Manas Journal of Agriculture Veterinary and Life Sciences Year 2018, Vol 8, Issue 1 VETERİNER BİLİMLERİ SAYISI / VETERINARY SCIENCES ISSUE

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Manas Journal of Agriculture Veterinary and Life Sciences Year 2018, Vol 8, Issue 1 VETERİNER BİLİMLERİ SAYISI / VETERINARY SCIENCES ISSUE"

Transkript

1

2 Manas Journal of Agriculture Veterinary and Life Sciences Year 2018, Vol 8, Issue 1 VETERİNER BİLİMLERİ SAYISI / VETERINARY SCIENCES ISSUE

3 Manas Journal of Agriculture Veterinary and Life Sciences Year 2018, Vol 8, Issue 1 Sahibi/Owner Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi Adına/Behalf of Kyrgyz Turkish Manas University Prof. Dr. Sebahattin BALCI Prof. Dr. Asılbek KULMIRZAYEV Tarım Bilimleri Agricultural Sciences Assoc. Prof. Dr. Selahattin CINAR Baş Editör / Chief Editor Prof. Dr. Mustafa PAKSOY Yardımcı Editör / Associate Editor Assist. Prof. Dr. Samil SEFERGIL Alan Editörleri / Field Editors Veteriner Bilimleri Veterinary Sciences Prof. Dr. Hasan GUZELBEKTES Yaşam Bilimleri Life Sciences Prof. Dr. Ibrahim Ilker OZYIGIT Prof. Dr. Huseyin GOCMEN Prof. Dr. Muruvvet ILGIN Prof. Dr. Tinatin DOOLOTKELDIEVA İngilizce/English Lec. İrfan ARIK Prof. Dr. Abuzer TAŞ Prof. Dr. Askarbek TULOBAEV Prof. Dr. Fahrettin ALKAN Prof. Dr. Fatih BİRDANE Prof. Dr. Gürkan UÇAR Prof. Dr. Hasan GÜZELBEKTEŞ Prof. Dr. İsmail ŞEN Yayın Kurulu / Editorial Board Prof. Dr. Askarbek TULOBAEV Prof. Dr. Murat KARAHAN Asst. Prof. Dr. Bilginer TUNA Redaksiyon Kurulu / Redaction Board Kırgızca/Kyrgyz Türkçe/Turkish Dr. Saykal BOBUŞEVA Lec. İsmail ŞEN Hakemler / Reviewers Yayın Aralığı / Publication period Assoc. Prof. Dr. Nazgul IMANBERDIEVA Assoc. Prof. Dr. Kadırbay CEKIROV Rusça/Russian Dr. Mahabat KONURBAYEVA Prof. Dr. Metin BAYRAKTAR Prof. Dr. Musa KARAMAN Prof. Dr. Mustafa ATASEVER Prof. Dr. Mustafa GARİP Prof. Dr. Ümit GÜRBÜZ Asst. Prof. Bilginer TUNA Dr. Fatih Ramazan İSTANBULLUGIL Manas Tarım Vetriner ve Yaşam Bilimleri Dergisi yılda iki kez yayınlanır Manas Journal of Agriculture Veterinary and Life Science is published twice a year Yazışma Adresi / Correspondence Kyrgyz Turkish Manas University Manas Journal of Agriculture Veterinary and Life Science Chyngyz Aitmatov avenue 56, Bishkek, Kyrgyzstan

4 Manas Journal of Agriculture Veterinary and Life Sciences Year 2018, Vol 8, Issue 1 İÇİNDEKİLER/CONTENTS Bingöl İli Manda İşletmelerinde Bazı Yetiştiricilik Uygulamalarının Biyogüvenlik Kuralları 1 8 Açısından Değerlendirilmesi Evaluation of Some Applications of Water Buffalo Breeding in Bingöl Province from The Perspective of Biosafety Policies Gökçe ÖZDEMİR, Ayhan ÖZDEMİR Bişkek Bölgesinde Barındırılan Köpeklerde Genital Hastalıkların Jinekolojik ve Patolojik 9 18 Yönden Araştırılması Gynecologic and Pathologic Study on the Genital Diseases of Hosted Dogs in Bishkek Region Ertan ORUÇ, İhsan KISADERE, Zarima JUMAKANOVA, Nariste KADIRALIEVA, Abdulkadir KESKİN Comparison of some hematological values and alpha naphthyl acetate esterase (ANAE) positive lymphocyte ratios of sheep breeds (Hissar and Edilbaev) reared in Kyrgyzstan Kırgızistan da Yetiştirilen Bazı Koyun Irklarının (Gisar ve Edilbayev) Hematolojik ve ANAE Pozitif Lenfosit Oranları Yönünden Karşılaştırılması Ihsan KISADERE, Nurcan DONMEZ, Nariste KADYRALIEVA, Abdulkadir KESKIN, Mustafa GARIP, Ruslan SALYKOV Effect of Hen Age on Some Egg Quality Characteristics of Pheasants (P. colchicus) Sülünlerde Anaç Yaşının Bazı Yumurta Kalite Özellikleri Üzerine Etkisi Aytekin GÜNLÜ, Orhan ÇETİN, Mustafa GARİP, Kemal KIRIKÇI Macro Elements in Raw Sheep Milk Samples from Şanlıurfa, Turkey Şanlıurfa, Türkiye de Çiğ Koyun Süt Örneklerinde Makro element İçeriği Serap KILIÇ ALTUN, Nilgün PAKSOY, Hatice KARA, Abdullah ŞAKAK Erzurum da Tüketime Sunulan Tavuk Etlerinin Bazı Patojen Bakteriler Yönünden İncelenmesi Investigation of Some Pathogenic Bacteria of Chicken Meat Presented for Sale in Erzurum Serap KILIÇ ALTUN, Mustafa ATASEVER Influence of Music Intervention on First Wake up Anesthesia Period, Some Physiological and Hematological Parameters in Dogs Müzik Uygulamasının Köpeklerde Anesteziden İlk Uyanma Periyodu ile Bazı Fizyolojik ve Hematolojik Değerler Üzerine Etkileri Bilginer TUNA, Ihsan KISADERE, Nurcan DÖNMEZ Kurut Üretim Teknolojisi ve Kalite Niteliklerinin Belirlenmesi Kurut Production Technology and Determination of Quality Characteristics Ümit GÜRBÜZ, Fatih Ramazan İSTANBULLUGİL, Yusuf BİÇER Some Quality Properties of Kurut, a Traditional Dairy Product in Turkey Türkiye de Geleneksel Süt Ürünü Kurut un Bazı Kalite Özellikleri Meryem AYDEMİR ATASEVER, Mustafa ATASEVER Tokat Bölgesindeki Neonatal Buzağı İshallerinin Etiyolojisinin Belirlenmesi Determination of Etiology of Neonatal Calves Diarrhea in Tokat Region Uğur KAYA, Alparslan COŞKUN Use of Dental İmplantation in a Dog With Hypodontia in Permanent Dentition Kalıcı Dişlerinde Hipodenti Bulunan Bir Köpekte Diş İmplantı Kullanımı Murat KİBAR Wagyu Sığırlarının Morfolojik, Fizyolojik ve Et Kalite Özellikleri Morphological, Physiological and Meat Quality Characteristics of Wagyu Cattle Büşra YARANOĞLU

5 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), 1 8 Bingöl İli Manda İşletmelerinde Bazı Yetiştiricilik Uygulamalarının Biyogüvenlik Kuralları Açısından Değerlendirilmesi Gökçe ÖZDEMİR 1 Ayhan ÖZDEMİR 2 1 Cumhuriyet Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Zootekni Anabilim Dalı, Sivas Türkiye 2 Tarım ve Orman Bakanlığı, Hafik İlçe Müdürlüğü, Sivas Türkiye Özet: Bu çalışma, Bingöl ili manda yetiştiriciliğinin yapısal ve teknik özelliklerini ortaya koymak ve yetiştirici gözünde manda yetiştiriciliğine ait bazı yetiştiricilik uygulamalarının biyogüvenlik kuralları açısından değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırma materyalini, Bingöl ili merkez ilçeye bağlı manda yetiştiricilerinin ağırlıklı olarak bulunduğu 5 köydeki toplam 51 işletme sahibi ile yüz yüze yapılan anketlerden elde edilen veriler oluşturmuştur. Ankete katılan işletmelerin tamamının, sığırlar ile mandaları birlikte barındırdıkları kapalı bağlı barınaklarda yetiştiricilik yaptıkları, mandalarının barınak alanı ihtiyaçlarını hayvan sayısına göre belirledikleri saptanmıştır. Hayvanların hastalanmaması için barınaklarında %54.9 kireçleme, %23.5 altlık temizliği ve %13.7 yabancıları barınağa sokmamak gibi önlemler aldıkları tespit edilmiştir. Yetiştiricilerin %92.2 si sağımından önce meme temizliği yaptıklarını, sağım sonrası ise meme temizliğini %43.1 i yinelediğini ifade etmiştir. Sağımda memenin temizliği kadar sütün kalitesini etkileyen bir diğer faktör olan sağım esnasında hayvanların yemlenmesi hususunda katılımcıların %64.7 si evet yanıtını vermişlerdir. Bingöl ili manda yetiştiricilerinin %54.9 unun hayvanlarında bulunan döl tutma problemi ile %35.3 ünün ise yavru atma problemiyle mücadele ettikleri saptanmıştır. Manda yetiştiriciliğinin sığır yetiştiriciliğindeki uygulamalarla ortaklıkları bulunmakla birlikte mandayı farklı kılan özellikleri ve ihtiyaçları gibi konularda yetiştiricilerin bilgilendirilmesi gerekmektedir. Manda yetiştiriciliği yapılan işletmelerde sağım hijyeni, yavru bakımı ve koruyucu hekimlik uygulamaları gibi konularda umut verici bazı olumlu uygulamaların yanı sıra hayvan refahını ve işletmede biyogüvenliği etkileyebilecek bazı olumsuz uygulamaların birlikte yürütüldüğü tespit edilmiştir. Bu bağlamda; eksikliklere çözüm üretebilmek adına yetiştiricilerin manda, biyogüvenlik, sürü sağlığı ve yönetimi konularında bilgilendirilmesi amacıyla eğitim programlarının düzenlenmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: Bingöl, biyogüvenlik, manda, manda yetiştiriciliği. Evaluation of Some Applications of Water Buffalo Breeding in Bingöl Province from The Perspective of Biosafety Policies Abstract: This study aims to reveal structural and technical features of water buffalo breeding in Bingöl province; to evaluation of some applications of water buffalo breeding from the perspective of biosafety policies of breeders. The research material consists of the data obtained from face to face surveys that were conducted with a total of 51 employers in 5 villages affiliated to the central district of Bingöl province where most water buffalo breeders reside. It was determined that all the facilities which participated to the survey perform cattle breeding in closed housing where they keep cattle and water buffalos together and that they determine the housing requirements of water buffalos according to number of animals. It was determined that they use various precautions in order to prevent animals from diseases 54.9% liming, 23.5% base plate cleaning and 13.7% keeping foreigners away from the cow house. 92% of the breeders stated that they performed udder cleaning before milking and only 43.1% of them stated that they repeat udder cleaning after milking. Regarding feeding of the animals during milking which is another important factor for milk quality apart from udder cleanness, 64.7% of the participants stated they feed animals 1

6 Gökçe ÖZDEMİR, Ayhan ÖZDEMİR during milking. It was determined that 54.9% of the water buffalo breeders struggle with fertility problems and 35.5% of the participants stated that they struggle with abortion problem. Although there are similarities between cattle and water buffalo breeding, breeders should be informed about the different properties and requirements of water buffalos. In facilities where water buffalo breeding is performed, it was determined that some promising applications such as milking hygiene, calf care and preventive medicine as well as some bad applications that may affect animal comfort and biosecurity in the facility are conducted together. In this context, in order to produce solution for deficiencies; arranging education programs with the aim of informing breeders about water buffalo, bio security, herd health and management subjects; is considered to be useful. Keywords: Bingöl, biosecurity, water buffalo, water buffalo breeding. GİRİŞ Manda, Bovidae ailesinin; süt, et, deri ve iş gücünden yararlanmak amacıyla yetiştirilen bir türüdür. Manda varlığının, dünyada büyük bir bölümü (%96.4) Asya kıtasında bulunmaktadır. Manda yetiştiriciliği, özel süt ve et ürünlerine sahip olması, hastalıklara daha dayanıklı olması, yemden yararlanma kabiliyetinin sığırdan daha iyi olması, kalitesiz kaba yemleri süt ve ete dönüştürebilmesi gibi sebeplerle ekonomik düzeyi düşük yetiştiriciler için uygun bir çiftlik hayvanı olmasından büyük bir öneme sahiptir (1 5). Türkiye de yayılım gösteren Anadolu manda ırkı, yaşam biçimi, vücut yapısı, fizyolojik ve verim özellikleri bakımından Nehir mandasının (Bubalus bubalis fluvatilis) alt ırkıdır. Akdeniz ırkının küçük yapılı bir tipidir. Irmak, dere, çay, bataklık ve sazlık gibi su kaynaklarının bulunduğu Orta Karadeniz ve Marmara bölgelerinde yoğun olarak yaşayan Anadolu mandaları, etinden ve sütünden yararlanmak amacıyla yetiştirilmektedir (1, 6). Türkiye de 1980 li yıllarda 1 milyon baş manda varlığından söz edilirken, 2007 yılında bu sayı başa kadar düşmüştür. Ancak, ilgili kamu ve özel kurumların çalışmaları ve desteklemelerin sonucu olarak manda popülasyonu 2014 yılında baştan 2016 yılında başa ulaşmıştır. Hayvancılık üretim kolları içerisinde manda yetiştiriciliğinin geliştirilmesi amacıyla gerek kamu gerekse birlikler ve üniversiteler kapsamında gerçekleştirilen çalışmaların neticesinde Türkiye deki manda sayısındaki artış, Bingöl iline de yansıyarak, Bingöl ili manda varlığı 2009 yılında 63 baş iken, 2014 yılında manda sayısı 168 başa yükselmiştir (7 9). Hayvancılık sektöründe verimli ve karlı bir üretimin sürdürülebilmesi için hayvan varlığının artırılmasının yanı sıra hayvanların sağlığının da korunması gerekir. Bu nedenle hayvancılık işletmelerinde sürü sağlığı ve verimliliğinin sigortası olan biyogüvenlik uygulamalarına yer verilmektedir. Hayvancılık sektöründe biyogüvenlik uygulamaları ise; hayvanlar için sağlıklı yaşam koşullarının sağlanması, hastalık etkenlerinin yok edilmesi ve uzak tutulması, hijyen, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve bilgili personelin sağlanması şeklinde sıralanabilir (10 12,13 15). Bu çalışma, Bingöl ili manda yetiştiriciliğinin yapısal ve teknik özelliklerini ortaya koymak, yetiştiricilerin hayvanları için sağlıklı yaşam koşullarını sağlamaya yönelik aşılama, barınak içi önlemler gibi bazı biyogüvenlik uygulamalarını tespit etmek, sağım ile yavru bakımı gibi bazı sürü sağlığı ve yönetimi konularındaki uygulamalarını belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. MATERYAL VE METOT Araştırma materyalini, Bingöl ili merkez ilçeye bağlı manda yetiştiricilerinin yoğun olarak yapıldığı 5 köyde bulunan toplam 51 işletme sahibi ile yüz yüze gerçekleştirilen anketlerle toplanan veriler oluşturmuştur. Bu çalışmada, manda yetiştiriciliğinin yapısal durumunun belirlenmesi amacıyla hazırlanmış olan anketin, barınak koşulları, aşılama bilgileri, sağım 2

7 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), 1 8 uygulamaları ile döl tutma sorunu ve doğum sonrası yavru bakımı gibi bazı biyogüvenlik kuralları ile sürü sağlığı ve yönetimi konularına ait sorular değerlendirilmiştir. Çalışmada konu ile ilgili olarak daha önce yapılmış bilimsel çalışmalarından da yararlanılmıştır. Anket çalışmaları, 2014 yılı Nisan Mayıs ayları arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen veriler, tanımlayıcı istatistikler, frekans ve yüzde dağılım hesaplamalarından yararlanılarak değerlendirilmiştir (16). Verilerin analizi için SPSS paket programı kullanılmıştır. BULGULAR Ankete katılan işletmelerin tamamının kapalı bağlı barınak sistemlerinde yetiştiricilik yaptıkları ve yetiştiricilerin sığırlar ile mandaları barınaklarda birlikte barındırdıkları saptanmıştır (Tablo 1). Yetiştiricilerin tamamı mandalarının barınak alan ihtiyaçlarını hayvan sayısına göre belirlediklerini beyan etmişlerdir (Tablo 1). Hayvanlarınıza aşı yaptırıyor musunuz sorusuna katılımcıların neredeyse tamamı evet yanıtını vermişlerdir (Tablo 1). Yaptırılan aşı uygulamalarının sırasıyla %44.2 şap, %33.6 brucella, %8 theleria, %8.8 enteretoksemi ve %3.5 yanıkara olduğu belirlenmiştir (Grafik 1). Hayvanların hastalanmaması için, barınaklarda alınan ilk önlemlerin sırasıyla %54.9 kireçleme, %23.5 altlık temizliği ve %13.7 yabancıların barınağa girmesine izin vermeme olduğu tespit edilmiştir (Tablo 1). Barınaklarda hasta hayvanlar için ayrı bir bölme bulunmadığı belirlenmiştir (Tablo 1). Katılımcılar, barınaklarında saman, gübre ve saman ile gübre karışımlarını altlık materyali olarak kullandıklarını beyan etmişlerdir (Tablo 1). Tablo 1. Barınak koşulları ve aşı programı Sorular Parametreler Bingöl Toplam n % Barınakların Durak Tipi Bağlı Serbest Sığır ve Mandaları Birlikte barındırıyorum Barındırma Şekli Birlikte barındırmıyorum Aşı Programı Evet Hayır Barınaklarda Alınan İlk Barınağı kireçlerim Önlem Altlık temizliğine dikkat ederim Kapı girişlerine dezenfektan koyarım Komşu ağıllara girip çıkmam Yabancıların girmesine izin vermem Bir şey yapmıyorum Hasta hayvan bölümü Evet Hayır Barınakta kullanılan altlık materyali Kullanmıyorum Saman Toprak Gübre Saman gübre

8 Gökçe ÖZDEMİR, Ayhan ÖZDEMİR ,6 44,2 8,8 8 3,5 0,9 0,9 Grafik 1. İşletmede hayvanlara yapılan aşılar Katılımcıların tamamı işletmelerinde bir sağım yeri olmadığını ve hayvanlarını sabahakşam olmak üzere günde iki kez sağdıklarını beyan etmişlerdir (Tablo 2). Yetiştiricilerin %92.2 si hayvanların sağımından önce meme temizliği yaptıklarını ifade ederken, sağım sonrasında memenin temizliğini sadece %43.1 i yinelediğini bildirmiştir (Tablo 2). Sağım esnasında memenin temizliği kadar süt kalitesini etkileyen faktörlerden biri olan hayvanların yemlenip yemlenmemesi hususunda ise katılımcıların %64.7 si evet yanıtını verirken, sadece %35.3 ü hayır yanıtını vermişlerdir (Tablo 2). Tablo 2. İşletmelere ait süt sağım bilgileri Sorular Parametreler Bingöl Toplam n % Sağım yeri Evet Hayır Sağım Sayısı 1 kez 2 kez kez Sağım Zamanı Sabah Akşam Sabah akşam Öğlen Sağım öncesi meme temizliği Evet Hayır Sağım sonrası meme temizliği Evet Hayır Sağım sırasında hayvan yemleme Evet Hayır Ankete katılan manda yetiştiricilerinin %54.9 u hayvanlarında genel bir yetiştiricilik sorunu olan döl tutma problemi yaşadıkları ve %35.3 ünün ise hayvanlarında yavru atma problemiyle mücadele ettikleri saptanmıştır (Tablo 3). Bingöl ilinde yetiştiricilerin, annesini emmeyen malaklara %90.2 oranında yardım ediliyor olması önemlidir (Tablo 3). Göbek kordonu kesimi ve dezenfeksiyonunun %84.8 oranında yapılmıyor olması (Tablo 3) önemli bir bulgu 4

9 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), 1 8 olup, özellikle hayvan sağlığı ve hayvan refahı konularında bilgi yetersizliğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Katılımcılar, damızlık hayvanları ile ilgili en önemli sorunlar olarak %47.5 yem fiyatları ile %37.5 hastalıkları ifade etmişlerdir (Tablo 3). Tablo 3. Döl tutma sorunu ve doğum sonrası bazı uygulamalar Sorular Parametreler Bingöl Toplam n % Döl tutma sorunu Evet Hayır Yavru atma Evet Hayır Anasını emmeyen malaklara Yapılıyor yardım Yapılmıyor Göbek kordonu kesimi ve Yapılıyor dezenfeksiyonu Yapılmıyor Damızlık hayvanlarınızda karşılaştığınız en önemli sorun TARTIŞMA ve SONUÇ Yem fiyatı Hastalık Pazarlama Kızgınlık göstermesi geç İlaç Sütü az oluşu Anket sonuçlarına göre; sığır ve mandaların birlikte barındırılması, hayvanların alan ihtiyaçlarının işletmedeki hayvan sayısına göre belirlenmesi, hasta hayvanlar için ayrı bir bölüm bulunmaması, kullanılan altlık materyali (saman, gübre) ve barınakların kapalı bağlı sistemlerden oluşması gibi bulgular birlikte değerlendirildiğinde işletmelerde sürü sağlığı ve hayvan refahı üzerine olumsuz etkiler yaratacağı düşünülmektedir. Barındırma koşulları ile biyogüvenlik ve koruyucu hekimlik uygulamalarında yapılan hatalardan dolayı hayvan sağlığında yaşanacak her türlü sorun, hayvanların verimliliğini, işletmenin karlılığını ve sürdürülebilirliğini etkileyecektir (12,17). Bağlı sistem barınak tipleri; hayvanların doğal davranışlarını, hayvanlar arası sosyal ilişkileri ve hayvanların yalama kaşınma gibi kendi bakımlarını yapmalarını sınırlandırmak suretiyle hayvanların refahı üzerinde olumsuzluklara neden olduğu bilinmektedir (10, 18). Türkiye de büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinin teknik yapısını ortaya koymak amacıyla Afyonkarahisar, Kars, Muş ve Tokat gibi daha birçok ilde yürütülen pek çok çalışmada da işletmelerin genellikle barınak tipi olarak kapalı bağlamalı sistemlerden oluştuğu bildirilmektedir (19 22). Anketin yapıldığı işletmelerde hayvanlara özellikle şap ve brucella aşılarının yaptırılması, bu aşıların tedarikçisinin ve uygulatıcısının devlet olması ile ilişkilendirilebilir. Mandalar, hastalıklara karşı oldukça dirençli bir tür olup, özellikle şap hastalığına dayanıklıdırlar ve çoğunlukla klinik belirti göstermemektedirler (5, 23). Mandanın bu özellikleri ve güçlü yapısı kendisini hastalıklara karşı korusa da sığırlarla birlikte yetiştirildikleri için sığırların sağlığını korumak adına işletmelerde aşılamaların yapılmasının yanında ek koruyucu önlemlerin alınması ve biyogüvenlik uygulamalarının ön plana çıkarılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Çalışmanın gerçekleştirildiği işletmelerde ise, hayvanların hastalanmaması için, barınaklarda kireçleme (%54.9), altlık temizliği (%23.5) ve yabancıların barınağa girmesine izin vermeme (%13.7) gibi basit bazı tedbirlerin alınmasına rağmen hayvanların sağlığını korumak adına bu tedbirlerin yeterli düzeyde olmadığı düşünülmektedir. Katılımcılar barınaklarında altlık materyali olarak hiçbir şey kullanmadıklarını veya saman, gübre gibi materyalleri kullandıklarını 5

10 Gökçe ÖZDEMİR, Ayhan ÖZDEMİR bildirmişlerdir. Yetiştiricilerin atlık materyali kullanmaması ile saman ve hatta gübreyi altlık olarak tercih etmesinin hem ucuz ve kolay bulunabilir olması hem de geçmişten gelen alışkanlıklarından kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Hayvan sağlığı açısından hayvansal gübreler ve organik altlık materyalleri çok sayıda mikroorganizma taşımakta ve bu mikroorganizmaların hayvan ve insanlara ulaşması sağlık riski oluşturabilmektedir (24 27). Örneğin organik altlık kullanımı, meme ucu bakteri sayısını artırmak suretiyle işletmelerde mastitisli hayvan sayısının artmasına neden olabileceği bildirilmektedir (10, 28). Altlık materyali olarak saman veya gübre kullanımı; modern hayvancılık ile biyogüvenlik ve koruyucu hekimlik uygulamaları içerisinde değerlendirdiğimizde işletmelerdeki hayvan refahı ve sağlığı açısından endişe verici bir uygulamadır. Yener ve arkadaşları (13), altlık materyali olarak yetiştiricilerin kuru saman (%20,5), killi toprak (%11,8) ve kauçuk paspas (%3) kullandıklarını bildirmişlerdir. Şeker ve arkadaşları (21), Muş ilinde yetiştiricilerin büyük bir kısmının (%55,9) ahırlarında altlık olarak hiçbir şey kullanmadıklarını, geri kalanının ise kuru gübre (%18,6), saman (%14,4) ve talaş (%2,5) kullandıklarını tespit etmişlerdir. Hayvan sağlığı ve hayvan hastalıkları işletme düzeyinden başlayıp nihai tüketicilere kadar oldukça geniş bir yelpazede etkili olmaktadır. Hayvansal üretimde; son ürünün kalitesi ve hijyeni dikkate alındığında, halk sağlığı konunun bir başka önemli yanını oluşturmaktadır (29). Özellikle süt gibi hassas bir ürünün üretiminde yetiştiricilerin daha özenli olmaları gerekmektedir. İşletmelerde yetiştiricilerin %92.2 si hayvanların sağımından önce meme temizliği yapıyor olmaları ürünün kalitesini artırmak adına çok doğru bir uygulamadır. Buna ek olarak, sağım esnasında memenin temizliği kadar süt kalitesini etkileyen birçok faktörden söz etmek mümkündür. Ancak işletmelerin tamamında ayrı bir sağım bölmesinin bulunmayışı ve sağım esnasında hayvanların yemlenip yemlenmemesi hususunda katılımcıların %64.7 sinin hayvanlarını yemliyor olması uygulamaların başarısı ve ürün kalitesi adına çelişkili bir durum oluşturduğu düşünülmektedir. Barınaklarda yapılan tüm temizlik ve diğer işlemler sırasında toz, fena kokular ve hastalık etkenlerinin süte geçmesini önlemek için bu işlemler mutlaka sağımdan en az 1 saat önce yapılmalıdır. Sağım sırasında yataklıkların değiştirilmesiyle sağım kaplarına dakikada mikroorganizma karıştığı, bu işlemlerin bitiminden 1 saat sonra yapılan sağımda ise mikroorganizma sayısının 1400 ü aşmadığı saptanmıştır (28). Ankete katılan manda yetiştiricileri, hayvanlarında döl tutma problemi ve yavru atma problemiyle mücadele ettiklerini ifade etmişlerdir. Özellikle bir işletmenin geleceği olacak malaklara yetiştiricilerin %84.8 nin göbek kordonu bakımı ve dezenfeksiyonu yapmıyor olmaları işletmelerin biyogüvenlik ve koruyucu hekimlik uygulamaları kapsamında dikkat çekici bir başka bulgudur. Yine çalışmada yetiştiriciler, damızlık hayvanlarında karşılaştığı en önemli sorunların yem fiyatları (%47.5) ve hastalıklar (%37.5) olduğunu beyan etmişlerdir. Yetiştiricilerin bu problemlerine çözüm sunulabilmesi için öncelikle sebeplerinin tespit edilmesi gerekmektedir. Hayvancılık sektöründe verimli ve karlı bir üretim için hayvanların sağlıklı olması büyük önem arz etmektedir. Hayvan sağlığında yaşanabilecek her türlü problem direkt olarak işletmenin karlılığının düşmesi anlamına gelmektedir (11, 12). Yetiştiriciliğin ekonomik olabilmesi hayvan sağlığı yanı sıra hayvanların döl veriminin yüksekliğine de bağlıdır. Sürü büyüklüğünün devam ettirilmesi, et ve süt üretiminde artışın sağlanması, seleksiyon ve ayıklama işlemlerinin daha etkili bir şekilde yapılabilmesi yönlerinden düzenli bir döl verimi çok önemlidir. Ancak, dişi mandaların, doğal olarak düşük üreme etkinliği göstermelerinin de etkisiyle ekonomik öneme sahip infertilite sorunları üzerine çok fazla çalışma bulunmamaktadır (30 34). Mandalarda, Prolapsus vagina ve uteri ye eğilimin sığırdan daha fazla olduğu bildirilmiştir (23). Sonuç olarak; manda yetiştiriciliği, alternatif bir hayvancılık kolu olmayıp başlı başına bir hayvancılık alanı olduğu ön plana çıkarılmalıdır. Manda yetiştiriciliğinin sığır yetiştiriciliğindeki 6

11 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), 1 8 uygulamalarla ortaklıkları bulunmakla birlikte mandaların farklılıklar ve ihtiyaçları gibi konularda yetiştiricilerin bilgilendirilmesi gerekmektedir. Özellikle geleneksel yöntemler ve alışkanlıklar ile hayvanlar için elverişsiz koşullarda sürdürülen bu yetiştiriciliğin geliştirilebilmesi için mevcut barınakların iyileştirilmesi zorunludur. Manda yetiştiriciliği yapılan işletmelerde sağım hijyeni, yavru bakımı ve koruyucu hekimlik uygulamaları gibi konularda umut verici bazı olumlu uygulamaların bulunmasına rağmen, hayvan refahını ve işletmede biyogüvenliği etkileyebilecek bazı olumsuz uygulamaların birlikte yürütüldüğü tespit edilmiştir. Bu bağlamda; eksikliklere çözüm üretebilmek adına yetiştiricilerin manda yetiştiriciliği, biyogüvenlik, sürü sağlığı ve yönetimi konularında bilgilendirilmesi amacıyla eğitim programlarının düzenlenmesinin faydalı olacağı kanaatine varılmıştır. Özellikle manda ve sığır yetiştiriciliği birlikte yürütüldüğü için, düzenlenecek bu kapsamdaki eğitim programlarının iç içe girmiş hayvancılık alanlarına yayılarak büyükbaş sektöründe genel bir iyileşme sağlanacağı düşünülmektedir. AÇIKLAMA Bu çalışma, VI. Ulusal Veteriner Zootekni kongresinde sunulan özet bildirinin genişletilmiş halidir. KAYNAKLAR 1. İmik, H., (2000). Anadolu Mandalarında Beslemenin Bazı Özellikleri Üzerine Etkisi. Türk Veteriner Hekimliği Dergisi, 12(1): Küçükkebabçı, M., Aslan, S. (2002). Evcil Dişi Mandaların Üreme Özellikleri. Lalahan Hay. Araşt. Enst. Derg. 42(2): Sarıözkan, S. (2011). Türkiye de Manda Yetiştiriciliği nin Önemi. Kafkas Üniv Vet Fak Derg.; 17(1): Alpan, O., Aksoy, A.R. (2012) Sığır Yetiştiriciliği ve Besiciliği. Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı. 6. Baskı. ISBN , KARS. 5. Deb, G.K., Nahar, T.N., Duran, P.G., Presicce, G.A. (2016) Safe and Sustainable Traditional Production: The Water Buffalo in Asia. Frontiers in Environmental Science, 4: Degirmencioglu, T., Unal, H., Ozbilgin, S., Kuraloglu, H. (2016) Effect of ground fenugreek seeds (Trigonella foenum graecum) on feed consumption and milk performance in Anatolian water buffaloes. Arch. Anim. Breed. 59: , doi: /aab Anonim (2013) Bingöl İli Tarımsal Yatırım Rehberi. T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı Tarımsal Yatırımcı Danışma Ofisi. 8. TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu. Erişim Adresi: Erişim tarihi: TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu. Erişim Adresi: Erişim tarihi: Batmaz, H., Türkmen, İ.İ., Gümen, A., Aydın, L., Orman, A., Çeçen, G., Keskin, A., Gençoğlu, H., Mecitoğlu, Z. (2015) Sığırlarda Sürü Sağlığı ve Yönetimi. Alfa Akademi Basım Yayım Ltd. Şti. Bursa, ISBN: Mundan, D., Memiş, H. (2011) Avrupa Birliği ile Müzakere Sürecinde Türkiye de Hayvancılık Sektörünün Koruyucu Hekimlik Açısından Değerlendirilmesi, 7 Aralık Ü İktisadi ve İdari Bil Fak Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Derg. 3(4): Türkyılmaz, M.K. (2005) Süt Sığırcılık İşletmelerinde Sağlık Yönetim Modeli. Kafkas Üniv Vet Fak Derg. 11(1): Yener, H., Atalar, B., Mundan, D. (2013) Şanlıurfa İlindeki Sığırcılık İşletmelerinin Biyogüvenlik ve Hayvan Refahı Açısından Değerlendirilmesi. Harran Üniv Vet Fak Derg, 2(2):

12 Gökçe ÖZDEMİR, Ayhan ÖZDEMİR 14. Mohammed, A.E., El Zubeir, I.E. (2015) Some of biosecurity measurements in different dairy farms in Khartoum State, Sudan. Journal of Veterinary Medicine and Animal Health 7(3): Stanković, B., Hristov,, S., Zlatanović, Z., Bojkovski, J., & Maksimović, N. (2016) Sustainibility ahd Efficiency of Dairy Farms Biosecurity Plans. АГРОЗНАЊЕ 16(4): Özdamar, K. (2013) Paket Programlar ile İstatistiksel Veri Analizi Baskı, Nisan Kitabevi, Ankara. 17. Oğuz, M.N., Karakaş Oğuz, F. (2013) Sipahi C. Burdur da süt üretiminde maliyet durum tespiti ve eğitim faaliyeti 2. kısım: barınak ve yem kullanımına ilişkin özellikler. Vet Hekim Der Derg. 84(1): Atasoy, F. (2011) Hayvan refahının tanımı, önemi ve yetiştiricilikte refahın değerlendirilmesi. Modern Hayvan Yetiştiriciliği ve Refah İlişkileri, Deney Hayvanlarında Refah. Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2332, Web Ofset Tesisleri, s , Eskişehir. 19. Şahanoğlu, E., Koçak, S. (2014) Afyonkarahisar İli Süt Sığırcılığı İşletmelerinde Hayvan Refahının Barınak Ve Yetiştirme Şartları Yönünden Değerlendirilmesi. Lalahan Hay. Araşt. Enst. Derg. 54(2): Tilki, M., Aydın, E., Sarı, M., Aksoy, A.R., Önk, K. (2013) Kars İli Sığır İşletmelerinde Barınakların Mevcut Durumu ve Yetiştirici Talepleri: II. Yetiştirici Talepleri. Kafkas Univ Vet Fak Derg. 19(2): DOI: /kvfd Şeker, İ., Tasalı, H., Güler, H. (2012) Muş İlinde Sığır Yetiştiriciliği Yapılan İşletmelerin Yapısal Özellikleri. F.Ü. Sağ. Bil. Vet. Derg. 26 (1): Özdemir, M.Y., Karaman, S. (2008) Tokat Merkez İlçedeki Süt Sığırı Ahırlarının Yapısal ve Çevre Koşulları Yönünden Yeterli li kleriṅiṅ ve Geli ştiṙme Olanaklarının Araştırılması. Tarım Bilimleri Araştırma Dergisi (2): ISSN: Kandır, E.H. (2014) Manda Dünyasına Yolculuk. Ayrıntı 1(10): Koyuncu, M., Altınçekiç, Ş.Ö. (2007) Çiftlik Hayvanlarında Refah. U. Ü. Ziraat Fakültesi Dergisi 21(2): Özen, N., Sayan, Y., Ak, İ., Yurtman, İ.Y., Polat, M. (2010) Hayvansal Üretim Çevre İlişkileri ve Organik Hayvancılık, Ziraat Mühendisliği VII. Teknik Kongresi, Ocak Ankara. 26. Fidan, E.D. (2012) Türkiye de Çiftlik Hayvanları ile İlgili Refah Uygulamaları Animal Health. Prod. and Hyg. 1: Koyuncu, M., Çelebi, A. (2013) Süt Sığırlarında Refah, Süt Hayvancılığı Eğitim Merkezi Yayınları No:13, Süt Hayvancılığı Eğitim Notları, S.145, Bursa. 28. Karakçı, N. (2013) İşletme Hijyeni. Süt Hayvancılığı Eğitim Merkezi Yayınları No:13, , Bursa. 29. Atasever, M., Günlü, A., Aydın, E., Yıldız, A. (2013) Doğu Anadolu Bölgesi nde Hayvansal Üretimin Genel Değerlendirmesi ve Çözüm Önerileri. Atatürk Üniversitesi Vet. Bil. Derg. 8(2): Şekerden, Ö. (2002) Mandada Sıkça Karşılaşılan Sağlık Problemleri ve Bunlar Üzerinde Yapılan Araştırma Özetleri. Hayvansal Üretim 43(1): Uçar, M., Gündoğan, M., Yılmaz, O. (2005) Mandalarda Mevsimsel Üreme Özellikleri Ve Folliküler Dinamikler. Hayvancılık Araştırma Dergisi 15(2): Çetinkaya, N., Genç, B., Salman, M. (2011) Samsun İli Manda Yetiştiriciliği Ekim 2011 Samsun Sempozyumu, Samsun. 33. Akın, A.İ. (1999) Sığırlarda Dölverimi Özellikleri. Türk Vet Hek Derg. 11(3 4): Araújo, K.B.S., Rangel, A.H.N., Fonseca, F.C.E., Aguiar, E.M., Simplício, A.A., Novaes, L.P., Lima Júnior, D.M. (2012) Influence of The Year and Calving Season on Production, Composition and Mozzarella Cheese Yield of Water Buffalo in The State of Rio Grande Do Norte, Brazil, IJAS 11:1, e16, 87 91, DOI: /ijas.2012.e16. 8

13 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), 9 18 Bişkek Bölgesinde Barındırılan Köpeklerde Genital Hastalıkların Jinekolojik ve Patolojik Yönden Araştırılması Ertan ORUÇ 1 İhsan KISADERE 2 Zarima JUMAKANOVA 3 Nariste KADIRALIEVA 4 Abdulkadir KESKİN 5 1 Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Veterinerlik Patolojisi Anabilim Dalı, Konya TÜRKİYE 2 Balıkesir Üniversitesi Veteriner Fakültesi Veterinerlik Fizyolojisi Anabilim Dalı, Balıkesir TÜRKİYE 3 Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, Bişkek KIRGIZİSTAN 4 Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Histoloji Anabilim Dalı, Bişkek KIRGIZİSTAN 5 Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı, Bursa TÜRKİYE Özet: Bu çalışma, Bişkek bölgesinde bulunan sokak köpeklerinde genital problemlerin jinekolojik ve patolojik yönden araştırılması amacıyla yapıldı. Çalışmada 150 adet sağlıklı, dişi, sokak köpeğinde ovaryohisterektomi operasyonu sonrasında elde edilen ovaryum ve uterusların patolojik muayeneleri yapıldı. Çalışmaya dahil edilen köpeklerin %70 inde (105/150) jinekolojik ve patolojik her hangi bir lezyon tespit edilmedi. Toplam kırk beş (%30, 45/150) köpekte 62 adet patolojik değişim tespit edildi. Organlara göre patolojik lezyonlar değerlendirildiğinde; bu lezyonlardan 19 adedi (%30.65, 19/62) ovaryumda, 43 adedinin (%69.35, 43/62) uterusta olduğu belirlendi. Ovaryumda görülen lezyonlar; inaktif ovaryum (%2.67), fibrozis (0.67%) ve ovaryum kistleri (%9.33) şeklinde tanımlandı. Uterus dokusunda ise ödem (%0.67), hemoraji (%0.67), fibrozis (%0.67), pigmentasyon (%0.67), mukometra (%4.67), hidrometra (%1.33), hematometra (%1.33), piyometra (%4.67), endometriyal hiperplazi (%5.33) ve kistik endometriyal hiperplazi (%1.33), endometritis (%6.67) olarak saptandı. Araştırma sonunda, Bişkekte barındırılan sokak köpeklerinde genital problem olarak ovaryumda kistik değişimler, uterusta ise hiperplastik ve yangısal değişikliklerin yaygın olduğu tespit edildi. Anahtar kelimeler: köpek, jinekoloji, patoloji, ovaryum, uterus Gynecologic and Pathologic Study on the Genital Diseases of Hosted Dogs in Bishkek Region Abstract: In this study, it was aimed the gynecologic and pathologic investigation of genital problems of dogs in Bishkek province. Total 150 female unspayed and mixed breed healthy dogs were included in the study. Genital organs were examined after ovariohysterectomy. Although there was no gynecologic and pathologic lesion in one hundred and five dogs (70%, 105/150), total 62 pathologic changes were detected in 45 dogs (30%, 45/150). When pathologic lesions were evaluated according to organs, 19 of the lesions were in the ovary (30.65%, 19/62) and 43 lesions were in the uterus (69.35%, 43/62). Ovarian lesions were described as inactive ovary (2.67%), fibrosis (0.67%), and ovarian cysts (9.33%) in all animals. In the uterus, edema (1.34%), hemorrhage (0.67%), fibrosis (0.67%), pigmentation (0.67%), mucometra (4.67%), hydrometra (1.33%), hematometra (1.33%), pyometra (4.67%), endometrial hyperplasia (5.33%) and cystic endometrial hyperplasia (1.33%) and endometritis (6.67%) were determined. At the end of the study ovarian cysts and hyperplastic or inflammatory changes in the uterus were detected as main genital problems in dogs in Bishkek. Keywords: dog, gynecology, pathology, ovary, uterus 9

14 Ertan ORUÇ, İhsan KISADERE, Zarima JUMAKANOVA, Nariste KADIRALIEVA, Abdulkadir KESKİN GİRİŞ Köpeklerde karşılaşılan infertilite oranı döl ve süt verimi gibi üretim baskısı olan çiftlik hayvanlarına nazaran oldukça azdır. Ancak son zamanlarda pet hayvanlarına ilginin artması, doğal ortamları haricinde bakım ve beslemelerinin yapılması ve bazı ırklarda döl verimi baskısının olması nedeniyle köpeklerde de infertilite oranı artmaktadır. Evcil hayvanlarda infertilite doğmasal ve edinsel nedenlere bağlı şekillenir. Örneğin genetik veya kromozom kökenli bozukluklara bağlı genital organlarda şekillenen yapısal bozukluklar doğmasal infertilite nedenidir. Bu durumda genital organlarda agenezis, hipoplazi ve hermafroditizm gibi farklı anomaliler şekillenir. (Milli, 1998; Alaçam, 2001; Aksoy ve ark., 2006). Edinsel olan infertilitede genital organlarda fonksiyonel bozukluklar, hormonal dengesizlikler ve yangısal problemler ön plana çıkar. Örneğin on günden daha uzun süreyle varlığını koruyabilen, içleri sıvı ile dolu bir ya da daha fazla sayıdaki yapılar kist olarak tanımlanır. Kistik folliküllerin esas nedeni hipotalamus, hipofiz ve gonadal eksendeki nöroendokrin ya da hormonal dengesizliklerdir (Alaçam, 2001; Silvia ve ark., 2002; Vanholder ve ark., 2006). Kistik korpus luteumlar ise, ovulasyon papillasının bulunmasıyla luteinleşmiş kistlerden kolayca ayırt edilirler (Hatipoğlu ve ark., 2002a). Bunların dışında mezonefron kalıntılarından gelişen parovarian kistler ile ovaryum içinde gelişmeleri yönüyle paraovarian kistlerden ayrılan inklüzyon kistleri bulunmaktadır (Kıran ve ark., 1995; Hatipoğlu ve ark., 2002a; Schlafer ve Miller, 2007). Ooforitis olarak adlandırılan ovaryum yangıları seyrek olup genellikle piyojeniktir (Foster, 2007; Schlafer ve Miller, 2007). Ovaryumun epitelyal tümörleri içerisinde papiller veya kistik adenomlar ile adenokarsinomlar bulunur. Cinsiyet hücre tümörleri ise; disgerminom ve teratom olarak bilinir (Milli, 1998; Foster, 2007). Granuloza hücre tümörleri genellikle tek taraflı olup, görülme oranı yaşla birlikte artar (Schlafer ve Miller, 2007). Tekomlar makroskobik olarak solid ve sert yapılı olup mikroskobik olarak mekik ya da oval şekilli hücrelerden oluşur. Luteomlar ise luteinleşmiş hücrelerden oluşan, soliter yapıda, sarı esmer renkte nadir görülen tümörlerdir (Foster, 2007; Tunca ve ark., 2011). Uterus lumeninde su benzeri sıvı bulunmasına hidrometra, musinöz sıvının bulunmasına ise mukometra denilir. Böyle uteruslar enfeksiyona uğrarlarsa piyometra şekillebilir (Taşal ve ark., 1995; Blowey ve Weaver, 2003). Endometritis ve metritisler kronikleşebilir, apse, parametritis, perimetritis, salpingitis, piyemi, pyometra, hatta pyelonefritis ile komplike olabilir (Milli, 1998; Schlafer ve Miller, 2007). Genellikle köpek, kedi, inek ve kısrakta ortaya çıkan piyometra vakalarında E. coli, Staphylococcus aureus, Streptococcus spp., Pseudomonas spp., Proteus spp. Actynomyces spp, ve Corynebacterium spp. gibi bir çok sıradan bakteri izolasyonu bildirilmiştir (Sheldon ve ark., 2006; LeBlanc, 2008; McDougall 2005, Verstegen, 2008; Dubuc ve ark., 2010). Bu çalışma, Bişkek bölgesinde bulunan sokak köpeklerinde genital problemlerin jinekolojik ve patolojik yönden araştırılması amacıyla yapılmıştır. MATERYAL VE METOT Etik Kurul onayı Bu çalışma, Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi (KTMÜ) Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulunun onayı ile yapıldı (Onay No: /4) 10

