Sayın Bakanım, İş ve Akademi Dünyasının Kıymetli Temsilcileri, MÜSİAD Dostları ve Basın Dünyasının Siz Değerli Temsilcileri;

Ebat: px

Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Sayın Bakanım, İş ve Akademi Dünyasının Kıymetli Temsilcileri, MÜSİAD Dostları ve Basın Dünyasının Siz Değerli Temsilcileri;"

Onur Öztürk
5 yıl önce
İzleme sayısı:

1 ABDURRAHMAN KAAN İBF AÇILIŞ SEKANSI KONUŞMA METNİ Sayın Bakanım, İş ve Akademi Dünyasının Kıymetli Temsilcileri, MÜSİAD Dostları ve Basın Dünyasının Siz Değerli Temsilcileri; MÜSİAD EXPO kapsamında bu yıl 22 sini icra ettiğimiz Uluslararası İş Forumu na hoş geldiniz. Katılımlarınızla şeref verdiniz. Yüce Allah A raf Suresi nde (29. ayet) şöyle seslenmektedir: De ki: "Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi (ona) doğrultun. Dini Allah'a has kılarak ona ibadet edin. Sizi başlangıçta yarattığı gibi (yine ona) döneceksiniz." Âlemlerin Rabbi bizlere adaleti emretti. Sadece A raf Suresinde değil, pek çok ayette ve surede. Hz. Muhammed bizleri, fikirlerimizde, şahitliklerimizde, tavırlarımızda, kararlarımızda ve işlerimizde adil davranmamız konusunda uyardı. Bugün geldiğimiz noktada ise adalet, tüm insanlığın en temel sorunu halini aldı. Bizler, MÜSİAD olarak yıllarca savunduğumuz adalet düsturunu, bu kez 1

2 IBF platformuna taşımayı öngördük. Çünkü adaletin en fazla yara aldığı konu, toplumsal hayatımıza yön veren para kavramı etrafında yoğunlaştı. Parayı Milattan önce 7. yüzyılda insanoğlu icat etti. Hem de çok insani bir ihtiyacın sonucu olarak parayı bulduk: ticarette ve ekonomide adaleti sağlamak. Gelgelelim 2700 sene sonra aynı para, bu kez hayatımızdaki en büyük adaletsizlik kalemi haline geldi. Çünkü para, fonksiyonunun çok dışında bir varlık olarak görülmeye başlandı. Bir araç iken, amaç haline geldi. Şimdi ise para, emtianın bedeli değil maalesef kendisi gibi görülmektedir. Bunun nedeni ise para sistemlerinin tekelleşmesi yani çoğulculuktan uzaklaşmasıdır. Tekelleşen para birimleri, bir değer ve değişim aracı olmanın çok ötesinde; değerin kendisi halini aldı. Böylece üretmek ve verimlilik kavramları önemini yitirdi. Bu değerlerin yerini, parayı esas alan kazanç yolları aldı. Üreten, paylaşan ve çoğalan bir ekonomik anlayıştan uzaklaştık. Onun yerine âtıl halde parayı baz alan ve bunun üzerinden büyümeyi öngören bir sistemin içine girdik. 2

3 İşte bu noktada biraz durup düşünmek lazım. Kurduğumuz bu düzen, bir sistem midir? Yoksa bir kısır döngü mü? İnsanoğlu bugün, kendi icat ettiği bir değerleme aracının etrafında kümelenen ciddi bir kısır döngüdedir. Maalesef bu nedenle sürekli kaybetmektedir. Bizler, bu döngü içinde global refah adına sürekli kaybediyoruz. Bu noktada şunu söyleyenler çıkacaktır: Kaybetmek yok. Zenginleşiyoruz O halde vakit, kavramları yerli yerine oturtmak ve doğru kullanmak vaktidir. Keza günümüzde pek çok kavram, değerini de yitirmektedir. Zenginlik ya da zenginleşmek nedir? Oluşturduğumuz zenginlikler bize ne kadar servet kazandırıyor? Servetlerimiz, kaynaklarımızla mı besleniyor? Ya da servetlerimiz, kaynaklarımızı besliyor mu? 3

