UYAN TÜRKİYEM 8 DERLEME

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "UYAN TÜRKİYEM 8 DERLEME"

Transkript

1 UYAN TÜRKİYEM 8 DERLEME

2 İçindekiler Bir kilit sorun olarak Erdoğan Ahmet İnsel 2 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ Nakşibendilik-Gülen Cemaati koalisyonu Ahmet Şık 9 Nisan 2015 Pazartesi, CUMHURİYET GAZETESİ Vatan Partisi Ahmet Yavuz 11 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Oy çalınması nasıl önlenebilir? Prof. Dr. Ali Demirsoy 7 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ...16 Deli gömleği! Ayşe Sucu aysesucu@sozcum.com 6 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ...18 AKP gemisi su alırken Ayşenur Arslan aysenur.arslan@yurtgazetesi.com.tr 22 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Fenerbahçe ye saldırının iklimi nasıl hazırlandı? Bedri Baykam bedri.baykam@gmail.com 7 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ AKM neden kapalı, bir bilen var mı? Bedri Baykam bedri.baykam@gmail.com 14 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ Sokağa çıkma belgen olacak!.. Bekir Coşkun bcoskun@sozcu.com.tr 5 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Burhan Özfatura nın Bülent Arınç a mektubu Burhan Özfatura 4 Nisan 2015, ZAMAN GAZETESİ Uygarlığın huzursuzluğu Bülent Esinoğlu bulentesinoglu@gmail.com 25 Nisan 2015, ulusalkanal.com.tr Köy Enstitüleri neden kapandı Cengiz Öksüz 22 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Türkiye den Dünyayı kıskandıracak 12 oscarlık performans Cihan Çimen 23 Şubat Özet!.. Cüneyt Arcayürek 5 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ Sözde Müslüman Cüneyt Arcayürek 10 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ Bir defa iyice okuyup düşünmekte fayda var...sinan Cüneyt Ülsever cuneyt.ulsever@yurtgazetesi.com.tr 14 Nisan Haziran da kopacak kıyamete hazır olun Cüneyt Ülsever cuneyt.ulsever@yurtgazetesi.com.tr 15 Nisan Doğu Perinçek Taksim e çıktı Doğu Perinçek dogu.perincek@iscipartisi.org.tr 25 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ...46 CHP ve MHP yönetimlerine çağrı:akp ve HDP ile hükümet kuracak mısınız açıklayın! Doğu Perinçek dogu.perincek@iscipartisi.org.tr 30 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ G İhalesi değil iltizam müzayedesi Ege Cansen net@sozcu.com.tr 23 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ...52 Türkler haksızdır Ege Cansen net@sozcu.com.tr 30 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ...53 Ya bir yol bulacağız ya bir yol yapacağız! Ekrem Kahraman net@sozcu.com.tr 30 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ...54 Seçim yaklaştıkça sinirleri bozuluyor Emin Çölaşan emincolasan@sozcum.com, 4 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Kenef kapısında Atatürk! Emin Çölaşan emincolasan@sozcum.com, 5 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ En kritik seçim yaklaşırken Emin Çölaşan emincolasan@sozcum.com, 8 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ UYAN TÜRKİYEM 8

3 Yeni terör örgütümüz hayırlı olsun!.. Emin Çölaşan 10 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Türk düşmanları Böyle olacağı belliydi Emin Çölaşan 17 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Son polis kıyımı Emin Çölaşan 21 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ 67 Sen kime taziye veriyorsun ey Ahmet? Emin Çölaşan 22 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Bu Türkiye sizin seçiminizdir... Erdal Atabek 29 Eylül 2014, CUMHURİYET GAZETESİ Algı Yönetimi (1) Erdal Atabek 13 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ Ülke bölündüğünde de Aldatıldık mı diyeceksin? Erol Ertuğrul 13 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Yargıdaki Fetullahçı örgüte dev soruşturma Ersan Atar 15 Nisan 2015, SABAH GAZETESİ Muktedirin portresi Ersin Erkan 25 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Keşke ortak Fatihamız olsaydı Ertuğrul Özkök 22 Nisan 2015, HÜRRİYET GAZETESİ Dibin de dibi burası mıdır Ertuğrul Özkök 30 Nisan 2015, HÜRRİYET GAZETESİ Sona doğru Esin Turhan 3 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Gri Devlet. Dr. Fuad Hilalov 26 Mart 2015, AYDINLIK GAZETESİ Erdoğan ın büyük planı ne? Fuat Avni den flaş iddia. Fuat Avni 9 Mart AKP nin sanal mücahitleri devlette nasıl maaşa bağlandı! Göksel Bozkurt 28 Nisan 2015, YURT GAZETESİ İşte orduya kumpasın bilançosu Gökçe Aytulu 6 Nisan 2015, HÜRRİYET GAZETESİ Allah a emanet memleket Hakan Gülseven, 8 Nisan 2015, YURT GAZETESİ İşgal edilen adalar sorunu Hakkı Keskin, 30 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Papa nın Ermeni Meselesi Açıklaması Haluk Dural 1 Nisan Balyoz Davası Haluk Dural 1 Nisan ÇİN, ABD yi geçti-2 Haluk Dural 15 Nisan En tehlikeli döneme girdik Haluk Şahin haluk.sahin@yurtgazetesi.com.tr 2 Nisan 2015, YURT GAZETESİ AKP hegemonyasının tükenişi Haluk Şahin haluk.sahin@yurtgazetesi.com.tr 30 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Ermeni sorunu Hasan Pulur h.pulur@milliyet.com.tr 01 Nisan 2015, MİLLİYET GAZETESİ AKM neden kapalı? Hayati Asilyazıcı 29 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Cemaat e tahliye çıkaran Hakim, Ali Tatar ı ölüme gönderen isimdi Hikmet Çiçek 28 Nisan 2015, ODA TV Millî Merkez AP Kararını Protesto Ediyor Hüsamettin Cindoruk 18 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını Kutluyoruz Hüsamettin Cindoruk Çözüm sürecinde kim ne yaptı? Hüseyin Yayman 7 Nisan 2015, VATAN GAZETESİ Zifiri karanlık Hüsnü Mahalli 2 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Çünkü biz İlhan Sevin 5 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Doğu Perinçek: Adaları geri alacağız, Erdoğanları Yüce Divan a göndereceğiz Irmak Mete 27 Nsan 2015, AYDINLIK GAZETESİ DERLEME 3

4 Açılım teröre karşı zafiyet yarattı İsmail Hakkı Pekin 14 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Kafaların arkasında ne var? İsmail Hakkı Pekin 16 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Hedef: Daha küçük Türkiye İsmail Hakkı Pekin 28 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Hangi çözüm? İsmail Hakkı Pekin 30 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ AKP Türkiye yi çökertti İsmet Özçelik 1 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Arınç suikastı (!) hedefine ulaştı İsmet Özçelik 6 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Listeler..! Kadın damgası mı? ABD damgası mı? İsmet Özçelik 10 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ AKP tıkandı! İsmet Özçelik 11 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ AKP seçim beyannamesi! İsmet Özçelik 17 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Düşmana ne gerek var! İsmet Özçelik 22 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ TSK yı bağladılar PKK yı saldılar! İsmet Özçelik 27 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ AKP nin derdi ne? İsmet Özçelik 29 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Bunlara bilgin-aydın demek için 40 haraminin tanıklığı gerekiyor Kemal Baytaş net@sozcu.com.tr 5 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Hep Aynı Oyun, Hep Aynı Tezgah Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen 21 Nisan Algı Operasyonlarına Karşı Gerçekler Gazi Koray Gürbüz 28 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ YÖK başkanına, cumhurbaşkanına, akademisyenlere Levent Gültekin acikcenk@gmail.com 5 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Gladyo nun hedefi: Sünni yığınak Mehmet Ali Güller maliguller@aydinlikgazete.com, 3 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Kod adı: Dayı Mehmet Ali Güller maliguller@aydinlikgazete.com, 5 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ ABD Büyükelçisi nin HDP ye Açılım mesajı Mehmet Ali Güller maliguller@aydinlikgazete.com, 8 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ İmralı anlaşması: Al özerkliği ver başkanlığı Mehmet Ali Güller maliguller@aydinlikgazete.com, 12 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Gizli seçim ittifakı Mehmet Ali Güller maliguller@aydinlikgazete.com, 16 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ HDP yle koalisyona evet, Vatan la ittifaka hayır! Mehmet Ali Güller maliguller@aydinlikgazete.com, 18 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Çin yeni dünya düzenini kuruyor Mehmet Ali Güller maliguller@aydinlikgazete.com, 27 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ koalisyon senaryosu Mehmet Ali Güller maliguller@aydinlikgazete.com, 28 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Millet varsa milli devlet vardır Mehmet Ali Güller maliguller@aydinlikgazete.com, 29 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ ruhu olmadan başarı gelmez!.. Mehmet Faraç farac65@gmail.com 28 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Köy Enstitüleri nin üreten, özgür insanları Mehmet Sazak 17 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ UYAN TÜRKİYEM 8

5 Babanın malı mı?!. Mehmet Türker 3 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ. 186 Bitmiş bu ülke!.. Mehmet Türker 4 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Baş sorumlu!.. Mehmet Türker 5 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Kin ve nefret, şiddeti yarattı!.. Mehmet Türker 7 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Ve tanrılar (!) gazaba geldi!.. Mehmet Türker 8 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ AKP gelecek Türklük gidecek!.. Mehmet Türker 17 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Türkiye düşman işgaline mi uğradı?!. Mehmet Türker 18 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Atatürk kiiim Tayyip kim!.. Mehmet Türker 19 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ İktidarın vücut kimyası bozuldu!.. Mehmet Türker 22 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Yabancı Türkiye ye bakınca ne görüyor? Murat Muratoğlu 17 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ İngiliz arşivlerinden Çanakkale Musa Kesler 23 Nisan 2015, MİLLİYET GAZETESİ Türkçe Kuran-ı Kerimden korktunuz...mustafa Balbay TEİAŞ ta şüphe!. Mustafa Çakır, 3 Nisan 2015 CUMHURİYET GAZETESİ Ellerinden gelse Türk olmayı yasaklayacaklar... Mustafa Mutlu mustafamutlu@aydinlikgazete.com 17 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Soykırım iddiasını çürüten bazı belgeler ilk kez bu kitapta! Mustafa Mutlu mustafamutlu@aydinlikgazete.com 20 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Çok sıkıldık... Mustafa Mutlu mustafamutlu@aydinlikgazete.com 25 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Algılı demokrasi! Mustafa Mutlu mustafamutlu@aydinlikgazete.com 30 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Ekonomik kaygılar Mustafa Pamukoğlu pamukoglu@aydinlikgazete.com 03 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Vatan, milleti ve oyları birleştirecek Naci Beştepe nacibestepe72@gmail.com 13 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Vatansızlar içeride vatanseverler cephede Naci Beştepe nacibestepe72@gmail.com 20 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Emperyalizm güdümündeki PKK Vatan Partisi Öncü Gençlik GYK Üyesi Nadir Temeloğlu 20 Nisan 2015 Pazartesi, AYDINLIK GAZETESİ Neden? Necati Doğru necatidogru@sozcum.com 3 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Tuz koktu! Necati Doğru necatidogru@sozcum.com 29 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Sadece Cemaat, AKP ve birkaç gazeteci değil kollektif suç işlenmiştir Nihat Genç 20 Mart 2015, ODA TV İran ın çıkışı Türkiye nin inişi... Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr 04 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ DERLEME 5

6 AKP: RTE ile geleceği var mı; devam edebilir mi? Orhan Bursalı 06 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ Son yaşanan uçak kazalarının sorumlularını açıklıyorum! Osman Başıbüyük 06 Mart AKP ye ve medyaya inen balyoz Örsan K. Öymen 5 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Erdoğan ın yargılanması Örsan K. Öymen 9 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Tertip siz darbe olmuyor Rafet Ballı 7 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Türkiye yi müthiş hileler bekliyor! Rahmi Turan 5 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Savaşarak geri alabiliriz!.. Rahmi Turan 6 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Batı nın Müslüman ve Türk düşmanlığı! Rahmi Turan 15 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Neredesin ey Başbakan? Rahmi Turan 16 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Öcalan a biz diz çöktürürüz! Rıza Zelyut rizazelyut@gmail.com 21 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ CHP liler uyanın! Rıza Zelyut rizazelyut@gmail.com 28 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Bu yolu siz açtınız Rıza Zelyut rizazelyut@gmail.com 29 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Yüzyılın cinayeti ve failler! Sabahattin Önkibar sonkibar@gmail.com 2 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Büyük kriz 8 Haziran da! Sabahattin Önkibar sonkibar@gmail.com 4 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Ordu, darbeye mecbur kalacak! Sabahattin Önkibar sonkibar@gmail.com 17 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ İşte MHP nin Apocu ve Tayyipçi adayları Sabahattin Önkibar sonkibar@gmail.com 22 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Türkiye yi de kendimizi de kurtarabiliriz! Sanem Altan 19 Nisan 2015 VATAN GAZETESİ Bir ülke niye kanar? Sanem Altan 26 Nisan 2015 VATAN GAZETESİ AKP nin eğitim sistemi çöktü Sinem Gülcan 21 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ O kümes neyin sembolü? Soner Yalçın syalcin@sozcu.com.tr 1 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ B.k mu var Amerika da Diyarbakır a git... Soner Yalçın syalcin@sozcu.com.tr 1 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Dehşet senaryosu Soner Yalçın syalcin@sozcu.com.tr 2 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Pazar bulmacası: Kim bu diktatör Soner Yalçın syalcin@sozcu.com.tr 5 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Şükrü Elekdağ ın Obama ya mektubu Dr. Şükrü M. Elekdağ Onursuzluk hali Tayfun Talipoğlu 2 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Gençlik oy verecek parti mi arıyor? Tevfik Kadan 6 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ UYAN TÜRKİYEM 8

7 Her toplum bir gün uyanır! Tokmak Rahmi Turan 9 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Sen-ben kavgası! Tokmak Rahmi Turan 16 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Türkiye nin intiharı! Tokmak Rahmi Turan 18 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Atatürk ve başkanlık Tokmak Rahmi Turan 23 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Halkın aklıyla alay ediyorlar! Tokmak Rahmi Turan 29 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Bana milletini söyle! Tokmak Rahmi Turan 30 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Mehmet Cengiz nasıl koyacak Turan Akıncı Balyoz davası için beraat kararı Türker Ertürk, 31 Mart Körfez baharı Türker Ertürk 1 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Muzaffer Tekin Türker Ertürk, 2 Nisan Yemen in üzerinde kimin elleri var? Türker Ertürk, 2 Nisan Dördüncü nesil savaş Türker Ertürk, 3 Nisan İslam dünyasında sular hiç durulmuyor Türker Ertürk, 3 Nisan Evet, ama yetmez! Türker Ertürk 5 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ Sokotra Adaları Türker Ertürk, 5 Nisan Hizaya gelindi Türker Ertürk, 5 Nisan Ne faydası olabilir? Türker Ertürk, 6 Nisan Laiklik Türker Ertürk, 9 Nisan İşgale duyarsızlık Türker Ertürk, 9 Nisan mı, 152 mi? Türker Ertürk 9 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ Biz Mustafa Kemal Atatürk ün askeriyiz Türker Ertürk, 10 Nisan Sorun Kardak ile sınırlı değil Türker Ertürk, 11 Nisan Hukuki metinler Türker Ertürk, 11 Nisan Değer mi? Türker Ertürk 11 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ Münhasır ekonomik bölgeler Türker Ertürk, 12 Nisan Bizi ve ülkemizi sattılar!.. Türker Ertürk, 13 Nisan Ağrı nın kurtuluşu Türker Ertürk, 15 Nisan Kukla Türker Ertürk, 15 Nisan Köy enstitüleri Türker Ertürk, 17 Nisan Faşist diktatör Türker Ertürk, 18 Nisan Tesadüf değil Türker Ertürk, 20 Nisan İstikrarlı İslam düşmanlığı Türker Ertürk, 20 Nisan Şark sorunu Türker Ertürk, 20 Nisan Kukla Türker Ertürk 21 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ DERLEME 7

8 ABD yi kim yönetiyor? Türker Ertürk, 23 Nisan Ermeni Soykırımı emperyalist bir yalandır Türker Ertürk, 24 Nisan Günümüzde emperyalizm Türker Ertürk 24 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ Taktiksel mi? Türker Ertürk 24 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ Çanakkale Türker Ertürk, 25 Nisan Hiçbir Amerikan Başkanı İsrail e karşı duramaz Türker Ertürk, 26 Nisan Nato ve emperyalizm Türker Ertürk, 26 Nisan Yahudi kontrolü altında Türker Ertürk, 26 Nisan Yeni muhafazakarlık Türker Ertürk, 26 Nisan Yeni Pearl Harbor! Türker Ertürk, 27 Nisan Liberty Türker Ertürk 28 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ Tek kişilik ordu: Şükrü Server Aya Türker Ertürk, 29 Nisan Parayı veren düdüğü çalar -dudugu-caldirir/ Türker Ertürk 1 Mayıs 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ Yapay gündemler ve gerçekler! Uğur Civelek ucivelek@aydinlikgazete.com 16 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Ampulün son kullanım tarihinin dolduğunu görmüyor musun? Uğur Dündar ugur.dundar@ugurdundar.com.tr 2 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Her şey yasak, ölmek serbest!.. Uğur Dündar ugur.dundar@ugurdundar.com.tr 3 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Laik Türkiye yi Ortadoğu ülkesine dönüştürmenin vebali çok ağır olur Uğur Dündar ugur.dundar@ugurdundar.com.tr 5 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Toplumun bugün yaşadığı en büyük sorun ahlak yetersizliği Uğur Dündar ugur.dundar@ugurdundar.com.tr 8 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Oylar eriyor, AKP tek başına iktidar olamıyor Uğur Dündar ugur.dundar@ugurdundar.com.tr 16 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Tuz koktu, naftalin bozuldu, kamu düzeni torbaya konuldu!.. Uğur Dündar ugur.dundar@ugurdundar.com.tr 29 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Anayasa yaptırmayız! Yavuz Alogan 28 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Suç kimin? Yekta Güngör Özden yektagozden@sozcum.com 16 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Köy Enstitülü öğretmenler niçin devrimciydi? Yıldırım Koç 18 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Sosyal demokrasinin emperyalizme desteği...yıldırım Koç 25 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Bi sus gari Yılmaz Özdil yozdil@sozcu.com.tr 2 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Ha Habur ha İpsala aç gitsin! Yılmaz Özdil yozdil@sozcu.com.tr 3 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ İhmaller kabristanı Yılmaz Özdil yozdil@sozcu.com.tr 4 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Avukat Yılmaz Özdil yozdil@sozcu.com.tr 5 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Atatürk zehirlendi mi? Yılmaz Özdil yozdil@sozcu.com.tr 8 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ /25 şimdi tam sıfırlandı Yılmaz Özdil yozdil@sozcu.com.tr 9 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Vatan Yılmaz Özdil yozdil@sozcu.com.tr 10 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ UYAN TÜRKİYEM 8

9 Milletvekili diye bunlara derim ben! Yılmaz Özdil 12 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Papa razzi Yılmaz Özdil 15 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ En az 3 Yılmaz Özdil yozdil@sozcu.com.tr 16 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Akbabalar üşüştü Yılmaz Özdil yozdil@sozcu.com.tr 17 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Kâbe maketi Yılmaz Özdil yozdil@sozcu.com.tr 22 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Nisan Yılmaz Özdil yozdil@sozcu.com.tr 23 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Çünkü diyanet, devlettir! Yüksel Işık 28 Nisan 2015 YURT GAZETESİ Bizi karanlığa kim gömdü? Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com 02 Nisan 2015 CUMHURİYET GAZETESİ Zülfü Livaneli nden bir analiz Zülfü Livaneli 3 Kasım TRT bu konuşmayı veremedi 20 Mart 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Dava bu aşamaya nasıl geldi? Her şey Taraf ın manşetiyle başladı 1 Nisan 2015, MİLLİYET GAZETESİ Mollalar üniversitede ders verecek 2 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Gülen in kasetleri dosyadan çıktı 2 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ İtalyan gazetesinden ilginç Erdoğan yorumu 2 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Türkiye nin en genç milletvekili aday adayı hangi partiden çıktı? 3 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Birleştir bizi, ayırma 6 Nisan 2015, VATAN GAZETESİ ABD den PKK ya direkt istihbarat 11 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ TSK ya emperyalist darbe: Balyoz Davası 13 Nisan 2015 YENİÇAĞ GAZETESİ Neden mi alkışlıyoruz Ahmet Bey? 15 Nisan 2015 YENİÇAĞ GAZETESİ Financial Times: Erdoğan, devlet üzerindeki kontrolünü artırıyor 15 Nisan 2015 YURT GAZETESİ Türkiye artık güvenilir görülmüyor 15 Nisan 2015 YURT GAZETESİ AKP nin metni HDP den çıktı! 22 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Türksüz anayasa da birleştiler 23 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Türkiye nin El Ezher i geliyor! Bedir Haber, 24 Nisan HDP ye oy vermeyen göçe zorlanıyor 27 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ İpler ABD nin Elinde Değil! Kaçaznuni nin Taşnak Kongresi ne sunduğu rapor Sonar ın seçim anket sonuçları Yeni Anayasa ve Başkanlık Heveslilerine Sabih Kanadoğlu ndan Valiler AKP nin Kulları DERLEME 9

10 Ahmet İnsel 2 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ Bir kilit sorun olarak Erdoğan Her genel seçim ülkenin geleceğinin belirlenmesi açısından önemlidir. Bazı seçimler özellikle önemlidir. 7 Haziran milletvekili seçimleri gibi. Önümüzdeki seçim, sonucu ne olursa olsun, Türkiye siyasal tarihinde bir dönüm noktası olacak. Kendini cumhurun başkanı ve bu sıfatla aynı zamanda esas başbakan ya da cumhurbaşbakanı olarak gören Tayyip Erdoğan a arzuladığı yönetim sistemini hayata geçirme olanağı veren bir Meclis çoğunluğu belki ortaya çıkacak. Ya da tam tersine, Meclis te az bir farkla çoğunluğa sahip olan bir AKP hükümeti kurulacak. Şimdilik çok zayıf gözüken bir ihtimal bile artık gündemde: AKP nin Meclis te çoğunluğu elde edememesi. 7 Haziran, AKP nin baskın parti konumunu kaybetmeye başlamasının dönüm noktası da olabilir, tüm yetkilerin Tayyip Erdoğan da toplandığı bir rejimin başlangıç anı da. Bunu AKP nin MHP ve CHP lehine kaybedeceği oy oranı kadar, hatta ondan daha fazla, HDP nin barajı geçip geçmeyeceği belirleyecek te yapılan iki seçim sonucu ve kamuoyu yoklamaları dikkate alındığında, normal koşullarda, 2015 genel seçimlerinin Türkiye de AKP nin biraz oy kaybetmesi ama iktidarda kalmaya devam etmesinin çok güçlü bir ihtimal olduğu, bu anlamda belirsizliği az, heyecansız bir seçim olması beklenirdi. Ama böyle olmayacak. 7 Haziran ın bu denli kritik bir seçim haline gelmesinin en önemli, hatta neredeyse yegâne nedeni, Tayyip Erdoğan ve 2012 yılından itibaren ısrarla gündeme getirmeye başladığı başkanlık rejimi hırsıdır. AKP içinde de güçlü destek yok Seçmen topluluğunun takriben yarısını oluşturan AKP ye oy vermeyenler başkanlık rejimini hiç istemiyor. Daha önemlisi, başkanlık rejimine AKP seçmenleri arasında, hatta parti örgütü içinde bile güçlü bir destek halen gelmiyor. Bu konuda çok ciddi çekinceler, kuşkular var. Yapılan anketler, AKP içinde bu desteğin yüzde 60 civarında olduğunu gösteriyor. Ama buna rağmen Tayyip Erdoğan bu konuyu seçimin yegâne gündemi olarak dayatıyor. 7 Haziran seçimlerini AKP için de kritik bir seçim haline dönüştürüyor. Bu durumun Erdoğan ı öfkelendirdiğini ve elindeki bütün baskı ve etkileme imkânlarını başkanlık rejimi lehine propaganda yapılması yönünde kullandığını görüyoruz. Yürütmenin ayağına vurulan prangalardan, hızlı karar alamamaktan, ülkeyi bir şirket gibi yönetememekten şikâyet ediyor. Bugün AKP iktidarının sahip olduğu, istediği yasaları, istediği hızda çıkarma kapasitesi ve yargı üzerinde kurduğu tahakküm dikkate alındığında, daha fazla güç yoğunlaşması talebinin sadece etkin yönetim arzusuyla sınırlı olmadığı görülüyor. 10 UYAN TÜRKİYEM 8

11 Davutoğlu nun savuşturma çabası Başkanlık rejimi ısrarının, o olmazsa en azından partili cumhurbaşkanı olma yetkisinin talep edilmesinin ardında, Tayyip Erdoğan ın kendisinin bir sorun olarak yer aldığına işaret eden birçok ipucu var. Zaten bu nedenle, kerhen bu işe soyunduğu belli olan Ahmet Davutoğlu nun başkanlık rejimine dayalı bir yeni anayasa önerisini, kimse bundan şahsileşmiş bir otorite safsatası çıkarmasın diye savunmaya kalkması, aslında sorunu tam tarif ediyor. Sorun tam bu ve Davutoğlu da güçler dengesine dayalı, güç paylaşımına dayalı, güç ayrılığı prensibine dayalı yeni bir yönetim anlayışını hâkim kılacağız derken, aynı şeyi döne döne tekrar ederek, sanki bir belayı azimeyi savuşturmaya çalışıyor. Tayyip Erdoğan ın dikkatle okuduğunu ifade etmekte beis görmediği AKP nin anayasa önerisinin nasıl bir başkanlık rejimi içerdiğini yakında göreceğiz. Israrın nedeni ne? Tayyip Erdoğan ın artık Türkiye de en önemli istikrarsızlık nedeni olduğuna bundan epey önce dikkat çekmiştik. İktisadi planda olduğu kadar, siyasal planda da bu böyle. Tayyip Erdoğan ın bu ısrarının nedenleri nelerdir? Hep daha fazla güçlü olmak arzusu bunu açıklamakta yeterli olur mu? Kendini adadığını düşündüğü davanın mutlaklığı mutlak güç olmayı doğal olarak içeriyor mu? Yoksa 17/25 soruşturmalarından sonra, mutlak güç olma hırsının motivasyonu değişti mi? Bu soruların hepsi önümüzdeki sıra dışı olayın bir cephesini ele alıyor ve seçim kampanyasında bunlar da tartışılacak. 7 Haziran seçimleri, Türkiye de seçmen topluluğunun her yönüyle artık iyice tanıdığı Erdoğan ın bütün güçlerle donanmış halde ülke yönetiminin başında neler yapabileceğini tasavvur ederek oy vereceği bir seçim olacaktır. DERLEME 11

12 Ahmet Şık 9 Nisan 2015 Pazartesi, CUMHURİYET GAZETESİ Nakşibendilik-Gülen Cemaati koalisyonu ABD kriptolarına göre AKP, Nakşibendi-Gülen koalisyonu olarak tanımlanıyor. Nakşibendilik kolunun liderliğini Erdoğan ın, Gülen Cemaati nin liderliğini Gül ün temsil ettiği yorumları yapılıyor. Aynı siyasi gelenekten gelen yeni ve eski cumhurbaşkanları Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül arasında su yüzüne çıkan çekişme, yıllar öncesinden Amerikan kriptolarında değerlendirme konusu yapılmış. WikiLeaks belgeleri arasında yer alan kriptolar, Abdullah Gül ün bir anlamda tasfiye edilerek Recep Tayyip Erdoğan ın Cumhurbaşkanlığı na uzandığı dönemde tartışma konusu olan ikili arasındaki rekabetin geçmişinin çok eskiye dayandığını gösteriyor. Gazeteciler Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan ın kaleme aldığı Mahrem / Gizli Belgelerde Türkiye nin Sırları isimli kitapta yer verilen ABD kriptolarına göre ikilinin kabine içinde iki farklı eğilimi temsil ettiği, Erdoğan ın kabine değişiklikleriyle Gül e yakın isimleri tasfiye ettiği değerlendirmeleri yapılıyor. Kriptolarda, Erdoğan liderliğindeki Nakşibendilik ile Gülen Cemaati nin bir koalisyonu olarak tarif edilen AKP de Gülen Cemaati nin liderliğini Abdullah Gül ün temsil ettiği yorumları yapılıyor. Bugün AKP nin ya da başka bir deyişle Erdoğan ın en büyük düşmanı haline gelen Gülen Cemaati nin 2000 li yılların başından itibaren ABD elçilerinin geçtiği kriptolara konu olduğu ve AKP içindeki çekişme ve değişimin Gülen Cemaati ile Erdoğan arasındaki itişmeyle açıklandığı da görülüyor. İhtirasları var WikiLeaks belgelerine göre Cemaat ve Erdoğan liderliği kritik konularda beraber davranıyordu. 16 Kasım 2002 tarihli kripto, Abdullah Gül ün AKP nin ilk hükümetini kurmak üzere yetkilendirildiği tarihte ABD Büyükelçiliği Başmüsteşarı Robert S. Deutsch tarafından kaleme alındı ve Büyükelçi Pearson ın onayıyla Washington a gönderildi. Söz konusu belgede Gül ile ilgili, Uzun süredir Ankara Büyükelçiliği nin yakın ilişkide olduğu kişilerden biridir. Amerikan zihniyeti ve ABD nin dış politika öncelikleri konusunda mükemmel bir kavrayışa sahiptir tespiti yapılıyordu. Abdullah Gül ün Refah ve Fazilet partilerinin fiili sözcüsü olduğu, ılımlı ve etkili bir İslami görüşü savunduğu anlatılırken, Erdoğan la ilişkisi üzerine belgede şu ifadeler kullanılıyordu: Erdoğan a sadık ama kendi ihtirasları var ve zaman zaman bizimle konuşurken, kaba saba bir adam olan Erdoğan a tabi olmaktan duyduğu rahatsızlığı yansıttı. 12 UYAN TÜRKİYEM 8

13 Cemaatin tarafı ABD Ankara Büyükelçisi Robert Pearson nun kaleme aldığı 28 Şubat 2003 tarihli kripto, Türk Parlamentosu ve Hükümeti ABD nin Asker Sevkiyatı Kararı Öncesi MGK Toplantısını Bekliyor başlığını taşıyor. 1 Mart tezkeresinin arifesinde ve tedirginliğinde yazılan hoşnutsuzluk içeren kriptoda, o dönemde Gülen Cemaati nin işadamları örgütü olan İŞ- HAD üzerinden Cemaat in konuya yaklaşımı özetleniyordu: Fethullah Gülen bağlantılı (İslamcı) işadamları derneği İŞHAD ın genel sekreteri ve Gül le yakın bağlara sahip Mustafa Günay, Türk Devleti ve Hükümeti nin söz konusu ekonomik kaygıların tamamen bilincinde olduğunu, ama Türk hükümetinin her şeyden önce, Amerikan yönetiminin Saddam sonrası Irak ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmayacağı güvencesi konusunda endişeler taşıdığını söyledi. Günay a göre, Gül ve Genelkurmay Başkanı Özkök daha uzlaştırıcı (ABD yanlısı) bir görüşe sahipler, ama onları engelleyen iki unsur bulunuyor: Askeri yönetimdeki, Genelkurmay İkinci Başkanı Büyükanıt ın da dahil olduğu şahinler, Türk devletinin ABD ye yönelik geleneksel şüphelerini taşıyan Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış. Gelenler Erdoğan yanlısı 4 Haziran 2005 tarihli kripto AKP deki kabine değişimine ilişkin bir analize yer veriyordu. Kriptoya göre kabineden gönderilen Sami Güçlü, Zeki Ergezen, Güldal Akşit in yerlerine getirilen Mehdi Eker, Faruk Nafiz Özak, Nimet Çubukçu bu çatışmada Erdoğan ın Gül e karşı elini güçlendiriyordu. Gidenler Gül cü, gelenler Erdoğan yanlısıydı. Erdoğan-Gül gerginliği sürekli olarak Edelman a anlatılmış ABD nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman ın 20 Ocak 2004 te Washington a gönderdiği kriptoda, izleyen günlerde ABD ye resmi ziyarette bulunacak Başbakan Erdoğan ve AKP hakkında bilgiler bulunuyordu. Söz konusu bu belgede Büyükelçi Edelman, AKP nin olumsuzluklarına işaret etmesine rağmen, bu eksiklikleri aşma potansiyeline sahip tek ismin Erdoğan olduğunun altını çiziyordu. WikiLeaks belgesinden öğreniyoruz ki, Büyükelçi ye göre ABD müttefiki olan Erdoğan tehdit altındaydı. Bu tehditlerden biri, Erdoğan a büyük güvensizlik besleyen laik ordu ve bürokrasiydi. İkincisi ise, AKP içinde Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi isimlerdi. Büyükelçi Edelman, dönemin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ün kendilerini, Abdullah Gül ün Arap/ İslami yönelimli bir dış politikayı savunduğu konusunda uyardığını dile getirdiği belgede şöyle diyordu: Kabinedeki bakanlar, Erdoğan ın danışmanları ve bir grup milletvekili bize sürekli olarak Erdoğan ve Gül arasındaki gerginlikleri ve Gül ün ısrarla Erdoğan a alttan alta vurma çabasında göründüğünü anlatıyorlar. DERLEME 13

14 Vatan Partisi Önümüzde çok kritik bir seçim var. Seçimin ne getirip ne götüreceğini zaman gösterecek. Aslında her seçim hayata ilişkin bir tercihi işaret eder. Birbirine yakın seçeneklerden bir tercih çıkarmak ne kadar zorsa birbirine benzemezler arasında seçim yapmak o denli kolaydır. Dolayısıyla benim için bu seçim, üzerinde fazla kafa yoracağım hiçbir özellik taşımıyor. Son dönemde yaşadıklarımız bir olguyu öne çıkardı: Milli seçenek üretmek ya da gayri milli olarak yuvarlanmaya devam etmek. Yol ayrımındayız. Ya ülkeyi düzlüğe çıkaracak adımları atacağız ya da kendimizi kandırmaya devam edeceğiz. AKP ülkeyi felaketin eşiğine getirdi. İsmini oluşturan iki bileşenden ilki olan adalet ülkemizde hiç bu denli ayaklar altına alınmamıştı. Yargı hem bağımsızlığını kaybetti hem de tarafsızlığını. Suçsuzlar içeri tıkılırken suçlular dışarda geziyor. Yargı yolsuzluk yapanların yakasına yapışamıyor. İkincisi olan kalkınma konusuna gelince... Bütün göstergeler bir kayaya gelip dayandığını işaret ediyor. Tabi ülkenin de... Borçlanmaya ve inşaata dayalı bir ekonomi, düşen üretim, bozulan gelir dağılımı, faiz lobisinin oturduğu yerden kazandığı, emekçinin çalışarak kaybettiği bir kalkınma modeli. Laik yapı ortadan kaldırılınca ne içeride huzur var ne de komşularla. Devlet mezhepçi bir anlayışla yönetiliyor. Kadın-erkek eşitliği dalga geçilen bir konu halini aldı. Özgürlükler ayaklar altında. Eğitim sistemi altüst, olan kalite de kayboldu. Ve de insanların etnik kimlikleri öylesine öne çıkarıldı ki, insan oldukları unutuldu. Bölücülük baş tacı edildi. Ortak kimliğimiz olan Türklük sistemli olarak ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. İç huzurumuzu tahrip etti! Bölge ülkeleriyle ilişkilerimizi tahrip etti! Cumhuriyet i tahrip etti! Ahmet Yavuz 11 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Soner Yalçın ın ifade ettiği gibi yenisini kurma becerisine de sahip değil... Bu yapıdan ve gidişattan kurtulmak birincil görevdir. CHP nin laiklik hassasiyeti, kadın-erkek eşitliği, mezhepçi yaklaşım karşıtlığı dışında AKP den fazla bir farkı yok. Ayrıca içinde ne kadar milli duyarlılığı yüksek insan varsa 14 UYAN TÜRKİYEM 8

15 tasfiye edildi. Darbeci görünmemek adına orduya yapılan kumpasa güçlü karşı tavır geliştiremedi. Cemaatçilerle iş görmekten medet umuyor. MHP nin duyarlılıkları CHP seviyesinin bile gerisinde. Ordusuna sahip çıkma becerisini göstermesi bir yana kumpasçılara kol kanat gerici bir tutum takınmakta sakınca görmedi. Bir tek Türk kimliğine sahip çıkıyor görüntüsü veriyor, o kadar. HDP nin parlatılıp ondan bir demokrasi kaldıracı yaratmak akıllara ziyan. Kendimizi kandırmayalım, onlardan Türkiye partisi olmaz. Vesayet altında yaşıyor. Bu dört partinin ABD nin bölgeyi ve ülkenin içini dizayn etme gayretine karşı koyma gücü ve iradesi yok. Tam tersine onun isteklerini baş tacı yapma arzusu var. Vatan Partisi programı, kadroları ve olaylar karşısında gösterdiği dirayetli tutumuyla... Milli duruşuyla, her türden etnik ayrımcılığı reddeden tavrıyla, kadın-erkek eşitliğini kurma iradesiyle... Atatürk te birleşmeyi vaat etmesi ve buna uygun adımlar atmasıyla... Hepimizi birleştiren Türk kimliğine sahip çıkmasıyla... Tertiplere maruz kalan orduyu gerçek anlamda sahiplenmesi ve ateş çemberinin içinde yaşarken sergilediği onurlu duruşuyla... Ermeni meselesinde devletin bile yapamadığını yapma becerisiyle... Saygın bir kapasite ve kalite sergiliyor. Bundan dolayı oyumu Vatan Partisi ne vermekle kalmayacak en kısa zamanda üyesi de olacağım. Burada yanıtlanması zormuş gibi görünen bir soru karşımıza çıkıyor: Bu parti barajı aşamazsa oyumuz heba olmaz mı? Bence olmaz. Çünkü içsel tutarlılığı yüksek, Cumhuriyetçi bir odak yaratma ihtiyacı diğer her şeyden daha önemlidir. O halde görev bu odağı yaratmaktır. Bir kere bu konuda kararlı olunması halinde partinin baraj sorunu da hafifleyecek ve ortadan kalkabilecektir. Unutmayalım, esas tehlike, milli bir odağın inşa edilememesinde yatmaktadır. NOT: Kitap imzası için Nisan Ö.S. İzmir Kitap Fuarı nda olacağım. DERLEME 15

16 Prof. Dr. Ali Demirsoy 7 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ Oy çalınması nasıl önlenebilir? Türkiye Cumhuriyeti kurulalıdan bu yana üzerine gölge düşmemiş bir seçim görülmedi. Bugüne kadarki, üzerine gölge düşmüş seçimlerin bir kısmı doğru, bir kısmı çarpıtma da olabilir. Oy kaçırma, çalma, yanlış sayma ve benzeri her türlü oyun, münferit (birilerinin işgüzarlığı ile) de olabilir o anda yönetime egemen olan partinin organizasyonu ile de olabilir. YSK nin rolü Her ne kadar Yüksek Seçim Kurulu seçimlerin adil yapılmasını sağlamak için bulunuyorsa da bunu başaramadığını, defalarca bir yerlere atılmış, bir yerlerde değiştirilmiş oy torbalarından biliyoruz. Bunun sadece bizim ülkemize özgü olmadığı, dünyanın birçok demokratik ülkesinde bile bu çarpıklığın ve sahtekârlıkların yapıldığını defalarca okuyoruz. Ben, 70 yıllık yaşamım boyunca bu ülkede yapılan seçimlerdeki oyunları basından okuyarak ülkem adına hep üzüldüm. Buna kökten bir çare bulunması gerekiyordu. Aşağıdaki önerim, oy verme işleminde, sahtekârlıkların her çeşidini kesin önleyecek gibi gözüküyor, hem de oy verme ve sayma işleminin gizliliğine ve tarafsızlığına gölge düşürmeden. Öneri Eğer Yüksek Seçim Kurulu bu tarafsızlığı gerçekten kesin olarak yerine getirmek istiyorsa, yönetimdeki partiler de dahil olmak üzere partilerin hepsi bu öneriyi ciddiye alıp uygulamak istiyorlarsa, buyurun, size yıllarca çözülemeyen oy hırsızlığını kesin önleme önerim: Damgalar Türkiye de yaklaşık (30 Mart seçimlerinde 194 bin 310) sandık var. O zaman her parti bir defaya mahsus yaptırmak kaydıyla, daha sonra kendi merkezinde sürekli koruyacağı 1 den e kadar sayı kazınmış, damga bulunduracaktır. 16 UYAN TÜRKİYEM 8

17 Yani her damganın farklı bir numarası olacaktır. Bu damgalar parti merkezinde tamamen rastgele seçilmiş olarak mühürlü torbaların içine konacak ve seçim günü sandığın parti gözcüsü tarafından, seçim tutanağına geçecek biçimde numarası kayıt altına alınacaktır. Oy pusulaları Oy pusulaları bugünküne benzer düzende basılacak; ancak arka taraflarına öndeki sıralamaya uyumlu olarak yuvarlak halka içinde damga vurma yerleri basılacaktır. Oy pusulası seçmene verilirken parti ya da partilerin temsilcileri kendilerine ayrılmış bu yerlere ellerinde Türkiye genelinde sadece o sandığa mahsus olan sayıyı taşıyan ve sadece o gün mühürlü torbadan çıkan mühürle o anda oy pusulasını herhangi bir işaretlenmeye mahal vermeyecek biçimde kendilerine ayrılmış yerde mühürleyecektir. Bu mühürleme kuralı partiler için zorunlu olmayacaktır. İsteyen parti bu hakkını kullanabilecektir. Ancak bir sandık başına mühür gitmiş ise o sandığın oylarının geçerli olması için damganın (damgaların) basılması gerekecektir. Bu bir parti de olabilir, 5 parti de olabilir. Herhangi bir işaretlenmeye neden olmamak için, oy pusulasının arkasındaki damgaya ayrılmış halkalar öndeki sıralamanın aynısı olacaktır. Damga kullanma hakkı sadece bir önceki Meclis te milletvekili bulunduran partilere verilecektir. Bu durumda örneğin Erzincan ın Kemaliye ilçesinin Yuva köyündeki sandıkta A partisinin diyelim 5131, B partisinin 154, C partisinin sayılı damgaları ile oy pusulasının güvenirliği kayıt altına alınmış olacaktır. Hiç kimse daha önce bu pusulayı hazırlayamayacağı gibi, daha sonra da bir yenisini düzenleyemeyecektir. Hiç kimse hangi sandıkta hangi sayıyı taşıyan damganın kullanılacağını bilemeyeceği ve o anda bu kadar çok sayıda damgayı hiç kimse yanında bulunduramayacağı için, daha önce evet basılmış oy pusulalarının yandaşlara dağıtılmasının hiçbir anlamı kalmayacaktır. Bu yöntem sandık başındaki dalaverelerin tümünü bir çırpıda önleyecektir. Birden çok oy kullanımını engelleme Ancak sandık başına gelinceye kadar yapılan dalaverelerin önlenmesi nasıl olacaktır? Örneğin bir insanı birkaç sandığa yazma; başka yerde birden çok oy kullandırma gibi. Bunun önlenmesi de mümkün, bir defaya mahsus biraz pahalı olabilir. Öyle ki: Hepimizin TC kimlik numarası olan bir dijital kimliğimiz (nüfus kâğıdımız) var. Özellikle lokantalarda seyyar pos makineleri banka işlemlerinin tümünü aynı anda yapabilmektedir. Seçim sandığının yanında bulunan özel pos makinesine oy kullanırken sokup, o anda kimlik numaramızı Yüksek Seçim Kurulu nun merkezdeki seçmeye yetkili olanların bankasıyla anında karşılaştırıp, aynı kimlik numarası ile bir başka oy kullanılmış ise gerekli işlemin yapılmasına girişilir. Yılların ayıbından kurtulmak Eğer demokrasiden kasıt gerçekten dürüstlük ve tarafsızlık anlaşılıyorsa, bir defa yapılacak küçük bir harcama ile yılların bu ayıbından kurtulabiliriz. Böyle bir önerinin dikkate alınıp alınmaması partilerimizin demokrasiden ve seçim namusundan ne anlayıp ne almadıklarının da bir teyidi olacaktır. DERLEME 17

18 Ayşe Sucu 6 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Deli gömleği! Türkiye siyasetinde neredeyse unutulmuş bir kavramdır liyakat. Kısaca işi ehline vermek demektir. Muhafazakâr-sağ geleneğin emeği büyüktür bu kavramın hayatımızdan çıkmasında. Kişinin işe uygunluğu, ehliyeti, bilgi birikimi, eğitiminden ziyade, asli olan bizim adamımız olması; halka ya da devlete hizmet etmesinden ziyade partiye ve dava ya biat edecek olmasıdır. Son 13 yıldır tek başına hüküm süren AKP, bu geleneği bozmak bir yana daha da güçlendirdi. Liyakati rafa kaldırmak, siyasal İslam ı düstur belleyen mücahitler için meşru bir suistimal oldu. Bu noktada çıkış kapısı dâru l-harb kavramıdır. Yani İslamî kabul edilmeyen ne varsa onunla savaşmak gerekir. Böylece laik ve demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti ne savaş açmak, devletin altını oymak, siyasal İslamcı literatüre göre meşru hale gelir. Bu konuda fetva nereden mi gelir; çok gerilere götürebilirsiniz ve fakat yolsuzluk hırsızlık değildir fetvalarıyla da ilişki kurabilirsiniz! Demokrasi ilmî noktada ancak bir araçtır, asla amaç olamaz sözleri de yine aynı görüşün tezahürleridir; malum bir giyip bir soyundukları milli görüş söylemi. Makyavelci kafa Siyasi kutupları, üzerine gayet iyi çalıştıkları Makyavel dir. O nun amaca ulaşmak için tüm araçlar mübahtır tespitini tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şekilde siyasi sahaya tatbik ettiler. Siyasal İslam ın üzerine adeta yeni bir elbise biçtiler. Öyle ki, ekonomik düzeyde hiçbir zaman temsil etmedikleri Anadolu halkını bu ılımlı İslam söylemi ile kendileri için bir oy deposu haline getirdiler. Burada amaçları için suiistimal edilecek olan ise belki söylemeye dahi gerek yok; tabii ki Cumhuriyet, onun aydınlanmacı değerleri ve demokrasidir. Belki romantik ve bu davaya gönül vermiş, biraz da naif bir siyasal İslamcı için yukarıdaki tespitler eksiğiyle gediğiyle yürürken tökezleyenleriyle birlikte rüyaya giden yol dur. Fakat işin aslı gerçekten bu mu? Mücahit müteahhitler Siyasal İslamcı camiadan Mehmet Şevki Eygi nin mücahit iken müteahhit oldular sözü oldukça önemli bir durum tespitidir. Amaç artık, mümkün olan her fırsatta meta ve dünyevi çıkar elde etmektir. Bülent Arınç ın söylemiyle akçeli işler halka hizmet götürmek yolunda bulunmaz fırsatlardır; arada bal tutup da parmağını yalayanlar olmuşsa sorun değil! Çünkü onlar bizim adamımız ne yapıp edip AK larız onları; böylece AK ça pakça gezerler ortada! Üstüne bir de havuz medyası Türkiye nin cari açığını kapattığını, hatta neredeyse sıfırladığını satar avazı çıktığı kadar haykırarak! 18 UYAN TÜRKİYEM 8

19 İnanırsanız ne mutlu! İnanmadınız mı: Öteki siniz, Alevi siniz, çapulcu sunuz, ateist siniz, affedersiniz Ermeni siniz, paralel siniz, vatan haini siniz! İstibdat sesleri Son on üç yılda geldiğimiz nokta demokrasi adına Türkiye ye ve halkına giydirilmiş bir deli gömleğidir. Hangi seviyede ya da seviyesizlikte icra edildiği, son zamanlarda iyice ayyuka çıkan bu politikalar, siyasi hırslarını artık saklamaya hiç gerek duymayan istibdat düşkünü bir güruhun, seçmeni adeta sürü yerine koyarak boyunlara geçirmeye çalıştığı bir yular halini almıştır. Abartıyor muyum? Sanmıyoruz. Ülkemizin sadece son iki haftada yaşadıklarını düşünmek yeterli: Arınç-Gökçek kavgası ve karşılıklı suçlamalar, Adliye baskını ve polisin pek başarılı operasyonu ki, bu operasyon sayesinde artık olay hakkında ifade verebilecek kimse kalmadı! Nedeni hâlâ bilinmeyen kitlesel bir elektrik kesintisi, Uydurma suç atıfları ile yılları ve hayatları heba edilen Balyoz sanıklarının nihayet beraat etmeleri ki, hukuk ve adalet sistemimizin getirildiği yer başka bir yazının konusu olabilir ancak Yeter artık Türkiye bu deli gömleğini yırtıp atmak zorunda; evet, memleketimizin pek çok sorunu var: Kurumsallaşmanın olmaması, eğitim, altyapı yetersizliği, yoksulluk ve işsizlik, fikrî lümpenleşme, tüketime dayalı yapay bir ekonomi, bozuk şehirleşme, Alevilere verilmeyen ve tanınmayan haklar vs Bunların üzerinden zamanla gelinir, gelinmek zorundadır. Yeter ki rasyonel ve toplumla el ele bir iktidar olsun. Fakat hepsinden önce artık ülkemiz ve bölge için ciddi bir sorun haline gelmiş olan AKP siyasal örgütünden kurtulmak gerek. İşte önümüzdeki seçimler bu kurtuluşun habercisidir. Ya bu deli gömleğini hep birlikte yırtıp atacağız ya da bu gömlek git gide daha da dar bir hale gelecek ve toplumsal bir cinnete doğru emin adımlarla ilerleyeceğiz Zira bugüne kadar yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. DERLEME 19

20 AKP gemisi su alırken Artık, şaka maka değil, AKP nin inişe geçtiği ayan beyan görünüyor. Sadece anketlere, kamuoyu araştırmalarına bakarak söylemiyorum bunu. Parti içindeki bölünmeler.. Ve artık bunların saklan(a)madan yazılıp konuşulması.. Saraycılar, Başbakancılar, Arınççılar / Gülcüler cepheleri neredeyse isim isim sayılıyor. Tam aksine CHP nin etkin çıkışı, herhalde AKP yi daha da karıştırmıştır. Baksanıza, bir süredir manşetlerde hep CHP var. Önce ön seçimiyle ve sonuçlarıyla çok konuşuldu. Kimse de aleyhinde tek söz söyleyemedi. Söyleyenler de, magazin düzeyini aşmayan birkaç dedikodu ile yetinmek zorunda kaldı. Ardından seçim bildirgesi.. Doğrusu, AKP kurmaylarını hiç bu kadar şaşkın, hatta çaresiz görmemiştim. Far ışığındaki tavşan gibi kalakaldılar! Yakalayabildikleri tek bir itiraz noktasına yüklendiler: Kaynağı nereden bulacaklarmış bakiim! Bu itirazın, nasıl bir ZAAF İŞARETİ olduğunu anlamamış olabilirler mi? Galiba, evet. Saray için, çılgın projeler için kaynak bulabilen AKP iktidarı yoksul için kaynak bulamıyormuş.. Öyle mi! Bazı vekillere göre her bakanın KENDİ UÇAĞI olmalı imiş.. Ama, asgari ücretten vergi alınmaması, hayret ki hayretmiş.. Öyle mi! Şaka değil. Sabah Gazetesi dünkü manşetinde söyledi bunu. Hani şu büyüyen.. Uçuşa geçen.. Bölge lideri ülke, SOSYAL ADALET uygularsa batarmış. Sahiden ne dediklerini / diyeceklerini bilemez hale geldiler. Çünkü, gemileri su alıyor. Erdoğan ın eski yol arkadaşlarından.. Ancak uzun bir süre önce (yapılanları görünce) yolunu ayıran Levent Gültekin de, bunu söylüyor. Hem de içerden aldığı bilgi ve havayla! *** Ayşenur Arslan aysenur.arslan@yurtgazetesi.com.tr 22 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Büyük bir şaşkınlık hatta korku var. Adeta okyanus ortasında mültecilerin hissettiğine benzer bir ölüm korkusu bu. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Ne tarafa gideceklerini bilmiyorlar. Kime güveneceklerini kestiremiyorlar. Eski kaptan çıldırdı, bizi ölüme terk ediyor diye düşünüyorlar. Yeni kaptan çok beceriksiz çıktı, o da umut vermiyor diye bakıyorlar. Çaresizce geminin batacağını ve içindeki yolcularla beraber kendilerinin de okyanusta boğulacağını düşünüyorlar. 20 UYAN TÜRKİYEM 8

21 AK Parti deki hava tam olarak bu. Bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar herkes inanılmaz bir umutsuzluğa, karamsarlığa gömülmüş vaziyette. Ne olacağını bilememenin getirdiği endişe ve korku var. Eski kaptana yalvarıyorlar: Bıraktığın bu kaptan bizi batıracak, izin ver de yeni bir kaptan bulalım diyorlar fakat büyük kaptan buna da izin vermiyor. Hatta yerine bıraktığı kaptanın zayıflığını, beceriksizliğini kendisi için avantaj olarak kullanıyor. Çünkü atladığı yatta yeni yol arkadaşlarıyla keyfi yerinde. Bunun böyle süreceğini sanıyor. Gemi batarsa, 50 mil bile yol alamadan yatın da batacağını göremiyor. Geminin mürettebatı, yani AK Partili siyasetçiler büyük bir açmazla karşı karşıya: Önümüzde seçim var. Seçimde nasıl bir strateji izleyeceklerine bir türlü karar veremiyorlar. Seçimi kazanmak için çok çalışsalar, çok koştursalar kendilerini ve ülkeyi ölümün eşiğine getiren, Çıldırmış dedikleri kaptanın işine yarayacak. Hiçbir şey yapmadan otursalar, bu sefer de bu dalgalı denizde bütünüyle boğulma tehlikesi var. Üstelik gemideki mültecilerin en az yarısı Eğer canımızı kurtarırsak, bize bu yaptığınızın bedelini size çok ağır ödeteceğiz diye diş biliyor. Peki niye hâlâ orada duruyorlar? diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Bu psikolojideki birinin sağlıklı düşünmesi, doğru karar vermesi mümkün mü? *** Evet, çok ağır bir yazı. Ancak AKP cephesinden gelen seslere bakınca durumun aynen böyle olduğunu görüyorsunuz. O kadar, o kadar çaresizler ki, neye sarılacaklarını bilemez oldular. Şu anda iki sloganları var: * AKP yi yine (çoğunlukla) iktidara getirin.. O da size başkanlığı getirsin. Hep birlikte dağların yücelerine çıkalım! n Paralel de parallel.. Bu büyük düşmanı yenmek için kanımızın son damlasına kadar savaşacağız.. Yeniden iktidara gelelim ki, savaş yarım kalmasın! İlki, yani BAŞKANLIK meselesi çok açık ki- AKP liler nezdinde bile Kabul görmüş değil. Genel olarak bakıldığında da, toplumun yüzde 80 kadarı BAŞKANLIĞA HAYIR diyor. Paralel meselesine gelince.. Havuz medyası dışında kimsenin heyecanlanmadığının farkında mısınız? Nedeni şu: Cemaat hakkında aslında söylenecek çok şey, açığa çıkartılması gereken çok ciddi suçlar var. Ancak, vaktiyle onları ELELE gerçekleştirdikleri için ortaya çıkartamıyorlar. Bu yüzden de Tahşiye Örgütü, KPSS rezaleti deyip duruyorlar. Bu başlıklar da haliyle kimsede, TERÖR ÖRGÜTÜ hissi yaratmıyor. AKP, seçim için MALZEMESİ bu kadar zayıf olunca kampanyaları da zayıf kalıyor. Yemeği kötü lokantacı gibi, karşı lokantanın yemeğine tükürmeye.. Onların yemeği bozuk, zehirler demeye başlıyor. Yeni Şafak Ankara temsilcisi, gazetelerin şahı piri Abdülkadir Selvi şahane bir örnek. DERLEME 21

22 Son yazısında KOALİSYON OLURSA DARBE OLUR diye yazdı. Milletin gözünü korkutmak için bu yola bile tenezzül etti. Ediyorlar. Edecekler. Zira, gemileri su alıyor. Batan gemide hep olduğu gibi de hepsi paniks halinde oraya buraya koşturuyor. Umarım bu kadarıyla kalırlar. Koltuktan kalkmamak için memleketi savaşa sokmaya falan kalkmazlar. Atilla için göreve! Sevgili Atilla Sertel, başta OdaTV davası olmak üzere, nerede bir gazetecilik davası varsa oraya koştu. Bizleri de örgütledi.. Cezaevindeki gazetecilerle buluşturdu. Haberlerinin yapılmasını sağladı. Atilla Sertel, kendi partisi içinde uğradığı ihanet yüzünden, şimdi milletvekili adaylığından olma tehlikesiyle karşı karşıya. Karşı karşıya diyorum. Zira henüz her şey bitmiş değil. Basın İlan Kurumu, Atilla nın durumu ile ilgili olarak gönderdiği yazıda, durumu çok net biçimde anlatmış: ATİLLA NIN ADAYLIĞINA MANİ BİR DURUM YOK. KESİNLİKLE / YASAL OLARAK HİÇBİR ENGEL YOK. Yüksek Seçim Kurulu na itiraz yolu kapalı olduğu için bu yazı bir işe yaramayacak. Ancak, avukatları Anayasa Mahkemesi ne başvurdu. Şimdi sıra AYM de ve Atilla ya sahip çıkıp çıkamadığını gösterecek olan medyada. Hadi bakalım! Yeşil maymunlar! Şahane bir kitap okuyorum: Hayvanlardan Tanrılara Sapiens İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi Bilim adamı Harari nin, yüzlerce yüzlerce kaynak inceleyerek yazdığı kitapta çok çarpıcı bir örnek var. Yeşil maymunlar diye bilinen bir maymun türü, kendine özgü bir dil oluşturmuş. Gündelik hayatta bunu kullanıyormuş. Bilim insanları, Dikkat et! Kartal ve Dikkat et! Arslan cümlelerini deşifre etmeyi başarmış. Dahası, kaydettikleri bu sesleri dinlettiklerinde, maymunların, tıpkı içlerinden biri bağırdığı zaman yaptıkları gibi, gökyüzünde kartal veya çevrelerinde arslana karşı alarma geçtikleri görmüş. Bu kadar da değil. Bazı maymunlar, ortada kartal falan olmadığı zaman da böyle bağırıyor.. Diğeri gökyüzünde kartal ararken, daldaki tek muzu kapıp kaçıyormuş. Yani, aldatmak / başkasının elindekine göz dikmek / hırsı her şeyin üstünde tutmak.. Maymunların BİLE yaptığı bir şey. İnsan olabilmek için bundan çok çok daha fazlasına ihtiyaç var. Atilla Sertel i ihbar ederek milletvekili adaylığına engel olanları düşünürken aklıma geldi de.. Anlatayım istedim. 22 UYAN TÜRKİYEM 8

23 Bedri Baykam 7 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ Fenerbahçe ye saldırının iklimi nasıl hazırlandı? Bizi şaşırtan korkunç senaryolarla yaşam üzerimize gelmeye devam ediyor. Mesela şu yazı size ulaşana kadar, ülkede her an yeni karanlıklar fırtına gibi gündemi değiştirebilir. Fenerbahçe 5-1 lik bir deplasman galibiyeti almış, ama kendisini İstanbul a götürecek uçağa doğru otobüsle diken üstünde yol alıyor. Mahmut Uslu nun şimdi tehlikeli bölgeye girdik demesinden birkaç dakika sonra kurşunlar şoförü pusuya düşürüyor. Hedef belli: Sarı lacivertli takımı taşıyan otobüsün kontrolden çıkarak şarampole yuvarlanması. Böylece akılları sıra, düşmanı toptan yok edecekler! Fenerbahçe güvenlik sorumlusu frene basmayı başaramasa, Allah korusun, o düşünmeye bile korktuğumuz senaryo belki de gerçekleşecek ve bu Türkiye de yalnız futbolun değil, sporun sonu olacak! Açık konuşalım, bu herhangi bir takıma tesadüfen olan bir saldırı değil. Hani o Ergenekon ve Balyoz davaları var ya! Hani sevgili aydınlarımızı ve TSK nın güzide komutanlarını tamamen uydurma iddia ve sahte delillerle yıllarca zindanlara hapseden o alçak kumpasların vicdansız senaristleri var ya! İşte Fenerbahçe, 3 Temmuz dan itibaren tek merkezli ahtapot kollu senaryonun doğrudan hedefi haline geldi. Başkanı ve yöneticileri hapse atıldı. Tam üç yıl boyunca, hak etmesine rağmen Avrupa Kupaları na yollanmadı. UEFA ve CAS, bütün ikazlara rağmen, o anda ipotek altına alınmış olan Türk Mahkemesi nin kararlarını kaynak gösterip Fenerbahçe nin üzerine gitti. Maalesef Trabzon ve Galatasaray, fırsat bu fırsat, fütursuzca Fenerbahçe ye yüklendiler. Uluslararası kurumlarda sarı lacivertlilerin ağır cezalar alması için büyük baskılar yaptılar. Tekrar o detaylara dönmek istemiyorum. Her şey açık oynandı. Geriye yönelik hesaplaşmalarla kavgaları alevlendirmemek lazım. Ama herkes artık kendi hatalarıyla yüzleşmeye mecbur. Önemli olan bu korkunç olayın üstünü örtmek için provokasyon veya birkaç meczup efendim diyerek işin kolayına kaçmamak. Bakın gerçeklerle yüzleştiğimizde neler hatırlıyorsunuz: Fenerbahçe 21. yüzyılda her dalda yoğun bir üstünlük kurdu. Kadın ve erkekte, DERLEME 23

24 basketbol, masa tenisi, voleybol, atletizm demeden Avrupa ve Dünya çapında başarıları, şampiyonlukları üst üste yığdı. Futbolda da her yıl ya şampiyon, ya ikinci oldu. Sonuçta, yurt içinde hayranından çok kıskananı var. Kulübün üzerine 3 Temmuz da çöken malum siyasi komplo, birçok insanın işine geldi. Fenerbahçe Başkanı veya birkaç oyuncu da hedef tahtasında merkeze alındıktan sonra, linç dönemi geldi çattı. Medyada veya sanal dünyada Fenerbahçe ye şikeci demek, oyuncuları hedef göstermek, Fenerbahçe otobüsleri taşlandığında bıyık altından oh olmuş demek sürekli bir alışkanlık haline geldi. Maalesef, özellikle Trabzonspor Başkanı nın gençleri sürekli galeyan halinde tutan demeçleri de kolay yenilir yutulur lokma değil. Şimdi bunları yaşanmamış farz edersek, yeni felaketlerin hazırlayıcısı oluruz. Tabii ki Trabzonspor un kalkıp Fenerbahçe ye silahlı saldırı hazırlayacak hali yok! Ama Başkanı nın son iki yılda yarattığı iklimin, o kentte on binlerce kişiyi ağır bir tahrike taşıdığını da tek bir Allah ın kulu inkar edemez. Peki, Volkan ve Emre nin durumları: İkisinin de sütten çıkmış ak kaşık olmadığı, öfke kontrol sorunları olduğunu biliyoruz. Ama yıllardır her an onların üzerine nasıl ve hangi küfürlerle/tekmelerle gidildiğini hiç düşündünüz mü? Cumartesi gece yaşananlardan sonra twitter da keşke Emre vurulup gitseydi diyen sapıkların cirit attığını biliyor musunuz? Milli maçlardan önce yaşadıkları küfür-tehdit-tahrik de cabası! Koca koca kelli felli insanlar, bu oyunculara karşı açık küfür kampanyası yürütüp iyi bir şey yaptıklarına birbirlerini inandırıyorlar! Türkiye bir an durup aynaya bakmalı: Evet Fenerbahçe kurşunlandı, oyuncular ölümden döndü... Ama kaç kişinin yıllardır süren katkılarıyla oldu bu? Kaç gazeteci, kaç bin holigan, kaç yöneticinin tahrikleriyle hazırlandı bu komplo? Artık bu tehlikeli Fenerbahçe düşmanlığını bilinçsiz bir dönemin hatırası olarak rafa kaldıracak herkes. Ya da bu elim olayın ardından timsah gözyaşı dökmeyecek! Bu arada ligler ertelenecekse, tüm maçlar ertelenir. Yalnız Fenerbahçe nin maçları değil. Umarım sarı lacivertli yöneticiler, takımlarını bu yılki yarıştan uzaklaştıracak bu traji-komik Federasyon kararını acilen çöpe atarlar. Bu tuzağa düşmek, Trabzon da yol kesen canilere prim tanımak olur. KAYAHAN Kayahan ın cenazesine katıldım. Şarkıları yıllar geçtikçe anlam kazanan, kalıcılığa kavuşan, çok sevilen bir sanatçıydı, başımız sağ olsun. Ben onun sesini ve şarkılarını 30 yıl öncesine oranla bugün çok daha fazla seviyorsam, bunun benim açımdan önemli bir anlamı var. İngilizce den kötü çeviri yaparsam üzerinizde 24 UYAN TÜRKİYEM 8

25 büyüyor bu şarkılar. İmam konuşmasında şunları söyledi tüm değerli hazirun önünde: Korumalı koca kalelerin içine saklansanız da, ölüm bir gün gelir sizi orada da bulur, kaçış yok DÜNYA SANAT GÜNÜ Dünya Sanat Günü, yani Leonardo nun doğum günü, 15 Nisan (ve haftası) pek yakında dünyanın bir çok ülkesinde aynı anda kutlanacak. Sizler de okullarınızda, üniversitelerinizde, inadına sanata önem vererek yobazlıkla, faşizmle mücadelenin en doğal yönüne gönlünüzü ve emeğinizi koyun. Türkiye adına başkanı olduğum UPSD nin, Dünya Sanat Dernekleri Genel Kurulu na 2011 de Meksika/ Guadalajara da verdiği önergeyle oybirliğiyle kabul edilen bu teklif sayesinde, artık dünyada herkesin sanatı aynı anda kutladığı bir gün var! Değerini bilelim! Okullara, derneklere, belediyelere yayalım! Hele ülkemizde! EKMEK ALMA BELGESİ! İnönü dönemini topa tutmak isteyen her bahtsız, hemen 2. Dünya Savaşı günlerinin yokluklarını gündeme getirir ve «ekmeği karneye bağlamışlardı! diye saldırıya geçerdi! (Hem de Paşa nın ülkemizi hangi çabalarla savaş dışı tutmayı başardığını göz ardı ederek) Artık bu örneği kullanamayacaklar: Baksanıza kendi başkanları Berkin den geçen hafta Ekmek almaya gitme belgesi adı altında yeni bir «şey» talep etti. Hem de sulh zamanında! Büyük yaratıcılık! ALEX Futbolu aslında yalnız güzellikleriyle hatırlayabilsek keşke! Kim ne derse desin tüm Türkiye nin aklı Alex te kaldı. Evini boşaltırken yanında en son ben vardım. Hooijdonk u da ünlü amigo Paşalı Birol la birlikte havalimanından son uğurlayan kişiydim. Mühim olan bir futbolcunun nasıl geldiği değil, nasıl gittiğidir. Havaalanlarında yüzbin kişiyle star karşılamak kolaydır. Ama şimdiden herkese söyleyeyim, kim ne derse desin bu ülke sonunda Alex e jübile yapacak. Bu sevgi seli öyle kolay kolay rafa kaldırılıp unutturulamaz. LigTV de onun eski gollerini izlerken bile gözlerim yaşarıyor DERLEME 25

26 Bedri Baykam 14 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ AKM neden kapalı, bir bilen var mı? Dünya Sanat Günü (DSG), yani 15 Nisan Leonardo da Vinci nin doğum günü, yarın. Biliyorsunuz 2011 de, Meksika nın Guadalajara kentinde, Dünya Sanat Dernekleri (AIAP/UNESCO) Genel Kurulu nda Türkiye/UPSD adına verdiğimiz öneri oybirliğiyle kabul edilince, 15 Nisan haftası Türkiye ve dünyanın birçok ülkesinde sanat adına kutlanan günleri oluşturdu (Meksikalılar hızlarını alamadıkları için bir ay boyunca kutluyorlar!). Geçtiğimiz cumartesi Şişli Belediyesi ile Nişantaşı nda yapılan kitap standları ve müzik faaliyetleri mükemmel geçtikten sonra, pazar günü Bağdat Caddesi nde sabotaja uğradık! Büyükşehir Belediyesi, sabah kurulum yapılırken geldi, girişimi durdurdu. Meğer İBB, DSG kutlamalarına olumsuz yanıt vermiş ve bunu Kadıköy Belediyesi ne bildirme gereğini bile duymamış! Kadıköy de menfi cevap gelmediği için kurulumu onaylamış. Sonuçta tüm standları kaldırmakla tehdit eden zabıtalarla 35 yerine zar zor 16 stand için anlaşılarak kuruluma devam edildi. Düşünebiliyor musunuz? İBB nin hedefi sanata veya DSG ye hangi katkıları, ne boyutlarda yapacağı filan değil. İBB kahraman zabıtalarıyla, aslanlar gibi kitap, müzik ve pandomimle Kadıköy halkına ulaşacak olan bu özel günün aktivitelerini aksatmaya çalışıyor. İşte ben buna özel başarı ödülü veririm! Peki çok mu şaşırdık? Normalde zaten opera-bale-tiyatro ve heykelleri ısrarla sabote eden bu AKP zihniyeti değil mi? Gösteri sanatlarının su yollarını kesen, dev anıtları yerle bir eden, sanatçıları artizlik yapma lan diye aşağılayan, karikatüristlere davalar açan da aynı iktidar sahipleri değil mi? Her yıl DSG haftasında birçok faaliyete imza atıyoruz. Mesela Çanakkale zaferinin 100. yıldönümüyle ilgili bir sergi hazırladık. Sergi aslında önce Türk, Avustralyalı ve Yeni Zelandalı sanatçıların işlerini Çanakkale deki Askeri Müze de bir araya getirecekti. Ama Askeri Müze salonları bu uluslararası büyük buluşmaya hazır olmasına rağmen, Yeni Türkiye de illa Başbakanlık veya Kültür Bakanlığı onayı lazım geldiği için orada düzenlenemedi. Tüm takiplerimize rağmen bir yanıt alamadık. Şaşırdık mı? Hayır. İnsan şaşırdığı oranda aptaldır der atasözü. Biz de bu tarihi buluşmayı daha dar tutmak zorunda kaldık. Önemli olan Atatürk ü 26 UYAN TÜRKİYEM 8

27 yok sayarak tarihi olayları bile korkmadan saptıran zihniyetlere karşı, bu serginin yapılabilmesiydi. Azgın Dalgaların Boğazında, Ölüm Siperlerinin Koynunda... sergisi 15 Nisan da UPSD Galeri de açılıyor, bekleriz. AKM gibi bir mekan olsaydı, bu sergi geniş haliyle orada da yapılabilirdi. Ama ne gezer! Bildiğiniz gibi, ilkel bir şekilde, 7 yıl önce AKM nin kepenkleri indirildi ve ölüme terk edildi. Bizler, bu ülkenin uslanmayan aydınları olarak her riski aldık ve AKM nin kapanmaması için defalarca Taksim Meydanı nda halka açık konuşmalar yaptık, adı da kendi de büyük bu sanat merkezi için. 27 Mart Dünya Tiyatro günü, AKM deyiz İnisiyatifi yle yaptığımız basın toplantısından sonra Çağlayan Adliyesi nde suç duyurusu yapanlar: Eyüp Muhçu, Müjgan Özçay, Üstün Akmen, Orhan Aydın, Ercan Karakaş, Bedri Baykam, Sami Yılmaztürk, Vecdi Sayar, Mahmut Tanal. Diyebilirsiniz ki, AKM yıllardır kapalı, neden şimdi bu dava açıldı? Çünkü bazı şeylerin bir eşref saati vardır, insanın canına tak diyen. AKM nin yarattığı absürd duruma bir an geldi, herkes aynı anda yeter dedi. Ve inanın bu sefer hiç kimsenin bu kararlı adımdan döneceğine ihtimal vermiyorum. Bu girişim AKM yi ortaçağ karanlığının tuzağından kurtaracak. Konuyu yeni öğrenen bir yabancı, mesela AKM nin altından geçen tehlikeli doğal gaz veya noktasal özel fay hatları olduğunu sanabilir! Ya da binada hayaletlerin cirit attığını! Hiçbir normal insan, yalnız çağdaş yaşama zarar vermek için bu kararın uygulanmaya konduğuna inanamaz! Tersini düşünün! Bilincini kaybetmiş başka bir hükümet, bir sabah vakti kalkıp İstanbul camilerinin yarısını ibadete kapatsa ne olurdu? İşte yaşanan aynen böyle bir saçmalık. Çünkü AKM İstanbul kültür yaşamının kalbiydi. DSG etkinlikleri çerçevesinde bu yılki panelimiz için bu kez yurtdışından konuşmacı getirtmedik. Konuyu Rönesans, varoluşçuluk veya müzayedeler rezaletine de taşımadık. Çünkü AKM den daha önemli hiçbir konumuz yok. 17 Nisan Cuma günü saat 14:00-17:00 arasında Piramid Sanat ta sanatçılar, Mimarlar Odası ve dernekler bir araya gelerek bu kararlılığı sizlerle paylaşacaklar. Bu bir tsunami başlangıcıdır. Atatürk ün adından korkup, onu yok etmeye çalışanlar, AKM operasyonuyla bir taşla üç kuş vurduklarını sanırken, çok yanıldıklarını yakında anlayacaklar. DERLEME 27

28 Sokağa çıkma belgen olacak!.. Öyle zırt diye çıkamazsın sokağa Memleketin Cumhurbaşkanı Bakalım Berkin in ekmek almaya gittiğine dair belgesi var mı? dediğine göre Markete pasaport mesela Bir de manava uğrarsan, vize lazım Caddeye çıkarken ruhsatın olacak İyi ki takoz ile kriko istemedi * Anneler de uyarmalı: Bak çocuğum, ekmek alma belgen var cebinde kapı gibi İki kilo da domates almak nereden çıktı şimdi? Çünkü devletin başı altını çizerek Ekmek alma belgesi dedi Sen git sucuk al İndirirler adamı, git ki anlat derdini mahkemede hakime canım çekti, bir parça da sucuk koydurttuk biraz diye * Bak ekmek alma belgen yoksa, 15 yaşında ölsen bile memleketin Cumhurbaşkanı peşini bırakmıyor, hesap soruyor: Ekmek alma belgen var mı? diye * Sakın bunları şaka maka diye hafife alma canımın içi Bak; mandolin öğretmeni Pardon, Başbakan geçen hafta ne dedi: Sokağa çık da göreyim Peki, Cumhurbaşkanı önceki gece neyi imzaladı: İç Güvenlik Yasasını Yani sokağa çıkanlar için vur emri getiren yasayı * Bu bakımdan ekmek alma belgeni cebine koyacaksın, anan ağlamasın canım bebeğim Dikkat edeceksin bir de; ekmek alma belgesi yerine patates alma belgesini göster, bak olmadı yine * Bekir Coşkun bcoskun@sozcu.com.tr 5 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Bu ülkede gerekli belgesi olmayan binlerce iş yaptılar, ama ben en göze gözüken büyük olanını söyleyeyim bir tek: Ak Saray Belgesi yok Kaçak Ölmüş çocuğa Ekmek alma belgesi var mıymış? diye soranı orada oturtmazlar ya. Kara yazgı, belgesiz dolanıyor başımızda 28 UYAN TÜRKİYEM 8

29 Burhan Özfatura 4 Nisan 2015, ZAMAN GAZETESİ Burhan Özfatura nın Bülent Arınç a mektubu... Kardeşim, Bülent Arınç Sana, bu açık mektubu yazmak için, çok uzun süre düşündüm. Hep geciktirdim. Zira seni kırmaktan ve üzmekten çekindim. Seni çok sevdiğimi, sen de iyi bilirsin. Kırk yıla yakın, bir tanışıklığımız, dostluğumuz ve sevgimiz bulunmaktadır. Kaldı ki; sana minnet borcum da vardır da, Defterdarlık görevinden aldıklarında; (güya burnumu sürtmek için) benden nefret eden bir tipe, hakkımda tahkikat yaptırmışlar. 31 adet suç icat etmişlerdi. Davalar, en yakın il olarak, Manisa da görüldü. Ve sen, (bir kuruş bile talep etmeden) savunmamı üstlendin. Tümünde de beraat kararı çıkarttın. Bu iyiliğini, ölene kadar, unutmam mümkün değildir. Bu kırk yıl içinde; senin, ne kadar hassas, dürüst, mütevazi, ihlaslı, bilgili, haramdan korkan bir kişiliğe sahip olduğunu; yakından gördüm. Hiçbir görev, seni şımartmadı. Çıkarcı yapmadı. İşte bu yüzden; yıllardır AKP nin ürettiği, rüşvet, yolsuzluk, yalan, iftira, baskı, zulüm, kıyım, torpil ve kayırma-yandaş olmayanı dışlama, israf, saltanat, hukuksuzluk, anti-demokratik düzen bataklığında olmana çok üzülüyorum. 1. Bunun, vefa gerekçesi ile izahı, mümkün olamaz. Zira, senin kimseye (başta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Abdullah Gül olmak üzere) böyle bir borcun olamaz. Aksine; senin desteğinle bir yerlere gelenlerin, sana vefa borcu vardır. 2. Yine, bu kötü gidişe, çöküşe engel olmak için, kaldım da diyemezsin. Zira; - AKP de kimseye önem vermeyen, - istişare yapmaya tenezzül etmeyen, - Çevresinin dalkavuklarla çevrilmesinden rahatsız olmayan, - Hatta şirke giren tavır ve sözler sergilemesinden de rahatsız olmayan, - Herkesi konu mankeni gibi gören, - Hukuk düzenini ve demokrasiyi hiçe sayan, - Ülkeyi kendi şirketi gibi yürütmeyi arzu eden tek bir otorite mevcuttur. Bu otorite; bugüne kadar, sen dahil-kimseye söz hakkı ve inisiyatif tanımış mıdır? Bundan sonra da tanıması mümkün müdür? Kaldı ki, her fırsatta, senin karizmanı çizme gayreti yok mudur? 3. Eminim ki, mevcut tablo, seni de çok üzüyordur; a. Hani, yokluklarla, yasaklarla, yolsuzluklarla, mücadele edilecekti? Şu anda, hepsi zirve yaptı. b. Hani, bir dava edebiyatı vardı. İnancımıza hizmet edilecekti? Şu an; toplum tam anlamı ile dejenere oldu. Milli ve manevi değerlerimiz yozlaştırıldı. Fuhuş, kumar, alkol, kaçakçılık, sapıklık, uyuşturucu, rüşvet, torpil, yolsuzluklar, zulüm, kıyım, iftira, baskı, kul hakkına tecavüz, kamu malına el uzatma, haramzadelik, lüks, israf, saltanat, görgüsüzlük, gasp, hırsızlıklar, cinayetler, kadına şiddet vb. zirve yaptı. DERLEME 29