15 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), 9 18 Çalışma materyalinin temini Projenin materyalini Bişkek te faaliyet gösteren Herkes için Yaşam Derneği tarafından Bişkek çevresinden toplanan ve KTMÜ Araştırma ve Uygulama Merkezine kısırlaştırılması için getirilen 150 adet dişi köpek oluşturdu. Operasyon öncesi tüm köpeklere genel klinik ve hematolojik muayeneler yapıldı. Bu muayeneler sonrasında operasyona uygun olan köpeklerde kısırlaştırma operasyonu öncesinde; vulva ve vaginanın elle veya spekülümla muayenesini kapsayan jinekolojik muayeneleri yapıldı. Kısırlaştırma operasyonu (Ovaryohisterektomi), Fingland (1998) tarafından tarif edilen teknik ile yapıldı. Operasyon öncesinde premedikasyon için atropin (0,04 mg/kg, sc, Atropin, Vetaş) ve xylazine (1 2 mg/kg, im, Alfazyne, Ege Vet) yapıldı. Premedikasyonu takiben genel anestezi için propofol (2 4 mg/kg, iv, gerektiğinde 1 2 mg/kg, PropoFlo, Abbot) uygulandı (Canpolat ve ark. 1997). Operasyon sonrasında hayvanlara 3 gün boyunca analjezik (metamizol sodyum, i.m., 20 mg/kg, Novalgin, Sanofi) ve 7 gün boyunca da antibiyotik (Amoksisilin+Klavulonik asit, oral, 10 mg/kg, Synulox, Pfizer) uygulamaları yapıldı ve hayvanların 10 gün boyunca kontrol altında tutulması sağlandı. Operayonun 10. gününde dikişler alınarak, dernek tarafından köpekler getirildiği bölgelere bırakıldı. Post operatif genital organ ve patolojik muayeneler Post operatif alınan genital organlar temiz serviyet bezine serilerek makroskobik muayenesi yapıldı. Ovaryumların durumu (aktif, inaktif, korpus luteum veya follikül varlığı yâda diğer patolojik olgular) incelendi ve bu işlemi takiben uterus açılarak anormal içerik, hiperplastik değişiklikler ve yangısal durumlar gibi patolojiler için makroskobik muayenesi yapıldı. Operasyon sonrası alınan ovaryum ve uterus örnekleri histopatolojik inceleme amacıyla % 10 luk tamponlu formalin solusyonunda tespit edildikten sonra rutin alkol ksilol takip işlemleri yapıldı ve parafinle bloklanarak 3 4 mikronluk mikrotom kesitleri alınarak, hematoksilen eozin (H E) ile boyanmış ve ışık mikroskobunda incelendi. BULGULAR Ovaryum Bulguları Toplam 150 hayvana ait ovaryum örneklerinin jinekolojik ve patolojik incelemesinde 19 ayrı hayvana ait ovaryumda % (19/150) oranında lezyon gözlendi. Bu lezyonlar sırasıyla inaktif ovaryum (%2.67), fibrozis (%0.67), parovaryal kist (%1.33) ve folikül kistleri (%8) olarak belirlendi. Ovaryum örneklerinde görülen patolojik bulgular ve oranları tablo 1 de verilmektedir. Tablo 1. Ovaryum örneklerinde tespit edilen lezyonlar ve oranları Lezyonlu ovaryumlar içindeki oranı Lezyon Sayısı % (n=19) Toplam hayvan sayısına oranı % (n=150) İnaktif ovaryum Fibrozis Parovaryal kist Folikül kisti

16 Ertan ORUÇ, İhsan KISADERE, Zarima JUMAKANOVA, Nariste KADIRALIEVA, Abdulkadir KESKİN İnaktif Ovaryum Çalışmada muayene edilen 150 hayvandan 4 ünde (%2.67) inaktif ovaryum görüldü. Bu oran, ovaryumda lezyon tespit edilen hayvanlar arasında %8.89 (4/19) olurken, tüm lezyonlar içerisinde ise %6.45 (4/62) olarak belirlendi. İnaktif ovaryumların sarımsı mat bir görünümde, kortikal alanın dar ve medullar alanın daha geniş olduğu ve kesit yüzünde foliküler yapılanmaların belirgin olmadığı dikkati çekti (Şekil 1a). Ovaryum kistleri Çalışmada incelenen 150 köpeğin 14 ünde (%9.33) ovaryum kisti görüldü. Ovaryum kistlerinin görülme oranı ovaryumda lezyon tespit edilenlere göre %73.69 (14/19) iken, tüm lezyonlar içerisinde ise %22.59 (14/62) olarak saptandı. Tespit edilen ovaryum kistlerinden 12 si folikül kisti (%85.71), 2 si ise (%14.29) parovaryal kist olarak belirlendi. Folikül kistlerinin görülme oranı projeye dahil edilen tüm köpeler dikkate alındığında %8.00 (12/150) iken parovaryal kistlerin görülme oranı %1.33 (2/150) olarak tespit edildi. Foliküler kistlere bazı vakalarda her iki ovarumda da rastlanırken bunların genelde multilokuler yapıda olduğu dikkati çekti (Şekil 1b). Kistik foliküller, makroskobik olarak oldukça ince ve şeffaf zarlı, cm büyüklüğünde, içleri sıvı dolu yapılar olarak görüldü. Foliküler kistlerin histopatolojik incelemelerinde, kist duvarı ve epitel tabakanın inceldiği ve kist boşluğunun açık pembe bir sıvı ile dolu olduğu gözlendi (Şekil 1c). İki olguda (% 1.33) gözlemlenen parovaryal kistlerin de multilokuler olduğu dikkati çekti (şekil 1d). Şekil 1. a) İnaktif ovaryum. Kortikal bölgede daralma ve folikül gelişiminde azalma (oklar), b) Ovaryumda folikül kisti (ok), c) Bir folikül kistinin mikroskobik görünümü, HE ve d) Çok sayıda parovaryal kist. 12

17 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), 9 18 Uterus Bulguları Jinekolojik ve patolojik muayeneler sonrasında toplam 150 hayvanda uterusa ait 43 lezyon (%28.67) tespit edildi. Patolojik düzeyde tespit edilen lezyonların ise uterusda görülme oranı %69.35 (43/62) olarak belirlendi. Bu lezyonlar sırasıyla ödem, kanama, fibrozis, pigmentasyon, mukometra, hidrometra, hematometra, piyometra, endometrial hiperplazi ve kistik endometrial hiperplazi, kataral endometritis, irinli endometritis ve maserasyon olarak belirlendi. Uterus örneklerinde görülen patolojik bulgular ve oranları Tablo 2 de verilmektedir. Tablo 2. Uterus örneklerinde tespit edilen lezyonlar ve oranları Lezyon Sayısı Lezyonlu uteruslar içindeki oranı % (n=43) Toplam hayvan sayısına oranı % (n=150) Endometrial hiperplazi Kistik endometrial hiperplazi Hidrometra Mukometra Hematometra Kataral endometritis Piyometra Diğer* *Mikroskobik düzeyde ödem (1.33;2/150), kanama (0.67;1/150), pigmentasyon (0.67;1/150) ve fibrosis (0.67;1/150). Endometriyal hiperplazi İncelenen tüm örnekler içerisinde %6.67 (10/150) oranında uterus bezlerinde hiperplazi gözlendi. Bu olguların %1.33 (2/150) ünde endometriyal bezlerde kist saptandı. Makroskobik incelemelerde uterus duvarının kalınlaştığı ve mukoza yüzeyinde serö müköz içeriğin olduğu belirlendi (Şekil 2a). Histolojik incelemelerde bez epitelinde artış ve lumene doğru papiller yapılar (Şekil 2b), bez lumenlerinde dilatasyon ve 2 örnekte kistik genişlemeler dikati çekti. Anormal içerikler Projeye dahil edilen 150 uterusdan 18 (%12) inde uterus lümeninde anormal içerik tespit edildi. İçerikler incelendiğinde bunların; 2 olguda hidrometra (%1.33; 2/150), 7 olguda mukometra (%4.67;7/150), 2 olguda hematometra (%1.33; 2/150) olduğu görüldü. Çalışmada ovaryohisterektomi yapılan köpeklerde %1.33 oranında ortaya çıkan hidrometra olgularında uterus duvarının ödemli kalınlaştığı ve lümenin şeffaf bir içerikle dolu olduğu dikkati çekti. Olguların birinde ovidukta doğru sıvı içeriğin yayıldığı görüldü. Bununla birlikte 2 olguda (%1.33) hematometra tespit edildi. Çalışmada, uterus lumeninde anormal içerik olarak, en yüksek oranda mukometra gözlendi (%4.67;7/150). Mukometra olgularında, uterus yüzeyinin çeşitli düzeyde hafif şeffaf sümüksü birikimle kaplandığı ve zaman zaman uterus lumenini tümden doldurduğu gözlendi (Şekil 2c). 13

18 Ertan ORUÇ, İhsan KISADERE, Zarima JUMAKANOVA, Nariste KADIRALIEVA, Abdulkadir KESKİN Yangısal Reaksiyonlar Araştırmada piyometra dışında 10 hayvana ait uterusta kataral endometritis gözlendi (%6.67;10/150). Piyometra vakaları da dahil edildiğinde bu oran, %11.33 (17/150) olarak belirlendi. Kataral endometritis belirlenen olgularda makroskobik olarak uterus mukozası ve duvarında ödemle birlikte sümüksü eksudat gözlendi. Mikroskobik incelemelerde ise değişen derecede propriada ödem, hiperemi, endometrial epitelde deskuamasyon, propriada nötrofil lökosit eksudasyonu ile daha az sayıda lenfositik hücre infiltrasyonu belirlendi. Piyometra; uterusta lezyon belirlenen köpekler arasında %16.28 (7/43) olarak belirlenirken, projeye dahil edilen tüm köpeklerde ise %4.62 (7/150) oranında belirlenmiştir. Piyometra tanısı konulan vakalarda ise anormal içeriğe bağlı olarak uterusun şişkinleştiği görüldü. Uterus lumeni açıldığında gri beyaz renkte irinli içerikle dolduğu dikkati çekti (Şekil 2d). İrin uzaklaştırıldığında ise mukozada kanamalı eroziv odaklar görüldü. Diğer Lezyonlar Çalışmada 5 hayvanda (%3.33) diğer lezyonlar görüldü. Bu değişiklikler ise; mikroskobik düzeyde ödem (1.33;2/150), kanama (0.67;1/150), pigmentasyon (0.67;1/150) ve fibrosis (0.67;1/150) olarak tespit edildi Şekil 2. a) Endometriyumda hiperplazi. uterus duvarında kalınlaşma (ok), b) endometrial bezlerde hiperplazi ve papiller uzantı (ok), c) uterus lumeninde mukoid içerik (ok), d) piyometra. Uterus lumeninde irinli eksudat birikimi (ok). TARTIŞMA VE SONUÇ Ovaryohisterektomi operasyonu bazen tıbbi bir gereklilik olabilirken çoğu zaman belirli bir program dahilinde yapılarak kontrolsüz çoğalan köpek neslinin kontrollü bir şekilde çoğaltılması, bazı hastalıklarının önüne geçilmesi ve olası besin yetersizlikleri sebebiyle karşılaşılacak kötü durumların önüne geçilmesi amacıyla tavsiye edilmektedir. Araştırmada 14

19 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), 9 18 Bişkek bölgesinde sokak veya koruma altında buluna köpeklerin genital problemlerinin klinik ve patolojik yönden belirlenmesi amaçlanmıştır. Kırgız Cumhuriyeti Veteriner İşleri Genel Müdürlüğünün 2016 yılı raporlarına göre Bişkek te köpek barınmaktadır. Sunulan bu çalışmada genel sağlık durumları iyi olan ve farklı ırklardan 150 adet dişi köpeğe (%0.04; 150/411000) ait genital organlar, jinekolojik ve patolojik yönden muayene edilmiştir. Çalışmaya dahil edilen köpeklerin jinekolojik ve patolojik incelemeler sonrasında %30 unda (45/150) 62 patolojik değişiklik tespit edilmiştir. Tespit edilen lezyonların 19 u (%30.65; 19/62) ovayumda, 43 ü (%69.35; 43/62) ise uterusda belirlenmiştir. Muayene edilen tüm hayvanlar dikkate alındığında ise 150 hayvanda toplamda ovaryumda lezyon görülme oranı %12.67 (19/150) uterusda lezyon görülme oranı ise %28.67 (43/150) olarak kaydedilmiştir. Dişi köpeklerde ovaryumda en sık rastlanılan patolojiler; ovaryum kistleri, paraovarian kistler ve ovaryum neoplazileridir (Smith 2003, Foster 2007). Projeye dahil edilen köpeklerde ovaryum örneklerinin jineklojik ve patolojik incelemelerinde 19 ayrı hayvana ait ovaryumda (% 12.67) lezyon gözlenmiştir. Bu lezyonlar sırasıyla %8 oranında kistik gelişmeler, %2.67 oranında inaktif ovaryum ve %0.67 oranında fibrozis olarak belirlenmiştir. Ovaryum ve ilgili dokularda folikül ve luteal kistlerle birlikte kistik korpus luteum, kistik rete ovari, yüzey epitelinden köken alan inklüzyon kistleri ve epitel altı yapılardan kaynaklanan kistler tanımlanmakla birlikte, evcil hayvanlarda ve dolayısıyla köpeklerde en yoğun olarak foliküler ve luteal kistler ön plana çıkmaktadır (Maclachlan, 1987). Çalışmaya dahil edilen köpeklerin ovaryum dokularında saptanan en önemli patolojik değişiklik kistik yapılardı. Bu kistik yapılar değerlendirildiğinde büyük çoğunluğunun folikül kaynaklı kistler (%8) ve daha düşük olarak parovaryal kist (%1.33) olduğu saptanmıştır. Yapılan çalışmalarda folliküler kistlerin görülme oranı değişken olup %3 ile %15.8 arasındadır. Ancak bu tür patolojiler yaşla birlikte arttığı bildirilmektedir (Smith 2003). Çalışmaya dahil edilen köpeklerde saptanan %8 lik kist varlığı ortalama değerdedir. Sonuçlar üzerine operasyonlarının daha çok genç hayvanlarda yapılması etkili olmuştur. Dişi köpeklerde ovaryumda kistik gelişmelerden sonra en sık rastlanılan patolojilerden biri de ovarum tümörleridir (Foster 2007). Greenlee ve Patnaik (1987) tarafından yapılan araştırmada %46 ile epitelyal tümörlerin en çok görülen tümör tipi olduğu, bunu sırasıyla %34 ile cinsiyet kord stromal tümörleri ve %20 ile germ hücre tümörlerinin takip ettiği belirtilmiştir. Bununla birlikte dişi köpeklerde ovaryum kaynaklı hastalıklar %20 civarında iken bu hastalıkların oluşumunda ovaryum tümörü oranı ise %6 nın altında olduğu bildirilmektedir. Ovaryum tümörlerinin yaşlı köpeklerde görülme oranı daha yüksektir. Genellikle neoplaziler 6 8 yaşlarındaki köpeklerde ortaya çıkmaktadır (Nak ve Kaşıkcı, 2013). Projeye dahil edilen köpeklerde ovaryumda herhangi bir tümöral olgu tespit edilmemiştir. Bunun sebebi olarak yukarda açıklandığı gibi operasyon yapılan köpeklerin genç olmalarına bağlanmıştır. Sunulan bu çalışmada uterus lezyonları incelendiğinde endometrial hiperplazilerin uterus hastalıkları içerisinde en çok görülen patolojik lezyon olduğu saptanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre hiperplastik değişiklikler araştırmaya dahil edilen köpeklerde %6.66 oranında iken, bu oran uterus lezyonları dikkate alındığında %23.25 olarak belirlenmiştir. Endometrial hiperplaziler için ırk yatkınlığı belirtilmemiş olup özellikle 8 yaş üzeri köpek ve kedilerde yaygın olarak rastlanmaktadır (Kustriz ve Barber, 2003). Verstegen ve ark (2008) da piyometra olgularının özellikle 10 yaş üzeri köpeklerde yaygın olduğunu ve benzer şekilde endometrial hiperplazi ve piyometra arasında belirgin bir ilişkinin varlığını belirtmişlerdir. Araştırmamızda hiperplazilerden sonra en çok karşılaşılan olgular piyometra ve mukometra olarak belirlenmiş 15

20 Ertan ORUÇ, İhsan KISADERE, Zarima JUMAKANOVA, Nariste KADIRALIEVA, Abdulkadir KESKİN ve bu değişikliklere hiperplazilerin eşlik ettiği görülmüştür. Benzer şekilde De Bosschere ve ark (2001), yaptıkları çalışmada endometrial hiperplazi, piyometra ve mukometra olgularını araştırmışlar ve vakaları endometrial hiperplazi piyometra ve endometrial hiperplazimukometra olmak üzere iki farklı kompleks olarak tanımlamışlardır. Bu durum prognoz düşünüldüğünde endometrial hiperplazi mukometra olgularının ilerleyen süreçte endometrial hiperplazi piyometra şekline dönüşebileceğini düşündürebilir. Dişi köpeklerde östrusun karakteristik özelliği olan uzun östrojenik ve progestatif faz bu komplekslerin oluşumunda ana rol oynar. Özellikle yaklaşık gün arasında devam eden diöstrus döneminde kan progesterone düzeyi 40 ng/ml ye ulaşabilir. Progesterone etkisiyle endometrial bezler hiperplazik hale gelir. Tekrarlanan ve her boş geçen sikluslarda progesterone etkisiyle hiperplazik bezler kistik hale dönüşür ve takiben de sekonder enfeksiyona bağlı piyometra şekillenir. Bazı durumlarda endometrial bez sekresyonu uterus lumeni içerisine ince ve vizköz bir sıvının birikimine neden olabilir. Bu enfekyondan ari sıvı dolu uterus, musin ve suyun karışma derecesine göre mukometra veya hidrometra olarak karakterize edilir. (Feldman ve Neelson, 2004). Her iki olguda da sıvı birikimin kaynağı hiperplazik uterus bezleri olabilir. Serviksin kapalı olması ve dolayısıyla biriken sıvının uterustan boşaltılamaması nedeniyle uterusta farklı miktarlarda sıvı birikimi olmaktadır. Bu tür köpeklerde klinik olarak herhangi bir bulgu saptanamaz. Vaginal akıntı ve genel durum bozukluğu yoktur. Bu durum çoğunlukla kısırlaştırma operasyonlarından sonra incelenen uteruslarda saptanabilir yada yaşlı köpeklerde rutin abdominal ultrasonografi sonrasında tesadüfen belirlenebilir (Johnston ve ark 2001). Benzer şekilde çalışmaya dahil edilen köpeklerde mukometra ve hidrometra teşhisi ancak postoperatif uterusun değerlendirilmesinden sonra konulmuştur. Araştırmamızda mukometra ve hidrometra beraber değerlendirildiğinde lezyonlu uteruslar içerisinde rastlantı oranı %20.9 olarak tespit edilmiştir. Aynı zamanda hidrometra tüm vakalar içerisinde %1.33 ve lezyonlu uteruslar içerisinde %4.68 oranında tespit edilmiştir. Hidrometradan farklı olarak mukometra olguları tüm vakalar içerisinde %4.67 ve lezyonlu uteruslar içerisinde %16.28 oranında daha fazla tespit edilmiştir. Endometritis uterusun endometriyum tabakasının yangısı olarak adlandırılmakta ve çoğunlukla çiftlik hayvanlarında (sığır ve at) oldukça sık rastlanılmaktadır. Endometritisler bu tür hayvanlarda infertiliteye yol açıp ekonomik kayıplara neden olduğunda oldukça ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir (Hatipoğlu ve ark. 2002b; Foster, 2007). Bununla birlikte köpeklerde endometritisler üzerine yeterince çalışma bulunmamaktadır. Yukarda tartışıldığı üzere köpeklerde kistik endometriyal hiperplazi pyometra kompleksi daha sık görülmektedir. Sunulan bu çalışmada araştırmaya dahil edilen köpeklerin %6.67 (10/150) sinde endometritis tespit edilmiştir. Piyometra ile komplike olmuş vakalar ile kataral endometritisler birleştirildiğinde %11.33 (17/150) uterus enfeksiyonu saptanmıştır. Yapılan bir çalışmada Fontaine ve ark (2009), infertilite problemli çeşitli ırklara ait 26 adet köpekte yapılan endoskopik sitoloji sonrası köpeklerden %36 sında (10/26) endometritis teşhisi konmuştur. Yapılan bakteriyolojik ekimler sonrasında, bu köpeklerden %70 (7/10) inde bakteri üremesi saptanmıştır. Sonuç olarak Bişkek bölgesinde ovaryohisterektomi sırası ve sonrasında 150 adet dişi köpek jinekolojik ve patolojik yönden incelenmiş ve bu hayvanların 45 inde (%30) patolojik değişiklik saptanmıştır. Bu olgulardan, tespit edildiği dönemde, hayvan sağlığına zarar vermemiş, ancak ilerleyen süreçte üreme problemine yol açabilecek olan ovaryum patolojileri (%12.67; 19/150) saptanmıştır. Bununla birlikte ileride hayvanın sağlığını tehdit hatta 16

21 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), 9 18 müdahale edilmediği takdirde hayati tehlike doğurabilecek olan uterus patolojileri (%18; 27/150, pyometra, endometritis, endometriyal hiperplazi) tespit edilmiştir. Her ne kadar, tespit edilen patolojik değişikliklerin oranı düşük olsa bile Bişkek te yaşayan sokak hayvanlarının üremelerinin denetlenmesi amacıyla yapılan kısırlaştırma operasyonları, bir bakımdan da hayvanların ileride yaşayacağı sağlık problemlerinin önüne geçmesine yardımcı olacaktır. Bu bakımdan araştırma sonuçlarına göre kontrollü kısırlaştırma programlarının oluşturulması ve bunun devamlılığın sağlanması öngörülmüştür. AÇIKLAMALAR Bu çalışma Bişkek bölgesinde barındırılan köpeklerde genital hastalıklarının jinekolojik ve patolojik ve yönden araştırması isimli proje olarak, Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi (KTMÜBAP 2016.FBE.09) ve Bişkekte faaliyet gösteren Herkes İçin Yaşam Derneği tarafından desteklenmiştir. Çalışma ekibi olarak her iki kuruma da teşekkür ederiz. Araştırma sonuçları ayrıca Gynecologic and Pathologic Study on the Genital Diseases of Dogs in Bishkek başlığıyla May 2017 tarihleri arasında Almatı, Kazakistan da düzenlenen 4th International VETIstanbul Group Congress de sözlü olarak sunulmuştur. KAYNAKLAR 1. Aksoy Ö, Kılıç E, Öztürk S, Özaydın İ, Kurt B, Baran V (2006) Buzağı, kuzu ve oğlaklarda karşılaşılan doğmasal anomaliler. Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 12: Alaçam E (2001) İneklerde İnfertilite Sorunu. İçinde: Alaçam E (Ed) Doğum ve İnfertilite. 3. Baskı, , Medisan Yayınevi, Ankara. 3. Blowey RW, Weaver AD (2003) Color Atlas of Diseases and Disorders of Cattle. Third ed, , Mosby Elsevier. 4. Canpolat İ, Karabulu E, Günay C (1997). Köpeklerde propofol ile anestezi. Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 11(2): De Bosschere H, Ducatelle R, Vermeirsch H, Van Den Broeck W, Coryn M (2001). Cystic endometrial hyperplasia pyometra complex in the bitch: should the two entities be disconnected? Theriogenology, 55(7): Dubuc J, Duffield TF, Leslie KE, Walton JS, LeBlanc SJ (2010) Definitions and diagnosis of postpartum endometritis in dairy cows. Journal of Dairy Science, 93: Feldman EC, Neelson RR (2004) Canine and Feline Endocrinology and Reproduction. 3th ed, Saunders, USA. 8. Fingland RB (1998) Ovariohysterectomy. Current Techniques in Small Animal Surgery. 4: Fontaine E, Levy X, Grellet A, Luc A, Bernex F, Boulouis H J, Fontbonne A (2009). Diagnosis of endometritis in the bitch: a new approach. Reproduction in Domestic Animals, 44: Foster RA (2007) Female Reproductive System. In: McGavin MD and Zachary JV (ed). Pathologic Basis of Veterinary Disease. 4th ed, , Mosby Elsevier. 11. Greenlee PG, Patnaik AK (1987) Canine ovarian tumors of germ cell origin. Veterinary pathology, 22(2): Hatipoğlu F, Kıran MM, Ortatatlı M, Erer H, Çiftçi MK (2002a) An abattoir study of genital pathology in cows: I. Ovary and oviduct. Revue de Medecine Veterinaire, 153:

22 Ertan ORUÇ, İhsan KISADERE, Zarima JUMAKANOVA, Nariste KADIRALIEVA, Abdulkadir KESKİN 13. Hatipoğlu F, Ortatatlı M, Kıran MM, Erer H, Çiftçi MK (2002b) An Abattoir study of genital pathology in cows: II. Uterus, cervix and vagina. Revue de Medecine Veterinaire,153: Johnston SD, Kustriz MVR, Olson PNS (2001) Canine and feline theriogenelogy. 1th Ed, Philadelphia, Saunders. 15. Kıran MM, Erer H, Çiftçi MK, Hatipoğlu F, Semacan A (1995) Koyunlarda genital organ bozuklukları üzerinde patolojik incelemeler I. Ovaryum ve ovidukt bozuklukları. Veteriner Bilimleri Dergisi, 11(1): Kustriz MVR, Barber JA (2003) Uterine disorders In: Small Animal Theriogenology, Ed: Kustriz MVR, Elsevier Science. 17. LeBlanc SJ (2008) Postpartum uterine disease and dairy herd reproductive performance. The Veterinary Journal, 176: MacLachlan NJ (1987) Ovarian disorders in domestic animals. Environmental health perspectives, 73: McDougall S (2005) Gross abnormalities, bacteriology and histological lesions of uteri of dairy cows failing to conceive or maintain pregnancy. New Zealand veterinary journal, 53(4): Milli ÜH (1998) Dişi Genital Sistem. İçinde: Hazıroğlu R, Milli ÜH. Veteriner Patoloji, 2. Cilt, 1. Baskı, , Ankara, Tamer Matbaacılık, Yayıncılık, Tan. Hiz. Tic. ve Paz. Ltd. Şti. 21. Nak D, Kaşıkcı G (2013) İnfertilite. In: Köpek ve Kedilerde Doğum ve Jinekoloji. Ed. Kaymaz M, Pp , Medipress, Malatya. 22. Schlafer DH, Miller RB (2007) Female Genital System. In: Maxie MG (Ed). Jubb, Kennedy and Palmer s Pathology of Domestic Animals, 5th ed, , Saunders/ Elsevier, Philadelphia. 23. Sheldon M, Lewis GS, LeBlanc S, Gilbert RO (2006) Defining postpartum uterine disease in cattle. Theriogenology, 65: Silvia WJ, Hatler TB, Nugent AM, Laranja da Fonseca LF (2002) Ovarian follicular cysts in dairy cows: an abnormality in folliculogenesis. Domestic Animal Endocrinology, 23: Smith CA (2003) Uterine disorders In: Small Animal Theriogenology, Ed: Kustriz MVR, Elsevier Science. 26. Taşal İ, Ataman MB, Dinç DA (1995) The hydrometra case in a Maltese goat. Veteriner Bilimleri Dergisi, Tunca R, Serin G, Epikmen ET, Aydoğan A, Avcı H (2011) İki köpekte granüloza hücre tümörü. Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 17: Vanholder T, Opsomer G, De Kruif A (2006) Aetiology and pathogenesis of cystic ovarian follicles in dairy cattle: a review. Reproduction Nutrition Development, 46(2): Verstegen J, Dhaliwal G, Verstegen Onclin K (2008) Mucometra, cystic endometrial hyperplasia, and pyometra in the bitch: Advances in treatment and assessment of future reproductive success. Theriogenology, 70:

23 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Comparison of some hematological values and alpha naphthyl acetate esterase (ANAE) positive lymphocyte ratios of sheep breeds (Hissar and Edilbaev) reared in Kyrgyzstan Ihsan KISADERE 1* Nurcan DONMEZ 2 Nariste KADYRALIEVA 3 Abdulkadir KESKIN 4 Mustafa GARIP 5 Ruslan SALYKOV 6 1Department of Physiology, Faculty of Veterinary, University of Balikesir, Balikesir Turkey. 2Department of Physiology, Faculty of Veterinary, University of Selcuk, Konya Turkey. 3Department of Histology and Embryology, Faculty of Veterinary, Kyrgyz Turkish Manas University, Bishkek Kyrgyzstan. 4Department of Obstetrics and Gynecology, Faculty of Veterinary, University of Uludag, Bursa Turkey. 5Department of Animal Breeding, Faculty of Veterinary, University of Selcuk, Konya Turkey. 6Department of Pharmacology, Faculty of Veterinary, Kyrgyz Turkish Manas University, Bishkek Kyrgyzstan. Abstract: The aim of the study was to the compare the hematological parameters and ANAE positive lymphocyte ratios of sheep breeds (Hissar and Edilbaev) which reared in Kyrgyzstan and present the reference values. Fifty (50) ewes (Hissar, n=20 and Edilbaev, n=30) were clinically examined and blood samples were taken. There were no difference on hematological parameters between the breeds (p>0,05). RDW CV (red cell distribution width) and RDV SD (standard deviation) values were found higher (p<0,05) in Hissar ewes. ANAE profile were detected higher in Edilbaev ewes (p<0.01). Consequently, some hematological values and ANAE profile were determined and advised as reference values. Keywords: hematology, anae positivity, sheep, kyrgyzstan Kırgızistan da Yetiştirilen Bazı Koyun Irklarının (Gisar ve Edilbayev) Hematolojik ve ANAE Pozitif Lenfosit Oranları Yönünden Karşılaştırılması Özet: Bu çalışmanın amacını Kırgızistan da bulunan koyun ırklarının hematolojik ve ANAE pozitif lenfosit oranları yönünden karşılaştırılması oluşturmuştur. Elli (50) dişi koyunun (Hisar, n: 20 ve Edilbayev, n: 30) ön klinik muayeneleri yapılmış ve kan örnekleri alınmıştır. Hematolojik parametreler yönünden gruplar arasında herhangi bir farklılık tespit edilememiştir (p>0,05). RDW CV (red cell distribution width) ve RDV SD (standard deviation) değerleri Hisar koyunlarında daha yüksek bulunmuştur (p<0,05). ANAE profili ise Edilbayev koyunlarında yüksek bulunmuştur (p<0.01). Sonuç olarak, koyunlara ait kan parametreleri ve ANAE profile belirlenmiş ve referans değerler olarak sunulmuştur. Anahtar sözcükler: hematoloji, anae pozitiflik, koyun, Kırgızistan 19

24 Ihsan KISADERE, Nurcan DONMEZ, Nariste KADYRALIEVA, Abdulkadir KESKIN, Mustafa GARIP, Ruslan SALYKOV INTRODUCTION Sheep breeding is the most important activity for economic, environmental, sociological and cultural status of the Kyrgyzstan. It provides raw material for industry which process animal products such as food, textile and hides (1). The most common sheep types are Jaidara, Edilbaev and Hissar. There is no current information about hematological parameters and ANAE profile of sheep breeds except Jaidara (2) for this region. Determination of the normal hematological parameters help evaluating the clinical diagnosis and prognosis of animal diseases (3). Besides, alpha naphthyl acetate esterase (ANAE) staining has been used for differentiation of T, B lymphocytes and also monocytes in some animal species and reported to be responsible for the cytotoxic effects of T lymphocytes (4). The aim of this study was to the compare the hematological parameters and ANAE positive lymphocyte rations of ewes (Hissar and Edilbaev) which reared in Kyrgyzstan and present the reference values for this region. MATERIAL and METHODS Ethical approval and study location This study was conducted with the approval of the Ethics Board of the Faculty of Veterinary Medicine of Kyrgyz Turkish Manas University (No:20016/03 03). Fifty (50) clinically healthy (Hissar, n=20 and Edilbaev, n=30), aged 2 5 years and of a mean body weight of kg ewes which lived and freely fed in grasslands of three different locations of Kyrgyzstan were used. Besides, ewes were examined gynecologically and were not in estrus cycle or pregnancy. These study regions were Belovodsk ( N, E, altitude 732 m) and Karabalta ( N, E, altitude 789 m). The study was performed on September 2016 and the average weather temperature was recorded between plus 33/11 C during all days according to weather forecast (5). Sample collection Blood samples were collected from the jugular vein with steril injector (0,8mm x 38mm) into anticoagulant coated tubes (3ml) for the determination of some hematological parameters and ANAE profile. The blood samples were transferred to the laboratory immediatelly after being collected and under cold chain conditions. Hematological parameters Red blood cell (RBC) count, white blood cell count (WBC), hemoglobin (HGB), hematocrit (HCT), blood clot cell count (PLT), mean corpuscular volume (MCV), mean corpuscular hemoglobin (MCH) and mean corpuscular hemoglobin concentration (MCHC) values were measured with Auto Hematology Analyzer (Mindray BC 5300, China). Demonstration of alpha naphthyl acetate esterase (ANAE) Two smears were prepared from each blood sample. Smears (Air dried) were fixed in phosphate buffered glutaraldehyde acetone solution (ph 4.8) at 10 C for 3 min. ANAE profile demonstration was performed by according to Donmez et a.l (4). The cells which are with lymphocyte morphology and have 1 3 large, reddish brown granules were determined as ANAEpositive lymphocytes (Fig.1) under the Nikon Eclipse 50i light microscope (Japan) by counting 200 lymphocytes. 20

25 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Fig 1. ANAE positive lymphocyte in the peripheral blood of Edilbaev (1) and Hissar (2) ANAE demonstration, Barr:20 μm Statistical analysis 1 2 Data were analyzed using SPSS version 22.0 software (SPSS, Inc., Chicago, IL, USA) one way a nova 3 independent sample were used to compare between group differences. P value <0.05 was considered statistically significant. RESULTS Hematological Parameters WBC values were found higher in Edilbaev ewes. RBC, HCT, MCV, MCH, MCHC values were detected higher in Hissar ewes than Edilbaev. RBC, WBC, HGB, HCT, PLT, MCV, MCH and MCHC were analyzed and statistical difference was not found between the groups (Table 1). RDW CV (red cell distribution width) and RDV SD (standard deviation) values were determined higher in Hissar ewes than Edilbaev (p<0,05) (Table 1). ANAE Positivity ANAE profile were detected higher in Edilbaev (52.65±1.78) than Hissar (46.42±2.45) ewes in statistic (p<0.01) (Table 1). Table 1. Comparison of some hematological values and ANAE positive lymphocyte ratios of sheep breeds with minimum and maximum levels. Parameters HISSAR (n=20) EDILBAEV (n=30) Mean Min/Max Mean Min/Max WBC (109/L) 6.68± ± RBC (1012/L) 7.98± ± HGB (g/l) 10.80± ± HCT (%) 28.40± ± MCV (Fl) 34.57± ± MCH (pg) 14.81± ± MCHC (g/l) 43.70± ± RDW CV (%) 15.23±0.32 a ±0.15 b RDV SD (fl) 17.85±0.90 a ±0.25 b PLT (109/L) 496.8± ± MPV (f/l) 12.23± ± PDW 13.85± ± ANAE P (%) 46.42±2.45 ab ±1.78 a a,b p < Significant is important in the same sampling time between the groups. 21

26 Ihsan KISADERE, Nurcan DONMEZ, Nariste KADYRALIEVA, Abdulkadir KESKIN, Mustafa GARIP, Ruslan SALYKOV DISCUSSION and CONCLUSION WBC values were found higher in Edilbaev ewes as 8.10± /mm3 in present study. WBC values of Jaidara ewes were determined for this region as 4.92±0.59x103/mm3 by Donmez et al. (2). These values were detected for Tuj and Morkaraman sheeps as and /mm3 by another researchers, respectively (6). WBC values can be affected from infectious diseases, parasite infestations, failure of food or water intake, temparature extremes and also psychological disturbance (7, 8). RBC, HGB, HCT, MCV, MCH, MCHC values were observed lower in Edilbaev ewes. Although, HCT values (% 23.62± ±3.73) were found lower when compared also with Merino and Awassi sheeps, MCH and MCHC values were detected higher in our study groups than Merino and Awassi sheep breeds (9, 10). Hence many factors such as genetics, geographical location, season, day length, altitude, drugs administration might be affected on our different datas (11). Although, RDW CV values were found higher in Hissar ewes as % 15.23±0.32 in present study, the high percent of RDW CV values were determined as % 18.20±3.098 in Tibetan sheeps (12). It may be affected depend on seasonal variation, altitude or gender. However, PLT (platelet count) and platelet distribution width (PDW) values were observed higher in Hissar ewes, mean platelet volume (MPV) which is a measure of platelet size were detected higher in Edilbaev ewes. Our study group results were observed very high when compared with Tibetan and Sangsari sheeps by means of PLT and MPV values (12). As reported before, MPV cannot be considered separately from PLT count and these values might be affected from hormonal activity and gestational age (13). ANAE positive lymphocyte ratio values were found statistically (p<0.01) higher in Edilbaev ewes. In our previous study percentages of ANAE profile for Jaidara ewes was reported as % 65.00±2.55 that is very higher than Hissar and Edilbaev ewes (2). Besides, our present results for Hissar and Edilbaev were significantly lower from percentage of Merino (%73) and Merino lamps (% 67,7) (14). Sur (14) reported that the percentage of ANAE positive lymphocytes can change in the periphery blood circulation depend on management and nutrition, factors effective on the health status of animals, and particularly by alterations in the immunity levels of animals. Although, there is no data of whether ANAE positivity is specific for T lymphocytes of the sheep breeds in different locations of Kyrgyzstan, our histochemical results may be useful for further hematological, immunological and functional investigations. Consequently, some hematological values and (ANAE) positive lymphocyte ratios were determined and advised as reference values of ewes (Hissar and Edilbaev) reared in Kyrgyzstan. CONFLICT OF INTEREST The authors declare that they have no competing interest. ACKNOWLEDGEMENT This study was supported by Kyrgyz Turkish Manas University (Project Number: KTMÜBAP: 2016.FBE.10). The authors thank to institution because of its kind supports. REFERENCES 1. Wilson, R.T. (1997). Livestock, Pastures, and the Environment in the Kyrgyz Republic, Central Asia. Mt Res Dev, 17, DOI: /

27 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Donmez, N., Donmez, H.H., Kisadere, I., Kadyralieva, N. (2016). Some hematological values and alpha naphthyl acetate esterase (ANAE) positive lymphocyte ratios in Jaydara sheep. J. Adv. Vet. Anim. Res, 3, Catowsky, D. (1991). Practical Hematology, Churchill Livingstone, Edinburgh, UK. 4. Donmez, H.H., Sur, E., Boydak, M. (2007). Determination of alpha naphthyl acetate esterase activity in peripheral blood leucocytes of Kangal fish (Garra rufa). Vet. Bil. Derg, 21(2), Accuweather. (2016). in Celebi, F.,Uzun, M. (2000). Tuj ve Morkaraman koyunlarının bazı hematolojik değerleri. Eurasian J Vet Sci, 16, Lobatu, E., Moreno, J., Merino, S.J.J. (2005). Haematological variables are good predictors of recruitment in nestling pied flycatchers (Ficedula hypoleuca). Eco Sci, 12, Kisadere, I., Kadyralieva, N., Cihan, H., Donmez, N., Sur E. (2017). Some Physiological, Hematological Values and ANAE Positive Lymphocyte Rations of Domestic Donkeys (Equus asinus) in Kyrgyzstan. Kafkas Univ Vet Fak Derg, 23, Jelinek, P., Frais, Z., Helanova, I. (1986). Dynamics of basic hematologic ewes during the course of year. Vet Med, 31, Yigit, A., Iriadam, M., Sagmanlıgil, V. (2002). Şanlıurfa yöresinde yetiştirilen İvesi koyunlarına ait bazı hematolojik değerler. Ankara Univ. Vet. Fak. Derg, 49, Dukes, HH. (1995). The physiology of domestic animals. 7th edn., Baillers Tindall and Co, London, England. 12. Wang, H., Huang, M., Li, S. (2015). Hematologic, Serum Biochemical Parameters, Fatty Acid and Amino Acid of Longissimus dorsi Muscles in Meat Quality of Tibetan Sheep. Acta Scientiae Veterinariae, 43, Buckley, M.F., James, J.W., Brown, D.E. (2000). A novel approach to the assessment of variations in the human platelet count. Thromb. Haemost, 83, Sur, E. (2004). Determination of the ratio of alfa naphthyl acetate esterase (ANAE) and acid phosphatase (ACP ase) activity in the peripheral blood lymphocytes of the Turkish Merino male young sheep from different age groups. Veterinarium, 15,

28 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Effect of Hen Age on Some Egg Quality Characteristics of Pheasants (P. colchicus) Aytekin GÜNLÜ 1 Orhan ÇETİN 2 Mustafa GARİP 2 Kemal KIRIKÇI 2 1 Selçuk University Faculty of Veterinary Medicine, Department of Animal Economics, Konya Turkey 2 Selcuk University Faculty of Veterinary Medicine, Department of Animal Science, Konya Turkey Abstract: In this study, it was aimed to determine the effects of hen age of pheasants on egg quality characteristics. Totally 48 female pheasants in 37 week of ages were used ready for egg production. Egg quality characteristics of 200 pheasant eggs obtained from week ages were investigated. It was determined that effects of hen age on egg weight, shape index, yolk index, albumen index, shell weight, shell thickness, membrane weight, membrane thickness, Haugh unite, albumen weight and yolk weight were statistically important (P<0.05). It was determined that shell weight and thickness, membrane weight, Haugh Unite and yolk weight decreased together with the age while albumen weight increased together with the age (P<0.05). As a result of the study, it was concluded that further investigations are needed to be made inquire the other factors affecting pheasant egg characteristics. Keywords: pheasant, hen age, egg, quality characteristics. Sülünlerde Anaç Yaşının Bazı Yumurta Kalite Özellikleri Üzerine Etkisi Özet: Bu çalışmada, sülünlerde anaç yaşının yumurta kalitesi özelliklerine olan etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. 37 haftalık yaşta toplam 48 dişi sülün, yumurta üretimi için kullanıldı. Yaşları haftalık olan sülünlerden elde edilen 200 adet sülün yumurtasının yumurta kalite özellikleri araştırıldı. Tavukların yumurta ağırlığı, şekil indeksi, yumurta sarısı indeksi, albümin indeksi, kabuk ağırlığı, kabuk kalınlığı, zar ağırlığı, zar kalınlığı, Haugh Unit değeri, albümin ağırlığı ve yumurta sarısı ağırlığı üzerine etkilerinin istatistiksel olarak önemli olduğu belirlenmiştir (P <0.05). Kabuk ağırlığı ve kalınlığı, zar ağırlığı, Haugh Unite ve yumurta sarısı ağırlığının yaşla birlikte azaldığı, albümin ağırlığının da yaşla birlikte arttığı belirlenmiştir (P <0.05). Araştırma sonucunda sülün yumurtası özelliklerine etki eden diğer faktörleri araştırmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu sonucuna varılmıştır. Anahtar kelimeler: sülün, anaç yaşı, yumurta, kalite özellikleri. Corresponding author: Mustafa Garip Department of Animal Science, Faculty of Veterinary, University of Sel cuk, Konya, 42031, Turkey e mail: mgarip@selcuk.edu.tr 24

29 Aytekin GÜNLÜ, Orhan ÇETİN, Mustafa GARİP, Kemal KIRIKÇI INTRODUCTION The name of pheasant is used by the World Pheasant Association (WPA) as a common name of 49 species of pheasant (1). Recently, breeding of pheasants, mostly as game birds and hobby animal have become increasingly popular both in Turkey and throughout the world. It has been reported that the Ring necked pheasant has the most adaptable characteristics for intensive breeding and also, it is the most suitable species for meat production purpose among all of the pheasant species (2). The Ring necked pheasant has been bred for hunting purpose and for meat production in worldwide. Egg weight, shape index, specific gravity, albumen weight, yolk weight, shell weight and shell thickness of pheasant eggs were reported as g, 80.24, 1.07, 16.1 g, 9.78 g, 3.03 g and 0.27 mm respectively. (3). Yannakopoulos (4) reported that egg weight of the pheasant has been increased together with age. Kuzniacka et al. (5) reported that egg weight of pheasant has been decreasing together with the age but this is not important statistically, and also they said that egg shell weight and egg shell thickness have been decreased together with the age. Shape index of the pheasant eggs is not changed with the age. It is also reported that the percentage of the yolk weight to egg weight has been decreased and percentage of albumen weight to egg weight, Haugh unite value has been increased with the age. Kırıkçı et al. (6) reported that egg weight, shape index yolk index, albumen index, shell weight, shell thickness, yolk weight and albumen weight value obtained from different body weight as , , , , ,35, , and , respectively. Garip et al. (7) reported that egg weight, shape index yolk index, albumen index, shell weight, shell thickness, yolk weight and albumen weight, Haugh Unit value for pheasant as 31.02; 80.68; 43;52; 1.57; 3.232, 0.265; 10.24; and Haugh Unit , respectively. Demirel and Kırıkçı (8) reported that albumen index decreased and albumen index increased with increased egg storage time before hatching (P < 0.05), most likely due to water loss from the egg. Shell weight is affected by egg color and hen age in pheasants (5, 9, 10). The effects of hen weight (6) and storage period (8) on the quality of egg quality in pheasants were investigated but egg quality characteristics were not determined according to the hen age. In this study, the effect of the hen age on some egg quality characteristics in pheasant was investigated. MATERIAL and METHODS Animals and Husbandry The materials of this research were composed of the pheasant breeding flock in the Veterinary Faculty Research and Application Farm of Selçuk University. This flock consisted of Hungarian ring necked and Turkish native breeds (Phasianus colchicus). In this research, 48 female pheasants raised in same environmental conditions at the age of 37 weeks were used. The pheasants were placed randomly in breeding cages (1x1.3x0.8 m) having 4 departments with 3 divisions in a room (4 m x 4 m x 2.5 m high). Each department consisted of 4 female pheasants in each division. Daily 12 hours of lighting was applied to the pheasants. Lighting was increased 1 hour weekly and was kept steady after reaching 16 hours a day. During the laying period, a ration composed of 18% crude protein was given ad libitum to the birds. Water was provided from the automatic water cups. In the study, after the beginning of laying period, every week randomly selected 20 eggs were collected during the 70 days of research period. So, totally 200 pheasant eggs were used as a research material in the study. 25

