HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ OLUġTURULAN RAT MODELĠNDE ĠNDOMETAZĠNĠN NÖRONAL APOPĠTOZ ÜZERĠNE ETKĠSĠ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ OLUġTURULAN RAT MODELĠNDE ĠNDOMETAZĠNĠN NÖRONAL APOPĠTOZ ÜZERĠNE ETKĠSĠ"

Transkript

1 T.C. ÇUKUROVA ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABĠLĠM DALI NEONATOLOJĠ BĠLĠM DALI HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ OLUġTURULAN RAT MODELĠNDE ĠNDOMETAZĠNĠN NÖRONAL APOPĠTOZ ÜZERĠNE ETKĠSĠ Dr. Erdal TAġKIN NEONATOLOJĠ YANDAL UZMANLIK TEZĠ TEZ DANIġMANI Prof. Dr. Mehmet SATAR ADANA 2010

2 T.C. ÇUKUROVA ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABĠLĠM DALI NEONATOLOJĠ BĠLĠM DALI HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ OLUġTURULAN RAT MODELĠNDE ĠNDOMETAZĠNĠN NÖRONAL APOPĠTOZ ÜZERĠNE ETKĠSĠ Dr. Erdal TAġKIN NEONATOLOJĠ YANDAL UZMANLIK TEZĠ TEZ DANIġMANI Prof. Dr. Mehmet SATAR ÇUKUROVA ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ ARAġTIRMA FONU TARAFINDAN DESTEKLENMĠġTĠR. PROJE NO: TF-2006/LTP-32 ADANA-2010

3 TEġEKKÜR Neonatolojii yan dal eğitimim süresince yardımlarını ve deneyimlerini esirgemeyen değerli hocam ve tez danıģmanım Prof. Dr. Mehmet SATAR a ve birlikte çalıģmaktan zevk duyduğum Prof. Dr. Nejat NARLI ya, Doç. Dr. Hacer YAPICIOĞLU YILDIZDAġ a, tezime yardımlarından dolayı Patoloji Ananbilim Dalı ndan Prof. Dr. Suzan ZORLUDEMĠR e, arkadaģlarım Uzm. Kenan ÖZCAN a, Uzm. Dr. Ferda ÖZLÜ ye ve Yenidoğan Kliniği çalıģanlarına teģekkür ederim. Ayrıca yan dal ihtisasım süresince desteğini esirgemeyen eģim Berrin TAġKIN a, sevgili çocuklarım Zeynep TAġKIN ve Beril TAġKIN a teģekkür ederim. I

4 ĠÇĠNDEKĠLER TEġEKKÜR II ĠÇĠNDEKĠLER III TABLO LĠSTESĠ V ġekġl LĠSTESĠ VI KISALTMA LĠSTESĠ VII ÖZET ve ANAHTAR SÖZCÜKLER VIII ABSTRACT- KEYWORDS IX 1. GĠRĠġ 1 2. GENEL BĠLGĠLER Perinatal Asfiksi ve Hipoksik Ġskemik Ensefalopati Tanım Ġnsidans Asfiksi Tipleri Kronik Kısmi Asfiksi Akut Tama Yakın Asfiksi Patoloji Selektif Nöronal Nekroz Status Marmoratus Parasagital Serebral Hasar Periventriküler Lökomalazi Periventriküler Hemorajik Ġnfarkt Fokal ve Multifokal Ġskemik Beyin Hasarı Perinatal Hipoksik Ġskemik Beyin Hasarının Patogenezi Hipoksemi Hipoksi-Ġskemi Beyin hasarında hücresel mekanizma Enerji DönüĢümü Ġntrasellüler asidoz Eksitatör aminoasitlerin salınması Ġntrasellüler kalsiyum birikimi Serbest radikaller Sitokinler Apopitoz Nekroz ve Apopitozda Hücresel DeğiĢiklikler Ekstrinsik Apopitotik Yolak Ġntrinsik Apopitotik Yolak Kapspaz Bağımsız Apopitoz Aktivasyonu Kaspaz Bağımlı Apopitoz aktivasyonu Hipoksik iskemik beyin hasarının önlenmesine yönelik giriģimler Enerji kaybının azaltılması Glutamat salınımının inhibisyonu Glutamat geri alımındaki bozukluğun iyileģtirilmesi Glutamat reseptörlerinin bloke edilmesi Lökosit/mikroglial/sitokin etkilerinin inhibisyonu Ġntrasellüler olayların akıģının bloke edilmesi Eikozanoidler (AraĢidonik asid metabolitleri) ve Otakoidler 31 II

5 2.2.1.Eikozanoid Biyosentezi Siklooksijenaz Ürünleri Lipooksijenaz Ürünleri Eikozanoid Metabolizması Eikozanoidlerin Etki Mekanizması Fosfolipaz A 2 ve Hipoksik Ġskemik Serebral Hasar Ġnflamatuvar Merdiyatörler ve Neonatal Beyin Hasarı Prostaglandin ve Hipoksik-iskemik Beyin Hasarı GEREÇ ve YÖNTEM Histokimyasal Olarak S7100 ApopTag Peroxidase Uygulanması Histopatolojik değerlendirme Ġstatistiksel Değerlendirme BULGULAR TARTIġMA SONUÇLAR KAYNAKLAR ÖZGEÇMĠġ 62 III

6 TABLO LĠSTESĠ Tablo no Sayfa no Tablo 1. Perinatal kronik kısmi ve akut tam asfiksinin özellikleri 3 Tablo 2. Hipoksik iskemik ensefalopatide etkilenen organlar 4 Tablo 3. Fetus veya yenidoğan beyninin hipoksik-iskemik hasara cevabı 7 Tablo 4. HĠE li yenidoğanda nöropatolojik özellikler 7 Tablo 5. Nekroz ve apopitoz arasında anatomik ve iģlevsel farklılıklar 23 Tablo 6. Apopitozun moleküler düzenlenmesi 24 Tablo 7. Hipoksik-iskemik beyin hasarının önlenmesindeki mevcut değerli giriģimler 28 Tablo 8. Deneysel modellerde perinatal hipoksik iskemik beyin hasarında inflamasyon ve sitokinler 30 Tablo 9. Gruplara göre cinsiyet ve ağırlıkların dağılımı 43 Tablo 10. Gruplara göre apoptotik hücre dağılımı 44 IV

7 ġekġl LĠSTESĠ ġekil no Sayfa no ġekil-1. Hipoksik-iskemik serebral hasar patogenezine genel bakıģ 11 ġekil-2. Akson terminalinden salınan glutamatın postsinaptik dentrit ve astrosit içerisindeki döngüsü, reseptörleri ve iyon kanalları 15 ġekil-3. Hücre içi kalsiyum homeostazı 18 ġekil- 4. Reperfüzyon reoksijenizasyon döneminde serbest oksijen radikallerinin oluģumu 19 ġekil 5. Sham grubunda az sayıda TUNEL pozitif boyanan apoptotik hücreler 45 ġekil 6. Hipoksik-iskemik hasar oluģturulan grupta artan sayıda TUNEL pozitif boyanan apoptotik hücreler 45 ġekil 7. Hipoksik-iskemik hasar öncesi 2mg/kg indometazin uygulanan grupta TUNEL pozitif boyanan apoptotik hücreler 46 ġekil 8. Hipoksik-iskemik hasar sonrası 2mg/kg indometazin verilen grupta daha az sayıda TUNEL pozitif boyanan apoptotik hücreler 46 ġekil 9. Hipoksik-iskemik hasar sonrası 4mg/kg indometazin uygulanan grupta belirgin olarak azalan TUNEL pozitif boyanan apoptotik hücreler 47 V

8 KISALTMALAR ADP AMPA ATP BOS Ca 2+ COX DNA EDRF enos FAD GH HĠE IGF-1 ĠL-1 ĠL-6 inos KA MSS NAD NADP NMDA nnos NO NOS O 2 PG PVL PVHĠ QA TGFB TNF- Adenozin difosfat Alfa-amino-3.hidroksi-5.metil-4.izoksazol propionik asit Adenozin trifosfat Beyin omurilik sıvısı Kalsiyum Siklooksijenaz Deoksiribonükleik asit Endotelden derive edilen gevģetici faktör Endoteliyal nitrik oksit sentaz Flavin adenin dinükleotit Growth hormon Hipoksik iskemik ensefalopati Ġnsülin like growth faktör-1 Ġnterlökin-1 beta Ġnterlökin-6 Ġndüklenen nitrik oksit sentaz Kainat Merkezi sinir sistemi Nikotin adenin dinükleotit Nikotin adenin dinükleotit fosfat N-Metil-D-Aspartat Nöronal nitrik oksit sentaz Nitrik oksit Nitrik oksit sentaz Oksijen Prostaglandin Periventriküler lökomalazi Periventriküler hemorajik infarkt Kuiskalat A Transforming growth faktör B Tümör nekrozis faktör alfa VI

9 ÖZET Amaç: Siklooksijenaz yolağı ve prostaglandinler hipoksik-iskemik beyin hasarı patogenezinde ve gecikmiģ beyin hasarı mekanizmasında önemli rol oynar. Bu çalıģmada hipoksik iskemik rat modelinde farklı dozlardaki nonselektif siklooksijenaz inhibitörü olan indometazinin nöronal apopitoz üzerine etkisi araģtırıldı. Gereç ve Yöntem: Levine-Rice metoduna göre hipoksik iskemi oluģturulan yedi günlük ratlar beģ gruba ayrıldı. Grup I (n: 15) ratlara serum fizyolojik verildi, arter ligasyonu ve hipoksi yapılmadı. Grup II (n: 15) ratlara hipoksik-iskemiden sonra serum fizyolojik verildi. Grup III (n: 15) ratlara hiposik-iskemiden önce tek doz 2 mg/kg indometazin verildi. Grup IV (n: 15) ratlara hipoksik-iskemiden sonra 12 saat arayla üç doz 2 mg/kg indometazin verildi. Grup V (n: 15) ratlara hipoksik-iskemiden sonra 12 saat arayla üç doz 4 mg/kg indometazin verildi. Ratlar hipoksik-iskemiden 72 saat sonra dekapite edildi ve beyin hemisfer dokuları TUNEL yöntemi ile değerlendirildi. Bulgular: Hipoksik-iskemi öncesi ve sonrası verilen indometazin tedavisi hipoksik-iskemi sonrası serum fizyolojik verilen grup ile karģılaģtırıldığında rat beynindeki apopitotik hücre sayısını önemli ölçüde azalttı (p<0,001). Sonuç: Bu sonuçlara göre indometazin tedavileri hipoksik iskemik beyin hasarı tedavisinde iyi bir seçenek olabilir. Anahtar kelimeler: Hipoksik-iskemi, beyin zedelenmesi, apopitozis, indometazin VII

10 THE EFFECTS OF INDOMETHACIN ON NEURONAL APOPTOSIS IN NEWBORN RATS WITH HYPOXIC-ISCHEMIC BRAIN INJURY ABSTRACT Purpose: Cyclooxygenase pathway and prostaglandins plays an important role in the pathogenesis and delayed mechanisms of hypoxic-ischemic brain injury. The aim of this study was to investigate the effect of different doses of indomethacin, a nonselective cyclooxygenase inhibitor, on neuronal apoptosis in rats with hypoxicischemic brain injury. Material and Methods: Seven-day-old rat pups with the Rice model of hypoxic-ischemic cerebral injury were randomly divided into five groups. Group I (n: 15) pups were given physiologic saline, but neither ligation nor hypoxia were performed. Group II (n: 15) pups were treated with physiologic saline after hypoxic-ischemia. Group III (n: 15) pups were treated with indomethacin at a dose of 2 mg/kg per before hypoxic ischemia. Group IV (n: 15) pups were treated with three doses of indomethacin at a dose of 2 mg/kg every 12 h after hypoxicischemia. Group V (n: 15) pups were treated with three doses of indomethacin, at a dose of 4 mg/kg every 12 h after hypoxic ischemia. After 72 hours, the rats were decapitated and each brain hemispheres tissues were evaluated by using the TUNEL staining method. Results: Indomethacin treatment either before or after hypoxia, results in a significant reduction in the numbers of apoptotic cells in rat brains when it is compared with group treated with physiologic saline after hypoxicischemia (p<0,001). Conclusion: These results demonstrated that indomethacin administration either before or after hypoxicischemia reduce neuronal apoptosis, and we propose that indomethacin may be a good option for the therapy of hypoxic-ischemic brain injury. Key Words: Hypoxic ischemia, brain injury, apoptosis, indomethacin VIII

11 I. GĠRĠġ ve AMAÇ Hipoksik Ġskemik Ensefalopati (HĠE) yenidoğan mortalitesine ve uzun dönemde gözlenen serebral palsi, mental retardasyon ve epilepsi gibi morbiditeye neden olabilen yenidoğanın önemli sorunlarından biridir. 1,2 HĠE de olay ile hücre ölümü arasında geçen süre olan ve terapotik pencere olarak adlandırılan bu kritik dönemde oluģan hücre ölümüne neden olan moleküler olaylar kaskadının sonlandırılarak, programlanmıģ hücre ölümü olarak bilinen nöronal apopitozun önlenmesi HĠE nin tedavisinde güncel yaklaģımların temelini oluģturmaktadır. 3 AraĢidonik asit ve prostaglandinlerin (PG) HĠE etiyopatogenezinde önemli rolleri olduğu bilinmektedir. 4-6 Hipoksi-iskemi sonrasında intrasellüler kalsiyum konsantrasyonunun artmasıyla fosfolipaz A2 nin aktive olduğu, membran fosfolipidlerinin yıkılmasıyla hücrede araģidonik asid biriktiği, siklooksijenaz ve lipooksigenaz enzimlerinin aktivasyonuyla prostoglandinler, tromboksan A2 ve lökotrienlerle beraber serbest oksijen radikallerinin açığa çıktığı bilinmektedir. 2 Serbest radikalllerin hücrelere veya makromoleküllere doğrudan zarar verebildiği gibi proapopitotik genleri tetiklediği ve kaspaz-3 aktivasyonunu içeren ve hücreyi apopitoza götüren hücre içi olaylar kaskadını uyardığı ileri sürülmüģtür. 3 Ġndometazin gibi PG üretiminin baskılanmasına yol açan bir siklooksijenaz (COX) enzim inhibitörünün reperfüzyon-reoksijenasyon döneminden sonra verilmesinin, postiskemik infarkt alanını küçültüğü hem de nöronal hasarı azalttığı gösterilmiģitir. 7,8 Bu çalıģmada nonselektif bir siklooksijenaz inhibitörü olan indometazinin HĠE de nöroprotektif etki sağlayabileceği hipotezi öne sürülmüģtür. Bu amaçla HĠE oluģturulan 7 günlük ratların beyin dokusunda TUNEL yöntemi kullanılarak farklı dozlardaki indometazinin nöronal apopitozis üzerine olan etkisi araģtırılmıģtır. 1

12 II. GENEL BĠLGĠLER 2.1. Perinatal Asfiksi ve Hipoksik Ġskemik Ensefalopati Tanım Neonatoloji alanındaki ilerlemelere rağmen hipoksi ve asfiksi özellikle az geliģmiģ ülkelerde sorun olmaya devam etmektedir. Perinatal hipoksi-iskemide kan ve dokulardaki oksijen (O 2 ) konsantrasyonu, ph değiģiklikleri ve glikoz gibi metabolize edilebilen substratların konsantrasyonlarındaki değiģikliklere bağlı olarak geliģen bir takım olayların tanımına ihtiyaç vardır. Hipoksi (anoksi), bir veya birkaç organda oksijenin kısmi veya tam yokluğudur. Hipoksemi ise kanda oksijen konsantrasyonunun azalmasıdır. Asfiksi plasental veya pulmoner gaz değiģiminin kesilmesi sonucu hipoksemi ve hiperkapninin kombinasyonu sonucu oluģan durumdur. Perinatal asfiksi tanımı hemen her yerde farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Asfiksinin kelime anlamı "nabızsızlık" olup; ancak genel olarak perinatal asfiksi, doku zedelenmesine yol açacak kadar dokuya oksijen verilmesinin bozulması (hipoksi-iskemi) sonucu hipoksemi ve hiperkapninin birlikte olmasını tarifler. Ġskemi ise bir organdaki kan akımının azalması veya kesilmesidir. Bu durumda sadece O 2 değil, diğer substratlar da dokuya eriģemez. Fetus veya yenidoğandaki iskemi genellikle sistemik hipoksi-asidoz sonucunda meydana gelir. Ayrıca kardiyovasküler fonksiyonun deprese olduğu durumlarda veya okluzif vasküler hastalıklarda da iskemi oluģabilir. Perinatal hipoksi-iskemiye maruz kalan yenidoğan bebeklerde en önemli hasar santral sinir sisteminde olmak üzere buna ek olarak bir veya birden fazla organ tutulumu olur. 1,9,10 Yenidoğanda hipoksi-iskemi, çoğunlukla hipoksik iskemik ensefalopati (HĠE) Ģeklinde bulgu verir ve yenidoğan bebeğin tüm hayatını etkileyebilen en önemli sorunlardan biridir Ġnsidans Hipoksik iskemik ensefalopatinin tanımlanmasındaki farklılıklar nedeniyle gerçek insidansını belirlemek güçtür. Antepartum ve intrapartum fetal monitorizasyon yöntemlerindeki geliģmelere rağmen doğumu takiben geliģen sistemik asfiksi insidansı term bebeklerde halen 1000 canlı doğumda 2 ile 4 arasındadır. 11 GeliĢmekte olan ülkelerde bu oranın 1000 canlı doğumda 9 ile 18 gibi daha yüksek oranlara ulaģtığı 2

13 bildirilmektedir. Asfiktik doğan bebeklerin % si yenidoğan döneminde kaybedilmektedir. YaĢayanların % 25 inde mental retardasyonun da eģlik edebildiği serebral palsi, öğrenme güçlüğü veya epilepsi gibi kalıcı nörolojik hasarlar geliģmektedir. 11 Bu problemin önemi, serebral hipoksi iskemi riski altındaki fetus ve yenidoğana uygun yaklaģımı zorunlu hale getirmiģtir Asfiksi tipleri Perinatal asfiksi "kronik kısmi" veya "akut tam" asfiksi Ģeklinde iki ayrı tablo halinde ortaya çıkmaktadır. Bu iki durum birbirinden klinik ve patolojik özellikler ile ayırt edilebilir (Tablo 1). 12 Tablo 1. Perinatal kronik kısmi ve akut tam asfiksinin özellikleri 12 Kronik Kısmi Akut - Tam Riskli durumlar Ablasyo plasenta, plasental hipoperfüzyon, uterusta hipertonisite Ablasyo plasenta Uterus rüptürü Kordun tam obstrüksiyonu Annenin kardiyo-respiratuvar arresti Asfiksi oluģması için geçen süre 1 3 saat < 10 dk Serebral kan akımında yeniden OluĢmuĢ Yetersiz düzenleme Klinik bulguların çıkıģı için sessiz Var Yok dönem (6 48 saat) Beyin Ödemi Var Yok Konvülziyonlar Var Var/Yok Beyin sapı bulguları Yok Var Kronik kısmi asfiksi Hayvanlar üzerinde yapılan çalıģmalarda maternal plasental hipoperfüzyon, uterus hipertonisitesi, ablasyo plasenta, umblikal kord obstrüksiyonu ve fetal hipoperfüzyon gibi nedenlerle oluģan plasental perfüzyon bozukluklarında, olay bir saat veya daha uzun sürmüģse fetusta progresif hipoksemi ve asidoz geliģtiği gösterilmiģtir. Bu durumu kompanse etmek için vücuttaki kan akımı yeniden düzenlenmekte, kan 3