30 Anketlere göre; AKP iktidara geldiğinde, beş vakit namaz kılanların oranı %40 idi. Şimdi %18 e indi. Bunda en büyük vebal, partinize aittir. İmam hatip öğrencileri arasında, bu oran, maalesef %13 dür. Kula kul olmak yaygınlaştı. ABD nin projesi, Ilımlı İslam gerçekleştirildi. Ve Diyanet susturuldu. Suç ortağı haline getirildi. c. Hani, Tek Vatan, Tek Bayrak, Tek Dil deniliyordu? Hani; teröristle masaya oturan şerefsizdi? Peki, niçin ülkenin büyük bölümü, terör örgütüne teslim edildi? Niçin, her türlü taviz verildi? Niçin, KCK ve PKK operasyonları durduruldu? Niçin, İmralı daki cani, bu kadar parlatıldı? d. Nedir bu, gurur, kibir, enaniyet, dünya hırsı? Nerede, hukuk düzeni, demokrasi, fikir, ifade, inanç ve teşebbüs hürriyetleri, kul hakkına saygı, can, mal ve namus güvenlikleri? Ülkede; bozulmadık, dejenere edilmedik, işgal edilmedik bir kurum kaldı mı? Halk, niçin sizlerden, bu kadar nefret etmektedir? O; büyük, zor ve dehşetli hesap gününde, havuz medyası, mal, mülk ve dalkavukların bir işe yaraması mümkün müdür? Sevgili kardeşim; Dün geçti, yarın meçhul. Tek imkân, bugünü değerlendirmektir. Bu açıdan, 7 Haziran sonrası filan demeyin. Kendinizi, bir an önce, bu günah çukurundan kurtarın. Daha fazla suç ortaklığı etmeyin. Suçluları ve suçları savunmayın. Bu zulüm düzenine destek olmayın. Aksine; halkın uyanması için, gayret edin. Gerçekleri anlatın. Hepimiz görüyoruz ki; mutlu değilsiniz. Yüzünüz gülmüyor. İnanıyorum ki; bu tabloyu tasvip etmiyorsunuz. Vicdanınız kanıyor. Hatta zaman zaman, vicdanınızın sesi baskın çıkıyor, güzel şeyler söylüyor, tenkit yapıyorsunuz. Ama hemen, geri adım atıyorsunuz. Siz, AKP şablonuna uygun bir tip değilsiniz. Haram-helal ver Allahım. Kulun doymaz yer Allahım diyemezsiniz. Kurtulun bu vebalden. Size yakışanı yapın. Aslınıza dönün. Ebedi hayatınızı daha fazla, riske atmayın. Kırın zincirlerinizi. Sevgilerimle Burhan ÖZFATURA 30 UYAN TÜRKİYEM 8

31 Bülent Esinoğlu 25 Nisan 2015, ulusalkanal.com.tr Uygarlığın huzursuzluğu Tüm dünya halkları büyük bir huzursuzluk içinde yaşıyor. Bir iç bunalımı bir dış bunalım yaratır diyor, Alman düşünür Franz Alteim. Sovyetlerin yıkılmasından ardından, Amerika küreselleşmeyi evrenselleşme gibi dayatınca, içinde yaşadığımız uygarlık bir huzursuzluğa duçar oldu. Biz zaten biliyorduk ki, yeni bir düzen inşası baştan bir çatışma habercisidir. Başka bir ifadeyle düzen inşası çatışma getirir. Küreselleşme düzeninin sahibinin Amerika olmasına karşın, küreselleşme dünya halklarına yapımcısı yokmuş gibi taktim edilmişti. Küreselleşme saldırısından önce dünyanın bir düzeni vardı. Biz biliyoruz ki, şeyler düzen içindeyse, orada güven vardır. Şeyler düzenden çıkmışsa güven gider. Küreselleşme saldırısına paralel olarak şeylerin düzeni bozuldu. Bir kargaşa başladı. Ülkeler ve insanlar bu kaosu yönetmeye mecbur edildi. Ulusal ve kişisel güvenlik ortadan kalktı. Bunların hepsi büyük sermayenin aşırı özgürleşmesi için yapıldı. Böylece, büyük sermaye ne kadar özgürleşirse, emeğin o kadar köleleştiğine şahit olduğumuz bir sürece şahit olduk. Geleceğe dair güven çökünce, kolektif iradeler de çöktü. Zaman zaman ülke insanımızın, buda olmaz dediği şeylere tepkisiz kalmamız bundandır. Mesela, 16 adamız Yunanistan tarafından işgal edildi. Haber bile yapmadılar. Zahmet ve servet arasındaki bağ koptu. Böyle bir ortamda esneklik günün sloganı oldu. Esnekliğin diğer adı ise işsizlikti. Sermaye özgürleştikçe, emek köleleşti. Ve güven ortadan kalktı. İş güvencesi uzun vadeli olmamak ile yer değiştirdi. Güven ve sadakati çökertti. Tepedekiler ötekinin acı çekişini kutlar oldu. Özgürlük ve güven arasındaki denge bozuldu. Uygar kişinin hastalıklı karakteri ilişkilerin tümüne yansıdı. Böylece, korku insanoğlunun bilincine ve bilinçaltına musallat oldu. Bu arada şunu da hatırlatmak gerekir ki, bireye fazla bilgi bombardımanı yapıldı. Fazla bilgiyle sarhoş olan birey, karar veremez ve düşünemez oldu. Eskiden daha az bilgi ile daha çok düşünürdük, şimdi fazla bilgiyle ne yapacağımıza karar veremez oldu. Araçsal akıl ile etik arasındaki bağ da koptu. Araçsal akıl rasyonalite adına etiği yok etti. İstekler ile imkânlar arasındaki fark artı. İlber Ortaylı dan ödünç alarak söylesek, bok bokluğunu bilmez hale geldi. İçinde yaşadığımız sistem yeni bir ahlak üretemiyor. Var olan ahlakı da bitiriyor. Allah korkusu artık bir ahlak düzeni yaratmaya yetmiyor. Yenidünya düzensizliği, uygarlığın huzursuzluğunun kaynağıdır. Dünya çok büyük sancılar yaşıyor. Her halde, ilk büyük değişim bu düzensizliği yaratan sermayenin aşırı özgür olmasına bir çare bulunması gerekiyor. Özgürlükleri dengeleyemeyen dünyanın yeni bir düzene ihtiyacı olduğu açıktır. DERLEME 31

32 Cengiz Öksüz 22 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Köy Enstitüleri neden kapandı Köy Enstitüleri özgün eğitim kurumlarıdır. Dünyada şimdiye dek eğitim alanında Köy Enstitüleri gibi bir eğitim atılımı olmamıştır. İtalya, Almanya. Rusya gibi ülkelerde benzer eğitim modelleri uygulanmış ancak hiçbiri Köy Enstitüleri kadar etkili olmamıştır. Sayın Pakize Türkoğlu nun belirttiği gibi eğitimin ekonomisini kendisinin sağlaması açısından bu okullar tektir. Sayın Türkoğlu durumu şöyle açıklıyor: Tonguç üretime dönük iş eğitimi ilkesini sistemin temeline yerleştirmekle birkaç amacı birden gerçekleştiriyor. Bunlardan biri eğitimi kendi giderinden sorumlu tutarak ekonomi yapmak ve ekonomi yaratmak yoluyla maddi giderini karşılama amacıdır. Yalnız günlük gideri karşılama değil, yaptıklarıyla kendini yatırıma dönüştürüyor. Köy okullarının yapımında imece yoluyla halkın katılımını sağlama ve köy öğretmenlerinin ücretleriyle ilgili düzenleme de aynı amaçla yapılıyor. Eğitimin ekonomik giderlerinin dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir eğitimci tarafından Tonguç un bulduğu ve amaçladığı çözüm şekliyle ele alınıp başarıya ulaştığı görülmüş değildir. (Tonguç ve Enstitüleri) Köy Enstitüleri on yıl gibi kısa bir sürede uygulandı de programları değiştirildi te Öğretmen Okullarına dönüştürüldü. Bu denli kısa bir sürede uygulanıp kapatılmasına karşın Enstitülerin içeride ve dışarıda yankıları güçlü oldu. Kapatıldıktan 68 yıl sonra bile bu okullarla ilgili araştırmalar, incelemeler sürüyor. Gelişmekte olan bazı ülkeler kendi ülkelerinde uygulayabilmek için ülkemize geldi, bu okullarla ilgili bilgi aldı. Köy Enstitüleri köye öğretmen yetiştiren kurumlardı ancak sadece öğretmen yetiştirmek amacıyla açılmamışlardır. Bu kurumlar köye yarayışlı eleman yetiştirmek amacını taşıyorlardı. Sağlıkçı, tarımcı vb. köyün gereksinim duyduğu insanı da yetiştirmeye çalışmışlardır. 10 yılda 21 bin mezun verildi. Bunun 17 bini öğretmendir. Öğretmen olarak 32 UYAN TÜRKİYEM 8

33 yetiştirilenler köylüye, okuma yazma öğretmenin yanında tarım, teknik hayvancılık vb. bilgileri de vereceklerdi. Enstitüler iş için, iş aracılığıyla, iş içinde eğitim ilkesiyle eğitimöğretim yapan, köyü içeriden canlandırmak amacıyla kurulmuş kurumlardı yılında Türkiye de 40 bin köy vardı. Cumhuriyet in ilanından 12 yıl sonra köy eğitiminde yol alınamamıştı. Kentli öğretmen köyde görev yapmak istemiyordu. Klasik yöntemle gidilirse köylerin tamamına okul ancak 70 yıl sonra gidebilecekti. Köylü ilkel bir tarım yapmaktadır. Karasabandan pulluğa bile geçiş yapılamamıştır. Köylerin çoğunda yol, su, elektrik yoktur. Köyü sıtma, verem, trahom gibi salgın hastalıklar kırıp geçirmektedir. İsmail Hakkı Tonguç 1935 yılında İlköğretim Genel Müdürlüğü ne getirilir. Milli Eğitim Bakanı Atatürk ün silah arkadaşı Saffet Arıkan dır. Tonguç un kendisi de köylüdür. Köy çocuklarının okuma koşullarını yakından bilmektedir. Öğretmen okulunda okuyabilmek için 1914 yılında İstanbul dan Kastamonu ya yürüyerek gelmiştir. Yıllardan beri kafasında köy eğitimi vardır... Köy Enstitüsü adı ilk kez 1937 yılında Tonguç un Ferit Oğuz Bayır a yazdığı mektupta görülür. İsmail Hakkı Tonguç a göre köy içinden canlandırılacaktır. Köy çocuklarına öğretmenlik bilgisi yanında tarım ve teknik bilgiler de verilecektir. Kalkınabilmek için asıl yapılması gereken köylüdeki kaderci zihniyeti kırmaktı... Köyü anlayabilmek için onunla kucak kucağa, nefes nefese gelmek lazımdır. Onun içtiği suyu içmek, yediği bulguru yemek, yaktığı tezeğin ifade ettiği sırları sezebilmek ve yaptığı işleri yapabilmek şarttır. Köy Enstitüleri bu düşüncenin ürünüdür. Enstitülere köyden ilkokulu bitirmiş öğrenciler alınacak, bu öğrencilere beş yıl eğitim verilecek. Öğrencilere genel kültürün yanında tarım ve teknik konularında da eğitim verilecek. Küçük ve büyükbaş hayvancılığı, sulu ve susuz tarım, ipekböcekçiliği, arıcılık, marangozluk, duvarcılık, demircilik, bölgesine göre balıkçılık, meyve yetiştiriciliği, fidan yetiştiriciliği, ağaçların aşılanması, temel kazma, çatı çatma becerileri kazandırılacak; ayrıca temel sağlık bilgileri verilecek. Kız öğrencilere ise biçkidikiş, halı, kilim dokuma, çocuk bakımı, ev işleri bilgileri öğretilecektir yılına dek bu eğitim uygulanıyor. Öğrenciler okul binalarını kendileri yapıyor. Bazı okullar açıldığında tek bina bile yoktur. Derslere çadırla başlanmıştır. Sulu susuz tarım yapıyorlar. Binlerce hektar toprağı işliyorlar; ağaçlandırıyorlar, meyve fidanı dikiyorlar. Binlerce küçük ve büyükbaş hayvan yetiştiriyorlar. Masalarını, sıralarını hatta giderek müzik aletlerini yapıyorlar. Duvar örüyor, marangozluk öğreniyorlar. Okullarına su, elektrik getiriyorlar. Köy Enstitülerinde serbest okuma saatleri var. Köy çocukları okulda kitapla karşılaşıyor. Dünya klasiklerini okuyorlar, dünyaları değişiyor. O yıllarda dünya klasiklerinin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından çevrilmesi en çok onların işine yarıyor. Enstitülerin ortak çıkardıkları Köy Enstitüsü dergisinde şiirleri, öyküleri, incelemeleri yayımlanmaya başlıyor. Mehmet Başaran, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Fakir Baykurt, Dursun Akçam, Adnan Binyazar, Ümit Kaftancıoğlu, Osman Şahin ve diğerleri böyle yetişiyor. Hafta sonlarında hafta içinde yapılan işlerin değerlendirilmesi yapılıyor. Görülen eksiklikler, aksaklıklar kıyasıya eleştiriliyor. Hatalı olan özeleştiri yapıyor. İşler küme çalışması esasıyla yapıldığı için hem görevli küme hem de kişiler eleştiriliyor. Eleştirilen; öğretmenler DERLEME 33

34 hatta müdür de olabiliyor. İşte bu uygulama yıllardır konuşturulmayan, susturulan köy çocuklarının görüşlerini ve düşüncelerini her koşulda söyleyebilme özgüvenini kazandırıyor. Küme içinde sorumluluk alma, sorumlulukla birlikte yetki sahibi olma, onları kısa sürede olgunlaştırıyor. Hesap sorma, hesap verme uygulamasına öyle alışıyorlar ki, mezun olduktan sonra devletin kaymakamını, valisini de özgürce eleştirdiklerinden başları derde giriyor. Sabah sporu topluca yapılıyor. Her öğrenci mutlaka bir müzik aletini çalmayı öğreniyor. Haftasonu eğlencelerinde piyesler sahneleniyor... Enstitü mezun ettiği öğrenciyi atandığı köyünde de yalnız bırakmıyor. Onun istediği her şeyi temin etmeye çalışıyor... CUMHURİYET İN BELİ KIRILDI Okulda öğrendiklerini köylerde uygulamaya başladılar. Köylüye kooperatif kurdurdular. Köye su, elektrik getirdiler. Köylüye modern tarımı, hayvancılığı öğretmeye başladılar. Motor ve teknik bilgilerini köye taşıdılar. Köylüye her konuda yardımcı oldular. Hastaya iğne yaptılar. Köylünün saban demirini onardılar: evinin temelini attılar, çatısını çattılar. Köyde zihniyet değişmeye başlamıştı.yüzyıllardır köylünün sırtından geçinenler bu uyanışa izin veremezlerdi. Böyle giderse çobanlık yapacak kimse bulamayacağız diye dert yanıyordu bir ağa. Önce Hasanoğlan Müdürü Rauf İnan görevinden alındı. Tonguç Bir kez kelle verirseniz bir daha önünü alamazsınız diye uyarmıştı İnönü yü de Tonguç görevden alındı. Arkasından Hasan Ali Yücel in Bakanlığına son verdiler. Köy Enstitüleri programı değiştirildi; tarım ve teknik program uygulanmaz oldu. Tüm Enstitü müdürleri değiştirildi. Öğretmenlerin okulla bağları koparıldı. Hasan Ali nin yerine gelen Reşat Şemsettin Sirer Tonguç un belini kıracağım diyordu. İki seneden az görevde kalmasına karşın Enstitüleri bitirdi, köy çocuklarının çanına ot tıkadı. Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyetin aydınlanma kurumlarını kendi eliyle boğmuştu. Aydınlanma çocuğu daha serpilip gelişemeden bağırta bağırta boğulmuştu. İşlenen bir cinayetti. Sonuç çok acı oldu. Köyler akın akın kentlere geldi. Onları kentlerde din tüccarları bekliyordu. Dini politikaya alet edenler kente yeni gelenleri avuçlarının içine aldı ve başımıza iktidar oldu. Tonguç un belini kıracakken Cumhuriyet in beli kırıldı. 34 UYAN TÜRKİYEM 8

35 Cihan Çimen 23 Şubat 2015 Türkiye den Dünyayı kıskandıracak 12 oscarlık performans Oscarlık bir performanstı Bu espriyi günlük hayatımızda sık sık yaparız. Genelde bir şeylerden yırtmak isteyen, iyi rol kesen arkadaşlarımıza karşı. Bakalım, bu ödül töreni ülkemizde olsaydı Oscarların sahipleri kimler ve hangi yapımlar olurdu. Oscarlık performansı her gün birebir izleyen bizler için geliyor. 1. En İyi Film: Operasyon Şah-Fırat Taşındık 2. En İyi Kostüm Tasarımı: Duşakabinoğulları Bornoz Bey in Köpüklü Fedaileri DERLEME 35

36 3. En İyi Kadın Oyuncu: Tuğçe Kazaz 4. En İyi Animasyon: Hölögröm Reyis 5. Yabancı Dilde En İyi Film: Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Pardon, Kimse Yok mu? 6. En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Davutoğlu 7. En İyi Erkek Oyuncu: Nihat Doğan 36 UYAN TÜRKİYEM 8

37 8. En İyi Kısa Film: Sevginin Gücü & Abdullah Çelik 9. En İyi Saç & Makyaj: Yiğit Bulut 10. En İyi Yönetmen: Sinan Çetin 11. En İyi Orijinal Senaryo: Keşif Naber Amerika? 12. En İyi Orijinal Film Müziği: RTE Dayılar RTE Oscarsız Adam Bonusu: DERLEME 37

38 Cüneyt Arcayürek 5 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ Özet!.. Toplumda kargaşa yaratanları, kamu düzenini bozanları süratle yakalayıp cezalandırmak amacıyla polise, hatta valilere geniş yetki veren yasanın bir an önce çıkmasını zorunlu görenler......çağlayan Adliyesi nde üstelik kanun adamı avukatlarla toplum düzenini sağlamak için görevli polis arasındaki çatışmayı kim tetikledi? Devlet le ve toplumda barışı sağlamak görevi olan başta Cumhurbaşkanı Bay RTE ve Başbakan değil mi? Pekâlâ ama ülkede toplumda onurlu yeri olan avukatları kalkanlarıyla sokağa iten, İstanbul Baro Başkanı nın üstünü başını polise aratan, saldırtan kim? Yürütme erki ile sorumlu olmaktan uzak yakın ilgisi bulunmayan Kaçak Saraylı! Hükümet başkanının hatta ilgili bakanın, savcının katledilmesinden sonra önlem olarak avukatların Adalet Sarayı na girerken üstlerinin aranması emrini veren Kaçak Saraylı! Hükümeti aşarak, aşmak bile değil tepeden bir emirle yetkisiz ve sorumluluğu olmayan bir Cumhurbaşkanı ancak hukuk devletinin guguk olduğu bir ülkede... bizim ülkemizde o koltukta oturabilir. Yıllardır hukuk devletini uygulamalarıyla kemiren adıyla namıyla tanınanla, kuyruğuna takılı olan bu kadro devleti yargısı, yasaması, yürütmesiyle ele geçirmelerinden sonra... bugün ne söyleseler ne yazsalar boşuna! *** *** Ama gözü doymuyor. Ezeli düşman saydığı medyaya, muhalefete her fırsatta saldırıyor. Kabataş ta yanında çocuğu olan başı örtülü bir kadına Gezi eylemcilerinin saldırdığını o günlerde iddia etti. Polis raporları ile aksi kanıtlandı. Tanıklar var diyordu, tek bir tanık bulunamadı. Ama hayır, başı örtülü bacıma saldırdılar diyor hâlâ. Ekmek almaya giderken polislerin vurduğu Berkin i poşuluydu diye uydurma kanıt göstererek o günlerde de bugün de yasa dışı eylemcilerin taraftarı gibi göstermeye çalıştığı gibi... Sözcü gazetesi dün, seçim yaklaştıkça -bize göre bir kez daha- oy uğruna milleti bölen Saraylıyı şöyle özetledi. *** 38 UYAN TÜRKİYEM 8

39 Bu ne öfke! Bu ne nefret! Bu ne kin! Elbette, ya 7 Haziran da 400 vekil çıkaramazsam diye aksi gelişmelere ve insanlara öfke saçıyor. Elbette biat etmeyenlerden; yasayla, korkuyla örgütlediği bütün engellemelerine karşın kendisinden nefret edenlerden nefret ediyor. Elbette hayranı olduğu köhne Osmanlı yı tarihten silerek din ile devleti ayıran, laik, demokrat ve ümmeti millet yapan Cumhuriyeti kuranlara nasırlaşmış bir kin duyuyor. Bir eksiği var Sözcü deki özetin: Bu ne ego! Elbette Bay RTE; milleti millet yapan yüzyılın uluslararası demokratik, insan haklarını ve hukuksal öğelerini sanki gerçekten inanıyormuş gibi, oysa kendi egosunu tatmin etmek için dilinden düşürmüyor. *** Mademki hukuka saygılısın, mademki Fırat ın kıyısında burnu kanasa bir vatandaşının ıstırabını gideren önlemler almakta ustasın. Şimdi yanıtla bakalım: Balyoz davası mağdurları beraat ettikten sonra şimdi Derdimiz devletten tazminat almak değil. TSK ye, bize kumpas kuranların yargıya teslim edlmesidir diyorlar. Sen neden bu haklı isteğin gereğinin yapılacağını söyleyemiyorsun? Yoksa, Pensilvanya ile işbirliği yaptığının ortaya çıkmasından mı korkuyorsun? Eleştirdiğin Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanlığı na bütçeyle verilen yasal tahsisatta bile tasarruf yaptı. Bu örneği müsrif yaşamınla kıyaslayarak belki utanç duyarsın diye anımsattık! *** DERLEME 39

40 Cüneyt Arcayürek 10 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ Sözde Müslüman Kendi gerçeğini herkesin göreceğini sanan, kendini hürriyet kahramanı gören, aslında gerçek demokratik bir toplumun 13 yıl değil, bir ay bile tahammül edemeyeceği sonradan görme bu insan.elbette seçimde AKP lehine çalışmalarını sağlamaya çalıştığı muhtarlarla altıncı toplantısında yine bu ülkenin olmazsa olmaz kurumlarına Hatta ve hatta 1923 Cumhuriyeti ne kin içeren bir üslupla saldırdı. Kendini ne sanıyor acaba? Meydan muharebeleri kazanmış, ülkeyi düşmandan kurtaran birisi mi? Çıkıyor kürsüye Mevcut parlamenter sistemle buraya kadar. Sistemi değiştirmek zorundayız diyor. Parlamenter rejimin sona erdiğini söyleyecek sen kimsin yahu? Bu ülkede yeterince kargaşa yaratan bu adama devlet içinde yeri ve görevi belli bir cumhurbaşkanı olduğunu sürekli anımsatarak büyük bir siyasal kargaşa ve sorun yaratmak istemeyenlerin suskunluğundan yararlanan.. Kudret sahibi olmaya gözü bir türlü doymayan bu adam, hangi yetkiyle parlamenter rejimin sona erdiğini söylemek, yerine, başka bir rejim getirmeyi devlete ve halka dayatmak hakkını kendinde görüyor 40 UYAN TÜRKİYEM 8 *** Siyasal açıdan, örneğin AKP listelerine bal gibi müdahale ettiğini gösteren kanıtlar ortada. Bilumum akrabalarını vekil yaparak parlamentoda önümüzdeki dönemde türlü çeşit siyasal fırıldaklar çevireceğinin işaretini bugünden veriyor. Şu sözlerine güler misiniz yoksa bu ülke adına ağlar mısınız? Başkanlık sistemi denildiğinde birilerinin tüyleri diken diken oluyor demekle yetinmiyor. Başkanlık sözünü işitenler tir tir titriyor diyor. Soruyor: Niye? Neden? Yanıt verelim: Zira adının olası başkan olarak geçmesi bile zorbalığın dayanılmaz ölçüde genişleyeceği korkusunu insanların gündemine taşıyor ve.. Evet gerçekten bu sayısız nedenler, -RTE nin başkan olma- olasılığı bile toplumun tüylerini diken diken yapmaya yetiyor. Ha, başkanlıkta adının geçmesi bile sağduyu sahibi olanların elbette tir tir titremelerine neden oluyor

41 Bu halkın yüzde yüzünün kapısında kul olduğu sanısıyla inanılmaz cesaret ve yüzsüzlükle diktatörlüğünün yasal zemini olan başkanlığı durmadan savunuyor. G-20 lerdeki başkanlık sistemini örnek göstererek savunularını güçlü kılmaya çalışıyor. Şu dar görüşe bakın, onlarda diktatörlük olmuyormuş da bizde diktatörlük ve sultanlık neden olacakmış!.. Anlamadığı değil, anlayamadığı neden bu ülkede oralarda yerleşmiş demokrasinin ve kurallarının olmaması. Artık kim özde, kim sözde Müslümandır sorusunu yanıtlamanın zamanı ve sırası geldi.. Rüşvet, yolsuzluk, devletin parasını, yetim hakkını yiyerek zengin olanları koruyanların ve bunları bilerek aksine davranan, konuşanların asla gerçek Müslüman olmadıklarının, olamayacaklarının ayetlerle kanıtlandığına inananlar hiç kuşku yok onlar, özde Müslümandır. Ya sözde Müslüman olanlar... Müslümanlığın bu temiz kural ve inançlarına aykırı olarak, örneğin 17/ 25 Aralık ta kanıtlanan, hükümette dal budak salmış rüşvet, yolsuzluk olaylarının üzerini örten, oğullarını görülmemiş maddi refaha kavuşturanlar, Müslümanlığı kişisel ve siyasal amaçları uğruna istismar edenler.. kim ve kimler olduğuklarını, adlarını söylemeye gerek yok; evet bunlar sözde Müslümanlardır. Ey özde Müslüman halkımız, sözde Müslümanların Müslümanlığı istismar ederek yıllardır bu ülkeyi ve insanlarını sömüren iktidar saltanatına son vermenin zamanı gelmedi mi? *** DERLEME 41

42 Cüneyt Ülsever 14 Nisan 2015 Bir defa iyice okuyup düşünmekte fayda var...sinan Özellikle barajı geçsin diye oyum HDP ye diyenlerin okuması ümidiyle.. Harika bir, Cüneyt Ülsever analizi. Bu yazıda herhangi bir tahmin yapılmadan 8 Haziran sonrası ortaya çıkabilecek siyasi gelişmeler irdelenecektir. Önce bazı saptamalar: Kim ne derse desin seçimin belirleyici sadece iki unsuru var: 1)HDP 2)RTE. Seçim sonucunu belirleyecek en dinamik kitle ise: RTE Başkan Olmasın da Ne olursa Olsuncular dır! Seçimin kilit partisi HDP bu kez ilaveten kimlerden oy alabilir? 1)Daha önce AKP ye oy veren Kürtler. 2) RTE yi durdurmanın tek yolunun HDP nin barajı aşması olduğunu düşünen RTE Başkan Olmasın da Ne olursa Olsuncular Ancak RTE Başkan Olmasın da Ne olursa Olsuncular topyekûn aynı yönde oy kullanmayacaklar: 1)Bir kısmı oyunu bir kereliğine HDP ye verecek. 2)Bir kısmı da ne olursa olsun ben APO nun sultası altındaki bir partiye oy vermem diyecekler (ben bu guruba dâhilim). Bunlar oylarını çoğunlukla CHP ye verecek ama aralarında MHP ye kayanlar da olacak. *** Peki, HDP nin mihenk taşı olacağı 7 Haziran Seçimlerinde hangi olasılıklar hangi siyasal gelişmeleri tetikleyebilir? *** 1)HDP barajı aşarsa: AKP Anayasayı referanduma götürecek 330 milletvekilini bile bulamaz. Eğer, MHP de belirli oranda (%2-3) oyu AKP den geri alırsa AKP tek başına iktidar da olamaz. Bu durumda: a)chp+mhp+hdp Koalisyonu kurulur. Bu durum hukuken olmasa da fiilen RTE nin sultasının sonu olur. b)akp+hdp Koalisyonu kurulur. Tarihi bir fırsat yakaladığını düşünen HDP seçimden önce verdiği: i)katiyen AKP ile koalisyon yapmam, ii)katiyen Başkanlık Rejimine cevaz vermem sözlerini siyaset meydanının en aşağılık reçetesi dün dündür, bugün bugündür! safsatası ile unutur ve kucağına düşecek RTE den 42 UYAN TÜRKİYEM 8

43 büyük tavizler kopararak: a)merkezde Başkanlık Rejimi. b)yerelde büyük yetkilerle donatılmış Özerklik Rejimi prensibi etrafında AKP ile ortak olur. İki prensibin bir arada işleyeceği Anayasa değişimi referanduma gitse bile milletten (AKP liler+kürtler) onay alır. Bu durumda RTE Başkan Olmasın da Ne olursa Olsuncular arasında HDP ye oy verenler kendi elleri ile RTE yi Başkan yapmış olurlar. Bu da siyasetin cilvesi olarak vicdanlarına kazınır! *** 2)HDP Barajı aşamazsa: a)ayrıca CHP de, MHP de AKP den anlamlı oranda (%2-3) oy koparamazsa: AKP Anayasayı tek başına değiştirecek sayıda milletvekili kazanır. RTE 40 gün 40 gece şenlik ilan eder! b) CHP ve MHP AKP den anlamlı oranda (%2-3) oy koparırsa: AKP Anayasayı, tek başına Meclis te değiştirecek değil ama referanduma götürecek milletvekili sayısını yakalar. Ben RTE nin bu durumda da milletten istediği cevazı alacağına inanıyorum. c)hdp CHP den bir miktar oy kapar (%1-2) ama %10 luk barajı yine de aşamazsa: AKP ile CHP nin arası milletvekili sayısı açısında daha da açılır. AKP şenlik yapar, CHP kaosa sürüklenir. d)yukarıdaki üş şıkkın her birisi Kürt siyasetinin Parlamento dışına kaymasına neden olur. Kürt Hareketi kendi başına Özerklik ilan eder, Yerel Parlamento kurar. Bölgesel Özerkliğin ve Yerel Parlamentonun güvenliği PKK güçlerine emanet edilir! *** Parlamentoya giremeyecek Kürt siyasetinin Parlamento dışına kayması bir anlamda içsavaş demektir. RTE bu felaketten fazla gocunmaz. Altı ay içinde yanan-tutuşan Türkiye nin haline bakmaksızın TBMM de Anayasayı istediği şekilde değiştirip, ülkeyi %10 barajının düşürüldüğü (HDP nin Meclis e girişinin garanti edildiği) bir erken genel seçimesürüklemeyi dener. Ancak; TSK, özellikle genç subaylar bu altı aylık iç savaşa/yanan-tutuşan ülkeye ne tepki verirler, be hesaplayamıyorum. *** Bu yazı ile meramım 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinin ne kadar ama ne kadar önemli, ne kadar ama ne kadar kritik olduğunu izah etmektir. Unutmayın yukarıda saydığım tüm olasılıkların hayata geçmesi şu partiden bu partiye sadece ve sadece %2-3 lük oy kaymasına bağlıdır. Ülkede %2-3 oranında seçmen oyunun bu kadar büyük farklı sonuçlar yaratacağı başka bir seçimin yapıldığını hatırlamıyorum. Her seçimde %2-3 oranında kararsız seçmen nasıl oy kullanacağını son güne kadar kendisi de bilmez. Bunun için doğru/namuslu tahmin yapmadıkları için değil, ancak çaresiz oldukları için kamuoyu yoklaması yapan araştırma şirketlerinin tahminlerine ben itibar etmiyorum. Şahsen 7 Haziran akşamına dek ben elim yüreğimde yaşayacağım. DERLEME 43

44 8 Haziran da kopacak kıyamete hazır olun Bu yazıda herhangi bir tahmin yapılmadan 8 Haziran sonrası ortaya çıkabilecek siyasi gelişmeler irdelenecektir. Önce bazı saptamalar: Kim ne derse desin seçimin belirleyici sadece iki unsuru var: 1) HDP 2) RTE Seçim sonucunu belirleyecek en dinamik kitle ise: RTE Başkan Olmasın da Ne olursa Olsuncular dır! Seçimin kilit partisi HDP bu kez ilaveten kimlerden oy alabilir? 1) Daha önce AKP ye oy veren Kürtler 2) RTE yi durdurmanın tek yolunun HDP nin barajı aşması olduğunu düşünen RTE Başkan Olmasın da Ne olursa Olsuncular Ancak RTE Başkan Olmasın da Ne olursa Olsuncular topyekûn aynı yönde oy kullanmayacaklar: 1) Bir kısmı oyunu bir kereliğine HDP ye verecek. 2) Bir kısmı da ne olursa olsun ben APO nun sultası altındaki bir partiye oy vermem diyecekler (ben bu guruba dâhilim). Bunlar oylarını çoğunlukla CHP ye verecek ama aralarında MHP ye kayanlar da olacak. *** Peki, HDP nin mihenk taşı olacağı 7 Haziran Seçimlerinde hangi olasılıklar hangi siyasal gelişmeleri tetikleyebilir? *** 1) HDP barajı aşarsa: AKP Anayasayı referanduma götürecek 330 milletvekilini bile bulamaz. Eğer, MHP de belirli oranda (%2-3) oyu AKP den geri alırsa AKP tek başına iktidar da olamaz. Bu durumda: Cüneyt Ülsever cuneyt.ulsever@yurtgazetesi.com.tr 15 Nisan 2015 a) CHP+MHP+HDP Koalisyonu kurulur. Bu durum hukuken olmasa da fiilen RTE nin sultasının sonu olur. b) AKP+HDP Koalisyonu kurulur. Tarihi bir fırsat yakaladığını düşünen HDP seçimden önce verdiği: i) Katiyen AKP ile koalisyon yapmam, ii) Katiyen Başkanlık Rejimine cevaz vermem sözlerini siyaset meydanının en aşağılık reçetesi dün dündür, bugün bugündür! safsatası ile unutur ve kucağına düşecek RTE den büyük tavizler kopararak: a) Merkezde Başkanlık Rejimi. 44 UYAN TÜRKİYEM 8

45 b) Yerelde büyük yetkilerle donatılmış Özerklik Rejimi prensibi etrafında AKP ile ortak olur. İki prensibin bir arada işleyeceği Anayasa değişimi referanduma gitse bile milletten (AKP liler+kürtler) onay alır. Bu durumda RTE Başkan Olmasın da Ne olursa Olsuncular arasında HDP ye oy verenler kendi elleri ile RTE yi Başkan yapmış olurlar. Bu da siyasetin cilvesi olarak vicdanlarına kazınır! *** 2) HDP Barajı aşamazsa: a) Ayrıca CHP de, MHP de AKP den anlamlı oranda (%2-3) oy koparamazsa: AKP Anayasayı tek başına değiştirecek sayıda milletvekili kazanır. RTE 40 gün 40 gece şenlik ilan eder! b) CHP ve MHP AKP den anlamlı oranda (%2-3) oy koparırsa: AKP Anayasayı, tek başına Meclis te değiştirecek değil ama referanduma götürecek milletvekili sayısını yakalar. Ben RTE nin bu durumda da milletten istediği cevazı alacağına inanıyorum. c) HDP CHP den bir miktar oy kapar (%1-2) ama %10 luk barajı yine de aşamazsa: AKP ile CHP nin arası milletvekili sayısı açısında daha da açılır. AKP şenlik yapar, CHP kaosa sürüklenir. d) Yukarıdaki üş şıkkın her birisi Kürt siyasetinin Parlamento dışına kaymasına neden olur. Kürt Hareketi kendi başına Özerklik ilan eder, Yerel Parlamento kurar. Bölgesel Özerkliğin ve Yerel Parlamentonun güvenliği PKK güçlerine emanet edilir! *** Parlamentoya giremeyecek Kürt siyasetinin Parlamento dışına kayması bir anlamda içsavaş demektir. RTE bu felaketten fazla gocunmaz. Altı ay içinde yanan-tutuşan Türkiye nin haline bakmaksızın TBMM de Anayasayı istediği şekilde değiştirip, ülkeyi %10 barajının düşürüldüğü (HDP nin Meclis e girişinin garanti edildiği) bir erken genel seçime sürüklemeyi dener. Ancak; TSK, özellikle genç subaylar bu altı aylık iç savaşa/yanan-tutuşan ülkeye ne tepki verirler, be hesaplayamıyorum. *** Bu yazı ile meramım 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinin ne kadar ama ne kadar önemli, ne kadar ama ne kadar kritik olduğunu izah etmektir. Unutmayın yukarıda saydığım tüm olasılıkların hayata geçmesi şu partiden bu partiye sadece ve sadece %2-3 lük oy kaymasına bağlıdır. Ülkede %2-3 oranında seçmen oyunun bu kadar büyük farklı sonuçlar yaratacağı başka bir seçimin yapıldığını hatırlamıyorum. Her seçimde %2-3 oranında kararsız seçmen nasıl oy kullanacağını son güne kadar kendisi de bilmez. Bunun için doğru/namuslu tahmin yapmadıkları için değil, ancak çaresiz oldukları için kamuoyu yoklaması yapan araştırma şirketlerinin tahminlerine ben itibar etmiyorum. Şahsen 7 Haziran akşamına dek ben elim yüreğimde yaşayacağım. Cüneyt Ülsever DERLEME 45

46 Doğu Perinçek 25 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Doğu Perinçek Taksim e çıktı Ermeni soykırımı yalanına karşı binlerce yurttaş dün İstiklal Caddesi nden Taksim e yürüdü. Burada konuşan Vatan Partisi Lideri Doğu Perinçek Obama ya sert yanıt verdi. Büyük Felâket, emperyalizm tarafından ateşe sürülmektir diyen Perinçek ardından Cumhuriyet Anıtı na çelenk koydu 25 Nisan 2015 Cumartesi, AYDINLIK İstihbarat Servisi 100. yılında Ermeni soykırımı yalanına karşı Türk milleti ayağa kalktı. Türkiye ve dünyanın birçok yerinde Türkler, eylem gerçekleştirdi. İstanbul daki eylemin merkezi İstiklal Caddesi oldu. Binlerce yurttaş Vatan Partisi, TGB, Talat Paşa Komitesi, Cumhuriyet Kadınları Derneği ve Azerbaycan Türkleri öncülüğünde Galatasaray Lisesi önünden Taksim Meydanı na Soykırım yalanı emperyalist planı sloganlarıyla yürüdü. Binlerce vatandaşın katıldığı yürüyüş, Galatasaray Lisesi önünde başladı. Burada eyleme öncülük eden parti ve örgütlerin yanı sıra, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Genel Başkan Yardımcıları Tayfun İçli, Şule Perinçek, Erol Çakır ve aralarında emekli Tümamiral Soner Polat, Günizi Dizdar, Hasan Ataman Yıldırım, Deniz Yıldırım, Elif İlhamoğlu ve Yadigar Özen in de yer aldığı çok sayıda milletvekili adayı katıldı. Eylemde Hrant Dink in Amerika bu, gelir o kendi hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çeker gider şeklindeki sözlerinin yer aldığı dövizler taşındı. Sık sık Türk-Ermeni kardeştir, Amerika kalleştir, Soykırım yalanı emperyalist planı sloganları atıldı. Türk ve Azerbaycan bayraklarının da taşındığı yürüyüş sonunda Fransız Konsolosluğu önünde bir konuşma yapan Perinçek, 1915 yılında yaşanan acıların bu milletin acısı olduğunu söyleyerek, bu acıyı bu topraklara saldıranların anlayamayacağını vurguladı. Perinçek, ABD Başkanı Obama yı da sert bir dille uyararak 1915 olaylarına ilişkin söyleminiz, aynı 1915 yılındaki gibi bugün de bir savaş propagandasıdır dedi. Perinçek, konuşmasının ardından bir 46 UYAN TÜRKİYEM 8

47 heyetle Taksim Meydanı ndaki Cumhuriyet Anıtı na bir çelenk bıraktı. Emperyalizmin 100 yıllık savaş propagandası Doğu Perinçek, konuşmasında şunları söyledi: Bugün 24 Nisan Evet 100. Yıl! İnsanlığın, Mazlumlar Dünyasının ve Türk Milletinin de 100. Yılı var! 100 yıl önce İngiliz ve Fransız emperyalistleri Çanakkale ye kara saldırısını başlattılar. 18 Mart 1915 günü zırhlılarıyla gelmişlerdi. Çanakkale Boğazı na gömüldüler. 24 Nisan 1915 günü yine deniz armadalarıyla, toplarıyla ve yedi iklimden topladıkları sömürge askerleriyle çıktılar vatanımıza. Mehmet Akif onlar için, Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ demişti. İşte biz burada insanlığa, o hayasız akın ın 100. yılını hatırlatıyoruz. 24 Nisan 1915 te zamanın büyük emperyalist devletlerinin saldırısına uğrayan bir millet var. Ermeni katliamı yalanı, o saldırının propaganda harekâtı kapsamında 100 yıl önce savaş koşullarında piyasaya sürüldü. MAZLUMLAR DÜNYASININ DİRENİŞİNİN BAŞLANGIÇ GÜNÜ Türkiye, 1914 yılından 1922 ye kadar sekiz yıl Yedi Düvel e (Yedi Devlete) karşı savaştı ve onları dize getirdi. 24 Nisan 1915, Mazlumlar Dünyasının emperyalizme karşı ilk büyük direnişinin başlangıç tarihidir. Bugün Asya, Afrika, Latin Amerika ülkeleri, bağımsız ülkeler olarak dünya haritasında yer alıyor. Yüzyılın bu büyük olayı, Türkiye nin Birinci Cihan Savaşı direnişiyle başladı. Sovyet Devrimi de o direniş koşullarında gerçekleşti. Millî Kurtuluş Savaşları ve Devrimler Çağını başlatan olay, emperyalist dünyada bir süredir Ermeni Soykırımı diye anılıyor. 24 Nisan gününde iki tarih cephe cepheye gelmiştir: Emperyalistlerin tarihi ile Mazlum Milletlerin tarihi. Avusturalya dan, Yeni Zelanda dan, Hindistan dan ve Afrika dan getirtilen sömürge askerleri, emperyalistler tarafından ateşe sürüldüklerini, işte bizim o direnişimiz sayesinde öğrendiler. 100 yıl sonra bugün, kim, hangi Ermeni soykırımından söz edebilir? Biz vatanımızı savunduk, Mazlum Milletleri ayağa kaldıran bir Kurtuluş Savaşı verdik. 24 Nisan ın anlamı budur. EMPERYALİZMİN ATEŞE SÜRDÜĞÜ MAZLUMLAR Ve biz, işte bütün insanlığa 24 Nisan ın anlam ve önemini İstanbul dan bir bildiriyle hatırlatıyoruz. Ermeni meselesi, 1915 yılında İngiliz, Fransız emperyalistleri ve Çarlık Rusyası ile Türkiye arasındaki büyük savaşın bir cephesiydi. Türkiye nin üzerine yalnız Anzaklar ve Hindular ve Afrikalılar sürülmedi, o savaşta Ermeni çeteleri ve Yunan Orduları da emperyalist devletlerin piyonları oldu. Çarlık Ordusunda 200 bin Ermeni asker savaşıyordu. Yine Ermeni askerler, Fransız emperyalistlerinin ordularında savaştılar. DERLEME 47

48 Bunun dışında Ermeni çeteleri, daha savaş öncesinde Çarlık tarafından örgütlenmiş ve silahlandırılmıştı. Savaş başlayınca, Türkiye yi iç hatlardan vurma görevini yaptılar. YÜZYILIN DERSİ: EMPERYALİZME ALET OLMAK Büyük Felâket emperyalizm tarafından ateşe sürülmektir. Bugün de Suriye de, Irak ta, Türkiye de ve savaş olan her yerde, emperyalizmin cepheye sürdüğü aldatılmışlar var. 100 yılın dersi, emperyalizme alet olmaktır. ERDEMLİ ERMENİLERİMİZİN BÜYÜK FELAKET TANIMI Ama hakikate sadık olan, erdemli Ermeniler de var. Örneğin Ermenistan ın ilk Başbakanı Ovannes Kaçaznuni, Emperyalistlerin kendilerini dolduruşa getirdiğini ve Büyük Felâketin nedeninin emperyalist devletler olduğunu, 1923 yılı Taşnak Partisi Kongresi nde insanlığın belleğine rapor olarak bıraktı. Yine Ermeni Patrik Vekilimiz Sayın Aram Ateşyan ve Başpiskopos Sayın Anuşyan, karşılıklı kırımlardan emperyalist devletlerin sorumlu olduğunu vurguluyorlar. ACI ÇEKENLERİN HEPSİ BİZİM İNSANLARIMIZ 1915 yılındaki acılar, bizim acılarımızdır. Acı çeken insanlarımız, bu toprakların insanıdır. O insanlar, hangi milliyet ve dinden olursa olsun bizim insanlarımızdır. Onların acısını biz biliriz, bu topraklara saldıranlar bilmez. YALANCININ GÖZYAŞLARI İşte bu gerçeklere rağmen, Avrupa Parlamentosu, Papa Hazretleri ve Obama, timsah gözyaşları döküyorlar. Yalancının gözyaşlarıdır bunlar. Sahte gözyaşları! Irak ta daha dün bir buçuk milyon mazlumu katledenler, bugün hâlâ Suriye de yüzbinlerce mazlumu yine zavallı insanları kullanarak öldürtenlerin insanlık adına söyleyebilecekleri bir sözcük var mı? ABD Başkanı Obama, yüzyıl öncesi üzerine bildiriler yayınlayacağına, bugünün hesabını versin! İNSANLIĞA BİLDİRİMİZ: VATANIMIZI SAVUNDUK İşte biz, Mazlumlar Dünyasının temsilcileri olarak buradan insanlığa bildirimizi yayınlıyoruz. 100 yıl önce vatanımızı savunuyorduk. Bugün de Suriye, Irak, İran, Filistin, Afganistan, Yemen, Venezuela, Küba ve Kore yi savunuyoruz. Emperyalizme karşı direnen her toprak parçası, bizim vatanımızdır. Vatan Partisi nin vatanı, önce Türkiye dir ve aynı zamanda emperyalizme karşı ayağa kalkan bütün kara parçalarıdır. MASKENİZİ İNDİRİYORUZ: BÖLMEK PEŞİNDESİNİZ Bugün 1915 olayları, bir tarih tartışması değildir. Yine emperyalizme karşı savaşıyoruz. Başlarında bu kez ABD emperyalizmi var. Obama yı buradan uyarıyoruz: Bütün insanlık sizi tanıyor. Amacınız, geçmişte acı çeken Ermenilere saygı değildir. Siz, 100 yıl öncesinde olduğu gibi, bugün de Türkiye yi bölmek peşindesiniz! Türkiye, Irak, Suriye ve İran toprakları üzerinde sözüm ona Kürdistan kurmak için 48 UYAN TÜRKİYEM 8

49 yürüttüğünüz fesadı yüzünüze çarpıyoruz. Amerikan askeriyle Kürdistan kurulur mu? Siz, İkinci İsrail i kurmak için, Türkiye nin direncini kırma hayâllerine kapıldınız olaylarına ilişkin söyleminiz, aynı 1915 yılındaki gibi bugün de bir savaş propagandasıdır. Buradan, İstanbul dan maskenizi indiriyoruz! AİHM KARARINI GÖZÜNÜZE DAYIYORUZ Ey emperyalistler ve Ey Haçlı Seferine piyon olanlar! Siz bir kez daha kaybettiniz. Her alanda kaybettiniz. İnsanlık kazanıyor. İşte gözünüze dayıyoruz, elimizde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nin Perinçek-İsviçre Davası kararı var. O kararın gerekçesinde 1915 olaylarının Yahudi Soykırımına benzemediği yazıyor. Böylece Avrupa nın en yüksek mahkemesi, 1915 olaylarının soykırım tanımı içinde görülemeyeceğini saptamış bulunmaktadır. Yine gözünüze dayıyoruz. Lahey Adalet Divanı, daha geçen ay, Sırbistan-Hırvatistan davası kararında, 1948 yılında tanımlanan soykırım suçunun 1948 öncesi olaylara uygulanamayacağını vurguladı. Ayrı karar, tehcirin soykırım anlamına gelmeyeceğini de saptadı. Daha iki gün önce Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği Sözcüsü, 1915 olaylarını soykırım olarak niteleyen bir yargı kararı olmadığını belirtti. BİLİNİZ VE ÖĞRENECEKSİNİZ Kİ... Biliniz ve öğreneceksiniz, - Vatanımızı bölemezsiniz, bölemeyeceksiniz! - Atatürk Devrimiyle kurduğumuz Cumhuriyetimizi yıkamazsınız, yıkamayacaksınız! - Ermeni soykırımı, tarihsel bir yalandır. - Ermeni soykırımı, uluslararası bir yalandır. - Ermeni soykırımı, emperyalist bir yalandır. - Biz vatanımızı savunduk. DERLEME 49

50 Doğu Perinçek 30 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ CHP ve MHP yönetimlerine çağrı: AKP ve HDP ile hükümet kuracak mısınız açıklayın! EKONOMİ VE SİYASET MAFYALAŞTI Bugün Türkiye deki rejim, ABD güdümlü Mafya-Tarikat rejimidir. AKP nin sıcak para diktatörlüğü altında ekonomi mafyalaştı ve tarikat rantları oluştu. Buna bağlı olarak başta AKP olmak üzere, parlamentodaki siyasal partilerin yönetimleri de mafyalaştı. Ayrıca küresel merkezlerin baskısıyla siyasete etnik ve mezhepsel bölünmeler damgasını vurdu ve artık Türkiye kasetlerle yönetiliyor. Aksaray da saltanat süren Tayyip Erdoğan 36 ayrı yerde BOP Eşbaşkanı olduğunu söyleyerek yabancı bir devlete bağlı olduğunu itiraf etmiştir. CHP Genel Başkanı küresel projeler kapsamında kaset tertipleriyle değiştirilmiş, Kemal Kılıçdaroğlu yönetime getirilmiştir. MHP nin de seçim listeleri kasetlerle düzenlenmiş ve MHP yönetimi kasetlerle denetim altına alınmıştır. Bu partiler mi Türkiye yi kurtaracak? İki kasetlik canı olan partiler mi Türkiye nin sorunlarını çözecek? Bugün Türkiye de milli egemenlikten söz edilemez. Mafya ve tarikatların güdümündeki partilerle demokrasi olmaz. Bu rejim, kesinlikle demokrasi değildir. Sıcak para diktatörlüğüne, cemaat ve tarikat saltanatına demokrasi denemez. EMPERYALİST PROJE: AKP-CHP ORTAKLIĞI Şimdi rejim çıkmaza girmiştir. Borçlanma ekonomisi artık yürümüyor. Türkiye nin bölünme süreci yürütülemiyor. Türk milleti direniyor. Rejimin küresel efendileri, 7 Haziran dan sonra AKP-CHP koalisyonunu kuracaklarını açıklıyorlar. PKK nın yasal uzantısı olan HDP de bu koalisyonun doğal ortağı oluyor. Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en tehlikeli fesadıyla karşı karşıyadır. AKP-CHP-HDP suç ortaklığıyla amaçlanan bölünmüş Türkiye programında şunlar var: - Türk milleti Anayasa dan kovulacakmış, - Güneydoğu Bölgesine özerklik verilecekmiş, - Cumhuriyet in temeli olan Atatürk Devriminin son kaleleri de yıkılacakmış. 50 UYAN TÜRKİYEM 8

51 KANLI ÇATIŞMA PLANI Bu plan bir barış planı değildir. Rejim partileri ülkemizi kanlı çatışmalara sürükleyen projede görev almış bulunuyor. Buna izin veremeyiz! Vatan Partisi olarak bu planı bozguna uğratacağız! Milletimize güveniyoruz! AKP ile hükümet kurmak Cumhuriyete ihanettir, vatana ihanettir. AKP nin suç ortağı olan bölücü terör örgütünün yasal uzantısı olan HDP yi Meclise ve hükümete taşımak vatana ve Cumhuriyete ihanettir. CHP ve MHP yönetimlerini kamuoyuna açıklamada bulunmaya çağırıyoruz: 8 Haziran dan sonra AKP ve HDP ile hükümet ortağı olacak mısınız? DÖRT AYAKLI KARANLIK REJİM Bugün Türkiye yi bölen ve milli ekonomiyi çökerten karanlık rejim, siyaset düzleminde dört ayağa dayanıyor: AKP, HDP, CHP ve MHP. Rejimin küresel efendileri ellerindeki bütün imkan ve araçlarla bu dört ayaklı rejimi yıkılmaktan kurtarma çabası içindedir. Vatan Partisi bu millet ve halk düşmanı karanlık rejimin cepheden karşısındadır. Özgür ve örgütlü halkla, Atatürk ün Altı Ok programıyla Cumhuriyet Türkiye sini devlet ve toplum katında yeniden inşa edeceğiz. Vatan Partisi nin Meclis e girmesi küresel merkezlerin Türkiye yi bölme projesini bozguna uğratacaktır. ABD emperyalizmi ve işbirlikçileri ne kadar çabalasalar da bölücü terör örgütü PKK ya yüzde 10 barajını atlatamayacak ve hükümet ortağı yapamayacaklardır. Vatan Partisi, 8 Haziran da kesinlikle Meclis tedir! DERLEME 51

52 Ege Cansen 23 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ 4G İhalesi değil iltizam müzayedesi Devletimiz telefon şirketlerinin, 4G yani Dördüncü Nesil teknolojiye geçmesini izne bağlamış. Yani devlet, lisans (ruhsat/izin) vermezse, telefon şirketleri hizmet kalitesini artıramayacak. Tuhaf, ama gerçek. Her hangi bir işe girişmek için teknik, mesleki veya mali yeterlilik aranması dışında, ayrıca devlet ruhsatı gerekiyorsa orada bir arz kısıtlanması var demektir. Arz kısıtlanırsa, o piyasada rant oluşur. Dolayısıyla, o hizmeti veya ürünü satın alacak halkın ödeyeceği fiyat da yukarı gider. AKP, özelleştirme adı altında yıllardır iş yapma ruhsatı satıyor. Yani kıtlık rantından, bütçe geliri yaratıyor. Karşılığında işletmeci özel firmalara uzun süreli fiyata gömdürülmüş ek vergi toplama imtiyazı veriyor. Vergi toplama işini peşin fiyata satmaya Osmanlı da iltizam denirdi. Mesela 4G de de bu iltizam (vergi toplama yetkisi) 2029 a kadar sürecektir. DIŞ BORÇ ALMANIN DOLAYLI YOLU Su ve elektrik dağıtımı, telefon hizmeti gibi doğal veya teknolojik tekelci piyasalarda, eskiden sadece devlet/belediye şirketleri faaliyet gösterirdi den sonra bütün dünyada bu işler büyük çapta özelleştirildi. Eğer o sektörde tekel veya yarı tekel hali devam edecekse, sektöre girişler lisansa faaliyetler denetime bağlandı. Lisanslar da en yüksek parayı verene satıldı. Devlet bir varlığını elden çıkardığına göre borcunun da azalması gerekir diye düşünüldü ve toplanan paralarla da kamu borçları azaltıldı. Ancak özelleştirmenin amacı, para toplamak değil, ekonomide kaynak kullanım verimliliğini artırmaktı. Bizim cingöz AKP maliyecileri, özelleştirmeyi kamunun iç borcunu-özel sektörün dış borcuyla takas etme yöntemi olarak kullandılar. İleriki yıllarda tahsil edilecek dolaylı vergileri peşin fiyatına kırdırma, AKP için güzel bir propaganda teması oldu. Artık devletin kasasından bir kuruş çıkmadan köprü, yol ve havalimanları yapılabiliyordu. DEV İHALE (!) 26 MAYISTA Haberlere göre 4G ihalesinden kabaca 3 milyar Euro bekleniyormuş. Bir vatandaş olarak sormamız gereken sorular var. 1. Dünya kadar yatırım yaparak halka 4G kalitesinde hizmet sunacak, kâr amaçlı bu şirketler, bu kadar parayı devlete niçin ödüyor? 2. Bu paraları kimden borç alacaklar, yüzde kaç faiz ödeyecekler? 3. Hem yatırımlarının maliyetini hem de ödedikleri ruhsat bedelini çıkarmak için, halka sundukları ve sunacakları telefon hizmetinin fiyatını, ne kadar şişirecekler? Cevapları firmalar verebilir. Şirketler 3 milyar Euro yu bankalardan, bankalar da yurt dışından borçlanacak ve devlete verecekler. Yani aslında devlet dış borç alacaktır. Bu borca da faiz ödenecektir. Olay bu kadar açıktır. Olmasın, yapılmasın demiyorum; ama fiyata gömdürülecek faizin kaça geldiğini lütfen halka anlatalım. Birileri de çıkıp AKP döneminde kamunun borçları ve faiz ödemeleri azaldı diye kimseyi kandırmasın. Son söz: Şişede şarap varsa, sirke yazsa da içindeki şaraptır. 52 UYAN TÜRKİYEM 8

53 Ege Cansen 30 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Türkler haksızdır Ezelden beri ilgimi çeken bir olgu var. Belli Türkler, Türklerle başka milletler veya azınlıklar arasında ortaya çıkmış her ihtilafta mutlaka Türkler Haksızdır diyor. İhtilafın kiminle olduğu da önemli değildir. Karşı tarafta Rumlar, Ermeniler, Yahudiler veya Kürtler olabilir. Kural şudur: Herhangi bir ihtilafın taraflarından biri Türklerse mutlaka haksız olan onlardır. İşin esas çarpıcı yönü Türkleri her vakada haksız bulan Türklerin genelde hep aynı kişiler olmasıdır. Ben de oturdum bu arkadaşların tipolojisini belirlemeye çalıştım. Öncelikle bunlara adını koymalıydım. Genel davranış kalıplarına bakarak, isimlerini Ecnebi Türkler olarak belirledim. ECNEBİ TÜRKLER Ecnebi Türklerin ortak özellikleri var. Birincisi bunların yabancılarla sıkça bir araya gelmeleridir. Bu yüzden, kendi seçimleri olmadığı halde maalesef Türk pasaportu taşıdıkları için, yabancıların gözünde kapaktan kötü insan olarak yaftalanmaktalar. Üstelik yabancıların eleştirilerine bazen istemeden cevap vermek zorunda kalmaktalar. Onlar da bu işten yorgun düşüp, kurtuluşu Türklükten istifa etmekte bulmaktalar. Yabancılara Haklısınız Türkler haksızdır diyerek sırtlarındaki Türklük yükünden kurtulmaktalar. Ancak bu tutum onlarda bir kimlik bölünmesi yaratmaktadır. Bu çelişkiden kurtulmak için bu sefer dönüp Türklere niçin böyle konuştuklarını anlatmak gibi yeni bir külfet üstlenmekteler. Hasbelkader Türk ama ruhen Ecnebi/Fransız olan bu tiplerin ikinci ortak özelliği ise Atatürk ve Cumhuriyetten hoşlanmamalarıdır. İNSANLIK TARİHİ HARPLER TARİHİDİR Fatih Sultan Mehmet in İstanbul u alması, bir işgal mi yoksa bir fetih midir? Allah ın Orta Asya sından gelen bir kavmin Viyana kapılarında ne işi vardır? 65 milyon kişinin öldüğü Birinci ve İkinci Dünya Harpleri niçin Avrupalılar arasında çıkmıştır? Hangi taraf haklıdır? Aç aslanın karnını doyurmak için üzerine saldırdığı boğanın, bir boynuz darbesiyle avcı aslanı öldürmesi bir hayvanlık suçu mudur? Dünyanın düzeni canlıların kendi soylarını sürdürme güdüsü üzerine inşa edilmiştir. Rumların, Ermenilerin, Kürtlerin isyan etmeleri hak ise, vatan belledikleri Anadolu da mevcudiyetleri tehlikeye giren Türklerin, kendi varlıklarını muhafaza için can havliyle gaddarlık yapmaları niçin haksız olsun? AYDINLAR TOPLUMUN VİCDANIDIR Haklı olmak, vicdansızlığın gerekçesi olamaz. Aydınların görevi kendi toplumlarının vicdanı olmaktır. Toplumsal vicdanın oluşması, ulusa saygınlık kazandırır; milli menfaate hizmet eder. Ancak Ecnebi Türkler Türk toplumunun vicdanı olamaz. Bir toplumun vicdanı olabilmesi için aydınların, önce kendi ulusundan kopmaması gerekir. Son söz: Herkes, kendi vicdanının sesini dinler. DERLEME 53

54 Ekrem Kahraman 30 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Ya bir yol bulacağız ya bir yol yapacağız! Sanki tek bir partiyle karşı karşıyayız. Birleşik, partiler üst ü, yasa dışı BOP enstrümanı bir üst örgütlenme bu. Genel merkezi Atlantik ötesinde. Meclisteki sistem partilerinin (AKP-CHP-MHP-HDP) hepsinin de dizayn edilmiş üst yönetimleri önemli ölçüde bu organizasyonun içerisinde. Onların içinde de Amerikancılar, BOP çular, AB ciler, Açılımcılar, Fethullahçılar Ermeni soykırımı olducu lar. Ortak kontenjanları liste başlarında seçilecek sıralarda. Gerisi fark etmiyor zaten; orası da formalite icabı ve sistem partilerinin oyun alanları olarak bırakılmış. Hangi parti kazanırsa kazansın aslında kazanan da asıl o üst BOP enstrümanı aygıt. Geliyor olan asıl büyük felaket i, bu büyük tarihsel açmazı görüp feryadı figan eden partiler ve aklı başında aydınlarımız duruma isyan ediyorlar. Ne kadar yandaşı, ikinci cumhuriyetçisi, neoliberali, sözde muhalifi, solcusu, sağcısı, cumhuriyetçisi varsa hurra bu isimleri demokrasi aşkına linç etmeye girişiyorlar. Çekirge sürüleri gibi televizyonlarda onlar, gazete köşelerinde onlar, Cumhurbaşkanının, başbakanın uçağında, Kılıçdaroğlu nun, Demirtaş ın masalarında onlar. Tayyip Erdoğan ı, AKP yi özgürlük kahramanı ilan edip Türkiye nin başına saranlar onlar. Her ne kadar dışlansalar bile AKP den ellerini çekmeden sol yaftasıyla bir kollarıyla YCHP yi gösteriyorlar, diğeriyle HDP yi. Bir yandan CHP oylarını bölmeyelim! diyorlar, diğer yandan HDP ye baraj aşırtalım buyuruyorlar. Bir yandan da barış için silah, kaos ve terör gösteriliyor. Sanki tek bir ağızdan sürekli ateş ediyorlar. Tek ağızlı, çok yivli, çok tetikli, çok kollu, çok dişli bir canavar bu. Sağı AKP ile eşbaşkanlık haline getirmişler, o eşbaşkanlık zulmüyle de solu ve korkutulmuş cumhuriyetçi seçmeni de YCHP ve HDP ye razı olmaya zorluyorlar. Fakat anket sonuçlarına göre ilki % 27 yi geçemiyor, diğeri ise ancak barajın sınırında görünüyor onca desteğe, çabaya rağmen. SİSTEM PARTİLERİNE OY YOK! Türkiye yi kurtaracak tek çözüm; sistem partileri AKP ye, YCHP ye, MHP ye, HDP ye oy vermemektir. Onları kurtaracak yegane çözüm de budur. Öyle ileri gidildi ki, artık onlar için geriye dönüş yolu bile trajik sonuçlara gebe. Çünkü menzilleri -tarihsel olarak- yoğun bir karanlıkta kaybolmuş durumda ya da züğürt tesellisi sahte menzillerinin şehvetine kapılarak bizzat kendileri birer hesaplaşma menziline dönüştüler. Yazın bir yere: öyle ya da böyle; ne yapılacaksa şimdi bu aşamada yapılacak. Yoksa yakın bir gelecekte YCHP ve HDP için de diğerleri için de başka bir gelecek de olmayacak kanısındayım. CHP li değilim; bildim bileli Aydınlıkçı ve Vatan Partiliyim. Fakat Cumhuriyetçi kaygılarla 40 yıldır neredeyse hep CHP ye ya da çizgisine oy verdim. Ama artık YCHP ye de diğerlerine 54 UYAN TÜRKİYEM 8

55 de oy yok! Öyle bir duvara gelip dayandık ki, ya yeni bir yol bulacağız ya da yeni bir yol yapacağız! Açık: Direnseniz, itiraz etseniz, belki o eski, donup kalmış angaje kafanıza yatmasa da bulunacak tek yol da, yapılacak yeni yol da Vatan Partisi çizgisi. Hayır hayır bu yazı asla YCHP ye ya da başka bir sistem partisine basit bir oy vermeyelim de şu partiye verelim yazısı değil. Bu artık en statükocu ve sapmış sistem partilerinin Türkiye yi hep birlikte getirdikleri yer nedeniyle cezalandırılmaları, sistem dışından Vatan Partisi gibi ufku açık devrimci bir partiyi Meclis e sokma ya da en azından bir gelecek umudu olarak oy oranını yukarıya taşıyarak çok geçmeden geleceği şimdiden belli bir sonraki seçimler ve gelecek için zorunlu, radikal, öngörülü bir yol ayrımı, bir tür o partileri de, Türkiye yi de kurtarma önerisidir. Abartmıyorum; Türkiye bu bölünme ve çökme noktasına YCHP nin yeni akıldaneleri Amerikalıların, yetmez ama evet çilerin, cemaatçilerin, bölücülerin destekledikleri AKP iktidarıyla geldi ama asıl son darbeyi YCHP yönetimi ve HDP ye cila yapılan sözde sol vuracak. YCHP bu gidişle kendisini de Türkiye yi de yerle bir edecek. Açık, CHP zaten kazanamıyor. Kaldı ki kendisi olmaktan vazgeçip angaje liğe soyunmuş bir kafayla kazansa ne olacak? Türkiye nin ihtiyacı yeni, ikinci bir AKP ya da yenilenmiş bir BOP enstrümanı mı sizce? AKP yıkılırken adresi değiştirilip sol maskeli yenisi mi? Allah korusun! Başka yolu yok; ya YCHP yeniden CHP lileşerek kendini de Türkiye yi de yeniden kurtarıp yarım kalmış Cumhuriyet ve aydınlanma devrimini de yeni bir demokratik devrim sürecine sokacak ya da tarihin çöplüğüne gömülüp gidecek ki yazık ki yazık! Dost acı söyler. DERLEME 55

56 Emin Çölaşan 4 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Seçim yaklaştıkça sinirleri bozuluyor Sevgili okuyucularım, şunun şurasında 7 Haziran seçimlerine sadece iki ay kaldı. Bu seçim öyle görünüyor ki AKP nin veda günü olabilir. Bırakın anayasayı değiştirip başkanlık (!) sistemine geçmeyi, Meclis te kelle sayısı itibariyle salt çoğunluğu sağlasalar bile mutlu olacaklar!.. Çünkü deniz artık bitti, karaya vurmak üzereler. Yıprandılar. Meclis te 550 milletvekili var. Varsayalım AKP yine birinci parti çıktı. Ancak anayasayı değiştirmek için en az 330 milletvekilliği kazanması gerekiyor. Fakat bu rakam da tek başına yetmiyor. 330 a ulaştıkları takdirde, bu durumda anayasayı Meclis teki kelle sayısıyla değiştirmek mümkün değil. O takdirde referanduma gidecekler. Böylesine yıpranmış bir partinin referandumda yüzde 50 üzerinde oy alması çok zor. O halde, anayasa değişikliğini referanduma götürmeden, doğrudan geçirmek için anayasa uyarınca en az 367 milletvekilliği kazanmaları gerekir. Bu ise işin en zor, mümkün olmayan yanı. * * * Tayyip boşuna bağırmıyor Bize 400 milletvekili verin diye!.. Şimdi hepsi panikte Hele seçimi kaybetmeleri durumunda neler olacağını, yargı önünde kimlerden nasıl hesap sorulacağını hepsi çok iyi tahmin ediyor. Türkiye yi sağmal inek gibi sağdılar, memelerinden sütünü emdiler. Özelleştirme dediler, ülkemizin bütün varlıklarını eşe dosta, yandaşlara, yerli ve yabancı işbirlikçilere peşkeş çektiler. Yargıyı ele geçirdiler, adalet kavramını yok ettiler, hukuku paspas gibi çiğnediler. Bunların hesabı sorulmayacak mı? Elbette sorulacak ve o gün yaklaşıyor. Sakın ola ki kimse umutsuzluğa kapılmasın, sağlam durulsun, parti içi muhalefetler iki ay boyunca rafa kaldırılsın Umutsuzluk en kötü şeydir. Hiç kimsenin endişesi olmasın, muhalefet partilerinin genel başkanları, yeterli oy alamadıkları takdirde seçim sonrasında hemen hesaba çekilecektir. * * * 56 UYAN TÜRKİYEM 8

57 Tayyip in Tarafsız cumhurbaşkanı (!) kimliği ile siyasette açıkça taraf olduğunu, iktidar partisine çalıştığını artık bütün dünya biliyor. Yüksek Seçim Kurulu geçtiğimiz günlerde çok ilginç ve hukuka-tarafsızlığa yakışmayan bir karar aldı: Cumhurbaşkanının yaptıkları ve söylemleri yetki alanımızda değildir ve bu konuda yapabileceğimiz bir şey yoktur. Tamamı Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşan Yüksek Seçim Kurulu, siyaset meydanını böylece Tayyip in insafına ve keyfine teslim etmiş oldu. Tamamı hukukçulardan oluşan böyle bir kurulun bu kararı nasıl aldığını anlamak mümkün değil. Tayyip her gün meydanlarda, salon toplantılarında, törenlerde Ve adeta bir başbakan, bakan, parti sekreteri gibi her gün konuşuyor, sağa sola çatıyor, muhalefet partilerine açıktan posta koyuyor Böyle bir ortamda dürüst seçim yapılması mümkün olur mu? Seçimin adil, tarafsız ve dürüst yapılmasından sorumlu ve yetki sahibi tek kuruluş olan Yüksek Seçim Kurulu tarafından verilen bu karar anlaşılmaz bir şeydir. Muhalefet partilerinin, Tayyip tarafından yaratılan bu hak ihlalini en kısa zamanda Anayasa Mahkemesi ne götürmeleri gerekir. * * * Söz Tayyip ten açılmışken, onun son davranışını da unutmamak gerekiyor. Adliyede şehit edilen savcımızın evine başsağlığına gitti. Gitmeden önce İstanbul daki AKP Başakşehir ilçe teşkilatı, tüm üyelerine mesaj attı: Sayın cumhurbaşkanımız şu saatte, şu adresteki savcının evine gidip taziyede bulunacaktır. Katılmanız ricasıyla. Evin önüne hoparlörler getirildi, önceden ses düzeni kuruldu. Tayyip eline aldı mikrofonu, sokağa doldurulan bindirilmiş kıtalara hitaben konuşma yaptı. Böylece şehit evi bile siyaset arenasına dönüştürülmüş oldu. Yüksek Seçim Kurulu şu olanları aman görmesin, duymasın, bilmezden gelsin! DERLEME 57

58 Emin Çölaşan 5 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Kenef kapısında Atatürk! Sevgili okuyucularım, bugünkü yazımda hiçbir yorum yapmadan, Şanlıurfa dan gönderilen bir mesaj ve fotoğrafları sizlere aynen aktarıyorum. Ülkemizin hangi kafalar tarafından nasıl yönetildiğini, bu kafaların Atatürk ü aşağılamak için hangi yollara başvurup nasıl cambazlıklar yaptığını bir kez daha görün. Saygıdeğer Emin abi, size bu mesajı Şanlıurfa dan gönderiyorum. Bundan yaklaşık olarak üç yıl önce Şanlıurfa nın merkezindeki Cumhuriyet Caddesi nde ve Adliye binasının bahçesinde ekte gönderdiğim Atatürk ün at üzerinde bir heykeli bulunmakta idi. Bu heykel, şehri ziyaret eden herkes ve Cumhuriyet Caddesi nin her tarafından kolaylıkla görülebilmekte idi. Ancak Adliye binasının başka bir yere taşınması ve onun yerine büyük bir şehir parkı yapılacağı gerekçesiyle heykel kaldırıldı ve uzunca bir süre yerini bilemediğimiz bir yerde tutuldu. Şehir parkı tamamlanmasına rağmen Atatürk ün heykeli park içerisindeki yerine yerleştirilmedi. Oluşan tepkiler üzerine daha geçenlerde heykeli park içerisine yerleştirdiler. Ama nereye biliyor musunuz! Parkın ana caddeden en uzak kuytu bir köşesine ve umumi tuvaletlerin sadece dört metre yakınına! 58 UYAN TÜRKİYEM 8

59 Ekteki resimlerden de göreceğiniz gibi heykelle belediye tuvaletleri neredeyse birbirine bitişik durumda. Yani heykelin hemen dibinden merdivenlerle belediye tuvaletlerine iniliyor. Maalesef bu durum bazıları arasında alay konusu oluyor. Önceleri bu heykel şehri ziyaret eden herkes tarafından kolaylıkla görülebilirken bugün ancak tuvalet ihtiyacı olanlar tarafından görülebiliyor ve tuvaletin yerini tarif etmek için bir işaret noktası olarak kullanılıyor. Bu iş Şanlıurfa nın önceki valisi (eski Fethullahçı sonra AKP ye dönen Tayyipçi) ama daha sonra AKP nin Büyükşehir belediye başkanı yaptığı Celallettin Güvenç döneminde oldu. İşin acı tarafı Şanlıurfa da askeri birlik olarak koskoca bir Tugay ve binlerce asker görev yapmasına rağmen, maalesef bu güne kadar onlardan da herhangi bir tepki duymadık. En derin saygılarımla. (Yürütmekte olduğum idari görevler nedeniyle ismimin saklı tutulmasını istirham ederim.) Rezaleti size belgeleriyle aktardım. Demek ki koskoca Şanlıurfa da Atatürk heykelini yerleştirecek başka yer yokmuş! Bu saygısızlık karşısında söyleyecek söz bulamıyorum. Benden bu kadar! DERLEME 59

60 En kritik seçim yaklaşırken Sevgili okuyucularım, Cumhuriyet tarihinin en ilginç ve önemli seçimine sadece iki ay kaldı. Başımızda tam 13 yıldan beri aynı iktidar var. Sadece kendi içinde değil hem Türkiye de hem de dünyada yıprandı. Kendi içinde derken, birbirlerine düşmelerini kastediyorum. Cicim yıllarında pastayı paylaşmak doğrusu çok güzeldi! Bütün yandaşların payına o pastadan doyurucu lokmalar düşüyordu. Mama ne zaman ki azaldı, lokmalar ne zaman ki küçüldü, bu kez birbirlerine girmeye başladılar. Bunun adına paylaşım kavgası-doyumsuzluk göstergesi diyoruz. Tayyip saraya zıpladıktan sonra onun yerine getirilen Ahmet fos çıktı, yükün altında ezilmeye başladı. Partisi bile kendisini benimsemedi. Şu anda Başbakanlık unvanı dışında tutunacak bir tek dalı bile yok. Devlet ve hükümet yetkilerinin büyük bölümünü Tayyip e devretmek zorunda kaldı. Kendisinin yönlendirici değil, iyi bir seyirci olduğunu da böylece göstermiş oldu. * * * Müslüman (!) geçindiler, cami avlusunda siyaset yaptılar, her gün Allah peygamber dediler, Kuran dan söz ettiler ama bir sürü belgeli hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet olayını halının altına süpürmekten utanmadılar. Örnek mi istiyorsunuz, işte karşınızda duran Aralık olayları. Örtbas etmek için ellerinden geleni yaptılar ve başardılar da!.. Ama gelin görün ki, yargı dosyalarını belki sümen altı ettiler ama yolsuzlukları belleklerden silemediler. Bütün ulusal varlıklarımızı eşe dosta, yandaşlara, yerli ve yabancı işbirlikçilere peşkeş çektiler. Yapılan birkaç yasa ve yönetmelik değişikliği ile bütün ulusal varlıklarımız bunlara devredildi. Kentlerimiz, koylarımız, limanlarımız, fabrikalarımız ve her şeyimiz gaddarca yağmalandı. * * * Emin Çölaşan emincolasan@sozcum.com, 8 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Başarılı (!) oldukları bir başka konu, polis devletinin kurulması, temel hak ve özgürlüklerin bile toplumun elinden alınması idi. Yargıyı siyasete alet ettiler, ele geçirdiler. Yapılan polis operasyonları ve tutuklamalar sonrasında toplum baskı altına alındı, korkutuldu, sindirildi, ses çıkaramaz duruma düşürüldü. 60 UYAN TÜRKİYEM 8

61 Medyanın çoğunu satın aldılar, devşirdiler. Basın özgürlüğü yok edildi. Yeni yetme medya patronlarına devlet kesesinden en kıyak, en ballı işler verildi, zararları bu yolla karşılandı. Bu durum sadece ülkemizde değil, bütün dünyada tepki yarattı. Bütün komşu ülkelerle aramızı bozdular, herkesi Türkiye ye düşman yaptılar. Ya onlar bize durup dururken düşman oldu, ya da biz onlara! Suriye, Irak, Mısır, Yemen, İran, Yunanistan Avrupa ve ABD bize diktatörlüğe gidiş konusunda açıktan tavır koydu, defalarca uyarmak zorunda kaldı. * * * Türk Milleti ne Türklük kavramını unutturmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Burada yine soruyorum, bunların bir kez olsun Türk Milleti, hatta Türk dediğini hiç duydunuz mu? Ülkemizin bölünmesine yol verdiler, Güneydoğu nun elimizden uçup gitmesine neden oldular. Bugün Güneydoğu da devletin sözünün geçmediğini, kentlerin ve kırsal kesimin tümüyle PKK ya devredilmiş olduğunu herhalde bilmeyen yoktur. İmralı daki büyük katille pazarlık masasına oturan da işte bu iktidardır. * * * Bu yazıyı dün partilerin kesin aday listeleri açıklanmadan önce yazıyorum. Şunu unutmayın, 7 Haziran günü Cumhuriyet tarihinin en kritik virajına girmek üzereyiz, az kaldı. Bu aşamada parti içi kavgaların, özellikle de CHP de beklenen tartışmaların artık yeri olmamalıdır. Listelerde çok sevdiğimiz bazı insanlar yer bulamayacak, belki sevmediklerimiz ön sıraları alacak Bu açıdan AKP ye bakınız! Hiç ses çıkıyor mu, hiç tartışma oluyor mu?.. Tayyip-Ahmet ikilisi tarafından belirlenen aday listelerine itiraz gelecek mi? Gelmesi mümkün değil çünkü kaybedenlerin başına devlet kuşu yeniden kondurulacak, her biri şu veya bu biçimde yine mutlu edilecek. * * * Bu iktidar yeniden kazanıp Türkiye yi dört yıl daha yönetme yetkisi alırsa, vay hepimizin haline!.. Polis devleti, baskı ve zulüm rejimi işte o aşamadan sonra daha da güçlenecek, milletimizin anası bağırta bağırta ağlatılacak. Şu anda tam da seçim öncesindeyiz ve gençler başta olmak üzere toplumun yüzde 12 si işsiz. Onlara ne kadar makarna nohut paketi verseniz yetmez. DERLEME 61

62 Piyasalar durmuş, esnaf kan ağlıyor, çiftçi çaresiz, emekli perişan, milyonlarca insanımız banka ve kredi kartı borçları nedeniyle yerlerde sürünüyor. * * * Bizim iktidar ve Tayyip karşıtı geçinen entel-liboş kesimini bırakın bir yana, bazı düzgün köşe yazarı arkadaşlarımız bile böyle bir ortamda CHP ye vurmayı sürdürüyor Bazılarıyla konuştuğumuzda soruyorum: Yav arkadaş, sen bu yazılarınla AKP ye hizmet ettiğinin farkında mısın, değil misin?.. Sadece Haklısın yanıtı geliyor ama değişen bir şey olmuyor. Seçime kadar da olmayacağı anlaşılıyor. * * * Bunları seçime iki ay kala kayda girsin diye söylüyorum ve bir kez daha uyarıyorum: AKP yeniden kazanırsa -ki bu sefer biraz zor görünüyor- Türkiye elden çıkacak ve hepimizin başına nice çoraplar örülecektir. Bırakın başkanlık palavralarını falan bir yana, Türk Milleti nin ensesinde boza pişirilecektir. Ondan sonra bunlara Dur diyecek hiçbir toplumsal güç ve makam kalmayacaktır. Bugün Meclis te anayasayı değiştirecek kelle sayısına sahip değiller Bir de olduklarını düşünün, kararı ona göre verin. 7 Haziran a kadar hepimize, toplumun bütün kesimlerine, ama özellikle de muhalefet partilerine çok önemli görevler düşecek. Unutmayın, hiç kimse unutmasın Gün işin kolayına kaçıp muhalefet partilerinin üzerine çullanıp AKP ye hizmet etme günü değildir. 62 UYAN TÜRKİYEM 8