30 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Egg Quality Analysis Short and long diameters of the eggs were measured by digital caliper in sensitivity of mm to determine the shape index. After that, the eggs were broken one by one on a flat layer with a waiting period of 5 minutes. The heights of yolk and albumen, the long and short diameters of albumen, and diameter of yolk, were measured using the caliper. The yolks separated from albumen were weighed and the weights were recorded. The shells of the broken eggs were washed gently under flowing tap water to be released from albumen residues and then they were dried in the air. They were weighed to determine their latter weights and the shell thicknesses at the equator, blunt and pointed edges of the egg shells with membrane and without membrane were measured using the caliper. Obtained data were analyzed by using the formulas reported by (11, 12, 13) : Shape index = (breadth/length) 100; Yolk index = (yolk height/yolk diameter) 100; Albumen index = (albumen height/(long diameter of albumen + short diameter of albumen/2)) 100; Shell thickness = (pointed end + equator + blunt end)/3 Haugh unit: 100 log (albumen height egg weight 0.37) (13). Statistical methods Differences in the egg quality characteristics with the age of pheasant eggs were determined by analysis of variance and differences with the age in pheasant eggs were analyzed with Duncan s multiple range tests. Statistical analysis has been done in the package program of SPSS10.0. (14). RESULTS External quality characteristics of pheasant eggs at different hen age are presented in Table 1. It was determined that pheasant egg weight and shape index have been increased according to hen age (P<0.05). Table 1. External quality characteristic of pheasant eggs different hen age (mean ± SE). Age Egg weight Shape index ±0.60 b ±0.76 b ± 0.52 b ± 0.57 ab ± 0.61 ab ± 0.65 ab ± 0.50 ab ± 0.60 ab ± 0.37 ab ± 0.61 a ± 0.57 ab ± 0.69 a ± 0.48 ab ± 0.76 a ± 0.43 ab ± 0.64 a ± 0.44 ab ± 0.91 a ± 0.44 a ± 0.57 a a, b, c, d; The differences between values with different superscript letters in the same column are significant (P<0.05). Table 2 shows some internal egg quality characteristics of pheasant egg according to hen age. 26

31 Aytekin GÜNLÜ, Orhan ÇETİN, Mustafa GARİP, Kemal KIRIKÇI Table 2. Internal egg quality characteristic of pheasant egg according to hen age (mean ± SE). Age Yolk index Albumen index Shell thickness Membrane Haugh Unite (mm) thickness (mm) ± ±0.55 a 1.23 ± ±0.03 d 0.30 ± ±0.01a 0.03 ± ±0.01b ± ±0.50 a ± 0.71 a 1.34 ± 0.07 cd 0.30 ± ±0.01a 0.06 ± ±0.01a ± ±0.45 a ± 0.85 ab 1.37 ± 0.04 cd 0.27 ± ±0.01b 0.04 ± ±0.00 b ± ±0.78 a ± 1.12 abc 1.43 ± 0.05 bc 0.24 ± ±0.00 c 0.04 ± ±0.00 b ± ±1.02 ab ± 0.77 abc 1.57 ± 0.04 b 0.24 ± ±0.01cd 0.03 ± ±0.00 b ± ±1.13 a ± 0.70 abc 1.50 ± 0.06 bc 0.23 ± ±0.01 cd 0.03 ± ±0.00 b ± ±0.95 a ± 1.33 bcd 1.51 ± 0.06 bc 0.23 ± ±0.01 cde 0.03 ± ±0.00 b ± ±1.02 ab ± 0.68 cd 1.45 ± 0.09 bc 0.21 ± ±0.01de 0.03 ± ±0.00 b ± ±1.36 a ± 0.71 d 1.56 ± 0.05b 0.21 ± ±0.01de 0.04 ± ±0.00 b ±1.00 b ± 1.89 d 1.79 ± 0.08 a 0.21 ±0.01e 0.04 ±0.00 b ±0.92 b a, b, c, d: The differences of age holding different letters in the same column are important (P<0.05). When Table 2 is examined, it will be seen that yolk index, shell thickness and Haugh Unit are decreased (P <0.05). The decline in the yolk index is very obvious. On the other hand, there is an increase in albumen index (P<0.05), but there is no visible increase or decrease in membrane thickness value according to egg laying week. Shell weight, shell membrane weight, yolk weight and albumin weight of pheasant eggs according to hen age are given in Table 3. Table 3. Shell, membrane albumen, and yolk weight of pheasant eggs according to hen age (mean ± SE). Age Shell weight (g) Membrane weight (g) Yolk weight (g) Albumen weight (g) ±0.09 a 0.87 ±0.08 a ±0.27 a ±0.25b ±0.09 ab 0.80 ±0.06 a ±0.23 ab ±0.45 ab ±0.08 bc 0.65 ±0.04 b ±0.22 ab ±0.38 ab ±0.08 bc 0.63 ±0.03 b ±0.23 ab ±0.65 ab ±0.086 c 0.61 ±0.03 b ±0.20 ab ±0.30 ab ±0.06 c 0.59 ±0.04b ±0.19ab ±0.36 ab ±0.06 c 0.58 ±0.06 b ±0.18 ab ±0.34 ab ±0.01 c 0.57 ±0.04 b 9.99 ±0.29b ±0.51 ab ±0.06 c 0.57 ±0.02 b 9.93 ±0.19b ±0.33ab ±0.07 c 0.52 ±0.02 b 9.91 ±0.18b ±0.41 a a, b, c, d: The differences of age holding different letters in the same column are important (P<0.05). In the pheasant egg, shell weight, shell membrane weight and yolk weight are declining according to hen age (P <0.05), but the albumen weight increased (P <0.05). DISCUSSION In this study, it was determined that egg weight of pheasant has been decreased together with the age. Egg weight of pheasant obtained from the first week was g and last week this value was determined as g. This value was similar to the value reported by Yannakopoulos (4). Egg weight of pheasant was reported as follows; Woodard and Snyder (15) , Woodard et al. (16) 30.6 g, Blake et al. (17) g, Slaugh et al. (18) g, 27

32 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Tserweni Gousi and Yannakopoulos (3) g, Song et al (19) g. Çetin et al. (20), had reported egg weight as g, for the same genotype used in present study. Genotype, feeding housing condition and the other environmental conditions could be a reason for the egg weight differences. Average shape index value determined in this study was This value was found similar to the reported values as 80.24, by Tserweni Gousi and Yannakopoulos (3), by Song et al. (19) and by Kırıkçı et al. (4). It was determined that egg weight of pheasant has been decreased together with the age in this study. But, Kuzniacka et al. (5) were reported that shape index of pheasant eggs was not changed together with the hen age. Determined increases together the age in the pheasant egg shape index could be attributed to the increase of the egg weight together with the age. It could be said that there was a decrease in yolk index value of the pheasant eggs together with the age. This decreasing value could arise from the decrease of the yolk weight. As it was seen from the table 3, yolk weight was decreased nearly 1 g with the age. Kırıkçı et al. (6) reported yolk index values for control, heavy, middle and light groups as 44.29, 44.16, and respectively. These values were found similar to those obtained from the present study. Similarly, Kuzniacka et al. (5) reported that yolk index has been decreasing with the age and Demirel and Kırıkçı (8) reported that yolk index has been decreasing. On contrary to the yolk index, albumen index value has been increased together with the age. Albumen index value was 1.23 for the first week of laying and was 1.79 for the at 50 weeks old. This increasing could arise from the increasing of the albumen weight. Average egg weight of the first week laying was determined as g and this value was determined as g for 10th week laying eggs. Kuzniacka et al. (5) were reported that slightly increasing the albumen weight was detected together with the age but this increasing was not important statistically. Albumen weight was reported as 18 g for pheasant eggs by Kuzniacka et al. (5) and as g Demirel and Kırıkçı (8). Demirel and Kırıkçı (8) also reported that there was no significant effect of storage time on albumen weight. Egg weight has been increased together with the age but, shell thickness value has been decreased together with the age (P<0.05) and membrane thickness value, except 2nd week value, was not changed. Shell thickness value was determined for the first week laying eggs as 0.30 mm and for a 10th week laying eggs as 0.21 mm. Similarly, Kuznicka et al. (5) have been reported a decreasing in the shell thickness value of the pheasant eggs from 0.30 mm to 0.29 mm together with the age. These results could be explained by the reduction of the body calcium store. Shell thickness value determined in this research was similar to the reported values by Song et al (19) and Kırıkçı et al. (6). Haugh Unite value, as an important criterion for egg quality, decreased in this study together with the age (p<0.005). This decreasing became clear in the 7.th week. In contrary to this, Kuznicka et al. (5) have been reported that Haug Unite value has been increased together with the age. It was determined that there was a decrease in shell weight of the pheasant eggs together with the age. While egg shell weight of the first week was 3.50, last week egg shell weight was 3.22 g (p<0.05). Similarly, Kuzniacka et al. (5) have been reported that the egg shell weight was decreased from 3.3 g to 3.0 g (p<0, 05) together with the age. Egg shell weight value was different from the value reported by Yannakapoulos (4) and was similar to the value reported by Kırıkçı et al. (6). 28

33 Aytekin GÜNLÜ, Orhan ÇETİN, Mustafa GARİP, Kemal KIRIKÇI There was a decreases egg shell membrane weight of the pheasant egg together with the age like that shell weight. In the 10 week period, 0.40 g decreases were determined in the egg shell membrane weight of the pheasant (P<0.05). The decrease was very clear in the first two week period and then this decreasing was slowly. Egg shell membrane weight of the pheasant egg was similar to reported value as by Kırıkçı et all. (6) Together with the age, it was determined decreases in the yolk weight of the pheasant eggs (P<0.05). Yolk weight of the pheasant eggs was g in the 41 week age and 9.91g in the 50 weeks age. Determined yolk weight as g was heavier than the reported value by Tserweni Gousi and Yannakopoulos (3) but was similar to the reported value by Kırıkçı et al. (6). This results could be explained genotypic different of the pheasant used as a research material. In contrary to the yolk weight, albumen weight of the pheasant eggs has been increased together with the age (P<0.05). Albumen weight determined g at the first week has been increased to the g at the end of the research period (Table 2). So, it could be said that increasing egg weight of the pheasant could be raised from the increased albumen weight. In this research, both external and internal quality characteristics of pheasant eggs were determined and what kind of variation was occurred in the pheasant egg with together the age. As a result of the study, it was concluded that further investigations are needed to be made inquire the other factors affecting pheasant egg characteristics. ACKNOWLEDGMENTS We thank the Selçuk University Research Foundation for financial support of this study. (Project no; 2002/199). REFERENCES 1. McGowan, P.J.K. and P.J. Garson. (1995). Pheasants. IUCN, Gland, Switzerland. 2. Marsico, G., Vonghia, G. (1992). Productive Capacity of 4 Varieties of Pheasant. Anim. Breed. Abstr. 60: Tserweni Gousi, A.S., Yannakopoulos, A.L. (1990). Quality Characteristics of Pheasant Eggs and Effect of Egg Weight and Shell Quality on Chick Weight. Arch. Geflügelk. (2): Yannakopoulos, A.L. (1992). Greek experiences with Gamebirds. Anim. Breed. Abstr., 60, Kuzniacka, J., Bernacki, Z., Adamski, M. (2005). Effect of Date of Egg Laying on the Biological Value of Eggs and Reproductive Traits in Pheasants (Phasianus colchicus L.) Folio Biologica, 53, Kırıkçı, K., Çetin, O., Günlü, A., Garip, M. (2004). Effect of hen weight on egg production and some quality characteristics in Pheasants (Phasianus colchicus). Asian Aust. J. Anim. Sci. 17, 5: Garip M, Çağlayan T, Kırıkçı K., Günlü A: Comparison of egg quality characteristics of partridgeand pheasant eggs. Journal of Animal and Veterinary Advances, , Demirel, Ş. Kırıkçı, K. (2009). Effect of different egg storage times on some egg quality characteristics and hatchability of pheasants (Phasianus colchicus). Poultry Sci., 88: Kırıkçı, K., Günlü, A. Garip, M. (2005). Some quality characteristics of Pheasant (P. colchicus) eggs which different shell colors. Türk. J. Vet. Anim. Sci. 29:

34 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Günlü A, Kırıkçı K, Çetin O, Garip M: Effect of Stocking Density on Growth Performance and Average Cost in Partridge rearing (Alectoris graeca) ", Poultry Sci, , Yannakopoulos, A.L., Tserveni Gousi, A.S. (1986). Quality characteristics of quail eggs. British Poultry Sci., 27: Poyraz, Ö. (1989) Kabuk Kalitesi ile İlgili Yumurta Özellikleri Arasındaki Fenotipik Korrelasyonlar. Lalahan Zootekni Arastırma Enstitüsü Derg. 29(1 4): Nesheim, M.C., Austic, R.E., Card, L.E. (1979). Poultry Production. Twelfth Edition, Lea and Febiger. 14. Petrie, A., Watson, P. (1999). Statistics for Veterinary and Animal Science, Black well Science Lmt. Malden, USA. 15. Woodard, A.E., Snyder, R.L. (1978). Cycling for Production in the Pheasant. Poultry Sci. 57: Woodard, A.E., Abplanalp, H., Pisenti, J.M., Snyder, R.L. (1983). Inbreeding Effects on Reproductive Traits in the Ring Necked Pheasant. Poultry Sci. 62: Blake, A.G., Balander, R., Flegal, C.J., Ringer, R.K. (1987). Ahemeral Light Dark Cycles and Egg Production Parameters of Ring Necked Pheasant (Phasianus colchicus). Poultry Sci. 66: Slaugh, B.T., Johnston, N.P., Patten, J.D., White, G.W. (1988). Effects of Photoperiod and Intermittent Lighting on Reproduction in Pheasant Hens. Theriogenology. 30(2): Song, K.T., Choi, S.H., Oh, H.R. (2000). A Comparision of Egg Quality of Pheasant, Chukar, Quail and Guinea Fowl. Asian Australian J. of Anim. Sci. 13 (7): Çetin, O., Tepeli, C., Kırıkçı, K. (1997). Sülünlerin (P. colchicus) Entansif Ortam ve Karasal İklimde Yetistirilme İmkanlarının Arastırılması: I. Yumurta Verimi ve Kuluçka Özellikleri. Vet. Bil. Derg. 13,1:

35 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Macro Elements in Raw Sheep Milk Samples from Şanlıurfa, Turkey Serap KILIÇ ALTUN 1 Nilgün PAKSOY 2* Hatice KARA 3 Abdullah ŞAKAK 3 1 The University of Harran, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Food Hygiene and Technology Şanlıurfa Turkey 2* The University of Harran, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Biochemistry Şanlıurfa Turkey 3 GAP Agricultural Research Institute, Şanlıurfa Turkey Abstract: The purpose of this study was to determine the content of macro elements (calcium, potassium, magnesium, and sodium) in raw sheep milk samples by inductively coupled plasma optical emission spectroscopy (ICP OES) after microwave assisted digestion with nitric acid and hydrogen peroxide. The raw sheep milk samples were gathered from two boroughs (Akçakale, Halfeti) of Şanlıurfa city. The mean concentration of calcium, potassium, magnesium, and sodium were mg L 1, mg L 1, mg L 1, mg L 1, respectively. The microwave acid digestion method of this study could provide a useful alternative for the characterization of milk and dairy samples. The studied macro elements were found to be healthy contribution for daily nutrition to consumers. Keywords: sheep milk, macro element, ICP OES, Şanlıurfa, Turkey Şanlıurfa, Türkiye de Çiğ Koyun Süt Örneklerinde Makro element İçeriği Özet: Bu çalışmanın amacı, çiğ koyun süt örneklerinde makro element (kalsiyum, potasyum, magnezyum ve sodyum) içeriğinin nitrik asit ve hidrojen peroksitle mikrodalga destekli yakma işleminden sonra indüktif eşleşmiş plazma optik emisyon spektroskopisi (ICP OES) ile belirlenmesidir. Çiğ koyun sütü örnekleri Şanlıurfa şehrinin iki ilçesinden (Akçakale, Halfeti) toplanmıştır. Ortalama kalsiyum, potasyum, magnezyum ve sodyum konsantrasyonları sırasıyla mg L 1, mg L 1, mg L 1, mg L 1 olarak ölçüldü. Bu çalışmada kullanılan mikrodalgada asit ile yakma yöntemi süt ve süt örneklerinin element karakterizasyonu için faydalı bir alternatif sağlayabilir. Analiz edilen makroelementlerin, günlük beslenmede tüketici sağlığına olumlu katkı sağladığı bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: koyun sütü, makro element, ICP OES, Şanlıurfa, Türkiye * Corresponding author: Nilgün PAKSOY. Phone: E mail: nilgunpaxoy@harran.edu.tr 31

36 Serap KILIÇ ALTUN, Nilgün PAKSOY, Hatice KARA, Abdullah ŞAKAK INTRODUCTION Milk is an excellent nutrient for human as a good provenance of protein, fat, micro and macronutrients, including minerals throughout life (1). The importance of milk and dairy products is established in all over the world and they are the main components of the daily human diet, especially for children and nursery mothers (2). Sheep milk differs from human milk and cow milk in having a specific viscosity, titratable acidity, gravity, and refractive index (3). And also sheep milk is an important source for the dairy industry especially in butter and cheese production sector (4). Macro elements in animal milk used in the diet should vary due to different factors such as animal species, feeding, breeding, lactation period, climate, geographical location and season (5, 6). Macro elements have nutritional, biochemical, and structural functions for mammalian body, both physical and mental development (7). On average, macro elements account for 0.01 % of total body mass and also in body fluids such as milk (8). The concentrations of calcium, potassium, magnesium, sodium in sheep milk secerns significantly from the content of blood but when compared to blood, levels of calcium and potassium in milk are more than blood but have less sodium (8). Sodium concentrations in milk do not depend on dietary intake or animal species, it has a positive correlation with lactation period (8). Recommended daily allowances of calcium, potassium, magnesium, sodium for human are described in Table1 (9). Table 1. Recommended daily allowances of calcium, potassium, magnesium, sodium for human(9) Category Age (year) Ca (mg) K (g) Mg (mg) Na (g) Infant Child Female Male Lactation Recent years several studies have been conducted for the distribution and the levels of element contents in various animal milk samples (10, 11, 12, 13). However, there isn t any study report of the element contents of sheep milk produced in Şanlıurfa, Turkey and also little information on the concentrations of macro elements of sheep milk in Turkey. The purpose of the present study was to assess and compare the macro elements in sheep milk samples collected from Şanlıurfa, Turkey and to compare the results with previously reported values in the worldwide. MATERIAL AND METHODS Sampling A number of 52 raw sheep milk samples were gathered from small family farms throughout two boroughs (Akçakale, Halfeti) of Şanlıurfa city for during After collection, samples were placed into clean, washed with acid polyethylene bottles and kept at 19 C until analyses. 32

37 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Reagents and solution Whole solutions were arranged with ultrapure water obtained through ultrapure a water purification system (MES MP Minipure, Turkey). The standard solutions of macro elements were procured from standard solution Merck, Germany; Perkin Elmer, USA. Raw milk samples were digested with hydrogen peroxide (30% v/v Merck, Germany) and nitric acid (65% v/v Merck, Germany). Analytical determinations The macro element contents were analyzed by inductively coupled plasma optical emission spectrometry (ICP OES, Optima 7000 S10, Perkin Elmer, USA) after microwaveassisted acid digestion with operation conditions described in Table 2. All plastic and glassware were cleaned with %10 (v/v) nitric acid solution for 24 hours and flushed with ultrapure water. 1.0 ml of each milk sample was digested with 4.0 ml of 65% (v/v) HNO 3 and 2 ml of 35% (v/v) H 2 O 2 in high pressure Teflon digestion vessels. The vessels were put into microwave system (MARS X press 5, CEM). Two blank digests were performed in an equal method. Digestion circumstances for the microwave system performed were: up to 90 C for 7 min and then fixed for 5 min; up to 170 C in 5 min and fixed for 5 min; up to 210 C in 20 min and then fixed 5 min finally, a cooling stage (30 min) was conducted to 22 o C and dilution completed to 50 ml with ultrapure water. Table 2. Operating conditions for ICP OES Analyte Macro elements (Ca, K, Mg, Na) Nebulizer type Concentric glass Spray chamber type Glass cyclonic spray chamber RF power (W) 1450 Sample uptake rate (ml/min) 1.5 Gas flow rates (L/min) 0.60 L/min Viewing mode Radial Read time 1 5 s Measurement replicates 3 Plasma argon flow rate 17 L/min Auxiliary argon flow rate 0.2 L/min Nebulizer argon flow rate 0.6 L/min Emission lines Ca=317,933 nm K=766,490 nm Mg=285,213 nm Na=330,237 nm Statistical analysis The statistical analysis of the results was performed using the SPSS 24.0 Software package (SPSS Inc., Chicago, USA). Relations between macro elements were made with Pearson correlation coefficient. RESULTS and DISCUSSION The concentrations of four macro elements in sheep milk samples are summarized in Table 3. The mean concentrations of calcium, potassium, magnesium, and sodium were mg L 1, mg L 1, mg L 1, mg L 1, respectively. 33

38 Serap KILIÇ ALTUN, Nilgün PAKSOY, Hatice KARA, Abdullah ŞAKAK Table 3. Statistical description of raw sheep milk samples (mg L 1 ) Sample Ca K Mg Na Median Sheep milk Min (n=52) Max Mean Std dev Calcium is a macro element which is responsible for muscle contraction, enzyme activation, and cardiac rhythm (14). Calcium concentrations of raw sheep milk samples of our study is between mg L 1. Previous studies calcium concentrations were in the range of mg L 1, so the calcium levels of this study are parallel with the other studies (10). Elbagermi et al. (2014) reported a mean calcium level (478 mg L 1 ) in Misurata Libya which is lower than our study (12). Antunović et al.(2016) reported a mean calcium level ( mg L 1 ) of 23 Croatian sheep milk and the result of their study is higher than our results (15). Khan et al (2006) reported 551 mg L 1 for winter and 900 mg L 1 for summer mean calcium level in Semiarid Region of Pakistan (16). A comparison of calcium content of sheep milk samples in the present study with available literature for caprine milk showed that it was higher than reported by Sing et al. (17) (344.8 mg L 1 ) and parallel with Guler (18) (1342 mg L 1 ). Potassium is an intracellular cation which is important for blood pressure, transmission of nerve impulses and bone metabolism (8). The mean potassium level of sheep milk samples in this study is mg L 1 which is higher than the Slovenian sheep milk samples with a mean potassium level of 920 mg L 1 (10). Khan et al. (2006) reported that the mean potassium level of 1166 mg L 1 for winter and 1079 mg L 1 for summer in the semiarid region of Pakistan (16). Zamberlin et al. (2012) reported the mean potassium level of mg L 1 for sheep milk which is higher than our mean potassium concentration ( mg L 1 )(8). The content of magnesium in raw milk is not depending on dietary intake (14) and plays a role in protein metabolism, blood pressure regulation, and neuromuscular transmission (8). The concentration ranges of magnesium in sheep milk samples are in mg L 1 which is parallel with the literature data mg L 1 (8). Coni et al. (1999) reported a mean level of magnesium (442 mg L 1 ) content of Italian sheep which is so higher than this study results (19). Khan et al. (2006) reported the mean magnesium concentration of 112 L 1 for winter and 104 mg L 1 for summer which is lower than our study s mean magnesium level (139.4 mg L 1 ) (16).In this study, there are strong positive correlations between magnesium and calcium (rho: 0.737; P 0.01) and between magnesium and sodium (rho:0.615; P 0.01). Sodium is responsible cation in extracellular fluids which attendant for acid base balance, and osmotic pressure (8). Sodium levels in this study are in the range of mg L 1. Zamberlin et al. (2012) stated sodium concentrations of sheep milk samples were in a range of mg L 1 (8). In Southern Punjab region of Pakistan, Khan et al. (2006) reported 422 mg L 1 for winter and 358 mg L 1 for summer mean level of sodium which is similar this study s sodium mean levels (16). In conclusion, raw sheep milk samples from Şanlıurfa are rich with macro element content so the quality of sheep milk from this city is good and suitable for the production of dairy products such as Urfa cheese. When considering the importance of sheep milk for human nutrition, farmers should be encouraged to increase the production of sheep milk in Şanlıurfa, Turkey. 34

39 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), ACKNOWLEDGMENTS This paper was presented at the International Conference on Agriculture, Forest, Food Sciences and Technologies (ICAFOF) which took place on May 15 17, 2017, in Cappadocia /Turkey. REFERENCES 1. Soares VA, Kus MMM, Peixoto ALC, Carrocci JS, Salazar RFS, Iza rio Filho HJ (2010), Determination of nutritional and toxic elements in pasteurized bovine milk from Vale do Paraiba region (Brazil). Food Control 21, Davies JE, Freed VH, Whittemore FW (1982), Agromedical approach to pesticide management: some health and environmental considerations. In Agromedical approach to pesticide management: some health and environmental considerations. University of Miami. 3. Haenlein GF and Wendorff WL (2006), Sheep milk, Handbook of Milk of Non bovine Mammals Park Y, Juarez M, Ramos M, Haenlein G (2007), Physico chemical characteristics of goat and sheep milk. Small Ruminant Research 68(1), McCrindle RI, Botha BM, McCrindle CME, Ndibewu PP (2008), Quantification of trace elements in raw cow s milk by inductively coupled plasma mass spectrometry (ICP MS). Food Chemistry 111, Sola Larran aga C, Navarro Blasco I (2009), Chemometric analysis of minerals and trace elements in raw cow milk from the community of Navarra, Spain. Food Chemistry 112, Vahčić N, Hruškar M, Marković K, Banović M, Colić Barić I (2010), Essential minerals in milk and their daily intake through milk consumption. Mljekarstvo 60, Zamberlin Š, Antunac N, Havranek J, Samaržija D (2012), Mineral elements in milk and dairy products. Mljekarstvo 62(2), Institute of Medicine (2011), Recommended Dietary Allowances: Calcium, Chromium, Copper, Fluoride, Iodine, Iron, Magnesium, Manganese, Molybdenum, Phosphorus, Selenium, Zinc, Potassium, Sodium, Chloride. Washington DC: National Academy Press. n/dris/rda%20and%20ais_vitamin%20and%20elements.pdf (assessed: ) 10. Nečemer M, Potočnik D, Ogrinc N (2016), Discrimination between Slovenian cow, goat and sheep milk and cheese according to geographical origin using a combination of elemental content and stable isotope data. Journal of Food Composition and Analysis 52, Miedico O, Tarallo M, Pompa C, Chiaravalle AE (2016), Trace elements in sheep and goat milk samples from Apulia and Basilicata regions (Italy): Valuation by multivariate data analysis. Small Ruminant Research 135, Elbagermi MA, Alajtal AI, Edwards HGMA (2014), Comparative study on the physicochemical parameters and trace elements in raw milk samples collected from Misurata Libya. Sop Transactions on Analytical Chemistry 1(2), Bilandžić N, Sedak M, Đokić M, Božić Đ (2015), Determination of Macro and Microelements in Cow, Goat, and Human Milk Using Inductively Coupled Plasma Optical Emission Spectrometry. Spectroscopy Letters 48(9), Cashman KD (ed.) (2002), Macroelements, Nutritional Significance. In: Roginski, H., Fuquay, J.W., Fox, P.F. Encyclopedia of Dairy Sciences, No 3, London: Academic Press,

40 Serap KILIÇ ALTUN, Nilgün PAKSOY, Hatice KARA, Abdullah ŞAKAK 15. Antunović Z, Marić I, Novoselec J, Lončarić Z, Mioč B, Engler M, Klir Ž (2016), Effect of lactation stage on the concentration of essential and selected toxic elements in milk of Dubrovačka ruda Croatian endangered breed. Mljekarstvo 66(4), Khan ZI, Ashraf M, Hussain A, McDowell LR, Ashraf MY (2006), Concentrations of minerals in milk of sheep and goats grazing similar pastures in a semiarid region of Pakistan. Small Ruminant Research 65(3), Singh M, Yadav P, Garg VK, Sharma A, Singh B, Sharma H (2015), Quantification of minerals and trace elements in raw caprine milk using flame atomic absorption spectrophotometry and flame photometry. Journal of Food Science and Technology 52(8), Güler Z (2007), Levels of 24 minerals in local goat milk, its strained yoghurt and salted yoghurt (tuzlu yoğurt). Small Ruminant Research 71(1), Coni E, Bocca B, Caroli S (1999), Minor and trace element content of two typical Italian sheep dairy products. Journal of Dairy Research 70,

41 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Erzurum da Tüketime Sunulan Tavuk Etlerinin Bazı Patojen Bakteriler Yönünden İncelenmesi Serap KILIÇ ALTUN 1* Mustafa ATASEVER 2 1* Harran Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi AD, Şanlıurfa Türkiye 2 Atatürk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi AD, Erzurum Türkiye Özet: Bu araştırma, Erzurum ilinde satışa sunulan tavuk etlerinde bazı bakteriyel patojenlerin mevcudiyetinin araştırılması amacıyla yapıldı. Çalışma kapsamında perakende satış yerlerinden toplanan toplam 60 adet tavuk örneğinin; (15 adet derisiz tavuk göğüs, 15 adet tavuk derisiz but, 15 adet tavuk derisiz kanat, 15 adet tavuk deri) 15 adedinde (% 25) Campylobacter spp., 5 adedinde (% 8.3) Clostridium perfringens, 46 adedinde (% 76.6) Escherichia coli, 14 adedinde (% 23.3) Listeria monocytogenes izole edildi. Toplanan örneklerin hiçbirinde Salmonella spp. ve Staphylococcus aureus izole edilemedi. Numunelerdeki ortalama Escherichia coli, Clostridium perfringens, toplam aerob mezofil bakteri, toplam psikrotrof aerob bakteri, küf maya sayısı sırasıyla; 2.9 x 10 2 kob/g, 6.8 x 10 2 kob/g, 3.8 x 10 4 kob/g, 1.9 x 10 4 kob/g, 1.1 x 10 4 kob/g düzeyinde bulundu. Tavuk etlerine ait su aktivitesi değeri ortalama ve ph değeri ise ortalama 6.58 olarak belirlendi. Erzurum da tüketime sunulan tavuk etlerinin bazı patojen mikroorganizmalar ile kontamine oldukları, etkin ısıl işlem uygulanmasının halk sağlığı açısından çok önemli olduğu kanaatine varıldı. Anahtar kelimeler: Campylobacter spp., Clostridium perfringens, Escherichia coli, Listeria monocytogenes, Salmonella spp., Staphylococcus aureus, tavuk eti Investigation of Some Pathogenic Bacteria of Chicken Meat Presented for Sale in Erzurum Abstract: In this study, it was aimed to isolate some bacterial pathogens on chicken meats which were presented for sale in Erzurum province using the conventional test methods. Using a total of 60 samples consisting of 15 breasts without skin, 15 drumsticks without skin, 15 wings without skin, 15 skins of chicken carcasses were examined. In 15 (25 %) out of 60 samples Campylobacter spp., 5 (8.3 %) out of 60 samples Clostridium perfringens, 46 (76.6 %) out of 60 samples Escherichia coli, 22 (36.6 %) out of 60 samples Listeria spp. were isolated. Salmonella spp. and Staphylococcus aureus was not isolated from samples. Average numbers of Escherichia coli, Clostridium perfringens, total mesophilic aerobic bacteria, total psychrotrophic aerobic bacteria and mold yeast were respectively 2.9 x 10 2 cfu/g, 6.8 x 10 2 cfu/g, 3.8 x 10 4 cfu/g, 1.9 x10 4 cfu/g, 1.1 x 10 4 cfu/g in tested chicken meat samples. Besides, the average values of ph and water activity of the chicken meat samples were determined respectively and It was concluded that the chicken meats offered for sale in Erzurum were contaminated with some pathogens and appropriate heat treatment is very important for public health. Keywords: Campylobacter spp., Chicken meat, Clostridium perfringens, Escherichia coli, Listeria monocytogenes, Salmonella spp., Staphylococcus aureus, chicken meat * Corresponding author: Serap KILIÇ ALTUN. Phone: E mail: skilicaltun@harran.edu.tr 37

42 Serap KILIÇ ALTUN, Mustafa ATASEVER GİRİŞ Tavuk eti; yüksek biyolojik değere sahip bir et türüdür. Bu durum, lif yapısından dolayı tavuk etinin sindiriminin oldukça kolay olması, eksojen aminoasitler ile yağ asitlerini önemli oranda içermesinden, B grubu vitaminler, demir ve fosfor ihtiva etmesinden kaynaklanır (1). Tavuk eti, ph ve su aktivitesi (aw) değerleri yönünden birçok mikroorganizmanın gelişmesi için uygundur (1,2). Protein içeriği zengin bir gıda olan tavuk eti ile yapılan mikrobiyolojik çalışmalar, tavuk etlerinin oldukça geniş varyasyonda patojen bakterilerle kontamine olduğunu ortaya koymaktadır (3,4). Tavuk eti ve diğer kanatlı etlerinde en yaygın rastlanan bakteriler, Escherichia, Enterobacter, Campylobacter, Salmonella, Staphylococcus, Bacillus, Alcaligenes, Flavobacterium, Micrococcus, Proteus, Pseudomonas, Acinetobacter, Moraxella, Corynebacterium türleridir (2,5). Tavuk karkaslarında ve parçalanmış tavuk etlerindeki toplam aerobik mezofilik bakteri sayısı, genelde kesim ve kesim sonrası aşamalardaki sanitasyon uygulamalarının bir indikatörü olarak kabul edilebilmektedir (2,6). Toplam psikrotrof bakteri sayısı ise; işleme, depolama koşulları ve raf ömrü hakkında bilgi verebilmektedir (2,5,7). Bu değerler tavuk etinin hijyenik ve mikrobiyolojik kalitesi hususunda fikir verebilmektedir. Gerekli hijyen kurallarına uyulmadığı takdirde tavuk karkasları; primer, sekonder ve çapraz kontaminasyona maruz kalabilirler. Tavuk etlerinin mikroflorası üzerine kümesten sofraya kadar olan aşamalardaki pek çok nokta önemli olmaktadır (1,2,5). Beslenmelerinde kullanılan yemler, katkı maddeleri, su, kuluçkahaneler, vektörler etlik piliçlerin yetiştirilme ve kesim koşulları, etlerin işlenme, muhafaza ve taşıma koşulları tavuk etinin hijyenik kalitesini belirleyen faktörler olarak sayılabilir (1,5). Tavuk etlerinin patojen bakteriler ile kontaminasyonunda; üretimin tüm aşamalarında olabilecek çapraz kontaminasyonlardan, ve ayrıca saklama ısısı ve sürenin önemli olduğu bilinmektedir (1,2,8). Tüm bu aşamalar sırasında mevcut olan mezofilik ve psikrotrofik mikroorganizmalar karkasların bozulmasına neden olabilmektedir. Üretimde alet ekipman ve personel hijyeni de çapraz kontaminasyona neden olabilmektedir (1,2,5). Türkiye de tavukçuluk sektörünün her geçen gün büyümesi ve tavuk etinin kırmızı ete nispetle daha ekonomik olmasından dolayı tüketiminin artması, tavuk etinin önemini de artırmıştır. Tavuk eti ve ürünleri üretim ve satışa sunma aşamalarında çoğu zaman florada mevcut patojenler ile kontamine olabilmekte ve bu ürünlerin tüketimi ile insanlara bulaşabilmektedir (2,9). Türkiye de tavuk eti üretiminde özellikle son yıllarda büyük gelişmeler sağlanmasına rağmen, yapılan kanatlı işletmeciliğinin çoğu işletmede yer tipi olmasından dolayı patojenlerin kanatlılar tarafından alınmasına ve kontaminasyonunun şekillenmesine zemin hazırlayabilmektedir (2). Bu araştırma, Erzurum ili piyasasında paketlenmiş olarak satışa sunulan çeşitli taze tavuk eti örneklerinin Escherichia coli, Campylobacter spp, Listeria spp, Clostridium perfringens, Salmonella spp ve Staphylococcus aureus varlığının belirlenmesi amacıyla yapıldı. MATERYAL ve METOT Bu araştırmada Erzurum ilinde farklı satış noktalarından alınan ve tüketime sunulmuş; 15 adet derisiz tavuk göğüs, 15 adet derisiz tavuk but, 15 adet derisiz tavuk kanat, 15 adet tavuk deri olmak üzere toplam 60 adet örnek, çalışma materyalini oluşturmuştur. Satışa sunulan tavuk etleri steril poşetlere konularak en kısa sürede soğuk zincir sağlanarak laboratuvara ulaştırılıp aynı gün çalışmaya alınmıştır. 38

43 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Campylobacter spp İzolasyonu ve İdentifikasyonu Campylobacter spp. nin izolasyon ve identifikasyonu Dünya Sağlık Örgütünün (World Health Organization) laboratuvar protokolüne göre yapıldı (10). Toplanan tavuk örneklerinden 25 er g alınıp ön zenginleştirme amacıyla Bolton selektif zenginleştirme broth a (Merck, ) ekim yapılarak 42 o C de 48 saat etüvde (Memmert, Germany) CO 2 li gaz kiti ile inkube edildikten sonra Campylobacter Blood Free Selective Agara (Oxoid, CM0739B) ekimler yapıldı. Petriler CO 2 li gaz kiti (Anaerocult C (Merck )) ile mikroaerofilik ortamda 42 o C de 48 saat inkübasyona bırakıldı. Gram negatif, virgül, martı kanadı ve spiral şeklinde görülen şüpheli kolonilere identifikasyon testleri uygulandı. İdentifikasyon amacıyla kanlı agar besiyerine (Merck ) şüpheli kolonilerden alınarak çizme plak yöntemiyle ekim yapıldı ve CO 2 li ortamda 42 o C de 48 saat inkübasyona bırakıldı. Kanlı agarda gelişen kolonilere Gram boyama, oksidaz, katalaz, hareket, hippurat hidroliz, farklı ısılarda üreme özellikleri ve üreaz testleri uygulandı. Escherichia coli nin İzolasyonu ve Sayımı Escherichia coli nin izolasyon ve identifikasyonu TS 8125 ISO 6391 standardına göre yapıldı (11). Escherichia coli izolasyonu için önce Mineral Modifiye Glutamat Agar (Oxoid CM 0607) daha sonra Tryptone Bile X Glucuronide Medium (TBX) (Oxoıd CM 945) besiyeri kullanıldı. Tavuk numunelerinden 25 g tartılarak hazırlanan 10 1 seyreltiden 0.1 ml alınıp, iki petri plağına ekim yapıldı. Plaklar önce 37 C de 4 saat daha sonra 44 C de 18 saat süreyle aerob ortamda inkübe edildi. İnkübasyonun sonunda her seyreltinin petri plağındaki mavi/yeşil renkli koloni sayısı değerlendirildi. Bu kolonilerden alınarak kanlı agara pasaj yapıldı ve 37 o C de 24 saat aerob inkübasyona bırakıldı. Koloniler Indol Metil Red Voges Proskauer Sitrat ve oksidaz testleri yapılarak konfirme edildi. Clostridium perfringens in İzolasyonu ve Sayımı Clostridium perfringens in izolasyon ve identifikasyonu TS EN ISO 7937:2004 standardına göre yapıldı (12). Tavuk numunelerinden 25 er g alınarak 225 ml Butterfield Fosfat tampon çözeltisi içerisine aseptik koşullarda alındıktan sonra vejetatif ve sporsuz diğer bakterilerin canlılığını kaybetmesi için 75 C' lik su banyosunda 10 dakika bekletildikten sonra 46 C ye kadar soğutulmuş 10 ml alınıp Tryptose Sulfite Cycloserine Agara (Merck ) yayma kültürel ekim yöntemi ile inokulumun homojen karışımı sağlandı, takiben 10 dakika sonra petrilerin her birine 10 ml kadar daha aynı besiyerinden ikinci kat döküldü. Ekimler çift tekrarlı olarak yapıldı. Ekimi yapılan petriler Anaerocult A (Merck ) ile sağlanan anaerobik ortamlı jarlarda 37 C de 20 saat inkübe edilmiştir. İnkübasyonun sonunda petrilerde siyah renk oluşturan tipik koloniler sayılarak bu kolonilere identifikasyon testleri yapıldı ve spesifik reaksiyon veren pozitif besiyerlerinde üreyen koloni sayısı hesaplandı. İdentifikasyon amacıyla şüpheli koloniler Thioglycollate brotha (Merck ) alınarak 37 C de 24 saat anaerob ortamda inkübe edilmiştir. İnkübasyonu takiben Gram boyama, hareket, nitrat testleri uygulandı. Listeria spp İzolasyon ve İdentifikasyonu Listeria spp. izolasyonu ve identifikasyonunda ISO :2006 (The International Standards Organization Uluslararası Standartlar Organizasyonu) belirtilen yöntem kullanıldı (2). Tavuk numunelerinden 25 er g alınarak 225 ml One Broth Listeria Base (Oxoıd CM1066B) 39

44 Serap KILIÇ ALTUN, Mustafa ATASEVER içerisine aseptik koşullarda konuldu ve stomacherde 5 dakika homojenize edildikten sonra 30 C de 48 saat inkübe edildi. Ön zenginleştirmenin ardından örneklerden bir öze dolusu alınarak çizme plak yöntemi ile Listeria Selective Agara (Oxoıd CM0856B) ekim yapılarak 37 0 C de 48 saat inkübe edildi. Listeria Selective Agarda üreyen küçük, siyah haleli, kahverengi siyah, S formda koloniler Listeria spp. olarak değerlendirildi. Bu koloniler kanlı agara pasajlanarak 37 C de saat aerob inkübe edildi. Kanlı agardaki hemolizli kolonilere Gram boyama, oksidaz, katalaz, CAMP, karbonhidrat fermantasyon (ramnoz, ksiloz), H 2 S oluşumu testleri uygulandı. Listeria monocytogenes ramnozu fermente ederken, ksiloz ve mannitolü fermente edemez. Salmonella spp nin İzolasyon ve İdentifikasyonu Salmonella spp. nin izolasyonu ve identifikasyonunda TS EN ISO 6579 (The International Standards Organization Uluslararası Standartlar Organizasyonu) belirtilen yöntem kullanıldı (13). Tavuk numunelerinden 25 er g alınarak 225 ml hazırlanan tamponlanmış peptonlu suda 5 dakika homojenizasyonu takiben 37 o C de 24 saat aerob ortamda inkübe edildi. Daha sonra bu homojenattan 0.1 ml alınarak, 10 ml selektif zenginleştirme amacıyla hazırlanmış Rappaport Vassiliadis brotha (Merck ) geçilerek 42 o C de 24 saat aerob ortamda inkübe edildi. Selektif zenginleştirme brothtan 0.1 ml steril disposable öze ile Brilliant Green Phenol Red Lactose Sucrose Agar üzerine (Merck 07237) ekim yapılarak 37 o C de saat aerob ortamda inkübe edildi. Petrilerde üreyen kırmızı zonlu pembe kolonilerden biyokimyasal testler için Kanlı agara pasaj yapıldı. Kanlı agardaki şüpheli kolonilerin Lysine Iron Agara (Oxoıd CM0381), Triple Sugar Iron Agara (Oxoıd CM0277), Urea brotha (Merck ) ekimleri yapılarak 37 o C de saat aerob ortamda inkübe edildi. Ekim yapılan Lysine Iron Agarın mor renk alması, Triple Sugar Iron Agarda besiyerinin dip kısmının glikozun kullanımından dolayı sarı ve hidrojen sülfür oluşumu ile siyah olması, yüzeyin laktoz ve sakkarozun kullanılmamasından dolayı kırmızı olması, pozitif olarak kabul edildi. Ayrıca üreaz testinde üre brothta besiyerinin renginin değişmemesi durumunda koloniler Salmonella spp. olarak değerlendirildi. Staphylococcus aureus İzolasyon ve İdentifikasyonu Staphylococcus aureus un izolasyonu ve identifikasyonunda TS EN ISO :2011 (The International Standards Organization Uluslararası Standartlar Organizasyonu) belirtilen yöntem kullanıldı (14). Tavuk numunelerinden 25 er g alınarak 225 ml içerisine aseptik koşullarda Tamponlanmış Peptonlu Su içerisine konuldu ve stomacherde 5 dakika homojenize edildikten sonra oluşan bu 10 1 lik dilüsyondan 0.1 ml yayma plak yöntemi ile % 5 Egg Yolk Tellurite Emülsiyon (Merck ) ilave edilmiş Baird Parker Agara (Oxoid CM275) ekimi yapıldı. 37 C de saat aerob ortamda inkübasyona bırakıldı. Baird Parker Agarda üreyen etrafı zonlu siyah renkli koloniler S. aureus şüpheli koloniler olarak değerlendirildi. Bu kolonilerde kanlı agara çizme plak yöntemiyle ekim yapılarak 37 C de 24 saat aerob ortamda inkübasyona bırakıldı. Kanlı agardaki kolonilerin çevresinde oluşan açık renkli zon β hemoliz olarak değerlendirildi. Daha sonra kanlı agarda gelişen kolonilere Gram boyama, katalaz, oksidaz ve tüp koagülaz testleri uygulandı. Toplam Mezofilik Aerob Bakteri Sayısının Belirlenmesi Toplam mezofilik aerob bakteri sayısının belirlenmesi için TS 3834 ISO (The International Standards Organization Uluslararası Standartlar Organizasyonu) belirtilen yöntem 40

