonomi politikalarını savunan iktisatçılar da

78 76 Hasan Alp ÖZEL bulunmaktadır (Oskooee ve Niroomand 1999: 557). Günümüzdeki yaygın görüş, uzun dönemde serbest dış ticaretin, kapalı ekonomilerle karşılaştırıldığında ekonomik büyüme için daha faydalı olduğu yönündedir (Winters vd. 2004: 72; Panagariya 2004: 1170; Guttmann ve Richards 2006: 188). 2. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE TİCARİ SERBESTLEŞMENİN TARİHSEL GELİŞİMİ Türkiye nin ticari serbestleşmesi iki alt başlık altında incelemek mümkündür. Bu ayırıma gidilmesinin temel nedeni 1980 den önce Türkiye ekonomisinde farklı dönemlere rastlanmasına karşın genel olarak ithal ikameci bir politika izlenmesi, 1980 den itibaren ise ithal ikameci sanayileşme politikasının terk edilerek ticari serbestleşmeye yönelik önemli adımlar atılması, ithalat ve ihracat önündeki engellerin kaldırılmasıdır Türkiye Ekonomisinde 1980 Öncesi Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluş yıllarında, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı nın olumsuz ekonomik etkileri önemli ölçüde hissedilmektedir. Bu dönemde yabancı sermaye ve girişimci gücü, Türkiye ekonomisine yeterli güven beslemediğinden dolayı Türkiye de yatırım yapmak istememektedir. Kuruluş yıllarında Türkiye ekonomisi dışa açık bir ekonomik görünüm sergilemektedir. Ekonomideki dışa açıklığın temel nedeni aşırı derecede dışa bağımlı bir ekonomik yapıya sahip olunmasıdır (Şahin 2009: 43-44). Dışa açık bir ekonomi politikasının uygulanmasının diğer bir nedeni ise Lozan Barış Anlaşması nın ekonomik hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Lozan Barış Anlaşması hükümleri gereğince 1916 da imzalanan Osmanlı Gümrük Tarifeleri beş yıl süreyle geçerli kalmıştır. Bu nedenden dolayı 1929 a kadar gümrük tarifelerinde bir artış gerçekleştirilememiştir (Uludağ ve Arıcan 2003: 5). Türkiye ekonomisinde yılları incelendiğinde ithalatın Gayri Safi Milli Hasıla ya (GSMH) oranı %14.6 ve ihracatın GSMH ya oranı ise %10.6 olmuştur. Bu orana daha sonraki 50 yıl içerisinde ulaşılamaması bu dönemde ticari açıklık uygulamasının bir göstergesi olarak gösterilmektedir (Boratav 2006: 49-50).

79 Türkiye de Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi 77 Şekil 1: Dış Ticaret Göstergeleri, Kaynak: TUİK, Dış Ticaret İstatistikleri Yıllığı 2008, Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2009, s.2; TUİK, İstatistik Göstergeler , Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2010, s. 668, verileri kullanılarak hazırlanmıştır. Şekil 1 den de görüldüğü gibi döneminde ithalatımız ihracatımızdan sürekli daha fazla olmuştur. Sözü edilen dönemde en fazla dış ticaret açığı bin ABD Doları ile 1929 da yaşanmıştır. Sanayi makinelerine 1927 de çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanunu gereğince gümrük vergisi muafiyeti getirilmiştir. Lozan sözleşmesinin bittiği 1929 da yeni bir gümrük tarifesi yürürlüğe girmiştir. Yeni tarifeyle bütün tarım makine, araç ve gereçleri gümrük vergisinden muaf tutulmuştur tarifesinde ulaştırma araçları ve yurtiçinde üretilemeyen sanayi maddeleri üzerindeki vergi oranları 1929 dan önceki döneme göre düşürülmüştür. Ancak yeni tarife ile özellikle iplik ve kumaş, şeker, un ve diğer gıda maddeleri, deri ve ağaç ürünleri, çimento gibi gelişmekte olan yerli sanayi alanlarındaki ithalata yerli üretimi koruyabilmek amacına yönelik olarak yüksek vergi oranları getirilmiştir (Tezel 1994: 162). Cumhuriyetin kuruluş yıllarında göreceli olarak liberal bir iktisat politikası benimsenmekle beraber devletin yerli üretimi arttırmaya yönelik vergi muafiyetleri, özel sektöre ucuz girdi olanakları gibi yerli üretimin artmasına yönelik düzenlemeleri de

80 78 Hasan Alp ÖZEL olmuştur (Özkale ve Kayalıca 2008: 356). Kuruluş yıllarında izlenen liberal politikaların beklentileri karşılayamaması, yeni iktisat politikası arayışlarına neden olmuştur. Henüz önemli bir girişimci sınıfın oluşmaması, uluslararası piyasalarda meydana gelen dalgalanmalar ve yeterli alt yapının bulunmayışı gibi nedenlerle 1930 dan itibaren daha devlet ağırlık bir ekonomi politikası uygulanmaya başlanmıştır (Palamut ve Giray 2001: 23) ve 1931 yılları iç ekonomiye yönelik olarak müdahale önlemlerinin alınmadığı ancak dış ticarette sıkı denetimler uygulanan yıllar olmuştur (Boratav 2006: 67). Türkiye, 1929 Dünya Ekonomik Krizi nden diğer ülkeler gibi olumsuz etkilenmiştir de ithalata kota konulması ve ihracatın denetlenmesi hakkında çıkan kanun ekonomi politikasında korumacılığın ilk adımları olarak değerlendirilmektedir yılları arasında I. Beş Yıllık Sanayi Planı uygulanmış, böylece devlet iktisadi hayata fiilen girmiştir. I. Beş Yıllık Sanayi Planı tam anlamıyla bir kalkınma planı olmaktan ziyade devletin sanayi alanındaki yatırım programı olarak değerlendirilmektedir (Buluş 2003: 46). I. Beş Yıllık Sanayi Planı nın sona ermesiyle, II. Beş Yıllık sanayi Planı oluşturulduysa da II. Dünya Savaşı nın başlamasıyla birlikte bu plandan vazgeçilerek İktisadi Savunma Planı uygulanmıştır (Uludağ ve Arıcan 2003: 7-15). Şekil 2: Dış Ticaret Göstergeleri, Kaynak: TUİK, Dış Ticaret İstatistikleri Yıllığı 2008, Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2009, s. 2; TUİK, İstatistik Göstergeler , Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2010, s. 668, verileri kullanılarak hazırlanmıştır.

81 Türkiye de Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi 79 Şekil 2 deki veriler incelendiğinde 1930 dan 1937 ye kadar Türkiye nin ihracatının ithalatından fazla olduğu görülmektedir da bin ABD Doları olan dış ticaret fazlası, 1937 de bin ABD Doları na gerilemiş ve 1938 de ithalatımızdaki artış ihracatımızdaki artışı geçerek tekrar dış ticaret açığı verilmiştir den itibaren Türkiye, ülkenin dış ticaretinde önemli bir yere sahip olan ülkelerle karşılıklı gümrük tarife indirimlerini de kapsayan ikili ticaret anlaşmaları yapmaya başlamıştır. Bu dönemde hükümetin ithal ikamesine yönelik sanayileşme politikasıyla uyumlu bir dış ticaret politikası uyguladığını söylemek mümkündür (Tezel 1994: ) dönemi ekonomik açıdan devletçilik ve savaş ekonomisi yılları olarak isimlendirilmektedir. Bir milyondan fazla kişi silah altına alınmış, dolayısıyla üretim ve tüketim hacminde bir daralma meydana gelmiştir (Uludağ ve Arıcan 2003). II. Dünya Savaşı nedeniyle uygulanan savaş ekonomisi dış ticaretin gelişmesini önemli ölçüde engellemiş hatta dış ticaretin daralmasına neden olmuştur. II. Dünya Savaşı yla birlikte dış ticaret ülke koşullarından ziyade uluslararası koşullardan etkilenmiştir. Bu dönemde dış ticaret fazlası oluşturulmaya yönelik politikalar benimsenmiş, bu bağlamda ithalatın kısılması amaçlanmıştır de 119 milyon ABD Doları olan ithalatımız 1940 da 53 Milyon ABD Doları seviyesine düşmüştür. Savaş yıllarında ihracat arttırılmak istense de Türk Lirası nın (TL) aşırı değerli olması ve devletin gelir elde etmek için ihracattan da vergi alması ihracatı, hem hacim hem de değer olarak önemli ölçüde azaltmıştır (Bulut 2006: 178). Ancak ithalattaki azalmanın ihracattaki azalmadan fazla olmasından dolayı bu dönemde dış ticaret dengesinin olumlu yönde geliştiği görülmektedir (Parasız 1998: 65). Şekil 3 de dönemi dış ticaret verileri gösterilmiştir da dış ticaret dengesinde açık verilmesine karşın 1940 da dış ticaret dengesinde fazla verilmiştir. Dış ticaret dengesindeki fazla 1942 de bir önceki yıla göre azalsa da 1946 ya gelene kadar sürekli bir artış göstermiştir.

82 80 Hasan Alp ÖZEL Şekil 3: Dış Ticaret Göstergeleri, Kaynak: TUİK, Dış Ticaret İstatistikleri Yıllığı 2008, Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2009, s.2; TUİK, İstatistik Göstergeler , Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2010, s. 668 verileri kullanılarak hazırlanmıştır. Türkiye II. Dünya Savaşı na taraf olmasa da savaşın olumsuz ekonomik etkilerini hissetmiştir. Türkiye de 7 Eylül 1946 da büyük oranlı bir devalüasyon yapılmıştır (Alkin 2004: 120). İhracatın arttırılması düşüncesiyle yapılan devalüasyonun bir başka önemli nedeni ise yeni kurulan Dünya Bankası (WB) ve Uluslararası Para Fonu na (IMF) katılım sonucunda devalüasyon yapma yetkinsinin kısıtlanacak olmasından kaynaklanmaktadır (Kepenek ve Yentürk 2005: 118). Ancak yapılan devalüasyonla birlikte, ithalat üzerindeki sınırlamaların hafifletilmesi sonucunda ithalattaki artışın, ihracattaki artışı aştığı görülmektedir (Tezel 1994: 184) de bir önceki yıla göre ithalatta %100 ün üzerinde bir artış gerçekleşirken, ihracatta önemli bir değişme yaşanmamıştır (Özkale ve Kayalıca 2008: 359). Şekil 4 de dönemi dış ticaret verileri gösterilmiştir da bin ABD Doları dış ticaret fazlası verilmişken 1947 de bin ABD Doları dış ticaret açığı verilmiştir döneminde ithalat sürekli olarak ihracatın üzerinde seyretmiştir e gelindiğinde ise dış ticaret açığı bin ABD Doları olmuştur.

83 Türkiye de Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi 81 Şekil 4: Dış Ticaret Göstergeleri, Kaynak: TUİK, Dış Ticaret İstatistikleri Yıllığı 2008, Türkiye İstatistik Kurumu yayını, Ankara 2009, s. 2; TUİK, İstatistik Göstergeler , Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2010, s. 668, 672 verileri kullanılarak hazırlanmıştır dan itibaren ithalat önündeki fiyat ve miktar sınırlamalarının kaldırılmasıyla ithalatta bir artış yaşanmıştır. İthal mallarına olan talepteki artış başlıca iki nedene dayanmaktadır. Bu nedenlerden birincisi, özellikle 1950 den itibaren gelen yabancı sermaye ve dış yardımların yeni bir tüketim istemi oluşturmasıdır. İkinci neden ise izlenen ekonomik gelişme politikasının ithal girdi kullanımına dayanmasıdır (Kepenek ve Yentürk 2005: ). İthalattaki artış 1953 e kadar sürmüştür. Bu yıldan itibaren ithalata tekrar sınırlamalar getirilmiştir. İthalatı çeşitli önlemlerle kısmaya yönelik çalışmalar, ithalatı bir miktar azaltsa da, aynı dönemde ihracatta da bir azalma meydana gelmesinden dolayı dış açık sorununun devam ettiği görülmektedir (Özkale ve Kayalıca 2008: 360). II. Dünya Savaşı sırasında hükümete ekonomiye müdahale konusunda geniş yetkiler sağlayan Milli Koruma Yasası yeniden yürürlüğe konularak fiyat denetimleri arttırılmıştır. Bu sıkı önlemlerin iki yıl uygulanması sonucunda dış ticaret açığının bir miktar azaldığı görülmektedir den 1958 e kadar ithalat konusunda sürekli artan sınırlayıcı tedbirlere başvurulmuştur. İthalatta yaşanan bu daralma ithalata önemli ölçüde bağlı olan sanayi kesiminde de büyük ölçüde bir daralmaya neden olmuştur (Balkanlı 2002: 300). 4 Ağustos 1958 de bir dizi ekonomik istikrar programı uygulanmaya başlanmıştır. Ekonomik istikrar programı temel olarak TL nin devalüe edilmesi, ithalat önündeki engellerin yumuşatılması, para arzının ve bütçe harcamalarının kısılması, Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) ürün ve hizmetlerinin fiyatlarının yükseltilmesi konularını kapsamaktadır (Kepenek ve Yentürk 2005: 122).

84 82 Hasan Alp ÖZEL Şekil 5: Dış ticaret Göstergeleri, Kaynak: TUİK, Dış Ticaret İstatistikleri Yıllığı 2008, Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu yayını, 2009, s. 2-3; TUİK, İstatistik Göstergeler , Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2010, s verileri kullanılarak oluşturulmuştur. Şekil 5 de dönemi dış ticaret verileri gösterilmiştir. Dönem boyunca dış ticaret açığı meydana gelmiştir de bin ABD Doları olan dış ticaret açığı, 1974 de bin ABD Doları na yükselmiştir de bin ABD Doları na kadar yükselen dış ticaret açığı 1978 ve 1979 da bir miktar azalsa da, 1980 de bin ABD Doları na kadar yükselmiştir. Dünyada gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi Türkiye de de 1960 ve 1970 li yıllarda temel ekonomik kalkınma stratejisi olarak ithal ikameci politikaları yoğun bir şekilde uygulamıştır. Bu dönemde ağır sanayi ve sermaye mallarında yurtiçi üretim kapasitesini arttırmayı amaçlayan büyük kamu yatırımları hedeflenmiştir. Türkiye nin uyguladığı ithal ikameci stratejinin önemli ölçüde ithal hammaddelere dayandığı görülmektedir. Bu nedenle 1973 de meydana gelen petrol krizinden sonra Türkiye nin dış ticaret hadleri kötüleşmeye başlamıştır de ödemeler dengesi krizi kendisini iyice hissettirmiş, krizi aşmak için alınan tedbirler yetersiz kalmıştır (TCMB 2002: 5-6). Türkiye ekonomisinde beklenenin tersine ithal ikameci sanayileşme süreci, ödemeler dengesinde bir kötüleşme yaratmıştır. Başkaya ya göre bunun nedeni ithal girdilerdeki artma

85 Türkiye de Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi 83 eğiliminden kaynaklanmaktadır. İthal girdiler zaman içerisinde artarken, ithal girdiyle üretilen ürünler ihracata dönük değil iç talebi karşılamaya yönelik üretilmiştir. Bu sebepten ulusal sanayi ihtiyacı olan dövizi elde edememiştir. Geleneksel yollarla ihraç edilen ürünlerden kazanılan döviz yeterli olamamış dolayısıyla ticaret hadleri sürekli olarak aleyhte oluşmuştur (Başkaya 2004: ) de ekonomik istikrar önemli ölçüde bozulmuştur. Ekonomik istikrarın bozulması üretimi olumsuz yönde etkilemiş, ürün yetersizlikleri karaborsaların oluşmasına zemin hazırlamıştır (Kazgan 2009: 115). Ekonomi 1977 den başlayarak bir döviz finansman krizine sürüklenmiştir (Yeldan 2005: 38). Mart 1978 ve Nisan 1979 da iki adet ekonomik istikrar programı uygulamaya konulmuştur. Uygulanan bu istikrar programlarının temel amaçlarını ödemeler bilançosu açıklarının finansmanı, enflasyon baskısının durdurulması, KİT lerin kendi kendini finanse edecek duruma getirilmesi ve bütçe üzerindeki yüklerinin hafifletilmesi olarak sıralamak mümkündür (Şahin 2009: 187) den itibaren iyice hissedilmeye başlanılan ekonomik sorunlar sonucunda 1977 ve 1978 de uygulanan ekonomik istikrar tedbirlerinden hedeflenen sonuçlara ulaşılamamıştır (Kepenek ve Yentürk 2005: ) Türkiye Ekonomisinde 1980 Sonrası Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi 1980 den itibaren Türkiye ekonomisinde dışa açılmaya yönelik adımlar atılmaya başlanmıştır (İncekara 2001: 930). 24 Ocak 1980 ekonomik kararları ile ithal ikameci politikalar terk edilmiş, bunu yerine ihracata yönelik bir sanayileşme politikası benimsenmiştir (Karluk 2005: 497). Bu yıllarda ihracat ve ekonomik büyüme ilişkisine yönelik çeşitli ekonomik çalışmalar yapılmış (Balassa 1978: ; Feder 1983: 59-73; Heller ve Porter 1978: ; Kavoussi 1984: ; Michaely 1997: 49-53; Ram 1985: ), bu çalışmalar sonucunda ihracatı teşvik edici politika önerileri üretilmiştir (Love ve Chandra 2005: 1156). Jin yapmış olduğu çalışmasında ticari serbestliğin ekonomik büyümeyi olumlu etkilediğini savunmuştur (Jin 2002: 63). Moosa ve Choe ise ticari serbestleşmenin ekonomik büyüme üzerine etkisini kabul etmekle beraber, bu etkinin beklenenden daha düşük olduğunu savunmuştur (Moosa ve Choe 1998: 254). Türkiye de 24 Ocak Kararları ile ihracata dayalı sanayileşmeye yönelik önemli adımlar atılmıştır (Bilgin ve Şahbaz

86 84 Hasan Alp ÖZEL 2009: 178). 24 Ocak 1980 Kararlarını aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür (Uludağ ve Arıcan 2003: 47-48): İthalatın serbestleştirilmesi, TL nin aşırı değerlenmesine son veren gerçekçi esnek kur uygulamasına geçilmesi, İhracatın ve yabancı sermayenin teşviki, ihracata finansman ve sigorta konularında kurumsal destek sağlanması, Sübvansiyonların kademeli olarak azaltılarak, uygulanan fiyat kontrollerinin kaldırılması, Faiz oranlarının serbestleştirilmesi (1 Temmuz 1980 tarihinde faiz oranları tamamen serbest bırakılmıştır), TL %48 devalüe edilerek dolar karşısındaki değeri 47 TL den 70 TL ye düşürülmüştür de yapılan devalüasyonla ihracatın arttırılması ve dolayısıyla da döviz kazancının arttırılması umulmuştur (Başkaya 2004: 191). İthalatın serbestleştirilmesi için uygulanan politikalara 1981 deki ithalat programı ile başlamıştır. Ancak gümrük vergileri oranı ortalama %76.3 seviyesinde ve birçok sanayi mamulü üzerindeki vergi oranı ortalama %100 veya üzerinde kalmıştır de ithalat rejiminde önemli değişiklikler yapılmıştır de yapılan değişikliklerle ortalama %76.3 olan gümrük vergileri %48.9 a düşürülmüştür. İthalat kotaları tarife dışı engellere kaydırılarak dünya ekonomisine daha uyumlu bir dış ticaret politikası izlenmeye çalışılmıştır. İthali yasak malların sayısı yaklaşık olarak 1800 den 459 a düşürülmüştür. Daha sonra yapılan çeşitli düzenlemeler ile ithali yasak malların sayısı azaltılmış ve uyuşturucu, silah ve bunların girdileri dışında ithali yasak mal kalmamıştır. İthal iznine bağlı malların sayısı 1984 de 100 civarında iken 1988 de 33 e indirilmiştir da ise ithali izne bağlı malların listesi tamamen kaldırılmıştır (Şahin 2009: ). 6 Kasım 1983 siyasi seçimleriyle birlikte göreve başlayan hükümet, Aralık 1983 ve Ocak 1984 de, 24 Ocak 1980 Kararları nı tamamlayıcı nitelikte yeni ekonomik tedbirler uygulamıştır. Bu tedbirler ayrıca daha serbest bir ekonomi politikası uygulamaya yönelik bir ekonomi yaklaşımı getirmiştir. Bu bağlamda uygulanan ekonomi politikasında ekonomik serbestleşmeye öncelik verilmiş, bu sayede ekonomiye kaynak yaratacak gücün artarak daha verimli alanlara dağılması hedeflenmiştir (Uludağ ve Arıcan 2003: 51-52) den itibaren ihracatın önemli ölçüde geliştiği görülmektedir. Bu gelişmedeki en önemli etken kuşkusuz 24 Ocak

