YAȘLI OLMAK ÖNCE İNSAN ÇOCUKLAR. Yașlılık Bir Varlıktır Bilge Yașlıdan Korunmaya Muhtaç Yașlıya Alzhemier; Öncesiz-Sonrasız. yiz.

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "YAȘLI OLMAK ÖNCE İNSAN ÇOCUKLAR. Yașlılık Bir Varlıktır Bilge Yașlıdan Korunmaya Muhtaç Yașlıya Alzhemier; Öncesiz-Sonrasız. yiz."

Transkript

1 Görme engelliler için Sesli Dergi CD niz kapak içindedir biz bir yiz Yıl: 1 Sayı: 1 Temmuz-Ağustos-Eylül 2012 YAȘLI OLMAK Yașlılık Bir Varlıktır Bilge Yașlıdan Korunmaya Muhtaç Yașlıya Alzhemier; Öncesiz-Sonrasız ÖNCE İNSAN Hizmet edenin de hizmet edilenin de insan olduğunu unutmadan önce insan anlayışı ile yola çıktık. ÇOCUKLAR Yeni Anayasada Söz Sahibi Oluyor KADINA YASAL KALKAN Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Yürürlüğe Girdi Biz Bir Aileyiz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır.

2 EŞİ VEFAT EDEN KADINLAR ŞİMDİ muhtaç Biz Bir Aileyiz değil, mutlu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır. Derginin Sahibi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adına Amber TÜRKMEN Sorumlu Yazıişleri Müdürü Pınar ÇAĞLAYAN Yayın Kurulu Ayşe KEŞİR Prof. Dr. Zeynep Bengi SEMERCİ Münir TİRELİ Faruk Nafiz FAZLIOĞLU Asiye KOMUT Cevdet Melih ÇAPUTCUOĞLU (ŞYGDB) Samet CEYHAN (KSGM) Aysun TÜRÜT (ÇHGM) Dr. Nesrin TÜRKASLAN (ATHGM) Mustafa Sencer KİREMİTÇİ (SYGM) Deniz KALEM (ÖYHGM) Merhaba derken Amber TÜRKMEN Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanı Bilindiği üzere, tarih ve 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan Bakanlığımız çiçeği burnunda bir kamu kuruluşu. Hizmet ve faaliyet alanları itibarıyla, çocuktan yaşlıya, kadından engelliye, şehit yakınından gaziye sosyal desteğe ihtiyacı olan herkesin sorunlarını aile çatısı altında çözmek için canla başla çalışan Kurumumuz, ondan çözüm bekleyen herkese Biz Bir Aileyiz diyor ve onlara sıcak bir yuva sunma arzusunu taşıyor. Ülkemizde çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve özel kuruluş bizimle ortak hizmet alanlarında çalışıyor. Ayrıca çeşitli uluslararası örgütler de yine bu alanlara ilişkin projeler üretmekte. Medya organları tarafından da sıklıkla ele alınan konuların başında yine bizim hizmet sunduğumuz sosyal gruplar yer alıyor. Kısacası, hizmet ve projelerimizi paylaşacağımız, istişare edeceğimiz, işbirliği içerisinde olacağımız ve sorunların çözümünde ortak akıl ile hareket edeceğimiz o kadar çok kuruluş ve kişi var ki onlarla iletişim kurmak amacıyla bir yayınımız olması gerektiğini düşündük. İdare Adresi Bayındır Sok. No: 13 Kızılay/Ankara Tasarım RIHTIM KADINLARI AJANS Tel: 0(312) KİMSEYE Görsel Yönetmen Selma KOÇAK MUHTAÇ ETMEYECEĞİZ Basım Yeri Özel Matbaası Tel: 0(312) Basım Tarihi Web Adresi e-posta pinar.caglayan@aile.gov.tr Bu elbette ki tek yönlü bir akışa sahip olmayan, alana ilişkin çalışanlardan da çok şey öğrenebileceğimiz, karşılıklı etkileşimi sağlayacak bir platforma ev sahipliği yapacak bir yayın olmalıydı. Çocuklarımızın, yaşlılarımızın, engellilerimizin, kadınlarımızın azim ve başarı öykülerine de yer verdiğimiz, herkese umut aşılayacak, çabaların karşılıksız kalmadığını, meyvelerini verdiğini sergileyecek bir yayın. Çaresizlerin çaresi olacağız ilkesiyle yola çıkan Hükûmetimiz, bir dal daha yeşertti Resmi nikahlıyken eşi vefat eden ve hiçbir sosyal İşte böyle bir amaç ve bakış açısıyla çıktığımız yolun sonunda Biz Bir Aileyiz dergisi göründü. Dergimizin, alanda çalışan herkes için bir rehber; keyifle okunan ve yeni bakış açılarına kapı aralayan bir başucu kaynağı olması en büyük isteğimiz. güvencesi olmayan muhtaç kadınlar, kimseye boyun eğmeyecek. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız tarafından geliştirilen İşte zengin içerikli ilk sayımızla sizlerleyiz. Her sayımızda bir dosya konumuz olacak. Bu sayımızın dosya konusu Yaşlı olmak. Yaşlılığın tarihsel, sosyolojik, tıbbi ve psikolojik yönlerini ele almaya, konuyu her açıdan irdelemeye çalıştık. Ayrıca, kuruluşunun birinci program ile eşi vefat eden sosyal güvencesi olmayan yoksul yılında Bakanlığımızın faaliyetlerine de yer verdiğimiz sayfalarımızda, röportajlarımız, alana ilişkin uzman görüşlerini içeren makaleler, edebiyat, sinema ve müzik bölümlerimizde bulunan keyifli yazılarla da dergimizi beğenilerinize kadınlar iki ayda bir 500 TL maaş alacak. sunuyoruz. Sizlerle olmaktan duyduğumuz mutlulukla yayın hayatına merhaba diyor ve ekliyoruz: NEDEN RESMİ NİKAH? Medeni Kanunumuz ailenin tesisi için resmi nikahı zorunlu tutmaktadır. Resmi nikah olmadan aile yapısı tesis edildiği takdirde, aile bireyleri özellikle de kadınlar her türlü resmi ve hukuki işlemlerinde sorunlarla karşılaşmakta, hak kayıplarına uğramaktadırlar. Kadınların vatandaş olmalarında ve kanuni haklarına sahip çıkabilmelerinde Kimsenin önemli unsur kaybolmasına resmi nikâhlı olabilmeleridir. izin vermeyiz, Hükûmetimiz çünkü için de ailenin Biz resmi Büyük bir hüviyet Bir Aileyiz. kazanması önemlidir ve resmi nikahın özendirilmesi politikası uygulanmaktadır. HANGİ DURUMDA YARDIM KESİLİR? Kadınların (haneye giren gelir esas alınarak) muhtaçlık durumu sona erdiğinde, sosyal güvence altına girdiğinde veya tekrar evlilik yaptığında bağlanan maaşları kesilecektir. ÇOCUKLARI ÜZERİNDEN SAĞLIK GÜVENCESİ OLAN KADINLARIN DURUMU NEDİR? Eşi vefat etmiş kadınlara yönelik yapılan düzenli yardımdan yararlanabilmek için hanede yaşayan tüm kişilerin sosyal güvencesinin olmaması gerekmektedir. Sadece sağlık güvencesi olan ancak çocuklarıyla aynı hanede yaşamayan eşi vefat etmiş kadınlar, yardım alabilecektir.

3 36 ÖNCE İNSAN Hizmet edenin de hizmet edilenin de insan olduğunu unutmadan önce insan anlayışı ile yola çıktık Şiddete Uğrayan KADINA YASAL KALKAN Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Yürürlüğe Girdi EŞİ VEFAT ETMİŞ KADINLAR İÇİN Nakit Sosyal Yardım Programı 46 ULAŞILABİLİRLİK Özürlüler İçin Kentsel Yaşam Alanlarında Ulaşılabilirlik 40 A DAN Z YE AİLE EĞİTİM PROGRAMI 75 ÇOCUKLAR Yeni Anayasada Söz Sahibi Oluyor İÇİNDEKİLER 04 ÖNCE İNSAN... DOSYA 69 Hizmet edenin de hizmet YAŞLI OLMAK edilenin de insan olduğunu unutmadan önce insan anlayışı ile yola çıktık. Meral BAYAZIT - Aydın SARIKAYA AİLEYE İADE-İ İTİBAR ZAMANI Ayşe KEŞİR KIRMIZI BİSİKLET G. Funda ULUTÜRK ÇOCUKLAR YENİ ANAYASADA Söz Sahibi Oluyor Şiddete Uğrayan KADINA YASAL KALKAN ÖZÜRLÜLER İÇİN KENTSEL YAŞAM ALANLARINDA ULAŞILABİLİRLİK Dr. Deniz ÇAĞLAYAN GÜMÜŞ EŞİ VEFAT ETMİŞ KADINLAR İÇİN Nakit Sosyal Yardım Programı YAŞLILIK BİR VARLIKTIR Mehmet AYCI 50 BİLGE YAŞLIDAN KORUNMAYA MUHTAÇ YAŞLIYA Pınar ÇAĞLAYAN 51 YAŞLANIRKEN BAŞARILI YAŞLANMA Emine ÖZMETE 55 ALZHEMIER; ÖNCESİZ-SONRASIZ! Umut ATAKUL 58 TÜRKİYE DE YAŞLILIK Berivan ÖZKOÇAK Anıl Özge ÜSTÜNEL 62 HER YAŞTA YAŞANABİLİR BİR ÜLKE Dr. Kemal AYDIN KADINLARIN İNANCININ VE BAŞARISININ ÖYKÜSÜ Karabük Üniversitesi Ana Mehteran Takımı A DAN Z YE AİLE EĞİTİM PROGRAMI BEKLEYEN SORUNLARI ELE ALMAMIZ GEREKİYOR Zerrin KOYUNSAĞAN Sabancı Vakfı Genel Müdürü Röportaj: Pınar ÇAĞLAYAN MUDANYA AHMET RÜŞTÜ ÇOCUK YURDU (1936) Turgay ÇAVUŞOĞLU Küçük Yürekler İçin Geçmişten Günümüze Bir Bakış: KORUYUCU AİLE Özlem TOK KIZILDAĞ BİR KİTAP: ÇOCUKLUĞUN YOK OLUŞU Pınar ÇAĞLAYAN ALİYE RONA FİLMLERİ ve ANNELİK Behram TOPAL

4 Hazırlayanlar: Meral BAYAZIT Aydın SARIKAYA Fotoğraflar: Harun SARI Mesut YEŞİL ÖNCE İNSAN... Hizmet edenin de hizmet edilenin de insan olduğunu unutmadan önce insan anlayışı ile yola çıktık. Biz tarihi, kültürel ve dini değerlerle oluşturulmuş devlet geleneğimizle İnsanı yaşat ki devlet yaşasın prensibini esas aldık. Kadını, erkeği, genci, yaşlısı, engellisi, çocuğu ile 74 milyonu kucaklayan geniş bir yelpazede, toplumun her kesimine hizmet götürmek için bilgi, birikim ve deneyimimizi tek bir çatı altında birleştirdik. Bakanlığımız bünyesinde; Aile ve Toplum Hizmetleri, Sosyal Yardımlar, Kadının Statüsü, Çocuk Hizmetleri, Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlükleri ile Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı olmak üzere toplam altı hizmet birimimiz var. Bakanlığımızın geçmişten gelen, bugün daha da güçlenen bir teşkilat yapısı var. İnsan kaynaklarımız, hizmet anlayışımız ve teşkilat yapımızla artık ülkemizin her köşesine ulaşabilecek güçteyiz. İnsan ve hak temelli bakış açısı ile oluşturulan hizmetler yeni nesillerin hayat felsefesinin şekillenmesine katkı sağlayacak. Biz uluslararası standartları, bilimsel gelişmeleri ve bu ülkenin gerçeklerini dikkate alarak politika üreten, uygulayan ve çözüm üreten bir Bakanlığız. Kamu kurum ve kuruluşları, üniversite, sivil toplum ve özel sektörle işbirliği ve güç birliğini Türkiye nin gücüne dönüştürme gayreti içinde olduk. Bir yıl gibi kısa bir sürede pek çok alanda çalışmalar yaptık. Bugüne hizmetin aynı zamanda geleceğe tutulan ışık olduğu anlayışıyla yolumuza devam ediyoruz. 4 5

5 Temmuz Ağustos Ekim Ekim 2011 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruldu. Fatma Şahin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı oldu. İlk resmi ziyaretler Hakkari, Van ve Tunceli ye yapıldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında işbirliği protokolü imzalandı. Çocuk Gelinler Projesi sonuç toplantısına katıldık. Temel eğitimde kız çocuklarının Biz sosyal yardım ve sosyal hizmetleri Biz milli ve manevi değerlere okullaşma oranı yüzde 98 e ulaştı. Bakanlık görevim boyunca kimsesizlerin kimi olabilmek adına çalışacağım. Bugün buradaysam, bugün önemli bir emaneti teslim alıyorsam, bunu partimin başarısı olarak görüyorum. 2 milyon üyesiyle dünyanın en örgütlü kadın hareketiyiz. Sayın Genel Başkanımın söylediği gibi, artık kadınlar siyasetin nesnesi değil, öznesi olacaktır. Bugün dünden daha iyiyiz. Yarınlarımız çok daha iyi olacak. tek çatı altında topladık. Bu nedenle kurumlarda hizmet veren, hizmet alan herkesle bir araya geleceğiz. Yaşlılarımızla, çocuklarımızla, engelli vatandaşlarımızla, bu konuda devletin desteğini alan tüm hemşerilerimizle bir araya geleceğiz. Van ın, Hakkari nin ihtiyacını Ankara dan değil, Van dan, Hakkari den, yani yerinde görerek tespit etmek istedik. Siyasette başarı takipten geçiyor. İyi bir planlamadan geçiyor. saygılı, bilimi ve teknolojiyi kullanan insanlar yetiştirmek için mücadele ediyoruz. Çocuklarımızla, kadınlarımızla, engellilerimizle ve yaşlılarımızla sosyal bir devletiz. Yüzde 99 u Müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz yıl önce Kuran ı Kerim Ademoğluna oku demiştir. Kadına şiddetle ilgili Peygamber Efendimizin hayatına, Veda Hutbesi ne bakın. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi nden bile daha ileridedir. Çocuk yaşta evliliklerle mücadele edilecekse kız çocuklarının temel eğitimden sonra okula devam etmelerinin önünün açılması gerekir. 6 7

6 Kasım 2011 Kasım 2011 Kasım Kasım 2011 Van da yaralar sarıldı, 8 Bakan yürütülen çalışmaları yerinde inceledi. STK larla el birliği yapıldı. İstanbul Sözleşmesi ni parlamentosunda onaylayan ilk ülke Şiddete Sıfır Tolerans Türkiye TBMM Genel Kurulu, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle hazırlanan Biz de Varız bildirisine ilk imzayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan attı. Avrupa Konseyi Sözleşmesi ni Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, onaylayarak yasalaştırdı. Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle hazırlanan Biz de Varız bildirisine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve 7 kabine üyesiyle Van Erciş teydi. Bakanlığımızın kurulmasıyla birlikte, sivil toplum kuruluşları ile sıkı iş birliğine gidildi. Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu nda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül den de destek geldi. Aileyi Koruma ve Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Avrupa Konseyi nin İstanbul Toplumun her kesiminde ve yaşamın her alanında Bir kez daha yüreğimiz yandı. Tüm önlemleri almak üzere elimizden gelen bütün imkânları, bütün Bakan arkadaşlarımla beraber seferber ettik. Yasası, Şehit Yakınları, Gaziler ve Aileleri ile Terör Mağduru Sivillere Sağlanan Mali ve Sosyal Hakların İyileştirilmesine Yönelik Düzenleme ve çocuklarla ilgili çıkarılacak kanunla ilgili; sahada bilgi birikimi olan bütün STK larla toplantılar yapıldı. İş birliği çalışmaları devam ediyor. Anlaşması nı ilk imzalayan Türkiye oldu. Bu başarıda emeği geçen bütün partilerin milletvekillerine teşekkür ediyorum. Ortak sorunlarımıza, ortak çözümler bulabiliyoruz. uygulanan şiddeti kabul etmemiz mümkün değil. Göreve geldiğimiz andan itibaren bu alanda üzerimize düşeni var gücümüzle yapmaya çalışıyoruz. Bu konuda zihinsel bir dönüşüme ihtiyacımız var. Sorunun çözümü için kadın erkek el ele mücadele etmek gerekiyor. Bu konudaki kararlılığımızı İstanbul Sözleşmesi olarak anılan Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesiyle İlgili Avrupa Konseyi Sözleşmesi ni parlamentosundan geçiren ilk ülke olarak gösterdik. 8 9

7 Aralık Aralık Ocak Ocak 2012 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 yılı bütçesi, TBMM Genel Kurulu nda görüşülerek kabul edildi. Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü Konferansı na Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ev sahipliği yaptı. Çocuklarımız artık özel okula gidebiliyor Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin Davos ta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Milli Eğitim Biz biliyoruz ki, sizinle ortak tarihimiz Bakanlığı arasında protokol imzalandı. Protokolle; devlet var. Bizim sizinle ortak inancımız koruması altındaki 157 çocuk, yurt genelindeki 48 özel Bugün, ülkelerin gelişmişlik düzeyine var, ortak kültürümüz var, ortak medeniyetimiz okulda eğitim görmeye başladı. Eğitim gördükleri özel Bakan Şahin, Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında baktığımızda ekonomik göstergelerin var, ortak geçmişimiz var. Eğer bugünü iyi okullardan ilk karnelerini alan çocuklar Bakan Fatma Türkiye yi temsil etti. tek başına insanı ve toplumu müreffeh kılmadığını değerlendirebilirsek ortak geleceğimiz olacak. Şahin i ziyaret etti. görüyoruz. Bu ülkeler, refah sıralamasındaki yerlerini, vatandaşlarına sağladıkları güvenceler, tesis ettikleri sosyal adalet ve insan onurunu yücelten yaklaşımlarıyla almışlardır. 6 milyar bütçemiz 8.8 milyar ye çıkartıldı yılında 105,8 milyon olan yatırım ödeneği yüzde 80 artarak 2012 yılı için 190 milyon yi buldu. Sevgi ve barış dini olan İslam dininin, 1400 yıl önce kadın devrimi adına oluşmuş birçok hakkın, verilmiş birçok hakkın mücadelesi için bugün buradayız. Biz bütün kadınlar olarak yaşam hakkının korunduğu ve zulmün bittiği bir dünya düzeni için mücadele ediyoruz. Biz bütün dünyadaki kadınlar olarak bu çalışma hayatının iyileştirildiği, eğitim hakkının fırsat eşitliğine Özel okullarda eğitim almaya başlayan çocuklarımız, bizlere gurur verdi. Bu, şunu gösteriyor: Fırsat verildiği zaman olmaz diye bir şey yok. Biz fırsat vermekle sorumluyuz, bizim görevimiz bu, ama siz de o fırsatları değerlendirmekten sorumlusunuz. 10 yıldır uyguladığımız temel hak ve özgürlükler, sosyal politikalar ve uygulamalar dünyada büyük ilgi görüyor yıllarına kadar yapacağımız çalışmaları birçok ülke model olarak uygulamak istiyor. Çok sayıda ikili görüşmelerde bulunduk. Çok dönüştüğü, daha sağlıklı toplumların, daha sağlıklı farklı coğrafyalardaki ülkelerle görüş annelerin, bebeklerin ve çocukların olduğu bir dünya için buradayız. alışverişi yaptık

8 Şubat Şubat Şubat Şubat 2012 Çocuklar Yeni Anayasa için görüş bildirdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı arasında protokol imzalandı. Protokolün en dikkat çeken maddesi, özellikle kadın istihdamının yoğun olduğu organize sanayi bölgelerinde çalışan kadınların çocukları için kreşlerin açılması ile ilgili 14 bin fidan 14 bin çocuk Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında; istihdam, çocuk işçiliği ve sosyal yardımlar konularında işbirliği protokolü imzalandı. düzenleme oldu. Yeni Anayasa Çalışmasında Çocuk Görüşü Çalıştayı na Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı kuruluşlarda Türkiye nin dört bir yanından Ankara ya gelen 162 çocuk temsilci katıldı. Yeni Anayasa Çalışmasında Çocuk Görüşü Raporu, TBMM Başkanı Cemil Çiçek e sunuldu. Türkiye nin yüzde 50 si genç nüfus Sizleri dinlemeden, sizlerin bakışını yansıtmadan nasıl sağlıklı bir anayasa yapabilirdik? O yüzden istedik ki sizlerin sorunları çözme iradenizi de yansıtalım. Her şey çok hızlı değişiyor. Zamanın ruhunu yakalamak, değişimi yönetmek durumundayız. Benim sizin adınıza, tepeden indirmeci, tek tipçi bir politika ile bir anayasayı yapmam, yaptırmam mümkün olamaz. Sizlerin her birinizin, duygusal zekası, soruna bakma ve çözüm kabiliyeti bu yüzden çok önemli. Hem anne olarak hayatımızı devam ettirmemiz hem kariyer yapmamız hem ekonomik hem sosyal hayat içinde olmamız Bakanlık olarak ortaya koyduğumuz bir politika. Bunun için çalışan kadının yaşamını kolaylaştırmamız lazım. Bu konuda da bize düşen, onun hanesinde anne bazlı yaşadığı sorunları çözecek tedbirler almak. Bugün protokole konulan önemli bir madde de kreşlerin yapılmasıyla ilgili. Özellikle çocuklu, çalışan kadınların yaşamını kolaylaştıracak şekilde, onların hem çocuklarına iyi ve güvenli bir şekilde bakacağımız, hem de iş veriminin artacağı bir hayatı sağlamak istiyoruz. bakım altında bulunan 14 bin çocuk için fidan dikilmesine ilişkin iş birliği protokolü, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı arasında imzalandı. Her çocuk bir fidan; her fidan bir çocuktur, diyoruz. Bugün 14 bin çocuğumuzun her birinin ismine bir fidan dikeceğiz. Dahası onlara ağacın ne olduğunu, nasıl yetiştiğini, önemini anlatmaya çalışacağız. Protokolle; sosyal yardımlarla istihdam bağlantısının etkinleştirilmesi, kadınların ve engellilerin sosyoekonomik konumlarının güçlendirilmesi ve istihdamlarının arttırılmasını hedefliyoruz. Aile ve sosyal destek danışmanları ile iş ve meslek danışmanları arasındaki koordinasyonun güçlendirilmesi ve çocuk işçiliğinin önlenmesi için tedbirler alınacak. Sosyal yardıma muhtaç vatandaşların bir an evvel kendi ayakları üzerinde durabilmeleri, kadınların yoğun bir şekilde istihdama katılmaları için iki bakanlık arasında güzel çalışmalar yapılacak

9 Şubat Mart Mart Mart 2012 Çocuklar İçin Adalet Projesi ne start verildi. Eşi vefat eden kadınlara 250 TL Uludere ye taziye ziyareti Kadınlar Gününde Mardin deydik Proje; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Türkiye Adalet Akademisi ve UNICEF in ortak çalışmasıyla hayata geçirilecek. Herhangi bir sosyal güvencesi olmayan ve eşi vefat eden kadınlara aylık 250 lira maaş ödemesi başladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın eşi Emine Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Başbakan Yardımcısı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından organize edilen Kadınlar Günü kutlamalarına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. Çocuklarla ilgili alanda ustalık dönemine yakışır biçimde yeni bir dönemin içindeyiz. Çocuklarla ilgili çeşitli konuları incelemek üzere bir Bilim Kurulu oluşturduk. Bilim Kurulunda; dünyadaki değişim, halkın talepleri, Türk Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve Çocuk Koruma Kanunu ndaki son uygulamalarla ilgili yapılması gerekenler inceleniyor. Çocuklar İçin Adalet Projesi nin amacı, çocuk koruma yasasının etkin şekilde uygulanmasının, çocukların adil yargılanmasının ve çocukların bütün haklarının tam olarak yaşama geçirilmesidir. İstismara uğramış, mağdur olmuş çocuklarımızın aynı olayı birkaç kez farklı birimlere anlatmasını, kabul edilemez buluyoruz. O yüzden Ankara da başlayan Çocuk İzleme Merkezlerinin tüm Türkiye de yaygınlaştırılması, bu proje kapsamında çok Bakanlığımız kadınların yoksulluktan daha fazla etkilendiğinden hareketle eşi vefat etmiş kadınlarımız için sosyal destek projesini Boğaziçi Üniversitesi yle birlikte yürüttü. Eşi vefat eden ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan muhtaç kadınlarımızı, kimseye boyun eğdirmeyeceğiz. Bu sosyal devlet olmanın ve sosyal adaletin önemli bir Beşir Atalay ve eşi Yıldız Atalay ile AK Parti milletvekilleri Uludere ye gitti. Burada acılı ailelerimizle beraberiz. Onların oturup elini sıkmak, gözüne bakmak, bizim çok arzu ettiğimiz ve önemsediğimiz bir şeydi. Muhafazakar kimliğimizle tanınıyor, demokrat kimliğimizle de toplumun değişiminin öncüsü oluyoruz, olmaya devam ediyoruz. Bugün bu bölgeden bütün Anadolu ya ve bütün dünyaya sesleniyoruz. Bugün bu salonda Süryanisi, Kürdü, Türkü, Çerkezi ile kız kardeş olarak kalplerimize köprüler kurduk. Tarih ve medeniyet, kardeşliği paylaşımı, dostluğu, sevgiyi, sayılmayı, acımızı ve sevincimizi paylaşmayı, kaderimizi birleştirmeyi öğretti bize. Bu birlik ve beraberliği bozmak isteyenlere en önemli adres bu salondur. Bu oyunu kadınlar ve analar bozacaktır. önemli bir çalışmanın modellemesi olacak. çalışmasıdır. 144 bin 594 kadın maaşını aldı

10 Mart Mart Mart Mart 2012 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı TBMM Genel Kurulu nda oybirliği ile kabul edildi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin i, Kuşaklararası Dayanışma ve Aktif Yaşlanma Sempozyumu yapıldı. İhtiyaç duyan sanatçılara devlet sahip çıkacak Katılımcı demokrasi adına sivil toplum kuruluşları, akademisyen ve barolarla iş birliği yaparak yasamızı hazırladık. Bütün partilerin mutabakatı ile Ailenin Korunması ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ziyaret etti. Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun umuzu çıkardık. Bu, şiddetle mücadelede toplumun her kesiminin gösterdiği duyarlılığın ve topyekûn seferberliğin göstergesidir. Ama bu sorun akşamdan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Kültür ve Turizm sabaha çözülecek bir sorun değildir. Zihinsel bir dönüşüm ve Bakanlığı arasında protokol imzalandı. İhtiyaç duyan değişimle gerçekleşecek bir mücadeledir. sanatçılara devlet desteğinin sağlandığı protokolle; aynı zamanda aile, kadın, çocuk, genç, yaşlı, gazi ve Şiddetle mücadele topyekün bir Yaşlıların aktif bir şekilde sosyal şehit yakınları ile engellilerin sosyal ve kültürel yaşama katılmalarına ilişkin işbirliği yapılacak. seferberlik. Dolayısıyla her kurumun, her kuruluşun yapması gereken görevler var. Her yıl 450 bin er ve erbaşa asker ocağında verilen eğitimde zihinsel dönüşüm için çaba harcayacağız. Karşılıklı işbirliği içinde çok daha güçlü, hızlı ve kaliteli bir eğitim seferberliğini başlatacağız. hayatın içerisinde olacağı yeni alternatifler üretmek istiyoruz. Yaşlılığın kader olduğunu biliyoruz, ama yalnızlığın kader olmaması gerektiğini de biliyoruz. Yaşlılarımızın sosyal hayatın içinde olmalarını ve mutlu olarak hayatlarının son noktasına kadar devam etmelerini çok önemsiyoruz. Biz, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü bünyesinde sanatçıların ekonomik ve sosyal envanterini çıkarmak istiyoruz. İhtiyaçları olduğu zaman, huzurevi talebi olabilir, evde bakım talebi olabilir, birebir takip edeceğiz. Biz, şuna inanıyoruz: Mimar Sinan ı Mimar Sinan yapan şey, onun bireysel kabiliyeti ve gücü olduğu kadar, o dönemde ona verilen imkânlardır, o dönemde sanatçıya verilen değerdir. Bu ikisini birleştirmediğiniz zaman, Mimar Sinan ları çıkarmanız mümkün değildir

11 24 30 Mart Nisan Nisan 2012 Tüm Yönleriyle Boşanma Çalıştayı Diyarbakır da yapıldı. Aile Yapısı Araştırması açıklandı. Kadına yönelik şiddet jandarma okullarına ders oldu. Güçlü birey, güçlü aile, güçlü toplum diyoruz. Aile değerlerini korumak ve kollamak, ailenin yaşadığı sorunların alanlarına girmek ve onları desteklemek bizim en büyük görevimiz. Hepimizin hayatında en önemli kademelerden birisi, belki de en önemlisi evliliktir. Evlilik, sabır, güven, sorumluluk ve paylaşma istiyor. Ama modern ve yaşlı dünya her geçen gün karmaşık yapı ile bizi yeni sorun alanları ile karşı karşıya bırakıyor. Bugün kentleşme, kitle iletişim araçları, teknolojik altyapı işi kolaylaştıracağına bazen böyle sosyal alanda zorlaştırabiliyor. Bakan Şahin, Diyarbakır da program dışı ev ziyaretinin ardından Bağlar sokaklarında çocuklarla kucaklaştı. Başbakan Erdoğan ın katılımıyla gerçekleştirilen Yerel Yönetimler ve Aile Sempozyumu nda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, 25 bin kişiyle yapılan Aile Yapısı Araştırması hakkında bilgi verdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı; 2011 yılında ülkemizdeki aile yapısını ve temel sorunlarını belirlemek, gerekli sosyal politikaları oluşturmak maksadıyla anket çalışması yaptırmıştır. Çalışma; 12 bin 56 hanede, 18 yaş üstü 23 bin 379 bireyle yüz yüze anket görüşmesi yöntemi ile yapılmıştır. Çalışmada; 18 yaş altı 16 bin 59 bireyin ise temel demografik verileri alınmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasında imzalanan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kapsamında Sunulan Hizmetlerde Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi İş Birliğinin Yapılması ve Eşgüdümün Artırılması Protokolü zihinsel dönüşüm için önemli bir adım. Bu protokol devrim niteliğinde bir çalışma. İlk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde jandarma subay okulunda, meslek yüksekokulunda, insan hakları yurttaşlık adı altında verilen derslerde artık kadının insan hakkı, kız çocuklarının eğitiminin önündeki engeller gibi konular yer alacak. Bu konunun temel eğitime girmiş olması çok önemli bir başlangıçtır

12 27 26 Nisan Nisan Mayıs 2012 Suriyeli mültecileri ziyaret ettik. Engelli memur seçme sınavı dünyada ilk defa ülke genelinde Türkiye de yapıldı. ASDEP çalışmaları pilot bölgelerde başladı. Kırıkkale ve Karabük te başlayan Aile Sosyal Destek Kilis teki mülteciler için oluşturulan çadır kentte 2 adet okul öncesi eğitim merkezi, bir tane de sosyal hizmet çadırı Bakanlık olarak 9 bin 600 Suriyeli nin 2 bin 500 ü ile bire bir görüştük, 2012-ÖMSS, 81 il merkezinde, 968 sınav binası ve sınav salonunda gerçekleşti. Her engellinin kendi engel grubu içinde ayrı değerlendirildiği merkezi bir sınavla, objektif kriterlere göre kamudaki istihdamını sağlaması amaçlandı. Sınava, engel durumu %40 Projesi (ASDEP); sosyal yardım ve hizmetlere ihtiyaç duyan aile ve bireylerin objektif kriterlere göre tespiti, bilgilendirilmesi, sosyal yardım ve hizmetlerden yararlandırılmasını amaçlıyor. Ailelerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve refah seviyelerinin kuruldu. Okul öncesi eğitim merkezinde günlük dönüşümlü olarak 300 çocuğun eğitimi gerçekleştiriliyor ve yaşadıkları travmayı bir an önce atlatmaları için destek veriliyor. Okul öncesi eğitim merkezlerinde çocukların ihtiyaçları olan tüm psikolojik destek verdik. Sosyal çalışmacılarımız, çocuk eğiticilerimiz, sosyologlarımız ve psikologlarımız burada. Gerekli bütün çalışmaları yapıyorlar. Sonuçta biz kardeşiz, komşuyuz, ve üzerinde olan; ortaöğretim, ön lisans veya lisans düzeyinde mezun veya mezun olabilecek durumdaki toplam 60 bin 375 aday başvurdu. Sınava katılan engelliler, bakanlık görevlileri tarafından evlerinden alınarak sınav merkezine taşındı ve sınav bitiminde evlerine bırakıldılar. yükseltilmesini amaçlayan proje ile rehberlik hizmetleri de ön görülüyor. Aile Sosyal Destek Programı Projesi ni (ASDEP) önemsiyoruz. Her ailenin eğitim materyalleri ve oyuncaklar bulunmakta. akrabayız. Biz bütün gücümüzle kardeşlerimizin Özürlülerle ilgili ulaşılabilirlik ve hekimi olduğu gibi her ailenin bir sosyal destek Kurulan Sosyal Hizmet Çadırında da; yetişkinlere yönelik film gösterimleri, çocuklara yönelik çizgi ve animasyon film saatleri yapılıyor. Öte yandan sosyologlarımız ve çocuk gelişim uzmanlarımız, çadırlarda danışmanlık ve rehberlik huzuru ve mutluluğu için gayret ediyoruz. İnşallah bir an önce Suriyeli komşularımıza, kardeşlerimize de huzur ve barış gelir. Buradaki kardeşlerimiz de huzur ve barış içerisinde ülkelerine istihdam konusunda önemli çalışmalarımızın temelinde bu sınav yatmakta... En fazla engelliyi istihdam etmeye gayret ediyoruz, bu konuda alt yapıyı uzmanı olacak. Buradaki amacımız, testi kırılmadan, yangın olmadan, yani daha duman tüterken duruma müdahale edip, ne yapmak gerektiğini oluşturan yeni bir sisteme geçmek. hizmetleri de veriyor. dönerler. sağlamak için çalışıyoruz

13 30 18 Mayıs 2012 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında protokol imzalandı Mayıs sivil toplum kuruluşu ile Sokakta Yaşayan/Çalıştırılan Çocuklara Yönelik Sunulan Hizmetlerde Sivil Toplum Kuruluşlarıyla İşbirliği ve Güçbirliği Protokolü imzalandı Haziran 2012 BM Çocuk Hakları Komitesi nin Türkiye raporunun ele alındığı 60. Oturumu, İsviçre nin Cenevre kentinde yapıldı. Protokol; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı kuruluşlardan hizmet alan çocukların ve engellilerin gençlik ve spor faaliyetlerinden yararlandırılmasını düzenliyor. Spor alanında da Türkiye nin koyduğu vizyona çok önemli bir vizyon ilave ediyoruz. Kurumumuza bakacak olursak 14 bin fidanımız var. Ben buradaki bütün evlatlarımı bir fidan olarak görüyorum. Amacımız özgüveni gelişmiş, kapasitesini, kabiliyetini her alanda kullanmış, devlete millete faydalı, insani değerlerle birleşmiş evlatlar yetiştirmek. Ne mutluyuz ki, Londra da yapılacak olan Paralimpik Oyunları na katılacak sporcu sayısı şu an itibarıyla 72 ye ulaştı. Kimseyi annesinden, babasından ayırmak istemiyoruz, ama çocuğa en yakınlarından zarar geliyorsa, bunun devamına müsaade etmiyoruz. Takibini yaparız ve ceza hukukunun bize verdiği yetkileri de kullanırız. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulmasıyla, Türkiye ilk defa bakanlık düzeyinde temsil edildi. Geleceğin Türkiye sini güçlü çocuk politikası ile oluşturmak istiyoruz. Burada en önemli iki tane adımımızdan birincisi eğitim, ikincisi sağlık oldu. Özellikle kız çocuklarımızın eğitilmesi, kırsaldaki yoksulluktan dolayı okutulamayan kız çocuklarımızın eğitim ortamına kavuşturulması ile ilgili son 10 yılda çok önemli mali destekler yapıldı. 990 bin anneye 2,6 milyar gibi çok önemli bir mali destek verildi. Sayın Başbakanımızın dediği gibi çocuğun zengini fakiri olmaz anlayışı ile zengin olsun fakir olsun, 14 milyon öğrenciye bedava kitap verildi yılları içerisinde sivil toplum, özel sektör, yerel yönetim, hep beraber çocuk strateji belgemizin nasıl olması gerektiğinin temel felsefesini çalıştık. Buradaki en önemli şeyin, çocuğa saygının, çocuk haklarına saygının bir kurumsal altyapısının oluşturulması gerektiğini biliyor ve çocuklarımızın temel haklar noktasındaki ilerlemesini, bilimde sanatta, sporda aileleri ile beraber yeteneklerine ve kabiliyetlerine ve kapasitelerine göre yetiştirilmelerini çok önemsiyoruz. Ayrıca çocuk adalet sistemini güçlendirmeye çalışıyoruz. Çocuk dostu medyayı önemsiyoruz ve bunu izleyecek, denetleyecek güçlü bir sivil toplumla beraber hareket etmenin azim ve kararlılığı içindeyiz

14 Haziran Haziran Haziran 2012 Biz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak Evlilik öncesi eğitim başladı. Şehit Yakınları, Gaziler ve Aileleri ile Terör Mağduru Sivillere Sağlanan Mali ve Sosyal Hakların İyileştirilmesine Yönelik Düzenleme, Bakanlar Kurulu nda imzaya açıldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Avrupa Parlamentosu nun (AP) ev sahipliğinde AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu nca Strazburg da düzenlenen Kadının Toplumdaki Rolü konulu panele katıldı. ulu bir çınar olmaya talibiz. En ulu çınarlar bile bir günde yetişmiyor. Bugün attığımız tohumlar filizlendikçe, yeşerdikçe bizim de gücümüz artacak, bu güç Türkiye nin gücüne yansıyacak. Geçmişin gücünü bugüne taşıyıp, bugünün beşeri sermayesi ile geleceği inşa edeceğiz. Biz kadını, erkeği, genci, yaşlısı, engellisi ve çocuğu ile her vatandaşımızı birinci sınıf vatandaş kabul ederek hizmet üretmeye devam edeceğiz. Sevgi, merhamet, dayanışma, paylaşma, Evlilik birliği dediğiniz, ömür boyu devam etmesi gereken ve toplum açısından Bu ülke için canını hiçe sayan gazilerimizin ve şehitlerimiz eşlerinin, kardeşlerinin, annelerinin, babalarının, Bakan Fatma Şahin, panelde gelen sorular üzerine kürtajla ilgili çalışmaları anlattı. Adalet, Aile ve Sosyal Politikalar ve Sağlık Bakanlıkları olarak bir kurul oluşturduk. İçinde adalet, hakkaniyet duyguları ve insani değerlerle çevrili hizmet anlayışımız gelecek nesillere bırakacağımız en önemli mirasımızdır. çok önemli bir müessese. Evlilik kurumunu çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamayı en önemli sosyoloğu, felsefecisi, doktoru ve de olması gereken bütün Bugün dünden daha iyiyiz. Yarınlarımız çok güçlendirmenin yolu çiftlerin bir ön eğitimden geçmesinin sağlanması. Yaşanma ihtimali olan vazife kabul ediyor, onların emanetine sahip çıkıp kimseye muhtaç etmemek üzere bilim insanları var. Dünyada bu nasıl oluyor? Avrupa da bile farklı uygulamalar var. Biz kendi ülkemizde üreme daha iyi olacak sorunları onlara baştan söyleyip bunu nasıl çalışmalarımıza devam ediyoruz. sağlığını, yani insanların istediği zamanda istediği kadar yöneteceklerini, buna karşı nasıl istediği çocuğu istediği zaman diliminde yapabilmesiyle ilgili davranacaklarını anlatacağımız bir nasıl bir model oluşturmalıyız? Kürtajın bir aile planlaması modeli ortaya koymamız lazım. yöntemi olmadığını, diğer yöntemlerin daha etkin kullanılması gerektiğini ve erkeğin kullanması gereken yöntemleri daha etkin kullanması ve burada kadına yardımcı olması gerektiğini bir kampanya ile anlatmak istiyoruz

15 ailece AİLEYE İADE-İ İTİBAR ZAMANI Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının adı üzerinde yapılan tartışmalar bir kez daha ortaya koydu ki, pek çok kişi hâlâ kadın hakları ve aile birliğinin birbirinin alternatifi olduğu zannında. Kadın ve aileye zaman içinde öyle anlamlar yüklendi ki, bu iki kelime bir anlamda farklı ideolojilerin sembolleri haline geldi. Kadını kutsarken aileyi, aileyi kutsarken kadını yok mu sayacağız? Ya da mutlaka birini kutsamak, seçim yapmak zorunda mı kalacağız? Kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve istismara ait tartışmaları bu yazının konusu dışında tutmak istiyorum. Çünkü şiddet ve istismar, hiç bir ideoloji, inanç veya sistem tarafından makul gösterilemez, müdafaa edilemez. Kadının ve çocuğun en güvenli, huzurlu ve mutlu olduğu yerin yuvası ve ailesi olması gereğine inanarak yazıya devam etmek istiyorum. Şiddetin Yakıcılığı Şiddet öyle yakıcı, yok edici bir kelime ki, yanına konduğu her kelime ve kavramı Kim bilir? Aristo mantığı ile siyah ve beyaz düşünmeye alışmışız, kodlanmışız. Ya ben in hakları için çarpışacağız, ya da biz in hakları için. Bu uzun, çok uzun bir tartışmanın konusudur aslında... Kadın hakları için mücadele ediyorsanız, ben den yanasınız: biz i temsil eden aileyi ise ikincilleştirirsiniz... Ailenin önemine vurgu yapıyorsanız ise, kadının adı yoktur. Ekonomik ve sosyal olarak güçlü, başarılı, ayakları üzerinde duran, özgüvenli kadın, tek başına ben olmayı başaran kadınla özdeşleştirildi. Tam tersinden baktığımızda güçlü aile, kadını ikincilleştiren, eve ise mahkûm eden biz ile... Hep ya, ya da yerine... Hem ve hem de demeyi unuttuğumuzdan seçim yapmaya zorlandık... Bir yandan kariyer ve özgürlük, diğer yandan aile olmak, yuva sahibi olmak... Ah Aristo ah! Pencerelerden, at gözlüklerinden biraz sıyrılın ve etrafınıza bakın lütfen! Hem kariyer, hem çocuk yapan, mutfakta soğan kavurmaktan imtina etmeyen, hem mesleki başarıyı yakalayan, hem de yuvasında anne ve eş olan o kadar çok kadın var ki... Veya çocuğunun beslenmesini hazırlayıp sabah okula bırakmaktan, sofra kurmaktan gocunmayan o kadar çok erkek... Aile olmak, yuva sahibi olmak, eş veya ebeveyn olmak aslında bir tek kadın veya erkeğin görevi olarak tanımlanamaz. Yani, tek başına birinin üzerine yıkılamaz aile olmanın tüm sorumluluğu... Güçlü bir ailede erkek, kadın, çocuk her bir bireyin ayrı ayrı tanımlanmış hem hakları, hem de görevleri vardır. Zamana ve sosyal çevreye göre bazı görevler esner veya daralabilir; bu ayrı bir tartışma konusudur... Fakat aslolan, ailenin, birilerinin sadece verici, diğerlerinin ise sadece alıcı olduğu bir kurum olmamasıdır. Her Evlilik Aile Değildir Sadece bir evi, duvarları, odaları, bir bütçeyi, ev içi görevleri ya da 24 saati paylaşmak değildir aile olmak... Bulaşığı kimin yıkayacağı, ütüyü kimin yapacağı, çocuğu okula kimin bırakacağının tanımlanması da değildir... Güçlü bir ailede erkek, kadın, çocuk her bir bireyin ayrı ayrı tanımlanmış hem hakları, hem de görevleri vardır. Zamana ve sosyal çevreye göre bazı görevler esner veya daralabilir; bu ayrı bir tartışma konusudur... Fakat aslolan, ailenin, birilerinin sadece verici, diğerlerinin ise sadece alıcı olduğu bir kurum olmamasıdır. da yok edip içini boşaltıveriyor. Aile içi şiddet... Kadına yönelik şiddet... Töre ve namus cinayeti... Ayşe KEŞİR Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Siyasi Danışmanı Kadın, aile ve töre kavramları neredeyse cinayet ve şiddetle özdeşleşti. Gençler aile kurmaktan korkar oldu, folklorik zenginliğin de ifadesi olan törenin, bizzat kendisi cinayete kurban gitti. Belki de tüm bu tartışmaların temelinde ben ve biz in kavgası yatmakta