63 Yeni terör örgütümüz hayırlı olsun!.. Sevgili okuyucularım, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame, 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Dolayısıyla, karşımızda artık yeni bir terör örgütü var. Fethullahçı terör örgütü. İddianamede gerçi bu örgütün silahlı eylem yaptığına, bombalar patlattığına, adam kaçırıp fidye istediğine ilişkin bilgi ve belge yok ama kapsamı ilginç. Bundan sonra yeni davalar açılacak, yeni iddianameler hazırlanacak ve eninde sonunda iş Fethullah ın ABD den istenmesine gelecek Dışişleri Bakanlığı tarafından yazışmalar başlatılacak: Ülkenizde yaşamakta olan Fethullah Gülen in terörist olduğu, terör örgütü kurup yönettiği, devleti ele geçirmek için çaba harcadığı, paralel yapı kurduğu ortaya çıkmıştır. Bu konuda savcılık tarafından hazırlanıp mahkeme tarafından kabul edilen iddianame ektedir. Kendisinin en kısa zamanda, Türkiye de yargılanmak üzere ülkemize iadesi rica olunur. ABD nin bu konuda ne yapacağını bilemeyiz. * * * Varsayalım böyle bir terör örgütü vardır ve başında da Fethullah bulunmaktadır. Yazışmalar sürerken ABD den Türkiye ye birkaç soru gelebilir: Madem bunların amacı devleti ele geçirmekti, o halde siz bu konuda hangi önlemleri aldınız? Bizdeki bilgilere göre, adını andığınız terör örgütüyle iktidarınız arasında yakın ilişkiler olmuş mudur? Adına cemaat denilen paralel yapıya hükümetiniz geçmişte destek vermiş midir? Bu durumda söz konusu terör örgütüyle iktidarınız arasında yakın dostluk ve çıkar ilişkileri olmuş mudur? Orası Türkiye değil ki adamlar Fethullah ı durup dururken, sorgusuz sualsiz iade etsinler!.. Bizimkiler bu sorulara nasıl yanıt verecektir? * * * Emin Çölaşan emincolasan@sozcum.com, 10 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Adına Fethullah cemaati denilen örgütlenme AKP den önce de vardı ama böylesine güçlü değildi. Bu parti 2002 yılında iktidar olunca ilk iş olarak cemaate sarıldı Çünkü cemaatin örgütlenme gücünü çok iyi biliyordu. Cemaatin özellikle askeriye ve mülki idare (valiler, kaymakamlar ve polis) dahil her yere sızıp iktidar adına ele geçirmesine yol verildi. AKP ile cemaat arasında gizli bir koalisyon kurulmuştu. Bunun en büyük kanıtı Tayyip in şu sözüdür: DERLEME 63

64 Bizden ne istediniz de vermedik!.. İşin tılsımı ve şifresi işte bu cümlede yatmaktadır. * * * Cemaat AKP nin koruması altında örgütlendi, çok büyük paralar kazandı. Banka (Bank Asya) ve üniversiteler kurdu, eğitim sektörünü ve özellikle dershaneleri ele geçirdi, kendi medyasını oluşturdu. Devletin çoğu kadrosu artık cemaat ekibinden oluşuyordu. Kamu kurumlarının başına cemaatçiler getirildi. Emniyet teşkilatı ve yargı adım adım ele geçirildi. Ancak Tayyipgiller iktidarının ciddi bir korkusu vardı: Günün birinde ya askerler, ya da başkaları bir darbe yapmaya kalkışırsa ne olacaktı! Bunun çaresini de Ergenekon, Balyoz, Odatv, casusluk gibi davaları düzmece belgelerle üretmekte buldular. İki tarafın işbirliği ile tezgahlanan bu plan gereğince toplum korkutulacak, sindirilecek ve katı bir diktatörlük rejimi altında ses çıkaramaz duruma getirilecekti. Bütün bunlar olurken başımızda AKP-cemaat koalisyonu vardı Taa ki aralarında dershane kavgası patlayana kadar! * * * Varsayalım ortalıkta Fethullahçı terör örgütü diye bir örgüt vardır ve bunlar her türlü suçu işlemiştir. Şimdi bazı sorular sormanın zamanıdır: - Bu örgütün devleti ele geçirmesine kim, hangi iktidar göz yumdu? Hangi iktidarın bakanları, milletvekilleri ve siyasetçileri ABD ye defalarca gidip Fethullah ın elini öptü, emirlerini sordu, muhterem başbakana sevgi ve muhabbetlerini getirdi? Hangi iktidar bunların paraca böylesine palazlanmasını sağladı? Şimdi böyle bir terör örgütü varsa, yakın geçmişte bu örgüte siyasal ve parasal destek veren, Bizden ne istediniz de vermedik diyen siyasetçiler kimlerdi? Onlar bu örgütün işlediği suçlara, devleti başıboş bırakıp ortak olmuş mudur? Terör örgütünün böylesine güçlenmesine geçmişte yardım ve yataklık edenler kimlerdir? Bundan sonra düzenlenecek iddianamelerde onlar da suçlanacak ve yargı önünde hesap verecekler mi? * * * Bu olaylarda en büyük suçlu, kendi siyasal ve parasal çıkarları için devlet yetkilerini yargı dahil cemaate devreden AKP iktidarıdır. Şimdi rüzgarların ters estiğine bakmayın siz, bütün bu olanlarda cemaat, AKP nin gayri resmi ortağı, tetikçisi ve taşeronu olarak görev yapmıştır. Aralarındaki kavga parasal nedenlerle, çıkar hesaplarıyla çıkmıştır. Eğer bugün ortada böyle bir terör örgütü olduğu iddia ediliyorsa, o örgütü devlet olanaklarıyla besleyip büyütenlerin suçu çok daha büyüktür. Onlar da mutlaka yargılanmalıdır, günü geldiğinde yargılanacaktır. 64 UYAN TÜRKİYEM 8

65 Türk düşmanları Böyle olacağı belliydi Sevgili okuyucularım, başımızdaki iktidarın Türk olmakla, Türklükle uzaktan yakından ilgisi olmadığını artık hepimiz biliyoruz. Yeterince güçlendikleri takdirde, Ben Türk üm derseniz sizi ırkçı olmakla bile suçlayabilirler. Bunu bugün açıktan yapmaları elbette ki mümkün değil. Peki gelecekte ne olacak? Hele önümüzdeki seçimde başkanlık sistemini getirecek, anayasayı değiştirecek kelle çoğunluğuna sahip oldukları takdirde neler olacak? Sakın ola ki Hiçbir şey olmaz canım, biz Türk olduğumuzu bilmez miyiz demeyin. Sonra olanları görünce çok şaşırırsınız ama iş işten geçmiş olur. * * * Gölge başbakan Biji serok Ahmet önceki gün partisinin seçim bildirgesini açıkladı. Ancak bir sürü tutarsız vaat ve palavradan oluşan bu bildirgenin ilginç bir yanı vardı. Kendisinin aynen okuduğu şu satırlara lütfen dikkat ediniz: Yeni anayasa milletimizin kültürel ve toplumsal ÇEŞİTLİLİĞİNİ tanıyan, herhangi bir etnik kimliğe referans yapmayan bir vatandaşlık tanımını esas alacaktır. İşte böyle itiraf ediyor Zira bugün geçerli olan anayasamızın çeşitli yerlerinde Türk Milleti deniliyor Bu kafaları rahatsız eden de işte bu! Başlangıç bölümünde ve çeşitli maddelerde şu sözcükler geçiyor: Türk Vatanı. Türk Milleti. Türk Devleti. Türk Bayrağı. Atatürk ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun devrim ve ilkeleri doğrultusunda Türk vatandaşları * * * Emin Çölaşan emincolasan@sozcum.com, 17 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Bu ifadelerin hiçbirinde biji serok Ahmet in iddia ettiği gibi ırkçılık, etnik referans yoktur. Yine dikkat etmişsinizdir, bunların ağzından bugüne kadar Türk Milleti diye bir şey duymadınız! Nutuk atarken Milletimiz derler! İyi de, sözünü ettiğiniz o milletin adı nedir diye sorsanız apışıp kalırlar. DERLEME 65

66 Başkanlık sistemi ve anayasayı değiştirme mavallarının altında işte bu tuzaklar yatıyor. Önceki gün seçim bildirgesinde torbadan çıkan bir sürpriz daha: Yerel yönetimlerin yetkileri artırılacak! Bunu özellikle Güneydoğu daki Kürtçü belediyeler için istiyorlar. İşin nereye varacağı belli. Tam da Kürtçülerin istediği gibi verilen özerklik sözü. Onların belediyelerine paralar akıtılacak, yerel hükümetler oluşacak ve eninde sonunda iş özerklik ilanına gelecek. * * * İmralı da yatmakta olan acımasız katille pazarlık masasına oturanlardan, o katilin ayağına MİT Müsteşarını bile gönderip uzlaşmaya çalışanlardan her şey beklenir. Şimdi HDP ile aralarındaki kayıkçı kavgasına sakın ola ki bakmayın, aldırış etmeyin. Sürekli çaptan düşen AKP nin seçim sonrasındaki tek dayanağı ve stepnesi ister istemez HDP olacaktır. Türklük güya silinip yok edilecek, Güneydoğu belediyelerine yetkiler verilip özerkliğe giden yollar açılacak Ve bunları -eğer güçleri yeterse- bu iki parti birlikte gerçekleştirecek. HDP yi bilmem ama AKP yi burada bir kez daha uyarmış olayım: Bunları yapmak biraz sıkar. Türk Milleti bu atraksiyonları yemez. Apo ile bu konularda vardığınız uzlaşma metninin üzerine tükürüp çöpe atar. 66 UYAN TÜRKİYEM 8

67 Emin Çölaşan 21 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Son polis kıyımı Sevgili okuyucularım, AKP iktidarı Türk ordusundan, başka bir deyişle askerlerden çok korkardı Çünkü yapılacak bir darbe, iktidarı ve onun başındakileri hem saf dışı bırakır, hem de yargılanıp hesap vermeleriyle sonuçlanırdı. Bu durumda ne yapmaları gerektiğini uzun uzun düşündüler ve adına Balyoz denilen düzmece davayı icat ettiler. Ordumuzun komuta kademesi ve yüzlerce subay bu dava nedeniyle tutuklandı, tasfiye edildi. Yıllarca hapis yatırıldılar. Bırakın insanlığı bir yana, tamamen hukuk dışı bir olaydı. Ne yazık ki devletin adalet dağıtmakla yükümlü bazı savcı ve hakimleri de bu tezgaha alet olmayı içlerine sindirdiler. Ordu artık Temizlenmişti, rahat bir nefes aldılar! Bütün bunlar olurken Tayyipgiller iktidarının en büyük yardımcısı, destekçisi ve gönüllüsü, adına cemaat denilen kesimin polisleriydi. O sırada AKP-cemaat kavgası henüz patlamamıştı. Devleti ikisi birlikte kardeş kardeş yönetiyordu! Sözünü ettiğim kavga günün birinde patladı. İçtikleri su bile ayrı gitmeyen ikiz kardeşler parasal çıkarlar nedeniyle birbirleriyle papaz oldu, aralarına kara kedi girdi. Kavga halen sürmekte. Cemaat-Fethullahçılar-paralel yapı, (adına ne derseniz deyin aynı şeydir), devleti gerçekten de eline geçirmişti. Geçirmişti ama kimin desteği ile? Onlara bu gücü kim vermişti? Bu ele geçirme sürecine kim göz yummuş, önünü kim açmıştı? Elbette ki AKP iktidarı. Kavga başlayınca yeni planlar hazırladılar Cemaat devletten kovulacak, parasal gücüne el konulacak, okul ve dershaneleri kapatılacak, ellerindeki Bank Asya bile iflasa sürüklenecekti. Bu aşamada olanları hepimiz biliyoruz. Devlet yönetiminde alt ve üst düzeyde ne kadar cemaatçi bilinen varsa temizlenmesine karar verildi. Temizlik operasyonları önce yargı ve poliste başlatıldı. Binlerce kişi gözaltına alındı, bir bölümü gazeteciler dahil tutuklandı. * * * DERLEME 67

68 Temizleme furyasının bu aşamasında birkaç gün önce iki ayrı işlem yapıldı. - İlki, emniyet müdürü ve emniyet amiri bir kalemde kovuldu. İkincisi, polis koleji ve polis akademisi öğrencisi, hocalarıyla birlikte kovuldu. Hepsinde gerekçe aynıydı: Bunlar cemaatçidir. Varsayalım tümü cemaatçidir. İyi de, onları göreve getiren, terfi ettiren, kolej ve akademi sınavlarını yapan ve yaptıran ve bu öğrencileri alan kimdi kardeşim? Siz değil miydiniz? Elbette sizdiniz. * * * Kovulan emniyet müdürü ile emniyet amiri arasında emeklilik hakkını henüz kazanmamış olanlar var. Şimdi onlar ne olacak, ne yapacak? Ama işin daha vahim boyutu, polis koleji ve akademisi öğrencilerinde ortaya çıkıyor. Türkiye de sadece bir adet -Ankara da- polis kolej var. Yasa uyarınca fen liseleri ayarında, bir yılı hazırlık sınıfı olmak üzere dört yıl eğitim veren ve geleceğin polislerini yetiştiren seçkin bir okul. Sınavla giriliyor. Öğrencilerin tamamı dar gelirli aile çocukları. Polis Akademisi yine Ankara da Dört yıllık eğitim veren fakülte düzeyinde, dekan ve öğretim kurulu tarafından yönetilen bir yüksek okul. Bu iki okuldan kovulan öğrenci sayısı şu anda Kovulan hocalarını da katarsanız bu sayı üç bin e yaklaşıyor. İki okul da kapatıldı! Polis kolejine iki yıldan bu yana öğrenci alınmamıştı. Dolayısıyla kovulanlar üçüncü ve son sınıf öğrencileri. Akademi de ise dört sınıfın tümü şutlandı! İşin ilginç yanı, kovulanlar arasında 400 dolaylarında Asya ve Afrika ülkelerinden gelmiş olan yabancı öğrenciler de var! (Burada bir parantez açayım. Polis Akademisi 1937 yılında Atatürk tarafından Polis Enstitüsü adıyla kurulmuştu.) * * * Şimdi bu öğrenciler için soruyorum: Öğrenim yılının bitmesine iki ay kala kovulan bu çocuklar bundan sonra ne yapacaktır? Onları binbir emekle yetiştirip polis olmaya gönderen, geleceğini kurtardı diye sevinen analar babalar şimdi ne yapacaktır? Üstelik binlerce öğrencinin her biri şu anda Cemaatçidir-paraleldir diye damgalanmış durumda. Bu damga her birinin siciline işlendi. İçlerinde belki cemaatçiler vardı ama ya olmayanlar?.. 68 UYAN TÜRKİYEM 8

69 Onların günahı neydi? Aynı soruyu emniyet müdürleri için de sormak gerek. * * * Bu nasıl iştir ki, bir kalemde binlerce kişi tasfiye ediliyor, kurunun yanında yaş da yakılıyor. Cemaati devlete sokan, onlara her türlü desteği veren ve her türlü desteği alanların keyfi yine gıcır! Bizden ne istediniz de vermedik diyenler sırça köşklerinde krallar gibi yaşamayı sürdürüyor. Olan yine gariban, fakir fukara Anadolu çocuklarına oluyor. Ayıptır be! Emniyet müdürleri ile öğrencilerin ailelerinin şimdi her cumartesi günü Ankara da Güvenpark anıtı önünde toplanıp olanları protesto edeceğini dün Saygı Öztürk yazmıştı. Aynen tutuklu Balyoz sanıkları ailelerinin her cumartesi günü yaptığı Vardiya Bizde eylemi gibi. Hiç kuşkum yok, bu insanların yüzde 90 ı seçimlerde AKP ye oy vermişti. Hayatın cilvesine bakın ki hak, hukuk ve adalet yine çiğnendi, verdikleri oylar bu kez kendilerine yeni bir balyoz gibi indi. DERLEME 69

70 Emin Çölaşan 22 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Sen kime taziye veriyorsun ey Ahmet? Sevgili okuyucularım, sözde Ermeni Soykırımının 100. yılındayız. Dünya Ermenileri ve özellikle ABD de yerleşik Ermeni lobileri için 24 Nisan çok önemli bir gündür! Türkiye yi zor durumda bırakmak ve bu sunturlu yalanın peşinde koşmak için bunu güzel bir fırsat olarak değerlendirmeye kalkışırlar. Burada defalarca yazdım, unutanlar için bir kez daha anımsatmaya çalışayım. 24 Nisan 1915, İstanbul da 300 dolaylarında Ermeni teröristin tutuklandığı gündür. Osmanlı toprağında, başta İstanbul, Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere hemen yer yerde Ermeni vatandaşlarımız yaşardı. Bunların ülke düzeyinde binlerce okulu, kilisesi, yetimhanesi vardı. Kiliseler dahil tamamı silah deposuna dönüştürülmüş, İstanbul da ve ülkenin her yanında çok sayıda Ermeni isyanı çıkmıştı yılında Birinci Dünya Savaşı na girdik. Doğu Anadolu da Rus ordusuyla savaşıyoruz Üstelik Çanakkale, Filistin, Suriye, Hicaz cephelerinde savaşımız sürüp gidiyor. * * * Doğu Anadolu cephesinde amansız kış mevsiminin de bastırmasıyla durum bizim açımızdan tam bir felakete dönüşüyor. Aç ve çıplak askerimiz çaresiz, on binlercesi şehit düşüyor. Bunun en büyük örneği 1914 aralık ayında Sarıkamış ta uğradığımız hezimet. Rus ordusu karşısında 90 bin Mehmetçik savaşarak ve donarak can veriyor. Rus ordusu ilerliyor. Erzurum, Erzincan, Trabzon gibi büyük illerimiz bile düşman eline geçiyor. Ancak burada çok önemli bir husus var ve sözde Soykırım (!) iddiaları bundan kaynaklanıyor. Doğu Anadolu da yaşayan Osmanlı vatandaşı Ermeni çeteler birlik olup ordumuzu arkadan vurmaya başlıyor. Dünyanın her ülkesinde vatana ihanet suçudur Hele de savaş sırasında. Rusya dan gelen Ermeni çetelerinin de desteği ile Van, Bitlis gibi illerimiz Ermeni güçlerin eline geçiyor. Bu süreçte yörede yaşayan Müslümanlarla Ermeniler arasında kanlı çatışmalar sürüp gidiyor. Köyler ve kentler basılıyor, iki taraf da birbirini acımasızca öldürüyor, kesip biçiyor. * * * 70 UYAN TÜRKİYEM 8

71 Çaresiz kalan savaş yorgunu hükümet (Dahiliye Nazırı o sırada Talat Paşa) tarafından bir kanun çıkarılıyor. 1 haziran 1915 tarihli kanun uyarınca savaş bölgelerinde bulunan Ermeni ahalinin siviller ve çoluk çocuk dahil güneye doğru topluca göç ettirilip ordumuzun arkasının sağlama alınması öngörülüyor. Kafileler Osmanlı toprağı olan Urfa, Suriye ve Ürdün e doğru yola çıkarılıyor. İşte ne olduysa bu aşamada oluyor. Kafilelere yolda Müslüman çeteciler tarafından saldırılıyor, açlık ve hastalık nedeniyle de çok sayıda Ermeni ölüyor. (Soykırımcılar şimdi bu rakamları abartıp milyonlara çıkarıyorlar.) Suriye de 4. Ordu Komutanı olan Cemal Paşa Ermenilere sahip çıkıyor, saldıran çetecileri idam ettiriyor. * * * Karşımızdaki tablo açık ve net. Ermeni olaylarının belgeleri Türkiye de yayınlanan binlerce kitapta açıklandı. Ayrıca Ermenistan, Rusya, ABD, İngiliz arşivlerinde var. Varsayalım Ermeni soykırımı (!) yapmış veya yaptırmaya niyetlenmiştik! O zaman şu soruları sormak gerekiyor: - Zorunlu göç (tehcir) kararı niçin sadece savaş bölgesinde yaşayan Ermeniler için alınmıştı? Ülkenin diğer bölgelerinde yaşayan Ermenilere niçin dokunulmadı? Ermenilerin en kalabalık olduğu yer İstanbul du. Niçin İstanbul da yaşayan Ermeniler göçe tabi tutulmadı? Ne biçim soykırım bu! Şimdi 1915 olaylarının 100. yıldönümü nedeniyle Batı dünyası ve Ermeni lobileri yine ayaklanmış durumda. Her zamanki masalı bu kez daha güçlü bir sesle haykırıyorlar: Soykırım yaptınız! Hayır, yapmadık. İki taraf arasında kanlı çatışmalar oldu ve ordumuzu arkadan vuran, Doğu Anadolu nun çeşitli yerlerini ele geçiren Ermeni çeteleri imha edildi. Hükümet en doğrusunu yaptı, başka ne yapacaktı? Karşılıklı vuruşmalarda ve göç sırasında çok insan öldü ama vatanı kurtardık. Şimdi gelelim günümüze! Sevgili okuyucularım, günümüz hükümeti şimdi Batı dünyasının ve özellikle Obama nın ağzının içine bakıyor! Neredeyse özür dileyecek. Lütfen soykırım demeyin de, ne derseniz deyin! Deseler ne olur demeseler ne olur. Başbakan Biji serok Ahmet bu konuda çok çarpıcı bir açıklama yaptı. Ağzından çıkan şu inanılmaz sözlere bakar mısınız: Hayatını kaybeden masum Osmanlı Ermenilerini saygıyla anıyor, torunlarına DERLEME 71

72 taziyelerimizi (başsağlığı dileklerimizi) sunuyoruz. Osmanlı Ermenilerinin hatırasına sahip çıkmak Türkiye için tarihi bir görevdir. Bu anlayışla 24 Nisan günü Ermeni Patrikhanesi tarafından düzenlenecek dini törenle Osmanlı Ermenileri anılacaktır * * * O vuruşmalarda on binlerce Türk-Müslüman da öldürüldü. Ahmet in aklına onlar için de bir başsağlığı mesajı yayınlamak nedense gelmemiş. Varsa yoksa Ermeniler Sen böyle konuşup alttan aldığın sürece, dünya kamuoyundan biz daha çoook darbeler yeriz. İstanbul da Ermeni Patrikhanesi nde 24 Nisan günü yapılacak ayine bir hükümet temsilcisi de katılacakmış. Katılsın valla, iyi eder! Hatta mümkünse Tayyip-Ahmet ikilisi katılsın, çok daha etkili olur! Birlikte dua ederler, özür dilerler, olur biter. Dinimizi her konuya alet eden, her gün Müslümanlıktan (!) dem vuran bu iktidarın aklına Patrikhane gelir de, Ermeniler tarafından kesilen, öldürülen Mehmetçikler ve Müslüman ahali için camilerde 100. yıl mevlidi okutmak acaba niçin gelmez? Ne gerek var canım, ne gerek var! Ölen ölmüş zaten, kime ne! 72 UYAN TÜRKİYEM 8

73 Erdal Atabek 29 Eylül 2014 CUMHURİYET GAZETESİ Bu Türkiye sizin seçiminizdir... Tesettür (kapanma - gizlenme) 10 yaşında kız öğrencilere indi. Burada kalmayacaktır. Erkek ve kız okulları da ayrılacaktır. Sonra da sıra kamu taşıtlarında kadın erkek ayırımına gelecektir. Özel araçlarda kadın erkek beraberliği de sorgulanacaktır. Sırası var. Zamanı var. Bu Türkiye yi siz seçtiniz. Belki bu iktidara oy vermediniz ama gene de düşünürseniz, bu sonuca gelmede sizin de payınız olduğunu göreceksiniz. 10 yıllar boyunca, bu iktidar yıllarından çok önceden başlayan Kuran kursları adı altında milyonlarca çocuğun beyni yıkandı. Bu süreçte çocuklara Kuran öğretme adı altında laiklik karşıtı, Cumhuriyet karşıtı telkinler yapıldı. Bu yaştaki çocuklara yapılan öğretim değil telkindir. Siz başınızı iki yana sallayıp geçtiniz. Aklınıza bu çocuklara yaz okulları açıp çağa uygun programla yaz aylarını değerlendirmek gelmedi. Düşünmediniz. Üşendiniz. Size söylendiği zaman da ilgilenmediniz. Kuran kursunda beyni yıkanan milyonlarca çocuk büyüdü. Eğitim gördüler. Fakülte kapılarına dayandılar. Kızlar kapanma özgürlüğü istediler. Erkekler mescit istedi, Cuma namazına gitmek istediler. İnançları doğrultusunda yaşama hakkı istediler. Siz on yıllar boyunca bakıp durdunuz, şaşıp geçtiniz. Çağa aykırı şeyler bunlar dediniz. Devlet izin vermez böyle şeylere dediniz. İçinizde ordu böyle şeylere izin vermez deyip rahatlayanlarınız vardı. Siz hep kendi yanınızda gördüklerinize kızdınız; neden (bir şey yapmıyorsunuz? Bak oralarda neler oluyor? ) diye söylenip durdunuz. Ama siz bir şey yapmadınız. Sizin göreviniz değildi ki. Siz seçimden seçime oyunuzu verdiniz, o kadar. Bazen kızıp oyunuzu da vermediniz. Sonuçta bu on yıllar boyu, din adı altında dogma eğitimi almış milyonlarca çocuk büyüdü, seçmen oldu. Sandıktan onların kurup desteklediği parti kazanarak çıktı, iktidar oldu. Üniversitelere indirilmiş puanlarla girdiler, yargıç oldular, savcı oldular, kaymakam, vali oldular. Sizin şaşkın bakışlarınız arasında erkek hastaya bakmayan kadın doktorlar, erkek eli sıkmayan kadın idareciler oldu. Bu arada kadın eli sıkmayan erkekler de yöneticiler arasında yerini aldı. Siz, aman benim çocuğum öz güvenli olsun, kendi kararlarını versin, kendi sorumluluğunu üstlensin, geleceğin dünyasında kendi yerini alsın diye elinizden geleni yaparken altınızdaki zemin kaydı. Çocuğunuzun okulunu İmam Hatip Okulu yapıverdiler. Aman bu nasıl iş, çocuğum oraya mı gidecek? diye sızlanınca size 80 kilometre uzaktaki okulu gösterdiler. İmza toplayıp, başvurular, toplanıp şikayet etmeler sonuç verir mi diye bekliyorsunuz. DERLEME 73

74 Bakın, size su yolunu buluyor denildi. Siz, hangi su, hangi yolu buluyor? demediniz. Durmak yok, yola devam denildi. Siz, hangi yola devam? diye sormadınız. Siz sizdiniz, yol da onların istediği yoldu. Bunları söyleyenleri yıllarca bakan, başbakan yaptınız, sonra da cumhurbaşkanı seçtiniz. Şimdi, ülkeniz kanlı Orta Doğu savaşına girmek üzere, elbette sizin savaşınız değil. Elbette sizin kararınız değil. Ama artık karar verme iradesi de sizde değil... Bu irade sizde olduğu zaman gereken işlerin hiçbirini yapmadınız. Sadece sızlandınız. Hep başkalarının bir şeyler yapmasını beklediniz. Onlar sızlanmadı çalıştı. Hiç kimseden beklemeden kendileri gereken herşeyi yaptılar. Onlar kazandı, siz kaybettiniz. Ama Amerika? demeyin sakın... Amerika işine geleni destekler. Ama aydınlar? demeyin sakın... Aydın sizdiniz ve farkına varmadınız. Ama ordu? demeyin sakın...ordunun işi değildi sizin işinizdi. Bugünkü Türkiye mi? Bu Türkiye sizin seçiminizdir. Eğer bir şey düşünüyorsanız şimdi başlıyacaksınız. Gün gün, saat saat, dakika dakika... Ya da akan suyun nereye gittiğini seyredeceksiniz. Siz; yine, en iyi yaptığınız işi yapın. Haziran ayında yazlıklarınıza, yurtdışı seyahatlerinize gidin. Hatta ben bunlara çok kızıyorum, oy kullanmayacağım deyin ve dediğinizi yaparak kendinizi hiçe sayın. Zaten yoktunuz, yine olmayın. Bu arada seçime kadar geçecek zamanda, çevrenizde hala gerçekleri görememiş olanlara, bıkmadan usanmadan gerçekleri anlatmak yerine, bütün kabahati muhalefet partilerine yıkarak, kendinizi aklınızca, aklayın. Ve hele Başkent in mutlu halkı; Atatürk ün binbir imkansızlık içinde adeta yoktan var edip, kurduğu Devlet ve Cumhuriyete Başkent olma onurunu verdiği kutlu şehrin halkı. Atatürk ün kurduğu ve size vasiyet ettiği Orman Çiftliğine (sinesinde bulunan ALTI Üniversite ile) bile sahip çıkamayıp, son dört dönemdir Kurucu felsefeyi hiçe sayan bir anlayışla ortak yaşamınızdan doğan memnuniyetinizi bozmayın. Okey oynamaya, kafelerde efkar dağıtmaya, AVM lerde zaman harcamaya, birbirinize karşılıklı durumdan şikayet nutukları atmaya devam ediniz. Bankalarda İl bazında Türkiye de en yüksek Mevduat rekoruna sahip şehir (!?) olarak, İstanbul un tüm arazilerini bitirdikten sonra sizi gözüne kestiren Yap-Sat cıların Amerikanvari-Avrupai isimleriyle şereflenen evlerinize kavuşma hayalinizin üzerine başka gül koklamayın. Geleceğiniz müemmen ve hayırlı olsun. 74 UYAN TÜRKİYEM 8

75 Erdal Atabek 13 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ Algı Yönetimi (1) Seçime giderken algı yönetimi çok büyük bir önem taşıyor. Algı Yönetimi, olayları, kişileri, geçmişi, geleceği zihnimizde oluştururken olduğu gibi değil, istendiği gibi oluşmasının sağlanmasıdır. Bu konu pazarlama tekniklerinde, satış psikolojisinde, ürün markalarında, okul seçimlerinde, kısaca seçmenin rol oynadığı her yerde önem taşımaktadır. Seçimlerde bu konunun önemi fark edilmiş, her yolla bu konuda seçmeni etkileme yöntemleri kullanılmıştır. Önümüzdeki seçimler de bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Özellikle iktidar partisi olan AKP, yıllardır bu yöntemi başarı ile kullanmaktadır. En yaygın kullanılan yöntem alıştırma dır. Alıştırma Alıştırma yöntemine en çarpıcı örnek R.T. Erdoğan ın başbakan olduğu dönemde başlayıp cumhurbaşkanı olduktan sonra da sürdürdüğü başkanlık önerisidir. Kendi düzenlediği ya da katıldığı her toplantıda dile getirilen başkanlık istemi, artık kulaklara geldiği zaman alışılmış etki yapmaktadır. Bu etki bir süre sonra, zihinsel tartışma gibi, zihinsel değerlendirme gibi işlemleri durdurmakta, sözleri olduğu gibi kabul etme etkisi yapmaktadır. Alıştırmanın bir diğer sonucu da kabul etme olmakta, zihinlerde kabul etme işlemi sorgulamayı ortadan kaldırmaktadır. Alıştırma yöntemi paralel yapı olarak dillendirilen Gülen Cemaati olayında da uygulanmış, bu yolla yapılan beyin yıkama ile uzun yıllar yapılanların AKP-Cemaat işbirliği ile yapıldığı izlenimi silinmeye çalışılmıştır. Başarılı olmadığı da söylenemez. Meşrulaştırma Meşrulaştırma, insanların zihinlerinde ne var ki bunda? algısı yaratmakla sağlanır. Bu yöntem, Aralık soruşturmalarının kapatılmasında kullanılmıştır. Kaydedilen telefon konuşmalarının, ayakkabı kutularında bulunan paraların, para kasalarının ortaya çıkmasından sonra yapılan açıklamalar bu amaçlıdır: Konuşmaların montaj olduğu, Paraların devletin olmadığı, İmam hatip okulu yapma amaçlı olduğu, Cami yapımında kullanılacağı,gibi açıklamalara temel olarak da bu olayın ortaya atılmasının, paralel yapı nın hükümet darbesi amacına yönelik olduğu savı, budur. Meşrulaştırmanın temel sloganı olarak da, çalıyorlar ama çalışıyorlar klişesi kullanılmakta, bu klişenin de yaygın kabul görmesine çaba harcanmaktadır. DERLEME 75

76 Örtme Örtme, bir yöntem olarak kamuflaj gibi, sislendirme gibi yollarla her alanda kullanılmaktadır. AKP tarafından bu yöntem, Kaçak Saray olayında etkin olarak kullanılmıştır. Sarayın milletin malı olduğu, bu büyük millete yakıştığı, milletin alışık olduğu temaları ısrarla işlenmiştir. Bu arada saray da çeşitli zamanlarda halka açılmış, muhtarlarla toplantılar yapılarak, çeşitli davetlerle halkın sarayı izlenimi verilmeye çalışılmıştır. Örtme yöntemi dört eski bakanın yolsuzluk iddialarında da kullanılmış, eski bakanın kolundaki saatin üzerinden yürütülen kampanya, bu amaçla ısrarla sürdürülmüştür. Unutturma Algı yönetiminin bir başka yöntemi unutturma dır. Üzerinde konuşmama, konuyu kesme, hiç sözünü etmeme, sanıldığından çok daha etkili bir yöntemdir. Bellek bir süre sonra olayı zihinden siler. Kısa bellek iki günlük bellektir. Medya belleği ise 24 saattir. Ertesi gün başka olaylar gündemdedir ve bellek, olayı unutmuştur. En yeni olayı anımsayalım: Bülent Arınç-Melih Gökçek tartışmasını bugün konuşan var mı? Bir ara çok konuşulan gemi-gemicik olayı kimin aklında yaşıyor? Atatürk Orman Çiftliği nde yapılan sarayın kaçak olduğu şimdi kaç kişinin aklında ilk günkü gibi yaşıyor? Neden Yazıyorum? Bilinmelidir ki, önümüzdeki seçim de bir psikolojik savaş olarak sürdürülecektir. Seçim mücadelesinin görünmeyen yanı budur. Psikolojik savaşı kazanan seçimi de kazanır. Konuyu sürdüreceğiz. 76 UYAN TÜRKİYEM 8

77 Erol Ertuğrul 13 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Ülke bölündüğünde de Aldatıldık mı diyeceksin? Bay Erdoğan vatanseverlere kurulan kumpas için Aldatıldık diyor. Cumhuriyet in ordusunun kahraman subayları, vatanseverler cezaevlerine doldurulurken Ben bu davanın savcısıyım dediğini unutuyor. Açılım süreci adı altında ülkemizi bugün bölünmenin eşiğine getiren kendisidir. Yarın Ülke bölündüğünde yine çıkıp Aldatıldık mı diyecektir? 02 Nisan 2015 Perşembe, AYDINLIK OSLO da terör örgütü ile yürütülen görüşmeler önce inkâr edilmişti. Bay Erdoğan Kim bizim terör örgütü ile görüştüğümüzü söylüyorsa alçaktır demişti. Sonra bu görüşmeler gizlenmeyecek biçimde açığa çıkınca Biz görüşmüyoruz, devlet görüşüyor demeye başladı. Koskoca Türk devleti bir terör örgütü başı ile görüşüyor, oradan alınan bilgiler terör merkezi Kandil e gidiyor, gelen bilgiler hükümet görevlilerine iletiliyordu. AKP yetkilileri ulusu aldatmak için terör örgütünün silah bırakacağını söylerken, terör örgütü ilgilileri Bizim silah bırakacağımızı düşünenler hayal görüyorlar diyordu. Gerçekte ise terör örgütünün silah bırakacak olması kocaman bir yalandı. Öncelikle terör örgütü bir rantı paylaşıyordu. Silah, uyuşturucu, para trafiği terk edilemeyecek büyüklükteydi. İkinci neden ise terör örgütü ile ilgili ABD nin planlarıydı. ABD, uşağı olacak bir büyük Kürdistan düşünüyordu. Silahlı terör örgütü ise bu oluşumun silahlı gücü olacaktı. Güneydoğu illerimizde evlere binlerce otomatik silah dağıtıldığı gazetelerde haber olarak yer aldı. DERLEME 77

78 Genelkurmay bu bilgileri doğruladı. Durum böyle olduğu halde AKP yetkilileri terör örgütünün silah bırakacağı yalanını yaymaya çalışıyorlar. İkinci büyük yalan ise, görüşmelerde terör örgütüne nasıl bir ödün verildiğiydi. Analar ağlamayacaktı, kan akmayacaktı, ancak bunun karşılığında terör örgütüne ne verecektiniz. Terör örgütünün isteklerini kabul ederseniz, her dediğini yaparsanız doğal olarak kan dökülmezdi. Vatan bölünürdü. Ancak, vatan savunmasında gerekirse kan dökülür. Yüz yıl önce Çanakkale de ulusumuz, Mustafa Kemal in önderliğinde bir destan yazdı. Karşılığında ise 60 bin askerimiz şehit oldu. Kan dökülmesin, analar ağlamasın denilseydi teslim olurduk, onurumuz da kalmazdı. Bölücübaşı İmralı dan Nevruz kutlaması için mesajlar gönderiyor. Ulus devleti, Cumhuriyeti karalıyor. Birileri bunu alkışlıyorlar. Bölücülüğün ve gericiliğin sonu geliyor. O yüzden gericiler ve bölücüler aralarında bölünüyorlar. Birbirlerine saldırıyorlar. Kürtçü bir milletvekili bir gazetede yazdığı yazıda Umudun farkında mısınız? diye soruyor. Güzel yurdumuzun bölünmeye doğru yol almasını umut olarak görüyor. Tarihin kendisi için neler yazacağını hiç düşünemiyor. Biz ortada bir umut görmüyoruz ama olacakların farkındayız. Ve buna izin vermeyeceğiz. 78 UYAN TÜRKİYEM 8

79 Ersan Atar 15 Nisan 2015, SABAH GAZETESİ Yargıdaki Fetullahçı örgüte dev soruşturma Yargıda örgütlenen Fetullahçı Terör Örgütü ne yönelik HSYK geniş kapsamlı soruşturma başlattı. Başta Ergenekon, Balyoz, Kozmik Oda, KPSS, MİT TIR ları olmak üzere onlarca dava ve soruşturmayla ilgili yüzden fazla hâkim ve savcı incelenecek Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yargıdaki Paralel yapılanmayı ortaya çıkarmak ve bu yapının Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantısını araştırmak üzere, sayıları yüzü aşan hâkim ve savcıya yönelik bugüne kadar eşi görülmemiş inceleme süreci başlattı. Soruşturmanın başlangıcı, Fethullahçı Terör Örgütü ana soruşturmasını yürüten Ankara Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Savcısı Serdar Coşkun un HSYK ya gönderdiği kapsamlı yazı oldu. Savcı Coşkun, yürüttüğü soruşturma sırasında örgütün yargı içinde örgütlendiği ve böylelikle Paralel bir yargı kurulmasının amaçlandığı yönünde bulgulara ulaştı. Savcı Coşkun bunun üzerine HSYK ya gönderdiği yazıda bulguların araştırılmasını talep etti. BİR KISIM HÂKİM VE SAVCI Yazıyı değerlendiren HSYK 3 üncü Dairesi iddiaları ciddi bularak incelenmesi ve bu nedenle müfettişler görevlendirilmesi yönünde karar aldı. Karar sonunda Adalet Bakanı Kenan İpek in imzasıyla yapılan açıklamada, Ankara Başsavcılığı ndan gelen ihbar yazısı ve içerdiği iddialara ilişkin bilgi aktarıldı ve o yazı hatırlatılarak şöyle denildi: Bir kısım hâkim ve Cumhuriyet savcıları hakkında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin yargı kuvveti içerisinde, organizasyonu ve hiyerarşik yapısı bulunan, devlet yargısına alternatif olarak ve örgütlü biçimde faaliyet gösteren, kendinden olmayan veya kullanamadığı ya da farklı düşünen kişileri yargı kararları ile operasyonların hedefi hâline getiren, emniyet ve yargı üzerinden toplanan istihbarata göre örgütün üst düzey yöneticilerinin verdiği kararları icra eden, suç faili veya masum olduğuna bakılmaksızın bir çok kişiyi yargı eliyle mağdur eden, abartılı, DERLEME 79

80 ayrıntıya boğulmuş, gerçeklerin gizlendiği, kasıtlı, taraflı ve delilsiz davalar açan, topluma yönelik algıyı yöneten Paralel Devlet Yapılanması Terör Örgütü isimli yapının yargıdaki uzantıları olarak paralel bir yargı gücü oluşturdukları iddiasıyla yapılan ihbar üzerine, HSYK 3 üncü Dairesi nin 2015/3488 sayılı dosyası açılmış ve anılan dairece tarihinde söz konusu iddia ile inceleme sırasında ortaya çıkabilecek sair hususların Kurul Müfettişi tarafından incelenmesine karar verilmiştir. ONLARCA SORUŞTURMA VE DAVA İNCELENECEK HSYK 3 üncü Dairesi incelenecek hâkim savcıların isimleri vermedi. Ancak araştırılacak yargı süreçlerinden bazıları şunlar: Ergenekon ve Balyoz gibi ana davalarda, Paralel in amacına hizmet ederek, darbeyle mücadele soruşturmalarında komutanları hedef alan hâkim - savcılar incelenecek. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç a suikast iddiasıyla başlatılan Kozmik Oda soruşturmasında, Seferberlik Bölge Başkanlığı ndan alınan askeri bilgilerin nerelere aktarıldığı, hâkimsavcıların buradaki rolü araştırılacak. KPSS soruşturmasının neden sürüncemede bırakıldığı, Paralel in devlette yapılanmasına neden göz yumulduğu incelenecek. MİT TIR larını durdurup bunlarda silah varmış algısı yaratan hâkim - savcıların, FTÖ ile bağlantıları araştırılacak. Paralel çetenin ticaret mahkemelerindeki faaliyetleri incelenecek. Eski İstanbul Jandarma Alay Komutanı Hüseyin Kurtoğlu na kumpas kurularak emekli olması araştırılacak. 80 UYAN TÜRKİYEM 8

81 Ersin Erkan 25 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Muktedirin portresi Kullandığı kelimenin ya da kavramın ne zaman ne anlama geleceğine sadece kendisi karar veren biri karşısında ne yapabilirsiniz İktidar ve ona ilişmiş-iliştirilmiş yazarlar her vesilesi ile humpty -dumpty lik yapmaya devam ediyorlar. Muktedir bir bakıma istediği kavrama istediği anlamı verebildiği için muktedirdir. İktidarının mutlaklığıyla orantılı biçimde, kendini bilimden, yasadan, ahlaktan, vicdandan, teamülden ve her türlü değerden asude ve üstün görür. Daha doğrusu kendisi en meşru, en vicdanlı, en bilimsel, en bilge vs. olduğundan en doğrusunu, en iyisini kendi bilir ve söyler Tarihsel, siyasal, toplumsal hatta bilimsel olgular ve gerçekler muktedirin söylemine uymuyorsa ne gam Uymuyorsa, içi boşaltılır, ters-yüz edilir. İktidarını-kendini doğrulamayan, aklamayan, alkışlamayan, önünde eğilmeyen hiçbir şey gerçek ya da meşru değildir. Kavramlar bile muktedir karşısında çaresiz kalıyorsa, muktedire boyun eğmeyenlerin hali nicedir. Muktedir yine de yetinmez, kılıktan kılığa bürünür Tutarlı bir tutarsızlığı sürdürür durur Öyle ki, despot bir muktedirken bile mağdurdur Bu nedenle onunla tartışmak kuralları her an onun lehine değiştirilen bir oyunu kazanmaya çalışmak gibi bir şeydir. *** Somut,karşılaştırılabilir veriler ve gerçekler üzerinden konuşmaya yanaşmaz İşsizlik, iş güvencesi, iş güvenliği, gelir adaletsizliği, reel ücretler, cari açık, iç ve dış borç, eğitimin ve sağlığın piyasalaştırılması ve niteliksizleştirilmesi, asayiş, yolsuzluk, yoksulluk, ormansızlaşma, çevrenin ve doğanın korunması gibi çok sayıda hayati ve birinci derecedeki konuları öteler durur. Bu konulardaki performansı ve uygulamalarını bırakın bugünkü gelişmiş ülkelerle karşılaştırmayı, ülkenin dip noktasına geldiği 2002 yılıyla bile karşılaştırmaktan kaçınır. Kıyaslama yapmak zorunda kalırsa kendisini 1930 lar Türkiyesi ile kıyaslar. *** DERLEME 81

82 Sesini hakikatin sesi, söylemi siyasetin kendisi haline getirir. Bunu yaparken de kullandığı kavramlara her zaman kendisi karar verir ve canının istediği anlamda kullanır. Dün kara dediğine bugün ak diyebilir, yarın yine kara diyebilir. Başka çaresi yoktur. Temel sosyo-ekonomik ve politik sorunları aşamayan ve hiçbir şekilde aşamayacağını bilen iktidarın humpty-dumpty lik yapmaktan başka çaresi yok gibidir. *** Öyleyse ne yapmalı? Söylem mücadelesini bir kenara mı bırakmalı? Kesinlikle hayır. İnsanlar genellikle maddi gerçeklerden çok kafalarında oluşmuş daha doğrusu egemenin ideolojik aygıtları tarafından oluşturulmuş algılar üzerinden tutum ve davranış sergilerler. Bu nedenle muktedirin dilinden düşürmediği bazı anahtar kavramları ele alıp, yerli yerine oturtmak şart. Örneğin, ulusal egemenlik ya da milletin egemenliği iktidarın en çok ve işine geldiği şekilde kullandığı kavramların başında geliyor. Demokrasi, darbe, bürokratik oligarşi, elitizm vs. hep bu kavrama gönderme yapıyor ya da onu pekiştirmek üzere kullanılıyor. İlk olarak buradan başlayabiliriz. 82 UYAN TÜRKİYEM 8

83 Ertuğrul Özkök 22 Nisan 2015, HÜRRİYET GAZETESİ Keşke ortak Fatihamız olsaydı FİLM güzel... Hem de çok güzel... Güzel olmasına güzel de, bir de arkasında o ses olmasa... Hani her işittiğimizde, bir bölümümüzün kanal değiştirdiği, her gördüğümüzde başka kaldırıma geçtiği o ses gelmese arka fondan... Ah o kaskatı desibel biraz yumuşasa... İŞTE O REKLAM FİLMİ * * * İyi film diyeceğiz... Çanakkale nin 100 üncü yılı için hazırlanan duygu dolu Cumhurbaşkanlığı filmini izlerken, maalesef, gerçekten üzülerek bu duyguları taşıyordum... * * * Oysa ne kadar isterdik, biz de iki elimizi kaldırıp ortak bir millet Fatiha sını okumayı... * * * Yok ama gelmiyor içimizden artık... Oradan o ses geldikçe, bizim içimizden de başka sesler geliyor. O, Çanakkale şehitleri dedikçe, biz ötekilenen ruhumuzu hatırlıyoruz. Arkasından Cumhurbaşkanlığı forsu çıktığı zaman, içimiz burkuluyor. Biz, Hepimizin Cumhurbaşkanı olunuz lütfen dediğimiz zaman, o ses, sadece kendini alkışlayanların Cumhurbaşkanı olmayı seçmişti... O geliyor aklımıza... * * * O forstaki 16 yıldız ı gördüğümüz zaman, ecdadımızın kurduğu 15 büyük devletin azameti değil, hoyratlaştıkça dünyadaki saygınlığı azalan son devletimiz geliyor aklımıza. * * * Onun için, hâlâ o makama olan saygımızla diyoruz ki... Mersi... Kalsın Sayın Cumhurbaşkanı... Biz Çanakkale kahramanlarını, 57 nci alayların şahadete giderken bile hayvan sevgisini fotoğraflara miras bırakan kahramanlarını kendi hüzünlerimizle anacağız... Kendi gözyaşlarımızla, şuramızdan gelen ve başkasına göstermeyeceğimiz sessiz, gürültüsüz Fatihalarla anacağız... * * * DERLEME 83

84 Mersi... Kalsın Sayın Cumhurbaşkanı... Bir gün, Kurtuluş Savaşı nı yapan kahramanlara, Cumhuriyet i kuran fedakâr insanlara iki ayyaş muamelesi yapılmadığı zaman... O kahramanlar seçim zamanları dışında da aynı saygıyla anıldığı zaman... * * * İşte o gün, bu sinematografik Fatiha, bir milletin ortak Fatiha sı haline gelir... * * * Açık konuşalım Sayın Cumhurbaşkanı... O sesin desibeli, her gün, her saniye mızraklı şiirlerini, korkutucu bir belagat halinde sinir uçlarımıza saplamaktan vazgeçerse bir gün... O sıkılı yumruklar, bizlere de uzanan kadife bir ele dönüşürse eğer... Yani o kibir, sıcak bir alçakgönüllüğe terfi edebilirse... * * * Yeniden, tasada ve sevinçte birleşmiş bir millet haline geliriz... Yine hep birlikte ağlarız Kurtuluş Savaşı nın, Çanakkale Savaşı nın kahraman evlatlarına... Bütün dünyanın önüne daha güçlü çıkarız... * * * Ne yazık ki, bugün, yani seçime üç-beş gün kala, bir filmin sonuna zoraki monte edilmiş bir Atatürk portresi, bizde saygılı, ama buruk bir tebessümden başka iz bırakmıyor... Oysa, biz o filmin, hepimizin filmi olmasını, o Fatiha nın hepimizin Fatiha sı olmasını, sizden daha çok arzu ederdik. * * * Ne yazık ki, hatıralar henüz çok taze... O yüzden o filmi her gördüğümüzde kanal değiştiriyoruz... Sırf şehitlerimize olan sessiz saygımızdan dolayı UYAN TÜRKİYEM 8

85 Ertuğrul Özkök 30 Nisan 2015, HÜRRİYET GAZETESİ Dibin de dibi burası mıdır EMİNİM... İçimde umutlu bir ses var... O ses diyor ki: Türkiye rahatlayacak... Şunu da diyor o ses: Çünkü bu böyle gitmez... Gidemez arkadaş... * * * Bilanço önümüzde yıllık koskoca bir devleti, 5 yılda enkaza çevirdik, muz cumhuriyeti haline getirdik. Bekleme odasına alınmış parlamentosu, parmak kaldırıp indiren parmak çocuk meclisi haline gelmiş, esamisi okunamıyor... * * * Polisin desen, artık ne senin, ne benim, ne vatandaşın polisi... Bir ucundan biri, öteki ucundan öteki tutmuş, çeke çeke kopardı koparacak. * * * Devletin çift mahlaslı istihbaratı, neredeyse, Abdülhamid döneminde Saray ın paranoyalarının muhbirlik teşkilatına dönüşmüş... Yargı... Osmanlı nın tulumbacısına dönüşmüş, gece baskınlarında yarışıyor... Geç yatan basıyor, erken kalkan basanı basıyor... * * * Eğitim... Sınav sistemi yerle yeksan, müfredatı evlere şenlik... Dört çarpı dört çarpı dört sistemi daha doğmadan harabeye dönmüş. * * * Hakaret, siyasetin, köşelerin şehvetten kudurmuş tek belagati haline gelmiş. * * * DERLEME 85

86 İçimdeki ses soruyor: Dibin dibi burası mıdır... Daha da beteri var mıdır.. Nedir beterin de beteri... Cevabı, derinden, en derinden geliyor... Arkadaş bu artık böyle gitmez... * * * Burası Türkiye... Umudun bittiği yerde, bir Zümrüdüanka kuşu gibi küllerinden doğan insanların aziz ülkesidir burası... Temeli çok sağlamdır... Çok acı, çok fedakârlık vardır bu ülkenin küllerinde... * * * Hissediyorum... Bir şeyler değişecek... Dengelenecek bütün sivrilmiş ihtiraslar... Süngüler inecek... Kibir dağları yıkılacak... Vicdan, cüzdandan çıkacak, yine yüreğin üzerinde taşınan kutsal bir emanete dönüşecek... * * * Ve arkasından güneşi yeniden göreceğiz... Gerçek yeni Türkiye, son 5 yılda enkaza çevirdiğimiz bu ülkenin küllerinden doğacak... * * * Korkma artık... Çık kuytundan... Nefes al, özgürlüğün havasını çek içine... İçime çektiğim hava değil, ülkemin gökyüzüdür diye haykır... Göğsünü gere gere Bu ülke benim de ülkem de... Uzat elini bütün ötekilere, ötekileştirilmişlere... * * * Arkadaş, şunu hiç unutma... Bu ülkede hiçbir istibdat, hiçbir korku, hiçbir baskı ebedi olamadı... Ne askeri, ne şahı, ne feriştahı... Hepsi geldi ve hepsi geçti... * * * Hissediyorum... Güzel bir yaz olacak inşallah UYAN TÜRKİYEM 8

87 Esin Turhan 3 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Sona doğru Türkiye de hızla sona doğru gidiliyor. Atatürk ün kurduğu cumhuriyetle ve kurumlarıyla 60 yıllık hesaplaşma dönemi, AKP iktidarıyla birlikte sonuna geldi. Yıkılarak gidiyorlar ama ağır bir yıkıntı da bırakıyorlar geride. Yeniden yapma ve kurma görevi var hepimizin önünde. Ama önce temizlikten başlanacak. Cumhuriyet düşmanlarının bütün öfkesi ve saldırganlığı batmakta olmalarından. Ne işlettikleri cinayetler, ne çıkarttıkları faşist yasalar ne de saraylarının olağanüstü korumaları, yüksek duvarları onları korumaya yetmeyecek. Türkçe de çok güzel atasözleri var; bu durumu anlatan. Eceli gelen k... cami duvarına pisler gibi. Kendisine güvenen, sevilen bir kişi sizce etrafına saldırıp, zarar verir mi? Kendisini güvende hissetmeyen ve zarar göreceğini düşünen saldırganlaşır, korkar. Bu herkesin bildiği bir ruh halidir ve sadece bireysel değil, sosyolojik olarak da gerçektir. Siyasi iktidar sahipleri için de geçerlidir. En acımasız politikalar en korkak siyasetçilerin eseridir. İktidarını, malını, canını koruma gereği duyar. Atatürk ün var mıydı koruma ordusu? Ya da iç güvenlik yasasıyla mı kurdu cumhuriyeti? Kurarken değil, yıkarken ve yıkılırken zorbalık gerekir çünkü. Bir Haziran Direnişi daha olmasın diye hazırlanan tezgah, çıkartılan yasalar, zorbalık karşısında hiçbir vatanseveri sindiremez. Onun için bir taraftan da, Sokağa çıkana gereken yapılacaktır diye tehditler savruluyor. Korkuları dağları aştı, günah çıkartmaya başladılar. Aldatıldık demek yetmez. Bir ülkenin bütün düzeni alt üst edildi. Birliğine ve geleceğine en büyük zarar verildi. Şimdi gazetelerde Balyoz da beraat başlıkları atılıyor. Bu beraatin ülke için bir anlamı varsa o da vatana ihanetin belgelenmesinden başka bir şey değildir. Bu beraat orduya tezgah kuranların ihanetini onadı. Geriye dönüşü olmayan zararlar sadece beraat kararı verilerek giderilemez. Toplumun gözünde itibar kaybedenler, gladyo tezgahlarıyla, bağımsızlıktan ve Atatürk cumhuriyetinden tarafa olanları kirletme çabasındalar. Ama güneş balçıkla sıvanamaz. Artık devran dönüyor. YEREL YÖNETİM İKTİDAR PROVASIDIR Genel seçimler yaklaşıyor. Seçime girecekler vaatlere başladı. İktidar partisi emekliye 100 Lira dedi onu da CHP Başkanı nın bayramda emekliye ikramiye vaadinin karşılığı olarak DERLEME 87

88 söyledi. Eğer iktidara gelecek olanların politikaları ne olacak diye düşünüyorsanız yerel yönetimlerdeki uygulamalarına bakmanız yeterlidir. AKP nin yönettiği belediyelerde tüm hizmetler özelleştirildi, yandaşlar ihale zengini oldu. Memlekette de durum aynı. En yakın örneği enerjideki özelleştirme sonucu dünyaya rezil olunacak skandala imza attı AKP iktidarı. Gelelim CHP ye. Yerel yönetimlerde taşeronluk konusunda AKP den geri kalmadığını gösterdi. Beşiktaş Belediyesi nin başkanı taşeron işçileri bir otobüs dolusu tutulmuş adamla tehdit etti. (Dövdürdü demeye dilim varmıyor ama işçilerin üzerine saldırdılar) Bunlar İstanbul da oluyor, öyle kıyıda köşede değil. İzmir de Karşıyaka Belediyesi nin işten attığı taşeron işçileri de eyleme başladı. Şimdi yine İstanbul un en büyük ilçelerinden Bakırköy de grev var. 10 gündür işçiler çadırı kurdu Bakırköy Meydanı nda. CHP seçime hazırlanıyor. Demokrasi nidalarıyla önseçim yapıldı. İstifaları, küsenleri, kırılanları, yok sayılanları bir tarafa bırakalım da bu grevi hiç mi görmüyor parti yönetimi? Yoksa bile bile lades mi diyor? Yönettiği belediyede emekçinin hakkını yok sayan ve sayılmasına göz yuman anlayışın emekliye vereceğim dediği ikramiyenin seçim vaadinden öteye gideceğini düşünmek fazla iyi niyet olmayacak mı, ne dersiniz? 88 UYAN TÜRKİYEM 8

89 Dr. Fuad Hilalov 26 Mart 2015, AYDINLIK GAZETESİ Gri Devlet... >> Hani meşhur bir deyim vardır: Bir hadise bir kere olursa kazadır, iki kere olursa tesadüftür, üç kere olursa istikrardır. Peki ya birkaç gün içinde peş peşe yaşanan dört üzücü olayı birbirine bağlayan nedir? Geçtiğimiz ay, Investmentwatch web sayfası tuhaf bir rastlantıdan bahsetti. Şubat ta iki gün içinde (ayın 12 si ve 13 ünde) Ned Colt, Bob Saymon ve Davis Karr adındaki üç Amerikalı gazeteci ansızın öldü. Bir diğer gazeteci olan Bob Hayger ise yaptığı trafik kazası sonucu ölümden döndü. >> >> Ned Colt NBC muhabiri idi. Irak savaşıyla ilgili röportajlar yapan Colt bir süre orada esir olarak tutulmuştu. Ölümü ise beyin kanaması sonucu gerçekleşti. Ünlü araştırmacı, CBS muhabiri Bob Saymon da aynı gün trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Hayger gibi o da Irak ta militanlar tarafından esir edilmiş fakat daha sonra serbest bırakılmıştı. >> >> David Carr, uzun yıllar New York Times da çalışan bir meşhur gazeteciydi. Eski CIA çalışanı, Amerika gizli servislerini ifşa eden sızıntıları ile gündeme gelmiş Edward Snowden le yaptığı röportajın hemen sonrasında hayatını kaybetti. Carr ın ölüm nedenleri açıklanmadı. >> >> Investmentwatch olayı; 24 saat içinde dört olay! Üç gazeteci ölümü. Ve bu savaş alanında değil, ABD de yaşanmakta. Belki onlar bizim bilmediğimiz şeyleri biliyorlardı. Kimler, hangi gerçekleri gömüyor? şeklinde gündeme taşıdı. >> >> 17 Ocak 2015 te, ABD de daha vizyona girmeden büyük yankı uyandıran Gri devlet filminin yönetmeni ve yapımcısı David Crowley in cesedi bulundu. Yanında eşi ve 5 yaşındaki kızının da cesedi vardı. Hepsi kurşuna dizilerek öldürülmüşlerdi. Olay yerinde bulunan delillere göre, Irak ve Afganistan savaşları gazisi Crowley in güya eşini ve kızını katlettiği, daha sonra da intihar ettiği sonucuna ulaşıldı. Fakat Dacota polis dairesinden ölüm olayının şaibeli olduğu ve soruşturmanın sürdürüleceği belirtildi. Olayın intihar olmasından yalnız polis değil Crowley in yakınları da kuşkulanmaktadırlar. Çoğu gözlemciler Crowley in ve ailesinin ölümünün onun yaptığı son proje ile doğrudan ilgili olduğunu ve yapılanın sanki bir ceza olduğunu varsayıyorlar. >> >> >> David Crowley son yıllarda yönetmeni olduğu Grey State (Gri Devlet) filminin konsepti üzerinde çalışmaktaydı. Filmin konusu, ABD nin giderek sert ve yozlaşmış engizisyon ve polis devleti olma sürecidir. Uzmanlara göre, filmin ana teması zaten günümüzde yaşanan gerçeklikleri aktarıyor. Gri devlet her bir vatandaşını izler ve gözlemler, mevcut rejimi sorgulama cüretinde bulunan her bir Amerikalının evine istediği zaman girebilen özel askeri timler bulundurur. >> >> Eleştirmenler, filmi kurumsal totalitarizm ve çok uluslu şirketlerin diktatörlüğüne karşı bir meydan okuma olarak değerlendirmişler. Nitekim filmin yaratıcılarına göre halkların düşmanları çok uluslu şirketler ve onların kuklası haline gelmiş olan modern devletlerdir. Ölümünden önce, Crowley filme başlamak için gerekli parayı topladı. Bu işte ona sadece halk yardım etti. Zaten filmin fragmanı milyonlarca Amerikalının dikkatini çekmişti. Bir kaç yıl önce, Amerikan toplumunun ileri gelenlerinin katıldığı Gri devlet filminin konseptinin tanıtımı gerçekleştirildi. Din adamı ve DERLEME 89

90 muhafazakar Anayasa Partisi devlet başkanı adayı Chuck Baldwin şunu söylüyor: Filmin konsepti müthiş. Vatandaşlarımızın birçoğu, giderek içine girdiğimiz gri gerçekleri kabullenmek istemiyorlar. Film şu anda ne durumda olduğumuzu ve bizi hangi gerçeklerin beklediğini anlamamızda bizlere yardım etmektedir. >> >> Senarist Guillermi Jimenez, Irak ve Afganistan Savaşları gazilerinin devletin anayasaya aykırı ve savaşa karşı olan görüşlerini aktaran oathkeeper.org web sayfasının kurucuları Stewart Rodos ve Stieve Rodos da Gri devlet projesini açıkca destekleyenler arasındaydılar. Onlara göre, NDAA - National Defence Autorization Law (Milli Savunma Yasası) - Amerikan vatandaşlarına savaş ilanından başka bir şey değildir yılında Başkan Obama tarafından imzalanmış olan söz konusu yasa terörizm konusunda en ufak şüphe yüzünden, asker ve polise ABD ve diğer ülke vatandaşlarını hiçbirresmi suçlama veya yargılama olmadan hapse atma veya infaz etme hakkı tanımaktadır. Günümüzde bu varsayımlarla yüzlerce ABD vatandaşı hapislerde çürümektedir. Crowley, filmi yaklaşan gerçeğin yansıtması şeklinde tanıtarak, filmin gerçek yurtseverlerle rejimin destekçileri arasındaki derinlikleri gösterdiğine inanıyordu. >> >> Film bittikten sonra ne kadar popüler olacağını, tanıtım filminin bile ne kadar ses getireceğini saptamak mümkündür. Tabii ki Amerika daki bazı çevreleri rahatsız etmeye devam ediyor. Crowley in arkadaşlarına göre, film çekimlerinin tamamlanmasını engellemek nedeni ile onun ölümünden bizzat hükümet sorumludur. Bu konuda Facebook ta Justice for David Crowley of Gray State adlı sayfa bile mevcuttur. Ünlü Anonymous hacker grubu üyeleri ise Crowley in öldürülmesine ilişkin kendi kanaatlarini Twitter da paylaştılar. >> >> Yönetmenin intiharı ile ilgili resmi açıklamayı arkadaşları, meslektaşları ve yakın akrabaları reddetmekteler. Onlara göre, Crowley çevresi tarafından ciddi bir desteğe sahipti, ailesini çok seviyordu. Vatansever olan Crowley, Irak ve Afganistan savaşlarına katılmıştı. Peki, hayatını tuhaf bir şekilde kaybeden Amerikalı vatansever araştırmacı bir tek Crowley midir? Hayır. Gerçekleri söylemekten korkmayan ve hayatlarını şüpheli bir şekilde kaybeden Amerikalı araştırmacıların listesi oldukça uzun. >> >> Aaron Russo, Amerika: Özgürlükten Faşizme adlı belgeselin yönetmeni idi. Filmde, Amerikan vergi sistemi ve bağımsız Federal kurum olmasına rağmen, Merkez bankası işlevlerini yürüten, ABD ticari banka sisteminini yöneten Federal Reserve System eleştirilmekte. Film bizleri Yeni Dünya Düzeni nin gelişi konusunda uyarmaktadır. Bu yeni düzenin başında dünya bankaları ve çokuluslu şirketler duruyor. Bu filmden başka Aaron Russo nun Amerikanın ünlü muhabiri Alex Jones a verdiği röportajı da unutamayız. Söz konusu röportajda Aaron Russo, Rockfeller ailesini 11 Eylül New York taki ikiz kulelere saldırı olaylarının hazırlanması konusunda suçladı. >> >> Ben Rockfeller le tanıdık bir bayan avukatın aracılığıyla tanıştım diyen Russo şunları söylüyor: Bir gün beni arayarak, Rockfeller lerden birinin benimle buluşmak istediğini söyledi. O zamanlar yapmış olduğum Mad As Hell adlı videoyu seyreden Rockfeller benimle buluşmak istemişti. Ve benim Nevada eyaletine vali adaylığımdan haberi vardı. >> >> Ben, tabii ki memnuniyetle böyle bir buluşmaya hazırdım. Onunla buluştuk. Onu çok beğendim. O çok ve çok zeki bir insandı. Biz onunla sohbet ederek fikir alışverişinde bulunduk. Ve o bana 11 Eylül olaylarına 11 ay kala bazı olayların yaşanacağını söylese de tam olarak nelerin yaşanacağı- 90 UYAN TÜRKİYEM 8

91 nı benden sakladı. Sadece yaşanacak bazı olaylar sonrası nda Afganistan ve Irak a girileceğini,oradaki petrol kaynaklarının ele geçirileceğini, Orta Doğu da üsler kurulacağını ve bunun Yeni Dünya Düzeni nin bir parçası haline getirileceğini, daha sonra ise Venezuela da Hugo Chaves in ortadan kaldırılacağını söyledi. Ve gerçekten de 11 Eylül olayları yaşandı. Bana Afganistan ve Pakistan da mağaralarda insanları arayan askerlerimizi göreceğimizi, tüm bu yerlerde terörle savaşılacağını,oysa gerçekte hiçbir düşmanın bulunmadığını ve bunun Amerika halkını tam denetim altında tutmak için hükümetin uydurduğu büyük bir yalan olduğunu söylediğini hatırlıyorum. >> >> 2007 yılında, gazeteci ve yönetmen kanserden öldü. Sosyal ağlarda yaygın olarak tartışılan ve hastalığın kasıtlı şekilde bazı kimyasal bileşikler yoluyla ortaya çıkarılması varsayımı resmi olarak hala inkar edilmemektedir. >> >> Yukarıda bahsi geçen durumlarda kasıtlı cinayet teorisi varsayımları olsa da, gazeteci ve bağımsız araştırmacı Gary Webb in intiharı sadece trajikomedi konusu olabilir. Nikaragua daki kontraslar la CIA ilişkilerini gösteren, kokain üretiminin finanse edilmesi, ABD nin güney eyaletlerine getirilerek satışını CIA nin nasıl kontrol ettiğini ortaya çıkaran makaleleri bir araya getirerek Gizli İttifak adlı röportajın yazarı Gary Webb in, hayatı boyunca solak olmasına rağmen güya sağ eli ile kendi kafasına iki kurşun sıkarak intihar ettiği bildirildi. >> >> Bir başka araştırmacı, CIA sivil uçak pilotu Phillip Marshall, en çok satan: Yanlış bayrak altında operasyon: Bush, Cheney ve Suudi Arabistan 11 Eylül sonrası nasıl Yeni Dünya Düzeni kurdular? adlı kitabın yazarıydı. Bu kitabında o, ABD yönetiminin 11 Eylül saldırılarını nasıl düzenlediğini ortaya koydu. Marshall 10 yıl üzerinde çalıştığı ve George Bush un Suudi istihbaratı ile ilişkileri ispat eden En büyük yalan: 11 Eylül 2001 ve teröre karşı mücadele adlı kitabını bitirmek üzereydi. Hep söylerdi: Bir düşünsenize... Dünyanın bir başka ucunda mağarada yaşayan bir hayaletin (Usama bin Ladin) bizim tüm askeri ve istihbarat yönetimimizi yenmesi saçmalıktan başka bir şey olabilirmi? Ölümünden kısa bir süre önce, Marshall arkadaşlarına, hükümet üyeleri konusunda bazı ifşa edici bilgilere sahip olduğunu anlattı. Resmi bilgilere göre, Şubat 2013 yılında Philip Marshall kendi çocuklarıyla köpeğini öldürdü ve daha sonra intihar etti. >> >> Andrew Breitbart, ünlü Amerika gazetecisi ve ölümünden sonra bile popülerliğini kaybetmemiş olan web sayfasının sahibi idi. Resmi kayıtlara göre Breitbart ın ölüm nedeni kalp krizi olsa da, yakınları onun sağlık durumunun çok iyi olduğunusöylemekteler. İşin enterasan tarafı, Breibart ın otopsisini yapan doktor Michael Cormier aynı gün arsenikle zehirlendi. >> >> Mark Ebner le beraber yazdığı Hollywood, kestik: Babil deki deli şık ünlülere karşı dosya kitabında Andrew Breibart, Hollywood ortamlarını ve buranın sakinlerini alaycı bir şekilde karşımıza çıkarır. Kitap ayrıca starların ahlaksız davranışlarını ve mensup oldukları şeytani mezhepleri sert dille eleştirir. >> >> Gizemli ölümünden bir kaç gün önce Breibart, elinde devlet başkanı Barack Obama nın siyasi kariyerini bitirebilecek kanıtların olduğunu arkadaşlarına anlatmıştı. >> >> ABD de istenmeyen, muhalif görüşlü yaratıcı insanların saf dışı bırakılması geleneği eskilere DERLEME 91

92 dayanmaktadır ve uzmanlara göre bu ülkede bağımsız gazetecilik dönemi artık bitmiştir. Günümüzde onun yerini kurumsal diktatörlük almıştır. Çok uluslu şirketlerin yürüttükleri politikaya uyum sergilemeyen veya onları ifşa eden gazeteciler her an işten atılabilir, takip edilebilir veya öldürülebilir. Son dönemlerinbir modası var: gerçeği söyleyenlere komplo teorisine kafayı takmış uğursuz yaftası yapıştırma. Medyaya uygulanan baskıya birçok örnek verilebilir. Mesela, ABD eski Dışişleri Bakanı, Başkan Bush döneminde dış politika danışmanı olarak çalışmış olan Condolezza Rice New York Times muhabirini Beyaz Saray a çağırarak İran ın nükleer politikası konusunda Amerika politikasını konu edinen yazının gazetede basılmaması için onu ikna ettiğini kısa süre önce itiraf etmişti. >> >> Bu tür ricalarla karşı karşıya kalmamak için demokrasi beşiği olan ülkenin bir çok gazetecisi işini bırakarak daha özgür olan internet medyasına yönleniyor ve kendi web sayfalarını kuruyorlar. Peki internette bile kendi görüşlerini açık ifade edebiliyorlarmı? >> >> Amerika yönetimi internete bile sansür uygulamaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz senenin sonlarında, Cumhuriyetçi Parti üyesi, Federal Seçim Komisyonu başkanı Lee Goodman, ülke parlamentosunun Youtube sayfasını kontrol edebilmek konusunda Denetleme Kurulu oluşturmak için görüşmelere başlanacağını belirtti. Fox News haber ajansına göre Goodman, başkanı olduğu komisyonun internet yayınlarını devletin kontrol etme olasılığını göz önünde tuttuğunu belirtti. >> >> Peki ABD yönetiminin ve onu yöneten çok uluslu şirketlerin bu kadar korktuğu şey nedir? Neden özgür basının son kalesi durumuna gelmiş olan internet bile kontrol altına alınmaya çalışılmakta? >> >> Sadece şunu belirtelim: 1983 te Amerikan medya alanının %90 ı 50 şirket elinde toplanmıştır, günümüzde ise bu %90 lık payı sadece 6 büyük şirket (General Electric, News Corporation, Walt Disney, Viacom, Time Warner ve CBS) kontrol etmektedir. >> >> Yukarıda anlatılanlar, tüm dünyayı konuşma özgürlüğü ve diğer demokratik değerlere zaman zaman savaş yolu ile bile saygı duymaya zorlayan Gri devlet ABD deki medya ilgili gerçeklerin sadece küçük bir bölümüdür. Fakat ne yazık ki Batı dünyası dışındaki devletlerin gazeteci ve araştırmacıları solak olmalarına rağmen sağ elleriyle kafalarına iki kurşun sıkmayı hala öğrenememektedirler. 92 UYAN TÜRKİYEM 8

93 Fuat Avni 9 Mart 2015 Erdoğan ın büyük planı ne? Fuat Avni den flaş iddia... Erdoğan ın büyük planı ne? Fuat Avni den flaş iddia... Twitter fenomeni Fuat Avni yine bomba gibi iddialarda bulundu. Türkiye nin gündemi doların hızla yükselişi ve Erdoğan ve hükümetin Merkez Bankası na yaptığı faiz indirimi baskısıyla meşgulken, Fuat Avni, Erdoğan ın bu baskısının altında zengin olma planı olduğunu iddia etti. Erdoğan ın baskıyı daha da arttırarak borsayı iyice düşüreceğini ve sonra da yurtdışındaki para kaynaklarını ülkeye sokarak ucuz alımlar yapacağını iddia eden Fuat Avni, Ali Babacan ın istifa söylentilerine giden Erdoğan-Davutoğlu-Babacan üçlüsü arasında yaşananlara dair de flaş iddialarda bulundu. İşte Twitter fenomenini o iddiaları Babacan ın istifa ettiği sanılan 25 Şubat taki gizli toplantının gündemi aslında Bank Asya ydı. 2. Toplantıya Davutoğlu, Babacan, Mutalip Ünal, Vahdettin Ertaş, Şakir Ercan Gül katıldı. 3. Davutoğlu ABD li yatırımcıların Bank Asya sorularını, BDDK ve TMSF nin yaptıklarını nasıl açıklayacağım makul bir izah getirin dedi. DERLEME 93

94 4. Mutalip Ünal, 18/5 in doğru bir karar olduğuna Davutoğlu nu ikna etmeye çalıştı. Ünal işlediği kabahatin farkında. 5. Mutalip Ünal, Sorun BDDK kararından ziyade TMSF uygulamalarından kaynaklanıyor diyerek kendini aklamaya çalıştı. 6. Şakir Ercan Gül, Kendilerinin BDDK tarafından yanıltıldığını söyledi. 7. Şakir Ercan Gül, TMSF nin bankaya atadığı yöneticilerin risk altında olduğunu biliyor. 8. Bank Asya, TMSF yönetimindeyken kötüye giderse atanan yöneticilerin mesleki kariyerleri bitecek. 9. Bank Asya ortaklarının açtığı yüzlerce dava var. Her geçen gün dava sayısı artıyor. 10. Davalar sonucu TMSF ve BDDK yönetiminin yanısıra devletin de milyarlarca $ tazminata mahkum olacağı kesin. 11. Babacan toplantıda Kurumların birbirini suçlaması uygun değil, sorunsuz devraldığınız bankayı batıramazsınız dedi. 12. Davutoğlu, toplantı sonunda Artık benden habersiz Saray dan talimat almayın dedi. Oysa görüşme detayları Saray a ulaştırıldı. 13. Davutoğlu Yaptığınız hukuksuzluklar yurt dışında bana fatura ediliyor. Bu hukuksuzlukları izah edemiyorum dedi. 14. Babacan ve Başçı nın istifasına gelince medyaya yansıdığının aksine istifayı Davutoğlu na 25 Şubat ta sunmadılar. 15. Babacan ve Başçı, Davutoğlu na 18 Şubat ta istifalarını verdiler. Davutoğlu Yabancı yatırımcılara sizinle beraber söz verdik dedi. 16. Davutoğlu ve Babacan uluslararası derecelendirme kuruluşlarının raporlarının kötü geleceğini ve büyük bir krizin kapıda olduğunu biliyor. 17. Babacan ve Davutoğlu Londra/Davos ta uluslararası yatırımcılara Yatırımlarınızı ülkemizde değerlendirmeye devam edebilirsiniz dediler. 18. Babacan ve Davutoğlu yatırımcılara, Siz Erdoğan ın açıklamalarını dikkate almayın, teminatınız biziz dediler. 19. Davutoğlu nun yatırımcılarla görüşmesine çok kızan Yezid, bu cümleleri de duyunca Babacan ve Başçı yı Vatan haini ilan etti. 20. Dolar krizine gelince, Yezid in ekonomi danışmanlarının dolar hedefleri; seçim öncesi 2,95 ve sene sonu 3,5 21. Yezid, faiz indirimi baskısıyla doları yükselterek bir çok kirli planı devreye sokmaya çalışıyor. 94 UYAN TÜRKİYEM 8

95 22. Öncelikle, doları yükselterek yurt dışındaki milyarlarca dolarlık servetine servet katıyor. Bu hedef adım adım işliyor. 23.Kriz döneminde dışarıdan gelen paranın sorgulanmayacağını bilen Yezid in ikinci hedefi uluslararası dolaşımdaki servetini yurtçine sokmak 24. Mart, Nisan aylarında yurt dışına yüklü miktarda döviz ödemesi olan itibarlı firmalar tek tek tespit edildi. 25. Doların yükselmesiyle ödeme güçlüğü çekecek ve değerleri düşecek bu firmalar satın alınacak. Böylece servet yurt içine girecek. 26. Tıpkı Faruk Koca üzerinden Yezid e kupon arsa toplandığı gibi itibarlı şirketler de Yezid için ucuza kapatılacak. 27. Ayrıca krizde borsadan da kar etmeyi planlayan Yezid, doları yükselttiği gibi borsayı da düşürüp yüklü miktarda alım yapmayı amaçlıyor. 28. Yezid, sebep olduğu krizin faturasını Babacan ve Başçı ya kesip AKP seçmeni nezdindeki kendi kredisini korumuş olacak. 29. Sebep olduğu krizi Ben hükümette olmayınca ekonomi batıyor. Başkanlık şart diye seçim kampanyasına çevirecek. 30. Kriz ancak istikrar ile çözülür, istikrar ise 400 milletvekili ve başkanlık sistemi ile gelir diyerek milleti kendine mecbur edecek. 31. Güçlü Başkan ve tek adamlığı kafasına koyan Yezid bunun çok büyük servetle gerçekleşeceğini biliyor. Her şey buna endekslendi. 32. Plan kuradur, Karun gibi servetinle beraber yerin dibine gömülüp gideceksin. Kaybedenlerdensin. 31. Güçlü Başkan ve tek adamlığı kafasına koyan Yezid bunun çok büyük servetle gerçekleşeceğini biliyor. Her şey buna endekslendi. fuatavni (@fuatavni_f) March 8, 2015 DERLEME 95

96 AKP nin sanal mücahitleri devlette nasıl maaşa bağlandı! İktidar partisinin algı operasyonları ile kamuoyunu yanıltma mahareti biliniyor. AKP nin başı ne zaman derde düşse toplum mühendisliğine soyunuyor; rakamları çarpıtıyor, verilerle oynuyor, karşı tarafı suçluyor, yandaş basını devreye sokuyor, sosyal medyada beslediği sayıları binleri geçen dezenformasyon erlerini, yaygın adı ile ak trolleri meydana salıyor. AKP nin mücahit ordusu açtıkları sahte hesaplarla başta twitter ve facebook olmak üzere siber alemde yaygın kullanılan mecralara akın ediyor, kara propaganda yapıyorlar. İktidarı eleştiren, politikalarına karşı duran, yolsuzluk ve usulsüzlükleri gündeme getiren, Saray ı, Köşkü, saltanat harcamalarını, yolsuzlukları konuşan/tartışan herkesi hedef seçip, saldırıya geçiyorlar. *** Gezi direnişi, yılan hikayesine dönen çözüm süreci, Aralık yolsuzluk soruşturması, ayakkabı kutuları, sıfırlanan paralar, Yüce Divan oylaması, AKP-Cemaat kavgası, Berkin Elvan ın öldürülmesi, sonuca varmayan Alevi açılımı, Suriye krizi, IŞİD rezaleti, değerli yalnızlıkla sonuçlanan dış politika fiyaskoları, muhalefet liderlerine ve sözcülerine ağır hakaretler Ekonomideki durgunluk, doların patlaması, Erdoğan ın sarayları, köşkleri, uçaklarına aşırı harcamalar, savcı Mehmet Selim Kiraz ın DHKP-C tarafından rehin alınması, yurt çapında tam günü bulan elektrik kesintisi, CHP ve HDP nin seçim bildirgeleri Sosyal medyada, AKP yi zora düşüren bu ve benzeri konularda düşüncesini dile getiren, iktidar karşıtı eleştiri yazan herkes AKP nin siber askerleri nin hedefi haline geliyor Ak troller aydınları, gazetecileri, yazarları, akademisyenleri, öğrencileri, emekçileri, sıradan kullanıcıları hedef seçip, olmadık yalan, tehdit ve hakaretlerle susturmaya, bastırmaya yöneliyorlar Saldırının boyutu katlandıkça pek çok kullanıcı ya hesabını kapatmak zorunda kalıyor ya da AKP nin pervasız emir erlerini engelleme yoluna gidiyorlar. *** Göksel Bozkurt 28 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Peki kimdir bu Ak troller? AKP ile bağları nedir? Nereden, hangi yollarla beslenmektedirler? CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağababa, geçtiğimiz günlerde konuyu Meclis gündemine taşımış ve Başbakan Ahmet Davutoğlu na benzer sorular yöneltmişti: AK troller AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu ya bağlı olarak mı 96 UYAN TÜRKİYEM 8