87 Türkiye de Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi Kararları ve daha sonraki yıllarda bu kararları destekleyen iktisat politikası uygulamalarıdır. İhracatı arttırmak için uygulanan teşvikler, ücret ve maaşların enflasyon seviyesinin altında tutularak iç talebin daraltılması sonucu ihracatçıların dış piyasaya daha önem vermesi, petrol fiyatlarında meydana gelen artışlar sonucunda Orta Doğu Ülkelerinin satın alma gücünün artması ve Türkiye nin komşu ülkelerle dış ticaret hacmini attırmaya yönelik çalışmaları ihracatın artmasında önemli bir rol oynamıştır (Şahin 2009: ). Bu dönemde uygulanan devalüasyon politikaları bir yandan çalışan kesimin satın alma gücünde bir azalma yaratırken, diğer yandan ihracat sektörünün uluslararası rekabet gücünü arttırıcı bir unsur olarak görülmüştür (Sönmez 2009: 28). Şekil 6: Dış Ticaret Göstergeleri, Kaynak: TUİK, Dış Ticaret İstatistikleri Yıllığı 2008, Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu yayını, 2009, s. 3; TUİK, İstatistik Göstergeler , Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2010, s , verileri kullanılarak hazırlanmıştır. Şekil 6 da dönemi dış ticaret verileri gösterilmektedir. Veriler incelendiğinde 1988 e kadar dış ticaret açığında önemli bir sıçrama kaydedilmediği görülmektedir de dış ticaret açığında bir miktar azalma meydana gelmişse de 1989 ve 1990 da dış ticaret açığında önemli miktarda bir artma yaşanmıştır de bir miktar gerileyen dış ticaret açığı 1993 de bin ABD Doları na kadar yükselmiştir de ise dış ticaret açığında önemli bir azalma meydana gelmiştir lı yılların başından itibaren uygulanan ekonomi politikaları ve ulusal paranın değerlenmesi sonucunda ihracatta azalış ithalatta ise artış meydana gelmiştir (Barışık ve Çetintaş 2006: 6).1994 ün başına kadar değerli TL, ihracatı olumsuz

88 86 Hasan Alp ÖZEL etkilerken, ithalatı arttırıcı bir etken olmuştur. Ancak 1994 de yapılan yüksek oranlı devalüasyon ile ithalatta daralma yaşanmış, ihracat ise artmıştır (Tokgöz 2001: 37). Özellikle 1993 de kamu harcamalarında meydana gelen artış ve iç tasarrufların azalması 1994 de bir ekonomik krizin habercisi olmuştur (Özgüven 2001: 59) de 5 Nisan Kararları olarak bilinen ekonomik istikrar programı açıklanmıştır. Aralık 1993 ün sonunda TL/$ olan döviz kuru, 7 Nisan 1994 de TL/$ a kadar yükselmiştir ün ikinci yarısından itibaren döviz piyasasında tekrar istikrar sağlanmıştır ün sonunda döviz kuru TL/$ seviyesinde oluşmuştur (Özkale ve Kayalıca 2008: 365). Haziran 1994 ve Eylül 1995 arasında hem banka kredileri hem de devlet iç borçlanma faizleri gerilemiş, enflasyon düşüş eğilimine girmiştir. Buluş, 1995 de sağlanan yaklaşık %7 lik büyümenin en büyük faktörünün özel tüketim artışlarına bağlı olarak üretim ve ithalattaki artış olduğunu savunmaktadır. Buluş a göre 1995 deki yatırım oranlarındaki artış Gümrük Birliği (GB) beklentisi ile tekstil sektöründe meydana gelmiş ve önemli ölçüde özel sektör kaynaklı olmuştur (Buluş 2003: 74-75). Türkiye, AB ile 1995 de GB anlaşması imzalamış ve imzalanan bu anlaşma 1996 da yürürlüğe girmiştir. GB, Türkiye ekonomisinde 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlayan ticari serbestleşme sürecinin önemli bir aşamasını oluşturmaktadır (Tonus 2007: 193). Şekil 7: Dış Ticaret Göstergeleri, Kaynak: TUİK, Dış Ticaret İstatistikleri Yıllığı 2008, Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu yayını, 2009, s.3; TUİK, İstatistik Göstergeler , Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2010, s. 676, 678; TUİK, (Çevrimiçi): 27 Nisan 2011; TCMB, (çevrimiçi) 27 Nisan 2011, verileri kullanılarak hazırlanmıştır.

89 Türkiye de Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi 87 Türkiye ihracatının içinde 1980 den önce tarımın önemli bir yer tuttuğu görülmektedir Ekonomik Kararları yla birlikte Türkiye nin dış ticaret yapısının da değiştiği görülmektedir. Bu bağlamda 1980 den sonraki yıllar incelendiğinde ihracatımızda tarımın payının azaldığı, sanayinin payının ise hızla arttığı görülmektedir da tarımın toplam ihracat içindeki payı %18.4 iken bu oran 2000 de %7.8 e gerilemiştir da toplam ihracatımızdaki sanayi kesiminin payı %79.0 iken bu oran 2000 de %91.2 ye yükselmiştir (Serin 2001: ; TUİK 2009: 695). Ayrıca Türkiye deki önemli ihracatçı sektörlerin aynı zamanda önemli ithalatçı sektörler olması, ihracatın ithalata bağımlılığının önemli bir göstergesidir. Örneğin ihracat sıralamasında ilk sırada bulunan motorlu kara taşıtları, traktör, bisiklet, motosiklet sektörü 2005 de 9.6 milyar ABD Doları ihracat gerçekleştirmiştir. Aynı yıl adı geçen sektör yaklaşık 10.6 milyar ABD Doları ithalat gerçekleştirmiştir (Eşiyok 2008: 140). İhracatın ithalata bağımlılığının temel nedeni ihracat mallarının ara mal ithalatına olan bağımlılığı olarak karşımıza çıkmaktadır (Hepaktan 2007: 79). Türkiye nin ihracat artışı yılları arasında dünya ihracat artış hızının üzerinde yıllık ortalama %12.5 lik önemli bir artış göstermiştir. Bu artışla Türkiye 1994 de %0.42 olan dünya ihracatındaki payını 2004 de %0.70 e çıkartmıştır. Bu olumlu gelişmenin yanında sözü edilen yıllarda Türkiye nin ithalatının ihracatından daha hızlı arttığı görülmektedir. Bu yıllarda Türkiye nin ithalatı %14.3 lük bir artış gösterirken dünya ithalatındaki artış %7.6 da kalmıştır (Aktan 2006: 80). Şekil 2.8: Ekonomik Sınıflandırmaya Göre Toplam İhracat, , Milyon ABD Doları. Kaynak: DTM, Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına (BEC) Göre Dış Ticaret, (Çevrimiçi) ID=1116&icerikID=1225&dil=TR, 02 Mayıs 2011, verileri kullanılarak hazırlanmıştır.

90 88 Hasan Alp ÖZEL Şekil 8 deki veriler ışığında ihracatımızda ilk sırayı tüketim malları oluşturmaktadır. İkinci sırayı ara mallar ve üçüncü sırayı yatırım malları bulunmaktadır. Şekil 9: Ekonomik Sınıflandırmaya Göre Toplam İthalat , Milyon ABD Doları. Kaynak: DTM, Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına (BEC) Göre Dış Ticaret, çevrimci: ID=1116&icerikID=1225&dil=TR, 02 Mayıs 2011, verileri kullanılarak hazırlanmıştır. Şekil 9 daki veriler ışığında ithalatımızda ara mal ithalatının önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. Binek otomobilleri, dayanıklı tüketim malları, dayanıksız tüketim malları vs. içinde bulunduğu tüketim malları ithalatı ise yatırım malları ithalatının ardından üçüncü sırada yer almaktadır. Lewer ve Vandenberg sermaye malı ithal edip tüketim malı ihraç den ekonomilerin sermaye malı ihraç eden ekonomilerle kıyaslandığında daha hızlı bir büyüme şansını yakalayacaklarını savunmaktadır (Lewer ve Vandenberg 2006: 39). SONUÇ Kuruluş yıllarında çeşitli nedenlerle liberal politikalar izleyen Türkiye nin 1930 dan itibaren daha korumacı ve devlet ağırlıklı ticaret politikaları izlediği görülmektedir e kadar uygulanan ithal ikameci politikalar beklenen sonuçları vermemiş, dış ticaret açığı sürekli artmıştır. Özellikle 1973 den sonra ithalatın daha pahalılaşması, yapılan ithalat sonucunda üretilen ürünlerin ihracata yönelik olmayışı zamanla bir döviz sıkıntısına neden olmuştur.

91 Türkiye de Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi de Türkiye nin ticari serbestleşmeye yönelik önemli adımlar attığı görülmektedir. Bu tarihten itibaren ithalatın serbestleştirilmesine yönelik önemli adımlar atılırken, ihracatın arttırılmasına yönelikte önemli çalışmalar yapılmıştır. Türkiye nin ihracat yapısının büyük oranda ithalata bağlı olduğu görülmektedir. İhraç edilen malların üretiminde ithal girdiler kullanılması, Türkiye nin dış ticaret açığının da artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle Türkiye nin ithalatındaki artış, ihracatındaki artıştan fazla olmaktadır. Türkiye nin ihracat yapısının araştırma ve geliştirme faaliyetlerine uygun, katma değeri yüksek ürünlere kaydırılması, Türkiye nin dış ticaret açığının azaltılması noktasında önem arz etmektedir. KAYNAKÇA ADES, Alberto F., GLAESER, Edward L., Evidence on Growth, Increasing Returns, And The Extent of The Market, The Quarterly Journal of Economics, Vol. 144, No. 3, 1999, pp AKTAN, Okan H., Dünya Ekonomisindeki Gelişmeler ve Türk Dış Ticareti, Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret Politikaları, Yıl: 1, Sayı: 1, 2006, s ALKIN, Erdoğan, Türkiye de Dış Ticaret ve Kambiyo Rejiminin Kısa Bir Tarihçesi, Gülten Kazgan a Armağan Türkiye Ekonomisi, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2004, s BALASSA, Bela, Exports and Economic Growth: Futher Evidence, Journal of Development Economics, Vol. 5, Issue 2, 1978, pp BALKANLI, A. Osman, Küresel Ekonominin Belirleyici Faktörleri Üzerine, Uludağ Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt XXI, Sayı 1, Bursa, 2002, s BARIŞIK, Salih ve ÇETINTAŞ, Hakan, Türkiye de Cari Açıkların Sürdürülebilirliği ( Yapısal Kırılma Modeli), Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Yıl: 2006, Sayı: 1, s BAŞKAYA, Fikret, Kalkınma İktisadının Yükselişi ve Düşüşü, Ankara, Maki Basın Yayın, BAŞKAYA, Fikret, Devletçilikten 24 Ocak Kararlarına, Ankara, Maki Basın Yayın, BILGIN, Cevat ve ŞAHBAZ, Ahmet, Türkiye de Büyüme ve İhracat Arasındaki Nedensellik İlişkileri, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Vol. 8, No. 1, 2009, s BORATAV, Korkut, Türkiye İktisat Tarihi , 10. Baskı, Ankara, İmge Kitapevi, BULUŞ, Abdülkadir, Türk İktisat Politikalarının Tarihi Temelleri, Konya, Tablet Kitapevi, BULUT, Cihan, Ekonomik Yapı ve Politika Analizi, İstanbul, Der Yayınları, CAMİNİS, Asimina, Fakir Ülkelerin Dünya Ticaret Sistemine Entegre Edilmesi, Çev. Bahar Burtan Doğan, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 20, 2007, s

92 90 Hasan Alp ÖZEL DTM, (Çevrimiçi) index.cfm?action= detayrk&yayinid=1116&icerikid=1225&dil=tr, 02 Mayıs DTM, Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına (BEC) Göre Dış Ticaret, (Çevrimci) index.cfm?action=detayrk& yayinid=1116&icerikid=1225&dil=tr, DTM, Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına (BEC) Göre Dış Ticaret, (Çevrimiçi) index.cfm?action=detayrk&yayinid=1116&icerikid=1225&dil=tr, 02 Mayıs EDWARDS, Sebastian, Openness, Trade Liberalization, and Growth in Developing Countries, Journal of Economic Literature, Vol. 31, No. 3, 1993, pp EŞIYOK, Ali, Türkiye Ekonomisinde Üretimin ve İhracatın İthalata Bağımlılığı, Dış Ticaret Yapısı: Girdi-Çıktı Modeline Dayalı Bir Analiz, Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret Politikaları, Yıl: 3, Sayı: 1-2, 2008, s FEDER, Gershon, On Export and Economic Growth, Journal of Development Economics, Vol. 12, Issue 1-2, 1983, pp GIOVANNI, Julian di ve LEVCHENKO, Andrei A., Trade Openness and Volatility, The Review of Economics and Statistics, Vol. 91, No. 3, 2009, pp GUTTMANN, Simon ve RICHARDS, Anthony, Trade Openness: An Australian Perspective, Australian Economic Papers, Vol. 45, Issue 3, 2006, pp HELLER, Peter S. ve PORTER, Richard C., Exports and Growth: An Empirical Re-investigation, Journal of Development Economics, Vol. 5, Issue 2, 1978, pp HEPAKTAN, Erdem, Türkiye nin Dış Ticaretinin Gelir Yönlü Analizi, Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret Politikaları, Yıl: 1, Sayı 2, 2007, s MOOSA, Imad A. ve CHOE, Chongwoo, Is The Korean Economy Export- Driven?, Economic Modelling, Vol. 15, Issue 2, 1998, pp İNCEKARA, Ahmet, Küreselleşme, Ekonomik Kriz ve Türkiye, Ankara, Yeni Türkiye Ekonomik Kriz Özel Sayısı II, Yıl: 7, Sayı: 42, 2001, s JIN, Jang C., Export and Growth: Is The Export-Led Growth Hypothesis Valid For Provincial Economies?, Applied Economics, Vol. 34, 2002, pp KARLUK, S. Rıdvan, Cumhuriyet in İlanından Günümüze Türkiye Ekonomisi nde Yapısal Dönüşüm, Gözden Geçirimiş 10. Baskı, İstanbul, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş, KAVOUSSI, Rostam M., Export Expansiyon and Economic Growth: Futher Emprical Evidence, Journal of Development Economics, Vol. 14, Issue 1, 1984, pp KAZGAN, Gülten, Tazimat tan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Eylül KEPENEK, Yakup ve YENTÜRK, Nurhan, Türkiye Ekonomisi, 17. Basım, İstanbul, Remzi Kitapevi, KORNAI, Janos, The Socialist System, The Policical Economy of Communism, New York, Oxford University Press, LEWER, Joshua J., International Trade Composition and Medium-Run Growth: Evidence of a Causal Relationship, The International Trade Journal, Vol. 16, Issue 3, 2002, pp LEWER, Joshua J., VANDENBERG, Hendrik, Does Trade Composition Influence Economic Growth? Time Series Evidence for 28 OECD and Developing

93 Türkiye de Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi 91 Countries, Journal of International Trade, Routledge Taylor & Francis Group, 15/2, 2006, pp LOVE, Jim ve CHANDRA, Ramesh, Testing Export-Led Growth in Bangladesh in A Multivarate VAR Framework, Journal of Asian Economics, Vol. 15, Issue 6, 2005, pp MICHAELY, Michael, Exports and Growth: An Empricial Investigation, Journal of Development Economics, Vol. 4, Issue 1, 1997, pp OSKOOEE, Mohsen Bahmani ve NIROOMAND, Farhang, Openness and Economic Growth: An Empirical Investigation, Applied Economics Letters, Vol. 6, Issue 9, 1999, pp ÖZGÜVEN, Ali, İktisadi Krizler, Yeni Türkiye Ekonomik Kriz Özel Sayısı I, Yıl 7, Sayı 41, 2001, s ÖZKALE, Lerzan ve KAYALICA, Özgür M., Dış Ticaretin Yapısal Değişimi, Çeşitli Yönleriyle Cumhuriyetin 85 inci Yılında Türkiye Ekonomisi, Ed. Gülen Elmas Arslan, Ankara 2008, s PALAMUT, Mehmet E ve GIRAY Filiz, Cumhuriyetten Günümüze Yaşanan Mali Krizler ve Uygulanan Politikalar, Yeni Türkiye Ekonomik Kriz Özel Sayısı I, Yıl: 7, Sayı: 41, 2001, s PANAGARIYA, Arvind, Miracles and Debacles: In Defence of Trade Openness, The World Economy, Vol. 27, Issue 8, 2004, pp ROSE, Andrew K., Do WTO Members Have More Liberal Trade Policy?, Journal of International Economics, Vol. 63, Issue 2, 2004, pp PARASIZ, İlker, Türkiye Ekonomisi 1923 ten Günümüze İktisat ve İstikrar Politikaları Uygulamaları, Bursa, Ezgi Kitapevi Yayınları, SACHS, D. Jeffrey, WARNER, Adrew, ASLUND, Anders, FİSCHER, Stanley, Economic Reform and the Process of Global Integration, Brookings Papers on Economic Activity, Ed. William C. Brainard, George L. Perry, 25th Anniversary Issue, Washington D.C, Brookings Institution, 1995, pp RAM, Rati, Exports and Economic Growth: Some Additional Evidence, Economic Development & Cultural Change, Vol. 33, Issue 2, 1985, pp SERIN, Necdet, Dış Ticaret ve Dış Ticaret Politikası, Türkiye Ekonomisi Sektörel Analiz, Ed. Ahmet Şahinöz, Ankara, İmaj Yayınevi, 2001, s SÖNMEZ, Sinan, Türkiye Ekonomisinde Neoliberal Dönüşüm Politikaları ve Etkileri, Küreselleşme, Kriz ve Türkiye de Neoliberal Dönüşüm, Ed. Nergis Mütevellioğlu, Sinan Sönmez, 1. Baskı, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 234, 2009, s ŞAHIN, Hüseyin, Türkiye Ekonomisi Tarihsel Gelişimi-Bu Günkü Durumu, 10. Baskı, Bursa, Ezgi Kitapevi, TCMB, Küreselleşmenin Türkiye Ekonomisine Etkileri, Ankara, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yayını, TCMB, (çevrimiçi) 27 Nisan 2011 TEZEL, Yahya S., Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, 3. Baskı, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, TOKGÖZ, Erdinç, Türkiye İktisadi Gelişme Tarihinin Ana Çizgileri ( ), Türkiye Ekonomisi Sektörel Analiz, Ed. Ahmet Şahinöz, Ankara, Türkiye Ekonomi Kurumu, İmaj Yayıncılık, 2001, s TONUS, Özgür, Gümrük Birliği Sonrasında Türkiye de Dışa Açıklık ve Sanayileşme, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 17, 2007, s TUİK, İstatistik Göstergeler , Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu, 2009.

94 92 Hasan Alp ÖZEL TUİK, Dış Ticaret İstatistikleri Yıllığı 2008, Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu yayını, 2009, TUİK, İstatistik Göstergeler , Ankara, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2010 TUİK, (Çevrimiçi): do?tb_id=12&ust_id=4, 27 Nisan 2011 ULUDAĞ, İlhan ve ARICAN, Erişah, Türkiye Ekonomisi Teori, Politika, Uygulama, İstanbul, Der Yayınları, WİNTERS, Alan L., MCCULLOCH, Neil ve MCKAY, Andrew, Trade Liberalization and Poverty: The Evidence So Far, Journal of Economic Literature, Vol. 42, No. 1, pp YAPRAKLI, Sevda, Ticari ve Finansal Dışa Açıklık ile Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki: Türkiye Üzerine Bir Uygulama, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri ve İstatistik Dergisi, Sayı 5, Yıl 2007, s YELDAN, Erinç, Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi, Bölüşüm, Birikim ve Büyüme, 11. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, YILDIRIM, Oğuz, Kura Dayalı İstikrar Politikası Çerçevesinde Enflasyonu Düşürme Programı ve Türkiye Ekonomisinde Yeni İstikrar Arayışları, s (Çevrimiçi) ar.doc, 18 Ağustos 2010.