14 akımı vital olmayan organlardan (böbrekler, gastrointestinal sistem, karaciğer, kas ve deri), vital organlara (kalp, beyin ve adrenaller) yönlendirilmekte ve beyine giden kan akımı belirgin Ģekilde artmaktadır. Bu uyum sırasında serebral perfüzyon oldukça iyi korunmaktadır. Ancak fetal hipoksemi bir süre daha devam ederse, böyle bir kompansasyon ile sağlanan serebral perfüzyon yetersiz kalır ve santral sinir sistemine giden kan akımında yeni bir düzenleme ortaya çıkar. 1 Serebral hemisferlerde kan akımında azalma olurken, bazal metabolizmanın en fazla olduğu talamus, beyin sapı ve serebelluma daha fazla kan gönderilmeye çalıģılır (intraserebral Ģant). Bu durumda serebral hemisferler, özellikle perfüzyonun en uç noktaları olan parasagittal korteks ve bunun altındaki beyaz cevher hipoksemiden etkilenmeye baģlar; küçük infarktlar veya lokal konvülziyon odakları geliģir, olay daha da ilerlerse bütün serebral hemisferleri etkileyen infarkt alanları ortaya çıkar. 1,13 Yenidoğan bebeklerde ortaya çıkan klinik bulgular kan akımındaki bu değiģikliklere bağlı olmakta, birçok organda hipoksik-iskemik zedelenme görülmektedir (Tablo 2). Olguların üçte ikisinde beynin yanı sıra en az iki organ da etkilenmiģtir. Tablo 2. Hipoksik iskemik ensefalopatide etkilenen organlar 1 Kardiyovasküler sistem Sıvı-elektrolit dengesi Miyokard iskemisi Akut böbrek yetmezliği Kalp yetmezliği Uygunsuz ADH Salgılanması Solunum sistemi Metabolik Respiratuvar distres sendromu (RDS) Hipotermi Apne Hipoglisemi Pulmoner kanama Hipokalsemi Pulmoner hipertansiyon Hiponatremi Santral sinir sistemi Hiperpotasemi Serebral ödem Kanamalar Konvülziyonlar Dissemine intravasküler koagulasyon Ġntrakraniyal kanama Adrenal kanama Hipoksik-iskemik ensefalopati Gastrointestinal sistem Nekrotizan enterokolit Hematemez, melena 4

15 Nörolojik bulgular, hipoksik-iskemik zedelenmenin derecesine, süresine ve dağılımına bağlıdır. Bebek doğumdan hemen sonra beyin zedelenmesi ve metabolik asidoz nedeni ile depresedir. Hipotoni, letarji ve konvülziyonlar görülebilir. Hipotoni çok ağır olabilir. Ancak dakikalar veya saatler içinde bebeğin aktivitesi ve tonusunda artma olur, spontan ve uyarılarla tremorlar görülebilir. Konvülziyonlar genellikle 6-12 saat sonra ortaya çıkar, hemen her zaman hayatın ilk günü içinde görülür. Konvülziyonların sıklığı giderek artar ve genellikle baģlangıçta tedaviye dirençlidir. 2-5 gün sonra konvülziyonlar azalır veya tamamen ortadan kalkar ve ilaçla kontrol edilebilir duruma gelir. Ağır zedelenme olan vakalarda Ģiddetli beyin ödemi bulguları vardır. Kafa içi basınç artıģı bulguları (fontanelde bombeleģme, suturalarda açılma gibi) genellikle 24 saat sonra baģlar, 48. saatte en Ģiddetli düzeye eriģir. Bu hastalarda yeniden hipotoni geliģir, bebeğin hareketleri azalır veya ortadan kalkar. Beyin sapı disfonksiyonu bulguları (sabit pupiller ve apne gibi) vardır. 1,15 Serebral hemisferlerdeki infarkt yaygınsa, özellikle beyin ödemi bulguları varsa, lateral ventriküller kompresedir, serebral beyaz cevher ekojenitesinde difüz artma olur, serebral gri cevher (korteks ve bazal ganglionlar) ile beyaz cevher arasındaki görünüm farklılığı ortadan kalkar. Bir iki hafta sonra hemisferlerdeki nekroz alanları belirginleģir ve sonunda multikistik ensefalomalazi veya serebral hemisferlerin total obliterasyonu olur; talamus, beyin sapı ve serebellum daha iyi korunmuģtur. 1, Akut tama yakın asfiksi Bu durumda olay akuttur, hipoksemi ani ve Ģiddetlidir. Olay hızlı geliģtiğinden organlar arası ve beyin içindeki kan dolanımının yeniden düzenlenmesi yetersizdir. Buna bağlı olarak hipoksik-iskemik zedelenme bulguları, metabolik aktivitenin fazla, enerji depolarının az olduğu yerlerde daha fazla görülür. Talamus ve beyin sapı nükleusları belirgin derecede etkilenirken, serebral hemisferler daha iyi korunmuģtur, beyin ödemi görülmez. Parsiyel asfiksidekinin tersine nörolojik bulguların (konvülziyon ve beyin ödemi) ortaya çıkması için nisbeten sessiz geçen dönem görülmez. Hayvanlar üzerinde yapılan çalıģmalarda, olay on dakikadan kısa sürerse, beyin zedelenmesi bulgularının tamamen düzeldiği gösterilmiģtir dakika kadar sürdüğünde talamus ve beyin sapı nükleuslarında ağır zedelenme görülür. 25 dakikadan uzun süren 5

16 durumlarda ise ağır kardiyak zedelenme de olduğu için geriye dönüģümsüz vasküler kollaps geliģir. 1 Ġnsanlarda tama yakın asfıksi çok seyrektir. Ancak tam ablasyo plasenta, akut tam kord obstrüksiyonu, uterus rüptürü, maternal kardiyorespiratuvar arrest gibi durumlarda görülebilir. Bazı vakalarda ise hiç bir neden bulunamaz. Bununla birlikte bu vakaların bir çoğunda daha önceden baģlamıģ kısmi asfıksi bulguları da vardır. Ağır derecede etkilenmiģ bebekler doğduklarında deprese ve bradikardiktir, resüsitasyon gerekir. Spontan solunumları uzun süre yoktur. Konvülziyonlar ve uzun süren stupor görülür. Beyin ödemine bağlı kafa içi basınç artıģı bulguları yoktur. Beyin sapı disfonksiyonu bulguları 24 saat kadar sonra ortaya çıkar. Sabit pupiller, okulosefalik refleks yokluğu (orta-beyin, pons zedelenmesi), kornea refleksi yokluğu (pons zedelenmesi), öğürme refleksinin kaybı, dilde fasikülasyonlar (medulla spinalis zedelenmesi) görülebilir. Bu bulgular bebeğin uyanık durumlarında biraz düzelme gösterse bile genellikle kalıcıdır. Öğürme refleksinin azalması nedeni ile beslenme ve yutma bozuklukları görülür, nazofarenkste biriken sekresyonlar sorun olur ve bu nedenle bebeğin entübe edilmesi gerekebilir. Beyin-dıĢı organlardaki zedelenme bulguları daha hafiftir Patoloji Hipoksi-iskemi ardından geliģen serebral hasarın patolojik görünümü üniform özellikte değildir. OluĢan beyin hasarının lokalizasyonu, yaygınlığı ve Ģiddeti Ģu faktörlere bağlıdır: 1. Asfiksiye neden olan olayın Ģiddeti (total veya parsiyel), 2. Etiyolojik faktörün zamanı ve süresi (akut veya kronik) 3. Beynin geliģimsel olgunluğu (prematüre veya term) 4. Beyinde bölgesel duyarlı bölümler [vasküler faktörler ve N-metil D- aspartat (NMDA) reseptörlerinin dağılımı]. 1,26 Beyin zedelenmesinin ne zaman olduğu ile ilgili yapılmıģ çalıģmalar az olmakla birlikte histolojik incelemelerle lezyonun yaģı konusunda bilgi edinilebilir (Tablo 3). 1 6

17 Tablo 3. Fetus veya yenidoğan beyninin hipoksik-iskemik hasara cevabı Bulgu Gün Reaktif astrositozis Mikroglial proliferasyon Nöronal karyoreksis Makrofaj infiltrasyonu 4-6 Kapiller endotelyel reduplikasyon 5 Fibriller gliosis 6 Kist oluģumu HĠE de patolojik görünüm, serebral matürasyon ve dolayısıyla gestasyon yaģı ile farklılık göstermesi nedeniyle ayrı ayrı tartıģılmaktadır (Tablo 4). 10 Term bebekte gözlenen hipoksik-iskemik beyin hasarında; selektif nöron nekrozu, parasagittal zedelenme ve fokal iskemik beyin nekrozu görülür. Bunların arasında esas olan selektif nöron nekrozudur. Prematür bebekte görülen oligodendroglial /beyaz cevher hasarı term bebekte de görülmekle birlikte nöron hasarı daha baskındır. 10 Hipoksik iskemik ensefalopati esas olarak term bebeklerde geliģtiği için burada daha çok nöron nekrozuna neden olan patolojik biyokimyasal olaylardan bahsedilecektir. Tablo 4. HĠE li yenidoğanda nöropatolojik özellikler 10 Matür yenidoğan Selektif nöronal nekroz Bazal ganglia ve talamusun status marmoratusu Parasagital serebral hasar Fokal ve multifokal iskemik serebral nekroz Prematüre yenidoğan Selektif nöronal nekroz Periventriküler lökomalazi Fokal ve multifokal iskemik serebral nekroz Periventriküler hemorajik infarkt 7

18 Hipoksik iskemik ensefalopati de geliģebilen baģlıca serebral lezyonlar: 1) Selektif nöronal nekroz 2) Bazal ganglion ve talamusta status marmoratus Ģeklinde lezyon 3) Parasagital serebral hasar 4) Periventriküler lökomalazi (PVL) 5) Periventriküler-Ġntraventriküler kanama (PV-ĠVK) 6) Fokal ve multifokal iskemik beyin lezyonlarıdır Selektif nöronal nekroz Miyadında doğan bebeklerde H-Ġ hasarın sık rastlanan bir tipi olan selektif nöronal nekroz sıklıkla serebral korteks, talamus, beyin sapı ve spinal kordun ön boynuz hücrelerini içerir. Bu tip hasara en yatkın bölge serebral korteks tabakaları ve hipokampus bölgesidir. Lezyonlu bölgede sitoplazmik eozinofili ve nükleer kırılmalar dikkati çeker. Kronik nöropatolojik değiģiklikler, nöronal kayıp, astrositozis ve multikistik ensefalomalazi ile sonuçlanır Status Marmoratus Hayvan modellerinde bu tip lezyon daha çok akut, tama yakın asfikside görülür. Bazal ganglionlar ve talamusta nöronal kayıp, gliozis ve anormal miyelinizasyon ile bu bölgeler mermerimsi bir görünüm alır. 1, Parasagital Serebral Hasar Daha çok serebral korteks ve subkortikal beyaz cevheri tutan bir lezyon tipidir. Hasar genellikle bilateral ve simetriktir, lezyonlardan çoğunlukla hemoraji değil, infarktlar sorumludur. BaĢlıca anterior, posterior ve median serebral arterlerin sulama alanlarında yaygın nöron kaybı olur Periventriküler Lökomalazi Periventriküler lökomalazi (PVL) özellikle lateral ventriküllerin dorsal ve laterallerinde serebral beyaz cevherin hipoksik-iskemik nekrozu Ģeklinde tanımlanır. Serebral arteriyel anatomik farklılıklar nedeni ile ortaya çıkan tablo, bebeğin gestasyon yaģına göre değiģir. Daha çok prematüre bebeklerde gözlenir ve oluģan hasar, koagülasyon nekrozu ve periventriküler beyaz maddenin infarktı ile sonuçlanır. Çok 8

19 düģük doğum ağırlıklı (<1500 gr) bebeklerin % ında PVL görülür. Ön, orta ve arka serebral arterlerin meningeal dallarındaki zengin interarteriel anastomozlara bağlı olarak serebral korteks rölatif olarak korunur. Hastaların yaklaģık % 25'inde periventriküler infarkt alanlarında hemoraji görülür ve genellikle ağır intraventriküler hemoraji ile birliktedir. 1,16 Oligodendrosit hasarı geliģen prematür bebeklerde 32 haftalık olduklarında beklenen hızlı miyelinizasyon safhası olmaz ve miyelinizasyon artıģına bağlı beyaz cevher artıģı görülmez. Buna bağlı olarak rölatif ventriküler dilatasyon geliģir ki bu duruma sıklıkla ex vacuo veya atrofik ventrikülomegali denir Periventriküler Hemorajik Ġnfarkt Periventriküler hemorajik infarkt (PVHI), prematürelerde sıklıkla ciddi IVH ile birlikte ortaya çıkar. Genellikle bilateraldir. Daha çok venöz orijinlidir. Venöz infarkt medüller ve terminal venlerin geniģ subepandimal germinal matriks hemorajisi ile tıkanması sonucu oluģur Fokal ve Multifokal Ġskemik Beyin Hasarı Fokal nekroz, asfiktik bebeklerin % 5-20'sinde görülebilen ana serebral arterlerden birinin tıkanması sonucu geliģen bir iskemik beyin hasarıdır. Arteriyel oklüzyonla iliģkili fokal iskemik serebral lezyonlar prematürelerde daha az görülür. Prematüre bebeklerde daha çok multipl küçük damarların tıkanması sonucu oluģan çok sayıda, küçük, dağılmıģ infarktlar görülür. Tromboembolizm fokal beyin hasarının en muhtemel nedeni olarak kabul edilir. Embolinin kaynağı genellikle plasental infarkt, harabiyete uğramıģ veya kateterize edilmiģ damarlardır. Polisitemi, hiperkoagülabililite (protein C ve S, antitrombin III eksikliği), yaygın damar içi koagülasyon diğer nedenler arasındadır. Lezyon, vakaların yaklaģık yarısında orta serebral arterin sulama alanında gözlenir ve yaygındır. Bu tip lezyonlarda hücrenin tüm organellerinde nekroz oluģur. Anoksik nöronal değiģiklikten saat sonra ıģık mikroskobunda değiģiklikler izlenmeye baģlar. Bölgeye aktive monosit-makrofaj migrasyonu olur saat sonra bu hücreler geniģ, köpüksü makrofajlara dönüģür. Bir süre sonra astrositik hipertrofi ve proliferasyon geliģir. Bazı lezyonlarda kalsifikasyon izlense de genellikle ventrikülle bağlantılı veya bağlantısız kistik kavitasyon ile sonuçlanır. Kavite oluģumuna bağlı 9

20 lezyon tek ve büyük bir boģluk Ģeklinde olduğunda porensefali olarak tanımlanır. Hidranensefali de ise bilateral masif nekroz oluģur ve bu kavitelere beyin omurilik sıvısı (BOS) dolar. Bir diğer lezyon multikistik ensefalomalazi de bilateral küçük kavitasyon odakları geliģir. Bu lezyon daha çok beyaz cevherde izlenir. Fokal ve multifokal iskemik beyin lezyonları kraniyal USG, BBT ve MR ile diğer lezyonlara göre daha kolay saptanabilirler. 1,16, Perinatal Hipoksik Ġskemik Beyin Hasarının Patogenezi Hipoksi-iskemi prematür ve matür bebeklerde farklı nöropatolojik olaylara yol açar. Term bebeklerde esas olay nöron hasarı iken prematür bebeklerde oligodendroglial/beyaz cevher hasarı daha hâkimdir. Hipoksik-iskemik serebral hasarın önlenebilmesi, hücre yıkımına yol açan biyokimyasal olayların anlaģılması ile mümkün olabilir. 10 Serebral hasar ile sonuçlanan hipoksik iskemik ensefalopati tablosunun patogenezinden hipoksi ve iskeminin birlikteliği sonucunda meydana gelen bir dizi biyokimyasal ve patolojik reaksiyonlar sorumludur. Tek baģına hipoksi, iskemi ya da ATP gibi enerji kaynağı olan moleküllerin azalmasının hipoksik-iskemik (H-Ġ) serebral hasar oluģması için yeterli olmadığı çok sayıda yapılan hayvan deneylerinde gösterilmiģtir. 1,19,20 H-Ġ beyin hasarının esas bulguları akut hipoksi-iskemi döneminde değil, daha çok reperfüzyon ve reoksijenasyon döneminde ortaya çıkmaktadır. Ġlk oluģan olay glikoz ve oksijenin azalmasıdır. Hücre ölümüne neden olan olaylar hipoksik-iskemik olayın sonlanmasından sonra ve reperfüzyon sırasında enerjide çok da fazla düģüģ olmasını beklemeden oluģur ve bunu glutamat reseptörlerinin aktivasyonu izler. Nöron ölümüne neden olan diğer olaylar sitozolik kalsiyumun artması ve kalsiyuma bağlı süperoksid anyon, hidroksi radikaller gibi serbest radikallerin ve nitrik oksit derivelerinin oluģması gibi çeģitli zararlı olayların aktive olmasıdır. Nöron ölümüne neden olan olaylar kaskadı hipoksik-iskemik hasarın sonlanmasından birkaç saat sonra oluģur. Bu nedenle bu dönemde beyin hasarını azaltabilecek veya daha kötü olmasını engelleyebilecek önemli giriģimler yapılabilir. 10 HĠE de geliģen patolojik mekanizmalar Ģematik olarak ġekil-1 de gösterilmiģtir. 1 10

21 Hipoksik İskemik Hasar ATP tükenişi Sitotoksik ödem Primer nöron ölümü Resusitasyon Reperfüzyon ve Oksijenasyon Nötrofil PAF+ Serbest aktivasyonu eikosanoidler radikaller Glutamat Salınımı Serbest Radikaller Serebrovasküler disfonksiyon NMDA Kalsiyum Lipit peroksidasyonu Mikrovasküler tıkanma Otoregülasyon Vazojenik DNA kırılması kaybı NĠTRĠK ödem OKSĠT + DNA Lipaz Proteaz Yetersiz Kırılması oksidatif fosforilasyon Apoptozis ATP tükeniģi Pompa Yetersizliği Serbest radikaller Hipoksantin SEKONDER NÖRONAL ÖLÜM ġekil-1. Hipoksik-iskemik serebral hasar patogenezine genel bakıģ 10 11

22 Hipoksemi Intrauterin dönemde fetus, O 2 basıncının mmhg arasında olduğu fizyolojik hipoksemik bir ortamdadır. PO 2 nin 15 mmhg e kadar düģtüğü durumlarda normal kardiyovasküler fonksiyonların bir kaç saat kadar devam edebildiği, kalp hızının ve sistemik kan basıncının düģmesi ile birlikte ilerleyici laktik asideminin oluģtuğu gösterilmiģtir. Dokuda yüksek enerjili fosfat rezervleri (özellikle ATP), hipoksemi esnasında oldukça iyi korunur. Ancak sistemik hipotansiyona hipoksemi eģlik ediyorsa ve serebral iskemi oluģmuģsa beyin hasarının meydana gelme Ģansı yüksektir. 21, Hipoksi-Ġskemi Hipoksinin meydana getirdiği beyin hasarında doku O 2 nin azalmasına ek olarak bir veya daha fazla faktörün rol oynadığı düģünülmektedir. Hayvanlardaki ilk çalıģmalar Myers ve arkadaģları tarafından yapılmıģtır. 5 Annelerinin abdominal aortası sıkıģtırılarak asfiksi yaratılan term maymun fetüslerinde iyileģmeyi takiben esas olarak serebral hemisferlerde zararlanma olduğu gösterilmiģtir. Ayrıca kortikal gri cevherde atrofi, beyaz cevherde skleroz ve bazal gangliyonlarda status marmoratus Ģeklinde hasarlanma gözlenmiģtir. Benzer lezyonlar perinatal periyotta serebral hipoksi-iskemi meydana gelip yaģayan bebeklerde de saptanmıģtır. Bu çalıģmalara ek olarak Brann ve Myers, gaz anestezik ve halotan ile annelerinde hipotansiyon yaratarak parsiyel intrauterin asfiksiye maruz bıraktıkları termindeki maymun fetüslerinde ağır hipoksemi ile birlikte kombine metabolik ve respiratuvar asidoz oluģtuğunu tespit etmiģlerdir. Doğumu ve resüsitasyonu izleyen dönemde maymunların mekanik ventilasyona gereksinim duydukları, konvülziyon geçirdikleri ve 96 saatten önce stabilize olmadıkları görülmüģtür. Yapılan nöropatolojik incelemelerde yaygın beyin ödemi ve soluklukla birlikte, hemorajik nekrozun özellikle serebral korteks ve subkortikal beyaz cevherde oluģtuğu gösterilmiģtir. Sistemik kan basıncı daha düģük olan maymunlarda asfiksinin daha ağır beyin hasarına yol açtığı görülmüģtür. Hipoksik kardiyovasküler depresyon sonucu sistemik hipotansiyon oluģması için O 2 basıncının %40 veya altında olması gerekmektedir. Hipoksemi esnasında kan basıncı daha düģük olduğunda serebral iskemi daha da artmakta ve beyin hasarı daha ağır olmaktadır. 5,21 12