97 çalışmaktadır? Trollere sabit bir maaş ödenmekte midir? Ödeniyorsa ne kadardır? Troller AKP Genel Başkanlığına mı bağlıdır yoksa direkt Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak mı çalışmaktadır? Belli ki diğerleri gibi o sorulara da yanıt verilmeyecek ancak artık mızrak çuvala sığmıyor. Ankara kulislerinde ak trollere ilişkin son derece ilginç iddialar dolaşıyor. Paylaşalım 1-Ak trollerin fikri altyapısı AKP Genel Merkezi nde bir grup danışman tarafından 1,5 yıl önce oluşturuldu. Bizzat AKP üst düzey yöneticilerinin onayı ile yaşama geçirildi. 2-AKP yöneticilerinin görevlendirdiği isimler tarafından kontrol edilen trollerin büyük bölümü AKP Gençlik kolları içinden seçiliyor. Partiye ve lidere sadık gençler saptanıyor, sahte hesap edinmeleri sağlanıyor ve bir merkezden yönlendiriliyorlar. 3- İçerik ve hedefler o merkez tarafından belirleniyor. Bir dönem o ekibe yön verenler arasında dönemin Başbakanlık, bugünün Saray Danışmanı Mustafa Varank ın olduğu da konuşuluyordu. 4-Bugün o yapılanma ağırlıklı olarak AKP Gençlik Kolları tarafından kontrol ediliyor. Koordinasyon görevini üstlenenler arasında Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Soner Yalçın da var. 5-Devlet ayağında ise İskender Kural ın görev aldığı belirtiliyor. *** Gelelim sayıları binleri aşan AK trollerin nasıl finanse edildiklerine Daha önce sanal mücahitlere ödeme için trol havuzu oluşturulduğu ve sahte hesap sahiplerine etkinliklerine göre Bin ile dört bin lira ödendiği gündeme gelmişti. Sahte hesapları yönetenlerden bazı etkili birkaç ismin bakanlıklarda işe başlatıldığı da biliniyordu. Yüzlerce trole ücretlerin hangi kaynaktan ve ne tür bir kanalla ödendiği ise sır gibi saklanıyordu. Son gelen kulis bilgiler işin çığırından çıktığını ortaya koyuyor. İddia şu: Yüzlerce Ak trol devlette işe başlatıldı. Hem de gençlerin beden ve ruh sağlığını koruyup, geliştirmekle yükümlü Gençlik ve Spor Bakanlığı nda *** Gençlik ve Spor Bakanlığı, 81 ildeki 188 Gençlik Merkezi ve kamplarında sözleşmeli olarak görev yapacak 500 Gençlik liderini işe almış. Gençlik liderleri geçmiş yıllarda internet ortamında yapılan duyuruların ardından mülakat sınavıyla alınırken bu yıl o hak tanınmamış. 500 Gençlik lideri dilekçelerle bakanlığa başvuruda bulunmuşlar ve anında göreve başlatılmışlar! Durun, turpun büyüğü heybede 500 ismi kim belirlemiş dersiniz? Listenin tamamı AK Parti Gençlik Kolları tarafından hazırlanmış Altında AKP Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Soner Yalçın ın imzası varmış Her bir isme 2000 TL civarında maaş bağlanmış! DERLEME 97

98 Daha önce bir yıl olan sözleşme süreleri de 3 yıla çıkartılmış Sırada sözleşmeden kadroya geçirilmeleri varmış *** Ak trolleri devletleştirme operasyonu Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşarı Faruk Özçelik in talimatı ile sosyal medya hesaplarının başına getirilen İskender Kural tarafından gerçekleştirilmiş. Hani şu trol hesaplarını yönettiği ileri sürülen kişi Bu iddialar doğru mudur? Ak troller devlette yığınsal olarak işe başlatılmış mıdır? Başlatıldı ise kara propagandaya devletin verdiği maaşla bakanlık merkezi, gençlik kamplarından mı devam edeceklerdir? Başbakan Davutoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç bu tablo karşısında ne diyecektir? Eğer tatmin edici bir yanıtları varsa, kamuoyu cevap bekliyor 98 UYAN TÜRKİYEM 8

99 Gökçe Aytulu 6 Nisan 2015, HÜRRİYET GAZETESİ İşte orduya kumpasın bilançosu 5 yıl süren Balyoz Davası 236 asker sanığın beraatıyla sonuçlandı. Devletin en üst kademesi tarafından kumpas olarak kabul edilen Balyoz Davası, tutuklu sanıkların mağduriyetinin yanı sıra ordunun DNA sını da değiştirdi. Dava, Kara, Hava, Deniz kuvvetlerinden ve Jandarma dan toplam 188 general ve kurmay subayı olumsuz etkiledi, ezici çoğunluğunun kariyerini sona erdirdi. Taraf gazetesinin manşeti ve bir bavul dolusu belgeyle başlayan, beş yıllık bir sürece yayılan Balyoz soruşturması nda geçen hafta 236 kişi beraat etti. Mahkeme, davanın temelini oluşturan dijital verilerin sahte olarak oluşturulduğuna hükmetti. Böylece, ilk yargılamada darbe suçlamasıyla yıl arasında ceza alan sanıklar, Anayasa Mahkemesi nin yeniden yargılama kararının ardından gerçekleştirilen yargılamada beraat etmiş oldu. Bundan sonra tersine bir sürecin işlemesi bekleniyor: Sahte delilleri üretenler hakkında açılacak ceza davaları ve yıllarca tutuklu kalarak görevlerinden, ailelerinden olanların açacakları tazminat davaları Fakat Balyoz soruşturması sadece sanıkların hayatını değiştirmekle kalmadı, ordunun her biriminde telafi edilemeyecek değişikliklere yol açtı. Soruşturmalar, aralarında generallerin de bulunduğu, görevi başındaki 188 kurmay subayı etkiledi. Çok büyük bir olasılıkla kuvvet komutanı olacak isimlerin önü kesildi. Kara Kuvvetleri nde 45, Hava Kuvvetleri nde 27, Deniz Kuvvetleri nde 98, Jandarma da 18 muvazzaf general ve kurmay subay sanık durumuna düştü. Çoğu emekliye sevk edildi ya da orduyla ilişkisi kesildi. Hava Kuvvetleri nde sanık durumuna düşen 30 muvazzaf askerin 11 i kurmay albay ve yarbay, 16 sı ise general rütbesindeydi. Yaş ve sicil durumu göz önüne alındığında Orgeneral Bilgin Balanlı nın arasında Hava Kuvvetleri Komutanı olması gerekiyordu. Fakat Balanlı, o dönemi tutuklu olarak geçirdi. Bugün davaya muhatap olan havacı kurmay subaylar arasında sadece dört kişi ordudaki görevine devam ediyor. BALYOZ UN ALTINDA KALAN MUVAZZAF GENERAL VE KURMAY SUBAY KADROSU KARA KUVVETLERİ GENERAL VE KURMAY SUBAYLAR: Korgeneral : 5 Tümgeneral : 7 Tuğgeneral : 4 Kurmay Albay : 26 DERLEME 99

100 Kurmay Yarbay : 2 Kurmay Binbaşı: 1 NOT: Hâlâ görevde olan ama devresini kaçıran 13 subay var. HAVA KUVVETLERİ GENERAL VE KURMAY SUBAYLAR: Orgeneral : 1 Korgeneral : 4 Tümgeneral: 7 Tuğgeneral: 4 Pilot Kurmay Albay: 3 Pilot Kurmay Yarbay: 3 Hava Yer Kurmay Albay: 5 NOT: Hâlâ görevde olan ama devresini kaçıran 4subay var. DENİZ KUVVETLERİ AMİRAL VE KURMAY SUBAYLAR: Koramiral : 4 Tümamiral : 7 Tuğamiral: 13 Kurmay Albay: 64( 1 Vefat) Dz. P. Kur. Alb: 4 Dz. İkmal Kur. Alb: 1 Dz. Kur. Yb : 2 Dz. İkmal Kur. Yb: 1 Dz. Kur. Bnb: 1 Dz. İst. Kur. Bnb: 1 NOT: Hâlâ görevde olan ama devresini kaçıran 16 subay var. JANDARMA GENERAL VE KURMAY SUBAYLAR: Tümgeneral: 1 Tuğgeneral: 2 Kurmay Albay: 11 Kurmay Yarbay: 4 NOT: Hâlâ görevde olan ama devresini kaçıran 11 subay var. l süren Balyoz Davası 236 asker sanığın beraatıyla sonuçlandı. Devletin en üst kademesi 100 UYAN TÜRKİYEM 8

101 tarafından kumpas olarak kabul edilen Balyoz Davası, tutuklu sanıkların mağduriyetinin yanı sıra ordunun DNA sını da değiştirdi. Dava, Kara, Hava, Deniz kuvvetlerinden ve Jandarma dan toplam 188 general ve kurmay subayı olumsuz etkiledi, ezici çoğunluğunun kariyerini sona erdirdi. Taraf gazetesinin manşeti ve bir bavul dolusu belgeyle başlayan, beş yıllık bir sürece yayılan Balyoz soruşturması nda geçen hafta 236 kişi beraat etti. Mahkeme, davanın temelini oluşturan dijital verilerin sahte olarak oluşturulduğuna hükmetti. Böylece, ilk yargılamada darbe suçlamasıyla yıl arasında ceza alan sanıklar, Anayasa Mahkemesi nin yeniden yargılama kararının ardından gerçekleştirilen yargılamada beraat etmiş oldu. Bundan sonra tersine bir sürecin işlemesi bekleniyor: Sahte delilleri üretenler hakkında açılacak ceza davaları ve yıllarca tutuklu kalarak görevlerinden, ailelerinden olanların açacakları tazminat davaları... Fakat Balyoz soruşturması sadece sanıkların hayatını değiştirmekle kalmadı, ordunun her biriminde telafi edilemeyecek değişikliklere yol açtı. Soruşturmalar, aralarında generallerin de bulunduğu, görevi başındaki 188 kurmay subayı etkiledi. Çok büyük bir olasılıkla kuvvet komutanı olacak isimlerin önü kesildi. Kara Kuvvetleri nde 45, Hava Kuvvetleri nde 27, Deniz Kuvvetleri nde 98, Jandarma da 18 muvazzaf general ve kurmay subay sanık durumuna düştü. Çoğu emekliye sevk edildi ya da orduyla ilişkisi kesildi. Hava Kuvvetleri nde sanık durumuna düşen 30 muvazzaf askerin 11 i kurmay albay ve yarbay, 16 sı ise general rütbesindeydi. Yaş ve sicil durumu göz önüne alındığında Orgeneral Bilgin Balanlı nın arasında Hava Kuvvetleri Komutanı olması gerekiyordu. Fakat Balanlı, o dönemi tutuklu olarak geçirdi. Bugün davaya muhatap olan havacı kurmay subaylar arasında sadece dört kişi ordudaki görevine devam ediyor. EN BÜYÜK ZARAR DONANMADA Balyoz da en büyük darbeyi alan kuvvetin Deniz Kuvvetleri olduğu görülüyor. Soruşturmaya tabi tutulan 114 muvazzaf askerin 98 i amiral ve kurmay subay rütbesinde. Farklı rütbelerden görevi başındaki tam 24 amiral Balyoz da sanık durumuna düştü. Diğer kurmay subaylarla birlikte denizciler Balyoz un en kalabalık grubunu oluşturdular. İlginç bir nokta ise Balyoz un dışında devam eden Poyrazköy, İstanbul ve İzmir deki askeri casusluk davalarında da denizcilerin dikkat çekici bir sayıda olması. Bu davaların da ne kadar sürede ve nasıl sonuçlanacağı merak konusu. Fakat bir gerçek değişmeyecek: Balyoz soruşturmasıyla birlikte ordunun yapısı kökten değişti. Yandaki tabloda, davanın her birimde komuta kademesini nasıl etkilediğini detaylı bir biçimde göreceksiniz. Şüphesiz Balyoz olmasaydı, yıl boyunca kuvvet komutanları ve komuta kademesi bu 188 isim arasından çıkacaktı. Fakat bugün beraat etmiş olsalar DERLEME 101

102 bile ezici çoğunluğun kariyeri Balyoz un altında sona erdi. 365 SANIKLI DAVA Balyoz Davası nda 365 sanık bulunuyordu. Özel Yetkili Mahkeme 325 kişi hakkında ceza kararına hükmetti. Yargıtay, 237 si hakkındaki kararı onarken 88 sanığa ceza verilmemesi yönünde bir karara vardı. Yargıtay ın kararı Anayasa Mahkemesi ne taşındı. Yüksek Mahkeme, hak ihlali tespiti yaparak, yeniden yargılama kararına hükmetti. Cezaları onanan 237 sanıkla birlikte Yargıtay ın beraat ettirdiği 88 sanığın ayrılan dosyaları Anadolu Dördüncü Ağır Ceza Mahkemesi ne iletildi. Yeniden yargılanan 236 sanık geçen hafta beraat etti (sanık Albay Murat Özenalp cezaevinde yaşamını yitirmişti). 88 sanık hakkındaki kararın ise salı ya da çarşamba günü benzer yönde açıklanması bekleniyor. KOMUTANLIKTAN UÇUŞ ÖĞRETMENLİĞİNE 102 UYAN TÜRKİYEM 8 Tümgeneral İsmail Taş (şapkalı) AYJET Uçuş Okulu nda eğitmenlik yapıyor. Oğlu da aynı okuldan mezun olmuş. Ancak Taş, tutuklu olduğu için mezuniyetini görememiş. Hava Pilot Tümgenerali iken Balyoz dan tutuklanan İsmail Taş, resmi uçuş öğretmeni olabilmek için adli sicil kaydının silinmesini bekliyor. İsmail Taş, dört yılda yaşadıklarını anlattı Balyoz soruşturmasına emekli bir albayın Eskişehir deki evinde yapılan şaibeli polis aramasında ele geçirildiği iddia edilen 2 GB lık bir flaş belek içerisindeki dijital bir MS Word dosyasında ismim bulunduğu için dahil edildim. Üzerinde sadece ismimin, 2003 yılındaki görev yerimin ve rütbemin (o zaman albay) yazılı olması dışında şahsımla hiçbir bağı olmamasına rağmen ifadeye çağrıldım. Soruşturma savcısına dijital belgenin sahteliği konusunda sunduğum onca ispatlara rağmen çıkarıldığım nöbetçi mahkemece tutuklandım. Tutuklandığım gün olan 03 Haziran 2011 tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı yüzüncü kuruluş yılını kutluyordu. Ben de bu tarihte tümgeneral rütbesinde, Hava Kuvvetleri nin üzerine titrediği subaylarını büyük bir titizlikle yetiştiren Hava Harp Okulu nun Komutanı idim. Hava Kuvvetleri nin, kalleşçe tezgâhlanmış bir kumpasa uğramasına mani olunamayan ve cezaevine gönderilen ilk generali oldum. KOMUTAN DİYE BİLDİKLERİM... Tutuklandıktan sonra beş ay Hasdal da, 21 ay Hadımköy de askeri ceza evlerinde kaldım. Yerel mahkemenin kararı Yargıtay tarafından onanmadan önce, masumiyet karinesi hiçe sayılarak 2013 yılı Yüksek Askeri Şûrası nda emekli edildim. Komutan diye bildiklerim

103 ve masumiyetime başından beri tereddütsüz inananlar, bu YAŞ kararlarına bir zamanlar bazılarının yaptıkları gibi şerh dahi koyamadan imza atmışlar ve amacı zaten tasfiye olan bu operasyona adeta aracılık yapmışlardı. Beni de en çok üzen konu bu oldu. Tüm bu olanlara rağmen gerçeklerin bir gün, gün ışığına çıkacağına yürekten inanıyordum ama doğrusu bu kadar çabuk olacağını beklemiyordum. Kurumları yıllardır kuşatılmış, intikam ve kin duygularıyla yetiştirilmiş ve uygun siyasi atmosferi bularak harekete geçmiş bir cemaatten devletin kurtulmasının çok zaman alacağını düşünüyordum. Çok şükür ortaklık bozulmuş diyorum. Çok şükür Anayasa Mahkemesi nde vicdanlı yargıçlar varmış diyorum. Onlar bu ülkede hâlâ hukukun varlığına bizleri inandırdılar ve bizleri sevenlerimize kavuşturdular. Bundan böyle emekli bir havacı olarak en iyi bildiğim ve en çok hoşlandığım işi yapmayı düşünüyorum. Hâlâ benim için mağduriyet olan adli sicil kaydım silindiğinde Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü nden lisans alıp bir uçuş okulunda uçuş öğretmenliği yapmayı planlıyorum. Bu düşüncemde beni bünyelerine kabul edeceklerini beyan eden AYJET Uçuş Okulu na sonsuz teşekkür ederim. Çoğu meslekten arkadaşım olan kişilerle mesai yaparak huzur bulacağıma inanıyorum. Tıpkı Hava Harp Okulu nda olduğu gibi pırı pırıl gençleri hava yollarına pilot olarak yetiştirerek birikim ve tecrübelerimi gelecek nesillere aktarmanın beni mutlu edeceğine inanıyorum. BABASINI KAYBETTİ, AVUKATIYLA EVLENDİ Gazi Üsteğmen Avukat Serdar Öztürk ün 2009 yılında avukatlık bürosuna gece te polisler çilingir ile girdi. Büroyu basan o dönemdeki polisler, ıslak imzalı AKP ve Gülen i Bitirme Planı nı ve mermi buldukları iddiasıyla tutanak tuttu. Tutuklandı, 5 yıl 9 ay hapis yattı. Cezaevindeyken babasını kaybetti, 6 ay boyunca babasının ölümü kendisinden gizlendi. Cezaevinde öldüğünden habersiz babasına mektuplar yazdı. Bayram günü bir açık görüşte annesi, babasının ölüm haberini verdi; açık görüşte en mutlu olduğu günde dünyası yıkıldı. Annesi Başak Öztürk e sarılıp gözyaşı dökmekten başka elinden bir şey gelmedi. Tutukluluk sürecinde yaşadığı acı ve üzüntü annesi Başak Öztürk ü de yıprattı ve kansere yakalandı. Öztürk, cezaevine girdiğinde geride 12 yaşında olan Kağan ve 9 yaşında olan Berkay ı bıraktı. Öztürk, En büyük acıyı, mağduriyeti onlar yaşadı dediği oğullarının annesinden 2012 yılında boşandı. Öztürk, avukatı Demet Reçber ile 8 Haziran 2014 tarihinde evlendi; nikâh masasında resmi imzayı atan çift, gelinlik-damatlıkla Anayasa Mahkemesi önünde tutulan Balyoz nöbetine katıldı. Öztürk o günleri hüzünle anlatıyor: Demet, 2 yıl boyunca her hafta Ankara dan İstanbul a ziyaretime geldi. Sonrasında Ankara daki bürosunu kapatıp, evini terk ederek Silivri de cezaevine yakın yerde ev tuttu. Her gün ziyaretime geldi. Zor bir süreç geçirdik, çok yokluk çektik. Cezaevindeyken evlenme teklif ettim. 13 Ekim 1994 yılında muvazzaf subayken yaralandım, 13 Ekim de evlilik teklif ettim. DERLEME 103

104 Evlendiğimiz gün AYM önündeki eyleme katıldık, en büyük düğün hediyemiz de bu oldu.? Fevzi KIZILKOYUN/ANKARA GENERAL OLACAKTI ŞİMDİ İŞSİZ Hava Pilot Kurmay Albay ken Balyoz Davası nda tutuklanan Çetin Can: Kurmay Albay olarak cezaevine girdim, eğer bu süreç yaşanmasaydı tuğgeneral olacaktım, bu yıl da tümgeneral için sıraya girecektim. Ancak şu an işsizim, adli sicil kaydı nedeniyle iş bulamıyoruz. Adli sicil kaydı nedeniyle sivil havacılık lisansımı alamadım, cezaevinden çıktık. Beraat ettik ancak 8 aydır tüm uğraşmalarıma rağmen lisans alamadım. Çok pahalı olan bu lisans için harcadığım tüm paralar da boşa gitti. Devletin, kurumların bize bir özür borcu var. Sadece biz değil ailemiz, çocuklarımız da mağdur oldu. İstanbul da tutukluydum, eşim Ankara dan ancak ayda bir gelebiliyordu. Oğlum yurtdışında okuyordu, büyük maddi sıkıntılara girdik. Davaların kumpas, kurmaca olduğu ortaya çıktı. Sadece özür dilenmesi yetmez. İade-i itibar da yapılması gerekir. Eğer samimilerse Meclis te bekleyen kanun teklifini gündeme alsınlar. Herkes bizim üzerimizden nemalanmaya çalışıyor. Benim tek istediğim siyasi amaçla bizi kullanacaklarsa hiç konuşmasınlar. DIŞARIDAKİ ACILAR Hava Piyade Kurmay Albay Hüseyin Dilaver cezaevine girdiğinde geride 11 yaşında bir çocuk, 3 aylık hamile bir eş bıraktı. Cezaevinde baba oldu, 20 gün sonra bebeğini görebildi, 2 yıl sonra ancak doğum gününü birlikte kutlayabildiler. Dilaver, cezası Yargıtay da onanınca emekliye ayrılmak zorunda kaldı. Şu an işsiz. Dilaver, cezaevinde özgürlüğünden olurken dışarda bıraktığı hamile eşi Neşe Dilaver ise hem anne hem baba olmanın ağır yükünü omuzunda taşımak zorunda kaldı. Neşe Dilaver o süreci gözleri dolarak anlatıyor: Meçhule giden bir süreç var, ne olacağını bilmiyorsunuz, bir bebek dünyaya gelecek, babası yok. Öyle zor şartlar yaşadık ki, ne zaman ne olacağı belli değil. Hamileliğimi tek başıma yaşadım, doğumundan 20 gün sonra bebeği babasına gösterebildik. Doğum anını telefon ile bile paylaşamadım. Bugün gelinen noktada herkes gördü, vicdanen hep rahattık. Suçumuzun olmadığını biliyorduk. Eşimle gurur duyuyorum, o hayatını vatanına adadı. Sadece o değil kumpasa uğrayanların hepsi vatan kahramanı. Tek üzüldüğüm nokta emeklerinin boşuna gitmesi, gecesini gündüzünü bu ülke için harcadılar, bugün iş aramak durumunda bırakıldılar. Fevzi KIZILKOYUN/ANKARA İŞTE ORDU YA KUMPASIN BİLANÇOSU 104 UYAN TÜRKİYEM 8

105 Hakan Gülseven, 8 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Allah a emanet memleket Bu ülke Allah a emanet. Ciddi söylüyorum. Sadece Fenerbahçe otobüsünün viyadükten uçtuğunu düşünün. Neler yaşanırdı, varın siz hesap edin Genel bir şuur kaybı var. Yukarıdan aşağıya tüm toplumsal dokuya hakim bu şuursuzluk. Dokunsanız patlayacak millet. Ve ne yazık ki her çelişki daha da derinleşiyor. Faydasız, hatta zararlı çelişkilerden söz ediyorum. Misal, emekle sermaye arasındaki çelişki keskinleşse, memnuniyet verici telakki edilebilir. Böyle durumlarda yön bellidir. Ya toplumu rahatlatacak reformlar gelir, ya sermayenin egemenliği yıkılır. En kötü durumda, emek hareketini ezecek baskıcı rejimlerin önü açılır ki o durumda bile en azından kartlar açık oynanmaktadır. Bizim halimiz ise aşağılık ve ikiyüzlü bir gericilik tarafından belirleniyor. *** Milli ve dini çelişkiler büyüyor. Basiretsiz burjuva siyaseti Kürtlerle Türkleri düşmanlaştırdı. Milli kimlikler nefret nesnesi haline getirildi. Ellerini attıkları her şey nefret doluyor. Bu ülkede onyıllardır top oynanır. Bunlar futbolu ve futbol rantını hedef haline getirdikten sonra futbol bile nefret doldu. Trabzonlu Fenerbahçeliye düşman edildi. Adam viyadükte silahlı pusu atmaya başladı düşman ına!.. *** Şimdi sinsice derinleştirilen bir mezhep çatışmasıyla muhatabız. Alevilik ve Sünnilik üzerinden yürüyen bir yarılma yaşanıyor. Mevcut iktidar alttan alta, kimi zaman da açıkça mezhep düşmanlığını kaşıyor. *** Öylesine bir şuursuzluk ki bu, tüm bir Ortadoğu coğrafyasının Şii-Sünni ekseninde kan gölüne döndüğünü bile algılayamıyor, hesaplarını Sünni mezhebinin hamiliği üzerine yapıyor. DERLEME 105

106 Yemen deki çatışmaya müdahale etmek senin neyine?! Sen daha donunu toplayamıyorsun! Yok, birileri bunların kulağına halifelik rüyası üflemiş bir kere. Sünni İslam aleminin halifesi gibi davranıyorlar. Çok tehlikeli bir kulvarda ilerliyorlar. Osmanlı yı perişan eden Arap Yarımadası nın arkaik dünyasını Türkiye topraklarına taşıyorlar. *** Bunların dindarlığı ve kindarlığı ülkeyi bir barut fıçısı haline getirdi. Adamları doğrayan, kadınları köle pazarında satan IŞİD i Türkiye nin gerçekliği yaptılar. Geleceğimiz çok karanlıktır. Şimdi sakin gibi görünen sular tek bir şimşek çakmasıyla birlikte fırtınalara sahne olacaktır. Bu durumdan kurtuluşun yegane yolu büyük bir halk seferberliğidir. *** Dün milletvekili aday listeleri teslim edildi. Bütün partiler meşreplerince şık mönü ler hazırlayıp seçmen kitlelerinin önüne sürdüler. Bugün itibarıyla seçim bütün memleketin en yakıcı gündemi haline getirilecek. Bu gündeme kendinizi fazla kaptırmamanızı öneririm. Emin olun, sandıkta hiçbir meseleye çözüm üretilemeyecektir. Nereye oy vermek istiyorsanız gidip oyunuzu verin ama gözünüz sokakta olsun. Çünkü bu ülkenin kaderi sokakta belirlenecektir 106 UYAN TÜRKİYEM 8

107 Hakkı Keskin, 30 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ İşgal edilen adalar sorunu Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi nde kara suları, kıta sahanlığı ve kullanımı, hava sahası ve adaların silahsızlandırılması konularındaki anlaşmazlıklar, öteden beri süregelmektedir da Kardak krizi Türkiye ile Yunanistan ı savaşın eşiğine getirmişti. Yunanistan ın Ege Denizi nde 2383 adası ve adacığı bulunmaktadır. Bu adaların çok büyük bir kesiminde insan yaşamamaktadır. Yunanistan ın Türkiye nin Ege kıyılarındaki 152 ada, adacık ve kaya parçasını işgal etmesinin gerçek nedenini anlamak ve bilmek gerekir. KARDAK KRİZİ Bir Türk gemisi 25 Aralık 1995 tarihinde Bodrum a 3,8 mil uzak Kardak Kayalıkları nda karaya oturdu. Yunanistan deniz kazasının kendi karasularında olduğu gerekçesiyle Türk kurtarma ekiplerinin buraya gidemeyeceğini iddia ederek, adaya Yunan bayrağı çekti. Türkiye 30 Ocak 1996 gecesi adaya askeri bir çıkartma yaparak Kardak a Türk bayrağını dikti. Lozan Anlaşmasıyla Ege deki Karasuları 3 mil olarak kabul edilmiştir. Yunanistan bir yasa ile bunu 6 mile çıkarmış, bununla da yetinmeyerek karasularını 12 mile çıkarmak istemektedir. Böylece Ege Denizi, Türkiye kıyılarında bulunan çok sayıda Yunanistan adası nedeniyle neredeyse tamamen, Yunanistan ın kontrolü altına alınmak istenmektedir. 12 mille Ege deki açık deniz oranı yüzde 56 dan, yüzde 26 ya inecektir. Yunanistan boş durumda olan yüzlerce adası ve adacığı olduğu halde, Türkiye sınırına çok yakın ada, adacık ve kayalıkları işgal ederek, kıta sahanlığını iyice Türkiye kıyılarına kadar getirme stratejisi izlemektedir. Yunanistan böylece kendi kıta sahanlığı gerekçesiyle Ege Denizi ni, hava sahasını ve tabii ki tüm Ege kıyılarımızda ve açık sularındaki seyir ve sefer ile canlı cansız kaynaklardan (gelecekte) yararlanma hakkını gasp etmeye çalışmaktadır. AKP HÜKÜMETİNİN VE MUHALEFETİN SESSİZLİĞİ Görüldüğü gibi Türk adaları, adacıkları ve kayalıklarının işgal edilmelerinin gerçek nedeni, Ege Denizi nin neredeyse tamamına, komşu ülke Yunanistan ın sahip olma amacıdır. AKP hükümetinin Türkiye için son derece önemi olan bu ulusal konuda kayıtsız kalmasını anlamak olası değildir. Beni çok daha hayrete düşüren konu ise parlamentoda bulunan CHP ve MHP liderlerinin bu konudaki sessizliğidir. Her iki partiden iki-üç milletvekilinin konuya ilişkin soru önergeleri dışında, ciddi bir girişim ve eleştiri yapılmamıştır. Medyanın çok büyük bir kesimi de bu konuda sessiz kalırken, gazeteci Rahmi Turan ve Aydınlık gazetesi konuyu önemle ele almışlardır. Vatan Partisi nin Kuşadası nda yaptığı anlamlı protesto ve Adalar Vatandır çağrısı, büyük ilgi görmüştür. DERLEME 107

108 SOL GÖRÜŞ VE YURTSEVERLİK Sol Dünya görüşü ve ülkemizin mayası Kemalist görüş, barışa, iyi komşuluk ilişkilerine ve dostluğa büyük önem verir. Vatan topraklarına sahip çıkmak, sol Dünya görüşü içinde en büyük yurtseverliktir. Bazı sol görüş sahipleri, kendi ülkelerine ve ulusal çıkarlarına sahip çıkmayı, görüşleriyle çelişir zannederler. Bu son derece yanlıştır, halkla kaynaşamamanın asıl nedeni bu yaklaşımdır. Yunan ve Türk halkları yüzyıllarca bir arada yaşamaları nedeniyle, özellikle kültürel alanda büyük benzerlikleri olan iki ulustur. Yunanistan ve Türkiye nin eşit haklar ilkesinde anlaşarak, Ege yi barış denizi yapmaları ve ülkelerinde ekonomik, ticari, turizm ve kültürel alanlarda büyük bir atılım sağlamaları mümkündür. Bu bizlerin gelecekte ana amacımız olmalıdır. Yüzyıllarca birbiriyle savaşmış iki ülke Almanya ve Fransa, günümüzde en iyi iki dost ve komşu ülke olabilmişlerdir. Türkiye ve Yunanistan bu güzel örnekten yararlanmalıdırlar. 108 UYAN TÜRKİYEM 8

109 Haluk Dural 1 Nisan 2015 Papa nın Ermeni Meselesi Açıklaması KAMUOYUNA DUYURU Katolik dünyasının sözde ruhanî lideri Papa Francesco, 10 Nisan 2015 günü Vatikan da düzenlediği ayinde, 1915 Ermeni olayları için 20. Yüzyılın ilk soykırımı Ermeni milletine yapıldı demiştir. Papa bir din adamı olarak, tarihi gelişmeleri ve gerçekleri bilmediği bir konuda haddini aşan bir açıklama yapmıştır. Ayrıca, konu acıları paylaşmak ise, neden Ermeniler tarafından hunharca katledilen en az 650,000 Türk ve müslümanın acılarını da paylaşmamaktadır. Kamuya açılan Avrupa ve Rus arşivlerinde apaçık belgelerle kanıtlanabilen bu kıyımı neden görmezden gelmektedir. Dönemin politikacılarının ve Ermeni din adamlarının suçlarını gizlemeye ve yalanlarla perdelemeye çalışmak Papa nın görevleri arasında mıdır? Savaş koşullarında yaşanan, Ermeni çetelerinin saldırılarından dolayı mecbur kalındığı için yapılan ve en insani çözüm olan tehcir, uluslararası hukukta, günümüz koşullarında bile suç kapsamında değildir te ise Soykırım diye bir suç tanımı yoktur. Olayların yaşandığı dönemde suç olarak tanımlanmamış bir suçlamayla, ceza uygulaması olamayacağını bilerek, sırf Ermeniler in hayâsız kinini tatmin etmek uğruna, bir milletin bu şekilde suçlanması ve cezalandırılmaya çalışılması hangi hukuki ve etik kurallara uymaktadır? Hangi din böyle bir haksızlığa ve ahlaksızlığa cevaz vermektedir? Papa nın dini böyle bir din midir? AİHM nde görülmekte olan Perinçek İsviçre davasının Perinçek lehine sonuçlanacağını öngören siyasi ve diğer sivil toplum liderleri panik halinde bu sonucu değiştirmeye, mahkemenin kararını hukuksuzluk yönünde etkilemeye çalışmaktadırlar. New York ta 11 Eylül 2001 de yaşanan facianın ardından, ABD başkanı Bush un başlattığını söylediği yeni Haçlı Seferi ne mi katılmaktadır Papa Hazretleri? Hukuka yapılan bu hayâsız müdahale girişimi sebebiyle Papa yı şiddetle kınıyoruz. Bu açıklama nedeniyle, Papa yı kınamak üzere ağzını açmayan tüm muhalefet partilerini ve milletvekillerini de göreve davet ediyoruz. Saygılarımızla kamuoyuna duyurulur. Halûk Dural Millî Merkez Genel Sekreteri DERLEME 109

110 Haluk Dural 1 Nisan 2015 Balyoz Davası KAMUOYUNA DUYURU Kamuoyunda BALYOZ DAVASI olarak adlandırılan, çeşitli sahte delillerin kullanıldığı, adil Türk Yargısı tarafından ortaya çıkarılan dava beraat ile sonuçlanmıştır. Sahte delilleri üretenler, adil sorgu ve yargılama yapmayan taraflı polis, savcı ve hakimler derhal adil bir yargılama sonucunda hak ettikleri şekilde cezalandırılmalıdır. Bu düzmece davalar sırasında hayatını kaybetmiş olanlar da dahil olmak üzere, istifa etmek veya emekliye ayrılmak durumunda kalmış olan bütün subay, asker ve sivillerin her türlü hak kayıpları giderilmeli, itibarları, terfi ve özlük hakları eksiksiz iade edilerek isteyenlerin TSK daki görevlerine dönmesi derhal sağlanmalı, TSK nın komuta zafiyeti giderilmelidir. Kamuoyuna saygıyla duyururuz. Halûk DURAL Millî Merkez Genel Sekreteri 110 UYAN TÜRKİYEM 8

111 Haluk Dural 15 Nisan 2015 ÇİN, ABD yi geçti-2 Bu makale yazarın Ulusal Strateji Merkezi-USMER İstanbul Başkanı iken yazdığı 18 Şubat 2011 makalesinden derlenip, güncellenmiştir. Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA, her yıl Şubat ayının başlarında kendi resmî internet sitesinde her ülke için yayınladığı bilgileri bu yıl ancak Nisan ayının ortasında yayınlayabilmiştir. Bu bilgi dosyalarındaki (Factbook) verilerden[ 1 ] yola çıkarak CIA nın bile kabul ettiği Çin mucizesi karşısında özellikle kısa bir ABD-ÇİN incelemelerimizi sizlere sunmak istiyorum. CIA nın tahminleri çerçevesinde son dört yılda SAGP cinsinden[ 2 ] ekonomik büyüklüklerine göre ilk oniki sırayı paylaşan ülkeler şöyledir: Tablo 1 : Ülkelerin Ekonomik Büyüklüklerine Göre Sıralaması, (GSYH-SAGP) Trilyon Dolar Dünya 80,9 Dünya 85,5 Dünya 87,3 Dünya 107,5 1 ABD 15,040 ABD 15,660 ABD 16,720 Çin 17,630 2 Çin 11,300 Çin 12,380 Çin 13,370 ABD 17,460 3 Hindistan 4,463 Hindistan 4,735 Hindistan 4,962 Hindistan 7,277 4 Japonya 4,389 Japonya 4,617 Japonya 4,729 Japonya 4,807 5 Almanya 3,085 Almanya 3,194 Almanya 3,227 Almanya 3,621 6 Rusya 2,373 Rusya 2,509 Rusya 2,553 Rusya 3,568 7 Brezilya 2,284 Brezilya 2,362 Brezilya 2,422 Brezilya 3,073 8 İngiltere 2,25 İngiltere 2,323 İngiltere 2,378 Fransa 2,587 9 Fransa 2,214 Fransa 2,253 Fransa 2,273 Endonezya 2, İtalya 1,826 İtalya 1,834 Meksika 1,845 İngiltere 2, Meksika 1,657 Meksika 1,758 İtalya 1,805 Meksika 2, G. Kore 1,554 G. Kore 1,622 G. Kore 1,666 İtalya 2,066 Tablodaki verilere göre, batı emperyalist-kapitalist blokuna dahil ülkeler, CIA nın bile itiraf ettiğine göre, sıralamada küme düşmekte, onların yerleri BRİC ülkeleri tarafından doldurulmaktadır. Böylece küresel olduğu iddia edilen ekonomik krizin, aslında batı kapitalist sistemine ait olduğu ve küresel olmadığı açıkça görülmektedir. Nitekim (ABD+AB+Japonya) grubunun dünya ekonomisindeki payları yıllar itibariyle azalırken, BRİC ülkelerinin payları artmaktadır. 1 : 2 : Cari fiyatlarla hesaplanan ülke GSYH ları, o ülkedeki ortalama dolar kuruna bölünerek aynı bazda ifade edilse de, ülkelerin enflasyon oranları ve yaşam standartları aynı olmadığından, dolar cinsinden GSYH ları mukayese etmek doğru sonuç vermez. Bu eksikliği gidermek amacıyla her ülke için Satınalma Gücü Paritesi-SAGP (purchasing power parity) tabloları kullanılır. Her ülkenin ulusal parası cinsinden cari fiyatlarla hesaplanmış olan GSYH ları, o ülke için verilen SAGP ile bölünerek dolara çevrilir ve birbiriyle daha anlamlı şekilde mukayese edilir. Nitekim, CIA nın bilgi dosyalarında her ülke için GSYH değerleri SAGP cinsinden verilerek kıyas yapılmaktadır. DERLEME 111

112 Tablo-2: Dünya Ekonomisindeki Paylar, % ABD+AB+Japonya 43,0 42,0 37,3 37,1 BRİC 25,2 25,7 26,7 29,4 Ama bu tablonun en önemli göstergesi, CIA nın tahminlerinden çok daha önce Çin in ekonomik büyüklük açısından ABD yi geçerek 1. sıraya yükselmiş olmasıdır. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak ABD nin dünya ekonomisindeki payı azalırken, Çin in payı artmaktadır. Tablo-3: Dünya Ekonomisindeki Paylar, % ABD 18,6 18,3 19,2 16,2 ÇİN 14,0 14,5 15,3 16,4 ABD ve Çin in ekonomik yapılarının irdelenebilmesi için GSYH içindeki üç ana sektör olan; tarım, sanayi ve hizmetler sektörlerinin paylarını karşılaştırmak gerekir. Bu konudaki en belirleyici unsur, GSYH içindeki sanayi payıdır. Görüldüğü üzere, Çin in sanayi üretimi 2014 yılında ABD nin sanayi üretimini iki mislini aşmıştır. ABD nin GSYH sının içindeki en büyük pay % 77,7 ile hizmetler sektörüne aittir. ABD hizmetler sektörünün içindeki en büyük pay ise finansal işlemlere aittir. Örneğin ABD Ticaret Bakanlığı Ekonomik Analiz Bürosu verilerine göre 2009 yılında finansal işlemlerin, hizmetler sektöründeki payı % 25,57 dir. [ 3 ] Tablo-4: 2014 GSYH Sektör Payları, % ABD ÇİN Tarım 1,6 9,7 Sanayi 20,7 43,9 Hizmetler 77,7 46,4 Çin in üretimden gelen ekonomik gücünün en önemli göstergelerinden birisi ise ham çelik üretim rakamlarıdır. Dünya Çelik Birliği istatistiklerine [ 4 ] göre batı kapitalist sisteminin ekonomik krize yuvarlandığı 2007 yılından itibaren batı ülkelerinde çelik üretimleri azalırken, Çin üretimini sürekli artırmıştır yılında Çin in çelik üretimi, kendini takip eden diğer ilk üç ülkenin üretimleri toplamının üç (3) katını aşmıştır. Sürekli artan bu büyüklükteki çelik üretimi, ekonomik büyüme, bilimsel ve teknolojik gelişim göstergesi olup, giderek kalkınma ve refahın göstergesi olacaktır. CIA nın ülke bilgilerini derlediği veri bankasında yayınladığı bilgileri gerek ABD-Çin ve gerekse batı kapitalist ülkeleri ile BRİC, Şanghay İşbirliği Örgütü ve diğer millî devletler ile mukayeselerini gelecek yazılarımızda incelemeye devam edeceğiz. Bu verilerin gösterdiği en önemli sonuç; batı kapitalist sisteminin ekonomik liderliği kaptırdığı, büyük bir borç batağına saplandıkları, yaşadıkları ekonomik krizi dünya ya mâletmeye çalışmalarına rağmen, krizin sadece kendilerinde olduğunu göstermesidir. Batı, bu krizde yitirdikleri sermayeyi geri kazanmak için ise kapitalizmin en vahşi yolunu tekrar seçerek, ilkel sermaye birikimi için emperyalist sömürge savaşlarına geriye dönmektedirler. Bunun kaçınılmaz sonucu ise Ortadoğu (maalesef Türkiye de dahil) ve Afrika ülkelerinde bölgesel kanlı çatışmaların uzun süre devam edeceği gerçeğidir. Haluk Dural Millî Merkez Genel Sekreteri 3 : 4 : UYAN TÜRKİYEM 8

113 Haluk Şahin 2 Nisan 2015, YURT GAZETESİ En tehlikeli döneme girdik Tarihteki örneklerden biliyoruz ki, Erdoğanizm tipi otoriter rejimlerin en tehlikeli evresi çözülme dönemidir. Bu türden rejimler dizginlerin ellerinden kaymakta olduğunu, eskiden kontrol edebildikleri bazı şeyleri artık kontrol edemediklerini farkettiklerinde paniğe kapılıp hırçınlaşırlar. Çünkü iktidarı kaybetmekten ödleri kopmaktadır. Eski dengeler bozulmuş, ittifaklar çözülmüş, yenileri kurulamıştır. Bir zamanların muktediri artık kendi parodisine dönüşmektedir. Homo homini lupus. İç ve dış odaklar da bu zayıflamadan kendi çıkarları açısından yararlanmaya çalışırlar. Karşılıklı kumpaslar, provokasyonlar çoğalır. Alacakaranlıkta neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt etmek zorlaşır. Ortaya çıkan hukuksuzluk ortamında her şey mümkündür! Seçim eğik düzlemine girdiğimiz şu günlerde durum aynen budur. *** Erdoğanîn partisi AKP, bundan iki üç yıl öncesine kadar her şeye hakim görünüyordu. Başında bulunduğu blok (Parti-Cemaat + Liberaller) hasımlarını zayıflatmış, köşelere sıkıştırmış, hapishanelere doldurmuştu. Bırakın 2023 ü, 2053 ve hatta 2071 e kadar iktidarda kalmaktan söz edilmekteydi. İktidarı destekleyen dış blok da en az içerdeki kadar güçlüydü. ABD ve Avrupa nın yanı sıra Ortadoğu daki güçlü Sünni desteği parlak bir geleceği garantiler gibiydi. Hayallerin sınırı yoktu: Tunus tan, Mursi li Mısır üzerinden, Hamas desteği ile Suriye yi de içine alacak olan Müslüman Kardeşler hilal i kimi hayalperestlerin Halifelik düşlerini cilalıyordu. Sarayı ile, dindar tabanı ile, selatin camii ile bu muhteşem dönein alt yapısı hazırlanmakta idi. Hele bir Şam da Emevi Camii inde Cuma namazu kılınsın! Ama olmadı. İstanbul daki hesap Şam dakine uymadı. Derken iktidar bloku parçalandı. Önce bazı liberaller kopup uzaklaştılar ya da uzaklaştırıldılar, sonra Cemaat ile aralar açıldı. Sadece açılmadı, sert bir düşmanlığa dönüştü. İşler her cephede ters gitmeye başladı. *** DERLEME 113

114 2015 ilkbaharında genel seçimlere doğru giderken, Erdoğanizm dediğim fiili Başkanlık rejiminin sürdürülemez hale geldiğini görüyoruz. Bir zamanlar her şeyin belirli olduğu Türkiye ye tam bir belirsizlik egemen. Her şey müphem, her şey bulanık. Kim kimden yana, kim kime karşı belli değil. Kurulan kumpaslar tutmuyor, söylenen yalanlara inanılmıyor, yetkili lerin söyledikleri alaya alınıyor. Örneğin, son 15 yılın en büyük elektrik kesintisi yaşanyor, ülkenin hemen tamamı sekiz saat süreyle felç oluyor, doğru dürüst bir açıklama yapılamıyor. Demek ki, yarın bir başkası da olabilir. Polis İstanbul Adliyesi ni basan teröristlere karşı başarılı bir kurtarma operasyonu yapıyor, hiç kimse kurtarılamıyor! İçinde bulunduğumuz hukuksuzluk ve belirsizlik ortamının komplo ve kumpaslar için ne kadar uygun olduğunu söylemeye gerek var mı? Gene tarihten biliyoruz ki, bu türden çözülme dönemlerinde iktidara doğru yürüyen bir alternatif güç ya da blok olduğu takdirde belirsizlik dönemi fazla sürmez. Öyle değilse, çok sancılı bir fetret dönemine girilecek demektir. Tanrı Türkiye ye acısın! 114 UYAN TÜRKİYEM 8

115 Haluk Şahin 30 Nisan 2015, YURT GAZETESİ AKP hegemonyasının tükenişi Bir dönemin sona erdiğini, daha doğrusu ermekte olduğunu, herkes hissediyor. Bu çeşitli biçimlerde dile getirilmekte. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu geçenlerde yaptığı bir konuşmada Recep Tayyip Erdoğan dönemi, iktidar partisi açısından da Türkiye açısından da bitmiştir dedi. Ben de o kanıdayım. Bunu seçim anketlerine bakarak söylemiyorum. AKP nin oyu SONAR ın son anketinde olduğu gibi yüzde 43, ya da Gezici Araştırma nınkinde olduğu gibi yüzde 38.5 da olsa bir şey fark etmez. Ben hegemonik bir zayıflama ve tükenişten söz ediyorum.onun göstergeleri farklıdır ve kamuoyu araştırmalarına hemen yansımayabilir. Hegemonya derken, iktidarın siyasal ve ideolojik konularda tartışmasız üstünlüğünü ya da başatlığını (dominans) kastediyorum. (Dikkat, haklılığını değil!) Hegemonik üstünlük 12 Eylül 2010 referandumu ile doruğuna çıkmıştı. Askeri vesayet adı altında aşağılanan Cumhuriyetçi-laik karşı görüş kesin yenilgiye uğratılmıştı. Hegemonik görüş ün özelliği, normal, evrensel ve kaçınılmaz görülmesidir. Yani, bir bakıma tartışılmaya bile değmez, sağduyunun gereği kılığında dolaşmasıdır. Olması gereken budur ve ilelebet devam edecektir! Ona karşı çıkanlar anormal, bozguncu, darbeci vb vb hainler dir. *** Hegemonya rüzgarı 2007 de sıçrama yaptı, referandumla doruğa çıktı ama AKP nin kendisini en güçlü hissettiği anda, Gezi ile inişe geçti. Çünkü, o itirazla, hegemonyanın kaçınılmazlık tafrasının çürük olduğu anlaşıldı. Daha sonra, hegemonyayı kurmasında en büyük destekçisi olan Fethullah Gülen Cemaati ile arasının açılması, hegemonyanın korunması ve yeniden üretimi konusunda ciddi bir zaafa dönüştü. İdeolojik ve kültürel hegemonyalar sürekli bakım ister. Görüldü ki, hegemonyanın savunulması ve yeniden üretilmesinde baş rolü oynayan kadrolar devreden çıkınca (Cemaat in yanı sıra liberaller i de hesaba katmak gerek) geriye fazla bir şey kalmamaktadır. AKP nin, bir kısmı Milli Görüş ten gelen, öz entelektüel kadroları zayıf ve yüzeyseldir. Yaratıcı slogan ve etkili gündem üretememekte, kumpas kurmaya DERLEME 115

116 kalktıklarında, bırakın karşı tarafı sindirmeyi, kendileri komik duruma düşmektedir. 7 Haziran seçimlerine AKP nin hegemonya gemisinin su aldığı bir dönemde gidilmektedir. *** Seçim kampanyasında bu durumun pratikteki sonuçlarını her gün görüyoruz: Erdoğan, gündem yaratma, gündemin önünde gitme ve gündemin terimlerini belirlemekteki üstünlüğünü kaybetmiş, çoğu kez arkadan gelmektedir. Başbakanı Davutoğlu gibi onun da CHP nin ekonomik önerilerini baş hedef seçmesi bunun bir delilidir. İktidarın medyadaki hegemonik üstünlüğü, Cemaat ile yaptığı koalisyonun dağılması ile yara almıştır. Kayıp ağırdır, medya dengeleri değişmiştir. İktidarın emrindeki TRT ve havuz medyası, Cemaat medyası ve merkez medya ile başa çıkmakta başarısız olmaktadır. Oysa medyada başatlık hegemonya açısından kritik önemdedir. Bundan önceki seçimlerde, AKP nin karşısında enerjisini kendi içindeki kavgalara harcayan bir CHP olurdu. Bu kez tam tersine, CHP görece sakin iken, AKP ve Erdoğan ın enerjisinin çoğu, daha önce müttefiki olan Cemaat ile savaşa yönelmektedir. Cemaat ve liberallerin kopmasıyla kaliteli ideologlarından yoksun kalan AKP yeni bir anlatı üretmekte zorlanmakta, karşı çıktıkları eski anlatıya dönmekten başka bir şey yapamamaktadır: Kürt sorunu yoktur, Kıbrıs yavru vatandır söylemleri bunun örneğidir. Erdoğan ve partisi yeni siyasal realiteyi kavramak ve kavramsallaştırmakta güçlük çekmekte, aynı terimleri sürekli farklı anlamlarda kullanmaktadır. HDP nin kavramsallaştırılmasındaki karmaşa bunun bir örneğidir. Hegemonik üstünlük uzun yıllar Avrupa ve Amerika dan gelen destekle beslenmişti. Şimdi onun yerinde de yeller esmektedir. Bu listeye başka maddeler de ekleyebiliriz. Ama bu kadarı yeter: Hegemonya gemisi su alan ve anlatı sını kaybetmiş bir iktidarın, seçim sonuçları ne olursa olsun, aslında tükeniş içinde olduğunu söylemek abartma olmaz. 116 UYAN TÜRKİYEM 8

117 Hasan Pulur 01 Nisan 2015, MİLLİYET GAZETESİ Ermeni sorunu Eli kulağındadır, birkaç güne kalmaz başlarlar tehcir diye. Tehcir nedir? Bir halkın, malının mülkünün elinden alınarak yurdundan edilmesidir Evet, 1915 te Osmanlı Devleti ihanet içinde olan Ermenileri yerlerinden yurtlarından etmiştir. Çünkü devlet o tarihte İngiliz ve Ruslarla savaş halindedir ve Ermenileri defalarca uyarmışlardır. Devlet iki ateş arasında kalmıştır. İstanbul Ermeni patriği, cemaatin ileri gelenleri hatta Ermeni kökenli milletvekilleri çağırılarak onlar son kez uyarılır: Bu ayaklanmadan vazgeçin, Müslüman katliamını durdurun. Yoksa gerekli tedbirleri alacağız. Oysa Ermeni komiteleri tehciri körüklemekte ve isyana devam etmektedirler. *** Van ın da ellerine geçtikleri haberi gelince Osmanlı hükümeti 24 Nisan 1915 te bütün Ermeni komitelerini kapatır ve 215 Ermeni yi tutuklar. İşte önümüzdeki 24 Nisan da kopacak kıyametin yıldönümü budur. Biz bu işin barış içinde tarihçilere havale edilmesinden yanayız. Keşke o tarihte bunlar olmasa, Ermenilerin tehcire tabi tutulmaları önlenseydi. *** Bir de ortada kayıp, ölü sayısı vardı. Ermeniler bu olaydan sonra milyon Ermeni nin böyle bir felakete uğradıklarını iddia etmektedirler. Böyle olması mümkün değildir. Çünkü Batılı kaynaklar bile Ermeni nüfusu hakkında 1.5 milyon sayı vermektedirler. O sırada Osmanlı Nüfus İdaresi nin başında Mıgırdıç Efendi bulunmaktadır, Nüfus İşleri Genel Müdürü olduğunu söylemenin herhalde bir anlamı vardır. Lozan Konferansı nda Ermeni heyeti başkanı Boğos Nubar bile Türkiye de 280 bin Ermeni olduğunu, 700 bin Ermeni nin ise dış ülkelere göç ettiklerini söylemektedir. O halde, utanmasalar, neredeyse 3 milyon Ermeni yi tehcire çıkaracaklar. Elbette tehcir uzun ve acılı bir hikâyedir, kolay kolay unutulamaz. Bunun tek panzehiri vardır, o da barıştır. Anlaşmak... O günlerin acısını gidermek için, iki tarafın dostluk içinde anlaşmasıdır. *** Bir bilgi: İngilizler 1. Cihan Savaşı ndan sonra Türklerin ileri gelen, yönetici kanat önderlerini toplayıp hepsini Malatya ya sürmüşlerdir. DERLEME 117

118 İngilizlerin Londra ya gönderdikleri mesajda bakın ne diyor, aslında mesajdaki bilgi Amerikan devlet arşivlerinden elde edilmiştir: Malta da tutuklu Türkler aleyhine delil olarak kullanılabilecek hiçbir şey olmadığını bildirmekten üzüntü duyuyorum. İngiltere Dışişleri Bakanı George Curzon kim bilir ne kadar üzüntü duymuştur. *** Ermenilerin Doğu Anadolu da tehcir sıralarında kayıplar verdikleri doğrudur. Kimse bunu inkâr etmez. Bir dünya savaşı, bir ayaklanma ve bunun sonucu tehcir söz konusudur. Savaştan kaynaklanan genel asayişsizlik ortamı, şahsi kin ve intikam duyguları sebebiyle, tehcir edilen kafilelerin bazı saldırılara uğradığı doğrudur. O günkü hükümet bunları önlemeye çalışmış, sorumluları da cezalandırmıştır. 118 UYAN TÜRKİYEM 8

119 Hayati Asilyazıcı 29 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ AKM neden kapalı? 2010 Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilen İstanbul metropolü bu kutlamaya hazırlıksız girmek zorunda kaldı. AKM nin iç onarımı yapılacak, kültür ve sanat etkinliklerine eksiksiz karşılık verecekti. Dış ve iç değişiklikleri nedeniyle Kültür Sen yürütmeyi durdurma kararı almış daha sonra dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay yürütmeyi durdurma sorununu çözümleyerek Kültür Sen davasını geri çekmiştir. Bu gecikmeden ötürü sağlanan iç ve dış krediler geri gönderildi. AKM, bundan sonra her şeye karışan, konusu ile ilgisi olsun olmasın her konuda karşı düşüncesini açıklayan dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ın engeline takıldı. Birbirini tutmayan demeçler verdi. Önce cami yapılacağını söyledi. Daha sonra bu binayı yıkıp yeni bir kültür merkezi yapmayı düşündüklerini söylemekten kendini alamadı. Oysa, AKM nin bulunduğu arsa Ermeni Vakfı na aittir. Dönemin İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından vakfın izniyle AKM nin temeli atıldı (1947). Ermeni yurttaşlarımız sanatı seven insanlardır. Bütün özellikleri içeren Balkanlarda eşi bulunmayan bir kültür merkezi olarak yıllarca hizmet verdi. Gezi olayları sırasında AKP Hükümeti ve Başbakan Tayyip Erdoğan beklemediği bir halk hareketiyle karşılaştı. Taksim düzenlenmesi nedeniyle Taksim deki kışla kaldırıldı. Bu kışlada 31 Mart adlı Osmanlı İmparatorluğunun en büyük gericilik isyanı düzenlenmişti (1908). Tayyip Erdoğan ın amacı bu kışla modelindeki alışveriş merkezini Taksim e dikmekti. Gençlik ve halk hareketi bu olayı önledi. Sit alanı olması nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay bu kararı imzalamadı ve olay idari mahkemede durduruldu. Gezi Parkı kurtuldu. Taksim alanı beton yığını olarak çirkinliğini koruyor. Yasaları çiğnemekte dünya rekortmeni olan Tayyip Erdoğan AKM nin onarımını durdurdu orayı yakın zamana kadar polis kışlası haline getirdi. Böylece tarihi kışla özlemini bir süre olsun gidermiş oldu. HALK AKM YE SAHİP ÇIKACAK Ağaçları kesmek, sit alanlarını imara açmak, gökdelenler inşa edilerek İstanbul un tarihsel ve jeopolitik görüntüsünü bozma görevini üstlenen Tayyip Erdoğan AKM yi İstanbul un yaşamından çıkararak halkı ve sanatseverleri kültürden uzaklaştırıyor. Bunu yaparken kültüre ve sanata karşı olmanın gelecek kuşaklara nasıl bir izlenim bırakacağını düşünmeyen AKP Cumhurbaşkanı şimdi de kaçak Aksaray da oturarak, Atatürk Orman Çiftliği nin ağaçlarını kesmeye devam ediyor. Bir Aksaray ki, Atatürk ün ulusa bağışladığı orman çiftliğini talan ederek estetik özelliklerden uzak bir saray inşaatı Ankara nın görselliğine çirkinlik katıyor. Atatürk Kültür Merkezi (AKM) kapalı tutulmuş, onarımı durdurulmuş, Taksim e AKP nin karanlık gölgesi düşmüştür. Erdoğan ın AKM yi işlevsiz hale getirmesiyle tiyatro, opera, bale-dans, konserler, sergiler ve sinema gösterileri gibi bütün bu etkinlikler durmuştur. Türkiye yi tek başına yönetmeye kalkan Tayyip Erdoğan çoğunluğu yitirmiş AKP iktidarının gölgesinin altında kaldığının farkında değil. İstanbullular AKM ye sahip çıkacak, 7 Haziran 2015 te halkımız AKP nin hesabını kesecektir! DERLEME 119

120 Hikmet Çiçek 28 Nisan 2015, ODA TV Cemaat e tahliye çıkaran Hakim, Ali Tatar ı ölüme gönderen isimdi Ali Tatar tahliye edildikten sonra savcının yeni hiçbir delil sunmadan yaptığı tutuklama kararını kabul eden Hakimlerden biri Metin Özçelik ti. Yarbay Ali Tatar hakkındaki soruşturmanın başındaki savcı, şu anda Yargıtay üyeliği yapmakta olan Süleyman Pehlivan dı. Tatar hakında hiçbir somut delil olmamasına rağmen ilk tutuklama kararını, 10. Ağır Ceza Mahkemesi nin sicil numaralı hakimi vermişti. Bu hukuksuz tutukluluğa yapılan itirazları hiçbir yasal gerekçe göstermeden hukuka aykırı olarak red kararı veren10. Ağır Ceza Mahkemesi heyetiydi. Red kararlarına karşı yapılan itirazları ise hiçbir yasal gerekçe göstermeden red eden 11. Ağır Ceza Mahkemesi ve onun üyesi Metin Özçelik ti. Ali Tatar tahliye edildikten sonra savcının yeni hiçbir delil sunmadan ve gerekçe ileri sürmeden yaptığı tutuklama kararını, Oktay Açar ın muhalefet şerhine rağmen kabul eden 11. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Şeref Akçay ve üye Metin Özçelik ti. Akçay, Yarbay Ali Tatar ın intiharıyla sarsıldı. Vicdanı rahatsız oldu. Tutumu değişti. Beşiktaş taki F tipi meslektaşları onu hemen afaroz etti. Başta Metin Özçelik olmak üzere selam bile vermez oldular. TEK SUÇU BU DEĞİL Ali Tatarın ın ölümüne neden olması Metin Özçelik in en büyük suçuydu ama tek suçu bu değildi. Hakim Özçelik, Emniyet İstihbarat ın düzenlediği ve fotoğraflarını ilk kez Odatv nin yayınladığı iftar yemeğinde de yer almıştı. 120 UYAN TÜRKİYEM 8

121 Balyoz davasında, özellikle tutukluluk halinin devamına karşı yapılan itirazların değerlendiren İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi ydi. Metin Özçelik, o mahkemenin üyesi olarak bütün talepleri reddediyordu. İstanbul Askeri Casusluk davasında ağır mahkumiyetler veren 11. Ağır Ceza Mahkemesi nin başkanlığını Özçelik yapıyordu. Bu davada, Anayasa Mahkemesi nin verdiği hak ihlali kararı ardından Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi davada mahkum olan tutuklu 5 sanığın tahliyesine ve 38 sanık hakkındaki yakama emrinin kaldırılması ile yeniden yargılama ya karar vermişti. Ergenekon davasında Avukat Nusret Senem, Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi Hayati Özcan ve Hikmet Çiçek hakkında tutuklama kararı veren de Özçelik ti. ÖZÇELİK YARGILANMALIDIR Metin Özçelik, suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün üyesidir. Örgüt faaliyetleri çerçevesinde görevini kötüye kullanmış, tehdit, şantaj, suç atmak, adil yargılamayı etkilemiş ve kasten adam öldürmek suçunu işlediği hususunda kuvvetli emareler bulunmaktadır. HSYK, Özçeliği görevden aldı. Peki ya diğerleri? Özçelik ve benzeri hakim ve savcılar yargılanmadan Türkiye de adalet yerini bulmayacaktır. DERLEME 121

122 Hüsamettin Cindoruk 18 Nisan 2015 Millî Merkez AP Kararını Protesto Ediyor KAMUOYUNA DUYURU Avrupa Parlamentosunun 15 Nisan 2015 tarihli toplantısında asılsız Ermeni soykırımı iddialarının kabulüne yönelik tasarının kabul edilmiş olması, bu tür kararların haksızmesnetsiz ve sorumsuz birer karar olduğunu gerçeğini değiştirmez. Avrupa Parlamentosunun, tarihçilerin yerine geçerek, gerçeklerden uzak, tek yanlı ve ön yargılı Ermeni iddialarını onaylama gibi, talihsiz bir işe kalkışması son derecede düşündürücüdür. AB yle üyelik müzakerelerini sürdüren demokratik-laik-sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletini rencide eden, asılsız, iftira mahiyetindeki iddiaların Avrupa Parlamentosunca sorgulanmaksızın aynen kabulünün, Avrupa nın halkları arasındaki iyi niyet, barış ve ortak bir gelecek inşası çabalarına açıkça ters düştüğünü belirtmek isteriz. Avrupa Parlamentosunda bu oylamaya katılanlara, kendi yakın tarihlerine ve aynaya bakmalarını tavsiye ediyoruz. Tarih boyunca ırk, din ve mezhep ayırmadan kapılarını her türlü baskı, zulüm ve soykırımdan kaçanlara şefkatle açmış olan Türkiye nin ve kadirşinas Türk Milletinin, Avrupa Parlamentosunun bu tarafgir, önyargılı ve haksız kararı ile tarihine ve itibarına karşı yapılmış olan bu yargısız infaz kabul edilemez. Avrupa Parlamentosunu, yetki ve sınırlarını aşan, milletler arasında, husumet ve nefreti körükleyen, barışa ve kardeşliğe asla hizmet etmeyen bu kararından ötürü kınıyoruz. Türk milleti, asil ve vakur duruşuyla, birlik ve beraberlik içinde, bu ve benzeri Emperyal saldırıları, geçmişte olduğu gibi bugün de göğüslemeye ve püskürtmeye her daim hazırdır ve kararlıdır. Gerçekte ve hukuken olmayan sözde Ermeni Soykırımı iddialarını içeren, tasarıyı onaylayan Avrupa Parlamentosunun bu kararını protesto ediyor, tanımadığımızı ve asla tanımayacağımızı tüm dünyaya ilan ediyoruz. Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz. Hüsamettin CİNDORUK Millî Merkez Başkanı 122 UYAN TÜRKİYEM 8

123 Hüsamettin Cindoruk Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını Kutluyoruz ATATÜRK diyor ki: Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir. TBMM, 23 Nisan 1921 de, bu günü Millî Bayram ilan etmiştir. Genç Cumhuriyet in ilk Millî Bayramı olan Ulusal Egemenlik Bayramı tüm halkımıza kutlu olsun Millî Anayasa Forumu da Milli Merkez e dönüşme kararını, 23 Nisan 2013 te Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi ndeki Büyük Kurultay da çoşkulu bir kalabalıkla hayata geçirerek, bu günü, doğum günü yapmıştır. Tüm Millî Merkez ailesinin de ilk yıldönümü kutlu olsun Atatürk ün, Kurtuluş Savaşı şehit ve gazilerinin yetimleri için kurdurduğu Çocuk Esirgeme Kurumu nun girişimleriyle aynı günde kutlanan ve daha sonra tüm çocuklara armağan edilen dünyanın ilk Çocuk Bayramı da tüm çocuklarımıza kutlu olsun Vatanımızın bütünlüğü ve milletimizin birliğini tehdit eden iç ve dış unsurlar yeniden hortlamıştır. Kayıtsız ve Şartsız Millete ait olan EGEMENLİK, bugün Atatürk ün Meclisinde bulunanların marifetiyle, Anayasanın 90. Maddesine göre kabul ettikleri BM İkiz Sözleşmeleri, Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı Antlaşmaları, Büyükşehir Yasası vasıtasıyla ABD+AKP+PKK ortaklığıyla yürütülen Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde demokratik açılım adıyla yapılan kanunî değişikliklerle demokrasi karşıtı odaklara devredilmektedir. Atasına YOLUN YOLUMUZDUR diyen Millî Merkez olarak, hür bir vatan üzerinde birlik ve dirlik içinde yaşamak isteyen, Atatürk ün tarif ettiği Türk Milletinin her ferdini, Kuvayi Millîye ruhuyla bu mesuliyete ortak olmaya çağırırken tüm vatandaşlarımızın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlar, saygılar sunarız. Hüsamettin CİNDORUK Millî Merkez Başkanı T.B.M.M. eski Başkanı DERLEME 123

124 Hüseyin Yayman 7 Nisan 2015, VATAN GAZETESİ Çözüm sürecinde kim ne yaptı? Çözüm süreci 3 Ocak 2013 te başladı. Ay hesabıyla 28 ay, gün hesabıyla tam 850 gün geçti. Geldiğimiz noktada ortada net bir tablo var. Hükümet şimdiye kadar pek çok adım attı. PKK ise atması gereken tek adımı dahi atmadı. Önce hükümetin yaptıkları... İşte tam liste Ocak 2013: Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata dan oluşan vekiller ilk defa Öcalan la görüştüler Ocak 2013: Ana dilde savunma ve hükümlülerin cezaevinde eşleriyle görüşmesine imkan tanıyan tasarı TBMM Genel Kurulu nda kabul edilerek, yasalaştı. 12 Şubat 2013: Başbakan Erdoğan Terörün bitmesi için zehir içeceksin deseler içerim. Siyaset umurumda değil. Öleceğimi de bilsem bu zehri içerim. Yeter ki terör bitsin dedi. - 4 Nisan 2013:Tayyip Erdoğan Dolmabahçe de Akil İnsanlar Heyetiyle 8 saatlik toplantı yaptı. - 9 Mayıs 2013: Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Amacıyla Meclis Araştırması Komisyonu Kuruldu - 26 Haziran 2013: Akil İnsanlar Heyeti Erdoğan a raporlarını sundu Eylül 2013:Hükümet demokratikleşme paketini açıkladı. Pakette süreçle ilgili 1. Farklı dilde eğitim 2. Seçim barajında değişiklik 3. Eski köy isimlerinin verilmesi 4. Öğrenci andının kaldırılması, 5. X, W, Q harflerinin kullanılabilmesi gibi düzenlemeler yapıldı - 16 Kasım 2013:Başbakan Erdoğan, yirmi bir yıl sonra Diyarbakır a gelen Bölgesel Yönetim Başkanı Mesud Barzani yi ağırladığı şehirde yüzbin kişiye hitap etti. Konuşmasında ilk defa Kürdistan kelimesini kullanan Başbakan, Yeni Türkiye de inkâr, ret, asimilasyon olmayacak görüşünü dile getirdi. - 2 Aralık 2013: Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi amacıyla kurulan meclis araştırma komisyonu süreçle ilgili 450 sayfalık raporunu açıkladı. Hükümet ödevlerini yaptı - 19 Şubat 2014: Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü nde Kürdoloji Kütüphanesi açıldı Mart 2014:Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından Türkçe-Kürtçe sözlük yayımlandı. 124 UYAN TÜRKİYEM 8

125 - 6 Haziran 2014: AK Parti ARGE Başkanlığı Diyarbakır da Yeni Türkiye nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci Çalıştayı yaptı Temmuz 2014:Müzakere Yasası olarak da bilinen Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun TBMM de kabul edildi. Bu kanun kapsamında şiddetin sona erdirilmesi için hukuki, sosyo-ekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma gibi konularda atılması gereken adımların ve komisyonların kurulmasına karar verildi Temmuz 2014: Diyarbakır da görülen KCK ana davasında tutuklu kalmadı. - 1 Eylül 2014:Çözüm süreci ilk defa 62. Hükümet Programına girdi. - 2 Ekim 2014:Temmuz ayında çıkartılan Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun a atıfla Çözüm Süreci Kurulu ve Kurumlar arası İzleme ve Koordinasyon Komisyonu kuruldu Ekim 2014:Başbakan Davutoğlu Akil İnsanlarla Dolmabahçe de 11 saatlik toplantı yaptı Ocak 2015: TRT 6 nın adı TRT Kürdi olarak değiştirildi. - 8 Mart 2015:Başbakan Davutoğlu, GAP Eylem Planı nı açıkladı. Planda bölgenin kalkınması için 26.7 milyar değerinde toplam 115 proje olduğu söylendi. PKK hangi adımları attı? Geçen iki buçuk yılda PKK geri çekilme sözü verdi. Onu da tutmadı. Peki ne yaptı? Bir tek kurşun atmadı. Öcalan ın talimatlarına rağmen geri çekilmeyi yerine getirmedi. Sözünde durmadığı gibi bölgede kamu düzenini bozacak her şeyi yaptı. Kural dışı davrandı. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ın Nevruz öncesi dile getirdiği Demokrasi varsa silah yoktur sözünden hareketle barajı aşmak isteyen bir hareketin elinde silahla dolaşması iyi niyetle açıklanabilir mi? Bundan sonra ne olacak? Son tahlilde hükümet büyük riskler alarak önemli adımlar attı. Yukarıda sayılanlar dışında yerel yönetimleri güçlendiren büyükşehir yasasını çıkardı. Mecliste eş başkanlık düzenlemesi kabul edildi. Siyasi partilere yardım konusu yeniden yapılandırıldı. Adaya giden HDP heyeti genişletildi. İmralı Adasındaki mahkumlar değişti. Ada koşulları iyileştirildi. Hatta Ahmet Davutoğlu, Başbakan olduğunda ilk görüşmesini Selahattin Demirtaş la yaptı. Geldiğimiz noktada devlet tüm ödevlerini yaptı. PKK ise hiçbirini yapmadı. Süreç ilerleyecekse ilk önce PKK nın sözünde durması gerekiyor. PKK hiçbir şart öne sürmeden çekilmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ın söylediği gibi elde silahla çözüm süreci olmaz. DERLEME 125

126 Hüsnü Mahalli 2 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Zifiri karanlık Önceki gün yaşanan karanlığı konuşmanın bir anlamı yok. Hemen hemen tüm ülkeyi etkileyen elektrik arızasının nedenini açıklayan belki de bilen yok. Oysa bu kesintinin ulusal güvenliği etkileyen bir çok boyutu var. AKP iktidarının son 4 yılda izlediği iç ve dış politikanın etkileri gibi. Tek tek saymaya gerek yok. 12 yılda devletin tüm kurumlarını ele geçiren AKP bu kurumları kendi ideolojisine göre şekillendirdi şekillendiriyor. Son MİT ve İç Güvenlik yasaları AKP nin toplumu da kendi ideoloji doğrultusunda şekillendirme çabasının son halkaları. 7 Haziran sonrasında iktidarını sürdürme çabası içindeki AKP den bu yönde çok önemli ve tehlikeli adımlar mutlaka gelecektir. Öyle olmazsaydı elektrik kesintisi ile ilgili açıklamayı Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı yapmazdı. Anlaşılan 7 Haziran sonrasında AKP iktidarını sürdürürse milli eğitimi zifiri bir karanlık kaplayacaktır. Yeni bir Osmanlı tartışması üzerinden yeni kuşaklar belki de IŞİD ten ilham alınarak yetiştirilecektir. Sınıflar kız ve erkek olarak ayrılacak, erkek öğretmenler kızların sınıflarına giremeyecek ve belki de biyoloji derslerinde insan iskeletlerine don giydirilerek. Karanlık her tarafımızı kaplayacak. Her yerde karşımıza zifiri karanlığın ürünü kafalar çıkacak. Düşünmez, algılamaz, yorumlamaz, vicdanının sesine kulak vermez ama karanlık odaların emirlerini olduğu gibi yerine getirir. Aydınlık bir dünyada sürü olmanın dayanılmaz hafifliği. İçte ve dışta. Etrafımızda kıyamet kopuyor ama hiç kimsenin umrunda değil. AKP toplumu ve ne yazık ki muhalefeti de herseye alıştırdı. Irak, Suriye, Libya ve Yemen de kıyamet kopuyor ama umursayan yok. CHP bile sessiz. Oysa bu kıyametin merkezinde AKP nin karanlık hayalleri var. Oysa bu kıyametin sorumluları arasında AKP ön sırada. AKP bu kıyametin cehennem kapılarını açmış alevlerin Türkiye ye ulaşması için elinden geleni yapıyor. Suriye ve Irak Türkiye ye sınır. Bu iki ülkede IŞİD, Nusra ve benzeri ruh hastası örgütler 126 UYAN TÜRKİYEM 8

127 var ve bu örgütlerin ideolojik kaynağı ile AKP nin ideolojik anlayışı arasında paralellik var. Hepsi karanlık ve çok tehlikeli. AKP bu karanlık tehlikeyi büyütüp yaymak için elinden geleni yapıyor. Karanlık Suudilerin Yemen saldırısına destek veriyor ve Suudi Kralı mutlu etmek için komşu İran ı hedef alıyor. AKP ye göre Şii İran Alevi Esad, Irak Şiileri, Lübnan daki Şii Hizbullah ve Yemen deki Şii Husileri desteklediği için Türkiye karşı tavır almalıdır. Kimden yana? Çağ dışı, ilkel, geri kalmış ve zifiri karanlık Suudi ve Körfez ülkelerinin kral, emir ve şeyhlerinden yana. Hiç birinin demokrasi, özgürlük ve insan hakları ile ilgisi yok. Ama hep birlikte Sünnilik adına bir araya gelerek Suriye yi perişan ettiler. Tıpkı tümü Sünni olan Libya da olduğu gibi. Daha önce de yazdım Şiilik-Sünnlik palavra. Şii İran Şah ı Amerikan işbirlikçisi tüm Sünni iktidarların en sadık dostu idi. Başta Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır olmak üzere. Birlikte çok hem de çok karanlık işler becerdiler. Karanlık bu iktidarların genetik hastalığıdır. Vaz geçmeleri nerdeyse olanaksız. İşte bu nedenle bölge kral, emir ve şeyhlerinin dostu AKP iç ve dış politikada hep karanlık işler peşinde. Başka çaresi de yok. İçte karanlık dışta aydınlık ya da tersi olamaz. Bu bir kafa ve vicdan meselesi.. Bahaneler hiç önemli değil. İstediğiniz kadar yalan söyleyebilirsiniz. Hatta ne kadar yalan söylerseniz karanlığa giden yolu çok daha hızla alırsınız. Karanlık yolda peşinizden gelen insanlar nereye doğru sürüklendiklerini göremeyeceklerdir. Hepsini ve herkesi büyük bir uçurum bekliyor. Uçuruma düşmek değil beyinlerin karanlığa gömülmesi amaçtır. Önceki gün kesilen elektrikler kararan beyinlerin ilk provasıdır. Son prova 7 Haziran seçimleridir. Çağ dışı ideolojilerin karanlığına dur demek için bir tek mum yeter. Önemli olan o mumu yakmaktır. DERLEME 127

128 İlhan Sevin 5 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Çünkü biz Bu güzelim ülkeye ilk defa gelen yabancı turistler, doğa harikası ile tarihi dokunun buluşmasını gördüklerinde şaşkınlıklarını ve hayranlıklarını gizleyemiyorlar Zengin mutfağımız, örflerimiz, adetlerimiz ve doğa harikası güzelliklerimiz adeta yabancıları büyülüyor Ya misafirperver halkımızın sıcaklığına ne demeli? Büyük şehirlerde pek kalmadı ama Anadolu ya gidin ve misafir nasıl ağırlanır görün. Sadakatin, vefanın, samimiyetin, mertliğin ve cömertliğin son noktasını yaşayın Batısıyla, doğusuyla, kuzeyiyle, güneyiyle bu toprakların insanının mayasında insan sevgisi, merhamet duygusu vardır Biz, bu özelliklerimizin, zenginliklerimizin ve güzelliklerimizin ne kadar farkındayız? Yoksa yeterince farkında değil miyiz? Anadolu ve Mezopotamya halkının bin yıllık kardeşlik bağı düşmanı kıskandıracak kadar güçlü iken, Bu topraklarda etnik kökeni, dili, dini, mezhebi ne olursa olsun yoksulluğa ve imkânsızlığa rağmen, hep birlikte Çanakkale de dünyanın gıpta ettiği kurtuluş destanını yazmışken, Şimdilerde bize neler oluyor? Bu kin, bu öfke kime, niye? Bu ülkenin bütün zenginliğinin ve göz kamaştıran güzelliklerinin içerisinde yaşanan bu husumetler bu kötülükler neden ve niçin? Son bir hafta içerisinde bu ülkede gördüklerimiz ve yaşadıklarımız bizlere travma yaşatmaya yetiyor da artıyor Bir el hem de gizli bir el düğmeye basıyor ve olanlar oluyor Kan akıyor, öfke artıyor, kardeş kardeşe düşman oluyor Aynı toprağın aynı ülkenin insanlarının birbirlerine düşman olmasını, birbirlerinin gözünün yaşına bakmadan öldürmesini veya yok etmek istemesini anlamak ve anlatmak gerçekten çok zor Bu ülkenin başından 12 Martlar, 12 Eylüller geldi geçti İşte tam da kasvetli ve puslu o yıllarda karanlık eller kardeşi kardeşine kırdırtmadı mı? Aynı tabancadan çıkan kahpe kurşunların, bir gün solcuları diğer gün ülkücüleri öldürdüğünü ne çabuk unuttuk! 128 UYAN TÜRKİYEM 8