95 Dosya Konusu CUMHURİYETİN KURULUŞUNDAN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN GELİŞMELERİN KÜÇÜK ÖLÇEKLİ BİR AİLE İŞLETMESİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Asuman SÖNMEZ Öğr. Gör. Dr., İstanbul Kültür Ü. İ.İ.B.F., İşletme Bölümü Fırat ŞİMŞEK Arş.Gör. Dr., İstanbul Kültür Ü. İ.İ.B.F., İşletme Bölümü ÖZET Bu çalışmada, Cumhuriyet in ilan edildiği 1923 yılından bugüne Türkiye ekonomisindeki gelişmeler incelenerek, söz konusu gelişmeler ve ekonomik krizlerin küçük ölçekli bir aile işletmesi üzerindeki etkilerinin ortaya konulması amaçlanmıştır yılları arası dönem, İzmir İktisat Kongreleri nin gerçekleştirildiği Şubat 1923, Kasım 1981 ve Haziran 1992 yılları baz alınarak; yılları, yılları ve yılları arası olmak üzere üç döneme ayrılmıştır. Söz konusu dönemlerde gerçekleşen ekonomik ve siyasi olaylar, ekonomik dalgalanmalar ve krizlerin, Türkiye ekonomisinin makro ekonomik göstergeleri ve çoğunluğu aile işletmelerinden oluşan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ) üzerindeki etkileri incelenmiştir. Ekonomik gelişmelerin, üçüncü kuşağa kadar faaliyetlerini sürdürebilmiş bir aile işletmesi üzerindeki etkilerini gösterebilmek amacıyla da, 1928 yılında Çanakkale nin Gelibolu ilçesinde kurulan, Türkiye nin ilk balık konservesi üreticisi Alaeddin Konserve nin, küçük ölçekli bir işletme olarak 83 yıl içinde yaşanan olayların yönetim, satış ve yatırım kararlarını nasıl etkilendiği incelenmiştir. Anahtar kelimeler: Türkiye ekonomisi, ekonomik krizler, aile işletmesi.

96 94 Asuman SÖNMEZ & Fırat ŞİMŞEK EFFECTS OF TURKISH ECONOMIC DEVELOPMENTS BETWEEN 1923 AND 2011 ON A SMALL-SIZED FAMILY-OWNED COMPANY ABSTRACT Aim of this study is observing developments on Turkish economy between 1923 and 2011 and evaluating effects of the economic fluctuations and crises on a small-sized family-owned company. The term between 1923 and 2011 is separated into three periods as , and respectively according to date of Izmir Economy Congresses which were held in February 1923, November 1981 and June In the mentioned term, the effects of the political and economic events, turbulences and crises on macro economic parameters of Turkish economy as well as on small and medium-sized enterprises mainly consist of familyowned companies are examined in this study. In order to display the emphasized effects of economic developments on management, sales and investment policies of a small-sized family-owned company, Alaeddin Konserve, established in 1923 in Gelibolu / Çanakkale as first canned salt fish producer of Turkey, is chosen as a sample. Key words: Turkish economy, economical crises, familyowned company. GİRİŞ Güçlü Türkiye ekonomisinin temelleri, Cumhuriyet in kuruluşundan önce Şubat 1923 de İzmir de toplanan I. İktisat Kongresi nde atılmış ve o tarihten bugüne 83 yıllık dönemde siyasi ve ekonomik dalgalanmalar ve krizler yaşanmıştır. İzmir İktisat Kongreleri nin tarihleri çalışmanın dönemlerinin bölümlendirilmesi açısından baz teşkil etmiş ve çalışma yılları arası, yılları arası ve yılları arası olmak üzere üç döneme ayrılmıştır. Şartların gerekliliği olarak 1920 li yıllarda devletçi anlayışla başlayan ekonomik yapı ve sonrasında karma ekonomik yapıya dönüşen sistemde, özelleştirmelerin de etkisiyle, özel sektörün payı üretimde giderek artmış, toplam üretimin %80 inden fazlası, sabit sermaye yatırımlarının ise %90 ından fazlası özel sektör tarafından gerçekleştirilir hale gelmiştir. Bugün farklı sektörlerde yaklaşık 3.2 milyon işletmenin faaliyet gösterdiği Türkiye ekonomisi, Dünya nın en büyük ilk 20 ekonomisi içinde yerini almıştır.

97 Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yaşanan Gelişmelerin Küçük Ölçekli Bir Aile İşletmesi Üzerine Etkileri Yılları Arasında Türkiye Ekonomisi İzmir İktisat Kongreleri nin, Cumhuriyet in kurulduğu 1923 yılından 1990 lı yıllara kadar Türkiye ekonomisindeki gelişmelerin ve değişimlerin yaşandığı dönemlerin başlarında yapıldığı izlenmektedir. I. İktisat Kongresi Cumhuriyet in ilanından sekiz ay önce Şubat 1923 de, II. Iktisat Kongresi 12 Eylül 1980 İhtilali nden onüç ay sonra Kasım 1981 yılında ve III. İktisat Kongresi ise Haziran 1992 yılında gerçekleştirilmiştir. Bir diğer ifadeyle, 1920 li yıllar yeni Türkiye Cumhuriyeti nin siyasi, ekonomik, sosyal ve beşeri yönden kendini geliştirmeye çalıştığı, 1980 li yıllar, ekonomik açıdan 1950 li yıllarda başlanan içe dönük sanayileşmenin yarattığı bunalımların biriktiği ve ardından da bu alanlarda büyük değişimlerin gözlendiği, 1990 lı yılların başı ise coğrafi açıdan siyasi çalkalanmaların, özellikle S.S.C.B. ve Doğu Bloku ülkelerindeki dağılmaların başladığı, Batı ve Doğu Almanya nın birleştiği, diğer taraftan Türkiye ekonomisi için, 21. yüzyıla kendini hazırlamada, hedefleri belirlemede, kamu ve özel kesimin fikirlerini ortaya koymada önemli bir yere sahip ( olduğu yıllar olmuştur Dönemi 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, sosyal ve beşeri yıkımın yanı sıra ardı ardına yapılan savaşların verdiği ekonomik yıkımla da uğraşmış, üretim sadece küçük ölçekli işletmelerde gerçekleşebilemiştir. Atatürk ün plancılığı, ileri görüşlülüğü, idareci değil devrimci felsefesi, akılcıl hedefler belirleyerek onlara planlı bir şekilde ulaşma becerisi ile Türkiye Cumhuriyeti gerek ekonomik, gerek sosyal ve gerekse siyasal düzende ilk 25 yılda büyük gelişme göstermiş (Soral, 2009, s.22) ekonomide büyüme rekorları kırılmıştır yılları arasında sermaye birikimine sahip olmayan özel sektörün geliştirilebilmesi için özel sektörü destekleyen ekonomi politikaları izlenmiş ve devlet yatırımları yapılmış, Teşvik-i Sanayi Kanunu ile ihtiyaç duyulan hammaddelerin ithal edilebilmesi kolaylaştırılmıştır. İş Bankası, Sanayi ve Maadin Bankası gibi milli bankalar, İstanbul Ticaret ve Tahıl Borsası da yine bu dönemde faaliyetlerine başlamıştır den itibaren ise karma ekonomik model tercih edilmiş, sonuçta, yılları arasında arka arkaya yapılan sanayi yatırımlarıyla üreten bir Türkiye yaratılmıştır (Soral, 2009, s.23). Ekonomide büyümenin yaşandığı döneme, yılları arasında savaşın etkisiyle ara verilmiş, söz konusu dönemde milli

98 96 Asuman SÖNMEZ & Fırat ŞİMŞEK gelirde yaklaşık %20 lik küçülme yaşanmasının yanı sıra, yüksek enflasyon ile tanışılmış ve yılları arasında fiyatlar genel düzeyi ve Merkez Bankası nın tedavüle sürdüğü para miktarı 4 kat artmıştır (Hatipoğlu, 2008, s.141). Savaşın bitmesinin ardından ise ABD tarafından Türkiye gibi savaştan olumsuz etkilenmiş ülkelere Marshall yardımı denilen yardımların yapılması ile ekonominin toparlanmasına çalışılmıştır li yıllar ekonomik gelişmenin yanı sıra siyasi açıdan da büyük önem taşımaktadır. Demokrat Parti nin 1950 yılındaki seçimlerde iktidara gelmesi ve 1960 yılında yapılan askeri darbeye kadar yönetimde kalması Türk siyasi tarihinde önemli yer eden olaylardan biridir. Tarımda yapılan yardım ve sübvansiyonların yanında özel sektör de desteklenmiş, yabancı sermayenin girişi kolaylaştırılmış, ithalat sınırlandırılmış, alt yapı yatırımları artırılmış, ekonomide gözle görülür bir canlanma yaşanmaya başlanmıştır. Bununla birlikte, yapılan harcamalardaki artışın karşılığı üretim olmaması sonucu, Merkez Bankası ndan borçlanma ve piyasadaki para miktarının artışı enflasyon etkisini beraberinde getirmeye başlamıştır. Dış ticarette ise ihracatın ithalatın yarısını karşılayabilmesi, ülkede döviz talebini de artırmış, sonuç olarak, 1946 yılında gerçekleştirilen devalüasyon ile 2.80 TL olarak sabitlenen doların değeri, 1958 yılında 9 TL ye çıkarılarak ciddi bir devalüasyon yapılmış, ardından da ülke borçlarının konsolidasyonu gelmiştir yılı ve sonrasında ise 27 Mayıs İhtilali nin ardından planlı ekonomi dönemine geçilmiş, Devlet Planlama Teşkilatı 1960 yılında kurulmuş ve Beş Yıllık Kalkınma Planları yapılarak ekonomik gelişmelerde planlamalara başlanmıştır yılından sonra özellikle yerli sanayiyi geliştirmek için uygulanması tercih edilen ithal ikamesi politikası, yılları arası, tam bağımsız ekonomi politikalarının üretilemediği yıllar olarak tarihimize geçmiştir. Başlangıçta sermaye birikimini sağlamak, rekabete hazır işletmeler ortaya çıkarmak için benimsenen politika, daha çok yurt içi ağırlıklı çalışarak yüksek karlar elde eden, kaliteli ürün üretmek için yatırıma ve ar-ge ye önem vermeyen, uluslararası rekabet gücü olmayan işletmeleri ortaya çıkarmıştır li yılların başında ise Dünya da ve dolayısıyla Türkiye de yaşanan en önemli sorun petrol fiyatlarından kaynaklanmış, fiyatlar önce 4 kat sonra tekrar 2 kat artarak toplamda yaklaşık 8 kat yükselmiş ve petrol ithal eden ülkeleri olumsuz yönde etkilemiştir. Söz konusu fiyat artışı riskinin popülist yaklaşımlar gölgesinde kalarak iyi yönetilememesi sonucu döviz rezervlerinin bir bölümü içerideki fiyat artışını önlemek için kullanılmasına yol açmıştır. Sonuç olarak; 1977

99 Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yaşanan Gelişmelerin Küçük Ölçekli Bir Aile İşletmesi Üzerine Etkileri 97 yılı Türkiye ekonomisi için bir geri dönme yılı olmuş, 1920 lerde başlayan ekonomik kalkınma ciddi bir krizle karşılaşmış, dış ödemeler durdurulmuş, milli gelirdeki artış hızı yılları arasında %7.5 ten eksiye dönmüş ve ekonomi 1977 yılında %4 e 1978 yılında %3 küçülmüş ((Hatipoğlu, 2008, s.148), son yıllarda tasarruflar ile yatırımlar arasındaki fark giderek açılmıştır yılından başlayarak Türkiye ekonomisi, işgücü piyasasında sorunlarla ve ciddi düzeyde bir döviz kriziyle karşılaşmıştır. Siyasi istikrarsızlık ve yüksek enflasyonun ekonomik büyümeyi engellediği bir sürece girilmiştir (Türkiye Ekonomisinde Sermaye Birikimi, Verimlilik ve Büyüme ( ) Uluslararası Karşılaştırma ve AB ye Yakınsama Süreci (2014), 2005, s.16). 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşen askeri müdahale öncesinde açıklanan 24 Ocak Kararları sonrasında Türkiye, önceki dönemlere oranla daha dışa dönük bir ekonomik kalkınma stratejisi çerçevesinde yoğun bir reform sürecine girişmiş ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak pazar ekonomisi prensiplerini benimseyip rekabete dayalı ve açık bir makro ekonomik yapı oluşturma yönünde önemli adımlar atmıştır Dönemi 1980 lerin başında Türkiye de ekonomik, hukuki ve kurumsal reformlar serisi başlatılmıştır. Bu süreç, dış ticaret rejiminin ve mali sektörün serbestleştirilmesi ile başlamış ve 1989 yılı sonlarında tüm siyasal karar alıcı çevrenin yapısını radikal olarak değiştirecek sermaye hesaplarının serbestleşmesi ile doruğa ulaşmıştır (Binyıl Kalkınma Hedefleri Raporu Türkiye 2005, 2005 s.63) li yıllar ciddi değişimlerin yaşandığı ve ihracat merkezli piyasa ekonomisinin Türkiye de uygulanmaya geçildiği bir dönem olmuştur (Sector Profiles of Turkish Industry General Outlook, 2004, s.1). Kasım 1981 de gerçekleştirilen II. İzmir İktisat Kongresi nde, ferdi teşebbüslerin desteklenmesi, serbest piyasa şartlarının kolaylaştırılması, alt yapı yatırımlarının güçlendirilmesi gibi kararlar çıkmıştır lerde para ve sermaye piyasalarında yaşanan reform süreci, 1989 da uygulamaya konulan ve kambiyo rejiminde köklü değişiklikler ile tamamlanmıştır (Aydın, 2005, s.2). Tüm kesimlerin ve işletmelerin farklı boyutlarda etkilendiği liberalizasyon sürecinin aşamaları ( M angır, s.26) 1980 : Hisse senedi piyasası üzerindeki fiyat kontrolleri ve faiz hadleri üzerindeki kısıtlamalar kaldırılmış 1981 : İthal ikameci dönem sona ermiş 1982 : Sermaye piyasası kurulmuş 1984 : Döviz kuru işlemlerine izin verilmiş 1985 : Banka kanunu yürürlüğe girmiş

100 98 Asuman SÖNMEZ & Fırat ŞİMŞEK 1986 : Interbank para kurulu açılmış 1987 : Açık piyasa işlemleri başlamış 1988 : Efektif döviz piyasası kurulmuş 1989 : Altın piyasası kurulmuş, sermaye hareketleri üzerindeki sınırlama kalkmıştır. Türkiye ekonomisinde, 1980 lerde başlayan süreç boyunca sermaye hareketlerinde istikrarsız seyir sürmeye devam etmiş, büyük ölçekli işletmeler ve KOBİ lerden oluşan reel kesim ve finans piyasaları özellikle 1990 lı yıllarda yaşanan dalgalanmalar ve krizlerden olumsuz etkilenmiştir Dönemi Türkiye de para ve kur politikaları 1990 lar boyunca dış borçlanmayı teşvik edici nitelikte dizayn edilmiş, arası rekabetçi kur politikası uygulayan hükümet, daha sonra bundan vazgeçerek, kontrollü bir kur uygulamasına geçmişse de kriz yılları olan 1994 ve 2001 dışında söz konusu uygulama boyunca, TL olması gerektiğinden hep daha değerli olmuştur (Soral, 2009, s.112). Türkiye Ekonomisi 1990 lı yıllardan itibaren incelendiğinde; ekonominin özellikle uygulanan mali ve para politikalar doğrultusunda istikrarsız büyüme ortamı, yüksek enflasyon, artan kamu borçları, faiz harcamaları gibi verimsiz ekonomik koşullar altında kırılganlığın arttığı ve ülke ekonomisinin krizlere karşı açık duruma geldiği anlaşılmaktadır. Nitekim durum kendini 1994 yılında yaşanan kriz ve devalüasyon, 2000 yılı son çeyreğinde yine bankacılık sektörü bazlı çok ciddi bir kriz ve arkasından 2001 yılı başında yaşanan ve devalüasyon ile sonuçlanan döviz krizi ile ülke ekonomisine ciddi hasar verecek şekilde göstermiştir krizinde o yıla kadarki en büyük kamu ve cari açık düzeylerine ulaşılmış olmasının yanı sıra, ekonomideki tüm makro ekonomik göstergelerde de ciddi bozukluklar meydana gelmiştir (Bilgin, Karabulut, Ongan, 2002, s.37) yılı ve 2000 li yıllarda uygulanan istikrar politikasının çözmeye çalıştığı (yabancı sermaye istikrarsızlığı) finans piyasası ağırlıklı başlayan ve daha sonra reel sektöre kayan krizlerin ortak noktaları ise genel olarak ( M angır, s.26) ; Sürdürülemeyen bütçe açıkları ve yüksek düzeydeki dış borçlar, Enflasyon hızındaki artış, Üretimin azalması ve ücret düşüşüyle birlikte işsizliğin artması,

101 Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yaşanan Gelişmelerin Küçük Ölçekli Bir Aile İşletmesi Üzerine Etkileri 99 Küreselleşme ile birlikte hızlı fon akımları, Banka sisteminde artan açık pozisyonlardır. Her iki krizin oluşumunda ön plana çıkan sorunlar içinde yer alan kamu finansman açığının sürekli olarak büyümesi, kamu kesiminin borçlanma gereksinimini her yıl biraz daha artırması, yılları arasında %32 gibi çok yüksek reel faizle içi borçlanmaya gitmesi sonucunu doğurmuştur yılında kısa vadeli sermaye, 1990 lı yıllarda dünyada geçerli olan faiz oranlarının çok üzerinde karlar elde etmiştir krizi sonucunda ekonomi %6.1 oranında, 2000 yılı sonunda ve 2001 yılı başında yaşanan krizlerin etkisiyle %9.5 oranında daralma göstermiştir. Her iki krizin diğer bir ortak yanı ise bankaları açık pozisyonlarının yüksekliğidir. Bankacılık sisteminin topladığı mevduatları değerlendirdiği en verimli alan, devlet iç borçlanma senetleri olmuştur (Bilgin, Karabulut, Ongan, 2002, s.41). Türkiye de finansal sistemin en önemli ayağını oluşturan bankacılık sistemi finansman kaynaklarını, üretim yapan reel sektöre değil, borç faizini ödemek için borçlanan devlete aktarmayı riski düşük yatırım araçlarını kullanmayı ve grup şirketleri ve büyük ölçekli işletmelere kredi kullandırmayı tercih etmiştir. Bu durumdan en çok etkilenen kesim ise doğal olarak nakit ihtiyacı içinde faaliyetlerini ve verimliliklerini sürdürmekte zorlanan KOBİ ler olmuştur. Yüksek reel faiz oranları ile çalışma şansı çok düşük olan reel sektör özellikle de KOBİ ler, bankacılık sistemi finansman kaynaklarının çok düşük bir kısmından yararlanmıştır (Müslümov, 2002, s.15). Bankacılık sektörünün grup şirket ve/veya büyük işletmelere verdikleri krediler haricinde ticari/işletme bankacılığı çalışmaları içinde bulunmamaları ve KOBİ lerle çok da fazla kredi ilişkisine girmeye istekli olmamaları nedeniyle, reel sektörün bankacılık sektörü ile çalış(a)maması yüzünden finansal açıdan zor şartlar altında faaliyetlerini sürdürmesine sebep olmuştur yılında Asya ülkeleri özellikle Asya Kaplanları olarak 1990 lı yılların başında gelişme ve büyümeleri örnek gösterilen Tayland da başlayan, Endonezya, Güney Kore, Malezya, Singapur, Hong Kong, Laos, Filipinler, Çin ve Vietnam ekonomilerini etkisi altına alarak Dünya ya yayılan Asya Krizi ve ardından 1998 yılında yaşanan Rusya Krizi, yine Türkiye ekonomisi üzerinde özellikle inşaat ve tekstil sektörlerinde olumsuz etkiler yaratmıştır.