23 Beyin hasarının oluģabilmesi için serebral hipoksi-iskeminin minimum ne kadar sürmesi gerektiği sorusu en önemli sorudur. Bu sorunun yanıtı serebral hipoksi-iskeminin ağırlığına, olayın olduğu zamanki beynin anatomik ve fonksiyonel maturasyonuna bağlıdır. Hipoksi-iskemi esnasında daha matür hayvanlarda daha kısa total asfiksi süresinde beyin hasarı meydana gelmektedir. Parsiyel serebral H-Ġ de bu süre daha uzun olmaktadır. Hayvanlarda yapılan deneylerde bu süre muhtemelen üç saatten daha fazla değildir. Üç saatten daha az hipoksi-iskemiye maruz kalan hayvanların baģarılı bir Ģekilde canlandırıldığı görülmüģtür. 21 Deneysel verilere ek olarak klinikte de sistemik hipoksemiye bağlı serebral iskeminin meydana getirdiği beyin hasarı radyografik bulgular, prognoz ve postmortem sonuçlar ile değerlendirilmiģtir. Yapılan çalıģmalarda hipoksemi ile birlikte sistemik hipotansiyonun özellikle prematür bebeklerde subkortikal veya periventriküler lökomalaziye neden olduğu tespit edilmiģtir. Miall-Allen ve arkadaģları, 31 haftanın altındaki 33 yenidoğan bebekte ortalama arteriyel kan basıncının bir saatten daha fazla 30 mmhg nın altında seyretmesi durumunda periventriküler beyaz cevherde ağır hemorajik infarkt veya iskemi geliģtiğini göstermiģtir. Ortalama arteriyel kan basıncı 30 mmhg üzerinde olan bebeklerde ise daha az lezyon geliģmiģtir Beyin hasarında hücresel mekanizma Enerji DönüĢümü Ġrreversibl doku hasarına neden olan serebral H-Ġ de beynin enerji durumunda belirgin değiģiklikler söz konusudur. Hipoksiye ilk metabolik yanıt anaerobik glikolizdir. Doku O 2 basıncı kritik bir değer altına indiğinde (<0.1 mmhg) mitokondrilerin sitokrom sistemleri ansatüre hale gelir. Redükte ajanlar (NADH, FADH) birikmeye baģlar. Oksidatif fosforilasyonla oluģan ATP üretimi durur. ATP, tüm hücrelerde olduğu gibi nöronlarda da primer enerji kaynağıdır. Ġki yüksek enerjili fosfat bağı biyokimyasal reaksiyonlar ve fizyolojik olaylarla yakından iliģkilidir. ATP enerji tüketen reaksiyonlarda ve iyon pompalanması gibi fizyolojik iģlemlerde önemli rol oynar. ATP ye bağımlı Na + pompası ve değiģimi, Na + un intrasellüler birikimine neden olarak sitotoksik ödeme yol açar. 23 Aerobik ortamda mitokondriumlarda gerçekleģen oksidatif fosforilasyon ile 36 mol ATP üretilirken anaerobik glikoliz ile sadece 2 mol ATP üretilir. Enerji ihtiyacının 13

24 karģılanması için anaerobik glikoliz hızının 18 kat artması gerekir. Ancak glikolizisin maksimum stimülasyonu ile kapasite en çok 4 5 kat artabilir. Bunun nedeni bu sırada biriken NADH tan kaynaklanan H + iyon birikiminin glikolizin kilit enzimlerinden biri olan fosfofruktokinaz (PFK) aktivitesini inhibe etmesidir. Böylece glikoliz, parsiyel oksijen yokluğunda oksidatif fosforilasyonu stimüle edebilmesine karģın, hiçbir zaman mitokondriyal oksidasyonun yerini dolduramaz. 1,23 Hipoksi-iskemi sırasında primer enerji yetmezliğinin ardından geliģen ve enerjinin kısmen geri kazanıldığı bir reperfüzyon devresi vardır. YaklaĢık 24 saatlik bir latent süre sonunda yeterli serebral perfüzyon ve oksijenizasyonun olmasına rağmen ikinci bir enerji yetmezliğinin olduğu dönem geliģir. Latent faz döneminde gecikmiģ hücre hasarı oluģur. Bu dönem çalıģmaların yoğun olarak yapıldığı ilgi çeken bir dönemdir Ġntrasellüler asidoz Beyinde hasar oluģturacak kadar yeterli H-Ġ, hemen daima doku asidozu ile birliktedir. Bunun nedeni laktik asit birikimidir. 1 Ġntrasellüler laktik asidoz, glikozun oksidatif metabolizmasının kısmi veya total anaerobik glikolizise dönüģümü sonucu meydana gelir. Bu olay esnasında doku O 2 i çok düģük seviyelere iner. Bazı araģtırıcılar beyindeki laktik asidozun hipoksik-iskemik hasarın major nedeni olduğunu öne sürmüģlerse de yapılan bazı araģtırmalarda immatür hayvanlarda serebral laktik asidozun beyin hasarı oluģmasında kritik rolünün bulunmadığı yönünde bulgular da elde edilmiģtir. 24 Hipoksi-iskemide laktik aside ek olarak hidrojen iyonlarının da hücresel asidoza neden olduğu düģünülmüģtür. ĠndirgenmiĢ ekivalanların major kaynağı, ATP nin asit hidrolizi ile oluģan ve sellüler enerji kaybı ile biriken NADH +, H + dir. 25 Hipoksi-iskemi esnasındaki sellüler asidoza bağlı nöronal nekrozdan değiģik mekanizmalar da sorumlu olabilir. Bunlar arasında mitokondriyal fonksiyonun inhibisyonu, iyon dengesinin bozulması, Ca +2 birikimi ve ödem oluģumunun artıģı gösterilebilir Eksitatör aminoasitlerin salınması H-Ġ serebral hasarın en önemli nedenlerinden birisi sinapslarda eksitatör nörotransmitterlerin birikmesidir. Eksitatör aminoasitlerin en önemli özelliği fizyolojik 14

25 düzeyleriyle toksik düzeyleri arasındaki farkın çok az olmasıdır. Ġnsanda en çok bulunan eksitatör nörotrasmitter aminoasit L- glutamattır. Daha az miktarda bulunan L- aspartat da önemli bir eksitatör aminoasittir. 1,26 L-glutamat sinaptik aralıktan ATP ye bağımlı aktif transport ile geri emilir. Astrositler içine alınan glutamat, ATP ye bağımlı bir enzim olan glutamin sentetaz aracılığıyla NH 3 ile birleģerek glutamin Ģeklinde ortamdan uzaklaģtırılmıģ olur. Hipoksik iskemi durumunda ATP nin üretiminde azalma olması nedeniyle sinaptik aralıktan uzaklaģtırılamayan L-glutamat, nörotoksik etkisini bağlandığı reseptörler aracılığıyla gösterir (ġekil-2). Bu reseptörler baģlıca; N-metil D- aspartat (NMDA), alfa amino 3-OH 5-metil 4 isoksazol propionik asit (AMPA), kainat (KA) ve 1-amino-siklopentan-15,3R-dikarboksilik asittir (ACPD veya kuiskalat-b). NMDA, AMPA ve KA reseptörleri postsinaptik membrandan Na + ve Ca +2 iyon geçiģini sağladıkları için bunlara iyonotropik reseptörler denir. ACPD reseptörüne ise fosfoinositol hidrolizi, protein kinaz-c aktivasyonu ve endoplazmik retikulumdan Ca +2 mobilizasyonunu sağladığı için metabolizmayı uyaran anlamında metabotropik reseptör denir. Ġyonotropik reseptörlerin hepsinde Na +, K + geçiģi sağlanır. NMDA reseptöründeki iyon kanalından Na + ve K + a ek olarak Ca +2 da geçer. AMPA reseptörü yalnız immatür nöronlarda Ca +2 a geçirgen özellik taģır. 1,27 ġekil-2. Akson terminalinden salınan glutamatın postsinaptik dentrit ve astrosit içerisindeki döngüsü, reseptörleri ve iyon kanalları (VBKK: voltaj bağımlı kalsiyum kanalı, Glu: glutamat, Gln: glutamin). 15

26 Nöronal hücre kültürlerinde yapılan çalıģmalarda iyona bağımlı nöronal hasar mekanizması iki Ģekilde açıklanmıģtır: A- Erken nörotoksisite: Depolarizasyon esnasında nöronların içine fazla miktarda Na + ve Cl - geçiģinin olması nedeniyle hücre içi ozmolaritesi artar. Hücre içine su giriģi artar. Sitotoksik ödem meydana gelir ve hücre ölümü gerçekleģir. B- GecikmiĢ nörotoksisite: NMDA reseptörlerine bağlı kanallar yoluyla hücre içine giren fazla miktardaki Ca +2 iyonları, biyokimyasal bazı olayları harekete geçirirerek nöron ölümüne yol açar. Eksitatör aminoasitlerin, serebral hipoksi iskemide, nöronal zedelenmenin nedeni olduğunu gösteren bulgular Ģunlardır: 1. Beynin hipoksiye daha duyarlı olan bölgeleri glutamik asit içeren sonlanmanın en fazla olduğu yerlerdir. 2. HIE'li yenidoğanlarda BOS glutamat ve aspartat düzeylerinin arttığı gösterilmiģtir. 3. Beyine glutamat enjekte edildiğinde HĠE benzeri değiģiklikler olmaktadır. Glutamat salım inhibitörü (BMW 1003C87 triklorofenil- diaminopirimidin) verilmesi H-Ġ beyin hasarını büyük ölçüde önlerken glutamat alım inhibitörü (L- trans 2, 4- Pyrolidin dikarboksilat) verilmesi nörotoksik etki yapmaktadır. 28,29 4. Glutamat reseptör antagonistleri H-Ġ hasarı büyük ölçüde önler. NMDA reseptör antagonisti olan MK801 'in ve AMPA reseptör antagonisti olan NBQX'un hasarı azalttığı; bunda NMDA reseptör antagonistlerinin daha etkili olduğu gösterilmiģtir. 30 NMDA reseptör kanal kompleksinde antagonistik etki yapan ilaçların (ketamin, dekstrometorfan, fensiklidin) ve magnezyumun hasarı önlemede yararlı olduğu gösterilmiģtir. Magnezyum antikonvülzan etkisini NMDA reseptörünü bloke ederek yapmaktadır. Nitekim annelerine Ģiddetli preeklamsi nedeniyle magnezyum sülfat tedavisi uygulanan bebeklerin uzun dönem izlemlerinde nörolojik prognozlarının daha iyi olduğu özellikle serebral felç oranının daha az olduğu saptanmıģtır. Ancak bu konuda yapılan baģka bir çalıģmada benzer sonuçların alınmadığı bildirilmiģtir. 31,32 16

27 Ġntrasellüler kalsiyum birikimi Bir hücrenin yaģam fonksiyonlarını sürdürebilmesi için hücre içi homeostazı sağlayan enzimlerin iģlevlerini etkileyen intrasellüler ikinci bir messenger olarak görev yapan Ca +2 iyon konsantrasyonunun çok dar bir aralıkta tutulması gerekmektedir. Hücre içinde fazla miktarda Ca +2 birikimi nöron ölümü ve membran bütünlüğünün bozulmasına neden olur. Normalde serbest Ca +2 hücre içinde çok düģük düzeylerde olup, tamamına yakını mitokondri ve endoplazmik retikulumda, az miktarı ise nöronun plazma membranı ve nükleus gibi hücre içi organellere bağlı halde bulunur. Bağlanma iģlevi enerjiye (ATP) bağımlı ve intrasellüler ph dan etkilenen bağımsız olaylar ile meydana gelir. Ayrıca Ca +2 bağlayan çok özel proteinler de sitozol içinde bulunur ve bunlar serbest Ca +2 konsantrasyonlarının hücre içerisinde dar sınırlarda korunmasını sağlarlar. Kalsiyumun fizyolojik ekstrasellüler seviyeleri plazma membranı boyunca serbest kalsiyumun hücreye giriģ çıkıģına imkân verir. 1 Hipoksi-iskemi de glutamat reseptörlerinin aģırı uyarılması sonucu hücre içinde serbest sitozolik Ca +2 konsantrasyonu artar. 1 Bu yükselmenin iki kaynağının olduğu tahmin edilmektedir: 1. Kalsiyumun intrasellüler depolardan serbest hale geçmesi 2. Plazma membranı boyunca geçiģinin artması Açığa çıkan serbest sitozolik Ca +2, potansiyel olarak toksik seviyelere eriģir. Sitozolde kalsiyum birikimi Ģu Ģekilde gerçekleģir; AMPA reseptörlerinin uyarılması hücre membranının sağladığı Na + -K + dengesini bozarak depolarizasyona neden olur. Bu depolarizasyon NMDA reseptörlerindeki magnezyumun uzaklaģmasına yol açarak hücre içine daha fazla Ca +2 girmesine neden olur. Hücre, önce Na + giriģinin artmasıyla ĢiĢerse de, esas zedelenme hücre içindeki Ca +2 düzeyinin artmasıyla olur. 1 ACPD (kuiskalat) reseptörlerinde ise intrensek iyon kanalı yoktur. Etkilerini G proteinlerini aktive ederek gösterirler. G proteini fosfolipaz C'yi aktive eder. Bu enzim hücre zarının iç kısmındaki fosfatidil inositol'ü inositol trifosfat ve diaçilgliserole parçalar. Diaçilgliserol bazı hücre içi proteinleri aktif hale getirirken, inositol trifosfat hücre içi depolardan sitoplazmaya serbest Ca +2 salınmasına neden olur (ġekil -3). Kalsiyum dengesinde meydana gelen bu değiģiklikler hücre içerisinde birçok enzimin aktivasyonuna yol açarak nöronun canlılığının devamını etkiler. 1 17

28 ġekil-3. Hücre içi kalsiyum homeostazı (DAG: diaçil gliserol, PL-C: fosfolipaz- C, PIP 2 :fosfatidil inositol -4,5 -difosfat, IP 3 :inozitol trifosfat). Hücre içi serbest Ca +2 'un artması 1. Endonükleazların aktive olmasıyla DNA, proteazların aktive olmasıyla sitoskeletal proteinler ve bazı membran proteinleri parçalanır. 2. Fosfolipaz A 2 aktive olur ve membran fosfolipidlerinin yıkılmasına yol açar. Hücrede araģidonik asit birikir. Siklooksijenaz enziminin aktivasyonu ile prostoglandinler ve tromboksan A 2 meydana gelir. Siklooksijenaz yolağı ve hipoksikiskemik serebral hasardaki rolü aģağıdaki bölümlerde daha detaylı anlatılacaktır. Lipooksigenaz enzimi de aktive olarak lökotrienlerle beraber serbest oksijen radikalleri açığa çıkar (ġekil-4). 3. ATP düzeyi azalır; ADP, AMP, adenozin, ve hipoksantin oluģur. Ksantin dehidrogenaz enzimi ksantin oksidaza çevrilir bu enzimle hipoksantin parçalanır ve bol miktarda serbest oksijen radikali ortaya çıkar Ca +2 -kalmodülin kompleksi NOS u aktive etmesiyle NO oluģur. NO in HĠE patogenezindeki rolüne daha sonraki bölümlerde ayrıntılı bir Ģekilde değinilecektir. Nörotransmitterlerin salınımı ile artan hücre içi kalsiyum, Ca +2 -kalmodulin bağımlı protein kinaz II enzimini aktive eder. Bu enzim, içi nörotransmitterlerle dolu vezikülleri skeletal proteinlere bağlı tutan sinapsin adlı proteini fosforile ederek bu veziküllerin serbestleģmesine neden olur. Serbest kalan veziküller yine Ca +2 yardımıyla 18

29 presinaptik bölgedeki sinaptofizin adlı proteinle birleģir ve içeriklerini sinaptik aralığa boģaltırlar. Eksitatör aminoasitlerin ekstrasellüler aralığa salınmasıyla olay daha da Ģiddetlenir. ÇeĢitli lipaz, proteaz ve endonükleazların da aktivasyonu sonucu diğer nöronlar da etkilenir. Kalsiyum ayrıca ksantin ve prostoglandin formasyonu ile serbest O 2 radikallerinin oluģumuna da yol açar. Nihayet intrasellüler serbest Ca +2 un yüksek konsantrasyonları mitokondriyumda oksidatif fosforilasyonun kesintiye uğramasına neden olur. 1, Serbest radikaller Özellikle reperfüzyon-reoksijenizasyon döneminde prostaglandinlerin yapımı, hipoksantinin parçalanması ve NO artıģı ile serbest radikaller açığa çıkmaktadır (Ģekil- 4). Bunlar doğrudan hücre için toksik olabildikleri gibi, retikülo endotelial hücrelerin aktive olmalarına yol açarak doku zedelenmesini de arttırırlar. 34 Burada toplanan lökositlerin ürettikleri O 2 radikalleri, sitokinler ve proteazlarla hücre zedelenmesi yaparlar. 35 Hipoksi-iskemi (Eksitatör aminoasit etkisi) ATP Fosfolipitler Arjinin Hipoksantin AraĢidonik asit Nitrik oksit Reperfüzyon- Oksijenasyon Ksantin Lökotrienler Peroksinitrit Serbest oksijen radikalleri Zedelenme ġekil- 4. Reperfüzyon reoksijenizasyon döneminde serbest oksijen radikallerinin oluģumu. 19

30 Sitokinler Proinflamatuvar sitokinler birkaç değiģik mekanizma ile beyin hasarına neden olurlar. Ġnflamatuvar sitokinler direk serebral sitotoksik etki göstererek oligodendrosit öncüllerinin farklılaģmasını önlerler, 36 oligodendrosit apoptosisini stimüle ederler. 37,38 ve vakuoler myelin dejenerasyonuna neden olurlar. 39 Sitokinlerin potent vazomotor ve vazooklusif etkileri olabilir. 40,41 Son bilgiler sitokin toksisitesinin glutamat transportundaki bozukluklar nedeni ile olabileceğini göstermiģtir. 42 Ekstrasellüler glutamat regülâsyonunda önemli rolü olan astrositler, glutamatı 1000 kat konsantre etme yeteneğine sahiptir. Glial kültürlerde proinflamatuvar sitokinlerden Ġnterlökin (ĠL)-1β ve Tümör nekrozis faktör (TNF)- α nın glutamat transportörünün fonksiyonunu bozdukları ve glutamat aracılıklı oksidatif stresi arttırdıkları gösterilmiģtir. 42 Buna karģın anti-inflamatuvar olan ĠL-4 ve ĠL-10 bu etkiyi pro-inflamatuvar sitokinlerin üretimini engelleyerek indirek yoldan inhibe eder. Astrositlerdeki glutamatı temizleme kapasitesindeki bozulma antioksidanlar, vitamin-e ve glutatyon ile düzeltilebilir. Bu durum, astrositik glutamat transportörlerinin serbest radikaller ile kısmen de olsa hasarlandığını göstermektedir. Oligodendrositlerdeki glutamat transportörlerindeki geriye dönüģüm de hipoksik-iskemik hasarın mekanizması ile iliģkilendirilmiģtir. 43 Son olarak glutamat reseptörlerinin fetal geliģim sırasında aksonlarda geçici olarak bulunduğu tanımlanmıģtır, bu nedenle aksonal zedelenme immatür beyaz cevherdeki glutamat birikiminin diğer bir nedeni olabilir. 44 DolaĢımda yer alan sitokinler, iskemi veya maternal, fetal ve neonatal kaynaklı enfeksiyon zemininde oluģabilirler. Tek baģına iskemi dolaģımdaki sitokinlerin artmasına neden olabilir. Buna karģın ĠL-1β ve TNF-α gibi inflamatuvar sitokinlerin insitu üretimi endotoksinler aracılığı ile mikroglialar üzerinde toll-like reseptörlerin aktivasyonu ile sağlanır ve oligodendrosit ölümüne neden olur Apopitoz Hipoksi iskemiden sonra nöronlar dejenere olur. Nöronların nasıl öldüğünü anlamak tedavinin yönlendirilmesi için oldukça önemlidir. Nöronlar farklı yollarla ölebilir. Hücre ölümü apopitoz ve nekroz diye iki farklı tip olarak sınıflandırılmıģtır. Bu hücre dejenerasyonun yapısal ve biyokimyasal açıdan farklı oldğuna inanılmaktadır. 1 20