129 Unutmamak gerekir sevgili dostlar, arkadaşlar, kardeşler Unutmamak gerekir ki, aynı tuzaklara bir daha düşmeyelim Unutmamak gerekir ki, birilerinin kirli oyunlarına alet olmayalım Unutmamak gerekir ki, kardeşi kardeşe düşman ettirmeyelim Unutmamak gerekir ki, et ve tırnağı ayırmalarına izin vermeyelim Bu güzelim ülke içerisinde bu kötülüklerin yaşandığını görmek, yaşamak ne acı verici değil mi? Bir ailede eşler arasında huzur kalmadığı zaman nasıl ki ceremesini çocuklar da çekiyorsa, Bir ülkede büyükler arasında huzur kalmadığı zaman da acısını o ülkenin halkı çekiyor İşte bu acıyı biz çok yaşadık, bir daha yaşamak istemiyoruz Birilerinin siyasi emellerine alet olmak istemiyoruz Birilerinin senaryosuna figüran da olmak istemiyoruz Çünkü biz aynı toprağın fidanlarıyız, çınarlarıyız Çünkü biz aynı türkünün ezgileriyiz Çünkü biz aynı çilenin, aynı sevincin paydaşlarıyız Çünkü biz gel ne olursan ol gel diyen Mevlana yız Çünkü biz gönüller yapmaya geldik diyen Yunus Emre yiz İşte bu yüzden bizi bölmelerine, ayırmalarına asla ve asla izin vermeyeceğiz DERLEME 129

130 Irmak Mete 27 Nsan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Doğu Perinçek: Adaları geri alacağız, Erdoğanları Yüce Divan a göndereceğiz Kuşadası nda yurttaşlara seslenen Vatan Partisi lideri Perinçek, Ege deki 152 adanın işgaline barışçıl yoldan son vereceklerini söyledi. Türk askeri efsanesini geri getireceklerini belirten Perinçek güçlü ordu sayesinde bölgede ve Ege de barışın sağlanacağını özellikle vurguladı Irmak Mete AKP hükümetleri döneminde Avrupa Birliği ve Yunanistan tarafından işgal edilen 152 ada, adacık ve kayalığa Vatan Partisi sahip çıktı. Adaların uluslararası anlaşmalar ihlal edilerek işgaline karşı Vatan Partisi dün Kuşadası nda 152 Ada Vatandır mitingi düzenledi. Aydın ın efelerinin gösterisi ve Oğuzhan Uğur un konseriyle göz dolduran mitinde Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Türk halkına İktidarımızda 152 adamız Türk milletinin ve TSK nın caydırıcı gücüyle barışçıl yoldan TC topraklarına katılacaktır dedi. Aydın ın Kuşadası ilçesinde El Heykeli önünde gerçekleşen 152 Ada Vatandır mitingi öncesinde tüm alan Vatan Partisi ve Türk bayraklarıyla donatıldı. Kurulan dev sahneye Atatürk resmi ve Türk bayrağı asıldı. Yurt genelinden gelen binlerce yurttaşın yanı sıra Kuşadası halkı da mitinge yoğun ilgi gösterdi. Mitingin sunuculuğunu Ulusal Kanal ın sevilen yüzlerinden Halil Nebiler yaptı. Yurttaşlar sık sık Titre AKP Vatan Partisi geliyor, AKP verdi biz alacağız, Vatan toprağı terk edilemez, Adalar vatandır, Vatan geri alacak, Başbakan Perinçek, Batı nın hakkından Doğu gelecek, Vatan Partisi gelecek işgal bitecek sloganları attı. Nebiler konuşmasının ardından şarkılarını seslendirmek üzere Oğuzhan Uğur u sahneye çağırdı. Oğuzhan Uğur un konseriyle miting alanında coşku daha da arttı. Konserde son olarak Uğur un hazırladığı Vatan Partisi seçim marşı okundu. Dakikalar ilerledikçe katılımın artması üzerine Nebiler Ben söyledim El Heykeli alanına sığmayız dedim, sığmadık. Hepimize helal olsun dedi. 130 UYAN TÜRKİYEM 8

131 Vatan Partisi nin milletvekili adayları sahneye çıkarak tek tek yurttaşları selamladı. Nebiler daha sonra Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek i sahneye davet etti. Sloganlar ve alkışlarla karşılanan Perinçek, yurttaşları Ege nin yiğitleri, kadın yiğitlerimiz. Ve onların 3 adım gerisinden gelen erkek yiğitler. Burası Kuşadası. Mahmut Esat Bozkurt un ülkesi diye selamladı. TÜRK MİLLETİNE SÖZ VERİYORUZ Türk milletine söz veriyoruz, Ege mizdeki 152 ada, adacık ve kaya parçasını Türkiye nin egemenliği altında olan vatan topraklarını yeniden ülkemize kazandıracağız. Vatan Partisi söz verdi mi yapar diyen Perinçek 152 ada ve adacığın Türkiye toprağı olduğunu vurguladı. Ege barış denizi olacak Ege nin düşmanlık denizi olmadığını belirten Perinçek Vatan Partisi iktidarında 152 adamız Türk milletinin ve TSK nın caydırıcı gücüyle barışçıl yoldan Türkiye topraklarına katılacaktır. Ege, Türkiye ile Yunanistan arasında barış denizi olacaktır diye konuştu. Barış için ordunun güçlü olması gerektiğini vurgulayan Perinçek Barış istiyorsan askerin kuvvetli olacak. Vatan Partisi bölgeye de, Ege ye de, komşumuz Yunanistan a da barış getirecek. Ama bunu kuvvetli ordusuyla yapacak. Efsane geri dönecek. O efsane barış için lazım. Türkiye güçlü ordusuyla barışın güvencesi olacak şeklinde konuştu. MÜZAKERELERLE ÇÖZECEĞİZ Vatan Partisi nin iktidar olmadan önce 152 adanın geri alınması için girişimlerde bulunduğunu anlatan Perinçek şöyle devam etti: Vatan Partisi Heyeti, AB Ankara Temsilciliği ne nota verdi. Hükümetin yapamayacağını yaptı. Buradan bayrağını indir dedik. Türkiye topraklarına kılıçla gelemezsin, çiçekle gelebilirsin. Türkiye toprağına kılıçla gelenler kılıçla giderler. Yunanistan Büyükelçiliği ne de Vatan Partisi, yani halk hükümetinin temsilcileri olarak mektup verdik. Eski hatıralar büyük tecrübelerdir. Bu topraklara 15 Mayıs ta düşman olarak çıkanlar 9 Eylül de denize döküldüler. Yunanistan hükümetinin bu tecrübeyi bildiğini tahmin ediyoruz. Ege Denizi ni barış denizi yapmak için, Ege Denizi nin kaynaklarından Türkiye ve Yunanistan halklarının yararlanması için müzakerelerle bu sorunu çözeceğiz. Çünkü Türk milletine ve TSK ya güveniyoruz. CHP VE MHP YE ÇAĞRISINI YİNELEDİ Vatan Partisi iktidarında Deniz Bakanlığı kurulacağını açıklayan Perinçek Denizlerimizi barış denizi yapacağız. Vatan Partisi olarak söz veriyoruz. Ege kıyılarımızdan bu ihanet projelerinde rol almak için arzı endam eden partileri uyarıyoruz. CHP ve MHP ye çağrımız şudur; bu millete 8 Haziran dan sonra AKP ve HDP ile koalisyon yapmayacaklarına söz versinler dedi. ERDOĞAN YÜCE DİVAN A Perinçek, şöyle devam etti: AKP yöneticileri 152 adamızı yabancı devletlerin egemenliğine teslim ettiği için, Türkiye nin güneydoğusunda Kürdistan a özerklik adında İkinci İsrail in ku- DERLEME 131

132 rulmasına fiilen alet oldukları için, Atatürk devriminin temellerini yıktıkları için, TCK nın 302. maddesine göre sanık sandalyesine çıkarılacaklar. Vatan Partisi Meclis e girince Erdoğan ı vatana ihanet suçundan Yüce Divan a gönderecek. Bir millet uyanıyor. Ayağa kalkıyor. Türk milleti ayağa kalkıyor. Dünya Avrupa, ABD duysun. Asya, o büyük eski kıta Afrika, Güney Amerika, bize güvensin. Türk milleti ayağa kalkmaktadır. Göreceksiniz, bu halk yeniden mucizeler yaratacak. Birleşen Türkiye yi kuracağız. Vatanı birleştireceğiz. Kürt de Türk de biziz. Biz Türkiye yiz. BOP EŞBAŞKANLARI KUVAYI MİLLİYE OLAMAZ Ahmet Davutoğlu nun Sivas konuşmasındaki Biz Kuvayı Milliye partisiyiz sözlerini hatırlatan Perinçek, şunları söyledi: Bütün milletimiz biliyor; AKP, Kuvayı İnzibatiye partisidir. Vatan Partisi de Kuvayı Milliye partisidir lerde Mustafa Kemal in Ankarasının üzerine yürüyen yobaz sürüsü vardı. Bugün Atatürk ün üzerine sürülen AKP, nasıl Kuvayı Milliye olur! BOP eşbaşkanlarından, yabancı devletlere 152 adayı terk edenlerden Kuvayı Milliye olur mu! PKK yla birlikte onun yasal partisi HDP yle vatanımızı bölmeye kalkanlardan, ABD nin İkinci İsrail planında Kürdistan a özerklik projesinde rol üstlenenlerden Kuvayı Milliye olur mu! BABA-OĞUL AYNI KÜRSÜDE Vatan Partisi Aydın milletvekili adayı emekli Albay Hasan Atilla Uğur alkışlarla karşılandı. Mitinge gelenleri Vatanseverler, Mustafa Kemal in askerleri hoşgeldiniz diyerek selamlayan Uğur un konuşması şöyle: Türkiye 13 yıldır, ehil olmayan aciz bir iktidarın pençesinde inliyor. Özbe öz Türk toprağı olan 152 adamız AB ve taşeronlarınca işgal edildi. Şu anda sınırları içinde bulunduğumuz efeler diyarının iline bağlı 5 adada Yunan ve Letonya askerleri bulunmaktadır. Bu bir işgaldir. Ve bunun nedeni AKP hükümetleridir. İşgale seyirci kalan bütün sorumluları vatana ihanet suçundan yargılayacağız. Kurtuluşları yoktur. Buradan AB ve Yunanistan ı uyarıyorum. 1,5 ay sonra AKP Hükümeti olmayacak. Milli hükümet kurulacaktır. Mustafa Kemal Atatürk ün askerleri geliyor. İşgal ettiğiniz topraklarımızı derhal terk edin. ANAP LI VEKİL MİTİNGDE Eski ANAP Milletvekili Metin Öney de dün destek için mitinge gelenler arasındaydı. Aydınlık a konuşan Öney, ülkenin başındaki sorunların kaynağının iktidar olduğunu belirterek Bunlardan biri de bize ait 152 ada, adacık ve kayanın çeşitli yollarla işgal edilmesidir. Bugüne dek bu konularla ilgili Vatan Partisi dışında hiçbir siyasi parti hassasiyet göstermedi. O adaların bir kısmı Aydın hudutlarının içindedir. Böyle bir miting düzenlendiğini duyunca destek vermek için geldim. Vatan toprağı asla terk edilemez. Bu hassasiyeti gösterdiği için Vatan Partisi ni kutluyorum dedi. 132 UYAN TÜRKİYEM 8

133 İsmail Hakkı Pekin 14 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Açılım teröre karşı zafiyet yarattı Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Pekin Terörle mücadele eden kadrolar kışlalarda bekletilince tecrübeleri azaldı, teröristler meydanı boş buldu diye konuştu Aydınlık / Ankara VATAN Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, açılım politikasının TSK nın terörle mücadelesinde zafiyet yarattığını bildirdi. Ağrı Diyadin de yaşanan olayları değerlendiren Pekin, hükümetin izlediği açılım politikası nedeniyle zamanının büyük bölümünü kışlada geçiren askerlerin teröre karşı mücadelede sıkıntı yaşadığını vurguladı. Pekin, Terörle mücadelede tecrübe önemlidir. Ama iktidarın yıllardır izlediği açılım politikası ve terörle mücadele eden askerlerin başına gelenler, terörle mücadelede büyük zafiyete yol açtı. Bir yandan kırsal alanda PKK ile mücadeleye izin verilmeyince teröristler meydanı boş buldu. Diğer yandan terörle mücadele eden kadrolar kışlalarda bekletilince tecrübesi azaldı dedi. Açılım nedeniyle ortaya çıkan zafiyetin derhal telafi edilmesi gerektiğini vurgulayan Pekin, PKK nın kalkışma hazırlığı yaptığı bir dönemde bu konunun büyük önem kazandığını, bu konuda yaşanacak zafiyetin bedelinin pahalı olacağını vurguladı. BÖLGE HALKI TSK NIN YANINDADIR Diyadin de halkın yaralı askerlere karşı tutumunun çok önemli olduğunu kaydeden Pekin şunları söyledi: Bölge halkının askerlerimize karşı tavrı PKK ile mücadele için önemlidir. Ben yıllarca bölgede görev yaptım. Halkını da tanıyorum. Devlet devletliğini gösterdiği anda halk PKK nın değil devletin safında yer alır. Diyadin de yaşananlar da bunun göstergesidir. PKK ve HDP nin halkın bu tavrını başka türlü sunmaya çalışması, kendi lehine bir olaymış gibi kullanmaya çalışması tam bir aldatmacadır. Çaresizliğinin yansımasıdır. DERLEME 133

134 İsmail Hakkı Pekin 16 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Kafaların arkasında ne var? Genel seçimlere yaklaştıkça hem gerilim tırmandırılıyor hem de kutuplaşma artırılıyor. Ortaya çıkan her olay, nelere sebep olabileceği düşünülmeden seçimler için kullanılıyor. Her olaydan rant sağlanmaya çalışılıyor. Yukarı Tütek/Diyadin olayında olduğu gibi. Başlangıçtan itibaren uygulanan politikanın yanlış olduğu yaşanarak görülüyor. Şimdiye kadar hiçbir olay tek taraflı taviz verilerek ya da terör örgütünün iyi niyetine güvenilerek çözülmemiştir ve çözülemez de zaten. Ülkenin güneydoğusu ve Doğu Anadolu nun bir bölümünü PKK terör örgütü ve onun yan örgütlerine teslim etmişsiniz, kan dökülmesin, analar ağlamasın diye yetkilileriniz, valileriniz, güvenlik güçleriniz adeta örgüte yalvarır hale gelmiş. Teröristlerin nerelerde olduğunu ve ne yaptığını çocuklar bile biliyor. Ama yetkilileriniz bütün bunları görmezden, duymazdan geliyorlar. Ondan sonra da olay olduğunda herkes bunu farklı yorumluyor, komplo teorileri üretiyor. Ancak uyguladığınız politika yanlış ise ne yaparsanız yapın söz konusu süreç duvara toslar ve toslayacaktır. Açılım süreci denilen süreç PKK terör örgütüne taviz verme üzerine kurulmuştur. Süreç ülkeyi hızla kanlı bir döneme doğru götürmektedir. PKK terör örgütü silah bırakmaya direnmekte ve silahı süreci kendine avantaj sağlamak maksadıyla kullanmaktadır. Devlet de bu oyunu sadece seyretmektedir. Sorunun çözümünün sadece silah kullanılarak mümkün olmadığını ve siyasi bir çözümün gerektiğini biliyoruz. Ancak teröristlere karşı, elinde silah bulunanlara karşı da siyaset ve hoşgörünün bir işe yaramayacağını görüyoruz. Bu politikanın bizi daha kanlı bir sürece doğru götürdüğünü anlamamakta ısrar ediyoruz. Sorunun ülke bütünlüğü ve ulus devlet yapısı içerisinde siyasi bir çözüm gerektirdiğinin bilincindeyiz. Ama terör örgütüne karşı, silah bırakmadığı ve eylemlerine devam ettiği sürece silah kullanma dışında bir seçeneğimiz yoktur. Elinde silah bulunan, bunu halkı ve devleti tehdit etmek maksadıyla kullanan bir terörist örgütle masaya oturulmayacağını dünyadaki örneklerinden bilmemiz gerekirken, laf cambazlıkları ve insanların kulaklarına iyi gelen demokratik çözüm söylemleriyle adeta toplumla alay ediliyor. Hep şunu söylüyorum. AKP de, PKK da, Öcalan da, HDP de bu soruna nasıl bir nihai çözüm önerdiklerini lafı uzatmadan, süslü, akademik laflar etmeden açık ve net bir şekilde açıklamalıdırlar. Nihai çözüm önerileri nedir? Özerk bir yapı mı, ayrı bir devlet mi, federatif bir yapı mı? Milletin bunları bilmeye hakkı var. Süslü, insanların hoşuna giden laflar ederek insanların kafasını bulandırmanın bir anlamı yok. Önce bunların bilinmesi gerekiyor. Bana biri HDP, PKK, Öcalan, liberallerin ve vatansız solcuların bolca kullandığı demokratik çözümün sonucunda ne çıkacağını söylesin, ben de öğreneyim. Devlet, eli silahlı terör örgütüne karşı güvenlik güçlerini ve silahı kullanır. Aynı devlet sorunun kaynağı için de siyasi çözümler geliştirir ve uygular. Ancak siyasi çözüm ülke bütünlüğünü ve ulus devlet yapısını bozmayı ülkeyi bölmeyi, ulus devleti ortadan kaldırmayı içermez. Onun için önce herkes kafasının arkasındakileri açıklamalıdır. 134 UYAN TÜRKİYEM 8

135 İsmail Hakkı Pekin 28 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Hedef: Daha küçük Türkiye 24 Nisan 2015 tarihi Ermeni diyasporası ve Ermenistan ın özellikle hazırlık yaptığı ve çok önemsediği bir tarihti. Türkiye üzerine baskının artırılacağı, Türkiye nin köşeye sıkıştırılacağı ve emperyalizmin bir yalanı olan Ermeni soykırımının tanınması için çok önemli bir döneme girilecekti. Birinci Dünya Savaşı nın başlamasından çok önce ve savaş sırasında Ermenileri kullanan ve Ermeni katliamı yapıldı diye psikolojik harp amacıyla hazırladıkları propaganda kitaplarını yayınlayan emperyalist ülkeler, bugün de aynı yalanın arkasında durdu; hem de büyük riyakarlık örneği göstererek. Amaç belliydi. Bölgede düşündükleri değişiklikleri yapmak. Nedir bölgede istedikleri değişiklik? Türkiye nin küçültülmesi, Rusya nın arka bahçesi olan Güney Kafkasya nın Rusya dan koparılarak Batı kontrolüne girmesi, Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan dahil... Bunu Gür- cistan da denediler, Rusya müdahale etti. Ukrayna da yaptılar Rusya müdahale etti. Rusya yı Ortadoğu dan, Doğu Avrupa dan, Akdeniz den, Karadeniz den, Hazar dan, Orta Asya dan, Baltık tan tecrit etmek ve çevirmek ana amaç... Rusya, Hindistan, Çin bağlantısını önlemek, daha sonra da Hint Okyanusu üzerindeki kritik boğaz, geçit ve deniz yollarına hakim olma mücadelesi devam ediyor. Yemen deki iç savaşın ana nedeni de bu. Yani Güney Yemen in karasularında bulunan, Aden körfezi ve Bab el Mendep Boğazı na (Kızıl Deniz çıkışını ve Süveyş Kanalı nı kontrol eder) hakim Scotra takımadalarında üs tesis etme mücadelesi var ABD ve Rusya arasında. Ermeni soykırım yalanı da bu büyük çerçevede Rusya yı çevrelemek için Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu da yeni devletler kurmak, Türkiye yi küçültmek amacını taşıyor. Başka bir ifade ile Doğu Anadolu Ermenilere verilmek istenirken, Güneydoğu da bir Kürt ulusu inşa süreci devam ediyor. Böylece uzun vadede Türkiye ile Ortadoğu arasına ve Türkiye ile Güney Kafkasya dolayısıyla Orta Asya arasına bir set çekilmiş olacaktır. İngiltere arasında başaramadığı Kafkas Setti projesini hayata geçirmeye çalışıyor. Türkiye deki siyasi iktidar, düşünce kuruluşları(!), aydınlar(!), Genelkurmay, MİT, muhalefet partileri, Kürt liderler bunun ne kadarının farkında? Verilen demeçlere, yürütülen politikalara bakıldığında hiç de farkında olmadıkları anlaşılıyor. Bunların bir kısmının yaklaşan tehlikenin farkında olmadıkları aşikar. Yoksa gelin ülkemizi parçalayın anlamına gelecek demeç vermelerinin başka ne anlamı olabilir? Ermeni soykırımı yalanının insan hakları ile, demokrasi ile, insanlık dramı ile bir ilgisinin olmadığını ne zaman anlayacağız? Türkiye üzerindeki baskılar, ülkemize diz çöktürünceye kadar devam edecektir. Bunun bilincinde olmalı ve tedbirler geliştirmeliyiz. Kafamızı kuma gömmekle, görmezden gelmekle ya da hoşgörü göstererek ve taviz vererek bunu önleyemeyiz. Türkiye nin gücü bu tehdidi önlemeye yeter ve bize baskı yapan çok sayıda ülkeyi de caydıracak durumdadır. Yeter ki, siyasi irade olsun. DERLEME 135

136 İsmail Hakkı Pekin 30 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Hangi çözüm? Siyasi iktidar da, muhalefet partileri de söz birliği etmişçesine aynı lafları söylüyorlar açılım süreci ya da çözüm süreci hakkında. Bundan sonra güvenlikçi yaklaşımlar olmayacak ve kesinlikle silah kullanılmayacak. Sorun demokratlaşma sorunudur, demokratik çözüm esastır. Tek bir gencimiz bile ölmesin ve analar ağlamasın. Bunların hepsine katılıyorum. Teorik olarak doğru. Sadece güvenlik önlemleriyle bu sorunun çözümünün mümkün olmadığını kabul etmek durumundayız. Ancak PKK silah bırakmadan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu da hakimiyet kurmaya devam ettiği sürece demokratik bir çözümün, hatta bir çözümün mümkün olmayacağını görmeliyiz. PKK nın talepleri ya da onun silahlı gücüne güvenen HDP nin istekleri her seferinde daha da cüretkar olmaktadır. Öcalan ın ifade ettiği yol haritası, demokratik özerklik pratikte ülkenin bölünmesine yol açacak adımlardır. Birçok aydın(!), devlet adamı(!) vb. tarafından da ifade edilen bu güzel lafların altı boştur. Ne anlama geldiğini ve pratiğe nasıl geçirileceği üzerinde durulmamıştır bile. Ama herkes papağan misali tekrar etmektedir. Aslında başından itibaren yapılanın bir ulus inşa süreci olduğunu belirtmeliyim. Bölgemizde uygulanan stratejinin bir Kürt ulusu inşa süreci olduğunu görmemek büyük bir stratejik körlüktür. Hem aydınlar(!) hem de devlet adamları(!) için. Ama ısrarla görmemekte ısrar ediyoruz ve olmayacak ya da söz konusu inşa sürecine katkıda bulunacak çözüm önerileri(!) veya çözülme önerileri ortaya atıyor ve uygulamaya kalkıyoruz. ABD ye ve Batı ya mesaj veriyoruz. Bu işi CHP, AKP den daha iyi yapar diye. Bir bölücü ve ırkçı bir parti yani HDP, AKP tek başına iktidara gelemesin diye bir grup medya, iş adamları ve aydınlar(!) tarafından destekleniyor. Televizyonlarda Türkiye partisi ve demokrat diye cilalanıyor. HDP, PKK ile birlikte Kürt ulusu yaratmanın bir aracıdır ve bu amaca hizmet etmektedir. Eğer Meclis e yeni bir siyasi parti gönderilecekse bu siyasi parti neden Vatan Partisi olmasın. Sonuçta ülkenin bütünlüğünden, ulus devletten, barıştan ve 6 Ok tan yana bir siyasi parti. Böyle bir programı olan siyasi partinin Meclis e girmesi, orada programı doğrultusunda mücadele etmesi neden istenmez? Çünkü Vatan Partisi, milli bir partidir. Mustafa Kemal Atatürk ün devrimlerini devam ettirecek ve tam bağımsızlığı sağlayacak partidir Vatan Partisi. Türk milleti açılım süreci ya da çözüm süreci adıyla başlatılan sürecin de, CHP ve HDP nin önerdikleri çözüm önerilerinin de ABD, İsrail ve Batı tarafından hazırlanan projeler olduğunu ve ülkeyi parçalamaya yönelik olduğunu söylemek mecburiyetindeyiz. Söz konusu süreç adı ne olursa olsun ve kim tarafından uygulanırsa uygulansın bir Kürt ulusu yaratma sürecidir. Ülkenin sınırlarının değişmesine yol açacağı için sonu çok kanlı bitecek bir süreçtir. Mutlaka yeniden tanımlanmalı ve yüzde 100 milli olmalıdır. ABD, İsrail ve Batı nın menfaatlerine hizmet etmemelidir. Bunu da ancak milli bir hükümet başarabilir. 136 UYAN TÜRKİYEM 8

137 AKP Türkiye yi çökertti 7 Haziran seçimlerine yaklaşık iki ay kaldı. AKP gerçek gündemi değiştirip, suni bir gündemle seçimleri atlatmaya çalışıyor. Erdoğan ın Başkanlık sistemi tartışması da bu nedenle. Olmayacağını bile bile ısrarlı. Erdoğan, Türkiye nin çöküşünü ve nedenlerinin tartışılmasını istemiyor. AKP oylarındaki düşüşü bu şekilde durdurabileceğini düşünüyor. HER ŞEY ÇÖKTÜ AKP nin gizlemeye çalıştığı ve tartışılmasını istemediği Türkiye manzarası şöyle: Ekonomi çıkmazda. Sanayi üretimi düşüyor. İşsiz sayısı artıyor. Tarım çöktü. Yargıya güven yerlerde. Eğitim perişan. Sağlık kötüleşiyor. Dış politika çukurda. Terörle mücadele bitti. Ülke güvenliği tehlikede. Komşularla ilişki sıfır noktasında. Demokrasi hak getire. ELEKTRİK SİSTEMİ DE ÇÖKTÜ Dün de elektrik sistemi çöktü. Metrolar, fabrikalar,... her şey durdu. Kısacası hayat durdu. Dünya medyası bizden söz etti. Sistemin çöküşü ilk haber oldu. Konunun uzmanları, yaşananları normal buldu. Özelleştirmeye, dağıtım şirketlerinin yandaşlara peşkeş çekilmesine vurgu yaptılar. Elektrik piyasa malı değildir. Kamu tarafından işletilmelidir dediler. KAZANANLAR İsmet Özçelik 1 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Türkiye de sistem çökerken elbette kazananlar da var. 13 yıllık AKP iktidarında kazananlar şunlar: DERLEME 137

138 Tayyip Erdoğan kazandı. Çocukları ve damadı kazandı. Abdullah Gül ve çocukları kazandı. AKP li dar bir grup kazandı. Yandaş işadamları kazandı. Yandaş bürokratlar kazandı. Faiz lobisi kazandı. Yabancılar kazandı.... EN ÇOK DA PKK VE F TİPİ ÖRGÜT KAZANDI Bunların dışında başka kazananlar da var. En çok da PKK ve F tipi örgüt kazandı. PKK, AKP ile gücüne güç kattı. Habur rezaleti ile başlayan açılım Habur mantığı ile devam etti. AKP, TSK nın elini kolunu bağlayıp bölgede otoriteyi PKK ya terk edince böyle oldu. F tipi örgüt için de benzeri geçerli. Ne istedilerse verdiler. Beraber yürüdüler, beraber ıslandılar. Güneydoğu yu PKK ya bırakırken, yargıyı, emniyeti,... de onlara bıraktılar. Sonra da verdikçe verdiler. KAYBEDENLER Kazananlar olunca elbette bunun bir kaybedeni de olacaktı. İşte 2002 yılından beri devam eden AKP iktidarının kaybedenleri: Çiftçi kaybetti. Esnaf kaybetti. İşçi kaybetti. Memur kaybetti. Emekli kaybetti. Dul, yetim kaybetti. Sanayici kaybetti. Sanatçı kaybetti.... Türkiye kaybetti. İşte AKP iktidarının karnesi. Karar sizin! 138 UYAN TÜRKİYEM 8

139 İsmet Özçelik 6 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Arınç suikastı (!) hedefine ulaştı Dünyanın en garip suikast girişimiydi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Manisa daydı. Ama Ankara Çukurambar semtinde gerçekleştirilen suikast girişimi(!) başarılı oldu. Sakın dalga geçtiğimi sanmayın. Gerçekten başarılı oldu. Nasıl mı? Anlatalım: ABD ORAYI ÇOK MERAK EDİYORDU ABD, Türk Ordusunun kontrolden çıktığı tespitini yapmıştı. Özellikle de Özel Kuvvetler Komutanlığı nın nelerle uğraştığını çok merak ediyordu. Kendi bilgisi dışında iş yapılmasını istemiyordu. Bir ders verilmesi gerekiyordu. F tipi örgüt bu günler için hazırlanmıştı. Düğmeye basıldı. Gerekçe komikti. Ama ne önemi vardı ki! KOZMİK ODAYA GİRİLDİ Arınç a suikast yapacağı iddiasıyla Ankara nın Çukurambar semtinde subaylar gözaltına alındı. O günlerde kroki modası vardı. Cebinde kroki taşımayana fazla itibar edilmiyordu. Yoksa bile onlar koyuyordu. Hani Bir krokisi bile yok densin istemiyorlardı. O subayların üzerinde de kroki çıktı. Arınç ın evinin krokisi dendi. Başka notlar da ele geçirildi. Hatta yutmaya kalktılar. Son anda fark edilip ağızlarından çıkarıldı(!) Hepsi yalandı. Ama basın için iyi malzemeydi. Bu gerekçelerle Özel Kuvvetler Komutanlığı nın kozmik oda larından birine girildi. ERDOĞAN IN DA BİLGİSİ VARDI ABD-AKP-F tipi örgüt birlikte hareket etti. Erdoğan ın bütün gelişmelerden haberi vardı. Nitekim dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bunu doğruladı. Başbakan Erdoğan a Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner le birlikte gitmişler. Doğabilecek sonuçları anlatmışlar. Kılını kıpırdatmamış. ARINÇ A BİR ŞEY OLMADI AMA..! Sonuçta Arınç a bir şey olmadı. Ama olan Türkiye ye oldu. Özel Kuvvetler Komutanlığı ülkede bir kalkışmaya ve saldırıya karşı halkı örgütlemişti. 16 kritik ilde merkez oluşturulmuştu. Ülkenin güvenliği için planlar yapılmıştı. Asimetrik tehdit e karşı önlem alınmıştı. Bir anlamda Kuvayi Milliye kurulmuştu. Hepsi lağvedildi. DERLEME 139

140 Genelkurmay risk almamış. Herhalde, Başımı niye belaya sokayım diye düşünmüş. Erdoğan ın başkanlık yaptığı 2013 yılı sonunda gerçekleştirilen Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında karar verilmiş. İşlem başlatılmış. Lağvedilme işleminin her aşamasında da Erdoğan bilgilendirilmiş. Türkiye nin etrafı ateş çemberi, bölünme tehlikesi her zamankinden daha yakın. PKK kalkışma provaları yapıyor. Ama Kuvayı Milliye artık yok. Zaten hesap da buydu. Arınç a suikast (!) başarılı oldu. Hedefine ulaştı. GES KOMUTANLIĞI DA AYNI YÖNTEMLE GİTTİ Kozmik oda tartışması sürerken emekli generallerle durumu tartıştık. Hepsi tepkiliydi. TSK nın özellikle 2007 yılından beri uluslararası bir tertibin hedefinde olduğunu söylediler. Arınç a suikast iddiasıyla, Kozmik oda ya girilmesini de bu çerçevede değerlendirdiler. Arkasından da GES Komutanlığını gündeme getirdiler. Benzer bir yöntemle GES in de ellerinden alındığını, MİT e devredildiğini belirttiler. Artık TSK nın kulağının olmadığını, istihbaratsız kaldığını vurguladılar. İstihbaratı olmayan bir ordunun savaş gücünün azalacağını ifade ettiler. Arkasından da Bütün hesap Türk Ordusunu savaşamaz hale getirmek. Ama başaramayacaklar dediler. 140 UYAN TÜRKİYEM 8

141 İsmet Özçelik 10 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Listeler..! Kadın damgası mı? ABD damgası mı? Siyasi partilerin milletvekili aday listeleri açıklandı. Adaylar yorumlanıyor. Bazı gazeteler, Listelerde kadın damgası diye manşet attılar. Televizyonlarda kadın aday vurgusu yapılıyor. Peki gerçek öyle mi? Değil! TBMM de grubu bulunan 4 partinin adayları incelendiğinde listelerdeki damga açıkça görülüyor. ABD damgası! ABD damgası, kadın damgası ile örtülmeye çalışılıyor. YOLU ABD DEN GEÇENLER AKP, CHP, MHP ve HDP listelerinde ortak payda, yolu ABD den geçenler in durumu. Hepsi seçilebilecek sıralarda yer buldular. ABD Büyükelçiliğinde sık sık boy gösterenler de listelerde ön sıralarda. Kadın, erkek fark etmiyor. İsim isim saymak da mümkün. Damga çok net. ABD kadrolarını korumuş. Mançurya kobayları göreve hazır! AKP AKP de her şeye üst akıl karar veriyor. ABD ye tepeden bağlılar. Kapalı kapılar arkasında yapılan görüşmelerin ayrıntıları yakında piyasaya dökülür. Borç para bulmak için ne isteniyorsa yapmaya hazırlar. Erdoğan ın Yemen olayları nedeniyle İran ı suçlaması da bu çerçevede anlam kazanıyor. ABD ye teslimim mesajı. Washington ve Londra daki mutfaklarda karar verilmiş. ABD ve İngiltere, AKP ile yola devam demiş. CHP ABD damgası nın en çok hissedildiği partilerden biri de CHP. Parti tabanı sert tepki verse de durum değişmedi. Atanan isimler listelerde seçilebilecek sıralara yerleştirildi. CHP kulisleri şimdi bunları tartışıyor. Son dakika isimleri mercek altında. Onların da yolunun ABD den geçtiği konuşuluyor. Listeye giremeyen adaylar, ABD büyükelçilisinden torpil yapsak listeye girerdik serzenişlerinde bulunuyor. Komşu ülkelerin büyükelçileri özel sohbetlerde, CHP yönetimi fazla Amerikancı değerlendirmesi yapıyorlardı. Listeler onları haklı çıkardı. DERLEME 141

142 Bu arada, Hatay milletvekili Refik Eryılmaz neden liste dışı kaldı? ABD ve AKP nin Suriye politikasına karşı mücadele eden Eryılmaz ı kim istemedi? soruları gündemde. MHP Cumhurbaşkanlığı seçiminde ABD bütün adaylar kendisinden olsun istemişti. Erdoğan ın karşısına İngilizExeter tezgahından geçmiş Ekmelettin İhsanoğlu aday yapıldı. Kılıçdaroğlu nun aday gösterdiği öne sürülse de adayın asıl sahibi belliydi. İhsanoğlu şimdi MHP adayı. Fazla söze gerek var mı? HDP HDP de adayların fazla önemi yok. ABD hangi görevi verirse yapmaya hazır. ABD den rol talep ediyoruz diye bas bas bağırıyorlar. ABD eşittir PKK/HDP. Bu konuda kendilerinin de fazla bir itirazı yok. Hatta bu durumu güç gösterisi olarak sunanlar çok. AÇILIMCILAR ÖN SIRALARDA Kısacası Meclis te grubu bulunan partiler adaylarını, ABD nin dayattığı, Yeni Türkiye modeline göre belirlemiş. Bu modele itiraz edenler değil, destekleyenler seçilmiş. Cumhuriyeti savunma değil, yıkma projesine uygun isimler öne çıkarılmış. Büyük bir proje için hazırlık yapıldığı çok açık. VATAN DAMGASI Bir de Vatan Partisi var. Vatan Partisi nin adaylarındaki damga vatan damgası. Türkiye nin birliği, bütünlüğü için göğsünü siper eden fedailer. Teröre karşı mücadelede en önde savaşan komutanlar, Öcalan ı sorgulayan Albay, Öcalan ı dünyaya örnek olacak bir şekilde yargılayan hakim, Genelkurmay eski İstihbarat Başkanı, Balyoz Davası için kahramanca savaşan kadın avukat, eski bakanlar, valiler, aydınlar, gençler, işçiler, köylüler, esnaflar,... Gaziye, Senin rütben benden yüksek diye yerini veren general Türkiye nin en birikimli kadrosu. Gözü kapalı, Bunlar Türkiye yi yönetir denilen bir kadro. Bu önümüzdeki günlerde daha net görülecek. Yeter ki adil bir seçim olsun. Televizyonlar, gazeteler siyasi partilere eşit yer versin. Programlara bütün adaylar karşılıklı çıkarılsın. 142 UYAN TÜRKİYEM 8

143 AKP tıkandı! İsmet Özçelik 11 Nisan 2015, AYDINLIK Tayyip Erdoğan da durmak yok. AKP ile yola devam ediyor. AKP için AKP Genel Başkanı Davutoğlu ndan çok çalışıyor. Anayasayı falan dinlemiyor. Yasaları hiçe sayıyor. Can havliyle 7 Haziran seçimi için çırpınıyor. Çok telaşlı olduğu her halinden belli. Tedirgin. Ya AKP iktidardan giderse sıkıntısı yaşıyor. Sonrasını aklına bile getirmek istemediği çok açık. Gözünün karalığı da bundan. MUHTARLAR Erdoğan muhtarlarla peş peşe toplantılar yapıyor. Eskiden devleti yönetenler muhtarların ayağına giderdi. Erdoğan ise ayağına çağırıyor. Onları KaçAk Saray da ağırlıyor. Hem KaçAk Saray ı meşrulaştırmaya çalışıyor hem de onlardan oy istiyor. Devlet olanaklarıyla seçim kampanyası yürütüyor. BAŞKANLIK KRİZİ Son günlerde gündeminde sadece Başkanlık bulunuyor. Her soruya Başkanlık üzerinden yanıt veriyor. Hem ekonomik krizin, Açılım ın tartışılmasını önlemeye çalışıyor, hem de AKP yi değil kendini oylatmayı planlıyor. Bunun AKP açısından daha kârlı olacağını düşünüyor. Neredeyse Nasılsın? diyene, Başkan olursam iyi olacağım yanıtı verecek. Durumu Ankara nın ünlü bir hastanesinin öğretim üyesi profesöre sordum. Bu ruh halini nasıl yorumlarsınız? dedim. Kısa ve net bir yanıt verdi: Durumunu iyi görmüyorum. Saplantılı düşünceler risk oluşturur. Başkanlık krizine girmiş bir hali var. TIKANAN NE? İsmet Özçelik 11 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Muhtarlarla ve diğer katıldığı toplantılarda sürekli Türkiye nin tıkandığını belirtiyor. Türkiye nin sistem değişikliğine ihtiyacı var görüşünü dillendiriyor. Bu tıkanıklığın aşılması için de Başkanlık sisteminin şart olduğunu vurguluyor. Erdoğan ın sözlerinde tek doğru var. Tıkanma. Ekonomi politikaları tıkandı. Dış politika tıkandı. Tarım politikaları tıkandı. Güvenlik politikaları tıkandı... Daha doğrusu AKP tıkandı. DERLEME 143

144 HALKIN ZEKASIYLA ALAY Erdoğan bildiğimiz Erdoğan. Türkiye yi 12 yıldır yöneten kendisi. Diğer bir deyişle Türkiye yi tıkayan AKP. Ama o yine bir suçlu buldu. Parlamenter sistem. Bütün kabahat onun. Erdoğan ve AKP pür-ü pak! Halkın zekasıyla alay eder bir tavır! 2002 den beri her seçimde halkı kandırmayı başardı. Ama artık sona gelindiği görülüyor. Gerginliği de bundan. Çekirgenin bu kez sıçrayamayacağını hissetmesinden. Halk her şeyin farkında. Ülkeyi tıkayanın da tıkanıklığın nasıl açılacağının da bilincinde. Telaş da bundan! REVİZE AKP iktidarının açıkladığı Orta Vadeli Program daha birinci ayında çöktü. Döviz kuru, büyüme, enflasyon, ihracat, işsizlik,... hedefleri yerle bir. Hükümet bütün hedeflerini revize etti. Aslında bu durum yıllardır devam ediyor. Bütçe döneminde Türkiye yi çağ atlatan rakamlar veriliyor. Başbakan, bakanlar, AKP yöneticileri bu rakamlarla güllük gülistanlık bir Türkiye tablosu çiziyorlar. Sonra sesi kesiyorlar. Gerçeği sadece işin uzmanları görüyor. Medya da korkudan gerçek resmi göstermekten çekiniyor. AKP nin istediği fotoğrafı izletiyor. Halk uyutuluyor. 400 MİLLETVEKİLİ 335 OLDU Erdoğan son günlerde her çıktığı kürsüde 400 milletvekili istedi. 400 milletvekili verin anayasayı değiştirelim, başkanlığı getirelim dedi. AKP nin 400 milletvekili çıkarması hiç de inandırıcı olmadı. Bırakalım 400 milletvekilini 276 zordu. 400 milletvekili mizah konusu olunca Erdoğan milletvekili isteğini revize etti. 335 de yeter ifadesini kullanmaya başladı. Verilen rakamların daha da revize edileceği açık. Yakında 276 ya inerse sürpriz olmaz. Bu revize işi AKP de alışkanlık haline geldi. Gerçek kendini eninde sonunda kabul ettiriyor! 144 UYAN TÜRKİYEM 8

145 İsmet Özçelik 17 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ AKP seçim beyannamesi! AKP seçim beyannamesini Amerikanvari bir sunumla açıklandı. Adaylar tanıtıldı. Davutoğlu kürsüye çıktı. «2023 Yeni Türkiye Sözleşmesi»ni metinden birebir okudu. Katılımcıları uyuttu. Çok uzun bir beyanname. Kritik konular satır aralarına sıkıştırılmış. Laf kalabalığı içinde gözlerden gizlenmeye çalışılmış. Erdoğan ın istekleri, Açılım maddeleri, Öcalan ın talepleri,... ne ararsan var. DÜN BUNLAR MI AÇIKLANDI? Toplantıya katılanların beyannameden bir şey anlmadığı dün ortaya çıktı. AKP li adaylar beyanname ile ilgili gazeteleri okuduklarında şaşırmışlar. Önce «Gazeteler yalan yazıyor» diye düşünmüşler. Sonra telefonlar devreye girmiş. Parti yöneticilerine, «Dün bunlar mı açıklandı?» diye sormuş. İnanamamışlar, beyannameye bakmışlar. Dün öğlen Ankara nın ünlü bir lokantasında AKP li adaylarla karşılaştım. Turizm bölgesinden bir ilin adayı oldukları için mi bilemiyorum, içki konusunda katı kuralları yoktu. Aralarında yorgunluk atanlar vardı. Beyannameyi konuştuk. Onlar da şaşkındı. Moralleri bozulmuştu. Biz seçim bölgemizde bu beyannameyi savunamayız. Ne demek Türk ü anayasadan çıkarmak. Toros un Yörükleri bunu kabul etmez. Bizi sopayla kovalarlar» dediler. HAYAL VE SÖZ Bir akşamımı AKP beyannamesine ayırdım. 350 sayfa. Beyannamede halka sadece hayal vadedilirken, ABD ye, AB ye, PKK ye söz veriliyor. İşte öne çıkan konular: TÜRK ANAYASADAN ÇIKACAK AKP beyannamesi iddialı. Türk sözünü anayasadan çıkaracaklarmış. Bu durum beyannamede, Yeni anayasa, milletimizin kültürel ve toplumsal çeşitliliğini tanıyan, herhangi bir etnik veya dini kimliğe referans yapmayan bir vatandaşlık tanımını esas alacaktır şeklinde yer alıyor. İfade tanıdık. Açılım mimarı Amerikalıların açıklamalarına ve PKK nın taleplerine uygun. ÖCALAN IN İSTEKLERİ Öcalan İmralı da kendisi ile görüşmeye gelen HDP milletvekillerine özerklik için «Şimdilik Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı na konan çekincelerin kaldırılması yeter» demişti. Kendine söz verildiğini söylemişti. Öcalan ın bu isteği de AKP beyannamesinde, «Avrupa DERLEME 145

146 Yerel Yönetimler Özerklik Şartı nın çekince konulan paragraflarını gözden geçirerek, mahalli idarelere yetki aktarımını sürdüreceğiz» şeklinde yer buldu. Beyannamede dikkat çeken bir başka nokta da PKK lıların sık sık kullandığı Eşit yurttaşlık ifadesi. Bu ifade AKP tarafından da benimsenmiş görünüyor. Eee ne demişler; Kır atın yanında duran, ya huyundan ya suyundan..! KAÇAK SARAY İMZASI Bildirgede merak edilen konulardan biri de Başkanlık sistemi idi. Konacak mı, konmayacak mı? tartışması vardı. Erdoğan işi şansa bırakmadı. Günler önce AKP nin seçim bildirgesini okuduğunu ve Başkanlık sistemi ile ilgili bölümü beğendiğini söyleyiverdi. Hatta daha da ileri giderek bazı düzeltmeler yaptığını da ifade etti. Bu açıklamadan sonra yapacak bir şey kalmadı. Başkanlık sistemi bildirgeye girdi. Erdoğan sadece AKP aday listelerine değil, AKP nin seçim beyannamesine de imzasını attı. YÜZDE 55 OY (!) AKP nin aday tanıtım ve seçim bildirgesini açıklama toplantısında Davutoğlu öyle bir şey söyledi ki AKP lilerin deyimi ile Davutoğlu bir çuval inciri berbat etti. Davutoğlu AKP nin oy oranını yüzde 55 olarak açıkladı. Arkasından da yüzde 60 lara doğru gittiklerini iddia etti. Toplantıda bulunanların anlattığına göre, ön sıralarda oturan bir MKYK üyesi yanındakinin kulağına, Davutoğlu nun bu ifadelerini duyanlar beyannamemizdeki sözlerimize de inanmayacaklar diye fısıldadı. Yüzde 55 rakamı televizyonlara atanan AKP kadrolu gazeteciler(!) tarafından da gerçekçi bulunmadı. Dün canlı yayınlarda Davutoğlu nun açıklamalarını düzeltmeye çalıştılar. Ne kadar etkili oldular bilemiyorum. Ama yüzde 55 mizah konusu yapıldığına göre durum pek parlak görünmüyor. 146 UYAN TÜRKİYEM 8

147 İsmet Özçelik 22 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Düşmana ne gerek var! ABD ve Avrupa ülkeleri Türkiye ye karşı yeni bir Haçlı saldırısı başlattı. Türkiye Cumhuriyeti ni soykırımcı ilan etmeye çalışıyorlar. 24 Nisan öncesinde faaliyetlerine hız verdiler. İşte tam bu ortamda Türkiye içeriden vuruldu. AKP, CHP onca Ermeni yurttaşımız arasından Türkiye soykırım yaptı diyenleri seçti. Ön sıralardan milletvekili adayı yaptı. AKP bununla da yetinmedi. Ahmet Davutoğlu, geçmişle yüzleşme adı altında 1915 olayları için taziye mesajı yayınladı. 24 Nisan da Patrikhane de bir tören düzenleneceğini ve ölen Ermenilerin anılacağını müjdeledi(!) ARINÇ NE DEMEK İSTEDİ? Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Erdoğan başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, Bilerek, kasıtla ve isteyerek soykırım yapmadık ifadelerini kullandı. Dün çok sayıda telefon aldım. Arayanlar, Arınç ın ne demek istediğini merak ediyorlardı. Oysa ki ifade açık, yoruma gerek var mı? TÜRKİYE KAZANDI FARKINDA DEĞİLLER! AİHM, Perinçek-İsviçre davasında Perinçek lehine karar verdi. Ermeni soykırımı yalanını bitirdi. Türkiye kazandı. Ama AKP de CHP de farkında değil. Batı ya taviz vererek destek peşindeler. Halka değil Batı ya dayanarak iktidara gelme çabasındalar. DÜŞMAN OLSA NE YAPARDI? Son günlerde tartıştığımız konulara bakın. Ermeni soykırımı yalanı, PKK ile yürütülen açılım... İktidar ve Meclis teki muhalefet aynı yerdeler. Sağda solda düşman aramaya gerek yok. Söylenenler, yapılanlar ortada. İnsan sormadan edemiyor. Bunlar varsa düşmana ne gerek var! *** KAYNAK SORUNU AKP liler sözkonusu olunca sorun yok. Her şey var. Ama iş halka gelince kaynak sorunu gündeme geliyor. Kaynak yok deniyor. 13 yıllık AKP iktidarında yandaşlar ceplerini doldurdu. Evlerde saklanan paralar bile artık milyar dolarlarla ifade ediliyor. Ufak bir şeyler var denilen para bile 1-2 milyon dolar. DERLEME 147

148 Dolar milyarderlerimizin sayısı Japonya dan fazla. Halk yoksullaşırken birilerinin kazandığı çok açık. Sorun kaynağın olup olmamasında değil. Türkiye nin kaynağı var. Sorun, kaynakların nerede ve nasıl kullanılacağında... Yandaşlara akıtılan kaynaklar halka akıtıldı mı iş tamam. Ama bunun için milli bir iradeye ihtiyaç var. DERVİŞ LE OLMAZ Tabii bu iş Kemal Derviş le olmaz. AKP nin 13 yıldır izlediği ekonomi politikasının patenti ona ait. Gelinen nokta da belli. Duvara toslamış durumdayız. Şimdi aynı politikaları başka bir parti ile yürüteceksek ne fark eder. Sonuç değişmez. Ezilen yine halk olur. O nedenle sistemi kökten değiştirmek gerek. Yolu da belli! *** BAKANI BOŞ VER! Şu aralar bürokraside yaşanan erozyon konuşuluyor. İşadamları da isyanlarda. Konusuna hakim bürokrat kalmadı diye sızlanıyorlar. Bu noktaya nasıl gelindiği tartışılıyor. Herkes farklı bir şey söylüyor. Ama en çok da Nerede eski bürokratlar sözü duyuluyor. Bürokrasinin durumu AKP çevrelerinde bile konuşulur olmuş. Devlet çarkının işlemez hale geldiğine vurgu yapılıyor. İşlerin bu noktaya gelişi ile ilgili çok sayıda örnek anlatılıyor. İşte bunlardan biri: Bir bakanlığa müsteşar atanacaktır. Aday isimler Erdoğan a sunulur. Her ismin yanında o kişiyle ilgili notlar yer almaktadır. Bunlar arasında AKP de kime yakın olduğu bile vardır. Erdoğan bir isimde karar kılar. Sonra da o kişi başbakanlığa davet edilir. Yeni müsteşar Erdoğan ın huzuruna çıkar. Erdoğan ona şunları söyler: Bak müsteşarlığa ben seni uygun buldum. Sen bakanı falan s..tiret. Biz bir ekibiz. Benle çalışacaksın. Şimdi orada İmam Hatip kökenli arkadaşlar var. Onların önünü aç. Öyle eğitim, dil gibi engel çıkarma. Onlar zamanla olur. Bizim adamları kolla. Senden istediğimiz bu. Anlatılanlara göre talimat bu! İyi yönetim, liyakatli atama, adalet hak getire! Önemli olan ekip! Ülke çıkarı, halka hizmet s..tiret! 148 UYAN TÜRKİYEM 8

149 İsmet Özçelik 27 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ TSK yı bağladılar PKK yı saldılar! Ağrı da, Şırnak ta, Diyarbakır da, Nusaybin de, Hakkari de, Van da, Muş ta hep aynı manzara... Teröristler silahlarıyla ortada... Bir bakıyorsunuz yol kesiyor, kimlik soruyor. Bir bakıyorsunuz şehir merkezinde toplantıya katılıyor. Bir bakıyorsunuz HDP eylemlerinde boy gösteriyor. PKK hiç boş durmuyor. Yeri geliyor karakolları tarıyor, yeri geliyor geçtiğimiz günlerde Şırnak Uludere de olduğu gibi Doçkalarla askeri birliklere saldırıyor. Peki, teröristle mücadele etmesi gereken güvenlik güçleri nerede? TSK kışlada, polis karakolda hapis. Hükümet PKK ya müdahale istemiyor. Valiler, taleplere yanıt bile vermiyor. Güvenlik birimleri burnundan soluyor. TSK yı bağladılar, PKK yı saldılar diyorlar. TALİMAT ANKARA DAN Valiler Türkiye nin değil, AKP nin geleceğini düşünüyor. Açılım zarar görmesin diye PKK ya karşı mücadele yasak! Güvenlik yetkilileri zaman zaman isyan ediyor. Anlatılanlara göre, valilerle aralarında sert tartışmalar yaşanıyormuş. İşte böyle bir tartışmada bir vali ağzından kaçırmış. Olmaz, talimat Ankara dan demiş. Bölgedeki valiler açılım valisi konumundalar. Erdoğan ın talimatı ile onu temsilen Oslo da masaya oturan Hakan Fidan PKK lılara bölgedeki valileri ve diğer kamu görevlilerini övmüştü. Özel olarak atandıklarını söylemişti. Hatta Şikayet ettiğiniz kamu görevlileri var mı? diye sormuştu. Valiler, Oslo kriterlerine uygun. TUZAK Önce PKK silah bırakacak yalanını piyasaya sürdüler. PKK, Hayır bırakmayacağız deyince, Silahlar susacak yalanı ortaya atıldı. Bu da doğru çıkmadı. PKK nın faaliyetlerine ses çıkarmazsan sorun yok. Ama asker normal görevini yapmaya kalkınca silahlar devreye giriyor. Teröre karşı mücadelede tecrübeli, uzun yıllar Hakkari-Şırnak bölgesinde görev yapmış emekli Albay Aziz Ergen önceki gün Aydınlık tan uyardı. Dikkat edin; AKP, PKK ya Silahları teslim et demiyor. Silahı bırak diyor. PKK silahı nereye bırakacak. Bu bir tuzak dedi. Yalan mı? DERLEME 149

150 DOÇKA NE İÇİN? PKK son dönemlerde yüzlerce Doçka aldı. Dağlara ve uygun gördükleri mevzilere yerleştirdi. Doçka daha çok uçaklara karşı kullanılan bir silah. Peki silah bırakacak olan PKK nın Doçka merakı neden dersiniz? Her şey açık değil mi? SURİYE ÜZERİNDEN PKK YA Batı, Kaddafi yi devirmek için Libya daki muhaliflere gelişmiş silahlar verdi. Kaddafi devrilince oradaki paralı askerler silahlarıyla birlikte Türkiye üzerinden Suriye ye sokuldu. Silahlar İskenderun Limanı ndan Türkiye ye girerken limanda çalışan işçiler gemiyi görüntüleyip Aydınlık a bildirmişlerdi. Bunlar sadece bir kısmı... Suudi Arabistan ve Katar parasıyla Batılı silah tüccarlarından alınıp bölgeye taşınanlar da var. Silahlar Suriye ye girdikten sonra piyasada satılmaya başladı. PKK lılar çok ucuz fiyata bu silahları alarak Türkiye ye geçirdiler. Doçkalar da aynı yöntemle Hakkari, Şırnak dağlarına taşındı. Açılım zarar görmesin diye taşımada sorun da yaşanmadı. Diğer bir deyişle PKK, AKP desteğiyle gelişmiş silahlara kavuştu. HALKA ŞİDDET ARTTI PKK, AKP desteğiyle bölgede otorite kurarken, halka şiddetini de artırdı. Kendine itiraz edeni tehdit etti. Ya isteklerimize uy ya da bölgeyi terk et! dedi. AKP li il ve ilçe yöneticileri bile sokağa çıkamaz hale geldi. Bölgedeki kamu görevlilerinden AKP lilere dokunmamaları için PKK lılara ricacı olanlar bile var. Güvenlik birimlerinin istihbarat raporlarında ilginç olaylar anlatıldığı belirtiliyor. ABD koordinesinde yürütülen AKP-PKK açılım ında gelinen son nokta böyle. Halâ tartışmaya gerek var mı? TSK yı bağladılar, PKK yı saldılar diye isyan eden komutan haksız mı? 150 UYAN TÜRKİYEM 8

151 İsmet Özçelik 29 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ AKP nin derdi ne? Askeri cenahtan kimle görüşsek dertli. Hem hükümetten hem muhalefetten... Kendilerine haksızlık yapıldığını düşünüyorlar. Ergenekon, Balyoz tertipleri döneminde hatalı politikalar izlendiğini kabul ediyorlar. Ama daha sonra Türkiye nin milli çıkarları konusunda dik durduklarını belirtiyorlar. Israrla, Biz direnmeseydik Türkiye, Suriye ye girecekti vurgusu yapıyorlar. Anlattıklarına göre, Erdoğan ın çılgın projesi son dakikada önlenmiş. Türk ordusunu Suriye bataklığına sokma planı, engellenmiş. YENİDEN Mİ GÜNDEMDE? AKP kendisine verilen görevi yerine getirme konusunda pes etmiş görünmüyor. MİT organizasyonu ile Suriye deki terör örgütlerine silah, mühimmat ve diğer lojistik destekleri sürüyor. Hatay sınırından sevkıyatlar devam ediyor. Bölge halkında bilgi çok. ABD, Suudi Arabistan ve Katar la temaslar yeniden arttı. Rusya, İran, Mısır ve Çin in gelişmeleri en ince ayrıntısına kadar takip ettikleri konuşuluyor. Son dönemde Rusya nın Türkiye ye karşı soğukluğuna dikkat çekiliyor. Diplomatik çevrelerde, Erdoğan ın Ukrayna gezisine ve Suriye de son günlerde yaşananlara vurgu yapılıyor. AKP NİN DERDİ Erdoğan ve AKP çılgın projede ısrarlı. Bu yolla ömürlerini uzatmaya çalışıyorlar. Tek dertleri var. İktidarda kalabilmek! İktidardan gittikleri anda her şeylerini kaybedeceklerini biliyorlar. Kendi içlerinde sık sık ANAP ve DYP hatırlatması yapmaları da bundan. Yüce Divan korkusu had safhada! İktidar uğruna her isteğe evet diyor. Sıcak para bulabilmek için Türkiye nin geleceğini riske atıyor. Sizin anlayacağınız, AKP, Türkiye nin güvenlik sorunu olmaya devam ediyor! FELAKET OLUR Suriye ile ilgili son gelişmeleri tecrübeli emekli askerlere soruyoruz. Endişeliler. Uluslararası kumpaslara dikkat çekiyorlar. AKP iktidarının sıkışmışlığından yararlanmak isteyen güçlere vurgu yapıyorlar. TSK nın dik duruşunu sürdürmesini istiyorlar. Bu iş biz siyasi otoritenin emrindeyiz. Karşıyız, ama yapacak bir şey yok tavrıyla geçiştirilemez. Mustafa Kemal in tutumunu almak lazım. Sözkonusu olan Türkiye Cumhuriyeti nin geleceği görüşündeler. DERLEME 151

152 Belli ki silah arkadaşları ile görüşüyorlar. Açılım ve Suriye macerası bir an önce bitirilmezse Türkiye iç savaşa sürüklenir. Şu andaki gelişmeler iyi değil. Türkiye nin her yeri silah ve patlayıcı doldu. TSK göreve hazır. Ama milli bir iktidar olmadan olmaz diyorlar. *** CHP NEREYE? WikiLeaks belgelerinde TR 705 kod adıyla anılan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu Yeni Cumhuriyet e açıklama yapmış. CHP nin PKK ile müzakerelere devam edeceğini söylemiş. Biz hükümete açık çek verdik ifadelerini kullanmış. Sonra da yapacaklarını sıralamış: Toplumsal Mutabakat Komisyonu kuracağız. Ortak Akıl Heyeti ve Gerçekleri Araştırma Komisyonu oluşturacağız. Türkçenin yanı sıra, ana dilini öğrenmesi, kullanması konusundaki tüm engellerin kaldırılması CHP nin önceliğidir. Kürt sorununun çözümü için anayasayı değiştireceğiz... Tanrıkulu, Anlattıklarınız sizin kişisel görüşleriniz mi? Yoksa parti politikası mı? sorusuna da Biz bu görüşleri yakında bir broşür haline getirip parti örgütlerine dağıtacağız karşılığını vermiş. ÖZÇELİK DE TOPA GİRDİ Biz TR 705 i tartışırken, Irak işgali sonrası ABD Bağdat Büyükelçisi olan Zalmay Halilzat ın yakın dostu Murat Özçelik de topa girdi. YCHP nin sırlarını ifşa etti. HDP ile koalisyon yapacaklarını, HDP barajı aşsın diye eleştiriyi kestiklerini, Ulusalcıları bagajdaki yük olarak gördüklerini anlattı. HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş ı öve öve bitiremedi. CHP LİLER BU İŞE NE DİYECEK? TR 705 in söyledikleri tanıdık. İmralı da Öcalan ın, Kandil de PKK lıların, Ankara da HDP lilerin söylediklerinin hemen hemen aynısı. Aynı taleplerin başka cümlelerle ifadesi. Özçelik in söyledikleri de ABD nin görüşleri. CHP liler bu açıklamalara ne diyecek? 152 UYAN TÜRKİYEM 8

153 Kemal Baytaş 5 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Bunlara bilgin-aydın demek için 40 haraminin tanıklığı gerekiyor Elhamdülillah şeriatçıyım, demokrasiyi amaç değil, (şeriata) ulaşmak için araç olarak kullanacağım dedi. 90 yıldır laik Cumhuriyeti içine sindiremeyen yobaz güruhu hortlatarak iktidar oldular. Türkiye de anayasal organlar, aydın, yazar-çizer kimlikli mahlukat arasından yahu siz aklınızı mı kaçırdınız? Dünyada şeriatla kalkınmış, uygarlaşmış bir tek ülke var mıdır? diyen bir Allah ın kulu çıkmadı. Dünyadaki gelmiş geçmiş tüm ülkelerde üniversiteler, medya ve aydınlar ilericiliğin, devrimciliğin, aydınlığın simgesi olurlar. Bizde genellikle ilkelliğin, karanlığın, çıkarcılığın sembolü oluyorlar. Yönetim biçimleri ne olursa olsun dünyanın hiçbir ülkesinde kamuoyuna rağmen hiçbir siyasi lider iktidarda kalamaz. Ancak AKP iktidarı kimi rütbe, kimi unvan kimi cüzdanlarının tutsağı olmuş yaratıkları keşfederek kamuoyunu yönlendiren örgüt ve organların başına getirip her yeri virüslemekte bir sakınca görmüyor. 12 yıldır yapılmadık melanet, rezillik kalmıyor. Neye ellerini attılarsa cılkını çıkarıyor, Türkiye de iyi işleyen bir tek kurum bırakılmıyor. Bir şer planla ulusumuzun bekası ve güvencesi ordu devletin (mülkün) temeli yargı çökertiliyor. Demokrasi, hukuk devleti, Atatürk çağdaş devrimleri bir bir yok ediliyor. Amerikalı Başkan adayı senatör Rand Paul, Güneydoğu bölgesini de içine alan büyük Kürdistan sınırları tarafımızdan çizilmiştir diyor. Bu şekilde Kürt sorununun ABD odaklı emperyalist bir şer plan olduğu açığa çıkıyor. Eğer aydın kimlikli liboş enteller bunları bilmiyorlarsa ne biçim aydınlardır? Biliyorlar da amigoluğa devam ediyorlarsa bunun adı vatan hainliği değil de nedir? Berkin in katilini ortaya çıkarmak için son aşamaya gelen savcı Kiraz ın katledilmesinin Berkin i terörist gören, ona bir rahmet bile okumayan ve onun katil polislerini koruyanları üzdüğü iddia edilemez. Aslında teröristlerin zamana dayalı diyaloğa açık, dandik talepleri oyalama yöntemiyle kabul edilebilir, asıl azmettiriciler ortaya çıkarılabilirdi. Ancak, bu yapılmamış, yapılan eylemle savcı ve iki teröristin öldürülmesi, savcının vücudundan 10 kurşun çıkartılmasının çok başarılı bir operasyon diye nitelenmesi, ne alakası varsa cenaze evinde Kılıçdaroğlu nun yuhalatılması suçluların telaşı oluyor. Türkiye nin kaderi, sabah söylediğini öğlen yalanlayan, yaptıkları her rezaleti ona buna yükleyen kişilere teslim ediliyor. DERLEME 153

154 Ben ne desem, ne yapsam halk yutuyor diye durmak, doymak, durulmak bilmiyorlar. Türkiye, sonu meçhul bir badireye sürükleniyor. Güneydoğu da fiili bir PKK devleti hüküm sürüyor. On paralık çıkarları uğruna iktidara sıyanet ve dalkavukluk yapma onursuzluğuna düşen bir kesim anayasal organlar, üniversiteler, sendikalar, bilgin, aydın, yazar-çizerler hâlâ muktedire has odabaşı olma yarışında oluyorlar. Ülke can derdinde bunlar Başkanlık. Türkiye soyuluyor, mamalanmış bilgin ve aydınlar, rüşvet paralarından oluşan havuz medyasının tasmalanmış kalemşorları, vekillik oltasına takılmış milletvekilleri, terfi bekleyen bir takım savcı ve yargıçlar eşi görülmemiş 17 Aralık devlet soyguncularına bodyguardlık yapma zilletine düşüyorlar. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu hokkabazlara bilgin, aydın, yazar denmez, bunlar insan içine çıkamazlar. MELİH GÖKÇEK İ YARATANLAR DA AYNI ÇIKAR ŞERİKLERİDİR Bülent Arınç ın dünyada eşi görülmemiş sahtekarlık ve yolsuzluklarla suçladığı Melih Gökçek i de bu kadar sorumsuz hale getiren aynı yandaş medya ve maalesef bir takım yargıçlardır. Belediye seçimlerinde Ankara da göz göre göre yapılan oy hırsızlıklarına karşı temiz onayı veren YSK, Arınç ın yetkiyle Gökçek le ilgili Ankara yı nasıl bir hayasızlıkla soyup, nasıl parsel parsel sattığı beyanı karşısında kara kara düşünmelidir. Benzer bir rezalet Başkanı olduğum Türk Tanıtma Vakfı (TÜTAV) a uygulanmıştır. Şöyle ki: Bu güne kadar 4 yabancı ülkeden üstün hizmet madalyası, 80 i aşkın kuruluştan başarı ödülü almış TÜTAV faaliyetlerini kendi kıt ve kısıtlı imkanlarıyla onarıp, restore ettiği bir yapıda sürdürüyordu. Ancak, arazisi Belediyeye ait olan bu yapıyı Gökçek, Avrupa Birliğine girmek için ofis olarak kullanacağım diye gülünç ve hain bir gerekçeyle dava açıp, TÜTAV ı tahliye ettiriyor. Aradan üç yıl geçtiği halde bina boş ve harap halde, önünde özel mülktür, girilmez levhası asılı, çürümeye terk ediliyor. Gökçek in yalan-dolanla yanılttığı (TÜTAV ı iş yerinden eden) yargıçların gelip, bu durumu görmelerini diliyorum. O zamanlar bu olayı Doğruyol ve ANAP tan gelme Meclis Başkanı ya da Bakanlık yapmış bazı AKP li dostlarıma ilettiğim halde tınları çıkmamıştı. Bugün Bülent Arınç ın Gökçek le ilgili tüyler ürperten beyanlarından sonra onu yıllarca en fazla himayeye mazhar kılıp, koruyanların şimdi nedamet ve mahcubiyet duyduklarını umuyorum. 154 UYAN TÜRKİYEM 8

155 Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen 21 Nisan 2015 Hep Aynı Oyun, Hep Aynı Tezgah Hastalık lobisinin çıkarlarına dokunduğunuz an hapı yuttunuz demektir. Hemen üstünüze çullanırlar. Hem de hiç ummadığınız şekilde. Ne sahtekarlığınız kalır, ne şarlatanlığınız, ne bilimselliğiniz ve ne de insanlığınız. Sistemli ve örgütlü bir şekilde saldırırlar. Çünkü küresel medya ellerinde. Halk sağlığını tehlikeye attığınız söylenir. Halkı panik yaptığınız işlenir. PARA ve reklam için yaptığınız söylenir. Bilime, akla, mantığa ters düştüğünüz açıklanır. Amaç, halkın ve devletin gözünden düşürmek, etkinizi sıfırlamaktır ve sonunda sizi ve sizin gibileri yok ederler. Halbuki bunları yapanların, dünyayı ve insanları hasta edenlerin ve her çeşit hastalıktan beslenenlerin adıdır hastalık lobisi. Niye yaparlar? Çok basit : Trilyon dolarlık çıkarları için. Lobinin çıkarları hasta etmeye ve sonra da tedavi ediyor görüntüsü içinde kibarca cepleri boşaltmaya dayanıyor. Hasta ederken de, tedavi ederken de çalışan emmebasma tulumba, trilyon dolarları pompalıyor. 20 yıl içinde sadece 5 hastalık için 47 trilyon DOLAR vakumlanacağını bilirseniz konuyu anlamış olursunuz. Sağlıklı toplum için çalışanları suçlayanların arkasında işte bu lobi var. Bunları hastalıkları önleme savaşında göremezsiniz. Hastalıklar neden patlama yapmış kıvırtırlar. Yaşlanma derler. İnsanların 120 yaşına kadar yaşadığı Okinawa da bu hastalıklar niye yok derseniz kızarlar. Bunların derdi en pahalı ilaçları, en pahalı teknolojiyi reklam etmek, hastalık satmak ve karşılığını almak. Merak etmeyin kimse Kızılay a çalışmıyor. Bilimsel kongreleri bayi toplantısına çeviren, işte bu anlayış. Hastalık lobisi daima Amerikayı taklit eder. Direktifler dalga dalga oradan dünyaya yayılır. Hatırlayın, olaylar zinciri Mehmet Öz le başladı. Mehmet Öz, bilerek veya bilmeyerek hastalık lobisine ters düştü. Programlarında önceleri, akıllı hasta nasıl olunur diye sektör için cebi şişkin, çekap bağımlısı akıllı hasta toplarken, sonraları nasıl sağlıklı olunur ve hastalıklar nasıl önlenir konusunu işlemeye başladı. Amerika ve dünyayı sağlıklı yaşam konusunda uyardı, bilinçlendirmeye çalıştı. Ancak, insanları hastalık sektöründen bitkisel ve geleneksel tıbba kaydırması bardağı taşıran damla oldu. Amerikan halkı fastfood, kola, kimyasallar, katkı maddeleri ile zehirlenirken seyreden Senato, Mehmet Öz ü hemen hesaba çekti. Arkasından da bir sürü doktor saldırıya geçti. Peşpeşe davalar açıldı. Adamı anasından doğduğuna pişman ettiler. Sen misin sağlıklı olalım, hasta olmayalım diyen. Hiçbir sağlık güvencesi olmayan 60 milyon Amerikalı hastalıktan sürünür, koli kutularının içinde evsiz insanlar soğuk ve sefalet içinde ölümü beklerken, ne Senatonun ve ne de hastalık lobisinin kılı kıpırdamadı. Aksine bu garibanlar sağlık güvencesi ve bedava ilaç almasın diye, Amerikanın altını üstüne getirdiler. Bütçeyi onaylamadıkları için hatırlayın memurlar maaş alamadı. Obama nın aşçısı, bahçıvanı, köpeklerinin bakıcısının işine son verildi de, Obama hazretleri, Beyaz sarayın karşısındaki hamburgerciye talim etmek zorunda kaldı. Hastalık lobisinin vicdanı yok, seçilmiş milli iradeyi bile takmıyorlar. Neden? Çok basit : ABD kişi başı sağlık harcaması 9000 DOLAR. ABD sağlık sektörünün büyüklüğü 2.7 trilyon dolar. Dünya ortalaması ise dudak uçuklatıyor. Bu ballı pazarın DERLEME 155

156 önünde kimse duramaz. Petrolden bile büyük bir sektör. PETROL için dünyayı nasıl hallaç pamuğu gibi dağıttıklarını unutmayın. Bizde Dr. Mehmet Öz e yapılanın aynısını Karatay hocaya karşı yapmak istediler ama derslerini aldılar. Gece gündüz halkı zehirleyen şarlatanlara seslerini çıkarmayanlar, halk sağlığını tehdit ediyor diye kendilerinden daha yetkin bir hocayı hedef seçtiler. Bu eylem aslında diğerlerine göz korkusu için verilen bir mesajdı. Halbuki, Karatay hoca, Yavuz hoca, Rasim hocanın yaptığı, sağlıkta kurulan tuzaklara düşmeden hastalıkları önleme bilincini ve yollarını geliştirmekti. Bu bilinç sayesinde, 50 yıldır satılan ekmek ve bazı gıdaların sağlıksız olduğu ifşa olunca herkes evde ekmek, yoğurt, peynir yapmaya başladı. Tavuk, süt, yoğurt hakkında sağlık talepleri arttı. Sağlıklı beslenme adına zararlı gıdalara boykotlar başladı. Millet, limanlarda bekleyen GDO lu pirince, mısıra, mercimeke tepki gösterdi. Kilosu 5 liraya satılan GDO lu tulumba tatlısının acısının diyabet olarak çıkacağını anladı. Sonuçta cirolar düşmeye başlayınca düğmeye basıldı. Aklı sıra mahkemeleri baskı altına alıp sindireceklerdi. Ama hukuk mantığı ve halkın vicdanı oyunu bozdu. Hastalık lobisi de dersini aldı. Ancak bundan sonra vazgeçeceklerini sanmayın. 100 milyar dolarlık bir pasta söz konusu. Yeni saldıralara ve kampanyalara hazır olun. Nasıl olsa medya, hastalık lobisinin reklam sektörüyle yaşıyor ve bu lobinin kontrolünde. Reklamı kesilen medya yaşayamaz. Chicago Üniversitesi, son 30 yılda yayınlanan yüzbin reklamı inceledi. Reklamı yapılan gıdaların % 98 i yağ, tuz ve şeker yükü. % 90 ının ise besin değeri düşük. Buna bağlı olarak ABD de çocuk obezite oranı : yılları arasında 3 kat arttı. 25 milyon çocuk obez veya aşırı kilolu. Chicago üniversitesinin yaptığı araştırma, besin değeri olmayan bu gıdaların katkı maddesi, tuz, yağ, şeker ve un deposu olduğunu gösterdi. Bunlar, damarlarımızı daraltıyor, hipertansiyon, kalp krizi ve felce yol açıyor. Bundan 30 yıl önce nadir görülen hastalıklar bugün patlama yaptı. 17 milyondan fazla yüksek tansiyon hastası, 21 milyon aday adayı var. Diyabet artışı rekor kırdı yılında sayı 1 milyon iken şimdi 10 milyonu geçti. Bu ulusal felaket değilse nedir? Sadece bu iki hastalık bile önlenebilir bir düzine hastalığın anasıdır. Bunun anlamı ; bizi hasta eden ve hastalıktan beslenen hastalık lobisi yüzünden, milli geliri hastalık ve ilaçlara harcayan ve hastalıktan sürünen bir toplum olacağız demektir. Peki bizim anlı şanlı bilim ve aydın dünyamızın basın toplantısı yapıp bizi hasta eden ve bundan beslenen hastalık lobisini halka ve yetkililere şikayet ettiklerini gördünüz mü? Halkı hasta edenleri mahkemeye verdiklerini gördünüz mü? Kimse bindiği dalı kesmiyor. Sağlıklı yaşamak, sağlıklı beslenme ve sağlıklı çevreye bağlı. Fastfood dan kolaya yediğimiz içtiğimiz zararlı katkı maddeleri, kimyasallar, tarım ilaçları, hormonlar, GDO lar dev bir sektörü ve bizi zehirliyor. Toplum ise fedakar birkaç bilim insanı sayesinde bu acı gerçekleri öğreniyor ve sağlıklı beslenme için kendi çapında çözümler üretiyor. Aslında gerçek çözüm bu işi organize edecek olan MİLLİ SAĞLIK ENSTİTÜSÜ ama sürekli engelleniyor. Bu ballı pazarın sağlıklı ve doğal beslenme adına küresel sektörlerden köylünün cebine gitme riski, adamları panikletiyor. Herkes evinde yoğurt peynir yaparsa, doğal gıda için marketler yerine köylere giderse, sağlığa zararlı içki, sigara, fastfood, kola 156 UYAN TÜRKİYEM 8

157 ve janjanlı zehirlerden kaçarsa, milyarlarca dolar halkın cebinde kalır. Sağlıklı bir toplumun hastalık harcamalarının azalması da hastalık lobisini çökertir. İşte kopartılan fırtınanın nedeni bu. McKinsey Global Institute ın bir raporuna göre sadece obezitenin küresel faturası sigara, savaş ve terörizminki kadar yani 2 trilyon $. İşte bunun için hasta olacak ve güya tedavi olacaksınız. Hasta olurken de tedavi olurken de hastalık lobisi sizlere her türlü yardım ve desteği yapacak. İşte sağlıkta dönen dolaplar : Kanımızı böyle emiyorlar. Bizi hasta eden küresel oyunu ve tezgahı görün artık. KAYNAKLAR 1. Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap 2. Yılda 372 bin kişi pisi pisine ölüyor Böbrek hastalığında dünya şampiyonuyuz. 1&id=6455&yid=-1& 4. Erişkin diyabetli sayısı 1990 da 1 milyon. TKD Arşiv 2000; 28: KKH riskini yükselten diyabet hızla artıyor. 5. Kalp krizi ölümlerinde Avrupa nın zirvesindeyiz. saglik/58911.aspx Türk Kardiyoloji Derneği Ulusal kalp sağlığı raporu asp?pg= Happy araştırması TURDEP-1 ve TURDEP-2 (2010) HEM BEL HEM KALÇA BÜYÜYOR. kongresunumgazetesi.com/archives/ Türkiye de şişmanlık ve diyabet alarmı! PURE haber/turkiye_de_sismanlik_ve_diyabet_alarmi.htm trilyon-dolar -bulacak html 13. Sigaraya yılda 15 milyar dolar harcıyoruz liksigaradavasi/gundem/ gundemdetay/ / /default.htm 1999 da ABD de sigara şirketleri sağlık masrafları için 25 yılda 246 milyar dolar ödemeyi kabul etti 15. SAĞLIK HARCAMALARI 9 YILDA 8 KAT ARTTI ABD kişi başına 8508 dolarla açık ara şampiyon. id/ / DERLEME 157

158 SAĞLIK EN BÜYÜK SEKTÖR Amerika Birleşik Devletleri, 2014 yılında ilaç için 374 milyar dolar. 23 milyar dolarlık kişisel ilaç harcamasıyla 397 milyar dolara ulaşıyor. ABD de 2014 yılı reçete sayısı 4,3 milyar adede ulaşmış. ABD İlaç harcaması Çin, İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya nın yıllık askeri harcaması toplamından daha fazla de bütçe sağlık harcaması ise 750 milyar dolar. Amerikan halkı sağlığa yılda 2,5 trilyon dolar harcıyor. ABD de 45 yaşına kadar ortalama yıllık sağlık harcaması 4500 dolarken 65 yaş üzerinde bu rakam 10 bin doların üzerine çıkıyor. Yaşamın son yılında ise 20 kat artıyor. Amerikan sağlık sistemindeki idari işlem ve evrak maliyeti bile 190 milyar doları aşıyor. Dünyanın her yerinde üssü, savaş filoları ve askeri bulunan, ABD nin askeri harcamaları bile 700 milyar dolarken, sağlık harcamaları askeri harcamalardan daha yüksek. Buna mukabil, 1,5 milyar nüfusu olan Çin, ilaç için 60 milyar DOLAR, bir o kadar nüfusu olan Hindistan ise sadece 16 milyar dolar harcıyor. Amerika nın kedi köpek maması harcaması ise, yılda 42 milyar dolar. KAYNAKLAR UYAN TÜRKİYEM 8