102 100 Asuman SÖNMEZ & Fırat ŞİMŞEK IMF ile imzalanan Yakın İzleme Anlaşması nın ardından 2000 yılında uygulamaya geçilen istikrar programı ile ekonomide yeni bir süreç başlamış ve kamu finansmanı yapısının sağlıklı bir yapıya kavuşturulması, reel faizlerin makul bir seviyeye indirilmesi, enflasyonun düşürülmesi ve yapısal reformların gerçekleştirilmesi ile ekonominin istikrarlı bir yapıya kavuşturulması ((Bilgin, Karabulut, Ongan, 2002, s.42) amacıyla Döviz Kuruna Dayalı Enflasyonu Düşürme Programı uygulamasına geçilmiştir. Fakat beklenen gerçekleşmemiş ve Kasım 2000 de Türkiye Likidite Krizi olarak da tanımlanabilecek bankacılık sektörü kaynaklı ciddi bir kriz ile karşı karşıya kalmış, Şubat 2001 de gelen ikinci bir krizle de sabit kur sistemi terk edilerek, dalgalı kur sistemine geçilmiştir. Siyaset ve ekonomik hayattaki istikrarsızlıkların ve kötü yönetimlerin bankacılık sistemindeki zayıflıklar ile birleşmesi, 1994 krizinde 3 bankanın batmasına, 2000 yılında 79 olan banka sayısının ise özellikle yıllarındaki krizlerin etkisi ile 2007 yılı sonunda 50 ye düşmesine neden olmuştur. Bankacılık sektöründeki batışlar, gecelik faiz oranlarındaki ani ve beklenmedik yükselmeler, temerrüt faizleri ve yargıya intikal eden davalar bankalarla kredi ilişkisi içine girmiş işletmeleri derinden etkilemiş, birçok büyük ölçekli işletme ve KOBİ nin ya küçülmesine ya da iflas etmesine neden olmuştur yılı ortalarında uygulanmaya başlanan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile birlikte ekonomide ciddi yapısal değişiklikler meydana gelmeye başlamış; dalgalı kur rejimine geçişin yanı sıra, mali sektörün yeniden yapılandırılması ve kamu finansmanının daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için çeşitli düzenlemelere gidilmiş, TCMB nin operasyonel bağımsızlığı yasalaşmış ve fiyat istikrarının ana amaç olarak belirlenmesi ile enflasyonla kararlı bir mücadele başlamıştır (TC Merkez Bankası, 2006, s.4). Türkiye Ekonomisi nin son yirmi yıllık gelişiminde Grafik 1 in de gösterdiği gibi ciddi dalgalanmaların yaşandığı ve makro ekonomik göstergelerin krizlerin etkisiyle hızlı değişimler gösterdiği bir gerçektir.

103 Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yaşanan Gelişmelerin Küçük Ölçekli Bir Aile İşletmesi Üzerine Etkileri 101 Grafik Yılları Arasında Yaşanan Krizler ve Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri 800,0 700,0 600,0 500,0 400,0 300,0 200,0 100, Krizi Asya ve Rusya Krizleri Banka ve Döviz Krizleri Küresel Finans Krizi 10,0 0,0-10,0-20,0-30,0-40,0-50,0-60,0-70,0 0, /6 GSMH İhracat İthalat Dış Ticaret Açığı Cari Denge -80,0 Kaynak: TÜİK, TCMB, İSO Devalüasyon, enflasyon oranlarındaki artış, iç ve dış talep daralmaları ve işsizlik, kapasite kullanım oranları (KKO) ve büyüme üzerinde olumsuz etkiler yaratmış, Grafik 2 nin gösterdiği gibi 1994 Krizi nde Türkiye ekonomisi %6, 1999 yılında kriz sonrası %6, 2001 Bankacılık Krizi ile %9.4, 2008 Küresel Finans Krizi nde ise %4.7 oranlarında küçülme kaydetmiştir. Grafik Yılları Arasında Yaşanan Krizlerin, Enflasyon, KKO ve Büyüme Üzerindeki Etkiler 120,0 100,0 80, Krizi Asya ve Rusya Krizleri Bank a ve Döviz Krizleri Küresel Finans Krizi 60,0 40,0 20,0 0,0-20, /6 Büyüme (%) KKO (%) TÜFE (%) Kaynak: TÜİK, TCMB, İSO 2002 yılı başında uygulamaya konulan ekonomik program ve aynı yılın sonunda yapılan seçimlerde ortaya çıkan tek parti istikrarının

104 102 Asuman SÖNMEZ & Fırat ŞİMŞEK sağladığı makro ekonomik istikrarın sonucu kararlı bir büyüme patikasına oturan (Saygılıoğlu, Bilgin, Arı, 2005, s.55) ve toparlanmaya başlayan ekonomi, milli gelir açısından da gelişme göstermiştir. Dünya ekonomisinde petrol fiyatlarındaki hızlı yükselme özellikle petrol ithal eden ülkelerin enflasyon ve büyüme oranlarını olumsuz etkilemiş olmakla birlikte, Rusya ve Türkiye 2005 yılında %10 luk enflasyon oranının altında kalarak bir başarı gerçekleştirmiştir (Global Economic Prospects 2006, Economic Implications of Remittances and Migration, 2006, s.6). Sürdürülebilir büyüme ve fiyat istikrarının sağlanması yönünde atılan adımlar; kamu maliyesinde disiplin, finansal kuruluşların gerek mali bünyelerinin sağlamlaşması gerekse asli işlevi olan ekonomiye kaynak aktarma görevini yerine getirmeye başlaması açısından son derece önem arz etmektedir (TC Merkez Bankası, 2005, s. XX). Ayrıca, bu gelişmeler, finansal sistemin şoklara karşı direncini de artırmıştır. Nitekim 2007 yılı sonlarında etkisini hissettirmeye başlayan Küresel Finans Krizi ne krizlerinden alınan dersler sonucu güçlü bir bankacılık sistemi ile girilmesi, Dünya da bankacılık ve finans sektöründe yer alan kuruluşlara ağır darbeler vurup, devletleştirme çalışmalarını gündeme getirirken, Türk bankalarında herhangi bir sorun ile karşılaşılmamıştır yılında 0 a yakın bir büyüme, 2009 yılında küçülme ve kapasite kullanım oranlarında %64.9 ve %67.7 ye gerileme yaşanmakla birlikte, 2010 yılında %8.9, 2011 yılının ilk altı ayında ise %10.2 lik bir büyüme gerçekleştirilmiştir ve 2011 yıllarında ekonomideki en önemli sorun ise dış ticaret dengesinin ithalattan kaynaklanan açık vermesi nedeniyle hızlı artış gösteren cari işlemler açığıdır. Yaşanan siyasi ve ekonomik olaylardan ve özellikle bankacılık sektöründe yaşanan krizlerden reel sektörün doğrudan etkilendiği bir gerçektir. Türkiye ekonomisinde faaliyet gösteren yaklaşık 3.2 milyon işletmenin içinde çoğunluğu aynı zamanda aile işletmesi olarak faaliyet gösteren KOBİ lerin oranı %99.5 gibi yüksek bir seviyededir. İşletmelerin sektörel ayrımında ise %13 gibi düşük bir oranın imalat sektöründe çalışırken, ticaret alanında faaliyet gösteren işletmeler %40 gibi büyük bir orana sahiptir. Çeşitli sektörlerden kurum ve kuruluşların ekonomik dalgalanmalardan finansal güçleri oranında yara aldıkları, küçüldükleri hatta faaliyetlerine son verdikleri görülmektedir. Söz konusu durum ise genel ortalamada çalışan sayısının 3 olduğu KOBİ lerde ve büyük ölçekli aile işletmelerinde ikinci, üçüncü nesillere devrolabilen işletme sayısını ve oranını düşürmektedir. Bu anlamda, çalışmada incelenen

105 Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yaşanan Gelişmelerin Küçük Ölçekli Bir Aile İşletmesi Üzerine Etkileri 103 Alaeddin Konserve 83 yılda yılları arasında krizlerden etkilenerek küçülmeler yaşasa da üçüncü kuşağa devrolabilen az sayıda işletmelerden birisi olmuştur. İşletme, Türkiye ekonomisindeki gelişmelerden gerek faaliyetleri süresince gerekse nesil geçişlerinde değişik şekillerde etkilenmiştir. Çalışmanın Türkiye ekonomisi için alınan dönemleri ile işletme yönetimindeki nesil değişiklikleri arasında yıllar itibarıyle farklılıklar bulunmaktadır. İşletmenin geçmişi ile ilgili bölümün anlatımından önce her iki dönem ve belirleyici olayları Şekil I de özetlenmiştir. Şekil I. Türk Ekonomisindeki Dönemler ve Alaeddin Konserve Üzerindeki Etkileri

106 104 Asuman SÖNMEZ & Fırat ŞİMŞEK 2. ALAEDDİN KONSERVE Çanakkale nin Gelibolu ilçesinde 1901 yılında doğan Alaeddin Bey, İstanbul da farklı sektörlerde çalışmalar yaptıktan sonra Gelibolu ya dönerek tuzlu balık üretimine başlamıştır. Gelibolu da konserve balıkçılıktan önce tuzlama balıkçılığı Rum, Ermeni ve Museviler tarafından yapılmaktadır( com/pages/balik_2.htm). Dünya da ise kutu sardalya konservesinin ilk üretimi 1824 yılında Nantes li Joseph Moulin tarafından gerçekleştirilmiş olup, 1900 yılına gelindiğinde Fransa da yaklaşık 80 milyon kutu konserve üretimi yapılmıştır ( index.php/2007/12/denizden-kutuya-sardalya/). Aynı dönemde ise ülkemizde sardalya konservesi üretimi çok yaygın değildir yılına gelindiğinde Gelibolu da Camariani Fréres adlı bir işletme, ülkemizde konserve sardalya üretimi yaptığı tespit edilebilen ilk sardalya konservesi üreticisi olup, Osmanlı Sanayi İstatistikleri nde Bulgaristan a ihracat yaptığı belirtilmektedir ( 2007/12/denizden-kutuyasardalya) Kuruluş ve İlk Kuşak Alaeddin Kemerli Alaeddin Bey Gelibolu da gayrimüslimlerden öğrendiği yöntemleri uygulamaya çalışmış ve çeşitli şekillerde, deneme yanılma yolu ile tuzlu balık yanında sardalya üretimi de yapmaya başlamıştır. Sonrasında Rumların ilçeyi terk etmeye başlamaları sırasında iki Rum kardeşin Gelibolu da işlettiği fabrikayı satın alarak, 1928 yılında ilk Türk Balık Konserve Fabrikası nı kurarak üretimine bu fabrikada devam etmiştir. Tuzlu balık ve Kızlı Sardalya markası ile üretilen sardalya konservelerinin Gelibolu da satılmasının yanı sıra yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti nin alt yapı ve ulaşım konusundaki zayıflığı ve karayollarının yetersizliği nedeniyle, tekneler ve kayıklarla Ayvalık (tuzlu balık) ve İstanbul a (sardalya konservesi) gönderilmiş, Ayvalık tan da sabun getirilerek Gelibolu da satılmıştır. Gelibolu daki Rumlar ve Ermenilerin dışında 1923 yılında imzalanan Lozan Anlaşması nın ek protokolü gereği Yunanistan ile yapılan mübadele sonucu Ayvalık a yerleşen yeni halkın da tuzlu balığı sevmesinden dolayı, Gelibolu ve Ayvalık şirket için önemli bir pazar olmuştur. İstanbul daki satışlar, Osmanlı döneminde olduğu gibi Cumhuriyet in ilk yıllarında da Türk halkının daha çok esnaf ve zanaatkar olarak çalışması, tarım ve hayvancılıkla uğraşması, ticaretin ise

107 Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yaşanan Gelişmelerin Küçük Ölçekli Bir Aile İşletmesi Üzerine Etkileri 105 gayrimüslimlerin çoğunlukla da Museviler in elinde olmasından dolayı Musevi toptancılar aracılığı ile gerçekleştirilmiştir. Diğer taraftan o dönemde Yunanistan a tahta fıçılarla tuzlu balık ihracatı da yapılmıştır. Cumhuriyet döneminin yeni kurulan firmaları gibi Alaeddin Konserve de İzmir Enternasyonel Fuarı na, 1934 yılında konserve üretimi yapan ilk firma olarak katılmış ve Kızlı Sardalya markası ve ürünü ile fuar süresince üst düzey bürokratlar dahil bir çok kişinin ilgisini çekmiştir. Dönemin bakanları ile görüşmeler sağlanmasına rağmen, Alaeddin Bey in tek kişi olarak işleri yürütmeye çalışmak zorunda olması nedeniyle atılım hamlesi gerçekleştirilememiştir. Her şehirde bir milyoner yaratma politikasının benimsendiği yıllarda Cumhurbaşkanı Celal Bayar, yatıyla Gelibolu yu ziyareti sırasında Alaeddin Kemerli ye işlerini geliştirmesi için İş Bankası ndan kredi verilmesi teklif edilmişse de aile geçmişindeki iflas tecrübeleri nedeniyle kredi konusuna sıcak bakılmamıştır li yıllarda işletme yurt dışında da fuarlara katılarak ürünlerini dünyaya tanıtmaya başlamıştır. Bu kapsamda; ilk ihracatın yapıldığı ülke Yunanistan ve İtalya da katılınan fuarlarda Berat, Kalite Ödülü ve Kalite Madalyası na layık görülmüştür yılına kadar işler Alaeddin Kemerli tarafından yönetilmiş ve geliştirilmeye çalışılmıştır yılında doğan Alaeddin Bey in oğlu Faik Üstün Kemerli ise İstanbul Işık Lisesi ndeki eğitimini tamamladıktan sonra işlerin içine dahil olmuş ve yılları arasından tek kişi tarafından yönetilen işletmede Faik Üstün Kemerli de yönetime katılmaya başlamıştır yılları arasında işlerin gelişimine paralel olarak baba oğul ortaklığından Alaeddin Konserve Kolektif Şirket e dönüştürülmüştür yılları arasında ise yavaş yavaş oğul Faik Üstün Kemerli işlerin başına geçmiş ve 1960 yılından sonra 2. Kuşak dönemi başlamıştır İkinci Kuşak - Faik Üstün Kemerli Devlet politikası olarak tarıma verilen desteklerin arttırıldığı dönemde, özellikle yılları arasında işletme ürün yelpazesini geliştirmiş, balık konservesinin yanında meyve ve sebze konservesi de üreterek satışını yapmıştır. O dönemde teneke kutu üretiminin yeterli olmaması nedeniyle, entegre üretim ile teneke kutu üretimini de gerçekleştirmiştir.

108 106 Asuman SÖNMEZ & Fırat ŞİMŞEK 1960 yılına kadar balık ve meyve, sebze konservesi üretim yapan işletme, pazardaki talebi görerek konsantre salça konservesi üretimine de başlamış ve Türkiye nin ikinci konsantre salça konserve fabrikası Gelibolu da kurulmuştur. İlk kurulan fabrika ise bugün ton salça konservesi üretim kapasitesi ile Türkiye salça üretiminin yaklaşık %15 ini karşılayan ve 1951 yılında Çanakkale de kurulmuş olan Akfa firmasıdır yılında Manisa da Tukaş ın kurulmasının ardından 1968 yılı ve takip eden yıllarda Tat Konserve, Demko gibi büyük salça konservesi üreticisi diğer firmalar da kurulmuştur. İşletme salça konservesi üretimini daha çok yaz sezonunda yaparken, sonbahar ve kış mevsimlerinde tuzlu balık ve ton balığı konservesi, ilkbahar döneminde ise bezelye konservesi ağırlıklı üretim yaparak satışlarda mevsimselliğin etkisini mümkün olduğunca azaltmaya çalışmışsa da zamanla salça konservesinde iç piyasada rekabetin artması işletmenin salça konservesi satışlarında gerilemeye neden olmuştur. Buna ek olarak, Gelibolu da yaşanan su sorununa karşılık salça konservesi üretiminde ciddi miktarlarda su kullanımının gerekmesi nedeniyle, 1974 yılında son imalatlar yapılmış ve 1976 yılında salça konservesi üretimi durdurulmuştur. Diğer taraftan sebze konserveciliği de ikinci plana itilmiştir. Aile işletmelerinde genel sorun olarak yaşanan tek kişinin tüm işleri yürütmeye ve yönetmeye çalışmasının da olumsuz etkisiyle balık konservesi üretiminde de düşüş olmuştur. Siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkların yaşandığı 1980 li yıllara doğru işletme talep ve yönetim yetersizliğinden kaynaklanan sebeplerden dolayı küçülme dönemine girmiştir. Alaeddin Bey in 1991 yılında vefatı üzerine Alaeddin Kemerli Faik Üstün Kemerli ortaklığındaki kolektif şirket, Faik Bey in eşi Tülay Kemerli Faik Üstün Kemerli ortaklığındaki kolektif şirkete dönüşmüş, Faik Üstün Kemerli nin yönetimi yılları arasında devam etmiştir yılında yönetime Tülay - Faik Üstün Kemerli nin iki oğlundan Sahir Kemerli ve ardından Selçuk Kemerli nin dahil olması ile Alaeddin Konserve nin 3. Kuşak a geçişi gerçekleşmiştir. Bu arada işletme, kolektif şirket statüsünden limited şirket statüsüne geçmiş Alaeddin Konserve Ltd. Şti. olmuştur. Söz konusu yönetim şekli işletme içinde aile üyelerinin anlaşmazlığından kaynaklanabilecek dağılmaların önüne geçilmesini de sağlamıştır Üçüncü Kuşak İle Gelen Gelişmeler Sahir Kemerli ve Selçuk Kemerli 1957 doğumlu Sahir Kemerli TED Ankara Koleji nin bitirdikten sonra İngiltere de Makine Mühendisliği, 1961 doğumlu Selçuk Kemerli ise İstanbul Galatasaray Lisesi ni bitirdikten sonra İsviçre de İşletme

109 Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yaşanan Gelişmelerin Küçük Ölçekli Bir Aile İşletmesi Üzerine Etkileri 107 üzerine eğitimlerini tamamlamış ve babaları ile birlikte aile işletmesinin yönetimi için Gelibolu ya yerleşmişlerdir yılı ve sonrasında bazı işletmeler ve kişiler tarafından Alaeddin Konserve nin kapandığı vb gibi dedikodular yayılmışsa da öncelikle söz konusu dedikoduların önü alınmış ve işletme yine tuzlu balık üretimine yoğunlaşarak faaliyetlerine devam etmiştir sonrası ithalat ve ihracata serbestlikler ve kolaylıklar getiren politikalar sonucunda, işletme yurt dışı pazara açılmanın avantajlarından faydalanmak amacıyla 1987 yılında hamsi ve ançuezden yapılmış tuzlu balık konservesi ihracatına başlamıştır. Marmara hamsisi ve Çanakkale Boğazı ve Saros Körfezi nde avlanan sardalyalar, boylarının Akdeniz ve Atlantik sardalyalarından daha küçük olmaları nedeniyle, hem kutu konserveciliği hem de tadı açısından Fransa tarafından tercih edilen bir ürün olmuş, ilk ihracat ton ile Fransa ya yapılmıştır. Bununla birlikte, Marmara Denizi nde 1987 yılına kadar artış gösteren ve 56,190 tona ulaşan üretim, av araç ve gereçlerindeki (sonar cihazları, gırgır tekneleri) plansız artış ile yapılan aşırı avcılığın sonucunda 1991 yılında 38,505 tona düşerek ortalama %31.5 oranında bir azalış kaydedilmiştir (Zengin, Bozali, 1994, s.3). Söz konusu plansız çalışmaların hamsinin üremesine engel olması, işletmenin de ihracatının devamlılığı üzerinde olumsuz etki yaratmıştır. İhracat çalışmalarına önem verilerek yılında ABD ye (2 konteynır), 1991 yılında Avustralya ya ihracat yapıldıysa da balık miktarındaki istikrarsızlıklar nedeniyle, uzun dönemli anlaşmalar imzalanamamış ve ihracatların arkası gel(e)memiştir. Daha sonraki dönemlerde de tutulan balık miktarındaki istikrarsızlıklar işletmenin ihracatının devamlılığı önünde engel teşkil etmiştir. Ürünlerinin 1992 yılına kadar özellikle İstanbul da Musevi toptancılar/komisyoncular aracılığı ile pazarlanıyor olmasının karlılık üzerindeki olumsuz etkilerinden kurtulmak amacıyla işletme, 1993 yılından itibaren pazarlama için Alaeddin Gıda Ltd. Şti. olarak ikinci bir firma kurulmuştur. Şirketin kurulması ile birlikte İstanbul da direkt temaslar satışa dönmüş, ilk kuruluş dönemlerinden beri çalışılan Migros a ek olarak, Metro ve Carrefour ile de çalışılmaya başlanmıştır. Migros un Türkiye ye ilk geldiği dönemlerde Eminönü ndeki arabalarda satışlar yapılırken, yıllar itibariyle diğer zincir marketlerin raflarında da ürünler yerini almıştır. Ayrıca Kiler vb gibi yeni kurulmaya başlayan lokal marketlerle de çalışılmıştır.