31 Apopitoz özel moleküler yolaklarla ilerleyen kendine özgü meknizmaların karıģtığı aktif organize programlanmıģ hücre ölümüdür. Apopitoz genelde geliģen beyinin fizyolojik hücre ölümü olarak görülür. Memelilerde birkaç gen ailesi apopitozu düzenler (Tablo 6). Bcl-2 ailesi; sistein içeren kaspaz ailesi, aspartat spesifik proteazlar; apopitoz inhibitör protein (AĠP); ailesi, tümör nekrozis faktör (TNF) reseptör ailesi ve p53 gen ailesi 46 Bcl-2 protoonkogen ailesi birtakım etkileģimler yoluyla proteinleri kodlayan apopitozis düzenleyici bir gen grubudur. Bu Bcl-2 ailesi içerisindeki etkileģimler hücresel yaģam ve ölüme etki eder. Kaspazlar (sisteinil aspartat- spesifik proteazlar) proenzimler tarafından aktive edilirler. Nükleer proteinler, hücre iskeleti proteinleri, sitozolik proteinler kaspazlar tarafından parçalanan hedef proteinlerdir. Normal hücrelerde istenmeyen apopitozu önlemek için proapopitotik proteinlerin aktiviteleri apopitoz inhibitör proteinler tarafından etkisizleģtirilir. Apopitoza bağlı hücre ölümü hücre membranında bulunan ölüm reseptörleri olarak adlandrılan yüzey reseptörlerince baģlatılabilir. Tümor nekrozis faktör reseptör ailesi ölüm reseptörleri olarak görev yapar. Fas (CD95/Apo 1) ve p75 (düģük afiniteli sinir büyüme faktör reseptörü) bu ailenin üyeleridir. Bu mekanizmayla apopitoz Fas ın hücre yüzeyinde birikimi ile baģlatılır. Çok değerli Fas ligandların TNF ailesinden bir üye tarafından bağlanması ile Fas aktivasyonuna neden olur. P53 ve onun iki homologu olan p63 ve p73 apopitozu harekete geçirir. 46 Nekroz, hücreye dıģarıdan gelen saldırılardan (osmotik, termal, toksik veya travmatik) dolayı hemostazı sürdürememesi ile sonuçlanan hücre ölümüdür. Hücresel nekroz süreci hücre membranın yapısal ve fonksiyonel içerğinin hasarı, hızlı iyon ve su giriģi sonuç olarak hücrenin çözülmesini içerir. Böylece hücresel nekroz hücre içindeki bir program değil fakat ani veya yavaģ homostatik karıģıklıklar ve fizyolojik durumlardan gelen değiģiklikler tarafından baģlatılır. Hipoksi iskemiden sonra nörodejeneratif hastalıklardan farklı bir hücre ölümü meydana gelir. Havyan modelleri HĠE için tedaviler geliģtirilmesine yardım edebilir. Bu tedaviler anahtar enzim aktivasyonunun inhibisyonu, hücre membranındaki iyon kanallarının (NMDA, Ca +2 kanalları), diğer proteinlerin veya nöronal hasar sürecinde ortaya çıkan toksik kimyasal ürünlerin (serbest oksijen radikaller) bloke edilmesi veya aktivasyonunun önlenmesini sağlayan ilaçlar olabilir

32 Ġmmatür beyinde nörodejerasyon fenotipik olarak heterojenöz veya bölgeye özeldir. Hayvan modelinde korpus striatum nöronal hasar daha baskın bulunmuģtur Yenidoğan rat beyninde apopitoz daha çok saptanmıģtır EriĢkinlerde hipoksi iskemiden sonra selektif nöronların apopitoza yatkın olması kavramı halen tartıģmalıdır. 54,55 Yenidoğan beyninde, bu düģünce daha çok sorgulanmalıdır. Hipoksi iskemiden sonra apopitozun ve nekrozun nöronal ölüme katkısının doğru olarak tanımlanması son derece önemlidir. Çünkü hem klinik çalıģamalarda hemde hayvan modellerinde hipoksi-iskemiden sonra antiapopitotik tedaviler önerilmiģtir. 56 Hipoksi iskemiden sonra striatal nöronlarda 24 saatten sonra nekroz geliģir. Golgi aygıtında ve endoplamik retikulumda 3 12 saatte hasar oluģurken, mitokondri 12 saate kadar sağlamdır. Mitokondride önce aktivitede bir baskılanma daha sonra zararlnma ve sonunda mitokondriyal yetersizlik geliģir. Lizozomlarda hasar 3-6 saatte görülür. Na,K-ATPaz inaktivasyonu 3 saatte gözlenir. Hipoksinin 6 saatinde DNA ve RNA hidroksil readikallerinden zarar görür. 49,50,54 Nöronal apopitoz hipoksi iskemiden sonraki ilk 24 saatte nöron ölümünün en büyük nedeni değildir. Nöron ve mikrogliadaki apopitoza en büyük katkı gecikmiģ veya ikincil hücre ölümünde görülür. 49,50,57 Hipoksik iskemik yenidoğan ratlarda nörodejenerasyon hem nekroz hem de apopitoz Ģeklinde görülmektedir. Ayrıca bu iki nöronal hücre ölümü karıģık olarak ta görüldüğü bildirilmiģtir. Bu çalıģamalarda nöronal nekroz serebral kortekste daha belirgin iken, apopitoz talamus ve beyin sapında, hem nekroz hemde apopitoz ise hipokampus ve striatumda görülmektedir. 52,58 Yenidoğan rat beyninde hipoksi-iskemiden sonraki talamik nöron apopitozu yapısal olarak kortikal zedelenmeden sonraki talamik nöron apopitozu ile benzerdir. 51,58 Yenidoğan rat beyninde hipoksi-iskemiden sonraki talamik nöronlardaki apopitoza Fas ölüm resptölerinin ve kaspaz 8 düzeylerinde hızlı bir artıģın eģlik ettiği saptanmıģtır. Aynı zamanda mitokindriden zengin hücre fraksiyonlarında Bax ve çüzülebilir protein kısmında sitokrom c düzeyinin arttığı gösterilmiģtir. Talamusta artan Fas ölüm reseptörü ve Bax, sitokrom c birikimi ve kaspaz 8 kaspaz-3 ün belirgin artıģına ve apopitoz oluģumuna neden olur. 52 Bir haftalık ratlarda hipoksi-iskemiden sonra talamustaki yapısal nöron dejenerasyonunun apopitoz olduğu bildrilmiģtir. 59 Bununla birlikte elektron mikroskopik çalıģmalar yalnız apopitozun olmadığını nekrozun da devam ettiğini ve 22

33 devam eden apopitoz-nekroz olayının olduğunu göstermiģitir. 54,57,60 DNA fragmantasyon analizleri bu yorumu destekler niteliktedir. 61, Nekroz ve Apopitozda Hücresel DeğiĢiklikler Hipoksi- iskemi süresince dokulara zarar veren metabolik değiģiklikler meydana gelir. Hücrede aerobik metabolizmadan anaerobik metabolizmaya kayıģ olur. 63 Tablo 5. Nekroz ve apopitoz arasında anatomik ve iģlevsel farklılıklar 63 Nekroz Apopitoz Hücresel hemostaz bozulur Hücresel hemostaz sağlamdır Hücre zarında iyon akıģı artar (Na +, Ca +2 ) Hücre zarında iyon akıģı korunur Organeller ĢiĢer Sitozol yoğunlaģır Enerji tükenir Enerji depoları korunur Makromoleküler sentaz azalır Makromoleküler sentez uyarılır Kromatin aggregasyonunda kayıp olur Kromatin aggregasyonu yoğunlaģır Pasif atrofi Aktif bozulma Bunun sonucunda NADH, FADH ve laktik asit birikimi H + unu arttırır. Anaerobik metabolizma hücrenin enerji ihtiyacını karģılayamaz ve yüksek enerjili fosfat depoları boģalır. Transselüler iyon pompasının yetersizliği hücre içi Na +, Cl - ve su birikimine neden olur (sitotoksik ödem). Hipoksi iskemi aynı zamanda akson sonlanmalarından eksitator aminoasitlerin (glutamat) salınımını uyarır. Sinaptik aralığa glutamat salınımı dendritlerdeki AMPA-QA ve NMDA yüzey reseptörlerini uyararak Na + ve Ca +2 akıģına neden olur. Sitozoldeki Ca iyonu birikimi hücre zarına akıģı arttırır, dıģarı akıģı azaltır. Bu etki nöron ölümüne neden olan biyokimyasal olaylar kaskadını baģlatır. 63 Nöronlar hem nekroz hem de apopitoza uğradıklarında reperfüzyon sırasında nöronların iģlevsel ve antomik bütünlüğünde belirgin farklılıklar oluģur. Nöron nekroza gittiğinde yeni oksijen ve substrat gereksiniminden dolayı en az bazı biyokimyasal oluģumlarda tersine dönmeyi içeren yavaģ ilerleyen metabolik bozukluklar görülür. Hücresel asidoz ve laktat glikolizisi inhibe eder. Sonuç olarak glukoz tüketimi azalır ve hücre içi glukoz birikimine neden olur. Oksidatif metabolizma yeniden gerçekleģtiğinde NADH ve FADH mitokondride tüketilir, hem mitokondri hem de sitozol okside olur. 23

34 Oksijenizasyonla birlikte değiģik metabolik süreçler yoluyla serbest radikal üretilir. Mitokondriyal Ca+2 ve serbest radikal birikimi oksidatif fosforilasyonu bozarak ikincil enerji yetersizliğine neden olur. Hücre memebranı parçalanmaya baģlar ve özellikle mitokondride daha belirgin olmak üzere organellerde ĢiĢme meydana gelir. Çekirdek kromatini yoğunlaģır ve piknozis oluģur, sonuçta nöron çözülür ve ölür. 64 Apopitozdaki iģlevsel ve anatomik değiģiklikler nekrozdan farklıdır. En belirgin bozukluk mitokondride meydana gelir, ikinci olarak çekirdekte etkiler görülür. Histolojik olarak çekirdek DNA sındaki değiģiklikler özel bir boyama yöntemi olan terminal deoxynucleotidyl transferase nick end labeling (TUNEL) ile gösterilebilir Tablo 6. Apopitozun moleküler düzenlenmesi 66 Bcl-2 ailesi Antiapitotik proteinler Proapopitotik proteinler Kaspaz ailesi Bcl-2 Bax Apopitoz baģlatıcılar : kaspaz -2, -8, -9, -10 Bcl-x 1 Bak Apopitoz cellâtlar : kaspaz 3, -6, -7 Sitokin iģlemciler: kaspaz - 1, -4, -5, -11, -12, -14 Boo Bcl-x s Bad Bid Bik Apopitoz inhibitör proteinler (AIP) NAIP SMN AIP1 AIP2 XAIP Tümör süresör ailesi p53 p63 p Ekstrinsik Apopitotik Yolak Ölüm reseptörlerinin bulunduğu bölgede adaptör proteinlerin trimerizasyonu ile apopitoz baģlatıcıları olan prokaspaz 8, -10 ve -2 nin etkisi, prokaspaz 3,-6 ve -7 nin aktivasyonuna yol açar. Bu membran reseptörleri tumör nekrozis faktor ile iliģkili apopitoz reseptör 1 ve -2, CD95/Fas/APO 1, tumör nekrozis faktör reseptör 1 ve 2, 24

35 TWEK resptörlerini içerir. FAS/APO 1 (CD95) sitokin reseptör gibi hücre yüzeyi reseptörleri hem apopitoz hem de enflamatuvar mekanizmalara karıģır Ġntrinsik Apopitotik Yolak Bu yolak mitokondri bağımlıdır, mitokondri iç membranından salınan Bax ve Bcl 2 ailesi üyeleri bu yolakta rol alır. Apopitotik uyarılar mitokondriyal fonksiyonları bozar ve aģırı miktarda serbest radikal üretimine ve serbest radikallerin yok edilmesini sağlayan glutatyon gibi serbest radikal temizleyici sistemlerin azalmasına neden olur. Ġskemiden sonra reperfüzyon ile birlikte serbest radikaller hücre içinde intrinsik apopitotik yolağı etkin hale getirirler. Ayrıca mitokondriyal fonksiyonların bozulması birlikte elektron transport zincirinin ve ADP fosforilasyonunun bozulmasına, Ca +2 nin hücre içinde artmasına neden olur. Ca +2 birikimi enerji üretilmesine engel olarak mitokondriyal transitiyon permeabilite poru nun (mptp) açılmasına yol açar. Bu durum proapopitotik protein olan Bax ın mitokondri içinden dıģına çıkmasını sağlar. 69 Fizyolojik koģularda Bcl-2 bir antiapopitotik proteindir ve Bcl-2 ailesi üyesidir, mitokondri dıģ memranında yerģik olup membran bütünlüğünü ve sitokrom salınıını düzenler. Burada Bcl-2, kaspazdan bağımsız olarak apopitoz baģlatır. Sitokrom c salınımı prokaspaz-9 yoluyla apopitozu baģlatır Kaspaz Bağımsız Apopitoz Aktivasyonu Kaspaz bağımsız apopitoz mitokondri iç membranından salınan daha sonra hücre çekirdeğine yerleģen AIF tarafından oluģturulan ölüm sinyaline bir yanıttır Kaspaz Bağımlı Apopitoz aktivasyonu Proteolitik enzimler olan kaspaz -3, -6 ve -7 aktive olduklarında çeģitli proteinleri parçalarlar. Bu proteinler kinazlardan sitoskletal proteinlere, transkripsiyonel regulatorlere kadar değiģebilir. CAD (Caspase activated deoxyribonuclease) ve PARP (poly ADP-ribose polymerase) apopitozu gösteren DNA parçalanmasına katkıda bulunan iki aktive kazpaz parçasıdır. CAD sitozolden çekirdeğe geçerek orada DNA yı parçalar

36 Hipoksik iskemik beyin hasarının önlenmesine yönelik giriģimler Son çalıģmalarda H-Ġ de olay ile hücre ölümü arasında geçen sürenin çok kritik olduğu görülmüģ ve bu dönem terapodik pencere olarak adlandırılmıģtır. Bu dönemde oluģan hücre ölümüne neden olan moleküler olaylar kaskadının sonlandırılması klinikte çok yararlıdır. Bu dönem fetal koyunda 6 saat kadardır. 70 Fetüste ve yenidoğan bebekte olayın baģlangıç zamanını ve ciddiyetini bilmek zordur. Term yenidoğanda H-Ġ e neden olan intrauterin asfiksinin ne zaman beyin hasarına yol açtığını belirleyen bir metot henüz yoktur. Benzer Ģekilde beyin hasarlarının daha çok postnatal dönemde olduğu prematürelerdeki beyin hasarı genellikle bulgu vermez veya sessizdir. Bu nedenle hem prematürelerde hem de term bebeklerde beyin hasarının geç tespit edilmesi terapodik pencere döneminin kaçırılmasına neden olur. Tablo 5 te hipoksik-iskemik beyin hasarının önlenmesinde değerli olan mevcut giriģimler gösterilmiģtir Enerji kaybının azaltılması Enerji kaybı çok ciddi olmasa dahi iskemiden sonra nöron ölümüne yol açan kaskadı baģlatan olaydır. Glikoz düzeyleri normal değerlerin çok üstüne çıktığında serebral laktat düzeyleri yükselmektedir. Bu nedenle glikozun fizyolojik düzeylerde tutulması önemlidir. 1 Yüksek doz barbitüratın serebral metabolik hızı azalttığı ve böylece enerjinin korunmasını arttırdığı bilinmektedir. Ġnsanlarda yüksek doz barbitürat kullanımı ile ilgili çalıģmalar yapılmıģtır. Hafif hiperkapninin de hayvan modellerinde protektif etkisi olduğu gösterilmiģtir. Enerji tüketiminin azaltılmasında en umut verici giriģim hafif hipotermi gibi görünmektedir. Biyokimyasal etkiler bu giriģimin nöroprotektif yararları ile korelasyon göstermektedir. Dahası, hafif hipotermi reperfüzyondan saatler sonra geliģen ikincil enerji yetersizliğini de azaltır. Hafif hipoterminin perinatal hayvan modellerinde, H-Ġ deki etkisi birçok çalıģmada incelenmiģ ve etkisi gösterilmiģtir. Hemen hemen tüm çalıģmalarda hipotermi H-Ġ sırasında veya reperfüzyondan hemen sonra veya her iki dönemde birden uygulanmıģtır. Ancak iskemik kuzularda yapılan bir çalıģmada olaydan 5,5 saat sonra kranyumun hafif soğutulmasının da hasarı azalttığı elektrofizyolojik ve nöropatolojik olarak gösterilmiģtir. Tüm bu anlatılan giriģimlerden hafif hipoterminin önemli bir nöroprotektif etkisi olduğu görülmektedir

37 Glutamat salınımının inhibisyonu Ekstrasellüler glutamat birikimi hem nöronal hem de oligodendroglial hücre ölümüne yol açar. Presinaptik sinir uçlarından glutamat salınımının kalsiyum aracılıklı olduğu ve magnezyumun bu olayı bloke ettiği için, kalsiyum kanal blokörleri veya magnezyumun bu basamakta yararlı olabileceği bildirilmiģtir. Ancak kalsiyum kanal blokörlerinin kardiyovasküler yan etkilerinin olması, magnezyumun da bir çok H-Ġ modelinde tam olarak yararlı olduğunun gösterilememiģ olması nedeniyle rutin tedavide kullanımı önerilmemiģtir. 10 Adenozin reseptörlerinin inhibisyonu glutamat salınımını inhibe ettiği için adenozin, adenozin antagonistleri ve adenozin agonistlerinin nöroprotektif etkisi üzerine çalıģmalar yapılmıģtır. Bazı perinatal modellerde adenozin agonistlerinin etkili olduğu görülmüģ olsa da mevcut bilgiler her zaman tutarlı sonuçlar göstermemektedir. 20 Kültüre edilmiģ nöronlarda ve yenidoğan domuzlarda yapılmıģ çalıģmalarda hafif hipoterminin nöroprotektif etkisinin bir kısmından sinaptik sinir uçlarından glutamat salınımını inhibe etmesinin sorumlu olduğu gösterilmiģtir. Ancak çalıģmaların bazılarında bu gösterilememiģtir. 10 Serbest radikal tutucularının nöroprotektif etkisi, kısmen glutamat salınım düzeyinde etki göstermesine bağlı olabilir çünkü serbest radikallerin bazı modellerde nöronal glutamat salınımını arttırdığı görülmüģtür. Ayrıca fenitoin ve lamotrijinin de H- Ġ de yararlı etkisinin görülmesi bu antikonvülzanların glutamat salınımını inhibe etmesinden kaynaklanmaktadır Glutamat geri alımındaki bozukluğun iyileģtirilmesi Hipoksi-iskemi de ekstrasellüler glutamat artıģının nedeni sadece artmıģ salınım değil aynı zamanda astrosit ve presinaptik sinir uçlarından geri alımın bozulmasıdır (Ģekil-2). Hipotermi, iskemi nedeni ile geliģen astrositlerde enerji bağımlı glutamat alımındaki bozukluğu azaltarak bir miktar nöroprotektif etki sağlayabilir. Bu kanıya kültüre astrositlerdeki çalıģmalar sonucunda varılmıģtır

38 Tablo 7. Hipoksik-iskemik beyin hasarının önlenmesindeki mevcut değerli giriģimler 1 1. Enerji kaybının azaltılması Glikoz Hipotermi Barbitürat Hiperkapni (hafif) 2. Glutamat salınımının inhibisyonu Kalsiyum kanal blokörleri Magnezyum Adenozin/adenozin agonistleri Hipotermi Serbest radikal tutucuları Lamotrijin Fenitoin 3. Glutamat alım yetersizliğinin düzeltilmesi Hipotermi 4. Glutamat reseptörlerinin bloke edilmesi NMDA reseptör antagonistlerinin (MK 801, magnezyum, ketamin, dekstrofan) verilmesi Non-NMDA reseptör antagonistlerinin (NBQX, CNQX) verilmesi 5. Lökosit/ mikroglial/sitokin etkilerinin inhibisyonu Nötropeni Platelet aktivasyon faktör (PAF) antagonistleri IL-1 reseptör antagonistleri Anti-ICAM-1 antikoru Antisitokin antikorları/ilaçları 6. Ġntrasellüler olayların akıģının bloke edilmesi Hipotermi Serbest radikal sentez inhibitörleri (allopurinol, indometazin, demir Ģelatörleri, magnezyum) Serbest radikal tutucuları (vitamin E, 21-aminosteroidler) NOS inhibitörleri/tutucuları (nitroarjinin deriveleri) Growth faktörleri (ĠGF 1, BDNF, GH, NGF) içeren anti-apopitotik ajanlar Monosialogangliosidler (GM 1) 28