159 Gazi Koray Gürbüz 28 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Algı Operasyonlarına Karşı Gerçekler Son yılların en çok kullanılan kavramlarından biri algı Herkes kendi dünyasından bu kavramı anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. Ancak Türkiye gibi geri kalmış ülkelerde konuların bile tamamen bağımsız bir ortamda tartışılmasını beklememek gerekir. Zira tartışma zemini bile başka bir algı operasyonunun etkisi altında oluşturulmuş olabilir. Örneğin Türkiye nin son 30 yılına damga vuran Kürt Sorunu böyle bir etkiyle tartışılmaya mahkum ediliyor. Emperyalizme ve onun yüksek çıkarlarına hizmet etmek için adeta yalvaran PKK ve türevi unsurlar tartışma konusu edilmezken tüm sorunun demokratikleşme ya da demokratik olamama sorunu olduğu zihinlere enjekte ediliyor. En fazla kullanılan örnek ise Diyarbakır Cezaevinde uygulanan insanlık dışı şiddet. Sesi çok çıkan, medyada neredeyse sınırsız şekilde konuşma imkânı bulan bir kısım ayrıcalıklı gazeteci, aydın(!) için Kürtlerin başkaldırmasının haklı bir sebebi var çünkü çok acı çektiler. Sadece bu cümle bile birkaç noktada algı operasyonlarının başarılı olduğunu gösteriyor. Öncelikle Kürt kelimesi, sorun kelimesiyle beraber kullanıldığında tüm Kürtler aynı kefeye konmuş oluyor. AKP li, PKK lı, CHP li, MHP li, korucu demeden Kürt milliyetine ait olan herkes onlar istese de istemese de aynı kefeye konmuş oluyor. Konu acılar üzerinden ele alındığındaysa aslında şiddet meşru görülmeye başlanıyor. Çünkü elinde silah olan bir örgüt var ve 30 yıldır işlediği cinayetlerin haddi hesabı yok. İşte bu noktada, konunun uluslararası boyutu da perdelenmiş ve gözlerden kaçırılmış oluyor. Hemen yanı başımızda Suriye de, Irak ta, İran da Kürt etnik grubunun başka kolları belli hedefler için kullanılırken Türkiye de hala bazıları Diyarbakır Cezaevi nde yaşananları anlatabiliyor. Elbette orada ve başka yerlerde yaşanan hukuksuzluklar, acılar araştırılsın, unutturulmasın ve cezalandırılsın. Fakat insanların acıları sömürülerek başka acılar da unutturulmasın. Hiçbir acı başkalarının acılarına da tercih edilmesin. GENÇLİK HEDEFTE Oysa içinde bulunduğumuz bu kargaşa döneminde incelikli algı operasyonlarıyla, özellikle genç nesil hedef alınıyor. PKK nın eli kanlı bir terör örgütü olduğu gerçeği IŞİD e karşı savaşan, elinde gitar olan, cici çocuklar algısıyla değiştirilmek isteniyor. Peki, PKK nın öldürdüğü on binlerce asker, polis, öğretmen, işçi, korucu, doktor, çoban, kadın, çocuk, bebek ne olacak? Bunların hepsini unutacak mı bu millet? PKK, ABD nin Ortadoğu planlarında gönüllü olarak savaşıyor diye eli kanlı teröristlerin çiçek çocuklar olduklarını kabul mü edeceğiz? Kanaatime göre dünyanın neresinde olursa olsun bir toplum gerçeklere sırtını döndüğü anda yok olur. ABD ve emperyalist odaklar rahat etsin diye terör örgütü PKK yı ve elebaşı Öcalan ı meşru görmek, onları barış elçileri olarak kabul etmek, sadece algı operasyonlarına boyun eğmek demek değildir. Aynı zamanda bu coğrafyada köle olarak yaşamayı kabul etmek demektir. DERLEME 159

160 YALANA KARŞI GERÇEK Kaynağı ne olursa olsun, nereden gelirse gelsin tüm algı operasyonlarına karşı tutunacağımız tek şey gerçektir. Varsın satılık gazetecilere yalan haberler yaptırsınlar. Varsın katillerden barış güvercini yaratmaya çalışsınlar. Varsın kelimelerin, kavramların anlamını değiştirip milletimize karşı silah olarak kullansınlar. Türk milleti, gerçeğe sahip çıktığı sürece eninde sonunda bu ablukayı yaracaktır. Gerçeğin, şartlar ne olursa olsun açığa çıkmak gibi bir âdeti vardır. Algı operasyonları hızla koşan bir atlete benziyorsa gerçek de kararlı şekilde koşan maratoncuya benzer. Algı operasyonunun mühimmatı yalansa milletimizin mühimmatı da gerçektir. Kim ne derse desin! Kim yalanı baş tacı ederse etsin! Kim algı operasyonlarına umut bağlarsa bağlasın! Türk milleti yıldır olduğu gibi yine gerçeğin itici gücüyle zafere ulaşacaktır. Tüm algı operasyonlarına gerçeğin gücüyle karşı koyacaktır. 160 UYAN TÜRKİYEM 8

161 Levent Gültekin 5 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ YÖK başkanına, cumhurbaşkanına, akademisyenlere İktidarlar yıllardır üniversitelere rektör atarken en çok oyu alanı değil, kendilerine en yakın adayı seçer. Bu kural AK Parti iktidarında da değişmedi. Halbuki AK Partililer, yani İslamcılar, geçmişte bu adaletsizlikten ötürü Süleyeman Demirel i, Ahmet Necdet Sezer i, Kemal Gürüz ü, Erdoğan Teziç i yerden yere vuruyordu. Geçmişte karşı çıktıkları halde, bugün aynı çarpık uygulamayı, normal bir şeymiş gibi, tereddütsüz sürdürüyorlar. Haksızlık ediyorlar. Seçmenin iradesine saygısızlık yapıyorlar. En çok oy alanın hakkını gasp edip en az oy alanı rektör olarak atıyorlar. Bunun son örneği İstanbul Üniversitesi. Burada da, rektörlüğe, en çok oyu alan Dr. Raşit Tükel i değil, ikinci sıradaki kendine yakın gördükleri, Prof. Mahmut Ak ı atadılar. Çadır tiyatrosunun oyuncularına bir çift söz Ne söylersek söyleyelim bir anlamı yok. Bunun farkındayım. Fakat yine de tarihe not düşmek için bu çadır tiyatrosunun oyuncularına bir çift sözüm var. Seçime, sandığa itibar edilmeyecekse, neden, niçin seçim yapılıyor? Seçmen akademisyenlerin kamunun gözü önünde aşağılanmasından başka ne işe yarıyor bu sözümona seçim? En çok oyu alan akademisyenin ezilmesi Onun yerine atanan akademisyenin ise haksız kazanç/mevki elde etmiş duruma düşürülmesi büyük bir utanç. Burada, demokrasinin, insan haklarının, akademik prestijin ayaklar altına alınmasına şahit oluyoruz. O kadar feci bir manzara ki İktidar eliyle, üniversitelerin bağımsızlığı, yetkinliği, zekası, onuru çöpe atılıyor! Tamam, tane tane anlatmayı deneyeyim Bunca dini eğitim Kemal Gürüz e benzemek için miydi? YÖK başkanına Bugün bulunduğunuz makamı demokrasiye borçlusunuz. Size demokrasinin önemini, yapıp ettiklerinizin demokrasiye ne kadar aykırı kaçtığını anlatacak değilim. Demokrasi kültürünüzün zayıflığının, hatta hiç mesabesinde olduğunun farkındayım. Bu DERLEME 161

162 nedenle size en iddialı olduğunuz konu olan İslam terbiyesi üzerinden birkaç cümle edeceğim. Türkiye nin en önemli dini âlimlerinden sayılan Emin Saraç beyefendinin oğlusunuz. İslam ı çok iyi bilen bir şahsın elinde büyüdünüz. İslam ahlakı, Müslüman ahlakı diye bir kavram varsa, bunu edinmek için ideal ortamlarda büyüdünüz. 40 yıl boyunca babanızın tarif ettiği Gerçek Müslüman olmak için çaba harcadınız. Dini vaazları, sohbetleri sanırım hiç kaçırmadınız. Peygamber imizin hayatını yüzlerce kez okudunuz. Bunca yıllık İslami terbiye sonunda geldiğiniz noktaya bakar mısınız? Yıllarca yerden yere vurduğunuz, Müslümanlıklarına burun kıvırdığınız Kemal Gürüz, Erdoğan Teziç gibilere benzediniz. Aynen onlar gibi hukuksuzluk, adaletsizlik yapıyor ve adam kayırıyorsunuz. İnsanların sandıkta kazandığı hakları gasp ediyorsunuz. Üstelik bunu da dine hizmet olarak görüyorsunuz! Şimdi size birkaç soru yöneltmek istiyorum: 1- Ömrünüzü adadığınız o İslam ahlakı nereye gitti? Bunca dini eğitim, bunca çaba Kemal Gürüz e benzemek için miydi? 2- Hak yemek, adaletsizlik, adam kayırmak Tüm bunlar o İslam ahlakının neresinde duruyor? 3- En çok da bugün geldiğiniz noktaya babanızın yorumunu merak ediyorum. Size bakınca ne diyor? Gerçek Müslüman işte böyle olur diyor mu? Aldığınız İslam terbiyesi ise niçin size etki etmedi? Niçin size hak, hukuk, adaletin önemini öğretemedi? Yok, size öğretilen Gerçek İslam değilse peki ne? Umarım bize bu iyiliği yapmaktan imtina etmezsiniz. Çünkü son zamanlarda Gerçek İslam ı aramaktan helak olduk. Yaptığınız daha çok zekat vermek için soygun yapmaya benziyor Cumhurbaşkanına Bütün kazanımlarınızı demokrasiye borçlusunuz. Demokrasi olmasaydı, hiç şüphe etmiyorum ki muhtar bile olamazdınız. Üstelik ağzınızı her açtığınızda sandık ve seçmen iradesine özel vurgu yapıyorsunuz. Fakat buna rağmen rektör seçimlerinde binlerce akademisyenin oyunu alan adayların hakkını gasp etmekten imtina etmiyorsunuz. En az oyu alanı rektör atamak, size antidemokratik, ayıp ve dürüstlüğe sığmayan bir davranış gibi görünmüyor. Demokrasi kültürünüzün seviyesi, size bu hassasiyet üzerinden itirazı anlamsız kılıyor. Bu nedenle en iddialı olduğunuz konu olan İslam ahlakı üzerinden bir itiraz getireceğim. Siz de yıllarca dini hassasiyeti yüksek bir ailede büyüdünüz. İbadetlerinizi aksatmadınız. Dini vaazları kaçırmadınız. Peygamber ahlakını öğrenmek için defalarca peygamber efendimizin hayatını okudunuz. 162 UYAN TÜRKİYEM 8

163 Peki nereye gitti tüm bu 40 yıllık çabanız? İslam ahlakı na hiç uymayan işler yapıyorsunuz. Nasıl olur böyle bir şey? Siz de mi Gerçek Müslümanlığı ıskalayanlardansınız? Dinin, sizin kişiliğinize etkisinin yetersizliğine baktığınızda dindar nesil projesinin anlamsız bir proje olduğu fikri sizin de aklınıza gelmiyor mu? Çünkü yaptığınız hukuksuzluklar, hak yemeler ortada. Size Rektör atamalarını yaparken niçin insanların haklarını gasp ediyorsunuz? Niçin hak edeni değil kendinize yakın olanı tercih ediyorsunuz? diye sorulduğunda, kendinizi Süleyman Demirel de Ahmet Necdet Sezer de böyle yapıyordu diye savunuyorsunuz. Peki Siz bunca yıl Demirel e benzemek için mi gece gündüz ibadet ettiniz? Sezer e benzemek için mi bunca dini eğitimden geçtiniz? Aldığınız eğitime bakınca, bu benzerliği nasıl yorumluyorsunuz? İslam ın kurallarını çiğneyerek İslam a hizmet ettiğinizi söylüyorsunuz. Bu size de tuhaf gelmiyor mu? Kul hakkını hiçe sayarak cennete gidebilir misiniz? Adaletsizlik yaparak, sizden olan kimseleri kayırarak İslam dinini yüceltebilir misiniz? Sizin yaptığınız daha çok zekat vermek için soygun yapmaya benziyor. Farkında mısınız? Siz nasıl bir eğitimden geçtiniz Allah aşkına? Akademisyenlere Toplumda bir arıza gördüğümüzde hepimiz şöyle deriz: Eğitim şart. Fakat size baktığımızda eğitimin de işe yaramadığı hissine kapılıyoruz. Sadece bu iktidar döneminde değil, yıllardır rektörlük seçimlerinde kullandığınız oylar gözlerinizin önünde çöpe atılıyor. Bu durumdan zerre kadar alınmıyorsunuz. Her seferinde, hiçbir şey olmamış gibi gidip yeniden seçim yapıp oy kullanıyorsunuz. Bizim bildiğimiz eğitim, entelektüel çaba, insana kişilik kazandırır. Fakat bu kural ne hikmetse sizde pek işlemiyor. Bizde Oy, namustur denir. Size yapılandan onurunuz zedelenmiyor. Gururunuz kırılmıyor. Üstelik İslamcısı, Atatürkçüsü, solcusu, liberali Bütün akademisyenler aynı. Siz nasıl bir eğitimden geçtiniz Allah aşkına? Sizi böyle aşağılayan iktidarlara karşı haysiyetli bir tek çıkışınız, tavrınız yok. Kendi itibarınızı kurtaracak, insan onuruna yakışır bir tavır geliştiremiyor musunuz? Nasıl utanç verici, gurur kırıcı bir durum içindesiniz, farkında değil misiniz? Bu çadır tiyatrosuna figüran olmaktan kurtulacak bir yol bulamıyor musunuz? Siz bile bu haldeyken biz topluma ne diyelim ki? Söyleyin Allah aşkına, ne diyelim? DERLEME 163

164 Mehmet Ali Güller 3 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Gladyo nun hedefi: Sünni yığınak Çağlayan da Savcı Mehmet Selim Kiraz a terörist saldırı, Kartal da AKP binasının kurusıkı tabancayla basılıp pencereden Zülfikar kılıçlı Türk Bayrağı sallanması ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü kapısında yaşanan çatışmaya toplamda bakıldığında ve süreçle birlikte ele alındığında ortaya çıkan tablo şudur: Türkiye, hem içeride hem de dışarıda Sünni bir yığınağa zorlanıyor! ERDOĞAN TÜRKİYE Yİ SÜRÜKLEMEYE ÇALIŞIYOR Önce bir anımsatma: Önceki gün yayımlanan Musul provası olarak Yemen yazımızda vurguladık. Ortadoğu da Şii-Sünni bloklaşması şeklinde bir cepheleşme yoktur; ABD ve işbirlikçileri ile bölge kuvvetleri arasında bir cepheleşme vardır. ABD bu cepheleşmeyi mezhepler üzerinden temellendirmeye çalışmaktadır, çünkü desteklediği kalkışmaların mezhep savaşlarına dönüşmesini istemektedir! Yemen de tablo bir kez daha ortaya çıktı: ABD, Suudi Arabistan, Katar, AKP Hükümeti ve İsrail bir tarafta; İran, Irak, Suriye ve Rusya diğer tarafta. (Mısır ın pozisyonunu ayrı bir yazıda ele alacağız.) İşte Erdoğan da bu saflaşma içinde İran ı hedef almakta ve Tahran dan Musul, Suriye ve Yemen den çıkmasını istemektedir. İşin özeti şudur: Erdoğan ABD nin dayattığı yeni sürece evet demiştir ve Türkiye yi bölgedeki bu cepheleşmeye sürüklemeye çalışmaktadır. Peki bu o kadar kolay mıdır? TERÖRDEN KAMUOYU İMAL EDİLİYOR İşte Çağlayan-Kartal-Emniyet sıralı terör bu noktada devreye girmiştir. Gladyo nun bu terör eylemleri, Türkiye yi hem içeride hem de dışarıda yukarıda özetlediğimiz temel saflaşmalı ana stratejiye uygun hale getirmek içindir. İçeride Gladyo terörüyle birlikte ortaya çıkan manzaraya bakalım: İktidar İç Güvenlik Paketi ni işte bu nedenle çıkardık demekte ve artık izinsiz sokağa çıkmak yok diyerek halkı tehdit etmektedir. AK-Medya Çağlayan daki terör saldırısını Gezi ye yıkmaya çalışmaktadır. DHKP-C Mihraç Ural üzerinden Esad a bağlanarak toplumda Suriye karşıtlığı algısı yaratılmaya çalışılmaktadır. Yine Kartal da bir Alevi simgesi olan Zülfikar kılıcının ortaya çıkarılması, Şii-Nusayri karşıtlığı temelinde işlenmektedir. Çerçeveyi tamamlayan en dikkat çekici olay da Erdoğan ın bölgesel ortağı İhvan ın bu terör saldırıları sonrası taziye yayınlamasıdır! (hurriyet.com.tr, 1 Nisan 2015). 164 UYAN TÜRKİYEM 8

165 Tüm bunları iki hafta önce çıkan şu haberle birlikte değerlendirmemiz gerekmektedir: Güvenlik birimleri Erdoğan a bir rapor sundu. 20 il için risk analizi yapılan raporda DHKP-C, PKK, IŞİD ve Esad ın AKP ve 7 Haziran seçimlerini hedef alan saldırılar yapacağı belirtildi. (sabah.com.tr, 16 Mart 2015). ANKARA-RİYAD-TEL AVİV-KAHİRE EKSENİ Ortaya çıkan tablo açıktır: Gladyo terörünün amacı Türkiye yi hem içeride hem de dışarıda Atlantik cepheli saflaşmaya uygun hale getirmektir. Gladyo silahlı propaganda ile direnen kurumları Erdoğan ın arkasına konumlandırmaya çalışmaktadır. Gladyo Türkiye yi Yemen, Musul ve Suriye de İran ın karşısına çıkarmaya çalışmaktadır. Gladyo, Moskova destekli Tahran-Bağdat-Şam ekseni karşısında Ankara-Riyad-Tel Aviv- Kahire ekseni kurmaya çalışmaktadır! Bu noktada üç gelişme çarpıcıdır: 1- Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi nin de bulunduğu günlerde Riyad a gitti. İddialara göre Erdoğan ve Sisi, Kral Selman ın isteği ve Hakan Fidan ın girişimiyle temas kurdu. Böylece Yemen e saldırı öncesinde Ankara-Riyad-Kahire ekseni kurulmuş oldu. 2- Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç İsrail devlet televizyonuna konuştu ve Türk-İsrail ilişkilerinin düzeltilmesi için Netahyahu dan jest beklediklerini ilan etti! (hurriyet.com.tr, 2 Nisan 2015) 3- TSK, AKP Hükümeti eliyle Eğit-Donat, İncirlik ve Katar a asker gönderme gibi uygulamalar üzerinden ve Jandarma nın Valilere bağlanması gibi hamlelerle adım adım ABD projesine eklemlenmektedir. İşte tablo budur ve mesele bu tablonun nasıl bozulacağıdır. Türkiye nin bu tabloyu bozacak birikimi, deneyimi ve öncü kuvvetleri vardır! DERLEME 165

166 Kod adı: Dayı Taraf ın 28 Kasım 2013 sürmanşeti Gülen i bitirme kararı 2004 te MGK de alındı başlığını taşıyordu. Mehmet Baransu nun doğru haberlerinden biriydi! Evet, F Tipi örgütü bitirme kararı 2004 yılında MGK de alınmıştı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer in başkanlığında toplanan MGK nin kararı şöyleydi: Gülen grubunun yurtiçi ve yurtdışı faaliyetleri Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu koordinesinde İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı ve ilgili diğer kurumlar aracılığıyla takip edilmelidir. MGK kararının devamında ayrıntılı olarak Gülen in özel okullarının ve öğrenci evlerinin denetlenmesi, yasadışılığının ortaya konulması ve engellenmesi; diğer yandan para hareketlerinin ve kara para uygulamalarının ilgili birimlerce takip edilmesi istenmektedir. MGK kararında ayrıca Dışişleri Bakanı Abullah Gül ün Gülen okullarına destek için büyükelçiliklere gönderdiği iki genelgenin de geri çekilmesi istendi! Kararın altında Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül ün imzaları vardı. MGK henüz AB ye uyum adı altında asker-sivil dengesi gözetilerek içi boş hale getirilmemişti ve Erdoğan-Gül iktidarı da kararlara istemeyerek de olsa hâlâ imza atıyordu! MGK KARARI UYGULANSA PARALEL ÖRGÜT OLMAZDI Ancak bu MGK kararı uygulanmadı! Tersine Erdoğan ın yıllar sonra dile getirdiği gibi F Tipi örgüt ne istediler de vermedik poziyonuna yükseldi; AKP Hükümeti nin kanatları altında Emniyet ve Yargı yı ele geçirdi, ekonomisini büyüttü, medyası her türlü muhalefete savaş açan bir işlev gördü. MGK kararı uygulansaydı ne F Tipi çete devlet içinde paralel bir devlet inşa edebilecekti, ne de Ergenekon tertipleri yapılabilecekti! Hatta diyeceksiniz ki, MGK kararı uygulansaydı Erdoğan yıllar sonra çıkıp kandırıldım demek durumunda da kalmayacaktı! Hem evet, hem de hayır. Zira MGK kararı uygulansaydı bugün kandırıldım diyebilecek bir Erdoğan iktidarı da olmayacaktı! Çünkü MGK kararı uygulanamadığı için karşı hamleyle 2007 de Ergenekon tertibi başladı! Böylece hem Erdoğan iktidarının önü açıldı, hem de Açılım a zemin yaratıldı. Erdoğan kandırıldığı için değil, işte bu iki nedenle o tarihlerde ben bu davanın savcısıyım diyordu! GÜLEN GLADYO DUR Şimdi Erdoğan ın talimatıyla gazeteler F Tipi örgüt karşıtı yayınlar yapıyor, arşivleri açıyor, 166 UYAN TÜRKİYEM 8 Mehmet Ali Güller maliguller@aydinlikgazete.com, 5 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ

167 belgeler çıkarıyor. Son olarak Yeni Şafak ın büyük bir kampanyayla başlattığı Gülen in masonluğuyla ilgili yayını izledik. Bu yayın tartışıldı; Cemaat yayımlanan belgelerin sahte olduğunu savundu, Masonlar açıklama yapıp Gülen in üyeleri olmadığını söyledi. Gülen mason mu bilmiyorum, ama bildiğim Gülen in Türkiye deki ilk Gladyo elemanlarından biri olduğu! Şöyle: Gladyo nun tojumları Özel Harp Dairesi içine atıldı ama yapının sivil ayağı Komünizmle Mücadele Dernekleri üzerinden inşa edildi. İşte Fethullah Gülen Komünizmle Mücadele Derneği nin Erzurum şubesini kuran isimdi ve dernek İzmir, Ankara ve Erzurum daydı. Üstelik Gülen, askerden Erzurum a hava değişimi raporuyla gelerek bir döneme damgasını vuran bu derneği kurmuştu. KAİNATIN İMAMI GÜLEN Ve gerisi de gelmiştir. Zira Komünizmle Mücadele Derneği, daha sonra ortaya çıkacak kimi İslamcı hareketlere de ebelik yapmıştır. Bu ve türevi olan yapılar, bir yandan Gladyo nun Türkiye şubesini inşa etmiş, bir yandan da Türkiye deki İslamcı hareketlerin anti-emperyalist olmasının önüne geçecek tedbirler almıştır. Dolayısıyla Gülen in masonluğundan ziyade, asıl Gladyoculuğu önemlidir ve üzerine gidilmelidir! Gülen in bu yanını esas alarak inceleyen en önemli başvuru kitaplarından birini değerli çalışma arkadaşım Can Özçelik yazdı. Kainatın imamı Fethullah Gülen, Kod Adı: Dayı isimli kitap Cemaat in şemasını ortaya koyuyor, Gülen in TSK ye sızma çalışmalarını anlatıyor ve F Tipi örgütü ideolojisi ve yapısıyla birlikte kapsamlı olarak ele alıyor. Destek Yayınları ndan çıkan bu önemli kılavuz kitap, aynı zamanda devletin çeşitli Gülen raporlarına da yer veriyor. Gülen in asıl misyonunu görmek isteyenler, bu kitabı mutlaka okumalıdır. DERLEME 167

168 Mehmet Ali Güller 8 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ ABD Büyükelçisi nin HDP ye Açılım mesajı ABD nin Ankara Büyükelçisi John Bass ile Adana Konsolosu John Espinoza 8-10 Mart tarihlerinde Diyarbakır da basına kapalı bazı özel görüşmeler yapmıştı. Aydınlık, programda görünmeyen bu ziyarete günler öncesinden dikkat çekmiş ve temasın HDP ye baraj atlatma operasyonuyla ilgili olduğunu vurgulamıştı. Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Bass ve Espinoza ın temaslarıyla ilgili bazı özel notlara ulaştığını dün köşesinden yazdı. Selvi nin aldığı bilgiye göre ABD Büyükelçisi John Bass Diyarbakır da HDP ye üç temel mesaj verdi: 1) Korku ve şantajla değil, umut vererek oy alınır. 2) Çözüm süreci devam etmeli. ABD olarak çözüm sürecini güçlü bir şekilde destekliyoruz. 3) Türkiye nin bölgedeki çatışmasızlık özelliği korunmalı. ABD NİN ASIL HEDEFİ AÇILIM John Bass ın üç mesajı da birbirini bütünlüyor ve ABD nin 7 Haziran hedefine işaret ediyor: Açılım ın sürdürülmesi. Bass ın mesajı bir büyük gerçeği de ortaya koyuyor. 7 Haziran da iki temel program mücadele ediyor: Açılım programı ile Birlik programı. AKP ile HDP nin ABD gözetiminde fiilen 6 yıldır sürdürdüğü Açılım ın sürdürülüp sürdürülememesi açısından 7 Haziran kritik bir dönemeç işlevi görüyor. Siz bakmayın Erdoğan ın Kürt sorunu yoktur ya da Demirtaş ın Erdoğan ı başkan yaptırmayacağız çıkışına... Her iki açıklama da gerçeği yansıtmayan, seçime yönelik taktik söylemlerdir. Erdoğan düşen AKP oylarını durdurmak için milliyetçi oylara seslenme zorunluluğuyla, Demirtaş da barajı aşabilmek için gereken sol ve Alevi oyları Erdoğan karşıtlığı üzerinden toplayabilme ihtiyacıyla yapmıştır bu çıkışı... B PLANI: PARTİLİ CUMHURBAŞKANI Yoksa ABD gözetiminde yapılan Açılım da vardıkları mutabakat nettir: PKK nin silahları bölgede kullanması, otonomi olarak algılanmayacak bir özerkliğin uygulanması, yeni anayasa ve başkanlık sistemi ile rejim değişikliği. Bu anlaşma nedeniyle Erdoğan ın Kürt sorunu yoktur çıkışı ve Demirtaş ın Erdoğan ı başkan yaptırmayacağız çıkışı anlamsızdır. 168 UYAN TÜRKİYEM 8

169 Elbette başkanlık sistemi çantada keklik değildir. Hem AKP nin referandum için gerekli sandalye sayısına erişememe durumu hem de AKP içi dengeler, Erdoğan ı yeni bir hedefe yöneltmiştir: Partili cumhurbaşkanı. Erdoğan söylem bazında başkanlıktan vazgeçtiğini ilan etmediyse de, artık 7 Haziran sonrasına Partili cumhurbaşkanı olabilir miyim diye bakmaktadır. ERDOĞAN IN ABD YE UYUMLU OLMA ÖZELLİĞİ Zaten bu tablo nedeniyle kontrollü bir kaos yaşanmaktadır. Gladyo, Erdoğan eşittir istikrar algısı yaratmak ve Erdoğan ın güvenliğe oy yığabilmesini sağlamak için kontrollü bir kaos uygulamaktadır. Zira ABD nin bölgedeki temel hedeflerine uyum konusunda, bütün oynaklığına rağmen Erdoğan dan daha iyi bir seçenek yoktur. Üç nedenle: 1) Erdoğan ın dayandığı önemli bir kuvvet hâlâ bulunmaktadır. 2) Açılım ı sürdürebilecek en uygun aktör hâlâ Erdoğan dır. 3) ABD nin Ortadoğu daki Sünni eksenine en uygun aktör hâlâ Erdoğan dır. Özetle içerde Açılım a, dışarıda komşulara düşmanlığa en uygun isim Erdoğan dır. İKİ PROGRAM ÇARPIŞIYOR O nedenle de 7 Haziran da iç politikada Açılım ile Birlik, dış politikada ise komşulara düşmanlık ile bölgesel işbirliği programları çarpışmaktadır. AKP ile HDP Açılım ve komşulara düşmanlık programının esas özneleridir. CHP ve MHP ise o cephede tam olarak yer almamakla birlikte, biri Açılım, diğeri ise komşulara düşmanlık programı bakımından yakın durabilmektedir. Peki Birlik ve bölgesel işbirliği programını kim savunmaktadır? Vatan Partisi. Bu gerçek, her türlü baraj kaygısının üzerindedir! DERLEME 169

170 Mehmet Ali Güller 12 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ İmralı anlaşması: Al özerkliği ver başkanlığı 7 Haziran ın önemli kampanyalarından biri, HDP ye baraj atlatma kampanyasıdır. Bu kampanyanın sahipleri şu temel propagandaya sarılmaktadır: AKP nin panzehri HDP dir, AKP nin oy kaybetmesi HDP nin TBMM ye girmesine bağladır. Oysa daha önce de bu köşede birkaç kez incelediğimiz gibi AKP ile HDP birbirine rakip değil, ortaktırlar; aynı hedefin bütünleyen parçalarıdırlar. Erdoğan ın Kürt sorunu yok söylemi ile Demirtaş ın Erdoğan ı başkan yaptırmayacağız söylemi gerçeğe değil, Erdoğan ın milliyetçi oy ihtiyacına ve Demirtaş ın toplumdaki Erdoğan karşıtlığından beslenme hedefine işaret etmektedir. Kürt Açılımı neticede AKP için yeni anayasa ve başkanlık sistemidir, PKK için de özerklik. AKP nin özerkliğe, PKK nin de Erdoğan ın başkanlığına karşı olması gibi bir durum söz konusu değildir. Nitekim değerli meslektaşım Ceyhun Bozkurt un kitaplaştırdığı İmralı Tutanakları bu gerçeği ortaya koymaktadır. ÖCALAN: BAŞKANLIĞI DESTEKLERİZ Bakınız Öcalan HDP heyetiyle yaptığı bir görüşmede neler söylüyor: Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz. Yalnız Başkanlık ABD deki gibi olmalı, devlet meclisi gibi bir senato. İkincisi, bir de halklar meclisi. Bunun adı Demokratik Meclis de olabilir. Bu da ABD deki gibi temsilciler meclisi olabilir, Rusya daki alt Duma gibi olabilir. İngiltere deki Avam Kamarası nın Türkiye versiyonu gibi. Esas olarak HDK yi parlamentoya uyarlamak gibi düşünebiliriz. (s:237) Peki Öcalan Başkanlık ittifakına gidebiliriz açıklamasını neye göre yapıyor? Bu sadece bir niyet mi? Elbette hayır! Erdoğan adına kendisiyle görüşen MİT Müsteşarı Hakan Fidan la yaptığı anlaşmaya göre! Dolayısıyla Selahattin Demirtaş ın Erdoğan ı başkan yaptırmayacağız sözleri, gerçekte seçim sürecini olumsuz etkilemesin diye AKP-PKK ortaklığına örtülmüş bir perdeden ibarettir. 170 UYAN TÜRKİYEM 8

171 MİT DESTEKLİ ÖZERKLİK Peki Erdoğan a başkanlığı veren Öcalan karşılığında ne alıyor? Yine İmralı Tutanakları ndan, 3 Nisan 2013 tarihli görüşmeden aktaralım: Zaten önümüzdeki günlerde Suriye deki duruma dair Heyet le (Fidan) konuşacağız, bazı kararlar alacağız herhalde. Yeni oluşacak Suriye de bizimkiler başat rol oynayacaklar. Orada özerk bölgeler olur; Kürtler, Aleviler hatta Araplar için de özerk bölgeler olacak gibi. İsviçre gibi özerk bölgeler. (s: 91) Öcalan ın bahsettiği kararlar alınmış olmalı ki, 17 Ağustos 2013 tarihli görüşmede şunları söylüyor: Dün Heyet le tartıştım. Herhalde hayata geçer, MGK de de tartışacaklar. Müslim geldi, bunu stratejik önemde görüyorlar, ben de önemli görüyorum. (...) Orada Konseyin denetimi, geçici yönetim olur, kanton gibi, sonra da seçimler yapılır. Kobani, Afrin, El Cezir gibi bölgeler olur. KCK nin buraya müdahilliğiyle ilgili şöyle bir şey düşündük. Burada doğrudan bizden bir arkadaşın üslenmesi olabilir. Kamışlo, Efrin vb. de askeri değil siyasi üslenmeleri olur. (...) Biz Suriye için ortak proje açısından Heyet le çalışıyoruz. (s: 92-93) Evet Öcalan Heyet le, yani MİT le çalışmış ve Suriye için ortak bir proje geliştirmişlerdir! Nitekim AKP Hükümeti ve MİT, Türkiye ye çağrılan PYD lideri Salih Müslim e Esad a karşı ÖSO yla hareket et, özerkliğe karşı çıkmayız mesajı vermiştir! ABD İÇİN TAŞERONLUK ANLAŞMASI Yani İmralı da Erdoğan ile Öcalan anlaşmıştır. Daha doğrusu ABD nin Açılım için önlerine koyduğu 18 maddeyi birlikte yürütmekte mutabık kalmışlardır. Bu 18 maddenin esası da başkanlık ve özerkliktir. Zaten ikisi birbirine bağlıdır. Ancak yeni anayasa ile başkanlık sistemine geçilirse, yani parlamenter sistemin ve üniter devletin yerine başkanlık ile federatif sistem konulabilirse, özerklik inşa edilebilecektir. Sonuç olarak HDP nin AKP ye panzehir olduğu koca bir yalandır! Ceyhun Bozkurt un Destek Yayınları ndan çıkan İmralı Tutanakları kitabı, ikilinin sadece başkanlık ve özerklik ittifakı değil, bölgeyi de içeren ABD için önemli bir taşeronluk anlaşması yaptığını ortaya koymaktadır. DERLEME 171

172 Mehmet Ali Güller 16 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Gizli seçim ittifakı Son olarak Ağrı-Diyadin olayı da göstermiştir ki, Erdoğan ile Öcalan arasında bir 7 Haziran mutabakatı vardır ve ikili, gizli seçim ittifakı yapmaktadır! Süreci AKP ve HDP Genel Başkanları Ahmet Davutoğlu ile Selahattin Demirtaş değil, doğrudan Erdoğan ile Öcalan yürütmektedir. Davutoğlu ve Demirtaş 7 Haziran ın belirleyeni değil, fakat bir mutabakatla tasarlanmış seçim sürecinin figüranıdırlar. BAŞKANLIK-ÖZERKLİK ANLAŞMASI 7 Haziran mutabakatında ilk beklenti şuydu: AKP milletvekili çıkaracak, HDP de barajı geçerek sandalye kazanacak ve AKP-HDP ortaklığı 400 milletvekiline ulaşacaktı. Erdoğan ın daha en baştan 400 milletvekili hedefi koyması bundandı. Peki 400 milletvekili ne için lazımdı Erdoğan ile Öcalan a? 6 yıldır MİT Müsteşarı Hakan Fidan aracılığıla yürüttükleri müzakereyi başkanlık sistemi ve özerklikle taçlandırmak için. 367 den fazla milletvekiliyle bunu sağlayan yeni anayasa yapılabilecekti. ABD, Açılım ı Erdoğan ile Öcalan ın önüne görev olarak koyarken, ikiliyi bütünleyen hedeflerle de birbirine yapıştırmıştı. Siz bakmayın iki tarafın karşılıklı yaptığı özerklik ve başkanlık itirazlarına... Başkanlık ve özerklik birbirinin bütünleyenidir. Parlamenter sistemli üniter devlet yerine başkanlık sistemli federatif-eyalet modelli bir devlet olursa, özerklik kurulabilir. KONTROLLÜ KAOS İHTİYACI Fakat işler Erdoğan ve Öcalan için iyi gitmedi. AKP nin 330 milletvekili çıkarma sıkıntısı vardı, HDP nin de baraj sorunu... Yani başkanlık sistemli özerkliği getirecek yeni anayasa yine hayal olabilirdi. Erdoğan ın son olarak hedefi 335 e indirmesi bundandı. Böylece doğrudan yapamasalar bile 330 u geçerek yeni anayasayı referanduma götürebilirlerdi. AKP nin 280, HDP nin de 60 millevekili çıkarmasıyla bu sağlanabilirdi. Ancak anketler bunun bile olmayabileceğini ortaya koyuyordu! İşte kontrollü kaos bu süreçte devreye sokuldu! Hesap şuydu: 335 hedefi, ancak AKP, MHP ile Vatan Partisi ne gidecek oylardan, HDP de CHP ye gidecek oylardan alabilirse gerçekleşebilirdi. Peki bu nasıl sağlanır? AKP milliyetçi ve vatansever oylara, HDP de Sol ve Kürt-Alevi oylara seslenebilirse... Peki iki parti bu söylemi nasıl geliştirebilirdi? Birbirine karşı konumlanarak! Erdoğan Açılım ın aktörü olduğunu unutturacak ve Kürt sorunu yoktur diyecek, geçen 24 Nisan da Ermenilerden özür dileğini unutturup bu yıldönümünde Papa ile ABD ye 172 UYAN TÜRKİYEM 8

173 çıkış yapacak ve AKP de Hakkari yerine seçim mitingine Erzurum dan başlatacaktı... Kısacası dün milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım diyen Erdoğan, bugün milliyetçilik maskesi takacaktı! Ya Demirtaş? Toğlumdaki Erdoğan karşıtlığına oynayarak ve seni başkan yaptırtmayacağım diyerek, HDP nin Türk Solu nu emmesi şeklindeki Hakan Fidan projesini uygulayıp Batı da listelere solumsu adaylar koyarak, Alevi Açılım ı yaparak, dün darbe dediği Gezi yi bugün sahiplenerek, Soma da boy gösterek... Kısacası AKP ile HDP birbirine karşı konumlanacak ve birbirinden nemalanacak. Amaç AKP yi Türklerin, HDP yi de Kürtlerin temsilcisi yapmak ve iki tarafı birbirine kutuplaştırarak birbirinden beslenmek. Bu noktada Hakan Fidan ile Efkan Ala nın Erdoğan-Öcalan mutabakatının uygulayıcılığını yaptığını önemle belirtelim. (Dün Yeniçağ da Ahmet Takan ın Erdoğan ın özel operasyon ekibine dikkat çeken bilgiye dayalı yazısı meseleyi anlamak açısından zihin açıyor.) TSK NİN TAVRI Görebildiğimiz kadarıyla bu tablo TSK tarafından da okunmuş durumda. Türk Ordusu nun Ağrı-Diyadin le ilgili üç açıklamasıyla verdiği mesajlar, Erdoğan-Öcalan anlaşmasına itiraz ve ayrıca kendi içindeki Açılımcı eğilime karşı bir tavır barındırıyor. Valinin kararına işaret etmek, konunun TSK yle ilgisi olmadığını belirtmek ve halk ile PKK arasına kalın bir sınır çizmek toplamda önemli anlamlar içeriyor. Ağrı-Diyadin olayı, AKP nin Açılım nedeniyle PKK ye bölgede verdiği otoritenin yarattığı bir sorundur. Daha büyük sorunlara yol açmamasının yolu, Erdoğan-Öcalan mutabakatının 7 Haziran da bozulmasından geçmektedir! DERLEME 173

174 Mehmet Ali Güller 18 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ HDP yle koalisyona evet, Vatan la ittifaka hayır! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 7 Haziran dan sonra MHP ve HDP ile koalisyon kurabileceklerini ilan etti! (hurriyet.com.tr, 17 Nisan 2015) Kılıçdaroğlu böylece HDP barajı aşmalıdır çizgisini daha da kalınlaştırmış oldu! KILIÇDAROĞLU NDAN HDP YE OY İKRAMI Bu sıradan bir açıklama değildir. Tek başına iktidar olamayan bir partinin hükümet kurma arayışı da değildir. Peki nedir? CHP li okurlarımız kızsınlar ama şu yazacaklarımın üzerinde mutlaka düşünsünler: Kılıçdaroğlu nun bu açıklaması TBMM yi AKP ye teslim etme ve muhalefette kalma açıklamasıdır. Şundan: 1) HDP yle ittifak ve HDP yle koalisyon söylemi CHP ye oy kaybettirir. Çünkü bu görüntü her şeyden önce ulusalcı seçmeni kızdırır. Nitekim HDP nin Açılım ortağı AKP bile bu gerçek nedeniyle her seçim öncesinde milliyetçilik maskesi takar ve PKK karşıtı açıklamalar yapar. 2) HDP yle ittifak çizgisi, Kürt-Alevi oylara yönelmiş HDP nin CHP tabanından oy kazanmasına yol açar. Hele bir de başta Kılıçdaroğlu olmak üzere üst düzey CHP yöneticileri HDP nin barajı geçmesini isteriz demişken! Bu CHP Genel Merkezi nin tabanından bir bölümü HDP ye ikram etmesi demektir. TEMEL NOKTA: MİLLİ DEVLET Fakat daha önemlisi şudur: CHP nin HDP ile ittifakı, kurucu partinin kurucu ilkelerden koptuğunu ve AKP leştiğini resmeder! Örneğin CHP de tıpkı AKP gibi artık Avrupa yerel özerklik şartı demekte ve PKK nin istediği özerkliğe yeşil ışık yakmaktadır. Önce Dersimcilik, şimdi de soykırımcılık eğiliminin başlaması, bu kurucu ilkelerden kopmanın sonuçlarıdır. Hatta CHP heyetinin Ağrı- Diaydin deki olay için Asker gelmese PKK ve halk halay çekerdi, olay çıkmazdı noktasına kadar savrulması bile bu kurucu ilkelerden kopmanın sonucudur. Nedir o kurucu ilke? Üniter devlet, yani milli devlet! Buradan verilecek tavizin yanında, tüm siyasal tavizler değersiz kalır! Vurgulamamız bundandır, CHP li dostlarımızı üzmek pahasına bu noktaya dikkat çekmemiz bundandır. 174 UYAN TÜRKİYEM 8

175 Türkiye nin yurtseverlerini, ulusalcılarını, milliyetçilerini, Atatürkçülerini uyarmamız bundandır. YENİ CHP YÖNETİMİNİN VATAN KORKUSU Bunun CHP ye düşmanlık gibi değerlendirilmesi, kuşkusuz Türkiye ye özgü seçim süreci doğasının içindedir. Ancak kimi CHP lilerin bu en temel noktalardaki eleştirilere yanıt vermek yerine, ekranlardan CHP ye karşı AKP-Vatan ittifakı var gibi iftiralara sarılması, en hafifinden ayıptır! Bu iftirayı atanlar kendilerine HDP ile ittifak yapabilmeyi yakıştırabilirler ama Vatan Partisi AKP ile yan yana olmayı kendisine yakıştırmaz! Aslında o iftirayı atanlar da bunu bilmektedir. AKP ye en iyi ve sonuç alıcı muhalefeti yapanın Vatan Partisi olduğunu bilirler. Daha düne kadar bu partinin Silivri duvarlarını nasıl yıktığından, AKP nin yeni Anayasa girişimini nasıl durdurduğundan, soykırım yalanını nasıl mahkum ettiğinden övgüyle bahsedenlerin, bugün CHP ye karşı AKP-Vatan ittifakı var türü iftiralara sarılması, aslında vatansever seçmenin Vatan da birleşmeye başlaması korkusundandır! Kurucu ilkelerden kopan CHP nin vatansever seçmeninin Vatan Partisi ne oy verme eğilimine girmesinden korkmakta ve çareyi iftirada aramaktadırlar! Nitekim bu gerçek, ciddi anketlerde de ortaya çıkmaya başladı. Vatan Partisi nin barajı zorlayan yüzde 8 lik potansiyele sahip olduğu gerçeği, bu telaşın, bu iftiraların nedenidir. VATAN LA İKTİDAR OLUNUR Uzun laflar etmenin anlamı yok. Aydınlık ın CHP ile ilgili haberleri ortadadır ve tamamı bu partinin Kılıçdaroğlu döneminde kurucu ilkelerden kopması girişimlerine eleştiridir. Hatta doğru okuma yapmak isteyenler için, dostça uyarıdır. İftiraya ve yalana dayalı propagandanın nasılsa hükmü yoktur, CHP li seçmen bunu görecek siyasi olgunluktadır. O nedenle CHP li seçmen asıl şu sorunun üzerine gitmelidir: Kılıçdaroğlu neden HDP yle koalisyona evet ama Vatan la seçim ittifakına hayır diyor? Kılıçdaroğlu neden Vatan la iktidar olmak varken HDP yle koalisyona razı oluyor? Bu sorunun yanıtı, bütün sorunların anahtarıdır! DERLEME 175

176 Mehmet Ali Güller 27 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Çin yeni dünya düzenini kuruyor ABD Başkanı Barack Obama, Küresel ekonominin kurallarını Çin değil ABD yazmalı dedi! (ajanslar, 20 Nisan 2015) Peki tıpkı geçen yüzyılda olduğu gibi ABD nin bu yüzyılda da küresel ekonominin kurallarını yazma şansı var mı? DOLARIN EGEMENLİĞİNE SON Obama nın konuşmasına bakılırsa, öncelikle bu, Pasifik te serbest ticareti öngören anlaşmaya ve Çin in Asya Altyapı Yatırım Bankası nın önünün kesilmesine bağlı! Peki bu mümkün mü? Olmadığı Çin in Asya Altyapı Yatırım Bankası nın kurucular listesine bakılarak anlaşılır. Hayır; Asya ülkelerine bakarak değil, ABD nin Avrupalı ortaklarına bakarak söylüyoruz bunu... ABD nin itirazlarına rağmen Batı Avrupa nın tamamı dışında kalamadı ve teker teker Çin in bankasına kurucu ortak oldu. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, İspanya gibi ülkelerin bu tavrı transatlantik ortaklığa darbe vurmuş oldu! Şundan: ABD 20. yüzyılda liderliğini Dünya Bankası ve IMF gibi ekonomik araçlar ile NATO gibi askeri araçlara dayandırmıştı. Bu araçlarla ABD öncelikle Avrupa yı yanına almıştı ve büyük transatlantik ortaklık kurmuştu. Ancak Çin şimdi bu araçların karşısına kendi araçlarını çıkarıyor: Sadece Asya Altyapı Yatırım Bankası ndan söz etmiyoruz, BRICS in Kalkınma Bankası ve BRICS ülkelerinin hem kendi aralarında hem de üçüncü ülkelerle ticarette dolar yerine milli paralar kullanmasını da ekliyoruz... Böylece altının yerine doların değişim aracı ilan edilmesiyle başlayan Amerikan egemenliği yerini çok kutupluluğa bırakmış oldu. ABD: ÇİN UMDUĞUMUZDAN HIZLI SİLAHLANDI Dünyadaki bu büyük değişim, yani Çin in yeni bir dünya düzeni kurması, kuşkusuz sadece ekonomik güce dayanarak başarılamaz. Çünkü ABD en sonunda askeri gücünü kullanarak bu ekonomik araçları etkisizleştirir. Çin in ekonomik araçları kurabilmek için ABD yi caydıracak askeri güce de ihtiyacı var. Elbette NATO nun karşılığı olmasa da Şangay İşbirliği Örgütü nü bu araçlardan biri sayabiliriz ama daha önemlisi doğrudan Çin in kendi askeri varlığıdır. 176 UYAN TÜRKİYEM 8

177 Pekin yönetimi son 30 yıldır bir yandan ekonomik gücünü sosyalist piyasa ekonomisi kuralları ile büyütürken, diğer yandan da askeri gücünü adım adım artırmayı başardı. Pekin in özellikle son 10 yıldır bu alanda yaptığı atılımlar oldukça önemlidir. Nitekim ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Bob Work şu itirafı yapmaktadır: Biz Afganistan ve Irak taki savaşlar ile ilgilenirken, Rusya ve Çin askeri güçlerini umduğumuzdan daha hızlı artırdı. (abhaber.com, 19 Nisan 2015) Tamam, ABD Çin in bu alanda da büyüdüğünü görüyordu ama makasın bu kadar hızlı daralacağını öngörmüyordu. Üstelik ABD nin stratejisine önemli darbe vuranlardan biri de Vlademir Putin di. Çünkü ABD ye göre Çin in durdurulması yalnızlaştırılmasından ve Rusya nın Batı ya eklemlenmesinden geçiyordu. Ancak Bob Work un belirttiği gibi bu gerçekleşmedi: Soğuk Savaş ın bitmesinin ardından Rusya yı bir ortak olarak Avrupa ya dahil etmeye çalıştık, ancak Rusya lideri Putin bizi şaşırttı. PEKİN İN İDEOLOJİSİ Çin in ABD ye karşı büyük avantajları var. Bir kalemde Rusya yla 400 milyar dolarlık enerji anlaşması yapabiliyor, bir kalemde (geçen hafta olduğu gibi) Pakistan a 47 milyar dolarlık yatırım kararı alabiliyor, ABD nin 13 yıl boyunca işgal ettiği Afganistan ın birinci partneri haline gelebiliyor, Latin Amerika dan Afrika ya kadar dünyanın pek çok yerinde ABD yi dışarıya iterek kendi anlaşmalarını yapabiliyor. Üstelik geçen yüzyıldaki ABD den farklı olarak; sadece kârı esas almayarak, yatırım yaptığı ülkenin kalkınmasını önemseyerek ve o ülkeye teknoloji transfer ederek... Aslında Pekin in bu büyük başarısının kaynağı ne ekonomisi ne de geliştirdiği askeri gücüdür. Bunlar sonuçtur, asıl kaynak ideolojisidir! DERLEME 177

178 6 koalisyon senaryosu Artık koalisyonlar konuşulmaya başladı. Çünkü AKP nin tek başına iktidar olma şansı gün geçtikçe zayıflıyor. Siyaset koridorları bu nedenle 7 Haziran sonrasının olasılıkları üzerinde duruyor. Koalisyon senaryoları özetle şöyle: AKP İÇİN SENARYOLAR Mehmet Ali Güller maliguller@aydinlikgazete.com, 28 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ AKP 1. Genel Başkanı Erdoğan ın ya koalisyon ya darbe diye seçmenin önüne koyduğu tehdit, iktidar olma gayretini yansıttığı gibi koalisyon ihtimalinin bulunduğunu da ortaya koyuyor. Siyaset koridorlarında AKP için ağırlıklı olarak iki koalisyon senaryosu konuşuluyor. Birincisi AKP-HDP ortaklığı. Zira ikili birbirine Atlantik ten Açılım la bağlanmış durumda. Ancak HDP yle koalisyonun AKP ye maliyetleri, özellikle seçmen nezdinde çok büyük ve ilk seçimde (belki erken seçimde) faturası ağır olacaktır. İkincisi ise AKP-CHP ortaklığıdır. AKP ile HDP nasıl Açılım la birbirine bağlanmışsa, AKP ile CHP de yeni kimliğiyle birbirine bağlanmış durumdadır ve Atlantik açısından bu bağın önemi Açılım ı sürdürebilme potansiyeli nedeniyle önemlidir. Fakat bunun da CHP ye maliyeti büyüktür. Ulusalcılığı yük gören ve yavaş yavaş bu ağırlıktan kurtulan Yeni-CHP nin AKP yle koalisyonu partiyi kaçınılmaz olarak parçalayacaktır. Siyaset koridorlarında pek konuşulmayan senaryo ise AKP-MHP ortaklığı şeklindeki üçüncü senaryodur. Devlet Bahçeli nin kişisel özellikleri üzerinden bakıldığında, aslında bu seçenek ilk iki seçenekten daha kuvvetlidir. Bahçeli nin Ecevit le koalisyon sırasındaki Dervişçiliği, o uğurda kamucu-milliyetçi bakanlarını tasfiye edebilmesi, gelen özel bir telefon üzerine ve koalisyon ortağı ile partisine danışmadan Türkiye yi erken seçime ve dolayısıyla AKP iktidarına götürme kabiliyeti, onu 7 Haziran sonrası için AKP yle koalisyon yapabilmenin özel aktörü haline getiriyor. Hatta Erdoğan ın da bu gerçek nedeniyle CHP ve HDP yi hedef aldığı ama MHP ye pek fazla vurmadığı konuşuluyor. Kuşkusuz bu ihtimalin de MHP ye faturası ağır olacak. MHP nin vatansever-milliyetçi tabanı başka adrese kayacaktır. CHP, MHP VE HDP İÇİN SENARYOLAR Tabii AKP nin tek başına iktidar kuramadığı koşulların başka senaryoları da var. Merkezinde CHP nin olduğu bu senaryolar, HDP nin barajı aşması üzerine kuruluyor. 178 UYAN TÜRKİYEM 8

179 Bu çerçevede dillendirilen ilk senaryo, toplamda dördüncü olan CHP-MHP-HDP senaryosudur. Ancak bize göre bu senaryo bir kaç nedenle hayaldir. Bir kere Bahçeli faktörüne rağmen bu koalisyonu MHP ye kabul ettirebilmek mümkün değildir. Öyle bir durumda MHP yarılır, Bahçeli devrilir. CHP ile MHP nin de toplam milletvekili sayısı yeterli olmayacağından, böyle bir koalisyon da mümkün değildir. Kuşkusuz büyük güç kaybederek TBMM ye girmiş AKP nin içinden kopacak bir grubun desteğiyle CHP-MHP koalisyonu vardır ve beşinci senaryodur. VATAN IN KRİTİK ÖNEMİ Dikkat ederseniz siyaset koridorlarında konuşulan tüm bu senaryolar TBMM ye dört partinin gireceği üzerine yapılmıştır. Bu senaryolarda Vatan Partisi faktörü yoktur. Oysa Vatan Partisi nin potansiyeli, bazı anket kuruluşlarının teslim ettiği barajı zorlama kapasitesi, 7 Haziran için büyük bir sürpriz yaratabilir. Türkiye bu seçimde, 1999 dakinden de büyük bir sürprize gebedir. Dolayısıyla Türkiye nin önünde CHP-MHP-Vatan Partisi koalisyonu şeklinde bir seçenek de vardır ve bu altıncı senaryodur. Ve en önemlisi şudur: Türkiye bu seçeneği ortaya çıkaramazsa, 7 Haziran da oluşmuş TBMM nin ülkeyi bir dört yıl daha yönetme şansı yoktur. Erken seçim olasılıklarından kaosa kadar pek çok problemle karşı karşıya kalacağız. Ve işte asıl bu duruma hazırlıklı olmalıyız. Türkiye nin sorunlarına TBMM içinden çözüm arama şansının kalmadığı o koşullarda, Türkiye nin bağımsızlıkçı ve birlikçi çözümü alanlarda gelişecektir! Türkiye 7 Haziran da, aynı zamanda, işte alanlarda verilecek bu mücadelenin de yığınağını yapacaktır. Vatan Partisi nin bir diğer önemli rolü de budur! Sonuç olarak Vatan Partisi TBMM içi seçenekler açısından da, TBMM dışı çözümler bakımından da kilit öneme sahiptir. Hafta sonu İzmir den edindiğim izlenim, bu rolün ve önemin seçmen nezdinde görüldüğüdür. Kimi partilerin Vatan Partisi ni hedef alan Oyları bölmeyin korkusu ve kampanyası işte bu nedenledir. DERLEME 179

180 Millet varsa milli devlet vardır 7 Haziran da sadece partiler yarışmıyor, ondan daha çok iç-devletler ile milli devlet çarpışıyor. Gelin önce kavramları açalım, sonra da bu çarpışmayı inceleyelim: MİLLETİ ESİR ALAMADILAR Milli devlet, Kemalist devletten geriye kalandır; Küçük Amerika süreciyle hedef alınan, NATO hükümetleri üzerinden beynine çip yerleştirilen, serbest piyasacılık ile pazarları teslim alınan, özelleştirmeler ile gövdesi satılan, neoliberalizm ile tarihi, felsefesi, kimliği tahrip edilen, Türk-İslam sentezi ile laik yapısı aşındırılan, BOP eşbaşkanlıkları ile Cumhuriyeti yıkılan ve Ergenekon tertipleri ile Açılım a mecbur edilen devlet... Ancak milli devleti yine de öldüremediler; zira kurumları büyük oranda teslim aldılarsa da, milleti esir edemediler! Millet varsa, milli devlet de vardır! 3 PARALEL DEVLETÇİK Gelelim iç-devletlere... Mehmet Ali Güller maliguller@aydinlikgazete.com, 29 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ İç-devletler yukarıda saydığımız yıkım sürecinin son ve günümüzdeki taşeronlarıdır. İçdevletler AKP, F Tipi ve PKK devletçikleridir. Milli devleti tasfiye sürecinde üçü de ortaktır. Milli devleti bölme sürecinde de üçü nesnel olarak ortaktır. Ama milli devlete egemen olma mücadelesinde ikisi karşı karşıya gelmiştir. İç-devletlerin içinde en büyüğü AKP nindir; çünkü AKP yürütme gücü sayesinde büyük tahribattan kalan milli devlet yapısına el koymuş ve adım adım onun içinde ve onu esir alan bir devletçik oluşturmuştur. F Tipi ise 12 Eylül ün kanatları ve Özal ın himayesi altında milli devlete sızmış, sinir merkezlerine üs kurmuş ama AKP nin iktidarında altın dönemine erişip büyümüş, serpilmiş ve milli devletin yargısını, emniyetini vs. ele geçirmiştir. PARALEL ÇARPIŞMADA MİLLET FAKTÖRÜ Milletin öncü unsurlarının hamle yapması ve belli ölçülerde ayağa kalkması, bu küçük ama deneyimli F Tipi devletçik ile büyük ama daha tecrübesiz olan AKP devletçiği arasındaki milli devlete egemen olma çelişmesini derinleştirmiştir. 180 UYAN TÜRKİYEM 8

181 İki devletçik hem bu çelişki nedeniyle hem de ABD içindeki iç çarpışma ve iki kanadın bu iki devletçiği ayrı ayrı arkalaması nedeniyle çarpışmaktadır. Öte yandan PKK devletçiği de ABD nin stratejik desteği, Amerikancı hükümetlerin taktik onayı ile serpilmiş, büyümüş ve en sonunda AKP iktidarı döneminde devletle pazarlığa oturmuştur. AKP kendi devletçiğini oluşturabilmek ve milli devlete hakim olabilmek için PKK nin devletçik kurmasına zemin yaratmış ve iki devletçik de birbirinden yararlanarak büyümüştür. MİLLİ DEVLETÇİLERİN MERKEZİ 7 Haziran da bu iç-devletçikler arasında kuşkusuz bir çarpışma yaşanmaktadır. AKP ile HDP, hatta AKP ile CHP arasındaki çarpışmalar bu kapsamdadır. Zira F Tipi yapı AKP yle çarpışmasında CHP ye yanaşmış ve belli ölçülerde Yeni-CHP ye sızmıştır. Benzer durum çok daha asgari olmakla birlikte MHP için de geçerlidir. Dolayısıyla ortada bir de iç-devletçik montajlı bu yönetimler ile CHP ve MHP nin milli devletçi ana gövdeler arasındaki çelişme vardır. Ancak Türkiye nin bütünü açısından ana çelişme iç-devletçikler ve onların etkilediği kesimlerle milli devletçilik arasındadır. Yani asıl çelişme TBMM nin mevcut partileri arasındaki çelişme değil, iç devletçiklerin toplamı ile milli devletçiler arasındaki çelişmedir, çarpışmadır. Somutlarsak Vatan Partisi ile CHP ve MHP nin ana gövdeleri bir tarafta; AKP, HDP ve F Tipi nin etkilediği (kasetle teslim aldığı) CHP-MHP parçaları diğer taraftadır. 7 Haziran da işte asıl bu programlar ve taraflar çarpışmaktadır. Dolayısıyla Vatan Partisi hem 7 Haziran öncesinde ama hem de 7 Haziran sonrasında kritik önemdedir. Çünkü her şeyden önemlisi milli devletçileri bir arada tutabilmenin adresidir! DERLEME 181

182 Mehmet Faraç 28 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ 1919 ruhu olmadan başarı gelmez!.. Hep söylüyoruz; ülke gericilik-bölücülük tuzağında çırpınırken, toplumu aydınlıkta tutacak tek reçetede cumhuriyet ve laiklik yazmaktadır... Bugün ülkeyi AKP den kurtaracak tek rota da Aydınlanma Devrimi nden geçiyor... O yüzden inanmak, mücadele etmek ve başarmak için rotadan sapmamak ve dik durmak da kaçınılmazdır... Yani günümüzün şaşkın siyasetçileri gibi gerici ve bölücüye taviz vererek hedefe varabileceğini sanmak gafletten öteye gitmiyor... Sözün özü, Atatürk ün yalnızca mücadele stratejisi değil, gösterdiği yol da başarı için dersler içermektedir; Söyler misiniz, Büyük Önder Sivas, Amasya ve Erzurum da kongreler toplarken rotasından zerre kadar şaştı mı?.. Samsun a çıkarken geminin bozuk pusulasına rağmen yolundan döndü mü?.. Gazi, Meclis i yokluklar içinde açarken Osmanlı daki işbirlikçilerin engellerine boyun eğdi mi?.. Ve de cumhuriyeti ilan ederken, tehdit ve suikast girişimleri onu kavgasından vazgeçirebildi mi?.. Atatürk yalnızlığa, ihanetlere, yokluklara ve engellere rağmen Türkiye Cumhuriyeti ni sağlam temeller üzerinde kurabildi... Aynı zamanda gericilik ve bölücülüğe rest çekerek geri kalmış bir toplumdan çağdaş bir ulus yarattı... Atatürk, hiçbir zaman ilkelerinden, ideallerinden taviz vermedi, rotasından çıkmadı, çark etmedi ve tüm olumsuzluklara rağmen kimseye boyun eğmedi... Velhasıl gafiller göremese de Gazi, inandığı için başardı, başardığı için umut oldu UYAN TÜRKİYEM 8

183 Mehmet Sazak 17 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Köy Enstitüleri nin üreten, özgür insanları Genel bilgi, öğretmenlik, kültür derslerinin yanı sıra tarım ve iş dersi de veriliyordu. Öğretmen ve öğrenci emeğiyle tarla tarımı, sebzecilik, meyvecilik, hayvancılık yapılırdı. Yetişen öğrenciler, gittikleri yerlerde köylüye önderlik etti 40 lı yıllarda ülkemizde aylarca köy enstitüleri üzerine incelemeler yaparak doktora tezi hazırlayan Fay Kırby: Köy enstitüleri gibi, hiçbir ulusun başaramadığı bir eseri meydana getirmiş bir ulusun, onu yitirdikten sonra, niteliğini anlamadan unutması çok yazık olurdu diyor. II. Mahmut 1824 te erkekler, 1826 da kızlar için ilköğretimi zorunlu kılmış, ardılları 1845 te ilk ortaokulu, 1848 de erkek öğretmen okulunu açmış olmasına karşın, koca imparatorlukta bu küçük başlangıçlar amaca ulaşmayı sağlayamadı. Ayrıca, Osmanlı da her türlü olumlu girişimin karşısına çıkan ve direnen, güçlü bir gerici- yobaz kitlesi vardı. Bunların zorbalığı nedeniyle, okullarda Kara Tahta kullanmak başlı başına bir sorun oldu. Resim ve harita yasaktı. Bunları yaptıran okullar basılıyor, ne varsa kırılıp dökülüyordu de kurulan Darülfünun (Fen Fakültesi) havasız ortamda canlılar yaşayamaz deneyi yapıldığı için, Allahın işine karışıyorlar savıyla basıldı ve tahrip edildi de kapandı. TÜM YURDA YAYILDI Cumhuriyet dönemine geldiğimizde durum hiç de iç açıcı değildi. Hakkı Tonguç un 1935 raporuna göre, 39 bin 313 köyden, 5 bin 51 inde üç yıllık okul vardı. Yaklaşık 35 bin köyde okul yoktu. Okuma-yazma oranı erkeklerde yüzde 8, kadınlarda yüzde 1 dolayındaydı. Her ne kadar, okuma-yazma diyorsak da, gerçekte okuyanların çoğu yazamazdı. Arap ABC siyle yazmak çok zordu. Ülkemizde 15 öğretmen okulu vardı. Bunlardan yılda 650 öğretmen mezun oluyordu. Mustafa Necati döneminde bu okulların bir kısmı kapatılmış olmalı ki, yılda 200 öğretmen yetiştiğini söylüyor. (Altunya: Mustafa Necati, sf: 117) Bu sayılarla 35 bin köye öğretmen bulmak ve ilköğretimi gerçekleştirmek için, üç yüz yıl bile yetmezdi. Cumhuriyetin ilk on yılında alışılmış yöntemlerle öğretmen yetiştirmeye ve okullaşmaya çalışılmış, ancak sonuç alınamamıştı. Toplumunu aydınlatma ve ülkesini kalkındırma amacında olan cumhuriyetin kaybedecek fazla zamanı yoktu te Saffet Arıkan Milli Eğitim Bakanı, İsmail Hakkı Tonguç İlköğretim Genel Müdürü DERLEME 183

184 oldu. Hakkı Tonguç kısa sürede, geniş bir yurt incelemesi yaparak, ilköğretimin durumunu ve yapılması gerekenleri içeren bir rapor hazırladı. Bu rapor, hem Bakanlar Kurulu nda, hem CHP Kurultayı nda onandı. Orduda onbaşı, çavuşluk yapmış ve okuma yazmayı bilen yurttaşlardan seçilerek eğitmen yetiştirilmesi öngörülüyordu da İzmir-Kızılçullu, Eskişehir Mahmudiye ve Çifteler de, 1937 de, Edirne- Karaağaç (sonra Kırklareli Kepir e taşındı), 1938 de Kastamonu Göl de olmak üzere, altı ay süreli dört Eğitmen Kursu ve 1937, 1938 ve 1939 yıllarında adı geçen yerlerde üç yıllık Köy Öğretmen Okulları açıldı. Bu dört Köy Öğretmen Okulu 17 Nisan 1940 günü kabul edilen 3803 sayılı yasayla Köy Enstitüsü adını aldı yılında ülkemizin bilge kişisi Hasan Âli Yücel Milli Eğitim Bakanı oldu. Savaş yıllarının zor koşulları altında 1944 e değin köy enstitülerinin sayısı 20 ye ulaştı. Köy enstitülerinin yerleri, tüm yurt düzeyine dengeli bir şekilde dağıtılmıştı. Dünyada bazı iş okulları uygulaması vardır. Ama onların çoğu, göstermelik bir iki okuldan ileriye gitmemiştir. Köy enstitüleri, tüm ülkeyi yirmi noktadan desteklenen bir kaldıraç gibi bütünüyle kalkındırmayı amaçlamaktaydı. Köy enstitüsünün bulunduğu ilin çevresindeki öğrenci aldığı illere Köy enstitüsünün kesimi deniyordu. Köy enstitüleri, kesimlerine giren üç-beş ilin okullaşmasından, öğretmen atanmasından ve bu işlerin planlamasından sorumluydu. Müdürler, bu konularda Genel Vali gibiydi. HEM USTA HEM EĞİTMEN 1911 den beri kesintisiz 12 yıl süren savaşlar sonunda, Türkiye nin üretici güçleri cephelerde kırılmış, köy ve kasabalarda elinden iş gelen usta bulmak çok zorlaşmıştı. Köy enstitülerinin izlenceleri de bu gereksinmeleri karşılayıcı bir şekilde düzenlenmişti. İzlenceleri, Köy Enstitüsü Öğretmenler Kurulu, bulunulan bölgenin özelliklerine göre hazırlar, Bakanlığın onayına sunardı. Bir bakıma köy enstitüleri yarı özerk öğretim kurumlarıydı. Köy enstitüleri, beş yıllık ilkokul çıkışlı kız ve erkek köy çocuklarını alırdı, yatılıydı ve beş yıl süreliydi. Haftada 44 saat dersleri vardı. Bunun 22 saati genel bilgi, öğretmenlik ve kültür dersleri, 11 saati tarım, 11 saati iş dersleriydi. Okulların geniş tarım alanları vardı. Bu alanlarda, öğretmen ve öğrenci emeğiyle tarla tarımı, sebzecilik, meyvecilik, hayvancılık yapılırdı. Okulu bitirinceye değin, bu alanlarda öğrenciler çalışır, hem üretim yapar, hem de gittikleri köylerde köylüye öncülük yapacak denli deneyim kazanırlardı. İş alanlarında ise, enstitüye giren öğrenciler birinci sınıfta iş derslerinde bütün iş alanlarına gider ve iş kollarını tanımaya çalışırlardı. İkinci sınıftan başlayarak, bir iş kolunda ustalaşmaya yönelirlerdi. Örneğin: kızlar biçki-dikiş, dokuma-örgü, zirai sanatlar, erkekler de: Marangozluk, demircilik, yapıcılık kollarından birini seçerek, okullarını bitirinceye değin iş derslerinde seçtikleri alanda çalışarak gerçek anlamda ustalaşırlardı. Ayrıca, halk sağlığının temel elemanı olan köy sağlık memurları yetiştirilirdi. Ebe ve köy tarım elemanları yetiştirilmesi tasarlanmış ise de gerçekleştirilemedi. Ustalaşan öğrenciler, köy enstitüsündeki bütün yapıları kendileri yapar, Tarım ürünleri, sebze meyve yetiştirir, inek, at, koyun, keçi, tavuk, arı besler, bunların hem yetiştirme ve bakımını öğrenir, hem de güçlerinden ve ürünlerinden yararlanırlardı. Köy enstitüsü bünyesinde, tarım alanları ve işliklerin işletilmesini düzenleyen yirmi bin lira sermayeli döner sermaye işletmeleri vardı. TOPRAK AĞALARI İSTEMEDİ Köy enstitülerinde, coşkulu eğitim ve üretim ortamı uzun sürmedi. II. paylaşım savaşının getirdiği zorluklara ek olarak, aynı yıllarda, ilköğretim seferberliği de başlatılmıştı. Her köyden, köy enstitüsünde okuyan öğrenci, okulunu bitirinceye değin, köylü de, işlikli köy 184 UYAN TÜRKİYEM 8

185 okulunu yapıp hazır etmek zorundaydı. Ayrıca örnek tarım çalışmaları yapılması için on dekarlık, okul uygulama bahçesi için, okulun yanında bir dekarlık toprağı da hazırlamalıydı. Bu istemler köylüleri rahatsız etmişti. Köy enstitüsü çıkışlıların köylerde göreve başlamaları, köy ağalarını ve bazı ileri gelenleri ve yeni çıkan toprak yasası nedeniyle toprak dağıtılan köylülere, köy enstitüsü çıkışlı öğretmenlerin üretim rehberliği yapacak olmaları da, toprak ağalarını rahatsız ediyordu. Cahit Kayra Altın Yıllar da, sanayileşme için atılan adımları aktarırken şu notu düşüyor, 1947 yılında Günaltay Hükümetinin istemi üzerine, James Barker başkanlığında kalabalık bir Amerikan heyeti Türkiye ye geldi. Aralarına yerli uzman alınmadı. Barker raporunda sanayiye çok az 150 milyon, karayollarına ise 850 milyon ayrılıyordu. Ayrıca, kamuda daha liberal yöntemlere gidilmesi, Meslek okullarına ağırlık verilmesi, köy enstitülerinden vazgeçilmesi isteniyordu. Sanayileşmeyi öngören III. kalkınma planımız ise, yüzüne bakılmadan çöpe atılmıştı. Gerek ağalardan, gerekse yeni kurulan Demokrat Parti tarafından, köy enstitüleri ve hükümet sert eleştirilere uğradı. Köylü okul yapmadaki özverisi dolayısıyla alabildiğine istismar edildi. Hükümet kolayca ödün verdi, sağ eğilimli bir Başbakan, kurduğu hükümette Hasan Âli Yücel yerine köy enstitüsü karşıtı Şemsettin Sirer i bakan yaptı. Genel Müdür Hakkı Tonguç pasif bir görev atandı dan sonra köy enstitülerinde ders saatleri azaltılmış, gerçek işten uzaklaşılarak basit el becerileri kazandıran minyatür işlere yönelinmiştir. Serbest okuma özgürlükleri kısıtlanmıştır. 27 Aralık 1954 te 6234 sayılı yasayla, ülkemizi topyekûn kalkındırmayı amaçlayan, bu doğrultuda, önemli başarılar sağlayan köy enstitüleri, ilköğretmen okuluna dönüştürülerek kapatıldı. Bu süre içersinde köy enstitülerinden: 29 u kadın olmak üzere 8675 eğitmen, 1398 i kadın 17 bin 341 öğretmen, bin 599 sağlık memuru, 39 u kadın 374 Yüksek Köy Enstitüsü mezunu öğretmen mezun oldu. Bu okullarda toplam: 27 bin 989 vatan evladı yetiştirildi. GÜN MİLLİ OYUNLARLA BAŞLIYOR Köy enstitülerinde özgür bir ortamda okuma vardı. Serbest zamanlarında, spor, müzik, resim ve benzeri çalışmalar yapılırdı. Güne, bütün okulun katıldığı ve müzik eşliğinde oynanan milli oyunlarla başlanırdı. Köy enstitüleri bir bakıma, unutulmaya yüz tutan halk kültürünün kirizmasını yapmıştır. Bugün ülkemizde görülen Anadolu Ateşi ve benzeri dans ve müzik gruplarının oluşmasında, edebiyatımızın bakir Anadolu yu kucaklamasında bu okulların etkisi büyüktür. ÖĞRENCİLER ÖZGÜRCE ELEŞTİREBİLİYORDU Köy enstitülerinde yapıcılığı ve yaratıcılığı geliştiren özgür bir eleştiri ortamı vardı. Okulun bütün hizmetleri nöbetleşe öğrenciler tarafından yürütülürdü. Hafta sonları, tüm okulun toplandığı bir ortamda, yapılanlar değerlendirilir ve eksiklerin eleştirisi yapılırdı. Ünlü gazeteci Ahmet Emin Yalman, bazı köy enstitülerinde aylarca kalmıştır. Yalman, bu gözlemlerini Öğrenciyle öğretmen arasındaki aralık kalkmıştır. Bir yanda buyurma zevki, öte yanda hizmet etmekten zevk alma gibi kölelik duygusu yoktur. Yönetende gizli korkutma; yönetilende gizli başkaldırı, huysuzluk, yılgınlık yoktur. Öğretmende sert disiplin, öğrencide yılışma, şımarma yoktur. Öğrenciler öğretmenlerinin verdikleriyle yetinmiyorlar, sürekli çalışıyorlar sözleriyle aktarır. DERLEME 185

186 Babanın malı mı?!. Büyüklük ve saray merakıyla Avrupa nın en büyük Adliye Sarayı yapmışlar, güvenliği yok Önemli bir davaya savcı atamışlar, koruması yok Terör örgütleri fink atıyor, istihbaratın yok Teröristleri listelemişsin, adlarını biliyorsun, tanıyan yok Tepeden tırnağa dökülüyorsun, hesabını soran yok Sonra Eyüp Meydanı nı gazetecilere kapatıyorsun!.. Demokrasi diyorsun, akreditasyon uygulayıp meydana yandaş medyayı dolduruyorsun!. Eyüp Meydanı babanın malı mı?.. * * * Hadi o Kasımpaşa dan geldi Sen üniversite hocalığından geliyorsun, Ben emir verdim, ben yasakladım, ben sokmadım diye güç gösterisi yapmaya çalışıyorsun, basın özgürlüğünü engelliyorsun!.. Madem gücün var, yapayalnız bıraktığınız savcıyı teröristlerin elinden kurtarsaydın Sonra da iki ölü ve savcının şehit edilmesiyle biten operasyonu başarılı ilan etmiyor musunuz, insanı bu acılı günde bile güldürüyorsunuz!.. * * * Akılları başlarına savcı şehit edildikten sonra geldi. (mi?) Çağlayan Adliyesi nde bir kilometre kuyruklar oluştu Tayyip taaa Romanya da avukatlara taktı: Avukat cübbesiyle girmişler Ne var bunda?.. Cübbe bulunmayacak bir şey mi?.. Kaldı ki cübbeyle adliyeye gelen istisnadır Çünkü bütün avukatlar cübbesini ya çantasında taşır ya da adliyedeki baro vestiyerinden temin eder Ama Tayyip in bir sözüyle, terör eyleminin avukatların yüzünden yapılabildiği havası yayıldı Ve avukatlara baskı uygulanmaya başladı * * * Mehmet Türker mturker@sozcu.com.tr 3 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Daha bir ay kadar önce, aynı adliyede yapılan aramalarda ele geçirilen kama, satır, bıçak, saldırma, muşta vesaire Başsavcı tarafından medyaya sergilendi Yani kendilerinden habersiz kuş uçmaz, o kadar sıkı güvenlik var 186 UYAN TÜRKİYEM 8

187 Bir ay sonra ise iki terörist örgütün flamaları, bereleri, bez parçaları ve silahlarla aynı saraya girip garibanlığa terk edilmiş savcıyı rehin aldılar Eski tuluat kumpanyalarında oynanan acıklı komedi gibi!.. * * * Ülkeyi paralele teslim ettiler, sonra da paralelleri düşman ilan edip polisi, polisin peşine taktılar; polisle polisi karşı karşıya getirdiler MİT Müsteşarı nı AKP li yaptılar, polis teşkilatını altüst ettiler, istihbaratı çökerttiler!.. Savcı rehin alındı, şehit düştü, ertesi gün DHKP-C ye yönelik operasyon yapmayı anca akıl ettiler Ama sağlam irade!.. Ve kibri tavan yapmış o sağlam irade emir verdi, yandaş olmayan medyayı cenazenin kaldırıldığı Eyüp Meydanı na sokmadılar Çünkü Eyüp Meydanı babasının malıydı İradesi sağlamdı!.. DERLEME 187

188 Bitmiş bu ülke!.. Ayrıştırma Ötekileştirme Toplumun kin ve düşmanlıkla bölünmesi!.. Türkiye yi emeklisiyle, memuruyla, işçisiyle, çiftçisiyle, esnafıyla mutsuz insanlar ülkesi haline getirdiler * * * Bakınız!.. Bir savcının terör saldırısı sonucu şehit olması üzerine bu ülkenin güya tarafsız Cumhurbaşkanlığını yapan Tayyip, CHP lideri Kılıçdaroğlu nu hedef alırken neler söylüyor?.. Berkin Elvan ı bakkala ekmek almaya gidiyordu diye tanımlayan sen değil miydin?.. Bakkala ekmek almaya gittiğine dair bir belgen var mı? Elinde sapanla demir bilyeyle terör örgütünün içerisinde nasıl resminin çekildiği, bunların hepsi açıklandı. Fakat hâlâ (Kılıçdaroğlu) bunu istismara devam ediyor. Mezarına demir bilye atan (annesi) malum Yahu ekmek almaya gitmenin belgesi mi olur?.. * * * Polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesiyle hayatını kaybeden küçücük çocuğu hâlâ terörist olarak göstermeye, meydanlarda yuhalattığı annesini suçlamaya devam ediyor Bu zihniyet topluma huzur veremez!.. Tarafsızlık yemini etmiş bir Cumhurbaşkanı, muhalefet liderleriyle bire bir uğraşıyorsa toplum huzur bulamaz!.. SMS le çağırılan AKP amigoları şehit savcının evinin önüne toplanıyor, Tayyip AKP Genel Başkanı gibi amigo mangalarına hitap edip siyaset yapıyor; aynı amigolar eve taziye ziyaretine gelen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu nu ıslıklayıp su şişeleri atıyor Toplum kin ve nefretle ayrıştırılıyor Alenen suç işleniyor!.. * * * Mehmet Türker mturker@sozcu.com.tr 4 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ İstanbul Başsavcılığı terör örgütü propagandası yapıldığı iddiasıyla bizim gazete ve bazı gazeteler hakkında soruşturma başlatmış Acı acı gülümsemekten kendimi alamadım Bir fotoğrafla terör örgütü propagandası ha?!. Yahu İstanbul un bilinen semtlerine, Diyarbakır, Batman, Hakkari, Bingöl gibi illere, ilçelerine bakın 188 UYAN TÜRKİYEM 8

189 Bebek katili terörist başı Apo nun afişleri, pankartları, PKK nın bez paçavraları ve flamalarıyla meydanlarda, caddelerde her gün terör örgütü propagandası yapılıyor, polisasker seyrediyor * * * Devlet, 30 yılda Türkiye nin kanını sülük gibi emen 40 bin kişinin katili terör örgütüyle pazarlık masasına oturmuş; Türkiye, İmralı-Ankara-Kandil Şeytan Üçgeni içinde kalmış, iktidar terörist başının ağzının içine bakıyor Bırakın propagandayı, teröristlerle pazarlığın adı çözüm süreci olmuş!.. Öte yanda bir fotoğrafla terör örgütü propagandası Bu ne hassasiyet?.. Ama damadın abisinin başında olduğu TV kanalına sıra gelince, aynı hassasiyetten eser yok!.. * * * Vur ha vur, vur ha vur!.. Benden değilsen ezileceksin Bana yolsuzlukların, hırsızlıkların, trilyonların çiçekli yolları, sana kurşunlar Bitmiş bu ülke, bitmiş!.. Namus gitti gider!.. YÖK, İstanbul Üniversitesi rektör seçiminde sandıktan birinci çıkan Prof. Raşit Tükel i ikinci; ikinci çıkan Prof. Mahmut Ak ı birinci yapıp Tayyip e gönderdiğinde şöyle demiştik: Şimdi sıra Sandık demokrasinin namusudur diyen Tayyip te YÖK sandıktan birinci çıkanı ikinciliğe, ikinci çıkanı birinciliğe getirerek sandığı, yani demokrasinin namusunu kirletmiş oldu. Şimdi Tayyip, demokrasinin namusunu temizleyecek mi, yoksa Mahmut Ak ı rektörlüğe atayarak demokrasinin namusunun kirlenmesine katkıda mı bulunacak? Bana kalırsa katkıda bulunacak. Dediğimiz çıktı ve Tayyip, adamı olduğu iddia edilen Mahmut Ak ı rektörlüğe atayarak demokrasinin namusunun kirlenmesine katkıda bulundu Oyları çöpe gittiği için, rektör seçimlerinde öğretim üyelerinin sandığa gitmemesini yıllar önce teklif etmiştim Boşu boşuna sandığa gitmeyin kardeşim Bunlar da kendileri çalsın, kendileri oynasın!.. DERLEME 189