110 108 Asuman SÖNMEZ & Fırat ŞİMŞEK 1990 lı yılların başında Dünya da ve Türkiye de siyasi ve ekonomik akımların değişmeye başladığı dönemlerde, Dardanel Ton un piyasaya girmesinin ardından, işletme Alaeddin markasının bilinilirliği üzerine pazar araştırması yaptırmış ve markanın tanınırlığı ölçülmüş, alınan olumlu dönüşler sonucu 1993 yılında konservenin yanı sıra ton balığı imalatı çalışmalarına ağırlık verilmiştir. Söz konusu dönemde Kerevitaş da yine ton balığı konservesi üretimi ile piyasaya girmiş olan bir diğer firma olsa da Dardanel Ton %90 gibi büyük bir satış oranıyla piyasada liderliğini korumuştur. Ürün gamını genişletmek ve gelişen ton balığı konservesi pazarındaki payını artırabilmek için işletme, iç piyasada bulunmayan ambalaj için gerekli kutuları üretmek üzere yeni bir yatırım yapmak yerine, İtalya daki bir firma ile anlaşma yapmış, balıklar ise Uzakdoğu dan getirilmiştir. Satışlar artan bir trend ile devam ederken, 1994 yılında yaşanan ve reel sektör ve finans sektörü üzerinde etkileri yoğun hissedilen kriz, krizi takiben kredi faizlerindeki artış ve yüksek oranlı devalüasyona ek olarak iç pazardaki talep daralması, şirketin satışlarının düşmesine, sermayesinin zayıflamasına neden olmuştur. Yaşanan olumsuzlukların sonucunda işletme ton balığı konservesi imalatını durdurmuştur. Eldeki gayrimenkullerin elden çıkartılması ile bankalara borçlar kapatılmıştır. Maddi açıdan hasar gören işletmenin, kuruluşundan beri en yüksek seviyede etkilendiği kriz, 1994 krizi olmuştur. Söz konusu durumun ana sebebi ise hammadde ve yarı mamul ürünlerinin ithal edilmesi, giderler ile gelirlerde kullanılan para biriminin aynı olmamasının verdiği zarardır. Bir diğer ifadeyle, döviz kurundaki yükselme kutu ve balık ithalat maliyetlerini yükseltmiş fakat söz konusu maliyet artışı iç piyasada Türk Lirası bazlı yapılan satış fiyatlarına yansıtılamamıştır Krizi ve sonucu yüksek devalüasyonla biten diğer krizler, hedging (korunma) yöntemlerini bilmeyen ya da kullan(a)mayan Alaeddin Konserve gibi bir çok KOBİ ve hatta büyük işletmeye zarar vermiştir. Yaşanan finansal zorluklardan dolayı banka kredi taksitleri, çek, vb ödemelerdeki gecikmelerin bankacılık sisteminde kayda girmesi, işletmenin sonraki dönemlerde kullanması gereken kredilerin miktarı, maliyeti ve kullanımları konusunda da sıkıntılar yaşamasına sebep olmuştur yılında ton balığı konservesi üretiminden edilen zararın kapatılması ve nakit girişinin sağlanabilmesi amacıyla, yeni bir tesis kiralanmış ve bu sefer ortaklar alınarak yine salça konservesi üretimine geçilmişse de yapılan hamle başarısızlıkla sonuçlanmış, satışlarda istenen seviye yakalanamamıştır.

111 Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yaşanan Gelişmelerin Küçük Ölçekli Bir Aile İşletmesi Üzerine Etkileri 109 Ekonomideki yavaşlama, tüketimdeki daralma nedeniyle, terk edilen ton balığı konservesi üretiminin yerine yine tuzlu balık üretimi ağırlıklı çalışılmış ve askeri ihalelere girilmeye başlanarak satışların canlandırılmasına çalışılmıştır. Bu kapsamda, yılları arasında girilen ve kazanılan ihaleler için alabalık, sardalya ve hamsi ağırlıklı üretim yapılmıştır. Kazanılan ihalelerin satışlar üzerindeki olumlu etkisinin yanı sıra işletmeye kalite belgeleri çalışmalarını yapmasını ve ISO 9001, HACCP, ISO ve TSE kalite belgelerini sağlamıştır yılından sonra ton balığı konservesi üzerine de ihalelere girilmiş ve kazanılmıştır. Askeri ihalelerin yanında 1994 Krizi nin ardından girilen darboğaz gibi iç kaynaklı ve talep yetersizliği gibi dış kaynaklı nedenlerle marketlerle kesilen ilişkiler, 2000 li yıllarda yeniden tesis edilmeye başlanmıştır. Yenilenen anlaşmalarla yılları arasında yeniden Migros, Carrefour, Metro ve ek olarak Tansaş ile çalışılmaya başlanmış ve satışlar artırılmıştır Krizi nden alınan dersler sonucu giderler ve gelirler arasındaki kur uyumsuzluğunun bertaraf edilmesi, hammadde ve yarı mamul alış ve ürün satış faaliyetlerinin TL ağırlıklı sürdürülmesi, işletmenin 2000 yılındaki Bankacılık Krizi ve 2001 yılındaki Döviz Krizi nden, 1994 Krizi nde aldığı yaraları almasını önlemiştir yılları arasında hem market hem de askeri ihaleler devam etmiş, alabalık, sardalya ve hamsi yanında ton balığı konservesi üzerine de askeri ihaleler kazanılmıştır yılında Yıldız Holding - Ülker in hem Almanlar hem de Türkler in sahip oldukları hisseleri alarak Kerevitaş ın %51 ini ele geçirmesinin ( haberturk.com/ekonomi/haber/81954-ulker-dondurulmus-gida-devikerevitasi-aldi) ardından Carrefour dan çekilmesi, Carrefour la ilişkilerin yeni bir boyut kazanmasını sağlamış, Private Label (özel marka) üretim yapılması konusunda görüşmelerin başlamasına yol açmıştır. Bununla birlikte, sonrasında Private Label üretim yapılması iptal olmuşsa da Dardanel ve Kerevitaş markalarının raflarda azalması hatta kalkması nedeniyle, Alaeddin Ton raflarda neredeyse tek ürün olarak kalmıştır. Böylece tekrar ton balığı konservesi üretimine ağırlık verilemeye başlanmıştır yılında ise Private Label anlaşmaları sırasında yaşanan sorunların neticesinde Carrefour ile çalışmalara son verilmiştir. Bunun üzerine işletme kendi markasının pazarlanması konusunda farklı çalışmalar yapmış, catering sektörüne verilmek, otellerde kullanılmak üzere 2.5 kg lık paketlerde yeni ürünler piyasaya çıkartmıştır.

112 110 Asuman SÖNMEZ & Fırat ŞİMŞEK 2010 yılı sonlarına doğru satış politikasında değişikliğe giden Alaeddin Konserve, 3 ortakla ALAKON Ltd. Şti. ni kurarak firmayı, Alaeddin Konserve nin tek dağıtıcısı konumuna getirmiş ve bayilik sistemine geçilmiştir. İstanbul, Bursa, Eskişehir, Kayseri, Konya, Adana, Mardin, Afyonkarahisar, Denizli olmak üzere 35 ilde bayilikler verilerek, tadın ve markanın bilinilirliğinin artırılması için pazarlama stratejisi olarak ürünlerin ulusal marketlerde yer alması benimsenmiştir. Bu arada satışların artırılması için kendi satış temsilcileri de yerel marketlerle görüşmeler ve ürün tanıtımlarını yapmaktadır. İhracat ile ilgili çalışmaları da işletme devam ettirilmiş, 2011 yılında Japonya ya kavanozda ançuez gönderilmiştir. Fransa ya ve Avustralya ya gönderilen ürünler daha ziyade yarı mamul olarak konumlanmışsa da Japonya ya direkt ürün gönderimi yapılmıştır. 200 şubeli bir marketler zinciri ile anlaşma yapılacakken Japonya da yaşanan deprem, ihracatın devamının gelmesini engellemiştir. Suriye, K.K.T.C., Rusya Federasyonu işletmenin dönemsel olarak ihracat yaptığı diğer ülkeler içindedir. Balık ürünü ile ilgili her ihracat hamlesinde devamlılığın gelmesinde işletmenin önüne çıkan en önemli engel, fiyat ve miktarın tutturulamaması şeklinde çıkmıştır. Söz konusu durum, diğer balık üreticileri için de geçerlidir. Dünya da balık konservesi üretiminde önde gelen ülke ise Fas olup, Arjantin ve Çin de diğer önemli ülkeler arasındadır. Alaeddin Konserve Türkiye nin 1928 yılında kurulmuş ilk balık konserve üreticisi firma olmasının yanı sıra 2. konsantre salça üretimi yapmış olan firmasıdır. Kızlı Sardalya markasının yaratılmasında kız figürlerini İstanbul da ressamlara çizdirerek konserve kutusunda kullanan ilk firmadır lı yıllarda Amerikan tarzı reklamlar yaparak tanıtıma önem vermiştir. Kız Marka, Kızlı Sardalya ve Güzel Kız olarak farklı kız figürlerinin olduğu etiketler diğer firmalar tarafından taklit edilmeye çalışılsa bile devamı gelememiş ve işletmeyi diğerlerinden ayırmıştır. 83 yıldır faaliyetlerine küçük ölçekli bir aile işletmesi olarak devam eden Alaeddin Konserve, Cumhuriyet in kuruluşundan bu yana Türkiye ekonomisinde yaşanan çok farklı gelişmelere paralel olarak, ekonomik krizler atlatmış olsa da bugün Gelibolu daki ilk üretimi yaptığı 800 m2 üretim alanı ve 400 m2 depoları ile toplam m2 lik kapalı alana sahip fabrikasında, üretimde 25 kişi

113 Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yaşanan Gelişmelerin Küçük Ölçekli Bir Aile İşletmesi Üzerine Etkileri 111 (sezonda 55 kişiye kadar çıkmakta) ve pazarlamada 7 kişi olmak üzere yaklaşık 32 kişi ile faaliyetlerini sürdürmektedir yılı cirosu, büyük bir bölümünü yurt içine yapılan satışlardan sağlanmış, yaklaşık 1 milyon doların üzerindedir yılı cirosunun ise bu rakamın üzerine çıkması beklenmektedir. Söz konusu rakamın %20 si tuzlu balık ve çeşitlerinin, %10 u Kızlı Sardalya Konserveleri nin ve %70 i ise ton balığı konservesi satışından elde edilmiştir. İşletme Kızlı Sardalya ile iç pazarda %80 lik bir pazar payına sahiptir. Karlılık açısından ise sıralama; tuzlu balık, sardalya ve ton balığı konservesi şeklindedir. Ton balığında rekabetin yoğun olması, fiyat esnekliğini düşürmekteyse de sürümünün fazla olması ciro içindeki payının yüksek olmasını sağlamaktadır. Söz konusu çalışan sayısı ve cirosu açısından bakıldığında; çalışan sayısı kişi arasında ve cirosu 1-5 milyon TL arasında olduğundan dolayı Alaeddin Konserve Ltd. Şti. küçük ölçekli işletme olarak tanımlanmaktadır. İşletme, üretim tesisinin Gelibolu şehir merkezinde kalmasından kaynaklanan genişleyememe sorununu çözebilmek ve üretim kapasitesini artırabilmek için 2012 yılı içinde m2 lik bir yere taşınmayı planlamaktadır. Günlük imalatı yaklaşık kutu arasında olan işletme, günde yaklaşık 2 ton, yılda ton balık kullanmaktadır. Diğer taraftan işletmenin ton balığı konservesi üretimini geleneksel yollara yapmaktadır. Türkiye de üretim yapan firmalar ise daha modern yöntemler ile üretimlerini gerçekleştirmektedirler. Geleneksel yöntem ile modern yöntemler bir noktaya kadar aynı işlemlerle devam etmekte olup, kesim aşamasında geleneksel yönetme elle dolum (solid pack) yapılmakta, modern yöntemde ise makine ile kesilmekte ve kutulara yerleştirilmektedir. Ton balığı üretiminde makbul olan ise ürünün daha lezzetli olmasını sağlayan elle doğramadır. Kutulara yerleştirilmesi aşamasında balıkların herhangi bir boşluk kalmayacak şekilde sıkı sıkı kutulara yerleştirilmesi önemlidir. Hatta balık istifi deyiminin aslı, sardalya istifi dir ve kutulara sıkı sıkı yerleştirilmiş sardalyalardan gelmektedir ( Bu nedenle, fabrikalarda kadın işçilerin çalışması tercih edilmektedir. Önümüzdeki yıllarda pazarın gelişimine bağlı olarak, Alaeddin Konserve de makine yatırımı yapmayı ve her iki yöntem, de kullanarak faaliyetlerine devam etmeyi planlamaktadır.

114 112 Asuman SÖNMEZ & Fırat ŞİMŞEK 2.4. Yeni Vizyon ve Gelişim Projeleri İşletmenin aile işletmelerinin üçüncü hatta ikinci nesle zor taşındığı, girişimlerin 5 yıl gibi kısa bir sürede sona erdiği ülkemiz ekonomisinde Alaeddin Konserve nin diğer küçük işletmeler ve aile işletmelerinin aksine 83 yıldır faaliyetlerini sürdürmesini sağlayan önemli avantajı; diğer aile işletmelerinde yaşanan kardeş, kuzen vb çekişmelerin yaşanmamasından dolayı ekonomik krizlere ek olarak herhangi bir yönetim krizi ile uğraşmamış ve maddi ve manevi açıdan yıpranmamış olmasıdır. Bunda en büyük etken, ilk kuruluş yıllarında baba-oğul ortaklığı ile Alaeddin Bey in kardeşlerini işletme ortaklık yapısı dışında tutmuş olması, baba-oğul kolektif şirketinin, babanın vefatı ile eşler arası ortaklığın olduğu bir kolektif şirkete dönüşmesi, Faik Üstün Kemerli ile birlikte 2 oğlunun yurt dışında iyi eğitimler görmelerini takiben işlere sahip çıkmaları ve sonrasında da iyi anlaşan Sahir ve Selçuk Kemerli kardeşlerin işletmenin üretim ve pazarlama fonksiyonlarını paylaşarak işlerini devam ettirme ve büyütme çabası dışında herhangi bir başka konuya odaklanmamış olmalarıdır. Alaeddin Kemerli ise işlerin yönetiminden çekilmiş olmakla birlikte, 1991 yılında vefatına kadar işletme ile ilgili konularda oğlu ve torunları ile görüş alışverişinde bulunmuştur yılında Sahir Kemerli nin vefatı ile de işletmenin yönetimi tamamen Selçuk Kemerli tarafından üstlenilmiş ve gelişme yolunda geçmişten daha farklı stratejik kararlar alınmış ve uygulanmıştır. 4. nesli oluşturan Sahir ve Selçuk Kemerli nin çocukları ise henüz orta eğitimlerini tamamlamaktadırlar. İşletmenin öncelikli planı yeni bir üretim tesisine taşınarak üretim kapasitesini artırmaktır. Ayrıca pazarda yeterli talebin oluşması durumunda ton balığı konservesi ile ilgili yeni bir makina yatırımı yapılması planlanmaktadır. Kurulan bayi ağının geliştirilmesine ek olarak ihracat bağlantılarının yeni pazarlarla gerçekleştirilmesi ve ihracatta sürdürülebilirliğin sağlanması ise diğer hedefler arasındadır. Kurumsallaşmaya önem vererek ölçek değiştirmek ve ar-ge ye de önem veren orta ölçekli bir işletme haline gelebilmek için Selçuk Kemerli tarafından KOBİ ler için hazırlanmış KOSGEB, TÜBİTAK, İhracatı Geliştirme Merkezi gibi hibe, destek ve eğitim programları olan kuruluşlarla görüşmeler ve çeşitli çalışmalar başlatılmıştır.

115 Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yaşanan Gelişmelerin Küçük Ölçekli Bir Aile İşletmesi Üzerine Etkileri 113 SONUÇ 1980 lere kadar tüm Dünya da olduğu gibi Türkiye de de ekonomik sistem reel ekonomi yani üretim ekonomisine dayalı iken 1980 lerden sonra ekonomik ve siyasi sistemler üzerinde yaşanan değişiklikler finans ekonomisine geçişi gerçekleştirmiş, kapitalizm ağırlıklı küresel ekonomi doğmuş ve teknolojinin hızlı gelişiminin de yardımıyla küreselleşme hız kazanmıştır. Söz konusu değişiklik daha önceleri mal ve emtia piyasalarında yaşanan krizlerin artık finansal alana taşınmasına neden olmuş, 1994 Türkiye, 1997 Asya, 1998 Rusya, 2000 ve 2001 Türkiye, 2008 ABD krizleri finansal sektördeki aksaklıklardan çıkmıştır. Makro ekonomik istikrarın uzun yıllar sağlanamadığı Türkiye ekonomisinde; uluslararası sermaye hareketleri ve yılları arasında iç ve dış kaynaklı ekonomik ve siyasi olaylardan kaynaklanan krizler gerek bankacılık sektörü gerek finans sektörü ve gerekse reel sektöre yıkıcı etkiler yaratmış, sektörler arası harmonizasyon ve yakın ilişkilerin zedelenmesine sebep olmuştur. Krizlerin büyük işletmelerden daha çok, genelde aile işletmesi yapısına sahip KOBİ lerin üzerindeki olumsuz etkileri daha fazla görülmüş, KOBİ lerdeki sermaye yetersizliği ve yönetim zaafiyetlerinden kaynaklanan sorunların derinleşmesine ve yaşam sürelerinin kısalmasına neden olmuştur. Bu durum, 50 yılın üzerinde yaşayan ikinci üçüncü kuşaklara devrolabilen işletme sayısını da azaltmıştır. Bu kapsamda; 1928 yılında Gelibolu da kurulan Alaeddin Konserve krizlere karşı direnç göstererek üçüncü kuşak tarafından yönetilen nadir işletmelerden biridir. Türkiye nin ilk balık konserve üreticisi olarak kurulan sürdüren işletme, özellikle 1994 krizinden, ton balığı konservesi üretiminde yurt dışı kaynaklı hammadde ve ara mamul ile çalışması, gider ve gelir arasındaki para birimi farklılığından doğan maliyet artışını satışlara yansıtılamaması nedeniyle olumsuz etkilenmiştir. İşletmenin söz konusu nedenden dolayı maddi ve manevi açıdan ciddi zarar görmesinin yanında, kredi taksit ve çek ödemelerindeki gecikmelerin bankacılık sisteminde kayda girmesi, sonraki dönemlerde kullanılması gereken kredilerin miktarı, maliyeti ve kullanımları konusunda sıkıntılar yaşanmasına sebep olmuştur. Sonuç olarak, işletme kriz öncesindeki dönemine ancak 10 sene gibi uzun bir zaman içinde dönebilmiştir. Bununla birlikte, aile içinde uyumlu çalışma, benimsenen yönetim şekli, iş ve sorumluluk paylaşımları, işletmenin 83 yıl boyunca dalgalanmalara ve krizlere rağmen ayakta kalmasını sağlamıştır.