16 ailece KIRMIZI BİSİKLET G. Funda ULUTÜRK Mutluluk tarifi yapamadığımız yıllardı. Çocukluğa adım atmamın ardından henüz birkaç yıl geçmişti ki, bugünden Haklarımızı bakılınca küçük sayılabilecek bir marketin önünde bana göre bir kutsarken, hayli çok bisikletle karşılaştım. Hepsi yeni, çok güzel, rengârenk görevlerimizi de bisikletler... Şehir merkezine çok sık gitmezdi annem, babam da Eğer insana ait değerleri çekip alırsanız, yukarıda saydıklarım sadece ev ortaklığı olur çıkar... Evliliği sadece kadının kendine bakacak, erkeğin ise ev işlerini çekip çevirecek birini bulması olarak tanımlarsak, en başından başlar yanlış... Şehir hayatında, kadınlar artık ekonomik olarak ayakları üzerinde durabiliyor, yani kendilerine bakacak bir erkeğe pek de ihtiyaç duymuyorlar... Yeni yüzyılda ev teknolojisi öyle ilerledi ki, bir kaç düğmeye basarak çamaşırları ve bulaşıkları yıkayabiliyor, elimizi değdirmeden makinede ekmek dahi yapabiliyoruz. Sadece erkekler değil kadınlar bile kendi çamaşır ve bulaşıklarını yıkamıyorlar... İhtiyaç analizimiz değişince aile olmaktan vaz mı geçeceğiz? Yeni kavramlar ve kodlarla konuşmalıyız artık... Evlilik ve aile olmayı, nesnel ihtiyaçları karşılama üzerinden tanımlayarak yapıyoruz en büyük hatayı... İçinde sadece başlangıçta dahi olsa bir tutam aşk, empati, insaf, vicdan, muhabbet, güven, sorumluluk, hasılı insanlık yoksa her evlilikle unutmamaktır aile olmak... Kendimiz için istediğimizi diğeri için de istemedikçe her evliliği aile yapamayız. Kimin bulaşık yıkayacağı, çocuğu kimin okula bırakacağı kadar basit bir görev listesi bizi aile yapmaya yetmez... Kişilikleri, yaşları, cinsiyetleri ne olursa olsun, her bir sağlam parçanın oluşturduğu yeni sağlam bütünün adıdır aile... Kendimize değer biçmeden evvel diğerine değer vermeyi öğrenmektir... Kadın ve erkek ile çocukların görev sorumluluk eğrisi her zaman aynı değildir kuşkusuz. Hatta zaman ve şartlara göre farklılık, çeşitlilik de arz edebilir. Baş dayayacak omuzdur aile olmak... Her zaman çözüm üretemesek, hatta anlamasak da dinlemek, dert ortağı olmaktır aile olmak... Zaman zaman fikir ayrılıklarına düşsek de, bir masada yemek yemek, zile basınca birinin mutlaka kapıyı açacağını bilmektir aile olmak... Pazar sabahı kahvaltıda yumurta tokuşturmak, TV kumandası için kapışmak, hasta olana ilacını getirmek, ayaktayken bir çay da bana koy diyebilmektir aile olmak... Kardeşinin kıyafetini ödünç almak, küçük sırlarını paylaşmak, gece tuvalete kalktığında tüm odaları dolaşıp çocukların üstünü tek tek örtmektir aile olmak... Merak edip beklemesinler diye gecikeceğini yüksünmeden arayıp haber vermek, bireysel keyifler kadar birlikte yapılanlardan haz almaktır aile olmak... Özlemektir, karşısındakinin gözyaşını silmek, konuşmasa, anlatmasa da O nu anlamak, okumaktır aile olmak... Sorun çözme becerisini birlikte geliştirmek, sağlıkta olduğu kadar hastalıkta da bir ve birlikte olmaktır aile olmak... Araya yollar, şehirler girse de ayrı olmamaktır aile olmak... Haklarımızı kutsarken, görevlerimizi de unutmamaktır aile olmak... Aslında aile olmak o kadar çok şeydir ki, satırlar ve sayfalarla anlatmaya çalışmak beyhude olur. Sadece iş bölümüne indirgemek, görev çetelesi tutmak, aile olmaya hakaret etmektir... iş için gittiğinden bizi götüremezdi ve mahalle dışındaki hayatı merakımızla geçerdi günler. O güzel güne kadar. Çok yeni, çok güzel rengârenk bisikletler Çarşıyı keşfetme görevim yarıda kalmış, dakikalarca bisikletlerden gözümü alamamıştım. yuva kurulmuyor maalesef

17 kırmızı bisiklet Bisiklet sürmek, çocukken ve yetişkinken, yani hayatımızın her evresinde yapabildiğimiz nadir aktivitelerden biridir. Daha önce bisiklet görmüştüm elbette, ama mahalledeki ağabey ve ablaların Bisiklet bir ulaşım aracıdır hayatımızın her evresinde. gibi yeteneklerinin gelişiminde önemlidir. Böylesi bir uyum içinde çalışan aleti kullandığı bisikletleri. Hatta Doktor Emin Amca nın bile kocaman bir bisikleti vardı arkasında iğne çantasının (annemin söylediği tatlı yalanlardan biriydi) bağlı olduğu. Ama hepsi mat renkte, topraklı yolda Bir karne hediyesi görevinin ötesinde 7 den 70 e kullanıcısı olan bir ulaşım aracı olduğunu anlatmak bu yüzden önemlidir. kullanıyor olmak, çocukların güven duygusunun artmasına etkendir. Bisiklet, çocukların enerjilerini harcamalarını, eğlenmelerini, sosyalleşmelerini, açık havada olmalarını ve spor yapmalarını sağlayan aşınmış metal gövdeleriyle neredeyse dikkatimi hiç çekmemişlerdi. Bunlar başkaydı. Güneşin altında parlayan renkleri mi ya da birkaçının birlikte yan yana duruyor olması mı bu denli mükemmel gösteriyordu onları, bilmiyorum. Babamın tam olarak bir aylık maaşı değerindeki kırmızı bisikleti anneciğim sekiz buçuk gün sonra almıştı. Çok mutluydum. O dönemdeki anılar sis perdesi arkasına saklandı. Çok az hatırlayabildiğim anılarımın birçoğu kırmızı bisikletlidir. bir araçtır. Elbette bu saydıklarımızın tamamına yakını yetişkinler için de geçerlidir. Bisiklet sürmek, çocukken ve yetişkinken, yani hayatımızın her evresinde yapabildiğimiz nadir aktivitelerden biridir. Bisiklet bir ula- Kırmızı olanı yerden biraz yükselerek Bu benim bisikletle tanışmamın hikâyesi. şım aracıdır hayatımızın her evresinde. bana doğru ilerledi ve durdu. Arkadaki Herkesin bisikletle ilgili bir hikâyesi oldu- Bisiklet, ulaşımı, güvenliği sağlayacak bisikletler tüm gösterişlerini kaybetseler ğuna eminim. Hepsinin benim hikâyem kask, kişiye uygun bisiklet, bisiklet zili, bile, kırmızı bisiklet tüm ihtişamıyla önüm- gibi mutlu sonla bitmediğine de fosforlu kıyafetler, ön ve arka aydınlatma deydi. Y harfini andıran koltuğu, büyük tekerlekleri vardı. Çocukluğa adım atmamın ardından henüz birkaç yıl geçmişti ki, tek isteğim bu bisikleti sürmekti. Neden o kırmızı bisikletle aramda bir bağ oluştuğunu ve bisikletin benim gördüğümden çok daha farklı anlamları olduğunu çocukluğumdan yıllar sonra anladım. Evet, her çocuğun bir bisikleti olmalı. Güzel anıların dışında birçok nedeni var neden bir bisikletimizin olması gerektiğinin. En önemlisi, bisikletin ruhsal ve bedensel gelişimi sağlıklı bir biçimde sağlaması. Bisiklet tüm bedenin uyum içinde hareket etmesiyle kullanılan bir araç olduğundan, çocukların denge, dikkat ve yoğunlaşma v.b aksesuarların yanı sıra, uygun alanlarda ve zeminde kullanılmalıdır. Araç trafiğinden ayrılmış bisiklet yolları bu yüzden önemlidir. Bisikletin, bir karne hediyesi görevinin ötesinde 7 den 70 e kullanıcısı olan bir ulaşım aracı olduğunu anlatmak bu yüzden önemlidir. Sevgiyle, pedalla ÇOCUKLAR YENİ ANAYASADA söz sahibi oluyor 30 31

18 çocuklar ve anayasa 81 ilden İl Çocuk Hakları Komitelerini temsilen 162 çocuğun hazırladığı raporun tam metni şöyle: Sayın Meclis Başkanımız Cemil Çiçek, Biz 81 ilden İl Çocuk Hakları Komitelerini temsilen 162 çocuk yeni anayasa ile ilgili görüşlerimizi Şubat 2012 tarihlerinde Aile ve Sosyal Sokakta çalışan çocuklar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından sürekli olarak koruma altına alınmalıdır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve UNICEF Türkiye Ülke Ofisi nin birlikte düzenlediği Yeni Anayasa Çalışmasında Çocuk Politikalar Bakanlığı ve UNICEF in işbirliğinde hazırlanan çalıştayda paylaştık. Aşağıda yeni anayasada yer almasını istediğimiz ve 8 grupta Görüşü Çalıştayı nda hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Cemil Çiçek e sunulan rapor yaklaşık elli maddeden oluşuyor. tartıştığımız görüşlerimiz bulunmaktadır. Biz çocukları da bu sürece dâhil ettiğiniz için teşekkür ederiz. Görüşlerimizin yeni anayasada yer alacağı umuduyla saygılarımızı sunarız. 3. Korunma Sokakta çalışan çocukları şikâyet için 4. Sağlık Devlet okullarında ve revir olmayan 5. Adalet Çocuk mahkemesinin çocuklara uy- yeni bir hat oluşturulmalıdır ve çocuk- bazı özel okullarda revir olması zo- gun şekilde özel tasarlanması gerek- lar görüldüğü zaman bu hattan ihbar runlu kılınmalıdır. mektedir. edilmelidir. Her özel hastane aylık belirlediği bir Yeni anayasanın çocuklara çocuk di- Sokakta çalışan çocuklar Aile ve sayıda çocuğa ücretsiz hizmet ver- liyle tanıtılması gerekmektedir. 1. Katılım: Kurum ve kuruluşlarda çocuklarla ilgili konularda çocuk temsilcilerinin fikirlerine başvurulması gerekmektedir. Ebeveyn baskısını ortadan kaldıracak somut maddeler olmalıdır. Çocuk, kendisini ilgilendiren konularda fikirlerini söyleme hakkına sahip olmalıdır. Okullarda bulunan temsilcilerin bir araya gelerek çocuk temsilcileriyle fikir alışverişinde bulunması her ilde olmalıdır. Çocuklara yönelik çalışmalarda çalışan, engelli vb. çocukların görüşleri- Halkın bilinçlendirilmesi için reklam panosu ve afiş hazırlanmalıdır. Ayrıca sosyal sorumluluk kampanyaları yapılmalıdır. TBMM Çocuk Hakları İzleme Komitesi nde çocuklara da yer verilmelidir. 2. Eğitim Müfredata dayalı iyileştirmeler ve güncelleştirilmeler yapılmalıdır. Derslerin sınava göre, hatta sınavın öğrencilere göre sadeleştirilmesi ve uygun, ideal müfredatın belirlenmesi gerekmektedir. Konuların sık sık değiştirilmesi engellenmelidir. Hizmet içi eğitimler artırılmalıdır. Öğretmenlere verilen eğitimler, yaşam becerileri konusunu da içermelidir. Daha genç, bilinçli ve aktif bir öğretmen kadrosu oluşturulmalıdır. Çocuğun eğitim hakkını engelleyen kişilere, ailesi başta olmak üzere daha caydırıcı cezalar verilmelidir. Her nevi sözel derslerin daha etkin, gezilerle ve faaliyetlerle işlenebilir hale getirilmesi gerekmektedir. Aynı şey etkin deney faaliyetleri kullanma noktasında sayısal dersler için de geçerlidir. Laboratuarlar, deney salonları, sosyal faaliyet alanları ve spor salonlarının yaygınlaşması gerekmektedir. Okul içerisinde şiddete dayalı olayların engellenmesine yönelik yaptırımların artırılması gerekmektedir. Hatta bu konuda öğretmenlerin bilgilendirilmesi yararlı olacaktır. Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından sürekli olarak koruma altına alınmalıdır. Çocuklara sigara ve alkol satımlarına karşın denetimler arttırılmalıdır. Çocuk istismarcılarına ve tacizcilere ağır cezalar verilmelidir. Çocuğun sorgusu psikologlar eşliğinde psikolojisine zarar vermeden devam etmelidir. Çocuklar istismar konusunda bilgilendirilmeli ve böyle bir durum karşısında ne yapmaları gerektiği hakkında bilinçlendirilmelidir. Tecavüz ve taciz olaylarında çocuklarla ilgili haberler yapılırken, onların psikolojik olarak zarar görmemelerine dikkat edilmelidir. melidir. Hastanelere ulaşım kolaylaştırılmalı, maddi olanakları iyi olmayanlara ücretsiz servis uygulanmalıdır. Metrobüs yolu gibi sadece ambulansların kullanabileceği bir ambulans yolu yapılmalıdır. Engellilerin sıra alabilecekleri, onlara öncelik sağlama konusunda yardımcı olabilecek ve hastane içinde onlarla ilgilenebilecek ayrı bir personel olmalıdır. İlaç alma imkânı olmayan çocuklar için ilaçları ücretsiz temin edebilecekleri bir kurum olmalı ve insanlar bu kurumun varlığından haberdar edilmelidir. Çocuklar yargılanırken sevecen ve hoşgörülü olunmalıdır. Adalet sistemi içerisinde her çocuğa eşit ilgi gösterilmesi gerekmektedir. Çocuğun psikolojisini bozabilecek muhtemel olaylardan uzak tutulması gerekmektedir. Çocukların ifade verebileceği uygun ortamların oluşturulması gerekmektedir. Çocukların karıştığı olaylar sırasında çocuklara şiddet uygulanmaması gereklidir. Adalet sisteminde ayrıcalık gösterilen insanların tespit edilmesi ve yargılanması gereklidir. Yetişkinlere uygulanan gözaltı, sorgu ve olay yerinde olay tatbikatı gibi durumlar çocuklar için uygulanmamalıdır. nin de alınması gerekir

19 çocuklar ve anayasa 8. Ailede Çocuk Ailelerin çocuklarını eğitim hakkından mahrum bırakmamalarını sağlamak için denetiminin yapılması gereklidir. Kanunlarda çocukların doğumdan sonra ailelerinin maddi yoksunluğu sebebiyle ailelerinden alınmasının engellenmesiyle ile ilgili bir maddeye yer verilmesi gerekmektedir. Çocukların eğitilmesi ve fiziksel açıdan bakılması için ailelere bilgilendirme yapılmalıdır. Toplumda ve özellikle ailede çocuklar cinsiyetlerine göre değil ihtiyaçlarına göre ilgi görmeli ve ona göre davranılmalıdır. Yeni Anayasanın Adıyla İlgili Çocuk Önerileri 6. Barınma ve Kent Olanakları 7. Engellilik Ailesi olmayan veya ailesinden uzakta olan çocuklar için Çocuk Esirgeme Kurumlarının geliştirilmesi gerekmek- İleri Adımlar Anayasası Yeni Adımlar Çağdaş Hak Gayret Anayasası Baba Yasası Depreme dayanıklı konutlar yapılmalı, uygun yapılmadığı zaman caydırıcı ceza verilmeli, uygun olmayan yapılar depreme dayanıklı hale getirilmelidir. Mekânların, farklı gelişen (engelli) arkadaşlarımıza uyumu sağlanmalıdır. Engelli bireylere yönelik yargı sistemine önem verilmeli ve sistem geliştiril- tedir. 18 yaşından küçük çocukların evlendirilmemesi, bu konuda aile onayının dahi kaldırılması gereklidir. Kalp Yasası Son Adım Biz Bize Yasası Modern Özgürlük 2012 Modern Halk Ana- Kırmızı-Beyaz Anayasası Dayanışma Anayasası Geleceğin Anayasası Eşitliği sağlamak amacıyla okulların hepsine aynı spor olanakları sağlanmalıdır. melidir. Engelli çocuklar için yapılan projelerin devamı ve paylaşılması için şehirlera- Aile kapsamına giren kişilerin çocuğa örnek olacak şekilde davranması (çocuğu kötü yönde etkilemeyecek şe- İlk Adım İnsan Yasası yasası Özgür Yaşam Anayasası Umut Anayasası Terazi Anayasası Kimsesizlere ve evsizlere yönelik yardım kuruluşları yaygınlaştırılmalı, konuya ilişkin çağrı merkezleri kurulmalıdır. Ayrımcılığa karşı bilinçlendirme amacıyla rehberlik sistemlerinin yaygınlaştırılması ve medya yoluyla aktarılması gereklidir. Her çocuğun kendi dini inancına yönelik bilgi almasını sağlayacak merkezler açılmalıdır. rası iletişim güçlü olmalıdır. Şehir içi ulaşımın kolaylaştırılması gereklidir: a) Mevcut sistemden alınan verimin artırımına yönelik gerekli kişiler eğitilmelidir. b) Şehir içi ticari taksiler, engellilerin kullanımına uygun hale getirilmelidir. c) Engellilere şu anda sahip oldukları toplu ulaşım olanakları tüm ulaşım araçlarına uygulanmalıdır. kilde) ve yeterli ilgi göstermesi gerekmektedir. Bu konuda çocuk hakları eğitimi almaları zorunlu kılınmalıdır. Devrim Biçimlendirme Yasası Önemli Adım Türkiye nin Nabzı Bayrağın Sesi Adalet Sivil Anayasası Nesnel Yasası Geleceğe Yönelik Çözümler Anayasası İnsan Ve Çocuk Demokratik Halk Uzlaşma Dayanışma Toplum Korunma Katılımcı Gelişme Halkın Sesi Anayasası Mutlu Anayasası Cesur Anayasa Çocuk Anayasası Bağımsız Anayasa Cumhuriyet Anayasası Milli Anayasa 2012 Radikal Anayasa Görüş Anayasası Kırıcı kullanım (özürlü, sakat vb.) yerine FARKLI GELİŞEN ÇOCUK kelimesinin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Yeni Nesil Geleceğin Sesi Halk Anayasası Türkiye Yeni Anayasası Aile Anayasası Küçük Şeyler Anayasası 34 35

20 ŞİDDETE UĞRAYAN KADINA YASAL KALKAN Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Yürürlüğe Girdi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından Yeni Kanun Neler Getirecek? Psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin Kanunda, Anayasa ile Türkiye nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve yürürlükteki tüm kanuni düzenlemeler esas alınacak. Mülki amirler, şiddet mağduru bireyler için koruyucu tedbir karar- hizmeti verilecek. Hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde, ilgilinin talebi üzerine veya resen geçici koruma sağlanacak. ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması. Gerekli görülmesi hâlinde korunan korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla düzenlenen Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı, tarihinde TBMM de kabul edildi. Kanun, kadınların ve aile bireylerinin şiddetten korunması için alınacak tedbirler ve sorumlu birimler konusunda birçok yenilik getiriyor. ları alabilecekler. Buna göre, ilgili il ve ilçenin mülki amiri tarafından korunan kişilere ilişkin olarak aşağıdaki tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere başvurulabilecek: Kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanacak. Diğer kanunlar kapsamında yapılacak yardımlar saklı kalmak üzere, geçici maddi yardım yapılabilecek. Gerekli olması hâlinde, korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere dört ay, kişinin çalışması hâlinde ise iki aylık süre ile sınırlı olmak kaydıyla, on altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının yarısını geçmemek ve belgelendirilmek kaydıyla Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak suretiyle çocuklar için kreş imkânı sağlanacak. Aile Mahkemesi hâkimleri ise, korunan kişiye ilişkin olarak koruyucu; şiddet uygulayan kişiye ilişkin olarak da önleyici tedbirler alabilecekler. Hâkimler gerektiğinde, korunan kişinin işyerinin değiştirilmesi, kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri Korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere dört ay, kişinin çalışması hâlinde ise iki aylık süre ile sınırlı olmak kaydıyla, on altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının yarısını geçmemek ve belgelendirilmek kaydıyla Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak suretiyle çocuklar için kreş imkânı sağlanacak. kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması. Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi. Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi. Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi. Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi. Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uya- belirlenmesi, ilgili mevzuat çerçevesinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması ve korunan kişi bakımından hayatî tehlikenin bulunması ve bu tehlikenin önlenmesi Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması. rıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, için diğer tedbirlerin yeterli olmayacağının Müşterek konuttan veya bulundu- muayene ve tedavisinin sağlanması. anlaşılması hâlinde ve ilgilinin aydınlatılmış rızasına dayalı olarak kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi konularında koruyucu tedbirler alabilecekler. Hâkimler tarafından korunan kişiye şiddet uygulayanla ilgili olarak alınacak önleyici tedbirler ise şunlar olacak: ğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi. Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması. Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması. Gerek mülki amirler gerekse aile mahkemesi hâkimleri tarafından sağlanacak 36 37

21 kadına yasal kalkan olan koruyucu ve önleyici tedbirlerin gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ise, bazı tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilecek. Kolluk amiri, evrakları mülki amirin ve hâkimin onayına sunacak, ilgili makamlarca onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kaldırılacak. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri Kurulacak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, gerekli uzman personelin görev yaptığı ve tercihen kadın personelin istihdam edildiği, şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik destek ve izleme hizmetlerinin verildiği, çalışmalarını yedi gün yirmi dört saat esasına göre yürüten, çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenen şiddet önleme ve izleme merkezleri kuracak. Bakanlık ayrıca, Kanunun uygulanmasında kurumlararası koordinasyondan da sorumlu olacak. Kanun kapsamında şiddetin önlenmesi ve verilen tedbir kararlarının etkin olarak uygulanmasının izlenmesi bakımından şiddet önleme ve izleme merkezleri tarafından verilecek destek hizmetleri şunlar olacak: Koruyucu ve önleyici tedbir kararları ile zorlama hapsinin verilmesine ve uygulanmasına ilişkin veri toplayarak bilgi bankası oluşturmak, tedbir kararlarının sicilini tutmak. Korunan kişiye verilen barınma, geçici maddi yardım, sağlık, adlî yardım hizmetleri ve diğer hizmetleri koordine etmek. Gerekli hâllerde tedbir kararlarının alınmasına ve uygulanmasına yönelik başvurularda bulunmak. Bu Kanun kapsamındaki şiddetin sonlandırılmasına yönelik bireysel ve toplumsal ölçekte programlar hazırlamak ve uygulamak. Bakanlık bünyesinde kurulan çağrı merkezinin bu Kanunun amacına Bu Kanun kapsamındaki şiddetin sonlandırılması için çalışan ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapmak. Korunan kişilerle ilgili olarak şiddet önleme ve izleme merkezleri tarafından verilecek destek hizmetleri ise şunlar: Kişiye hakları, destek alabileceği kurumlar, iş bulma ve benzeri konularda rehberlik etmek ve kişinin meslek edindirme kurslarına katılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmak. Verilen tedbir kararıyla ulaşılmak istenen amacın gerçekleşmesine yönelik önerilerde bulunmak ve yardımlar yapmak. Tedbir kararlarının uygulanmasının sonuçlarını ve kişiler üzerindeki etkilerini izlemek. Psiko-sosyal ve ekonomik sorunların çözümünde yardım ve danışmanlık yapmak. Hâkimin isteği üzerine; kişinin geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik ve psikolojik durumu hakkında ayrıntılı sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunmak. İlgili merci tarafından istenilmesi hâlinde, tedbirlerin uygulanmasının sonuçları ve ilgililer üzerindeki etkilerine dair rapor hazırlamak sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümleri uyarınca maddi destek sağlanması konusunda gerekli rehberliği yapmak. Şiddet uygulayanla ilgili olarak şiddet önleme ve izleme merkezleri tarafından verilecek destek hizmetleri de şunlar olacak: Hâkimin isteği üzerine; kişinin geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik ve psikolojik durumu ile diğer kişiler ve toplum açısından taşıdığı risk hakkında ayrıntılı sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunmak. Medyaya kadın ve çocukla ilgili şiddetle mücadele mekanizmaları ve benzeri politikalar konusunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan ya da hazırlattırılan bilgilendirme materyallerini yayımlama zorunluluğu da getiriyor. uygun olarak yaygınlaştırılması ve ya- İlgili makam veya merci tarafından pılan müracaatların izlenmesini sağla- istenilmesi hâlinde, tedbirlerin uygu- mak. lanmasının sonuçları ve ilgililer üzerindeki etkilerine dair rapor hazırlamak. Tercihen kadın personelin istihdam edildiği, şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik destek ve izleme hizmetlerinin verildiği, çalışmalarını yedi gün yirmi dört saat esasına göre yürüten, çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenen şiddet önleme ve izleme merkezleri kurulacak. Teşvik edici, aydınlatıcı ve yol gösterici mahiyette olmak üzere kişinin; öfke kontrolü, stresle başa çıkma, şiddeti önlemeye yönelik farkındalık sağlayarak tutum ve davranış değiştirmeyi hedefleyen eğitim ve rehabilitasyon programlarına katılmasına, alkol, uyuşturucu, uçucu veya uyarıcı madde bağımlılığının ya da ruhsal bozukluğunun olması hâlinde, bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavi olmasına ve meslek edindirme kurslarına katılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmak. Medya Kuruluşlarına Yayın Zorunluluğu Kanun, TRT ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolara, ayda en az doksan dakika kadınların çalışma yaşamına katılımı, özellikle kadın ve çocukla ilgili olmak üzere şiddetle mücadele mekanizmaları ve benzeri politikalar konusunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan ya da hazırlattırılan bilgilendirme materyallerini yayımlama zorunluluğu da getiriyor. Bu yayınların Kanuna uygun bir şekilde yayımlanıp yayımlanmadığı ise RTÜK tarafından denetlenecek

22 ÖZÜRLÜLER İÇİN KENTSEL YAŞAM Başta özürlüler olmak üzere yaşlılar, hamileler, bebek arabalılar, çocuklar ve bir Basamaklar, binaya girmemi engellediği için müzeye veya sinemaya giremiyo- Kentsel kullanımlar ölçeğinde bir örnek yaya geçişlerinde hemzemin yerine üst ALANLARINDA ULAŞILABİLİRLİK kaza sonucu geçici olarak özürlü hale gelmiş olanlar, söz konusu farklı becerilere sahip kişilerden oluşan grupta yer rum. diyerek ve çözümün önüne çıkan engellerin kaldırılması ve özrüne uygun düzenlemelerin yapılmasıyla sağlanabi- veya alt geçitlerin uygulanması sonucu oluşan kesintiyle ilgili verilebilir. Toplu taşımada ulaşılabilir otobüsler hizmet veriyor Dr. Deniz ÇAĞLAYAN GÜMÜŞ Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı/Şehir Plancısı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü almaktadırlar. Bir eşya veya yük taşıyan, çok iri veya çok kilolu kişilerle çok uzun ve çok kısa boylu olanlar da dâhil edildi- leceğini vurgulayarak aradaki farkı açık biçimde ortaya koyabilir. Bu çağdaş bakış açısının geliştirilerek engelsiz yaşam olsa da üst geçitle geçiş düzenlendiği için caddenin karşı tarafında bulunan durağa ulaşamayacak olan merdiven çıkmakta ğinde geniş bir toplum kesimini ilgilendi- çevrelerinin hayata geçirilmesi, özellikle zorlanan bir kişi, bu otobüsten faydala- Ülkemizde kaldırımlardan parklara, binalardan toplu taşımaya kadar kentlerde yapılan uygulamaların çoğunluğu, hareketliliğinde bir sorun olmayan, rahatlıkla yürüyebilen, elini ve kolunu kullanabilen, tam olarak görebilen ve işitebilen, gördüğü ve duyduğu şeyleri tam olarak algılayıp yorumlayabilen, günlük yaşamını sürdürebilmek için bu bilgileri kullanabilen kişiler için düşünülerek hayata geçirilmektedir. Oysa yaşam çevrelerini oluşturan her tür yapının, farklı becerilere sahip tüm insanların kullanabileceği şekilde kurgulanması ve uygulanması gerekmektedir. Bu, planlama ve mimarlığın temel prensiplerinden biri olmasının yanında, en temel insan haklarından biri olan toplumsal yaşama katılımın da ön şartlarındandır. ren hareket kısıtlılığı bulunan kişiler grubu oluşmakta, bu grupta yer alan kişiler ulaşılabilir hareket alanlarına ve hizmetlere gereksinim duymaktadır. Özürlü kişilerin, hem eğitim ve sağlık gibi en temel toplumsal hizmetlerden faydalanması hem de bir işte çalışması, parklarda dolaşması, kaldırımları ve toplu taşıma araçlarını kullanması, alışveriş yapması, sinema ve tiyatroya gitmesi, spor yapması, eğlence yerlerinde vakit geçirmesi, yani günlük yaşamın içinde var olabilmesi için kentsel alanlara ulaşabilmeleri ve buraları kullanabilmeleri gereklidir. Fakat kentlerde bu alanlarda bulunan engeller, özürlülerin hareketliliğini kısıtlamakta veya tamamen engellemektedir. Yaya yerine taşıt öncelikli trafik planlaması yapılmakta, yüksek, dar ve iklim koşullarına uygun olmadığı için bozulan kaplama malzemeli kaldırımlar inşa edilmekte, düzayak yerine merdivenli bina girişleri tasarlanmakta, toplu taşıma hizmetleri, taşıtları ve alt yapısı ile düzensiz ve sürekliliği olmayan biçimde sürdürülmektedir. Günümüzde özürlülük toplumsal bir durum olarak ele alınmaya başlanmıştır. Geleneksel yaklaşımda özürlü kişi; Özürüm, merdiven çıkmamı engellediği için müzeye veya sinemaya giremiyorum. ifadesini kullanıp, sorunu kendinde görüp çözümü özrünün iyileştirilmesinde aramak yerine, konunun toplumsal veya hak temelli olarak değerlendirilmesiyle yapılı çevreyle ilgili meslek alanları açısından önemli bir gerekliliktir. Ulaşılabilirlik: Toplumdaki Herkes İçin Yaşam Kalitesini Artıran Bir Özellik Ulaşılabilirlik, hareketliliğinde güçlük yaşayan herkesin rahat, bir başkasının yardımı olmaksızın kendi başına ve güvenli biçimde hareket edebilmesini sağlayıcı önlemleri içeren bir kavramdır. Bu kavramı kentsel alandaki her türlü olanağa ulaşabilmek ve bunlardan yararlanabilmek biçiminde düşündüğümüzde ele alınması gerekli iki faaliyet alanı, fiziksel çevreye ulaşabilmek ve bilgi ve mesaja ulaşabilmek olarak karşımıza çıkmaktadır. Ulaşılabilirliği, caddeler, kaldırımlar, meydanlar, yaya geçitleri, parklar gibi kentsel açık alanlar; yakın çevresinden başlayarak binalar; bu iki kullanım türünü birbirine bağlayan kamu ve özel ulaşım türleri ve tüm bu kullanımlarda bulunan/bulunması gereken bilgilendirme hizmetlerinden oluşan dört alanda incelemek gerekmektedir. Tüm topluma, her yerde hizmetin ulaşmasını sağlamak için bu alanların hepsinde ulaşılabilirliğin sağlanması ve konunun bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir. Örneğin; kaldırımda ilerlerken seviye farkıyla karşılaşan bir tekerlekli sandalye kullanıcısı buradan inmek için daha ileride uygun bir rampa yapılmış olsa dahi rampaya kadar gidemeyeceği için, bu kaldırımda ulaşılabilirliğin sağlandığını söylemek mümkün değildir. namayacaktır. Ulaşılabilir yapılı çevre oluşturulabilmesi için öncelikle özürlülerin hareketlerini güçleştiren veya tamamen engelleyen mevcut engellerin tespit edilerek ortadan kaldırılması ve hareketliliği kolaylaştırıcı ek donanım ve malzemelerin uygulanması gerekmektedir. Mevcut yapılaşmış alanlar için bu çalışmalar yapılırken, yeni yapılaşan alanlarda engelsiz yapılı çevre ilkelerine uygun düzenlemelerle herkes için ulaşılabilir yaşam çevreleri oluşturulmasında önemli adımlar atılmış olacaktır. Yerel yönetimler başta olmak üzere kurumlar, yaptıkları çalışmaları bir kamu hizmeti olarak, ayrım yapmaksızın herkesin faydalanması amacıyla üretmek zorundadırlar. Özürlü vatandaşların toplumdaki herkesle aynı koşullarda yaşamını sürdürmesi için tüm kamu kurum ve kuruluşları tarafından sunulan her türlü hizmetin ulaşılabilir biçimde planlanması ve uygulanması gereklidir. Ülkemizde bu çalışmalarda gerekli tedbirlerin alınması amacıyla önemli mevzuat düzenlemeleri hayata geçirilmiştir. Özürlüler Kanunu ve İlgili Mevzuatta Ulaşılabilirlik 7 Temmuz 2005 tarihinde Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un Geçici 2 nci maddesinde kamu kurum ve kuruluşlarına açık sorumluluklar geti- 41

23 ulaşılabilirlik rilmiştir. Bu maddede; Kamu kurum ve sadece belediyelerin kendi sundukları lik konusunda gerekli izleme ve denetim kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, hizmetlerde değil, denetledikleri ve özel- mekanizması oluşturulacak ve standart- mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçi- leştirilen kuruluşlarda da bu düzenleme- ların uygulanmasının izlenmesi ve deneti- di, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve lerin yapılması bu hüküm dâhilindedir. mi her ilde oluşturulacak komisyon tara- benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları Ayrıca taşıtların uygunluğunun yanında, fından yapılacaktır. ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren sekiz yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir. hükmü bulunmaktadır. toplu taşıma sisteminin bir bütün olarak düşünülmesi, duraklar, istasyonlar, liman ve iskeleler gibi ulaşım alt yapısında da gerekli tedbirlerin alınması zorunluluğu bulunmaktadır. 12 Temmuz 2012 tarihinde sayılı tarih ve 2006/18 sayılı Başbakanlık Genelgesi ise 5378 sayılı Kanunun Geçici 2 nci ve 3 üncü maddelerinin hayata geçirilmesi için yol gösterici bir mevzuat düzenlemesidir. Diğer yandan, tarihinde tüm kamu kurum Tüm kamu kullanımına açık alanlarda Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe ve kuruluşlarına gönderilen Başbakanlık özürlüler için ulaşılabilirliğin sağlanması giren 6353 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Talimatıyla, konuyla ilgili mevzuat hüküm- yükümlülüğü her kademeden belediye ve Hükmünde Kararnamelerde Değişik- lerine dikkat çekilmiştir. Talimatta yapı- yapılı çevre ile ilgili hizmet ve görev yapan lik Yapılmasına Dair Kanun un 34 üncü lan düzenlemelerin standartlara uygun kamu kurum ve kuruluşlarını yakından maddesi ile Geçici 3 üncü maddeye aşa- olmadığına değinilerek yeni yapılaşma ilgilendirmektedir. Bu yükümlülüğün ye- ğıdaki fıkralar eklenerek, ulaşılabilirliğin alanlarında veya yeniden düzenleme ya- rine getirilmesi için tanınan mühlet 2013 izlenmesi, denetlenmesi ve uygulamala- pılan alanlarda ve kamu binalarında veya yılı Temmuz ayında sona erecektir. rın yapılmaması halinde idari para cezası kamunun kullanımına tahsis edilmiş bu- Açık alanlarda ve binalarda mevcut engellerin tespit edilmesi; bu tespitten sonra engellerin kaldırılması veya iyileştirilmesi yoluyla söz konusu kamu kullanımına açık alanların ulaşılabilir hale getirilmesi için tanınan süre hızla tükenmektedir. uygulanması hususları düzenlenmiştir: Bu Kanunun Geçici 2 nci maddesi ile bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen erişilebilirlik standartlarının uygulanmasının izlenmesi ve denetimi her ilde Aile ve Sosyal Politikalar, İçişleri, Çevre ve Şehir- lunan diğer yapılarda, mevzuata uygun şekilde düzenlemelerin yapılması için gereken önlemlerin alınması zorunluluğu bir kez daha vurgulanmıştır. İmar Mevzuatı nda Ulaşılabilirlik Özürlüler Kanunu nun toplu taşıma hizmetlerini ele alan Geçici 3 üncü maddesinde ise Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır. Mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren sekiz yıl içinde özürlüler için erişilebilir duruma getirilir. hükmü yer almaktadır. Geçici 2 nci maddede olduğu gibi Temmuz 2013 tarihine kadar mühlet verilen bu düzenlemeye istinaden; yeni satın alınacak toplu taşıma taşıtlarında özürlüler için uygun olanların tercih edilmesi, var olanlarda gerekli değişikliklerin yapılması hüküm altına alınmıştır. Diğer yandan, cilik, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlıkları ile özürlüler ile ilgili konfederasyonların temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından yapılır. İhtiyaç halinde birden fazla komisyon kurulabilir. Denetim sonucunda ilgili belediye ve kamu kurum ve kuruluşları ile umuma açık hizmet veren her türlü yapıların ve açık alanların malikleri ile toplu taşıma araçlarının sahiplerine eksikleri tamamlaması için birinci fıkrada belirtilen sürenin bitiminden itibaren iki yılı geçmemek üzere ek süre verilebilir. Sürenin bitiminden itibaren öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediği denetim komisyonlarınca tespit edilen umuma açık hizmet veren her türlü yapılar ve açık alanlar ile toplu taşıma araçlarının sahibi olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine Özürlü vatandaşların toplumdaki herkesle aynı koşullarda yaşamını sürdürmesi için tüm kamu kurum ve kuruluşları tarafından sunulan her türlü hizmetin ulaşılabilir biçimde planlanması ve uygulanması gereklidir. Ülkemizde bu çalışmalarda gerekli tedbirlerin alınması amacıyla önemli mevzuat düzenlemeleri hayata geçirilmiştir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından her bir tespit için bin Türk Lirasından beş bin Türk Lirasına kadar idari para cezası uygulanır. Bu şekilde bir yıl içinde uygulanacak idari para cezasının tutarı ellibin Lirayı geçemez. Sürenin bitiminden itibaren öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediği denetim komisyonlarınca tespit edilen büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından her bir tespit için beşbin Türk Lirasından yirmibeş bin Türk Lirasına kadar idari para cezası uygulanır. Bu şekilde bir yıl içinde uygulanacak idari para cezasının tutarı beşyüz bin Lirayı geçemez. Bu maddeye göre verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içerisinde ödenir. Genel bütçeye gelir kaydedilen idari para cezası tutarları dikkate alınarak erişilebilirlik konusundaki projelerde kullanılmak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinde ödenek öngörülür. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar; İçişleri, Maliye, Çevre ve Şehircilik, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlıklarının ve özürlüler ile ilgili konfederasyonların görüşleri alınmak sureti ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca bir yıl içerisinde çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Bu Kanun düzenlemesine istinaden hazırlanacak olan yönetmelik ile ulaşılabilir- Ulaşılabilirlik, ülkemizde kentsel yaşam alanlarının planlanması, inşası, ruhsatlandırılması ve denetlenmesiyle ilgili ilkeleri belirleyen İmar Mevzuatı nda da yer almaktadır yılında 3194 sayılı İmar Kanunu na Fiziksel çevrenin özürlüler için ulaşılabilir ve yaşanabilir kılınması için, imar planları ile kentsel, sosyal, teknik altyapı alanlarında ve yapılarda Türk Standartları Enstitüsü nün ilgili standartlarına uyulması zorunludur. hükmünün eklenmesinin ardından tarihinde Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği, Plansız Alanlar İmar Yönetmeliği, Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik, Gecekondu Kanunu Uygulama Yönetmeliği, Otopark Yönetmeliği ve Sığınaklarla İlgili Ek Yönetmelik te çeşitli değişiklikler yapılmıştır

24 ulaşılabilirlik Bu mevzuat düzenlemelerine göre yeni listelemektedir. Tespit formlarına www. göz önünde bulundurmaları, kamu ku- yapılaşan ve tadilatı yapılan açık alanlar ve ozurluveyasli.gov.tr web adresinden eri- rumlarının üretecekleri tüm hizmetlerde binalarda Türk Standartları Enstitüsü nün şilebilmektedir. Tespit formlarına ilişkin standartlara uygunluğu aramaları gerek- ilgili standartlarına göre özürlüler için ula- bilgilendirici yazılar Özürlü ve Yaşlı Hiz- mektedir. şılabilirlik önlemlerinin alınması/alınmış olması, yerel yönetimler ve ilgili kamu kurumları için bir yükümlülüktür. metleri Genel Müdürlüğü tarafından tüm kurum ve kuruluşlara gönderilmiştir. Tespit formlarının giriş bölümünde açık- Ulaşılabilir yapılı çevrenin hayata geçirilmesi amacıyla Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından broşürler, Ulaşılabilirlik İçin Standartlar lamalar ve gerekli tanımlar yer almakta- rehber niteliğinde kitaplar ve tespit form- Yapılan uygulamaların özürlüler tarafından kullanılabilmesi için taşıması gereken bilimsel koşullar Türk Standardları Enstitüsü (TSE) tarafından yayımlanan standartlarda yer almaktadır. Yukarıda açıklanan ilgili mevzuatta genel ulaşılabilirlik gereklilikleri belirlendikten sonra ayrıntılı teknik ilkeler için TSE standartlarına atıf yapılmaktadır. Ulaşılabilir yapılı çevre ölçü ve ölçütleri, TSE nin ilgili standartlarında teorik ve şematik biçimde ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Her biri konuyla ilgili önemli birer kaynak olan bu standartlardan doğrudan ulaşılabilirlikle ilgili olan üç tanesi; TS 9111: Özürlüler ve Hareket Kısıtlılığı Bulunan Kişiler İçin Binalarda Ulaşılabilirlik Özürlüler ve diğer hareket kısıtlılığı bulunan kişilerin hareket dır. Açık alanlar tespit formu kaldırımlar (kaplama, güvenlik, bordür taşı, drenaj), rampalar, merdivenler, korkuluklar ve küpeşteler, farklı özelliklerdeki yaya geçitleri, duraklar ve istasyonlar, açık otoparklar, kent mobilyaları, işaretler ve işaretlemelerde ulaşılabilirliğe ilişkin sorulardan oluşmaktadır. Binalar tespit formunda ise bina girişi, rampalar, iç kapılar, pencereler, tuvaletler, bina içi yatay dolaşım, bina içi düşey dolaşım (asansörler, merdivenler), yönlendirme ve işaretlemeler, acil durum ve bina tesisatı ile kapalı otoparklarla ilgili sorular yer almaktadır. Sonuçta Özürlüler ve diğer hareket kısıtlılığı bulunan kişilerin hareket etmesini güçleştir- ları hazırlanmıştır. Bu yayınlar internet aracılığıyla adresinden edinilebilir. Yapılı çevre özürlülerin toplumsal yaşama katılmalarında son derece önemli bir belirleyicidir. Yaratılan yaşam çevrelerinin özürlüler tarafından da rahatça kullanılabilmesi, buraların yapılış amacına ulaşmalarını sağlayacaktır. Ulaşılabilirlik ilkelerine göre planlanmış, tasarlanmış ve uygulanmış yapılı çevre, hayatının herhangi bir döneminde hareket kısıtlılığı yaşayan herkes için büyük önem taşır. Yapılan her ulaşılabilir olmayan uygulama ise kentsel yaşamda özürlüler için daha da büyüyen bir sorun yumağına dönüşmektedir. Gerekleri, TS 12576: Şehir İçi Yollar-Kaldırım ve Yaya Geçitlerinde Ulaşılabilirlik İçin Yapısal Önlemler ve İşaretlemelerin etmesini güçleştirmeyen, tam tersine sunduğu kolaylıklarla meyen, tam tersine sunduğu kolaylıklarla yapılı çevreyi bağımsız ve güvenli biçimde kullanmalarını sağlayan düzenlemele- Özürlüler Kanunu'nun kamu kurum ve kuruluşları için öngördüğü sürenin programlı olarak kullanılması gerektiği Tasarım Kuralları ve TS Şehir İçi Yollar- Raylı Taşıma Sistemleri Bölüm5: Özürlü ve Yaşlılar İçin Tesislerde Tasarım Kuralları dır. Bu standartların edinilmesi ve yapılan çalışmalarda kullanılması yasal bir zorunluluk olmasının yanında, doğru ve eksiksiz uygulamalar için de gerekliliktir. Ulaşılabilirlik Tespit Formları Ulaşılabilirliğin sağlanmasında mevcut yapılı çevrenin ulaşılabilirlik düzeyinin belirlenmesi gerekliliğinden yola çıkılarak, bu süreçte yapılacak çalışmalar konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan kamu kurum ve kuruluşlarına yol göstermek ve ülke genelinde standart tespitlerin yapılabilmesini sağlamak amacıyla oluşturulan tespit formlarının kullanılması pek çok ülkede uygulanan bir yöntemdir. Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen Ulaşılabilirlik Stratejisi ve Eylem Planı ( ) Yüksek Planlama Kurulu nun tarihinde 2010/35 sayılı Kararı ile kabul edilerek 12 Kasım 2010 tarihli ve sayılı Resmî Gazete de yayımlanmıştır. Eylem Planının 8 önceliğinden biri olan C.2. Ulaşılabilir uygulamaların teknik açıdan niteliğinin geliştirilmesi kapsamında tespit formları hazırlanması amacıyla Açık Alanlar ve Binalar Komisyonları oluşturulmuştur. Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yanında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Keçiören Belediyesi temsilcilerinden oluşturulan komisyonlar Açık Alanlar Tespit Formu ve Binalar Tespit Formu nu hazırlamıştır. Açık Alanlar Tespit Formu 214, Binalar Tespit Formu 126 sorudan oluşmakta ve TSE standartlarına uygun biçimde yapılması gerekenleri soru biçiminde yapılı çevreyi bağımsız ve güvenli biçimde kullanmalarını sağlayan düzenlemelerin bulunduğu kentsel alanlar herkes için ulaşılabilir yaşam çevrelerini oluşturmaktadır. Tüm kentsel alanda; açık alanlar, binalar, ulaşım sistemleri ve bilgilendirme hizmetlerinde bütüncül olarak sağlanabilirse yaşanabilir kentlerden bahsetmek mümkün olacaktır. rin bulunduğu kentsel alanlar herkes için ulaşılabilir yaşam çevrelerini oluşturmaktadır. Ulaşılabilirlik kaldırımlarda rampa yapılmasından ibaret değildir. Tüm kentsel alanda; açık alanlar, binalar, ulaşım sistemleri ve bilgilendirme hizmetlerinde bütüncül olarak sağlanabilirse yaşanabilir kentlerden bahsetmek mümkün olacaktır. Başta belediyeler olmak üzere yerel yönetimlerin ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yapılı çevreyle ilgili yürüttükleri etkinliklerin hepsinde temel yaklaşım ulaşılabilirlik özelliklerine sahip yapılı çevrelerin hayata geçirilmesi olmalıdır. Belediyelerin öncelikle yapacakları kentsel planlama çalışmalarında ulaşılabilirliği unutulmamalıdır. Hakça tasarlanmış, uygulanmış ve paylaşılmış mekânların oluşturulduğu kentlere bir an önce kavuşmak dileğiyle Kaynaklar: Çağlayan Gümüş Dr. D. (2009) Kentsel Alanda Özürlüler İçin Ulaşılabilirlik, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Belediyeler Dergisi, Sayı 142, Haziran 2009, Sayfa: Çağlayan Gümüş Dr. D. (2009) Belediyelerin Özürlüler İçin Erişilebilirlik Konusundaki Sorumlulukları, İller ve Belediyeler Dergisi, Sayı , Mart-Nisan 2009, Sayfa: Davies, L. (1999) Planning For Disability: Barrier- Free Living In H. C. Greed (Edt.), Social Town Planning, Sayfa: 74-89, London: Routledge