39 Glutamat reseptörlerinin bloke edilmesi NMDA reseptör antagonistlerinden özellikle MK 801, magnezyum; ketamin ve destrofan ın iskemik nöron hasarının değiģik modellerinde hem kültür hem de in-vivo Ģartlarda nöroprotektif etkisinin olduğu gösterilmiģtir. Benzer Ģekilde bazı modellerde non-nmda (AMPA/kainate) antagonistlerinin (örn.nbqx, CNQX) kullanımı ile ek yararlı etki gösterilmiģtir. Bu ajanlar daha sıklıkla hasardan birkaç saat sonra veya hasarın sonlanmasından hemen sonra uygulandığında nöroprotektif etkisi belirgindir. 10 Non-NMDA reseptörlerin inhibisyonu sadece nöronal zedelenmeyi değil aynı zamanda oligodendroglial zedelenmeyi de inhibe eder. Son çalıģmalar AMPA/kainate reseptörlerinin aktivasyonunun kültüre oligodendrositlerin ve in-vivo çalıģmalarda oligodendrogliaların ölümüne neden olduklarını göstermiģtir. 10 Bu bulguların hepsi birden değerlendirildiğinde glutamatın hem reseptör hem de non-reseptör aracılıklı mekanizmalar ile immatür oligodendroglialara toksik etki gösterdiği görülmektedir. Mekanizmaların her ikisi de non-reseptör aracılıklı olanlar serbest radikal tutucuları ile ve reseptör aracılıklı olanlar da spesifik reseptör antagonistleri ile önlenebilir. Non- NMDA antagonistlerinin farklılaģan oligodendrositleri hipoksik-iskemik olaydan korumadaki yararlı etkisinden dolayı bu ajanlar hem nöronal hem de beyaz cevher hasarına karģı koruyucu olabilir. Oligodendrositler NMDA reseptörü eksprese etmezler ve nöronlardan farklı olarak NMDA antagonistleri oligodendroglial korumada önemli görünmemektedir Lökosit/mikroglial/sitokin etkilerinin inhibisyonu Hipoksi-iskemiye maruz kalan immatür oligodendrositler sitokinlerden en fazla zarar gören hücrelerdir. 3 Lökosit adherasyonu, mikroglial aktivasyon ve sitokin etkisi hipoksik-iskemik beyin hasarında önemli görünmesine rağmen perinatal modellerde bu düzeyde nöroproteksiyon ile ilgili çalıģmalar azdır. Ġn-vivo perinatal hipoksik iskemik hasarda H-Ġ öncesi yaratılan nötropeninin yararlı etkisi olduğu gösterilmiģtir. Ġskemi/reperfüzyon ile artan PAF lökosit adezyonunda ve daha sonra geliģen inflamatuvar kaskatta önemlidir. Ġmmatür ratta PAF antagonistinin hem tedavi öncesi hem de tedavi sonrası reperfüzyondan sonra uygulanmasının infarkt sahasını azalttığı gösterilmiģtir. 10,71 EriĢkin hayvanlarda yapılan çalıģmalarda lökosit adezyon molekülleri 10 29

40 veya değiģik sitokinlerin üzerine etki eden antikor veya ilaçların önemli nöroprotektif etkisi olduğu görülmüģtür. Mikroglia/makrofajların önemli bir ürünü IL-1β dır. IL-1β TNF-α yı da içeren diğer proinflamatuvar sitokinlerin salınımını sağlar. Yenidoğan ratta H-Ġ de IL-1β reseptör antagonistinin olaydan önce ve reperfüzyon sırasında kullanılmasının yararlı etkileri olduğu gösterilmiģtir. 10 Benzer Ģekilde bir fosfodiesteraz inhibitörü olan, H-Ġ den sonra beyinde arttığı bilinen ve TNF-α üretimini inhibe eden pentoksifilin in H-Ġ den hemen önce uygulandığında hipoksik-iskemik hasarını azalttığı görülmüģtür (Tablo 8). 10 Tablo 8. Deneysel modellerde perinatal hipoksik iskemik beyin hasarında inflamasyon ve sitokinler 10 Hipoksi- iskemiden sonra hızlı ve aktif bir Ģekilde mikroglia aktivasyonu olur Nötropeni koruyucudur Sitokinler (özellikle de IL-1β ve TNF-α) H-Ġ den sonra hızlı bir Ģekilde artar TNF-α antagonisti olan pentoksifilin H-Ġ den hemen önce uygulandığında hipoksik iskemik beyin hasarını azaltır IL-1 β reseptör antagonistleri H-Ġ den önce veya H-Ġ sonlandıktan hemen sonra uygulandığında hipoksik- iskemik beyin hasarını azaltmaktadır Ġntrasellüler olayların akıģının bloke edilmesi Hücre ölümüne neden olan intrasellüler biyokimyasal olayların akıģının blokajı kalsiyumla aktive olan iģlemler, serbest oksijen radikallerinin oluģumu, nitrik oksit sentezi ve apopitotik ve nekrotik hücre ölümüdür. Hipotermi bu kaskadta bir çok düzeyde etki eder ancak bu etkiler arasında en belirgin olanları serbest radikal oluģumu ve nitrik oksit sentezindeki azalmadır. DeğiĢik H-Ġ modellerinde nöroprotektif olduğu gösterilen serbest radikal inhibitörleri; ksantin oksidazı inhibe eden allopurinol, siklooksijenazı inhibe eden indometazin, Fenton reaksiyonu ile hidroksil radikallerin üretimini azaltan demir Ģelatörleri ve lipid peroksidasyonunu inhibe eden magnezyum dur. Serbest radikal tutucularının (vitamin E, 21-aminosteroidler, idebenon) nöroprotektif etkilerinin olduğu gösterilmiģtir. 10 Deneysel modeller hem nöronal hem de oligodendroglial hasarı içermektedir. 30

41 2.2. Eikozanoidler (AraĢidonik asid metabolitleri) ve Otakoidler Eikozanoidler yirmi karbon atomlu yağ asidlerinden türeyen ve güçlü biyolojik etkinlik gösteren endojen maddelerdir. Eikozanoid adı Yunanca yirmi anlamına gelen eicosa dan gelir. Yirmi karbonlu yağ asidi iskeleti üzerinde varolan yapı değiģikliklerine göre, doğrudan biyolojik etkinliği olan primer eikozanoidler değiģik altgruplarda toplanırlar. Bu alt-gruplardaki maddeler dokularda araģidonik asid ve diğer prekürsör yağ asidleri üzerine belirli enzimlerin etkimesi sonucu oluģurlar. Bu enzimler siklooksijenazlar, lipooksijenazlar ve sitokrom P450 monooksijenaz enzimleridir. 72 Eikozanoidler, prekürsör yağ asidlerinden oluģmalarında rol oynayan enzim türüne göre siklooksijenaz ürünleri, lipooksijenaz ürünleri ve 450 mono oksijenaz ürünleri Ģeklinde üç gruba ayrılır. Bu grupların fizyolojik ve patolojik olaylara katkıları ve çeģitli sistem ve organlara etkileri bakımından aralarında belirgin farklar vardır Eikozanoid Biyosentezi Eikozanoidlerin biyosentezi, araģidonik asidin hücre membranındaki fosfolipidler veya diğer kompleks lipidlerden fosfolipaz A2 (PLA2) gibi eikozanoid sentez enzimleri aracılığı ile mobilize edilmesine veya salınımına bağımlıdır. AraĢidonik asid kısmen de fosfatidilinozitidlerden fosfolipaz C ve digliserid lipaz kombinasyonu aracılığı ile sentezlenmektedir. 73,74 Eikozanoid biyosentezindeki artıģ, genel olarak fiziksel, kimyasal ve hormonal uyarılara cevap olarak oluģmakta veya düzenlenmektedir. Daha sonraki basamakta araģidonik asid, dört ayrı sentez yolağına girer: siklooksijenaz (prostaglandin endoperoksidaz sentaz), lipooksijenaz, P450 epoksijenaz (sitokrom P450) ve izoprostan (ġekil 1) Siklooksijenaz Ürünleri (Prostaglandinler, Prostasiklinler ve Tromboksanlar) Siklooksijenaz enziminin 2 izoformu vardır: siklooksijenaz-1 (COX- 1) ve siklooksijenaz-2 (COX-2). COX-l bir çok hücrenin içeriğinde gösterilmiģtir ve daima vardır. Aksine COX-2 normal olarak bulunmaz fakat belli serum faktörleri, tümör promotorları, sitokinler ve growth faktörler ile indüklenebilir ve bu etki deksametazon 31

42 gibi glukokortikoidler ile inhibe edilebilir. Lipopolisakkarid (endotoksin) kısmen bu indükleme yönünden potent bir ajandır. Bu sentez basamakları üzerinde nonsteroidal anti-infiamatuvar ilaçların kendi terapötik etkilerini göstermesi açısından büyük önem taģır. Ġndometazin ve sulindak baģlıca COX-l üzerinden etkisini gösterir. Meklofenamat ve ibuprofen COX- 1 ve COX-2 üzerinde eģit derecede potent etki gösterirken. selokoksib ve rofekoksib tercihen COX-2 yi inhibe etmektedir. Selektif COX-2 inhibitörleri, COX-l inhibitörlerine göre daha az gastrik strese neden olmakta ve kronik inflamasyonun tedavisinde daha tercih edilmektedir. Aspirin her iki enzimi de farklı uzantılarda asetiller ve inhibe eder. Siklooksijenazların iki farklı aktivitesi mevcuttur: (1) endoperoksidaz aktivitesi esterleģmemiģ prekürsör yağ asidlerini siklik endoperoksid prostaglandin G (PGG) ye oksijenalize ve siklize eder, (2) peroksidaz aktivitesi ile PGG yi prostaglandin H (PGH) ye dönüģtürür. Stabil olmayan PGG ve PGH ileri basamaklarda prostasiklin (PGI2), tromboksan (TXA), prostaglandin E (PGE), prostaglandin F (PGF) veya prostaglandin D (PGD) gibi ürünlere dönüģür. PGE2 ve PGD2 sentezi için farklı izomerazlar tespit edilmiģtir. PGH2 nin PGF2 ye dönüģümünü katalizleyen bir redüktaz enzimi de karakterize edilmiģtir. PGH2 ayrıca iki ayrı stabil olmayan ve oldukça aktif maddelere dönüģür: (1) tromboksan A2 (TXA2) tromboksan sentaz ile oluģturulmaktadır. Bu ürün 30 saniye içinde stabil fakat inaktif TXB2 ye dönüģmektedir. PGI2 prostasiklin sentaz ile oluģturulmakta ve nonenzimatik olarak inaktif 6-keto PGFct ye dönüģmektedir. Çoğu dokuların serbest araģidonik asidden PGG ve PGH sentezi yapabilme yeteneği varken, her bir dokuda enzimlerin varlığına ve miktarına bağlı olarak yazgıları değiģmektedir. Örneğin, akciğer ve dalak bu ürünlerin tümünü sentezleyebilir. Buna karģılık trombositler PGH yi metabolize eden baģlıca enzim olarak tromboksan sentaz enzimini içermekte iken, endotel hücreleri baģlıca prostasiklin sentaz enzimini içermektedir Lipooksijenaz Ürünleri AraĢidonik asidin 5-, 12- ve 15-lipoksijenaz ile metabolize olması sonucu hidroksiperoksieikozatet raenoik asid (HPETEs) oluģur, daha sonra bu ara ürün hızlı bir Ģekilde hidroksi türevlerine (HETEs) ve lökotrienlere dönüģür. Aktif olarak araģtırılan lökotrienlerin çoğu inflamatuvar hücrelerde (PMNs, bazofil, mast hücreleri, eozinofil, 32

43 makrofaj) 5- lipooksijenaz tarafından oluģturulmaktadır. Bu yolak astım ve anafilaktik Ģok ile iliģkili olduğundan önem taģır. Bu hücrelerin uyarılması intraselüler kalsiyum seviyesini yükseltir ve araģidonik asid salımmına, daha sonra da 5-lipooksijenaz ile unstabil epoksid lökotrien A1 (LTA1) oluģumuna neden olur. Bu ara ürün dihidroksi lökotrien B4 (LTB4) ya da lökotrien C4 (LTC4) e dönüģür. LTC4 peptidazlarla LTD4 ve LTE4 e dönüģebilir. LTC4 ve LTD4 kuvvetli bronkokonstriktördür ve slowreacting substance of anaphylaxis (SRS-A) ın baģlıca yapıları olarak fark edilmiģlerdir. Anti-lökotrien ilaç geliģimine yönelik dört yaklaģım vardır: 5-lipooksijenaz enzim inhibitörleri, lökotrien reseptör antagonistleri, membrana bağlı 5- lipooksijenaz aktive edici protein (FLAP) inhibitörleri ve fosfolipaz A2 inhibitörleri. Diğer bir grup lipoksinlerin LXA ve LXB in biyolojik rolleri henüz aydınlanamamıģtır Eikozanoid Metabolizması Prostaglandinler sentez edildikleri dokularda bulunan enzimler tarafından veya akciğer ve böbrek korteksinde bulunan enzimler tarafindan inaktive edilirler. Özellikle akciğer damar yatağı bu maddeleri inaktive etmekte oldukça etkindir ve bu organda %95 e varan bir oranda inaktivasyon gerçekleģir. Tüm prostaglandinlerin biyolojik aktivitesi için önemli olan C15-hidroksil grubu ilk olarak prostaglandin 15- hidroksidehidrojenaz enzimi ile okside edilir. Ardı sıra gelen bir dizi olaydan sonra PGE ve PGF ler inaktif tetranor (16 karbonlu) metabolitlerine, PGD2 ise PGJ2 ye dönüģür. Prostasiklin akciğerde parçalanmaz fakat karaciğer ve böbrekte inaktive edilir. Ana metaboliti olan 6-keto-prostagiandin F1 ya yıkılır. TXA2 inaktivasyonu ise karmaģıktır. Enzimatik olmayan bir hidrolizle TXB2 ye dönüģür. LTC4 ün inaktivasyonu akciğerler, böbrek ve karaciğerde geliģir. BaĢlangıç basamağında LTE4 e dönüģür ve biyolojik aktivitesini kaybeder. LTB4 ün metabolizması ise baģlıca oksidasyonla oluģur Eikozanoidlerin Etki Mekanizması Eikozanoidler otokrin ve parakrin özellik gösterirler ve hücre yüzeyinde reseptörlere bağlamrlar. Prostanoidlerin farmakolojik spesifikliği farklı hücrelerde reseptör tipi ve yoğunluğu ile belirlenir. Bütün reseptörler ve alt tipleri G-proteinine kenetli olarak etkilerini gösterirler. Ġkincil ulaklar olarak adenilil siklaz stimülasyonu 33

44 (camp artıģı) veya inbibisyonu (camp azalıģı) ya da fosfolipaz C stimülasyonu (diaçilgliserol ve inozitol 1,4,5- trifosfat artıģı sonucunda hücre içi kalsiyum artar) meydana gelir. Eikozanoidlerin düz kas üzerindeki kontraktil etkileri kalsiyum salınımı aracılığı ile olurken, onların gevģetici etkileri camp üretimi ile olmaktadır. Eikozanoidlerin immün sistem dâhil birçok hedef hücrede etkileri benzer Ģekilde açıklanabilir. Eikozanoidlerin çoğunun kontraktil etkileri ekstraselüler kalsiyumun azaltılması veya kalsiyum kanal blokörü ilaç kullanımı ile inhibe edilebilir. Lökotrien Reseptörleri: DeğiĢik hücre ve dokularda LTB4, LTC4 ve LTD4 için reseptörler tanımlanmıģtır (cyslt1 ve cyslt2). Lökotrien reseptörleri de G proteine kenetlidir ve onların aktivasyonu intraslüler kalsiyum konsantrasyonunu artırır Fosfolipaz A 2 ve Hipoksik Ġskemik Serebral Hasar Beyin fosfolipaz A 2, sn-2 pozisyonundaki membran fosfolipidlerindeki açil esterlerini parçalayan bir esterazdır, serbest yağ asidi ve lizofosfolipid üretimine neden olur. AraĢidonik asit ve lizofosfolipid fosfolipaz A2 nin katalizlediği en önemli reaksiyonlardır. Normal koģullar altında bir kısım araģidonik asit inflamatuvar mediyatörlere, prostaglandinlere, lökotrienlere ve tromboksanlara çevrilirken araģidonik asitin büyük bir kısmı tekrar beyin fosfolipidlerinin içerisine katılır. 76 Fosfolipaz A 2 ailesi sekretuvar fosfolipaz A 2, sitozolik fosfolipaz A 2 ve kalsiyum bağımsız fosfolipaz A 2 den oluģur. AraĢidonik asit salınımı genellikle sitozolik fosfolipaz A 2 yoluyla meydana gelir. Sekretuvar fosfolipaz A 2, intraselüler olarak sentez edilir daha sonra ektraselüler olarak seekrete edilir. Sekretuvar fosfolipaz A 2 esas olarak sinaptazomlarda ve sinaptik vesiküllerde depo edilir. 77,78 Fosfolipaz A 2 iki tip hücre yüzeyi reseptörüne bağlanır. N tipi reseptör nöronlarda, M tipi reseptör ise kaslarda bulunur. 79 Beyin sekretuvaar fosfolipaz A 2, bir sekresyon molekülü ve enzim aktivasyonu için gerekli milimolar konsantrasyonda Ca +2 içeririr. Bu enzim fosfolipid yağ açil zincirleri için seçici özellik göstermez. Sektretuvar fosfolipaz A 2 memeli beyinin tüm bölgelerinde bulunur. Fakat hipokampus, medulla oblongata ve ponsta daha yüksek aktivite gösterir

45 Rat beyin sinaptozomlarında ve nöron hücre kültürlerinde sekretuvar fosfolipaz A 2, asetil kolin, glutamat reseptörleri, veya voltaj bağımlı kalsiyum kanalları yoluyla depolarizasyona neden olduğu gösterilmiģtir. Bu bulgulara göre sekretuvar fosfolipaz A 2 nöronal metabolizmada önemli rol oynayabilir. 78,81 Glutamat ve analogları sekretuvar fosfolipaz A 2 yi doza ve zamana bağlı olarak uyarır. 82 Kortikal hücre kültürlerinde glutamat nörotoksisitesinin artmıģ sekretuvar fosfolipaz A 2 ile birlikteliği vardır. Bu gözlem glutamatın sinaptik aktivitesinin sekretuvar fosfolipaz A 2 tarafından düzenlendiğini gösterebilir. 83 Sitozolik fosfolipaz A 2 tüm beyin dokularında bulunmasına karģın tam olarak pürifye edilelmemiģtir. Rat beyninde sitozolik fosfolipaz A 2 nin Hve L diye iki formu bulunmuģtur. Fosfolipaz A 2 -H kalsiyum ile inhibe olurken, fosfolipaz A 2 L nin aktivite göstermesi için mikromolar konsantrasyonda kalsiyuma gereksinim vardır. 84 Sitozolik fosfolipaz A 2 izoenzimleri araģidonik asit salınımı ve eikozonoid formasyonundan sorumlu olduğu düģünülür. 85 Hücresel seviyede, kalsiyum mobilizasyonu, sitoplazmik fosfolipaz A 2 ve ektraselüler sitoplazmik fosfolipaz A 2 arasındaki etkileģim eikozanoid artıģından sorumlu olabilir. Patolojik koģullar altında kalsiyum, fosfolipaz A 2 ve ektraselüler sitoplazmik fosfolipaz A 2 arasındaki etkileģim oksidatif stres ve inflamasyonun eģlik ettiği nörolojik hastalıkların patofizyolojisinde önemli rol oyanayabilir. Kalsiyumdan bağımsız fosfolipaz A 2 nöronal hücre proliferasyonu, apopitozis ve diferensiyasyonunda görev alır Ġnflamatuvar Merdiyatörler ve Neonatal Beyin Hasarı Hipoksik-iskemik beyin hasarı, hipoksi-iskemi anında baģlayıp resusitasyon ardından iyileģme döneminde devam eden bir süreçtir. Akut dönemde selektif nöronal nekroz veya infarkt Ģeklinde gözlenen doku hasarı, nöron, glia ve endotel hücre yapısının bozulması ile devam eder. Ġnfarkt alanına en yakın bölgede yer alan nöronlarda nekroz ya da programlanmıģ hücre ölümü yani apopitozis geliģir. 11 Özellikle prematüre bebeklerde son yıllarda yapılan epidemiyolojik ve deneysel çalıģmalarda inflamasyon, periventriküler lökomalazi ve serebral palsi arasında yakın iliģki olduğu görülmüģtür. 3 Nekroz geliģmiģ hücrelerde hasarın önüne geçilmesi söz konusu değildir. Ancak infarkt etrafında devam eden hasar sürecinin önüne geçilmesi bu dönemde meydana gelen biyokimyasal olayların iyi bilinmesi ile mümkün olabilir. 35