116 114 Asuman SÖNMEZ & Fırat ŞİMŞEK KAYNAKÇA AYDIN Ayşe Berfu, 2005, Piyasa Yapıcılığı Sistemi, Seçilmiş Ülke Örnekleri ve Türkiye Uygulamaları, TC Merkez Bankası, Piyasalar Genel Müdürlüğü, Ankara BİLGİN Mehmet Hüseyin, KARABULUT Gökhan, ONGAN Hakan, 2002, Finansal Krizlerin İşletmelerin Finansman Yapıları Üzerindeki Etkileri, İstanbul Ticaret Odası Yayın No: , İstanbul HATİPOĞLU Zeyyat, 2008, Ekonomi Avucunuzun İçinde!, bamm, Yayın No: 11, İstanbul MANGIR Fatih, Finansal deregülasyonun ( )Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri: Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri, Selçuk Üniversitesi, İİBF, Konya MÜSLÜMOV Alövsat, 2002, 21.Yüzyılda Türkiye de KOBİ ler: Sorunlar Fırsatlar ve Çözüm Önerileri, Literatür Yayınları, İstanbul SAYGILIOĞLU Nevzat, BİLGİN Mehmet Hüseyin, ARI Selçuk, Eylül 2005, AB Yolunda Türkiye nin Dünyadaki Yeri, Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası, İstanbul SORAL Bartu, 2009, Türkiye de Bitmeyen Ekonomik Kriz, Kaynak Yayınları: 553, İstanbul ZENGİN Mustafa, BOZALİ Muhammet, 1994, Marmara Denizinde Av Araçları İle Avcılık Potansiyelinin Tespiti, T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Trabzon Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Trabzon Binyıl Kalkınma Hedefleri Raporu Türkiye 2005, T.C.Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, 2005, Birleşmiş Milletler Mukim Koordinatorlüğü, Ankara Global Economic Prospects 2006, Economic Implications of Remittances and Migration, The International Bank for Reconstruction and Development / The World Bank, 2006 Sector Profiles of Turkish Industry General Outlook, The Republic of Turkey Prime Ministry State Planning Organization, General Directorate for Economic Sectors and Coordination Industry Department, Ankara, February 2004 TC Merkez Bankası, 2005, Finansal İstikrar Raporu 2005, Sayı:1 Ankara TC Merkez Bankası, 2006, Türkiye de İmalat Sanayindeki Firmaların Fiyatlama Davranışı, Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü, Çalışma Tebliğ No: 06/02 Türkiye Ekonomisinde Sermaye Birikimi, Verimlilik ve Büyüme ( ) Uluslararası Karşılaştırma ve AB ye Yakınsama Süreci (2014), Büyüme Stratejileri Dizisi, No:6, İstanbul, ( ) ( ) ( ) ( )

117 Dosya Konusu FROM OLD REGIONAL DEVELOPMENT POLICIES TO NEW REGIONALISM PARADIGM IN TURKEY Rasim AKPINAR DPT Müsteşarlığı Bölgesel Gelişme Ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü ABSTRACT One of the main economic problems of Turkey has been the increasing gap between the underdeveloped East and the developed West. Old regional policy approach has not met the needs of the country because of its hierarchical structure and state-centred coordination. Local/regional development policies in Turkey goes handin-hand with the national plans and does not reflect the demands of local people. The objective of the article is to provide new regional development paradigm argument as a solution to the regional disparities in Turkey. The main question is how these new policies can promote regional economic development in the country. Finally; this article aimed to examine the changing regional policies in Turkey, both previous and new policies have been discussed to determine their successes and weaknesses, and to offer a new policy framework for the regional development. Key Words: bottom-up approach, new regional development policies, regional development agencies. INTRODUCTION If you need to define what the regional development agency (RDA) is, we must refer to European Association of Regional Development Agencies (EURADA). RDA is an operational structure that identifies sectoral or overall development problems, chooses a range of opportunities or methodologies for their solution and promotes projects which can maximize the solutions to the problems

118 116 Rasim AKPINAR (EURADA, 1999). RDAs specialization activity has been given a particular emphasis during the late 1990s in European countries (EURADA, 1999). According to Halkier, A RDA is a regionally based, publicly financed organization outside the mainstream of central and local government administration designed to promote economic development (Halkier et al, 1998). There had been a number of initiatives of regional development projects prior to Turkey s comprehensive adjustment process towards EU candidacy. In the planned period, East Marmara Region Planning Project (1963), Zonguldak Regional Planning Project ( ), Antalya Project ( ), Agean Region Regional Development Project ( ), Çukurova Region Planning Project (1962), Keban Project (1964) aimed at developing policies, plans and proposals for the problems of different regions. The first integrated regional project has been the South-Eastern Anatolia Regional Development Project (GAP), which started in Although the objectives of GAP corresponds to that of an RDA, i.e. fostering regional development; the project is an extension of the central state in terms of its institutional setting. For instance, the location of GAP s central activities are located in Ankara. During the second half of the 1990s, Eastern Black Sea Region (DOKAP) and Eastern Anatolia Region (DAP) were planned by State Planning Organization (SPO). The implementation processes of these plans are still being carried out along with the studies of Zonguldak,-Bartın-Karabük Regional Development Project (Akpınar, 2004). In order to facilitate the development of structures of local/regional governance, Turkey, in agreement with the EU, has introduced the new division of regions at the NUTS II level. In addition, a law, The Law on the Establishment, Coordination and Duties of Development Agencies, passed on January 25, 2006 (Law No. 5449, 2006) to facilitate and regulate the establishment of DAs in NUTS II regions. Turkey has already complied with the requirement on territorial organization with the establishment of 26 NUTS II regions and partially with the requirement on programming capacity with the preparation of a preliminary National Development Plan (pndp) (Reeves, 2005). In this paper, I will attempt to clarify new regional development paradigm argument as a solution to the regional disparities in Turkey.

119 From Old Regional Development Policies to New Regionalism in Turkey WHAT IS THE REGION AND THEORIES OF REGIONAL DEVELOPMENT? A region is meeting of various concepts of space which are political, social interaction, economic, functional and territorial. It is also an institutional system either in the form of a regional government or as a group of institutions operating on a territory. In the 1960s with the modernization efforts in nation state, region became an important element. It is the space of action of the state. At the Keynesian era macroeconomic policies address to region as an appropriate level. In 1970s regionalism stalled after economic crisis (Keating, 1998). A new impetus is given to regionalism in Europe during 1980s and 1990s. This new regionalism composed of two thoughts. First, the region is becoming the crucible of economic development and second, the region should be the prime focus of economic policy( Lovering,1999) The term region has many meanings in today s world, which depend on theoretical understandings of the scholars. Etymologically the term region comes from Latin as regio, which corresponds to environment, land. Therefore, the term s various meanings make it hard to draw strict lines between its different connotations (Mengi,2001). Additionally, the term gained further meanings throughout the history, due to economic, topographic, climatic alikeness of each space. Hence, the term is used for stressing on similarities of some specific lands and for differentiating the regions from other regions, as well. Furthermore, as Eraydın points out, region was first defined scientifically by the 18th century; cartographers divided lands as wetland versus mountainous areas and classified them accordingly as regions with rivers and those with mountains. Afterwards, with the efforts of geographers, regions were defined due to their geographical features, (Eraydın, 2003) which are cornerstones to illustrate the perception of region, used today. In order to draw a conceptualization on region, it is noteworthy to combine typologies that are organized by Keating and Hettne. It seems that each author s conceptualization of region looks similar, for instance according to Keating, region signifies space; however, it does not correspond to a single attribution of space, it derives from several concepts.

120 118 Rasim AKPINAR These several concepts include territorial space, political space, and the space of political interaction; economic space; functional space. (Keating,1998) Hettne as well, makes a similar classification and in order to clarify he distinguished five levels in his conceptualization: 1) The region is a geographical and ecological unit whose limits are set by natural borders. 2) The region is a place that social system is exercised with cultural, political and economic interaction 3) The region is a place for collaboration in many fields such as cultural, economic, political and military, which is governed by multilateral regional union. 4) The region is a civil society, which is composed of different cultures, meeting of values, etc. 5) The region is a heritage from an historical identity, which enables to act as a political actor. (Hettne, 1994) After the 1970s crisis, regions re-emerged as new industrial spaces which had successfully responded to the crisis of fordism by adopting the system of flexible specialization (Collis and Webb, 1999). This restructuring follow two complementary logic which are the process of transformation responds to international markets (decision of transnational corporations, capital flows) and a territorial logic. The region most notably is defined as a means of exploring a set of issues around competitiveness, innovation and institution building. The change of the role of the nation state has been most marked in the economic policy area because Keynesian economic management has formally been abandoned. By the 1970s centralized regional policy was under strain and 1980s and 1990s have given way to a more competitive approach in which regions are obliged to seek their own place in the European and global division of labor(keating, 2001). During the globalization process, important phenomena such as adaptation to changing conditions, competition, development of human resources, dynamic surveillance of global market, flexibility in organization structures and control of cost have constituted, while changing traditional regional approach to a new one. In the new world order, the importance of local dynamics has increased in economic and regional development process. The globalization process has ensured that urban and local economies are placed in global economy as an actor. Competition among local economies defines development performance of local

121 From Old Regional Development Policies to New Regionalism in Turkey 119 economies in the world. Strategies and policies developed by local economies in global competition form the basis of the regional development policies. Increasing centrality of finance sector has resulted an increase in the power of this sector over production sector. Depending on the centralization of the capital, production is dispersed to periphery while control and management is concentrated in the World Cities. For this reason, the importance of cities has increased relatively, and competition among cities/city networks/regions was accelerated. Within this context, restructuring in global economy is developing together with spatial restructuring. The process of global competition accelerates the local specialization process on the basis of comparative advantages. Regions having the capacity to specialize in certain sectors may obtain comparative advantages within the world economy depending on local entrepreneurship, activation of local sources, accumulation of knowledge and skills and other local potential. In this process, policies to remove economic and social disparities, in the EU and the OECD in particular, were put into implementation with the aim to get rid of development disparities among countries, regions and sub-regions within the countries. Today, regional development is a crucial instrument in European policy, although one can argue that even the term development was not an issue in European peninsula before the First World War. Hence, despite the fact that regional development is an indispensable policy in the EU context, it is relatively new, with roots in 1920s. With the first economic crises in Europe, regional policy came into European arena as a newly emerging state activity. It is important to note that the first seeds of these regional policies were only governed by states since this period was before the establishment of EEC( Ergin, 2002). Afterwards with the rapid industrialization in some parts of Europe, differences between regions started to emerge; highly industrialized regions became richer whereas areas where the economy is not based on industry remained poorer. This created more emphasis on regional development, but in the 1920s and onwards it was hard to talk about autonomous regional structure in European polity where nation-states were appearing and regional development was grasped as a responsibility of the central governments and as a matter within the national development issue.

122 120 Rasim AKPINAR Diez argues that, today traditional regional growth/development policies and theories, which are dealt below, are not responding to today s need and new policies are arriving into the arena, which not only deal with economic growth but also other factors. In these new policies, traditional central governments are not the sole actors but delegate their powers through decentralization to the smaller administrative units in the local level. Besides, the policies that are introduced in Western Europe in the 1990s mainly aim endogenous development as well, through using all sorts of resources effectively. These policies additionally devote much of their attention to networks of inter-company co-operation and regional innovation systems (Diez, 2002). Regional disparities are also present in EU countries. In order to remove regional disparities in EU member countries, the Regional Development Fund constituting approximately half of the Structural Funds is being used with the aim of supporting the development of underdeveloped regions and the SME`s. In the European Union, in the period, average per capita income is 100 according to the purchasing power parity, while it is 174 in Luxembourg, 120 in Denmark, 66 in Greece, 80 in Spain, 73 in Portugal as member countries and it is 33 in Turkey( State Planning Organization,2000). MAP: 1 GDP per Inhabitants, in PPS, by NUTS 2 Regions (EU- 27=100) Source: Eurostat regional yearbook 2009

123 From Old Regional Development Policies to New Regionalism in Turkey A SHORT ECONOMIC HISTORY OF TURKEY IN THE SENSE OF REGIONAL DEVELOPMENT Before talking about the period that starts with the establishment of Turkish Republic (in 1923), one should demonstrate that Turkey inherited a highly centralized politico-administrative structure from the Ottoman Empire. Ottoman Empire was under the reign of the sultan, the only and the absolute ruler of the Empire. Until the 19 th century, it was impossible to form a decentralized unit, such as local government, in which sultan devolves his power. The whole empire was ruled by the center, Istanbul, and periphery had been controlled and taxed via sultan s agents, fief holders, for centuries. Therefore, a newly born Republic did not come into a decentralized tradition of state structure. Even after the 19th century nothing changed in Ottoman policy, although it was so-called modernized, which is defined as defensive modernization, this type of modernization only perpetuated the power of center itself (Heper, 1986). Attempts for the defensive modernization were because of several military defeats of Ottomans by the Europeans. Since Europe was far beyond than Ottomans in respect to their military power, technology, etc. Ottomans were losing lands and authority thus bringing new solutions was inevitable. Modernizing the state through imitating Europe, through forming identical military schools, administrative institutions, secular schools, were seen as the most relevant solutions and this type of modernization; modernization because of necessity is called defensive modernization. As defined in Göymen s article, this Ottoman-type of modernization, which inspired European-type of institutions and schools can be named as westernization in spite of the West (Göymen, 2004). Although Turkey has made great strides in regional development, disparities among regions are still creating a problem. In order to attain the objectives of reducing development disparities among regions, raising welfare level of population living in underdeveloped regions and giving a stable dynamics to migration tendencies, regional planning studies was continuing.

124 122 Rasim AKPINAR According to the results of regional socio-economic development index 1 made in 2003, Marmara (1,70), Aegean (0,48),Central Anatolia (0,48), and Mediterranean(0,02) regions are above Turkey average and the Black Sea (-0,51), South Eastern Anatolia (-1,01) and the Eastern Anatolia (- 1,16) regions are below the average. Socio-Economic Development Index Eastern Anatolia South Eastern Anatolia Black Sea Mediterranean Central Anatolia Aegean Marmara In fact, while GNP index value per head as of regions, is 100 for Turkey, it was above Turkey s value in Marmara (156) and Aegean (125) regions, and below in the Black Sea (68), the South Eastern Anatolia (56) and Eastern Anatolia (41) regions. The Mediterranean and Central Anatolia regions have the nearest index value to Turkey average. 2 The Marmara region provides 51.8 and 36.9 per cent of Turkey s total industry and services value added respectively. The share of the Eastern and South Eastern Anatolia and the Black Sea region is quite low. 3 According to the General Census results of 1997, 25.8 percent of the country population live in the Marmara region, 16.8 percent in the Central Anatolia, 13.4 percent in Aegean region, 12.8 percent in the Mediterranean, 12.5 percent in the Black Sea, this study was conducted by the State Planning Organization in The Study on the Socio-economic Development Levels of the Provinces and Regions is measuring the development levels of regions by using 58 different indicators. These indicators, which can be classified in two groups as social and economic, comprises the fields such as demography, education, health, rural infrastructure, industry, construction, agriculture, finance and banking. The method of principle components analysis was used in the formation of an integrated socio-economic development index (SEGE) from these 58 indicators. 2 prepared based on the data of Turkey Statistical Institute. 3 prepared based on the data of Turkey Statistical Institute.

125 From Old Regional Development Policies to New Regionalism in Turkey 123 percent in the South Eastern Anatolia and 8.9 percent in the Eastern Anatolia. 4 In Turkey, the basic trend concerning spatial distribution of the industry has arisen in the form of the reduction in relative significance of traditional regional centers in which industry intensifies. While the share of provinces such as İstanbul, İzmir, Adana and Ankara reduced within Turkey s manufacturing industry production, their share in GNP has increased. The main reason of this is the increase in characteristics of being the centre at regional level through intensification of service functions of finance, banking, marketing, trade and tourism together with the expansion of their industrial activities to surrounding provinces. Since the 1960s, the reduction of territorial disparities has been one of the two main goals for Turkey s regional planning. In 1971, one of the main means to establish a policy of reducing interregional inequalities was created: Priority Provinces for Development (Kalkınmada Öncelikli Yöreler), in order to give precedence to those provinces by directing industrial investment towards them(massicard,2009;29). Regional development continues to be affected adversely, because, infrastructure investments, which are important in reducing interregional development disparities and in provision of development of underdeveloped regions, could not be concluded on time due to reasons like cash inflow and insufficient appropriations. Therefore, the private sector experience delays in benefiting from the externality created by public investments. The low level of education in the Eastern and South Eastern Anatolia regions compared to the country average, ineffective activities of family planning, mother and child health problems and failure in improving the status of women are the causes for concern. Interregional migration has made cities, which are already insufficient in housing existing population, encounter heavy socio-economic problems such as urban infrastructure, unemployment, housing, education and health. Turkey is a country of serious regional disparities that are apparent in all social and economic sectors of the economy as well as 4 prepared based on the data of Turkey Statistical Institute.

126 124 Rasim AKPINAR in natural assets such as topography and climate. Economic and social development disparities among seven geographical regions in Turkey are clearly observed when the main current indicators of Turkey are examined. GDP per Capita Index Values (Turkey=100) Marmara Aegean Central Anatolia Mediterranean Black Sea South Eastern Anatolia Eastern Anatolia GDP per Capita at PPP $ Comparison of the highest and lowest three regions and Turkey in General TR42 Region (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova Districts) TR31 Region (Izmir) TR10 Region (Istanbul) TRC3 Region (Mardin, Batman, Sırnak, Siirt Districts) TRB2 Region (Van, Mus, Bitlis, Hakkari Districts) TRA2 Region (Agrı, Kars, Igdır, Ardahan Districts) TR Turkey 3. THE DRIVING FORCES OF NEW REGIONALISM IN TURKEY Turkey tried to build up new policies with targeting sustainable development in less developed regions. Thus, new projects were set in various regions and rural parts of the country. Brief descriptions of the projects are given below.

127 From Old Regional Development Policies to New Regionalism in Turkey 125 Zonguldak- Karabük- Bartın Regional Development Project (ZBK) Eastern Anatolia Project (DAP) Southeastern Anatolia Project (GAP) The Eastern Blacksea Regional Development Plan (DOKAP) The Yeşilırmak River Basin Project (YHGP) From all these regional development plans, one may presume structure of a strong centralist state that directs all of its development projects in the whole country. (See the Map 2). On the other hand, since governments are so active in regional policymaking and regional projects, there can be populist attempts and irrational public investments in some areas. Dulupçu claims that in order to have successful regional development projects, politicians should be separated from economic decisions and politicization of public investments and spending must be prohibited (Dulupçu, 2005) Actually, the Turkish case affirms his ideas since, many regional plans and projects could not be implemented and were unsuccessful because of irrational, populist decisions taken by the governments. Furthermore, Turkish case exercised that it is impossible to sustain regional development through statism, highly centralized governments, and their top-down policies, which are not in favor of delegating their powers to subnational levels or NGOs. MAP 2: Regional Development Projects in Turkey Source: State Planning Organization

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ KURUMSAL KİMLİĞİ

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ KURUMSAL KİMLİĞİ GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ KURUMSAL KİMLİĞİ Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, Haziran ve Aralık aylarında olmak üzere yılda iki kez yayınlanan, hakemli ve bilimsel bir dergidir. Dergi, yayın kurulu

Detaylı

GİRİŞİMCİLİK PARADİGMASINDA DÖNÜŞÜM: DENEYİME DAYALI GİRİŞİMCİ TÜRLERİ ÜZERİNE TEORİK BİR DEĞERLENDİRME 1

GİRİŞİMCİLİK PARADİGMASINDA DÖNÜŞÜM: DENEYİME DAYALI GİRİŞİMCİ TÜRLERİ ÜZERİNE TEORİK BİR DEĞERLENDİRME 1 Girişimcilik Gündemi GİRİŞİMCİLİK PARADİGMASINDA DÖNÜŞÜM: DENEYİME DAYALI GİRİŞİMCİ TÜRLERİ ÜZERİNE TEORİK BİR DEĞERLENDİRME 1 M. Hulusi DAMGACIOĞLU Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biga İ.İ.B.F.