25 Araştırma projesinin sonuçlarından bazıları şunlar: ve her an işsizlik tehlikesi ile karşı karşıya geçirmelerine neden olmaktadır. EŞİ VEFAT ETMİŞ KADINLAR İÇİN NAKİT SOSYAL YARDIM PROGRAMI Eşi Vefat Etmiş Kadınlar İçin Bir Nakit Sosyal Yardım Programı Geliştirilmesine Yönelik Araştırma Projesi nin Sonuçları Üzerine Politika Önerileri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü tarafından, yoksulluktan en fazla etkilenen gruplardan birisi olan eşi vefat etmiş olan kadınlara yönelik bir sosyal yardım programı oluşturmak amacıyla Boğaziçi Üniversitesi ile işbirliği içerisinde uygulanan Eşi Vefat Etmiş Kadınlar için Bir Nakit Sosyal Yardım Programı Geliştirilmesine Yönelik Araştırma Projesi tamamlandı. Proje kapsamında 3294 sayılı Kanun kapsamında yer alan eşi vefat etmiş kadınların tahmini sayısı ortaya çıkarılırken, eşi vefat etmiş kadınlarla yüz yüze görüşmeler yapılarak sorunları dinlendi. Projenin sonucunda eşi vefat etmiş kadınlara yönelik uygulanabilecek düzenli sosyal yardım programı da dahil olmak üzere çeşitli politika önerileri ortaya konuldu. Niceliksel saha çalışması 19 Ocak - 8 Mart 2010 tarihleri arasında, Türkiye genelinde yürütülen Projenin hedef kitlesi yaş arası eşi vefat etmiş ve eşinden boşanmış kadınlar olarak belirlendi ve kadın ile anket gerçekleştirildi. Ayrıca, Haziran-Temmuz 2010 döneminde, İstanbul, Trabzon, Bursa ve Van da, Eylül 2010 da ise Denizli ve Malatya da eşi vefat etmiş, boşanmış, eşi cezaevinde olan ve eşi tarafından terk edilmiş toplam 26 kadınla yüz yüze derinlemesine görüşmeler yapıldı. Kadınların ancak yaklaşık dörtte biri yiyecek, yakacak, giyecek, ev eşyası ve çocukların eğitimi gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilmektedir. Kadınların yaşamlarını sürdürmeleri için kurumlar dışında genellikle komşular, aile ve akrabalar gibi enformel destek mekanizmalarından da yararlandıkları, ancak bu desteklerin çoğu zaman oldukça yetersiz kaldığı dile getirildi. Kadınların büyük çoğunluğu eşleri vefat ettikten ya da eşlerinden boşandıktan sonra önemli bir gelir kaybı yaşamıştır. Gelir kaybının kırsal kesimde yaşayanlar arasında daha sarsıcı olduğu görülmektedir. Eşi vefat etmiş kadınların büyük çoğunluğu ya ev sahibi durumunda ya da oturduğu ev için herhangi bir kira ödemezken, boşanmış kadınların yaklaşık üçte biri kiracı konumundadır. Niceliksel çalışma kapsamında görüşülen eşi vefat etmiş ve eşinden boşanmış kadınların büyük çoğunluğunun çocuklarıyla beraber yaşadıkları görülüyor. Bu oran eşi vefat etmiş kadınlar için çok daha yüksek (yüzde 68,8). Eşi vefat eden/eşinden boşanan kadınlar geçim sorunları ve çocukları ile ilgili yaşadıkları sorunlar dışında bir de medeni durumları nedeniyle çevrenin baskısı ile karşı karşıya kalmaktadır. Kadınların en yaşamsal sorunlarından birinin şiddet olduğu belirlendi. Görüşülen kadınların önemli bir kısmının kendi ailesinden ya da eşinden/eşinin ailesinden şiddet görmüş olduğu ortaya çıkmıştır. Eşi vefat etmiş kadınların yüzde 5,5 inin, boşanmış kadınların ise Eşi vefat etmiş kadınların yüzde 5,5 inin, boşanmış kadınların ise yüzde 26,1 inin gelir getirici işlerde çalıştığı görülmektedir. Çalışma oranlarının hem eşi vefat etmiş hem boşanmış kadınlar için kentlerde göreli olarak daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. yüzde 26,1 inin gelir getirici işlerde çalıştığı görülmektedir. Bu durumun nedenlerinden biri eşi vefat etmiş kadınların önemli bir bölümünün ileri yaşlarda olmaları, bazılarının ise geçmişte çalışmış olmalarına rağmen halen emekli konumunda bulunmaları. Çalışma oranlarının hem eşi vefat etmiş hem boşanmış kadınlar için kentlerde göreli olarak daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Hem vefat eden eşlerin sosyal güvencesiz çalışmış olmaları, hem de kadınların kendilerinin sosyal güvenceli işler bulamamaları, çalışmanın hedef grubunu oluşturan kadınların yaşamlarını sürekli bir gelir olmadan Görüşülen kadınların çoğunun yaşadıkları sıkıntıların sadece geçim kaynaklı olmadığı, özellikle boşanma, eşin vefatı, terk edilme ya da eşin cezaevine girişinin yaşandığı dönemlerde psikolojik ve fizyolojik çok çeşitli sağlık sorunlarıyla da mücadele etmek durumunda kaldıkları görülmektedir. Eşi vefat etmiş kadınların çoğunluğu devletten parasal destek isterken, boşanmış kadınların da istekleri arasında parasal destek birinci sırada geliyor. İkinci sıradaki istekleri ise iş bulmalarına yardım edilmesi. Kadınlarla yapılan görüşmelerde, kadınların faydalandıkları sosyal yardımlara ve dolayısıyla kurumlara ilk eriştikleri zamanın sorunların ilk ortaya çıkışından (yani eşi vefat ettiğinde, eşinden boşandığında, eşi terk ettiğinde ya da cezaevine girdiğinde) çok daha sonra olduğu gözlemlenmektedir. Araştırma projesi kapsamında yürütülen niteliksel ve niceliksel saha araştırmasının sonuçları doğrultusunda ortaya çıkan eşi vefat etmiş ve boşanmış kadınlara yönelik sosyal destek politika önerilerinin bazıları ise şöyle: Sosyal güvencesi ve geliri olmayan tüm eşi vefat etmiş ve eşinden boşanmış kadınlara ve bu grubun dışında kalan ancak çeşitli nedenlerle eşi olmayan veya eşinden maddi herhangi bir destek almayan, örneğin eşi tarafından terk edilmiş, eşi cezaevinde olan, eşi kayıp kadınlara ve yalnız annelere nakit desteği verilmesi. Nakit destek meblağının, hanedeki yetişkin başına geliri brüt asgari ücretin üçte birine çekecek şekilde verilmesi. Belirli düzeyde geliri (sosyal güvenceli ya da güvencesiz) olan ancak 46 47

26 eşi vefat eden kadınlar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının konuya ilişkin ilk uygulaması, eşi vefat etmiş hak sahibi kadınlara aylık 250 olmak üzere iki ayda bir 500 düzenli para yardımı yapmak olmuştur. bu düzeyin altında kalanların gelirinin aynı şekilde hanedeki yetişkin başına brüt asgari ücretin üçte birine yükseltilecek biçimde desteklenmesi. 18 yaşından küçük ve çalışmayan, 18 yaşından büyük ve halen öğrenci olan her çocuk başına kadınlara verilen aylık nakit destek miktarının 0.3 kadar artırımlı verilmesi. Geliri olan bir aile ferdinin yanında yaşayan eşi vefat etmiş, eşinden boşanmış ve eşi olmayan kadınlar ve varsa çocuklarının da, bireysel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri ve birlikte yaşadıkları ailenin muhtemel maddi ve manevi baskısı altında kalmalarını önlemek için nakit desteğinden belirli oranda faydalandırılmaları. Bazı illerde SYDV tarafından uygulanan alışveriş çeki sisteminin her il ve ilçeye yaygınlaştırılması. Bu uygulamanın SYGM tarafından merkezden yönetilmesi. Bu desteklerin süreklilik arz etmesi. Alışveriş çeki miktarlarının ailedeki kişi sayısına orantılı biçimde artırılması. Kadınların bir kısmı akrabalarının ve/ veya komşularının maddi ve manevi desteğinden ve komşuluk ilişkilerinden mahrum kalmamak için yaşadıkları mahallelerden ayrılmak istememektedir. Bu grup kadına halen yaşamakta oldukları mahallelerde kalmalarına imkân sağlayacak biçimde barınma desteği sağlanması. Diğer bir grup kadın ise, eski eşinden, kendi ya da eşinin ailesinden veya mahalle sakinlerinden baskı görmek gibi nedenler dolayısıyla yaşadığı mahalleden uzaklaşmayı tercih etmektedir. Bu grup kadın için konut kiralanması ya da aylık taksitlerinin ödenmesi suretiyle TOKİ konutlarından daire tahsis edilmesi. Barınma desteğinin çocuk sayısı nispetinde artırılması. Sağlığa uygun olmayan kötü barınma koşullarının düzeltilmesine yönelik onarım desteği verilmesi. Sığındığı aileden/sığınma evinden ayrılmak isteyen/ayrılmaya mecbur kalan kadınlar ve çocukları için barınma desteği sağlanması. Eğitim yaşındaki çocukların eğitime devamını sağlamak amacıyla ŞNT puanlama sisteminde hedef grup kadınların faydalanma düzeyini yükseltmek için ek puan verilmesi. Hedef gruptaki kadınların çocuklarının giyim, çanta, kırtasiye, servis ücreti gibi okul masraflarının karşılanması. Boşanma, nafaka, sosyal güvenlik, mirastan payına düşen mal ve gelire el konulması gibi durumlarda kadınlara hukuki destek verilmesi. Kadınların eşleri vefat ettiğinde ya da boşanma aşamasında gereksinme duydukları ve hakları olan maddi, hukuki, psikolojik destek konusunda bilgi sahibi olmaları için gerekli sistemin kurulması. İlgili kurumlarda çalışanların, kadınların destek için başvurmasını beklemeden hizmetlerin varlığı, türü ve miktarları konusunda otomatik olarak bilgilendirilmeleri. Eşi Vefat Etmiş Kadınlar İçin Nakit Sosyal Yardım Programı Hayata Geçirildi Söz konusu araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının konuya ilişkin ilk uygulaması, eşi vefat etmiş kadınlara yönelik bir nakit sosyal yardım programını hayata geçirmek oldu. Eşi vefat etmiş yaklaşık kadından, muhtaç durumda olanların Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına müracaat etmesi ve Vakıf Mütevelli Heyeti tarafından gerekli işlem ve değerlendirmeler sonucunda yardım almaya hak kazanması durumunda, hak sahibi kadınlar, aylık 250 olmak üzere iki ayda bir 500 düzenli para yardımından yararlanabilecekler. dosya YAŞLI OLMAK 48 49

27 dosya / yaşlı olmak YAŞLILIK BİR VARLIKTIR Mehmet AYCI, Şair-Yazar BİLGE YAŞLIDAN KORUNMAYA MUHTAÇ YAŞLIYA Pınar ÇAĞLAYAN Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı Yaşanmışlık kurgudan önce gelir; belirleyicidir, etkilidir, dönüştürür; yaşlılığın gizli tutuculuğu içinde barındırdığı modern bir yanılgıdan ibarettir. Her canlının bir ömrü vardır; her canlı Elbette hiçbir sözcüğün eş anlamlı- gösterilmesi gereken, yaşlı eşittir hakem/ ölümüne en yakın an en yaşlıdır filan da, sı yoktur. Ancak hayat sözcüğü yerine hâkim/muallim, yaşlı eşittir olgun gibi on- insan dışındaki diğer canlıların bebeklik, gençlik, orta yaşlılık, yaşlılık gibi bir tasnife tabi tutulması da tamamen insan gözüyledir. Bir puyanın yahut bir sincabın yaşlılığından çiçekçe yahut sincapça bahsetmek de yine insanın kurguladığı bir şeydir. Diğer canlı türlerinin kendi yaşlıları için bir tasarımda veya tasarrufta bulunmaları da doğal olarak mümkün değildir. Konuya böyle bakınca şu önermeyi kurmamız da saçma olmayacaktır: İnsan yaşlıdır. İnsan yaşlıdır; zira insan hayatının ilk doğum anından ölümüne kadar belli dönemler halinde tasnif edilmesi hangi yaştan olursa olsun yaşayan her insanın yaşlı olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Bir saniye önce doğan bebek bir saniye sonra doğan bebekten yaşlı olmakla birlikte, varlığın bütün birikimini taşıyan zincirin son halkası olduğu düşünülürse; siz bu yazıyı okuduğunuz anda, evet şu anda doğan bir bebeğin, dilin imkânları ve insan varlığına farklı bir pencereden bakış itibarıyla sizden yaşlı olduğunu da kabul etmeniz gerekecektir. Dile getirilmese de toplumdaki nesli devam ettirme saklı bilinci her doğan bireyin tazelenmeyle birlikte kök salmayı da sağladığını pekâlâ aşikâr kılmaktadır. kullanılan yaşam sözcüğü, yaşamak fiili, yaşlı sözcüğünden bağımsız değildir. Buradan yola çıkarak yaşıyoruz ki yaşlıyız denebilir; ancak yaşlılık, yaşamanın, yaşarmanın, yeşermenin, renk olarak yeşil in, yaşlanmanın aynı anlam dairesinin sözcükleri olduğunu aklımızda tuttuğumuzda, cümlenin başında kurduğumuz önerme yaşlıyız ki yaşıyoruz önermesine dönüşecektir. Bu, dilde o kadar besleyici bir anlam alanı oluşturmaktadır ki neredeyse yaşlılarımız sayesinde yaşadığımız izlenimi uyandırabilecek bir boyut kazanmaktadır. Yaşlılık kavramı etrafında şekillenen toplumsal bir hayat ilmihali gelecek kurgumuzun da ana hatlarını çizmektedir. Çünkü yaşanmışlık kurgudan önce gelir; belirleyicidir, etkilidir, dönüştürür; yaşlılığın gizli tutuculuğu içinde barındırdığı modern bir yanılgıdan ibarettir. Birey olarak nasıl yaşadığımız yaşlılığımızın nasıllığını da belirlemektedir. Elbette yaşlısı olmayan evlerde doğan, büyüyen kuşakların yaşlılığa ve yaşlı kavramına bakışları da değişecektir. Ancak, bin yıllardır toplumun genlerine işleyen yaşlı eşittir bilge, yaşlı eşittir sözü dinlenir, yaşlı eşittir tecrübeli, yaşlı eşittir hürmet larca denklemi de değiştirmeyecektir. Bu sadece bizim toplumumuz için geçerli değildir; pek çok toplumda yaşlıya bakışın küçük ve renkli farklarla benzer olduğunu, o toplumun sözlü ve yazılı kaynak ürünlerinde görmek mümkündür. Kentleşme, bilişimin gelişmesi, çekirdek aile vurgusunun belirleyiciliği yaşlılarımızın geleneksel düzlemde bulundukları sosyal konumu da bir ölçüde dönüştürmektedir. Kaçınılmaz gözüken bu dönüşümün/değişimin sağlıklı olması, yaşlılarımıza yönelik geliştirilen politikalarda dayanak noktalarının neler olduğuyla da yakından ilgilidir. Dikkatli bir göz, bu paragrafın ilk iki cümlesinin ne kadar incitici ve ne kadar toplumsal doğamıza ters olduğunu fark etmekte gecikmeyecektir. Modern pedagoji çocuklarımıza olgun insan gözüyle bakmamızı önermek suretiyle hayatı bütünlemeye yeniden dönerken, tanımlayarak ayrıştırmak yerine bütüncül bir bakış açısı geliştirmek zaruridir. Evet, insan yaşlıdır. Ne diyordu türküde; kara köprü narlıktır/ güzellik bir varlıktır Yaşlılık bir varlıktır; elbette zenginlik anlamında Günümüzde toplum tarafından inzivaya çekilen, bağımlı, korunmaya muhtaç ve hastalıklarla uğraşan bir sosyal grup olarak algılanan yaşlıların ve yaşlılık kavramının söz konusu algılanma biçimi, aslında modern hayatın dünyamızı biçimlendirmesi ile birlikte ortaya çıktı. Modern öncesi dönemlerde sözlü kültür geleneğine sahip, kırsal bölgelerde yaşayan toplumlarda; geleneklerin ve tarihin geleceğe taşınmasında önemli bir yeri olan, yaşlandıkça deneyim kazanıp, bilge statüsüne erişen yaşlılar, toplumların yazılı kültüre geçişleri, tarih anlatılarının bu kültüre göre bilimsel bir nitelik kazanmaya başlaması ve kentleşme ile birlikte üretimin önem kazanması sonucunda, toplum nezdinde eski saygınlıklarını kaybetmeye başladılar. Modern öncesi dönemde yaşlı bir kadın veya erkek, tarih anlatıcısı ve bilge olarak nitelendirilirdi. Yaşlıların söz konusu bu iki sıfata sahip olmalarını sağlayan kültürel ortamın adı sözlü kültür dü. toplumda saygınlık kazanıyorlar ve özellikle karar alma süreçlerinde önemli bir rol oynuyorlardı. Peki, güçlü bir belleğe sahip olmak neden gerekliydi ve bu özelliğe sahip olmak için nasıl bir yöntem izlenirdi? noktası, ne bir izi, ne de ağızdan çıkmasıyla vardığı yer arasında elle tutulur bir yörüngesi vardı. Başka bir deyişle, kelimeler başlı başına bir olay, bir eylemdi. Özenle incelenmiş bir düşünceyi koruyup Sözlü kültür geleneğinde, bir yaşlının tarih anımsama sorununa geçerli çözüm, belleğe yardımcı olan, ağızdan çıkmaya ha- Sözlü kültürde, kelimeler, sesten ibaretti. anlatıcısı bir bilge olabilmesi için gerekli Sözler hatırlanmaya çalışılırdı, fakat sözlerin aranıp bulunacağı herhangi bir somut olan unsur ise güçlü bir bellek ti. Bugün zır düşünce biçimleri kullanmaktı. Sözlü hafıza sorunları yaşayan yaşlılar, sözlü kültürde deneyimler, belleği pekiştirecek kaynak mevcut değildi. Sözün ne odak kültür döneminde bellekleri sayesinde şekilde akla yerleştirilirdi

28 dosya / yaşlı olmak Geçmişten bugüne yaşamış her halk topluluğu yazılı kültür döneminden geçmemiş olsa da, mutlaka bir sözlü kültür döneminden geçmiştir. Bu nedenle, neredeyse bütün kültürlerde bilgelik ve yaşlılık arasında bir ilişki bulunduğu kabul edilir. Dolayısıyla, günümüzde sürekli aynı hatıraları aynı kalıp cümlelerle anlattıkları için dinlenmek istenmeyen yaşlılar, sözlü kültür döneminde, aynı konu, hatıra ve düşünceleri tekrar tekrar kalıplar halinde dile getirerek belleklerini güçlendiriyorlardı. Bu bellek sayesinde tarih bilgisini başka herhangi bir yazılı kaynaktan elde edemeyecek olan daha genç yaştakiler de tekrarlanan sözcükler sayesinde geçmişi öğrenebiliyorlardı. Bu dönemde sadece geçmiş anlatılar yaşlılardan öğrenilmiyordu. Örgün eğitimin olmadığı, eğitim kurumlarının yaygınlaşmadığı ve resmi bir eğitim politikasının olmadığı sözlü kültür toplumlarında gençlerin eğitimi yine olgun ve yaşlı insanların eğitim yöntemleri ile gerçekleştiriyordu. Çıraklık olarak nitelendirilen bu eğitimlerde eğiticilerin yöntemleri, dinleme, dinleneni tekrarlama, atasözlerine ve bunları yeniden tertiplemeye hakim olma veya kalıplaşmış deyişlerle özgün deyişler oluşturma, ortak geçmişe tek vücut olarak bakıp katılma gibi özellikler içermekteydi. Yaşlıların sözcükleri kullanma biçimleri, gelenekçi bakış açıları, duygusal tepkileri ve sözcüklerle düşüncelerini basitleştirme çabaları, günümüz modern dünyasının hızına ayak uyduramayan eski usul yöntemler olarak görülse de, sözlü kültür döneminin bütün karakteristik özelliklerini taşımaktaydı. Sözlü kültürde cümleler basit bir şekilde kurulur; ve bağlacıyla birbirlerine bağlanırlardı. Örneğin sözlü kültürün egemen olduğu dönemlerde ortaya çıkan ve daha sonra yazıya geçirilen birçok destan ve hikayenin ve bağlacı ile bağlandığı görülmektedir. Belleği güçlendirmek için bir konu açıklanırken çözümlemeler yapılmaz, kalıplardan yararlanılırdı. Daha önce de belirtildiği gibi, cümleler bol tekrarlı ve bereketli ydi. Kalıplar ve cümle tekrarları belleğin güçlendirilmesi için olmazsa olmaz özelliklerdi. Sözlü kültüre sahip toplumlarda modern dünyanın aksine zaman çok ağır akardı ve yaşam her yeni kuşak için bir önceki kuşağın yaşadıklarının basit bir tekrarı gibiydi. Tarih ve yaşam bilgisinin yaşlılardan alınması, bu toplumların gelenekçi olmasına yol açardı. Çünkü yaşlı insan hayatı bilen, öğreten insandı ve deneyimlediklerini aktarmaktan başka bilgi aktarma yoluna gitmez- di. Bu bağlamda bilginin önemi yaşlının gördüğü değerle doğru orantılı olarak artardı. Sözlü kültürde kavramlaştırılan bilgi yüksek sesle tekrar edilmezse yok olacağından, sözlü kültürlerin uzun yıllar içinde zahmetle öğrendiklerini tekrarlayarak unutmamaya çalışmaları büyük bir enerji yatırımını gerektirirdi. Bu gereksinimden kaynaklanan son derece gelenekçi veya tutucu zihniyet de fikirsel denemelere girişmeyi haklı olarak engellerdi. Bilgi, güç bela elde edilirdi, değerliydi ve toplum, bunu koruyan ve eski günleri anlatabilen yaşlı ve bilge kadınlarla erkeklere büyük hürmet gösterirdi. Böylece, sözlü kültürlerde, tüm bilgiler, genellikle yaşlı insanlar tarafından insan yaşamına dayanarak, yabancı ve nesnel dünyayı kendilerine yabancı olmayan insan etkileşimi çerçevesinde özümleyerek kavramlaştırılır ve söze dökülürlerdi. Sözlü gelenekte bilginin yaşlı insanlardan edinilmesinin en önemli sonuçlarından biri, bilginin insan ilişkileri ile iç içe geçmiş bir şekilde biçimlenmesiydi. İnsanlar bilgiye sahip olmak için diğer insanlarla, özellikle yaşlılarla iletişim kurmak, onları dinlemek, onlarla diyaloğa girmek ve öğrendiklerini başka insanlarla paylaşmak ve deneyimlemek zorunda kalırlardı. Bu durum da yaşlı insanları bilginin ilk elden öğrenildiği merkez kişiler konumuna yükseltirdi. Başka bir deyişle, yaşlı bireyler, günümüzde içinde oldukları yalnızlık sorununu yaşamak şöyle dursun, herkesin akıl danıştığı bilgi odakları haline gelirlerdi. Bu nedenle, gençler yaşlılara mesafeli olmak yerine duygudaş ve katılımcı olurlardı. Çünkü sözlü kültürde öğrenmek veya bilmek, bilinenle bilen arasında yakın, duygudaş ve ortaklaşa bir özdeşleşmeye ulaşmak demekti. Bu dönemde yaşlı kadın ve erkekler, aynı zamanda toplumun değişmeyen ortam dengesini sağlayan kişilerdi. Toplumların kolektif hafızalarını taze tutan, güncelliğini yitiren anıların kolayca bellekten silinmemesi için bu anıları deyişler yolu ile genç kuşaklara aktaran yaşlılar sayesinde sözlü toplumun yaşadığı anın dengesi pek kolay bozulmazdı. Yaşlıların tarih anlatıcısı olarak görülmelerinin tarih kelimesinin etimolojik kökenleri ile de bağlantısı vardır. Tarih sözcüğünün Batı dillerindeki tüm karşılıkları (Latince: historia, İtalyanca: storia, Fransızca: historie, İngilizce: history, Almanca: historie) Grekçe istoria, istorein sözcüğünden gelir. Sözcük İyon lehçesinde bildirme, haber alma yoluyla bilgi edinme anlamlarında kullanılmıştır. Attika lehçesinde ise sözcüğün görerek, tanık olarak bilme anlamlarının yanı sıra, çok daha geniş bir anlam içeriğiyle fizik, coğrafya, astronomi, bitki ve hayvan bilgisi ve hatta giderek doğa bilgisi ni kuşatacak biçimde kullanıldığı görülür. Ama istoria dan, bir de, açıklama olanağı bulunamayan ve bu bakımdan ya olağanüstü ya da olağandışı sayılan güneş tutulması, mıknatıs gibi doğal olgular hakkındaki tanıklık bilgisi de anlaşılmıştır. Bu anlamıyla istoria, bir genel açıklamaya sokulamayan, ancak gözlenen, tanık olunan olayların bilgisine verilen ad da olmuştur. Tanıklık yolu ile bilgi edinme gözlenen olayların aktarılması gibi anlamlar içeren tarih kelimesinde tanık olan, gözleyen ve aktaran kişinin, hayatı deneyimlemiş, çok fazla olaya tanık olmuş olması, başka bir deyişle çok yaşamış olması gerekir. Bir kişi ne kadar yaşlı ve bilgiliyse, tarih onun ellerinden yazılır. Özellikle, sözlü kültür döneminde ortaya çıkan destan türünün aynı zamanda tarihin ilk sözlü kaynakları olmaları da bu bağlamda tesadüf değildir. Destanlar yazıya geçirilmeden önce tekrarlar yolu ile diğer kuşaklara aktarılırdı ve destanların anlatılması işi o toplumun bilge yaşlılarına aitti. Bu konudaki ilginç tartışmalardan biri, İlyada ve Odessia destanlarının sahibi olarak görülen Homeros un gerçekte yaşayıp yaşamadığına yönelik tartışmadır. Homeros bu destanların yaratıcısı mıdır yoksa bu destanlar kuşaklar arası aktarım yolu yazıya geçirilmiş ve Homeros bu destanların simge yaratıcısı olarak mı ortaya çıkarılmıştır? Başka bir deyişle, Homeros toplumunda ünlü bir tarih anlatıcısı bilge yaşlı mıdır yoksa bilge yaşlıların anlattıklarının toplamı mıdır? Tarih felsefecisi İtalyan Giambattista Vico, Homeros adında birinin hiç yaşamamış olduğuna, ancak Homeros destanlarının her nasılsa bir halk topluluğunun ortak eseri olduğuna inanmıştır. İngiliz diplomat ve arkeolog Robert Wood ise Homeros un okuma yazma bilmediğinden ve destanları yalnızca güçlü belleğiyle yarattığından emindir. Wood un asıl dikkat çekici yanı, sözlü kültürlerde belleğin taşıdığı önemin, yazılı kültürdekinden hayli farklı olduğunu öne sürmesidir. Wood, destanlara özgü niteliği kazandıran unsurun masa başında öğrenilen bir beceriden ziyade, tüm halka ait bir yetenek olduğunu ileri sürmüştür. Dolayısıyla Vico ya ve Wood a göre, Homeros, bir halk topluluğundaki tarih anlatıcıları nın, bilge yaşlıların simgesel adını oluşturmaktadır. Sözlü kültür döneminde daha önce belirtilen özellikleri nedeniyle yaşlı insanların bilgelik kavramı ile de sıkı bir ilişkisi vardır. Geçmişten bugüne yaşamış her halk topluluğu yazılı kültür döneminden geçmemiş olsa da, mutlaka bir sözlü kültür döneminden geçmiştir. Bu nedenle, neredeyse bütün kültürlerde bilgelik ve yaşlılık arasında bir ilişki bulunduğu kabul edilir. Bilgelik (hikmet), insanlığın ister duyusal ister düşünsel yolla olsun tabiatı gereği sahip olduğu bilgidir. İnsanlaşmak bir mihnet, bir emek işidir. Hikmet geleneği mükemmel bir insanın nasıl olması gerektiğini anlatır. İnsan daima kendini yenilemek, olumlu değerlere doğru yükselmek zorundadır. Evren, toplum ve insan arasında paralellik olduğu düşüncesinden kaynaklanarak insan ruhunda 52 53

29 dosya / yaşlı olmak ve toplumda istenen şey, uyum, denge suz yansıma bilgelik kavramında ortaya ve ölçülülüktür. Sokrates in kendini bil çıktı. Artık yaşlıların tekrar tekrar kalıp sözü, insanın kendini ruhsal bir tecrübe cümleler kurarak gençlere aktardığı bil- İnsani medenileşme yolunda kişinin istediği şey olumlu değerlere doğru yükselmektir. Adaletsizliğe, kötülüğe karşı savaşmaktır. Halk hikmetinin, felsefi düşünüşün ve büyük dinlerin de hedefi içinde yeniden sorgulamasını ve ahlaki yönden yeniden oluşturmasını içermektedir. Böylece insani medenileşme yolunda kişinin istediği şey olumlu değerlere doğru yükselmektir. Adaletsizliğe, kötülüğe karşı savaşmaktır. Halk hikmetinin, gilerin değeri kalmamıştı. Genç kuşaklar bilgiyi istediği zaman farklı metinlerden öğrenebildiği için yaşlıların bilgileri anlamsız ve eleştirilebilir bilgiler haline dönüştü. Başka bir deyişle, yaşlı artık bilge değildi. Diğer olumsuz yansıma, tarihin budur. İnsanlar yaşlandıkça uyuma, dengeye ve ölçülülüğe sahip olmaya başlar. Hayatın evrelerindeki son evre, hikmete erme evresidir ve yaşlı insanlar, hikmete erecek yegâne insanlardır. Bu nedenle, yaşlıların sözlerine kulak verilmeli, deneyimlerinden ve edindikleri bilgilerden yararlanılmalıdır. felsefi düşünüşün ve büyük dinlerin de hedefi budur. İnsanlar yaşlandıkça uyuma, dengeye ve ölçülülüğe sahip olmaya başlar. Hayatın evrelerindeki son evre, hikmete erme evresidir ve yaşlı insanlar, hikmete erecek yegâne insanlardır. Bu nedenle, yaşlıların sözlerine kulak verilmeli, deneyimlerinden ve edindikleri bilgilerden yararlanılmalıdır. Görüldüğü üzere yaşlı insanların sözlü kültür döneminde gördüğü saygının ve bilimsel nitelik kazanması ile ortaya çıktı. Yaşlıların bilgileri sorgulanırken, yenilenen toplumlar, farklı düşüncelere açık hale geldi ve en önemlisi tarih anlatıcısı yaşlılar yerlerini, arşivlenebilen, tarihçiler tarafından bilimsel yöntemler ile sınanarak yazılmış tarih metinlerine bıraktı. Artık yaşlıların tarihi, kişisel ve sübjektif anılardan ibaretti. Yazılı kültürün yaygınlaşmasını takiben, sanayileşme ve modernizm de deyim YAŞLANIRKEN BAŞARILI YAŞLANMA toplum içindeki önemli rollerinin kaynağı, sözlü kültür döneminin karakteristik özellikleri ile yaşlanma olgusunun örtüş- yerindeyse bilge yaşlıya son darbeyi vurdu. Sanayileşmiş toplumlarda teknoloji öne çıktıkça yaşlıların statüsü geriledi. Prof. Dr. Emine ÖZMETE* *Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü *Ankara Üniversitesi Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü mesinden kaynaklanmıştır. Ancak, top- Ayrıca değişen aile ilişkileri içinde çekir- lumların, matbaanın ve okur-yazarlığın yaygınlaşması ile birlikte yazılı kültür geleneğine geçmesi, sözlü kültürün özelliklerini ortadan kaldırdığı gibi, buna paralel olarak yaşlıların da toplum içindeki yerlerini ve saygınlıklarını kaybetmelerine neden olmuştur. Sözlü kültür, insanları, dış dünyaya ve topluma daha açık kılan, insanları birleştiren bir özelliğe sahipken, yazı ve okuma kişinin tek başına yaptığı ve kendi iç dünyasına döndüğü eylemler olmuşlardır. Sözlü kültürde fiziksel yapı sesten oluştuğu için, söylenen söz insanın içinden gelir, insanları birbirlerine bilinçli içyapılar, kişiler olarak bağlar ve birbirine sımsıkı bağlı insan kümeleri oluştururken, yazı ve matbaa kültüründe yazılı metin, içeriğini fiziksel olarak birbirine bağlar; okur, ipini kaçırdığı düşünceyi istediği kadar üst üste okuyup, aradığı düzeni tekrar elde edebilir. Bu durumun yaşlılara olumsuz yansıması iki şekilde olmuştur: İlk olum- dek ailenin yaygınlaşması, zamanının çoğunu aile çevresine ayıran yaşlıların hem birbirlerinden hem de genç aile üyelerinden uzaklaşmasına yol açtı. Değişimin çok hızlandığı sanayi toplumlarında 65 yaşına gelmiş biri, kendi gençliğindekinden çok farklı ahlaki değerlere, beklentilere ve rol tanımlarına uyum sağlamak zorunda kaldı ve bilge yaşlı, korunmaya muhtaç yaşlıya dönüştü. Kaynakça Bölükbaş, Nurgül, Arslan, Hatice, Huzur Evinde Kalan Yaşlıların Psikososyal Yönlerinin İncelenmesi, dusunenadamdergisi. org., Erişim Tarihi: Ong, J. Walter, Sözlü ve Yazılı Kültür: Sözün Teknolojileşmesi, İstanbul, Metis Yayınları, Önal, Sema, Hikmet (Bilgelik) Üstüne, Doğu- Batı Dergisi, Yıl: 10, Sayı: 40, Şubat, Mart, Nisan 2007, s Özlem, Doğan, Tarih Felsefesi, İstanbul, İnkılap Kitabevi, İspanyalı Gezgin Ponce De Leon 16. yüzyılda gençlik çeşmesi ni bulmak için dünyayı dolaşıyordu. Ancak Florida daki Hintlilerin yaşadığı bölgede bir ok ile vurularak ölümü keşfetti. Bilindiği gibi Lokman Hekim in, oğlunu geçirdiği ağır bir hastalıktan sonra kaybetmesi üzerine ölüme çare bulduğu; formülü bir kağıda yazıp cebine koyduğu; ancak bir derenin üstündeki köprüden geçerken hızlı esen rüzgar tarafından ölümün çaresini yazdığı kağıdın dereye düştüğü anlatılır. Lokman Hekim daha sonra bir daha o formülü ne hatırlayabilmiştir ne de tekrar formülü bulabilmiştir. İnsanoğlu var olduğu günden bu yana sağlıklı ve uzun yaşamaya çare aramıştır. Bugün Amerika da insanlar gezgin Leon dan çok daha uzun yaşam sürmektedirler. Amerika da 65 yaşında olan ve daha uzun yaşayan bireylerin oranı son 100 yılda üçe katlanmıştır. Bu süreçte yalnızca yaşamının ikinci yarısını yani ikinci 50 sini yaşayan bireylerin sayısı artmamış, asırlık yaşında olan birey üçüncü 50 sini yaşamaya başlamıştır. Amerika Nüfus Enstitüsü 2050 yılına kadar asırlık yaşında olacak bireylerin sayısının e yükseleceğini tahmin etmektedir. Türkiye de ise yılları arasında doğum hızının %18 oranında düşmesi ile birlikte günümüzde yaşlılık oranı % 7.1 e yükselmiştir. Bilimsel açıdan bir ülkede yaşlı nüfus oranı yüzde 7-10 arasında ise o toplum yaşlı toplum olarak ifade edilmektedir. Bu yüzde, Türkiye de yaşlı nüfus açısından bugüne kadar ulaşılmamış bir orandır. Bu oranlarla Türkiye hızla yaşlanan bir toplumdur. Küreselleşen dünyada yaşlılık yeni bir kavram değildir. Ancak gün geçtikçe bu olgunun yeni sorunsallar ve yeni hizmet modelleri ihtiyacı ile karşımıza çıktığı da görülmektedir. Yaşlanma sürecinde tüm ülkeler artan ekonomik ve sosyal talepler ile yüzleşmek zorunda kalmışlardır. Değişen dünya koşulları, gelişen sağlık sistemi, kültürel ve toplumsal değişimler ile birlikte yaşlılık ve yaşlılığa ilişkin konular hizmetlerin gündemini belirlemeye başlamıştır. Yaşlılar artık geniş aile modelinde değil, çekirdek aile modelinin yaygınlaştığı bir dünyada yaşamaktadırlar. Diğer yandan teknolojinin ve sağlık hizmetlerinin gelişmesi ortalama yaşam süresini uzatmaktadır. Yaşlılık döneminde ihtiyaçların ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi; ekonomik ve sosyal ihtiyaçların karşılanmasındaki güçlükler; demans, 54 55