4 Zenginlik, bugünün dünyasında en sık kullanılan kelime. Para ve mal bakımından çokluk hali elbette zenginliktir; ancak buradaki nüans ise anlık görüntüdür. Zenginlik de tıpkı bilanço gibi belli bir süredeki anlık görüntüdür. Devamlılığı yansıtmaz ya da garantilemez. Devamlılık ise, o zenginliğin sürekli bir getiri haline gelmesidir. Yani sürdürülebilir bir zenginlik meydana getirmesidir; âtıl kalması değil, üretime, yatırıma ve tasarrufa dönüşmesidir. Bize sürdürülebilir zenginlik yani servet gereklidir. Zenginliğin yegâne ölçütü para olabilir; ya da paranın kısa vadede satın alabileceği her şey. Lâkin servet, bir birliktelik meselesidir. Paranın araç olarak kullanıldığı ve paradan çok daha üstün varlıkların edinilme sürecidir. Burada ilginç bir örneği sizlerle paylaşmak isterim: Zenginlik biraz bireysel bir kavramdır dedik. Tek tek zenginler üretebiliriz. Örneğin 2011 yılında Amerikan uluslararası yatırım firması Fidelity Investment, 3.5 milyon dolar yatırım yapabilecek aktifi olan 1000 kişi üzerinde bir araştırma yaptı. Sonuçlara göre, katılımcıların % 42 si kendini zengin hissetmiyordu. Zenginliğin başlama sınırı, onlar için en az 7.5 milyon dolara sahip olmaktı. Bunun nedenini uzmanlar şöyle açıkladı: Ülkedeki 5.5 milyon hane halkının en az 1 milyon doları vardı; ancak bu zenginlikle, ekonomi üzerinde yön verici olmaları mümkün değildi. Çünkü ülkedeki az 4

5 sayıda milyarder grubu, yatırım ya da birikimleri ile ekonominin % 60 ını rahatlıkla kontrol edebiliyordu. Yani birleşen zenginlikler, sürekliliği de garanti ediyordu. Kıymetli dostlar, Bu nedenle servet daha birleştirici ve toplayıcı bir kavramdır. Zenginlik ben ise servet biz dir. Ya da öyle olmalıdır. Bu nedenle servet, bir kültürdür. Bir davranış ve yaşam biçimidir. Bu nedenle servetin büyümesi çoğulculuktan geçer. İşte tam bu noktada bir kez daha duralım, düşünelim. Servetlerimiz kaynaklarımızı ne kadar besliyor? Ekonominin verimli bir şekilde işletilmesi için kaynakların verimliliği esas değil midir? O halde servetlerimiz, ekonomik kaynaklarımızı daha verimli ve sürdürülebilir bir hale nasıl getirebilir? Elbette çoğulcu bir kaynak, çoğulcu bir sermaye düşüncesi ile. 5

6 Sermaye, güçlü bir kaynaktır. Yatırımları, üretimi ve devamlılığı sağlayan, ekonomiyi besleyen bir kaynaktır. Sermaye tek başına para, tek başına gayrimenkuller ya da tek başına hammaddeler değildir. Emeğimiz sermayemizdir. Yeteneklerimiz, insanımız, oradan elde ettiğimiz katma değerimiz sermayemizdir. Fikirlerimiz, sermayemizdir. Tarihsel mirasımız ve kültür kodlarımız sermayemizdir. Toprağımız, yer üstü ve yer altı zenginliklerimiz, sularımız, havamız sermayemizdir. Ürettiklerimiz, biriktirdiklerimiz, şirketlerimiz, projelerimiz, sermayemizdir. Hedeflerimiz bile sermayemizdir ve tüm bunlar, kesinlikle beraberken anlamlıdır. Sermayede çoğulculuk, bu nedenle kaynaklarımızı besleyen ve gerçek anlamda büyümeyi sağlayan ana yol haritamızdır. Öyle olmalıdır. Sermayedar ise, tüm bu bileşenleri ülkesi lehine ve insanlık yararına işleten, üreten ve çoğaltan kişidir. Bu nedenle MÜSİAD olarak bizlerin amacı, başından beri sermayeyi bir kaynak gibi çoğaltmak ve ülke lehine işletmektir. Bunu da tek tek değil, birlikte bir milli şuurla yapmaktır. Çünkü beraberken çok daha güçlüyüz. 6