Detaylı

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ DR. H. İBRAHİM BODUR GİRİŞİMCİLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ JOURNAL OF ENTREPRENEURSHIP AND DEVELOPMENT Cilt 13 - Sayı 1 Yaz

Detaylı

MARMARA COĞRAFYA ------------DERGİSİ----------- MARMARA GEOGRAPHICAL REVİEW

MARMARA COĞRAFYA ------------DERGİSİ----------- MARMARA GEOGRAPHICAL REVİEW MARMARA COĞRAFYA ------------DERGİSİ----------- SAYI: 7 OCAK 2003 İSTANBUL MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ SAYI: 7 OCAK 2003 İSTANBUL MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ ISSN 1303-2429 Yazı Kurulu Prof. Dr. Ramazan ÖZEY

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 9. İş Deneyimleri

ÖZGEÇMİŞ. 9. İş Deneyimleri ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Ergün KARA 2. Ünvanı : Yrd. Doç. Dr. 3. Öğrenim Durumu : Doktora 4. Çalıştığı Kurum : Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi 5. Yabancı Dil : İngilizce / İyi Düzeyde 6. Telefon(Dahili)

Detaylı

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ DR. H. İBRAHİM BODUR GİRİŞİMCİLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ JOURNAL OF ENTREPRENEURSHIP AND DEVELOPMENT Cilt 12 - Sayı 2 Kış

Detaylı

Bu sayının Hakemleri

Bu sayının Hakemleri Bu sayının Hakemleri Doç. Dr. Osman Aydınlı (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) Doç. Dr. Metin Bozkuş (Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) Doç. Dr. İbrahim Görener (Erciyes Üniversitesi İlahiyat

Detaylı

YRD. DOÇ. DR. HASAN MEMİŞ Adı-Soyadı Hasan MEMİŞ D. Yeri D. Tarihi Balıkesir-16.09.1965 Telefon +90 348 813 93 34 1515 Faks +90 348 813 93 36 E-Posta Yabancı Dil hasanmemis@kilis.edu.tr İngilizce Web Öğrenim

Detaylı

YAYIM İLKELERİ VE MAKALE YAZIM KURALLARI. Yayım İlkeleri

YAYIM İLKELERİ VE MAKALE YAZIM KURALLARI. Yayım İlkeleri YAYIM İLKELERİ VE MAKALE YAZIM KURALLARI Yayım İlkeleri 1. Türkiyat Mecmuası, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından Bahar ve Güz olmak üzere yılda iki sayı çıkarılan hakemli

Detaylı

EIS526-H02-1 GİRİŞİMCİLİK (EIS526) Yazar: Doç.Dr. Serkan BAYRAKTAR

EIS526-H02-1 GİRİŞİMCİLİK (EIS526) Yazar: Doç.Dr. Serkan BAYRAKTAR GİRİŞİMCİLİK (EIS526) Yazar: Doç.Dr. Serkan BAYRAKTAR SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi ne aittir. "Uzaktan Öğretim" tekniğine

Detaylı

ÜSİMP 2013 Altıncı Ulusal Kongresi, 09-10 Mayıs 2013, Düzce Üniversitesi

ÜSİMP 2013 Altıncı Ulusal Kongresi, 09-10 Mayıs 2013, Düzce Üniversitesi Yrd.Doç.Dr. Altan Özkil Atılım Üniversitesi Sav. Tekno. Uyg. ve Arşt. Merkezi Müdürü Prof.Dr. Hasan AKAY Atılım Üniversitesi Rektör Yardımcısı ÜSİMP 2013 Altıncı Ulusal Kongresi, 09-10 Mayıs 2013, Düzce

Detaylı

Bilgi Toplumunda Sürekli Eğitim ve Yenilikçi Eğitimci Eğitimi

Bilgi Toplumunda Sürekli Eğitim ve Yenilikçi Eğitimci Eğitimi Bilgi Toplumunda Sürekli Eğitim ve Yenilikçi Eğitimci Eğitimi Bilgi toplumunda, bilgi ve iletişim teknolojilerinin yarattığı hız ve etkileşim ağı içinde, rekabet ve kalite anlayışının değiştiği bir kültür

Detaylı

YAZARLARA DUYURU. Değerlendirme. Önerilecek Çalışmalara İlişkin Biçimsel Özellikler. Genel Format. Kapak Sayfası

YAZARLARA DUYURU. Değerlendirme. Önerilecek Çalışmalara İlişkin Biçimsel Özellikler. Genel Format. Kapak Sayfası YAZARLARA DUYURU İşletme Fakültesi Dergisi yılda iki kez yayımlanan hakemli bir dergidir. Dergide işletme, iktisat, uluslararası ilişkiler, Avrupa Birliği siyaseti ve hukuku ve turizm işletmeciliği alanlarında

Detaylı

TARIM MAKİNALARI BİLİMİ DERGİSİ

TARIM MAKİNALARI BİLİMİ DERGİSİ ISSN 1306-0007 TARIM MAKİNALARI BİLİMİ DERGİSİ (Journal of Agricultural Machinery Science) 2013 CİLT (VOLUME) 9 SAYI (NUMBER) 3 Sahibi (President) Tarım Makinaları Derneği Adına (On Behalf of Agricultural

Detaylı

SWOT Analizi. Umut Al BBY 401, 31 Aralık 2013

SWOT Analizi. Umut Al BBY 401, 31 Aralık 2013 SWOT Analizi Umut Al umutal@hacettepe.edu.tr - 1 SWOT Strengths Weaknesses Opportunities Threats İşletmenin güçlü ve zayıf yanları ile fırsat ve tehditlerin tespit edilmesi, stratejinin bu unsurlar arasında

Detaylı

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİ VE YÖNETİM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİ VE YÖNETİM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİ VE YÖNETİM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Mugla Sıtkı Koçman University Faculty of Economics and Administrative Sciences Journal of Economics

Detaylı

III. ULUSLARARASI KOP BÖLGESEL KALKINMA SEMPOZYUMU BİLDİRİ YAZIM KURALLARI

III. ULUSLARARASI KOP BÖLGESEL KALKINMA SEMPOZYUMU BİLDİRİ YAZIM KURALLARI III. ULUSLARARASI KOP BÖLGESEL KALKINMA SEMPOZYUMU 1) Bildiri dili Türkçe ve İngilizce dir. BİLDİRİ YAZIM KURALLARI 2) Gönderilecek bildiri konuları sempozyum amacı ve bilim konuları dikkate alınarak seçilmelidir.

Detaylı

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ÇORUM İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ÇORUM İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ ÇORUM İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN 1303-7757 2003/1 Yıl: 2, Cilt: II, Sayı: 3 GAZI UNIVERSITY THE JOURNAL OF CORUM FACULTY OF THEOLOGY ISSN 1303-7757 2003/1 Year: 2, Vol.:II, Issue:

Detaylı

Yrd.Doç.Dr. HALİL MUTİOĞLU

Yrd.Doç.Dr. HALİL MUTİOĞLU Yrd.Doç.Dr. HALİL MUTİOĞLU Nazilli İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi Ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset Ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı Eğitim Bilgileri 1989-1993 Doktora İstanbul Üniversitesi

Detaylı

N İ I I V S İT U. iibf. MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİ VE YÖNETİM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

N İ I I V S İT U. iibf. MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİ VE YÖNETİM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ A L Ğ S I I TK KOÇMAN Ü N İ V ER S İT U M iibf E Sİ 2012 MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİ VE YÖNETİM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Mugla Sıtkı Koçman University Faculty

Detaylı

İŞL 203U YENİLİK YÖNETİMİ

İŞL 203U YENİLİK YÖNETİMİ İŞL 203U YENİLİK YÖNETİMİ KISA ÖZET WWW.KOLAYAOF.COM 1 İÇİNDEKİLER ÜNİTE 1 : Temel Kavramlar..3 ÜNİTE 2:Yenilik Çeşitleri ve Yeniliğin Yayılması..4 ÜNİTE 3:Yeniliğin Teorik Altyapısı, Modern Anlayış ve

Detaylı

HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ

HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt:15-16, Sayı:22-23-24-25, Yıl:2010-2011 Vol:15-16, No:22-23-24-25, Year:2010-2011 ISSN: 1303-9105 DİCLE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ Journal of the Faculty of Law of Dicle University DİCLE

Detaylı

viii Genel İşletme İlkeler ve İşlevler

viii Genel İşletme İlkeler ve İşlevler viii İçindekiler ix İçindekiler x Birinci Bölüm: İşletmecilik Eğitimi Prof. Dr. Sevgi Ayşe Öztürk Giriş...4 İşletmecilik Eğitiminin Temel Özellikleri...4 İşletmecilik Eğitimi Alanlar İçin Kariyer Seçenekleri...5

Detaylı

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ VİZYON BELGESİ (TASLAK) Türkiye 2053 Stratejik Lokomotif Sektörler MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ Millet Hafızası ve Devlet Aklının bize bıraktığı miras ve tarihî misyon, İstanbul un Fethinin

Detaylı

Cilt/Volume: 5 Sayı/Number: 1 Haziran / June 2010 ISSN:

Cilt/Volume: 5 Sayı/Number: 1 Haziran / June 2010 ISSN: ISSN: 1306-8946 CANAKKALE ONSEKIZ MART UNIVERSITESI 1 9 9 2 T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ DR. H. İBRAHİM BODUR GİRİŞİMCİLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ JOURNAL

Detaylı

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ ENSTİTÜSÜ ÇAĞDAŞ TÜRKİYE TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Cilt: XII Sayı: 24 Yıl: 2012/Bahar Yayın No: ISSN NO: 1. Baskı Derginin Sahibi:

Detaylı

Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of Economical and Social Research. ISSN:

Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of Economical and Social Research. ISSN: The Journal of Economical and Social Research ISSN: 1306-2174 http://www.iibf.ibu.edu.tr Cilt/Volume: 3 Yıl/Year: 2 Sayı/Issue:1 Bahar/Spring 2006 Prof. Dr. Nevzat YOSMAOĞLU nun anısına Cilt/Volume: 3

Detaylı

İKTİSAT (EKONOMİ) ÖĞRETİMİ ÇALIŞTAYI

İKTİSAT (EKONOMİ) ÖĞRETİMİ ÇALIŞTAYI İKTİSAT (EKONOMİ) ÖĞRETİMİ ÇALIŞTAYI YAŞAR ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİ BÖLÜMÜ 27-29 Mart 2015 Düzenleme Komitesi: Prof. Dr. N. Oğuzhan Altay Doç. Dr. Umut Halaç Arş. Gör.

Detaylı

Sahibi. Afyon Kocatepe Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ. Editörler Prof. Dr. A.İrfan AYPAY Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ

Sahibi. Afyon Kocatepe Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ. Editörler Prof. Dr. A.İrfan AYPAY Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ 1992 SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Cilt IX, Sayı 2, Aralık 2007 Afyon Kocatepe University Journal of Social Sciences Vol. IX, Issue 2, December 2007 Sahibi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ Editörler Prof.

Detaylı

YAYIN LİSTESİ KİTAP VE KİTAPTA YAYIMLANAN BÖLÜMLER

YAYIN LİSTESİ KİTAP VE KİTAPTA YAYIMLANAN BÖLÜMLER ADI SOYADI Prof.Dr.Hüseyin Haşimi GÜNEŞ ÜNVANI Öğretim Üyesi Fakültesi / Birimi İktisadi ve İdari Programlar/ MUHASEBE VE VERGİ BÖLÜMÜ- Meslek Yüksekokulu DAHİLİ TELEFON 3104 E-POSTA hhgunes@yahoo.com

Detaylı

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Lisans Programı

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Lisans Programı Yeni Nesil Devlet Üniversitesi SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Lisans Programı 2015-2016 Tanıtım Broşürü Bölüm Hakkında Genel Bilgiler Kamu Yönetimi, işlevsel anlamda kamu politikaları

Detaylı

A. MAKALE YAZIM KURALLARI

A. MAKALE YAZIM KURALLARI Yazım Kuralları Değerli Yazar ve Okurlarımız, Yayıncılıkta 36 yılı geride bırakarak yeni yayın yılına girmiş bulunan Dergimizin, şu ana kadar ulaşmış olduğu yüksek kalitesini daha da ileri düzeylere çıkarabilmek

Detaylı

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ İBRAHİM BODUR GİRİŞİMCİLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ JOURNAL OF ENTREPRENEURSHIP AND DEVELOPMENT Cilt 1 Sayı 2 Ocak 2007 Volume

Detaylı

Düzce Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi ve ilgili mekanizmaların vizyonu, Bölgesel, ulusal ve

Düzce Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi ve ilgili mekanizmaların vizyonu, Bölgesel, ulusal ve Düzce Üniversitesi 2015-2019 stratejik planında Düzce Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) doğrudan yer almakta olup, bu plan kapsamında ortaya konulan hedeflere ulaşılmasında önemli bir işleve sahiptir. Bu

Detaylı

İŞLETME FAKÜLTESİ TARİHÇEMİZ

İŞLETME FAKÜLTESİ TARİHÇEMİZ İŞLETME FAKÜLTESİ TARİHÇEMİZ İşletme Fakültesi; 1992 yılında, Ege ve çevre bölgelerin alanında uluslararası tanınırlığa sahip, İngilizce eğitim veren yüksek öğretim kurumu ihtiyacını karşılamak amacıyla

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... v BİRİNCİ BÖLÜM TURİZMDE TEMEL KAVRAMLAR

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... v BİRİNCİ BÖLÜM TURİZMDE TEMEL KAVRAMLAR İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... v BİRİNCİ BÖLÜM TURİZMDE TEMEL KAVRAMLAR 1.1. Turizm Sistemi...1 1.2. Turizm ve Bilimler...5 1.2.1. Turizm ve Ekonomi...5 1.2.2. Turizm ve Coğrafya...6 1.2.3. Turizm ve İşletme...6

Detaylı

SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY. Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun Sahibi / Owner. Editörler / Editors

SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY. Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun Sahibi / Owner. Editörler / Editors Eğitim Fakültesi Dergisi, 2015; (29) SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun 2015 Sahibi / Owner Prof. Dr. Firdevs KARAHAN Editörler / Editors Doç.

Detaylı

bilimname düşünce platformu XXIX, 2015/2

bilimname düşünce platformu XXIX, 2015/2 HAKEMLER KURULU Mustafa ULU (ERÜ), İbrahim GÖRENER (ERÜ), Erdoğan BAŞ (Marmara Ü.), Ali ÇİFTÇİ (Necmettin Erbakan Ü.), Süleyman DOĞANAY (ERÜ), Bekir TATLI (Çukurova Ü.), Cenan KUVANCI (ERÜ), O. Zahit ÇİFTÇİ

Detaylı

Profesyonel Yönetim Kurulu Programı Yönetim Kurulunun Etkin ve Verimli Hale Getirilmesi

Profesyonel Yönetim Kurulu Programı Yönetim Kurulunun Etkin ve Verimli Hale Getirilmesi Profesyonel Yönetim Kurulu Programı Yönetim Kurulunun Etkin ve Verimli Hale Getirilmesi 22-23 Haziran 2010, İstanbul 25-26 Haziran 2010, Ankara Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik Merkezi Ankara Profesyonel

Detaylı

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi Balanced Scorecard DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi Bu yöntemin ortaya çıkışı 1990 yılında Nolan Norton Enstitüsü sponsorluğunda gerçekleştirilen, bir yıl süren ve birçok şirketi kapsayan Measuring performance

Detaylı

www.geka.org.tr BÖLGESEL YENİLİK ve KALKINMA AJANSI DESTEKLERİ

www.geka.org.tr BÖLGESEL YENİLİK ve KALKINMA AJANSI DESTEKLERİ www.geka.org.tr BÖLGESEL YENİLİK ve KALKINMA AJANSI DESTEKLERİ Öncelikler ve İhtisaslaşma Organizasyon ve Eşgüdüm Yaşam Kalitesinin Artırılması Sürdürülebilir Kalkınma Bilgi Toplumuna Dönüşüm Rekabet Gücünün

Detaylı

İBRAHİM ARAP. e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620. 2004-2009 : Dokuz Eylül Üni. Sosyal Bilimler Enst.

İBRAHİM ARAP. e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620. 2004-2009 : Dokuz Eylül Üni. Sosyal Bilimler Enst. İBRAHİM ARAP e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620 KİŞİSEL BİLGİLER Uyruğu : T.C Doğum Tarihi : 01.02.1972 Doğum Yeri : Mersin Medeni Durumu : Evli ÖĞRENİM 2004-2009 : Dokuz

Detaylı

MELİKŞAH ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ

MELİKŞAH ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ MELİKŞAH ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ MELİKŞAH ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ Gen Hukuku Özel Sayısı CİLT: I SAYI: 1 YIL: 2012 HAZİRAN 2012 KAYSERİ SAHİBİ Melikşah Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Detaylı

BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, İçerik ve Tanımlar

BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, İçerik ve Tanımlar BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, İçerik ve Tanımlar Tanımlar: Dergi: Akdeniz Üniversitesi Akdeniz Sanat Dergisi ni, Derginin Sahibi: Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi adına Fakülte Dekanını, Yayın

Detaylı

TESAM AKADEMİ YAYIN İLKELERİ 1. Tesam Akademi Dergisi Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere yılda 2 kez yayımlanmaktadır.

TESAM AKADEMİ YAYIN İLKELERİ 1. Tesam Akademi Dergisi Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere yılda 2 kez yayımlanmaktadır. TESAM AKADEMİ YAYIN İLKELERİ 1 GENEL İLKELER Tesam Akademi Dergisi Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere yılda 2 kez yayımlanmaktadır. Dergide ekonomi, siyaset bilimi ve kamu yönetimi, dış politika, hukuk

Detaylı

MAKALE YAZIM KURALLARI

MAKALE YAZIM KURALLARI YAYIN KURALLARI Dergimizde, özgün araştırma ve inceleme makalesi, derleme, çeviri, arşiv belgeleri, nekroloji, kitap eleştirisi ve tanıtımı, sempozyum vb. haberleri yayınlanır. Yazıların başka bir yerde,

Detaylı

GÝRÝÞÝMCÝNÝN GÜNDEMÝ ARAÞTIRMA MAKALELERÝ GÝRÝÞÝMCÝLERE ÖNERÝLER EDÝTÖRDEN

GÝRÝÞÝMCÝNÝN GÜNDEMÝ ARAÞTIRMA MAKALELERÝ GÝRÝÞÝMCÝLERE ÖNERÝLER EDÝTÖRDEN EDÝTÖRDEN Ali AKDEMÝR GÝRÝÞÝMCÝLÝK GÜNDEMÝ Ýbrahim AYDIN Giriþimcilik ve KOBÝ ler DOSYA KONUSU Kadir YILDIRIM Avrupa Birliði nde KOBÝ Destekleme Programlarý Süleyman ÖZDEMÝR, Halis Yunus ERSÖZ ve Halil

Detaylı

BİLDİRİ ÇAĞRI METNİ GİRESUN ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ GİRESUN DEFTERDARLIĞI GİRESUN ULUSAL VERGİ SEMPOZYUMU

BİLDİRİ ÇAĞRI METNİ GİRESUN ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ GİRESUN DEFTERDARLIĞI GİRESUN ULUSAL VERGİ SEMPOZYUMU BİLDİRİ ÇAĞRI METNİ GİRESUN ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ GİRESUN DEFTERDARLIĞI GİRESUN ULUSAL VERGİ SEMPOZYUMU DAVET 26-27 Mart 2019 / GİRESUN Vergi ve vergilendirme, bir ülke ekonomisi

Detaylı

YRD. DOÇ. DR. BİROL MERCAN ÖZGEÇMİŞ KİMLİK BİLGİLERİ. AKADEMİK ÜNVANLARI (Üniversitesi ve Tarihi ) YÜKSEK LİSANS TEZİ VE DANIŞMANI

YRD. DOÇ. DR. BİROL MERCAN ÖZGEÇMİŞ KİMLİK BİLGİLERİ. AKADEMİK ÜNVANLARI (Üniversitesi ve Tarihi ) YÜKSEK LİSANS TEZİ VE DANIŞMANI YRD. DOÇ. DR. BİROL MERCAN ÖZGEÇMİŞ KİMLİK BİLGİLERİ Adı ve Soyadı Birol Mercan Doğum Yeri Karaman Doğum Tarihi 29.05.1968 Yabancı Dili Almanca Uzmanlık Alanı Kümelenme, İnovasyon, Rekabet Medeni Durumu

Detaylı

MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Cilt: 4, Sayı: 1, Mart 2018 Vol: 4, No: 1, March 2018 ISSN: 2149-5203 www.maliyearastirmalari.com Mart / March 2018, Cilt / Volume:4, Sayı / Issue:1 Maliye Araştırmaları Dergisi

Detaylı

Teknoloji Transfer Ofisi

Teknoloji Transfer Ofisi Teknoloji Transfer Ofisi 2016-17 Akademik Yılı Uyum Eğitimi TTO Tanıtımı Yrd. Doç. Dr. İlker KÖSE MEDİPOL Üniversitesi İçerik Medipol TTO Tanıtımı GYÜ Endeks Göstergeleri Nelerdir? İlk 50 ye Giren Üniversiteler