45 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), kullanıldı (15). Plate Count Agara (Merck ), 10 1, 10 2, 10 3, dilüsyonlardan iki paralel olmak üzere steril petri kaplarına dökme plak yöntemi ile ekim yapıldı. Petriler 30 o C de saat aerob ortamda inkübe edildikten sonra sayım yapıldı. Toplam Psikrotrof Aerob Bakteri Sayısının Belirlenmesi Plate Count Agara (Merck ), 10 1, 10 2, 10 3, dilüsyonlardan iki paralel olmak üzere steril petri kaplarına dökme plak yöntemi ile ekim yapıldı. Petriler 4 5 o C de 10 gün aerob ortamda inkübe edildikten sonra sayım yapıldı (16). Küf Maya Sayısının Belirlenmesi Küf maya sayısının belirlenmesi için TS 6580 (The International Standards Organization Uluslararası Standartlar Organizasyonu) belirtilen yöntem kullanıldı (17). Potato Dextrose Agara (Merck ) steril % 10 luk tartarik asitten litresine 14 ml ilave edilip ph sı kontrol edildikten sonra dökülen taze besiyerlerine, 10 1, 10 2, 10 3, dilüsyonlardan iki paralel olmak üzere dökme plak yöntemi ile ekim yapıldı. Petriler 25 o C de 5 gün aerob inkübe edildikten sonra oluşan koloniler sayıldı ve sonuçlar "koloni oluşturan birim" (kob/g) olarak ifade edildi. Su Aktivitesinin Belirlenmesi Tavuk numunelerinin su aktivite tayinleri Decagon Devices Marka Aqua Lab Model cihaz ile otomatik olarak yapıldı. ph Değeri Ölçümü Numunelerin ph değerleri; ph metre (Thermo Orion) ile 20 ± 1 o C ortam sıcaklığında ölçüldü. İstatiksel Analiz Tüm örneklerin istatiksel analizi SPSS 17 istatistik programında yer alan Nonparametrik korelasyon testlerinden Spearman'ın sıralama korelasyon katsayısı (Spearman's rho) yöntemi uygulandı. BULGULAR Erzurum piyasasında ambalajlı olarak satışa sunulan çesitli firmalara ait 60 adet örnekte (15 adet derisiz tavuk göğüs, 15 adet derisiz tavuk but, 15 adet derisiz tavuk kanat, 15 adet tavuk deri) Campylobacter spp., Clostridium perfringens, Escherichia coli, Staphylococcus aureus, Listeria monocytogenes, Salmonella spp. varlığının ve toplam mezofilik aerobik bakteri, toplam psikrotrofik aerobik bakteri, küf maya sayımının kültür yöntemi ile araştırılması ve örneklerin ph ve su aktivite değerlerinin tespiti yapıldı. İncelenen toplam 60 adet tavuk numunesinin 15 adedi Campylobacter spp. yönünden pozitif bulundu. Bu araştırmada Erzurum il merkezindeki satış noktalarından temin edilen 60 adet numunenin 22 adedi Listeria spp. yönünden, 14 adedi de Listeria monocytogenes yönünden pozitif bulundu. Ayrıca numunelerin 46 adedinin Escherichia coli, 4 adedinin Clostridium perfringens yönünden pozitif olduğu gözlemlendi. Escherichia coli yönünden pozitif bulunan numunelerin 1.0 x 10 1 kob/g ile 3.7 x 10 3 kob/g değerleri arasında olduğu ve ortalama 2.9 x 10 2 kob/g değerinde olduğu belirlendi. Clostridium perfringens yönünden pozitif bulunan numunelerin 1.2 x 10² kob/g ile 1.3 x 10 3 kob/g değerleri arasında olduğu ve ortalama 6.8 x 10 2 kob/g değerinde olduğu belirlendi. Numunelerin tamamı Salmonella spp. ve Staphylococcus aureus yönünden negatif olarak saptanmıştır. İncelenen toplam 60 adet tavuk numunesinden; 14 adet numunenin hem Listeria spp. hem de Escherichia coli ile kontamine olduğu, 10 adet numunenin hem Campylobacter spp. hem de Listeria spp. ile kontamine olduğu, 12 adet 41

46 Serap KILIÇ ALTUN, Mustafa ATASEVER numunenin hem Campylobacter spp. hem de Escherichia coli ile kontamine olduğu, 2 adet numunenin Listeria spp. ve Clostridium perfringens ile kontamine olduğu, 6 adet numunenin ise Campylobacter spp., Listeria spp. ve Escherichia coli olmak üzere üç farklı patojen ile kontamine olduğu belirlenmiştir. İncelenen tavuk numunelerinde toplam mezofil aerob bakteri sayıları 1.2 x x 10 5 kob/g arasında olup ortalama 3.8 x 10 4 kob/g değerinde bulunmuştur. Numunelerin but, göğüs, kanat, deri kısımlarının toplam mezofil aerob bakteri sayıları Tablo 1 de verilmiştir. Tablo 1. Toplam Aerob Mezofil Bakteri Sayıları (kob/g ) Numune Toplam Aerob Mezofil Bakteri Sayısı En Düşük Değer En Yüksek Değer Ortalama Tavuk But 1.6x10² 3.1x x10 4 Tavuk Göğüs 1.2x10² 4.6x x10 4 Tavuk Kanat 1.3x10² 3.8x x10 4 Tavuk Deri 2.1x10² 1.4x x10 3 Tavuk numunelerinde toplam psikrotrof aerob bakteri sayıları 1.0 x 10² kob/g 2.7 x 10 5 kob/g arasında olup ortalama 1.9 x 10 4 kob/g değerinde bulunmuştur. Numunelerin but, göğüs, kanat, deri kısımlarının toplam psikrotrof aerob bakteri sayıları Tablo 2 de verilmiştir. Tablo 2. Toplam Psikrotrof Aerob Bakteri Sayıları (kob/g ) Toplam Psikrotrof Aerob Bakteri Sayısı Numune En Düşük En Yüksek Değer Ortalama Değer Tavuk But 1.1x10² 2.7x x10 4 Tavuk Göğüs 1.0x10² 1.0x10² 1.8x10 4 Tavuk Kanat 1.9x10² 2.7x x10 4 Tavuk Deri 1.7x10² 4.8x10³ 2.2x10 3 İncelenen tavuk numunelerinde küf maya sayıları 1.0 x x 10 5 kob/g arasında olup ortalama 1.1 x 10 4 kob/g dır. Numunelerin but, göğüs, kanat, deri kısımlarının küf maya sayıları Tablo 3 de verilmiştir. Tablo 3. Küf Maya Sayısı Küf Maya Numune En Düşük En Yüksek Değer Ortalama Değer Tavuk But 1.5x10² 3.6x10³ 7.1x10² Tavuk Göğüs 1.0x10² 2.1x x10 4 Tavuk Kanat 1.0x10² 5.5x x10³ Tavuk Deri 1.3x10² 4.4x x10³ Tavuk numunelerinin ph değerleri ölçülmüş ve ph değerlerinin minimum 5.21 ile maksimum 7.82 değerleri arasında olduğu, numunelerin ortalama ph larının ise 6.58 olduğu belirlenmiştir. Numunelerin ph aralıkları Tablo 4 te verilmiştir. 42

47 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Tablo 4. Numunelerin ph Değeri Aralıkları Numune ph En Düşük En Yüksek Değer Ortalama Değer Tavuk But Tavuk Göğüs Tavuk Kanat Tavuk Deri Araştırma materyalini oluşturan tavuk numunelerinin su aktivite değerlerine bakılmış ve su aktivite değerleri aralığında tespit edilmiş olup ortalama olarak bulunmuştur. Su aktivitesi değerlerinin dağılımı Tablo 5 te verilmiştir. Tablo 5. Su Aktivitesi Değerlerinin Dağılımı Su Aktivitesi (aw) Numune En Düşük En Yüksek Değer Ortalama Değer Tavuk But Tavuk Göğüs Tavuk Kanat Tavuk Deri Tavuk eti örneklerine ait su aktivitesi ve ph değerleri arasında pozitif bir korelasyon (r= 0.226) belirlenmiştir. Bu ilişki tavuk eti örneklerinde su aktivitesi değeri ne kadar yüksek ise ph değerinin de o kadar yüksek olacağını ifade etmesi açısından önemli (p<0.05) bulunmuştur. Tavuk eti örneklerine ait ph değerleri ve Listeria monocytogenes varlığı arasında pozitif bir korelasyon (r=0.292) belirlenmiştir. Bu değer istatistiksel olarak önemli (p<0.05) bulunmuştur. Tavuk eti örneklerine ait ph değerleri ve Clostridium perfringens varlığı arasında negatif bir korelasyon (r= 0.277) belirlenmiştir ve istatistiksel olarak önemli (p<0.05) bulunmuştur. Tavuk eti örneklerine ait su aktivitesi ve Escherichia coli varlığı arasında negatif bir korelasyon (r= 0.312) belirlenmiştir ve istatistiksel olarak önemli (p<0.05) bulunmuştur. Tavuk eti örneklerinde Campylobacter spp. varlığı ile Listeria monocytogenes varlığı arasında pozitif bir korelasyon (r=0.359) belirlenmiştir ve istatistiksel olarak önemli (p<0.01) bulunmuştur. Tavuk eti örneklerinde Escherichia coli varlığı ile Clostridium perfringens varlığı arasında negatif bir korelasyon (r= 0.261) belirlenmiştir ve istatistiksel olarak önemli (p<0.05) bulunmuştur. Tavuk eti örneklerinde patojen mikroorganizmalar, su aktivitesi ve ph değerleri arasındaki korelasyon katsayıları Tablo 6 da verilmiştir. 43

48 Serap KILIÇ ALTUN, Mustafa ATASEVER Tablo 6. Tavuk eti örneklerinde patojen mikroorganizmalar, su aktivitesi ve ph değerleri arasındaki korrelasyon katsayıları Parametre ph ph Su Aktivitesi 0.226* Campylobacter spp Listeria monocytogenes 0.292* ** Escherichia coli ,312* Clostridium perfringens 0.277* * **P<0.01, *P<0.05, n= 60 TARTIŞMA Su Aktivitesi Türkiye de tavuk eti üretim ve tüketimi hızla artmaktadır. Dolayısıyla bu ürünün, üretim aşamalarında hijyen kurallarına daha sistemli riayet edilmesi gerekmektedir. Tavuk eti üretim işletmelerinin çoğunun yer tipi olmasından dolayı söz konusu ürünlerde birçok patojene rastlanabilmektedir (1). Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization WHO), 20.yüzyılda tüm dünyada en sık rastlanan hastalıkların gıda kaynaklı olduğunu ve bu hastalıkların özelllikle yenidoğan ve yaşlılarda ölümlerle sonuçlandığını bildirmektedir (18). Bu çalışmada incelenen toplam 60 adet tavuk eti numunesinin 15 (% 25) adedi Campylobacter spp. yönünden pozitif bulunmuştur. Türkiye de yapılan başka bir araştırmada, 50 adet piliç karkasının % 96 sının Campylobacter spp. ile kontamine olduğu, bunların da % 50 sinin C. jejuni, % 19 unun C. coli ve % 31 ininde C. lari olduğu saptanmıştır (2). Uçar ve ark. nın, 2007 yılında yaptıkları çalışmada 117 numuneden 25 inde Campylobacter spp. izole etmişler ve bunların % 5 inin C. jejuni olduğunu ve % 8 inin C. coli olduğunu tespit etmişlerdir (4). İrlanda da yapılan bir araştırmada şehir merkezinde satışa sunulan tavuk etlerinden % 84 C. jejuni ve % 15 C. coli izolasyonu yapılmıştır (6). Malezya da yapılan bir çalışmada ise 77 Campylobacter izolatından % 76 sı C. jejuni ve % 23 ü C. coli olarak identifiye edilmiştir (7). Yapılan bu çalışmada % 25 düzeyinde Campylobacter spp. izolasyonu literatür bilgileri ile benzerlik arz etmektedir. Escherichia coli O157 ile kontamine hayvansal kökenli gıdaların, özellikle hem kırmızı et hem de kanatlı eti ve ürünlerinin tüketiminden kaynaklanan birçok enfeksiyona neden olduğu belirtilmiştir. Türk Gıda Kodeksi Limitleri ne göre tavuk eti örneklerinde Escherichia coli O157 bulunmaması gerekmektedir (19). Bu çalışmada incelenen toplam 60 adet tavuk eti numunesinin 46 adeti Escherichia coli yönünden pozitif bulunmuştur. Elde edilen sonuçlar etkenin halk sağlığı açısından önemli risk olabileceği kanaatini düşündürmektedir. Tavuk etlerinde Escherichia coli bulunması, işletmelerdeki hijyen ve sanitasyonun tam manasıyla sağlanamadığının bir göstergesidir. Kesim ve işleme koşullarında özellikle bağırsak florası mikroorganizmalarının etleri kontamine edebileceği ve enfeksiyon riskini arttırabileceğini Campylobacter spp. Listeria monocytogenes Escherichia coli Clostridium perfringens 44

49 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), göstermektedir. Mercanoğlu ve Aytaç ın, 57 adet tavuk eti örneği ile yaptıkları çalışmanın sonuçlarına bakıldığında; klasik kültürel yöntem ile 1 adet (% 1.8), immunomanyetik ayırma yöntemi ile ise 2 adet (% 3.5) örnekte Escherichia coli O157 saptanmıştır (20). Bonyadian ve ark. larının, İran da 110 adet tavuk karkası ile PCR yöntemi kullanarak yaptıkları çalışmada 63 adet örneği Escherichia coli olarak identifiye etmişlerdir (21). Arjantin de yapılan bir başka araştırmada (22), enteropatojenik Escherichia coli (EPEC) % 26.1, enterotoksijenik Escherichia coli yi (ETEC) % 9.7 oranında izole ettiklerini bildirilmişlerdir. Bu çalışmada elde edilen kontaminasyon düzeyi ile İran da ve Arjantin de yapılan çalışmanın sonuçları ile benzerlik göstermektedir. Clostridium perfringens türleri insan ve hayvan bağırsak floralarında bulunduklarından dolayı gerek fekal kontaminasyon ve gerekse kesim aşamalarında gelişebilecek çapraz kontaminasyon ile hayvansan kökenli gıdalarda risk oluşturmaktadır. Özellikle gıdaların soğutma sıcaklıklarının yetersiz olması bu enfeksiyon için oldukça önemlidir. Bu çalışmada incelenen toplam 60 adet tavuk eti numunesinin 4 adedi Clostridium perfringens yönünden pozitif bulunmuştur. Erzurum ilinden temin edilen örneklerde belirlenen Clostridium perfringens değerleri ortalama 6.8 x 10 2 kob/g olarak tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda bulunan bu değerlerin tavuk etinin Clostridium perfringens yönünden potansiyel güvenirliliği ve kalitesinin yetersiz olduğu düşünülmektedir. Kalender ve Ertaş (23), Elazığ ilinde sekiz farklı işletmeden toplanarak kesilen 160 adet tavuk örneğinde yaptıkları çalışmalarında PCR yöntemini kullanmışlar ve 8 adet örnekte Clostridium perfringens i pozitif bulmuşlardır. Svobodová ve ark. nın yıllarında yaptıkları araştırmalarında 23 işletmeden aldıkları 609 tavuk iç organ numunesinde 112 adet örneğin Clostridium perfringens olduğunu saptamışlardır (24). Çakmak ve ark. nın 2000 yılında 40 adet tavuk ve 40 adet tavuk burger numunesinden Clostridium perfringens in varlığını araştırmışlar ve yaptıkları çalışmalarında tavuk numunelerinde 28 adet pozitif numune, tavuk burger de ise 1 adet pozitif numune tespit etmişlerdir (25). Araştırmalarda gözlemlenen bu farklılıkların tavuk etinin hazırlanmasındaki tüm aşamalarında oluşan kontaminasyon ve muhafaza sırasındaki hijyenik koşulların ve sıcaklığın farklılığından kaynaklanmış olabileceği düşünülmüştür. Hayvansal gıdalar içerisinde süt ve süt ürünleri, kıyma ve diğer kırmızı et ürünleri, tavuk eti, balıketi ve diğer deniz ürünleri Listeria türleri ile kontamine olabilmektedir. Bu çalışmada incelenen toplam 60 adet tavuk eti numunesinin 22 adedi Listeria spp. yönünden, 14 adedi Listeria monocytogenes yönünden pozitif bulunmuştur. Bu çalışmadaki bulgular ile benzer olarak, Kerr ve ark. nın İngiltere de tüketime hazır olarak satışa sunulan 102 adet tavuk eti örneği ile yapmış oldukları çalışmalarında, kültür yöntemi ile örneklerin % 28 inin, Listeria monocytogenes ile kontamine olduğunu belirlemişlerdir (26). Çolak ve ark. nın yaptığı bir çalışmada ise 30 adet tavuk eti örneğinin 20 sinde (% 66) Listeria spp. belirlenmiştir. Bu durum pozitiflik oranının çok daha yüksek olabildiği çalışmaların varlığını ortaya koymaktadır (27). Molla ve ark. nın yapmış oldukları çalışmada toplam 316 örnek çalışma materyalini oluşturmuş, % 69.8 (37/53) oranında domuz etinden, % 47.5 (29/61) oranında sığır kıymadan, % 43.5 (20/46) oranında dondurmadan, % 18.6 (8/43) oranında balıktan, % 15.4 (8/52) oranında tavuk etinden ve % 1.6 (1/61) oranında peynirden Listeria spp. izolasyonu gerçekleştirmişlerdir, örneklerin % 5.1 inde Listeria monocytogenes identifiye etmişlerdir (28). Tüm bu çalışma sonuçları hayvansal kökenli gıdaların Listeria spp. ile önemli düzeyde kontamine olduklarını bu durumun insan sağlığı açısından önemli olduğunu göstermektedir. Salmonella enfeksiyonlarının çok fazla yaygın olmasının en önemli sebebi etkenin çevresel şartlara son derece dirençli olmasından kaynaklanmaktadır. Tüm dünyada hayvansal 45

50 Serap KILIÇ ALTUN, Mustafa ATASEVER kökenli gıdalarda Salmonella enfeksiyonlarına yönelik pek çok sayıda araştırma mevcuttur (29,30). Türk Gıda Kodeksi limitlerine göre tavuk eti örneklerinin 25 g ında Salmonella etkeni bulunmaması gerekmektedir (19). Bu araştırmada Erzurum ili piyasasından temin edilen tavuk etlerinde Salmonella izolasyonu yapılamamıştır. Malezya da yapılan bir çalışmada 200 adet kırmızı et ve tavuk eti numunelerinde 88 adedinin Salmonella spp. ile kontamine olduğunu tespit etmişlerdir. Hindistan da tavuk eti ile yapılan bir çalışmada ise 450 adet tavuk eti örneği incelenmiş ve % 57 oranında Salmonella spp. izole edilmiştir (29,30). Araştırmacıların sonuçları göstermiştir ki her ne kadar bu çalışmada izolata rastlanmamışsa da Salmonella enfeksiyonları günümüz dünyasında önem arz etmektedir. Mikrobiyel kaynaklı gıda zehirlenmelerine yol açan patojenlerden biri de Staphylococcus aureus tur. Stafilokokal intoksikasyonlar etkenin yaydığı enterotoksinlerin insan tarafından alınması sonucu oluşur (31). Stafilokokal intoksikasyonlar gıdaların insanlar tarafından kontamine edilmesi veya kontamine gıdanın uygun ısıda muhafaza edilmemesi sonucu alınması ile oluşur. Bu araştırmada Erzurum ili piyasasından temin edilen tavuk etlerinde Staphylococcus aureus izolasyonu yapılamamıştır. Ankara ilinde yapılan bir araştırmada, toplam 50 piliç karkas örneğinin 33 ünden (% 66) ortalama 1.3 x 10 3 kob/g düzeyinde koagulaz pozitif stafilokok saptamışlardır (32). Gündoğan ve ark. nın yapmış olduğu araştırmada ise 150 adet sığır, koyun, tavuk eti örneklerinde toplam 80 adet pozitif Staphylococcus aureus izole etmişlerdir (33). Başka bir çalışmada farklı gıda örneğinden toplam 221 adet Staphylococcus aureus suşu izole edilmiştir (34). Sagun ve ark. nın Van ilinde yapmış oldukları çalışmada tavuk but ve göğüs örnekleri incelenmiş, toplam mezofil aerob bakteri sayısının butlarda 1.4 x 10 6 kob/g, göğüs etlerinde 1.0 x 10 7 kob/g olduğu tespit edilmiştir (35). Temelli ve ark. nın yaptıkları çalışmada 170 adet tavuk kıyma örneklerinde toplam mezofil aerob bakteri değerlerinin ortalama 3.75 log kob/g düzeylerinde olduğunu tespit etmişlerdir (36). Yapılan bu araştırmada tespit edilen toplam mezofik aerob bakteri sayısı, diğer araştırmacıların sonuçlarına benzer bulunmuştur. Bu araştırmada tavuk eti numunelerinde toplam psikrotrof aerob bakteri sayıları 1.0 x 10² kob/g 2.7 x 10 5 kob/g arasında olup ortalama 1.9 x 10 4 kob/g değerinde bulunmuştur. Türkiye de yapılan bir araştırmada toplam psikrofil aerobik bakteri sayımı sırasıyla 5.41, 5.47 ve 5.60 log 10 kob/g olarak belirlenmiştir (37). Başka bir araştırmada ise örneklerde TPAB sayısını ortalama 4.57 log 10 kob/cm 2 olarak belirlenmiştir (38). Çolak ve ark. nın hindi eti numunelerinde yapmış olduğu çalışmada muhafazanın 0. gününde psikrofil bakteri sayısını 4.0 log 10 kob/g civarında bulurken muhafazanın 2. gününde psikrofil sayısı 5.42 log 10 kob/g düzeyinde bulmuşlardır (39). İncelenen tavuk eti numunelerinde küf maya sayıları 1.0 x x 10 5 kob/g arasında olup ortalama 1.1 x 10 4 kob/g değerinde bulunmuştur. Atlan ve İşleyici nin Van ilinde yapmış oldukları araştırmada küf maya sayısını en yüksek tavuk baget numunelerinde ± kob/g olarak bulmuşlardır (40). Tüm bu çalışma sonuçları tüketime sunulacak tavuk etlerinin tüm aşamalarında daha hijyenik ve kalite kurallarına uygun ortamlarda çalışılması gerektiğine işaret etmektedir. Bu araştırmada tavuk eti numunelerinde belirlenen ph değerlerine bakıldığında 5.21 ile 7.82 arasında olup ortalama 6.58 olduğu tespit edilmiştir. Tavuk etlerinin ph değerlerine 46

51 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), bakıldığında, Surmei ve Usturoi nin yapmış oldukları araştırmada tavuk eti ph değerlerinin 6.07 ile 6.48 aralığında olduğunu bulmuşlardır (41). Altan ve ark. nın 50 adet tavuk eti ile yaptıkları araştırmada göğüs eti ph sını, 5.90 ile 6.03 değerleri arasında bulmuşlardır (42). Araştırmacıların bulguları ile bu araştırmanın bulguları paralellik göstermektedir. Çolak ve ark. nın İstanbul ilinde hindi eti ile yapmış oldukları bir çalışmada kontrol grubu örneklerinin 4. günde ölçülen ph değeri 6.34, 6. günde ölçülen ph değeri 6.36, 8. gündeki ph değeri 6.30 olarak tespit edilmiştir (27). Yapılan bu araştırma sonucunda da belirlenen tüm örneklerin ortalama ph sının (6.58) araştırmacıların bulgularıyla paralellik gösterdiği belirlenmiştir. Su aktivitesi değeri, belli bir sıcaklıkta bulunan gıdaların buhar basıncının, aynı sıcaklıktaki saf suyun en yüksek buhar basıncına oranıyla elde edilir. Su aktivitesi değeri, gıdalarda patojen bakterilerin gelişimi için çok önemli bir parametredir. Su aktivitesi değeri gıdalarda bulunan bakteriler tarafından kullanılabilen suyun miktarını tanımlamaktadır. Bu sebepten dolayı su aktivitesi değeri gıda maddelerinde mikrobiyolojik yönden stabilite indikatörü olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla su aktivitesi ve ph değerleri bilinen bir mamülün muhafaza sıcaklığı ve ömrü hakkında bilgi sahibi olmak mümkün olmaktadır (43). Bu araştırmada tavuk eti numunelerinde su aktivite değerleri aralığında tespit edilmiş olup ortalama olarak bulunmuştur. Atlan ve İşleyici nin Van ilinde tavuk eti ve ürünleri ile yaptıkları araştırmada su aktivitesi değerlerini limitleri arasında değiştiğini belirlemişlerdir (42). İstanbul ilinde yapılan bir araştırmada hindi eti örneklerinin su aktivitesi (aw) değerleri incelenmiş, örneklerin aw değerlerinin arasında olduğunu tespit edilmiştir (27). Araştırmacının bulduğu değerler yapılan bu araştırmada bulunan değerlerden daha yüksek bulunmuştur. SONUÇ ve ÖNERILER Sağlıklı beslenme için hayvansal protein tüketiminin temini önemlidir. Üretim süresinin kısa olması ile tavuk eti ve ürünlerinin, beslenmede protein tüketimini istenilen seviyeye getirebileceği göz ardı edilmemelidir. Zira tavuk, canlı ağırlık artış hızı yüksek, jenerasyon süresi kısa ve birim et verimi oldukça ekonomik olan bir hayvandır. Tavuk etinde bulunması muhtemel mikroorganizmalar, insanlarda enterit başta olmak üzere pek çok hastalığa sebep olmasından dolayı önemlidir. Bu çalışma bulguları Erzurum da tüketime sunulan tavuk eti örneklerinin bir kısmında patojen bakteri mevcudiyetini ortaya koymuştur. Bu nedenle halk sağlığı açısından tavuk etlerinin riskli olduğu gözlemlenmiştir. Bu durum; öncelikle çiftlik ve kesimhanelerdeki kontaminasyonları akla getirmektedir. Tavuk eti ve ürünlerinde hijyen kalitesinin sağlanmasında, çiftlikten sofraya ulaşana kadar gıda güvenlik programları; HACCP (Hazard Analysis Critical Control Points) ve GMP (Good Manufacturing Practice) gibi sistemlerinin uygulanması gereklidir. Tavukçuluk işletmelerinde, tavukların hijyenik ortamlarda veteriner hekim kontrolünde eğitimli personel tarafından kesimi, çalışan personelin sürekli eğitiminin sağlanması, dağıtım ve muhafaza süresince soğuk zincirin sağlanması, bu konuda tüm halkın bilinçlendirilmesi ve denetimlerin izlenebilirliğinin sağlanması önem arz etmektedir. AÇIKLAMA Bu makale aynı isimli doktora tezinden üretilmiş olup Nisan 2018 tarihinde Şanlıurfa da düzenlenen 1. Uluslararası GAP Tarım ve Hayvancılık Kongresinde sözlü bildiri olarak sunulmuştur. 47

52 Serap KILIÇ ALTUN, Mustafa ATASEVER KAYNAKLAR 1. Yücel Baydur A. (2006): İstanbul da Satışa Sunulan Tavuk Etlerinin Hijyenik Kalitesi Üzerine Araştırmalar. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi. 2. Dizgah DG.(1995): İstanbul Piyasasında Satışa Sunulan Kanatlı Eti ve Ürünlerinde Campylobacter jejuni'nin Varlığı Üzerine Araştırmalar. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı. Doktora Tezi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi. 3. Şireli UT, Erol İ, Şahin S, Terzi G, Gürbüz OA (2002): Tavuk kıyma, köfte ve burgerlerinde Listeria türlerinin varlığı ve kontaminasyon düzeyinin belirlenmesi. TÜBİTAK, 26: Uçar G, Keleş A, Güner A, Doğruer Y, Ardıç M. (2007): Hindi eti ve ürünlerinde termofilik Campylobacter türlerinin varlığının araştırılması. Atatürk Üniversitesi Veteriner Bilimler Dergisi, 2 (4) Yurdakul NE. (2008): Tavuk Etlerinden Gram Pozitif Kokların İzolasyonu ve Antibiyotiklere Karşı Dirençliliklerinin Belirlenmesi. Fen Bilimleri Enstitüsü. Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi.Adana: Çukurova Üniversitesi. 6. Whyte P, McGill K, Cowley D, Madden RH, Moran L, Scates P. (2004): Occurance of Campylobacter in retail food in Ireland. International Journal of Food Microbiology, 95: Tang JYH, Ghazali MF, Saleha AA, Nishibuchi M, Son R. (2009): Comparison of thermophilic Campylobacter spp. occurrence in two types of retail chicken samples. International Food Research Journal, 16: Arslan A, Gönülalan Z, Kök F, Dinçoğlu AH. (1999):Tavuk karkas kısımları ve karkas yıkama sularında Listeria türlerinin incelenmesi. Turkish Journal Veterinary Animal Science, 2: Kılınç Ü, Aydın F. (2006): Kayseri yöresindeki tavukçuluk işletmelerinden toplanan tavuklardan izole edilen Salmonella türlerinin antibiyotiklere duyarlılıkları. Sağlık Bilimleri Dergisi (Journal of Health Sciences), 15(1): World Health Organization (2003): Identification of thermotolerant Campylobacter, level 2 training course, laboratory protocols, A global Salmonella surveillance and laboratory support project. R.S. Hendriksen, J. Wagenaar, M. Van Bergen (eds.). 2003: TS 8125 ISO 6391 (2000): Et ve et ürünleri Escherichia coli sayımı Membran kullanılarak 44 C' de koloni sayım tekniği. 12. TS EN ISO 7937(2004): Microbiology of food and animal feeding stuffs Horizontal method for the detection of Clostridium perfringens. 13. TS EN ISO 6579 (2005): Microbiology of food and animal feeding stuffs Horizontal method for the detection of Salmonella spp. 14. TS EN ISO (2011): Microbiology of food and animal feeding stuffs Horizontal method for the detection of coagulase positive Staphylococci (Staphylococcus aureus and other species) 15. TS 3834 ISO 2293 (1996): Enumeration of Microorganism Colony Count Technique. 16. Çoksaygılı N, Başoğlu F. (2011): Bursa piyasasında satılan hazır toz çorbaların mikrobiyolojik ve bazı kimyasal özellikleri. Journal of Agricultural Faculty of Uludağ University, 25( 1): TS ISO (2008): Horizontal method for the enumeration of yeasts and moulds. 18. FAO/WHO (1984): The role of food safety in health and development. Report of Joint FAO/WHO Expert Committee on Food Safety. World Health Organization Technical Report Series,

53 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Türk Gıda Kodeksi Et Ürünleri Tebliği. (2012): T.C. Resmi Gazete, Sayı:28488,05 Aralık Mercanoğlu B, Aytaç SA. (2006): Ankara piyasasında satışa sunulan tavuk etlerinde Yersinia enterocolitica ve Escherichia coli O157 varlığının araştırılması. Türkiye 9. Gıda Kongresi, Mayıs 2006, Bolu. 21. Bonyadian M, Moshtaghi H, Nematalahi A, Rahimi E, Akhavan Taheri M, Karami S. (2011): Isolation of enterotoxigenic and enteroaggregative straines of Escherichia coli from chicken carcasses by PCR. Iranian Journal of Veterinary Research, 12: Notario R, Morales E, Carmalengo E, Borda N, Binztein N, Depertis A. (1993): Enteropathogenic microorganisms in children with acute diarrhea in 2 hospitals of Rosario, Argentena. Mediciana ( B Aires), 53(4): Kalender H, Ertaş HB. (2005): Isolation of Clostridium perfringens from chickens and detection of the Alpha Toxin Gene by Polymerase Chain Reaction (PCR).Turkish Journal Veterinary Animal Science, 29: Svobodová I, Steinhauserová I, Nebola M. (2007): Incidence of Clostridium perfringens in broiler chickens in the Czech Republic. Acta Veterinaria, 76: S25 S Akmak Ö, Bilir Ormancı FS, Tayfur M, Erol İ. (2006): Presence and contamination level of Clostridium perfringens in raw frozen ground poultry and poultry burgers. Turkish Journal Veterinary Animal Science, 30: Kerr KG, Rotowa NA, Hawkey PM, Lacey RW. (1990): Incidence of Listeria spp. in precooked, chilled chicken products as determined by culture and enzyme linked immunoassay (ELISA). Journal of Food Production, 53: Çolak H, Uğurluay G, Nazlı B, Bingöl EB. (2011): Paketlemede kullanılan nem tutucu filtrelerin hindi etinin raf ömrü üzerine etkisi. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, Molla B, Yilma R, Alemayehu D. (2004): Listeria monocytogenes and other Listeria species in retail meat and milk products in Addis Ababa, Ethiopia. Ethiopian Journal of Health Development, 18(3). 29. Modarressi S, Thong K. (2010): Isolation and molecular subtyping of Salmonella Enterica from chicken, beef and street foods in Malaysia. Scientific Research and Essays, 5(18): Ruban SW, Thiyageeswaran M, Sharadha R. (2010): Isolation and identification of Salmonella spp. from retail chicken meat by polimerase chain reaction. International Journal of Microbiological Research, 3: Erol İ. (2007): Gıda Hijyeni ve Mikrobiyolojisi. Ankara, Pozitif Matbaacılık Erol İ, Usca A. (1996): Donmuş piliç karkaslarından izole edilen koagulaz pozitif Stafilokokların enterotoksin oluşturma yeteneklerinin SET RPLA testi ile belirlenmesi. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 43: Gündoğan N, Cita S, Yücel N, Devren A. (2005): A note on the incidence and antibiotic resistance of Staphylococcus aureus isolated from meat and chicken samples. Meat Science, 69(4): Koluman A, Ünlü T, Dikici A, Tezel A, Akçelik EN, Burkan ZT. (2011): Presence of Staphylococcus aureus and Staphylococcal enterotoxins in different foods. Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi,17, Sagun E, Sancak YC, Ekici K, Durmaz H. (1996): Van da tüketime sunulan piliç but ve göğüs etlerinin hijyenik kalitesi üzerine bir araştırma. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 7: Temelli S, Şen MKC, Anar Ş. (2011): Microbiological evaluation of chicken kadınbudu meatball production stages in a poultry meat processing plant. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 58,

54 Serap KILIÇ ALTUN, Mustafa ATASEVER 37. Kolsarıcı N, Ensoy Ü, Candoğan K, Üzümcüoğlu Ü. (2004): Soğuk ve dondurulmuş depolamanın mekanik ayrılmış tavuk etlerinin kimyasal ve mikrobiyolojik kalitesine etkisi. Orlab On Line Mikrobiyoloji Dergisi, 02 (08): Ayhan K, Coşansu S, Tağı Ş. (2005): Organik asitlerin tavuk etlerindeki bazı patojenler üzerine etkisi. Ankara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri. Ankara. 39. Çolak H, Uğurluay G, Nazlı B, Bingöl EB. (2011): Paketlemede kullanılan nem tutucu filtrelerin hindi etinin raf ömrü üzerine etkisi. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 37 (2): Atlan M, İşleyici Ö. (2012): Van ili nde dondurulmuş olarak satışa sunulan bazı et ürünlerinin mikrobiyolojik kalitesi. Atatürk Üniversitesi Veteriner Bilimleri Dergisi, 7(2), Surmei E, Usturoi MG. (2012): Studies on freshness of refrigerated poultry meat. Ecotoxicologie, Zootehnie şi Tehnologii de Industrie Alimentară, Altan A, Bayraktar H, Önenç A. (2001): Etlik piliçlerde sıcak stresinin et rengi ve ph sı üzerine etkileri. Hayvansal Üretim Dergisi, 42 (2): Yıldırım Y. (1981): Et ve Ürünlerinin Su Aktivitesi (aw) Değerleri ve Önemi. Bursa Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Besin Kontrolü ve Teknolojisi Bölümü. 50

55 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Influence of Music Intervention on First Wake up Anesthesia Period, Some Physiological and Hematological Parameters in Dogs Bilginer TUNA 1 Ihsan KISADERE 2* Nurcan DÖNMEZ 3 1 Department of Gynecology and Obstetrics, Faculty of Veterinary Medicine, Kyrgyz Turkish Manas University, Bishkek Kyrgyzstan 2 Department of Physiology, Faculty of Veterinary Medicine, Balikesir University, Balikesir Turkey 3 Department of Physiology, Faculty of Veterinary Medicine, Selcuk University, Konya Turkey Abstract: Physiological and metabolic effects of listening to music have been widely studied in human and also animal models. The aim of this study was to evaluate the effects of different types of music interventions on first wake up anesthesia period, some physiological and hematological parameters during ovariohysterectomy in dogs. Healthy 24 dogs were divided into equal 3 groups before the ovariohysterectomy; control (N = 8), Sufi Music treated (N = 8) and Heavy Metal Music treated (N = 8) groups. Music intervention was performed with using music system and sound levels were set as 60 db. The physiological parameters were detected in every 5 minute during ovariohysterectomy. Blood samples were collected from all groups before first incision and immediately after the last stitch the operation. Results showed that physiological parameters such as heart rate, blood pressure, temperature, saturation of oxygen, and respiratory rate of dogs were affected neither Heavy Metal nor Sufi Music interventions during ovariohysterectomy, when compere to control group. Blood parameters such as RBC, WBC, Hb, Hct, PLT, MCV, MCH and MCHC also not changed statistically in the groups. First wake up anesthesia period was found shorter (p < 0.01) in Heavy Metal Music treated group (33.38± 1.43 min) than control group (37,88± 1,61 min). Sufi music treated group (40, 88± 0,64 min) had longest first wake up anesthesia period than Heavy Metal Music treated group, but did not differ control group. In conclusion, Sufi and Heavy metal music was found to be uneffective on first wake up anesthesia and some physiological and hematological parameters under the ovariohysterectomy in dogs. Keywords: dog, music, anesthesia, overiohysterectomy, first wake up, hematology, physiological parameters. Müzik Uygulamasının Köpeklerde Anesteziden İlk Uyanma Periyodu ile Bazı Fizyolojik ve Hematolojik Değerler Üzerine Etkileri Özet: Müziğin insan ve hayvanların fizyoloji ve metabolizması üzerindeki etkileri üzerinde birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmanın amacını overiohisterektomi operasyonu uygulanan dişi köpeklerde müzik uygulamasının anesteziden ilk uyanma periyodu ile bazı fizyolojik ve hematolojik değerler üzerine etkileri oluşturmuştur. Bu çalışmada 24 adet dişi köpek Sufi, Ağır Metal ve kontrol grupları olmak üzere üç eşit gruba ayrıldı. Müzik uygulaması için ses seviyesi 60Db olarak ayarlandı. Ovariyositektomi sırasında fizyolojik parametreler her 5 dakikada bir kaydedildi. İlk kesiden önce ve son dikişin hemen ardından tüm gruplardan kan örnekleri toplandı. Kalp atım hızı, kan basıncı, sıcaklık, oksijen doygunluğu ve solunum hızları gibi fizyolojik parametrelerin, kontrol grubuna göre, ne Ağır metal ne de Sufi müzik uygulamalarından etkilemediği tespit edildi. RBC, WBC, Hb, Hct, PLT, MCV, MCH ve MCHC gibi kan parametreleri de gruplar arasında istatistiksel olarak değişim göstermedi. Anesteziden ilk uyanma periyodu, Ağır metal müzik uygulanan grupta (33.38 ± 1.43 dk) kontrol grubuna (37,88 ± 1,61 dk) göre daha kısa bulundu (p <0.01). Sufi müzikle tedavi edilen grup (40, 88 ± 0,64 dk) en uzun ilk uyanma periyoduna sahipti ancak kontrol grubu ile arasında önemli bir fark yoktu. Sonuç olarak, köpeklerde anesteziden ilk uyanma periyodu, bazı fizyolojik ve hematolojik parametreler üzerinde Sufi ve Ağır metal müzik uygulamasının herhangibir etkisi bulunamamıştır. Anahtar Kelimeler: köpek, müzik, anestezi, overiyohisterektomi, ilk uyanma, hematoloji, fizyolojik parametreler *Corresponding author: I. Kisadere, ihsan.kisadere@balikesir.edu.tr, Tel: , 51

56 Bilginer TUNA, Ihsan KISADERE, Nurcan DÖNMEZ INTRODUCTION Physiological, metabolic and psychological effects of listening to music have been widely studied in human and also animal models (1, 2). In these studies, the music was found effective on sensory, endocrine and physical motor reactions such as changes in the metabolism, breathing rate, arterial blood pressure and muscle tone in humans (3). Researches have focused on using the music for complementary therapy in human and some animal species (4 6). In recent years, music was used for intra and postoperative pain management and reduces to stress and anxiety, relaxation, anesthesia progress, neural and cardiac functions (6, 7). Heavy Metal music is a genre of Rock music includes strong sound, beat and personal style (8). In many studies, Heavy Metal music was found uncomfortable for human and animal models (9, 10). The music was used for the treatment to patients with mental problems and also for physical diseases in Hospital of the Sultan Bayezid IInd in Ottoman Emperor (11). The Ney (a reed flute, musikar) is a Turkish folk instrument and known as a symbol of Sufi music. Instrumental reed flute music includes a low pace, without strong beat and fluctuating rhythms (12, 13). It has been theorized that Sufi music has the most recreative effect on people s psychological state and relaxation (14). Ovariohysterectomy is a common surgical practice in veterinary medicine. Traditional ovariohysterectomy practice includes removal of the uterus and ovaries of the dogs for control of canine population, inconvenience of vaginal discharge, male attraction during estrus and also prevent to the animals from some diseases such as pyometra and mammary cancer (15). All of the process is carried out under the general anesthesia. Dissociative anestesia including Xylazine and Ketamine HCl is used as general anesthetic because of their availability and practical characteristics. In some cases, an additional dose of Ketamine may require for extending process during ovariohysterectomy (16). Application of Ketamine HCl can cause intraoperative problems such as hypotension, arrhythmia, respiratory depression, pain and anxiety in animals (16, 17). The aim of this study was to evaluate the effects of different music types on first wake up period and some physiological, hematological parameters during ovariohysterectomy in dogs. MATERIALS and METHODS Animals and study design The determining of the minimum number of groups with using power analyses which was considered the α risk to be 0.05, the power of the study 80 %, the π2 10 % and hoping an improvement of at least 30 % (18). The minimum sample size was estimated at 27 dogs, enrolled into 3 groups of 9 dogs each. The calculation of the sample was done online at: Thus healthy 27 female crossbred dogs which brought to clinics for ovariohysterectomy from an institution called Association of Right to Life, Bishkek, Kyrgyzstan were used for the trial. Neverthless 3 dogs were excluded from the study because of ovarian (cytic ovarian disease) and uterine disorders (mucometra and hydrometra) detecting during the operation. General health examination of the dogs was performed preoperatively. Only healthy dogs were included the study. Animals were operated and hospitalized at Research and Application Center in Kyrgyz Turkish Manas University. Dogs were divided into equal 3 groups as control (n = 8), Sufi music treated (n = 8) and Heavy Metal music treated (n=8). The weights and ages of groups were close to each other and shown in Table 1. 52

57 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Table 1. Age and weight values of the experimental groups (Control, Sufi music and Heavy metal music). Music Groups No Age (month) Weight (kg) Control Sufi Heavy metal The dogs were fed ad libitum and feeding was stopped 24 h before the anesthesia till 12 hours after operation. Operation room was 12 square meters and temperature of the room was set between at C degrees during ovariohysterectomy. Ovariohysterectomy Operations were performed as described by Davidson et al. (15). First wake up and anesthesia period All of the dogs were exposured to the dissociative anesthetic applications (Xylazine (Rompun, Germany), 1 mg kg 1 and Ketamine HCl (Alfasan, Netherland), 10 mg kg 1) before the ovariohysterectomy (Interval 10 min). Duration of first wake up and anesthesia period was recorded with timer (Fisher Scientific Clip On Stopwatch, USA). Music application Music application was performed with using music system (Sony hp33, Japan). The sound levels of the music types (Sufi and Heavy Metal Music) was set as 60 db (high frequency hearing limit) which tested for dogs before by H.E Heffner (19), measured by sound level meter (RadioShack, USA). The physiological parameters The physiological parameters (heart rate, blood pressure, temperature, saturation of oxygen, respiratory rate) were observed and noted in every 5 min during ovariohysterectomy. Physiological parameters were measured by using Veterinary Monitor (Guoteng GT9003, China). 53