7 Çok eski bir teori vardır: Devlet-sermaye ilişkisi ülkelerin refahı için elzemdir. Neden? Çünkü eğer bir ülkede sermaye birikimi ve sermaye tabanı yeterli değilse, devlet, kaynakların işletilmesi ya da kaynak toplanması durumunda zora düşer; fakirleşir ya da savunmasız hale gelir. Öte yandan sermaye, karşısında güçlü bir devlet bulamazsa, bu kez uluslararası sistemde akredite olamaz. Bu iki büyük güç, yıllardır birbirini dengeleyerek ilerlemiştir. Sermaye, devlet politikalarına yapıcı refleksler vermeli, devlet de sermayeyi bütünleştirici bir rol oynamalıdır. Oysa bugün bu denge, devletler ve global refah aleyhine bozulmaktadır. Tüm dünyanın içinde bulunduğu döngünün kırılma noktası, maalesef paranın diğer tüm parametrelerin önüne geçmesidir. Hele ki ekonomilerin, belli para birimleri etrafında dönüyor olması, farkında olmadan sermayede de bir güdülenmeyi beslemektedir. Çoğulcu yaklaşımlar ise bu tekelleşmeyi kırmak ve paylaşımı tabana yaymak adına mühimdir. Aksi halde gözümüz, televizyon ekranlarının köşesindeki döviz kurlarında kalacaktır. Yatırımlar, üretime değil paraya endeksli ilerleyecektir. Milli para birimleri, yani reel ekonomik gücümüz baskı altında kalacaktır. Ürettiğimizin reel değeri, bir başka para biriminin gölgesinde kalacaktır. Elbette bize emr olunan adalet kavramı, bir türlü yerini bulamayacaktır. 7

8 Bu nedenle MÜSİAD olarak, sermayenin çoğulcu artışını ve para birimleri kıskacından kurtulmasını destekliyoruz. Bu seneki EXPO nun çıkış noktası, birlikte kazanalım olmuştur. Çünkü sermayenin güçlü bir kaynak haline gelmesi, ancak beraberlik esasının uygulanması ile mümkündür. Tek başına var olmak, bu dünyada mümkün değil. Çok başlı dağınık yapılar ise maalesef verimliliği desteklemiyor. O halde MÜSİAD olarak çağrımız Beraber olmak şeklindedir. Günümüz dünyasında hiçbir sistem tek parçalı değildir; çok parçalı bir yapı söz konusudur. Ancak burada önemli olan nokta, parçaların birbirinden bağımsız davranması değil, aksine birbirini tamamlamasıdır. Parçaların siyasi nüfuz alanı, milli refahı tehdit edecek şekilde çatışmalı olmamalıdır. Çoğulculuk, büyümeyi ve sürekliliği garanti ettiği sürece verimlidir ve gereklidir. Bu nedenle çoğulcu paradigma, ben egosundan vazgeçip nefis ile mücadele etmek ve bir ehlileşmek sürecidir. 8

9 MÜSİAD, bu bağlamda gerek teşkilat yapısı gerekse kuruluş gerekçesi anlamında çoğulcu ve tabana yayılan bir yapıdır. Tabandan beslenen ve paylaşımı da taban ile yapan bir organizasyondur. Çünkü bizim düsturumuz, tek tek zenginleşmek değil, milli bir servetin unsurları olmaktır. Kıymetli dostlar, Bizim zaviyemizde sermayede çoğulculuk, kaynak yaratır; kaynağı besler, kaynağın kendisi olur. Bizim için çoğulculuk, hem sermayenin unsurlarını artırmak ve onu, paranın mutlak hâkimiyetinden kurtarmak, hem de sermayenin sathını genişletmektir. Bizim derdimiz ise çoğulcu bir ekonominin, ticaretin ve sermayenin, adaletin yeniden tesis edilmesi adına kullanılmasıdır. Bu nedenle 2019 yılı arifesinde, bu denli önemli bir konu etrafında gerçekleşen uluslararası İş Formu na katılımlarınız, fikirleriniz ve yönlendirmeleriniz, bizler açısından hayati önem arz etmektedir. 9

10 Meselemiz Türkiye Olsun sloganıyla girdiğimiz bu yolda, güçlenerek yürümek, dönüşmek ve yenilenmek adına, bu tür buluşmaların devamını ümit ederim. Tekrar teşekkür eder, saygılarımı sunarım. Allaha emanet olun. 10

Benzer belgeler

Haliç Kongre Merkezi Sayın Valim,Sayın Milletvekillerim,Sayın TOBB başkanım,

Haliç Kongre Merkezi Sayın Valim,Sayın Milletvekillerim,Sayın TOBB başkanım, Haliç Kongre Merkezi 16.11.2017 Sayın Bakanlarım, Sayın Valim,Sayın Milletvekillerim,Sayın TOBB başkanım, Çeşitli Kurum ve SKuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, Yurt içi ve yurt dışından katılım