30 dosya / yaşlı olmak Yaşlılık, yaşamın sorgulandığı; öğrenme, gelişme ve keşfetme olanaklarının olduğu; bireylerin bilgi ve deneyimleri ile daha özgürce karar verebildikleri bir dönemdir. alzheimer gibi hastalıkların sıklıkla ortaya çıkması gibi nedenlerle bu dönem çoğu zaman bireyler için başa çıkılamaz hale gelmektedir. Oysa yaşlılık, yaşamın sorgulandığı; öğrenme, gelişme ve keşfetme olanaklarının olduğu; bireylerin bilgi ve deneyimleri ile daha özgürce karar verebildikleri bir dönemdir. Çiçero nun dediği gibi; Yeniden genç olmayı istemek, yarışı birincilikle bitirmiş olan bir atın başlangıç çizgisine geri dönmeyi istemesi gibidir. Çoğu birey, yaşlılığı, çocukluk, gençlik, yetişkinlik gibi diğer yaşam dönemlerine benzer olarak doğal kabul etmekte, fiziksel fonksiyonlarını kullanabilmekte, sosyal yaşama katılımını canlı tutabilmekte, değişimlere uyum sağlayabilmekte ve başarılı yaşlanarak aktif yaşam içerisinde kendini yeniden üretebilmektedir. Böylece başarılı yaşlanma, yaşlılık olgusu ile anılan önemli bir kavram olmaktadır. Başarılı yaşlanma, hastalığın yokluğunu, işlevsel kapasitenin sürdürülmesini ve yaşama aktif olarak katılımı içermektedir. Başarılı yaşlanmanın bazı standartları vardır. Bu standartlar yaşlı bireylerin; (i) Hastalığının ve hastalığa bağlı olarak bağımlılığının olmaması (ii) Bilişsel ve fiziksel fonksiyonlarını kullanabilmesi (iii) Yaşama aktif olarak katılması olarak sıralanabilir. Kendi yaş grubuna göre çok az ya da hemen hemen hiç işlev kaybı göstermeyen; yaşamla ilişkisini kaybetmeyen bireyler başarılı yaşlı olarak tanımlanmaktadırlar. Başarılı yaşlanmanın gerçekleştirilmesinde spor ya da egzersiz yapma, yeterli ve dengeli beslenme, başarılı sosyal ilişkiler sürdürme, seyahat etme ve hareketli yaşam gibi faktörler önemli olmaktadır. Anlaşıldığı gibi başarılı yaşlanma, aktif yaşlanmayı içermektedir. Aktif yaşlanma ise yaşlı bireylerin yaşam kalitesini güçlendirmek için sağlık, güvenlik ve toplumsal katılım gibi ihtiyaçlarının karşılanmasına olanak sağlayacak fırsatların iyileştirilmesini içeren süreçtir. Başarılı yaşlanma yalnızca yaşlılık dönemi içinde değerlendirildiğinde, kavram eksik tanımlanmış olur. Çünkü başarılı yaşlanma, bireyin çocukluk dönemi, okul yaşamı, iş ve aile yaşamı, yaşadığı stres düzeyi, beslenme biçimi gibi birçok konunun, kısacası benimsediği yaşam biçiminin yaşlılık dönemini belirlemesi anlamına gelmektedir lı yılların başında, Chicago Üniversitesi nde bir grup araştırmacı yaşlanmanın getirdiği zorluklara uyum sağlamada insanların izlediği yolları belirlemek amacı ile yaptıkları araştırmada bazı teorileri yeniden gözden geçirdiler. Örneğin o güne kadar yaşlılık dönemi ile ilgili gündemde olan yaşamdan geri çekilme teorisi ni tartışarak başarılı yaşlanma ve sosyal rollere aktif katılımı gündeme getirdiler. Emekli olmayın ve sallanan iskemlenize oturmayın, Hayır!, Eğer emekli olmak zorundaysanız ki birçok insan zaman zaman buna zorlanıyor, aktif kalın!, Yeni insanlarla tanışın, ailenizle bağlarınızı güçlendirin, sosyal katılımı gerektiren hobiler edinin gibi açıklamalar ile yaşlı bireylerin toplumdan izole edilemeyeceği görüşünü ve böylece aktivite teorisi ni tartışmaya başladırlar. Aktivite teorisini içeren bir araştırma, sosyal olarak izole olmuş yaşlı bireylerin sonunda depresif olduğunu ve gerçekten yaşama sevinçlerini kaybettiklerini gösterdi. Yaşlılık döneminde; kısa ve uzun vadeli amaçlar seti ve o amaçlara ulaşma yolu ortaya çıkaramıyorsanız, yaşamınız tahminlerle belirleniyor, riskten çekiniyorsanız ve rutininizi değiştirmekten hoşlanmıyorsanız, gençken her şey, avantajlar, fırsatlar sizin tarafınızda iken, işler yanlış gitmeye başlıyorsa ve şimdiki seçimlerinizden pişmanlık duyuyorsanız, başarılı yaşlanmaya giden yoldan uzaklaşıyor olduğunuz anlamına gelir. Ancak, iç direnciniz sizi ümitsizliğe sürükleyebilecek önemli zorlukları aşmanıza izin veriyorsa, yaşamınızın gittiği yönü sürekli inceliyor ve o yolun gerçekten doyurucu olup olmadığına dürüst bir bakış atmak konusunda kendinizi zorluyorsanız, bu durum başarılı yaşlanma konusunda yol almış olduğunuzu gösterir. Gerçek başarılı yaşlananlar, yaşamla bütünleşmiş olanlardır, yaşlanmanın zorluklarıyla karşılaşmada önceliklerini ve rol ilişkilerini tekrar organize edenlerdir. Bu bireyler gerçekten başarılı yaşlananlardır. Bir kişinin geçmişinden ve şimdiki yaşamından memnun olması, başarılı yaşlanmanın en fazla üzerinde durulan ve en çok araştırılan tanımıdır. Bu tanımın bileşenleri; keyifli olma, kararlılık, cesaret, mutluluk, amaçlanan ve başarılan amaçlar arasındaki ilişkide farkın az olması, benlik kavramı, moral, ruh hali ve tüm iyi olma hallerini içerir. Sosyal ilişkilerin kaliteli ve etkili bir şekilde devam ettirilmesi ise başarılı yaşlanma açısından işlevsel ve önemlidir. Sonuç olarak; gelişim psikolojisi alanında çocukluk ve ergenlik döneminden sonra yaşamın ikinci yarısını içeren yetişkinlik ve yaşlılığa olan ilginin artması, yaşlılığa ilişkin kuramların zenginleşmesine ve başarılı yaşlanma kavramının tartışılmasına büyük ölçüde katkıda bulunmuştur. Başarılı yaşlanma yaşamın tümünü kapsayan bir kavram ve süreç olduğundan bunu yaygınlaştırmak ve gerçekleştirmek için yalnızca yaşlıya ve yaşlılık dönemine ilişkin planlama, program, hizmet ve modellerin geliştirilmesinin yeterli olmayacağı açıktır. Yaşlanmanın fizyolojik, biyolojik, sosyolojik, toplumsal, ekonomik ve psikolojik boyutları vardır. Özellikle fizyolojik olarak yaşlılık kaçınılmaz bir olgudur. Bu süreç bireyin fiziksel olarak bazı fonksiyonlarının gerilemesini, hatta bunlardan bazılarının ortadan kalkmasını içerir. Başarılı yaşlanmayı normal yaşlılıktan ayırmak gerekmektedir. Çünkü başarılı yaşlanmanın farklı özellikleri ve farklı yaşam standartlarına dayanan oluşum özellikleri vardır. Başarılı yaşlanma ile ilgili farklı araştırmacılar farklı tanımlar yapmışlardır. Bazıları başarılı yaşlanmanın bireylerin fiziksel, psiko-sosyal ve bilişsel işlevleri ile tanımlanabileceği görüşünde iken; bazıları bu koşulların başarılı yaşlanma için yeterli olmadığını, yaşamdan alınan doyum ve belirlenen hedeflere ulaşmanın da başarılı yaşlanma ile bağlantılı olduğunu belirtmişlerdir. Diğer bir görüşe göre de başarılı bir gelişim ve başarılı yaşlanmanın anlamı bireyin yaşamı boyunca kontrolü en üst düzeyde gerçekleştirmesi olarak açıklanmaktadır. Bu nedenle başarılı yaşlanma, yaşamın tümünü kapsayan bir kavram ve süreç olduğundan bunu yaygınlaştırmak ve gerçekleştirmek için yalnızca yaşlıya ve yaşlılık dönemine ilişkin planlama, program, hizmet ve modellerin geliştirilmesinin yeterli olmayacağı açıktır. Bireylerin ilerleyen yaşam dönemlerinde başarılı yaşlanmayı gerçekleştirebilmeleri ve her geçen güne yaşam ve değer katabilmeleri için daha önceki yaşam dönemlerinde ekonomik, sosyal ve diğer toplumsal kaynaklar ile buluşmalarını sağlayabilecek düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Kaynaklar Bowling, A., Dieppe, P., What is Successful Ageing and Who Should Define it?, Baltes, P.B., Baltes, M.M., Successful Aging, New York, Cambridge University Press, Bayraktar, R., Orta Yaş ve Yaşlılıkta Psiko-Sosyal Değişmeler: Sağlıklı ve Başarılı Yaşlanma, Ankara: H.Ü Geriatrik Bilimler Araştırma Merkezi, 2004: Dicle, O., Yaşlılık Disiplinlerarası Yaklaşımlar, Sorunlar, Çözümler, Ankara: Odak Yayınevi, Danış, M. Z., Yaşlıların Evde Bakım Gereksinimleri ve Evde Bakıma İlişkin Düşünceleri, Ankara: Güç-Vak Yayınları, 2004: 19. Koşar, N., Sosyal Hizmetlerde Yaşlı Refah Alanı, Ankara: Şafak Matbaacılık Ltd. Şti., 1996: 7. Hansson, O. R., Carpenter, B.N., Relationships in Old Age, New York, The GuilfordPress, Rowe, J. W.,Kahn, R.L. Successful Aging: The Mac Arthur Foundation Study, New York: Dell Publishing,

31 dosya / yaşlı olmak ALZHEMIER; ÖNCESİZ-SONRASIZ! Umut ATAKUL Bu yazı Alzheimer konulu belgesel çalışması içinde doğdu. Fotoğraflar: Ahmet Bülent ALTUN Bu yazı tüketim toplumunun tasarlanmış eskitimi, kapitalizm ve modernizmle ilgili değil. Bu yazı, anılarla ilgili. İnsanın zamanı azaldıkça anıları artar, bilgeliği ve deneyimi de. Gandalf ı düşünün örneğin, bin yaşında olmalı ve bir o kadar da deneyimi. Bütün soruların cevapları, sormayı bile düşünemediğiniz. Fanteziden gerçeğe; etrafında dönüp durduğumuz Olimpos dağının eteklerinde, erken dönem felsefe, vatandaşlığın saf halini 50 yaş sonrası olarak kurgular. Anılar birikmiş, deneyimler bilgeliği arttırmış; aslolan bilgelik zaten. Bir de DEMANS var. Demans, yani bunama. Yaşa bağlı olanı da Alzheimer. Nedeni hastalığın kendisi kadar karanlık, maalesef tedavisi de. Üç ana aşamada tamamlanıyor ve tabi sonunda ölüm. Bu üç aşama da kendi içinde farklı evrelerle ilerliyor. Mutlak bir tedavi yok, modern tıp hastalığı yavaşlatmayı hedefliyor. Bir hastalık olarak Alzheimer, bilimsel bir tıp makalesinin konusu olur. Fakat bizim ilgimiz hastalığa değil, daha çok hasta yakınlarına... Stephen King in romanından, Lawrence Kasadan tarafından sinemaya uyarlanan bence iyi bir gerilim filmi Dremcatcher. King in büyük korkuları üzerine kurgulanmış; çok güvendiğimiz insanlar birden bizim için çok tehlikeli düşmanlara dönüşürse ne yaparız? Büyük mesele. Film bir grup sıkı dostun birden kendileri ve dünya için korkutucu kötülüğe sahip insanlara dönüşmesini anlatıyor. Bu konunun en başarılı örneği yine Stephen King romanından adaptasyon: Yönetmen Stanley Kubrick, korkunun kaynağı Jack Nicholson. Zihnin kontrolünü kaybetmiş bir koca, bir baba. Ailesi için bir baba bir tehdide dönüşürse? Ailenin koruyucusu! Son bir örnek daha kişisel sinema tarihimin önemli filmlerinden biri olan 1998 yapımı Fallen. Zihnin kontrolünü ibiise kaptıran John Hobbes karakterini canlandıran ise Denzel Washington. Bu örnekler çoğaltılabilir tabi ama mesele hep aynı, bellek kaybı: bir korku filmi konusu. En iyi ihtimalle gerilim olur. Gerçek hayatta biz zihnimizin uzaylılar, Kızılderili ruhları, ya da şeytanlar tarafından ele geçirilmesini fazla mesele yapmayız. Bizim daha gerçek, daha bilimsel, daha tanımlanmış korkularımız var: Demans! Bir gerilim unsuru olarak demans, biraz önce bahsettiğimiz filmlerde olduğu gibi hastalığın sahipleri için, belleğini kaybedenler için değil, onların yakınları için bir gerilim-korku durumu. Alzheimer hastaları zaman kavramını, belleklerini ve tarih bilinçlerini kaybettikleri için mutlu ya da mutsuz olma, korku duyma ya da rahatlama, endişeli olup olmama durumlarını geride bırakıyorlar (Tabi bu hastalığın ileri evreleri için geçerli). Hasta yakınlarıysa birçokları için beyaz perdenin gücünü temsil eden bu gerilim filmlerinin oyuncuları-kurbanları oluyor. Vizyona giremeyecek yüzlerce-binlerce filmin oyuncuları: İşte bu yazının konusu onlar. Türkiye Alzheimer Derneği, Şişli de sınırlı kapasiteli ama oldukça nitelikli bir gündüz bakımevi açmış, toplam otuz hasta ile ilgilenebiliyorlar. İki grup halinde on beşer kişilik. Orada başladım hasta yakınlarıyla konuşmaya. Mihrişah Hanım alzheimerli bir anneye sahip, on dört yaşında bir kızı var, elli yaşında, emekli ve şeker hastası. Mihrişah Hanım ın konuşmaya başlaması için soru sormama bile gerek yok, kelimeleri elinde oturuyor karşıma: Kızımın geleceği ve annemin son zamanları için endişeliyim. Annem de aslında benim bir bebeğim gibi artık çünkü annem değil, o beden içinde başka biriyle yaşıyorum. Bu beni çok incitiyor, çok üzüyor. Kızıma ayıracak zamanım olamıyor. Çünkü gerçekten çok özverili bir bakıma ihtiyacı var annemin. Ben bir alzheimer evladıyım, bir gün ben de olacağım diye düşünüyorum... Benim gibi kayıp insanlar için değil çocuklarımız için önemli. Yani biz aslında çocuklarımızın geleceğini kurtarmalıyız. Önceliklerinizi nasıl belirleyeceksiniz? Bir tarafta anneniz bir tarafta çocuğunuz. Ben kendimi düşünmüyorum ki. Keşke ikisine de yetebilsem. Ama parçalanarak ne ona faydam olabiliyor ne de diğerine... Dediğim gibi ben annemi çoktan kaybettim. O daha acı bir şey biliyor musunuz? Kaybettiğiniz anneniz karşınızda sanki mezardan çıkmış gelmiş ama başka şeyler söylüyor. O benim annem değil başka bir insan ve çok üzüyor beni, incitiyor beni ve ben onun karşısında sevgi dolu, onun bir dediğini iki etmeyen, agrese olmasın, yanlış bir şey, tehlikeli bir şey yapmasın diye sürekli onun karşısında yalan söyleyen, onu mutlu etmek için her şeyi yapmaya hazır bir evlat olarak ama an geliyor zaman mefhumu kalkıyor, yaptığınız bütün işleri unutuyorsunuz, onu öyle görmek beni öldürüyor

32 dosya / yaşlı olmak hastalığı tanıdıkça bu oturdu. Daha sonra bu cevabı alınca artık düşünün benim ne banyodan çıkartmak istediğiniz zaman halde olduğumu. Mesela kendi sorun- da çıkmıyor. Su hoşuna gitmeye başlı- larım oluyor, hastanede yapamıyorum. yor ve dualar ediyor. Allah razı olsun kı- Bırakacak kimse yok. Birkaç defa kaybol- zım, sağ olasın kızım. Geldik oturduk işte du. Hastaneye gidiyorum, yanımda götü- üstünü giydiriyorum o hâlâ dualar ediyor rüyorum, doktorun yanına giriyorum, onu ama nasıl içten dualar ediyor, tabi bu da alsam içeriye olmuyor, dışarıda bıraksam mutluluk veriyor insana. Bir an böyle de- kaybolacak. Yani bunlar çok sıkıntı veri- Erdoğan Tokatlı nın eşi Reyhan Hanım a Alzheimer ı soruyorum, anlatıyor: Saadet Hanım dokuz yıl boyunca Alzheimer hastası kayınvalidesine baktıktan sonra, geçen sene de annesine Alzheimer teşhisi konulmuş dim Sen kime dua ediyorsun? Sana dedi. Peki ben kimim dedim? Bilmiyorum, bana yardım eden bir kızcağızsın dedi. Ben sana yardım eden bir kızcağız değil, ben senin gelininim dedim. Birden o kadar değişti ki, şöyle bir döndü Ünzile Hanım la gözgöze geliyorum. Hüzünlü bir gülümsemeyle anlatmaya başlıyor yaşadıklarını. yor. İşte bu yüzden gündüz bakımevlerinin olması şart. Yani sadece onun için değil yanında bakan insan inanın ki kat kat mutsuz oluyor. O belki hiç ummadığı kadar mutlu. Çünkü hiçbir şeyin farkında değil. Bağırdın diyorum yok bağırmadım Dr. Aysel Gürsoy, İzmir Alzheimer Dernek Başkanı. Sınırlı imkanları ve inanılmaz çabasıyla derneği yaşatmaya çalışıyor. Türk sinema tarihinin gururla andığımız Her hasta yakınının kendine özel drama- bana, kaşlarını çattı Sen benim geli- Mehmet Amca önce gelmek istemiyor diyor. Ben yapmadım diyor yani bilmiyor, sıdaki çiçek gibi beynimizin suya ihtiyacı isimlerinden biri olan Erdoğan Tokatlı nın tik ve travmatik bir hikayesi var. nimsen eğer neden şimdiye kadar beni yanıma bir çocuk ürkekliğinde Sonra yaptığının farkında değil. Bu hastalık o var. Susuz kalan bir yaşlıda bile Alzheimer eşi Reyhan Hanım iki yıl önce kaybetmiş eşini uzun ve sancılı bir Alzheimer döneminden sonra. Reyhan Hanım la Alzheimer Derneği nde karşılaştım. Bütün hastalık süresince sığındığı derneğe eşini kaybetmesine rağmen gelmeye devam ediyor. Hâlâ hüzün ve mutluluk aynı anda yüzünde, gözlerinde görülüyor!... Alzheimer ı soruyorum, anlatıyor: Alzheimer şöyle bir hastalık. Her konuda cevap alabildiğiniz, sohbet edebildiğiniz bir insanın yavaş yavaş yok oluyor beyni ve konuşması bile değişebiliyor. Karşınızda bir insanın eridiğini görüyorsunuz. Bu, insana manevi olarak çok acı veriyor. Sonra bu hastalıkta yakınları onu öyle görmek istemiyoruz diye uzaklaşıyor. Kendi yakınlarınızdan size kucak açan insan az oluyor. Herkes bir kenara çekilmeye bakıyor. Düşünün ki bir insana tamamen esir oluyorsunuz. On yıl eşine tek başına ve inatla bakan Reyhan Hanım a soruyorum: Peki siz Alzheimer olursanız size kim bakacak? Bu soru daha önce hiç aklına gelmemişçesine düşünüyor Şimdi Alzheimer olursam, evet bakacak hiç kimse yok Kimse yok Reyhan Hanım a başka bir şey sormak gelmiyor içimden. Dernekten ve İstanbul dan ayrılıp İzmir e, başka Alzheimer yakınlarıyla görüşmeye gidiyorum. İzmir in Buca ilçesinde Saadet Hanım a konuk oluyorum. Dokuz yıl boyunca Alzheimer hastası kayınvalidesine baktıktan sonra geçen sene de annesine Alzheimer teşhisi konulan Saadet Hanım a tüm süreç boyunca en çok canını acıtan şeyin ne olduğunu sordum: En çok insanın zoruna giden tanımaması, hadi tanımadığında diyorsunuz hasta ama yine de zaman zaman boş bulunuyorsunuz. Sen de kimsin diyor oğluna mesela, bana sen de kimsin diyor. Mesela size bir örnek vereyim. Bir gün yıkadım, banyodan çıkardım, banyoya sokmak çok büyük problem bu hastalarda. Yalvara yakara götürüyorsunuz, artık ben yalvarmayı bir kenara bıraktım, götürüp oturtturuyordum. Tuvalete gidiyoruz diye götürüyordum ve bir anda banyo işine girişiyorduk. Çünkü başka türlü mümkün değildi. Her hastaya göre bir şey üretmeniz gerekiyor, her hasta farklı çünkü. Kayınvalideme öyle bir yöntem buldum. Tabi o ilk suyu dökünceye kadar yandım, dondum bir sürü problemler, avaz avaz bağırmalar ve apartman ayağa kalkıyor. Bozuluyorsunuz, üzülüyorsunuz. Dışarıdan duyan dövüyor bu kadını diyecek ve ben gelinim o sıkıntı var tabi etraftan duyanlar için. Gerçi tanıyan tanıyor, bilen biliyor da üzülüyor yani insan ister istemez. Başlangıçta ağırıma gidiyordu. Tabi arayıp sormadın dedi. Peki ben seni ne zaman aradım anne? dedim Ne bileyim şimdi geldin işte, karşıma gelmiş bir de gelininim diyorsun dedi. Farkında mısınız banyo yaptırdığımın farkında değil. Çıplak olduğunun farkında değil. Yeni gelmişim, bu lafı söylüyormuşum. Bu benim çok ağrıma gitti o an için. Kaç senedir yanımda, ben onu hep arayıp soran bir insandım. O beyninin neresine yerleşti de acaba bana bunu söyledi diye düşündüm açıkçası. Saadet Hanım, kullandığı depresyon ilaçlarını, yalnızlığını ve çaresizliğini anlattı uzun uzun. Son bir hasta yakınını ziyaret etmek için Saadet Hanım la vedalaşıp yine aynı bölgede oturan Ünzile Hanım a doğru yola çıktım. Konuştuğum her hasta yakınının kendine özgün ama ortak sıkıntısı, benimle birlikte bütün İzmir i sarmış gibi...izmir de aylardan Haziran, güneş tam tepede Ama havadaki pus yeşil İzmir i karanlığa gömmüş gibi. Bahçesinde incir, yeni dünya ağaçları, balkonunda renk renk güllerle karşılıyor beni Ünzile Hanım ın evi yılında Bulgaristan dan gelmişler İzmir e. Eve girdiğim andan itibaren bir muhacir konukseverliği ve zengin sofrasıyla karşılanıyorum. konuşuyoruz, zorlamıyorum onu. Benim anlayamadığım bir iki cümlesi havada dolaşırken, Ünzile Hanım la gözgöze geliyorum. Hüzünlü bir gülümsemeyle anlatmaya başlıyor yaşadıklarını: İlk başta pek o kadar agresif değildi. Bir iki yıl geçtikten sonra bayağı bir agresifleşti. Benim eşim olduğuna inanamıyorum. Fırlatıyor, bağırıyor, çağırıyor yani acayip birisi oldu, sanki benim eşim değil bir başkası. Sabah kahvaltı edeceğiz, eyvah diyorum acaba bu sabah neyle karşılaşacağım, neye bağıracak, neden böyle oldu... Bedenen çok sağlıklı görünüyor fakat dışarıdan kimse anlamıyor bunun ne olduğunu. Toplum içine gireceğim bağıracak, eyvah ben sıkıyorum kendimi... Bu hastalık kendisi hiçbir şey bilmediği halde tamamen bir aile hastalığı oluyor. Çoluk çocuk hepimiz perişan. Çocuklar diyor babamız niye böyle, ben diyorum eşim niye böyle. Konu komşuya bağırıyor. Ama o hastalığından gelen bir şey. Fakat dış görünüşü iyi olduğu için kimse konduramıyor. Mesela otobüse biniyoruz. Bir genç kız görsün veya bayan, uzun saçlı birini görünce hemen saçın ne güzelmiş diye okşamaya başlıyor. İnsanlar de ne olduğunu bilmediği için ters tepkiler veriyor. Anlatmaya çalışıyorum herkese rahatsızdır falan diye. Birisi banane rahatsızsa dedi. Karşı taraftan kadar zor ki hiçbir şeye benzemiyor. Yani beyin hükmetmiyor. Bir umut olduğuna inanmak için koşarak gidiyorum Aysel Hoca nın yanına, bütün hasta ve hasta yakınları adına Dr. Aysel Gürsoy İzmir Alzheimer Dernek Başkanı. Sınırlı imkanları ve inanılmaz çabasıyla derneği yaşatmaya çalışıyor. Soluk soluğa soruyorum, istiyorum: Hocam hiç umut var mı? Bana umut verin. Biz gönüllü çalışma grubu, umutsuzluğa ve çaresizliğe inanmıyoruz. Onun yerine sadece öğrenmeye, paylaşmaya ve değiştirebileceklerimizi anlamaya çalışan bir grubuz. Zaten böyle bir grubun içinde yer almak umudunuzu ve cesaretinizi arttıracaktır. Öncelikle şu an Alzheimer hastalığına yakalanmamamızı sağlayacak bir tedavi yöntemi yok. Bu nedenle bilimsel olarak da söylenen şeyler risk faktörlerini tanımak, değiştirebileceklerimizi değiştirmeye çalışmak. Bunların içinde bir tanesi egzersiz yapın. Hangi yaşta olursanız olun yürüyün. Ama daha önce yapmadığınız bir hareketi hayatınıza sokmayın. Daha önce hiç yürümediyseniz bile yavaş tempoda haftada üç gün yürümeye başlayın. Akdeniz diyeti çok önemli, sebze ve meyve ağırlıklı beslenmek gerekiyor. Suyunuzu sakın ihmal etmeyin. Aynı sak- hastalığının bulguları görülebilir. Yaşlınızın su tüketip tüketmediğine dikkat edin. Öğrenmeye devam edin. Eğer on yıldır bulmaca çözüyorsanız artık devam etmeyin, yeni bir şey öğrenin. Orta yaşlarda ikinci bir dil öğrenin. Çünkü Alzheimer olduğunuzda birinci dili kullanamadığınız için ikinci dil sizi biraz daha idare ettirecektir. Ayrıca müzik öğrenmeye, müzik dinlemeye devam edin. Konuşma yetinizi kaybettiğinizde, konuşma merkezi beynin tek tarafından idare ediliyor, ancak müzik beynin her iki tarafında depolanıyor. Bir süre daha en azından şarkı sözleri söyleyerek duygularınızı ifade edebileceksiniz. Sosyal hayata katılın, sosyal aktivitelere katılın. Depresyon ve yalnızlığın Alzheimer hastalığını tetiklediğini unutmayın. Aysel Hoca bana biraz umut verdi, ama tam anlamıyla içimin rahatladığını söyleyemem. Fakat sanırım durumu kabul ettim. Yine de son sözü Nazilli Alzheimer Merkezi nden Özlem Hemşire ye bıraktım: Alzheimer hastaları ünlüler gibi. Herkes onları tanıyor, ama onlar kimseyi tanımıyor. Her şeye rağmen hüzünle değil umutla bakıyorum geleceğime 60 61

33 dosya / yaşlı olmak TÜRKİYE DE YAŞLILIK DÖNEMİNE İLİŞKİN BEKLENTİLER, DENEYİMLER VE DEĞİŞİMLER Berivan ÖZKOÇAK Anıl Özge ÜSTÜNEL Yirminci yüzyılda bilimsel ve teknolojik gelişmeler demografik değişimleri de beraberinde getirmiştir. Bu gelişmeler, hastalıkların erken dönemde teşhis ve tedavisinin sağlanarak önlenmesi, koruyucu sağlık hizmetlerinin gelişmesi, doğurganlık hızının ve bebek ölümlerinin azalması ve ortalama yaşam süresinin artması olarak sıralanabilir. Yaşlı nüfusun genç nüfusa göre sayı ve oran olarak artması biçiminde tanımlanan nüfusun yaşlanması olgusu da bütün bu gelişmelerin sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır (Öz, 1999; Onat, 2001). Türkiye nüfusu bugün genç olsa da giderek yaşlanmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2009 yılı verilerine göre yaş grubunda bulunan çalışma çağındaki nüfus, toplam nüfusun yüzde 67 sini oluşturmaktadır. Toplam nüfusta yaşlıların oranı arttığı gibi, yaşam süresi beklentisi de yükselmektedir larda kadınlar için 54 yıl, erkekler için 51 yıl olan yaşam süresi beklentisi 2030 da erkeklerde 74 yıl, kadınlarda 79 yıl olarak öngörülmektedir (OECD 2000). Bu çalışma* Türkiye nin değişen toplum ve aile yapısı içinde yaşlıların mevcut durumlarını saptamayı, yaşlılığa ilişkin beklenti ve tutumları ortaya koymayı, yaşlıların karşılaştıkları sorunları, bakım ve destek ihtiyaçlarını öğrenmeyi hedeflemektedir. Bu çalışmada nitel ve nicel araştırma yöntemleri kullanılmıştır. Nitel araştırmada 12 ilde farklı medeni durum ve sosyoekonomik statüden (SES), ve 65+ yaş gruplarındaki kadın ve erkeklerle 119 derinlemesine görüşme yapılmıştır. Nicel araştırmada ise Türkiye genelinde kırsal ve kentsel alanlarda ikamet eden 40 yaş ve üzerindeki kişilerle 3851 anket yapılmıştır. Anket uygulamasının yüzde 75 i kentsel, yüzde 25 i kırsal alanlarda gerçekleştirilmiş, ankete katılan kişilerin yüzde 49 unun kadın, yüzde 51 inin ise erkek olduğu saptanmıştır. SES dağılımına göre görüşülen kişilerin yüzde 52 si alt, yüzde 34 ü orta, yüzde 14 ü üst SES grubundandır. Derinlemesine görüşmelerde ve uygulanan ankette yaşlılığa dair beklentiler, algılar, günlük hayattaki ve aile ilişkilerindeki deneyimler irdelen- *SAM Araştırma Danışmanlık, Türkiye de Yaşlılık Dönemine İlişkin Beklentiler Araştırması, miştir. Araştırma bulgularına göre yaşlılığa ilişkin deneyim, beklenti ve değişimler 4 ana başlık altında incelenebilir. Bunları beden sağlığı, ruh sağlığı, sosyal etkinlikler ve ilişkiler ve ekonomik durum olarak sıralamak mümkündür. Aşağıda bu başlıklara ilişkin araştırma bulguları özetlenmiştir. Beden Sağlığı Çalışmaya katılan kişilerin fiziksel durumları ve sağlıklarıyla ilgili beklenti ve deneyimleri irdelenmiştir. Fiziksel durum ve sağlık, yaşlılık döneminde günlük yaşantıyı, sosyal etkinliklere katılımı, yaşam kalitesini ve ruh sağlığını etkileyen birincil faktörlerden biridir. Sağlık durumunun kötüleşmesi, özellikle 65 yaş altı bireyler için yaşlılıkla ilgili ipuçları vermekte, kişiye yaşlandığını hissettirmekte ve kişiyi yaşlılık üzerine düşünmeye yönlendirmektedir. Görüşülen kişilerin sıklıkla değindiği ve kaygı duyduğu bir konu sağlık sorunları olmuş, fiziksel sorunların yaşlılıkta hayatı zorlaştıran bir etmen olduğu dile getirilmiştir. Çalışma bulgularına göre 40 yaş üstü bireyler arasında en sık görülen hastalıklar sırasıyla hipertansiyon, romatizma, bel sorunu, kolesterol, şeker ve baş ağrısıdır. Duyu kaybı, çalışma kapsamında görüşülen kişilerin dile getirdiği bir diğer sağlık sorunudur. Altmış beş yaş üstü kişiler arasında hiçbir duyusunda kayıp olmayanların oranı yüzde 57 ye ulaşırken, duyu kaybı yaşayan kişiler arasında en sık rastlanan sorunun görme kaybı olduğu saptanmıştır. Altmış beş yaş altı kişilerin yaşlılık dönemlerindeki sağlık durumlarıyla ilgili beklentileri incelendiğinde, beklentilerin SES ve sosyal etkinlik düzeyine göre değişim gösterebildiği görülmektedir. Örneğin, üst SES grubundaki katılımcılar diğer gruplara göre yaşlılıkta daha sağlıklı olacağını düşünmekte, alt SES grupları ise orta ve üst gruplara göre sağlık so- Yaşlılık dönemine ilişkin dile getirilen endişe, kaygı, yalnızlık gibi olumsuz duygular, cinsiyet, SES ve yerleşim yerine göre değişim gösterebilmektedir. Özellikle 65 yaşın altındaki kadınlar yalnızlıktan erkeklere oranla daha fazla korkmaktadır. runlarıyla ilgili daha çok kaygı dile getirmektedir. Bunun yanı sıra, sosyal etkinlik ve evden çıkamayacak duruma gelmekten endişe duyduklarını söylemektedir. düzeyi yüksek olan kişiler yaşlandıklarında sağlıklarının daha iyi olacağını düşün- Yaşlılık dönemine ilişkin dile getirilen endişe, kaygı, yalnızlık gibi olumsuz duygular, mektedir. cinsiyet, SES ve yerleşim yerine göre değişim Ruh Sağlığı Yaşlılık dönemi fiziksel değişimlerin yanı sıra bir dizi psikolojik değişimi de içermektedir. gösterebilmektedir. Bu çalışmanın bulgularına göre hüzün, çaresizlik, yalnızlık, endişe gibi duygular kadınlar arasında İnsanlar yaşları ilerledikçe erkeklere oranla daha yaygındır. Özellikle yaşlılık döneminde karşılaşacakları sorunlarla ilgili kaygılanabilmekte, kayıplar yaşayabilmekte ve hüzün, çaresizlik, yalnızlık gibi olumsuz duyguları sıklıkla hissedebilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki, kişilerin baş etme becerileri bu değişimlerin ve olumsuz duyguların üstesinden gelmede önemli bir rol oynamaktadır. Kırk yaş üstü katılımcılar arasında yaşlılıkla ilgili en temel kaygılardan birisi yalnızlaşmaktır. Bazı kişiler için yaşlılıkta yalnız kalma düşüncesi kaygı yaratan bir unsur olmakta, yalnız kalma korkusu genellikle yaşam koşulları, çocuklara verilen terbiyenin yetersizliği ve çocukların ilgisizliğiyle açıklanmaktadır. Buna bağlı olarak, katılımcıların çoğunluğu gelecekle ilgili endişelerini dile getirmekte ve özellikle 65 yaş üstü kişiler kendilerine bakamayacak 65 yaşın altındaki kadınlar yalnızlıktan erkeklere oranla daha fazla korkmaktadır. Olumsuz duyguları hissetme sıklığını etkileyen bir diğer unsur ise SES ve yerleşim yeridir. Altmış beş yaş altı, alt SES gruplarındaki kişiler yaşlılıkta yalnızlıktan, yardıma muhtaç kalmaktan orta ve üst SES gruplarına göre daha çok kaygı duymaktadır. Benzer şekilde, alt SES gruplarından orta ve üst SES gruplarına gidildikçe hayata ilişkin iyimser bir tutumun doğru orantılı olarak arttığı saptanmıştır. Buna ek olarak, kırsal alanda yaşayanlar kentsel alanlarda yaşayanlara göre geleceğe ilişkin görece daha fazla kaygı beslemektedirler. Öte yandan katılımcıların yarıya yakını gelecekle ilgili endişeli olmadıklarını dile getirmekte, yalnızlığı yaşlılığın doğal bir 62 63

34 dosya / yaşlı olmak sonucu olarak görmektedir. Bazı katılımcılar insanların bir yaştan sonra yalnızlığı seçtiğini düşünmektedir. Azınlıkta kalan bu katılımcılar, çoğunlukla 65 yaş altı üst SES gruplarından kişiler, tecrübe sahibi olmaktan duydukları memnuniyeti ifade etmekte, yaşlılık dönemini kendi ilgi alanlarına ve isteklerine vakit ayırmak için değerlendirmek istediklerini söylemektedir. Sakin bir yere taşınmak, böylece hem sessiz, sakin bir yaşam sürmek hem de çocuklara rahatsızlık vermekten kaçınmak dile getirilen isteklerden bazılarıdır. Sosyal Etkinlikler ve İlişkiler Yaşlılık konusundaki teorilere göre, yaşlılık döneminde sosyal roller kaybedilmekte, kişinin sosyal yaşamı değişim gösterebilmektedir. Sosyal etkinliklere katılım ve sosyalleşme, yaşlılık dönemindeki yaşam kalitesini artıran, başa çıkma becerilerini geliştiren, ruh sağlığını etkileyen önemli bir unsurdur. Oysa görüşülen kişiler arasında sosyal etkinliklere katılma eğiliminin fazla yüksek olmadığı dikkat çekmektedir. Çoğunluk bütün vakitlerini evde geçirmekte, ya hiç dışarı çıkmamakta ya da nadiren çıkmaktadır. Sosyal etkinlik düzeyi bakımından kişilerin üç gruba ayrılabileceği görülmektedir. Katılımcıların beşte biri sosyal etkinliklere katılmamakta ve sosyal ilişkiler kurmamakta (yalnızlar), yarıdan çoğu az ya da dar bir çevreyle ilişki kurmakta (dar çevresi olanlar), dörtte birden çoğu ise sosyal etkinliklere katılım ve ilişkiler konusunda aktif bir tutum (aktifler) sergilemektedir. Görüşülen kişilerin başlıca eğlence aracının televizyon olduğu görülmekte, katılımcıların düzenli olarak yaptığı etkinliklerin en başında televizyon izlemek gelmektedir. Sosyal etkinlik ve ilişki düzeyi kişilerin SES düzeylerine ve yaşlarına göre farklılaşmaktadır yaş aralığında, üst SES gruplarında olan kişiler arasında yalnızlar grubunda yer alan kimse yoktur. Buna karşılık alt SES gruplarında olanların üçte bire yakını yalnız, üçte ikisi dar çevrelidir. Altmış beş yaş üzerinde de benzer bir farklılaşma söz konusudur. Bu yaş grubunda alt SES gruplarında olanlar arasında yalnızların oranı yüzde 51 e yükselmektedir. Yaş ilerledikçe yalnızların oranı önemli ölçüde yükselmekte, aktiflerin oranı ise önemli ölçüde düşmektedir. Sosyal etkinlik düzeyi hayattan keyif almayı, geleceğe daha umutla bakmayı, bir bütün olarak ruhsal ve bedensel bakımdan kendini daha iyi hissetmeyi doğrudan etkilemektedir. Sosyal etkinlik düzeyi yüksek olan 65 yaşın altındaki katılımcılar, geleceğe olumlu bakmakta, yaşlılıkta zamanlarını daha iyi değerlendireceklerini düşünmektedir. Sosyal etkinlik düzeyi arttıkça sorunlarla başa çıkmak için çaba harcama tutumu da güçlenmekte, çaresizlik hissedenlerin oranı düşmektedir. Katılımcıların sosyal ilişkilerinde akraba ve komşu ziyaretleri çok önemli bir yer tutmaktadır. Aile üyeleri yaşlanan bireylerin hayatlarında birincil bir öneme sahipken, aile üyeleri dışında yakın arkadaşları olanların oranı da yüzde 81 e ulaşmaktadır. Fakat yaş ilerledikçe aile dışında yakın arkadaşları bulunanlar azalmaktadır. Yani, yaşlılıkta ailenin içinde bulunduğu sosyal ilişki ağı büyük bir önem kazanmaktadır. Yaşam Düzeni Yaşlılık döneminde yaşam düzeninde değişiklikler olabilmekte, çocukların yanında kalma, huzurevine yerleşme gibi yaşam biçimlerine geçilebilmektedir. Çalışmaya katılan kişilerin yaşam düzenleriyle ilgili beklenti ve istekleri incelendiğinde, katılımcıların yüzde 84 ünün yaşlandıklarında kişisel bakım, temizlik, ev işleri gibi konularda öncelikle aile üyelerinden destek almayı istedikleri görülmektedir. Görüşülen kişiler sıcak bir aile ortamını kendilerini mutlu hissetmek için çok önemli görmektedir. Altmış beş yaş altındaki kişiler yaşlandıklarında eşlerine bakmak istemektedirler ve eşlerinin onlara bakacağına güvenmektedirler. Bu noktada cinsiyetler arasında bir fark gözlenmekte, yaşlılıkta eşlerinin kendilerine bakacağını düşünen erkeklerin oranının kadınlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Altmış beş yaş altındaki katılımcılar, çocuklarının onlara bakacağını düşünmektedir. Yaş ilerledikçe çocuklarla oturma isteği güçlenmektedir. Çocuklardan yardım alma konusunda ilk sırada kız çocuklar, ikinci sırada gelinler ve en son oğullar gelmektedir. Kırsal alanda yaşayanlar kentsel alanlarda yaşayanlara göre (sırasıyla yüzde 45 ve yüzde 38) yaşlılıkta çocuklarına daha çok güvenmekte, çocuklarıyla birlikte yaşamayı daha yüksek oranda istemektedir. Kardeşler, torunlar, dostlar ve komşulardan destek almak isteyen ya da alabileceğini düşünenlere az rastlanmıştır. Yaş ilerledikçe kardeşlerle ve torunlarla iletişim kurma, onlardan yardım alma oranının yükseldiği görülmektedir. Yine de eş ve çocuklar dışında güvenebilecekleri Sosyal etkinlik düzeyi hayattan keyif almayı, geleceğe daha umutla bakmayı, bir bütün olarak ruhsal ve bedensel bakımdan kendini daha iyi hissetmeyi doğrudan etkilemektedir. akrabalarının, dostlarının, komşularının olması zor zamanlar için bir güvence olarak görülmektedir. Aile üyelerinden bakım almanın dışında gündeme gelen diğer iki seçenek huzurevinde yaşama ve evde bakım almadır. Huzurevlerine ilişkin genel kanının son derece olumsuz olduğu görülmektedir. Huzurevlerinin kalabalık ve hayattan kopuk mekânlar olduğu düşünülmektedir. Bu çalışma kapsamında görüşülen kişiler arasında huzurevinde kalmak isteyenlerin az sayıda olduğu görülmekte, huzurevi tercihi SES grupları yükseldikçe artmaktadır. Huzurevinde kalma isteği çocuklara yük olmaktan çekinme, bakım verecek kimsenin bulunmayacağını düşünme, kendi yaşıtlarıyla birlikte olmak isteme ile açıklanmaktadır. Evde bakım hizmetlerinin sağlanması bir başka yaşam düzeni seçeneği olarak karşımıza çıkmakta ve yaş ilerledikçe, SES arttıkça evde bakım hizmetine atfedilen önem artmaktadır. Görüşülen kişilerin çoğunluğu evde bakım sağlanmasını tercih edeceklerini dile getirmiştir. Katılımcılar evde bakım hizmetlerinin tam olarak nasıl işleyeceği konusunda kesin fikirler ortaya koymasa da devletin bu konuya ağırlık vermesi gerektiğini düşünmektedirler. Ekonomik Durum Yaşlılık dönemi, bireylerin ekonomik durumlarında dalgalanmalar yaratan bir dönem olarak görülmektedir. Emeklilik, yaşlılıkta bir dönüm noktası olmakta, emekliliğin beraberinde getirdiği ekonomik güçlükler ise yaşam kalitesini ve doyumunu olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Kişilerin kamu kuruluşlarından bekledikleri desteğin ana hatlarını maddi yardımlar ya da maddi düzenlemeler oluşturmaktadır. Özellikle alt SES gruplarındaki kişiler güvenli ve rahat bir yaşam sürebilmek için gelirlerinin artmasını ilk sıraya koymuşlardır. Görüşmelere katılan kişilerin yüzde 39 u, özellikle kırsal alanlarda yaşayanlar, kamu kuruluşlarından para yardımı beklediklerini dile getirmiş, para dışında erzak, yakacak, yemek ve giyecek gibi başka ekonomik yardımlar da beklediğini söylemiştir. Öte yandan, yaşlılık döneminde çalışmaya olumlu bakan katılımcılar da bulunmaktadır. Bu kişiler çalışmanın insanı dinç tutacağını düşünmektedir. Sonuç ve Öneriler Yaşlılıkla ilgili beklentiler ve kaygılar hem maddi güçlüklere işaret etmekte, hem de yalnızlaşma, beden sağlığını kaybetme gibi zorlukları içermektedir. Kırk yaş üstü katılımcıların büyük çoğunluğunun yaşlılığı yeni bir dönemin başlangıcı olarak görmediği saptanmıştır. Bulgular, 40 yaş üstü bireylerin yaşlılık dönemindeki yaşam kalitesi ve doyumunda ekonomik güç, sosyal etkinlik düzeyi ve beden sağlığının etkileşimine dikkat çekmektedir. Kadınlar ve alt SES gruplarından olan kişiler yaşlılık dönemlerinde daha ciddi sorunlarla karşılaşabilmekte, daha yoğun kaygı duyabilmektedir. Bu nedenle kadınlar ve alt SES grupları yaşlanan nüfus içerisinde özellikle dikkat gösterilmesi gereken bir grup olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışma bulgularına göre atılması gereken dört önemli adım vardır. Bunlardan ilki, temel ihtiyaçların karşılanması için gerekli maddi desteğin yaşlılara ya da onlara bakım veren ailelere sağlanmasıdır. İkinci önemli adım, 40 yaş üstü bireyler arasında düşük olan sosyal etkinliklere katılım oranının yükseltilmesi yönünde çaba harcanmasıdır. Bunun için yaşlılara uygun kent ve konut düzenlemelerinin yapılması, yaşlı dayanışma merkezlerinin kurulması ve artırılması örnek uygulamalar olabilir. Üçüncü olarak evde bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve huzurevlerine yönelik olumsuz bakışla mücadele edilmesi gerekmektedir. Yaşlanmakta olan bireyler genel olarak ailelerine güven duymakta, ancak evde bakım hizmetlerinin önemini de fark etmeye başlamaktadır. Bu nedenle, yaşlılara uygun yaşam düzeni seçeneklerinin oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Dördüncü adım ise kaliteli ve sağlıklı yaşlanma kavramının geniş kitlelere tanıtılmasıdır. Yaşlılığın olumlu yanlarından söz etmek, bu çalışmaya katılan kişilerin en çok zorlandığı alanlardan biri olmuştur. Kaliteli yaşlanma fikri pek çok kişinin zihninde yer etmemiş, hatta anlaşılması zor bir kavram olarak görünmektedir. Bu nedenle kaliteli ve sağlıklı yaşlanma konusunda bilgilendirici, eğitici programlara önem verilmelidir