Detaylı

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ İBRAHİM BODUR GİRİŞİMCİLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ JOURNAL OF ENTREPRENEURSHIP AND DEVELOPMENT Cilt 1 Sayı 1 Haziran 2006

Detaylı

Bu sayının Hakemleri

Bu sayının Hakemleri Bu sayının Hakemleri Prof. Dr. Ramazan Altıntaş (Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) Prof. Dr. Ahmet Turan Aslan (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) Doç. Dr. Osman Aydınlı (Gazi Üniversitesi

Detaylı

Namık Kemal Üniversitesi SÜREKLĠ EĞĠTĠM MERKEZĠ

Namık Kemal Üniversitesi SÜREKLĠ EĞĠTĠM MERKEZĠ Namık Kemal Üniversitesi SÜREKLĠ EĞĠTĠM MERKEZĠ 2009 Yılı Kurumsal Değerlendirme Raporu Sürüm no. 2.0 Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Tekirdağ, Ocak 2010 1. SunuĢ Bu

Detaylı

Istanbul Commerce University, Journal of Science, 15(30), Fall 2016,

Istanbul Commerce University, Journal of Science, 15(30), Fall 2016, Istanbul Commerce University Journal of Science İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 15(30), Güz 2016 YAYIN KOŞULLARI VE YAZIM KURALLARI İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi

Detaylı

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK Daha kapsayıcı bir toplum için sözlerini eyleme dökerek çalışan iş dünyası ve hükümetler AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK Avrupa da önümüzdeki

Detaylı

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi The International Journal of Economic and Social Research ISSN: 1306-2174 http://www.iibf.ibu.edu.tr Cilt/Volume: 4 Yıl/Year: 4 Sayı/Issue:2 Güz/Autumn 2008 Cilt/Volume: 4 Yıl/Year: 4 Sayı/Issue:2 Güz/Autumn

Detaylı

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I YONT 101- İŞLETMEYE GİRİŞ I 1 İşletmeleri gruplandırırken genellikle 6 farklı ölçüt kullanılmaktadır. Bu ölçütler aşağıdaki şekilde sıralanabilir: 1. Üretilen mal ve hizmet çeşidine

Detaylı

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri 1. Yıl - Güz 1. Yarıyıl Ders Planı Mikroekonomik Analiz I IKT751 1 3 + 0 8 Piyasa, Bütçe, Tercihler, Fayda, Tercih,

Detaylı

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ 13 1.1.Türkiye Ekonomisine Tarihsel Bakış Açısı ve Nedenleri 14 1.2.Tarım Devriminden Sanayi Devrimine

Detaylı

MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ HUKUK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ VERGİ HUKUKU TOPLANTISI ÖZEL SAYISI

MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ HUKUK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ VERGİ HUKUKU TOPLANTISI ÖZEL SAYISI MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ HUKUK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ VERGİ HUKUKU TOPLANTISI ÖZEL SAYISI C.17 S.3-4 Y.2011 T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ Hayatın kıyısında bir yerde vergi hukuku

Detaylı

ANKARA KALKINMA AJANSI. www.ankaraka.org.tr

ANKARA KALKINMA AJANSI. www.ankaraka.org.tr ANKARA KALKINMA AJANSI www.ankaraka.org.tr TÜRKİYE'NİN En Genç Kalkınma Ajansı Ankara Kalkınma Ajansı bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak, bölgenin rekabet gücünü artırmak ve gelişimini hızlandırmak

Detaylı

İ.İ.B.F Yaz Okulu Ders PROGRAMI

İ.İ.B.F Yaz Okulu Ders PROGRAMI Dönem Bölümü Programı Şube Ders Kodu 2013-2014 İ.İ.B.F Yaz Okulu Ders PROGRAMI Böl/Sınıf DERSLER T U K DERSİ YÜRÜTECEK ÖĞRETİM ELEMANI G EKO EKO/1.S N.Ö. 1.Şb. 111611101 İstatistik I 3 0 3 Yrd.Doç.Dr.

Detaylı

Avrupa Birliği Lizbon Hedefleri ne UlaĢabiliyor mu?

Avrupa Birliği Lizbon Hedefleri ne UlaĢabiliyor mu? Avrupa Birliği Lizbon Hedefleri ne UlaĢabiliyor mu? Yrd. Doç. Dr. Elif UÇKAN DAĞDEMĠR Anadolu Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü Öğretim Üyesi 1. GĠRĠġ Avrupa Birliği (AB)

Detaylı

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL Brezilya: Ülkeler arası gelir grubu sınıflandırmasına göre yüksek orta gelir grubunda yer almaktadır. 1960 ve 1970 lerdeki korumacı

Detaylı

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ DR. H. İBRAHİM BODUR GİRİŞİMCİLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ JOURNAL OF ENTREPRENEURSHIP AND DEVELOPMENT Cilt 4 Sayı 2 Aralık

Detaylı

ÇALIŞMA RAPORU KONU: TURİZM YÖNETİMİ PROGRAM: TURİZM YÖNETİMİ VE PLANLAMA TÜRÜ/SÜRESİ: LİSANSÜSTÜ DİPLOMA, 04/10/2010 01/10/2011

ÇALIŞMA RAPORU KONU: TURİZM YÖNETİMİ PROGRAM: TURİZM YÖNETİMİ VE PLANLAMA TÜRÜ/SÜRESİ: LİSANSÜSTÜ DİPLOMA, 04/10/2010 01/10/2011 ÇALIŞMA RAPORU KONU: TURİZM YÖNETİMİ PROGRAM: TURİZM YÖNETİMİ VE PLANLAMA TÜRÜ/SÜRESİ: LİSANSÜSTÜ DİPLOMA, 04/10/2010 01/10/2011 HAZIRLAYAN: MURAT KOÇAK Müfettiş KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI Teftiş Kurulu

Detaylı

AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ SANDIKLI UYGULAMALI BİLİMLER YÜKSEKOKULU

AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ SANDIKLI UYGULAMALI BİLİMLER YÜKSEKOKULU AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ SANDIKLI UYGULAMALI BİLİMLER YÜKSEKOKULU 2017 2018 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI EĞİTİM REHBERİ T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ SANDIKLI UYGULAMALI BİLİMLER YÜKSEKOKULU e-posta subyo@aku.edu.tr

Detaylı

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ DR. H. İBRAHİM BODUR GİRİŞİMCİLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ JOURNAL OF ENTREPRENEURSHIP AND DEVELOPMENT Cilt 4 Sayı 1 Haziran

Detaylı

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ 2007 2010 STRATEJİK PLANI 1. GİRİŞ 1982 yılında kurulan İlişkiler Bölümümüzün 2007 2010 yılları stratejik plan ve hedeflerini ortaya koymayı amaçlayan bu

Detaylı

Emek Araştırma dergisinde yayımlanacak yazılar derginin amaçlarına uygun bir biçimde ve açık, anlaşılır bir dil ve üslupla yazılmış olmalıdır.

Emek Araştırma dergisinde yayımlanacak yazılar derginin amaçlarına uygun bir biçimde ve açık, anlaşılır bir dil ve üslupla yazılmış olmalıdır. Yazarlara Duyuru 73 Yazarlara Duyuru Emek Araştırma dergisinde yayımlanacak yazılar derginin amaçlarına uygun bir biçimde ve açık, anlaşılır bir dil ve üslupla yazılmış olmalıdır. Değerlendirme Süreci

Detaylı

SAYIŞTAY DERGİSİ YAYIN İLKELERİ VE YAZIM KURALLARI. Sayıştay Dergisi Yayın İlkeleri Sayıştay Dergisi Yazım Kuralları

SAYIŞTAY DERGİSİ YAYIN İLKELERİ VE YAZIM KURALLARI. Sayıştay Dergisi Yayın İlkeleri Sayıştay Dergisi Yazım Kuralları SAYIŞTAY DERGİSİ YAYIN İLKELERİ VE YAZIM KURALLARI Sayıştay Dergisi Yayın İlkeleri Sayıştay Dergisi Yazım Kuralları SAYIŞTAY DERGİSİ YAYIN İLKELERİ Sayıştay Dergisi üçer aylık dönemler halinde yayımlanan

Detaylı

Türkiye de Faizsiz Bankacılık Alanında Yayınlanmış Tezlerin Analizi. Dr. Mustafa Tevfik KARTAL Borsa İstanbul A.Ş.

Türkiye de Faizsiz Bankacılık Alanında Yayınlanmış Tezlerin Analizi. Dr. Mustafa Tevfik KARTAL Borsa İstanbul A.Ş. Türkiye de Faizsiz Bankacılık Alanında Yayınlanmış Tezlerin Analizi Dr. Mustafa Tevfik KARTAL Borsa İstanbul A.Ş. Giriş Çalışmanın Amacı Çalışmanın Kapsamı Uygulama ve Sonuçlar 2 Giriş GSYH lerden daha

Detaylı

ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ BİRİMİ KOORDİNATÖRLÜĞÜ

ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ BİRİMİ KOORDİNATÖRLÜĞÜ ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ BİRİMİ KOORDİNATÖRLÜĞÜ FAALİYET RAPORU (2009-2014) 0 İÇİNDEKİLER SUNUŞ.. 2 1-GENEL BİLGİLER.. 3 A-Misyon ve Vizyon.. 3 B-Yetki, Görev Ve Sorumluluklar.

Detaylı

MEDYA VE İLETİŞİM YÖNETİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI BÜTÜNLEŞİK PAZARLAMA İLETİŞİMİ YÖNETİMİ YOĞUNLAŞMA ALANI BİLGİ PAKETİ

MEDYA VE İLETİŞİM YÖNETİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI BÜTÜNLEŞİK PAZARLAMA İLETİŞİMİ YÖNETİMİ YOĞUNLAŞMA ALANI BİLGİ PAKETİ MEDYA VE İLETİŞİM YÖNETİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI BÜTÜNLEŞİK PAZARLAMA İLETİŞİMİ YÖNETİMİ YOĞUNLAŞMA ALANI BİLGİ PAKETİ 1. Program Bilgileri Amaçlar: Medya ve İletişim Yönetimi Yüksek Lisans Programına

Detaylı

T.C. IĞDIR ÜNİVERSİTESİ Akademik Teşvik Düzenleme, Denetleme ve İtiraz Komisyonu

T.C. IĞDIR ÜNİVERSİTESİ Akademik Teşvik Düzenleme, Denetleme ve İtiraz Komisyonu T.C. IĞDIR ÜNİVERSİTESİ Akademik Teşvik Düzenleme, Denetleme ve İtiraz Komisyonu FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ DEKANLIĞI 1. Prof. Dr. Ali İPEK Tarih 45,60 30,60 Kitap yayınevi uluslararası olarak belirtilmiş

Detaylı

BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci

BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci Doç. Dr. Serpil Ağcakaya Süleyman Demirel Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü Giriş...1 1. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı

Detaylı

GÝRÝÞÝMCÝNÝN GÜNDEMÝ ARAÞTIRMA MAKALELERÝ GÝRÝÞÝMCÝLERE ÖNERÝLER KİTAP ANALİZİ. Günal ÖNCE Girişimciler ve KOBİ ler Açısından Marka ve Önemi EDÝTÖRDEN

GÝRÝÞÝMCÝNÝN GÜNDEMÝ ARAÞTIRMA MAKALELERÝ GÝRÝÞÝMCÝLERE ÖNERÝLER KİTAP ANALİZİ. Günal ÖNCE Girişimciler ve KOBİ ler Açısından Marka ve Önemi EDÝTÖRDEN EDÝTÖRDEN Ali AKDEMÝR GÝRÝÞÝMCÝLÝK GÜNDEMÝ Hüseyin ÜZÜLMEZ Girişimcilik ve Konya da Girişimciliğin Geleceği DOSYA KONUSU Selda ALAGÖZ, Ayten AKATAY Sustainable Competition And Resource- Based View In Global

Detaylı

Pazarlamada Kullanılan Farklı Yaklaşımlar, Teoriler ve Analiz Teknikleri

Pazarlamada Kullanılan Farklı Yaklaşımlar, Teoriler ve Analiz Teknikleri Pazarlamada Kullanılan Farklı Yaklaşımlar, Teoriler ve Analiz Teknikleri Umut Al umutal@hacettepe.edu.tr - 1 Pazarlama Teorileri - 2 Rasyonel Seçim Teorisi Fayda fonksiyonu Fayda maksimizasyonu Faydanın

Detaylı

YAYIN VE YAZIM KURALLARI. 1. Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi yılda iki kez yayınlanan uluslararası hakemli bir dergidir.

YAYIN VE YAZIM KURALLARI. 1. Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi yılda iki kez yayınlanan uluslararası hakemli bir dergidir. YAYIN VE YAZIM KURALLARI 1. Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi yılda iki kez yayınlanan uluslararası hakemli bir dergidir. 2. Dergide Türkçe, Almanca, Fransızca ve İngilizce makaleler yayınlanmaktadır. 3.

Detaylı

Prof. Dr. Ferit KÜÇÜK

Prof. Dr. Ferit KÜÇÜK Prof. Dr. Ferit KÜÇÜK 1. Kişisel Bilgiler: İş Adresi : Harran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Osmanbey Kampüsü Şanlıurfa İş Telefonu : +90 (414) 318 3533 Faks : +90 (414) 318 3534 Fakülte

Detaylı

MAKALE YAZIM KURALLARI

MAKALE YAZIM KURALLARI YAYIN KURALLARI Dergimizde, özgün araştırma ve inceleme makalesi, derleme makalesi, çeviri, arşiv belgeleri, kitap eleştirisi ve tanıtımı, ölüm ve sempozyum vb. haberleri yayınlanır. Yazıların başka bir

Detaylı

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni GSO-TOBB-TEPAV Girişimcilik Merkezinin Açılışı Kredi Garanti Fonu Gaziantep Şubesi nin Açılışı Proje Değerlendirme ve Eğitim Merkezi nin Açılışı Dünya Bankası Gaziantep Bilgi Merkezi Açılışı 23 Temmuz

Detaylı

EGE ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJE KESİN RAPORU EGE UNIVERSITY SCIENTIFIC RESEARCH PROJECT REPORT. 4,5 cm

EGE ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJE KESİN RAPORU EGE UNIVERSITY SCIENTIFIC RESEARCH PROJECT REPORT. 4,5 cm A4 2,5cm YAZI KARAKTERİ: TIMES NEW ROMAN EGE ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJE KESİN RAPORU EGE UNIVERSITY SCIENTIFIC RESEARCH PROJECT REPORT İLK PENCERE: Proje adı 12 punto ile en fazla 38 Karakter

Detaylı

International Journal of Political Studies

International Journal of Political Studies Aralık/December 2015, Volume/ Cilt:1, Issue/Sayı:2 International Journal of Political Studies ULUSLARARASI POLİTİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ ISSN: 2149-8539 www.politikarastirmalar.org Address: Arabacı Alanı

Detaylı

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT FAKÜLTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ. Mezun Bilgi Formu

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT FAKÜLTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ. Mezun Bilgi Formu YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT FAKÜLTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ Mezun Bilgi Formu Bu çalışma; Program Çıktılarının mezunlarımız tarafından ne ölçüde sağlandığının belirlenebilmesi amacıyla hazırlanmıştır.

Detaylı

ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ İNSANİ BİLİMLER VE EDEBİYAT FAKÜLTE DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ YÖNERGESİ

ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ İNSANİ BİLİMLER VE EDEBİYAT FAKÜLTE DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ YÖNERGESİ ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ İNSANİ BİLİMLER VE EDEBİYAT FAKÜLTE DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç Madde 1-(1)Bu yönergenin amacı, Ardahan Üniversitesi

Detaylı

T. C. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ YAYIN İLKELERİ

T. C. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ YAYIN İLKELERİ T. C. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ YAYIN İLKELERİ T.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi nde, aşağıda belirtilen şartlara uyan eserler yayınlanır. 1. Makalelerin, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler

Detaylı

DİCLE ADALET DERGİSİ

DİCLE ADALET DERGİSİ Cilt:1, Sayı: 1, Yıl: 2017 Vol:1, No :1,Year: 2017 ISSN: 2602 232X DİCLE ÜNİVERSİTESİ ADALET MESLEK YÜKSEKOKULU DİCLE ADALET DERGİSİ Dicle Universıty Justıce Vocatıonal School Dıcle Justıce Journal DİCLE

Detaylı

PROJE BAŞVURUSU HAZIRLAMA KILAVUZU

PROJE BAŞVURUSU HAZIRLAMA KILAVUZU TÜBİTAK TEKNOLOJİ ve YENİLİK DESTEK PROGRAMLARI BAŞKANLIĞI (TEYDEB) 1514 - GİRİŞİM SERMAYESİ DESTEKLEME PROGRAMI 2013 ÇAĞRISI PROJE BAŞVURUSU HAZIRLAMA KILAVUZU AÇIKLAMALAR 1514 -Girişim Sermayesi Destekleme

Detaylı

İSTİKLÂL MAHKEMELERİ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU

İSTİKLÂL MAHKEMELERİ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU İSTİKLÂL MAHKEMELERİ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU (10-11 ARALIK 2015 /ADIYAMAN) Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı ve Adıyaman Üniversitesi iş birliğinde 10 11 Aralık 2015 tarihlerinde Adıyaman da İstiklâl

Detaylı

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ AKADEMİK YAKLAŞIMLAR DERGİSİ YAZIM KURALLARI

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ AKADEMİK YAKLAŞIMLAR DERGİSİ YAZIM KURALLARI İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ AKADEMİK YAKLAŞIMLAR DERGİSİ YAZIM KURALLARI 1. Dergiye gönderilen makaleler, 6.000 12.000 (en fazla 30 sayfa) kelimeden oluşmalıdır. Kitap incelemeleri

Detaylı

STRATEJİK AMAÇLAR STRATEJİK HEDEFLER STRATEJİLER

STRATEJİK AMAÇLAR STRATEJİK HEDEFLER STRATEJİLER STRATEJİK AMAÇLAR 1 BİLİMSEL GİRİŞİMCİ VE YENİLİKÇİ BİR ÜNİVERSİTE OLMAK STRATEJİK HEDEF 1.1 İnsan kaynağının akademik beceri, nitelik ve etkin araştırma yapabilme kapasitesinin arttırılması STRATEJİK

Detaylı

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ

GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ ISSN: 1306-8946 CANAKKALE ONSEKIZ MART UNIVERSITESI 1 9 9 2 T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ DR. H. İBRAHİM BODUR GİRİŞİMCİLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ JOURNAL

Detaylı

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ DOKTORA PROGRAMI DERS BİLGİ PAKETİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ DOKTORA PROGRAMI DERS BİLGİ PAKETİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ DOKTORA PROGRAMI DERS BİLGİ PAKETİ 1. Program Bilgileri Amaç: Bölümümüzün amacı, öğrencilerimize sadece geçmişle ilgili bilgi ve disiplinleri değil aynı zamanda geçmişten

Detaylı

SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ

SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ T.C. KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES Cilt 3 Sayı 5 Haziran 2013 Volume 3 Issue 5 June 2013 ISSN 2146-4561 Baskı: Kilis 7 Aralık

Detaylı

5Element Eğitim ve Danışmanlık EĞİTİM KATALOĞU

5Element Eğitim ve Danışmanlık EĞİTİM KATALOĞU 5Element Eğitim ve Danışmanlık EĞİTİM KATALOĞU 2016 Çatışma Yönetimi: Kişi, Ekip ve Organizasyon Değişimi Koçluk Yaklaşımı ile Yönetmek Eğiticinin Eğitimi: Eğitime ve Kişiye Özel Ekip Yönetimi: Bütünsel

Detaylı

MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ HUKUK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ C. 18 S. 3

MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ HUKUK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ C. 18 S. 3 MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ HUKUK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ C. 18 S. 3 Y. 2012 Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi ISSN - 2146-0590 C. 18 S. 3 Y. 2012 Sahibi Marmara

Detaylı

KTÜ STRATEJİK PLAN 2014-2018 10. KALKINMA PLANI 2014-2018

KTÜ STRATEJİK PLAN 2014-2018 10. KALKINMA PLANI 2014-2018 10. KALKINMA PLANI KTÜ STRATEJİK PLAN 10. Kalkınma Planında Yer Alan Politikalarla Örtüşen Hedef ve Faaliyetlerimiz Nitelikli İnsan, Güçlü Toplum Yenilikçi Üretim, İstikrarlı Yüksek Büyüme Yaşanabilir

Detaylı