46 Hasar sürecinin devam ettiği reperfüzyon-reoksijenasyon döneminde küçük damar endotel hücrelerinde serbest radikallerin üretimine neden olan siklooksijenaz ve ksantin oksidazın aktive olduğu iki önemli yol tetiklenir. Açığa çıkan serbest radikaller lökosit, platelet ve endotel hücrelerindeki adezyon moleküllerini aktive ederek lökositlerin adezyonu ve ekstravazasyonunu sağlar. Kan beyin bariyerinin bozulmasıyla serbest radikaller parankim içine boģalarak hasarın yayılmasına neden olur. 86 Neonatal beyin hasarının erken döneminde gözlenen nötrofil akümülasyonu ile hasarın derecesi arasında yakın iliģki olduğuna inanılmaktadır. Ayrıca serebral iskemide santral sinir sisteminde inflamatuvar mediyatörlerin açığa çıktığı bilinmektedir. EriĢkin ve immatür kemirgen hayvanlarda hipoksi iskemi sonrasında beyinde IL-1 ve TNF- gibi sitokinlerin açığa çıktığı gösterilmiģtir Prostaglandin ve Hipoksik-iskemik Beyin Hasarı Ġskemik zedelenme beyin dokusunda fosfolipaz A2 uyarısı doğurur. Bu enzimlerin uyarılması beyinde büyük miktarda serbest yağ asidi salınımı ile sonuçlanır. 77 Serbest yağ asidi oluģumu, ATP nin tükenmesi ve iyon hemostazındaki değiģiklilkler membren fonksiyon bozukluğu ve hücresel hasara neden olur. 77 Ayrıca iskemik zedelenmeden sonra sitoplazmik fosfolipaz A 2 mrna gen ekpresyonunda artıģ meydana gelir. 88 Sitoplazmik fosfolipaz A 2 nin nöronal hasar ile iliģikisi güçlü bir biçimde ortaya konmuģtur. 89 Orta serebral arterin bağlanmasından sonra sitoplazmik fosfolipaz A 2 genetik olarak olmayan farelerde daha az nöronal hasar, daha az infarkt ve beyin ödemi oluģtuğu gösterilmiģtir. Yine bu grup farelerde prostaglandin ve lökotrien üretiminin önemli ölçüde azalmıģtır. 90 Hipoksi iskemiden sonra sitozolik Ca ++ konsantrasyonu artar. Artan sitozolik fosfolipaz A 2 yi aktive eder ve serbest yağ asitleri ve araģidonik asit üretimine neden olur. AraĢidonik asit metabolizasyonu sonrası serbest oksijen radikallerinin üretimi ile sonuçlanır. HĠE geliģen yenidoğan bebeklerde HĠE nin ağırlığı ile BOS ta ölçülen prostanoidlerin konsantrasyonu arasında iliģki olduğu bildirilmiģtir. 6,91 Ġndometazin uygulaması PGD2 nin yükselmesini ve hasarlı bölgenin alanını azaltmıģtır. PGD2 sentezinin inhibisyonu bu etkileri reseptör aracılı mekanizmalar ile 36

47 iliģkili olabileceği gibi sikjlooksijenazın katalize ettiği ve serbest radikallerin üretimine neden olan yolak gecikmiģ nöronal ölüme neden olabilir. Yine prostanoide bağlı beyin hasarı glutamat toksistesi ile iliģkili olabilir. 6 Ġskemiyi takiben doku hasarı ve apopitozis meydana gelir. Hipoksi-iskemiden sonra siklooksijenaz 2 nin upregülasyonu ve PGE2 düzeyinin arttığı bildirilmiģtir. 93 Bir çalıģmada PGE2 nin uyardığı apopitozis kaspaz-3 bağımlı olduğu ve kaspaz inhibitörleri PGE2 nin uyardığı apopitozisi önlediği gösterilmiģtir. Bu olayda kapsaz-8 ve kaspaz-7 de olaya karıģmıģ olabileceği ileri ileri sürülmüģtür. 94 Iedocala ve arkadaģları 95 genetik olarak COX-2 negatif ratlarda iskemiye olan yatkınlığın azaldığını göstermiģtir. Bu veriler PGE2 nin gecikmiģ nöronal ölümde rol aldığını göstermektedir. COX-2 aktivasyonu ile bazı prostanoidler üretilir ve bu durum doğrudan nöronal ölüm ile iliģkili olabilir. 96 Ayrıca PGE 2 sitokin üretimini arttırarak nörotoksisiteye katkıda bulunabilir veya glutamat toksisitesini arttırabilir. 97 NS-398 uygulaması glutamat toksisitesine bağlı nöronal hasardan korur. Belki de hücre içi Ca ++ hemostazını sağlayarak bunu gerçekleģtirir. 98 COX inhibitörlerinin verilmesinin deney hayvanlarında geçici ön beyin iskemisinden sonra gecikmiģ hipokampal CA1 nöronal ölümü azalttığını göstermiģitir. 99 Ayrıca nonselektif COX inihibisyonunun iskemik infarkt alanını küçülttüğünü göstermiģtir Öte yandan kortikal hücre kültürlerinde NMDA reseptör aracılı nörotoksistenin patogenezinde COX-2 nin katkısının olduğu ve nöronal hücre hasarında COX-2 mrna eksprsyonu ve aktivitesini takiben nörotoksik NMDA konsantrasyonu arttığı ileri sürülmüģtür. Nonselektif COX enzim blokajı prostaglandinlerin uyardığı NMDA yı azaltır. Bu etki sadece COX-2 inhibisyonu ile meydana gelir COX-1 inhibisyonun böyle bir etkisi yoktur. Yine COX-2 inhibisyonu ile yalnızca NMDA aracılı nöroprotektif etki meydana gelir

48 3. GEREÇ ve YÖNTEM Perinatal hipoksik-iskemik beyin hasarının patogenezinin anlaģılması ve yeni tedavi yaklaģımlarının belirlenmesi amacıyla yıllardan beri immatür rat modelleri kullanılmaktadır Yedi günlük ratların tercih edilmesinin nedeni bunların beyinlerinin geliģim düzeyinin histolojik olarak haftalık insan fetusları ile olan benzerliğidir. Yedi günlük ratlarda serebral kortikal nöron tabakası geliģimini tamamlamıģ, germinal matriks involüsyona uğramıģ ve beyaz cevher henüz miyelinize olmaya baģlamıģtır. Postnatal günlük ratların beyinleri ise fulterm yenidoğanlarınkine benzemektedir. Ġmmatür ratlarda hipoksi-iskemi oluģturmak amacıyla tek taraflı karotis arter ligasyonu ardından % 8 oksijen, % 92 nitrojen karıģımının inhalasyonu Ģeklinde uygulanan Levin in rat modeli kullanılmaktadır. 80 Bu çalıģma, hipoksi-iskemi modeli oluģturulan 7 günlük Winstar-albino ratlar üzerinde yapıldı. ÇalıĢmaya alınan ratlar Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Deneyler AraĢtırma ve Uygulama Merkezinde üretime alınan 10 ayrı rat çiftinin bulunduğu kafeslerden seçildi. Aynı merkezde oluģturulan etik kurul tarafından çalıģmanın etik onayı alındı. Ratların bulunduğu ortamda 12 saat gündüz, 12 saat gece ortamı sağlandı. 0da sıcaklığı sürekli olarak C ve nemi % arasında tutuldu. Üretime alınan eriģkin ratlar Adana TavaĢ yem fabrikasından temin edilen standart rat yemi ile beslendi. ÇalıĢmaya ağırlıkları ve cinsiyetleri arasında fark olmayan üç tedavi, bir hipoksi iskemi grubu ve bir kontrol olmak üzere toplam beģ grup rat alındı. Ġlk doğdukları günden itibaren annelerinin yanında bulunan ve anne sütü ile beslenen rat yavruları 7 günlük olduklarında çalıģmaya alındı. Her bir ratın hangi gruba alınacağı randomize seçimle belirlendi. Grup 1, hipoksi ve iskemi iģlemi uygulanmayan ancak sadece cilt kesisi yapılan ve tek doz 2 ml /kg % 0,9 NaCl (serum fizyolojik=sf) verilen shame grubu (n=15). Grup 2, hipoksi iskemi grubu hipoksi iskemi iģlemi yapılan ve 2 ml/kg % 0,9 NaCl (serum fizyolojik: SF) (n: 15), Grup 3, hipoksi iskemi iģleminden 30 dakika öncesinde tek doz 2 mg/kg/doz indometazin verilen grup (n: 15). Grup 4, hipoksi iskemi iģlemi sonrası 2 mg/kg/doz indometazin tedavisi verilen grup (n: 15, Grup 5, hipoksi iskemi iģlemi sonrası 4 mg/kg/doz indometazin tedavisi verilen grup (n: 15) olarak belirlendi. ÇalıĢmaya alınan rat yavrularının iģlem öncesi ağırlıkları ve cinsiyetleri kaydedildi. Eter anestezisi altında boyun ortasından, trakeanın hemen solundan 38

49 uygulanan 0,5 cm lik kesi ile sol arteria karotis kommunis bulundu. 4/0 ipek sutur materyali ile arter iki tarafından bağlanılarak ortası kesildi. Cilt aynı sutur materyali ile kapatıldıktan sonra 1-2 saat süreyle anestezi etkisi geçene kadar annelerinin yanına verilen ratlar beģerli gruplar halinde % 8 oksijen, % 92 nitrojen içeren transparan fiberglastan yapılmıģ, çevre ısısı ıģık kaynağı yardımıyla 33 o C ye ayarlanan bir kafeste 2,5 saat bekletildi. Ortamdaki oksijen konsantrasyonu oksijen monitörü (ohmeda 5120 seri numarası: FABQ0104 USA) ile sürekli ölçülerek %8 oksijen içeren hipoksik ortam 2,5 saat süreyle korundu. Bu iģlemin ardından yarım saat oda havasında iyileģmeye bırakılan ratlar deney sonuna kadar kalmak üzere annelerinin yanına verildi. Ġlaçlar ve SF; intraperitoneal yoldan 50 lt içerisinde, insülin enjektörleri ile uygulandı. Grup 1 de (Shame grubu) tek doz 2 ml/kg % 0,9 NaCl uygulandı. Grup 2 de (Hipoksik iskemik grup) 2 ml /kg % 0,9 NaCl hipoksi-iskemi iģlemi bittikten yarım saat sonra baģlanıp 12 saat aralıklarla toplam 3 doz verildi. Ġndometazin (Confortid R flakon 50 mg Alpharma-ISIS Germany) verilen grup 3 de indometazin 2 mg/kg dozda hipoksiiskemi iģleminden yarım saat önce tek doz verildi. Grup 4 te indometazin 2 mg/kg dozda hipoksi-iskemi iģlemi bittikten yarım saat sonra baģlanıp 12 saat aralıklarla toplam 3 doz verildi. Grup 5 de indometazin 4 mg/kg dozda hipoksi-iskemi iģlemi bittikten yarım saat sonra baģlanıp 12 saat aralıklarla toplam 3 doz verildi. Üç günün sonunda 10 günlükken deney ve kotrol grubunda yer alan ratlar derin anestezi altında intrakardiyak formaldehit perfüzyonu ardından dekapite edildi. Organ perfüzyonu öncesi her bir deney hayvanına 50 mg/kg intraperitoneal yoldan pentotal verildi. Derin anestezi sağlandıktan sonra toraks açıldı, sol ventrikülden girilip sağ atriumdan drene olacak Ģekilde 1 dk süreyle SF perfüzyonunun ardından % 10 formaldehit içeren solüsyon ile 5 dk süreyle organ perfüzyonu sağlandı. Bu iģlemin ardından kraniyum açılarak beyin dokusu çıkarıldı ve % 10 formaldehit içinde patolojik inceleme yapılacağı güne kadar bekletildi. Beyinlerden, 10 günlük rat atlası kaynak alınarak hipokampal bölgeyi tam olarak temsil eden koronal kesitler örneklendi (82). Her bir kesitte iskemik hasar oluģması beklenen sol hemisferin lokalizasyonunu belirlemek için çentik ile iģaret konuldu. % 10 Formaldehitle tespit edilen kesit örneklerinden parafin bloklar hazırlandı. Hazırlanan parafin bloklardan 5 kalınlığında kesitler alınıp, Histokimyasal inceleme için S

50 ApopTag Peroxidase ile iģleme tabi tutuldu. IĢık mikroskobunda değerlendirilip, her bir grupta apopitotik hücreler sayılarak kaydedildi. 3.1.Histokimyasal Olarak S7100 ApopTag Peroxidase Uygulanması Dokuların Hazırlanması Parafin bloklardan, lam üzerine 5 kalınlığında kesitler alındı. a. Her kesit 5 dakika süre ile 3 kez XYLENE içinde yıkandı. b. Her kesit 5 dakika süre ile 2 kez ABSOLUTE ETHANOL içinde yıkandı. c. Her kesit önce %95 ETHANOL i.çinde tekrar yıkanır yıkanmaz % 70 lik ETHANOL içinde 3 dakika süre ile yıkandı. d. Her kesit deparafinize edilip alkolden geçirildikten sonra fosfat tamponlu salinde (PBS, ph 7,4) 5 dakika süre ile yıkandı. Her kesitin çevresi kurutulduktan sonra, kesitler nemli ortama konuldu. Bu evreden baģlayarak her basamakta kurutma iģlemi tekrarlandı Endojen peroksidazların giderilmesi a. Her kesitin üzerini tamamen kaplayacak Ģekilde 2-3 damla Peroksidase Blocking Reagent (% 3 lük H 2 O 2 ) damlatılarak 5 dakika oda sıcaklığında bekletildi. b. Ġlk durulama için kesitler dikey olarak lavabo içine doğru silkelendi. Sıkılabilir bir ĢiĢe ile PBS nin kesit üzerine akması sağlandı. c. Kesitler 2 dakika süre ile 2 kez deiyonize su ile yıkandı Dokuların hazırlanması a. Kesitler proteinaz K ile 15 dakiaka süre ile oda ısısnda iģleme tabi tutuldu ( μl/5 cm 2 ). b.. Ġlk durulama için kesitler dikey olarak lavabo içine doğru silkelendi. Sıkılabilir bir ĢiĢe ile PBS nin akması sağlandı c. Kesitler 2 dakika süre ile 2 kez deiyonize su ile yıkandı Denge Tamponun uygulanması (EQUILIBRATION BUFFER) a. Nazikçe fazla sıvı preparat üzerinden alındı. b. Hemen EQUILIBRATION BUFFER (60 μl/5 cm 2, #S7100) doğrudan kesit üzerine uygulandı. 10 saniye süreile oda ısısında inkübe edildi. 40

51 c. Kesitler saat süre ile C de nemli bir ortam içerisinde inkübe edildi Working Strength Ligase Enziminin uyglanması a. Nazikçe fazla sıvı preparat üzerinden alındı. b. Bir pipet yarımıyla kesitler üzerine hemen Working Strength Ligase Enzimi (60 μl/5 cm) uygulandı Yıkama a. Kesitler dikey olarak lavabo içine doğru silkelendi. Sıkılabilir bir ĢiĢe ile PBS nin kesit üzerine akması sağlandı. b. Kesitler 10 dakika süre ile 2 kez deiyonize su ile yıkandı Streptavidin-Peroxidase Conjugate uygulaması a. Hemen bir pipetle kesit üzerine STREPTAVIDIN-PEROXIDASE (50 60 μl/5 cm2 of S7200 5) uygulandı. b. Nemli bir ortam içerisinde 30 dakika süre ile inkübe edildi PBS içerisinde yıkama a. Kesitler dikey olarak lavabo içine doğru silkelendi. Sıkılabilir bir ĢiĢe ile PBS nin kesit üzerine akması sağlandı. b. Oda ısısında 5 dakika süreyle 3 kez PBS değiģtirilerek yıkandı Peroxidase Substratında renk geliģimi a. Kesitin üzerindeki fazla sıvı nazikçe alındı. b. Yeterli miktardaki PEROXIDASE SUBSTRATE (75 μl/5 cm2) kestin üzerini örterecek Ģekilde uygulandı. c. Oda ısısında 3-6 dakika koyulaģaması için beklendi. d. Optimal koyulaģmayı bulmak için ıģık mikroskobu altında bakıldı Kesitlerin yıkanması a. Kesitler distile su ile 3 kez 1 dakika süre ie yıkandı. b. kesitle oda ısısnda 5 dakika süreyle distile su içinde inkübe edildi. 41

52 Ġkinci kez örneklerim koyulaģtırılması a. Oda ısısında 10 süre ile %0.5 methyl green uygulandı. b. Kesitler 3 kez distle su ile yıkandı. c. Kesitler % 100N-BUTANOL içine 3 kez 30 saniye süre ile daldırıldı Örnekleri mikroskop altında incelemeye hazırlama a. Örnekleri dehidrate etmek için 3 XYLENE li kavanozda ikiģer dakika süreyle örnekler bekletildi. b. Örnekler üzerindeki sıvı nazikçe alındı. c. Lam üzerine lamel kapatıldı Mikroskop altında inceleme a.örnekler ıģık mikroskopualtında incelenmeye alındı Histopatolojik değerlendirme Rat beyinleri %10 luk formaldehitde tespit edildikden sonra, hipokampus seviyesinden geçen bir dilim ile örneklendi. Bu dilimden parafin bloklar hazırlanarak seri kesitler yapıldı. Hazırlanan toplam 60 histolojik kesit Histokimyasal Olarak S7100 ApopTag Peroxidase ile iģleme tabi tutularak ıģık mikroskobunda değerlendirildi. Apopitotik hücre sayımı bilateral hipokampus CA1 bölgesi ve parietal kortekste yapıldı. 10 X 40 güçteki ıģık mikroskobunda patolog tarafından hücre sayımı 5 alanda sayılarak kaydedildi ve Nicon E500 fotograf makinesi ile görüntülendi (Resim 1,2,3,4) Ġstatistiksel Değerlendirme Tedavi ve kontrol grubunda yer alan ratların özellikleri ve sonuçlar hazır istatistik programı SPSS version 11.0 ile değerlendirildi. Sonuçların değerlendirilmesinde Mann Whitney U testi ve ki-kare analiz yöntemleri kullanıldı. Kontrol ile tedavi grupları arasında yapılan ikili karģılaģtırmalarda; genel hata oranı = 0,05 te tutulabilmesi için her bir karģılaģtırmada önemlilik seviyesi /k olarak alındı (k=karģılaģtırma sayısı). P değeri 0.05 den küçük bulunduğunda anlamlı farklılık olduğu kabul edildi. 42