35 dosya / yaşlı olmak 5) Genç nüfusa sahip Türkiye de durum nedir? Bu noktadan hareketle, Mayıs 2005 te İstanbul 1. Uluslararası Bakım Son nüfus sayımına göre, Türkiye nüfusunun yaklaşık %26 sı 0-14 yaş grubunda Kongresi katılımcıları aşağıdaki konuları görüş birliği ile kabul etmişlerdir: Mart Ulusal Yaşlılar Haftası nedeniyle Dünya Yaşlanma Konseyi (DUNYAK) Başkanı Gerontolog Dr. Kemal AYDIN ile küresel yaşlanmayı konuştuk. TÜRKİYE NİN HER YAŞTA YAŞANABİLİR BİR ÜLKE KONUMUNA GELMESİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ 1) Küresel yaşlanma nedir? Küresel Yaşlanma, 21.yüzyılın en önemli sorunlarından biridir. Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler verilerine göre, yaşam süresinin uzaması ve doğum oranındaki düşüş sebebiyle dünyada 60 yaş ve üzeri nüfusun oranı hızla yükselmektedir. Dünya nüfusunun onda birini 60 yaş ve üzeri oluştururken, sürekli artan bu rakamın 2050 yılında 2 milyara ulaşması beklenmektedir. 2) Yaşlanma ile ilgili Birleşmiş Milletler ne yapmaktadır? 1982 yılında Viyana da I. Dünya Yaşlanma Asamblesi toplanmış ve yaşlanma eylem planı hazırlanarak ülkelerin yaşlanma ile bilgili politikalar geliştirmesi tavsiye edilmiştir Yılında II. Dünya Yaşlanma Asamblesi İspanya da toplanmış, Madrid Uluslararası Yaşlanma Eylem Planı hazırlanmış ve her ülkenin ulusal yaşlanma eylem planını hazırlaması ve uygulaması kararı alınmıştır yılına gelindiğinde Madrid Uluslararası Yaşlanma Eylem Planı nın ilk on yılı tamamlandı ve ikinci on yıla girildi. 3) Yaşlanma ile ilgili uluslararası bir kuruluş var mı? Malta da Uluslararası Yaşlanma Enstitüsü var. Burada yaşlanma ile ilgili kısa ve uzun dönem eğitimler verilmektedir. Bir yıllık Geriatri ve Gerontoloji Yüksek Lisans Programı Malta Üniversitesi işbirliğinde verilmektedir. Ülkemizde ise Uluslararası Yaşlanma Merkezi (ICFA) kurulmuştur. 4) Birleşmiş Milletler de hangi birim yaşlanma ile ilgilenmektedir? Birleşmiş Milletler Genel Merkez binası karşısında Yaşlanma Birimi mevcut olup, 2002 Madrid Uluslararası Yaşlanma Eylem Planı nın uygulanmasını takip etmektedirler. Birleşmiş Milletler yaşlanma konusuna bir ülkenin sahip çıkmasını beklemektedir. Bu konuda Türkiye en ideal ülkedir. yer almaktadır ve yaş ortalaması 28.5 tir. 65 yaş ve üzeri yaş grubu ise ülke nüfusunun yüzde 7 sini oluşturmaktadır. Türkiye de yaklaşık 6 milyon yaşlı nüfus olup, bu sayının 2025 yılında 9 milyona, 2050 yılında ise 18 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir. 6) Türkiye de yaşlanma ile ilgili uluslararası girişimler oldu mu? Bu konuda benim kişisel girişimlerim oldu yılında Hollanda ya NUFIC Bursu ile Geriatri (Yaşlı tıbbı) alanında çalışmalar yapmak üzere Utrecht Üniversitesi ne davet edildim. Bir yıl Hollanda Prensi nin özel doktoru Prof. Dr. Sijmen Duursma ile çalıştım yıllarında Birleşmiş Milletler e bağlı Uluslararası Yaşlanma Enstitüsü ve Malta Üniversitesi işbirliğinde programlanan Geriatri ve Gerontoloji Yüksek Lisansı nı tamamladım. Avrupa, Amerika ve Afrika kıtalarında yaşlanma ile ilgili araştırmalarım oldu. Küresel Yaşlanma Girişim Grubu nu kurdum ve farkındalık çalışmalarını 15 yıldır sürdürmekteyim. 7) İstanbul Küresel Yaşlanma ve Bakım Deklarasyonu nedir, neyi kapsar? 2005 yılında Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ın himayelerinde dönemin Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit in başkanlığında 45 ülkeden 450 politikacı, bilim adamı ve akademisyenin katıldığı I.Uluslararası Bakım Kongresi İstanbul da gerçekleşti. Kongre sonucunda İstanbul Küresel Yaşlanma ve Bakım Deklarasyonu yayımlandı. Nüfus yaşlanması, sağlıktan sosyal güvenliğe, çevre ile ilgili konulardan eğitime, iş olanaklarına, eğlence endüstrisine ve aile hayatına kadar toplumun bütün yönlerini etkilemektedir. Nüfus yaşlanması 21. asrın en önemli demografik trendidir. Bütün dünyada insanlar daha uzun yaşamakta ve doğum oranı azalmaktadır. Bunun sonucu olarak genç yaştaki insan sayısı azalırken, yaşlanan insan sayısı artmaktadır. Nüfus yaşlanması, sağlıktan sosyal güvenliğe, çevre ile ilgili konulardan eğitime, iş olanaklarına, eğlence endüstrisine ve aile hayatına kadar toplumun bütün yönlerini etkilemektedir. Zengin ülkelerin nüfusu yaşlanmış ve daha da yaşlanmaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin yaşlanma durumu ve hızı ise henüz öncelik arz edecek kadar önem verilmemiş bir konudur. 1. Yaşlanma, gelişim gündeminin en önemli parçasıdır yılına kadar bütün dünyada yoksulluğun azaltılması isteniyorsa yaşlanma konusunun milenyum gelişme hedeflerine dâhil edilmesi için çaba harcanmalıdır. 2. Yaşlı popülasyonunun büyük çoğunluğu ailelerine, toplumlarına ve ekonomilerine kaynak oluşturmaktadır. Bütün ülkelerde bunların katkıları çok önemli olmakla beraber pek fark edilememektedir. Aslında yaşlılar bir yük olmaktan çok bulundukları ortama birçok katkı sağlayan insanlardır. 3. Bazı incinebilir, özellikle de çok yaşlı, düşkün, yoksul, dul, özürlü ve yalnız olan yaşlıların kültür ve cinsiyete duyarlı sosyal güvenlik sistemleri tarafından korunma altına alınmaları gerekmektedir. 4. Sağlıklı yaşlanmayı hayat boyunca en güvenli biçimde sürdürmek ve garanti altına almak için yaşlı hayatında en iyi sigorta sağlıktır. 5. Sağlık ve sosyal hizmetler birlikte yürütülmelidir. Temel sağlık sektörü yaşlılara toplum merkezli hizmetleri sunacak ideal bir yaklaşım olarak görülmelidir. 6. İç ve dış göç, yaşlıların kendi doğdukları yerlerden uzaklaşmalarına ve riske maruz kalmalarına yol açmaktadır. 7. Yaşlılıkla ilgili politikalar ayrımcı olmayan ve sosyal sisteme dâhil edilerek etkin ve üretken yaşlanmayı sağlamalıdır; yaşlı kimselerin yalnızca ihtiyaçlarının değil haklarının da olduğu unutulmamalıdır

36 dosya / yaşlı olmak 8. Geleceğin tüm profesyonelleri (dok- hükümet dışı kuruluşlar ve akademisyen- torlar, hemşireler, avukatlar, mimarlar, ler İstanbul da bir araya gelecektir. Bunu öğretmenler, ev ekonomistleri, fizyo- dünya insanlığı için çok önemli bir buluş- terapistler, beden eğitimi çalıştırıcıları, sosyal hizmet uzmanları vs.) yaşlılığın çok yönlülüğü ile etkin olarak uğraşmak için uygun eğitim almalıdır. 9. Nüfus yaşlanmasıyla birlikte uygun bakımın daha çok önem kazandığı hayatın son aşamalarında itibarlı, saygın, kaliteli yaşam ilkeleri unutulmaması gereken etik uygulamalardır. 10. Tüm toplumlarda aile, bakıma muhtaç yaşlı kimseleri destekleyen en önemli kaynaktır ve ailede bakımı sağlayanlar böyle bir temel rol oynamada desteklenmeli ve bu böyle kabul edilmelidir. 11. Hayatın hiçbir safhasında yaşlının hakları ayrıma tabi tutulmamalıdır. Yüzyıllar boyu kültürler ve dinler arasındaki toleransı ve uygulamayı daha da geliştiren, Doğu ile Batı, zenginle yoksul, gelişmiş ve gelişmekte olan dünya ile doğal ve tarihi köprü vazifesi gören ve yüzyıllar boyu bu değerlerle beslenen Türkiye, nüfus yaşlanması konusunda küresel lider olarak merkez rol oynayacak ideal bir ülkedir. I. Uluslararası Bakım Kongresi İstanbul 2005 katılımcıları Uluslararası Gerontoloji Birliği nin ve Dünya Sağlık Örgütü nün, Türkiye yi, yaşlanma konusunun tüm aşamalarında, uluslararası toplumun lideri yapma çağrısını onaylamışlardır. 8) Dünya Yaşlanma Konseyi (DUNYAK) ne zaman ve niçin kuruldu? 9 Ocak 2009 yılında İstanbul da Birleşmiş Milletler Yaşlanma Programlarının tüm dünyada uygulanması ve Her Yaşta Yaşanabilir Bir Dünya için çalışmalar Küresel Yaşlanma Girişim Grubu Dünya Yaşlanma Konseyi (DUNYAK) Her Yaşta Yaşanabilir Bir Dünya için çalışmalar yapmak ve ülkemizin Yaşlı Dostu Ülke olması için kuruldu. yapmak ve ülkemizin Yaşlı Dostu Ülke olması için kuruldu. DUNYAK Dünya Yaşlanma Kongresi ve Forumunu her yıl farklı temalarda düzenlemektedir. 9) Dünya Yaşlanma Forumu ne zaman düzenlenecek? 2014 yılında I. Dünya Yaşlanma Forumu Yaşlanma İçin Farklılıkların Birleştirilmesi teması altında İstanbul da düzenlenecektir. İstanbul un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması, Batı ile Doğu yu birleştirmesinin yanı sıra, Kuzey ve Güney eksenini bağlayan eşsiz coğrafi konumu göz önüne alındığında; Türkiye, Forumun amaçlarının ve hedeflerinin gerçekleştirilmesi için ideal bir ülke niteliğindedir. 10) Dünya Yaşlanma Forumu na kimler katılacak? Yaşlanma alanındaki tüm konular üzerinde mümkün olan en büyük etkiyi yapacak yeni düşünceleri geliştirmek üzere tüm hükümetler, parlamenterler, uluslararası kuruluşlar, yerel idareciler, enstitüler, özel sektör mensupları, belli başlı oluşumlar, ma olarak görüyoruz. Üç dinin yüzyıllar boyu birlikte yaşadığı ülkemiz, dünya yaşlıları için emekli cenneti dir. Dört mevsim oluşu ve genç nüfusa sahip ülkemizde 3.Yaş Turizmi master planları hazırlık çalışmalarımız devam etmektedir. 11) Birleşmiş Milletler Yaşlı Hakları Sözleşmesi nin Türkiye nin öncülüğünde imzalatılması için girişimlerinizden bahseder misiniz? 2010 yılında Uluslararası Yaşlı Hakları Merkezi/UYAM, İstanbul da Bakırköy Kaymakamlığı ile işbirliğinde kuruldu. Günümüzde 600 milyon olan yaşlı popülasyonun hakları ile ilgili uluslararası çalışma yürüten bir gönüllülük esasına göre çalışma yapmaktadır. Her Yaşta Yaşanabilir Bir Dünya hedefi için yaşlıların haklarının korunması ve yaşam kalitelerinin yükseltilmesini amaçlıyoruz. Bu konuda Yaşlı Dostu Kentler Programı nı başlattık. Amasya, Malatya, Karabük, Kastamonu, İzmir gibi vilayetlerimizde pilot çalışmalar devam etmektedir. 12) Birleşmiş Milletlerde Yaşlı Dostu Ülke: Türkiye Programı nedir? Birlemiş Milletler nezdinde Madrid Uluslararası Yaşlanma Eylem Planı nın tüm ülke genelinde geliştirilerek uygulanabilir bir programı 10 yıl içerisinde geliştirerek ve en az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere de destek vererek Türkiye nin Her Yaşta Yaşanabilir Bir Ülke konumuna gelmesi çalışmalarının kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliğinde gerçekleştirilmesidir. KADINLARIN İNANCININ VE BAŞARISININ ÖYKÜSÜ KARABÜK ÜNİVERSİTESİ ANA MEHTERAN TAKIMI Röportaj: Pınar ÇAĞLAYAN Önemli tarihsel ve kültürel simgelerimizden biri olan Mehteran ı gözümüzde canlandırdığımızda, öncelikle pala bıyıklı, iri yarı erkeklerin geleneksel mehteran kıyafetleri içerisinde ve kocaman müzik aletleriyle tanıdık ezgileri çaldıkları bir askeri bando takımı görürüz genellikle. Ancak 2008 yılında Karabük Üniversitesi tarafından kurulan Ana Mehteran Takımı, bu görsel algımızı yıkmaya hazırlanıyor. Tamamen kadınlardan oluşan ve bu anlamda Türkiye de bir ilke imza atan Ana Mehteran takımının fikir babası, Karabük Üniversitesi nin Rektörü Prof. Dr. Burhanettin Uysal. Takımın kurucusu ise Karabük Üniversitesi Müzik Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Dilek Göktürk. Uysal ve Göktürk bize Ana Mehteran Takımı nın kuruluşunu anlatırken aynı zamanda kadınların azimleri sayesinde yapamayacağı hiçbir şey olmayacağını da söylüyorlar. Çünkü Ana Mehteran Takımı, kadınların inancının ve başarısının da öyküsü aynı zamanda

37 röportaj / kadın mehteran Prof. Dr. Burhanettin UYSAL Karabük Üniversitesi nin Rektörü Kadınlardan oluşan bir mehteran takımı kurma fikri nasıl oluştu sizde? Uysal: Karabük Üniversitesi 4 yıllık bir üniversite. Kendimizi belirli alanlarda göstermek zorundayız. Bizim bir iddiamız var: Bilinenleri asla tekrarlamayacağız. Türkiye nin en iyi mühendisini ben yetiştiririm gibi bir iddiam yok. İddiam olsa da zaten siz bunu kabul etmezsiniz. Örneğin İstanbul Üniversitesi 600 yıllık bir üniversite. Onlara ben rakibim şimdi. Bu yüzden ben çağın gereklerine göre yeni açılımlar yapmalıyım. Türkiye deki tek raylı sistemler mühendisliği bölümü bende. Ben diyorum ki, Türkiye nin en iyi raylı sistemler mühendisini ben yetiştireceğim. Çünkü odak noktamı buraya koydum. Şimdi Ana Mehteran Takımını kurmayıp, normal bir mehteran takımı kurmuş olsaydık, ne yapabilirdik? Hiçbir şey yapamazdık. Zaten Genelkurmay ın mehteran bölüğü var ve bu Selçuklu döneminden geliyor. Neredeyse 800 yıllık bir serüven. Kültür Bakanlığının da aynısı var. İrili ufaklı tüm belediyelerin mehteran takımı var. Ben de aynısını kurmuş olsaydım bir farkındalık oluşturamazdım. Ama sadece kadınlardan oluşmuş bir mehteran takımına özellikle de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nde ilk konserini verdirirsek bu farkındalığı oluşturacağımızı düşündük. Mehteranın kendine özgü bir çekiciliği var. Çalmaya başladığı an insanların içi kıpır kıpır ediyor. Aslında farkındalık yaratmak için yapılmış bir çalışmadır bu. Yrd. Doç. Dr. Dilek GÖKTÜRK Karabük Üniversitesi Müzik Bölümü Başkanı Yrd. Dilek hocayı, kadın olması, müziğe yetenekli olması ve bu işe de çok istekli olması hasebiyle seçtim. Arkadaşları motive ettik, bu işin olabilirliğine inançlarını artırdık. El birliği ile bunu başardık. Arkadaşları motive etmek için çalışmalarına gittik. Onlar da çok başarılı oldular. Göktürk: Üniversitemiz konusunda farkındalık yaratmanın dışında bir amacımız daha vardı. Karabük küçük bir yer. Buradaki kadınlar genelde evde oturan kadınlar. Çok fazla sosyal aktivitesi olmayan kadınlar. Bu anlamda Karabük Üniversitesi burası için çok büyük bir şans. Bu bağlamda özellikle Karabük teki kadınlarımız için ne yapabiliriz? fikri de vardı Ana Mehteran ın kurulmasında. Ayrıca kültürel değerlerimizin bir sonraki kuşaklara aktarılması da tabii ki çok hassas bir konu. Millet olarak her türlü zorluğa kadınlı erkekli karşı koyduğumuz için, burada kadınımızın gücünü de göstermek gerekiyordu. Peki, bu farkındalığı yaratabildiğinizi ve amacınıza ulaşabildiğinizi düşünüyor musunuz? Uysal: Amacımıza çok iyi bir şekilde ulaştık. Şehir bu takımı çok özümsedi. Mesela, Yetenek Sizsiniz programına çıktık. Kaybetmemiz o kadar güzel oldu ki. Şehir bunu kabullenmedi. Yani kazansak bize hiçbir getirisi olmayacaktı. Kaybettik, böyle bir yeteneği, böyle bir çalışmayı nasıl başarılı bulmazlar diye şehir bizi daha da sahiplendi. Bu bizim daha çok hoşumuza gitti. Yeni kurulan üniversiteler zaten küçük şehirlerimizde kuruldu. Hem toplumsal dayanışmayı sağlamak, hem farkındalığı oluşturmak için bu tür fikirlere gerek var. Ana Mehteran Takımının kurucusu olmadan önce Dilek Göktürk ün nasıl bir hayatı vardı? Neler yapardı? Göktürk: Ankara doğumluyum. Bütün tahsilimi Ankara da tamamladım. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitim Bölümü nden mezunum. 6 yıl güzel sanatlar liselerinde öğretmenlik yaptım. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla ABD ye yüksek lisans ve doktora eğitimi almaya gönderildim. Orada 8 yıla yakın bir süre kaldım. Dönüşte Uludağ Üniversitesi nde 15 ay kadar görev yaptım yılının Aralık ayında da burada açılan kadro ile birlikte buraya geldim Aralık ayından beri Yrd. Doç. olarak çalışmaktayım ve aynı zamanda müzik bölümü başkanlığını yapmaktayım. Karabük Üniversitesi Müzik Bölümü nün başkanlığını yapıyorsunuz Aralık ayında üniversiteye geldiniz. Peki, geldikten ne kadar sonra Rektör Bey le ana mehteran takımı üzerine konuşmaya başladınız? Göktürk: Hemen akabinde karşıma çıkan ilk büyük proje buydu. Ana mehteran projesiydi. Rektör hocam böyle bir fikri olduğunu benle paylaştı. Kadınlardan kurulu bir mehteran takımı düşlediğini benle paylaştı ve benden bu konuda ne yapabileceğimiz konusunda bilgi istedi. Bu şekilde fikir alışverişine başladık biz hocamla. Mehteran takımı kurulduktan sonra Karabük teki kadınlarda bu takımın etkisi ne oldu? Ana mehteran başka projelere de örnek oldu mu? Göktürk: Ben sadece tör Hocam derhal elindeki Karabük te değil, bütün Türkiye de bu işin büyük yankı uyandırdığına inanıyorum. Biz ilk gösterimizi 8 Mart 2010 tarihinde yaptığımız zaman özellikle kadınlardan fazlasıyla olumlu tepkiler aldık. Şu an büyük bir değişim gözleyemesek bütün imkânları kullanarak destek oldu sonuna kadar ve çok kısa bir süre içerisinde bu enstrümanlar temin edildi. Bütçemiz tamamen üniversite bütçesinden karşılandı. Rektör Hocam bu bütçeyi kendi çabalarıyla yarattı. Daha de bilhassa üniversiteli sonra tabii ki kıyafet olayı genç kızlarımızın açtığı bu yolla bu değişimin tohumlarını attığımıza inanıyorum. Mehteran Takımı kimlerden oluşuyor? Karabük küçük bir yer. vardı. Biz şu anda orijinal mehter kıyafeti kullanıyoruz. Profesyonel mehter takımlarının kullanmış olduğu, zırhlar dâhil olmak üzere her şeyi elde ettik. Bunlar halledildikten sonra tabii ki hocalarımızın Göktürk: Mehteran takımındaki kızlarımızın büyük Millet olarak her türlü zorluğa kadınlı erkekli karşı bulunması durumu orta- Buradaki kadınlar genelde evde oturan kadınlar. kısmı müzik bölümünden. koyduğumuz için, burada kadınımızın gücünü de göstermek ya çıktı. Ben o dönemde Önümüzdeki dönem başka gerekiyordu. bir hoca arayışına girdim. bölümlerden de takviyeler olacak. Ancak bugüne enstrüman ve kıyafetleri nasıl lediyeyle görüştüm. Bü- Yerel müzik evleriyle, be- kadar, bu iki yıllık süreçte diğer bölümlerden, radyo televizyon bölümü olsun, sağladınız? tün yaptığımız bu görüşmeler sonucunda Göktürk: İlk etapta Rektör Hocamla o dönemde, Özkan Almuz zurna, Bülent resim bölümü olsun, hazırlık bölümünden öğrenciler olsun, takviyeler zaten görüştük. Benim bu anlamda bir araştırma yapmam gerekiyordu, çünkü ben gılar eğitmeni olmak üzere üç hocamla Kör trompet ve Yavuz Kavcı vurmalı çal- aldık. Ancak ana çekirdek kadro müzik bu alanda uzman bir insan değilim. Benim uzmanlık alanım yaylı çalgılar, ancak larımla götürdüm ben bu işi. başladık biz çalışmaya. İki yıl bu arkadaş- bölümü, çünkü çalınacak enstrümanların öğretilmesi babında en kısa zamanda bu enstrümanların öğretilmesi, müzik Mehteran takımında yer almasını düşün- Mehteran da nefesli çalgıları da bilmeniz gerekiyor. bu nedenle, öncelikle bir hoca bölümündeki öğrenciler için çok daha düğümüz öğrencilerimize ben bu projeyi sorunumuz oldu. Ama ondan önce pek kolaydır. O yüzden müzik bölümü öğrencilerimiz çekirdek kadro ve etrafında ba yapabilir miyiz? kaygısını taşıdılar. Ben açtığım zaman önce çok şaşırdılar. Aca- çok yapılacak şey vardı. İlk yapılacak olan şey, kızların seçimiydi gerçekten. Kızların takviye öğrencilerimiz var. Eğer üniversite kendilerini teşvik ettim. Onlar da buna seçimi konusunda ben Rektör Hocamın bazında sorarsanız, Karabük Üniversitesi ndeki öğrenciler çok karışık. Kastalerine göre enstrümanlara ayırdık. Dudak inandılar. Daha sonra kızlarımızı yetenek- da olurunu alarak müzik bölümündeki kızlarımızın öncelikle alınması konusunda monu, Bartın, Çankırı, Tokat, İstanbul, yapılarına göre zurnaya, trompete aldık. bir fikir beyan ettim, çünkü müzik bölümündeki kızlarımızın bu alandaki eğitim- Ankara başta olmak üzere Türkiye nin Bu seçimi hocalarımız yaptı. Vurmalı çalgılara ritim duygusuna göre veya davul her yerinden öğrencimiz var. Eğer Mehteran olarak sorarsanız Mehteran daki kız gibi büyük bir enstrümanı taşıyabilecek leri çok daha kolay. Çünkü bir altyapıları var, ister şancı olsun, ister kemancı olsun, ister piyanist olsun, bu çocukların öğrencilerimizin büyük çoğunluğu çevre güçte öğrencilerimizi seçtik. Geri kalanlarda da bayrak, sancak, zırh vb. gibi illerden diyebilirim size. nota okumuşluğu var, bu anlamda çok şeyleri taşıyabilecek daha güçlü yapılı Ana mehteran takımının hazırlık daha kolay olacaktı her şey. Daha sonra kızları seçtik. Bu şekilde bir seçim yaptık süreci nasıl geçti? Örneğin takıma tabii ki bir sonraki etapta enstrümanların öğrencilerimiz arasında ve çalışmalarımıza çok erkenden başladık. öğrenci seçerken kriterleriniz neler alımı vardı. Trompet, davul, zurna, kös oldu? Takım için gerekli olan vb. aletlerin alımı ile ilgili bir liste yaptık. Bu listeyi Rektör Hocama sunduk. Rek

38 röportaj / kadın mehteran Ocakta çalışmalara başladık. Bir hafta on gün içerisinde ilk sesler çıktı. İlk seslerden sonra, yavaş yavaş Ceddin Deden Marşını hocalarımız öğretmeye başladılar. İki hafta içerisinde marş oturdu. Daha sonra kızlarımız enstrümanların yapısını anladıkça peş peşe diğer marşlar da ortaya çıkmaya başladı. Zaten hocalarımız kızlarımıza içerisinde marşların olduğu bir cd vermişlerdi. Kızlarımız bu marşları dinleyerek takıma çok daha kolay adapte oldular. 8 Mart a geldiğimizde takımımız kurulmuş ve öğrencilerimiz dört marşı çalar duruma gelmişlerdi. Mehteran takımı kaç kişiden oluşuyor? Göktürk: Takım, 23 kişiden oluşuyor. Ancak bu dönem katılacak yeni öğrencilerimiz de var. Bu dönem 30 kişiyi bulacağız, diye düşünüyorum. Sayı arttıkça enstrüman sayısı da artacak buna paralel olarak. Çünkü mehteran takımı ne kadar kalabalık olursa o kadar gösterişli olur. Şu an kaç marş çalıyorlar? Göktürk: Şu an yedi marş çalıyorlar ve üzerine de sürekli ekliyorlar. Yani yarım saat 40 dakikalık bir repertuarımız mevcut. Mehteran takımı öğrencilerden oluşuyor ve tabii ki mezun olan öğrencilerin yerine yeni öğrenciler gelecek ve yeniden eğitimler gerekecek. Bu konuda nasıl bir eğitim planı ön görüyorsunuz? Göktürk: Hocalarımız zaten sabit. Şu anda biz çok da memnunuz hocalarımızdan. Üst sınıftaki öğrenciler şu anda zaten gayet iyiler. Hocalarımız yeni gelen öğrencileri görür görmez ayırıyorlar. Hemen yetiştirmeye başlıyorlar. Üst sınıftaki öğrenciler yeni gelen öğrencilere ablalık ediyor. El verme durumu var yani. Çünkü hocalar herkese birden yetişemez. Peki, öğrenciler haricinde başka alanlardaki, mesleklerdeki kadınlarla da böyle bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Göktürk: İsmi Karabük Üniversitesi olduğu için özellikle Rektör Hocam öğrencilerden oluşmasını istiyor, çünkü Karabük Üniversitesi adını taşıyor. Dışarıdan bir takım kurmak tabii ki mümkün. Şöyle bir şey olabilir belki, başka bir isimde ayrı bir mehteran takımı kurulabilir ve gerekirse Ana Mehteran ve kurulacak olan yeni ekip belki bir araya getirilip gösteriler yapılabilir, tabii ki mümkündür. İlerisi için projeler yapılabilir bu anlamda. Ama şu anda biz bunu Karabük Üniversitesi ile sınırlıyoruz. Mehteranın tarihçesinden bahsedebilir miyiz? Erkeklerden oluşan mehteran takımı ile şu an kadınlardan oluşan mehteran takımı arasında fark var mı yoksa birebir aynı mı? Göktürk: Mehteranın tarihçesi çok eskiye, Selçuklulara kadar uzanıyor. Biliyorsunuz, dünyada ilk kurulan askeri bando. Hatta batı ülkeleri mehteranı, ki onlar yeniçeri bandosu derler, örnek alarak batı müziği anlamındaki bandoyu oluşturmuşlar. Bizim şu anda söylediğimiz marşlar hiç farklı değil, hepsi mehteran marşları. Çaldığımız çalgılar aynı çalgılar, giydiğimiz zırh aynı zırh, her şeyimiz aynı, hiçbir farkımız yok. Sadece ve sadece bir fark var, o kıyafetlerin içindekiler erkek değil, kadın. Ben çok fazla bir fark göremiyorum. Yalnızca estetik olarak bir fark var. Küçücük kızların zurnadan o sesi çıkarmasına inanamayanlar var. O zırhların gerçek olduğuna inanmayan, plastik olduğunu düşünenler var. Ben mehterana Mehteranın tarihçesi çok eskiye, Selçuklulara kadar uzanıyor. Biliyorsunuz, dünyada ilk kurulan askeri bando. Hatta batı ülkeleri mehteranı, ki onlar yeniçeri bandosu derler, örnek alarak batı müziği anlamındaki bandoyu oluşturmuşlar. Ben mehterana zarafet kattığımızı düşünüyorum. Savaşçı niteliğe zarafet kattığımızı düşünüyorum. zarafet kattığımızı düşünüyorum. Savaşçı niteliğe zarafet kattığımızı düşünüyorum. Kızlarımız bu işi başarabildiklerini gösterdiler. İlk gösteriyi yaptıktan sonra aldığınız eleştiriler neler oldu? Göktürk: Türkiye genelde ataerkil bir toplumdan oluşuyor. Karabük gibi küçük yerler ise çok daha tutucu. Burada o tutuculuğu daha çok hissediyorsunuz. İlk gösteriyi yaptığımız zaman kadınlar bize hayran oldular. Bir yaşlı teyze bir kızımıza gidip, Size hayran oldum, ne kadar güzel bir şey yapmışsınız, bravo, demiş mesela. Tabii ki erkeklerden olumlu tepkiler de alıyoruz. Fakat yüzdeye vurursanız, kadınlar daha çok destek veriyorlar Ana Mehteran a. Erkekler hâlâ Ana Mehteran a alışamadı sanırım. Mehteran takımları genelde belediyeler bünyesinde mi kuruluyorlar? Göktürk: Bildiğim kadarı ile öyle, ancak üniversite bazında kurulan mehteran takımı olarak bakarsanız, ben bizden başka bir mehteran takımı duymadım. Yani hem üniversite bazında kurulan hem de sadece kadınlardan oluşan ilk ve tek mehteran takımının bizim takımımız olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Diğer üniversitelerden bu yönde talep var mı? Göktürk: Ben şu ana kadar duymadım, ama bu işin yayılması gerektiğini söyleyen çok sayıda insan var. Benim diğer üniversitelerde eğitim veren öğretim üyesi arkadaşlarım bu konuya fazlasıyla destek veriyorlar. Sizin bir de Yetenek Sizsiniz programı ile ilgili bir hikâyeniz var. Göktürk: Biz orada bence çok başarılıydık ve elensek de şehrimizi, üniversitemizi, kendimizi çok iyi bir şekilde temsil ettik ve adımızı tüm Türkiye ye duyurma fırsatı yakaladık. Önemli olan bizim elenip elenmememiz değildi. Biz gittiğimizde zaten amacımız, işimizi Türkiye ye tanıtmaktı. Biz daha önce Gülben Ergen in programına da çıktık. Bütün amacımız sadece tanıtmaktır. Bugüne kadar yurt içinde ne gibi etkinliklere katıldınız? Göktürk: Mesela TRT Haber de Güzel Ülke programına konu olduk. Çok güzel bir belgesel çalışmasıydı. Bunun dışında TRT 1 Radyosu nda bir radyo röportajım var benim. Pek çok haber programına çıktık. NTV ve Star TV de haber programlarına çıktık. Bunların dışında İstanbul da gösteri yaptık. Bayan milli futbol takımının Yunanistan ile maçında Bolu da çaldık. Bunların dışında şu an aklıma gelmeyen sayısız gösteri yaptık Türkiye nin çeşitli yerlerinde. Sonuç olarak, iki yılda en az etkinliğe katılmışızdır. Peki, yurt dışı programınız var mı? Göktürk: Yurtdışı programı isteğimiz her zaman var. Sağlık, Kültür ve Spor Dairesi Başkanı Özcan Büyükgenç in önderliğinde şu anda çalışmalara başladılar Avrupa turnesi ile ilgili. Ayrıca benim kafamda bir AB projesi var. Çünkü ben artık Türkiye de ismimizi yeterince duyurduğumuza inanıyorum. Artık sonraki adımımız ismimizi farklı noktalara taşımak ve yurt dışında adımızı duyurmak. Tanıtım faaliyetlerinizi kim yürütüyor? Göktürk: Sağlık, Kültür ve Spor Dairesi bize çok destek oluyor. Onun dışında benim bir fikrim olduğu zaman onlarla paylaşıyorum. Rektör Hocam gene bu faaliyetlerde de bize destek oluyor. Daha doğrusu bir ekip çalışması yürütüyoruz ve geleceğe çok olumlu bakıyoruz. Karabük Üniversitesi nin marka yüzü oldunuz gibi görünüyor. Göktürk: Google dan arama motoruna girip mehteran takımı yazdığınız zaman, ilk olarak Karabük Üniversitesi ortaya çıkıyor. Ya da tam tersi Karabük Üniversitesi yazdığınız zaman çoğunlukla ana 72 73

39 röportaj / kadın mehteran Bizim yaptığımız aslında bilinen bir uygulamanın tekrarı ve biz de Karabük te geçen yıl 3150 öğrenci arasından 21 tane öğrenci seçtik ve bunlara rehberlik yapıyoruz. A DAN Z YE AİLE EĞİTİM PROGRAMI Hepimizin ideali büyük ve müreffeh bir ülke yılına Ülkemizde sağlıklı, mutlu ve müreffeh ailelerin oluşmasına katkıda bulunmak amacıyla Aile ve Sosyal girdiğimizde 10 büyük ekonominin Politikalar Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri içinde yer alacağız. Ama bu Genel Müdürlüğü tarafından uygulanan Aile Eğitim ekonomiyi yürütecek insanlar kim Programı (AEP), gündelik hayatın bütününü kuşatan olacak? konularda katılımcıların eğitilmesini sağlayan oldukça kapsamlı bir program. mehteran takımı karşınıza çıkıyor. Başka bir deyişle, Karabük Üniversitesi ile birbirimizi tamamlıyoruz ve evet, üniversitenin marka yüzü olduk diyebilirim. Ana Mehteran Takımı dışında Karabük Üniversitesi nin başka çalışmaları var mı? Uysal: Sayın Valimizin, Belediye Başkanımızın, Safranbolu Kaymakamının, Emniyet Müdürünün, benim, öğretim üyelerimizin ve öğrencilerimizin birlikte rol aldığı bir tiyatro oyunu sergiledik. Bu oyun da Türkiye de bir ilktir. Milli mücadelede eğitimcilerin rolünü gösterdik. Çocukları motive edebilmek ve onlara yön çizebilmek için, gençlerle birlikte Kuzey Kafkasya halk danslarında oynuyorum. Daha çok eğitim alanında farkındalığı oluşturmaya çalışıyoruz. Türkiye nin ilk demir çelik enstitüsünü Karabük te kuruyoruz. İlk tasarım mühendisliği Karabük te. İmalat mühendisliği, enerji sistemleri mühendisliği, bio-medikal mühendisliği gibi az bilinen ama çağın gerektirdiği branşların üzerinde duruyoruz. Böylece farkındalığı oluşturmak da mümkün oluyor. Aksi takdirde, öğrencilerimizin yüzde 21 i İstanbul, yüzde 46 sı Marmara Bölgesi nden gelmezdi. Buraya gelene kadar birçok üniversite tercih edebilirken, Karabük Üniversitesi ni tercih ettiler. Dolayısıyla, ben bu farkındalığı oluşturduğumuzu düşünüyorum. Bunların dışında, şu an üzerinde çalıştığımız en büyük projemiz, üstün yetenekli çocuklarla ilgili. Hani bir söz vardır: Bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan da bir ülkeyi kurtarır. Ben gençlik yıllarımda Sokullu Mehmet Paşa nın hayatını okumuştum. Sokullu Mehmet Paşa bir devşirmedir. O zaman Osmanlı devletinin devşirme görevlileri var. Osmanlı coğrafyasını tarıyorlar, üstün yetenekli çocukları alıyorlar ve devlet olarak okutuyorlar. Bu güzel bir sistem ve Sokullu Mehmet Paşa hem seçiliyor hem de ailesine belirli bir tazminat ödeniyor. Bu çocuk sizin yanınızda kalsa üretime katkıda bulunacak, biz de bunu tazmin ediyoruz, diyorlar ve parasını ödüyorlar. Bizim yaptığımız aslında bilinen bir uygulamanın tekrarı ve biz de Karabük te geçen yıl 3150 öğrenci arasından 21 tane öğrenci seçtik ve bunlara rehberlik yapıyoruz. Bunlar dördüncü sınıftalar ve 2023 yılı geldiği zaman üniversiteyi bitirecekler. Hem üretime hem de yönetime katılacakları bir yıl olacak. Hepimizin ideali büyük ve müreffeh bir ülke yılına girdiğimizde 10 büyük ekonominin içinde yer alacağız. Ama bu ekonomiyi yürütecek insanlar kim olacak? İşte bu üstün yetenekli çocuklar olacak. Üstün yetenekli çocuklar olarak nitelendirdiğim çocukları sadece sayısal zekâya sahip çocuklar değil, müzik yeteneği, resim yeteneği olan çocuklar da içeriyor. Umarım uygulamalarımız başka üniversite uygulamalarına da örnek olur. O yetenekli insanlara yol göstermiş oluruz. Öğrencilerimiz, zaman zaman üniversitedeki derslere geliyorlar. Biz onlarla iki üç kez toplantı yaptık. Onlarla görüştükten sonra artık geleceğe daha güvenle bakıyorum. Çocuklar basını çok yakinen takip ediyorlar, dünyada ne olup bitiyor, hepsinin farkındalar. Bugünkü mevcut durumu beğenmiyorlar. Biz daha iyisini yaparız, diyorlar. Motive ediyoruz. Bu da bizi mutlu ediyor. Böylece hedef 2023 gündemine bir katkıda bulunuyoruz. Sadece dördüncü sınıflardan değil, 3. sınıflardan da öğrenci alacağız. Eğiticilerimizin bir kısmını üniversitemizdeki öğretim üyelerinden, bir kısmını halk eğitimden bir kısmını ise dışarıdan temin ediyoruz. Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Aile Eğitim Programı, ailelerin hem kendi güçlerinin farkına varmaları hem de modern dünyada yer alabilmeleri için gerekli bilgilere ve becerilere sahip olmaları, ailelerin bu bilgilere ve becerilere yeterli ve doğru bir biçimde ulaşabilmeleri, ülkemizde sağlıklı, mutlu ve müreffeh ailelerin oluşması, ailelerin eğitim, hukuk, iktisat, medya ve sağlık alanlarındaki hizmetlerden daha etkili biçimde yararlanabilmeleri, aile içi süreçleri işlevselleştirerek ailelerin yaşam kalitelerini artırmak ve ailelerin sahip oldukları her türlü kaynağı etkili bir şekilde yönetmelerine ve karşılaşabilecekleri çeşitli risklere yönelik önlemler almaları için hazırlandı. AEP ile sağlam, güçlü, işlevsel ve uyumlu bir aile birlikteliği sağlanarak ailelerin huzur ve refahının geliştirilmesi, aile kaynaklarının rasyonel kullanımının sağlanmasıyla ailelerin ekonomik olarak desteklenmesi ve haklarını ve sorumluluklarını bilen; demokratik değerlere ve insan haklarına saygılı; beden, zihin, ahlak, duygu bakımından dengeli ve sağlıklı 74 75

40 a dan z ye aile eğitimi lar edinerek yaşam kalitelerini arttırabilir, Yaşlı sağlığı maddi yönden bağımsızlıklarını kazanabilir ve ayakları üzerinde durabilir. Gelir seviyesi ne düzeyde olursa olsun, finansal konularda planlı ve programlı yaşamak aile refahına büyük katkı sağlar. İlk yardım AEP yetişkin bireyler için tasarlanmış eğitimleri kapsıyor ve bu eğitimler özel uzmanlık gerektiren alan bilgisine dayalı olduğundan ilgili alan uzmanlarınca Ailelerin mevcut iktisadi kaynaklarını ve- sunuluyor. Ancak hukuk, iktisat, sağlık, rimli ve etkili kullanabilmesini sağlamak eğitim-iletişim ve medya alanlarında uz- amacıyla hazırlanan iktisat alanının mo- man olan kişilerin eğiticiliğin gerektirdiği Ailelerin ekonomik olarak desteklenmesi ve haklarını ve sorumluluklarını bilen; demokratik değerlere ve insan haklarına saygılı; beden, zihin, ahlak, duygu bakımından dengeli ve sağlıklı gelişen; dülleri şunlar: Aile bütçesi ve kaynak yönetimi Finansal okuryazarlık Enerji tasarrufu Aile ve alışveriş Küçük (mikro ölçekli) işletme girişimciliği Medya Ailelerin medya imkanlarından en üst se- özel bilgi ve becerilere sahip olamayacağı düşünüldüğü için, aynı zamanda AEP Eğitici El Kitabı da hazırlanmış uygulama kapsamında. Kitapta bir AEP uygulamasında eğiticilerin izleyeceği temel iş ve işlemlere yer veriliyor. Takip edilebilirliğin sağlanması açısından kitapta yer alan bölümler uygulamada takip edilecek işlem sırasına/ kronolojik sıraya göre tasarlanmış. Eğitim bilimleri alanından gelmeyen kişile- yaşadığı çevreye duyarlı; yapıcı, yaratıcı ve verimli bireylerin yetişmesi amaçlanıyor. viyede faydalanmalarına ve gelebilecek zararları da en aza indirebilecek bilgi ve beceriye sahip olmalarına katkıda bulunmayı amaçlayan medya alanının modülleri şunlar: rin anlamasını kolaylaştırmak amacıyla kitapta teknik terimlerden olabildiğince kaçınılmış, sade ve özlü bir anlatım tercih edilmiş. Kitabın haricinde bir de üretilmiş eğitim materyallerinin alanlara göre ana gelişen; yaşadığı çevreye duyarlı; yapıcı, yaratıcı ve verimli bireylerin yetişmesi amaçlanıyor. AEP, aile eğitim ve iletişimi, hukuk, iktisat, medya ve sağlık olmak üzere 5 farklı eğitim alanından oluşurken, her alan da kendi içinde modüllere ayrılıyor ve geliştirilen 23 modülü içeriyor. Programda yer alan modüllerin büyük bölümünde hedef kitle, bütün aile üyeleri, başka bir deyişle bütün toplum olarak belirlenmiş durumda. Eğitimlerde bazı üniteler ise daha özel sosyal ya da ekonomik durumlarına göre farklılaşan gruplar için tasarlanmış. Dolayısıyla eğitim almak isteyen aile üyeleri, ihtiyaç gruplarına göre hazırlanan program çerçevesinde eğitim paketlerinden birine katılabiliyor. Aile Eğitim ve İletişimi Hayatın farklı dönemlerinde yaşanabilecek sorunlar hakkında bilgi ve bu sorunların çözümüne hizmet edecek farkındalık ve becerileri kazandırmak amacıyla hazırlanan aile eğitim ve iletişimi alanının modülleri şunlar: Hayatın ilk çeyreği (0-18 yaş gelişimi) Evlilik ve aile hayatı Aile yaşam becerileri Okul ve aile Hukuk Ülkemizde kanunların dilinin ağırlığı ve hukukun teknik dilinin zorluğu sebebiyle birçok kimse lehinde veya aleyhinde olan düzenlemeleri, hakkının tam olarak ne olduğunu, hangi durumda ne şekilde davranması gerektiğini yahut hakkını nasıl, nereye başvurarak, hangi süre içerisinde alabileceğini, koruyabileceğini bilmemektedir. İnsanların hukuk kişileri ve kurumları karşısındaki bilgisizliği, tecrübesizliği onları bazen çekingen davranmaya, sessiz olmaya zorlayabilmektedir. Oysa insanların birbiriyle, devletin kurumlarıyla ilişkileri soyut birtakım hakların ötesinde somut yaptırımlarla düzenlenmiş, güvence altına alınmıştır. Hak ve ödevlerinin farkında olan aile bireyleri oluşmasını desteklemeyi ve nihayetinde daha az ihtilaf ve daha çok uzlaşı sağlanmasına katkıda bulunmayı amaçlayan hukuk alanının modülleri şunlar: Hukuk okuryazarlığı Kişi hakları Aile hukuku İş hayatı ve hukuk Özel gereksinim grupları İktisat Dar gelirli olmak iki yakayı bir araya getirememek anlamına gelmez. Bireyler ve aileler parasal konularda bazı davranışlarını değiştirerek ya da yeni alışkanlık- Medyayı tanımak Medyayı kavramak Bilinçli medya kullanımı Sağlık Aile sağlığını korumaya ve geliştirmeye, dolayısıyla aile bireylerinin yaşam kalitesini yükseltmeye katkı sağlamak amacıyla hazırlanan sağlık alanının modülleri şunlar: Sağlık okuryazarlığı Sağlıklı yaşama ve hastalıklardan korunma Çocuk ve ergen sağlığı Üreme sağlığı ve sağlıklı annelik hatlarıyla tanıtılması amacıyla 5 farklı alana yönelik olarak AEP Eğitici Materyal Kılavuzu kitapları hazırlanmış. AEP uygulaması çerçevesinde ayrıca, uygulamanın tüm süreçlerinin bir araya getirilerek uygulayıcı kurumlar için bir standardın oluşturulması ve yöneticilerin uygulamayı doğru, etkili ve verimli biçimde yürütebilmelerini sağlamak amacıyla yönetici kılavuzu ; kurum içi ve kurum dışı dokümanlara dair görsel uygulama standartlarının neler olacağına ve AEP uygulamalarında kullanılabilecek materyallerin nasıl tasarlanacağına ilişkin bilgileri içeren kurumsal materyal kılavuzu hazırlandı