58 Bilginer TUNA, Ihsan KISADERE, Nurcan DÖNMEZ Hematological parameters Blood samples were collected from all groups to heparinized tubes before 3 min (first incision) and immediately after the last stitch (3 min) the ovariohysterectomy in same time periods every day. Red blood cell (RBC) count, white blood cell count (WBC), hemoglobin (Hb), hematocrit (Hct), blood clot cell count (PLT), mean corpuscular volume (MCV), mean corpuscular hemoglobin (MCH) and mean corpuscular hemoglobin concentration (MCHC) values were measured with Auto Hematology Analyzer (Mindray BC 5300, Chine). Statistically Analyse Sample t tests and One way anova tests were used to determine the difference between the groups. The SPSS software program (Version 22.0, SPSS Inc., Chicago, IL, USA) was used for statistical analysis. RESULTS Physiological parameters Physiological parameters such as heart rate, blood pressure, temperature, saturation of oxygen, respiratory rate of dogs were displayed shown in Table 2 and both Heavy Metal and Sufi Music interventions during ovariohysterectomy were found to be smiliar effect on these parameters, when compared to control. Table 2. Some average physiological parameters of dogs during ovariohysterectomy. Music groups O2 Saturation (%) P Arterial Pressure (mmhg) Respiration Rate (Breath/min) Hearth Beat (Beat/min) Temperature (0C) Control 87.74± ± ± ± ± 0.9 Sufi 87.01± ± ± ± ± 0.3 Heavy 88.74± ± ± ± ± 1.1 metal p > 0,05 Hematological Parameters Blood parameters such as RBC, WBC, Hb, Hct, PLT, MCV, MCH and MCHC were shown in Table 3. Similarly, there were no statistical differences between the groups. Table 3. Comparison of the hematological parameters of dogs (before 3 minutes, first incision) and immediately after the (last stitch, 3 minutes) ovariohysterectomy. Grou ps WBC (x103/mm 3) RBC (x106/mm 3) PLT (L) Contr ol 10.2 ± ± ±6.9 Sufi 10.5 ± ± ±6.7 Heavy 9.8 ± ± ±9 metal.4 p > 0,05 Hb (gr/dl) 14.95± ± ±1.8 Hct (%) 40.53± ± ±2.6 MCV (μ3) 64.73± ± ±2.6 MCH (pg) 23.92± ± ±2.2 MCHC (%) 32.95± ± ±3.4 54

59 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), First wake up anesthesia period First wake up anesthesia period in Heavy Metal Music treated group was shorter than control and Sufi Music treated groups (p < 0.01). Sufi music treated group had longest first wake up anesthesia period than other groups, But there wereno differences in groups (Table 4). Table 4. First wake up anesthesia period of dogs (before 3 min, first incision) and immediately after the (last stitch, 3 min) ovariohysterectomy). Groups Min Heavy metal 33.38± 1.43b Sufi 40, 88± 0,64a Control 37,88± 1,61a Means with at least different superscript in a column and row do differ significantly (p < 0.01). DISCUSSION The time is very important factor for complete the operations safe and correctly in veterinary practice. In some cases, animals can be waked up from anesthesia process in a short time. Dissociative anesthetia are widely used for general anesthesia process where inhalation anesthesia cannot be performed in many veterinary practices. In some operations, an additional dose of Ketamine administration may require for extending anesthesia period (16). An additional dose of Ketamine can cause intraoperative problems such as hypotension, arrhythmia, respiratory depression, pain and anxiety in animals (16, 17). Physiological (sensory, hormone and physical motor reactions such as changes in the metabolism, release of adrenaline, regulation of the breathing rate, changes in arterial blood pressure, reduction of fatigue and muscle tone) and psychological (safe, effective, time efficient and enjoyable) effects of listening to music have been determined in human studies. The previous animal studies also showed that music may affect animals similarly to humans (2, 20). Although, it has been reported the effect of music types on pre, intra and also postoperative comport in human (6, 21) and animal (2, 22) studies, there is no accessible data about duration of first wake up anesthesia period, physiological and hematological changes in dogs. In human studies, listening to music was found uneffective on heart rate and blood pressure values (10, 20, 23, 24). Similarly, it was not found statistical changes in heart rate, blood pressure, body temperature, saturation of oxygen and respiratory rate values among the groups in present study (Table 2). Nonetheless, in some human studies, oxygen saturation was increased statistically depending on the music interventions were reported (25, 26). Choice of music or rhythms could affect the animals unlike human. On the other hand, it was reported that listening to Indian Classical Music for about 22 min were significantly reduced systolic and diastolic blood pressure, pulse rate and respiratory rate of asymptomatic individuals (27). These results may be related to changing the types of music and duration of music intervention. Although, the peripheral WBC (Total leucocyte) counts were increased depending on acute noise stress was reported in human study (28), It was not found changes in TCL counts in present study. Presented study, neither Sufi nor Heavy Metal Music changed stress and immunological conditions in dogs. Besides, RBC, Hb, Hct, PLT, MCV, MCH and MCHC values were not changed statistically comparing with before and after the ovariohysterectomy related to music interventions in present study (Table 3). This result was supported by another human study (28). Our results were firstly reported in animals which were exposed to ovariohysterectomy under the using ketamine HCL anesthesia. 55

60 Bilginer TUNA, Ihsan KISADERE, Nurcan DÖNMEZ Influence of music and its types on respiratory rate and pupil diameter variations in cats under general anesthesia was evaluated by researcher (22) and results also showed that use of certain music types in the surgical area may contribute to a decrease in the anesthetics dose required, reducing undesirable side effects of anesthetic agents. In human studies, effects of perioperative music on sedation in patients also showed that music had sedative effects in patients who were suffered gynecological surgery (29). Besides, it was reported that listening to music leads to higher sedation scores in sedated humans (30). The effect of music on procedure time and sedation during colonoscopy were investigated that listening to music is effective in reducing procedure time and amount of sedation during colonoscopy in human (31). According to the studies, listening to music during local urological procedures was effective in reducing patients anxiety, pain and sedative drug dose and this simple and cost effective method can be used to support patients sedation during local procedures (32). On the other hand, impact of intraoperative music therapy on the anesthetic requirement and stress response in laparoscopic surgeries under general anesthesia was evaluated and results could not be demonstrated the beneficial effects of intraoperative music as anon pharmacological intervention unlike our study (33). It was also evaluated the effects of music on stress and anesthetic consumption in surgery operations and results of the study showed that music had not effective for this area (34). In present study, first wake up anesthesia period was detected statistically (p < 0.01) shorter in Heavy Metal Music intervened group than Sufi and control groups. Besides, using of additional Ketamine HCL was higher in heavy metal group than the other groups. It was found that heavy metal music has a detrimental effect on first wake up anesthesia period for dogs in present study. In addition, duration of first wake up anesthesia period was not effected from Sufi music applications (p > 0.05) when comparing with the control group in present study (Table 4). It also determined that Sufi music has not a favourable effect on duration of first wake up anesthesia period and also total anesthetic amount in dogs. These results were also firstly reported in dogs which were exposed to ovariohysterectomy under Ketamine HCL anesthesia. In conclusion, neither Sufi nor Heavy metal music applications were found effective on extend the first wake up anesthesia period in dogs. CONCLUSIONS In conclusion, the data showed that further studies are needed about the effects of music on these and other different parameters in animal species. Ethical approval All experimental procedures were approved by the Ethical committee of the University of Manas ( /1), Bishkek, Kyrgyzstan. Declaration of interest The authors declare no conflict of interest. The authors alone are responsible for the content and writing of the paper. REFERENCES 1. Yamasaki, A., Booker, A., Kapur, V., Tilt, A., Niess, H., Lillemoe, K.D., Warshaw, A.L., Conrad, C. (2012). The impact of music on metabolism. Nutr, 28, Alworth, L.C., Buerkle, S.C. (2013). The effects of music on animal physiology, behavior and welfare. Lab. Anim, 42(2), Watkins, G. (1997). Music therapy: proposed physiological mechanisms and clinical implications, Clin. Nurse. Spec, 11(2),

61 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Binns Turner, P.G., Wilson, L.L., Pryor, E.R., Boyd, G.L., Prickett, C.A. (2011). Perioperative music and its effects on anxiety, hemodynamics, and pain in women undergoing mastectomy. J. Am. Assoc. Nurse. Anesth, 79, Matsota, P., Christodoulopoulou, T., Smyrnioti, M.E., Pandazi, A., Kanellopoulos, I., Koursoumi, E., Karamanis, P., Kostopanagiotou, G. (2013). Music s Use for Anesthesia and Analgesia. J. Altern. Complement. Med, 19(4), Wang, Y., Dong, Y., Li, Y. (2014). Perioperative psychological and music interventions in elderly patients undergoing spinal anesthesia: Effect on anxiety, heart rate variability and postoperative pain. Yonsei. Med. J, 55(4), Bernatzky, G., Presch, M., Anderson, M. (2011). Emotional foundations of music as a nonpharmacological pain management tool in modern medicine. Neurosci. Biobehav. Rev, 35(9), Becknell, M., Firmin, M., Hwang, C., David, M.F., Cristie, L.T., Gregory, D.C. (2008). Effects of listening to heavy metal music on college women: A pilot study. Coll. Stud. J, 42, Kogan, L.R., Schoenfeld Tacher, R., Simon, A. (2012). Behavioral effects of auditory stimulation on kenneled dogs. J. Vet. Behav, 7(5), Trappe, H. (2012). The effects of music on the human being. Music. Med, 5, Segul, E. (2015). Edirne Sultan Bayezid II Hospital. Turk Neurosurg, 25, Somakci, P. (2003). Türklerde müzikle tedavi. Erciyes. Univ. Sosyal. Bilg. Enst. Derg, 15, Ovayolu, N., Ucan, O., Pehlivan, S., Pehlivan, Y., Buyukhatipoglu, H., Savas, M.C., Gulsen, M.T. (2006). Listening to Turkish classical music decreases patients anxiety, pain, dissatisfaction and the dose of sedative and analgesic drugs during colonoscopy: A prospective randomized controlled trial. World. J. Gastroenterol, 12(46), Celebi,M.C. Valley of Wolves as a Nationalist Text. Accessed 15 June Davidson, E.B., David Moll, H., Payton, M.E. (2004). Comparison of Laparoscopic Ovariohysterectomy and Ovariohysterectomy in Dogs. Vet. Surgeon, 33(1), Sadove, M.S., Hatano, S., Zahed, B., Redlin, T., Arastounejad, P., Roman, V. (1971). Clinical study of droperidol in the prevention of the side effects of ketamine anesthesia: a preliminary report. Anesth. Analg, 50(3), Lai, H.L., Good, M. (2005). Music improves sleep quality in older adults. J. Adv. Nurs, 49(3), Kahloula, M., Mhamdia, S., Nakhlia, M.S., Sfeyhia, A.N., Azzazab, M., Chaoucha, A., Naijaa, W. (2016). Effects of music therapy under general anesthesia in patients undergoing abdominal surgery. Libyan J Med Sci, 12, (1), Heffner, H.E. (1983). Hearing in Large and Small Dogs: Absolute Thresholds and Size of the Tympanic Membrane. Behav Neurosci, 97(2), Patterson Kane, E., Farnworth, M. (2006). Noise exposure, music, and animals in the laboratory: a commentary based on Laboratory Animal Refinement and Enrichment Forum (LAREF) discussions. J. Appl. Anim. Welf. Sci, 9 (4), Tse, M., Chan, M., Benzie, I. (2005). The effect of music therapy on postoperative pain, heart rate, systolic blood pressure and analgesic use following nasal surgery. J. Pain. Palliat. Care. Pharmacother,19 (3), Mira, F., Costa, A., Mendes, E., Azevedo, P., Carreira, L.M. (2016). A pilot study exploring the effects of musical genres on the depth of general anaesthesia assessed by haemodynamic responses. J. Feline. Med. Surg, 18(8),

62 Bilginer TUNA, Ihsan KISADERE, Nurcan DÖNMEZ 23. Ebneshahidi, A., Mohseni, M. (2008). The effect of patient selected music on early postoperative pain, anxiety, and hemodynamic profile in cesarean section surgery. J. Altern. Complement. Med, 14 (7), Kalinowska, A., Kułakowska, A., Kułak, W., Okurowska Zawada, B. (2013). Effects of classical and heavy metal music on the cardiovascular system and brain activity in healthy students. Neurologia. Dziecięca, 22, Piccione, G., Assenza, A., Fazio, F., Giudice, E., Caola, G. (2001). Different Periodicities of Some Haematological Parameters in Exercise Loaded Athletic Horses and Sedentary Horses. J. Equine. Sci, 12 (1), Ozer, N., Ozlu, Z., Arslan, S., Günes, N. (2013). Effect of music on postoperative pain and physiologic parameters of patients after open heart surgery. Pain. Manag. Nurs, 14(1), Siritunga, S., Wijewardena, K., Ekanayaka, R., Mudunkotuwa, P. (2013). Effect of music on blood pressure, pulse rate and respiratory rate of asymptomatic individuals: A randomized controlled trial. Health, 5 (4), Kalyani, N.P., Poonam, G.G., Shalini, K.T. (2015). Impact of intraoperative music therapy on the anesthetic requirement and stress response in laparoscopic surgeries under general anesthesia. Ain. Shams. Med. J, 8(4), Fan, Y., Zhang, C., Zhang, X., Tian, Y.K. (2006). Effects of perioperative music on sedation in patients undergoing gynecological surgery under intravertebral anesthesia. Zhonghua. Yi. Xue. Za. Zhi, 86(29), Tam, W.W.S., Wong, E.L.Y., Twinn, S.F. (2008). Effect of music on procedure time and sedation during colonoscopy: A meta analysis. World. J. Gastroenterol, 14, (34), Sen, H., Ates, F., Sizlan, A., Dagli, G. (2009). Effect of music on sedation during local urological surgeries. Anatolian. J. Clinical. Invest, 3(2), Dijkstra, B.M., Gamel, C., Van der Bijl, J.J., Bots, M.L., Kesecioglu, J. (2010). The effects of music on physiological responses and sedation scores in sedated, mechanically ventilated patients. J. Community. Nurs, 19, (7 8), Kavita, G.M., Kandregula, S., Lakshmana, N.R. (2012). Acute noise exposure effect on certain hematological parameters in tailors : a pilot study. Int. J. Biol. Med. Res, 3(2), Szmuk, P., Aroyo, N., Ezri, T., Muzikant, G., Weisenberg, M., Sessler, D.I. (2008). Listening to music during anesthesia does not reduce the sevoflurane concentration needed to maintain a constant bispectral index. Anesth. Analg, 107(1),

63 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Kurut Üretim Teknolojisi ve Kalite Niteliklerinin Belirlenmesi Ümit GÜRBÜZ 1,2 Fatih Ramazan İSTANBULLUGİL 1 Yusuf BİÇER 2 1 Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı Bişkek Kırgızistan 2 Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı Konya Türkiye Özet: Bu araştırma, Bişkek te tüketime sunulan kurutların bazı fizikokimyasal ve mikrobiyolojik kalite niteliklerini belirlemek ve kontrollü şartlar altında kurut üretim yöntemi oluşturmak amacıyla yapıldı. Araştırmada, Bişkek te süt ve süt ürünlerinin satışa sunulduğu 5 ayrı pazardan farklı zaman dilimlerinde temin edilen toplam 90 numune analize alındı. Ayrıca kontrollü şartlarda kurut üretimi 6 tekerrür halinde gerçekleştirildi. Deneysel olarak üretilen kurut örnekler ile piyasadan toplanan kurut örneklerinde ph, titrasyon asitliği (% LA ), rutubet oranı, kül ve tuz miktarı bakımından gruplar arası istatistiki bakımdan önemli düzeyde farklılıklar tespit edildi (p 0.001). Mikrobiyolojik kalite nitelikleri bakımından deneysel olarak üretilen kurut numunelerinde koliform grubu bakteri ve maya küf üremesi görülmedi. Piyasadan toplanan numunelerde ise log10kob/g arasında koliform, log10kob/g arasında mayaküf üremesi tespit edildi. Deneysel olarak üretilen kurut numunelerinde ve piyasadan toplanan kurut numunelerinde toplam canlı mikroorganizma ve Lactobacillus spp. sayıları arasında istatistiki bakımdan önemli düzeyde farklılıklar belirlendi (p 0.001). Piyasadan toplanan numunelerde toplam canlı mikroorganizma ve Lactobacillus spp. sayılarının daha yüksek düzeyde olduğu gözlemlendi. Sonuç olarak açıkta kontrolsüz şartlar altında tüketime sunulan kurut numunelerinin koliform grubu bakteri ve önemli düzeyde maya küf içerdiği, kontrollü şartlar altında deneysel olarak üretilen kurut numunelerinde ise belirtilen mikroorganizmaların üremediği gözlemlenmiştir. Bu nedenle kurut üretim prosesinin standardize edilmesi, hijyenik şartlar altında ürünün üretilmesi ve uygun şartlar altında satışa sunulmasının, özellikle mikrobiyolojik kalite bakımından önemli olduğu kanaatine varıldı. Anahtar Kelimeler: Kurut, mikrobiyolojik kalite, süt ürünleri, standardizasyon Kurut Production Technology and Determination of Quality Characteristics Abstract: This research was carried out in order to determine some physicochemical and microbiological quality charactersitics of kurut which was consumed in Bishkek and establish to under controlled in kurut production. In the study, a total of 90 samples were collected in different times from 5 different markets in Bishkek where milk and dairy products were sale. In addition, traditional kurut production stages was carried out under controlled conditions in 6 replicates. There were significant differences in ph, titratableacidity (% LA), humidity ratio, ash and salt amount in the samples collected from the markets and experimentally produced kurut samples (p 0.001). Coliform bacteria and yeast mold were not detected in the experimentally produced kurut samples. In the samples taken from the markets, coliform bacteria were detected between log10cfu/g and yeast mold were detected between log10cfu/g. Statistically significant differences were found between the kurut samples experimentally produced and collected from the markets in terms of total viable countand Lactobacillius spp. counts (p 0.001). It was observed that the total viable countand Lactobacillus spp. numbers were higher in the samples collected from the markets. As a result, coliform bacteria and yeast mold were detected in kurut samples, which were sold under uncontrolled conditions, in the experimental samples, produced under controlled conditions, these microorganisms were not detected. For this reason, it has been concluded that standardization of the kurut production process, produce and sale under hygienicand suitable conditions are especially important in terms of microbiological quality. Key Words: Kurut, microbiological quality, dairy products, standardization 59

64 Ümit GÜRBÜZ, Fatih Ramazan İSTANBULLUGİL, Yusuf BİÇER GİRİŞ Gıda maddelerini kurularak muhafaza edilmesi en eski gıda muhafaza yöntemlerden biridir (1). Bu yöntem yüzyıllardır bütün dünyada bilinen ve kullanılan bir usuldür (2). Kurut; kurutmak kökünden gelen Türkçe bir kelimedir. XIII. Yüzyılda Orta Asya da seyahat eden Avrupalı elçiler, kendi kitaplarında kurutu grut şeklinde isimlendirmişlerdir (3). Çin Halk Cumhuriyet inin Tibet bölgesinde geleneksel olarak yak sütünden de elde edilmektedir (4). Dünyada kurut benzeri ürünler değişik ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Örneğin; Lübnan, Suriye ve Irak da Kishk, Mısır da LebenZeer, Arap ülkelerinde Labneh ya da Lebneh, Ermenistan da Than, Hindistan da Chakka ve Şirkhand, Yunanistan da Stragisto ya da Sakoulas, İzlanda da Skyr ve Danimarka da Ymer kurut benzeri fermente ürünler arasında yer almaktadır (5). Ayrıca Suriye de Jub Jub ve Irak ta Kuşuk adı altında benzer yöntemler kullanılarak üretilmektedir (6). Türkiye de en fazla tanınan ismi kurut olmakla birlikte faklı bölgelerinde farklı isimlerle de tanınmaktadır. Örneğin, Bolu da keş, Siirt köylerinde geşk Bingöl de keşk, çörten, torak, terne, Mardin civarında da çortan olarak bilinmektedir( 7). Kurut, Türk Gıda Kodeksi Fermente Sütler Tebliği nde (8) konsantre fermente süt ve geleneksel ürünler içerisinde yer almaktadır. Kırgızistan Cumhuriyeti Ulusal Standardları, Süt ve Süt Ürünleri İşlenmesi Hakkındaki Teknik Yönetmelik te (9) kurut; yağlı veya yağsız standartize edilmiş inek sütünden Streptococcus thermophilus, Lactobacillus bulgaricus saf kültürleri ile mayalanıp yapılan; rasgele şekilli, küçükleri 5 ila 20 g ve büyükleri 21 ila 50 g olabilen, yağ miktarı %1 26, protein oranı en az % 16 ve kuru madde miktarıen az % 69 olan kuru süt ürünü olarak tanımlanmıştır. MATERYAL VE METOT Araştırma Bişkek Kırgızistan da bulunan pazarlarda açıkta satışa sunulan kurut örneklerinin kalite niteliklerinin belirlenmesi ve kontrollü şartlar altında üretim sağlamak amacıyla deneysel kurutüretimi olmak üzere 2 grup halinde yürütüldü. Geleneksel yöntemle üretilen ve satışa açık bir şekilde sunulan kurut numuneleri, Bişkek te süt ve süt ürünlerinin satışa sunulduğu beş ayrı pazardan temin edildi. Her bir pazardan farklı zaman dilimlerinde 18 adet olmak üzere toplam 90 adet numunenin fizikokimyasal ve mikrobiyolojik analizleri gerçekleştirildi. Her analiz 2 paralel olarak yapıldı. Araştırmanın ikinci safhasında yaygın olarak kullanılan, yoğurttan kurut üretimi kontrollü şartlar altında deneysel olarak üretildi. Üretim, Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı pilot üretim tesisinde gerçekleştirildi. Asıl deneme üretimine geçilmeden önce kontrollü üretim şartlarını sağlamak amacıyla ön denemeler yapıldı. Ön denmeler sonrasında Şekil 1 de belirtilen prosedüre uygun olarak deneysel kurut üretimi gerçekleştirildi. Üretim 6 tekerrür halinde yapıldı. Deneysel kurut üretim prosedürü ve analizlerin yapılacağı aşamalar Şekil 1 de gösterilmektedir. 60

65 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Çiğ süt * Pastörizasyon (90 o C 5 dk.) Soğutma (42 o C 44 o C) Maya ilavesi (%2 oranında) İnkübasyon (42 44 o C de 5 8 saat) Soğutma (+4 o C de 1 gün) Süzme (24 saat) Tuzlama Şekil verme (10 20) g lık parçalar halinde) Kurutma (45 o C )* * :Mikrobiyolojik ve kimyasal analiz basamağı. Numunelerin nem düzeyleri% olduğunda kurutma işlemi sonlandırıldı. Şekil - 1. Deneysel kurut üretim prosedürü 61

66 Fizikokimyasal Analizler Ümit GÜRBÜZ, Fatih Ramazan İSTANBULLUGİL, Yusuf BİÇER ph Tayini: ph metre (ThermoScientific Orion 3 star benchtop, USA ) yardımı ile belirlendi (10). Asitlik Tayini: Kurut numunelerinin asitlik tayini ise AOAC e göre % laktik asit cinsinden belirlendi (11). Kül tayini:kurut örneklerinin kül miktarları AOAC ye göre belirlendi (12). Nem Tayini: Kurut örneklerinde nem miktarı AOAC ye göre belirlendi (13). Tuz Tayini: Kurut örneklerinde tuz tayini Mohr metodu kullanılarak % tuz miktarı belirlendi (10). Mikrobiyolojik Analizler Steril torbalarda ve soğuk zincirde laboratuvara getirilen kurut örnekleri; aseptik şartlar altında 10 ar gram tartılıp 90 ml Ringer solüsyonunda, stomacher de karıştırıldı. Daha sonra desimaldilüsyonları (10 6 ya kadar) hazırlandı. Dilisyonlar hazırlandıktan sonra araştırılan mikroorganizma gruplarına spesifik besi yerleri kullanıldı. İnkübasyonu tamamlandıktan sonra arasındaki koloniler belirlenip sayımı yapıldı (14). Toplam Mezofil Aerob Bakteri Sayımı Toplam mezofil aerob bakteri sayımı için numuneler Plate Count Agara (Merck ) dökme plak tekniğiyle ekimi yapılıp, 32 C de saat inkübe edildikten sonra sayımı yapıldı (15). Lactobacillus spp. Sayımı deman, Rogosa and Sharpe agara (Merck ) dökme plak tekniği ile ekimi yapılıp, çift kat agar döküldükten sonra 30 C de 72 saat inkübe edilip sayımı yapıldı (15). Koliform Grubu Bakteri Sayımı Violet Red Bile Dekstrose agara (Merck ) dökme plak yöntemi ile ekimi yapılıp, 37 C de 24 saat inkübe edilip sayımı yapıldı (15). Maya ve Küf Sayımı Yeast Extract Glucose Chloramphenicol agara (Merck ) dökme plak yöntemi ile ekimi yapılıp, 22 C de 5gün inkübe edilip sayımı yapıldı (15). İstatistiksel Analiz SPSS (IBM SPSS, Statistics 20) paket programı kullanılarak, bakteri sayıları ve fizikokimyasal analiz sonuçları Bağımsız Örneklerde Mann Whitney U Testi kullanılarak değerlendirildi (16). BULGULAR Bu araştırma, Bişkek/Kırgızistan da 5 ayrı pazarda açıkta satışa sunulan kurut numunelerinin bazı fizikokimyasal ve mikrobiyolojik kalite niteliklerinin belirlenmesi ve kontrollü şartlarda deneysel kurut üretimi olmak üzere 2 grup halinde gerçekleştirilmiştir. Pazarlardan temin edilen kurut numunelerin bazı fizikokimyasal ve mikrobiyolojik analiz sonuçları Tablo 1 de, kontrollü şartlarda deneysel olarak üretilen kurut numunelerin bazı mikrobiyolojik ve fizikokimyasal analiz sonuçları Tablo 2 de,deneysel kurut numuneleri ile piyasadan toplanan kurut numunelerinin fizikokimyasal nitelikleri Tablo 3 de, deneysel kurut numuneleri ile piyasadan toplanan kurut numunelerinin mikrobiyolojik nitelikleride Tablo 4 de gösterilmektedir. 62

67 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Tablo 1. Pazarlardan temin edilen kurut numunelerinin bazı fizikokimyasal ve mikrobiyolojik nitelikleri (n=90) Kimyasal Nitelikler Min Max Ort±SD ph ±0.15 Titrasyon Asitliği % LA ±0.34 Nem % ±4.87 Kül% ±3.31 Tuz% ±2.24 Mikrobiyolojik Nitelikler(log10kob/g) Toplam Canlı Mikroorganizma ±0.50 Koliform Grubu Bakteri ±1.37 Maya Küf ±0.55 Lactobacillus spp ±1.15 Tablo 2. Deneysel kurut numunelerinin bazı fizikokimyasal ve mikrobiyolojik nitelikleri (n=6) Kimyasal Nitelikler Min Max Ort±SD ph ±0.04 Titrasyon Asitliği % LA ±0.26 Nem % ±1.05 Kül% ±0.84 Tuz% ±0.32 Mikrobiyolojik Nitelikler (log10kob/g) Toplam Canlı Mikroorganizma ±1.29 Koliform Grubu Bakteri ÜG ÜG 0.00±0.00 Maya Küf ÜG ÜG 0.00±0.00 Lactobacillus pp ±0.41 ÜG: Üreme görülmedi Tablo 3. Deneysel kurut numuneleri ile piyasadan toplanan kurut numunelerinin fizikokimyasal nitelikleri Fizikokimyasal Nitelik Deneysel X±SX Ürün Piyasa Ürünü X±SX ph 4.29± ± Titrasyon Asitliği % LA 2.49± ± Nem % 17.59± ± Kül % 12.02± ± Tuz % 8.58± ± Tablo 4. Deneysel kurut numuneleri ile piyasadan toplanan kurut numunelerinin mikrobiyolojik nitelikleri (log10kob/g ) Mikroorganizma Toplam canlı mikroorganizma Koliform grubu bakteri Ürün Deneysel Piyasa Ürünü p X±SX X±SX 1.41± ± ÜG 1.37± Maya Küf ÜG 3.82± Lactobacillus spp. 1.01± ± ÜG: Üreme görülmedi. p Deneysel kurut numunelerinin ph, titrasyon asitliği ve nem değerlerinin, piyasadan toplanan p 63

68 Ümit GÜRBÜZ, Fatih Ramazan İSTANBULLUGİL, Yusuf BİÇER kurut numunelerinden yüksek olduğu, kül ve tuz değerlerinin ise düşük olduğu gözlemlenmiştir. Gözlemlenen bu farklılıkların ise istatistiki bakımdan önemli olduğu tespit edilmiştir (Tablo 3; p 0.005; p 0.001). Tuzluluk bakımından yapılan duyusal panel değerlendirmesinde piyasada toplanan kurut numunelerinin daha tuzlu olduğu belirlenmiş bu durumun kimyasal analiz sonuçları ile paralellik gösterdiği gözlemlenmiştir. Deneysel kurut numuneleri ile piyasadan toplanan kurut numuneleri arasında incelenen mikrobiyolojik kalite nitelikleri arasında istatistiki bakımdan önemli düzeyde farklılıklar tespit edilmiştir (Tablo 4; p 0.001). TARTIŞMA Kurut örneklerinin ph değeri arasında tespit edilmiştir (Tablo 1). Elde edilen bu değerler birçok araştırmacının (3,4,17,18) bildirdikleri değerler ile benzer olduğu; bazı araştırmacıların (5,19) bildirdiği değerlerden ise düşük olduğu gözlemlenmiştir. Bu farklılık muhtemelen araştırmacıların, kurut üretiminde bitki kullanmasından, üretim aşamasında ph oranı farklı yoğurt veya yayık altı kullanmasından, fermantasyon süre ve sıcaklığından kaynaklanmaktadır. Bu durum fermantasyon süre ve sıcaklığına bağlı olarak ortamda bulunan laktik asit bakterilerinin aktiviteleriyle açıklanabilir. Bu araştırmada titrasyon asitliği (% LA) arasında ortalama 2.32±0.34 olarak belirlenmiştir. Bu değer bazı araştırmacıların (3,7,17,20) belirttiği değerler ile benzerlik gösterirken, bazı araştırmacıların (5,18,19) bildirdikleri değerlerden farklı olduğu gözlemlenmiştir. Kurut örneklerinde titrasyon asitliği oranındaki farklılıklar muhtemelen, üretim aşamasında, asitlik oranı farklı yoğurt veya yayık altı kullanılmasından, çeşitli bitkilerin üretimde kullanılmasından, fermantasyon süre ve sıcaklığı gibi etkenlerden kaynaklanabilir. Kurut numunelerinin nem oranı %5.38 % arasında ortalama % 15.54±4.87 olarak tespit edilmiştir. Bu değer bazı araştırmacıların (3,5,7) bulguları ile paralellik gösterirken bazı araştırmacıların (18,19) tespit ettiği değerlerden farklılık gösterdiği görülmüştür. Gözlemlenen farklılıklar, muhtemelen üretim esnasında uygulanan kurutma süresine, ortam sıcaklığına ve kurut numunelerinin büyüklüğüne bağlanabilir. Kurutma süresinin uzun veya kısa olması, sıcaklığın düşük veya yüksek olması, kurutmaya alınan kurut numunelerinin büyüklüğü, üründen farklı seviyelerde rutubet azalmasını ve nihai ürünün farklı nem içermelerine neden olabilecektir. Ayrıca ürünün nem düzeyi katı madde miktarında da farklılıkların oluşumunu sağlayabilecektir. Kurut numunelerinin % kül oranı % 6.65 % arasında, ortalama % 12.02±3.31 olarak tespit edilmiştir. Tespit edilen bu değerler bazı araştırmacıların (3,5,7,21) belirttiği değerler ile benzerlik gösterirken, birçok araştırmacının (17,18,20) ileri sürdüğü değerlerden farklı bulunmuştur. Bu farklılıkların, muhtemelen ürüne ilave edilen tuz miktarına, ürünün katı madde miktarına ve ürüne farklı tat ve aroma oluşturmak amacıyla ilave edilen bitkilerden kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Bu araştırmada piyasadan toplanan numunelerin tuz miktarı % 7.72 % arasında, ortalama %12.51±2.24 olarak tespit edilmiştir. Tespit edilen bu değerler bazı araştırmacıların ( 3,5,7) bildirdiği değerler ile benzerlik, bazı araştırmacıların ( 7,17) bulgularından ise farklılık göstermektedir. Numunelerin tuz oranlarında belirlenen bu farklılıklar, muhtemelen üretim esnasında kullanılan tuz miktarından ve kurutma esnasında numunelerin içerdiği nem miktarının düzeyinden kaynaklanabilmektedir. Numunelerin nem miktarının düşük veya yüksek olması artan veya azalan katı madde miktarına bağlı olarak tuz miktarlarında farklılıkların oluşumuna neden olabilmektedir. 64

69 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Kontrollü şartlarda deneysel olarak üretilen kurut numunelerinin ph, titrasyon asitliği ve nem değerlerinin, piyasadan toplanan kurut numunelerinden yüksek olduğu, kül ve tuz değerlerinin ise düşük olduğu gözlemlenmiştir. Gözlemlenen bu farklılıkların ise istatistiki bakımdan önemli olduğu tespit edilmiştir (Tablo 3; p 0.005; p 0.001). Belirlenen bu farklılıklar kontrolü şartlar altında üretim gerçekleştirmenin daha sabit değerleri oluşturacağı kanısını uyandırmaktadır. Ayrıca tuz ve kül miktarının düşük olması ölçülebilir ve oransal olarak uygun miktarda tuz katımının, ürünün tuzluluk düzeyini kabul edilebilir seviyelere düşüreceğini ve buna bağlı olarak daha sabit bir mineral madde içereceğinin oluşabileceğini göstermektedir. Pazarlardan temin edilen kurut numunelerinin toplam canlı mikroorganizma sayısı log10kob/g olarak tespit edilmiştir. Kurut örneklerinde bulunan bu değer (5) bildirdiği değerden fazla; bazı araştırmacıların (3,7) bulguları ile benzerlik gösterdiği tespit edilmiştir. Toplam canlı mikroorganizma sayılarındaki bu farklılıklar muhtemelen üretim esnasındaki kontaminasyonlardan, muhafaza şartlarından ve satış esnasındaki hijyenik koşullardan kaynaklanmaktadır. Bu araştırmada piyasadan temin edilen kurut numunelerinin koliform grubu bakteri sayısı log10kob/g arasında tespit edilmiştir. Aydemir Atasever (7) kurut numunelerinde koliform bakteri sayısını <1 8.9x103 kob/g arasında, ortalama 3.7x102±1.5x103kob/g; Patır ve Ateş (3) <1 2.50x103kob/g ortalama 2.79x102 ± 6.33x102; Doğan (17) x102 kob/g; Soltani (18) ise kurutların % 5 inde <1 kob/g ve % 10 unda kob/g arasında olduğunu belirtmişlerdir. Bazı araştırmacılar (3,7) kurut numunelerinde koliform grubu mikroorganizma bakımından önemli farklılıkların olduğunu bildirmişlerdir. Araştırma sonuçları bu görüşü destekler mahiyettedir. Mollabash ve Aydemir Atasever (5) kurut numunelerinde koliform grubu bakteriye rastlamadıklarını bildirmişlerdir. Ayrıca Soltani (18) incelenen kurutların hiçbirinde Escherichia coli tespit edilemediğini bildirmiştir. Bazı araştırmacılar (4,20) kurut örneklerinin koliform grubu bakteriler yönünden güvenli olduğunu bildirmişlerdir. Kontaminasyonun göstergesi olarak kabul edilen koliform grubu bakterilerin kurt numunelerinde tespit edilmesi ürünlerin hammadde, üretim, muhafaza ve satış noktalarında hijyen kurallarının yeterince sağlanmadığının göstergesidir. Ayrıca Çiftçi (19) araştırmasında kurut yapımında kullanılan bazı bitki ekstraklarının E.coli üzerinde antimikrobiyal etki gösterdiğini belirtmiştir. Bu araştırmada kurut numunelerinin tamamında maya ve küf varlığı gözlemlenmiştir. Araştırmada maya küf sayıları log10kob/g, ortalama 3.82±0.55 log10kob/g olduğu tespit edilmiştir. Belirlenen maya küf sayısı bazı araştırmacıların (3,7,17) ile benzerlik gösterirken bazı araştırma (4,20) sonuçlarından düşük bazı çalışma (5,6,18) sonuçlarından yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Araştırılan kurut numunelerinin tamamında maya ve küf bulunması ürünün, üretimin her aşamasında, taşıma depolama ve satış noktalarında önemli bir kontaminasyona maruz kaldığını göstermektedir. Araştırmada kurut numunelerinde Lactobacillus spp. sayısı < log10 kob/g ortalama 2.79±1.15 log10kob/g olduğu gözlemlenmiştir. Araştırmada gözlemlenen Lactobacillus spp. sayıları Mollabash ve Aydemir Atasever (5) in bildirdiği değerden yüksek, bazı araştırmacıların (3,4,7,17)belirttikleri değerden düşük olduğu görülmüştür. Kurutların ihtiva ettiği Lactobacillus spp. sayısındaki farklılık kullanılan hammadde, starter kültür, ilave edilen tuz miktarı, üretim ve depolama alanlarındaki ısı ve nem miktarından kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Deneysel kurut numuneleri ile piyasadan toplanan kurut numuneleri arasında incelenen mikrobiyolojik kalite nitelikleri arasında istatistiki bakımdan önemli düzeyde farklılıklar tespit edilmiştir (Tablo 4; p 0.001). Deneysel olarak kontrollü şartlarda üretilen kurut numunelerinin toplam canlı mikroorganizma sayısı ortalama 1.41±1.29 log10 kob/g; piyasadan toplanan 65

70 Ümit GÜRBÜZ, Fatih Ramazan İSTANBULLUGİL, Yusuf BİÇER numunelerde ise 4.06±0.50 log10 kob/g olarak tespit edilmiş ve istatistiki bakımdan gruplar arası önemli düzeyde farklılık bulunmuştur (Tablo 4; p 0.005). Bu durum kontrollü şartlarda üretim yapmanın, ürünün mikrobiyal yükü bakımından olumlu yönde etkisinin olacağını göstermektedir. Deneysel olarak kontrollü şartlar altında üretimi gerçekleştirilen kurut numunelerinin hiçbirinde koliform grubu bakteri ve maya küf üremesine rastlanılmamıştır. Oysa piyasadan toplanan kurut örneklerinde sırasıyla koliform bakteri ve maya küf sayısı 1.37±1.33 log10 kob/g; 3.82±0.55 log10 kob/g olarak tespit edilmiş ve gruplar arası istatistiki bakımdan önemli düzeyde farklılıklar tespit edilmiştir (p 0.001). Bu durum bazı araştırmacıların (4,20) da ifade ettikleri gibi, eğer kontrollü şartlar altında üretim gerçekleştirilir ve uygun şartlar altında ürün satışa sunulursa koliform grubu mikroorganizmalar açısından kurut, güvenilir bir ürün olarak kabul edilebilir. Diğer taraftan kontaminasyon önlenir ve hijyenik şartlar altında gıda güvenliği şartları oluşturulabilirse kurut mayaküf bakımından da güvenilir bir ürün olma özelliğine sahip olabilir. SONUÇ VE ÖNERİLER Pazarlardan toplanan numunelerin düşük düzeyde su içermesi ve asitliğinin yüksek olmasına rağmen belli düzeyde maya küf ile koliform grubu bakteri içerdiği tespit edilmiştir. Bu durum kurut örneklerinin üretim, muhafaza ve satış noktalarında yeterince hijyenik koşullara uyulmadığının bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Nitekim deneysel olarak kontrollü şartlar altında üretilen ve muhafaza edilen kurut örneklerinde anılan bakteri gruplarının üremediği belirlenmiştir. Yapılan analizler sonucunda kurut örneklerinin ph değeri, rutubet miktarı, tuz oranı ve titrasyon asitlik derecesi de oldukça geniş bir varyasyon gösterdiği tespit edilmiştir. Kurut örneklerinin fizikokimyasal kalite niteliklerinde bu derece farklılıkların gözlemlenmesi; hammadde olan yoğurtun farklı asitlikte olması, üretim metotlarının özellikle de kurutma süresi, ortam sıcaklığı, bitki ekstraktı kullanılması ve farklı oranlarda tuz ilave edilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Sonuç olarak; kurut üretim prosesinin standardize edilmesi, üretime endüstriyel bir boyut kazandırılarak ticari bir ürün haline dönüştürülmesi, rutubet düzeyi dikkate alınarak yarı sert sert ve çok sert kurut şeklinde sınıflandırma yapılması, paketleme yöntemlerinin geliştirilmesi, raf ömrünün belirlenmesi, mevcut standartlara uygun ürün üretiminin sağlanması bakımından denetim yöntemlerinin geliştirilmesi, satış şartlarının oluşturulması, detaylı araştırmaların yapılması ve ürünün besinsel, duyusal, fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik kalite parametrelerinin bütünüyle ortaya konulması, ürünün durumu netlik kazandırılarak coğrafik işaretleme yönünde çalışmaların yapılması önerilebilir. Ayrıca üretimde kullanılan sütlerin; hijyen kurallarına dikkat edilerek sağılması ve anormal süt olarak kabul edilen sütlerin üretimde kullanılmaması, bu bağlamda, kurut üretimi yapan bireylerin bilinçlendirilmesi, hijyen ve sanitasyon konularında eğitimler verilmesi yerinde bir faaliyet olacaktır. AÇIKLAMA ve TEŞEKKÜR Bu araştırma Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi, Bilimsel Araştırma koordinatörlüğü (KTMÜ BAP 2017.FBE.05) tarafından desteklenmiş ve IV. International Academic Research Congress (INES) 30 October 03 November 2018 kongresinde sözlü bildiri olarak sunulmuştur. KAYNAKLAR 1. Karaçıl MŞ., Tek NA. (2013). Dünyada Üretilen Fermente Ürünler : Tarihsel Süreç ve Sağlık ile İlişkileri. Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi.27(2): Kocatepe D., Tiril A. (2015). Sağlıklı Beslenme ve Geleneksel Gıdalar. J Tour. Gastron Stud. 3(1):

71 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Patır B., Ateş G. (2002). Kurut un Mikrobiyolojik ve Kimyasal Bazı Nitelikleri Üzerine Araştırmalar. Turk J Vet. Anim. Sci. 26: Sun Z.,Liu W., Gao W., Yang M., Zhang J., Wu L, Wang J., Menghe B., Sun T., Zhang H. (2010). Identification and characterization of the dominant lactic acid bacteria from kurut: the naturally fermented yak milk in Qinghai, China. J Gen Appl Microbiol. 56(1): Mollabash NM., Aydemir Atasever M. (2018). İran da Satışa Sunulan Kurutların (Kishk) Kimyasal ve Mikrobiyolojik Özellikleri. Atatürk Üniversitesi Vet. Bil. Derg. 13(1): Say D.,Soltani M., Güzeler N. (2015). Dried Yoghurts: Kurut and Kashk. Pamukkale Univ J Eng Sci.21(9): Atasever Aydemir M. (2007). Erzurum ve Bingöl Yöresinde Toplanan Kurut Örneklerinin Mikrobiyolojik ve Kimyasal Nitelikleri. Yüksek Lisans Tezi. Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilim Ensititüsü. Erzurum. 8. Anonim, (2009). Türk Gıda Kodeksi Fermente Süt Ürünleri Tebliği, Tebliğ No: 2009/ Anonim, (2013). Kırgızistan Cumhuriyeti Süt ve Süt Ürünlerinin İşlenmesi Hakkında Teknik Yönetmelik. 84 Sayılı 18 Şubat 2013 Tarihli Kararname. 10. Tekinşen O., Atasever M., Keleş A., Tekinşen K. (2002). Süt, Yoğurt, Tereyağı, Peynir Üretim ve Kontrol. 1.Baskı. Selçuk Üniversitesi Basımevi. Konya. 11. AOAC (2000) Official Methods, Acidity of Cheese Titrimetric Method, Methods Rockville. 12. AOAC (2000) Official Methods, Ash of Animal Feed, Methods Rockville 13. AOAC (2000) Official Method, Moisture in Cheese, Methods No Rockville. 14. Erkmen O. ( 2015) Basic Methods for the Microbiological Analysis of Foods. 2. Baskı. Nobel Yayıncılık, Ankara. 15. Halkman AK., Sağdaş ÖE. (2011). Merck Mikrobiyoloji El Kitabı. II. Baskı. Ankara/Türkiye 16. Özdamar K. (2013). Paket Programlar İle İstatistiksel Veri Analizi I, 9. Baskı. Nisan Kitabevi, Eskişehir. 17. Doğan F. (2014). Erzurum ve Bayburt Yöresinde Üretilen Kurutların Bazı Fiziksel, Kimyasal ve Mikrobiyolojik Özellikleri. Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, Fen Bilim Enstitüsü, Erzurum. 18. Soltani M. (2009). İran da Üretilen Kurut ve Bazı Kurut Ürünlerinin Kalite Özellikleri. Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Adana. 19. Çiftçi T.(2008). Kurutun Kalite Özellikleri Üzerine Bazı Bitkisel Kaynaklı Uçucu Yağların Etkilerinin Belirlenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İzmir. 20. Zhang H.,Xu J., Wang J., Menghebilige, Sun T., Li H., Guo M. (2008). A Survey On ChemicalandMicrobiologicalComposition of Kurut, Naturally Fermented Yak Milk From Qinghai in China. Food Control. 19(6): Karabulut I., Hayaloglu AA., Yildirim H. (2007). Thin Layer Drying Characteristics of Kurut, a Turkish Dried Dairyby Product. International J of Food Sciand Technol 42(9):