190 Baş sorumlu!.. Etek boyuna karışıyor Kadıköy vapurundan çıkan kadınların kıyafetine karışıyor Kürtaja karışıyor Kadınların kaç çocuk doğuracağına karışıyor Üniversite öğrencilerinin aynı evde kızlı erkekli kalmasına karışıyor Bütün sorumluluk onda!.. Ama Çağlayan Adliyesi nde savcı rehin alınıyor, sorumluluk avukat cübbesinde!.. * * * Baş sorumlu Tayyip tir!.. Sen 13 yıldır bu ülkeyi idare ediyorsun PKK terör örgütü olmaktan çıktı, neredeyse bir sivil toplum örgütü haline gelip devletle pazarlık masasına oturdu Taksim e ille de Topçu Kışlası dedin, ülkenin aydın gençleri tek otoriteye, tek belirleyiciye, tek adama başkaldırdı Gençler öldü, kör oldu, sakat kaldı!.. Sorumlu o çocuklar değil, sendin; ülkeyi sen idare ediyordun!.. * * * Ülkeyi Fethullahçılara teslim ettiniz Ne istedilerse verdiniz Yurt dışındaki okullarını himaye ettiniz Akrebin iğnesi kendinize dönünce darbe teşebbüsü dediniz Başınızın üstünde tuttuğunuz Hoca efendi terör örgütü lideri; her şeyi verdiğiniz Hizmet Hareketi terör örgütü oldu Ülkede hangi melanet varsa paralel yapıya yüklendi, siz temize çıktınız!.. Polis, polisi yakaladı; emniyet teşkilatı ve yargı altüst oldu, istihbarat çöktü, devlet idaresinin çivisi çıktı Bu ülkenin insanları iktidara sizi getirdi, siz iktidarı paralel yapıya devrettiniz İnsanlar onlara değil, size oy verdi, sorumlu sizlersiniz!.. * * * Mehmet Türker mturker@sozcu.com.tr 5 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Ekonomi çökmeye başlamışsa sorumluluk faiz lobisinde değil sizdedir!.. Ülke nüfusunun üçte ikisi açlık ve yoksulluk sınırındaysa sorumlusu sizlersiniz!.. Bu ülkenin insanları keskin hatlarla bölünmüş, kutuplaşma derinleşmişse sizler sorumlusunuz! UYAN TÜRKİYEM 8

191 Dış politika iflas etmiş, Türkiye acınacak yalnızlığa düşmüş, sorunlu olmadığımız komşumuz kalmamışsa sorumlusu sizlersiniz * * * Ve şimdi Tayyip Bey kalkmış, Çağlayan Adliyesi ndeki faciada avukat cübbesinden sonra özel güvenliği sorumlu tutuyor, Tarihe karışmalıdır diyor Özel Güvenlik Yasası nı kim çıkardı Beyefendi?.. Statlarda polisin görev yapmasına öfkeyle karşı çıktınız, özel güvenliği statlardan adliye binalarına kadar yaygınlaştırdınız Özel güvenlik sizin iktidarın döneminde gelişti, büyüdü, 2 bin lira maaşlı polisin yerine 1000 lira alan taşeron işçi özel güvenlikçiler geçti, Tayyip şimdi uyanmış sorumluluğu üzerinden atmaya çalışıyor * * * Hayır, bu ülkede terörden, adaletten, asayişten, paralel yapıdan, yanlış giden bütün işlerden sizler sorumlusunuz!.. Doğu ve Güneydoğu da olağanüstü hali kaldırdınız, İç Güvenlik Yasası ile bütün ülkeye yaygınlaştırdınız Yandaşlarınız utanmasa, buna da demokrasi diyecek Başta Tayyip olmak üzere Yeni Türkiye dediğiniz ülkeye, adı konmayan sıkıyönetim getirdiniz, sorumlusu sizlersiniz Vali Bey in vicdanı!.. Yalova Valisi, bir okulda kıyafetini, saçını sakalını beğenmediği öğretmeni herkesin içinde fırçalıyor Öğretmen Halil Serkan Öz ü Bu saç sakal ne, sen ne biçim öğretmensin diye azarladıktan sonra okul idarecilerine de Siz e başı mısınız? dediği iddia ediliyor O öğretmen, önceki gün kendisi için yapılan Öğretmene saygı yürüyüşünde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti Yalova Valisi Selim Cebiroğlu nun acaba vicdanı rahat mıdır?.. Bir vali öğretmenin durumunu, kılık kıyafetini beğenmeyebilir; ama bunu herkesin içinde azarlayarak değil, daha sonra uygun bir dille onun idarecilerine söyler, uyarır öğretmenle muhatap olmaz Devlet adamlığı, idarecilik bunu gerektirir Geçmişte biz ne valiler tanıdık, oturaklı, hoşgörülü, saygın insanlar Bakıyoruz da, bu iktidar döneminde valilerin yapısı da değişti DERLEME 191

192 Mehmet Türker 7 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Kin ve nefret, şiddeti yarattı!.. Fenerbahçe futbol kafilesine yapılan saldırı, Türkiye nin güvenlikli bir ülke durumundan çıktığının en açık ifadesidir!.. Bombanın ne zaman nerede patlayacağı; Suikast, adam kaçırma, rehin alma, infaz, polise saldırı gibi terör eylemlerinin nerede ne zaman yapılacağı artık belli değildir!.. Büyük şehirler, AVM ler, mağazalar, metro istasyonları, otobüs durakları, vapur iskeleleri, insanların yoğun olduğu yerler artık tehlikelidir, oralarda güvenliğin kalmadığı ortadadır!.. * * * Rize-Trabzon karayolunda gerçekleştirilen saldırı, Fenerbahçe futbol takımını tam kadro ortadan kaldırmaya yöneliktir!.. Şoför mahalline ateş açılmasıyla, otobüsün tamamen kontrolden çıkarak seyir halinde bulunduğu viyadükten aşağıya uçması amaçlanmıştır!.. Fenerbahçe takımı, güvenlik müdürünün soğukkanlılıkla otobüsü durdurması sayesinde olası faciadan kıl payı kurtuldu Otobüs şoförünün hayatta kalması ise bir mucizeydi * * * Bu saldırının bireysel mi, organize bir hareket mi olduğu henüz belli değil Ancak Ülkeye bu iktidarın ektiği kin ve nefret tohumları, ötekileştirme, ayrıştırma, düşmanlaştırma faaliyetleri meyvelerini veriyor!.. Siyasi parti ve kulüp taraftarlıkları, taraftarlık olmaktan çıktı birbirine düşmanlık halini aldı Cumhuriyetin, Ulu Önder Atatürk ün her fırsatta kötülendiği ortamda Cumhuriyetin kazanımlarını yok etmeye çalışarak Osmanlıcılık oynayıp dini siyasetin en önemli enstrümanı yapanların oynadığı oyunlar, Türkiye yi 3. Dünya ülkesi haline getirdi!.. Bakınız, Fenerbahçe deki yabancı futbolcularının aileleri Türkiye yi terk etmeye başladı!.. * * * Polis teşkilatı ve MİT in istihbarat zafiyeti, önleyici tedbirleri en düşük düzeye getirdi Sultanahmet te polise saldırıda bulunan canlı bomba olarak ilan edilen ve sonra olayla ilgisi olmadığı anlaşılan terörist kadın bir-iki gün sonra kameraların karşısına geçip, Benim adımı karıştırıyorlar, ne ilgisi var?.. Bizim yerimiz yurdumuz belli demişti Ama yeri yurdu belli olan bu kadın izlenmediği, istihbarat sağlanamadığı için birkaç ay 192 UYAN TÜRKİYEM 8

193 sonra Vatan Caddesi ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü nün önünde ortaya çıktı, polisin kalbine saldırıda bulundu ve vurularak öldürüldü!.. * * * Bütün bunlar ülkenin ne kadar sahipsiz kaldığını gösteriyor Polis, polisin peşine düşmüş, meslektaşlarını kelepçeleyip götürüyor Ama bunu yapan polis de yarınından emin değil; devran döner ve bu defa da beni kelepçelerler mi? diye düşünmeden edemiyor Bu moralle polis iş yapabilir mi?.. Yarınından emin olamayan bir teşkilat ülkede güvenliği sağlayabilir mi?.. * * * Türkiye allak bullak!.. Bu iktidarın ektiği kin ve nefret tohumları, birbirine düşman topluluklar yarattı Bununla birlikte Tayyip in günde üç posta meydanlarda bağırıp çağırması ülkenin psikolojisini, ayarlarını bozdu!.. Bu durum, Türkiye için bölücü terörden bile daha tehlikelidir!.. Acizlik içindeki iktidar, Türkiye yi yönetme kabiliyetini tamamen kaybetmiştir!.. DERLEME 193

194 Mehmet Türker 8 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Ve tanrılar (!) gazaba geldi!.. AKP nin oylarındaki dramatik düşüş Tayyip in başkanlık ihtirası Sadrazam Ahmet in oyların düşüşü ve milletvekili listeleri üzerindeki kaçak saray vesayeti karşısındaki çaresizliği Sebebi hâlâ anlaşılamayan 8-10 saatlik elektrik kesintisi Ve Avrupa nın en büyük, en sıkı korunan (!) adliyesinin basılarak günahsız bir savcının terör örgütü tarafından vahşice katledilmesi, iktidarın kimyasını bozdu Sinir sistemleri laçka oldu!.. * * * Dünyadaki her otoriter rejimde olduğu gibi, yasaklara sarıldılar Baskı, sindirme, yıldırma harekatı başlattılar Yandaş medya ve geri zekalı troller harekete geçti İktidara sırtını dayamış kurşun askerler; Tasmalı tipler; Kolları, bacakları, dilleri iplere tutuşturulmuş kuklalar Yalan, hakaret ve tehditlerle dört bir koldan saldırıyorlar!.. Ama boşuna, sinek vızıltısı kadar hükmü yok!.. * * * Bunlar güya yasaklarla mücadele diye geldiler sıkıyönetim dönemleri dahil cumhuriyet tarihinin en yasakçı siyaset kumpanyası oldular!.. Zamanında Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarına yasak getirdiler, şüpheli daha adliyeden çıkmadan verdiği ifade dışarı sızdırıldı, çarşaf çarşaf yayınlandı Adana da yakalanan TIR lara yasak Tayyip in beğenmediği tweetler yüzünden Twitter a yasak Şehit savcı faciasına yasak Arkadan yine Twitter a yasak İlaveten Facebook ve You Tube a yasak Son olarak da davranışları beğenilmeyen (yandaş olmayan) gazetecilerin Meclis e girmesine yasak Türkiye yasaklar ülkesi oldu * * * 194 UYAN TÜRKİYEM 8

195 Gösteri ve yürüyüş için Sadrazam Ahmet son sözünü söyledi: İzinsiz kimse sokağa adımını atamaz Vay be demokrat adama bak!.. Tayyip, ekmek almaya giderken polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu ölen Berkin Elvan için, Ekmek almaya gittiğine dair belge var mı? demişti Bundan sonra çocuklar ekmek için belge alacaklar; bu konuda Adana Belediye Başkanı hemen harekete geçti ve çocuklara Ekmek sertifikası vermek için hazırlıklara başladı!!! * * * Kendilerini tanrı sananlar Gazaba geldiler Her şeye yasak koydular Yasaklar, yasaklar ve soruşturmalar Ama bu da geçer Her gecenin bir sabahı vardır!.. Yeni safsata!.. Kurtuluş Savaşı ve Lozan Kahramanı İsmet İnönü, birlikte cumhuriyeti kurdukları silah ve siyaset arkadaşı Atatürk ü zehirleyerek öldürmüş!.. Kargalar bile bir yerleriyle güldüler Bülent Arınç a suikast Özal ı zehirlediler Kabataş ta hanım kardeşimizi dövüp üzerine işediler Cami de içki içtiler Sümeyye ye suikast Hiçbiri tutmadı, hepsi palavra çıktı * * * Bugüne kadar Atatürk e dil uzatmaya cesaret edemeyenler hep İsmet Paşa ya, cumhuriyetin kazanımlarına dil uzatma hainliğini göstermişlerdir Bu defa da Atatürk üzerinden İsmet Paşa yı zan altında bırakmaya çalışanlar çıktı Hatta bir yandaş TV kanalında konuşan biri, Atatürk ün kemikleri üzerinde inceleme yapılarak zehirleme olayının ortaya çıkarılabileceğini söyleyecek kadar kendini kaybetti Feriştahı gelse değil Türkiye de dünyada kimse bu cesareti bulamaz Diğer palavralara gülüp geçersiniz, ama böylesinin hesabı sorulmalıdır!.. İnönü Ailesi nin yargı önünde bu hesabı soracağından eminim!.. DERLEME 195

196 AKP gelecek Türklük gidecek!.. Sadrazam Ahmet, abisi Tayyip i başkan yapabilmek için açıkladığı seçim beyannamesindeki yeni anayasa ile Türklüğü, Türk Milleti ni tarihe gömüyor!.. Türklüğü sıradan bir etnik kimlik olarak gören asrın lideri Tayyip in yolundan gidiyor Yine iktidara gelirlerse, anayasayı değiştirecek çoğunluğu da elde ederlerse, Türkiye Cumhuriyeti Türksüz bir ülke olacak!.. Acaba Türk Milleti ne bunu da kabul ettirebilirler mi?.. Buna da alıştırabilirler mi? * * * AKP beyannamesinde Yeni Anayasa da herhangi bir etnik ya da dini kimliğe referans olmayacağı vurgulanıyor Zaten dini kimliğe vurgu yapmayan mevcut anayasanın 3 üncü maddesi şöyle: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez bu maddede ifade edilen millet hangisidir?.. Gelelim anayasanın 66 ncı maddesine: Türk Devleti ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk tür AKP nin anayasasında ise, Türk kelimesi geçmeyecek!.. Ne olduğumuzu bilmeyeceğiz!.. * * * Anayasadan Türklük çıkarılacağına göre, Atatürk ün adı da haydi haydi silinecektir Örneğin anayasanın başlangıç bölümündeki bu anayasa, Türkiye Cumhuriyeti nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda; ( ) ifadesi de artık yer almayacaktır Onun yerine, Ölümsüz önder, eşsiz kahraman, süper demokrat, asrın lideri, Kasımpaşalı Tayyip ifadesinin yer almasını ben buradan teklif etmiş olayım, kararı Sadrazam Ahmet versin!.. * * * Mehmet Türker mturker@sozcu.com.tr 17 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Türk Milleti Türklüğü ile iftihar eder ve oynanmasına asla izin vermeyecektir!.. Tayyip bu toplumu Türk, Kürt, Çerkez, Boşnak, Laz, Arnavut, Gürcü diye dilim dilim doğradı halimizi görüyorsunuz, toplumun içine düşmanlıklar girdi Şimdi kargaları bile güldürecek bir Yeni Türkiye Sözleşmesi hazırlamışlar 13 yıl geçmiş hâlâ Yeni Türkiye! yıl da geçse yine aynı pilavı ısıtıp getirecekler, zira elde malzeme kalmadı! UYAN TÜRKİYEM 8

197 Vizyon dediler, burunlarını havaya dikip kibir abidesi oldular!.. * * * Hukuk yok, demokrasi yok, yargıya ve devlet kurumlarına güven yok, bizim Sadrazam abisinin Başkan olması için ekonomi masalları anlatıyor Bir Sadrazam düşünün ki hiçbir geleceği yok Beyaz kefenini giymiş Alparslan gibi seçim meydanına çıkacakmış; zaten Alparslan a da pek benzer ama açıkladığı seçim beyannamesiyle kendisinin yok edilmesi için halktan oy istiyor Üstelik garantili gitmesi için iştahı kabarmış, oy isteğini yüzde 55 lere, 60 lara çıkarıyor Aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış Yüzde 60 az gelir, Sadrazam ın hedefi yüzde 100 olmalı!.. Türklüğü anayasadan çıkaracak zihniyete oy vereceklerin haberi olsun AKP gelecek, kimliğiniz Türklüğünüz elden gidecek Razıysanız, oylar AKP ye!.. Yok hükmünde!.. Papa Soykırım dedi, AB Bakanı Volkan Bozkır konuştu: Papa nın sözleri yok hükmündedir Avrupa Parlamentosu Türkiye yi 1915 olaylarını soykırım olarak tanımaya çağırdı, AB Bakanı Volkan Bozkır konuştu: Karar yok hükmündedir! Kazakistan a giderken Tayyip de konuştu: Bir kulağımızdan giren öteki kulağımızdan çıkar Valla ne güzel idare ediyorlar memleketi Eli kolu bağlı otur, kaçak sarayda fasıl heyeti, dış politika çamura gömülmüş, Türkiye nin itibarına darbe vuruldukça Yok hükmünde deyip sıyrıl Dolar zıpladıkça Uzun Adam, Dolara yatırım yapan kaybeder diyordu Ama dolar Bu laflar yok hükmündedir dedi ve tarihi zıplamasını yapıp 2.70 liraya çıktı, benzine 11 kuruş daha zam geldi Ve bütün bunların sonucunda Tayyip de, iktidar da yok hükmünde oldu!.. DERLEME 197

198 Türkiye düşman işgaline mi uğradı?!. Askere operasyon Polise operasyon Yargıya operasyon TÜBİTAK a operasyon Sanki Türkiye ye işgal kuvvetleri girmiş, ülkenin en önemli, en kritik kurumlarına operasyonlar düzenliyor Kurumlar hallaç pamuğu gibi attırılıyor, çok uzun süre toparlanamayacak duruma getiriliyor Ülkenin güvenliğini ve adaleti sağlayan kurumlarda çöküş başlıyor!.. İşgal kuvvetleri değil, bunu 13 yıldır ülkeyi yöneten (yönettiğini zanneden) iktidar yapıyor!.. * * * Bunlar dün iktidara gelmediler Şimdi operasyonlar düzenledikleri kurumlardaki kadroları kendileri oluşturdular Askere dalga dalga operasyonlar yapılırken Özel yetkili savcılar ve özel yetkili yargıçlar dehşeti yaşarken gayet mutluydular Türkiye bağırsaklarını temizliyordu Türkiye iyi ki bu paşalarla savaşa girmemişti Ya sonra?.. Saflığımıza geldi Paraleller Haşhaşiler Aldatıldık!.. * * * Kuvvet ve ordu komutanları, generaller, amiraller, seçkin subaylar, bilim insanları, siyasetçiler, sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri, gazeteciler 4-5 yıl cezaevlerinde çile çektiler Suçlu paraleller ise onların suç ortağı da iktidar idi Şimdi polise operasyonlar devam ediyor, emniyet müdürleri, polis şefleri dalga dalga operasyonlarla tutuklanıp içeri atılıyor Meslekten atılanlar hariç, birinci sınıf 1150 emniyet müdürü emekliye sevk edildi; ikinci, üçüncü, dördüncü sınıf 2350 emniyet müdürü daha emekli edilecek!.. * * * Mehmet Türker mturker@sozcu.com.tr 18 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Yargıya operasyonlar Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu nun yeniden yapılandırılmasıyla gerçekleştirildi UYAN TÜRKİYEM 8

199 Şimdi de 25 Aralık soruşturmalarını yürüten savcı Muammer Akkaş hakkında üç yıl hapis, mal varlıklarına tedbir kararı alan yargıç Süleyman Karaçöl için ise 2 yıl hapis cezası isteniyor İçişleri eski Bakanı Muammer Güler ile kaldığı rezidansta adam boyu kasalar ve milyon liralar bulunan oğlu Barış ın şikayeti üzerine, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının savcısı Celal Kara hakkında 3 yıl hapis cezası istemi var Savcı Kara, Barış Güler ile Zafer Çağlayan ve Şehircilik Bakanı nın oğulları, şarkıcının İranlı kocası dahil 62 kişiyi gözaltına aldırmış, 24 ü tutuklanmıştı Savcı Kara şimdi bunun bedelini ödeyecek * * * Peki bütün bunlar eskiden oldu da bunlar iktidara geldikten sonra hukuksuzlukları (!) görüp sütten çıkmış ak kaşıkların (!) mağduriyetini önlemek için mi operasyonları başlattılar?.. Yooo, bunlar 13 yıldır iktidarda, ama soruşturmalar kendilerine yönelince eyvah dediler Eski ortaklarını paralel ilan edip ülkeyi altüst ettiler Sanki ülke işgale uğramış, düşman kuvvetleri operasyonları başlatmıştı Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk, rüşvet ve sıfırlama operasyonları olmasaydı İktidar ile paraleller yine canciğer kuzu sarması olarak aynı yolda yürüyecek, aynı yağmurda ıslanacak, malı çuvalla, vagonla birlikte götüreceklerdi Ama hâlâ toplumu salak yerine koymaya devam ediyorlar!.. Koalisyon!.. İktidarı hedefleyen parti koalisyonu şimdiden düşünmez Bugünden koalisyon hesapları yapmaz!.. CHP nin yüzde 35 oy hedefi koyması şimdiden koalisyon arayışlarına girmesinin seçmen nezdinde hayal kırıklığı, parti teşkilatında güven eksikliği yaratması kaçınılmazdır!.. Kılaçdaroğlu, MHP ve HDP ile koalisyon yapılabilir diyerek oy miktarını kendi kendine aşağı çekiyor Oysa CHP tek başına iktidar hedefiyle yola çıkmalıydı Siyasette aza kanaat anlayışı yenilgiyi de baştan kabullenmek anlamına gelir CHP seçim kampanyasında tek başına iktidar hedefinde olmalı, diğerini 7 Haziran sonrasına bırakmalı Alkışlar boşa gitmesin!.. DERLEME 199

200 Atatürk kiiim Tayyip kim!.. Tayyip, Kazakistan da Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi ni gezerken, duvarda yağlı boya büyük tabloyu görüyor Tabloda kalpaklı Mustafa Kemal Atatürk ve Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev de var İnsanoğlu bu normaldir, Tayyip biraz bozuluyor tabii Nazarbayev e dönüp, Sizi yan yana koymuşlar diyor Nazarbayev manzarayı çakıyor, manidar bir tebessümle yanındakilere, Tayyip Bey i de Atatürk ün yanına koyun diyor!.. * * * Nazarbayev, Tayyip le dalgasını mı geçiyor, yoksa o portreye Tayyip in de konulmasını gerçekten mi istedi, onu zaman gösterecek Ama Tayyip in herhangi bir itirazı yok Tevazu yok!.. Yok canım, olur mu öyle şey teşekkür ederim demiyor Belli ki Atatürk le eşitlenmek Nazarbayev in gırgırı da olsa hoşuna gidiyor!.. Ama elbette Tayyip in Atatürk ten aşağı kalır yeri mi var?!. * * * O asrın lideri değil, asırların lideri Her ne kadar Sadrazam Ahmet erken davranıp beyaz kefenli Alparslan rolünü çaldıysa da 1071 den sonra Tayyip e kalan asırlar var!.. Fatih Sultan Mehmet İstanbul u fethetmiş olabilir Ama Tayyip İstanbul u bir değil, beş değil, 100 değil, yüzlerce defa fethetti Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı topraklarını uçsuz uçaksız hale getirdi ama Şimdi adını anmasalar da, Tayyip iki yıl öncesinde Arap sokaklarını fethetmiş, posterleri direklere asılmıştı * * * Mehmet Türker mturker@sozcu.com.tr 19 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Mustafa Kemal garpta, şarkta savaşlardaydı Çanakkale de Kurtuluş Savaşı nda Savaş meydanlarından geldi Ne var?.. Tayyip de Kasımpaşa sokaklarından geldi 200 UYAN TÜRKİYEM 8

201 Şu kısmete bakın, Atatürk cumhuriyeti kurdu, o cumhuriyetin başı şimdi Tayyip oldu!.. O iktidara gelinceye kadar Türkiye de taş taş üstüne konulmadı, ne varsa Tayyip yaptı Birinci köprü, ikinci köprü, Atatürk Hava Limanı, Sabiha Gökçen Hava Limanı, otoyollar, köprüler, tüneller, viyadükler, barajlar ve GAP Cumhuriyet döneminde yapılan bütün fabrikalar, bütün kuruluşlar arazileriyle birlikte ölmüş eşek fiyatına satıldı ama Yarattığı eserlerle dünyaya parmak ısırttı, Türkiye yi imam eğitimine geçirerek muasır medeniyetlerin de iki boy üzerine zıplattı!.. Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi nin duvarındaki büyük tabloda cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ile Kasımpaşalı Tayyip yan yana Ölümsüz Atatürk ün kemiklerini sızlatacak da en çok bu olur kuşkusuz * * * Asırların lideri Tayyip dün İstanbul Salacak ta bisiklete biniyordu Bir sağa bir sola yalpalanarak Dengeyi tutturabilmek için ter döktü, güç bela düşmekten kurtuldu Bisiklet bu At değil ki sırtından atsın!.. İsraf ve insaf!.. Milletvekilliğinin sona ermesine 48 gün kala Sadrazam muavini Bülent Arınç, israf gözyaşları döküyor Devlette israf çokmuş Şimdiye kadar nerelerdeydin muhterem?.. Bunca saltanat, oluk oluk akan trilyonlar, vur patlasın çal oynasın Ülke nüfusunun üçte ikisi açlık ve yoksulluk sınırında kıvranır, geri kalan üçte birinin çoğunluğu da paralarını kaymak tabakaya kaptırırken, Bülent Arınç o saadet günlerinin önde gidenlerindendi Sıra sıra Mercedesler, cipler, uçaklar, helikopterler, danışmanlar, korumalar tam bir Lale Devri Ve 1 katrilyon 370 trilyon liraya yapılan 1150 odalı kaçak saray, ilaveten Tayyip e hamamlı, saunalı, jakuzili, yüzme havuzlu altın mozaikli kaşane; bahçede organik tarım, bıldırcın yumurtaları İsraf ve insaf Bunların hepsi sizin değil, fakir fukara bu halkın cebinden çıktı, ama hiçbiriniz el insaf demediniz Arap yağı bol bulunca başına sürermiş İnsaf be, insaf!.. DERLEME 201

202 Mehmet Türker 22 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ İktidarın vücut kimyası bozuldu!.. Bu kimya artık tutmaz!.. AKP sözcüleri ve yandaşları, seçim vaatleri için CHP ye alaycı bir tavırla Parayı nereden bulacaksınız? derlerken AKP Genel Başkan Yardımcısı Her bakana özel uçak almak gerekir demez mi?!. İyice çarşafa dolandılar!.. CHP nin asgari ücretin 1500 lira olması, emeklilere bayramlarda birer maaş ikramiye sözü ekonomi allamesi (!) iktidarın önde gidenlerini ve yandaş yazarları şaşırttı Ama AKP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem kaynağı açıkladı: Her bakana özel uçak * * * İktidar bugünlere işte bu savurganlıkla geldi Saraylar, köşkler, villalar, uçaklar, dizi dizi Mercedesler, cipler, helikopterler Osmanlının torunlarının padişah saltanatı Onlar da yetmedi Bakanların altına özel uçak çekecekler Yahu bakanlara birer özel uçak vereceğinize bu yoksul halka bir lokma ekmek verin!.. * * * Allah bazen böyle şaşırtıyor işte Akım derken kakım demek gibi bir şey Parayı nereden bulacaksın? CHP lideri Kılıçdaroğlu önceki gün bir TV kanalında açıkladı, dün de SÖZCÜ de yer aldı yılları arasında görev yapan 57 hükümet 79 yılda 546 milyar dolar vergi toplamış, 95 milyar dolar iç borç, 130 milyar dolar dış borç yapmış, 8 milyar dolar özelleştirme geliriyle toplam 779 milyar dolar para harcamış arasındaki 12 yılda AKP iktidarı ise, yukarıdaki kalemlerle toplam 1 trilyon 869 milyar dolar harcamış 79 yılda 779 milyar dolar 12 yılda 1 trilyon 869 milyar dolar; demek ki kaynak var!.. 79 yıllık harcama, 12 yıldaki 1 trilyon dolarlık harcamanın küsuratı kadar bile değil * * * Peki harcamış da 79 yılda yapılanlar kadar yatırım mı yapmış?.. Yooo onlar devasa fabrikalar yapmış, bunlar birer birer satmış 202 UYAN TÜRKİYEM 8

203 Geriye sadece barajlar, GAP, hava limanları, köprüler, viyadükler, yollar kalmış Üç kuruşluk işler, yandaşlara 103 kuruşa yaptırılmış Ekonomi büyük ölçüde kayıt dışına kaymış Yandaşlara kaynak aktarılmış, Sadrazam muavini Bülent Arınç ın dediği gibi, israf çılgınlığı içinde bir 13 yıl geçmiş İktidar kendi zenginlerini yaratmış, lüks, debdebe, şaşaa tavan yapmış * * * Şimdi yoksullara yönelik harcamalar için Parayı nereden bulacaksın? diye soruyorlar Onun cevabını da kendi partilerinin Genel Başkan Yardımcısı veriyor: Bütün bakanlara özel uçak Allah şaşırttı, şaşırmaya devam edecekler 46 gün kaldı Kabe yi getirdiler Kur an ı kesip yediler!.. Bu iktidar döneminde ne kadar Allah, Peygamber, kitap dedilerse, kutsal dinimizi de o kadar işportaya düşürdüler, din tüccarlığı yaptılar Dün SÖZCÜ deki fotoğraflara baktım, baktım utandım Muz minareli cami pastası Rahle üzerinde Kur an ve hafız olarak yetiştirilecek çocuk motifli pasta Kabe şeklinde pasta Kur an şeklinde pasta Bunları dilim dilim kesip yiyorlar Dinimizde böyle saçmalıklar var mı?.. İnsanların inancına hakaret * * * AKP li belediye ise Üsküdar, Bağlarbaşı nda Asrı saadet Köyü kurmuş (!) oraya Kabe maketi koymuş Ayrıca orada Hira Dağı, Hira Mağarası, Sur Mağarası, Muallak taşı, zemzem kuyusu maketleri yer almış Üsküdar ın AKP li Belediye Başkanı, Kutsal topraklara gidemeyenler o duyguyu yaşasın istedik diyor O duygu maket Kabe yi tavaf ederek, komik maketler seyrederek yaşanır mı?.. Maket önünde dualar etmenin bir özelliği, bir sevabı olabilir mi?.. Bu komikliklere, bu saygısızlığa dur diyecek yok mu?.. DERLEME 203

204 Murat Muratoğlu 17 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Yabancı Türkiye ye bakınca ne görüyor? Türkiye ekonomisinde son yılların kısa özeti şöyle; Dünyada para muslukları açıldı. Yabancı yatırımcılar ülkeye kallavi bir para soktu. Bu para, bankalar ve şirketler aracılığı ile piyasaya enjekte edildi. Türkiye, gelen yabancı para ile büyüdü. Geleceği olmayan bir refaha ulaştı. Hikâyenin özü yabancı yatırımcılar! Onlar olmasaydı büyüme falan olmazdı. Neden olamazdı? Türkiye nin birikimi yok. Tasarruf oranı yerlerde sürünüyor. Tüketiyoruz ama üretemiyoruz. Milli tasarruf oranımız gelişmekte olan ülkelerin en kötüsü Nitekim son dört yıldır da büyüme düşüyor. Biz de el alemin parasını, şirket satarak, banka satarak, özelleştirme yaparak, borç alarak Türkiye ye getirdik ve harcadık. Sonra da buna büyüdük dedik. Artık durum değişti. Nereden anlıyoruz? İngiltere merkezli Financial Times gazetesi, dört sayfalık bir Türkiye eki yayımladı. TÜRKİYE ARTIK GÜVENİLMEZ ÜLKE! Dört sayfanın tamamında adeta Türkiye nin canına okuyor. Ağzı olan konuşuyor deyip geçemezsiniz. Gazete nin özellikle finans dünyasında saygın bir yeri ver. Karar verenler için önemli bir gösterge. Ne demişler? Ankara artık güvenilir görünmüyor! Yabancı yatırımcının kafasına bir kez yerleşti mi bu durum, sil silebilirsen Financial Times ın Türkiye ekinde iki Türk hocanın ekonomik alandaki görüşleri de var. Daron Acemoğlu ve Murat Üçer; Birçok reformlar geriye çevrildi. Enflasyonun düşürülmesinde kritik rol oynamış olan Merkez Bankası nın bağımsızlığı dizginlendi. Şeffaflık ve son Yolsuzluk Algılaması Endeksi ne göre Türkiye 11 sıra birden düşerek 64 üncü sıraya indi. Yolsuzluğa dair algı keskin biçimde kötüleşti. DURUM SÜRDÜRÜLEMEZ HALDE Dünya Bankası raporuna atıfta bulunarak; Kısa süre önce yayımlanmış olan raporda, Türkiye nin gelişmesinin, reform ölçülerine bakıldığında 2007 den sonra, esas olarak, durduğu görünüyor. Hocalar devam ediyorlar; Enflâsyon, birkaç yıldır yüzde 8 dolayında ve bu oran, hedef alınmış olan yüzde 5 in bir hayli üzerinde. Kredi patlamasından, özel tasarrufların hızla düşmesinden ve rekabet yoksunluğundan beslenen cari açık, sürdürülemez ölçüde yüksek Kimseyi düşünceleri üzerinden yargılayamazsınız. Onlar böyle görüyorlar ve gördüklerini korkmadan söylüyorlar. Yabancı yatırımcılar bu referans niteliğindeki yazıyı okuyup kararını ona göre veriyorlar. Aklın yolu bir! 204 UYAN TÜRKİYEM 8

205 Musa Kesler 23 Nisan 2015, MİLLİYET GAZETESİ İngiliz arşivlerinden Çanakkale Propaganda savaşları - Türk askerlerini savaşmadan teslim olmaya ikna etmeye çalışan İngilizler, esir askerlerin nargile içerken fotoğraflarının olduğu bildiriler atarlar - Esirleri öldürüp parçaladıkları öne sürülen Türkler ise Hiç gerçek Türk kalmadı sanıyorsunuz. Ama Türkler ve Türklerin oğulları var diye karşılık verir MUSA KESLER / İNGİLİZ ARŞİVLERİNDEN ÇANAKKALE - 3 Çanakkale de en önemli bir cephelerden biri de propaganda savaşlarıdır. Özellikle İngilizler bu alanda yoğun faaliyete girerler. İngilizlerin propagandası, Almanların Osmanlıları aldattığı ve bu savaşın Alman çıkarları için yürütüldüğü tezi üzerine kuruludur. İngilizlerin Kırım Savaşı nda (1856) Osmanlıların yanında Ruslara karşı savaştığı hatırlatılır, Türklerle problemimiz yok mesajı verilir. Ayrıca İngilizlerle birlikte savaşan Müslüman askerler ve Arap isyanlarına da değinilerek İngilizlerin İslam a karşı olmadığı, İttihat Terakki nin devleti Alman çıkarlarına feda ettiği tezi işlenir. Amaç Türk askerlerini savaşmadan teslim olmaya ikna etmektir. İngilizler propaganda konusunda üstündür, ancak Osmanlılar son derece emin ve kararlıdır. Neredeyse Trablusgarb ın işgalinden (1911) beri savaş halinde olan askerler için bu propagandanın pek bir manası yoktur. Almanlar için savaşmayın! Prof. Dr. Haluk Oral ın Arıburnu 1915 adlı kitabında bu faaliyetler belgeleriyle anlatılıyor. İngilizlerin imkânları çok daha geniştir. Uçaklardan Türk siperlerine bildiriler atarlar. Türk esirlerin ağzından yazılmış 31 Mayıs 1915 tarihi bildiri şöyle: Almanlara inanmayın. Biliniz ki aşağıda ismi yazılı arkadaşlar, İngilizlerin elinde bulunuyoruz. İngilizler bizleri iyice giydirip, hastalığa karşı koruyorlar. Mükemmel sigaralar dahi veriyorlar ve bizi emin bir yerde DERLEME 205

206 tutuyorlar. Bu muharebe sırf Almanların menfaat ve faydası için olduğundan bu muharebeden çekilip kanımızı nahak yere dökmeyesiniz(...) Ey Asker! Niçin harp ediyorsun? Acaba memleketin kurtuluşu için mi? Hayır bunun için de değil! Zira senin memleketinin kurtuluşuna kastedenler, onu bir Alman sömürgesi haline getirenler sınır boylarında değil, içtedir. İngilizce hazırlanan Osmanlı karşı bildirisi. Esirlere iyi bakıyoruz Osmanlılar ise boş durmaz. Zira İngilizler, Osmanlıların esir aldıkları askerleri öldürüp parçaladıklarına dair propaganda yapmaktadır. Düşman siperlerine atılmak üzere karşı bildiri hazırlarlar, 13 Mayıs 1915 tarihli bildiride şu ifadeler yer alır: Ey İngiliz, Avustralyalı, Zelandalı, Fransız, Hintliler...vs Size Türklerin esirleri öldürüp parçaladıklarının söylendiğini, aldığımız esirlerin ifadelerinden anladık. Bunu şiddetle protesto ederiz. Bizdeki esirlerin rahat ve huzuru pek mükemmeldir. Onlara ettiğimiz muamele uluslararası hukuka tamamen uygun ve pek konuksevercedir. Fransa, İngiltere, Rusya bu günlerde Avrupa da dehşetli mağlubiyetlere uğradılar. Ruslar Galiçya da yüz bin esir verdi. Dunkirk bombardıman edilip, Varşova düşmek üzeredir. Kale tehdit altındadır. Liav Almanların eline geçmiştir! Osmanlı Askerleri İngiliz broşürü ve keyif(!) çatan Osmanlı esirleri... Dost nasihati Başka bir İngiliz propaganda broşürü de şöyle: Sen harp ettikçe çoluk çocuğunun sefaleti artacak ve en nihayet felaketin şiddetine dayanamayarak yeryüzünden göçecektir. Ve sen ey masum asker! Bu acı dolu sahneye duygusuz kalarak o dinsizlerin kara gözleri için halen kanını dökmeye devam edecek misin? Mason Cemiyeti nin ve Volf ajansının yalanları hala seni aldatacak mı? Ey asker! Gel bu perişan duruma bir son ver, Alman zorbalığından kurtul, bize gel! Bu bir dost nasihatidir!(...)almanlar İttihatçılara sözlerini dinletmekle bütün Osmanlı İmparatorluğu na hükmetmişlerdir. Tabii bunu ispata gerek yoktur, zira gördünüz ve her gün görmektesiniz. Her nezaretin her şubenin ve özellikle Harbiye Nezareti nin amirleri Almanlardır. 206 UYAN TÜRKİYEM 8

207 Türkler ve oğulları var! İngilizlerin bildiri ve broşür dağıtmak dışında başka usulleri de vardır. Bazen Türkçe bilen bir İngiliz subayı Türk siperlerine yaklaşır, yüksek sesle Türk askerlerine hitap eder. Bazen de esir bir Türk askerini siperlerin önüne getirip taleplerini söyletirler. Ancak bu esirler her seferinde Türk siperlerindeki subayın sert azarlaması ve emriyle geri dönerler. İngilizler siperlere bildiri ve broşürler atmaya devam ederler. Türk siperlerinden gelen yanıt ise nettir: Hiç gerçek Türk kalmadı sanıyorsunuz. Ama Türkler ve Türklerin oğulları var! Sıhhatimiz berkemal, rahatımız iyi İngilizler, esir aldığı Türk askerleri üzerinden de propaganda yaptılar. Onların ağzından çıkmış gibi hazırlanan broşürler, esirlerin rahat ve huzur içinde olduğunu gösteren fotoğraflarla bezendi. Bu fotoğrafların bazılarında askerler saz çalıp eğlenirken, bazılarında da nargile içmektedir. Broşürlerden birindeki ifadeler şöyle: Yiyip içip yatıyoruz efendim, Musa Ali Rahat olduğum gibi anam gibi bana bakıyorlar Abdurrahman Süleyman Fevkalade iyiyim ve rahatım, çok güzel bakıyorlar, Habip Recep Sıhhatim berkemal ve hiçbir müşkülatımız yok İskender Habip Türk topçularının batırdığı HMS Gloiath ve Triumph tan kurtulan bazı İngiliz ve Fransız denizcileri... Kiminin yüzünde korku ve yorgunluk; kiminde henüz neyle karşı karşıya olduklarının farkında olmadıklarını gösteren bir saflık, kiminin batan bir gemiden kurtulmanın şoku, kiminde de tecrübeli bir askerin aldırmazlığı var... DERLEME 207

208 Mustafa Balbay Türkçe Kuran-ı Kerimden korktunuz... GERÇEK İslamiyetten korktunuz... İslam dinini öğrenmekten korktunuz.... Gerçek İslamı anlamaktan korktunuz... Türkçe ezandan korktunuz... Nutuk dan korktunuz... Laik, çağdaş ve özgür TÜRK KADININDAN korktunuz... Sormaktan korktunuz... Sorgulamaktan korktunuz... Hesap sormaktan korktunuz.. Hakkınızı aramaktan korktunuz... GÖRMEKTEN korktunuz... DUYMAKTAN korktunuz... KONUŞMAKTAN korktunuz Nisandan korktunuz Ağustostan korktunuz Ekimden korktunuz... Bağımsız ve şerefli TÜRK YARGISINDAN korktunuz... ANAYASA MAHKEMESİNDEN korktunuz... Yargıtaydan korktunuz... Danıştaydan korktunuz... Cumhuriyetçilikten korktunuz... Milliyetçilikten korktunuz.... ULUS devlet olmaktan korktunuz... ÜNİTER devlet yapısından korktunuz.. Halkçılıktan korktunuz... Devletçilikten korktunuz... LAİKLİKTEN korktunuz... İnkılapçılıktan korktunuz... CUMHURİYET gazetesinden korktunuz... MİLLİYETTEN,HÜRRİ YETTEN,SÖZCÜ DEN,AKŞAMDAN, KANAL D den,star TV den, ULUSAL KANAL dan, Kanal B den,avrasya Televizyonundan( art) korktunuz... Anıtkabirden korktunuz... Gazilerden korktunuz... Şehitlerden korktunuz... Hukuk devletinden korktunuz... İstiklal Madalyasından korktunuz... NECİP HABLEMİTOĞLUNDAN korktunuz... UĞUR MUMCUDAN korktunuz... Ahmet Taner Kışlalıdan korktunuz... Milli Egemenlikten korktunuz... Tam bağımsızlıktan korktunuz UYAN TÜRKİYEM 8

209 Atatürkçü Düşünceden korktunuz... Atatürkçü Düşünce Derneğinden korktunuz... Türk Silahlı Kuvvetlerinden korktunuz KASIMDAN korktunuz... Şerefli savcılardan korktunuz... Şu Çılgın Türkler den korktunuz... CHP den, DSP den, MHP den, Kamer Genç ten korktunuz... 1 MAYISTAN korktunuz... Hakkını arayan İŞÇİDEN korktunuz... Hesap soran ÇİFTÇİDEN korktunuz.. Yılbaşı kutlamasından korktunuz den korktunuz... Zübeyde Hanımdan korktunuz... Emin Çölaşan dan korktunuz... Bekir Coşkun dan korktunuz... Şehit çocuğunun gözyaşından,gazimin kopan kolundan korktunuz... Çağdaş ve dinamik TÜRK GENÇLERİNDEN korktunuz... Alevilerden korktunuz... Oktay EKŞİ den,yılmaz ÖZDİL den,uğur Dündar dan korktunuz... Hayrettin Karaca ve Muazzez İlmiye Çığ dan korktunuz... YARSAV dan,barolar dan korktunuz... Doğrulardan, gerçeklerden korktunuz... Monşerlerden korktunuz.... ÖZGÜR İRADEDEN korktunuz Nisandan korktunuz... İLHAN Selçuk tan korktunuz... Engellilerden korktunuz... CUMHURİYET mitinglerinde güneş altında saatlerce dim dik duran 80 yaşındaki analardan korktunuz... Necati Doğru dan korktunuz... Şapka ve Kıyafet Devriminden korktunuz... Atatürk Öldü Biliyor musun? diye ağlayan minik kız çocuğundan korktunuz... Atamın içtiği bir kadeh rakıdan korktunuz YIL MARŞINDAN korktunuz... Ne Mutlu Türküm Diyene demekten korktunuz... Köy Enstitülerinden korktunuz... Kemal Kılıçdaroğlu ndan, Murat Karayalçın dan korktunuz... Harf Devriminden korktunuz.... ULUS gazetesinden korktunuz... ULUSALCI olmaktan korktunuz... Mustafa MUTLU dan,ceviz Kabuğundan,Arenadan, 32.günden korktunuz... Ormanlardan, ağaçlardan, akarsulardan, meralardan korktunuz... Mimar ve Mühendis odalarından korktunuz... TÜSİAD dan korktunuz... Atatürk Kültür Merkezinden korktunuz... Şerefli gazetecilerden korktunuz... Vatanın bölünmez bütünlüğünü dile getiren Paşalardan,hakkını arayan subay ve astsubaylardan korktunuz... DERLEME 209

210 Hainleri karın tokluğuna kovalayan uzman çavuşlardan korktunuz... Başı açık ve namuslu Cumhuriyet kızlarından korktunuz... Türkiye Laiktir, Laik Kalacak diye haykıran emeklilerden korktunuz... Namazını,orucunu ve yardımını GİZLİ yapan Gerçek müslümanlardan korktunuz... Kul hakkına saygı gösterenlerden korktunuz... ATATÜYK diye gülümseyen 1,5 yaşındaki bebekten korktunuz... ÇANAKKALE Savaşından korktunuz... Bahriye Üçok tan korktunuz... Mustafa Balbay dan,ümit Zileli den,sesli Gazeteden korktunuz... Atatürk resimlerinden, rozetlerinden korktunuz.... Karga kovalayan sarışın çocuktan korktunuz... Birlik olup,küsmeden, yılmadan ve boşvermeden 30 dakikasını geleceğine verip SANDIĞA GİDECEK milyonlardan korktunuz... Sabih KANADOĞLU NDAN, Vural SAVAŞ tan,yekta Güngör ÖZDEN den korktunuz.... Tüm ihanetlerinizi yaşlı ve yorgun gözlerle izleyen dedelerimizden, ninelerimizden korktunuz... Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER den korktunuz... Tarafsız ve onurlu vatandaşlardan korktunuz... Oyunu yani namusunu SATMAYAN yurttaşlardan korktunuz... Rüşvet yemeden,adam kayırmadan evine EKMEK götüren namuslu memurlardan korktunuz... Bölücü HOCAEFENDİLERİN ellerini,eteklerini öpmeden sadece YÜCE ALLAHA kulluk eden milyonlardan korktunuz... Gaziden korktunuz... Gazi Mustafa dan korktunuz... Gazi Mustafa Kemal den korktunuz... Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ten korktunuz... KORKULARINIZDAN KORKTUNUZ!.. Ama ne acı ki daha fazla OY,daha fazla PARA,daha fazla İKTİDAR, daha fazla GÜÇ için YÜCE ALLAHI sömürmekten,kullanmak tan ve onun adına konuşmaktan KORK- MADINIZ!...Unutmayı n ki KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK! bu yazıyı okuyan, arkadaşım,anam, babam,teyzem, kardeşim,dostum, büyüğüm,küçüğüm;lütfen yaklaşan seçimler ve bundan sonraki TÜM SEÇİMLERDE sandığa git ve OYUNU KULLAN...Yağmur, çamur deme...al eline bir şemsiye, giy botunu ve ailen ile birlikte koş sandığa...sende biliyorsun en fazla 30 dakikanı alır yılda bir yapılan seçimler için 30 dakika nedir ki? Bundan önceki seçim sonuçlarını incelediğinde seninde farkedeceğin gibi HER SE- ÇİMDE 7-8 MİLYON VATANDAŞ oy kullanmıyor...tekrar ediyorum 7-8 MİLYON Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı..yani nerede ise TEK BAŞINA bir İKTİDAR daha...belki sende dönem dönem bu milyonların içinde idin...unutma ki sandığa atılmayan HER OY KORKAKLARIN hanesine gidiyor..tepki için sandığa gitmiyorum ya da boş atacağım diye bir olay yok..çünkü tüm bunlar KORKAKLARIN ekmeğine yağ sürüyor... Bu mesajı yazdım çünkü sana İHTİYACIM VAR...İster SAĞ parti,ister SOL parti ya da MERKEZ...görüşün her ne ise..ama lütfen TÜM SEÇİMLERDE SANDIĞA GİT...Rica 210 UYAN TÜRKİYEM 8

211 ediyorum..korkaklar bunu çok iyi biliyor...bir önceki seçimi hatırla...neden bazı kesimlerin TATİLE ya da MEMLEKETE gittiği Temmuz ayında oldu seçimler?..çünkü o malum 7-8 milyonun rahatını bozmayacağını,sandığ a gitmeyeceğini biliyorlardı...ve haklıda çıktılar...işte aslında EN BÜYÜK DESTEKÇİLERİ biziz...ve tüm bunlar bizim SUÇUMUZ... Basit ve küçük bir örnekle seninde tahmin ettiğin gerçeği dile getirmek isterim... Diyelim ki 100 kişi oy kullanacak.. Ve u 100 kişinin tamamının sandığa gittiğini varsayalım... sonuçlar açıklandı...a partisi: 30 oy (%30)...B partisi: 20 oy (%20)..olsun..ancak bu 100 kişiden 20 kişinin sandığa gitmediğini varsayalım....(türkiyede her seçim olduğu gibi)...yani seçmen sayısı 0 olsun...a ve B partisine yine aynı sayıda oy geldiğini varsayalım... bu sefer herşey aynı olduğu halde yeni seçim sonuçları şöyle oluyor; A partisi:( %37.5)... B partisi: (%25)...yani fark giderek açılıyor...milletvekil i seçimlerinde ise bu fark dahada acı bir boyuta geliyor...%10 barajının etkisi ve sandığa atlmayan ya da boş atılan oylar yüzünden 1 milletvekili çıkarabilen malum zihniyet AYNI OY SAYISI İLE 2-3 milletvekili çıkarıyor..sence bu adil mi?....ankara Belediyesinde yaşanan skandallar malum..tüm ülke izliyor..ama şunuda unutma; Gökçeğin seçildiği dönemlerde yaklaşık 300 bin ( ) kişi oy kullanmadı..tahmin ettiğin gibi bu 300 bin seçmen oy kullansa idi Gökçek ve dolayısıyla skandallar olmayacaktı...bu durum diğer iller içinde geçerli...ve bu bir seçim başarısı olmadığı halde şenlik yapıp kutluyorlar...%10 Seçim barajı olduğu sürecede sandığa atılmayan her oy KORKAKLARA gidecek...hal böyle iken gerçekten SANA İHTİYACIM VAR... Bütün hayatımız boyunca Demokrasiye katkımız bütün seçimlerde bir kağıda bastığımız toplam yarım fincan mürekkep...hepsi bu işte...o tahta sandığa gitmek zorundayız... Eğer gitmezsek iş için, zamlar için,maaşlar için,özgürlük için,haklar için sesimizi çıkarmaya ya da meydanlara dökülmeye hakkımız bile yok..çünkü oy kullanmayarak biz SİSTEMİN DIŞINDA kalmis oluyoruz...hal böyle olunca tüm yapılanlara ses çıkarmayada hakkımız olmaz...unutma! demokrasilerde OY SENİN NAMUSUNDUR...Biliyorum, biraz uzun bir yazı oldu ama dedim ya SANA İHTİYACIM VAR... Senden bir ricam daha olacak...bu mesajı ile dostlarına da göndermeni isterim...çünkü 1 OY bile ÇOK önemli...belki senin fikrini değiştiremem ama son sözüm şudur; artık ağırlığını KOY! sevgi ve saygı ile arz ederim. Mustafa BALBAY DERLEME 211

212 Mustafa Çakır, 3 Nisan 2015 CUMHURİYET GAZETESİ TEİAŞ ta şüphe!... 3 gün geçti, kesintinin nedeni açıklanmadı. TEİAŞ taki iktidar kadrolaşmasına dikkat çekildi. Hükümet, Türkiye yi karanlığa gömen elektrik kesintisinin üzerinden 3 gün geçmesine karşın ne olayın nedenini bulabildi, ne de sorumluları açıklayabildi. Dikkatlerin yoğunlaştığı Türkiye Elektrik İletim AŞ nin (TEİAŞ) sorumluluğuna dikkat çekilirken kurumda yetişmiş personelin görevden alındığı, yerlerine ise siyasetçilere yakın kişilerin getirildiği söylendi. Trafo merkezlerinin de işi bilmeyen taşeron şirketler tarafından işletildiğine vurgu yapıldı. Farklı senaryolar men kesintinin üzerinden 3 gün geçti. Farklı farklı senaryolar dile getirildi. Hükümetten ise hâlâ net bir yanıt gelmedi. TEİAŞ nin, devreden çıkan santralların yerine neden diğerlerini devreye alamadığı sorusu gündeme geldi. Başbakan Ahmet Davutoğlu nun da yazılım sistemine işaret etmesiyle dikkatler TEİ- AŞ üzerinde yoğunlaştı. TEİAŞ içerisinde araştırma ve soruşturmanın devam ettiği öğrenildi. Bu arada TEİAŞ yönetiminden istifaların gelebileceği de kulislerde konuşuldu. Kurumun personel yapısıyla ilgili ise dikkat çeken bir değerlendirme geldi. Türkiye Kamu-Sen e bağlı Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Mehmet Özer kesintinin nedeninin TEİAŞ Genel Müdürlüğü nde yapılan tecrübesiz ve liyakatsiz yönetici atamaları olduğunu söyledi. TEİAŞ ta görev yapan yetişmiş teknik elamanların bir bir görevden alındıklarına dikkat çeken Özer, Bunların yerine bir memur sendikasının üyeleri ve siyasetçilere yakın personel atanmıştır. Atamalarda liyakat ve başarı yerine sendika üyeliği dikkate alınmıştır dedi. Özer in ismini vermediği sendikanın Memur-Sen e bağlı sendika olduğu öğrenildi. TEİAŞ ta trafo merkezlerinin de işi bilmeyen taşeron şirketler tarafından işletildiklerine dikkat çekildi. Cumhuriyet, 3 Nisan UYAN TÜRKİYEM 8

213 Mustafa Mutlu 17 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Ellerinden gelse Türk olmayı yasaklayacaklar... AKP nin seçim bildirgesinde, Yapacağımız yeni anayasa, herhangi bir etnik veya dini kimliğe dayanmayan vatandaşlık tanımını esas alacaktır deniyor. Yani yürürlükteki, Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk tür tanımı çöpe atılıyor! Size sürpriz oldu mu bilmem ama ben hiç şaşırmadım. Çünkü; bu, yıllardır süren bir proje nin yeni aşaması... *** Önce Atatürk ün Ne Mutlu Türk üm Diyene sözünü dağlardan, tepelerden sildiler. Sonra, Türk üm, doğruyum, çalışkanım diye başlayan andımızı kaldırdılar. Ardından Türkiye Cumhuriyeti ni, kamu kuruluşlarının tabelalarından indirdiler. Ulusal bayramları halka yasakladılar. Gezi de katılımcıların dalgalandırdığı Türk Bayrağı na basınçlı su sıkarak yerlerde sürüklediler. Şimdi de Türk ü anayasadan çıkarıyorlar! *** Peki; sırada ne var? Türkiye Cumhuriyeti nin adı... Sakın, Olmaz, ona dokunmaya cesaret edemezler demeyin... On yıl önce, yukarıda sıraladıklarımın hangisine, Yapabilirler derdiniz ki? Onları nasıl yaptılarsa, Türkiye Cumhuriyeti nin adını da değiştirecekler! Biz böyle mal mal oturdukça, emin olun; Türk sözcüğünü, adımızdan, soyadımızdan bile kazıyacaklar! *** Bunların yaptığını düşman yapmadı. DERLEME 213

214 İstanbul u işgal eden İngiliz, Fransız, İtalyan... İzmir i, Afyon u, Manisa yı ele geçiren Yunan orduları bile Türk ü bu kadar aşağılamadı. AKP iktidarı, Türk ün ülkesinde Türk e azınlık muamelesi yapıyor! Olmayan bir soykırım için 100 yıl sonra özür dileyip dedelerimizin kemiklerini sızlatıyor. Neden biliyor musunuz? Ulus devlet i, tıpkı Osmanlı gibi ümmet devleti ne dönüştürmek istiyorlar da ondan! *** Peki; bu son adım yetecek mi onlara? Hayır... Dediğim gibi artık sırada devletin adını değiştirmek var... Sonra başkenti Ankara dan İstanbul a taşımak, hilafeti hortlatmak, şeriatı getirmek... *** Türk e düşman aramayın dostlar... Türk ün Türk e düşmanlığı yeter! İSİMLER! Türk sözcüğünü Anayasa dan çıkarmaya hazırlananlar, karşı devrimde sessiz sedasız bir hamle daha yapmışlar: Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının adını okullardan silmeye başlamışlar... Konya daki Mareşal Mustafa Kemal Ortaokulu nun adı Hamidiye İmam Hatip Ortaokulu değiştirilmiş... Yetmemiş; Harf Devrimi sırasında Milli Eğitim Bakanlığı yapan Mustafa Necati nin ismi, Cemil Meriç Ortaokulu olmuş... Büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç İmam Hatip Ortaokulu nun adı dincilerin çok sevdiği şair Erdem Beyazıt İmam Hatip Ortaokulu olarak değiştirilmiş Nisan Egemenlik Ortaokulu da ad değişiminden payını almış ve Karatay Belediyesi İmam Hatip Ortaokulu olmuş! 214 UYAN TÜRKİYEM 8

215 Mustafa Mutlu 20 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Soykırım iddiasını çürüten bazı belgeler ilk kez bu kitapta! Ermeniler, kendilerinin bile inanmadıkları soykırım safsatası nı nasıl oluyor da her 24 Nisan da dünya gündeminin zirvesine oturtabiliyor? Bu sorunun yanıtını anlamak için Ermeni milliyetçiliğinin ilginç serüvenini bilmek gerekiyor. Soykırım iddialarını, yayınladığı kitap ve belgelerle çürüten, bu yüzden de Ermeni Diasporası nın korkulu rüyası haline gelen Dr. Mehmet Perinçek e göre, Taşnaksutyun Partisi nin tarihi yazılmadan, Ermeni meselesini anlamak mümkün değil! Mehmet Perinçek, şimdiye kadar gün yüzüne çıkartılmamış kaynaklara ve onlardan çıkan sonuçlara dayanarak, bu serüveni kaleme aldı. Aylar süren titiz bir çalışma sonucu ortaya çıkan Ermeni Milliyetçiliğinin Serüveni isimli bu kitapta yer alan bir çok belge, dünyada ilk kez yayınlanıyor. Bu kitabı okuyunca anlıyoruz ki: Bir: Ermeni Milliyetçiliği, ırkçı bir kökene sahip... İki: Ermeni çeteler sadece Osmanlı nın değil, Ruslar ın da başına bela olmuş... Üç: Taşnak hareketi, yolsuzluk ve yalan üzerine kurulu bir oluşum. Dört: Ermeni çetelerinin katliam ve yağma politikası, tehcire zemin hazırladı. Beş: Ermeniler, Kürtler i de ayaklanmaya teşvik için ellerinden geleni artlarına koymamış... *** Son günlerde yaşadıklarımızdan da anlamışsınızdır ki; bu soykırım yalanı daha çok su kaldıracak... Bu kitabı okuyun ki; Ermeniler den sözde soykırım için özür dileyen yarı aydın şaklabanların düştüğü sefil durumu daha iyi değerlendirin! ERMENİ MİLLİYETÇİLİĞİNİN SERÜVENİ (Taşnaklardan ASALA ya Yeni Belgelerle) Türü: Araştırma, inceleme Yazan: Dr. Mehmet Perinçek Yayınevi: Kaynak Yayınları Baskı tarihi: 2015, Mart Sayfa sayısı:357 Fiyatı: 24 lira *** ÜLKEYİ YÖNETMEYE TALİP OLANLARIN, MUTLAKA OKUMASI GEREKEN KİTAP! Türkiye, deniz uygarlığının en büyük askeri ittifakı olan NATO ya 1952 yılında üye yapılmasına rağmen, deniz uygarlığı cephesine geçmesine ve halkıyla birlikte denizcileşmesine izin verilmedi. 21. yüzyıl başında güçlenen ve deniz uygarlığı ligine yükselen donanmasına da en büyük dar- DERLEME 215

216 beyi yine NATO müttefiklerimiz vurdu. Donanmayı hedef alan tüm kumpas davaların izleri, ABD de korunan ve kollanan Pennsylvania merkezli cemaate çıkmaktadır. Kumpas davaların üzerinde odaklandığı Türk Deniz Kuvvetleri, AB nin 2009 Türkiye İlerleme Raporu nda, Doğu Akdeniz deki faaliyetleri nedeniyle ismen şikayet edilmişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile, Balyoz davasında taraf tutarak, maddi gerçeği aramadı. Bugün için üzerinde yaşadığımız Toprak Gemi Anadolu, bir deniz ülkesi olmasına rağmen, üzerinde yaşayan ne Türk halkı, ne de devlet denizci olabilmiştir. Ülkelerin denizcileşme sürecinde temini en kolay unsurlar, ekonomik güç ile elde edilebilenlerdir. Yani savaş gemisi, ticaret gemisi, liman malzemeleri gibi maddi kaynaklarla piyasadan tedarik edilebilen ve elle tutulabilen her şey... Ancak para ile temin edilemeyen unsurlar da vardır. Bunlar deniz bilinci, denizdeki hak ve çıkarları korumaya yönelik deniz jeopolitiği refleksi, deniz ve denizcilik stratejisi oluşturabilme yeteneği, deniz tarihi birikimi, denizcilik kültürü, deniz ve denizcilik sevgisi gibi soyut unsurlardır. Bunları oluşturmak uzun soluklu ve zahmetlidir. Ayrıca, denizci emperyalist devletler bu saydıklarımın oluşmasını arzulamaz ve izin de vermezler. Bu engelleri aşmayı başardığımızda, mavi uygarlığın en zor aşaması geçilmiş olacaktır. Bu büyük aşamayı 21. Yüzyıl a ve üçüncü bin yıla kadar gerçekleştiremedik. Ancak karanlığın en yoğun, ümitsizliğin en derin ve kesif olduğu bir ortamda, 2013 Haziran ında bir anda ortaya çıkan Türk gençliği, en zoru başarabilecek büyük bir enerji ve birikime sahip olduğunu ispat etmiştir. Bu gençlik ile Türkiye, 21. Yüzyıl da mavi uygarlığın içinde hak ettiği yeri alacaktır. Yolsuzluk ve ilkel birikimin tuzağına düşmeyecek yeni neslin, temiz ve tam bağımsız siyaset uygulayıp bu karanlık dönemden dersler çıkararak geleceğe güvenle ilerleyeceği, bir beklenti değil, tespittir. Türk gençliği vatanına sahip çıktığı gibi, geleceği olan mavi vatanına ve denizciliğine de sahip çıkacaktır. *** Bu satırlar Balyoz davasında sahte delillerle tutuklanan ve 18 yıla hüküm giydikten sonra aklanan Deniz Kuvvetleri Plan Prensipler Daire Başkanlığı ndan emekli Tümamiral Cem Gürdeniz e ait... Hedefteki Donanma isimli kitabıyla büyük ses getiren Gürdeniz bu kez Türk denizciliğinin başına çorap örenleri ve amaçlarını anlatıyor. *** Denizcilik hakkında merak ettiğiniz her şeyin yanıtını bulabileceğiniz bu kitabı, keşke ülkeyi yöneten ya da yönetmeye talip olanlar da ders kitabı niyetine okusa da denizciliğimiz aptalca mahkum edildiği ilgisizlik cezası ndan kurtulsa... MAVİ UYGARLIK TÜRKİYE DENİZCİLEŞMELİDİR Türü: Araştırma, inceleme Yazan: Cem Gürdeniz Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınevi Baskı tarihi: 2015, Nisan Sayfa sayısı:433 Fiyatı: 32 lira 216 UYAN TÜRKİYEM 8

217 Mustafa Mutlu 25 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Çok sıkıldık... Sizi bilmem ama ben artık çok sıkıldım. Herkes bizden bir şey talep ediyor. İçimizdeki ırkçı Kürtler önce özür, ardından özerklik, sonra toprak istiyor. Ermeniler önce özür, sonra sınırın açılması, ardından da tazminat ve nihayet toprak peşinde... Rumlar, Kıbrıs ta önce özür, sonra Türk askerinin çekilmesi, ardından tazminat ve son olarak toprak derdinde... Yunanistan bu formaliteleri çoktan aştı: Geldi; Ege deki ve Akdeniz deki adalarımızı resmen işgal etti! Onların yeni hedefi, sözde bir Pontus Soykırımı yaratıp, Doğu Karadeniz de toprak sahibi olmak... Bunun olmayacağını onlar da biliyor ama Ya tutarsa diye göle maya çalmaktan geri durmuyorlar. Anlayacağınız manzara, 90 yıl öncesinden az hallice: Çok şükür ki topraklarımızda henüz yabancı askerlerin postal izleri kalmıyor! *** Peki; bizim iktidar ne yapıyor? Hiçbir şey... Ezilip, büzülüyor; tarihin çarpıtılmasına göz yumuyor. Şu kadar üzgünüz, bu kadar mahcubuz gibi ifadelerle karşı tarafın elini güçlendiriyor. Bir de örneğin Ermenistan daki anma programının karşısına Çanakkale de 100. Yıl anması diye bir şey yumurtlayıp aklınca ilgi dağıtmayı planlıyor! Muhalefet derseniz; ihanette, iktidarla yarış içinde... Böyle zavallı numaralara hiç gerek yok: Yapmamız gereken şey belli: Bunca saldırı karşısında aslanlar gibi dik durup tüm nefesimizle gerçekleri haykırmak; o kadar! *** Ben toplumcuyum. Hümanistim. DERLEME 217

218 Atatürk ilke ve devrimlerine gönülden bağlıyım. Laik, demokratik, sosyal, hukuk devletinden yanayım. Yurtseverim. Ve kusura bakmasınlar ama... Ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım... Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım! Kimsenin toprağında gözüm yoktur; ama kimsenin de topraklarımızın bir karışına göz dikmesine izin vermem... *** Velhasıl... Ağlayıp zırlayarak dünya parlamentolarında siyasi kararlar aldıran... Yani; tarihi siyasetçilere yazdıran... Türkiye den önce özür, sonra tazminat, ardından da toprak koparmayı planlayan... Ve bundan başka hiçbir hayalleri, planları, yatırımları olmayan... Ermeniler de... Rumlar da... Irkçı ve ayrılıkçı Kürtler de iyi bilmeli ki bugünkü iktidar ne kadar pısırık olursa olsun; Türk halkı onların amaçlarına ulaşmasına izin vermez... Bugün onların bizim karşımızda güçlü ymüş gibi görünmesi, bizdeki iktidarın güçsüz, bilinçsiz, isteksiz ve hatta ihanet içinde olmasındandır. Gün gelir; biz, bu küçük sorunumuzu çözeriz. Bu iktidarın yerine aslanlar gibi haklarımızı savunan iktidarı kurarız. Bugün itibarımızla oynayanların da... İtibarlarını bitiririz! Çünkü artık gerçekten... Çok sıkıldık! 218 UYAN TÜRKİYEM 8

219 Algılı demokrasi! Ne para, ne pul, ne şan, ne şöhret... Günümüzde geçerli tek değer, algı... Yani; ne yapacaksın, edeceksin; insanların seni, görünmek istediğin gibi görmelerini sağlayacaksın... Kartsan, taze... Kısaysan, uzun... Zayıfsan, güçlü olduğuna inandıracaksın herkesi... Bunun için de halkla ilişkiler ve lobi şirketlerini kullanacaksın... Hepsine oluk oluk para akıtacaksın! Bir de sözüm ona anket yaptırıp insanların seni uzun boylu, genç ve güçlü olarak gördüklerini tescil ettireceksin ki... İşte; o zaman algı operayonu nu başardın demektir! *** Ülkemizde algı operasyonu nu hem de yıllardır yüzde 100 başarıyla hayata geçiren tek kurum, AKP... Hepimiz biliyoruz ki, demokrasi falan umurlarında değil... Ama halka sorun; onlardan demokratı yok! Özgürlükleri bugüne kadar belki de en çok ayaklar altına alan iktidar onların iktidarı; sanki bu ülkeye tüm özgürlükleri onlar getirmiş gibi davranıyorlar... Adaleti ayaklar altına aldılar; yargıyı, yürütmeye köle yaptılar; yandaşlarına sorun, hepsi hukuk abidesi! Laikliği yok ettiler, laiklik dersi verdiler... Çevrenin içine s..tılar; Benden büyük çevreci yok diye diye, saf ve temiz halkımızı buna bile inandırdılar! *** Mustafa Mutlu mustafamutlu@aydinlikgazete.com 30 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Kısacası yıllardır tüm işlerini algı operasyonu yla hayata geçirdiler. Önce yalan söylediler. Sonra bu yalana insanları inandırdılar. DERLEME 219

220 Ardından hileyle ve yasa dışı yollarla hedefe ulaştılar! *** Şimdi aynı şeyi belki de onuncu kez seçim anketlerinde yapıyorlar... Yandaş firmalarına ısmarlama anketler düzenletip açıklama yaptırıyorlar... Bu firmaların kimi milletvekillerinin, kimi bakanlarının, kimi de belediye başkanlarının firması... Seçimde alacakları iddia edilen oylar da doğal olarak en az yüzde 45 ten başlayıp yüzde 52 ye kadar çıkıyor... Bu yalanlarını, yalan yazmakta uzmanlaşmış gazetelerinde, tele-vizyonlarında yayınlatıp saf ve temiz vatandaşları bir kez daha kandırmaya hazırlanıyorlar. *** Kısacası; devir algı devri... Paramıza, pulumuza, özgürlüğümüze, hatta hayatımıza göz dikenler şimdi neyi, nasıl algılayacağımıza da karar veriyor. Yani ruhumuzu da satın alıyor. Bugünlerde gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanan seçim anketleri ni, lütfen bir kez de bu gözle değerlendirin... Parayı veren kel, kendisini sırma saçlı gibi gösteriyor. Sonra da seçim gecesi işin içine elektrikleri kesen kediler dahil ediliyor... *** Al sana algılı demokrasi... İster, ye... İster, sonraya sakla! 220 UYAN TÜRKİYEM 8

221 Mustafa Pamukoğlu 03 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Ekonomik kaygılar Ekonomide bir yerlere sürüklenirken dışarıda ve içeride olanlar hem huzurumuzu kaçırmış hem de ekonomik kaygılarımızı artırmış durumda. Yemen olayı karışık olan Ortadoğu yu daha da belirsiz hale getirdi.içeride son terör saldırıları insana ne oluyoruz, dedirtiyor. İHRACAT PATİNAJ YAPIYOR! İhracatta tehlike çanları çalıyor. Artık yeni pazarlardan söz ediliyor. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Rusya pazarından umudunu kesen kesene. Denizli Ticaret Odası Başkanı Müjdat Keçeli İhracatımızın yüzde 60 ını Avrupa ya yapıyoruz. Dolar/avro paritesinin 1.1 olması çok şeyi değiştirdi. Irak a sağlıklı ihracat yapamıyoruz. Sınır kentlerimizde neredeyse işimiz tamamen bitti. Rusya da pazarımız vardı. O piyasa da bitti. Rusya da inanılmaz durgunluk var ve artık Rus tüccarlara güvenemiyoruz. Amerika ya havlu, bornoz ihraç ederdik; o da bitti. İhracat yapmak zorundayız. Aksi halde büyüyemeyiz. Bunun için yeni müşterilere ve yeni stratejilere ihtiyacımız var derken ihracatta geldiğimiz noktayı çok iyi belirlemiş oluyor. Keçeli nin deyişi ile ihracat 150 milyar dolarda patinaj yapar hale geldi. Mart ta ihracat yüzde 13.4 azalışla milyar dolar oldu. Ocak-Mart dönemi ihracatı yüzde 6.8 azalışla milyar dolar olarak gerçekleşti. İhracatta ki bu gerilemeye TİM Başkanı ise iki neden gösterdi: Biri parite etkisi, diğer dünya ticaretinde dolar bazında olan azalma. EKONOMİ YÖNETİMİ TEDİRGİN Doların ateşi sönmüyor büyüme rakamı 3 ün altında gerçekleşti büyümesini her ne kadar Ali Babacan kalitesi yüksek bir büyüme olarak değerlendirse bile arkasından amacımız ve umudumuz faizlerin düşmesini ve makul noktalara gelmesini sağlamak; bu amaç doğrultusunda bütün ekonomi birimlerimiz çalışıyor, derken piyasada canlanmanın faiz indiriminden geçtiğini dillendirmiş oluyor. Ali Babacan 2014 büyüme oranını Latin Amerika ülkelerindeki yüzde 1.3, AB nin yüzde 1.3 oranındaki 2014 büyüme oranları ile bizi teselli ediyor den daha umutlu olduğunu söylerken bunu uluslar arası kuruluşların analizlerine dayandırması ayrıca tartışılması gereken bir durum. ELEKTRİK KESİNTİSİ MANİDAR! Ülkenin 6 saati aşan elektrik kesintisi ile uğradığı zarar ve kesintinin ülke genelinde olması herkesi tedirgin etmiş durumda. Birçok senaryolar üretilyor. Elektrik üreticilerinin doğalgaz zam taleplerinin karşılanmaması nedeniyle bir grev gibi meydan okudukları ve bunu İzmir den 799 MW lık bir enerji santralinin devre dışı kalması sonucu domino etkisi DERLEME 221

222 yaratılmak istendiği, bir senaryo. Siber saldırı, diğer bir senaryo. Terör saldırısı bir başka neden olarak söyleniyor. Ama hangi senaryo olursa olsun bir ülkede her tarafta elektrik kesintisi çok uzun bir süre oluyor ve yaşamı felç ediyorsa oturup düşünmek ve dünyanın 17. büyük ekonomisi olma kibrini sorgulamak gerekir. İTO BAŞKANI NIN HAYALLERİ İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar, Türkiye ekonomisinin 2014 yılında yüzde 2.9 oranında büyümesini değerlendirirken Üst üste 21 çeyrek büyümek örnek bir başarıdır. Öte yandan gelişen Türkiye nin ihtiyaçları da bölgesinde oynayacağı roller de, o oranda büyüyor. İlle de yatırım ve üretim demeye devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde küresel dalgalanmalar, jeopolitik gerginlikler her ne olursa olsun bizi caydırmamalı. Yapısal reformlarla yeni bir atılım dönemine geçmek mecburiyetindeyiz. Çünkü sürdürülebilir büyüme, Türkiye nin kaderi olmuştur şeklindeki ifadeleri umut verme amacını taşısa da satır araları yapılması gerekenleri de vurguluyor. Yıllardır dış finansmana (dış borç+sıcak para) dayalı büyüme ve dışarıya transfer edilen büyük servete neden olan düşük kur-yüksek faiz politikası ile geleceğimiz noktanın bugün geldiğimiz nokta olacağı baştan beri belli idi. İnanmadılar! Tınmadılar! Dalga geçtiler! Şimdi ise ekonomiyi yönetenler söz ustalıkları yapmaya çalışarak bunu gizlemeye ve gündemleri değiştirerek de dikkatleri dağıtmaya çalışıyorlar. Ve bu dönemde de seçime gidiyoruz. Bu seçimlerde bir şeyler olmalı. Aynı tas ayını hamam, olursa eyvah ki eyvah! 222 UYAN TÜRKİYEM 8

223 Vatan, milleti ve oyları birleştirecek Siyasi partilerin adayları resmen belli oldu. Adaylar bir bakıma uygulanacak politikaların göstergesidir. Yeni adaylardan bazılarının açıklamaları da bunun kanıtıdır. Biz kendi partimize, Vatan ımıza bakalım. VATAN NE YAPAR? Vatan Partisi iki temel politikadan hareket etmektedir. Üreten Türkiye, birleşen Türkiye. Ülkemizin sorunları bu iki konuda yoğunlaşmıştır. Sorun belli olduğuna göre çözüm yolları da bellidir. TERÖRÜ BİTİRECEĞİZ ABD, BOP Eşbaşkanlığı, HDP/PKK ülkeyi bölme yolunda işbirliği içinde yürümektedir. İlk işimiz bu oyunu bozmaktır. Oyunu, gücünü dışarıdan değil halka dayanan ve milli olan bozabilir. Vatan Partisi millidir. Açılım denen saçmalığa ve terör örgütü ile pazarlığa son vereceğiz. Devletin yasal gücünü, yasal yöntemlerle kullanarak ve komşu ülkelerle işbirliği yaparak terör örgütüne silah bıraktıracağız. Vatan topraklarında yaşayan, vatanına düşmanlık beslemeyen herkesi kucaklayacağız. CUMHURİYETİN SAHİBİYİZ Atatürk cumhuriyetine, devrimlerine, 6 Ok la tanımlanan ilkelerine sahip çıkacağız. Bağımsızlığımıza toz kondurmayacak, ulusumuza onurunu yeniden kazandıracağız. Devrimleri 1938 de kaldığı yerden sürdüreceğiz. Cumhuriyetin tüm kurumlarını güçlendireceğiz. Cumhuriyetin kurucu iradesine saygıyı tazeleyeceğiz. Dersim, Şeyh Sait, Menemen isyancılarının peşinden değil Cumhuriyet ve çağdaş uygarlık sevdalılarının izinden yürüyeceğiz. Tunceli yi geriye, Dersim e götürmeyeceğiz. SOYKIRIM YALANI Naci Beştepe nacibestepe72@gmail.com 13 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Ermeni soykırım yalanını daha muhalefette iken bitirdik. DERLEME 223

224 Dünyanın en saygın mahkemesinde soykırım yalancılarını mahkum ettirdik. Soykırım yalanını sürdürenlere tarihi ve hukuki gerçeklerle yanıt vereceğiz. Türk milletinin onurunu çiğnetmeyeceğiz. Vatanını savunan atalarımızın ruhunu incitmeyeceğiz. DİN SÖMÜRÜSÜ Din sömürüsüne son vereceğiz. Din ve Allah ile aldatan münafıkların ipliğini pazara çıkaracağız. Dinin, insanların gönlündeki saygın yerini almasını sağlayacağız. Tüm vatandaşların inancına saygılı ve eşit yaklaşan bir tutum takınacağız. Laikliği tam ve doğru uygulayacağız. ÜRETECEĞİZ, KORUYACAĞIZ Sıcak para-borçlanma ekonomisine son vereceğiz. Çalışacağız, üreteceğiz, kazanacağız. İşçiyi, çiftçiyi, çalışanı kollayacağız. Üretenin kazanmasını sağlayacağız. Madenlerimize, topraklarımıza, tüm varlıklarımıza sahip çıkacağız. Emekliyi, yaşlıyı, engelliyi, kimsesizi, şehit yakını ve gaziyi sahipleneceğiz. El açtırmayacağız. VATAN MECLİSE, MİLLİ İKTİDARA Tüm bunları ve fazlasını yapmaya hazır bir Vatan Partisi var. Birikimli, deneyimli, bireysel çıkar düşünmeyen tertemiz insanlardan oluşan bir kadro var. Kavga-karmaşa istemeyen, kaynaşmış, anlaşmış, tek yumruk olmuş bir örgüt var. Milliyetçileri, halkçıları, devrimcileri birleştirmiş ulusal bir hamur var. Kucaklayın bu partiyi. Kucaklasın, gülümsetsin tüm Türkiye yi. Bitirelim hep birlikte ABD güdümlü AKP yi. Sokmayın meclisimize bölücü PKK/HDP yi. Oylar da vatan da bölünmesin, birleşin, birleştiren Vatan Partisi. 224 UYAN TÜRKİYEM 8