41 ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLARI HEP BERABER ELE ALMAMIZ GEREKİYOR Türkiye nin en önemli sanayi kuruluşlarına sahip olan ve çalışmalarıyla Türk ekonomisinin gelişimine uzun yıllardır büyük katkı sağlayan Sabancı ailesi tarafından sosyal ve kültürel alanlara yönelik olarak verdikleri destekleri kurumsal hale getirmeleri amacıyla 1974 yılında kurulan Hacı Ömer Sabancı Vakfı, günümüzün en saygın sivil toplum örgütlerinden biri haline gelmiş durumda. Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan ile, son yıllarda özellikle kadın, çocuk ve engellilere yönelik çalışmaları ile dikkat çeken Sabancı Vakfı nı, Vakfın projelerini ve hedeflerini konuştuk. Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin KOYUNSAĞAN Röportaj: Pınar ÇAĞLAYAN Fotoğraflar: Sabancı Vakfı Sayın Koyunsağan, Türkiye nin iktisadi, sosyal ve kültürel tarihinde önemli ve saygın bir yere sahip olan Sabancı ailesi tarafından kurulan Hacı Ömer Sabancı Vakfı nın Genel Müdürlüğünü yürütmektesiniz. Öncelikle bize kendiniz ve Sabancı Vakfı ndaki geçmişiniz hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? yılları arasında, mezunu olduğum ODTÜ de, Öğrenci İşleri Daire Başkanlığını yaptıktan sonra, Sabancı Üniversitesi nin kuruluşunda görev almak üzere 1998 yılında Sabancı Üniversitesi ne katıldım yılına kadar üniversitede öğrenci kaynakları direktörü olarak görevimi sürdürdüm. Sabancı Vakfı na ise 2006 yılında katıldım. Önce direktör, sonra Genel Müdür Yardımcılığı görevlerimi takiben, 1 Temmuz 2011 tarihinden itibaren Sabancı Vakfı na Genel Müdür olarak atandım. Aynı zamanda Sabancı Üniversitesi onursal üyesiyim. Sabancı Vakfı nda çalışmak ayrıcalıklı bir deneyim ve hayata geçirdiğimiz her çalışma benim için çok özel. Burada, ekip arkadaşlarımla birlikte, yarınlar daha iyi olsun diye çabalıyoruz. Toplumsal gelişme adına küçük adımlar atıyor, bu adımların dev adımlara dönüşerek yarattığı etkiyi görerek heyecanlanıyoruz. Sabancı Vakfı ne zaman kuruldu? Faaliyetlerinizi gerçekleştirirken, hangi amaç ve hedeflerle hareket ediyorsunuz? Merhum Hacı Ömer Sabancı nın Bu Topraklardan Kazandıklarımızı Bu Toprakların İnsanlarıyla Paylaşmak felsefesinden yola çıkan Sabancı kardeşler, 1974 yılında, Adana da Sabancı Vakfı nı kurdu. Vakfın kurulma amacı, Sabancı ailesinin hayır faaliyetlerini kurumsallaştırmaktı. Sabancı kardeşler, bu girişimlerinde en büyük desteği tüm mal varlığını Vakfa bağışlayan anneleri merhum Sadıka Sabancı dan aldılar. Sabancı Vakfı, 2006 yılında İstanbul a taşınarak yeni bir döneme girdi ve kurumsal kapasitesini artırmak için önemli yatırımlar yaptı. Bu dönemde yürüttüğümüz yeniden yapılanma ve strateji çalışmaları sonucunda, Sabancı Vakfı nın var olma nedeni Toplumsal potansiyelin gelişimini sağlamak ve toplumsal duyarlılık bilincini gelecek nesillere aktarmak için özgün, yenilikçi ve kalıcı değerler oluşturarak insanların hayatında fark yaratmak olarak benimsendi. O günden bugüne, kalıcı eserler, eğitim, burslar, ödüller ve kültür-sanat alanlarında yürüttüğümüz faaliyetlerimizi, kadınlar, gençler ve engellilerin toplumda eşit fırsatlara sahip olmalarını ve topluma aktif olarak katılımlarını destekleyen programlara odaklanarak genişlettik. Vakıf örgütlenmeniz ve organizasyon yapınız nasıl? Gönüllü çalışanlar grubunuz var mı? Sabancı Vakfı nın en üst karar organı Mütevelli Heyeti dir. Mütevelli Heyetimiz 7 üyeden oluşuyor. Mütevelli Heyeti Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Mütevelli Heyeti nin aralarından seçeceği bir üye olmak üzere toplam 3 üyeden oluşan İcra Komitesi, Vakfımızın yürütme organı olup, Mütevelli Heyeti nin kendisine verdiği yetkiler dahilinde görev yapmaktadır. Vakfımızın Mütevelli Heyeti ve İcra Komitesi Başkanı Güler Sabancı dır. Sabancı Vakfı nda üçü yönetici olmak üzere toplam 16 kişi tam zamanlı olarak çalışıyor. Gönüllü çalışanımız olmamakla birlikte, belli dönemlerde üniversitede öğrenim gören öğrencileri stajyer olarak Vakfımızda çalıştırarak, bu sürede onlara toplumsal duyarlılık bilincini aktarmayı görev biliyoruz. Hedef kitleniz içinde öncelik tanıdığınız kişi veya gruplar kimlerden oluşuyor? Sabancı Vakfı olarak hayata geçirdiğimiz Toplumsal Gelişme Hibe Programı kapsamında özellikle kadınlar, gençler ve engellilere ulaşmak hedefiyle projelere destek veriyoruz. Birleşmiş Milletler Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı kapsamında hedef kitlemiz, kadınlar, öğretmenler, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarını; Fark Yaratanlar projemizde ise, yeni fikirlerden ilham almak isteyen herkesi hedefledik, diyebilirim. Toplumsal gelişme konusunda fark yaratan projeleri, toplumun her kesimine duyurmaya çalışıyoruz. Eğitim kurumları, öğretmenevleri, kültür merkezleri, spor tesisleri, sosyal tesisler gibi Kalıcı Eserlerimiz ile toplumun her kesimine sesleniyoruz. Burs Programlarımız ile üniversiteye giden gençleri, Ödül Programlarımız ile eğitim, sanat ve spor alanlarında başarılı olan gençleri hedefliyoruz. Sabancı Vakfı olarak destek olduğumuz sosyal, kültürel ve sanatsal etkinliklerle sanatsever herkese sesleniyoruz yılından bu yana, Vakfınızın adı çok sayıda etkinlik, proje ve programda yer alıyor. Faaliyetlerinizi incelediğimiz zaman, eğitim başta olmak üzere birçok alana yayılmış hizmetlerinizin mevcut olduğunu görüyoruz. Eğitimden kültür ve sanata, spordan sosyal destek projelerine kadar geniş bir yelpazede hizmet veren kuruluşunuzun bugüne kadar yürüttüğü çalışmalardan söz edebilir misiniz? Vakfımız, 38 yıldır kalıcı eserler, eğitim, burslar, ödüller ve kültürsanat alanlarında faaliyetlerini yürütüyor yılından itibaren Programlar başlığı altında toplumsal gelişmeye yönelik uygulamaları hayata geçirdik. Türkiye genelinde 78 yerleşim merkezinde okullar, öğrenci yurtları, öğretmenevleri, sağlık kurumları, spor tesisleri, kültür merkezleri ve sosyal tesisler yaptırarak 120 den fazla kalıcı eseri toplumun hizmetine sunduk. 20 yıldır Türkiye Halk Dansları Yarışması nı ve 14 yıldır Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali ni destekliyoruz yılından bu yana Uluslararası Ankara Müzik Festivali ni onur üyesi olarak destekliyoruz 2006 yılından beri destek verdiğimiz Mehtap Ar Çocuk Tiyatrosu İstanbul ve Anadolu daki okullara giderek bugüne kadar 500 binden fazla çocuğa ulaştı yılından bu yana desteklediğimiz Şef Cem Mansur yönetimindeki Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası, genç mü

42 röportaj / sabancı vakfı lığı 19 Şubat 2010 tarihinde yayımladığı ve 81 ildeki Valilikle- Kadın, genç ve engellilerin eşit fırsatlara sahip olmalarını ve top- Fark Yaratanlar isimli projemizde yarınları değiştirme gücüne sahip olan kişileri cesaretlendiriyor, görünür olmalarını sağlıyoruz yılından bu yana 72 Fark Yaratan ın seçilerek videolarının kamuoyu ile paylaşıldığı proje, 2012 yılında sosyal medyada yer almaya devam ediyor. re gönderdiği genelgede, Türkiye nin taraf olduğu BM Bin Yıl Kalkınma Hedefleri kapsamında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik yapılan çalışmalar için BMOP çalışmalarından yararlanılmasını bildirdi. Ayrıca BMOP, Türkiye deki tüm Birleşmiş Milletler kuruluşlarının aynı anda desteklediği ilk proje olma özelliğini taşımasının yanı sıra 2009 yılında Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından dünyada En İyi Hak Eksenli Program lardan biri olarak seçildi. Sabancı Vakfı olarak, ortaklığın getirdiği güçle, kadın hakları konusunda önemli bir fark yarattık yılları arasında yaptığımız çalışmalar sonucunda yerel ve ulusal düzeyde ka- luma aktif katılımlarını destekleyen Vakfımız, bu konularda çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşlarının projelerini, Toplumsal Gelişme Hibe Programı (TGHP) kapsamında destekliyor. TGHP kapsamında hibe verilecek projelerde üç ana kritere dikkat ediyoruz: hedef kitle, konu başlıkları ve çözüm yaklaşımları. Öncelikle, hedef kitle kapsamında, cinsiyet, yaş, fiziksel ve/ veya zihinsel engeller sebebiyle ayrımcılığa maruz kalan kadın, genç ve engellileri hedef alan projeler destekleniyor. Projelerin seçiminde; çifte dezavantajlı grupları hedefleyen (Genç Kadın, Engelli Kadın, Engelli Genç veya Engelli Genç Kadın) ve/veya farklı alanlarda çalışan kurumlarla işbirlikleri kurarak, toplumsal dın konusu daha görünür oldu. İllerde Toplumsal Cinsiyet Eşitlik cinsiyet, engelli ve/veya gençlik yaklaşımlarını çalışmalarına Komisyonları, Yerel Eşitlik Birimleri kurulmaya başlandı. Ortak entegre eden kurumların projelerine öncelik veriliyor. zisyenlere, öğrencilikleri bitmeden profesyonel deneyim kazandırma ve müzisyen olarak ufuklarını açma fırsatı sunuyor. Burslar kapsamında, üniversite öğrencilerine burs vererek destek sağlıyoruz. Vakfın kuruluşundan bugüne, 36 binin üzerinde öğrenciye destek verdik. Her yıl yaklaşık 380 yeni öğrenci Sabancı Vakfı nın bursiyeri olurken, eski bursiyerlerle birlikte toplam bursiyer sayımız yıllık ü aşıyor Vakfımız ayrıca eğitim, sanat ve spor alanlarındaki başarıları takdir etmek amacıyla bugüne kadar 900 ü aşkın ödül verdi. Sabancı Vakfı olarak, kadınlar, gençler ve engellilere eşit fırsatların yaratılmasına katkıda bulunmak ve topluma aktif katılımlarını desteklemek amacıyla 2009 yılında başlattığımız Toplumsal Gelişme Hibe Programı ile sivil toplum kuruluşlarına destek veriyoruz. Geçtiğimiz üç yıl içinde 20 projeye toplam 4,4 milyon TL hibe verdik yılında seçilecek projelere ise 1,2 milyon TL tutarında kaynak ayırdık. İçişleri Bakanlığı ve Türkiye deki tüm Birleşmiş Milletler kuruluşlarının işbirliğiyle yılları arasında yürütülen Birleşmiş Milletler Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı (BMOP) Sabancı Vakfı nın da ortak olduğu bir programdı yılında UNDP, UN Women, Sabancı Üniversitesi ve İçişleri Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının ortaklığında Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi üzerine ikinci bir ortak programa başlamayı planlıyoruz. Fark Yaratanlar isimli projemizde yarınları değiştirme gücüne sahip olan kişileri cesaretlendiriyor, görünür olmalarını sağlıyoruz yılından bu yana 72 Fark Yaratan ın seçilerek videolarının kamuoyu ile paylaşıldığı proje, 2012 yılında sosyal medyada yer almaya devam ediyor yılından bu yana Sabancı Vakfı Filantropi Seminerleri ile hayırseverlik ve sivil toplum alanındaki yeni yaklaşımları tartışmaya açıyoruz; sivil toplum, vakıf, özel sektör ve kamu temsilcilerini uluslararası uzmanlarla bir araya getiriyoruz yılında seminerimizin altıncısı düzenlenecek. Sizin de belirttiğiniz gibi, Türkiye deki tüm Birleşmiş Milletler Kuruluşları, İçişleri Bakanlığı ve Sabancı Üniversitesi ile işbirliği içinde yürüttüğünüz ve 2010 yılında sonlandırdığınız ortak bir program var: Birleşmiş Milletler Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı. Bu programın içerisinde ne zaman ve nasıl yer aldınız? Ortak Programın amaçlarından, sonuçlarından ve program kapsamındaki faaliyetlerinizden kısaca bahsedebilir misiniz? Birleşmiş Milletler Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı (BMOP); Sabancı Vakfı, İçişleri Bakanlığı, Türkiye deki Birleşmiş Milletler Kuruluşları, Sabancı Üniversitesi, 10 ülkenin Büyükelçilikleri, İzmir, Kars, Nevşehir, Şanlıurfa, Trabzon, Van illerinin yerel yönetimleri ve sivil toplum kuruluşları ortaklığı ile yılları arasında yürütüldü. Sabancı Vakfı olarak BMOP un yürütülmesine destek vermenin yanı sıra, ortak programın uygulandığı 6 ilde (İzmir, Kars, Nevşehir, Trabzon, Şanlıurfa ve Van) 34 yerel projeye hibe verdik. Ayrıca, Sabancı Üniversitesi Mor Sertifika Programı ile 2144 öğretmen, öğrenci ve kadına toplumsal cinsiyet hakkında seminerler ve eğitimler verildi. BMOP kapsamında gerçekleştirilen çalışmaların Türkiye için bir model teşkil ettiğini görmekten dolayı mutluyuz. İçişleri Bakan- Programın yeni döneminde; kamu harcamalarında toplumsal cinsiyet eşitliğinin dikkate alınmasını ve bunun kurumsallaşmasını sağlamak odak noktamız olacak. Ortak Program kapsamında uyguladığınız Mor Sertifika Programı nın eğitim faaliyetlerine ilişkin olarak bize detaylı bilgi verebilir misiniz? Bu program çerçevesinde kaç kişi sertifika almaya hak kazandı? Mor Sertifika Programı; İstanbul, İzmir, Kars, Nevşehir, Şanlıurfa, Trabzon ve Van daki lise öğretmenlerinin toplumsal cinsiyet konusunda eleştirel bakış açısını geliştirmeye yönelik bir eğitim programıdır. Mor Sertifika Programı ile öncelikli hedefimiz, toplumsal cinsiyet çalışmalarının derslere ve okul içi etkinliklere yansımasını sağlamak. Program ile lise öğretmenlerinin ve onlar aracılığıyla liseli gençlerin, kadınların insan hakları konusundaki farkındalıklarını artırmak, lise öğretmenlerinin eğitim stratejilerini toplumsal cinsiyet bilinciyle geliştirmelerini sağlamak ve katılımcılar arasında toplumsal cinsiyet üzerine ortak bir dil oluşturmak amaçlanıyor yılları arasında uygulanan program kapsamında toplam 2144 öğretmen, öğrenci ve kadın seminerlere ve eğitimlere katıldı. Ayrıca, 206 lise öğretmeni İstanbul da Sabancı Üniversitesi Kampüsü nde gerçekleştirilen bir haftalık programa katılıp Mor Sertifika almaya hak kazandı. Ortak Program kapsamında İzmir, Kars, Nevşehir, Şanlıurfa, Trabzon ve Van da hibe programları uyguladınız. Ayrıca Vakfınızın kendi bünyesinde yürüttüğü Toplumsal Gelişme Hibe Programı var. Vakfınızdan hibe almak için başvuran projeleri değerlendirirken nelere dikkat ediyorsunuz? Desteklenen projelerin; konu başlığı itibarıyla, toplumsal adalet, ekonomik katılım veya toplumsal katılım olmak üzere 3 temel konudan en az birine değinmesi gerekiyor. Ayrımcılığa ve fırsat eşitliğinin önündeki engelleri kaldırmayı sağlayan, ekonomik hayata katılımın önündeki engellerin kaldırılması için potansiyel çözümleri kapsayan ve toplumsal hayatın dışında kalmış grupların toplumsal katılımını teşvik edecek çalışmaları kapsayan projeler seçiliyor. Program kapsamında desteklenen projelerin, ayrıca tespit ettikleri sorunlarla ilgili kapsamlı çözüm yaklaşımları geliştirmeleri bekleniyor. Projelerin seçiminde; hedef kitleyi doğrudan etkileyen/hizmet sunan, alanda çalışan diğer paydaşlarla bilgi ve deneyim paylaşımını teşvik eden, yasal alt yapı ve yeni modeller önermek üzere karar vericileri hedefleyen kurumların projelerine öncelik veriliyor. Hibe programlarınızdan yararlanan projelerin etki değerlendirmelerini yapıyor musunuz? Değerlendirme sonuçlarınız doğrultusunda, projelerin başarı oranları ve çıktıları hakkında neler söyleyebilirsiniz? Hibe programlarınızın hedeflerine ulaştığını düşünüyor musunuz? Sabancı Vakfı Hibe Programlarının etkilerini değerlendirmeyi bütünsel bir bakış açısı ile ele alıyoruz. Uzmanların desteğiyle etki yaratacak projeleri seçmeye dikkat ediyor, uygulama sırasında projeleri yakından takip ederek süreç içerisinde projenin yaşadığı sorunlar ya da fırsatları en iyi şekilde yönetmesine destek oluyoruz. Proje tamamlandıktan sonra yine uzman desteğiyle projenin etkisini farklı paydaşlarla görüşerek değerlendiriyoruz. Bu süreç tamamlandığında sadece projenin etkisini ölçmekle 80 81

43 röportaj / sabancı vakfı Küreselleşen dünyada, derin eşitsizlikleri Kadınlar, gençler ve engellilerin toplumsal lerinin bu anlamda ciddi faydalar sağla- çözme konusunda yapmamız gereken yaşamdaki sorunlarını ve bu sorunların yacağına inanıyoruz. kalmıyor, daha iyi hibe programları yürütebilmek Projelerin seçiminde; çifte dezavantajlı grupları hedefleyen (Genç Kadın, Engelli Kadın, Engelli Genç veya Engelli Genç Kadın) ve/veya farklı alanlarda çalışan kurumlarla işbirlikleri kurarak, toplumsal cinsiyet, engelli ranlarıyla beraber okuyabileceği bir eğitim için öğrendiklerimizi programı geliş- modeli oluşturdu ve yaygınlaştırmak için ve/veya gençlik yaklaşımlarını tirmek üzere de kullanıyoruz. politika savunuculuğuna devam ediyor. çalışmalarına entegre eden Etkili projeler seçmek adına geliştirdiğimiz Sabancı Vakfı olarak özellikle son 5 yıldır kurumların projelerine öncelik kriterler sonucu desteklediğimiz projeler, uygulamakta olduğumuz programlar bize veriliyor. bir sorunu çözmek adına örneğin bir hizmet yepyeni deneyimler kazandırdı. Hibe programlarımız modeli oluşturuyor, sorunun çözümünde kilit aktörleri harekete geçiriyor ya da bir yasal düzenlemeyi değiştirmek, uygulamak adına çalışmalar yürütüyor. Bu yaklaşımla desteklediğimiz projelerin başarılı çıktılar ürettiğini görüyoruz. Örneğin yeni bir hizmet modeline örnek vermek gerekirse, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) tarafından yürütülen Mikronet Projesi nde kadınlara kendi işlerini kurabilme desteği vermek için internet üzerinden danışmanlarla görüşebilecekleri bir internet portalı geliştirildi. Uçan Süpürge Derneği ne verdiğimiz destekle Çocuk Gelinler Projesi erken çocuk evlilikleri sorununun çözümündeki aktörleri harekete geçirmek için 54 ili dolaşarak STK lar ve karar vericilerle görüşmeler yaptı, imza toplayarak erken evlilikleri gündeme getirdi. Tohum Otizm Vakfı nın yürüttüğü Kaynaştırma Etkililiğini Artırmak için Politika kapsamında toplumsal geliş- menin katalizörü olan kadın, genç ve engelli alanlarında çalışan sivil toplum kuruluşlarına verdiğimiz desteklerle 50 binin üzerinde kişinin hayatına dokunduk. Sabancı Vakfı olarak destek verdiğimiz tüm projelerin yarattığı toplumsal etkiler bizleri çok heyecanlandırıyor. Sosyal yardım ve hizmet alanındaki çalışmalarda dünyada genel kabul gören kavramlardan biri de yönetişim kavramı. Bu kavram, söz konusu alanlarda devlet ile birlikte özel sektör ve sivil toplumun işbirliği içinde çalışmasını öngörüyor. Siz bu kavrama ve üçlü işbirliğine nasıl bakıyorsunuz? Bu işbirliğinin daha da geliştirilmesi için sizce neler yapılmalı? ve Uygulama Önerileri Projesi, engelli çocukların engelsiz ak- daha çok şey var. Bu, altından tek başına kalkılabilecek bir mesele değil ve daha etkin olabilmek için işbirliğine gitmeye, birlikte çalışmaya, ortaklıklar kurmaya ihtiyacımız var. Toplumsal sorunların çözümünde sivil toplum, iş dünyası ve kamu kurumlarının işbirliği yapmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Çözüm bekleyen sorunları hep beraber ele almak gerekiyor. Böylelikle sorunun çözümünde de ortaklık sağlayabiliriz. Bu bizi toplumsal uzlaşmaya götürür. Vakıf olarak güçlü yönlerimizden biri de işbirliğini, birlikte çalışmayı ve güçlü ortaklıkları teşvik etmektir. Örneğin Sabancı Vakfı olarak destek verdiğimiz Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği nin yürüttüğü Çocuk Gelinler Projesi nde önemli bir soruna dikkati çektik. Projenin kapanış toplantısı Türkiye Büyük Millet Meclisi nde gerçekleştirildi. Kapanış toplantısına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Sayın Fatma Şahin de katılarak sorunun önemine dikkat çekti ve konuyla ilgili çalışmalar yaptıklarını söyledi. Bu destek çok önemli. Bizim sivil toplum kuruluşları olarak görevimiz, devlete destek olmak, ortaya çıkan iyi örneklerle çalışmalarına ışık tutmaktır. Sosyal destek projelerinizin büyük kısmı sosyal içermeye tabi gruplardan olan kadın, genç ve engellilere yönelik olarak yürütülüyor. Sosyal içerme kapsamında yer alan diğer gruplara, örneğin yaşlılar, işsizler, eğitimsizler, madde bağımlıları ve evsizlere yönelik herhangi bir proje yürütmeyi planlıyor musunuz? Sabancı Vakfı nın çalışmalarının odak noktası, kadınlar, gençler ve engelliler. çözümlerini daha yakından görebilen sivil toplum kuruluşlarının projelerine kaynak sağlıyoruz. Böylece, katılımcılık ve işbirliğini harekete geçirdiğimiz gibi, kadın, genç ve engelli alanlarını örtüştüren projelerde uzman kurumları destekleyerek her yıl biraz daha fazla insanın hayatında iyileşme sağlamayı amaçlıyoruz. Bu alanda gidilmesi gereken daha çok yol var. Odak noktamızı uzun bir süre daha kadın, genç ve engelli alanında tutmaya devam etmek istiyoruz. Diğer yandan, Fark Yaratanlar programımız kapsamında toplumun her kesiminden, toplumsal gelişme alanında fark yaratan projeler hayata geçiren insanların sesini duyurmaya çalışıyoruz. Fark Yaratanlar arasında, belirttiğiniz şekilde sosyal içerme kapsamında yer alan diğer grupların sorunlarına çözümler getirmiş kişiler de var. Biz onların hikâyelerini ele alıp, örneklerin çoğalması ve hikâyelerinin topluma ilham vermesi için, internette ve sosyal medyada seslerini duyurmalarını sağlıyoruz. Bilindiği üzere, Bakanlığımız, Türkiye deki tüm mağdur gruplar için yürütülecek sosyal program ve faaliyetlerden sorumlu en önemli ve tek kamu kuruluşu olarak 2011 yılında kurulan yeni bir Bakanlık. Bakanlığımızın faaliyetlerini takip ediyor musunuz? Söz konusu faaliyetlerle ilgili neler söyleyebilirsiniz? Bakanlığınızın faaliyetlerini ilgiyle ve yakından takip ediyoruz. Özellikle kadın, engelli ve çocuklara yönelik yapılan çalışmaları olumlu buluyoruz. Bu kesimlerin toplumda eşit haklara sahip olmaları ve ayrımcılığa maruz kalmamaları için çeşitli bakanlıklarla imzalanan işbirliği protokol- Bakanlığımıza bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının faaliyetlerinden haberdar mısınız? SYD Vakıflarının yerelde yürütülen küçük ölçekli projelerde önemli bir paydaş kurum olduğunu düşünüyor musunuz? Sosyal yardım ve destek programlarının, dezavantajlı kesimler için önemli olduğunu düşünüyoruz. Vakfın hayata geçirdiği, istihdam oluşturmaya yönelik projeler, bu kesimlere meslek, teknik ve sosyal beceriler kazandırmak açısından çok önemli. Önümüzdeki dönemde uygulamayı planladığınız program ve projeleriniz nelerdir? Daha önce de belirttiğim gibi hibe programlarımızda kadınlar, gençler ve engellileri merkeze alarak, sürdürülebilir projelerle, insanların hayatlarında kalıcı fark yaratmaya odaklandık. Yerel ihtiyaçlardan yola çıkarak programlar geliştirirken hem ulusal, hem uluslararası işbirliklerini geliştirmek ve daha ileriye taşımak bundan sonraki çalışmalarımızın odağını oluşturacak. Bu yolda yapmamız gereken daha çok çalışma var. Hibe programlarımız çerçevesinde desteklediğimiz projelerle toplumsal kalkınmışlık seviyemizin artmasına katkıda bulunmaya ve diğer çalışmalarımız; burslar, kalıcı eserler, ödüller ve kültür-sanat etkinliklerine destek olmaya devam edeceğiz. Tüm çalışmalarımızı da günün koşulları ve ihtiyaçlarına göre Türkiye nin geneline yayılmış bir şekilde yürütmeyi planlıyoruz. Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz

44 röportaj MUDANYA AHMET RÜŞTÜ ÇOCUK YURDU (1936) Turgay ÇAVUŞOĞLU Sosyal Hizmet Uzmanı Türk sosyal hizmet tarihini incelediğimizde, geleneksel değerlerin korunduğu, her hangi bir nedenle yoksullaşan dul, yetim, özürlü ve yaşlının yakın akraba ile çevresi tarafından koruma altına alındığını görürüz. Türk Devletlerinin Müslümanlığı kabul etmeleri sonrasında vakıf sistemi hayata geçirilerek, sorunların yerinde çözümü sağlanmıştır. Tarihçilerin Osmanlı da yenileşme dönemi olarak nitelendirdiği, Tanzimat Döneminde ise kurumsal çalışmaların ağırlık taşıdığı görülmektedir. Bu dönemde yaşanan savaşlar sonrasında; insan ve toprak kaybı, göçler, yaşanan salgın hastalıklar beraberinde korunmaya muhtaç çocuk sorununu ortaya çıkarmış ve sorunun çözümü için Islahhane, Darülaceze, Darüleytam, Darüşşafaka, Himaye-i Etfal gibi kurumsal modeller hizmet vermeye başlamıştır

45 mudanya ahmet rüştü çocuk yurdu Yurtların müessisi ve hayır sevenler cemiyetinin kurucusu Hayri İpar nu ile İpar soyadını almıştır. Mehmet Hayri İpar, Alpulu Şeker Fabrikası nın kuruluşunu gerçekleştirmiş, ticaret ve taahhüt işlerine girerek önemli bir mal varlığı edinmiştir. İpar ailesi deniz taşımacılığı işine girmiştir. İpar büyüdüğü kentle ilişkisini koparmamış, yaz aylarında Mudanya daki evine gelmiştir. M. Hayri İpar; Mudanya Mütareke Müzesi nin açılışı, Mudanya Elektrik Santrali, Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu, Şaziye Rüştü Sağlık Merkezi nin kuruluşlarını gerçekleştirmiş, Hayır Sevenler Cemiyeti nin kurulması, Türk Tayyare Cemiyeti ne uçak bağışlanması gibi sosyal sorumluluk projelerini başlatmıştır. Mudanya Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu Mehmet Hayri İpar; eğitimin öncelikle insan, daha sonra toplumsal gelişimde önemli rol oynadığına inanmaktadır. Ayrıca devlete karşı bir vicdan borcu olduğuna belirtmektedir. Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu nun kuruluş yıldönümünde; Bütün tahsilimi bedava yaptım. Hayır, bedava değil, milletimin parası ile okudum. Bunu ödemek benim için bir vicdan borcudur. Vicdan borcu, borçların en büyüğü, en önemlisidir diyerek, konuyu güzel bir şekilde özetlemiştir. İpar, doğduğu ilçenin okul çağındaki çocuklarının köylerinde ilkokul bulunmaması üzerine Mustafa Kemal Atatürk ün destekleriyle 30 Haziran 1921 yılında kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti (Türkiye Çocuk Esirgeme Her Türk gibi yavrularımızı da Mudanya da doğmuştur. Babası uzun yıllar Mudanya da Posta ve Telgraf Müdürlüğü yapan Ahmet Rüştü Bey, annesi öğretim yılında 27 kişilik Hayri İpar Talebe Yatı Evi ni açmış, Yatı Evi nin ilgi görmesi üzerine 1936 yılında Borsa binası satın alarak, 100 kapasiteli Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu nu kurmuştur. Kurumu), genç Cumhuriyet in çocuk politikasına yön vermiştir. Talebe sofraları, ana kucakları, doğumevleri, muayenehaneler, kreşler gibi hizmet kuruluşlarının yanı sıra kütüphaneler, sinemalar, kum ve yüzme havuzları, yayınlar ile aile ve çocuğa yönelik birçok ilki sosyal hizmet ya- yalnız çocuk oldukları için değil, Cumhuriyeti yarın ellerine emanet edeceğimiz insan oldukları için bağrına basarak canı gibi seven Mudanyanın sevgili hemşehrisi Mudanya eşrafından Sümbülzade lerin kızı Şaziye Hanım dır. Ahmet Rüştü ve Şaziye çiftinin altı çocukları olmuştur. Mehmet Hayri ailenin dördüncü çocuğudur. Aile en büyük çocuğunu Kafkas, en küçüğünü ise Romanya Cephesi nde şehit vermiştir. Hayri İpar, ticari yaşamındaki ilkeleri yurdun kuruluşu sırasında da uygulayarak, kuruluşun işleyişini yazılı belge haline getirmiştir. İstanbul 2. Noterliğince 10 Eylül 1936 tarihinde onaylanan belgeye göre Ahmet Rüştü Çocuk Yuvası nın işleyişi aşağıdaki başlıklardan oluşmaktadır: Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu ismi ile bir Yurt tesis ettim. Bu şamına kazandırmıştır. Kurumun hedefi topluma sağlıklı nesiller yetiştirmektir. Bu gün ele alacağımız Mudanya Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu ise, Cumhuriyet döneminde, kişiler tarafından açılan bir çocuk yuvası özelliğini taşımaktadır. Yurdun açılışında Hayri İpar ın hayırseverliği ve vatanseverliği elbette ilk gözümüze çarpan gelişmedir. Hayri İpar, yurtta çocukların sadece barınma, yeme, içme, giyinme ihtiyaçlarını karşılamakla kalmamış, çocukların psiko-sosyal ve kültürel çalış- Hayri İpar Mudanya yavruları arasında. malarını desteklemiştir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Mehmet Hayri İpar ın hayat öyküsünün ayrıntılarını bilmemiz gerekecektir. Mehmet Hayri İpar Mudanya nın sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmasında önemli görevler üstlenen Mehmet Hayri İpar 1299 (1883) yılın- Mehmet Hayri 1896 yılında Mudanya dan ayrılarak eğitimini sürdürmek üzere İstanbul a gitmiştir. Sırasıyla; İptidaiye, Rüştiye, Harbiye ve Darülfünun da hukuk eğitimini tamamlamıştır. Subaylığı sırasında Soğukçeşme Askeri Rüştiye sinde Fransızca öğretmenliği yapmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında savaşa katılmış, daha sonra yüzbaşı rütbesiyle ordudan emekli olmuştur yılından sonra da nüfus kayıtlarını Mudanya dan İstanbul Şişli ye taşımıştır. Soyadı Kanu- İç kısmını gördüğünüz (Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu nun) çatısı altında birçok kimsesiz köylü çocuğu Türk Cemiyeti nin sıcak ve müşfik bağrında bahtsızlıklarını unutarak itina ve ihtimamla hayata atılmaya hazırlanıyorlar yurt için Mudanya da Koza Hanı namı ile maruf binayı sahibinden alarak mükemmelen tamir ettirdim. Ve kezalik Tuz ambarları namıyla maruf ve Mudanya iskelesi kurbundaki arsaları satın aldım. Binada yatak, yemek, okumak, hasta odaları, matbah (mutfak), yıkanma daireleri ve ilâh yaptırdım. Bu tesisin gayesi Mudanya kasabası ile, bu kasabaya tabi nahiye ve köylerde ilk tahsil çağına girmiş olan şimdilik (yüz) çocuğun ikameti, yiyecek ve giyeceklerinin teminidir. Yurda alınacak çocuklar birinci derecede şehit evlatları, ikinci derecede anasız veya babasız olanlar, üçüncü derecede altı çocuk sahibi olan ailelerin çocuklarıdır

46 mudanya ahmet rüştü çocuk yurdu beslenmesi için aşevleri, öğrenci sofraları Yurt Müdürü Hilmi Aktan ın oğlu Ümit kurmak Türkiye Çocuk Esirgeme Ku- Aktan ın arşiv resimlerinde çocukların rumunun görevleri arasında sayılmıştır. sağlıklı ve giyimlerinin çok düzgün olduğu Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu okullar- görülmektedir. Yine yurtta kalan Yakup la işbirliği yaparak öğle tatillerinde evine Tosun ile görüşmemizde 23 Nisan tören- gidemeyen çocukların sağlıklı beslene- leri sırasında gürbüz çocuk yarışmalarına bilmesi için öğle yemekleri çıkarmıştır. katıldıklarını belirtmiştir. Çocukların yurtta Yemeklerin ücreti hayırseverler tarafından düzenlenen, Mudanya nın ileri gelenleri- karşılanmıştır. Kâr amacı gütmeyen bu nin yanında çok rahat poz verdikleri gö- çalışma tüm ülke düzeyinde uygulanmış- rülmektedir. O dönemde arabayla gezile- tır. Bu sofralar okullarda ailesinin yoksul- re gidilmesi, öğretmenleriyle beraber dağ luğu, kimsesizliği yüzünden yetecek ka- yürüyüşlerine katılmaları, kuruluşta kü- dar yemek alamayan, doymayan, sıcak tüphanenin bulunması, çocukların sos- yemekten mahrum kalarak uzvi sefalete yalleşmesi açısından önemli göstergeler düşen zayıf ve cılız çocukları bu sefa- arasında yer almaktadır. letten kurtarmak, sıhhat ve hayatlarını korumak suretiyle genç nesil arasında çelimsiz, düşkün ruhlu, hasta elemanları azaltmak amacıyla açılmıştır. Özetlemek gerekirse, Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu ülkemizde Cumhuriyet Döneminde uygulamaya konulan güzel bir sosyal hizmet çalışmasıdır. Ülkemizdeki Sonuç: Konuyla ilgili araştırmalarım ha- ilk korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili ka- len sürmektedir. Yurdun kapanmasıyla nunun 1949 yılında 5387 sayı ile çıktığını ilgili kesin tarihi henüz netleştiremedim. düşünürsek, Mudanyalıların daha doğru Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu ve Şaziye deyimle Hayri İpar ın bu konudaki ileri gö- Rüştü Sağlık Yurdu Müessisi Hayri İpar rüşlülüğü ortaya çıkacaktır. Yurt çocukları milli bayram günlerinde sevinçlerini ortak etmek isteyerek davet ettikleri büyükleri, misafirleri arasında. Yurda alınacak çocukların Mudanya kasabasının ilkokullarında okuması temin edilecektir. Yurdun bir idare heyeti ve bir müdürü vardır. Yurdun masrafı hali hayatımda ve siai malim oldukça tarafımdan nakten temin edilecektir. Yurt müdürünün yurtta sığınacak çocuklara karşı müşfik bir baba muamelesi yapması, onların sıhhati ve ahlâkı, tahsilleri, dimağı inkişaflarının temini için en yakın alaka göstermesi, dikkatli, şefkatli, hayırlı ve merhametli davranması biricik arzumdur. Tesis senedinde, bahçenin onarılarak oyun bahçesi haline getirilişi, yurda alı- İpar a ait olacağı, bütçe döneminin okulların eğitim süresine göre yapılacağı, sığınacak bir yeri olmayan çocukların yaz boyuncu yurtta kalabilecekleri yer almıştır. Tesis senedinde, Mudanya da bulunan ilkokullardan birincilikle mezun olan öğrencilerin yurt adına öğrenimine devam ettiği sürece okutulacağı, ikmale kalması halinde yurdun yardımının kesileceği belirtilmiştir. Yurt müdürünün çocuklarla daha yakın ilgilenmesi için lojmandan yararlanması ve aile bireylerinin yeme içmesinin yurt bütçesinden karşılanması uygun görülmüştür. demli İlkokul Müdürü) atanacağı, kuruluşun denetiminin Bursa Vilayet Makamınca yapılacağı özellikle belirtilmiştir. Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu Tesisnamesi nin 5 inci Maddesinde dönemin örnek çalışmalarından birisi ortaya çıkmaktadır. Yukarıda yazılı (Yüz) çocuktan başka kasaba okullarında öğlen yemeklerini tedarikten aciz olan kırk çocuğa öğlen yemeği verileceği. Bu kırk çocuğun isimlerini (Mudanya Çocuk Esirgeme Kurumu) ile (Kızılay Kurumu) müşterek olarak ihzar (hazır) edecek ve yurda bildirecektir denilmektedir. Hayri İpar yurtta bakılan 100 çocuğun dışında 40 çocuğun daha öğle yemeğini karşılamıştır. Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu Tüzüğünün 4 imzasıyla 1 Nisan 1940 yılında Hayır Severler Cemiyeti Riyasetine bir yazı yazılarak Cemiyet azası Tahsin Sezer in vekil tayin edildiği belirtilmektedir. Yurtta kalan ve 2011 yılında görüşme yaptığım 1927 doğumlu Yakup Tosun, yurdun kapanma tarihi konusunda net bilgi verememektedir. Dileğimiz konunun ayrıntılarına ulaşılarak, Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu nun sosyal hizmet tarihindeki öneminin ortaya konulmasıdır. Yurt çocukları fırsat düşdükçe minimini Mudanya arkadaşlarına izaz ve ikramda kusur etmezler nacak çocukların intihabı (seçilmesi) iç Hayri İpar ın vefatı sonrası müdürün idare Maddesi nin (k) bendinde; Yoksul okul nizamname ile gösterilmesi, yurdun ida- heyeti tarafından (Belediye Başkanı, İlçe çocuklarına okuma-yazma araç ve ge- re ve denetiminin yaşamı boyunca Hayri Milli Eğitim Müdür, Mudanya nın en kı- reçleri, giyim eşyası sağlamak; bunların 88 89

47 mudanya ahmet rüştü çocuk yurdu Ümit AKTAN (Yurt Müdürü Mudanya Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu milletin benimsediği bir yuva olduğundan daima güzidelerimizin alâka ile ziyaret ettikleri bir şefkat ve kültür Hilmi AKTAN ın oğlu, merkezi halini almıştır Mudanya doğumlu) O dönemlerde çok küçük olduğum için yurtla ilgili anılarım yetersiz. Hatırladığım kadarıyla, yurtta bakılan çocuklar beni alıp gezdirirlerdi. Müdür lojmanı yurdun içindeydi. Daha sonra yurdun planlarını da gördüm. Birinci katta mutfak, lavabo, yemekhane, banyo ve oda- Yurt yavruları, öğretmenlerinin refakatinde bir dağ gezintisinde. lar vardı. İkinci katta yatakhaneler, kütüphane, müdür odası, lojman Yakup Tosun (Ahmet Rüştü Çocuk ve derslikler vardı. Borsa binasının camlı olan yazıhane bölümleri örülerek oda haline getirilmiş. Babam çocuklar yatmadan eve gelmezdi. Babam ilk açılışta aşçı bulamamış dayımın hanımı Fatma cicianne bir süre aşçılık yapmıştı. Aşçı Fevzi Sürü, Zühtü Bilge Ağabey şoför ve hademe olarak çalıştı. Babamla Hayri İpar ın tanışmaları 1935 li yıllara dayanıyor. Dostlukları güçlüydü. Hayri İpar ın Mudanya da, Burgaz da zeytinlikleri vardı. İki evi vardı. Yaz aylarında Mudanya ya gelirdi. Babamla uzun yıllar mektupla haberleştiler. Yurdu'nda kaldı doğumlu) Mudanya nın Mürsel köyünde doğdum. Hayri İpar Pansiyonu, çocukları okutuyor diye duyduk. Üç arkadaş geldik, sadece beni aldılar, diğer iki arkadaşa üzüldüm ama elden bir şey gelmiyor. Baba yok, annem ev hanımı çiftçilikle ancak kendini doyuruyor. Pansiyon, eski borsa binası iki katlı ahşap bina, ortası açık yılında yüz kişi kalıyorduk. Hilmi Bey Müdür, Halil, Raif Gürcan ve Süreyya Bey hocalarımız. Hocalarımız her işimizle ilgileniyor, ders çalıştırıyorlar. O sırada iki ayrı okula gönderdiler bizi, yarımız İsmet Paşa İlkokulu (daha sonra 12 Eylül İlkokulu), yarımız Merkez Mektebi ne gittik. Zehra Hanım yemeklerimizi pişirirdi. Kahvaltımızda hiçbir şey eksik olmazdı. Süt, peynir, zeytin, yumurta, reçel, her şeyimiz vardı. Öğle yemeklerini yemek için pansiyona gelirdik. Anam, babam bile bana öyle bakmazdı. Tertemiz gezerdik. Yatakhaneler 3-5 kişilikti. Öğretmenlerimiz yaramazlıklara müsaade etmezlerdi, bize sevgiyle yaklaşırlardı, dayak olayı yoktu. Akşamları sekiz, dokuza kadar etüt yapıyorduk. Sıcak suyumuz sürekli akardı. Ben yaz aylarında köye annemin yanına giderdim, gidecek yeri olmayanlar yazın da pansiyonda kalırdı. Gazeteci yazar Ahmet Ateş GÜRMAN (Dönemin İlçe Milli Eğitim Müdürünün oğlu. Yazıyı kendi kaleme aldı.) Cumhuriyet Türkiye sinin en faal yılları yaşanıyordu. Ülke istilacılardan kurtarılmış, Cumhuriyet ilan edilmiş, Atatürk devrimleri birbirini takip ediyordu. O yıllarda Mudanya da hayırsever Hayri İpar tarafından İhdas edilen Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu nu yönetecek becerikli ve kültürlü bir öğretmen aranıyordu. O günlerde İlçe Milli Eğitim Müdürü olan babam Rıfkı Gürman ın önerisi üzerine öğretmen Hilmi Aktan a yurdun yöneticiliği teklif edildi. Hilmi Hoca sorumluluğu çok yüksek olan bu görevi, hiç tereddüt etmeden kabul ederek yıllarca başarıyla yürüttü. Öğrencilerini tam bir disiplin içinde, yoğun bir vatan sevgisiyle yetiştiren Hilmi Öğretmen, Bu topraklar bizim, bu vatan bizim. Her bastığınız adımda bunu hissedin. Burası da benim, burası da benim, diyerek her adımınızı daha coşkulu, bilinçli ve sert olarak atın. diye öğütlüyor ve bilinçlendiriyordu. İnsan elinde olan nimetlerin kıymetini kavrayamaz. Ancak yitirdiği değerlerin kıymetini daha iyi anlar. diyen Hilmi Öğretmen, Balkanlarda kaybettiğimiz toprakların acısını taa içinde duyuyordu. Bunun ötesinde son vatan parçamızı da kaybetmemek için verdiği mücadeleyi de aklından çıkaramıyordu. Görülüyor ki yalnız savaşta değil, barışta da kahraman olunabiliyor, vatana hizmet edilebiliyor. Zaten öğretmenler için İrfan Ordusu deyimi boşa söylenmemiştir. Üç tane araba vardı. Minibüsle bizi gezmeye götürürlerdi. Hayri İpar sık sık yurdu dolaşırdı. Bir gün Atatürk pansiyona gelecek dediler, Mudanya İskelesi nde karşıladık. Pansiyonu gezdi, daha sonra Bursa ya gitti. Hilmi Öğretmen, babacan tavrı ve gür sesiyle çok güzel bir hatipti. Milli bayram ve törenlerde yaptığı konuşmalarla, herkesi duygulandırır ve ağlatırdı. Gür beyaz bıyıkları, beyaz saçları, oldukça iri cüssesi ve ton ton kırmızı yanaklarıyla Çocuk Yurdu nun açılış yıldönümü Yaz tatilinde, bir gün köyden saman getirdim, üstüm başım saman içerisinde. 30 Ağustos Bayramı yapılacakmış, Hilmi Hoca beni görmüş, hemen çağırdılar, beni yıkadılar, elbiseleri giydirdiler, Bayrak Muhafızı olarak törene katıldım. Daha sonra elbiseleri değiştirerek köye döndüm. tam bir Arnavut erkeğiydi. Yerine göre sert, yerine göre inatçı, yerine göre güler yüzlüydü. Çocukları çok sever ve onlara takılıp şakalaşırdı. Ne güzel tesadüftür ki bir 23 Nisan Çocuk Bayramı günü çocukların neşeli cıvıltıları arasında aramızdan ayrıldı