72 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Some Quality Properties of Kurut, a Traditional Dairy Product in Turkey* Meryem AYDEMİR ATASEVER 1,** Mustafa ATASEVER 1 1 Department of Food Hygiene and Technology, Faculty of Veterinary Medicine, Ataturk University, Erzurum Turkey Abstract: Kurut is a sun dried fermented milk product, traditionally consumed by people of Turkey. The aim of this study was to investigate some chemical and microbiological properties and the mineral content of kurut. A total of 43 kurut samples produced from buttermilk by churning of cream (TG; n=27) or by yoghurt (YG; n=16) were collected from Erzurum and Bingöl provinces of Turkey. The samples of TG and YG groups contained aerobic mesophilic bacteria (3.1±2.20 log cfu/g, 0.25±0.89 log cfu/g), coliform (1.04±1.61 log cfu/g, <10), Lactobacillus (2.71±2.49 log cfu/g, 0.29±1.05 log cfu/g), Staphylococcus micrococcus (0.25±0.99 log cfu/g, 0.45±1.32 log cfu/g),lactococcus (2.87±2.02 log cfu/g, 0.20±0.71 log cfu/g), yeast and mould (2.14±2.27 log cfu/g, 0.85±1.63 log cfu/g), respectively. Microbial content of TG group was significantly higher than that of YG group contents. Average levels of moisture, total ash, salinity, acidity (l.a.%), fat, ph, protein of TG and YG groups were (15.48±4.48%, 12.4±2.33%); (10.76±4.90%, 14.31±3.23%), (8.62±3.92%, 9.73±1.30%), (1.34±0.51%, 2.13±0.38%), (22.56±9.08%, 16.69±2.43%), (4.22±0.58, 4.01±0.13), (51.15±10.73%, 56.01±10.84%), respectively. Minerals in samples were scanned by WDXRF. Kurut is a product making possible the evaluation of buttermilk.the drying method will allow extended storage times for yoghurt, which has a shelf life of about 1 week. Kurut has a very low moisture ratio, minimizing bacterial growth and bacterial spoilage of the product. Therefore, to increase the consumption of kurut is expected to positively affect public health. There is need scientific studies towards determining the quality of kurut, modernizing its production and keeping conditions and making consumption widespread. Keywords: Kurut; Turkey, chemical composition, microbiological composition, WDXRF Türkiye de Geleneksel Süt Ürünü Kurut un Bazı Kalite Özellikleri Özet: Kurut, geleneksel olarak Türk halkı tarafından tüketilen, güneşte kurutulmuş, fermente bir süt ürünüdür. Bu çalışmanın amacı, kurutun bazı kimyasal ve mikrobiyolojik özellikleri ve mineral içeriğini belirlemektir. Tereyağı üretiminde oluşan yayık altı ayranından (TG; n = 27) veya yoğurttan üretilen (YG; n = 16) toplam 43 kurut örneği, Türkiye nin Erzurum ve Bingöl illerinden toplanmıştır. Sırasıyla TG ve YG gruplarına ait örneklerin aerobik mezofilik bakteri sayısı (3.1 ± 2.20 log kob/g, 0.25 ± 0.89 log kob/g), koliform (1.04 ± 1.61 log kob/g, <10), Lactobacillus sayısı (2.71 ± 2.49 log kob/g, 0.29 ± 1.05 log kob/g), Staphylococcus micrococcus sayısı (0.25 ± 0.99 log kob/g, 0.45 ± 1.32 log kob/g), Lactococcus sayısı (2.87 ± 2.02 log kob/g, 0.20 ± 0.71 log kob/g ), maya ve küf sayısı (2.14 ± 2.27 log kob/g, 0.85 ± 1.63 log kob/g) olarak belirlenmiştir. TG grubunda belirlenen mikroorganizma sayılarının YG grubunda saptanan düzeylerden anlamlı derecede yüksek olduğu görülmüştür. TG ve YG gruplarının sırasıyla ortalama rutubet, toplam kül, tuz, asitlik (% l.a.), yağ, ph, protein değerleri (%15.48 ± 4.48,% 12.4 ± 2.33), (%10.76 ± 4.90, %14.31 ± 3.23), (%8.62 ± 3.92, %9.73 ± 1.30), (%1.34 ± 0.51,%2.13 ± 0.38), (%22.56 ± 9.08, %16.69 ± 2.43), (4.22 ± 0.58, 4.01 ± 0.13), (% ± 10.73,%56.01 ± 10.84) olarak belirlendi. Örneklerdeki mineral oranları WDXRF cihazıyla belirlendi. Kurut, yayık altı ayranın değerlendirilmesini mümkün kılan bir üründür. Kurutma işlemi, yaklaşık bir haftalık raf ömrüne sahip yoğurdun raf ömrünü uzatmaktadır. Kurutun çok düşük rutubet içeriği; bakteriyel gelişmeyi ve ürünün bozulmasını oldukça sınırlandırmaktadır. Bundan dolayı kurut tüketiminin arttırılmasının halk sağlığı açısından olumlu olacağı düşünülmektedir. Kurutun kalitesinin belirlenmesine, üretim ve muhafaza koşullarının modernize edilmesine ve tüketiminin yaygınlaştırılmasına yönelik bilimsel çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Kurut; Türkiye, kimyasal kompozisyon, mikrobiyolojik kompozisyon, WDXRF **Author for correspondence: Phone: E mail adress: meryematasever@atauni.edu.tr (M. AYDEMİR ATASEVER) This study is in part of Miss Aydemir Atasever s MS thesis. *This study was financed by the Research Fund of Ataturk University in Erzurum, Turkey (Project No: Grant No: ) 68

73 Meryem AYDEMİR ATASEVER, Mustafa ATASEVER INTRODUCTION Kurut is a dry fermented dairy product produced traditionally in Turkey (1,2,3). Kurut is included in the scope of concentrated fermented milk and traditional products in Turkish Food Codex Communiqué in Fermented Milk (4). In Turkey many products similar to kurut are produced with different names, such as kes (5), pestigen (6), peskuten (7), gesk, kesk, corten, torak or terne (1). There are also products similar to kurut which are produced especially in the Middle East under the names, sucha as labneh, shankalish, madeer, oggt and kishk are dealed as kurut like products (8). In some regions of Turkey, kurut is traditionally produced by yoghurt. Yoghurt is produced from full fat milk boiled and cooled up to C by adding yoghurt of the day before for fermentation.the yoghurt obtained at the end of this process is placed in the refrigerator and kept for h and then poured onto a cloth bag and filtered for 1 3 day to remove water. The concentrated yoghurt is poured into a pot and cut into small pieces with spons or hand to give 4 8 cm in diameter and g round, oval or conical shapes. Salt (1 3%) and cream (5 10%) are optionally added before the shaping process. These shaped pieces are then placed on a tray, and dried in a shady, airy place for 7 10 days after being covered with a cloth. These shaped pieces are then dried in the sun for days (1, 2, 10). In some regions (e.g. Erzurum) buttermilk is gained by churning of cream. Kurut is produced from the gained from buttermilk and drying in the sun after filtration as mentioned above. Some producers add rennet into buttermilk during the heat treatment to accelerate the coagulation (11). Kuruts are kept in convenient conditions (e.g. cool, dry and clean). Kuruts are used for preparing various traditional meals, after they are dissolved in water (1). Kurut is a remarkable food stuff because it has a high protein content, can be kept without spoiling for a long time and is produced from buttermilk, which is a by product of butter production (2). However there are limited studies on the chemical and microbiological quality of kurut. To our knowledge there is no study on the mineral content of kurut. Therefore we aimed to investigate some chemical and microbiological properties and the mineral content of kurut samples collected from Erzurum and Bingöl provinces of Turkey. MATERIAL AND METHODS In this research 43 kurut samples were collected from Erzurum and Bingöl provinces of Turkey in aseptic conditions and kept in refrigerator (4±1 C) until they were analysed. The kurut samples (TG; cream buttermilk group, n=16) collected from the villages of Erzurum were prepared from buttermilk gained by churning of cream. The kurut samples (YG; yoghurt buttermilk group, n=27) collected from Bingöl were produced from buttermilk gained by churning of yoghurt. Microbiological analysis Ten grams of kurut sample was homogenized in 90 ml sterile saline solution and 1/10 dilutions of the homogenates were prepared (12). Pour plate method was used for microbiologic analysis. 1 ml of the homogenates was used for inoculation. Plate Count Agar (PCA, Merck) was used for counting of total aerobic mesophilic bacteria. Colonies were counted after incubation for 72±1 hours at 30±1 C. For counting coliform bacteria Violet Red Bile Agar (VRBA, Merck) was used. After incubation at 37 C for h under anaerobic conditions, the red coloured colonies of diameters > 1 mm were counted. Rogosa Acetate Agar (RAA, Merck) was used for counting Lactobacillus bacteria. The plates were incubated at 30±1 C for 5 days under anaerobic conditions. For counting Staphylococcus Micrococcus, Mannitol Salt Agar (MSA, Merck) was used. After the plates were incubated for h at 37±1 C, the forming colonies were counted. M17 Agar (Merck) was used for counting Lactococcus type bacteria. The colonies were counted after incubation for hours at 30±1 C. For yeast and mould counting, Potato Dextrose Agar (PDA, Merck) culture of which ph was reduced to 3.5 by using 10% tartaric acid. After the plates were incubated for 5 days at 21±1 C, the 69

74 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), colonies were counted (13). After incubation, the colonies per plate were counted. Numbers of bacteria were expressed as unit forming logaritmic colony (log cfu g 1). Chemical analysis Moisture contents of samples were determined by using the reference method reported in British Standard 770 (14). The salt contents were measured by using the Mohr method (15). Acidity of samples was determined by according to the method reported in TSE 591 (16). Fat amount of samples were determined by applying the Gerber method. ph values of samples were measured at 20±1 C by using a ph meter (wtw inolab) (17). Protein amounts of samples were determined by using Kjeldahl method according to the method reported by IDF (18). Analyses of the samples were carried out in duplicate. Mineral analysis For the determination of mineral contents of the kurut samples, Wavelength Dispersive X Ray Fluorescent (WDXRF) method reported by Demir et al.(19) was used. Kurut samples were dried in an incubator at C for hours and they were kept in an air proof plastic pochettes until they were analysed. Kurut samples were pulverized by using a mill and sifted with sieves of 150µm and 75 µm provide particle homogeneity. After sifted samples were pelleted by using a press machine (Spex Cat. B25, USA) by applying a pressure of tons. The pellets had diameters of about 30 mm and hight of mm. Mineral contents of the pellets were determined by using a sequential spectrometer equipped with a Rh X ray tube (ZSX 100e, Rigaku, USA). Statistical analysis The effect of raw material on quality of kurut samples were analysed with independent samples T test. SPSS software package program was used for statistical analyses (20). RESULTS Microbiological analysis The numbers of total aerobic mesophilic and coliform bacteria, Lactobacillus, Staphylococcus Micrococcus and Lactococcus, yeast and mould determined in the kurut samples examined were shown in Table 1. The numbers of the microorganisms were expressed as log cfu/g. Table 1. The microbiological properties of the kurut samples (mean±standart deviation) Kind of kurut TG Total aerobic mesophilic bacteria (log cfu/g) Coliform (log cfu/g) Lactobacillus (log cfu/g) Staphylococcusmicrococcus (log cfu/g) Lactococcus (log cfu/g) Yeast and mould (log cfu/g) 3.01± ± ± ± ± ±2.27 YG 0.25±0.89 ND 0.29± ± ± ±1.63 Significance ** ** ** NS ** * TG= cream buttermilk group; YG= yoghurt buttermilk group; NS= Not significant; ND= Not detected; *, (p<0.05); ** (p<0.01) Chemical analysis The results of chemical analysis were shown in Table 2. 70

75 Meryem AYDEMİR ATASEVER, Mustafa ATASEVER Table 2. The chemical composition of the kurut samples (mean±standart deviation) Kind of Moisture Total ash Salinity Aciditya Fat ph Protein kurut (%) (%) (%) (%) TG 15.48± ± ± ± ± ± ± ± ± ± ± ± ± ±10.8 YG Significanc ** ** NS ** ** NS NS e TG= cream buttermilk group; YG= yoghurt buttermilk group;*, (p<0.05); **, (p<0.01); NS= Not significant; a, Lactic acid unit Mineral analysis The contents of mineral substances in the kurut samples examined were given in Table 3. Table 3. Contents of some mineral substances in the kurut samples.χ (mean±standart deviation) Mineral TG YG Significance Sodium ± ± ** Magnesium 0.304± ±0.121 NS Aluminium 0.129± ±0.013 ** Silicon 0.204± ±0.03 ** Phosphorus 3.561± ±0.494 ** Sulphur 3.890± ±0.584 NS Chlorine 52.13± ±1.646 NS Potassium 9.905± ±1.219 ** Calcium 7.634± ±1.081 NS Iron 0.314± ±0.085 ** Nickel 0.031± ±0.003 * Copper 0.034± ±0.006 * Zinc 0.109± ±0.533 * Bromine 0.066± ±0.007 ** Rubidium 0.006± ±0.003 * Barium 0.164± ±0.022 ** Lead ND Stronsium 0.024± ±0.001 NS Tin ND 0.051±0.015 Aurum ND Selenium ND Titanium ND Lantan ND TG= cream buttermilk group; YG= yoghurt buttermilk group; χ, indicates percentage; NS= Not significance; ND= Not detected; *, (p<0.05); **, (p<0.01) DISCUSSION Microbiological analysis The number of total aerobic mesophilic micro organisms (Table 1) determined in TG and YG group was lower than that reported by Patir and Ates (3) and Kamber (21). The differences might result from raw material used, production and keeping conditions. Coliform bacteria number of samples was 1.04±1.61 log cfu/g in TG group, however in YG group coliform bacteria could not be detected (Table 1). The number of coliform bacteria determined in TG 71

76 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), group was lower than that (2.45 log cfu/g) reported by Patir and Ates (3). The absence of coliform bacteria in YG group is in accordance with the results of Kamber (21) who did not observe coliform bacteria in the kurut samples. The numbers of Lactobacillus species detected in TG (2.71±2.49 log cfu/g) and YG group (0.29±1.05 log cfu/g) (Table 1) were lower than those reported by Patir and Ates (3) and Kamber (21). The number of Staphylococcus and Micrococcus sp. determined in TG group and (0.25±0.99 log cfu/g), in YG group (0.45±1.32 log cfu/g) was lower than that (3.38 log cfu/g) reported by Patir and Ates (3). The number of Lactococcus species determined in TG group (2.87±2.02 log cfu/g) and in YG group (0.20±0.71 log cfu/g) (Table 1) was lower than that (4.04 log cfu/g) reported by Patir and Ates (3). Yeast and mould number determined in TG group (2.14±2.27 log cfu/g) and in YG group (0.85±1.63 log cfu/g) was lower than that (4.04 log cfu/g) reported by Patir and Ates (3). The number of total aerobic mesophilic micro organism, Lactobacillus, Lactococcus species (p<0.01), yeast and mould (p<0.05) determined in TG group were significantly higher than in YG. This might be due to high moisture content and low acidity determined in TG group. Chemical analysis Average moisture content was 15.48±4.48% and 12.14±2.33% in TG and YG group, respectively. The difference in the moisture contents between two groups was statistically significant (p<0.01). These values were higher than the value of 10.96±3.56% reported by Patir and Ates (3). The moisture content of YG group was similar to that reported by Kamber (21) (12.10±1.66%). Ash contents of the kurut samples in TG and YG groups were similar to those reported by Kamber (21) (9.98±1.70%) and Patir and Ates (39) (12.99±4.25%), respectively. Salt contents of the samples in TG and YG groups were lower than those reported by Patir and Ates (3) (12.85±4.33%) and higher than those reported by value of Kamber (21) (6.65±1.35%). The differences observed might be due to the addition of salt in different amounts by the producers to increase the taste, aroma and strength of kurut. Acidity of samples (% lactic acid) was lower in TG group, and similar in YG group than those reported by Patir and Ates (3) (2.40±1.08%) and Kamber (21) as (2.91±0.21%). Fat content of the samples in TG group were significantly higher than that in YG group (p<0.01). The differences observed might be due to usage of fatless yoghurt by some producers to used for kurut production. Fat contents of the samples in both groups were lower than those reported by Patir and Ates (3) (32.90±14.10%), Kamber (21) (45.88±3.28%). The differences observed might be due to addition of cream by some producers to fatless yoghurt used for kurut production. It was determined that the examined samples ph values were 4.22±0.58 in TG group, 4.01±0.13 in YG group Patir and Ates (3) declared this value as 4.26±0.27 and Kamber (21) as 4.15±0.14. ph value got in this study is in accordance with the results of these researchers. Protein ratio of kurut samples was determined as 51.15±10.73% in TG group, as 56.01±10.84 % in YG group (Table 2). These data show that kurut is very rich in protein. Protein ratio determined in this study was found out quite higher than the value (25.53±2.20%) Kamber (21) determined. Significant differences in moisture, acidity, ash, and fat contents between TG and YG groups were observed while differencees in salinity, ph and protein content between the two groups were statistically not significant (Table 2). It can be said that these differences are sourced from the differences in raw material, production and keeping conditions. Moreover it is considered that there is not a standard technique from kurut s raw material to production and keeping conditions causes the given differences Mineral analysis Mineral substances in milk body are separated into two groups as macro and trace elements in terms of their amounts. Macro elements (calcium, phosphor, magnesium, sodium, potassium, 72

77 Meryem AYDEMİR ATASEVER, Mustafa ATASEVER chloride, sulphur and nitrogen) are indispensable elements for growth and development of the organism. Trace elements taking place in milk are aluminium, gold, copper, barium, bismuth, silver, tin, lead, lantan, nickel, iron, zinc, brome, chrome and selenium (24,25,26). Some elements such as Al and Pb are of actual importance because of their correlation to environmental pollution, and others as Al, Cu and Fe for their release from alloys of material and tools utilized for milking to dairy productions (27,28,29). The aluminium found in kurut samples might originate from milk and the aluminium pots used during for production and keeping of the kurut samples examined. Moreover in kurut samples the elements of Zn, Sn, La, Au, Sr, Ti, Pb, Ru, Br, S, and Si were met as well (Table 3). While percentage Na, Al, Si, P, K, Fe, Br, Ba content TG and YG groups in the samples were found out different in very important level (p<0.01) and Ni, Cu, Zn, Rb were found out different in important level (p<0.05), it wasn t observed a difference with Mg, S, Cl, Ca, Sr ratios (Table 3). CONCLUSIONS Kurut is a product making possible the evaluation of buttermilk and providing more durable yoghurt which has less durability by drying it. In the present study we determined the content of nutritional and mineral substances in kurut on which there was little knowledge. Especially because of its low moisture content bacterial spoiling was limited. However among kurut samples, significant differences in terms of microbial and chemical properties were observed. The results suggested that the differences resulted from raw material, production and keeping conditions, which were not standard. Therefore further studies are required to determine the quality of kurut, as well as for modernizing and standardizing its production and keeping conditions in order that it is widely consumed. REFERENCES 1. Eralp, M. (1953). Kurut, yapılısı ve terkibi. A. Üniv. Ziraat Fak. Yilligi. 3: Gulumser, S. (1985). Kurutun yapilisi ve bilesimi uzerine bir arastirma. Ataturk University, MS Thesis. 3. Patir, B., Ates, G. (2002).: Investigations on Some Microbiological and Chemical Features of Kurut. Turk J Vet Anim Sci. 26: Turkish Food Codex : Turkish Food Codex Food Codex Communiqué in Fermented Milk No: 2001/ ; Number: 51, Tarakci, Z., Kucukoner, E., Yurt, B. (1999). A Study on Some Properties of Kes Produced in Ordu and it s Surround. Food. 2: Kurt, A., Demirci, M., Gunduz, H.H. (1982). Bir süt ürünü olan pestigen üzerine arastırmalar. Ataturk Univ Agric Fac, 13: Kurt, A., Caglar, A. (1988). Investigations on Some Microbiological and Chemical Features of Peskuten. Food. 13: Tamime, A.Y., Robinson, R.K: (2007).Tamime and Robinson's Yoghurt: Science and Technology (pp ). Cambridge: Woodhead Publishing Ltd Abington Hall Abington. 9. Hayaloglu, A.A., Konar, A. (2001). A comparative study on physicochemical and sensorial properties of butter made from yoghurt and cream. Milchwissenscahft. 56: Akyuz, N., Coskun, H., Bakirci, I., Con, A.H. (1993).A study on kurut produced in Van and its province. Gıda, 18: Akyuz, N. (1999). Kurut. Van Valiligi Kultur ve Sanat Derg, 7: 12 15,. 12. Kurt, A., Cakmakci, S., Caglar, A. (1996). Süt ve Mamulleri Muayene ve Analiz Metotları Rehberi (pp ). Erzurum: Atatürk Üniversitesi Ziraat Fak. Yayınları No: Harrigan, W.F., Mccance, M.E. (1976). Laboratory Methods in Food and Dairy Microbiology. London: Revised ed, Academic Press. 14. British Standard Institute. (1963). Methods for the chemical analysis of cheese, 8 th ed. Bs 770, London British Standard Institue. 15. Fox, P.F. (1963). Potantiometric determination of salt in cheese. J Dairy Sci. 46:

78 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Turkish Standart Institute: White Cheese, TS 591, Turkish Standart Institute, Ankara, Marshall, R.T. (1992). Standard methods fort the examination of dairy products (pp. 547). 16 th ed., Washington DC: APHA International Dairy Federation: Milk. Determination of the nitrogen content (Kjeldahl method) and calculation of crude protein content, IDF Standard 20B. Brussels, Belgium: International Dairy Federation, Demir, F., Budak, G., Baydas, E., Sahin, Y.( 2006). Standard deviations of the error effects in preparing pellet samples for WDXRF spectroscopy. Nucl Instrum Meth B. 243: SPSS: Statsoft, Statistica for Windows. USA: SPSS Inc., Kamber, U. (2008). The manufacture and some quality characteristics of kurut, a dried dairy product. Int J Dairy Technol. 61: Karapinar, M., Gonul, S.A. (2003). Food Microbiology In A. Unluturk and F. Turantas (Eds.), Foodborne Disease. Izmir: Meta Basim Matbaacilik. 23. Ergullu, E. (1983). Koliform grubu bakteriler ve peynir teknolojisindeki zararli etkileri. J Ege Univ Agric Fac. 20: Oysun, G. (1987). Süt Kimyası ve Biyokimyası. Samsun: Ondokuz Mayis Üniversitesi Yayınlari. 25. Metin, M. (1996). Süt Teknolojisi. Izmir: Ege Üniversitesi Basımevi. 26. Atasever, M. (2003). Spor ve Beslenme. Ankara: Milli Egitim Bakanligi Yayinlari No: Coni, E., Bocca, A., Lanni, D., Caroli, S. (1995). Preliminary evaluation of the factors influencing the trace element content of milk and dairy products. Food Chem. 52: Coni, E., Bocca, A., Coppolelli, P., Caroli, S., Cavallucci, C., Trabalza Marinucci, M. (1996). Minor and trace element content in sheep and goat milk and dairy products. Food Chem. 57: Lante, A., Lomolino, G., Cagnin, M., Spettoli, P. (2006). Content and characterisation of minerals in milk and in Crescenza and Squacquerone Italian fresh cheeses by ICP OES. Food Control.17: Tekinsen, O.C., Nizamlioglu, M. (2001). Süt Kimyası. Konya: SEL ÜN Vakfi Yayinlari. 74

79 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Tokat Bölgesindeki Neonatal Buzağı İshallerinin Etiyolojisinin Belirlenmesi Uğur KAYA 1 Alparslan COŞKUN 2* 1 Yeşilyurt Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü, Tokat, TÜRKİYE 2 Cumhuriyet Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Sivas, TÜRKİYE Özet: Bu çalışmanın amacı, Tokat yöresinde neonatal buzağı ishallerine neden olan bazı enfeksiyöz etkenlerin prevalasının hızlı test kitleri ile ortaya konulmasıdır. Çalışmamız Tokat ilinde farklı büyükbaş hayvan işletmelerinden temin edilen 107 adet neonatal ishalli buzağıda gerçekleştirildi. Buzağılardan klinik muayenelerini takiben dışkı örnekleri alındı. Dışkı örneklerinin Rotavirüs, Coronavirus, Giardia lamblia, E.coli K 99 ve Cryptosporidium yönünden immunokromatografik olarak hazır tanı kiti kullanılarak enteropatojen etkenlerin analizleri yapıldı. Neonatal ishalli buzağılara ait dışkıların analizleri sonucunda toplam 107 adet buzağıdan 36 sında çalışmada kullanılan beş enteropatojenlerden herhangi birine rastlanmamış olup, 71 inde bir ya da daha fazla enteropatojen tespit edilmiştir. Bu araştırma sonuçlarına göre; Rotavirüs enfeksiyonu %44,86, Giardia %16,82, Cryptosporidium %11,21, Coronavirüs %9,35 ve E.coli %7,48 oranında bulundu. Tokat bölgesindeki buzağı ishallerinde en yaygın gözlenen enfeksiyonun rotavirüs ve giardia etkenlerinden kaynaklandığı ve Tokat yöresindeki ishalli buzağıların tedavisinde ve ishalden korunmada bunun göz önüne alınması gerektiği sonucuna varıldı. Anahtar Kelimeler: Buzağı, ishal, etiyoloji. Determination of Etiology of Neonatal Calves Diarrhea in Tokat Region Abstract: The aim of this study was to determine the prevalence of some infectious agents causing neonatal calf diarrhea with rapid test kits in Tokat region. This study was carried out in 107 neonatal diarrheal calves obtained from different cattle farms in Tokat region. Stool specimens were obtained from calves following the clinical examination. Stool specimens were analyzed using the immunochromatographic test kit for Rotavirus, Coronavirus, Giardia lamblia, E. coli K 99 and Cryptosporidium. As a result of analysis of the neonatal diarrheal fecal specimens, 36 none of the 107 calves did not have any of the five enteropathogens and 71 of the calves had to one or more enteropathogens. The rates of rotavirus, giardia, cryptosporidium, coranavirus and E.coli were found as 44,86%, 16,82%, 11,21%, 9,35% and 7,48%, respectively. In conclusion, it has been concluded that the most common infections in etiology of calf diarrhea in the Tokat region were rotavirus and giardia agents and that this should be taken into consideration in the treatment of diarrheic calves and the protection of diarrhea in Tokat region. Keywords: Calf, diarrhea, etiology. *Sorumlu Yazar: Alparslan COŞKUN Cumhuriyet Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Sivas, Türkiye. Tel.: /2577, e mail: acoskun@cumhuriyet.edu.tr 75

80 Uğur KAYA, Alparslan COŞKUN GİRİŞ Buzağılarda yaygın olarak gözlenen ishaller enfeksiyöz ve nonenfeksiyöz etkenler nedeniyle oluşmaktadır (1 2). Neonatal buzağı ishalleri doğumdan sonraki ilk 3 4 haftalık sürede en sık olarak da doğumu takiben 2 10 gün içinde görülür. Sığır yetiştiriciliği sorunlarının en önemlilerinden olan buzağı ishalleri, yüksek mortalite ve morbidite ile seyrettiği için ekonomik kayıplara neden olmaktadır (1 5). Buzağı ishallerinde ekonomik kayıpların en aza indirilmesi için etiyolojisinde rol oynayan enfeksiyöz ve nonenfeksiyöz etkenlerin en hızlı şekilde belirlenmesi ve etkili bir tedavi yapılması gerekmektedir (6). Enfeksiyöz etkenler içerisinde virüsler, bakteriler ve parazitler rol almaktadır. Bu enfeksiyöz etkenler tek başlarına ya da miks enfeksiyonlar tarzında buzağılarda ishale neden olmaktadırlar (1 2,4). Buzağılarda ishalin etiyolojisi hakkında yapılan çalışmalarda en sık olarak; bakteriyel etkenlerden E.coli nin, viral etkenlerden rotavirüs ve coronavirüs ların, paraziter etkenlerden ise giardia, cryptosporidium, toxocara ve eimeria ların yol açtığı belirlenmiştir (4 5,7). Ülkemizin çeşitli bölgelerinde ishal etiyolojisinin belirlenmesine yönelik çalışmalar (10 11, 13, 15) yapılmasına rağmen literatür taramalarında Tokat yöresinde buzağı ishallerinin etiyolojinin tespiti ile ilgili bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmada, Tokat yöresinde neonatal buzağı ishallerine neden olan bazı enfeksiyöz etkenlerin prevalasının hızlı test kitleri ile ortaya konulması amaçlanmıştır. MATERYAL ve METOT Çalışmamızın hayvan materyalini Ocak Haziran 2016 tarihlerinde Tokat Merkez ve Yeşilyurt, Artova, Almus, Sulusaray, Pazar, Zile, Erbaa, Niksar, Turhal ve Reşadiye ilçelerinden temin edilden buzağılar oluşturdu. On ve üzeri buzağısı olan 65 farklı işletmede ishal tespit edilen, 3 28 günlük yaşta, farklı ırklarda (38 tanesi Montofon, 17 tanesi Simental, 30 tanesi Montofon Melez, 22 tanesi Simental Melezi) 57 dişi ve 50 erkek olmak üzere toplam 107 buzağıda çalışma gerçekleştirildi. Neonatal ishalli buzağıların klinik muayeneleri sırasında dışkının yoğunluğu, kıvamı, içeriği, rengi ve dışkılama sıklığı kayıt edildi. Bir işletmeden en fazla iki buzağı olacak şekilde 65 farklı işletmeden dışkı örnekleri rektal uyarım ile dışkı kaplarına alındı. Dışkılar enteropatojenik etkenlerin tespiti amacıyla ticari in vitro Anigen Rapid BoviD 5 Ag Test Kiti (Bionote, Inc. Korea) kullanılarak analiz edildi. İmmunokromatografik hazır tanı kitiyle Rotavirüs, Coronavirüs, Cryptosporidium, Giardia lamblia ve E.coli K 99 yönünden test yapıldı. Çalışma için Cumhuriyet Üniversitesi Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulundan gerekli izinler alındı. BULGULAR Neonatal ishalli buzağıların dışkılarından hızlı tanı kiti ile yapılan test sonucunda toplam 107 adet buzağıdan 36 sında çalışmada kullanılan beş enteropatojenden herhangi birine rastlanmamış olup, 71 inde bir ya da daha fazla enteropatojen tespit edildi. Enteropatojen tespit edilenlerden 33 adet buzağıda sadece rotavirüs, 2 adet buzağıda sadece cryptosporidium, 2 adet buzağıda sadece E.coli, 13 adet buzağıda sadece giardia, 21 adet buzağıda ise miks enteropatojen tesbit edilmiştir. 76

81 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Tablo 1. Dışkı analizi sonucunda bakılan enteropatojenlerin tesbit sayıları ve toplam buzağı sayılarına göre yüzdelik oranları Enteropatojenler N=107 % Oran Rotavirüs (Tek+Miks) Giardia (Tek+Miks) Cryptosporidium (Tek+Miks) Coronavirüs (Miks) E.coli (Tek+Miks) Tablo 2. Dışkı analizi sonucunda enteropatojenlerin sayı ve yaş göre dağılımı Enteropatojen N= 107 % Oran Yaş aralığı (gün) (3 10) (11 20) (21 28) Negatif Pozitif Rotavirüs E.coli E.coli + Coronavirüs E.coli + Rotavirüs Cryptosporidium Cryptosporidium + E.coli Giardia Rotavirüs+Coronavirüs Rotavirüs+Cryprosporidium Rotavirüs+Giardia Cryprosporidium+Giardia Cryprosporidium+Coronavirüs Cryprosporidium+Rotavirüs+Coronavirüs Cryprosporidium+Rotavirüs+Giardia Cryprosporidium+E.coli+Giardia TARTIŞMA ve SONUÇ Dışkıda bulunan enteropatojenlerin hızlı tanı kitleri kullanılarak tespit edilmesi ve bunun sonucunda kesin teşhis konularak doğru tedavi ve koruma planlamalarının yapılması ile buzağı ölümleri engellenip yetiştiricinin ekonomik kayıpları azaltılabilmektedir (3, 11, 15 18). Hızlı tanı kitleri neonatal buzağı ishallerine neden olan bazı etkenlerin çok kısa sürede, hasta başında tespit yapma imkanını sunmaktadır. Bu da hastalığa özgü tanı, tedavi ve prognoz, değerlendirmesi yapılarak buzağı ishallerine bağlı oluşabilecek ekonomik kayıpların azaltılmasına katkı sağlamaktadır. İshale neden olan enfeksiyöz etkenlerin tesbiti E.coli için bakteriyolojik ekim kullanılarak, rotavirüs ve coronavirüs için Elektron mikroskopi, Enzim Linked Immunosorbent Assay, Immuno electro osmophoresis, Polyacrylamide Gel Electrophoresis, Revers Passive Haemaglutination testi, ImmunofluorescentTest (9 10) ile hücre kültürünün kullanımıyla, cryptosporidium için Ziehl Neelsen gibi boyama teknikleriyle (1 2, 4), giardia için ise dışkının natif muayenesi ile yapılmaktadır. Tüm bu testlerin yanı sıra son yıllarda immunokromatografik olarak hazır tanı kitleriyle de teşhis yapılabilmektedir. Özellikle buzağılardaki ishal olaylarında birden fazla etken için aynı anda çabuk sonuç veren test kitlerinin kullanılması pratik teşhiste çok önemli fayda sağlamaktadır. Şüphelenilen enfeksiyöz etkenlerin hızlı ve kesin teşhisleri, doğru teşhis ve tedavinin yapılmasını sağlayacaktır. Bu da buzağı 77

82 Uğur KAYA, Alparslan COŞKUN ölümlerini ve buzağılarda gereksiz ilaç kullanımını azaltarak, hayvan yetiştiricilerini büyük ekonomik kayıplardan kurtaracaktır (10 11, 13, 15). Hızlı tanı kitleriyle dışkıda enteropatojen tespitinin diğer teşhis yöntemlerine göre laboratuar ortamı olmadan saha şartlarında hızlı sonuç alması, ucuz, basit ve kolay uygulanabilmesi, aynı anda birden fazla etkenin analizinin yapılabilmesi ve tedavi stratejilerinin kısa sürede belirlenebilmesi gibi avantajları vardır. Araştırmamızda çalışılan test kitlerinin kolay uygulama prosedürü ile saha şartlarında rahatlıkla kullanılabileceği gözlemlendi. Çalışmamızda kullanılan toplam 107 adet neonatal ishalli buzağılara ait dışkı örneklerinin analizleri sonucunda buzağıların %33,64 ünde bakmış olduğumuz enteropatojenlerden hiçbiri tesbit edilememiş, %30.85 inde sadece rotavirüs, %12.15 inde sadece giardia, %1,87 sinde sadece E.coli K 99, %1,87 sinde sadece cryptosporidium etkenleri tespit edilirken, %19,62 sında miks enfeksiyon tespit edildi. Miks enfeksiyon olarak da toplam 107 adet buzağının; %4,68 inde rotavirüs ile coronavirüs birlikte, %2,81 inde rotavirus ile cryptosporidium birlikte, %1,87 sinde rotavirüs ile giardia birlikte, %0,93 ünde cryptosporidium ile giardia birlikte, %0,93 ünde cryptosporidium ile coronavirüs birlikte, %1,87 sinde E.coli K 99 ile coronavirüs birlikte, %1,87 sinde E.coli K 99 ile rotavirüs birlikte, %0,93 ünde E.coli K 99 ile cryptosporidium birlikte, %1,87 sinde cryptosporidium, rotavirüs ve coronavirüs birlikte, %0,93 ünde cryptosporidium, rotavirüs ve giardia birlikte, %0,93 ünde cryptosporidium, E.coli K 99 ve giardia birlikte tespit edildi. Rotavirüs enfeksiyonu çoğunlukla 2 günlük ile 3 haftalık buzağılarda görülmektedir. Virüs ince barsakların proksimalindeki papillalara yerleşerek epitelyum hücrelerinde çoğalıp villözlerde atrofi şekillenmesi sonucu emilimde azalma ve sekresyonda artış olur. Virüsle enfekte hücreler ölür. Sonuçta absorbsiyon bozularak; sulu, mukoid ve sarı renkli ishale neden olur. Etkenin ağızdan bulaşmasından saat sonra ilk enfeksiyon belirtileri görülür. Hasta buzağılarda halsizlik, salivasyon, iştahsızlık ve diyare gözlenir (12). Çalışmamızda rota virüslü buzağıların 3 28 günlük yaş aralığında olduğu ve dışkılarının genellikle sarı renkte ve sulu olduğu tesbit edildi. Neonatal ishalli buzağılarda yapılan araştırmalarda rotavirüs varlığını Burgu ve arkadaşları %33.6, Al ve Balıkçı %30 bulurken Alkan ise %53 olarak tespit etmiştir. Sunulan bu araştırmada rota virüs varlığı %44.86 bulunmuş olup, bu sonuçlar Burgu ve ark10 ile Al ve Balıkçı11 ya göre yüksek, aksine Alkan9 a göre düşük bulunmuştur. Coronavirüs enfeksiyonları 5 30 günlük buzağılarda ishale neden olmaktadır. Coronavirüslar bağırsak villuslarında kübik yapıdaki epitellerin yassı epitele dönüşmesine neden olurlar. Yassı epiteller kübik epitellere göre daha az absorpsiyon yapar. Kalın bağırsaklara yerleşen coronavirüslar su rezorpsiyonunda azalmaya ve şiddetli diyareye neden olurlar. İnkubasyon periyodu saat arasında değişmektedir (12). Coronavirüs enfeksiyonları buzağılarda bitkinlik, iştahsızlık ve sarı renkte inatçı diyareye neden olmaktadır. Diyare 2 3 gün devam ederek, şiddetli dehidrasyon ve dolaşım yetmezliğine yol açar. Vücut ısısı genellikle normal sınırlardadır. Sekunder enfeksiyonlar klinik semptomların şiddetlenmesine ve ölümlerin artmasına neden olur. Mortalite oranı %50 ye kadar çıkabilir(14). Neonatal buzağıların ishal olgularında ülkemizde farklı bölgelerde yapılan farklı çalışmalarda coronavirüs varlığı %1 ila %37 arasında tespit edilmiştir (3, 11, 13). Bu araştırmada coronavirüs enfeksiyonu miks enfeksiyon tarzinda % 9,35 oranında ve daha önceki çalışmalarda tespit edilen oranlar içerisinde bulundu. Cryptosporidium parvum insan ve hayvanların ince bağırsaklarına yerleşir. Yaygın bir protozoa olan Cryptosporidium parvum, neonatal buzağılarda önemli bir enteropatojendir. Hastalık, dışkı ile atılan, çevre şartlarına dayanıklı ookistlerin ağızdan alınması ile meydana gelir. Hastalığın tipik semptomu olan diyare genellikle 1 4 haftalık buzağılarda ortaya çıkar. Hasta buzağılarda halsizlik, iştahsızlık, dengesiz yürüyüş, kaslarda titremeler, gelişme geriliği, 78

83 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), abdominal ağrı, kıllarda karışıklık ve sulu ishal görülür (14). İshal; pis kokulu, beyaz sarımtrak renkte, sulu kıvamda, bazen kanlı ve muhatlıdır. Şiddetli diyare ile seyreden vakalarda, dehidrasyon, kilo kaybı, sancı ve ölüm görülmektedir. Hastalıkta morbidite yüksek olmasına rağmen, mortalite çok düşüktür. Miks görülen enfeksiyonlarda hastalık daha şiddetli ve öldürücü seyretmektedir (19). Bu çalışmada cryptosporidiozisli buzağıların dışkıları genellikle yeşil renkte ve mukuslu olup, buzağıların tamamı 4 haftalık yaştadır. Bu araştırmada Tokat bölgesindeki ishalli buzağılarda Cryprosporidozis oranı %11,21 bulunmuş olup diğer araştırmalara kıyasla yüksek olduğu saptandı (3). E.coli enfeksiyonu 1 7 günlük buzağılarda, büyük ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Neonatal buzağılarda E.coli enfeksiyonlarına genellikle doğumdan sonraki 2 10 gün içinde rastlanılsa da ilk 24 saat içinde de görülebilir (12). Neonatal buzağıların ishal olgularında E.coli varlığı; Aydın ve ark21 %69.3, ve Ok ve ark14 %13.4 olarak belirlemiştir. Sunulan bu araştırmada ise ishalli buzağılarda E.coli oranı %7,48 bulunmuş olup diğer araştırmalara göre düşük çıkmıştır. Bizim araştırmamızda E.coli enfeksiyonu oranının düşük çıkmasının muhtemel nedeni araştırmamızda sadece E.coli K 99 suşuna bakılmış olmasından kaynaklanabilir. Diğer çalışmalarda E.coli K 99 ile beraber E.coli CSA31A, F41, STa, Stx1, Stx2 suşlarına da bakılmıştır (3). Giardiazis 12 günlük ile 12 haftalık buzağıların ince bağırsaklarında bulunabilir. Hastalık giardia kistleri ile kontamine olan yem ve sularla bulaşır. Giardiazis kilo kaybına ve kronik diyareye neden olmaktadır (14). Bu çalışmada Giardiazisli buzağıların dışkıları genellikle sarı yeşil renkte ve sulu mukuslu olduğu gözlendi. Neonatal buzağıların ishal olgularında Göz ve ark20 Giardianın prevalansını %14.7 olarak tesbit ederken bu çalışmada giardia varlığı %16,82 oranında miks enfeksiyon tarzında bulundu. Sonuç olarak, Tokat bölgesinde neonatal buzağı ishallerinde hızlı tanı kitleri ile bakılan enfeksiyöz etkenler arasında en yaygın gözlenen enfeksiyonun rota virüs ve giardia etkenlerinden kaynaklandığı ve Tokat yöresindeki ishalli buzağıların tedavisinde ve ishalden korunmada bunun göz önüne alınması gerektiği sonucuna varılmıştır. TEŞEKKÜR Bu araştırma Tokat Bölgesindeki Neonatal Buzağı İshallerinin Etiyolojisinin Belirlenmesi isimli Yüksek Lisans Tezinden özetlenmiş ve Cumhuriyet Üniversitesi BAP tarafından V035 proje numarası ile desteklenmiştir. KAYNAKLAR 1. Radostits OM, Gay CC, Hinchcliff KW, Constable PD (2006). Veterinary Medicine: A Textbook of the diseases of catle, sheep, goats, pigs and horses. 10thed. Saunders Co, London. 2. Hall GA, Jones PW, Morgan JH (1992). Calf diarhoea, chapter 12. In Andrews AH, Blowey RW, Boyd H, Eddy RG (Ed): Bovine Medicine Diseases and Husbandry of Cattle, 1st ed. Blackwell Science Ltd. Oxford 3. Altuğ N, Yüksek N, Özkan C, Keleş İ, Başbuğan Y, Ağaoğlu ZT, Kaya A, Akgül Y. Neonatal Buzağı İshallerinin İmmunokromatografik Test Kitleri İle Hızlı Etiyolojik Teşhisi. YYÜ Veteriner Fakültesi Dergisi, 24(3): , Khan A, Khan MZ (1991). Aetiopathology of neonatal calf mortality. J Isl Acad Sci, 4 (2), Lorenz I, Fagan J, More SJ (2011a). Calf health from birth to weaning. II. Management of diarrhoea in pre weaned calves. Irish Vet J, 64 (9),

84 Uğur KAYA, Alparslan COŞKUN 6. Kalınbacak A. İshalli Buzağıların Sıvı Sağaltımında Hipertonik SalinDextran ve Oral Elektrolit Solüsyonunun Kullanımı. Ankara Üniv Vet Fak Derg, 2003; 50: Langoni H, Linhares AC, De Avila FA, Da Silva AV, Elias AO (2004). Contribution to the study of diarrhea etiology in neonate dairy calves in São Paulo state, Brazil. Braz J Vet Res Anim Sci, 41, De La Fuente R, Garcίa A, Ruiz Santa Quiteria JA, Luzόn M, Cid D, Garcίa S, Orden JA, Gόmez Bautista M (1998). Proportional morbidity rates of enteropathogens among diarrheic dairy calves in central Spain. Prev Vet Med, 36, Alkan F. Buzağı İshallerinde Rotavirus ve Corona Virusların Rolü. AÜ Vet Fak Derg 1998; 45: Burgu İ, Akça Y, Alkan F, Özkul A, Karaoglu T. Yenidoğan İshalli Buzağılarda Rotavirusların Electron Microskopi (EM), Enzyme Linked İmmunosorbent Assay (ELISA) ve Polyacrylamide Gel Electrophorosis (PAGE) Teknikleri ile Çabuk Teşhisi ve Antijenik Karakterizasyonu. AÜ Vet Fak Derg 1995; 42: Al M, Balıkçı E. Neonatal İshalli Buzağılarda Rotavirus, Coronavirus, E. Coli K99 ve Cryptosporidium parvum'un Hızlı Test Kitleri ile Teşhisi ve Enteropatojen ile Maternal İmmünite İlişkisi. F.Ü. Sağ. Bil. Vet. Derg. 26(2): 73 78, Bilal T. Yenidoğanların İç Hastalıkları. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi, İstanbul. p , Erdoğan HM, Ünver A, Güneş V, Çitil M. Frequency of rotavirus and coronavirus in neonatal calves in kars district. Kafkas Üniv Vet Fak Derg. 9(1): 65 8, Turgut K, Ok M. Veteriner Gastroenteroloji. Semptomdan Teşhise. Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi. İç Hastalıkları A.B.D. Bahçıvanlar Basım San. A.Ş , İçen H, Arserim NB, Işık N, Özkan C, Kaya A. Prevalence of Four Enteropathogens with Immunochromatographic Rapid Test in the Feces of Diarrheic Calves in East and Southeast of Turkey. Pak Vet J, 33(4): , Sentürk S. Buzağı ishallerinde sıvı tedavisi. J Fac Vet Med. 20: 161 7, Kocabatmaz M, Aslan V, Sezen Y, Nizamlioğlu M. İshalli neonatal buzağıların prognozu ve tedavisi. Selçuk Üniversitesi Vet Fak. 4(1): , Sen I, Guzelbektes H, Yıldız R. Neonatal Buzağı İshalleri; Patofizyoloji, Epidemiyoloji, Klinik, Tedavi ve Koruma. Türkiye Klinikleri J Vet Sci. 4(1): 71 78, Gül Y. Geviş Getiren Hayvanların İç Hastalıkları. 3. Baskı. Malatya: Medipres Matbaacılık , Göz Y, Altuğ N, Yüksek N, Özkan C (2006). Parasites Detected in Neonates and Young Calves with Diarrhoea. Bull Vet Inst Pulawy, 50, Aydın F, Umur Ş, Gökçe G, Genç O, Güler MA (2001). Kars yöresindeki ishalli buzağılardan bakteriyel ve paraziter etkenlerin izolasyonu ve identifikasyonu. Kafkas Üniv Vet Fak Derg, 7(1),