53 4. BULGULAR Serum fizyolojik verilen shame grubuna (Grup 1) ağırlıkları 9,8 13 gr arasında değiģen, ortalama 10,3 1,21 gr ağırlığında sekiz i erkek 15 rat alındı. Hipoksi iskemi iģlemi uygulanan ve serum fizyolojik verilen hipoksik iskemik grubuna (Grup 2) ağırlıkları 9,1 13,5 gr arasında değiģen, ortalama 10,8 1,1 gr ağırlığında yedi si erkek 15 rat alındı. Hipoksi iskemi iģlemi öncesi indometazin verilen tedavi grubuna (Grup 3) ağırlıkları 10,0 13,1 gr arasında değiģen, ortalama 10,3 0,7 gr ağırlığında dokuz u erkek 18 rat alındı. Hipoksi-iskemi iģlemi sonrası 2 mg/kg indometazin verilen tedavi grubuna (Grup 4) ağırlıkları 9,3 15,3 gr arasında değiģen, ortalama 10,6 1,9 gr ağırlığında sekiz i erkek 15 rat alındı. Son grup hipoksi- iskemi sonrası 4 mg/kg indometazin verilen tedavi grubuna (Grup 5) ağırlıkları 8,9 13,9 gr arasında değiģen, ortalama 10,5 1,3 gr ağırlığında yedi si erkek 15 rat alındı. Tablo-9 da gruplara göre cinsiyet ve ağırlıkların dağılımı gösterildi. Gruplar arasında ağırlık ve cinsiyet bakımından istatistiksel farklılık yoktu (p>0,005). Tablo 9. Gruplara göre cinsiyet ve ağırlıkların dağılımı Grup Cinsiyet Ağırlık (gr) Ortalama SS (alt sınır-üst sınır) 1 (Sham) n=15 7 diģi, 8 erkek 10,3 1,21 (9,8 13,0) 2 (Hipoksik-iskemik) n:15 8 diģi, 7 erkek 10,8 1,1 (9,1 13,5) 3 (Hipoksi iskemi öncesi 2 mg/kg n:15 10,3 0,7 indometazin) 8 diģi, 7 erkek (10,0 13,1) 4 (Hipoksi iskemi sonrası 2 mg/kg indometazin) n:15 7 diģi, 8 erkek 10,6 1,9 (9,3 15,3) 5 (Hipoksi iskemi sonrası 4 mg/kg indometazin) n:15 8 diģi, 7 erkek 10,5 1,3 (8,9 13,9) 43

54 Gruplar arasında cinsiyet ve ağırlık ortalamaları arasında istatistiksel olarak fark saptanmadı. Hipoksik-iskemiden sonraki 72. saatte TUNEL positif hücre sayısı grup 2 de 22.00±5.28 iken, sham grubunda 3,86±1,09 idi (p<0.001). Hem H-I öncesi hem de H-I sonrası 2mg indometazin tedavisi ile apopitotik hücre sayısı yaklaģık yarı yarıya azaldı (sırasıyla 9,83±1,23, 9,50±0,73, p<0,001 ve p<0,001). H-I sonrası 4 mg/kg indometazin tedavisi ile TUNEL pozitif hücre sayısını (6,30±1,12) neredeyse sham grubundaki apopitotik hücre sayısına yakın bir düzeye azalttı ve sham grubu apoptotik hücre sayısı ile karģılaģtırıldığında aralarında anlamlı istatistiksel farklılık yoktu (p>0,05). Tedavi grupları içerisinde en iyi nöroprotektif etkiyi H-I sonrası 4mg/kg indometazin gösterdi. Yine H-I sonrası 2 mg/kg indometazin tedavisi gibi H-I öncesi tek 2 mg/kg indometazin tedavisi de oldukça baģarılı biçimde nöroprotektif etki gösterdi. Tablo 10. Gruplara göre apopitotik hücre dağılımı Gruplar TUNEL pozitiv boyanan apopitotik hücre sayıları Ortalama ± SS (alt-üst sınır) Sağ hemisfer Sol hemisfer p 1 (Sham) 3,90±1,10 3,53 1,06 >0,05 (n: 15) (2 5) (2 5) 2 (Hipoksik-iskemik) 12,40±1,58 a 31,46 0,97 a <0,01 (n: 15) (11 14) (13 47) 3 (Hipoksi-iskemi öncesi 2 mg/kg 8,26±1,03 a 11,33 1,58 a <0,05 indometazin) (n: 15) (6 10) (10 14) 4 (Hipoksi-iskemi sonrası 2mg/kg 7,93±0,79 a 11,00 0,65 a <0,05 indometazin) (n: 15) (6 10) (10 12) 5 (Hipoksi-iskemi sonrası 4mg/kg indometazin) (n:15) 5,86±0,91 (5 7) 6,60 1,40 (5 8) >0,05 a Grup 2, 3, 4 te sağ ve sol hemisferler arasında TUNEL pozitif boyanan apopitotik hücre sayıları arasında istatisitiksel farklılık saptandı. görülmektedir Gruplarda TUNEL pozitif boyanan apopitotik hücreler Ģekil 5-9 da 44

55 ġekil 5. Sham grubunda az sayıda TUNEL pozitif boyanan apopitotik hücreler (10x40). ġekil 6. Hipoksik-iskemik hasar oluģturulan grupta artan sayıda TUNEL pozitif boyanan apopitotik hücreler (10x40). 45

56 ġekil 7. Hipoksik-iskemik hasar öncesi 2mg/kg indometazin uygulanan grupta TUNEL pozitif boyanan apopitotik hücreler (10x40). ġekil 8. Hipoksik-iskemik hasar sonrası 2mg/kg indometazin verilen grupta daha az sayıda TUNEL pozitif boyanan apopitotik hücreler (10x40). 46

57 ġekil 9. Hipoksik-iskemik hasar sonrası 4mg/kg indometazin uygulanan grupta belirgin olarak azalan TUNEL pozitif boyanan apopitotik hücreler (10x40). Indometazinin beyin hemisferlerinde hipoksi ve hipoksik-iskemi üzerine etkileri değerlendirildiğinde; sham ve H-I sonrası 4mg/kg indometazin tedavi grubu hariç tüm gruplarda sol hemisferlerdeki apopitotik hücre sayısı sağ hemisferdeki hücrelerden istatistiksel olarak anlamlı ölçüde daha yüksekti (p<0,05), (Tablo 10). Sol hemisferlerde; H-I öncesi ve sonrası 2 mg/kg indometazin tedavileri apopitotik hücre sayısını 3 kat azaltırken (p<0,01), H-I sonrası 4 mg/kg indometazin tedavisi ise apopitotik hücre sayısı H-I grup ile karģılaģtırıldığında yaklaģık 5 kat azalttı (p<0,001). 47

Beyin Kan Dolaşımı ve İskemi Patofizyolojisi

Beyin Kan Dolaşımı ve İskemi Patofizyolojisi Beyin Kan Dolaşımı ve İskemi Patofizyolojisi Yrd. Doç. Dr. Aysel MİLANLIOĞLU Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji ABD Beyin metabolik olarak vücuttaki en aktif organlardan biridir ve bu aktiviteyi

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

YAN DAL UZMANLIK TEZĠ. TEZ YÖNETĠCĠSĠ Prof. Dr. Mehmet Satar. Uz. Dr. Kenan Özcan

YAN DAL UZMANLIK TEZĠ. TEZ YÖNETĠCĠSĠ Prof. Dr. Mehmet Satar. Uz. Dr. Kenan Özcan T.C ÇUKUROVA ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABĠLĠM DALI HĠPOKSĠK-ĠSKEMĠK SEREBRAL HASAR OLUġTURULAN YENĠDOĞAN RAT MODELĠNDE ALLOPÜRĠNOLÜN KASPAZ 3 VE KASPAZ 8 AKTĠVĠTESĠ ĠLE

Detaylı

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Dr.Canan Aykut Bingöl Yeditepe Üniversite Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Kardiak Arrest 200 000-375 000 kardiak arrest/yıl (ABD) %20 spontan dolaşım sağlanıyor

Detaylı

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin Hücre Zedelenmesi Dr. Yasemin Sezgin yasemin sezgin Hastalık bilimi anlamına gelen patoloji hastalıkların altında yatan hücre, doku ve organlarda meydana gelen yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri inceler

Detaylı

Kafa Travmalı Hastaya Yaklaşım. Dr. İ. Özkan Akıncı İTF Anesteziyoloji A.D.

Kafa Travmalı Hastaya Yaklaşım. Dr. İ. Özkan Akıncı İTF Anesteziyoloji A.D. Kafa Travmalı Hastaya Yaklaşım Dr. İ. Özkan Akıncı İTF Anesteziyoloji A.D. KAPALI KAFA TRAVMASI Delici ve ateşli silahlara bağlı olmayan, künt travma sonucu meydana gelen beyin hasarına denilir. KAFA TRAVMASI

Detaylı

Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması. Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr

Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması. Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr Beyin kan akımı Kalp debisinin %15 i 750-900 ml/dk Akımı regüle eden ve etkileyen üç temel faktör; Hipoksi Hiperkapni

Detaylı

KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ

KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ 03-11-2009 Doku hipoperfüzyonu ve organ hasarı oluşturan, intravasküler volüm kaybının ilk tedavisi

Detaylı

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları

Detaylı

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük

Detaylı

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı.

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı. Fizyoloji Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri Dr. Deniz Balcı deniz.balci@neu.edu.tr Ders İçeriği 1 Vücut Sıvı Bölmeleri ve Hacimleri 2 Vücut Sıvı Bileşenleri 3 Sıvıların Bölmeler Arasındaki HarekeF Okuma

Detaylı

YENĠDOĞAN RATLARDA HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ MODELĠNDE PENTOKSĠFĠLĠN VE MELATONĠN TEDAVĠSĠNĠN ETKĠNLĠĞĠ

YENĠDOĞAN RATLARDA HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ MODELĠNDE PENTOKSĠFĠLĠN VE MELATONĠN TEDAVĠSĠNĠN ETKĠNLĠĞĠ T.C. ADNAN MENDERES ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABĠLĠM DALI YENĠDOĞAN RATLARDA HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ MODELĠNDE PENTOKSĠFĠLĠN VE MELATONĠN TEDAVĠSĠNĠN ETKĠNLĠĞĠ UZMANLIK

Detaylı

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 Nonkardiyojenik Akciğer Ödemi Şok Akciğeri Travmatik Yaş Akciğer Beyaz Akciğer Sendromu

Detaylı

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır.

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Doç. Dr. Onur POLAT Hasar Kontrol Cerrahisi 1992 yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Hasar Kontrol Cerrahisi İlk aşama; Kanama ve kirlenmenin

Detaylı

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın Mitokondri, ökaryotik organizmanın farklı bir organeli Şekilleri küremsi veya uzun silindirik Çapları 0.5-1 μm uzunlukları 2-6 μm Sayıları

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Duran Karabel

Yrd. Doç. Dr. Duran Karabel Yrd. Doç. Dr. Duran Karabel İntrauterin Büyüme Geriliği (İUBG) Hesaplanan gebelik haftasında beklenen fetal ağırlığın 10. persentilden daha düşük olması Fetusun büyüme potansiyelini olumsuz yönde etkileyen

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder. Çeşitli duyu organlarından milyonlarca

Detaylı

Hücre zedelenmesi etkenleri. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015

Hücre zedelenmesi etkenleri. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015 Hücre zedelenmesi etkenleri Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015 Homeostaz Homeostaz = hücre içindeki denge Hücrenin aktif olarak hayatını sürdürebilmesi için homeostaz korunmalıdır Hücre zedelenirse ne olur? Hücre

Detaylı

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN KAS FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Uyarılabilen dokular herhangi bir uyarıya karşı hücre zarlarının elektriksel özelliğini değiştirerek aksiyon potansiyeli oluşturup, iletebilme özelliği göstermektedir.

Detaylı

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI Gebelikte ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler Sodyum ve su retansiyonu Sistemik kan basıncında azalma Böbrek boyutunda artma ve toplayıcı sistemde dilatasyon Böbrek kan

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Murat Sarıtemur Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD 2014

Yrd. Doç. Dr. Murat Sarıtemur Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD 2014 Yrd. Doç. Dr. Murat Sarıtemur Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD 2014 Neden kan gazı analizi? Oksijenizasyon ve ventilasyonun değerlendirilmesi Asit-baz dengesini değerlendirmek ph / P a CO

Detaylı

PSİKOLOJİ DE. Besinsel. Destekleyiciler

PSİKOLOJİ DE. Besinsel. Destekleyiciler PSİKOLOJİ DE Besinsel Destekleyiciler 3 Hastalığın En Güzel İlacı, Hastalığın En Güzel İlacı, Hastalıktan Korunmanın Çarelerini Öğrenmektir. Çarelerini Öğrenmektir. Hipokrat Hipokrat 4 Bugünün bilgilerine

Detaylı

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ 15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ İyonlaştırıcı radyasyonların biyomoleküllere örneğin nükleik asitler ve proteinlere olan etkisi hakkında yeterli bilgi yoktur. Ancak, nükleik asitlerden

Detaylı

TRAVMATİK SPİNAL KORD LEZYONLARINDA MEDİKAL TEDAVİ

TRAVMATİK SPİNAL KORD LEZYONLARINDA MEDİKAL TEDAVİ TRAVMATİK SPİNAL KORD LEZYONLARINDA MEDİKAL TEDAVİ Dr.Hakan BOZKUŞ VKV Amerikan Hastanesi, Nöroşirurji Bölümü Omurilik Hasarı Birincil hasar İkincil hasar Sistemik değişiklikler (bradikardi, hipotansiyon,

Detaylı

Fibrinolytics

Fibrinolytics ANTİPLATELET İLAÇLAR Fibrinolytics Adezyon Aktivasyon (agonist bağlanma) Agregasyon Aktivasyon (şekil değişikliği) Antiplatelet İlaçlar Antiplatelet ilaçlar Asetilsalisilik asit (aspirin) P2Y12 antagonistleri

Detaylı

Psikofarmakolojiye giriş

Psikofarmakolojiye giriş Psikofarmakolojiye giriş Genel bilgiler Beyin 100 milyar nöron (sinir hücresi) içerir. Beyin hücresinin i diğer beyin hücreleri ile 1,000 ile 50,000 bağlantısı. Beynin sağ tarafı solu, sol tarafı sağı

Detaylı

KAS DOKUSU. Prof.Dr. Ümit TÜRKOĞLU

KAS DOKUSU. Prof.Dr. Ümit TÜRKOĞLU KAS DOKUSU Prof.Dr. Ümit TÜRKOĞLU 1 Kas dokusu, kimyasal enerjiyi mekanik enerjiye dönüştürerek hareketi sağlayan bir dokudur. Toplam vücut ağırlığının Yenidoğanda % 25 Genç erişkin dönemde % 40 ve yaşlılık

Detaylı

Küçük Damar Hastalığı; Semptomatoloji. Kürşad Kutluk Dokuz Eylül Üniversitesi 27 Mayıs 2017, İzmir

Küçük Damar Hastalığı; Semptomatoloji. Kürşad Kutluk Dokuz Eylül Üniversitesi 27 Mayıs 2017, İzmir Küçük Damar Hastalığı; Semptomatoloji Kürşad Kutluk Dokuz Eylül Üniversitesi 27 Mayıs 2017, İzmir KÜÇÜK DAMAR HASTALIĞINDA KLİNİK BULGULAR Yok Özel fokal nöroloik semptomlar Sinsi gelişen global nörolojik

Detaylı

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)! HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücre Hücre: Tüm canlıların en küçük yapısal ve fonksiyonel ünitesi İnsan vücudunda trilyonlarca hücre bulunur Fare, insan veya filin hücreleri yaklaşık aynı büyüklükte Vücudun büyüklüğü

Detaylı

Notlarımıza iyi çalışan kursiyerlerimiz soruların çoğunu rahatlıkla yapılabileceklerdir.

Notlarımıza iyi çalışan kursiyerlerimiz soruların çoğunu rahatlıkla yapılabileceklerdir. Biyokimya sınavı orta zorlukta bir sınavdı. 1-2 tane zor soru ve 5-6 tane eski soru soruldu. Soruların; 16 tanesi temel bilgi, 4 tanesi ise detay bilgi ölçmekteydi. 33. soru mikrobiyolojiye daha yakındır.

Detaylı

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü Prof.Dr.Mitat KOZ DOLAŞIMIN SİNİRSEL KONTROLÜ Doku kan akımının her dokuda ayrı ayrı ayarlanmasında lokal doku kan akımı kontrol mekanizmaları

Detaylı

NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ. Dr. A. Gökhan AKKAN

NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ. Dr. A. Gökhan AKKAN NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ Dr. A. Gökhan AKKAN 1976 Moncada 1980 Furchgott ve Zawadzki (1998 Nobel Tıp Ödülü) EDRF = Endothelium- derived relaxing factor 1987 EDRF = NO Sentezi NOS L- Arginin

Detaylı

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER Endotel Damar duvarı ve dolaşan kan arasında tek sıra endotel hücresinden oluşan işlevsel bir organdır Endotel en büyük endokrin organdır 70 kg lik bir kişide, kalp kitlesix5

Detaylı

Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız. Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı

Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız. Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı e-posta: alperi@hacettepe.edu.tr Neden bu konu? Septik şok çalışma

Detaylı

DİNLENİM MEMBRAN POTANSİYELİ. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D.

DİNLENİM MEMBRAN POTANSİYELİ. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. DİNLENİM MEMBRAN POTANSİYELİ Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. Hücre içi kompartıman ve hücre dışı kompartımanın büyük bölümü elektriksel açıdan nötrdür. Hücre içinde

Detaylı

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi 1. Termometre Çimlenen bezelye tohumlar Termos Çimlenen bezelye tohumları oksijenli solunum yaptığına göre yukarıdaki düzenekle ilgili, I. Termostaki oksijen miktarı azalır. II. Termometredeki sıcaklık

Detaylı

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Magnezyum (Mg ++ ) MAGNEZYUM, KLOR VE METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Dr Ali Erhan NOKAY AÜTF Acil Tıp AD 2009 Büyük kısmı intraselüler yerleşimlidir Normal serum düzeyi: 1.5-2,5 meq/l Hücre içinde meydana gelen

Detaylı

KAS SİNİR KAVŞAĞI. Oğuz Gözen

KAS SİNİR KAVŞAĞI. Oğuz Gözen KAS SİNİR KAVŞAĞI Oğuz Gözen Kas sinir kavşağı İskelet kası hücresinde aksiyon potansiyeli oluşumunun fizyolojik tek mekanizması, kası innerve eden sinir hücresinde aksiyon potansiyeli oluşmasıdır. İskelet

Detaylı

HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ

HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ Çok hücreli organizmaların kompleks omurgalılara evrimi, hücreler birbirleriyle iletişim kuramasalardı mümkün olmazdı. Hücre-hücre Hücre-matriks etkileşimini

Detaylı

Referans:e-TUS İpucu Serisi Biyokimya Ders Notları Sayfa:368

Referans:e-TUS İpucu Serisi Biyokimya Ders Notları Sayfa:368 21. Aşağıdakilerden hangisinin fizyolojik ph'de tamponlama etkisi vardır? A) CH3COC- / CH3COOH (pka = 4.76) B) HPO24- / H2PO-4 (pka = 6.86) C) NH3/NH+4(pKa =9.25) D) H2PO-4 / H3PO4 (pka =2.14) E) PO34-/

Detaylı

Anestezi Esnasında ve Kritik Hastalıklarda Ortaya Çıkan Hipoksinin Tedavisinde Normobarik/Hiperbarik Ek Oksijen Tedavisinin Kullanımı FAYDALIDIR

Anestezi Esnasında ve Kritik Hastalıklarda Ortaya Çıkan Hipoksinin Tedavisinde Normobarik/Hiperbarik Ek Oksijen Tedavisinin Kullanımı FAYDALIDIR Anestezi Esnasında ve Kritik Hastalıklarda Ortaya Çıkan Hipoksinin Tedavisinde Normobarik/Hiperbarik Ek Oksijen Tedavisinin Kullanımı FAYDALIDIR Prof. Dr. A. Necati GÖKMEN DEÜ Tıp Fakültesi Anesteziyoloji

Detaylı

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ CEMRE URAL 1, ZAHİDE ÇAVDAR 1, ASLI ÇELİK 2, ŞEVKİ ARSLAN 3, GÜLSÜM TERZİOĞLU 3, SEDA ÖZBAL 5, BEKİR

Detaylı

Doymamış Yağ Asitlerinin Transformasyonu. Prof. Dr. Fidancı

Doymamış Yağ Asitlerinin Transformasyonu. Prof. Dr. Fidancı Doymamış Yağ Asitlerinin Transformasyonu Prof. Dr. Fidancı Bir hücre bir uyarıya yanıt verdiğinde biyoaktif mediatörler sıklıkla zarlardaki lipidlerden oluşur. Biyoaktif mediatörlerin bir grubu, 20 karbonlu

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

2. Kanun- Enerji dönüşümü sırasında bir miktar kullanılabilir kullanılamayan enerji ısı olarak kaybolur.

2. Kanun- Enerji dönüşümü sırasında bir miktar kullanılabilir kullanılamayan enerji ısı olarak kaybolur. Enerji Dönüşümleri Enerji Enerji; bir maddeyi taşıma veya değiştirme kapasitesi anlamına gelir. Enerji : Enerji bir formdan diğerine dönüştürülebilir. Kimyasal enerji ;moleküllerinin kimyasal bağlarının

Detaylı

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a Fizyoloji PSİ 123 Hafta 8 Sinir Sisteminin Organizasyonu Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi Beyin Omurilik Periferik Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi (MSS) Oluşturan Hücreler Ara nöronlar ve motor

Detaylı

Nörolojik Hastalıklarda Depresyon ve Sitokinler

Nörolojik Hastalıklarda Depresyon ve Sitokinler 46.ULUSAL PSİKİYATRİ KONGRESİ, 2010 Nörolojik Hastalıklarda Depresyon ve Sitokinler Dr.Canan Yücesan Ankara Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Akış Sitokinler ve depresyon Duygudurum bozukluklarının

Detaylı

27.09.2014. Hiperakut İskemik İnme de Görüntüleme. Öğrenim Hedefleri. Sinonim. İnme tanımı. Beyin metabolizması

27.09.2014. Hiperakut İskemik İnme de Görüntüleme. Öğrenim Hedefleri. Sinonim. İnme tanımı. Beyin metabolizması Öğrenim Hedefleri RADYOLOJİ ANABİLİM DALI Hiperakut İskemik İnme de Görüntüleme Dr Alpay ALKAN Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji A.D İnme tanımı Beyin perfüzyon-otoregülasyon Difüzyon

Detaylı

OKSİJENLİ SOLUNUM

OKSİJENLİ SOLUNUM 1 ----------------------- OKSİJENLİ SOLUNUM ----------------------- **Oksijenli solunum (aerobik): Besinlerin, oksijen yardımıyla parçalanarak, ATP sentezlenmesine oksijenli solunum denir. Enzim C 6 H

Detaylı

Sinir Sistemi. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D.