48 röportaj KÜÇÜK YÜREKLER İÇİN GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BİR BAKIŞ: KORUYUCU AİLE Halen her toplumda yoksulluk, hastalık, eğitimsizlik, işsizlik, açlık, nüfus artışı gibi geleneksel sorunlar yaşanırken; gelişme- çocuğun kuruluş bakımına girmeden koruyucu aile hizmetinden yararlandırılması yönündeki anlayış giderek ağırlık kazan- Sevgimizi küçük yüreklerle büyüttük. Sevgiyle büyümeyi özleyen nice küçük yüreklere Yolculuğumuz Özlem TOK KIZILDAĞ Uzman Sosyal Çalışmacı Teknolojinin ilerlemesi ve sanayileşmenin artmasıyla tüm dünyada çalışma alanları çeşitlenmiş, göç ve kentleşme sosyal açılardaki gelişmelere oranla çok daha fazla hızlanmıştır. Kırsal alanda hem sosyal yönden destek olarak görülmesi hem de ekonomik girdi sağlamaya yardımcı olması açılarından ayrıca değer yüklenen çocuğun algılanmasında sosyoekonomik gelişmelere ve kentleşmeye bağlı olarak farklılıklar yaşanmış, gelişmiş bölgelerde sevme gereksiniminden dolayı çocuk istenmeye başlanmış, manevi değerlerin aktarılarak toplumun gelecekteki varlığının devamlılığın sağlanması gereksinimi ile birlikte son yıllarda toplumsal sorumluluğun paylaşılması yönünden de bu algı genişlemiştir. nin yarattığı farklı sorunlar da giderek artmaktadır (Aile çözülmesi, yalnızlık, değer kargaşası, alkolizm ve uyuşturucu alışkanlığı, gecekondulaşma, konut sıkıntısı, otomasyon gibi). Toplumlarda sunulan haklardan çeşitli nedenlerle yararlanamayan ve zorlu yaşam koşullarıyla karşı karşıya kalmış, burada bahsedilen sorunların bir veya bir kaçını yaşayan kişi ve gruplar özel ihtiyaç gruplarını oluşturmaktadır. Bu gruplar arasında korunmaya muhtaç çocuklar grubu ayrı bir özellik ve önem taşımaktadır. Kendi isteklerini dile getirme ve haklarını korumada yeterli olamayan çocukların gereksinimlerinin karşılanmasında yetişkin insanlara ihtiyaçları vardır. Toplumlar çocukların gereksinimlerinin zamanında, yeterince ve düzenli olarak karşılanmasını sağlayabildikleri ölçüde sağlıklı bireylere kavuşurlar, gelişimlerini hızlandırabilirler ve devamlılıklarını güvence altına alabilirler. Çocuklar için her Çocuklar için her yönden sağlıklı gelişimlerinin sağlanabileceği en uygun ortam ailedir. Çocuğun psikolojik gereksinimlerini karşılayan ailenin önemi yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur. maktadır. Ülkemizde korunmaya muhtaç çocukların bakım ve korunmasını sağlama görevi halen 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına verilmiştir. Koruyucu aile hizmeti, koruyucu ve önleyici bir hizmet modeli olarak Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi nin 20. maddesi, Medeni Kanun un 347. maddesi ve 2828 sayılı Kanun un 23. maddesi dayanağında uygulanmaktadır. Günün değişen şartları nedeniyle hizmet yönetmeliğindeki ilk geniş kapsamlı değişiklik tarihinde yapılmış olup, yeni düzenleme aynı tarih ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bugüne kadar Koruyucu Aile Yönetmeliği nin özellikle ödemelere ilişkin maddelerinde olmak üzere 1997, 2000 ve 2006 yıllarında bir takım değişiklikler yapılmıştır. yönden sağlıklı gelişimlerinin sağlanabileceği en uygun ortam ise ailedir. Çocuğun psikolojik gereksinimlerini karşılayan ailenin önemi yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur. Çeşitli kişilik problemleri, psikolojik rahatsızlıkları ya da sosyokültürel sorunları yaşama riskinin küçüklüklerinde sevgi ve ilgiden yoksun olarak büyüyen çocuklarda daha fazla olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte, çeşitli nedenlerle öz ailesi yanında bakımları sağlanamayan çocukların büyük bir kısmının korunması ülkemizde kurumlarda yapılmakla birlikte sağlıklı bir öz aile ortamına benzer koşulları nedeniyle en iyi bakım olduğu hemen her ülke tarafından kabul edilen koruyucu aile hizmeti ülkemizde de gelişimini sürdürmektedir. 1949, ve yılları arasında eğitim ve tanıtımı da içeren sınırlı koruyucu aile uygulamaları yapılmıştır yılına kadar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bünyesinde sürdürülen koruyucu aile hizmeti, 2828 sayılı Kanun ile kurulan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun hazırlayarak 1984 yılında yayımladığı yönetmelik hükümleri kapsamında uygulanmıştır. Öz ailesi ile yaşama olanağını bir süreliğine kaybetmiş ya da evlat edinme gibi daha uzun süreli ve kalıcı bakımdan yararlandırılmayan her korunmaya muhtaç Koruyucu Aile Yönetmeliği nde yapılan değişikliklerin yanı sıra hizmetinin tanıtımı ve yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar da belirli aralıklarla sürdürülmüş, bu kapsamdaki mevcut durumun belirlenmesi ve sonuçlarına göre uygun çalışmaların planlanabilmesi için 1993 yılında Devlet İstatistik Kurumu ile birlikte Ankara da 1000 hanede uygulanan anket ile koruyucu aile hizmetinin bilinme düzeyi hakkında bir araştırma yapılmıştır. Genel olarak, en çok bilinen bakım şeklinin halen kurum bakımı olduğu, ancak sosyoekonomik düzeyin yükselmesi ile bağlantılı olarak koruyucu aile bakımının tercih edildiği ve anket kapsamındakilerin %31.9 unun koruyucu aile kavramını 92 93

49 koruyucu aile rumsal hafıza temelinde değerlendirilebildiğinin en iyi şekilde Bir çocuğun; görülebildiği hizmetlerden biri koruyucu aile hizmetidir. Yetişmesine tanıklık etmek, Korunmaya muhtaç çocukların yetiştirilmesinde en sağlıklı or- Yaşadıklarını anlamlandırmasına yardımcı olmak, Bir süre için kendi ailesiyle birlikte olamayan her çocuğun ruhsal ve sosyal yönden daha sağlıklı, kendine yeterli, öz güven duygusu gelişmiş olarak yetişmeleri amacıyla koruyucu aile hizmetinin geliştirilmesi yönündeki çalışmalar, Bakanlık yapılanmasında koruyucu aile hizmetine ayrı bir birim sağlanarak devam etmektedir. tamın aile olduğu gerçeğinden hareketle, bir süre için kendi ailesiyle birlikte olamayan her çocuğun ruhsal ve sosyal yönden daha sağlıklı, kendine yeterli, öz güven duygusu gelişmiş olarak yetişmeleri amacıyla koruyucu aile hizmetinin geliştirilmesi yönündeki çalışmalara önem verilmeye devam edilmesi, toplumsal kabulün daha fazla sağlanarak yaygınlaştırılması için hizmetin işleyişinde ve sunumunda gerekli görülen revizyonların hizmetin amacına uygun şekilde yapılmasına olanak tanınması yararlı olacaktır. Bakanlık yapılanmasında koruyucu aile hizmetine ayrı bir birim olarak çalışma alanı sağlanmış olması, bu gerekliliklerin anlaşıldığı ve konuya önem verildiğinin bir göstergesi olarak görülmektedir. Güven dolu ilişkiler kurmasını sağlamak, İçindeki sevgi dolu yüreği paylaşmak, Sahiplenmeden de güçlü bağlar kurulabileceğini anlatmak, Hayatta her şey istendiği gibi olmasa da bazen sadece olduğu gibi kabul etmenin yeterli olacağını öğretmek, Sorunların sevgi, güven ve kararlılıkla çözümlenebileceğini göstermek, Kendisini geçmişiyle ve her şeyiyle kabul etmenin memnuniyetini yaşatmak, Bugüne kadar 5223 çocuk, koruyucu aile hizmetinden yararlandırılmıştır. Halen 1295 çocuk koruyucu aileler yanında bu- Hayatında kalıcı izler bırakarak gerçek bir fark yaratmaksa istediğiniz lunmaktadır. Küçük yürekler koruyucu ailelerini bekliyor Toplumun kendine güvenli, çevresine duyarlı, gelişmeye açık, doğru olarak bildiği araştırmada elde edilen sonuçlardan bazılarıdır. rak 195 e çıkmıştır yılında koruyucu aileler yanına yerleştirilen çocuk sayısı bir eğitim içeriği oluşturulması yönünde de 2006 yılından itibaren yoğun çalışma- üretken ve aile olma değerlerini özümsemiş bireylerden oluşması, sürdürülebilir kalkınmanın da hedeflerine ulaşmasında önemli bir etkendir. Kaynakça 1- Könen, Cennet. Türkiye de Koruyucu Aile, Yasal Yönleri ve Uygulaması (Yayınlanmamış Lisans Tezi) H.Ü. Sosyal Çalışma Bölümü, Ankara, Korunmaya muhtaç daha çok çocuğun koruyucu aile hizmetinden yararlandırılarak topluma sağlıklı bireyler olarak kazandırılabilmesi için 1993, 1998 ve 2006 yıllarında proje ve kampanyalar düzenlenmiştir. Yandaki grafikte de açıkça görüldüğü gibi her çalışma sürecinde toplumun ilgisi artırılmış, koruyucu aile olma başvuruları yoğunlaşmış ve sonraki iki yıllık dönemi de kapsayacak şekilde hizmetten yararlanan çocuk oranında % 100 artış sağlanmıştır. Koruyucu aile projesi öncesinde 1993 yılında 38 çocuk, koruyucu aileler yanına yerleştirilmişken, 1994 yılında çocuk sayısı üç katından fazla artarak 149 olmuştur yılında koruyucu aile hizmeti kapsamına alınan çocuk sayısı 66 iken kampanya sonrasında üç kat arta- 127 ye düşmüşken, 2006 yılında bu sayı 204 e yükselmiştir. Son beş yıldır koruyucu aileler yanına yılda ortalama 223 çocuk yerleştirildiği göz önüne alındığında, tanıtım ve yaygınlaştırma çalışmalarının belirli aralıklarla devam ettirilmesi sonucunda toplumda korunmaya muhtaç bir çocuğun sorumluluğunu paylaşmak yönünde sürdürülebilir bir bilinç geliştirilmeye başlandığı görülmektedir. Koruyucu aile hizmetinin tanıtımı, yaygınlaştırılması ve yönetmeliği kapsamında yapılan çalışmaların yanı sıra çocuğun etkin ve verimli bir şekilde hizmetten yararlanmasının sağlanması ve koruyucu ailelerin bilinçlendirilerek yanlarına yerleştirilen çocuğun durumuna uygun bir yaklaşım gösterebilmesi için temel nitelikte lar yapılmıştır. Öncelikle ülke genelinde bu hizmet kapsamında çalışan sosyal çalışmacılara yönelik bir anket düzenlenerek mevcut durum ve desteklenmesi gereken alanlar belirlenmiştir. Bu doğrultuda yurt dışından getirilen yabancı danışmanlar ve alanda çalışan sosyal çalışmacılarla birlikte toplumumuzun gereksinimlerine uygun nitelikte koruyucu aile hizmetine özel olarak bir eğitim paketi geliştirilmiş ve mevcut koruyucu ailelere ve adaylara uygulanması planlanan bu eğitimin yurt dışındaki profesyonel koruyucu ailelere uygulanan eğitimlerle eş düzeyde olduğu yabancı danışmanlar tarafından ifade edilmiştir. Birbirini tamamlayan çalışmaların süreklilik gösterdiği ve bugüne kadar yapılan çalışmalardan edinilen bilgi ve deneyimlerin günün şartları çerçevesinde ve ku- Her Yıl Sonunda Koruyucu Aile Yanında Bulunan Çocuk Sayısı II. Milli Sosyal Hizmetler Konferansı. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı-Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü Yayını, Sayı:23, Ankara II. Sosyal Hizmetler Milli Konferansı. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı-Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü Yayını, Sayı:25, Ankara Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, Aile ve Çocuk Hizmetleri Daire Başkanlığı Aile Hizmetleri Şubesi Genel Durum Raporu, Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı Koruyucu Aile Hizmeti Çalışma Grubu Raporu. Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel Merkezi Yayını, Sayı:1, Ankara, Tok, Özlem. Koruyucu Aile Hizmeti Sosyal Hizmet, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Yayını, Sayı:5, Tok, Özlem. Koruyucu Aile Hizmeti, Standartları ve Ülkemizdeki Durumu H.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Eylül Tokalp, Rezzan. Koruyucu Aile Tatbikatı Sosyal Hizmet Dergisi Cilt:3, Sayı:9, Tokalp, Rezzan. Koruyucu Aile Uygulaması Üzerine Sosyal Hizmet Dergisi Cilt:5, Sayı:5, Tülay, M.Şükrü. Türk Aile Sistemi İçinde Koruyucu Ailenin Yeri ve Önemi Sosyal Hizmet Dergisi Cilt:5, Sayı:8,

50 BİR KİTAP: NEİL POSTMAN ÇOCUKLUĞUN YOK OLUŞU Pınar ÇAĞLAYAN Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı 18. yüzyıldan itibaren önce Avrupa coğrafyasını, daha sonra ise bütün dünyayı etkisi altına alan modern hayat tarzı, modern öncesi yaşamın toplumsal ve kültürel kodlarını tamamen ortadan kaldırırken, aynı zamanda yepyeni ve zamanla kendi içinde evrilen çok çeşitli kodlarla çevreledi dünyayı. Çocukluk kavramı ve kazandığı anlamlar da yine aynı dönemin bir ürünüydü ve günümüze kadar birçok farklı unsurun etkisiyle evrilerek bugüne kadar geldi. Amerikalı ünlü medya eleştirmeni ve kültür bilimci yazar Neil Postman ın 1995 yılında Türkçe ye kazandırılan eseri Çocukluğun Yok Oluşu, tam da yazarın toplumsal bir kurgu olarak nitelendirdiği çocukluk kavramının söz konusu modern dünyadaki icadını ve geçirdiği değişimleri anlatıyor. Yazar, kitapta özellikle iletişim teknolojilerinin gelişimine paralel olarak açıkladığı bu değişimi, günümüzdeki medya sektörünü olumsuzlayan ve modern çocuk kavramını kurtarmanın yollarını arayan bir üslupla okuyucuya açıklamaya çalışıyor. Bu bağlamda Postman ın eserinde iki temel argüman göze çarpıyor. Bunlardan ilki modern anlamda çocukluk fikrinin matbaanın icadı ile birlikte ortaya çıktığı. Bir diğer argüman ise matbaa gibi yine iletişimdeki en önemli gelişmelerden biri olan telgraf ve özellikle televizyonun çocukluk fikrini muğlaklaştırdığı ve elektronik medya ile birlikte de bu fikrin ortadan kalktığına ilişkin. Bu iki temel argüman çerçevesinde tezlerini üreten Postman, çocukluğun icadı ve çocukluğun yok oluşu başlıklı iki ana bölümün altında, çocukların olmadığı zaman, matbaa makinesi ve yeni yetişkin, çocukluğun başlangıç dönemleri, çocukluğun yolculuğu, sonun başlangıcı, tümel ifşa aracı, yetişkin çocuk, yok olmakta olan çocuk bölümleri ile tezlerini kanıtlamaya çalışıyor. Sonuç yerine yazdığı, altı sorun başlıklı bölümde ise, çocukluk fikrinin yitip gitmemesi için neler yapılması gerektiği üzerine reçetelerini sıralıyor. Postman a göre, kitap, genel olarak, iletişim medyasının toplumsallaşma sürecini nasıl etkilediği, özelde de matbaa makinesinin çocukluğu nasıl yarattığı ve elektronik medyanın da çocukluğu nasıl ortadan nasıl kaldırıldığına ilişkin bir dizi varsayımdan türetildi. Postman, eserinin giriş bölümünde, bebekliğin tersine çocukluğun, biyolojik bir kategori değil, toplumsal bir kurgu olduğunun altını çizerken, çocukluk fikrinin ortaya çıkış dönemini Rönesans la, çıkış nedenini ise matbaanın icadı ile ilişkilendiriyor. Postman ın iddiası, gerçekte herhangi bir biçimde çocukluk çağının kesin işaretlerinin, iki yüzyıldan daha eski olmayan yeni bir kültürel alışkanlık olduğu ve günümüzde çocukluk fikrinin göz kamaştırıcı bir hızla yittiği gözlemine dayanıyor. Yazar, tezlerini öncelikle çocukluk kavramının icadından önceki dönemlerde çocuk algısının ne olduğu üzerinden kanıtlamaya çalışıyor. Kitabın çocukların olmadığı zaman bölümü, bu kanıtlama çabasının bir ürünü

51 bir kitap Televizyon; çocukluk fikrinin oluşmasını sağlayan unsurlar olan eğitimi, okuryazarlığı ve kültürel sırları önemsizleştirilmesine ve bu nedenle çocukluğun yok olmaya başlamasına neden olur. Çocukların olmadığı zaman bölümünde Postman, çocukluk fikrinin ortaya çıkmadan önce çocukların toplum tarafından nasıl algılandığını ortaçağdaki öğrenme tarzı ile açıklıyor. Buna göre, Ortaçağ da öğrenme tarzı, sözelci nitelikteydi ve bu tarz öğrenme, işbaşında eğitim denilen çıraklık ve hizmetle gerçekleştiriliyordu. Usta/çırak ilişkisi ile toplumsallaşan çocuklar için özel bir eğitim programına ve onları yetişkinlerden ayıran dönemsel farklılaştırmalara ihtiyaç yoktu, çünkü okuryazar olmaları ve bir öğrenim sürecinden geçmeleri gerekmiyordu. Dolayısıyla çocuk ve yetişkin arasına herhangi bir çizgi çekmeyi gerektirecek bir bilme tarzı var olmadığı için çocukluk gibi bir kavram toplumda yerleşmemişti. Postman bu durumu kitapta şöyle açıklamaktadır: Okuryazar olmayan bir dünyada, çocuk ile yetişkin arasında keskin bir ayrım yapma gereği yoktur. Çünkü çocukların yetişkin dünyasında bilmediği çok az sır olur ve kültür, kendisinin nasıl anlaşılacağına ilişkin bir eğitim almayı gerektirmez. Ancak matbaanın icadı ve okuryazarlığın yaygınlaşması, söz konusu okuryazar olmayan dünyayı ve eski alışkanlıkları kökünden değiştirmeye başladı yazara göre. Matbaa makinesi ve yeni yetişkin bölümünde çocukluğun icadının neden matbaanın icadının bir sonucu olduğunu böylece açıklar Postman. Çünkü, 16. yüzyılda matbaa ve toplumsal ya da yaygın okuryazarlığın bir sonucu olarak yeni bir iletişim ortamı biçimlenmeye başlamıştır ve matbaa yayınları, okuma yeterliliğine dayanan yeni bir yetişkinlik tanımlaması ve buna mukabil olarak okuma yetersizliğine dayalı yeni bir çocukluk anlayışı yaratmıştır. Sonuç olarak da, matbaa makinesi yeni bir yetişkinlik anlayışı gerektiren yeni bir simgesel dünya yaratırken, tanımsal olarak yeni yetişkinlik, çocukları dışlamış; çocuklar, yetişkinler dünyasından kovulurken, onlara yerleşebilecekleri yeni bir dünya gereği doğmuştur. Onların yeni dünyası da çocukluk dünyası olacaktır. Çocukluk icad edildikten sonra yazar bu yeni çocukluk fikrinin içini doldurmaya başlar tabir-i caizse. Çocukluğun başlangıç dönemleri, okul, örgün eğitim, çocuk disiplini gibi kavramları, yeni çocukluk fikrinin birer unsuru olarak okuyucuya sunan bir bölümün adıdır kitapta. Postman a göre, bu dönemde, okul ve çocukluk düşüncesi iç içe geçmiştir. Okul öğrenimi, çocukluğun özel doğasıyla özdeşleştirilmiştir. Modern ailenin oluşumundaki gerekli etken ise, formal eğitimin icadı ve daha sonra yaygınlaşmasıdır. Bu dönemde çocukların formal biçimde uzun dönemler eğitilmesi gereksinimi, ailesel dikkatin tekrar çocuklara yönelmesine yol açmıştır. Yazar burada bir parantez açma gereği duyar, zira, çocukluk fikri eş zamanlı olarak toplumun bütün katmanlarına aynı hız ve kapsamda ulaşmamaktadır. Çünkü, formal eğitim bu dönemlerde ciddi miktarda para harcamayı gerektirir ve bu nedenle, çocukluğun bir orta sınıf fikri olarak başladığına kuşku yoktur. Çünkü bir bakıma çocuklarına ancak orta sınıflar para harcayabilmişlerdir. Çocukluk fikrinin alt sınıflara yayılması, orta sınıflarınkinden bir yüzyıl sonra gerçekleşmiştir. Ortaçağda, çocuklar ve yetişkinler arasında çok az sır olması ve aradaki sınırın muğlaklığı, okuryazarlık döneminden ve yetişkinlerin de çocuklardan farklı bir dünyaya sahip olmaya başlamasından sonra değişmiştir. Postman a göre, artık yetişkinler dünyasının çocukların bilmemesi gereken, yazılı kültürün özelleştirdiği o kadar çok sırrı vardır ki, çocuk olmak aynı zamanda masum ve az bilen olmak anlamına gelmektedir. Sonunda bu kültürel sırlar bilgisi, yetişkinliğin öyle bir ayırt edici özelliği oldu ki yakın zamanlara kadar çocukla yetişkin arasındaki önemli farklardan biri, yetişkinlerin, çocukların bilmesi- nin uygun olmadığı biçiminde dikkate alınan enformasyona sahip olmalarıydı. Çocukluk fikri, çocukların nasıl yetiştirilmesi gerektiği yönünde farklı görüşlerin de ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kitapta yer alan çocukluğun yolculuğu bölümünde yazar, 19. ve 20. yüzyıllara doğru çocukluk düşüncesini oluşturan iki entelektüel tarzdan söz etmektedir. Birincisine Lockecu ya da Protestan çocukluk anlayışı; ikincisine de Rousseaucu ya da Romantik çocukluk anlayışı adını verir yazar. Protestan görüşe göre çocuk, okuryazarlık, eğitim, akıl, benlik-denetimi ve ayıp gibi faktörlerle uygar bir yetişkin olabilen biçimlenmemiş bir kişidir. Romantik görüşe göre ise çocuk, biçimlenmemiş kişi değil, başlı başına bir sorun olan bozuk-biçimli yetişkindir. Çocuk, okuryazarlık, eğitim, akıl, benlik-denetimi ve ayıp gibi etkenlerin zayıflattığı dürüstlük, anlama, merak ve kendiliğindenlik gibi doğuştan gelen bazı becerilere sahiptir. Ancak Postman her iki entelektüel bakış açısını da, 20. yüzyılda çocukluk üzerine yapılan psikolojik araştırmaları da yeterli görmemektedir. Çünkü yazara göre, bunların hepsi, temel çocukluk paradigması üzerine sadece yorum niteliğindedir. Bu yorumlarda hiç kimse çocukların yetişkinlerden farklı olduğunu reddetmemiştir. Hiç kimse çocukların yetişkinliği başarabilmesi gerektiğini tartışmamıştır. Hiç kimse çocukların yetişmesiyle ilgili sorumluluğun yetişkinlere ait olduğuna itiraz etmemiştir. Gerçekte hiç kimse, çocukların bakımı konusunda yetişkinlerin en iyi ve en uygar olduklarına ilişkin bir anlayışın olduğunu tartışmamıştır. Çünkü, yazara göre, modern çocukluk paradigması, aynı zamanda modern yetişkinlik paradigmasıdır ve modern araştırmalar çocukluk fikrini sorgulamazlar. Postman, sonun başlangıcı bölümünde, artık dikkatini modern Avrupa dan ABD ye doğru yöneltir. Bunun nedenini, çocukluğun yok olmaya başladığı 1950 li yıllarda ABD nin dünya üzerindeki kültürel hegemonyasının artması ve çocukluk fikrinin altın çağını 1850 ile 1950 arası dö

52 bir kitap izleyicinin okuryazar olmasına gerek ol- yeni bir zayıflatılmış tanımı ortaya çıkma- ve onlar için medyada sunulan program- maması ve televizyon için eğitime ihtiyaç ya başlar. Bu, çocukları dışlamayan bir ların tema ve değerlerinin sürekli bir akılcı duyulmaması gibi özelliklerinin çocukluk tanımdır ve böylece oluşan şey, yeni bir eleştirisini yapmak. fikrinin oluşmasını sağlayan unsurlar olan eğitimi, okuryazarlığı ve kültürel sırları önemsizleştirmesine ve bu nedenle çocukluğun yok olmaya başladığına vurgu yapar. yaşam devresidir. TV çağında üç kesim vardır: Bir uçta bebeklik, diğerinde ihtiyarlık ve bu ikisinin ortasında yetişkinçocuk diyebileceğimiz kesim. Kitabın Yok olmakta olan çocuk bö- Yazar, her ne kadar, bu iki yoldan gitmenin oldukça güç olduğunu ve çoğu ailenin çocuk yetiştirmeye hazır olmadıklarını gerekçe göstererek, yok olma sürecinin geri döndürülemez olduğu uyarısını Yazara göre, televizyon aynı zamanda, lümü, çocukluk fikrinin başat nedeni yapsa da, yazarın çözüm önerilerinin tümel ifşa aracı. Başka bir deyişle, olan okuryazarlığa büyük önem atfeden modern algı çerçevesinde ve günümüz TV, fiziksel, ekonomik, bilişsel ya da im- satırlarla dolu. Aslında kitabın geneline koşullarına göre oldukça muhafazakâr gelemsel sınırların olmadığı bir serbest baktığımız zaman, temelinin zaten okur- ve didaktik bir üsluba sahip olduğu gö- giriş teknolojisi. Altı ve altmış yaşındaki yazarlığın varlığı ve yokluğu ile çocuklu- rülüyor. Çocukluğun Yok Oluşu, matbaanın icadı ile birlikte ve okuryazarlık temelinde çocukluk fikrinin tarihsel süreç içinde nasıl ortaya çıktığını, hangi evrelerden geçtiğini ve zamanla iletişim teknolojilerinin gelişmesine paralel olarak, özellikle televizyonun yaygınlaşması ile birlikte nasıl yok olmaya başladığını, oldukça akıcı bir dil ve düzenli bir kurgu ile okuyucuya aktaran, konuyla ilgili herkesin okumaktan zevk alacağı bir kitap. nem olarak belirler eserinde. Bu tarihsel aralığı neden seçtiğini ise şöyle açıklar: 1850 ile 1950 arası dönem çocukluğun doruğuna ulaştığı bir dönemdir. Şimdilik asıl dikkatimizi yöneltmemiz gereken nokta, ABD de bu yıllar esnasında tüm çocukları fabrika dışına çıkarıp okula çekebilmek, kendi giyim, eşya, edebiyat, oyun ve sosyal dünyalarına yöneltebilmek için başarılı çalışmaların gerçekleştirilmiş olmasıdır. Yüzlerce yasada çocuklar, yetişkinlerden niteliksel açıdan farklı olarak sınıflandırılırdı. Yine yüzlerce gelenekte çocuklara tercihli bir statü sağlandı ve yetişkin yaşamının sapıklıklarından korunması önerildi. Çocukluğun yok olmaya başlamasının tarihi içinse 1950 yılını seçiyor yazar. Bunun nedeni de yazarın çocukluğun yok oluşunu televizyonun yaygınlaşması ile ilişkilendirmesi. Postman a göre, 1950 yılında, televizyon Amerikan evlerinin içine girmişti. Peki televizyon neden okuryazarlığın ortaya çıkardığı çocukluk fikrini yok edecek kadar büyük bir etki yarattı çocukların ve toplumun üzerinde? Çocukluk ile yetişkinlik arasındaki bölücü hattın tarihsel temellerinin kuşku götürmez biçimde nasıl ve neden aşındırıldığının en açık biçimde görülebilmesinin TV sayesinde olduğunu öne süren yazar, televizyonun her bilgiyi kolayca herkese ileten bir iletişim aracı olması, insanlar, TV nin sunduğu şeyleri almada eşit oranda yeterliliğe sahip ve bu anlamda televizyon, sözel dilin kendisini aşan tüketimde eşitlikçi bir iletişim aracı. Televizyonun çocuk gelişimine de önemli bir etkisi var bu bağlamda. Televizyondaki bilginin tamamen denetlenememesi ve ev ile okulun çocuğun gelişiminin düzenleyicileri olarak merkezi yerini kaybetmesine de yol açıyor. Televizyon aynı zamanda cinsiyet sırlarını da açıklıyor ve bu bağlamda, çocukların bilmemesi gereken yetişkinlere ait sırlar, çocukların gözü önünde ortaya saçılıyor. Oniki ve onüç yaşlarındaki kız çocuklarının TV deki reklamlarda erotik nesneler olarak teşhir edilmesini örnek gösteren yazar, bu sırlara çocukların da eklenmesinin büyük bir sorun ortaya çıkardığını söylüyor. Postman, televizyonun sadece çocukluk fikrini yok etmediğini, aynı zamanda yeni bir çocukluk fikrini de geliştirdiği yönünde bir anlayışa sahip. Bu durumu da kitabında yetişkin-çocuk kavramı ile açıklamaya çalışıyor: Elektrikli medya, okuryazarlığı kültürün periferisine gönderip onun merkezdeki yerine geçerken, farklı tutumlar ve karakter özellikleri değer kazanır ve yetişkinliğin ğun varlığı ve yokluğunun neden-sonuç ilişkisine dayandırıldığını görüyoruz. Yazar da daha önce sıraladığı tezlerini tutarlı bir şekilde bu temel üzerinden tekrar vurgulama ihtiyacı hissediyor bu bölümde ve Ekonomi, politika, ideoloji, din ve diğer faktörlerin çocukluğun yönelimini etkilemesine rağmen, bu faktörlerin çocukluğu yaratmadığını ya da silmediğini, kendi varlığı ya da yokluğuyla sadece okuryazarlığın bu güce sahip olduğunu söylüyor. Çocukluğun yok olduğunun en önemli belirtisi ise yazara göre, ortadan kalkmakta olan çocuk oyunları. Kitap, sadece çocukluk kavramının tarihsel serüvenini sunmuyor okuyucuya. Bu noktada yazarın taraf olduğu bir anlayış olduğu satır aralarında sezilse de, çocukluk fikrinin yok olmasına yönelik açık tavrı, kitabın sonuç bölümü olarak değerlendirilebilecek altı sorun bölümünde ortaya çıkıyor. Bu bölümde, yazarın tavrının, çocukluk fikrinin yok olmaması gerektiği yönünde olduğu görülüyor; çünkü yazar çocukluğun yok olmaması için çözüm önerileri sunuyor okuyucuya. Yazara göre, çocukluk fikrinin kurtarılabilmesi için iki yol izlenebilir. İlki, çocukların medya karşısında maruz kaldıkları teşhir miktarını sınırlamak. İkincisi, çocuklara neyin gösterildiğini dikkatlice gözlemek Genel olarak baktığımızda, Çocukluğun Yok Oluşu, matbaanın icadı ile birlikte ve okuryazarlık temelinde çocukluk fikrinin tarihsel süreç içinde nasıl ortaya çıktığını, hangi evrelerden geçtiğini ve zamanla iletişim teknolojilerinin gelişmesine paralel olarak, özellikle televizyonun yaygınlaşması ile birlikte nasıl yok olmaya başladığını, oldukça akıcı bir dil ve düzenli bir kurgu ile okuyucuya aktaran, konuyla ilgili herkesin okumaktan zevk alacağı bir kitap. Ancak, 1990 lı yıllarda yazılan kitabın, 2000 li yıllarda internetin yaygınlaşmasının çocukluk fikrinin yok oluşunu hızlandırıp hızlandırmadığına yönelik soruları soran yeni bir versiyona ve yeni bir yazarın bakış açısı ile (Postman ı 2003 yılında kaybettik) güncelleştirilmeye ihtiyacı var

53 sinema Türk ailesinin Batı merkezli kuramlara Aliye Rona ve onun Türk sinemasında göre ayrıksı bir durum gösteriyor olma- temsil ettiği anne/kadın figürünü mercek sı sadece yapı ile alakalı değildir. Aile içi altına alırken, Yılanların Öcü (1962), Kılıç ilişkiler de geleneksel ya da geleneksel- Bey (1978), Berlin in Berlin (1992) film- likten modernliğe geçiş evresindeki top- lerinden yararlanmaya çalışacağım. Aliye lumlardakinden farklı seyretmektedir. Her Rona nın oynadığı bütün filmlere ulaşmak ne kadar babanın ev reisi olarak değer- en azından bu çalışmanın yapıldığı dö- lendirilmesi Türk ailesinin babaerkil aile nemde kolay bir iş değil. Zaten yapmak kategorisinde sınıflandırılması için kullanılıyor olsa da, Türk ailesinde var olan Yılanların Öcü (1962), istediğimiz Aliye Rona nın bütün filmlerinin bir dökümünü yapmaktan ziyade, bu baba otoritesi, Batılı ailelerde, özellikle de Romalılar da, babanın ailenin sahibi oluşu modern dünya ile henüz irtibata filmlerdeki annelik, kadın ve iktidar ilişkilerinin gelişimine bir göz atabilmek. şeklinde tebarüz eden otoriteden farklıdır. Türk ailesinde baba, ailenin koruyu- geçmemiş kırsal kesimde annenin Bu anlamda Yılanların Öcü, modern dünya ile henüz irtibata geçmemiş kırsal cusu ve yöneticisidir ve fakat aile bireyleri üzerinde sınırsız haklara sahip değildir. Dahası aile bireylerinin babaya gösterdiği aile içindeki rolünü göz önüne serer bir nitelik arz ediyor. kesimde annenin aile içindeki rolünü göz önüne serer bir nitelik arz ediyor. Kılıç Bey ve Berlin in Berlin ise köyden kente geçi- saygı, genel anlamda yetki sahibine gös- şin sancılarını yaşayan iki ailenin hikaye- ALİYE RONA FİLMLERİ ANNELİK Behram TOPAL Türkiye de Kudretli Anne tiplemelerini sıklıkla kullanan bir diğer sanat türü de, özellikle altın çağını yaşadığı dönemlerde Türk Sineması olmuştur. Türk Sineması ve anne tanımlamalarının birlikte kullanıldığı bir cümleden sonra Aliye Rona isminin gündeme gelmemesi ise düpedüz bir haksızlık olurdu. ve terilen saygının ötesinde bir saygı değildir. Bir başka deyişle otoriter olduğu için değil, otoriteyi temsil ettiği için saygıyı hak eder (Sürü filminde Tuncel Kurtiz in oğlu rolündeki Tarık Akan ı dövdüğü sahneyi hatırlayın). Aile içinde annenin yeri söz konusu olduğunda ise asıl ayrıksılık ortaya çıkar. Anne, Türk ailesinde geleneğin nesiller arası taşıyıcılığı rolünü üstlenen en önemli figürdür. Daha da ileri giderek anne nin rolünün baba nın rolünün bile ötesinde bir anlamı olduğunu iddia edeceğim. Farklı geleneklerin oluşturduğu bir kültür olan Türk kültüründe başat rol kadının üzerine düşmekte, kadın, pek çok geleneksel toplumda kendine biçilen değerden hem farklı hem de üstün bir değer taşımaktadır. Bu, her ne kadar Türk kadını diğer toplum kadınlarının yaşadığı sıkıntılardan uzaktır demek olmasa da bir şey demektir ve bunun ne demek olduğu üzerinde durulmalıdır. Yazık ki, klişe söylemlerin dışına çıkan araştırmalar bir elin parmaklarını geçer sayıda değildir ve ayrıntılı sosyo-psikolojik gözlemlerin en yoğun olarak göze çarptığı örnekler de Devlet Ana, İnce Memet, Yılanların Öcü gibi romanlardır. Türkiye de kudretli anne tiplemelerini sıklıkla kullanan bir diğer sanat türü de, özellikle altın çağını yaşadığı dönemlerde Türk Sineması olmuştur. Türk Sineması ve anne tanımlamalarının birlikte kullanıldığı bir cümleden sonra Aliye Rona isminin gündeme gelmemesi ise düpedüz bir haksızlık olurdu. Fakat Türk ile başlayan bütün tamlamalarda sıkça karşılaşan haksızlık hakkını teslim etmeme tutumu Türk Sineması için, dolayısıyla Aliye Rona için de bir istisna teşkil etmiyor. Öyle ki, Aliye Rona üzerine bir inceleme yapmak için harekete geçtiğimde literatürde bu konuda bir tek araştırmaya rastlayamamış olmak bile beni o kadar şaşırtmadı. Beni şaşırtan bu aymazlığın Aliye Rona nın hayatı konusunda, 1921 de Suriye de doğduğu, asıl adının Aliye Dilligil olduğu, Kerim in Çilesi (1948) filmiyle sinemaya başladığı ve 1965 te Hepimiz Kardeşiz filmiyle II. Antalya Altın Portakal Film Festivali nde aldığı En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünden sonra, kudretli kadın, (çokluk) anne rollerinin değişmez oyuncusu olduğu dışında bir bilgiye ulaşamamak oldu. lerini anlatmaları sebebiyle dikkate değer. Fakir Baykurt un aynı adlı romanından uyarlanan Yılanların Öcü (1962), Aliye Rona nın bundan sonra inceleyeceğimiz diğer filmlerinde şu ya da bu şekilde karşılaşacağımız iki farklı yüzünden zalim, acımasız ya da seyircinin ondan nefret etmesine yol açan yüzü ve yahut da müşfik, iyi niyetli ya da seyircinin özdeşleşmesine izin veren diğer yüzünden- yalnızca birincisini gördüğümüz bir Metin Erksan filmidir. Hikâye, annesi, eşi ve oğluyla mütevazı bir köy evinde yaşayan Kara Bayram ın evinin önüne ev yapmak için köy muhtarından arsa alan Haceli nin temel kurma çalışmalarıyla başlar. Bayram ın ve annesinin Haceli yi engelleme çabaları etrafında dönen filmin ilerleyen sahnelerinde Kara Bayram, köy odasında bir oldubittiye getirilerek dövülür, Bayram ın karısı, Haceli nin attığı bir taşın isabet etmesi sonucu çocuğunu düşürür ve köyü ziyaret edecek olan kaymakama ikrâm için Bayram ın körpe kuzusu muhtar-haceli işbirliğiyle kesilir. Köy içinde sorunun çözülemeyeceğini fark eden Irazca Ana kaymakamın yolu

54 sinema na çıkarak durumu anlatır. Irazca ya hak veren kaymakam muhtarla karşılaştığında sorunun Bayram lehine çözülmesini söyler. Film kaymakamın verdiği öğüde uyan ailenin savcılığa Haceli aleyhine şikâyet başvurusu için yola düşmesiyle sona erer. Rona bu filmde de hikâyenin (ve ailenin) merkezinde yer alır. Daha Haceli, evin temellerini kazmaya başladığında tavrını ortaya koyar. Bir başkasının evinin lağımıyla karşı karşıya kalmak bir aile için aşağılayıcı bir durumdur ve aile bu aşağılanmaya karşı koyacaktır. Yılanların Öcü nde saldırı aile üyelerinden birine değildir, soyut bir alan olan aile şerefi tehdit altındadır. Anne önce aileyi tehdit konusunda bilinçlendirir, dahası örgütler. Ne var ki, saldırıya karşı direnirken oğlunun ön planda olmasının engeller. Çünkü Haceli ve kardeşlerinin ona zarar verme ihtimalleri güçlüdür. Oysa Irazca Ana ile mücadele edecek olan Haceli nin eli kolu bağlıdır. Kadına el kalkmaz. Bu yöntem bir süre işe yararsa da Bayram ın dövülmesi, gelinin saldırıya uğraması ile olay vahimleştiği için kaymakam tek çare kalmıştır. Görüldüğü üzere aileye nerede nasıl davranacağını bildirmek, onu korumak, onun varlığını sonraki nesillere - değerine halel getirmeksizin - aktarmak yine anne nin görevidir. Her ne kadar otorite Bayram da gibi görünse de otoritenin işleyişinden anne sorumludur. Aliye Rona istisnasız bütün filmlerinde Türk ailesinde var olduğunu iddia ettiğimiz otoriter anne figürünün farklı yönlerini sergilemiştir seyirciye. Francis Ford Coppola nın kült filmi Baba nın bir uyarlaması olan Kılıç Bey (1978) pek özensiz bir film olmasına rağmen (öyle ki müzik yapmaya bile gerek görmeden orijinal müziği kullanmışlar), iki film arasında bizce ilginç olan bir karşılaştırmaya olanak sağlaması yüzünden önemli. Filmde (Baba) kadınlar hikâyede ağırlıklı ve önemli hiçbir katkı sağlamazlar. Orijinal filmde anne bir tek sahnede görülmektedir. Yanı sıra Kay Adams (Pacino nun eşi) filmin başında tipik bir WASP kızı iken İtalyan ailesinin erkek egemen yapısına uyum göstererek değişir ve filmin sonlarında gerek giyim, gerek saç şekli gerekse davranış modu itibarıyla bir İtalyan kadınına benzer. Fakat Kılıç Bey de ise anne filmin önemli bir karakteri olarak oyuna dahil olmaktadır. Bütün film boyunca annenin gölgesi çocukları takip eder. Anne sürekli olarak çocuklarına şehri bırakıp köye dönmelerini öğütler. Çocukların şehrin sorunları karşısındaki alternatifleri sürekli olarak annelerinin sözünü dinleyerek köye dönmeleri olarak belirmektedir. Burada annenin korumacılığı üzerine şu yorum yapılabilir: Anne çocuklarını -burada en büyüğünü- köye çağırarak onları kendi otoritesi ve dolayısıyla korumacılığı altındaki alana davet etmektedir. Çünkü şehir onun gücünün erişemediği bir yerdir. Evlatlarının şehirde, şehir hayatının keşmekeşi içinde kaybolacağından, daha başka kurallarla işleyen bir ortama sürüklenmelerinden korkar. Büyük oğul (Cüneyt Arkın) için helal süt emmiş bir kız bularak da en tanıdık yöntemi kullanır. Filmin sonu itibarıyla da endişelerinin yersiz olmadığı görülür: Cüneyt Arkın, dönüş yolunda bir suikasta kurban giderek ölür. Şehir, ananın evlatlarından birini kurban almıştır. Berlin in Berlin (1992) filminde ise Almanya daki bir göçmen ailenin büyükannesi rolünde Aliye Rona son oyununu kısa ama oldukça iyi bir şekilde sergiler. Hikâye yanlışlıkla bir Türk işçiyi öldüren bir Alman fotoğrafçının bunu öğrenen işçinin kardeşleri tarafından kovalanırken tesadüf eseri bu Türk ailesinin evine girmesi ve burada yaşananlar çevresinde döner. Fotoğrafçı, Türk ailesinin evinde fark edilip kardeşler tarafından dövülmeye başlandığında Aliye Rona devreye girip bunu önler. Geleneği hatırlatarak ona evin sınırları içinde zarar vermenin kendilerine yakışmayacağını hatırlatır. Adam evlerinde onlardan aman dilemiştir ve böyle bir durumda ona dokunmak mümkün değildir. Kapıdan çıkmadan ölmesi ailenin şerefine sürülecek, yıllarca çıkmayacak bir leke olacaktır. Fakat kapının dışına adımını attığı an öldürülmesi de aynı geleneğin herhangi bir çelişki taşımayan diğer yüzüdür. Biraz ileride bu yasaklamaya -hatırlatmaya- bir ihlal gerçekleştiğinde, çocuklar bir kez daha fotoğrafçıya saldırdığında artık büyükannenin muhatabı torunlar ya da gelinler değildir. Babaya dönerek sorar: Ekber, bu evde senin sözün dinlenmiyor mu? Yine aynı durumla karşı karşıyayızdır. Otorite Ekber de görünse de otoritenin yürütülüşü ve denetlenişi annededir. Örneklerden de anlaşılacağı üzere, Aliye Rona istisnasız bütün filmlerinde Türk ailesinde var olduğunu iddia ettiğimiz otoriter anne figürünün farklı yönlerini sergilemiştir seyirciye. Kimileyin izleyiciden farklı tepkiler almış olsa da o, bize bizden birini göstermiş, bu sayede de Türk sinema seyircisinin takdirini kazanmış, sinemamızın ulusal olma yoluna girdiği bir dönemde aldığı ödüllerle de yerini perçinlemiştir. Bugün bu filmlerin hâlâ ilgi çekiyor oluşu, dahası yaygın olan dizi filmlerdeki kudretli anne tiplemeleri, bize Türk toplumunda kadınların iktidarlarını ne şekilde ve hangi düzlemde ortaya koyduklarına dair ciddi örneklemeler sunmaktadır. Bu noktayı görmezden gelebiliriz. Ama bunun kadınların ellerindeki imkânları kaybetmesi pahasına olacağı aşikârdır. EŞİ VEFAT EDEN KADINLAR ŞİMDİ muhtaç değil, mutlu KADINLARI KİMSEYE MUHTAÇ ETMEYECEĞİZ Çaresizlerin çaresi olacağız ilkesiyle yola çıkan Hükûmetimiz, bir dal daha yeşertti Resmi nikahlıyken eşi vefat eden ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan muhtaç kadınlar, kimseye boyun eğmeyecek. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız tarafından geliştirilen program ile eşi vefat eden sosyal güvencesi olmayan yoksul kadınlar iki ayda bir 500 TL maaş alacak. NEDEN RESMİ NİKAH? Medeni Kanunumuz ailenin tesisi için resmi nikahı zorunlu tutmaktadır. Resmi nikah olmadan aile yapısı tesis edildiği takdirde, aile bireyleri özellikle de kadınlar her türlü resmi ve hukuki işlemlerinde sorunlarla karşılaşmakta, hak kayıplarına uğramaktadırlar. Kadınların vatandaş olmalarında ve kanuni haklarına sahip çıkabilmelerinde en önemli unsur resmi nikâhlı olabilmeleridir. Hükûmetimiz için de ailenin resmi bir hüviyet kazanması önemlidir ve resmi nikahın özendirilmesi politikası uygulanmaktadır. HANGİ DURUMDA YARDIM KESİLİR? Kadınların (haneye giren gelir esas alınarak) muhtaçlık durumu sona erdiğinde, sosyal güvence altına girdiğinde veya tekrar evlilik yaptığında bağlanan maaşları kesilecektir. ÇOCUKLARI ÜZERİNDEN SAĞLIK GÜVENCESİ OLAN KADINLARIN DURUMU NEDİR? Eşi vefat etmiş kadınlara yönelik yapılan düzenli yardımdan yararlanabilmek için hanede yaşayan 104 tüm kişilerin sosyal güvencesinin olmaması gerekmektedir. Sadece sağlık güvencesi olan ancak çocuklarıyla aynı hanede yaşamayan eşi vefat etmiş kadınlar, 105 yardım alabilecektir.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE 2 KADININ STATÜSÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ 11 Mayıs 2011 tarihinde Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa

Detaylı

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG Mart - 2014 YASAL DÜZENLEMELER KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE VE İLGİLİ ULUSAL VE ULUSLAR ARASI

Detaylı

Sivil Yaşam Derneği. 4. Ulusal Gençlik Zirvesi Sonuç Bildirgesi

Sivil Yaşam Derneği. 4. Ulusal Gençlik Zirvesi Sonuç Bildirgesi Sivil Yaşam Derneği 4. Ulusal Gençlik Zirvesi Sonuç Bildirgesi GİRİŞ Sivil Yaşam Derneği 21-23 Ekim 2016 tarihleri arasında Konya da 4. Ulusal Gençlik Zirvesi ni düzenlemiştir. Zirve Sürdürülebilir Kalkınma

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ KADINLARA DESTEK MEKANİZMALARI ONLİNE KİTAPÇIĞI Akdeniz Üniversitesi Uluslararası Gençlik Topluluğu 2015-2016 İÇİNDEKİLER 1. Giriş 2. Kadın Dostu Akdeniz Projesi 3. Projenin

Detaylı

SAĞLIKLI ŞEHİR HAREKETİ KADIN ÇALIŞMALARI Kasım Eylül 2011

SAĞLIKLI ŞEHİR HAREKETİ KADIN ÇALIŞMALARI Kasım Eylül 2011 SAĞLIKLI ŞEHİR HAREKETİ KADIN ÇALIŞMALARI Kasım 2009- Eylül 2011 ESKİŞEHIR TEPEBAŞI BELEDİYESİ NCE YAŞANABİLİR BİR KENT Güçlü Dayanışma içinde Kendi yaşamını etkileyen kararlara katılımı olan bir toplum

Detaylı

Çok Yönlü ve Kapsamlı Ele Alınması Gereken Bir Konu

Çok Yönlü ve Kapsamlı Ele Alınması Gereken Bir Konu DERYA BAKBAK, KADEM GAZİANTEP TEMSİLCİLİĞİNİN DÜZENLEDİĞİ KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN TÜ Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma

Detaylı

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar: Kadın Dostu Kentler Projesi İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün ulusal ortağı ve temel paydaşı olduğu Kadın Dostu Kentler Projesi, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu-UNFPA ve Birleşmiş Milletler

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE İÇİN KADIN KONUKEVLERİ PROJESİ 7 MAYIS 2014-ANKARA. Saygıdeğer Misafirler, Değerli Basın Mensupları

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE İÇİN KADIN KONUKEVLERİ PROJESİ 7 MAYIS 2014-ANKARA. Saygıdeğer Misafirler, Değerli Basın Mensupları KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE İÇİN KADIN KONUKEVLERİ PROJESİ 7 MAYIS 2014-ANKARA Saygıdeğer Misafirler, Değerli Basın Mensupları Aile içi Şiddetle Mücadele İçin Kadın Konukevleri Projesi nin açılış

Detaylı

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Önlenmesİ ve Bunlarla Mücadeleye İlİşkİn Avrupa Konseyİ Sözleşmesİ İstanbul Sözleşmesi Korkudan uzak Şİddetten uzak BU SÖZLEŞMENİN AMACI Avrupa Konseyi nin, kadınlara

Detaylı

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İhtisas Komitesi Fatma YÜCEL

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İhtisas Komitesi Fatma YÜCEL Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İhtisas Komitesi Fatma YÜCEL UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İhtisas Komitesi Başkanı Komite Başkanı: Fatma YÜCEL Toplumsal

Detaylı

DEMOGRAFİK DÖNÜŞÜMLE YAŞLANAN NÜFUS TÜRKİYE. Prof. Dr. Nükhet HOTAR AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı

DEMOGRAFİK DÖNÜŞÜMLE YAŞLANAN NÜFUS TÜRKİYE. Prof. Dr. Nükhet HOTAR AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı DEMOGRAFİK DÖNÜŞÜMLE YAŞLANAN NÜFUS TÜRKİYE Prof. Dr. Nükhet HOTAR AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı 30.09.2013 İçinde bulunduğumuz dönemde Türkiye orta yaş ve yaşlanmakta olan bir nüfus yapısına sahiptir.

Detaylı

Belediye Eğitim Müdürlüğü Veliler Kurulu (Konseyi) 200,00 700,00 700,00 //////////// 1.200,00 1.200,00 250,00 900,00 500,00 300,00 1.

Belediye Eğitim Müdürlüğü Veliler Kurulu (Konseyi) 200,00 700,00 700,00 //////////// 1.200,00 1.200,00 250,00 900,00 500,00 300,00 1. Prizren Belediyesinin 2012-2014 Döneminde Cinsiyet Eşitliği Hakkında Eylem Planı EĞİTİM ALANI Stratejik amaç: Kadın ve kızların kaliteli eğitime erişiminin sağlanması Objektifler 1. İlk ve orta öğretimde

Detaylı

Bakanımız, Çocuk Bakım Kuruluşları Öz Değerlendirme Toplantısında

Bakanımız, Çocuk Bakım Kuruluşları Öz Değerlendirme Toplantısında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Yayın Organı Mart 2014 Yıl: 1 Sayı: 10 Bakanımız, Çocuk Bakım Kuruluşları Öz Değerlendirme Toplantısında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Çocuk Hizmetleri

Detaylı

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI 1 Nasıl bir anayasa yapım süreci? Maddeleri değil ilkeleri temel alan Ayırıcı değil birleştirici Uzlaşmaya zorlamayan Uzlaşmazlık alanlarını ihmal etmeyen Mutabakatı değil ortak

Detaylı

Sorun alanları TBMM Raporu nda yer alan öneriler Mevsimlik Gezici Tarımda Çocuk İşçiliği Yuvarlak Masa toplantılarından çıkan öneriler

Sorun alanları TBMM Raporu nda yer alan öneriler Mevsimlik Gezici Tarımda Çocuk İşçiliği Yuvarlak Masa toplantılarından çıkan öneriler Sorun alanları TBMM Raporu nda yer alan öneriler Mevsimlik Gezici Tarımda Çocuk İşçiliği Yuvarlak Masa toplantılarından çıkan öneriler Ulaşım Trafik denetimleri sıklaştırılmalı. Tren ücretleri indirilmeli,

Detaylı

Amasya da Kadın İstihdamının Artırılmasına Destek Projesi. Ülker Şener 1 Temmuz 2011, Amasya

Amasya da Kadın İstihdamının Artırılmasına Destek Projesi. Ülker Şener 1 Temmuz 2011, Amasya Amasya da Kadın İstihdamının Artırılmasına Destek Projesi Ülker Şener 1 Temmuz 2011, Amasya Projenin Hedefleri Projenin hedefi: Amasya da çalışmayan ama çalışmak isteyen ya da aktif olarak iş arayan 300

Detaylı

trafikte bilinçli bir nesil için

trafikte bilinçli bir nesil için bilinçli bir nesil e t k i için f tra Giriş Önemli bir halk sağlığı sorunu olan trafik kazalarının önlenmesi, pek çok kurum, kuruluş, sivil toplum örgütleri ve bireylerin ortak çalışması ile mümkün olabilecektir.

Detaylı

Fark Ettikçe, Birlikte Güçleniyoruz...

Fark Ettikçe, Birlikte Güçleniyoruz... Kadın Örgütlerinin Engelli Kadınlarla İlgili Farkındalıklarının Arttırılması Projesi Fark Ettikçe, Birlikte Güçleniyoruz... Sabancı Vakfı Toplumsal Gelişme Hibe Programı kapsamında desteklenen Kadın Örgütlerinin

Detaylı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ın, Saray Engelsiz Yaşam, Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini Ziyareti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ın, Saray Engelsiz Yaşam, Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini Ziyareti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ın, Saray Engelsiz Yaşam, Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini Ziyareti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan eşi Emine Erdoğan ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 5 KISALTMALAR 15 GİRİŞ SAYILI AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN UN AMACI, KAPSAMI,

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 5 KISALTMALAR 15 GİRİŞ SAYILI AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN UN AMACI, KAPSAMI, İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 5 KISALTMALAR 15 GİRİŞ 17 1. 6284 SAYILI AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN UN AMACI, KAPSAMI, UYGULAMA ŞARTLARI VE TEMEL KAVRAMLAR 23 I. Kanun un Amacı

Detaylı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI 7 Ocak 2015 İstanbul, Sabancı Center Sayın Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Detaylı

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5 TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5 HAZİRAN 2012 Araştırmacılar Derneği üyesi olan GENAR, araştırmalarına olan güvenini her türlü denetime ve bilimsel sorgulamaya açık olduğunu gösteren Onur

Detaylı

ESENYURT BELEDİYESİ ERİŞİLEBİLİRLİK ÇALIŞMALARI

ESENYURT BELEDİYESİ ERİŞİLEBİLİRLİK ÇALIŞMALARI ESENYURT BELEDİYESİ ERİŞİLEBİLİRLİK ÇALIŞMALARI Türkiye İstatistik Kurumu ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan Türkiye Özürlüler Araştırması sonuçlarına göre, ülkemizde yaklaşık 8,4 milyon

Detaylı

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım,

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım, MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım, İş Dünyası, STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, Değerli

Detaylı

Evlilik ve Aile Okulu Projesi AMAÇLARIMIZ :

Evlilik ve Aile Okulu Projesi AMAÇLARIMIZ : AMAÇLARIMIZ : Aile kurumunu korumak, güçlendirmek ve mutlu ve bilinçli nesiller yetiştirmek. Güçlü birey, güçlü aile, güçlü devlet ilkesiyle model aileler oluşturmak. Evlilik kurumunun güçlü şekilde oluşmasını

Detaylı

2013 YILI Faaliyet Raporu

2013 YILI Faaliyet Raporu 222 YILI Raporu YILI YILI R a proayili rpuo r u 223 İçindekiler 8 Mar t Dünya Emekçi Kadınlar Günü 10 Kasım Atatürk ü Anma G ı d a G ü v e n l i ğ i Pa n e l i ( 1 9 O c a k 2 0 1 3 ) P l a s t i k K a

Detaylı

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ. Hasta Hakları ve Tıbbi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ. Hasta Hakları ve Tıbbi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Hasta Hakları ve Tıbbi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı SAVUNMASIZ VE ÖRSELENEBİLİR GRUPLARDA SAĞLIK HİZMETİ SUNUM PLANI Temel Hasta Hakları Hasta

Detaylı

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ 445 TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ Aydeniz ALİSBAH TUSKAN* 1 İnsanların bir biçimde sınıflanarak genel kategoriler oturtulması sonucunda ortaya çıkan kalıplar ya da bir

Detaylı

ALTINDAĞ A ALTIN PROJELER ANKARA NIN KALBİ ALTINDAĞ. Doç. Dr. ASIM BALCI ALTINDAĞ BELEDİYE BAŞKAN ADAYI ALTINDAĞ IN

ALTINDAĞ A ALTIN PROJELER ANKARA NIN KALBİ ALTINDAĞ. Doç. Dr. ASIM BALCI ALTINDAĞ BELEDİYE BAŞKAN ADAYI ALTINDAĞ IN A ALTIN PROJELER BELEDİYE BAŞKAN ADAYI IN AİLE ÇAĞI ŞİARIMIZ; Milletimizin hizmetkarıyız. Her ne yaparsak önce milletimizle istişarede bulunacağız ve ortak akılla hareket edeceğiz. Altındağ da hiçbir

Detaylı

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi KATILIMCI DEMOKRASİDE YEREL YÖNETİM-STK İŞBİRLİĞİ 1. TOPLANTI

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi KATILIMCI DEMOKRASİDE YEREL YÖNETİM-STK İŞBİRLİĞİ 1. TOPLANTI Sivil Toplum Geliştirme Merkezi KATILIMCI DEMOKRASİDE YEREL YÖNETİM-STK İŞBİRLİĞİ 1. TOPLANTI 25-26 Kasım 2005, İstanbul Sivil Toplumun Geliştirilmesi İçin Örgütlenme Özgürlüğünün Güçlendirilmesi Projesi,

Detaylı

T. C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç Madde 1: Bu yönergenin amacı, Sinop

T. C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç Madde 1: Bu yönergenin amacı, Sinop T. C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç Madde 1: Bu yönergenin amacı, Sinop Üniversitesinde öğrenim görmekte olan engelli öğrencilerin

Detaylı

Biz Gönüllüyüz Ya SİZ?

Biz Gönüllüyüz Ya SİZ? T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı TOPLUM KALKINMASINDA GÖNÜL ELÇİLERİ PROJESİ Biz Gönüllüyüz Ya SİZ? 19 Aralık 2012, Ankara Bir gönüllünün taşıması gereken ilk ve vazgeçilmez nitelik samimi olarak

Detaylı

Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü

Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü EN YOKSUL KESİM İÇİN SOSYAL YARDIM İSTİHDAM BAĞLANTISININ AKTİFLEŞTİRİLMESİ Aziz YILDIRIM Genel Müdür Mevcut Durum Faaliyetler Projeler MANTIKSAL ÇERÇEVE Sosyal Yardımlar-İstihdam

Detaylı

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı Gülşah Özcanalp Göktekin Uzman Sosyolog / İş ve Meslek Danışmanı Liderlik Enstitüsü Eğitim ve İstihdam Hizmetleri Çalışma Evrensel Bir Haktır İnsan

Detaylı

Sosyal Medya ve Çocuk Alanında Koruyucu ve Önleyici Çalışmalar Dr. Olgun GÜNDÜZ

Sosyal Medya ve Çocuk Alanında Koruyucu ve Önleyici Çalışmalar Dr. Olgun GÜNDÜZ Sosyal Medya ve Çocuk Alanında Koruyucu ve Önleyici Çalışmalar Dr. Olgun GÜNDÜZ Sunum İçeriği Sosyal Medya ve Çocuk İlişkisi Sosyal Medyada Çocuklara Yönelik Riskler Bakanlığımızca Yürütülen Önleyici Çalışmalar

Detaylı

10SORUDA AİLE SİGORTASI

10SORUDA AİLE SİGORTASI 10 SORUDA AİLE SİGORTASI T.C. ANAYASASI MADDE 60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. 1. AİLE SİGORTASI Nedir? Aile Sigortası,

Detaylı

ORTAOKUL VELİ TOPLANTISI YAPILDI

ORTAOKUL VELİ TOPLANTISI YAPILDI ORTAOKUL YAPILDI VELİ TOPLANTISI I.Dönem Veli Toplantımız, tüm sınıflardan yoğun bir katılımla gerçekleştirildi. Velilerimiz ilk olarak sınıf öğretmenleriyle ardından branş öğretmenleriyle görüştüler.

Detaylı

Türkiye de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması

Türkiye de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması Türkiye de Toplumsal Cinsiyet ve Algısı Araştırması Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Çalışmaları Araştırma Merkezi Türkiye de Toplumsal Cinsiyet ve Algısı Araştırması Kantitatif Araştırma Özeti

Detaylı

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ 25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ BODRUM KENT KONSEYİ KADIN MECLİSİ 25 KASIM KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN BÜLTENİ: Mirabel kız kardeşler,

Detaylı

KADININ İNSAN HAKLARI YENİ ÇÖZÜMLER DERNEĞİ Kuruluş: Ocak 2012

KADININ İNSAN HAKLARI YENİ ÇÖZÜMLER DERNEĞİ Kuruluş: Ocak 2012 KADININ İNSAN HAKLARI YENİ ÇÖZÜMLER DERNEĞİ Kuruluş: 1993 Ocak 2012 Biz kimiz? Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği (KİH-YÇ), Türkiye de ve dünyada kadınların insan haklarını savunmak ve hayata

Detaylı

Yapılan çalışmalar Eylül Haziran Yapılan çalışmalar Eylül Ekim Yapılan çalışmalar. Öncelik haritası. Yapılan Çalışmalar

Yapılan çalışmalar Eylül Haziran Yapılan çalışmalar Eylül Ekim Yapılan çalışmalar. Öncelik haritası. Yapılan Çalışmalar KUMLUCA CUMHURİYET ORTAOKULU EĞİTİM ORTAMLARINDA ŞİDDETİN ÖNLENMESİ VE AZALTILMASI STRATEJİ VE EYLEM PLANI ÇALIŞMA TAKVİMİ ( - 2014 EĞİTİM -ÖĞRETİM YILI) S.N FAALİYETLER EĞİTİM ORTAMI VE ÇEVRESİ GÖSTERGELER

Detaylı

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010 T.C. BAŞBAKANLIK AVRUPA BİRLİĞİ GENEL SEKRETERLİĞİ Siyasi İşler Başkanlığı 20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010 - Reform İzleme Grubu nun (RİG) 20. Toplantısı, Devlet Bakanı ve Başmüzakerecimiz

Detaylı

[14. ULUSAL ÇOCUK FORUMU]

[14. ULUSAL ÇOCUK FORUMU] [14. ULUSAL ÇOCUK FORUMU] ANKARA 19-20 Kasım 2013 1. GİRİŞ Çocuk hakları, ülkemizin gündemine Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile girmiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuk haklarını düzenleyen

Detaylı

81 İl için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi Ülker Şener & Hülya Demirdirek

81 İl için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi Ülker Şener & Hülya Demirdirek 81 İl için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi Ülker Şener & Hülya Demirdirek TEPAV, 2014 2 Neden bu çalışmaya ihtiyaç duyduk? Kadınların durumunu il düzeyinde ortaya koyacak cinsiyete duyarlı verinin

Detaylı

AİLE EĞİTİMİ KURS PROGRAMI (0-18 YAŞ) UYGULAMALARI İLE İLGİLİ SIKÇA SORULAN SORULAR VE CEVAPLARI

AİLE EĞİTİMİ KURS PROGRAMI (0-18 YAŞ) UYGULAMALARI İLE İLGİLİ SIKÇA SORULAN SORULAR VE CEVAPLARI AİLE EĞİTİMİ KURS PROGRAMI (0-18 YAŞ) UYGULAMALARI İLE İLGİLİ SIKÇA SORULAN SORULAR VE CEVAPLARI 1.Neden aile eğitimi Cevap: Ailelerin bilgi beceri yoksunluğunun, çocukların gelişmelerinin önünde büyük

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KİŞİ VE KURULUŞLAR FAALİYETİ YÜRÜTECEK GÖREVLİLER

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KİŞİ VE KURULUŞLAR FAALİYETİ YÜRÜTECEK GÖREVLİLER RECEP TAYYİP ERDOĞAN İLKOKULU/ORTAOKULU 2016-2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI EĞİTİM ORTAMLARINDA UYUŞTURUCU KULLANMI VE BAĞIMLILIK İLE MÜCADELE OKUL EYLEM PLANI S.No FAALİYETİN KONUSU TARİH FAALİYETİ YÜRÜTECEK

Detaylı

TÜRKİYE GENELİNDE YAPILAN ÖĞRENCİLERİMİZ TÜRKİYE 1.Sİ OLDULAR

TÜRKİYE GENELİNDE YAPILAN ÖĞRENCİLERİMİZ TÜRKİYE 1.Sİ OLDULAR AB yi Öğreniyorum.. Avrupa Birliği Platformu ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde uygulanmakta olan Öğrenciler AB yi Öğreniyor Projesi kapsamında öğrencimiz Rabia ÜZEL Kayseri İl birincisi olmuştur. Öğrencimize

Detaylı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem NEDEN Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem YERLi VE MiLLi BiR SiSTEM Türkiye, artık daha büyük. Dünyada söz söyleyen ülkeler arasında. Milletinin refahını artırmaya başladı. Dünyanın en büyük altyapı

Detaylı

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti Nisan 20, 2017-11:17:00 Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde, 26 ülkeden, "39. TRT Uluslararası 23 Nisan

Detaylı

T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIFÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ EĞİTİM BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM

T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIFÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ EĞİTİM BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIFÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ EĞİTİM BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM VE DAYANAK AMAÇ MADDE 1- Bu yönergenin amacı; Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi nde öğrenim gören

Detaylı

AKADEMİK ZAMMI ADIMDA ALDIK

AKADEMİK ZAMMI ADIMDA ALDIK AKADEMİK ZAMMI ADIMDA ALDIK BİR SORUNU DAHA ÇÖZÜME KAVUŞTURDUK Üniversitelerde idari ve akademik personeli bir bütün olarak görüyoruz. 666 Sayılı KHK ile idari personelin ek ödeme oranlarında artış gerçekleştirilirken,

Detaylı

www.ankaraisguvenligi.com

www.ankaraisguvenligi.com İş sağlığı ve güvenliği temel prensiplerini ve güvenlik kültürünün önemini kavramak. Güvenlik kültürünün işletmeye faydalarını öğrenmek, Güvenlik kültürünün oluşturulmasını ve sürdürülmesi sağlamak. ILO

Detaylı

HASAN KALYONCU ÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ ÜNİVERSİTE BİRİMİ YÖNERGESİ

HASAN KALYONCU ÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ ÜNİVERSİTE BİRİMİ YÖNERGESİ HASAN KALYONCU ÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ ÜNİVERSİTE BİRİMİ YÖNERGESİ (11.01.2017 tarih ve 2017-001 nolu Senato Karar ) BİRİNCİ BÖLÜM Genel Esaslar Amaç Madde 1. Bu Yönergenin amacı; Hasan Kalyoncu Üniversitesi

Detaylı

2 MART 2017 SUNUŞ VE SİNEVİZYON GÖSTERİMİ: (17:00-17:15) AÇILIŞ KONUŞMALARI: (17:15-18:30) Yılmaz ÇOLAK Polis Akademisi Başkanı

2 MART 2017 SUNUŞ VE SİNEVİZYON GÖSTERİMİ: (17:00-17:15) AÇILIŞ KONUŞMALARI: (17:15-18:30) Yılmaz ÇOLAK Polis Akademisi Başkanı PROGRAM 2 MART 2017 SUNUŞ VE SİNEVİZYON GÖSTERİMİ: (17:00-17:15) AÇILIŞ KONUŞMALARI: (17:15-18:30) Yılmaz ÇOLAK Başkanı Selami ALTINOK Emniyet Genel Müdürü Fatma Betül SAYAN KAYA (Teşrifleri halinde) Aile

Detaylı

OKULLAR YENİ YAŞAM ALANLARIMIZ

OKULLAR YENİ YAŞAM ALANLARIMIZ OKULLAR HAYAT OLSUN OKULLAR YENİ YAŞAM ALANLARIMIZ Okullarımız halka açıldı Okullar eğitim-öğretim saatleri dışında; akşam saatleri, hafta sonları ve yaz aylarında halkımızın hizmetine açıldı. Derslikler,

Detaylı

REHBERLİK NEDİR? Bahsedilen rehberlik tanımlarının ortak yönleri ise:

REHBERLİK NEDİR? Bahsedilen rehberlik tanımlarının ortak yönleri ise: REHBERLİK SÜREÇLERİ REHBERLİK NEDİR? Bireye kendini anlaması, çevredeki olanakları tanıması ve doğru kararlar vererek özünü gerçekleştirebilmesi için yapılan sistematik ve profesyonel yardım sürecidir

Detaylı

HİBE VEREN KURUMLAR TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

HİBE VEREN KURUMLAR TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ HİBE VEREN KURUMLAR TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ Gaziantep ve AB Projeleri SIRASI KURULUŞ SÖZLEŞME ADEDİ YÜZDESİ HİBE TUTARI ( ) YÜZDESİ 1 Ankara 206 6,39 23.461.895,52 5,83 2 İstanbul 203 6,29 25.963.219,98

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

Köy nüfusu genel olarak azalmaktadır Kamu hizmetleri kırsal alanda yetersiz. Tarım ve hayvancılıkta elde edilen gelir düşük

Köy nüfusu genel olarak azalmaktadır Kamu hizmetleri kırsal alanda yetersiz. Tarım ve hayvancılıkta elde edilen gelir düşük Çorum 3. grup (Kırılgan Gruplar) Moderatör: Yrd. Doç. Dr. Metin UÇAR Raportör: Sümer ÇAKIR I.Bölüm Kırsalda yaşayanlar Sorunlar Gelir kaynakları yetersiz Köy nüfusu genel olarak azalmaktadır Kamu hizmetleri

Detaylı

2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MUSTAFA KAYA YBO EĞİTİM ORTAMLARINDA UYUŞTURUCU KULLANIMI VE BAĞIMLILIK İLE MÜCADELE OKUL EYLEM PLANI

2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MUSTAFA KAYA YBO EĞİTİM ORTAMLARINDA UYUŞTURUCU KULLANIMI VE BAĞIMLILIK İLE MÜCADELE OKUL EYLEM PLANI S.N FAALİYETİN KONUSU TARİH GÖREVLİLER İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM VE KURULUŞLAR 1 Eğitim ortamında ortamlarında uyuşturucu kullanımı ve bağımlılık ile mücadele okul komisyonun kurulması EKİM AYININ İKİNCİ

Detaylı

AFYONKARAHİSAR VALİLİĞİ SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA VAKFI. Ocak 2016 Sayı: 4

AFYONKARAHİSAR VALİLİĞİ SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA VAKFI. Ocak 2016 Sayı: 4 0 T.C. AFYONKARAHİSAR VALİLİĞİ SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA VAKFI Ocak 2016 Sayı: 4 Sosyal Medya üzerinde oluşturulan Din Kültürü Öğretmenleri grubu tarafından başlatılan "81 ile 81 Akülü Sandalye"

Detaylı

KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri

KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri 14 Haziran 2005, Salı A company of Pazarlama yönetimini geliştirmek için ilerleyebileceğimiz alanlar Hedef kitleyi geleneksel

Detaylı

Proje. Yardım Operasyonları Proje Ortakları: Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Fonu (UNFPA), Ankara İl Halk Sağlığı Müdürlüğü

Proje. Yardım Operasyonları Proje Ortakları: Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Fonu (UNFPA), Ankara İl Halk Sağlığı Müdürlüğü Proje «Kadın ve Kız Çocukları İçin Güvenli Alanlar ve Kadın Sağlığı Danışma Merkezleri Oluşturmak Suretiyle Suriyeli ve Diğer Göçmen Kadınların Üreme Sağlığı ve Cinsiyete Dayalı Şiddet Hizmetlerine Erişimlerini

Detaylı

Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Projesi

Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Projesi Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Projesi 2005-2008 Gerçekleştirmek istediğimiz hedeflerimiz var... Birleşmiş Milletler Bin Yıl Hedefleri: Tüm kız ve erkek çocuklarının ücretsiz,

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI EĞİTİM ORTAMLARINDA UYUŞTURUCU KULLANMI VE BAĞIMLILIK İLE MÜCADELE OKUL EYLEM PLANI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI EĞİTİM ORTAMLARINDA UYUŞTURUCU KULLANMI VE BAĞIMLILIK İLE MÜCADELE OKUL EYLEM PLANI 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI EĞİTİM ORTAMLARINDA UYUŞTURUCU KULLANMI VE BAĞIMLILIK İLE MÜCADELE OKUL EYLEM PLANI S.N N KONUSU TARİH 1 Eğitim ortamında ortamlarında uyuşturucu kullanımı ve bağımlılık ile

Detaylı

ERDEK KIZ TEKNİK VE MESLEK LİSESİ ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ALANI TANITIM KILAVUZU

ERDEK KIZ TEKNİK VE MESLEK LİSESİ ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ALANI TANITIM KILAVUZU ERDEK KIZ TEKNİK VE MESLEK LİSESİ ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ALANI TANITIM KILAVUZU 2012-2013 Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Öğretmeni Bölüm Şefi Zuhal ALTINTAŞ ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ Bu faaliyet ile çocuk

Detaylı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

8 Mart Dünya Kadınlar Günü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü AB ve Türkiye: Kadınların güçlendirilmesi için birlikte www.avrupa.info.tr Avrupa Birliği ve Türkiye Cinsiyet Eşitliği için El Ele Toplumsal cinsiyet eşitliği bir «slogan» değil,

Detaylı

SURİYELİ KADIN ve KIZ ÇOCUKLARI İÇİN GÜVENLİ ALANLAR PROJESİ Merkezlerimize ve etkinliklerimize ilişkin bazı fotoğraflar

SURİYELİ KADIN ve KIZ ÇOCUKLARI İÇİN GÜVENLİ ALANLAR PROJESİ Merkezlerimize ve etkinliklerimize ilişkin bazı fotoğraflar SURİYELİ KADIN ve KIZ ÇOCUKLARI İÇİN GÜVENLİ ALANLAR PROJESİ Merkezlerimize ve etkinliklerimize ilişkin bazı fotoğraflar 1 2 3 4 5 PROJE KAPSAMINDA GERÇEKLEŞTIRILEN ETKINLIKLER ÇOCUK YAŞTA EVLİLİKLER PANELİ

Detaylı

EYLÜL AYI SONUNA KADAR EKİM AYININ ÜÇÜNCÜ HAFTASI EKİM AYININ İKİNCİ HAFTASI

EYLÜL AYI SONUNA KADAR EKİM AYININ ÜÇÜNCÜ HAFTASI EKİM AYININ İKİNCİ HAFTASI SIRA FAALİYETİN KONUSU TARİH 1 Okulda uyuşturucu kullanımı ve bağımlılık ile mücadele komisyonun kurulması. 2 Okul yürütme komisyonu toplantı yapması. 3 4 5 6 7 8 Eğitim ortamlarında uyuşturucu kullanımı

Detaylı

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı 6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) ve Uluslararası Sosyal Güvenlik Teşkilatı(ISSA) işbirliği ile Stratejik İnsan Kaynakları Politikaları ve İyi Yönetişim

Detaylı

Sayın Mehmet CEYLAN BakanYardımcısı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

Sayın Mehmet CEYLAN BakanYardımcısı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Sayın Mehmet CEYLAN BakanYardımcısı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Üçüncü Birleşmiş Milletler Konut ve Sürdürülebilir Kentsel Gelişme Konferansı Habitat III 17-20 Ekim 2016, Kito Sayfa1

Detaylı

Şebinkarahisar lı bir baba ve Rumeli göçmeni bir annenin oğlu, İlk, orta ve lise öğrenimini Özel Tarhan Koleji'nde tamamladı,

Şebinkarahisar lı bir baba ve Rumeli göçmeni bir annenin oğlu, İlk, orta ve lise öğrenimini Özel Tarhan Koleji'nde tamamladı, AHMET BAHA ÖĞÜTKEN 24.DÖNEM İSTANBUL MİLLETVEKİLİ TEŞKİLAT BAŞKAN YARDIMCISI 1961'de İstanbul, Fatih te doğdu, Şebinkarahisar lı bir baba ve Rumeli göçmeni bir annenin oğlu, İlk, orta ve lise öğrenimini

Detaylı

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014 KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014 2014 yılında Kadın Dayanışma Vakfı Danışma Merkezi ne 354 kadın başvurdu. 101 kadın yüz yüze başvuru yaparken,

Detaylı

Çocuğa Yönelik Şiddetin Önlenmesi Teknik Destek Projesi

Çocuğa Yönelik Şiddetin Önlenmesi Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. Çocuğa Yönelik Şiddetin Önlenmesi Teknik Destek Projesi EĞİTİM ORTAMLARINDA ŞİDDETİN ÖNLENMESİ AMACINA YÖNELİK BAKANLIKLAR

Detaylı

GRUP 5 ÇANKIRI KASTAMONU ZONGULDAK

GRUP 5 ÇANKIRI KASTAMONU ZONGULDAK GRUP 5 ÇANKIRI KASTAMONU ZONGULDAK GÜÇLÜ YÖNLER Çankırı ilinde Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve Çankırı Belediyesi bünyesinde olan bir Yaşlı Koordinasyon birimi bulunmaktadır. Zonguldak ilinde ise 2000 yılında

Detaylı

ÖĞRENCİNİN HAK VE SORUMLULUKLARI

ÖĞRENCİNİN HAK VE SORUMLULUKLARI Okul - veli iş birliği, öğrenci başarısını artıran önemli etmenlerden biridir. Güvenli ve düzenli bir okul ortamının sağlanmasında velilerin rolü büyüktür. Veli katılımının öncelikli amacı, okulun eğitim

Detaylı

Sosyal Hizmetin Yasal Çerçevesi ve Politika Bağlamı. Sosyal Hizmete Giriş-8

Sosyal Hizmetin Yasal Çerçevesi ve Politika Bağlamı. Sosyal Hizmete Giriş-8 Sosyal Hizmetin Yasal Çerçevesi ve Politika Bağlamı Sosyal Hizmete Giriş-8 Yasal çerçeve ve politika bağlamı Sosyal çalışmacıların sosyal hizmet uygulamalarındaki tüm yasal mevzuatı en ince detayına kadar

Detaylı

AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI (AÇEV)

AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI (AÇEV) AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI (AÇEV) Eylül, 2009 Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Kongresi, Ankara Uzm. Seda YILMAZ İNAL AÇEV Ankara Temsilcisi Ailenin Önemi Anne-babalar, ilk eğiticiler olarak çocukların

Detaylı

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar DÜZCE ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1- (1) Bu yönergenin amacı; Düzce Üniversitesi nde öğrenim gören engelli öğrencilerin öğrenim

Detaylı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIGI NA

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIGI NA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIGI NA 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun ek 7 nci maddesinin birinci fıkrasının değiştirilmesi hakkındaki kanun teklifim ve gerekçesi ilişikte sunulmuştur. Gereğini

Detaylı

Gençlerin Katılımına ilişkin Bildirgenin tanıtımı Gençlerin Yerel ve Bölgesel Yaşama Katılımına İlişkin Gözden Geçirilmiş Avrupa Bildirgesi

Gençlerin Katılımına ilişkin Bildirgenin tanıtımı Gençlerin Yerel ve Bölgesel Yaşama Katılımına İlişkin Gözden Geçirilmiş Avrupa Bildirgesi Gençlerin Katılımına ilişkin Bildirgenin tanıtımı Gençlerin Yerel ve Bölgesel Yaşama Katılımına İlişkin Gözden Geçirilmiş Avrupa Bildirgesi Barış sosyal birlik beraberlik kültürler arası diyalog katılım

Detaylı

GAZİANTEP KEP İL EYLEM PLANI Strateji 1: Özellikle kız çocuklarının okullulaşma oranının artırılmasının sağlanması.

GAZİANTEP KEP İL EYLEM PLANI Strateji 1: Özellikle kız çocuklarının okullulaşma oranının artırılmasının sağlanması. GAZİANTEP KEP İL EYLEM PLANI Strateji 1: Özellikle kız çocuklarının okullulaşma oranının artırılmasının sağlanması. Faaliyetler Zamanlama Finansman /bütçe İşbirliği yapılacak kurum kuruluşlar İzleme değerlendirme

Detaylı

AĠLE VE SOSYAL POLĠTĠKALAR BAKANLIĞININ TEġKĠLAT VE GÖREVLERĠ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (1)

AĠLE VE SOSYAL POLĠTĠKALAR BAKANLIĞININ TEġKĠLAT VE GÖREVLERĠ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (1) AĠLE VE SOSYAL POLĠTĠKALAR BAKANLIĞININ TEġKĠLAT VE GÖREVLERĠ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (1) Kanun Hük. Kar. nin Tarihi : 3/6/2011, No : 633 Yetki Kanununun Tarihi : 6/4/2011, No : 6223 Yayımlandığı

Detaylı

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI Sayın Katılımcılar, değerli basın mensupları Avrupa Konseyi

Detaylı

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım.. Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım.. Sizlerle tekrar bir arada olmaktan mutluluk duyduğumuzu ifade ederek, hoş geldiniz diyor; şahsım ve

Detaylı

Afet_Plani_Hazirlama_Kilavuzu:Mizanpaj :07 Page 1

Afet_Plani_Hazirlama_Kilavuzu:Mizanpaj :07 Page 1 Afet_Plani_Hazirlama_Kilavuzu:Mizanpaj 1 09.12.2013 11:07 Page 1 Afet_Plani_Hazirlama_Kilavuzu:Mizanpaj 1 09.12.2013 11:07 Page 2 Afet_Plani_Hazirlama_Kilavuzu:Mizanpaj 1 09.12.2013 11:07 Page i AFETE

Detaylı

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr Aylık Süreli Elektronik Yayın ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı Bakan İslam, 2015 yılı sonuna kadar, yurt ve yuvalarda şu anda kalmakta olan bin civarında çocuğumuzun da çocuk evlerine geçişini

Detaylı

GÖNÜL ELÇİLERİ İÇİN KORUYUCU AİLE

GÖNÜL ELÇİLERİ İÇİN KORUYUCU AİLE GÖNÜL ELÇİLERİ İÇİN KORUYUCU AİLE GÖNÜL ELÇİLERİ İÇİN KORUYUCU AİLE Bu kitap, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü Aile Yanında Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı tarafından kurulan Kitap Hazırlama Komisyonunca

Detaylı

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak AK PARTİ İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI TEŞKİLAT İÇİ HAFTALIK BÜLTENİ YIL: 2013 SAYI : 198 22-29-TEMMUZ 2013 İstanbul, geleneksel iftarımızda buluştu Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak anlamına gelmez Ülkedeki

Detaylı

ÖĞRENCİNİN HAK VE SORUMLULUKLARI

ÖĞRENCİNİN HAK VE SORUMLULUKLARI Okul - veli iş birliği, öğrenci başarısını artıran önemli etmenlerden biridir. Güvenli ve düzenli bir okul ortamının sağlanmasında velilerin rolü büyüktür. Veli katılımının öncelikli amacı, okulun eğitim

Detaylı

KADIN DOSTU KENTLER - 2

KADIN DOSTU KENTLER - 2 KADIN DOSTU KENTLER - 2 KADIN DOSTU KENT NEDİR? KADINLARIN Sağlık, eğitim ve sosyal hizmetlere İstihdam olanaklarına Kaliteli, kapsamlı kentsel hizmetlere (ulaşım, konut vb) Şiddete maruz kaldıkları takdirde

Detaylı

Merhaba değerli hanımlar;

Merhaba değerli hanımlar; o r k i M i d e r k Merhaba değerli hanımlar; Sizlere yeni bir müjdeli haberim var. Ülkemize mikrokredi uygulamasını kazandırıp girişimci hanımlarımızı ortaya çıkartan Türkiye İsrafı Önleme Vakfı, Sosyal

Detaylı

Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313

Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313 Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313 Amaç MADDE 1 KENT KONSEYİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar (1) Bu Yönetmeliğin amacı; kent yaşamında, kent vizyonunun

Detaylı

EKİM AYININ İKİNCİ HAFTASI İKİNCİ HAFTASI EKİM. Yıl Boyunca Okul Çalışma Ekibi İl Milli Eğitim Müdürlüğü. Yıl Boyunca Okul Yönetimi Kolluk Kuvvetleri

EKİM AYININ İKİNCİ HAFTASI İKİNCİ HAFTASI EKİM. Yıl Boyunca Okul Çalışma Ekibi İl Milli Eğitim Müdürlüğü. Yıl Boyunca Okul Yönetimi Kolluk Kuvvetleri YILMAZKÖY ORTAOKULU 2016-2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI EĞİTİM ORTAMLARINDA UYUŞTURUCU KULLANIMI VE BAĞIMLILIK İLE MÜCADELE OKUL EYLEM PLANI 1 S.N FAALİYETİN KONUSU TARİH FAALİYETİ YÜRÜTECEK GÖREVLİLER Eğitim

Detaylı

DANIÞMANLIK TEDBÝRÝ KARARLARININ UYGULAMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA TEBLÝÐ Perþembe, 30 Ekim 2008

DANIÞMANLIK TEDBÝRÝ KARARLARININ UYGULAMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA TEBLÝÐ Perþembe, 30 Ekim 2008 DANIÞMANLIK TEDBÝRÝ KARARLARININ UYGULAMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA TEBLÝÐ Perþembe, 30 Ekim 2008 25 Ekim 2008 CUMARTESÝ Resmî Gazete Sayý : 27035 TEBLÝÐ Taþpýnar Muhasebe Devlet Bakanlýðý, Milli Eðitim

Detaylı

SPOR HUKUKU. 3.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

SPOR HUKUKU. 3.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER SPOR HUKUKU 3.Ders Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER Gençlik ve Spor Bakanlığı 03.06.2011 tarihinde çıkarılan 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuştur. 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, Gençlik

Detaylı

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Açış Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Açış Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI Açış Konuşması Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı 26 Mart 2016, İstanbul Sayın Başbakan Yardımcılarım; Bakanlarım; Saygıdeğer Protokol; Çok Değerli Başkanlar; Dünyanın dört

Detaylı

ÜÇÜNCÜ TÜRK KENEŞİ İŞ FORUMU. (24 Ekim 2014, Nahçıvan) TÜRK KENEŞİ GENEL SEKRETERİ RAMİL HASANOV UN İŞ ADAMLARINA HİTABI

ÜÇÜNCÜ TÜRK KENEŞİ İŞ FORUMU. (24 Ekim 2014, Nahçıvan) TÜRK KENEŞİ GENEL SEKRETERİ RAMİL HASANOV UN İŞ ADAMLARINA HİTABI ÜÇÜNCÜ TÜRK KENEŞİ İŞ FORUMU (24 Ekim 2014, Nahçıvan) TÜRK KENEŞİ GENEL SEKRETERİ RAMİL HASANOV UN İŞ ADAMLARINA HİTABI Sayın Âli Meclis Başkanı, Sayın Bakan, Sayın Oda Başkanları, Değerli İş Adamları,

Detaylı