85 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Use of Dental İmplantation in a Dog With Hypodontia in Permanent Dentition Murat KİBAR 1* 1 Artvin University, Artvin Vocational School, Hunting and Wild Life Programme, Artvin, Turkey Abstract: The purpose of this article is to evaluate clinical properties of a rare hypodontia case in the permanent dentition in a dog, and its treatment by dental implantation. A 1.5-year-old male Canary dog was referred to the surgery department for missing of a tooth. All primary teeth were present except for the right mandibular fourth premolar (P4) at the time of the first dental examination. Mandibular oblique radiographs confirmed the finding of P4 hypodontia. The implant system consisted of an endosseous component, a transgingival collar, a collar retaining screw, a coping, and a coping retaining screw. Ceramic implant tooth was placed and fixed by dental acrylic. There was no any implant stability after 3 month the surgery. In conclusion, hypodentia is a rare abnormality that we now know can be seen in dogs. It can reconstructed by implant system and the owner s dissatisfaction can be fulfiled. Keywords: dental implant, dog, hypodontia Kalıcı Dişlerinde Hipodenti Bulunan Bir Köpekte Diş İmplantı Kullanımı Özet: Bu çalışmanın amacı, bir köpekte nadir görülen hipodentinin klinik bulgularının ve diş implantı kullanılarak tedavisinin değerlendirilmesidir. Canary ırkı 1,5 yaşında erkek köpek diş eksikliği ile cerrahi kliniğinde muayene edildi. İlk diş muayenesi sırasında sağ mandibular 4. premolar (P4) haricindeki dişler tamdı. Mandibulanın oblik radyografisi P4 hipodontiyi doğruladı. İmplant sistemi; kemik içi gövde, gingivadan geçen boyun, boynu tutturan vida, kaplama ve kaplama vidasından oluşmaktaydı. Seramik diş implantı yerleştirildi ve diş akriliği ile sabitlendi. Cerrahiden 3 ay sonra herhangi stabilite devam etmekteydi. Sonuç olarak, köpeklerde görebileceğimiz hipodonti nadir izlenen bir anomalidir. Bu anomali, implant sistemi ile düzeltilerek hayvan sahibinin memnuniyetsizliği düzeltilebilir. Anahtar kelimeler: diş implantı, köpek, hipodonti *Corresponding Author: Murat KİBAR Artvin University, 08100, Artvin, Turkey. E mail: muratkibartr@yahoo.com 81

86 Murat KİBAR INTRODUCTION Developmental dental disorders may result in anomalies in the structure, shape, size, or number of the teeth (1,2). Hypodontia, named as one or more missing teeth, is presented in different breeds of dogs. Hypodontia prevalence is noticed that between 1 14% ratio in human medicine (3). The first successful implant in human dentistry was enforced in 1965 (1). Cosmetic dentistry is a expanding business in human medicine, and its popularity in the veterinary practice is sure to follow (4). Because suitable implantation in veterinary patients needs several times anesthetic events, the entire process can continue between 14 and 18 weeks (1). The purpose of this article is to evaluate clinical properties of a rare hypodontia case in the permanent dentition in a dog, and its treatment by dental implantation. CASE A 1.5-year-old male Canary dog was referred to the surgery department for missing of a tooth (Figure 1). His owner was discontented to this esthetic problem. His body weight was 43 kg. All primary teeth were present except for the right mandibular fourth premolar (P4) at the time of the first dental examination. Mandibular oblique radiographs confirmed the finding of P4 hypodontia. The implant system take placed an endosseous component, hereafter referred to as the implant, a coping, a coping retaining screw, a transgingival collar, and a collar retaining screw (Niko Dental, Bad Elstam, Germany). Figure 1. View of missing tooth on the right mandible (arrow). Dog was premedicated with xylazine 2 mg/kg IM and atropine 0.04 mg/kg SC, and general anesthesia was induced with ketamine 10 mg/kg IM. Directly on the ridge crest, a crestal incision was made in the linea alba. A hole ( mm) was made by drill. This hole dilated by For implant, the insertion torque, which demonstrates the cutting resistance of bone when its spin is stopped, was patented in Ncm (Saeshin, Korea). The implant was established at the bone level (Figure2). After stable installation of implant, cover screw was bonded to it (Figure3). The dog was then discharged and permitted only pureed food for the 82

87 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), first 10 days and a soft diet. Ten weeks were let to elapse to the maturation of gingival vascularity and provide bone healing. Figure 2. The radiographic appearance of the implant (arrow)in the bone level. Figure 3. View of implant and cover screw (arrow) on the right mandible. Transfer was placed right mandible. Two stage tooth mold was done by silicone gel (zeta plus, Italy) with 2 spatula. Mold of missing tooth was taken. Additionally, contrary P4 mold was also done (Figure 4). During a second procedure, the cover screw was lifted from implant,and the collar retaining screw and collar were enclosed andsquizzed with a small screwdriver and the anti torquewrench. Next, the coping retaining screw and coping were attached, the latter being squizzed minimally. Abudment was added on implant. After abudment was covering by teflon tape and tempit item. Abudment was applied by anticeptic and saliva was cleaned from area. Ceramic implant tooth was placed and fixed by dental acrylic (Aifix) (Figure 5). Radiographs were taken pre operatively and immediately postoperatively (Figure 6). Thereafter, radiographic follow up was planned at the scheduled monthly examination. 83

88 Murat KİBAR Figure 4. View of tooth mold (arrow) on the left mandible. Figure 5. View of ceramic implant tooth(arrow) on right mandible. Figure 6. The radiographic appearance of ceramic implant tooth (arrow). 84

89 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), There was no detected any other family history of a similar phenotype. No other general dysmorphic features were determined. The dentition of the patient's mother and brother were controlled clinically but no significant features were found. The patient s chest radiograph and preoperative laboratory findings were all normal. Implantation site tested in dog mandible was showed to be bone type II. There was no any implant instability after 3 month the surgery. DISCUSSION The dog probably exposes more hereditary dental abnormalities than any other animal, because of the difference in shape and size of breeds as well as from sometimes indiscriminate and intensiveinbreeding (2,5). It is reported that the prevalence of hypodontia (32.3%) is in 288 out of 627 examined dogs. This is significantly higher for large dolichocephalic breeds (2). In this case, hypodonthia was determined in a Canary dog which is include large breed dogs. The third lower molars are the teeth most frequently missing followed by the first lower and upper premolars, and the second lower and upper premolars, as noticed by Pavlica et al., Hypodentia was identified the lower premolars in this case. The patient described in this report appeared to be the first member of his family to show these clinical features. There was no family history of a similar phenotype. The possible genetic basis of hypodontia in this case is thus unknown. It may be X linked like the other reported cases; however, this is not definite because of the negative family history. Previous research has pointed that a region of necrotic bone surrounding the implant exists following surgery and that the extent of this region is influenced by drilling speed (6), design, and irrigation mode (or absence of irrigation) (7). In this case, implant was placed under a simplified technique where multiple drills of increasing diameter were utilized. All drilling procedures were conducted at 900 rpm under abundant irrigation. There was no any implant stability after 2 month the surgery. It was noted that the bone implant score obtained from radiographic analysis was an accurate means of assessing peri implant bone height is confirmed by the good correlation between bone implant score values and data on peri implant attachment levels and pochket deepts (8). By the radiographs bone implant score determined type II in implantation site on mandible. In conclusion, hypodentia is a rare abnormality that we now know can be seen in dogs. It can reconstructed by implant system and the owner s dissatisfaction can be fulfiled. REFERENCES 1. Schroeder, H.E. (1991). Developmentand Structure of the Tissues of the Tooth, Clinical Consideration. In: Schoeder, H.E. (Ed.), Oral Structural Biology. Thime, Stuttgart,pp Pavlica, Z., Erzaveci. V., Petelin. M. (2001). Teeth abnormalities in the dog. ACTA Vet Brno, 70, sciencejournals.php?gclid=eaiaiqobchmiltnt8dsb3aivbp3vch0ioanjeaayasaaegj6pfd_bwe 3. Şişman, Y., Uysal, T., Gelgor, I. (2007). Hypodontia. Does the prevalence and distribution pattern differ in orthodontic patients? Europ J Dent, 1, Ekren, O., Kurtoğlu, C. (2009). The effect of implant abudment connection type to the clinical success of implant supported fix restorations: A literature reviev. Atatürk Univ J Dent Fac, 19,

90 Murat KİBAR 5. Kertesz, P. (1993). Dental Development and Abnormalities. In: Kertesz, P. (Ed.), A Colour Atlas of Veterinary Dentistry and Oral Surgery. Wolfe, London,pp Kim, S.J.,Yoo, J., Kim, Y.S., Shin, S.W. (2010). Temperature change in pig rib bone during implant site preparation by low speed 6 International Journal of Biomaterials drilling. J Appl Oral Sci, 18, in pig rib bone during implant site preparatio 7. Scarano, A., Piattelli, A., Assenza, B., Carinci, F.,Di Donato, L.,Romani, G.L., Merla, A. (2011). Infrared thermographic evaluation of temperature modifications induced during implant site preparation with cylindrical versus conical drills. Clin Impl Dent Rel Res, 13, Deporter, D.A., Friedland, B., Watson, P.A., Pilliar, R.M., Howley, T.P., Abdulla, D., Melcher, A.H., Smith, D.C. (1986). A clinical and radiographic assessment of a porous surfaced, titanium alloy dental implant system in dogs. J Dent Res, 65,

91 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Wagyu Sığırlarının Morfolojik, Fizyolojik ve Et Kalite Özellikleri Büşra YARANOĞLU 1 1 Balikesir Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı, Balikesir Türkiye Özet: Wagyu terimi, Japon siyah, Japon kahverengi, Japon shorthorn ve Japon polled ırklarını kapsayan Japonya yerli sığırlarını ifade etmektedir lı yıllara kadar Budizm etkisiyle sığır eti tüketiminin yasak olmasından dolayı ve pirinç tarımı için gerekli iş gücünün korunması amacıyla ırka özgü özelliklerin ortaya çıkma süreci gecikmiştir. Wagyu eti mermerleşmesinin çok iyi, yağ içeriğinin yüksek ve dilimlenmeye karşı gösterdiği direncin düşük olması ile diğer sığır etlerinden ayrılmaktadır. Oleik asit içeriğinin yüksek ve erime noktasının düşük olması sebebiyle kendine has bir aromaya sahiptir. Mermerleşmenin kalıtım derecesinin yüksek olmasından dolayı et kalitesi düşük yerli ırklarla yapılacak melezleme çalışmaları neticesinde et kalite özelliklerinin uzun vadede daha iyi seviyelere ulaşabileceği düşünülmektedir. Anahtar sözcükler: wagyu sığırı, et kalitesi, mermerleşme, kalite derecelendirme Morphological, Physiological and Meat Quality Characteristics of Wagyu Cattle Abstract: Wagyu term is represented as Japanese native cattle, including Japanese black, Japanese brown, Japanese shorthorn and Japanese polled breeds. Until the 1870s, due to the prohibition of consumption beef by the influence of Buddhism and the protection of the farm labor necessary for rice cultivation; the process of emergence the characteristic features belonging to breed was delayed. Wagyu distinguishes from other beef with the fact that the degree of marbling, higher fat content and lower resistance of slicing. Wagyu meat has a unique aroma because of including high levels of oleic acid and low level of melting point. Because of the high heritability of marbling, it is thought that in the long terms, these properties can reach better levels for low quality domestic breeds as result of hybridization studies. Keywords: Wagyu Beef, Meat Quality, Marbling. Tenderness,Meat Grading; 86

92 Büşra YARANOĞLU GİRİŞ Japonya'nın yerli ırklarından olan Japon siyah sığırı veya Kobe sığırı ülkenin etçi sığırlarına özgü bir isim olan Wagyu olarak bilinir. Wa, Japon kültürü ile ilgili olan anlamına gelirken gyu ise sığır manasını taşır yılında ülke yemeklerinin UNESCO Kültürel Miras listesine alınmasından sonra Japon mutfağının önemi ve bu sayede Wagyu sığırlarının da Dünya çapındaki tanınırlığı artmıştır (1,2). Wagyu Sığırları temel olarak 4 ırkı kapsar. Bunlar; Japon siyah, Japon kahverengi, Japon shorthorn ve Japon polled (boynuzsuz) ırklarıdır. Japon siyah sığırları toplam Wagyuların yaklaşık %97 sini oluşturmaları sebebiyle bu dört ırkın hepsi Wagyu olarak bilinmektedir. Bir sığırın Wagyu olarak adlandırılabilmesi için bahsedilen ırklar veya melezlerinden biri olmasının yanı sıra Japonya da doğma ve orada yetişme şartı aranmaktadır. Buzağılar doğar doğmaz sisteme kayıtları yapılır ve kayıt sonunda her buzağının bir sertifikası olur. Bu sertifika o buzağının Wagyu olduğunu simgeler. Karkaslar ise kesim sırasında ırka özgü bir sembol ile damgalanmaktadır (1). Wagyu sığırının en karakteristik özelliği etindeki mükemmel mermerleşme oranı ve karkas yağ miktarının yüksek oluşudur. Mermerleşme kaslar arasına yağın homojen biçimde dağılmasını ifade eder. Wagyu sığırlarının genetik çeşitliliğini araştırmak amacıyla yapılan bir çalışmada memerleşmenin kalıtım derecesi 0,56 olarak saptanmıştır (3,4). Wagyu eti, yağlı olmasına rağmen içerdiği doymamış yağ asitlerinin doymuş yağ asitlerine göre fazla olması sebebiyle insan sağlığı açısından oldukça faydalıdır. Etin tekstürü çok iyidir. Pişirildiğinde ağırlık kaybı ve dilimlemeye karşı gösterdiği mukavemet çok azdır. Diğer ırklar ile karşılaştırıldığında Wagyu etinin erime noktasının düşük olması (25ºC) bileşimindeki yağın ağızda hızla eriyerek geriye spesifik bir tad bırakmasına sebep olur (5,6). Japonya da Hayvancılık ve Wagyu Sığırı Şekil 1. Wagyu sığırı Japonya da hayvancılığın gelişim sürecine bakıldığında üç belirgin dönem görülmektedir. Bunlar 1868 yılında ülke yönetimine Meji nin geçmesiyle başlayan Meji reformları dönemi, İkinci Dünya Savaşı dönemi ve İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemdir e kadar olan Meji reformları öncesi dönemde Budizm in etkisinde kalan Japonya da sığır eti tüketiminin yasak olması ve pirinç tarımı için gerekli iş gücünün sağlanması amacıyla çekim hayvanlarını korumak adına hayvancılık fazla gelişememiştir. Meji reformları döneminde Japonya da sığır eti tüketimi başlamıştır. 87

93 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Hayvancılık başta olmak üzere birçok alanda batılılaşma hareketleri görülmüş, büyük ve modern çiftlikler kurulmuştur. İkinci Dünya Savaşı döneminde hayvancılığa verilen önem artmıştır. Bu artışın sebeplerinden biri, Birinci Dünya Savaşı ndan galibiyet ile çıkan Japonya da milli gelirin hızla artması sonucunda hayvansal ürünlere olan talebin yükselmesidir. Bu yükseliş ile hayvansal ürün ithalatı artmıştır. Devlet ekonomik dengeyi sağlamak amacıyla yurt içinde hayvansal üretimi artırıcı teşviklere başvurmuştur. Bu sayede hayvansal ürün ithali azalmış ancak hayvansal yem ithalatı artmıştır (7,8). Japonya nın dağlık bir coğrafyaya sahip olması ve az orandaki tarım arazilerinin pirinç tarımı için kullanılması artan yem ithalatının başlıca sebepleridir. Ülkede hayvancılık için ayrılan mera oranı % 1 2 civarındadır. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde ise hayvancılık kırsal alanlara kaydırılmış, hayvansal üretim ailelerin yan geliri olmaktan çıkmış, ekonomik ve endüstriyel işletmelerin temelleri atılmıştır (7,8). Wagyu etinin mermerleşme oranı, lezzeti ve yüksek kalite özellikleri diğer ülkelerin de dikkatini çekmiş, Wagyu 1976 yılında Amerika'ya ve 1990 yılında Avustralya'ya götürülerek yetiştirilmeye başlanmıştır. Bu tarihten sonra Japonya'da Wagyu sığırının ülke dışına çıkışı yasaklanmış ve ülke içinde yetiştiriciliği çok sıkı denetimler altına alınmıştır. USDA (United States Development Agriculture) etler ile ilgili yaptığı sınıflandırma sisteminde Japonya dışında yetiştirilen Wagyu etini Kobe tarzı yetiştirilmiş sığır eti olarak adlandırmaktadır. Günümüzde Amerika ve Avustralya başta olmak üzere Kanada ve bazı Avrupa ülkelerinde çeşitli birlik ve dernekler vasıtasıyla Wagyu sığırlarının damızlıkları, embriyo ve spermaları pazarlanmaktadır (9,10). Wagyu Sığırları ile İlgili Çeşitli Parametreler Wagyu sığırlarının neredeyse tamamını oluşturan Japon siyah sığırlarında deri, deriyi örten kıllar, burun ve boynuzlar tamamen siyah renklidir. Japon kahverengi sığırlarda deri ve üzerindeki kıllar karamel rengindedir. Japon shorthorn sığırları kırmızı kahverengi tonları arasında değişen deri ve kıllara, sağlam bir bacak yapısına ve güçlü boynuzlara sahiptir. Japon boynuzsuz sığırlar ise siyah renkli deri ve kıllara sahiptir. Mermerleşme derecesi en düşük olan sığırlardır (1). Wagyu sığırları ile ilgili diğer morfolojik ve fizyolojik veriler Tablo 1 de verilmiştir. Tablo 1. Çeşitli Wagyu sığırlarının bazı morfolojik özellikleri ve besi performansı parametreleri (1) ERGİN GENÇ Canlı Ağırlık Cidago Yüksekliği Göğüs Çevresi B. Başı Canlı B. Sonu Canlı GCAA (kg) (kg) (cm) (cm) Ağırlık (kg) Ağırlık (kg) Japon Siyah (9 ay) 755 (29 ay) 0,77 Japon Kahverengi (9,5 ay) 750 (26 ay) 0,90 Japon Shorthorn (7,5 ay) 745 (26 ay) 0,87 Japon Polled Besi sonunda Wagyu sığırlarında karkas kompozisyonu %47,7 kas, %41,7 yağ ve %10,6 oranında kemik şeklinde bir dağılım göstermektedir. Etin bileşimi incelendiğinde %38,4 oranında yağ ve % 13,9 ham protein oranı ile yağ içeriğinin oldukça yüksek oluşu dikkat çekmektedir. Wagyu sığırları ile ilgili yapılan diğer çalışmalarda kaslarda bulunan yağ oranının %30 dan fazla olduğu bildirilmektedir (5,11). 88

94 Büşra YARANOĞLU Wagyu sığırlarında ortalama gebelik süresi 289,9 gün, buzağılama ile ilk östrus arası 80 gün, buzağılama ile gebelik arası 112 gün, ilk tohumlamada gebe kalma oranı %53,5 ve gebelik başına tohumlama sayısı ise 1,6 olarak bildirilmiştir (12). Wagyu Sığır Yetiştiriciliği ve Besi Performansı Japonya da 2 farklı tarzda Wagyu yetiştiriciliği yapan işletme bulunmaktadır. Bunlar buzağı yetiştirme ve besi işletmeleridir. Buzağı yetiştirme işletmeleri Wagyu buzağılarını doğuran inekleri yetiştirir ve doğan buzağıları besi işletmelerine satar. Satış 2 4 veya 6 12 aylık yaşta olmaktadır. Besicilik yapan işletmeler ise yoğun konsantre yem içerikli rasyonlar ile elde ettikleri karkasları piyasaya sunarlar (1). Besi süresi ortalama 20 ay olan Wagyu sığırlarında hayvan başına ortalama kg konsantre yem kullanılır. Konsantre yemin büyük kısmının ithal edilmesi ve her bir sığır için yüksek oranda kullanılması Wagyu etinin pahalı olmasının önemli sebeplerindendir (13,14). Besinin ilk dönemi olan aylar arasında hayvana %27 50 oranında konsantre yem, %50 73 oranında kaba yem verilir. Bu dönemde günlük canlı ağırlık artışı yaklaşık gramdır. Besi başlangıcında konsantre yemin düşük oranda olmasının sebebi hayvanın aşırı yağlanmasını engellemektir. İkinci dönem olan aylar arasında %60 70 konsantre yem ve %30 40 kaba yem verilir. Bu dönemde günlük canlı ağırlık artışı ortalama gramdır. Besinin son dönemi olan aylar arasında ise %84 konsantre ve %16 kaba yem verilir. Bu dönemdeki günlük canlı ağırlık artışı ise yaklaşık gramdır. Besinin sonunda rasyondaki konsantre yem oranını arttırmanın sebebi mermerleşmenin iyi olmasını sağlamaktır (15,16,17). Rasyona katılan vitamin E ve β karoten renk stabilitesini ve pişirme kaybının en düşük miktarda olmasını sağlar (18,19). Wagyu sığırı besisinde ampirikler tarafından uygulanan ve mermerleşmeye katkı sağladığı düşünülen çeşitli uygulamalar vardır. Bunlardan en yaygın olanı hayvanın kaslarına elle veya özel bir aparat ile günlük belirli sürelerde yapılan masajdır (14). Entansif yetiştiricilik yapan işetmeler açısından bakıldığında bu masajın hergün yapılabilmesi önemli bir işçilik maliyeti getireceğinden dolayı pek olası görülmemektedir. Besi süresince farklı zamanlarda Wagyu sığırlarında olan değişimin izlendiği bir çalışmada canlı ağırlık değerleri 19. ayda 499±32,6 kg; 24. ayda 604±44,8 kg ve 29. ayda 652,2±70,8 kg olarak bildirilmiştir. Aynı ölçüm zamanlarındaki intermusculer yağ miktarları ise 50,8±4,2 kg; 59,1±8,6 kg ve 63,9±11,1 kg olarak belirlenmiştir (20). Wagyu Sığırında Et Kalitesi Japonya da etin kalite ve fiyatını belirleyen en önemli unsur mermerleşmedir. Wagyu eti mermerleşme, yağlılık, gevreklik, yumuşaklık ve tekstür gibi özellikler bakımından diğer ırklara kıyasla üstün olmasından dolayı oldukça değerlidir (1,5). Şekil 2. Wagyu sığırı (a) ve Holstein sığırlarında (b) kas kesitlerinin mikrofotometrik görüntüleri (17). 89

95 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), a b Şekil 3. Wagyu (a) ve Holstein (b) sığır eti görüntüleri Wagyu sığırında kas içi yağın oranı 24 ayda %23,3 artarken, diğer ırklarda bu artış %0,6 4,7 aralığındadır. Aradaki fark mermerleşmesinin ne kadar üstün olduğunu gösterir (17). Mermerleşme ırka, yaşa, rasyona, besi periyoduna ve yemdeki vitamin A düzeyine bağlı olarak değişir. Mermerleşmesi iyi olan bir etin kesiti incelendiğinde kas demetleri, adipoz doku denizindeki adacıklar şeklinde görülür (22,23). Mermerleşmedeki artış protein oranında düşüşe yol açar. Yüksek orandaki vitamin A mermerleşmeyi azaltır. Ancak yemdeki iz miktarlardaki vitamin A seviyesi mermerleşmenin iyileşmesini sağlar. 82 baş Wagyu sığırına çeşitli dozlarda vitamin A verilerek yapılan bir araştırmada mermerleşme ile serum vitamin A düzeyi arasındaki korelasyon negatif yönde 0,38 olarak bulunmuştur (24). 36 baş melez Wagyu ile yapılan bir çalışmada mermerleşmenin toplam yağ oranı (r= 0,57) ve göz kası alanı (MLD) (r= 0,80) ile arasında negatif korelasyon bulunduğu belirtilmektedir (21). Wagyu sığırlarında besi ortalama 20 ay sürmektedir. İlk 10 aylık periyotta kas dokudaki endomizyum üzerindeki kollojen fibriller birbirine yaklaşır ve perimizyum kalınlaşmaya, dalgalı bir görünüm almaya başlar. Bu olayların sonucunda et sert bir yapı kazanır. Ancak besinin ikinci 10 aylık döneminde intramusculer yağ içeriğinde artış olur ve bu yağlar da kas fibrillerinin arasına girerek kas fibrillerinin yapısını bozarlar. Sonuç olarak etin tekstürü yumuşar, kesim direnci düşer ve etler gevrek bir hal alır (1,23). Kas içi yağ oranının yüksek olması etin gevrekliğini ve su tutma kapasitesini arttırdığı için tadım kalitesi de artar. Tüketiciler tarafından tercih edilen bu unsurlar etteki ham protein miktarında düşüşlere sebep olmaktadır. Kas içi yağ oranındaki artış bazı esansiyel aminoasitlerde düşüşlere yol açar (1). Et kalitesini etkileyen unsurlardan biri de yağ asidi kompozisyonudur. Yağ asidi kompozisyonu ırk, yaş, besleme ve cinsiyete bağlı olarak değişir. İyi kalitede olan bir etin doymuş yağ asidi oranı düşük, doymamış yağ asidi oranı yüksek olmalıdır. Doymamış yağ asitleri toplam kolestrolü ve LDL yi düşürür, etin lezzetini arttırır. Wagyu sığırında doymamış yağ asidi oranı %59, doymuş yağ asidi oranı ise %34 olarak saptanmıştır (21,25). Doymamış yağ asitlerinden oleik asit miktarı Wagyu sığırlarında yüksektir. Bunun sebebi oleik asit sentezinden sorumlu streril coenzim A desaturaz (SCD) geninin bu ırkta tespit edilmiş olmasından dolayı oluşan genetik yatkınlıktır (26). Yüksek oranda oleik asit içeriği düşük erime noktası ile ilişkilidir. Düşük erime noktası ise etin içeriğindeki yağların ağız içinde erimesini sağlayarak etin kendine haz lezzetinin alınmasına imkan verir. Wagyı sığırları için yetiştirildiği bölge ve besi süresine göre değişmekle birlikte ortalama erime noktası C tır (1,5,6). Wagyu sığırlarında yağ asidi kompozisyonunun genetik yapısını araştırmak için yapılan bir çalışmada doymamış yağ asitleri ile vücut ağırlığı arasında negatif korelasyon; et kalite skoru 90

96 Büşra YARANOĞLU ile arasında pozitif korelasyon; doymuş yağ asitleri ile et kalite skoru arasında ise negatif korelasyon bulunmuştur. Doymamış yağ asidi seviyesi yumuşaklık, düşük erime noktası ve lezzet ile ilgilidir. Doymamış yağ asitlerinin kalıtım derecesi 0,63 olarak bildirilmiştir (27,28). Wagyu etinin kendine has aramosı çeşitli faktörlerin etkisiyle oluşmaktadır. Bunlardan ilki laktonlardır. Laktonlar etin bileşimindeki yağ asitlerinin oksidasyonu sonucunda oluşan bileşiklerdir. Kaba yem ile beslenen hayvanlara göre yoğun konsantre yem içerikli rasyonlar ile beslenen hayvanlarda daha fazla miktarda bulunurlar. Bunun yanında yağlı aroma tadını veren alkol, aldehit, diasetil ve asetoin gibi bileşikler de Wagyu aromasının oluşmasında görev alır. Tüm bu aroma bileşenleri kökenini yağlardan alır. Dolayısıyla Wagyu etinin lezzetinin en önemli sebebi yağ içeriği ve yağ asidi kompozisyonudur (1,2,27,29). Et Kalitesi Derecelendirme Sistemi Japonya da ülke çapında kabul gören Et Kalitesi Derecelendirme Sistemi ilk kez 1988 yılında yapılmıştır. Günümüzde kullanılan hali 2014 de Japon Et Derecelendirme Birliği tarafından düzenlenen halidir (30). Karkaslar 6. ile 7. kaburgalar hizasından alınan kesit ile (Şekil 4) 15 kategorilik bir derecelendirme sistemine göre sınıflandırılırlar. Karkas ağırlığı ile et ağırlığı arasındaki oranı ifade eden verim derecesi A, B ve C olarak 3 sınıfa ayrılmıştır. A ortalama verimin üstünü, B ise ortalama verimin altını ifade eder. Kalite derecelendirmesi de 1 5 arası puanlamalar şeklinde yapılmaktadır (Tablo 2). Kalite derecelendirmesini yaparken göz önünde bulundurulacak parametreler; mermerleşme, et rengi ve parlaklığı, etin tekstürü, yağın rengi, parlaklığı ve kalitesidir Tablo 2. Et kalitesi derecelendirme tablosu (30) Kalite Derecesi A A5 A4 A3 A2 A1 Verim Derecesi B B5 B4 B3 B2 B1 C C5 C4 C3 C2 C1 Şekil 4. Et kalitesini derecelendirmek için örnek alınan numunenin yeri (30) 91

97 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Mermerleşmeye dayalı kalite derecelendirmesi Kalite derecesini belirleyen unsurlardan mermerleşmeye dayalı et kalite derecelendirme sistemi fotografik değerlendirme baz alınarak yapılmaktadır. Karkastaki intermuscular yağ oranına göre 12 puanlık bir skala sistemi belirlenmiştir. Japonya daki Wagyu etleri için belirlenen et fiyatları da bu puana göre değişiklik göstermekte, puan arttıkça etin fiyatı artmaktadır (1,5,30). Bu sistemde 8 12 puanlık etler mükemmel, 5 7 puanlık etler iyi, 3 4 puanlık etler orta, 2 puanlık etler ortanın altı ve 1 puanlık etler ise mermerleşmenin en az olduğu veya tespit edilemediği etler olarak kabul edilmektedir (6,30). Wagyu sığırlar için belirlenen ortalama mermerleşme puanı 5,47±0,08; Holştaynlar için ise 2,36±0,08 dir. Mermerleşme skorunun kalıtım derecesi 0,72 olarak bildirilmiştir (27,31). Şekil 5. Japon mermerleşme derecelendirme standardı (30,31) Tekstür ve gevrekliğe dayalı kalite derecelendirmesi Tekstür etin yapısal, mekanik ve yüzey özellikleri ile ilgili bir kalite kriteridir. Etin bileşimindeki kas liflerinin diamaterleri arasındaki bağlantı ile doğrudan ilişkilidir. Gevreklik tekstürü belirlemek için kullanılan parametrelerdendir. Gevrekliği yüksek olan etin mermerleşme derecesi ve su tutma kapasitesi yüksektir. Wagyu sığırları için belirlenen ortalama tekstür puanı 4,3±0,77 ve bu puanın kalıtım derecesi ise 0,67 dir (27). Tablo 3. Tekstür ve gevreklik puanlama tablosu (30) Derece Tekstür Gevreklik 5 Çok iyi Çok iyi 4 İyi İyi 3 Ortalama Ortalama 2 Ortalamanın altı Ortalamanın altı 1 Zayıf Zayıf 92

98 Büşra YARANOĞLU Et rengine dayalı kalite derecelendirmesi Etlerde renk derecelendirmesi 1 7 arasında bir puanlama sistemi ile yapılır. 1 puanlık etler oldukça soluk ve açık renkli; 7 puanlık etler ise koyu kırmızıdır. Tüketiciler tarafından en çok tercih edilen etler 3 veya 4 puana sahiptir. Wagyu sığırlarında belirlenen ortalama renk skoru 3,7±0,62; renk skorunun kalıtım derecesi ise 0,40 olarak bildirilmiştir (27). Tablo 4. Et rengi puanlama tablosu (30) Derece Et Renk Puanı Parlaklık Çok iyi İyi Ortalama Ortalamanın altı 1 Zayıf Şekil 6. Et rengi derecelendirme standardı (30,31) Et yağının rengi ve parlaklığına dayalı kalite derecelendirmesi Etteki intramusculer yağın rengi ve parlaklığı değerlendirilirken standart bir puanlama sistemi kullanılmaktadır. Beyaz renkli yağlar 1 puana sahipken; 7 puanlık yağlar koyu sarı renktedir. Wagyu sığırları için belirlenen ortalama et yağı puanı 3,0±0,22 ve bu özelliğin kalıtım derecesi ise 0,30 olarak bildirilmiştir (27). Tablo 5. Et yağ rengi puanlama tablosu (30) Derece Et Yağ Puanı Parlaklık Çok iyi İyi Ortalama Ortalamanın altı 1 Zayıf 93

99 Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), Şekil 7. Et yağ rengi derecelendirme standardı (30,31) SONUÇ Wagyu, etinin mermerleşme oranının iyi derecede olması, lezzeti, yağ içeriği ve kendine has aroması ile öne çıkan Japonya yerli sığır ırklarındandır. Son yıllarda Dünya çapında tanınırlığının artması dolayısıyla ırk hakkında çok sayıda çalışma yapılmıştır. Etin tekstürü iyi, dilimlenmeye karşı gösterdiği direnç düşüktür. Bileşimindeki doymamış yağ asidi oranı doymuş yağ asidi oranına göre yüksektir. Oleik asit içeriği fazla ve erime noktası diğer etlere nazaran düşüktür. Mermerleşmenin kalıtım derecesinin yüksek olması sebebiyle çeşitli seleksiyon ve melezleme çalışmaları sonucunda bu özelliğin genetik olarak diğer ırklara aktarılması ile ilgili yeni çalışmalar yapılması et kalitesinin arttırılması adına faydalı olacaktır. KAYNAKLAR 1. Motoyama M, Sasaki K, Watanabe A, Meat Sci 120 (2016) Inagaki S, Amano Y, Kumazawa K, J Agric Food Chem 65 (2017) Kahi AK, Hirooka H, J Anim Sci 83 (2005) Piao S, Okura T, Irie M, Meat Sci 137 (2018) Gotoh T, Takahashi H, Nishimura T, Kuchida K, Mannen H, Anim Front 4 (2014) Lee JH, Yamamoto I, Jeong JS, Nade T, Arai T, Kimura N, Anim Sci J 82 (2011) Alpan O, Ankara Uni Vet Fak Derg 33 (1986) Namikawa K, Erişim adresi: content/uploads/2018/01/breedinghistoryofjapanesebeefcattle.pdf Erişim Tarihi: 06 Haziran American Wagyu Association, Erişim adresi: Erişim Tarihi: 25 Temmuz Australian Wagyu Association, Erişim adresi: Erişim Tarihi: 25 Temmuz Ohsaki H, Tanaka A, Hoashi S, Sasazaki S, Oyama K, Taniguchi M, vd. Anim Sci J 80 (2009) Sasaki Y, Uematsu M, Kitahara G, Osawa T, Theriogenology 86 (2016) Abdel Aziz M, Nishida S, Suzuki K, Nishida A, Anim Sci J 76 (2005) Longworth J, Erişim adresi: Erişim Tarihi: 21 Temmuz Nade T, Okumura T, Misumi S, Fujita K, Animal Science J 76 (2005) Sithyphone K, Yabe M, Horita H, Hayashi K, Fumita T, Shiotsuka Y, vd., Anim Sci J 82 (2011) Albrecht E, Gotoh T, Ebara F, Xu JX, Viergutz T, Nürnberg G, vd., Meat Sci 89 (2011) Mitsumoto M, Ozawa S, Mitsuhashi T, Koide K, Meat Sci 49 (1998) Muramoto T, Nakanishi N, Shibata M, Aikawa K, Meat Sci 63 (2003) Yamada T, Anim Sci J 85 (2014) Kazala EC, Lozeman FJ, Mir PS, Laroche A, Bailey DR, Weselake RJ, vd., J of Anim Sci 77 (1999) Gotoh T, Anim Sci J 74 (2003) Nishimura T, Hattori A, Takahashi K, J Anim Sci 77 (1999) Oka A, Maruo Y, Miki T, Yamasaki T, Saito T, Meat Sci 48 (1998) Yang A, Larsen TW, Powell VH, Tume RK, Meat Sci 51 (1999) Matsuhashi T, Maruyama S, Uemoto Y, Kobayashi N, Mannen H, Abe T, vd, J Anim Sci 89 94

100 Büşra YARANOĞLU (2011) Inoue K, Shoji N, Honda T, Oyama K, Anim Sci J 88 (2017) Oyama K, Anim Sci J 82 (2011) Inagaki S, Amano Y, Kumazawa K, J Agric Food Chem 65 (2017) Japanese Beef Grading (2008) Erişim adresi: grading.pdf Erişim Tarihi: 21 Temmuz Mukai F, Sadahira M, Yoshimura T, Anim Sci J 75 (2004) JMGA Beef Marbling Standart, (2008) Erişim adresi: Erişim Tarihi: 21 Temmuz

101 Scientific Publication Assignment of copyright Name of Journal: Title of the Article: Authors: Submission of this Article to " implies that 1) All authors agree to its submission and the Corresponding author has been authorized by co-authors 2) This Article has not been published before and is not being considered for publication elsewhere 3) This Article does not violate any copyright or other personal proprietary right of any person or entity and it contains no abusive, defamatory, obscene or fraudulent statements, nor any other statements that are unlawful in any way Assignments of copyright 1) The Author(s) assigns to exclusive copyright and related rights in the Article, including the right to publish the Work in all forms and media including print and all other forms of electronic publication or any other types of publication including subsidiary rights in all languages. 2) licenses back to the Author(s) the right to use the substance of the Article in his/her future works, provided that its prior publication in this journal is acknowledged. Corresponding Author Signature Date Please complete and sign this form. Please scan it as a jpeg, png or pdf file and name it using the manuscript name assigned by MANAS Journal of Agriculture, Veterinary and Life Sciences Scientific Publication Office. Please send the completed e-form by to the editorial office along with your corrections to the proof. Kyrgyzstan Turkey Manas University Scientific Publication Office Chyngyz Aytmatov Campus, Djal Room B101 Bishkek-KYRGYZSTAN Phone +996(312) (ext. 1144) Fax +996(312) journals@manas.edu.kg

102

Bingöl İli Manda İşletmelerinde Bazı Yetiştiricilik Uygulamalarının Biyogüvenlik Kuralları Açısından Değerlendirilmesi

Bingöl İli Manda İşletmelerinde Bazı Yetiştiricilik Uygulamalarının Biyogüvenlik Kuralları Açısından Değerlendirilmesi Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), 1 8 Bingöl İli Manda İşletmelerinde Bazı Yetiştiricilik Uygulamalarının Biyogüvenlik Kuralları Açısından Değerlendirilmesi Gökçe ÖZDEMİR 1 Ayhan ÖZDEMİR 2 1 Cumhuriyet

Detaylı

Bişkek Bölgesinde Barındırılan Köpeklerde Genital Hastalıkların Jinekolojik ve Patolojik Yönden Araştırılması

Bişkek Bölgesinde Barındırılan Köpeklerde Genital Hastalıkların Jinekolojik ve Patolojik Yönden Araştırılması Manas J Agr Vet Life Sci, 2018, 8 (1), 9 18 Bişkek Bölgesinde Barındırılan Köpeklerde Genital Hastalıkların Jinekolojik ve Patolojik Yönden Araştırılması Ertan ORUÇ 1 İhsan KISADERE 2 Zarima JUMAKANOVA

Detaylı

İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflamasına Göre Düzey 2 (TRA1 ve TRA2) Bölgelerinde Büyükbaş Hayvan Varlığı ve Süt Üretiminin Karşılaştırılması

İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflamasına Göre Düzey 2 (TRA1 ve TRA2) Bölgelerinde Büyükbaş Hayvan Varlığı ve Süt Üretiminin Karşılaştırılması İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflamasına Göre Düzey 2 (TRA1 ve TRA2) Bölgelerinde Büyükbaş Hayvan Varlığı ve Süt Üretiminin Karşılaştırılması Rıdvan KOÇYİĞİT Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Zootekni

Detaylı

Mezbahada Kesime Alınan İneklerde Ovaryum ve Uterus Lezyonlarının Patolojik Yöntemlerle Araştırılması*

Mezbahada Kesime Alınan İneklerde Ovaryum ve Uterus Lezyonlarının Patolojik Yöntemlerle Araştırılması* Atatürk Üniversitesi Vet. Bil. Derg. 2014; 9(2): 88-96 Araştırma Makalesi Mezbahada Kesime Alınan İneklerde Ovaryum ve Uterus Lezyonlarının Patolojik Yöntemlerle Araştırılması* Bahadır KILINÇ 1, Ertan

Detaylı

Türkiye ve Dünya da Manda Yetiştiriciliği 1

Türkiye ve Dünya da Manda Yetiştiriciliği 1 ISSN: 2146-8168 Sayı: 8, Yıl: 2013, Sayfa: 65-70 http://bilader.gop.edu.tr Dergiye Geliş Tarihi: 04.08.2013 Yayına Kabul Tarihi: 31.12.2013 Baş Editör: Naim Çağman Alan Editörü: Yalçın Tahtalı Türkiye

Detaylı

Elazığ İli Karakoçan İlçesinden Elde Edilen Sütlerde Yağ ve Protein Oranlarının AB ve Türk Standartlarına Uygunluklarının Belirlenmesi

Elazığ İli Karakoçan İlçesinden Elde Edilen Sütlerde Yağ ve Protein Oranlarının AB ve Türk Standartlarına Uygunluklarının Belirlenmesi ISSN: 2148-0273 Cilt 1, Sayı 2, 2013 / Vol. 1, Issue 2, 2013 Elazığ İli Karakoçan İlçesinden Elde Edilen Sütlerde Yağ ve Protein Oranlarının AB ve Türk Standartlarına Uygunluklarının Belirlenmesi Muhammet

Detaylı

ZOOTEKNİ BÖLÜMÜ. Araş. Gör. Ertuğrul KUL

ZOOTEKNİ BÖLÜMÜ. Araş. Gör. Ertuğrul KUL ZOOTEKNİ BÖLÜMÜ Araş. Gör. Ertuğrul KUL İletişim Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 55139 Kurupelit-Samsun Tel: +90 (362) 3121919/1167 Fax: +90 (362) 4576034 E-mail: ekul@omu.edu.tr

Detaylı

Ezgi KARA*, Murat ÇİMEN**, Servet KAYA*, Ümit GARİP*, Mehmet ŞAHİNSOY*

Ezgi KARA*, Murat ÇİMEN**, Servet KAYA*, Ümit GARİP*, Mehmet ŞAHİNSOY* ISSN: 2148-0273 Cilt 1, Sayı 2, 2013 / Vol. 1, Issue 2, 2013 Hakkari İlinde Yetiştirilen Yerli Kıl Keçilerden Elde Edilen Sütlerde Toplam Yağ ve Protein Seviyelerinin Türk Standartlarına Uygunluklarının

Detaylı

KAFKAS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİNDEN İTİBAREN GEÇERLİ DERS MÜFREDATI

KAFKAS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİNDEN İTİBAREN GEÇERLİ DERS MÜFREDATI II. YARIYIL I. YARIYIL KAFKAS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ 2018-2019 EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİNDEN İTİBAREN GEÇERLİ MÜFREDATI ADI T U K AKTS VETERİNER ZORUNLU LER VET101 Anatomi I 3 4 5 9 VET103 Histoloji

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HAYVAN SAĞLIĞI VE HASTALIKLARDAN KORUNMA

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HAYVAN SAĞLIĞI VE HASTALIKLARDAN KORUNMA DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HAYVAN SAĞLIĞI VE HASTALIKLARDAN KORUNMA LVS 2 III. 3 3 4 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Dersin Koordinatörü

Detaylı

Farklı Kondisyon Puanlarına Sahip Simmental Irkı Sığırlardan Elde Edilen Sütlerin AB Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi

Farklı Kondisyon Puanlarına Sahip Simmental Irkı Sığırlardan Elde Edilen Sütlerin AB Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi ISSN: 2148-0273 Cilt 5, Sayı 1, 2017 Vol. 5, Issue 1, 2017 Farklı Kondisyon Puanlarına Sahip Simmental Irkı Sığırlardan Elde Edilen Sütlerin AB Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi Duygu ULAŞ 1, Yeliz

Detaylı

Tekirdağ&Ziraat&Fakültesi&Dergisi&

Tekirdağ&Ziraat&Fakültesi&Dergisi& NamıkKemalÜniversitesi ISSN:1302*7050 TekirdağZiraatFakültesiDergisi JournalofTekirdagAgriculturalFaculty AnInternationalJournalofallSubjectsofAgriculture Cilt/Volume:11Sayı/Number:3Yıl/Year:2014 Sahibi/Owner

Detaylı

Tunceli ili Pertek ilçesinde Yetiştirilen Koyun ve Keçi Sütlerinin Kaliteli Peynir Yapım Standartlarına Uygunluğu

Tunceli ili Pertek ilçesinde Yetiştirilen Koyun ve Keçi Sütlerinin Kaliteli Peynir Yapım Standartlarına Uygunluğu ISSN: 2148-0273 Cilt 1, Sayı 2, 2013 / Vol. 1, Issue 2, 2013 Tunceli ili Pertek ilçesinde Yetiştirilen Koyun ve Keçi Sütlerinin Kaliteli Peynir Yapım Standartlarına Uygunluğu Fırat TOK*, Murat ÇİMEN**,

Detaylı

Edirne İlinde Elde Edilen Sütlerin Dünya Sağlık (Who) Standartlarına Uygunluğu

Edirne İlinde Elde Edilen Sütlerin Dünya Sağlık (Who) Standartlarına Uygunluğu Edirne İlinde Elde Edilen Sütlerin Dünya Sağlık (Who) Standartlarına Uygunluğu Sabri TÜZÜN 1, Murat ÇİMEN 1*, İsa BAŞ 1, Yusuf DEMİR 1, Mehmet KOTAN 1, Maas TAYFUR 1 Özet Bu çalışma ile Edirne ilinden

Detaylı

TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ

TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ Arş. Gör. Atilla KESKİN 1 Arş.Gör. Adem AKSOY 1 Doç.Dr. Fahri YAVUZ 1 1. GİRİŞ Türkiye ekonomisini oluşturan sektörlerin geliştirilmesi

Detaylı

Amasya İlinde İlkbahar Mevsiminde Elde Edilen İnek Sütlerinde Yağ Depresyonunun Belirlenmesi

Amasya İlinde İlkbahar Mevsiminde Elde Edilen İnek Sütlerinde Yağ Depresyonunun Belirlenmesi ISSN: 2148-0273 Cilt 3, Sayı 1, 2015 Vol. 3, Issue 1, 2015 Amasya İlinde İlkbahar Mevsiminde Elde Edilen İnek Sütlerinde Yağ Depresyonunun Belirlenmesi Hayriye AKYÜZ, Murat ÇİMEN*, Hüsna Rezzan ASLAN Özet

Detaylı

ORGANİK MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİ. Vet. Hek. Ümit Özçınar

ORGANİK MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİ. Vet. Hek. Ümit Özçınar ORGANİK MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİ Vet. Hek. Ümit Özçınar ORGANİK TARIM VE HAYVANCILIK NEDİR? Organik tarımın temel stratejisi, kendine yeterli bir ekosistem oluşturarak, bu ekosistemdeki canlıların optimum

Detaylı

Tunceli İli Pertek İlçesinden Elde Edilen Akkaraman Koyunu ve Yerli Kıl Keçi Sütlerinde Temel Lezzet Parametreleri

Tunceli İli Pertek İlçesinden Elde Edilen Akkaraman Koyunu ve Yerli Kıl Keçi Sütlerinde Temel Lezzet Parametreleri Cilt 1, Sayı 1, 2013 / Vol. 1, Issue 1, 2013 Tunceli İli Pertek İlçesinden Elde Edilen Akkaraman Koyunu ve Yerli Kıl Keçi Sütlerinde Temel Lezzet Parametreleri Ceren ÇALPUCU*, Murat ÇİMEN**, Tolga İNAL*,

Detaylı

ARAŞTIRMA. Anahtar Kelimeler: Sığır yetiştiriciliği, sığır işletmeleri, yapısal özellikler, Muş.