Sinir Sistemi. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. Sinir Sistemi Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. İnsan Vücudu Üro-genital sistem Sindirim sistemi Solunum sistemi Kardiyovasküler sistemi Endokrin sistem Sinir sistemi

Detaylı

HORMONLAR VE ETKİ MEKANİZMALARI

HORMONLAR VE ETKİ MEKANİZMALARI HORMONLAR VE ETKİ MEKANİZMALARI Receptörler İntrasellüler hidrofobik(llipofilik)ligandlara baglananlar Nükleer hormon reseptörleri Guanylate siklaz(nitrikoksid receptor) Hücre yüzey hidrofilik ligandlara

Detaylı

The Fetal Medicine Foundation

The Fetal Medicine Foundation Erken Term Dönemde İntrauterin Büyüme Geriliği Olan Fetuslarda Neonatal Asidozu Öngörmede Orta Serebral Arter Tepe Akım Hızı ve Serebroplasental Oranın Kullanımı Rauf Melekoğlu Ayşe Gülçin Baştemur Sevil

Detaylı

YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI. 11. Sınıf

YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI. 11. Sınıf YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI 11. Sınıf 1) Oksijenli solunumda, oksijen molekülleri, I. Oksidatif fosforilasyon II. Glikoliz II. Krebs Evrelerinden hangilerinde kullanılır? A) Yalnız I B) Yalnız II C)

Detaylı

2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru yanıt hayır olabilir mi?

2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru yanıt hayır olabilir mi? ÇOCUKLARDA İLAÇ KULLANIMINDA FARMAKOKİNETİK VE FARMAKODİNAMİK FARKLILIKLAR 17.12.2004 ANKARA Prof.Dr. Aydın Erenmemişoğlu ÇOCUKLARDA İLAÇ KULLANIMINDA FARMAKOKİNETİK VE 2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru

Detaylı

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ İçerik Dolaşım sisteminin kısa anatomi ve fizyolojisi Egzersizde periferal dolaşımın düzenlenmesi-etkili mekanizmalar Damar endotelinin ve Nitrik Oksitin (NO) periferal

Detaylı

Nöromonitorizasyon ve Serebral Koruma

Nöromonitorizasyon ve Serebral Koruma Nöromonitorizasyon ve Serebral Koruma Dr.Mustafa Berker Ph.D. HÜTF. Nöroşirürji AD 6. Ulusal Dahili v e Cerrahi Bilimler Yoğun Bakım Kongresi 23 Ekim 2009 Konya Đlk dönem mortalitesi Hipoksi Hipotansiyon

Detaylı

PRETERM-POSTTERM EYLEM

PRETERM-POSTTERM EYLEM PRETERM-POSTTERM EYLEM PRE-TERM EYLEM PRETERM EYLEM; Doğum ağırlığı dikkate alınmaksızın, gebenin son adetinin ilk gününden itibaren 20-37. haftalar arasında eyleme girmesi ve bu eylem ile servikal açıklık

Detaylı

MİTOKONDRİ Doç. Dr. Mehmet GÜVEN

MİTOKONDRİ Doç. Dr. Mehmet GÜVEN MİTOKONDRİ Doç.. Dr. Mehmet GÜVENG Hemen hemen bütün b ökaryotik hücrelerde ve ökaryotik mikroorganizmalarda bulunur. Eritrositlerde, bakterilerde ve yeşil alglerde mitokondri yoktur. Şekilleri (küremsi

Detaylı

Metabolizma. Metabolizmaya giriş. Metabolizmaya giriş. Metabolizmayı tanımlayacak olursak

Metabolizma. Metabolizmaya giriş. Metabolizmaya giriş. Metabolizmayı tanımlayacak olursak Metabolizma Yaşamak için beslenmek zorundayız. Çünkü; Besinlerden enerji elde ederiz ve bu enerji; Hücresel faaliyetleri sürdürmemiz, Hareket etmemiz, Taşınım olaylarını gerçekleştirebilmemiz, Vücut sıcaklığını

Detaylı

KAS VE HAREKET FİZYOLOJİSİ

KAS VE HAREKET FİZYOLOJİSİ KAS VE HAREKET FİZYOLOJİSİ KAS DOKUSU TİPLERİ İSKELET KASI İskelet Kasının Yapısı Kas Proteinleri Kas Kontraksiyonu KASILMA TİPLERİ KASIN ENERJİ METABOLİZMASI İskelet Kası Çizgili kastır. İstemli çalışır.

Detaylı

Hücre Solunumu: Kimyasal Enerji Eldesi

Hücre Solunumu: Kimyasal Enerji Eldesi Hücre Solunumu: Kimyasal Enerji Eldesi Hücre solunumu ve fermentasyon enerji veren katabolik yollardır. Organik moleküllerin atomları enerji depolamaya müsaittir. Hücreler enzimler aracılığı ile organik

Detaylı

HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠLĠ YENĠDOĞANLARDA NÖROLOJĠK DĠSFONKSĠYONUN GÖSTERGESĠ OLARAK SERUM TAU VE S100B PROTEĠN DÜZEYLERĠ

HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠLĠ YENĠDOĞANLARDA NÖROLOJĠK DĠSFONKSĠYONUN GÖSTERGESĠ OLARAK SERUM TAU VE S100B PROTEĠN DÜZEYLERĠ T.C. TRAKYA ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABĠLĠM DALI Tez Yöneticisi Doç. Dr. Rıdvan DURAN HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠLĠ YENĠDOĞANLARDA NÖROLOJĠK DĠSFONKSĠYONUN GÖSTERGESĠ

Detaylı

HİPOKSİK-İSKEMİK ANSEFALOPATİ (HİE)

HİPOKSİK-İSKEMİK ANSEFALOPATİ (HİE) HİPOKSİK-İSKEMİK ANSEFALOPATİ (HİE) PROF. DR. METE AKISÜ E.Ü. TIP FAKÜLTESİ NEONATOLOJİ BİLİM DALI I.U Hipoksi / İskemi /ASİDOZ I.U Hipoksi / İskemi PRİMER APNE SEKONDER / Terminal APNE Hızlı solunma Gasping,

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

GLİKOLİZİN KONTROLU Prof. Dr. İzzet Hamdi Öğüş

GLİKOLİZİN KONTROLU Prof. Dr. İzzet Hamdi Öğüş GLİKOLİZİN KONTROLU Prof. Dr. İzzet Hamdi Öğüş hamdiogus@gmail.com Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı, Le>oşa, KKTC GLİKOLİZİN ALLOSTERİK DÜZENLENMESİ Metabolik düzenleme: Bütün

Detaylı

Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi

Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Nihal Özkayar 2,Bayram İnan 1, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2, Nisbet Yılmaz 1 1 Ankara Numune

Detaylı

13 HÜCRESEL SOLUNUM LAKTİK ASİT FERMANTASYONU

13 HÜCRESEL SOLUNUM LAKTİK ASİT FERMANTASYONU 13 HÜCRESEL SOLUNUM LAKTİK ASİT FERMANTASYONU Laktik Asit Fermantasyonu Glikozdan oksijen yokluğunda laktik asit üretilmesine LAKTİK ASİT FERMANTASYONU denir. Bütün canlılarda sitoplazmada gerçekleşir.

Detaylı

DOYMAMIŞ YAĞ ASİTLERİNİN OLUŞMASI TRİGLİSERİTLERİN SENTEZİ

DOYMAMIŞ YAĞ ASİTLERİNİN OLUŞMASI TRİGLİSERİTLERİN SENTEZİ 9. Hafta: Lipit Metabolizması: Prof. Dr. Şule PEKYARDIMCI DOYMAMIŞ YAĞ ASİTLERİNİN OLUŞMASI Palmitoleik ve oleik asitlerin sentezi için palmitik ve stearik asitler hayvansal organizmalardaki çıkş maddeleridir.

Detaylı

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. METABOLİZMA ve ENZİMLER METABOLİZMA Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. A. ÖZÜMLEME (ANABOLİZMA) Metabolizmanın yapım reaksiyonlarıdır. Bu tür olaylara

Detaylı

DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018

DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018 DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018 GİRİŞ Demir ilaçları anemi tedavisinde (özellikle gebelerde ve çocuklarda) En sık 6 yaş altı çocuklarda

Detaylı

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Fizyolojide Temel Kavramlar FİZYOLOJİ Fizyolojinin amacı; Yaşamın başlangıcı- gelişimi ve ilerlemesini sağlayan fiziksel ve kimyasal etkenleri açıklamaktır (tanımlamak)

Detaylı

İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ

İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMI FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMI FİZ-005: Hücre Fizyolojisi Teorik Dersleri FİZ-005: Hücre Fizyolojisi Pratik Uygulamaları

Detaylı

Amino Asit Metabolizması Bozuklukları. Yrd. Doç. Dr. Bekir Engin Eser Zirve Üniversitesi EBN Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya ABD

Amino Asit Metabolizması Bozuklukları. Yrd. Doç. Dr. Bekir Engin Eser Zirve Üniversitesi EBN Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya ABD Amino Asit Metabolizması Bozuklukları Yrd. Doç. Dr. Bekir Engin Eser Zirve Üniversitesi EBN Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya ABD Amino Asit Metabolizması Bozuklukları Genelde hepsi kalıtsal ve otozomal resesifir

Detaylı

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI SAĞLIK BİLİMLERİ ENSİTÜSÜ İ Yüksek Lisans Programı SZR 101 Bilimsel Araştırma Ders (T+ U) 2+2 3 6 AD SZR 103 Akılcı İlaç Kullanımı 2+0 2 5 Enstitünün Belirlediği

Detaylı

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU Fizyolojiye Giriş Temel Kavramlar Fizyolojiye Giriş Canlıda meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişikliklerin tümüne birden yaşam denir. İşte canlı organizmadaki

Detaylı

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Prof.Dr.Oktay Demirkıran İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı Acil Yoğun Bakım Ünitesi Avrupa da yaklaşık 700,000/yıl

Detaylı

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ. Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ. Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Açıklama 2008 2010 Araştırmacı: Lilly Konuşmacı: Lundbeck Sunum

Detaylı

* Kemoreseptör *** KEMORESEPTÖR REFLEKS

* Kemoreseptör *** KEMORESEPTÖR REFLEKS KEMORESEPTÖR REFLEKS DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VI Dr. Nevzat KAHVECİ Kemoreseptörler, kimyasal duyarlılığı olan hücrelerdir. Kan basıncı 80 mmhg nin altına düştüğünde uyarılırlar. 1- Oksijen yokluğu

Detaylı

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın Hücre iletişimi Tüm canlılar bulundukları çevreden sinyal alırlar ve yanıt verirler Bakteriler glukoz ve amino asit gibi besinlerin

Detaylı

Nikotinik Asetilkolin Reseptörlerinin Farmakolojisi. Dr. Vahide Savcı. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji AD

Nikotinik Asetilkolin Reseptörlerinin Farmakolojisi. Dr. Vahide Savcı. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji AD Nikotinik Asetilkolin Reseptörlerinin Farmakolojisi Dr. Vahide Savcı Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji AD 1 İçerik Giriş Nikotinik reseptörlerin yapısı Tedavi alanları

Detaylı

TROFOBLAST İNVAZYON YETMEZLİĞİ PREEKLAMPSİ. Dr.Aylin Okçu Heper Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı

TROFOBLAST İNVAZYON YETMEZLİĞİ PREEKLAMPSİ. Dr.Aylin Okçu Heper Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı TROFOBLAST İNVAZYON YETMEZLİĞİ PREEKLAMPSİ Dr.Aylin Okçu Heper Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı EKSTRAEMBRİYONİK TROFOBLASTLAR EMBRİYO Staun Ram and Shalev Reproductive Biology

Detaylı

BİYOKİMYA II EK NOT. Ortak biyokimyasal tepkimeler

BİYOKİMYA II EK NOT. Ortak biyokimyasal tepkimeler BİYOKİMYA II EK NOT Dr. NaĢit ĠĞCĠ Ortak biyokimyasal tepkimeler Ġndirgenme-yükseltgenme (redüksiyon-oksidasyon, redoks) tepkimeleri de biyokimya açısından çok önemli tepkimelerdir. Basitçe, elektron kaybı

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX! Özel Formülasyon DAHA İYİ Yumurta Verimi Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Detaylı

PERİNATAL ASFİKSİLİ OLGULARIN RETROSPEKTİF İNCELENMESİ

PERİNATAL ASFİKSİLİ OLGULARIN RETROSPEKTİF İNCELENMESİ T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI DR.LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 1. ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ Klinik Şefi: Doç. Dr. Ayça VİTRİNEL PERİNATAL ASFİKSİLİ OLGULARIN RETROSPEKTİF İNCELENMESİ

Detaylı

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık ÖZEL FORMÜLASYON DAHA İYİ Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALİYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA İÇİN AGRALYX

Detaylı

KAN AKIMININ KONTROLÜ. 1- Otoregülasyon veya Miyojenik Regülasyon 2- Metabolik Regülasyon KAN AKIMININ LOKAL KONTROLÜ DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ IV

KAN AKIMININ KONTROLÜ. 1- Otoregülasyon veya Miyojenik Regülasyon 2- Metabolik Regülasyon KAN AKIMININ LOKAL KONTROLÜ DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ IV KAN AKIMININ KONTROLÜ Nöronal Humoral Lokal Otonom Sinir Sistemi Plazma Epinefrin, Anjiyotensin II, Vazopressin, İyonlar Akut Kontrol DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ IV Uzun Süreli Kontrol Dr. Nevzat KAHVECİ

Detaylı

EGZERSİZDE VE SONRASINDA ATP - CP

EGZERSİZDE VE SONRASINDA ATP - CP EGZERSİZDE VE SONRASINDA ATP - CP Tüm vücut hücrelerinde enerji oluşumu adenozin trifosfat (ATP) molekülü vasıtasıyla gerçekleşir. Hücre içinde ATP depo halde bulunur ve sınırlı miktardadır. Ancak, yapılan

Detaylı

Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir

Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir Gülay Bulut 1, Yıldıray Başbuğan 2, Elif Arı 3 Hamit Hakan Alp 4, İrfan Bayram 1 Yüzüncü

Detaylı

ECZACILIK FAKÜLTESİ BİYOKİMYA

ECZACILIK FAKÜLTESİ BİYOKİMYA PROGRAM KOORDİNATÖRÜ Prof. Dr. Güldal MEHMETÇİK, gmehmetcik@neu.edu.tr YÜKSEK LİSANS DERSLERİ EBM 600 Uzmanlık Alanı Dersi Z 4 0 4 EBM 601 Biyokimya I S 3 0 3 EBM 602 Biyokimya I Laboratuvar S 0 3 1 EBM

Detaylı

HÜCRE. Prof.Dr. T. Ulutin

HÜCRE. Prof.Dr. T. Ulutin HÜCRE ÖLÜMÜ Prof.Dr. T. Ulutin HÜCRE ÖLÜM TİPLERİ 1- Nekrotik hücre ölümü (Hasar yolu ile ölüm) 2- Apoptotik hücre ölümü (Programlı hücre ölümü) 3- Otofajik hücre ölümü 1. Hasar yolu ile ölüm ; NEKROZ

Detaylı

26.09.2011. Preeklampsi. Prof Dr Rıza Madazlı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. Preeklampsi Maternal Sendrom /Endotel Disfonksiyonu

26.09.2011. Preeklampsi. Prof Dr Rıza Madazlı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. Preeklampsi Maternal Sendrom /Endotel Disfonksiyonu 26.9.11 Hipertansiyon (>14/ 9) ve Proteinüri ( >.3 g / 24-s) > gebelik hafta En sık medikal komplikasyon (%2-7) Prof Dr Rıza Madazlı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Maternal ve Perinatal Mortalite ve Morbidite

Detaylı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ PROF.DR.MİTAT KOZ

HÜCRE FİZYOLOJİSİ PROF.DR.MİTAT KOZ HÜCRE FİZYOLOJİSİ PROF.DR.MİTAT KOZ 1 HÜCRE Kompleks çok hücreli organizmaların, (hayatın karakteristik özelliklerine sahip) en küçük yapısal birimine HÜCRE denir. Hücreler yaşayan organizmaların yapısal

Detaylı

FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi. Nörobiyolojik Tanımlar. yrd.doç.dr.emin ulaş erdem

FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi. Nörobiyolojik Tanımlar. yrd.doç.dr.emin ulaş erdem FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi Nörobiyolojik Tanımlar yrd.doç.dr.emin ulaş erdem NÖRONUN TANIMI Sinir hücre gövdesi ve tüm uzantılarına verilen isimdir. Nöronlar, uyarıların alınması ve sinir impulsunun

Detaylı

Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN G.Ü. Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı

Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN G.Ü. Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı YAĞ ASİTLERİNİN OKSİDASYONU Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN G.Ü. Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı YAĞ ASİTLERİNİN ADİPOSİTLERDEN MOBİLİZASYONU ATGL; adiposit triaçilgliserol lipaz, HSL; hormona duyarlı

Detaylı

Bazı Biyoaktif Bileşiklerin Kanser Hücrelerinde Farklı Ölüm Mekanizmalarını İndükleyici Etkilerinde Hücre İçi Kalsiyumun Rolü Yrd. Doç. Dr. Seval KORKMAZ FARGEM (Farmasötik( Araştırma Geliştirme Merkezi)

Detaylı

Serbest radikal. yörüngelerinde) eşleşmemiş tek. gösteren, nötr ya da iyonize tüm atom veya moleküllere denir.

Serbest radikal. yörüngelerinde) eşleşmemiş tek. gösteren, nötr ya da iyonize tüm atom veya moleküllere denir. Superoxide Dismutase Hazırlayanlar: Funda İLHAN (050559017) Ebru KORKMAZ (050559021) Mehtap BİRKAN (050559008) Nihan BAŞARAN (050559007) Prof. Dr. Figen ERKOÇ Gazi Eğitim Fakültesi GAZİ İ ÜNİVERSİTESİİ

Detaylı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı Hücrenin fiziksel yapısı HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücreyi oluşturan yapılar Hücre membranı yapısı ve özellikleri Hücre içi ve dışı bileşenler Hücre membranından madde iletimi Vücut sıvılar Ozmoz-ozmmotik basınç

Detaylı

Toksisiteye Etki Eden Faktörler

Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksik etki (toksisite) Tüm ksenobiyotiklerin biyolojik sistemlerde oluşturdukları zararlı etki. 2 Kimyasal Madde ile İlgili Faktörler Bir kimyasal maddenin metabolizmasında

Detaylı