ARAŞTIRMA. Anahtar Kelimeler: Sığır yetiştiriciliği, sığır işletmeleri, yapısal özellikler, Muş. ARAŞTIRMA F.Ü.Sağ.Bil.Vet.Derg. 2012; 26 (1): 09-16 http://www.fusabil.org İbrahim ŞEKER 1 Hasan TASALI 2 Hakan GÜLER 3 1 Fırat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Zootekni Anabilim Dalı, Elazığ, TÜRKİYE

Detaylı

Bingöl İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğine Bağlı Sığırcılık İşletmelerinin Mevcut Durumu. *Sorumlu yazar: dasaydin@hotmail.

Bingöl İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğine Bağlı Sığırcılık İşletmelerinin Mevcut Durumu. *Sorumlu yazar: dasaydin@hotmail. TÜRK TARIM ve DOĞA BİLİMLERİ DERGİSİ TURKISH JOURNAL of AGRICULTURAL and NATURAL SCIENCES www.turkjans.com Bingöl İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğine Bağlı Sığırcılık İşletmelerinin Mevcut Durumu

Detaylı

laboratuar muayeneleri esastır.

laboratuar muayeneleri esastır. Brucella ların neden olduğu Brucellosis; sığır, koyun, keçi, domuz, koç vs. gibi hayvanlarda, özellikle, testis, meme, uterus gibi genital organlara yerleşerek yavru atmalara ve infertiliteye yol açan

Detaylı

Keçi Sütü Kalite Fiyatlandırma Sistemlerinde Somatik Hücre Sayısı Başak ÇETİNEL, Halit KANCA

Keçi Sütü Kalite Fiyatlandırma Sistemlerinde Somatik Hücre Sayısı Başak ÇETİNEL, Halit KANCA Keçi Sütü Kalite Fiyatlandırma Sistemlerinde Somatik Hücre Sayısı Başak ÇETİNEL, Halit KANCA Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji AD. 12. Gıda Kongresi Edirne, 05-07 Ekim 2016 1

Detaylı

Tekirdağ Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğine Üye İşletmelerin Gelişim Süreci ve Bugünkü Durumu

Tekirdağ Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğine Üye İşletmelerin Gelişim Süreci ve Bugünkü Durumu Tekirdağ Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğine Üye İşletmelerin Gelişim Süreci ve Bugünkü Durumu U.İşcan 1 M.Özder 2 A.R.Önal 2 1 Türkoğlu İlçe Tarım Müdürlüğü, Kahramanmaraş 2 Namık Kemal Üniversitesi,

Detaylı

Ek-1 MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ DEKANLIĞI HİZMET ENVANTERİ DİĞER(ÖZEL SEKTÖR İSTENEN BELGELER TAŞRA BİRİMLERİ MAHALLİ İDARE

Ek-1 MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ DEKANLIĞI HİZMET ENVANTERİ DİĞER(ÖZEL SEKTÖR İSTENEN BELGELER TAŞRA BİRİMLERİ MAHALLİ İDARE Ek1 MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ HİZMET ENVANTERİ SIRA NO 1 2 KURUM KODU. STANDART DOSYA PLANI KODU HİZMETİN ADI Klinik Muayene Klinik Bilimler nün Hasta muayenesini Radyografik Muayene Röntgen çekimini

Detaylı

Iğdır İlinin Hayvansal Atık Kaynaklı Biyogaz Potansiyeli. Biogas Potential from Animal Waste of Iğdır Province

Iğdır İlinin Hayvansal Atık Kaynaklı Biyogaz Potansiyeli. Biogas Potential from Animal Waste of Iğdır Province Araştırma Makalesi / Research Article Iğdır Üni. Fen Bilimleri Enst. Der. / Iğdır Univ. J. Inst. Sci. & Tech. 2(1): 61-66, 2012 Iğdır İlinin Hayvansal Atık Kaynaklı Biyogaz Potansiyeli Iğdır Üniversitesi

Detaylı

MEME LOBU YANGISI. süt endüstrisinde önemli ekonomik kayıp. süt veriminde azalma sütün imhası laboratuvar giderleri ilaç giderleri vet.hek.

MEME LOBU YANGISI. süt endüstrisinde önemli ekonomik kayıp. süt veriminde azalma sütün imhası laboratuvar giderleri ilaç giderleri vet.hek. MASTİT 1 MEME LOBU YANGISI süt veriminde azalma sütün imhası laboratuvar giderleri ilaç giderleri vet.hek. giderleri süt endüstrisinde önemli ekonomik kayıp fonksiyonel meme lobunun kaybı hayvanın ölümü

Detaylı

MEME LOBU YANGISI. süt veriminde azalma sütün imhası laboratuvar giderleri ilaç giderleri vet.hek. giderleri. süt endüstrisinde önemli ekonomik kayıp

MEME LOBU YANGISI. süt veriminde azalma sütün imhası laboratuvar giderleri ilaç giderleri vet.hek. giderleri. süt endüstrisinde önemli ekonomik kayıp MASTİT 1 MEME LOBU YANGISI süt veriminde azalma sütün imhası laboratuvar giderleri ilaç giderleri vet.hek. giderleri süt endüstrisinde önemli ekonomik kayıp 2 HAYVAN Sağlığı fonksiyonel meme lobunun kaybı

Detaylı

RESEARCH ARTICLE. Mustafa Kemal Sarıbay, Gökhan Doğruer, Yaşar Ergün, Ayşe Merve Köse*, Ece Koldaş

RESEARCH ARTICLE. Mustafa Kemal Sarıbay, Gökhan Doğruer, Yaşar Ergün, Ayşe Merve Köse*, Ece Koldaş Eurasian Journal of Veterinary Sciences www.eurasianjvetsci.org RESEARCH ARTICLE Mustafa Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Kliniği ne yılları arasında getirilen hayvanların genel

Detaylı

Türk Tarım - Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi

Türk Tarım - Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi Türk Tarım Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi, 3(7): 577-582, 2015 Türk Tarım - Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi www.agrifoodscience.com Türk Bilim ve Teknolojisi Kastamonu İli Küçükbaş Hayvan Yetiştiriciliğinin

Detaylı

İzmir İli Seferihisar İlçesinde Yetiştirilen Keçilerden Elde Edilen Sütlerde Biyokimyasal Parametrelerin Türk Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi

İzmir İli Seferihisar İlçesinde Yetiştirilen Keçilerden Elde Edilen Sütlerde Biyokimyasal Parametrelerin Türk Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi İzmir İli Seferihisar İlçesinde Yetiştirilen Keçilerden Elde Edilen Sütlerde Biyokimyasal Parametrelerin Türk Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi Neslihan ÇİÇEK 1, Murat ÇİMEN 1*, Deniz EFESOY 1,

Detaylı

T. C. DİCLE ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ KAMU HİZMET STANDARTLARI TABLOSU

T. C. DİCLE ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ KAMU HİZMET STANDARTLARI TABLOSU BİRİM: BESİN/GIDA HİJYENİ VE TEKNOLOJİSİ ANABİLİM DALI T. C. 1 Gıda analizleri mikrobiyolojik- 2 Gıda analizleri serolojik ve toksikolojik- 3 Danışmanlık hizmeti 1. Yapılacak analizleri ve ilgili mevzuatı

Detaylı

Adıyaman İlinden Eylül Ayında Elde Edilen İnek Sütlerinin Doğu Afrika Kaliteli Çiğ İnek Sütü Standartlarına Uygunluklarinin Belirlenmesi

Adıyaman İlinden Eylül Ayında Elde Edilen İnek Sütlerinin Doğu Afrika Kaliteli Çiğ İnek Sütü Standartlarına Uygunluklarinin Belirlenmesi Adıyaman İlinden Eylül Ayında Elde Edilen İnek Sütlerinin Doğu Afrika Kaliteli Çiğ İnek Sütü Standartlarına Uygunluklarinin Belirlenmesi Buket COŞKUN 1, Murat ÇİMEN 1*, Hülya YILDIRIM 1, Asiye İLHAN 1,

Detaylı

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ 2011-2012 EĞİTİM ÖĞRETİM DÖNEMİ DERS MÜFREDATI

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ 2011-2012 EĞİTİM ÖĞRETİM DÖNEMİ DERS MÜFREDATI ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ 2011-2012 EĞİTİM ÖĞRETİM DÖNEMİ DERS MÜFREDATI DÖNEM TÜRÜ KODU DERSLER T U K AKTS Ön Koşul Açıklama Bölüm AbD. 01. VET 101 Anatomi I 3 4 5 9 313-314 Temel

Detaylı

OMÜ VETERİNER FAKÜLTESİ DERS MÜFREDATI

OMÜ VETERİNER FAKÜLTESİ DERS MÜFREDATI OMÜ VETERİNER FAKÜLTESİ DERS MÜFREDATI I. SINIF (GÜZ YARIYILI-I.DÖNEM) DERSLERİ 01 VET 101 Anatomi I 4 5 9 Temel Bilimler 11 01 VET 10 Histoloji I 5 Temel Bilimler 14 01 VET 105 Vet. Hekimliği Giriş ve

Detaylı

VETERİNER HEKİMLİK ALANINDA ANTİMİKROBİYEL DİRENÇ İZLEME ve KONTROL STRATEJİLERİ EYLEM PLANI

VETERİNER HEKİMLİK ALANINDA ANTİMİKROBİYEL DİRENÇ İZLEME ve KONTROL STRATEJİLERİ EYLEM PLANI VETERİNER HEKİMLİK ALANINDA ANTİMİKROBİYEL DİRENÇ İZLEME ve KONTROL GIDA ve KONTROL GENEL MÜDÜRLÜĞÜ VETERİNER SAĞLIK ÜRÜNLERİ ve HALK SAĞLIĞI DAİRESİ BAŞKANLIĞI A Veteriner Hekimlik Alanında Antimikrobiyel

Detaylı

YYÜ VETERİNER FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI I. YARIYIL (GÜZ) DÖNEMİ FİNAL TAKVİMİ SIRA TARİH SAAT DERSİN ADI SINIF SINAV YERİ

YYÜ VETERİNER FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI I. YARIYIL (GÜZ) DÖNEMİ FİNAL TAKVİMİ SIRA TARİH SAAT DERSİN ADI SINIF SINAV YERİ YYÜ VETERİNER FAKÜLTESİ 2016-2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI I. YARIYIL (GÜZ) DÖNEMİ FİNAL TAKVİMİ SIRA TARİH SAAT DERSİN ADI SINIF SINAV YERİ 1 9 OCAK 9.00-10.00 MEDİKAL KİMYA 9 OCAK 2 10.15-11.15 GENEL FARMAKOLOJİ

Detaylı

ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ ENSTĠTÜ KURUL KARARLARI. Toplantı Tarihi: 12 Haziran 2013 Toplantı Sayısı : 2012-2013/2 Karar Sayısı: 1

ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ ENSTĠTÜ KURUL KARARLARI. Toplantı Tarihi: 12 Haziran 2013 Toplantı Sayısı : 2012-2013/2 Karar Sayısı: 1 Toplantı Tarihi: 12 Haziran 2013 Toplantı Sayısı : 2012-2013/2 Karar Sayısı: 1 Enstitümüz doktora programı öğrencilerine, yönelik Bilimsel Araştırma ve Metodolojisi entegre dersinin araştırma görevlisi

Detaylı

DÖNEM TÜRÜ KODU DERSLER T U K AKTS Açıklama Bölüm AbD. 1 0 1 3 Temel bilimler 15. 2 0 2 2 5-i Dersi. 2 0 2 1 Alan Dışı

DÖNEM TÜRÜ KODU DERSLER T U K AKTS Açıklama Bölüm AbD. 1 0 1 3 Temel bilimler 15. 2 0 2 2 5-i Dersi. 2 0 2 1 Alan Dışı 01 VET 101 Anatomi I 3 4 5 9 Temel bilimler 11 01 VET 103 Histoloji I 2 2 3 5 Temel bilimler 14 01 VET 105 Veteriner Hekimliği Giriş ve Tarihi 1 0 1 3 Temel bilimler 15 01 VET 107 Medikal Biyoloji 1 0

Detaylı

KAFKAS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ 2013-2014 EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİNDEN İTİBAREN GEÇERLİ DERS PROGRAMI

KAFKAS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ 2013-2014 EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİNDEN İTİBAREN GEÇERLİ DERS PROGRAMI KAFKAS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ 2013-2014 EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİNDEN İTİBAREN GEÇERLİ PROGRAMI VET101 Anatomi I 3 4 5 9 VET103 Histoloji I 2 2 3 5 VET105 Veteriner Hekimlik Tarihi 1-1 2 VET107 Medikal

Detaylı

Şanlıurfa İlindeki Sığırcılık İşletmelerinin Biyogüvenlik ve Hayvan Refahı Açısından Değerlendirilmesi

Şanlıurfa İlindeki Sığırcılık İşletmelerinin Biyogüvenlik ve Hayvan Refahı Açısından Değerlendirilmesi Şanlıurfa İlindeki Sığırcılık İşletmelerinin Biyogüvenlik ve Hayvan Refahı Açısından Değerlendirilmesi Harun YENER 1, Burhan ATALAR 1, Durhasan MUNDAN 2* 1 Şanlıurfa Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü

Detaylı

FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI

FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI 2.1.3. FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI : Bursa Bölgesindeki Holstein İneklerde Kuru Dönem ve Laktasyonun Çeşitli Evrelerinin Bazı Kan Parametrelerine Etkisi : - İşbirliği Yapan Kuruluş(lar) : - : Nurten GALİP*,

Detaylı

1.Yarıyıl Ders Planı Ders Ders Adı T+U Zorunlu/Seçmeli AKTS Grup Kodu

1.Yarıyıl Ders Planı Ders Ders Adı T+U Zorunlu/Seçmeli AKTS Grup Kodu 1.Yarıyıl Planı ATA101 ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ-I 2+0 Zorunlu 2 ING101 İNGİLİZCE-I 2+0 Zorunlu 2 TUR101 TÜRK DİLİ-I 2+0 Zorunlu 2 VET101 MEDİKAL BİYOLOJİ 1+0 Zorunlu 3 VET103 MEDİKAL FİZİK 1+0

Detaylı

Van İli ve İlçelerindeki Sığırcılık İşletmelerinde Kullanılan Yem Çeşitleri ve Hayvan Besleme Alışkanlıkları

Van İli ve İlçelerindeki Sığırcılık İşletmelerinde Kullanılan Yem Çeşitleri ve Hayvan Besleme Alışkanlıkları Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Bilimleri Dergisi (J. Agric. Sci.), 2001, 11(1):29-37 Geliş Tarihi: 30.10.2000 Van İli ve İlçelerindeki Sığırcılık İşletmelerinde Kullanılan Yem Çeşitleri

Detaylı

Türkiye Süt Sığırcılığında Islah ve Destekleme Politikalarının Bölgesel Etkileri Üzerine Bir Araştırma

Türkiye Süt Sığırcılığında Islah ve Destekleme Politikalarının Bölgesel Etkileri Üzerine Bir Araştırma Atatürk Üniv. Ziraat Fak. Derg., 43 (1): 59-64, 2012 J. of Agricultural Faculty of Atatürk Univ., 43 (1): 59-64, 2012 ISSN : 1300-9036 Araştırma Makalesi/Research Article Türkiye Süt Sığırcılığında Islah

Detaylı

Hasan İÇEN 1, Aynur ŞİMŞEK 1

Hasan İÇEN 1, Aynur ŞİMŞEK 1 ISSN: 1308-0679 ARAŞTIRMA http://www.dicle.edu.tr/fakulte/veteriner/dergi.htm Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesinde İç Hastalıkları Anabilim Dalı Kliniğine Mayıs 2003-Aralık 2008 Tarihleri Arasında

Detaylı

Araştırma Makalesi (Research Article)

Araştırma Makalesi (Research Article) Araştırma Makalesi (Research Article) Hakan ADANACIOĞLU 1 Turgay TAŞKIN 2 Çağrı KANDEMİR 2 Nedim KOŞUM 2 1 Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Ekonomisi Bölümü, 35100, İzmir / Türkiye 2 Ege Üniversitesi,

Detaylı

Sığır yetiştiriciliğinde Sıcaklık Stresi ve Alınabilecek Önlemler. Prof. Dr. Serap GÖNCÜ. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Sığır yetiştiriciliğinde Sıcaklık Stresi ve Alınabilecek Önlemler. Prof. Dr. Serap GÖNCÜ. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Sığır yetiştiriciliğinde Sıcaklık Stresi ve Alınabilecek Önlemler Prof. Dr. Serap GÖNCÜ Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 01330 Adana Bir ineğin kendisinden beklenen en yüksek verimi

Detaylı

Türk Tarım - Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi

Türk Tarım - Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi Türk Tarım Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi, 2(5): 214-219, 2014 Türk Tarım - Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi www.agrifoodscience.com Türk Bilim ve Teknolojisi GAP Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim

Detaylı

T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ BİGA MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ DERS İÇERİKLERİ

T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ BİGA MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ DERS İÇERİKLERİ BÖLÜM: Bitkisel ve Hayvansal Üretim T.C. PROGRAM: Büyük ve Küçükbaş Hayvan Yetiştiriciliği I. YARIYIL 00101 Matematik I (2 0 2), Sayılar, Cebir, Denklemler ve Eşitsizlikler, Fonksiyonlar, Logaritma, Trigonometri,Geometri

Detaylı

Prof. Dr. Mehmet UÇAR. Publications. A. Publications (SCI, SCI-Expanded)

Prof. Dr. Mehmet UÇAR. Publications. A. Publications (SCI, SCI-Expanded) Prof. Dr. Mehmet UÇAR Publications A. Publications (SCI, SCI-Expanded) A1. Uçar, M., Küçükkebapçı, M., Çelebi, M. ve H.N. Akalın. Murrah mandalarında postpartum anöstrus sorununun rektal muayene ve süt

Detaylı

Türk Tarım - Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi

Türk Tarım - Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi Türk Tarım Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi, 1(2): 67-72, 2013 Türk Tarım - Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi www.agrifoodscience.com Türk Bilim ve Teknolojisi Niğde İli Süt Sığırcılığı İşletmelerinin Mevcut

Detaylı

Doç.Dr. HAYRİYE DEĞER ORAL TOPLU

Doç.Dr. HAYRİYE DEĞER ORAL TOPLU Doç.Dr. HAYRİYE DEĞER ORAL TOPLU Veteriner Fakültesi Zootekni Ve Hayvan Besleme Bölümü Eğitim Bilgileri 1992-1997 Lisans Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Veteriner Pr. 2000-2005 Doktora İstanbul

Detaylı

Süt Sığırcılığı İşletmelerinde Hayvan Sağlığı, Veteriner Sağlık Hizmetleri ve Yetiştirici Memnuniyeti: Erzurum İli Hınıs İlçesi Örneği

Süt Sığırcılığı İşletmelerinde Hayvan Sağlığı, Veteriner Sağlık Hizmetleri ve Yetiştirici Memnuniyeti: Erzurum İli Hınıs İlçesi Örneği Türk Tarım ve Doğa Bilimleri Dergisi 3(1): 24 32, 16 TÜRK TARIM ve DOĞA BİLİMLERİ DERGİSİ www.turkjans.com TURKISH JOURNAL of AGRICULTURAL and NATURAL SCIENCES Süt Sığırcılığı İşletmelerinde Hayvan Sağlığı,

Detaylı

Süt Tipi Oğlakların Doğum, 30. Gün ve 60. Gün Canlı Ağırlıkları Üzerine Sistematik Çevre Etmenlerinin Etkileri

Süt Tipi Oğlakların Doğum, 30. Gün ve 60. Gün Canlı Ağırlıkları Üzerine Sistematik Çevre Etmenlerinin Etkileri Ege Üniv. Ziraat Fak. Derg., 2002, 39 (2):73-78 ISSN 1018-8851 Süt Tipi Oğlakların Doğum, 30. Gün ve 60. Gün Canlı Ağırlıkları Üzerine Sistematik Çevre Etmenlerinin Etkileri Arzu DUMAN 1 Erdinç DEMİRÖREN

Detaylı

T.C BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ GÜZ YARIYILI DERS PROGRAMI 1. SINIF

T.C BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ GÜZ YARIYILI DERS PROGRAMI 1. SINIF T.C BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ 2018-2019 GÜZ YARIYILI DERS PROGRAMI 1. SINIF Medikal Kimya (T)(Eski Öğr) Doç.Dr. Hasan AKŞİT Derslik 2 Medikal Kimya (T)(Eski Öğr) Doç.Dr. Hasan AKŞİT Derslik

Detaylı

Edirne İlinden Kış Aylarında Elde Edilen Sütlerde Toplam Yağ ve Protein Değerlerinin Türk Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi

Edirne İlinden Kış Aylarında Elde Edilen Sütlerde Toplam Yağ ve Protein Değerlerinin Türk Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi Edirne İlinden Kış Aylarında Elde Edilen Sütlerde Toplam Yağ ve Protein Değerlerinin Türk Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi Sümeyye MEMKEZE 1, Murat ÇİMEN 1*, Rahime Kamer ÖNOĞLU 1, Neslihan ÇİÇEK

Detaylı

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI I. SINIF, I. YARIYIL (2018 YILI VE SONRASI)

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI I. SINIF, I. YARIYIL (2018 YILI VE SONRASI) I. SINIF, I. YARIYIL (2018 YILI VE SONRASI) 2018 yılı girişliler bu programa göre derse gireceklerdir. Biyometri Biyometri Genetik A grubu Veteriner Hekimliği Tarihi (Zorunlu) A2 B2 Türk Dili I (11:00-12:00)

Detaylı

GENİTAL SİKLUS Östrus Siklusu

GENİTAL SİKLUS Östrus Siklusu GENİTAL SİKLUS Östrus Siklusu Tanım Purbertiye ulaşan bir dişide hormonların kontrolü (hipotalamus, hipofiz ve ovaryum dan salınan) altında ovaryum ve uterusta meydana gelen değişiklikler Genital siklus

Detaylı

Araştırmacılar. Araştırma İNEKLERDE ÜREME VERİMİ KLİNİK ENDOMETRİTİS

Araştırmacılar. Araştırma İNEKLERDE ÜREME VERİMİ KLİNİK ENDOMETRİTİS Araştırmacılar Klinik Endometritis Tanısı Konmuş Laktasyondaki Sütçü İneklerde, İntrauterin Dekstroz Uygulamalarının İyileştirme Oranı Üzerine Etkisi (Araştırma Ön Sonuçları) Araştırma Erciyes Üniversitesi

Detaylı

Holştayn Irkı Sığırlarda Bazı Verim Özellikleri

Holştayn Irkı Sığırlarda Bazı Verim Özellikleri Kocatepe Veteriner Dergisi Kocatepe Veterinary Journal ARAŞTIRMA MAKALESİ RESEARCH ARTICLE Holştayn Irkı Sığırlarda Bazı Verim Özellikleri Önder AKKAŞ 1, E. Hesna ŞAHİN 2* Anahtar Kelimeler Siyah Alaca

Detaylı

ESERLER LİSTESİ. Kuzu rasyonlarına katılan organik selenyumun besi performansı, karkas

ESERLER LİSTESİ. Kuzu rasyonlarına katılan organik selenyumun besi performansı, karkas ESERLER LİSTESİ Doktora Tez Çalışması Kuzu rasyonlarına katılan organik selenyumun besi performansı, karkas kalitesi ve GSH-Px aktivitesi üzerine etkisi Projelerde Yaptığı Görevler 1. Bıldırcınlarda galeopsis

Detaylı

SAĞ VE SOL KOLON YERLEŞİMLİ TÜMÖRLER: AYNI ORGANDA FARKLI PATOLOJİK BULGULAR VE MİKROSATELLİT İNSTABİLİTE DURUMU

SAĞ VE SOL KOLON YERLEŞİMLİ TÜMÖRLER: AYNI ORGANDA FARKLI PATOLOJİK BULGULAR VE MİKROSATELLİT İNSTABİLİTE DURUMU SAĞ VE SOL KOLON YERLEŞİMLİ TÜMÖRLER: AYNI ORGANDA FARKLI PATOLOJİK BULGULAR VE MİKROSATELLİT İNSTABİLİTE DURUMU Ezgi Işıl Turhan 1, Nesrin Uğraş 1, Ömer Yerci 1, Seçil Ak 2, Berrin Tunca 2, Ersin Öztürk

Detaylı

Comparison of Adaptation Levels of Cultural Cattle in Kahramanmaras Province in Terms of Insurance Claims Compensation

Comparison of Adaptation Levels of Cultural Cattle in Kahramanmaras Province in Terms of Insurance Claims Compensation KSU J. Agric Nat 21(2):215-219, 218 Kahramanmaraş İlindeki İki Özel İşletmede Kültür Irkı Sığırların Adaptasyon Düzeylerinin Sigorta Hasar Tazminatı Alma Kriteri Bakımından Karşılaştırılması Ali KAYGISIZ

Detaylı

Batman İlinden Elde Edilen Sütlerde Toplam Yağın Türk ve Avrupa Birliği Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi

Batman İlinden Elde Edilen Sütlerde Toplam Yağın Türk ve Avrupa Birliği Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi Cilt 1, Sayı 1, 2013 / Vol. 1, Issue 1, 2013 Batman İlinden Elde Edilen Sütlerde Toplam Yağın Türk ve Avrupa Birliği Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi Eyüp Ablak*, Murat Çimen**, Damla Karakoç*,

Detaylı

ZOOTEKNİ (VETERİNER) ANABİLİM DALI DOKTORA PROGRAMI

ZOOTEKNİ (VETERİNER) ANABİLİM DALI DOKTORA PROGRAMI ZOOTEKNİ (VETERİNER) ANABİLİM DALI DOKTORA PROGRAMI I. YARIYIL D. KODU DERİN ADI Z/ Teo. Uyg. Top. Kredi VZD 101 Uzmanlık Alan Dersi Z 8 0 8 0 9 VZD 102 Tez Hazırlık Çalışması Z 0 1 1 0 1 eçmeli Dersler(eçmeli

Detaylı

I.SINIF ( GÜZ YARIYILI-I.DÖNEM ) DERSLERİ

I.SINIF ( GÜZ YARIYILI-I.DÖNEM ) DERSLERİ T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILINDAN İTİBAREN UYGULANAN PROGRAMA AİT DERSLER VE İÇERİKLERİ I.SINIF ( GÜZ YARIYILI-I.DÖNEM ) DERSLERİ 01 VET 101 Anatomi

Detaylı

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI I. SINIF, I. YARIYIL (2013 YILI VE SONRASI)

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI I. SINIF, I. YARIYIL (2013 YILI VE SONRASI) I. SINIF, I. YARIYIL (2013 YILI VE SONRASI) Medikal Fizik Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Biyometri Beden Eğitim I (10:00-10:50) Medikal Fizik Türk Dili I (11:00) Biyometri Veteriner Hekimliği

Detaylı

Dicle Vadisinde Pamuk Üretimi Yapan İşletmelerin Mekanizasyon Özelliklerinin Belirlenmesi Üzerine Bir Çalışma

Dicle Vadisinde Pamuk Üretimi Yapan İşletmelerin Mekanizasyon Özelliklerinin Belirlenmesi Üzerine Bir Çalışma Dicle Vadisinde Pamuk Üretimi Yapan İşletmelerin Mekanizasyon Özelliklerinin Belirlenmesi Üzerine Bir Çalışma Abdullah SESSİZ 1, M. Murat TURGUT 2, F. Göksel PEKİTKAN 3 1 Dicle Üniversitesi, Ziraat Fakültesi,

Detaylı

Diyarbakır İlinden Kasım Ayında Elde Edilen İnek Sütlerinin Dünya Sağlık Örgütü Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi

Diyarbakır İlinden Kasım Ayında Elde Edilen İnek Sütlerinin Dünya Sağlık Örgütü Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi Diyarbakır İlinden Kasım Ayında Elde Edilen İnek Sütlerinin Dünya Sağlık Örgütü Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi Oğur KASIRGA 1, Murat ÇİMEN 1*, Tolga İNAL 1, Dilek GAYRETLİ 1 Özet Bu çalışmada

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ VE LER LİSTESİ Adı Soyadı: Savaş Atasever Doğum Tarihi: 8 Ocak 970 Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Zootekni Ondokuz Mayıs Üniversitesi 99 Y. Lisans Zootekni Ondokuz

Detaylı

DİŞİ ÜREME ORGANLARI

DİŞİ ÜREME ORGANLARI DİŞİ ÜREME ORGANLARI Dişi üreme organları dişi gamet hücresi ovumu (yumurtayı) üreten ovaryumlar ile ovumun döllendiği, döllenme sonrasında gebeliğin şekillendiği ve gelişen yavrunun dışarı çıkarıldığı

Detaylı

www.akuademi.net [XV. ULUSAL SU ÜRÜNLERİ SEMPOZYUMU, 01 04 Temmuz 2009, Rize]

www.akuademi.net [XV. ULUSAL SU ÜRÜNLERİ SEMPOZYUMU, 01 04 Temmuz 2009, Rize] ERZURUM İLİNDEKİ TÜKETİCİLERİN SU ÜRÜNLERİ TÜKETİM ALIŞKANLIĞININ BELİRLENMESİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Pınar OĞUZHAN 1 * Simay ANGİŞ 1 Muhammed ATAMANALP 1 1 Atatürk Üniversitesi Su Ürünleri Anabilim Dalı.

Detaylı

GÜNLER Histoloji I A Teorik.

GÜNLER Histoloji I A Teorik. 1. SINIF, II. YARIYIL (2013 YILI VE SONRASI GİRİŞLİ ÖĞRENCİLER) A B A B A B Türk Dili II Güzel Sanatlar II / Beden E-Eğitim Eğitim II A B A B Genetik A Uygulama B Uygulama A B A Genetik B B A Uygulama

Detaylı

Şimşek A., Koçhan A., Çakmak F.: Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Kliniğine.. Dicle Üniv Vet Fak Derg 2015: :1(3):15-20

Şimşek A., Koçhan A., Çakmak F.: Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Kliniğine.. Dicle Üniv Vet Fak Derg 2015: :1(3):15-20 Şimşek A., Koçhan A., Çakmak F.: Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Kliniğine.. Dicle Üniv Vet Fak Derg 2015: :1(3):15-20 ARAŞTIRMA Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları

Detaylı

2019 YILI ÇİFTLİK HAYVANLARI ALT SINIR ÜCRET TARİFESİ (At, Sığır, Tay-Buzağı, Koyun-Keçi, Domuz)

2019 YILI ÇİFTLİK HAYVANLARI ALT SINIR ÜCRET TARİFESİ (At, Sığır, Tay-Buzağı, Koyun-Keçi, Domuz) 1 2019 YILI ÇİFTLİK HAYVANLARI ALT SINIR ÜCRET TARİFESİ (At, Sığır, Tay-Buzağı, Koyun-Keçi, Domuz) MUAYENE ve TANI (Hayvan Başına) (10 dan fazla sayıda hayvan için %40 oranında indirim yapılır) KLİNİKTE

Detaylı

KOP BÖLGESİ BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIĞINDA GENETİK İLERLEMENİN SAĞLANMASI

KOP BÖLGESİ BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIĞINDA GENETİK İLERLEMENİN SAĞLANMASI KOP BÖLGESİ BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIĞINDA GENETİK İLERLEMENİN SAĞLANMASI Şükrü DURSUN Fatih ÖZDEMİR Oktay OKUR N. Kürşat AKBULUT ÖZET Türkiye, Suni Tohumlama uygulamasına 1926 da Rusya dan sonra ikinci başlayan

Detaylı

BVKAE www.bornovavet.gov.tr

BVKAE www.bornovavet.gov.tr Türkiye Veteriner İlaçları Pazarı Sorunlar ve Çözüm Önerileri Uluslararası Süt Sığırcılığı ve Süt Ürünleri Çalıştayı ve Sergisi 28-29 Nisan, 2008 - Konya İsmail Özdemir VİSAD - Veteriner Sağlık Ürünleri

Detaylı

ARAŞTIRMA. Anahtar Kelimeler: Saanen, Kıl keçisi, Melezleme, Büyüme, Yaşama Gücü

ARAŞTIRMA. Anahtar Kelimeler: Saanen, Kıl keçisi, Melezleme, Büyüme, Yaşama Gücü ARAŞTIRMA 2007: 21 (1): 21-26 http://www.fusabil.org Saanen X Kıl Keçisi F1 ve G1 Melezlerinde Büyüme ve Yaşama Gücü Özelliklerinin Araştırılması Ü. Gülcihan ŞİMŞEK Metin BAYRAKTAR Murad GÜRSES Fırat Üniversitesi

Detaylı

1. Zootekni ve Hayvan Besleme Bölüm Başkan Yardımcısı. 2. Ankara Üniversitesi, Ankara İşleri Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi

1. Zootekni ve Hayvan Besleme Bölüm Başkan Yardımcısı. 2. Ankara Üniversitesi, Ankara İşleri Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi İLETİŞİM BİLGİLERİ: Adres: Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı 06110 Dışkapı / ANKARA KİŞİSEL BİLGİLER: Doğum Yeri : Kerkük Doğum Tarihi : 26.05.1955 Medeni Hali Tabiyeti Yabancı

Detaylı

I. SINIF, I. YARIYIL (2013 YILI VE SONRASI)

I. SINIF, I. YARIYIL (2013 YILI VE SONRASI) I. SINIF, I. YARIYIL (2013 YILI VE SONRASI) Güzel Sanatlar I (11:00-11:50) AMFİ 1 1.GRUP (Veteriner Hekimliği Terminolojisi) AMFİ 1 A B2 B A2 1.GRUP (Uygarlık Tarihi) ABD Dalı B A Türk Dili I (08:30-10:00)

Detaylı

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ Danışman Doç. Dr. Tufan BAL YÜKSEK LİSANS TEZİ TARIM EKONOMİSİ ANABİLİM DALI ISPARTA - 2016 2016 [] TEZ

Detaylı

GÖKHÖYÜK TARIM İŞLETMESİNDE YETİŞTİRİLEN SİYAH ALACA SIĞIRLARIN SÜT VE DÖL VERİM ÖZELLİKLERİ 1. SÜT VERİM ÖZELLİKLERİ

GÖKHÖYÜK TARIM İŞLETMESİNDE YETİŞTİRİLEN SİYAH ALACA SIĞIRLARIN SÜT VE DÖL VERİM ÖZELLİKLERİ 1. SÜT VERİM ÖZELLİKLERİ OMÜ Zir. Fak. Dergisi, 2007,22(1):41-46 J. of Fac. of Agric., OMU, 2007,22(1):41-46 GÖKHÖYÜK TARIM İŞLETMESİNDE YETİŞTİRİLEN SİYAH ALACA SIĞIRLARIN SÜT VE DÖL VERİM ÖZELLİKLERİ 1. SÜT VERİM ÖZELLİKLERİ

Detaylı

MÜHENDĐSLĐK BĐLĐMLERĐ DERGĐSĐ KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ ĐMAM ÜNĐVERSĐTESĐ JOURNAL OF ENGINEERING SCIENCES

MÜHENDĐSLĐK BĐLĐMLERĐ DERGĐSĐ KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ ĐMAM ÜNĐVERSĐTESĐ JOURNAL OF ENGINEERING SCIENCES KSÜ Müh. Bil. Derg. KSU J. Eng. Sci. E-ISSN: 1309 1751 KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ ĐMAM ÜNĐVERSĐTESĐ CĐLT VOLUME SAYI NUMBER YIL YEAR 12 2 2009 KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ ĐMAM ÜNĐVERSĐTESĐ E ISSN: 1309 1751 CĐLT/VOLUME:

Detaylı

Yüksek Lisans Ankara Üniversitesi Ankara Veteriner Fakültesi Lisans Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Veteriner Pr.

Yüksek Lisans Ankara Üniversitesi Ankara Veteriner Fakültesi Lisans Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Veteriner Pr. Prof.Dr. ALİ BELGE Veterinerlik Cerrahi Eğitim Bilgileri 1980-1985 Yüksek Lisans Ankara Üniversitesi Ankara 1980-1985 Lisans Ankara Üniversitesi Veteriner Pr. 1987-1992 Doktora İstanbul Üniversitesi Yabancı

Detaylı

Kocatepe Veteriner Dergisi Kocatepe Veterinary Journal

Kocatepe Veteriner Dergisi Kocatepe Veterinary Journal Kocatepe Vet J (2015) 8(2):11-17 DOI: 10.5578/kvj.9804 Submittion:11.05.2015 Accepted: 11.06.2015 Kocatepe Veteriner Dergisi Kocatepe Veterinary Journal ARAŞTIRMA MAKALESİ Afyonkarahisar İlinde Yetiştirilen

Detaylı

ZİRAAT VE ORMANCILIK DERGİLERİ 307. ZİRAAT VE ORMANCILIK DERGİLERİ Ormancılık Ziraat

ZİRAAT VE ORMANCILIK DERGİLERİ 307. ZİRAAT VE ORMANCILIK DERGİLERİ Ormancılık Ziraat ZİRAAT VE ORMANCILIK DERGİLERİ 307 ZİRAAT VE ORMANCILIK DERGİLERİ Ormancılık Ziraat 308 TÜRKİYE AKADEMİK DERGİLER REHBERİ ZİRAAT VE ORMANCILIK DERGİLERİ 309 Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Detaylı

T.C. DİCLE ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ DEKANLIĞI GÜZ DÖNEMİ DERS PROGRAMI

T.C. DİCLE ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ DEKANLIĞI GÜZ DÖNEMİ DERS PROGRAMI 1. SINIF, 1. YARIYIL 08:30-09:15 HİSTOLOJİ I MEDİKAL BİYOLOJİ ANATOMİ I FİZYOLOJİ I 09:25-10:10 HİSTOLOJİ I MEDİKAL BİYOLOJİ BİLGİSAYAR MEDİKAL KİMYA BİLGİSAYAR MEDİKAL KİMYA ANATOMİ I ANATOMİ I ANATOMİ

Detaylı

Prof.Dr. Recep AYDIN

Prof.Dr. Recep AYDIN Prof.Dr. Recep AYDIN ÖZGEÇMİŞ DOSYASI KİŞİSEL BİLGİLER Doğum Yılı : Doğum Yeri : Sabit Telefon : Faks : E-Posta Adresi : Web Adresi : Posta Adresi : 1965 Çaycuma T: 4422312561 F: raydin@atauni.edu.tr recepaydin67@gmail.com

Detaylı

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ DERGİSİ Journal of Faculty of Veterinary Medicine, Erciyes University

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ DERGİSİ Journal of Faculty of Veterinary Medicine, Erciyes University ERCİYES ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ DERGİSİ Journal of Faculty of Veterinary Medicine, Erciyes University Araştırma Makalesi / Research Article 13(1), 1-10, 2016 Denizli İli Özel İşletme Koşullarında

Detaylı

TARIM MAKİNALARI BİLİMİ DERGİSİ

TARIM MAKİNALARI BİLİMİ DERGİSİ ISSN 1306-0007 TARIM MAKİNALARI BİLİMİ DERGİSİ (Journal of Agricultural Machinery Science) 2013 CİLT (VOLUME) 9 SAYI (NUMBER) 3 Sahibi (President) Tarım Makinaları Derneği Adına (On Behalf of Agricultural

Detaylı

Prof.Dr. MEHMET KENAN TÜRKYILMAZ

Prof.Dr. MEHMET KENAN TÜRKYILMAZ Prof.Dr. MEHMET KENAN TÜRKYILMAZ Veteriner Fakültesi Zootekni Ve Hayvan Besleme Bölümü Eğitim Bilgileri 1989-1994 Lisans Ankara ÜniversitesiAnkara Veteriner Fakültesi 1995-1999 Doktora Ve Hayvan Besleme

Detaylı

GÜNLER Biyokimya I. Teorik

GÜNLER Biyokimya I. Teorik 4 İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ 1. SINIF, II. YARIYIL (2013 YILI VE SONRASI GİRİŞLİ ÖĞRENCİLER) Seçmeli 2.Grup Hayvan Hakları Amfi 4 Seçmeli 2.Grup İletişim Teknikleri Amfi 4 Güzel Sanatlar

Detaylı

Harran Üniversitesi Veteriner Fakültesi Eğitim-Öğretim Yılı Bahar Dönemi Yarıyıl Sonu ve Bütünleme Sınavı Programı

Harran Üniversitesi Veteriner Fakültesi Eğitim-Öğretim Yılı Bahar Dönemi Yarıyıl Sonu ve Bütünleme Sınavı Programı Harran Üniversitesi Veteriner Fakültesi 2017-18 Eğitim-Öğretim Yılı Bahar Dönemi Yarıyıl Sonu ve Programı Yarıyıl Sonu Sınavı Tarih Saat 1. Sınıf Gözetmen No Tarih Saat 1. Sınıf Gözetmen No 21.05.2018

Detaylı

İZMİR DE SÜT HAYVANCILIĞI

İZMİR DE SÜT HAYVANCILIĞI İZMİR DE SÜT HAYVANCILIĞI Şebnem BORAN Gözde SEVİLMİŞ Süt özellikle protein, yağ, vitamin (C vitamini hariç) ve mineraller (başta kalsiyum ve fosfor olmak üzere) gibi beslenmede çok önemli olan toplam

Detaylı

Batı Anadolu İçin Bir Süt Keçisi: Bornova Keçisi

Batı Anadolu İçin Bir Süt Keçisi: Bornova Keçisi Hayvansal Üretim 43(2): 79-85 (2002) Batı Anadolu İçin Bir Süt Keçisi: Bornova Keçisi Metin Şengonca 1 Mustafa Kaymakçı 1 Nedim Koşum 1 Turgay Taşkın 1 Jörg Steinbach 2 1 Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Detaylı

SU ÜRÜNLERİ SAĞLIĞI BÖLÜM BAŞKANLIĞI

SU ÜRÜNLERİ SAĞLIĞI BÖLÜM BAŞKANLIĞI SU ÜRÜNLERİ SAĞLIĞI BÖLÜM BAŞKANLIĞI Hacı SAVAŞ-SÜMAE, Su Ürünleri Sağlığı Bölüm Başkanı Su Ürünleri Sağlığı Bölüm Başkanlığı enstitümüz bünyesinde faaliyet gösteren bölümlerden birisidir. 2000 yılı başından

Detaylı

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler MEME KANSERİ Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler KANSER NEDİR? Hücrelerin kontrolsüz olarak sürekli çoğalmaları sonucu yakındaki ve uzaktaki başka organlara yayılarak kötü klinik

Detaylı

Kars İli Sığır İşletmelerinde Barınakların Mevcut Durumu ve Yetiştirici Talepleri: II. Yetiştirici Talepleri [1]

Kars İli Sığır İşletmelerinde Barınakların Mevcut Durumu ve Yetiştirici Talepleri: II. Yetiştirici Talepleri [1] Kafkas Univ Vet Fak Derg 19 (2): 191-197, 2013 DOI: 10.9775/kvfd.2012.7283 Journal Home-Page: http://vetdergi.kafkas.edu.tr Online Submission: http://vetdergikafkas.org RESEARCH ARTICLE [1] Kars İli Sığır

Detaylı

Hayvancılık İşletmelerinin Veteriner Hekimlik Hizmetlerinden Beklentileri: Kars ili Örneği

Hayvancılık İşletmelerinin Veteriner Hekimlik Hizmetlerinden Beklentileri: Kars ili Örneği Erciyes Üniv Vet Fak Derg 9(3) 169-174, 2012 J Fac Vet Med Univ Erciyes 9(3) 169-174, 2012 P. DEMİR, Araştırma C. AYVAZOĞLU Makalesi Research Article Hayvancılık İşletmelerinin Veteriner Hekimlik Hizmetlerinden

Detaylı

Süt Sığırcılığı Sürü Yönetiminde Döl Verimi

Süt Sığırcılığı Sürü Yönetiminde Döl Verimi Hayvansal Üretim 45(2): 23-27, 2004 Derleme Süt Sığırcılığı Sürü Yönetiminde Döl Verimi A. Mutlu Uygur Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü 35661 Menemen- İzmir e-posta: mutluuygur@hotmail.com; Tel.: +90 (232)

Detaylı