225 Naci Beştepe 20 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Vatansızlar içeride vatanseverler cephede Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) tüm hızıyla çalışıyor. Bölünen Irak, Mısır, Libya; istikrarsızlaşan Tunus yetmez. Suriye ye atışa devam. İran yumuşatılıyor. Türkiye kuşatılmakta. İÇ CEPHE Türkiye içeriden çökertilmeye çalışılmaktadır. BOP un hedefi; Kürtlerin ayrı bir devlet olması, Ermenilerin toprak ve tazminat taleplerinin karşılanmasıdır. AKP ileri gelenleri BOP un hizmetlisi, RTE eşbaşkanıdır. AKP, seçim bildirgesinde; Yerel yönetimler özerklik şartlarındaki çekinceleri kaldırarak özerklik, Anayasadan Türk milleti ni silerek ve başkanlık sistemine geçmeyi sağlayarak federasyon yolunu açmayı hedef edinmiştir. SOYKIRIM DESTEKÇİLERİ Başta RTE olmak üzere Ermeni soykırımını tanır tarzda eylem ve söylemlerde bulunmaları da Avrupa Parlamentosu na ve birçok ülkeye cesaret vermiştir. Şimdi AP nin kararını eleştirir gibi yapmaları da kandırmacadır. Ülkesine yöneltilen bir suçlama, devlet adamının bir kulağından girip öbüründen çıkmaz. Devlet adamı gereğini yapar. Kulakları yolgeçen hanıysa üstünden geçen çok olur. VATANSIZLAR Solcu, liberal aydın geçinen vatansızlar; HDP/PKK yi parlatma, 40 yıllık terör örgütünü demokrasi kurtarıcısı gösterme yarışına girmiştir. HDP meclise girerse AKP engellenirmiş. Bazı vatandaşlarımızın bu ABD hizmetlilerinin ayırdında olamayışı üzücü. ATATÜRK ÜN PARTİSİ DERLEME 225

226 AKP yi, PKK/HDP yi anlarım. Onların amacı bellidir ve anlaşmışlardır. MHP yi anlarım, milli sorunlarda hep suspustur. Kılıçdaroğlu nun HDP ile koalisyon kurabileceklerini açıklaması; eşinin, Gürsel Tekin in, Ağbaba nın HDP yi Meclis te görme arzularını dile getirmesine ne demeli? Başdanışman Cemil Erhan, Diyadin de silahlı teröristlere TSK nın müdahalesini eleştirmektedir. Beraber halay çekeceklerdi, ağaç dikeceklerdi. Geçen sene, evvelki sene böyle oldu diyerek terör örgütünü yasal kabul ettiğini ilan etmekte, herkesin de kabulünü istemektedir. Provokasyon diyen HDP ile aynı çizgidedir. Bir vekil; Melda Onur, kaçakçı katırlarını vuran askerler hakkında suç duyurusunda bulundu. Bir vekil adayı; Selina Doğan, Ermeni soykırımı yalanına sarıldı. Bu olanlar Atatürk ün partisine yakışmıyor. Eminim ki, Atatürk sevdalısı vatansever CHP liler de bu durumdan çok rahatsızdır. CEPHEDE VATAN PARTİSİ Vatan Partisi her zamanki gibi yine cephede. AP ye sert tepki verdi. AP büroları önünde Vatan Nöbeti tuttu. Ulusal Kanal ve Aydınlık ateş püskürüyor. AKP, HDP/PKK bölücülüğünü her gün, her yerde ortaya döküyor. AKP iktidarının egemenliğimizi Yunanistan a ayaklar altına aldırdığı Ege adaları için etkinlik üstüne etkinlik yapıyor. Tek başına da olsa yılmadan, yorulmadan savaşıyor. Oylar bölünmesin diyenlerin çoğunun sessiz kaldığı vatan sorunlarına baş koyuyor. VATANIN OYLARI Vatan Partisi nin alacağı her oy kendi öz oyudur. Vatan, hiçbir partinin türevi, kopmuş-bölünmüş parçası veya taklidi değildir. Vatanseverlerin partisidir. Vatanın bütünlüğü, yurttaşların birlik ve huzuru için çalışan bir parti; ona inananların, gönül verenlerin oylarını alacaktır. Vatan Partisi, oyları da vatanı da birleştirecektir. Vatan için Vatan UYAN TÜRKİYEM 8

227 Nadir Temeloğlu 20 Nisan 2015 Pazartesi, AYDINLIK GAZETESİ Emperyalizm güdümündeki PKK Vatan Partisi Öncü Gençlik GYK Üyesi Günümüzde ezilen ve gelişen dünya ülkelerinin pek çoğunda milliyet ve millet olma sorunları yaşanmaya devam ediyor. Bu sorunları silaha ve şiddete dayanarak çözmeye çalışanlarla da sıklıkla karşılaşıyoruz... Türkiye gibi milli demokratik devrimini tamamlayamamış ülkelerinde birden fazla milliyet ve etnik toplulukların yaşadığı su götürmez bir gerçek. Bizim ülkemizde bu sorunu silaha dayanarak çözme iddiasında olan PKK ise, bugün emperyalizm ile kaçınılmaz olarak işbirliği halindedir. EMPERYALİZM VE KÜRT AYRILIKÇILIĞI PKK, ilk kurulduğu dönemde Bağımsız Kürdistan talebiyle ortaya çıkmıştı. Bu iddialarını da 1970 lerde İsmail Beşikçi tarafından ortaya atılan Sömürge Teorisi ile destekliyordu. Buna göre Türkiye, İran, Irak ve Suriye; Kürdistan topraklarını işgal etmiş sömürgecilerdi. Türkiye bir anda emperyalist bir devlet oluyordu. Bu teoriyle beraber ezilen milletler hedef tahtasına oturtuluyordu öncesi adı pek fazla duyulmayan PKK, bu süreçte silahını Güneydoğu daki sol örgütlere karşı kullandı sonrası Suriye sığınan ve Türkiye nin asıl 1984 deki Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla tanıdığı PKK, Türkiye nin Suriye deki Müslüman Kardeşler örgütünü desteklemesine karşılık, Suriye tarafından yer, silahlı eğitim ve silah desteği alıyordu lerden 91 e kadar PKK, Suriye denetimindeydi yılında ABD, Irak a saldırmış ve burada bir Kürt ayaklanması kışkırtmıştı. Dahası Çekiç Güç ü Silopi ye yerleştirmiş, 36. paralelin kuzeyine Irak güçlerinin DERLEME 227

228 engel olmuş ve bölgede bir ABD güdümlü kukla devlet kurulmuştu. ABD nin Irak ın Kuzeyin de bir Kürdistan devleti kurmak için Irak ı işgal ettiğini gören PKK bu süreçten itibaren ABD nin safına da geçmiş oluyordu. Fakat Abdullah Öcalan ın hala Suriye de olması PKK için bir çift başlılık arz etmekteydi. Bu sorun 1998 de Öcalan ın Suriye den çıkarılması ve 15 Şubat 1999 günü Türkiye ye teslim edilmesiyle ortadan kaldırılıyordu. Bir yandan PKK güçlendirilirken bir yandan bu tehlikeye dikkat çeken aydınlarımız hedef alınıyordu. İncirlik Üssü nden kalkan ABD uçakları PKK ya yardım dağıtıyor diyen ve bölgede ABD dışı çözümler arayan Orgeneral Eşref Bitlis in uçağı 1993 yılında düşürülüyordu. Yine son günlerinde MOSSAD-Barzani ve MİT-PKK ilişkisini inceleyen Uğur Mumcu bombalı saldırı sonucu aramızdan ayrılıyordu deki Ergenekon ve Balyoz ile milli ordumuza kurulan kumpaslara kadar PKK etkinlik sağlayamıyordu. AMERİKAN SİLAHIYLA DEVRİM 2007 ye kadar geri çekilme yaşayan PKK, AKP nin Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla aradığı fırsatı bulmuştu. Amerikan merkezli operasyonlarla birlikte başlayan AKP-PKK görüşmelerindeki hedef milli devletin tasfiyesiydi. AKP, ABD adına çözümü bir bir uyguluyordu. Brüksel de başlayan görüşmeler Oslo da devam etti. Görüşmelerle beraber açılımlar devreye girdi... Çekiç Güç le kurulan kukla devlet, kuzeye doğru genişletiliyordu. Emperyalizmin güdümündeki kukla devlet veya 2. İsrail yalnızca kuzeye değil, PYD eliyle de batıya, Kuzey Suriye ye doğru genişletilerek bir Kürt koridoru açmayı hedefliyordu. Önce ılımlı İslamcı terör örgütüyle Kuzey Suriye de bir boşluk yaratılıyor, bunların başarısızlığı üzerine IŞİD bölgeye yerleşiyordu. Radikal İslamcı IŞİD e karşı savaşan cici çocuk(!) PYD, ABD tarafından silahlandırılıyor ve Rojava denilen bölgede sözde PYD eliyle devrim gerçekleştiriliyordu. Kollarında ABD bayraklı üniformaları içindeki peşmergeler Ayn El Arab a geçerken Biji Obama sloganlarıyla karşılanıyor, buna karşılık PYD sözcüsü Polat Can ABD ile ortak hareket ettiklerini açıklıyordu. PKK NIN TUTARSIZ LAİKLİĞİ Kapitalizmin yükseldiği demokratik devrimler çağında, milli hareketin ilericiliğinin ölçütü, feodalizme karşı olmasındaydı. Kapitalizmin emperyalizme döndüğü süreçte ise emperyalizme karşı tavırda somutlaşıyordu. Ezilen milletlere silah doğrultan 228 UYAN TÜRKİYEM 8

229 PKK gibi silahlı hareketler ise feodalizmle işbirliği yapmak durumunda kalıyorlardı. Genç Cumhuriyet e karşı isyan ve şeriat bayrağı açmış Şeyh Saitlerin, Seyit Rızaların heykelleri dikiliyordu. PYD Afrin de şeriat ilan ederken PKK bir yandan demokratik İslam kongresi topluyordu. Tüm bunlar yaşanırken emperyalizmin silahlarıyla gericiliğe karşı mücadele ettiği iddia edilen PKK ve PYD, bölgedeki demokratik ve laik bir güçmüş gibi gösterilmeye çalışılıyordu. Emperyalizm milli devlete saldırırken, o milli devletin tasfiye ettiği feodal güçlere sarılan PKK-HDP den bir laiklik modeli yaratmaya uğraş veriyordu. Ancak emperyalizmin yaratmaya çalıştığı laiklik, bu kadar tutarsız olabilirdi. PKK nın tarihi gericilikle ve emperyalizmle işbirliği tarihidir. Ezilen milletlere silah doğrultanlar emperyalizmin kucağına oturmaya mahkûmdurlar. Ezen ve ezilen uluslar çelişmesinin yaşandığı emperyalizm çağında Kürtlerin de yaşadığı Batı Asya coğrafyasında ABD işgali sürdükçe Kürt sorununun çözülmesi mümkün değildir. Yaşadığımız süreç göstermiştir ki, ABD bölgede etkin olduğu anda PKK büyümekte, milli kuvvetler etkin olduğunda PKK küçülmektedir. Biricik çözümün formülü; Kürtlerin birlikte yaşadıkları bölge halklarıyla birleşerek ABD yi bölgeden kovmalarından geçmektedir. Bu sorun ancak o zaman eşitlik, özgürlük, kardeşlik temelinde çözüme kavuşabilir. DERLEME 229

230 Necati Doğru 3 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Neden? Boyları, kiloları, saç ve göz renkleri, ne iş yaptıkları, nerelere takıldıkları, neyle geçindikleri, nasıl bir araya geldikleri, yurt dışı bağlantıları polisçe biliniyordu. Tehlikeli teröristler listesinde canlı bomba- intihar eylemcisi diye kayıtları vardı. MİT ve Emniyet istihbarat onları izlemekten vazgeçti. Neden! * * * Adliyeye sahte kimlik kartı ve ceplerinde örgütlerinin flaması, bellerinde tabanca ile giren ve Savcı Mehmet Selim Kiraz ı rehin alıp kurşunlayan 2 terörist, polisçe bilinen isimlerdi. Canlı bomba eylemi yapacakları şüphesiyle hapse girmişler, 1.5 yıl önce serbest bırakılmışlardı. Emniyet istihbarat ve MİT, onları takibe almadı. Neden! * * * İçişleri Bakanlığı kadrolarında sayıları ü bulan 1. Sınıf Emniyet Müdürü var. Büyük şehirlerde Emniyet Müdürü emekli olursa ya da görevden alınırsa yerine bu 1. sınıf emniyet müdürlerinden birisinin atanması yapılırdı. İstanbul gibi dev bir şehrin emniyet müdürü görevden el çektirilince yerine 1. sınıf emniyet müdürü yerine Aksaray şehrinin valisi atandı. Neden! * * * Geçen yıl (2014 te) dikkat çekici gelişmeler yaşandı. Başta PKK olmak üzere terörle sonuç almayı yöntem olarak benimsemiş bütün örgütlerin silahlı eylemlerine karışmamış militanları hapishanelerden serbest bırakıldılar. Topluma karıştılar. Bir yılın ardından bu örgütlerin uyuyan durumdan uyanan duruma geçtiklerini gösteren belirtiler de (ABD Büyükelçiliği ne bomba, AKP Genel Merkezi ne silahlı saldırı, Adalet Bakanlığı nı kurşunlama gibi) ortaya çıkmasına rağmen örgütlere yönelik fiziki ve teknik takip yapılmadı. Neden! * * * Şaşırtıcı bir tesadüf: Türkiye yi polis devletine çevireceği iddia edilen İç güvenlik Paketi Meclis te kavgalı bağırtılı tartışıldığı günlerde Sultanahmet Polis Karakolu na canlı bomba saldırısı oldu. Bir polis memuru canını yitirdi. Patlamadan hemen sonra gizli bir elin 230 UYAN TÜRKİYEM 8

231 karakola girerek saldırganın üzerinde bulunan iki telefon ile sim kartlarını alarak kayıplara karıştığı haber oldu. Bu şahıs yakalanamadı. Neden! * * * Son bir yıl içinde Bingöl de 2, Diyarbakır da 3, İstanbul da 1 polis vurularak öldürüldü. Vuranlar bulunmadı, yakalanamadı. Bingöl de, Diyarbakır da, İstanbul da polislerin vuranı bulunamayan cinayetlere kurban gitmesi sanki seyredildi. Neden! * * * Fuat Avni takma isimli biri var. Devletin içinden, derininden, damarından bilgiler alıyor. Yazdıklarının çoğu doğru çıkıyor. Fuat Avni, 3 ay önce; Savcı Kiraz ı makamında rehin alıp öldüren örgütün yeniden aktif hale getirilmesi için planlar yapıldığını yazdı. Neden! * * * Savcı Kiraz, hakim olan eşi ile birlikte Çağlayan Adliyesi ne servisle gidip geliyordu. Terör örgütlerinin uyuyan halden uyanık hale geçtikleri bilindiği ve polis kurşunlayıp öldürmeye başladıkları görüldüğü halde savcı ve hakim korumaları 10 gün önce geri çekildi. Neden! * * * Çağlayan Adliyesi ne saldırganlar kolayca girebildiler. Onların içeriye avukat cübbesi giyerek girdikleri söylendi ve Cübbeyle girdiler söylemini hem Cumhurbaşkanı ve hem Başbakan kullandı. Ancak saldırganların cübbe ile değil, sahte avukat kimlikleriyle girdikleri ortaya çıktı. Cübbe yalanı uyduruldu. Neden! * * * Savcı Mehmet Kiraz ın öldürüldüğü saatlerde Cumhurbaşkanı yurtdışında gezideydi. Cinayeti duydu, savcının eşi, çocukları, anne ve babasına; Başınız sağ olsun, acınızı paylaşıyorum demeye eve baş sağlığına geldi. Ancak geç saatte evin önüne ses sistemi kurdurdu. Ölüm acısı paylaşma ziyareti miting konuşmasına dönüştü. Cumhurbaşkanı basını, muhalefet partilerini suçlayan konuşma yaptı. Neden! DERLEME 231

232 Necati Doğru 29 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Tuz koktu! Mahkemeyi mahkeme olmaktan, hakimi hakim olmaktan, savcıyı savcı olmaktan, avukatı avukat olmaktan, polisi polis olmaktan çıkardılar. Fethullah ın falçatası: Yargıyı darp etti Tayyip in bazukası: Yargıcı delik deşik etti. Adalet mort oldu, öldü. Uzaktan kumanda yapıldı. Yakından kaş- göz edildi. Tuz koktu! Hakimi taraf yaptılar. Savcıyı uydulaştırdılar. Avukatı sürüleştirdiler. Polisi yandaş kıldılar. Türkiye yi adaleti çalışmayan, hukuku felç, hakimleri taraf, savcıları uydu, avukatları sürü, polisleri yandaş olmuş ve halkı da mahkemelerden umudunu kesmiş ve adalete güvenini bitirmiş eli kolu bağlı yaptılar. * * * Fethullah Gülen! Ve Tayyip Erdoğan! İkisi birlikte yaptı. Birlikte; Türkiye yi ele geçirdiler. Bir süre beraber yönettiler, beraber üleştiler, beraber paylaştılar. Keser döndü, sap döndü, güç zehirlenmesine uğradılar. Birbirlerine düştüler. Küfürleştiler. Anayasa Mahkemesi nin yeni Başkanı bile; Aklını ve vicdanını başkalarına kiralayandan hakim olamaz. Hukuk devletinde uzaktan kumandalı yargı da yargıç da düşünülemez diye konuşmak zorunda kaldı. Oysa; Adalet bağımsızdır. Uzaktan kumandayla da, yakından kaş göz işaretiyle de esir edilemez diye bağırması gerekirdi. * * * Fethullah, uzaktan kumandacı: Bize yakın olanı tahliye et. Tayyip, yakından kaş göz edici: Bize karşı olanı mahkum et. 232 UYAN TÜRKİYEM 8

233 Adaleti kaşla-gözle, dille susta duran maymun yaptılar. Anayasa Mahkemesi bile İkisine birden karşı çıkacak yüksek sesli yürekliği gösteremez hale düştü, düşürüldü. Tuz işte böyle koktu. Bu ülkede; Taraf olmak istemeyen hakim, uydu olmak istemeyen savcı, sürü olmak istemeyen avukat, yandaş olmak istemeyen polis var, ancak onlar da Fethullah ın yargıyı darp eden falçatası, Tayyip in yargıcı delik deşik eden bazukası arasında iki ateş altındalar. Umut varsa! Umudumuz onlardır. * * * Tuz, cumartesi gecesi koktu. Cumartesi gece karanlığında: Bir mahkeme tahliye kararı verdi, diğer mahkeme kararı yok hükmünde saydı. Bir mahkemenin delil olarak görmediğini diğer mahkeme tutuklama sebebi diye yazdı. Aşiret adaleti hortladı. Muz hukuku doğdu. Adalet ikiye çatladı. Fethullah süzgecinden geçmiş oldukları izlenimini verenler; bir gece baskınıyla 47 tutukluyu cezaevinden kaçırma adaleti ürettiler. Tayyip imbiğinden geçmiş oldukları izlenimini verenler de 47 tutukluyu cezaevinden kaçırmak isteyenleri 3 dakika içinde karga tulumba yapma adaleti peydahladılar. Hapishaneden suçlu kaçıranlar da, suçluyu kaçıranları karga tulumba yapanlar da hukuk adamları, adalet insanları sınıfından; hakim ve savcılardı. * * * Tuz koktu! Umut varsa! Hem yargıyı darp eden Fethullah ın falçatasını, hem yargıcı delik deşik eden Tayyip in bazukasını birlikte kırmaktır. Çünkü ikisi bir oldular. Bizi uçuruma götürüyorlar. DERLEME 233

234 Nihat Genç 20 Mart 2015, ODA TV Sadece Cemaat, AKP ve birkaç gazeteci değil kollektif suç işlenmiştir Ergenekon ve Balyoz davalarını kumpas aldatıldık özür dileriz bir hata işledik cümleleriyle sonuçlandırmak mümkün değildir. Biz gerçekte ne olduğunu söyleyelim toplum gün gelir iradesini ve vicdanını bulur ve kurumlar yargısını uzun vadede mutlaka verir. Ergenekon ve Balyoz davaları yedi yıl sürmüştür. İlk günden. kumpas denilen son güne kadar gerçekte olup biten nedir sorusu hala boşluktadır. Bu süre içinde demokratik ve anayasal kurumlar bir şeyhin eline geçirilmiştir. Muhalefet parti başkanı yazarları ve muhalif TV leriyle polis baskını ve tutuklamalar yaşamış ve yasa dışı dinlemelerle yaka paça susturulmuştur. Cumhuriyet ve kurumlarına karşı sistematik bir iftira kampanyası sürdürülmüştür. Ve sonuç bütün bu yedi yılın sahte belgelerle bir kumpas olduğu anlaşılmıştır. Ordu tasfiye ediliyor. Emniyet tasfiye ediliyor. Muhalefet tasfiye ediliyor. Hukuk kurumları tasfiye ediliyor. Ve cumhuriyet in olmazsa olmaz kurumu laik karma eğitim tasfiye ediliyor. Türk ve dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir büyük tasfiye ve bir cemaat ve işbirlikçisi tarafından ele geçirilme yaşanıyor. Şimdi ilk güne dönelim ve bu kadar büyük tasfiye ve susturma operasyonları karşısında neler yaşandığını görelim. Doğu Perinçek haksız hukuksuz içeri alındığında ses çıkmıyor. İlhan Selçuk alındığında ses çıkmıyor. 234 UYAN TÜRKİYEM 8

235 Muhalif TV ler ve internet siteleri polis baskını yerken ses çıkmıyor. Akademiler sessiz. Medya sessiz. İşadamları sessiz. Avrupa Birliği sessiz. Nato sessiz Hatta 1 Mayıs bildirilerine bakarsak sendikalar sessiz. Eşi benzeri görülmemiş bir sessizlik yedi yıl hükmünü sürdürdü. Beyler bu sıradan bir korku bir sessizlik değil: KOLLEKTİF BİR SUÇ işlenmiştir. Bu sadece Mehmet Baransu nun ve Taraf Gazetesi nin suç u değildir. Bu sadece AKP ve dinci medyanın suç u değildir. Toplum olarak yüzleşmemiz gereken çok ağır toplumsal bir suç la karşı karşıyayız. Cumhuriyet ve kurumlarına karşı vesayet başlığı altında sistematik bir iftira kampanyası başlatılmış ve onlarca yıl aralıksız bu sistematik nefretin alt yapısı planla kasıtla döşenmiştir. Engin Ardıç. Ali Bayramoğlu. Murat Belge. Taha Akyol.Radikal Gazetesi. Taraf Gazetesi. Ucu bucağı yok, NİCESİ Fikri zikri huyu suyu birbirine uymayan liberal solcu yüzlerce yazar ve yüzlerce yayın organı bu sistematik iftiraları halk nezdinde yaygınlaştırmak kökleştirmek için çalışmışlar ve bu büyük tasfiyenin alt yapısını döşemişlerdir. Hatta PKK lıları ekrana çıkartıp Türk Ordusu na bir gün değil üç gün değil yıllarca küfrettirmişlerdir. Bu sistematik nefret kampanyası o kadar çığırından çıkmıştır ki, en büyük gazetelerimiz, ulusalcılar Kürt e düşman, ulusalcılar aleviler e düşman, ulusalcılar din e düşman, ulusalcılar insanlığa düşman, diye sistematik nefret yazıları yazmışlardır. Ve bu uğurda yedi yıl süren ve sabahlara kadar süren TV programları yapmışlardır. Bu yedi yıl süresince Atatürk e ve cumhuriyet e hakaret etmeyen ve Atatürk ü ve cumhuriyet i aşağılamayan yazar dan sayılmamış, Atatürk e küfretmeyen hiç kimse ekran a çıkartılmamıştır. Bu kolektif suç un alt yapısı uzun yıllarca hazırlanmış ve sistematik iftiralar onlarca yıl medyada sürmüştür. Türkiye ye Cumhuriyet e Anayasal hukuk kurumlarına büyük bir kazık atılmış ve ordu emniyet hukuk kurumları tek bir şeyhin eline geçirilmiştir. Kollektif suç! kavramı II. Dünya Savaşı sonrası Almanya da gündeme gelmiştir. Yahudiler gaz odalarına gönderilirken bir toplumun bakkalından yargıçlarına kadar neden sustuğu sorusu en can alıcı soru olarak yıllarca tartışılmıştır. Ama bir çok iyi niyetli Alman da yahudiler e yardım etmiştir denildiğinde, evet yahudileri koruyan bir çok Alman çıktı ama Yahudilerin gaz odalarında yakılmasını engelleyecek bir irade oluşturamadılar. DERLEME 235

236 Beyler ordu emniyet ve hukuk kurumlarının tasfiye edilmesine Türkiye kurumları birikimi ve varlığıyla engel olamamıştır. Alman halkı berberinden yazarına Yahudilerin gaz odalarına götürülmelerine kayıtsız kalmıştır, sonucuna varıldı. Bu sonuçla : Almanya anayasası yeni baştan Alman kimliği ve geçmişi cezalandırılıp tamamen silinerek Anayasal Vatandaşlık kavramıyla milletsiz ruhsuz köksüz bir anayasa yazılmıştır. Ergenekon ve Balyoz davaları karşısında büyük planlı sistematik sessizlik nasıl oluştu sorusuyla hesaplaşırsak, aynı şeylerin bir daha başımıza gelmemesi için, çok daha dikkatli bir anayasa yazmamız gerçeğini önümüze koyarız. Kendine kainat imamı diyen bir şeyh bir ülkenin anayasal hukuk kurumlarını emniyetini ordusunu liberaller ve medya ve akademileri susturarak ya da lobi faaliyetleriyle aldatıp kandırıp susturarak nasıl ele geçirebilir? Bu utandırıcı acı gerçek basit sıradan bir siyasi zaaf değildir. Kendine kainat imamı diyen bir şeyh, bir ülkenin ordusunu emniyetini medyasını akademilerini susturup ele geçirirken o ülke kendini hangi kurum ve güçleriyle koruyacak? sorusu bir ülkenin en hayati sorusudur? Demokrasinin olmazsa olmaz ı kuvvetler ayrılığı ve denetim teftiş kurumları ve Tübitak gibi bilimsel kurumları ve medyası ve akademisi YEDİ YIL SÜREYLE bu işgali niçin seyretti? Niçin eli kolu bağlıydı? Bu hepimizi utandıran Türkiye yi utandıran ve altından hiçbirimizin uzun yıllar kalkamayacağımız çok derin hayati bir sorudur. Bir özürle bir hata işledikle üstünden atlanacak bir soru hiç değildir. Türkiye önümüzdeki günlerde anayasası meclisi yazarları akademisi ve medyasıyla üstüne gitmesi ameliyat etmesi YÜZLEŞMESİ gereken en can alıcı soru budur: KOLLEKTİF BİR SUÇ İŞLENMİŞTİR. Belgeler sadece sahte değildir. Sahte belgeler sistematiktir ve bu sahtelik medyada ve hukuk kurumlarında yedi yıl hükmünü sürdürmüştür. Yalan ve iftiralar sadece görüş bildirme fikir beyan etme kanaat söyleme düşünce özgürlüğü değildir, yalan ve iftiralar: SİSTEMATİK tir ve yedi yıl hükmünü medyada ve akademide ve hukuk kurumlarında sürdürmüştür. Suskunluk sadece korku ve yıldırma ürünü değildir. NATO, Avrupa Birliği, medya patronları, akademiler, birbiriyle ideolojik benzerliği hiç olmayan PKK sından Taha Akyol una Murat Belgesine sendikalarına kadar geniş bir çevre SİSTEMATİK BİR SUSKUNLUK a kol kanat germiştir ve bu planlı sessizlik yedi yıl hükmünü sürdürmüştür. PKK sı cemaati büyük medyası AKP si TV programcıları akademileri hepsi yedi yıl süren 236 UYAN TÜRKİYEM 8

237 bu sistematik kolektif suç un ortağı olmuşlardır. Ahmet Altan a Hrant Dink Mehmet Baransu ya Sedat Simavi ödüllerini kahramanca veren bir ORTAM çoktan hazırlanmıştı. Türkiye tarihlerde görülmemiş sistematik bir nefret sistematik bir iftira kampanyasına yazar akademi ve hukuk kurumlarıyla eli kolu bağlı seyirci kalmıştır. Tarihlerde görülmemiş bu utanç dolu kasıtlı planlı sessizlik le ordunun emniyetin hukuk kurumlarının bir şeyhin eline geçirilmesi sağlanmıştır Türkiye hala uykudasın hala başından neler geçtiğini bilmemektesin. Türkiye yaşadığın hukuk cinnetini işgali kaosu tanımlamak ve teşhis etmek adını koymak zorundasın. Türkiye. yaşanan sistematik bu hukuk skandallarını bir özürle geçiştirecek kadar aptal dünyadan habersiz zavallı bir ülke değildir. Ve artık Türkiye bir varoluşsal beka sorunuyla karşı karşıyadır, yaşadığı bu sistematik hukuk skandallarının adını koyup teşhis edecek vicdan ve iradesini ortaya koymadan nefes alması ayakta kalması mümkün değildir. Yani bu büyük kollektif sessizlik ve sistematik iftiralar ve ordu emniyet ve hukuk un bir şeyhin eline geçmesinin kaosu ya da suç u ya da işgal i. sonunda bir Mehmet Baransu bir Ahmet Altan ve bir Tayyip Erdoğan ın bir özrüyle çözülecek bir hale gelmesi Ergenekon ve Balyoz davalarının sahteliğinden daha büyük bir ALDATMACA dır. DERLEME 237

238 Nilgün Cerrahoğlu 04 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ İran ın çıkışı Türkiye nin inişi... Hangi yabancı gazeteye göz atsanız Türkiye nin sürüklendiği karanlığın haberleriyle karşılaşıyorsunuz... İstikrarsızlık, gerilim, şiddet dalgası, polis devleti baskısı, sansür, otoriterlik, sultanlık hevesi ; Türkiye adının yanında hemen sıralanan sözler. Dünyada yankı yaratan karanlık ve terör fırtınası ardından yapılan yorumlarda Ankara nın siyasi ve kurumsal irtifa kaybına girdiği not ediliyor, iki ay sonraki seçimler için ideal bir ortamının bulunmadığı kaydediliyor, ekonominin yavaşladığı, toplumun kamplara bölündüğü, mucize modelin yerinde yeller estiği, yerini bir kâbus modunun aldığı ve kâbus Türkiye sinin, başta IŞİD konusu olmak üzere bölgede Batılı ortaklarıyla sürekli sürtüşen bir sürece girdiği belirtiliyor. Bu kasvet yazıları okuduğumuz sırada tam İran, Batı ile görülmemiş yumuşama yakalıyor... Uluslararası düzende Türkiye belirsizlik ve yalnızlık sarmalına girerken, İran uluslararası camiaya dönüyor. Sahne ışıkları bizden uzaklaşırken Tahran a yöneliyor... Tahran da bayram havası Humeyni devriminden bu yana Büyük Şeytan sıfatıyla adlandırılan ABD ile İran; tarihi diye nitelendirilen bir el sıkışma yaşıyor. İlişkileri kilitleyen nükleer program konusunda; ortak uzlaşma iradesi gösteren çerçeve uzlaşması na varıyorlar. 30 Haziran da kesinleşecek anlaşmanın gizli ayrıntıları bilinmiyor ama uzlaşmaya ulaşılan ilkeler belli ve varılan noktanın iki ülke arasında buzları kıran başlangıç olduğu açık. Şahinler ce sabote edilmeden sonuca ulaşması durumunda, İslam devriminden beri Tahran ve Washington arasında süren soğuk savaş hali bitecek... Süper güç ile ilke anlaşmasının gerçekleşmesi bile, yumuşamayı gözle görülür kılıyor. P5+1 tabir edilen; ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya dan oluşan güçlerle sürdürülen müzakereler İsviçre de mutlu son a ulaştığında, İran da devlet televizyonu, bir ilk le Obama nın müjde ilan eden konuşmasını canlı olarak verdi. Mutlu haberin yayılmasının ardından İran sokakları, nükleer kutlaması yapan kalabalıklarla doldu. Sosyal medya ve internetteki videolarda İsviçre deki çözülmenin, havai fişeklerle baş tacı edilmesine tanık olduk. Maç zaferleri ardından yapılageldiği gibi sokaklar, bayraklar dalgalandıran, korna çalan arabalar, halay çeken İranlılarla hareketlendi. Twitter ve Facebook; kadehlerini şerefe diye kaldıran İranlıları görüntüledi. 238 UYAN TÜRKİYEM 8

239 Sarkaç dönüyor Yazıya oturduğum saatlerde Tahranlılar Yaşa, varol! tezahüratlarıyla İsviçre den dönen dışişleri bakanı Cevat Zarif i karşılıyordu. Aklıma on yıl önce Erdoğan ın Ankara yollarında havai fişeklerle Avrupa fatihi olarak karşılandığı günler geldi Zarif ve Ruhani ikilisi, İran da şimdi benzer bir ivme yakaladılar. Derken Obama nın, Ankara yı el üstünde tuttuğu günleri ve TBMM de yaptığı konuşmayı düşündüm. Hey gidi dedim... Bugün o konumdan çok farklıyız. ABD Başkanı tarihi uzlaşma arifesinde, bölgede Netanyahu ile Sünni can müttefik Kral Selman bin Abdülaziz e özel telefon etmiş... Has ortaklara ; endişeye mahal yok güvencesi vermiş. Obama nın bu stratejik İran telefonları trafiğinde Türkiye nin adı geçmiyor. İslam dünyasında elini Türkiye ye uzatarak başlattığı başkanlığı Obama, öyle görünüyor ki İran la yakınlaşmayla bitirecek Bu yakınlaşmanın ilk meyvelerini IŞİD le savaşta şimdiden görüyoruz. Anlaşmanın kesinlik kazanması halinde tüm kartlar yeniden açılacak. DERLEME 239

240 Orhan Bursalı 06 Nisan 2015, CUMHURİYET GAZETESİ AKP: RTE ile geleceği var mı; devam edebilir mi? Soruyu yanlış yönelttim gibi, aslında temel soru tabii ki şu: RTE politikasıyla Türkiye nin bir geleceği var mı? Diyeceksiniz ki, bu soru da gereksiz değil mi, görmüyor musunuz RTE anlayışının Türkiye yi kayalıklara çarpıp durduğunu... Şüphesiz ki.. Ama ben yine de AKP açısından konu üzerinde durayım... Tek adam ve görüşünün her şeyi belirlediği bir partinin geleceğini acaba AKP liler tartışıyor mu? Tek adam, her şeyi ezip geçiyor. Anayasayı ezip geçen, ettiği yemine saygısı olmayan, partisindeki eğilimleri görmezden gelen ve her şeye tamamen kendi görüşlerini dayatan bir politikacının, ülkesine ne yararı olabilir, partisine ne yararı olabilir? Anayasayı, parlamenter sistemi bekleme odasında çengele takan bir kişiden bahsediyoruz. *** Başbakan Davutoğlu anayasal bir kurumun başında. Ülkeyi yönetme yetkisine sahip. Bakanları var, hepsinin altında koca koca devlet örgütleri. Ama icraatı, kararları tepeden veto yiyince, küçülüyor ve bitiyor olay. Kamuoyuna mal olan ve tartışılan en az 7 konuda farklı görüş ileri sürmeye yeltenecek oldu. * Şeffaflık yasası çıkarmak istedi, azarlanarak veto yedi. * Parti seçim programımızda başkanlık sistemini getirecek anayasa değişikliği yok, dedi; bugün oturdu anayasa nasıl bir başkanlık sistemi olmalı, diye anayasa yazmaya koyuldu. * Yolsuzluk-rüşvet olaylarına isimleri karışan eski bakanların Yüce Divan a gitmelerini istedi, RTE engelledi ve hepsine Meclis te siyasi aklanma yolunu açtı. * RTE nin Bakanlar Kurulu na periyodik olarak başkanlık edeceği kararına ve haberlerine karşı çıktı. Bu konuda da kısmen hizaya getirildi. RTE istediği zaman başkanlık ediyor. * MİT Başkanı Hakan Fidan ı milletvekili ve belki de bakan yapmak istedi, ama sonunda RTE nin dayatmasına boyun eğdi. * Merkez Bankası nın ve konuyla ilgili bakanlarının politikalarına RTE nin saldırılarını durduramadı, sesini de çıkarmadı. * Çözüm sürecinde verdiği kararları savunamadı, RTE hepsini ezip geçti. Özetle hükümetin ve başbakanın politikalarını, bağımsız icracı yapısını durmadan engelleyen bir RTE ve bütün bunları da sessizce geçiştiren, sineye çeken, susan pusan bir başbakan. Ama kürsüye çıkınca hamasetten yeri göğü inleten, kükreyen bir Davutoğlu... RTE bu hamasete de bu kadar olmaz diyecek belki, ama neyse bana bir zararı yok diyerek es geçiyor UYAN TÜRKİYEM 8 ***

241 RTE ye sadece dediklerini, emir ve talimatlarını uygulayacak, yerine getirecek adamlar lazım. Durumu değerlendirdiğinizde ortaya çıkan tabloda, kendi kişiliklerini askıya alan ve biat eden insanlar topluluğu görüyorsunuz. Bu durumun süreğen hale gelmesiyle, ortada robotlar dolaşmaya başlar. Süreci gözlemleyenlerin hepsi görüyor ki, genel politikası eskileri tamamen tasfiye; partiyi gençleştiriyoruz diye Muktedir e biatçı, siyasi geçmişi yaşamamış, yönetilmeleri kolay, Büyük Lider in çengeline asılı yaşayan insanlar. *** RTE, partisi içinde canlılığı öldürüyor, farklılığı öldürüyor, kendi politikalarına eleştirileri öldürüyor, yanlışlardan dönülmesini engelliyor, farklı düşünenleri ve kendi yerine lider olacak politik önderleri eliyor ve saf dışı bırakıyor... Parti gurul gurul. İnsanlar sesini çıkartamıyor, ama alttan alta çıkar yollar aranıyor. Arınç ın aykırı konuşmalarını, en son daha kral çıplak demedim açıklamasını, parti içindeki geniş çaplı karın ve beyin ağrılarının dışa vurması olarak görün. Arınç ın arkasında çok geniş bir parti insanı kitlesi var. Davutoğlu dahil, aslında geniş bir cephede RTE ye bayrak açılmış, ama RTE şimdilik koruduğu büyük otoritesi karşısında, bayrağın altında sanki kimse yokmuş gibi gözüküyor. *** RTE bu muktedirliği ile sadece partisinin hayatiyetini öldürmekle kalmıyor, iktidarda kaldığı sürece Türkiye yi de her noktada çıkmaza sürüklüyor. Dış politikadan ekonomiye, toplumsal uyumsuzluk ve dağılıp parçalanmadan, birbirine düşmanlığa kadar. RTE milleti millet yapan örgüleri çözüyor. Bir AKP önde geleninin söylediği gibi, ülke enerjisini, sorunlarını çözmekte ortak beyin faaliyeti için seferber edemiyor. Ülkede sinerji sıfır... Şu adam yıkılıp gitsin de ne olursa olsun, diye düşünen ve politik kararlarını buna göre ayarlayan bir ulusa dönüşüyoruz ki, bu siyasi tutumun bile sonuçları ülke için hayırlar üretecek umut vermiyor. Diyeceğim şu: AKP, RTE ile devam edemez. Tıpkı Türkiye nin de devam edemeyeceği gibi. Bu konuyu işlemeye devam. *** DERLEME 241

242 Osman Başıbüyük 06 Mart 2015 Son yaşanan uçak kazalarının sorumlularını açıklıyorum! 9 gün arayla 6 pilotumuzu ve 3 uçağımızı kaybettik. Şehitlerimize Allah tan rahmet, acılı ailelerine baş sağlığı diliyorum. Son zamanlarda Hava Kuvvetleri nde neden bu kadar çok kaza oluyor? Gerçekleri öğrenmek ister misiniz? Asimetrik psikolojik harekât Hatırlayınız! Genelkurmay Başkanımız Org. İlker Başbuğ 2009 yılında TSK ya asimetrik bir psikolojik harekât yapılıyor demişti. Aslında bu operasyon AKP iktidarıyla birlikte başladı. İktidar ortağı olan Cemaat TSK da kadrolaşmak için büyük bir fırsat yakalamıştı li yılların başında Paşa Keyfi, Bulut Altı, Kara Net, Kirli Oyunlar, Askerler Anlatıyor gibi bir sürü internet sitesi kuruldu. Bu siteler üzerinden generallik sırası gelen albaylar hakkında akıl almaz karalama kampanyaları yapıldı. Cemaat rakiplerini saf dışı etmek istiyordu. Bu kampanyalar en çok Hava Kuvvetleri ni vurdu. Lekelenmemeye çalışılan kara ve denizci subaylar sivilde iş bulmakta zorlandıkları için ayrılmıyorlardı, ama havacılar için durum farklıydı. Türkiye nin artan sivil pilot ihtiyacı, sicilinin bozulduğunu düşünen kurmay pilotları istifa ve emekli olmaya teşvik etti. Böylece daha Balyoz operasyonu başlamadan general olmaya namzet yıları arasında mezun olan 100 e yakın kurmay subay tasfiye edilmişti. Asıl operasyon başlıyor yılları arasında itibarsızlaştırma operasyonları hız kazandı. Karargâha, bütün birliklere imzasız mektup ve e-postalar yağıyordu. Personelin bir kısmı kâh doğru, kâh çarpıtılmış bilgilerle, çoğu zaman da iftiralarla karalanıyordu. Komuta kademesi işi gücü bırakmış, üzerine çamur atılan personeli sorgulamakla uğraşıyordu. Birileri istemediği personeli sistemden kaçmaya zorluyordu yılında Hava Kuvvetleri Komutanı ile beraber uçma fırsatını buldum. Kendisine; komutanım, Hava Kuvvetlerini bu imzasız mektuplarla mı idare edeceğiz diye sordum. Bana; Başıbüyük sen biliyor musun biz o mektuplardan neler neler öğreniyoruz diye cevap verdi. Bu cevap üzerine sanki dünya başıma yıkılmıştı. Koskoca orgeneral komuta ettiği kuvvetin başına ne çorap örüldüğünü anlayamayacak kadar saftı veya daha kötüsü tasfiyeyi yürüten ekiple paralel hareket ediyordu. O dönemde bu imzasız mektuplara en ağır işlemler yapılarak operasyona alet olundu. Örneğin genç pilotlardan biri, bir yerlerde alçak uçmuş veya uygunsuz bir ilişkisi varmış. Evet disiplinsizlik. Bir ceza verilir. Onun cezasını filo komutanı 242 UYAN TÜRKİYEM 8

243 olarak ben veririm, benim cezamı yeterli bulmuyorsanız harekât komutanı versin; o da olmadı üs komutanı versin; siz niye gencecik delikanlıları en yüksek organ Hava Kuvvetleri Uçuş Kurulana çıkartıp uçuştan ayırıyor veya ordudan atıyorsunuz? Bu muamele kırmızı ışıkta geçen birine idam cezası vermeye benziyordu. İşin ilginç yanı o cezaları veren komutanların istisnasız tamamı gençliklerinde benzer hataları yapmışlardı. Asıl problem bu da değildi. İçerideki bazı kalleşler, arkadaşlarının VTR (uçuş görüntü) kayıtlarını, radar plot (uçuş rotası izi) kayıtlarını, ortam ve telefon dinlemesi kayıtlarını veya fotoğraflarını bir ekip çalışmasıyla topluyor, uygun bir senaryo haline getirerek komuta katına imzasız mektuplarla iletiyordu. Kurbanlara en ağır işlemler yapılırken bu kadar bilgi toplama yeteneğe sahip, bu kalleşler kim diye hiç kimse sormadı! Türk subayına harp okulunda mert olmak öğretilir. Onun kitabında arkadaşını satmak yoktur. Çünkü o, gerektiğinde silah arkadaşıyla omuz omuza, aynı kolda ölüme gidecektir. Fakat bu operasyonlarla birlikte silahlı kuvvetlerde kalleşlik pirim yapmaya başlamıştı; kalleşlerin önü açılıyor, onlar yükseliyordu. Böylece gençlerin sistem ile gönül bağları kopmaya başladı. Çok acı bir örnek Bu noktada kanıma dokunan, aklıma her geldiğinde gözlerimin dolduğu çok acı başka bir örneği daha sizinle paylaşmak istiyorum. Ütğm. N.D. 29 yaşında, 1 çocuk sahibi, dul bir bayan subaydı. Düşman silahlı kuvvetleri hakkında bilgi toplaması gereken Hava Kuvvetleri İstihbaratı, kızcağızın 6 yıl geçmişe dönük telefon mesajlarını incelemiş ve kızın iffetsiz olduğuna karar vererek ordudan atmıştı. Ütğm. N.D. çocuğuna, annesine, ne diyecekti? Annesine telefon etti, beni ordudan attılar dedi ve beylik tabancasıyla kafasına sıktı. Dinimize göre bile zina suçlaması 4 şahit gerektirir. Sen kimsin? Telefon mesajlarına bakarak bekâr bir kadına iffetsiz diyorsun? Buradan suç duyurusunda bulunuyorum o çocuğu ordudan atma kararının altında kimlerin imzası varsa hepsi suçludur. Kalanları Balyoz la temizlediler Bütün bunların üzerine 2010 yılında Balyoz operasyonu başlayınca 15 sene mecburi hizmetini dolduran 1995 ve daha önceki yıllarda mezun olan pilotlar bizim de başımıza bir iş gelmesin diye hemen istifa ederek sistemden ayrıldılar yılına gelindiğinde Hava Kuvvetleri, kuruluşunun 100 üncü yılını kutlamaya hazırlanıyordu. 4-5 Haziran tarihlerinde 2 nci Ana Jet Üs K.lığı Çiğli/İzmir de büyük hava gösterileri yapılacaktı. Nasıl tesadüfse, gösterilerden tam 5 gün önce Balyoz operasyonu kapsamında ilk havacı tutuklamaları gelmeye başladı. 3 ay sonra Hava Kuvvetleri Komutanı olacak Org. Bilgin Balanlı ile birlikte 1 korgeneral, 4 tümgeneral, 2 tuğgeneral ve 4 albay tutuklandı. Komuta katının geri kalanı sanki hiç bir şey olmamış gibi gösterileri izlemeye gitti ve uçaklara alkış tuttular. Ama Hava Kuvvetleri mensuplarından bazıları kutlamaları bir başka alkışlıyordu. Onlar, DERLEME 243

244 kuruluşunun 100 üncü yıldönümünde, Komutanlığı ele geçirmek için çok önemli bir engeli aşmış olmalarını kutluyorlardı. Bu olaya gençlerin tepkisi büyük oldu. 15 yıl mecburi hizmetini dolduran 1996 mezunları da apar topar istifa ederek sistemden ayrıldı. Darbenin büyüğü daha gelmemişti. Hükümet 1 yıl sonra 2012 de mecburi hizmet süresini 10 yıla indirdi. Böylece geride kalan mezunlarına da kapıyı gösterdiler. Akın akın pilotlar istifa ediyordu. Sadece yılları arasında 824 pilot istifa etti. Bu rakam Hava Kuvvetlerinin filolarda aktif görev yapan pilotların yarısına denk gelir. Savaşsaydık bu kadar adam kaybetmezdik. Hava Kuvvetlerinin tecrübesi yok edildi İşin daha kötüsü gidenler kaymak tabakayı oluşturan ustalardı. 14 yıl F-16 uçaklarında öğretmenlik yapmış biri olarak söylüyorum; savaş pilotları tamamen usta-çırak ilişkisiyle yetişirler. Bir ustanın yetişmesi en az 10 yıl alır. Ancak 10 yılsonunda 4 lü kol lideri, paket lideri ve uçuş öğretmeni olmuş bir pilot, alttan gelen gençleri yetiştirecek ehliyet seviyesine ulaşır. Anlayacağınız geride kalan gençlerin ne liderleri, ne de öğretmenleri kalmıştı. Tekerleği deneme yanılma yoluyla yeniden keşfetmeye çalışıyorlar. Haliyle kazalar birbirini takip ediyor Balyoz davasında 16 sı general, toplam 41 havacı subay tasfiye edildi. Hava Kuvvetlerinden 41 subay eksilse ne olur? Yetiştirttiğimiz gençler bizlerin yerini alır her şey normal devam ederdi. Ama asıl tasfiyeyi başka türlü yaptılar. Komutanlığın imzasız ihbarlara yaptığı işlemler, istihbaratın özel hayatlara, etnik ve mezhep kökenlerine göre yaptığı fişlemeler, sorgumalar asıl tasfiyeyi gerçekleştirdi. CHP Milletvekili Atilla Kart ın bu yönde yapılan tasfiyelere yönelik meclise 2 soru önergesi verdi. Nerede bu soru önergelerinin cevapları? Savaş pilotluğu zor iştir, parayla pulla değil, vatan aşkıyla yapılır. İçimizdeki aşkı öldürdüler. Ben Balyoz davasında 16 yıl ceza aldım. Hava Kuvvetlerinden bir Allah ın kulu açıp da geçmiş olsun bile demedi. Kimse bu adamın çoluğu çocuğu ne yapar diye sormadı. Hani biz silah arkadaşıydık, ölüme beraber gidecektik? Bunlar silah arkadaşlığını bitirdiler, şövalyelik olan savaş pilotluğunu para kazanılan bir meslek haline getirdiler. Kahramanları mecburi hizmetin bitmesini bekleyen memurlara dönüştürdüler. Komutanlık F-16 ya binip akrobasi yapmakla, Ege denizi üzerinde alçak uçmakla olmuyor. Önce mertle, kalleşleri birbirinden ayıracaksın. Yoksa bu baş aşağı gidişi durdurmak mümkün olmaz. Asıl sorumlu AKP dir. Buradan hükümete de birkaç sözüm olacak. 244 UYAN TÜRKİYEM 8

245 Siz değil miydiniz 1990 lı yıllarda Güneydoğu da operasyonlara katılan TSK personelinin isimlerini toplayan. Oslo görüşmelerinde özel temsilciniz PKK ya; o bölgede sizi rahatsız eden vali ve kaymakam varsa, söyleyin değiştirelim demedi mi? Açılımda problem yaratır düşüncesiyle PKK ile mücadele etmiş askerlerden kurtulmak istemediniz mi? Açtınız Cemaatin yolunu, onlarda her taşın altında silah, bomba buldular; çukurlardan çıkan hayvan kemiklerini PKK lı kemiği yaptılar. Ergenekon, Balyoz derken çatışma tecrübesi olan ne kadar TSK personeli varsa tasfiye ettiniz. MİT müsteşar yardımcınızın yine Oslo da PKK lılara; devleti hazırlıyoruz demesi bu yüzden miydi? Alın size problemsiz bir ordu!!! Bakın geride bıraktığınız adamlar 37 km ötedeki Süleyman Şah Türbesindeki emanetleri getirmek için 4 saatlik operasyon planladılar, 10 saatte geri dönemediler. Tankları yollarda kaldı. Hayatında tank görmemiş fotoğrafçı bir astsubayı tanka bindirip şehit ettiler. Niye? Operasyon tecrübesi olan adam bırakmadınız da ondan. Düşen uçakların, verdiğimiz şehitlerin asıl sorumlusu sizsiniz. Bu arada Musul a falan gideyim demeyin yolda kılırsınız, söylemedi demeyin. Asıl darbe Hava Kuvvetlerine yapıldı Herkes operasyon ve davalardan en çok Deniz Kuvvetlerinin zarar gördüğünü zannediyor. Asıl Hava Kuvvetleri yok edildi haberiniz yok. Üstelik operasyonlar hala devam ediyor. Gidin bir bakın disiplinsizlik ayaklarına kimler Hava Kuvvetlerinden atılıyor, sistemi terk etmeye zorlanıyor. Tedbir almazsanız çok zaman geçmez, polis okullarını kapattığınız gibi askeri okulları da kapatmak zorunda kalırsınız, haberiniz ola. Emekli Hava Pilot Kurmay Albay Osman Başıbüyük DERLEME 245

246 Örsan K. Öymen 5 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ AKP ye ve medyaya inen balyoz Kamuoyunda Balyoz olarak bilinen davanın tüm sanıkları geçtiğimiz hafta beraat ettiler. Böylece, AKP döneminde Türk Silahlı Kuvvetleri ne ve onun üyelerine karşı kurulan alçak tuzak, hukuken de, resmen de deşifre oldu. Bu karar sadece, haksız yere yargılanan ve yıllarca hapis yatan 200 ü aşkın askerin, hukuk önünde de suçsuz bulunması anlamına gelmiyor. Bu karar aynı zamanda, suçsuz askerleri tutuklayanların, yargılayanların ve mahkum edenlerin, suçlu oldukları anlamına da geliyor. Bu sadece bir başlangıçtır. Bu tür adaletsizliklerin tekrar yaşanmaması için, öncelikle adaletin yerini bulması gerekiyor. Yani, iftiralardan ve yalanlardan ibaret olan bu alçak ve aşağılık tuzağı kuranlar ortaya çıkmalı ve yargı önünde hesap vermelidirler. Bunlar kimlerdir? Öncelikle tetikçiler. Yani bu süreci yürüten polisler, savcılar ve yargıçlar. Ondan sonra da, bu tetikçileri azmettirdiği ve onlara yataklık ettiği iddia edilen kişiler. Yani, Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen ve dönemin tüm Adalet ve İçişleri bakanları, müsteşarları, bakanlıktaki ve bakanlığa bağlı kurumlardaki ilgili müdürler, müdür yardımcıları ve daire başkanları. Bu kişiler suçlu bulunur veya bulunmaz, mahkum olur veya olmaz. Bu ayrı bir konu. Ancak adaletin yerini bulması için bu kişiler mutlaka eninde sonunda, bağımsız ve tarafsız, Cumhurbaşkanı ndan ve Başbakan dan emir almayan bir mahkeme tarafından yargılanacaklardır. Balyoz safsatası sürecinde, aynen Ergenekon, Casusluk ve Oda TV safsatası süreçlerinde olduğu gibi, yüzlerce asker, 4-5 yıl boyunca, eşlerinden, çocuklarından uzaklaştırıldı. Bu süreç içinde büyük dramlar yaşandı. Babalar çocuklarından ve eşlerinden, çocuklar babalarından, eşler eşlerinden kopartıldı, uzaklaştırıldı. Aileler, maddi ve manevi yıkımlar yaşadılar. Hapiste hastalananlar, bunalıma girenler, intihar edenler, kansere yakalananlar, ölenler oldu. Buna rağmen, Türk Silahlı Kuvvetleri nin onurlu, namuslu ve şerefli üyeleri, her zaman dik durdular, sadece ve sadece adalet için, Mustafa Kemal Atatürk ün çağdaş ve laik Türkiye hayali için mücadele verdiler. Eğer Allah, cennet ve cehennem varsa, bu zulümleri yapan sahte müslümanların cehennemde sonsuz bir azap ve acıyla karşılaşacakları kesindir. Çünkü Kur an a göre, yalan söylemek, iftira atmak, sahtekarlık yapmak, masum insanlara zulüm yapmak ve eziyet etmek, onların ölümüne neden olmak, en büyük günahlar arasındadır ve sonsuz cehennem azabıyla cezalandırılır. İlahi adalet var mı, yok mu bilinmez. Ancak kesin olarak bildiğimiz bir şey varsa, o da, dünyevi ve insani adaletin eninde sonunda yerini bulacağıdır. Neyse ki işimiz sadece olası bir ilahi adalete kalmış değildir. Dünyevi ve insani hukuk sisteminde, suçsuz insanları 246 UYAN TÜRKİYEM 8

247 Anayasa ya ve yasalara aykırı bir biçimde tutuklamanın, yargılamanın ve mahkum etmenin, sahte kanıtlar ve sahte tanıklar üretmenin, gerçek tanıkları dinlememenin, gerçek kanıtları sümenaltı etmenin, yasadışı dinlemeler gerçekleştirmenin, suçsuz insanlara maddi ve manevi acılar ve kayıplar yaşatmanın cezası vardır. O nedenle işimiz Allah a kalmış değildir. Kimse merak etmesin. Tabii ki işin bir de medya boyutu var. Mustafa Kemal Atatürk nefretiyle yaşayan, Atatürk ü yok etmeyi, adeta yaşamlarının tek misyonu haline getirmiş olan bazı alçak, aşağılık, namussuz ve şerefsiz medya üyelerinin durumu ne olacak? Atatürk ü hedef haline getirmek için her türlü kirli ve çirkin ittifaka giren, İslamcı yobazlarla işbirliği yapmayı, Atatürk ün yanında durmaya tercih eden liboş-ikinci cumhuriyetçi medya parazitlerinin durumu ne olacak? Türkiye Cumhuriyeti nin demokratik, laik, hukuk devleti yapısını çökertmek için, İslamcı bir devlet ve toplum kurmak için mücadele veren ve medyaya kene gibi yapışmış olan bazı dinci yobaz misyonerlerin durumu ne olacak? Yıllarca Balyoz, Ergenekon, Oda TV, Casusluk gibi sahte yargı süreçlerini ve safsataları savunan, gazetecilikle, muhabirlikle, yorumculukla, basın-yayın ahlakı ve ilkeleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bu zavallıların ve vicdansızların durumu ne olacak? Onlar, tabii ki, düşünce, ifade ve basın-yayın özgürlüğü ilkesinin arkasına sığınacaklardır. Onlarla aynı kafada olan patronları sayesinde, bir süre daha, işlerini koruyup, para kazanmaya da devam edeceklerdir. Onların payına düşen en büyük ceza, ölene kadar, bu utançla birlikte yaşamak olacaktır! DERLEME 247

248 Örsan K. Öymen 9 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Erdoğan ın yargılanması Adalet, uygarlık tarihinin en temel kavramlarından birisidir. Siyasetin temelinde de adalet kavramı vardır. Siyaset Felsefesi tarihine de bakıldığında, Antik Yunan dan günümüze, adalet kavramı, en temel kavramlardan birisi olarak karşımıza çıkar. Sokrates, Platon, Aristoteles, Hobbes, Locke, Rousseau, Marx gibi filozofların kuramlarında, adalet kavramı, çok önemli bir yer tutar. Bugün Türkiye de, adında adalet terimi geçen bir siyasi parti, yani AKP, adalet duygusunu ve umudunu yok etmiş durumda. Adalet kavramı, AKP ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından kirletildi. Türkiye, adalet adı altında, tarihindeki en büyük adaletsizliklerden birisini yaşıyor. Adalet adı altında despotizm ve nepotizm uygulanıyor. Söz konusu adaletsizliklere neden olanlar bir gün yargılanırsa, o zaman belki, toplumdaki adalet duygusu ve umudu tekrar canlanabilir. O zaman belki, bugüne kadar yaşanan adaletsizlikler tekrar yaşanmaz, gelecekteki olası adaletsizliklerin önüne geçilmiş olunur, gelecekteki olası diktatörler için, adaletin yerini bulması, caydırıcı bir unsur olur. Adaletin yerini bulması için yargılanacak olan kişilerin başında da, kuşkusuz ki, Erdoğan gelmektedir. Cumhurbaşkanı ndan ve Başbakan dan emir almayan tarafsız ve bağımsız bir mahkeme, bir gün mutlaka, Erdoğan ı yargılayacaktır. Böylece hukuken, Erdoğan ın suçlu olup olmadığı, mahkum olup olmayacağı, ortaya çıkacaktır. Hatta, Erdoğan aklanmak istiyorsa ve kendisine güveniyorsa, kendi özgür iradesiyle yargı önüne çıkmalıdır. Erdoğan ın, yurt dışına kaçmazsa, eninde sonunda yargılanacağı dosyalar ve hakkındaki iddialar şunlar olacaktır: 1) Anayasa nın temel ve değiştirilemez ilkesi olan, demokratik, laik, hukuk devleti ilkesini ihlal etmek, düşünce, ifade, basın-yayın ve örgütlenme özgürlüğünü, laikliği ve yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırmak, Anayasal rejime karşı sivil darbe yapmak. 2) Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, Anayasa nın Cumhurbaşkanı na verdiği yetkileri aşmak, Cumhurbaşkanı olarak, Başbakan yetkilerini kullanmak ve Anayasa yı ihlal etmek. 3) Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve odatv gibi sahte yargı süreçlerinin oluşturulmasına ve yüzlerce gazeteci, yazar, siyasetçi, akademisyen ve askerin haksız yere yıllarca hapis yatmasına neden olmak, bu konuda Fethullah Gülen güdümündeki çetelerle işbirliği yapmak. 4) Gezi olayları sırasında, Anayasa daki gösteri ve protesto eylemi yapma hakkını 248 UYAN TÜRKİYEM 8

249 kullanan halka yönelik polis terörü uygulanmasını desteklemek ve polis şiddeti uygulanması için talimat vermek, 8 kişinin ölümüne, binlerce vatandaşın yaralanmasına neden olmak. 5) Suriye deki rejimi devirmek için, Suriye deki yasa dışı dinci terör örgütlerine destek vermek, onlara yardım ve yataklık etmek, Suriye içinde yüz binlerce kişinin ölümüne neden olmak. 6) Terör örgütü PKK ile, PKK silah bırakmadan önce, gizli müzakereler ve pazarlıklar yapmak, terör örgütü PKK ya meşru statü kazandırmak, PKK ile işbirliği yapmak. 7) Yüzlerce milyon TL tutarında yolsuzluk ve usulsüzlük gerçekleştirmek, usule aykırı biçimde ikamet ettiği yerde büyük miktarlarda nakit para bulundurmak, söz konusu iddiaları yargıya taşımak yerine, üzerini kapatıp örtbas etmek ve bu doğrultuda talimat vermek. 8)Kabinedeki dört bakanın, yakınlarının ve bürokratların karıştığı yüzlerce milyon TL lik yolsuzluk iddialarını yargıya taşımak yerine, üzerini kapatıp örtbas etmek ve bu doğrultuda talimat vermek. 9) Başta inşaat sektörü olmak üzere, birçok sektörde, ihalelere usule aykırı biçimde müdahale etmek, ihalelerin tarafsız ve nesnel ölçütlere göre değil, AKP ye yakın olmak veya olmamak, AKP nin güdümündeki kurum ve kuruluşlara mali destek vermek veya vermemek ölçütüne göre verilmesini sağlamak, ihalelerde usulsüzlük ve yolsuzluk gerçekleştirmek ve bu iddiaları örtbas etmek. Tabii, Erdoğan ın bu iddialarla yargılanabilmesi için, öncelikle AKP nin iktidardan düşmesi gerekiyor. Çünkü şu anda Türkiye de hukuk işlemiyor. Ayrıca Erdoğan dokunulmazlık zırhına sığınmış durumda. O nedenle bu yargılamanın ne zaman gerçekleşeceği belirsizliğini koruyor. Haziran 2015 seçimleri, bu sürecin başlangıcını oluşturabilir. Erdoğan da bunu bildiği için, ne pahasına olursa olsun, iktidarda kalmak için sonuna kadar mücadele ediyor. Başkanlık sistemiyle ve tek yetkili olmakla ilgili hırslarının arkasında da büyük ölçüde bu yatıyor. Bu nedenle, söz konusu seçim sürecinde, Erdoğan ın ve AKP nin tüm hareketlerini çok dikkatli bir biçimde takip etmek gerekiyor. DERLEME 249

250 Rafet Ballı 7 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Tertip siz darbe olmuyor Son bir haftada tertipler peş peşe geldi. Yaygınlaşan soru şu: Bir şeyler tezgahlanıyor ama ne? Şüpheler haksız değil. *** Bugünü anlayabilmek için düne bakalım. Yıl: O dönemde de seçim vardı: 5 Haziranda. Öncesinde büyük tertipler sahnelendi. *** İlki: 1 Mayıs katliamı (1977). Herkes bilir. 34 kişi can vermişti. Failleri: Meçhul dediler (!?). *** İkincisi: Şimdi pek hatırlanmaz. İstanbul da 2 ulaşım merkezinde esrarengiz bombalar patlatıldı (29 Mayıs 1977). Yeşilköy (Atatürk) Havaalanında ve Sirkeci tren garında. 5 kişi hayatını kaybetti. 40 da yaralı. Failleri: Meçhul kaldı (!?). *** Üçüncüsü: İzmir Çiğli Havaalanında cereyan etti (yine 29 Mayısta). Anamuhalefet lideri Bülen Ecevit alandadır. Bir polis memurunun silahı kazara ateş aldı. Ecevit kılpayı kurtuldu. Silahın özel olduğu, depodan izinsiz çıkarıldığı belirlendi. *** Dördüncüsü: Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel önemli bir işleme imza attı Orgeneral Namık Kemal Ersun u aniden emekliye sevketti (1 Haziran 1977) Ersun, Kara Kuvvetleri Komutanı ydı. Emeklilikte tek bırakılmadı. 200 kadar subay daha ordudan çıkarıldı. Sebep: Görülen lüzum üzerine diye açıklandı. 250 UYAN TÜRKİYEM 8

251 Bilenler biliyordu: Ersun ve ekibi darbe peşindeydi. *** Bunlar kayıtlarda var. Şimdi yeni bir bilgi vereyim. Kayıtlara geçmesi için. Darbe tezgahı nın Ülkücü harekete yansımaları oldu. MHP lideri Alparslan Türkeş emir verdi. Bazı gençlik liderleri Ülkücü hareketten atıldı. Suçları: Ersun ekibiyle birlikte hareket etmek. Bombalama eylemleri yapmak (Sirkeci, Yeşilköy gibi). *** Dikkat çekici olan: Türkeş in zamanlamasıydı. Evet: Bazı ülkücü liderleri tasfiye etti. Fakat, Ersun cuntası emekli edildikten sonra. Oysa hazırlıkları baştan biliyordu. Yani: Önce kim kazanacak diye bekledi. Sonucu gördükten sonra harekete geçti. *** Bu vesileyle bir düzeltme yapalım öncesindeki tertiplerin hepsi tek sepete konulur. Oysa iki ayrı dönem var. İlki: 1977 seçiminden öncekiler. Yukarıda anlattım. Ersun darbesine bahane için tertiplendi. İkinci dönem: 1978 de CHP hükümeti kurulduktan sonra başlatıldı. 12 Eylül 1980 darbesine kadar tırmandırıldı. *** 12 Eylül ün düğmesine bir kanlı tertiple basıldı. 16 Mart 1978 deki İstanbul Üniversitesi katliamıyla. Olayda: Fakülteden çıkışta gençlerin üzerine bomba atıldı. Sonuç ağırdı: 6 genç can verdi. 47 de yaralı. *** Ardından: Malatya tertibi geldi. Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu na bombalı paket gönderildi. Fendoğlu, gelini ve 2 torunu parçalandı (17 Nisan 1978). Sonradan çokça konuşuldu: DERLEME 251

252 Abdullah Çatlı ve ekibi 2 tertibin de içindeydi. Hani Susurluk kazasında ölen ülkücü lider. *** Gelelim bugüne. Son haftanın kronolojisine bakalım. Üç önemli olay var. Bir: Savcı Mehmet Selim Kiraz ın rehin alınması. Öldürülmesi (31 Mart). Fail: DHKP-C. İki: İstanbul Vatan Caddesi ndeki Emniyet Müdürlüğüne intihar saldırısı (1 Nisan). Fail: Yine DHKP-C. Üç: Fenerbahçe otobüsüne Trabzon da silahlı saldırı (4 Nisan). Fail: Şimdilik meçhûl. *** Bunlar ne anlama geliyor? Yeni bir darbe dönemi ne mi girdik? Vatan Partisi Lideri Doğu Perinçek de kuşkulu. Dedi ki: ABD, darbeyi Türk ordusunun kucağına bırakmayı planlıyor olabilir. Darbe için koşullar büyük kışkırtmalarla yaratılabilir. *** Tarihi tecrübemizle sabittir. Darbenin iki şartı oldu hep. Dışta: ABD desteği. İçte: Yaygın tertipler. İstikrarsızlık.Güvensizlik. Kaos. Halkın güvenlik ve istikrar talebiyle razı edilmesi için. *** ABD ne zaman darbeyi gündemine alıyor? Ya: İstemediği hükümeti düşürmek için. Ya da: İstediğine iktidar yolunu açmak için. *** Bugün durum şudur: Bir: Türkiye sonucu kestirilemeyen bir seçime gidiyor. İki: ABD nin stratejik hedefi, açılım ın sürmesi. Açılım, Türkiye de ABD nüfuzunun teminatı olarak görülüyor. Washington açılım riskte görüyorsa, Türkiye yi istikrarsızlaştırabilir. Fakat: Kesin konuşmak için erken. Siyasal sürecin biraz netleşmesi lazım. 252 UYAN TÜRKİYEM 8

253 Rahmi Turan 5 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Türkiye yi müthiş hileler bekliyor! Günümüz Türkiyesi Korku ülkesi oldu. Herkes bir şeyden korkuyor. Gelen mektuplardan anlıyorum. İnsanlar, sıkıntılarını, şikâyetlerini, düşüncelerini anlatıyor, sonra da Lütfen ismimi açıklamayın diyor. İktidar 13 yılda ülkeyi bu hale getirdi. Yaşanan haksızlıklar, uğranılan adaletsizlikler o kadar vahşi ki vatandaşlarımızın büyük bölümü derin bir korkuya kapılmış durumda: Ya başıma bir şey gelirse? diye endişe ediyorlar! * * * İsmi bende mahfuz, bir elektrik mühendisinin yazdığı mektup, korkunun en taze örneğidir. Mühendis, Türkiye deki elektrik kesintilerini yorumladığı mektubunun sonunda Lütfen adımı açıklamayınız ricasında bulunuyor Onun, bence gereksiz olan bu endişesine saygı gösteriyor ve yazdığı mektubu, isim vermeden, sizlerle paylaşmak istiyorum. * * * 45 yıldır elektrik mühendisiyim li yıllarda bölgesel şebekelerin tümü, üretim ve dağıtımında, birbirine bağlandı. Bunun adı enterkonnekte sistemidir. Özellikle 1987 den bu yana, ceplere çok kolay para aktarılan, ucuz yatırımlarla doğalgaz çevrim santrallerine yönelme oldu. Doğalgaz olayında çok büyük yolsuzluklar yapılıyor! Doğalgaz için 2013 te 26 milyar dolar ödedik. Petrol ithalatımız 30 milyar dolar. Enerjide dışa bağımlılığımız yüzde 95. Türkiye 2010 dan 2013 ün sonuna kadar 234 milyar dolar cari açık (döviz açığı) verdi. Doğalgazın yüzde 75 i sanayi ve elektrik üretiminde, kullanılıyor. Türkiye, Irak tan doğalgaz alırsa 1000 metreküp başına ödeyeceği dolar arası olacak. Oysa Rusya dan aynı miktarı 350 dolara satın alıyoruz. Neden acaba? Rusları çok mu seviyoruz da onlara kıyak yapıyoruz? Yoksa başka işler mi dönüyor? * * * DERLEME 253

254 Tüm bu bilgiler sonrasında ifade edeyim ki, Türkiye de enterkonnekte sistemin devre dışı kalmasının teknik olarak hiçbir nedeni yoktur! Kaç gündür bunu araştırıyorum. Bilerek yapılmış bir devre dışı bırakma uygulamasıdır bu Seçim günü ve gecesi aynı çöküntü tekrarlanacak, göreceksiniz! 7 Haziran Genel Seçimleri, Türkiye nin kader seçimi olacak. Tüm Türk halkı sandıklara hâkim olmak zorunda. AKP nin azami, oyu yüzde 38 dir. Bunun üzerinde bir oy oranı açıklanırsa, herkes bilmeli ki, müthiş hile ve düzenler yapılmıştır. Benden söylemesi! *Adımı lütfen açıklamayınız. 254 UYAN TÜRKİYEM 8

255 Rahmi Turan 6 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Savaşarak geri alabiliriz!... Ege Denizi nde 16 adamızın Yunanlılar tarafından işgali, AKP iktidarı için yüzkarası bir olaydır. Ülkenin yönetiminden sorumlu siyasilerin, Türkiye nin milli gururunu zedeleyen bu çirkin olaya tepki göstermemesi gerçekten hazin bir durumdur. Vatan toprakları bir bir elden gidiyor, bizim iktidar vurdumduymaz bir tavırla seyrediyor. Olacak iş mi bu? * * * CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Meclis e bir soru önergesi vererek iktidarı hareketlendirmek istedi. Dışişleri Bakanlığı yasak savmak için Yunanistan a göstermelik bir uyarıda bulundu. Sadece o kadar! Daha önce (4 Ocak 2013 tarihinde) MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, o dönemde Dışişleri Bakanı olan Davutoğlu nun cevaplandırması istemiyle bir soru önergesi vermişti. Davutoğlu nun, MHP li yurtsever Milletvekili Lütfü Türkkan a verdiği cevap, emin olun cevaptan başka her şeye benziyordu. O adalarda hakkımız yokmuş gibi laf ola, beri gele bir cevaptı bu! Adaların Yunanlıların eline geçmesinde dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu nun da büyük sorumluluğu var! * * * Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri E. Kurmay Albay Ümit Yalım, Ege Denizi ndeki 16 adanın 2004 yılından itibaren Yunanlılar tarafından işgalinin sorumlusunun AKP iktidarı olduğunu belirtti. Ümit Yalım Savaşmadan verdiğimiz bu vatan topraklarının geri alınması artık hukuken mümkün değil. Ancak savaşarak geri alabiliriz diyor. Yalım, adaların bağlı olduğu Aydın ve Muğla illerinin vali ve belediye başkanlarından, İçişleri ve Dışişleri Bakanlarına, Genelkurmay Başkanı ndan Başbakan a kadar bütün yetkililerin sorumlu olduğunu ve Vatana ihanet suçu kapsamında yargılanmaları gerektiğini belirtiyor. * * * Bu adalar Kanuni Sultan Süleyman ve 4 üncü Mehmet döneminde fethedilen veatatürk ile İnönü nün Lozan da Yunanlılara vermediği adalardır. Ayrıca, bu adalar da dahil olmak üzere, 800 civarında ada, adacık ve kayalık, 1936 yılında dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından Türkiye Cumhuriyeti nin envanterine kaydedilmiştir. Yunanlılar bu adaları 2004 yılında işgal etti, 5 yıl sonra 2009 yılında da Yunanistan a ilhak etti. Adaların en küçüğü İstanbul daki Büyükada veya Antalya nın karşısında bulunanmeis Adası büyüklüğündedir. AKP iktidarı, vatan topraklarının elden çıkmasına, ne yazık ki, seyirci kalmaya devam ediyor! DERLEME 255

256 Batı nın Müslüman ve Türk düşmanlığı! Hristiyan dünyası fanatizmden hiçbir zaman kurtulamayacak Papa gibi aklı başında olması gereken bir ruhani liderin bile kalkıp 1915 olayları 20 nci Yüzyıl ın ilk soykırımıdır diye saçmalaması, bilgi eksikliği ve cehaletten değil, Hristiyanların ruhunda esen Türk ve Müslüman düşmanlığından kaynaklanıyor! Avrupalı siyasetçiler de, din adamları da, Türk ve Müslüman düşmanlığını körükleyip kendilerine çıkar sağlamak istiyorlar! Tarihte yaşanmış acılar tekrar gündeme getirilirse toplumlar birbirlerini sorgulamaya kalkarlarsa, bunun, geçmişteki insanlara hiçbir faydası olmaz ama, tam tersine bugün yaşayan insanlara büyük zararı olur! * * * Ermeni soykırımı diye dünyayı ayağa kaldıran Ermenistan ın salak siyasetçileri, Türk düşmanlığını sürdürmeye çalışırken, Ermenistan halkı açlık ve yoksullukla mücadele ediyor. Bugün Türkiye de kaçak işçi olarak çalışan 100 binden fazla Ermenistan vatandaşı var. Bunlar, Türk makamlarının hoşgörüsü sayesinde para kazanıyor, memleketlerine yolluyorlar. Aksi halde kendileri de, aileleri de aç kalacak! Ermeni politikacılar akıllı ve sağduyulu olsalar, Türkiye ile dost geçinip, sınır kapılarını açtırarak halklarını açlıktan kurtarırlar! * * * Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek in açtığı dava sonucu sözde Ermeni soykırımı iddiaları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nin kararıyla çöktü. Ancak, ırkçı Papa başta olmak üzere Batılı ülkeler Ermeni soykırımı iddialarını canlı tutmak için her türlü melaneti yapıyorlar! Türkiye de Ermeni sorunuyla Vatan Partisi kadar ilgilenen başka hiçbir parti yok. Bugün Avrupa Parlamentosu nda 24 Nisan Ermeni Tasarısı oylanacak. Avrupa nın kafatasçı parlamenterlerinin Türkler, Ermenilere soykırım yaptı diye karar alacakları kesin Peki, buna karşı bizimkiler ne yapıyor? * * * Rahmi Turan rturan@sozcu.com.tr 15 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ İktidar partisi AKP başta olmak üzere bütün partiler uykuda Yalnız Vatan Partisi bu olayı çok yakından takip ediyor. Vatan Partisi üyeleri bugün Avrupa Birliği temsilcilikleri önünde nöbet tutacak, Türkiye yi bölmeyi hedef alan Batı ya AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kararlarını çiğnememesini hatırlatacak. 256 UYAN TÜRKİYEM 8

257 Diğer partilerimiz bu milli soruna neden Vatan Partisi kadar hassasiyet göstermiyor, anlamak mümkün değil! Batılıların vahşeti! 1915 olaylarının 100 üncü yılında, Türkiye yeni bir Haçlı saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Batılılar, her olayı kendi açılarından yorumlayan, çıkarcı insanlar! Teknik olarak gelişmişler, dünyaya hâkim olmuşlar ama, gerçek anlamda insan olamamışlar! Bunlar, kendi karanlık geçmişlerini unutup Türklere saldırıyorlar. Tarih, Hristiyanların zulmüyle, katliamlarıyla doludur! Aklımıza gelen birkaçını sıralayalım: * * * PAPA NIN KATOLİKLERİ: Hristiyan Katolikler, mezhepleri farklı diye, yüzbinlerce Hristiyan Protestan ı acımasızca öldürdü. AMERİKA: 8 milyon Kızılderili yi katletti. Hiroşima ve Nagazaki ye atom bombası atarak tarihin en büyük facialarından birini yarattı. Yüzbinlerce masum Japon öldü. FRANSA: Cezayir de 1 milyon Müslüman ı vahşice katletti, Cezayirlilere soykırım uyguladı. ALMANYA: Hitler döneminde bir milyon Yahudi yi öldürdü. RUSYA: Bir milyon Kırım Tatarı nı yurdundan uzaklaştırıp, yüzbinlerce aileyi dağıttı. İTALYA: Libya yı işgalinde Müslümanlara katliam yaptı. KIBRISLI RUMLAR: Kurdukları EOKA adlı örgütle, bebekler dahil, binlerce Kıbrıslı Türk ü canavarca katletti. DERLEME 257

258 Neredesin ey Başbakan? Her yandan saldırıya uğruyoruz. Ermeniler bir taraftan Soykırım diye yırtınıyor, dünya kamuoyunu etkileyip Türkiye aleyhine kararlar aldırıyor Bir taraftan da Rumlar ve Yunanlılar sıkıştırıyor, Kıbrıs ta işler iyi gitmiyor! Bu arada Yunanistan Ege deki Türk adalarını hayasızca işgale devam ediyor. AKP iktidarı bütün bunlara karşı seyirci! Başbakan Ahmet Davutoğlu nun nedense sesi soluğu çıkmıyor. Neredesin ey Başbakan! Konuşsana! Türk topraklarını Yunanistan a mı bırakacaksın? Halkımız o kadar aptal değil 7 Haziran da seçmenin, bu yönetimin vatan topraklarını korumaktaki aczini değerlendireceğini umuyorum. * * * Ege deki 16 Türk adası sorununu iyi bilen Albay Ümit Yalım, emekli olduktan sonra da işgal olaylarını izlemeye devam etti. Ümit Yalım: AKP iktidarı, Yunan güçlerinin, Eşek Adası ve diğer adalardan çekilmesi için Yunanistan a da, Avrupa Birliği ne de Nota vermiş değil! Bu konuda hiçbir girişim yok. Açıkça görünen şudur: İktidar, vatan topraklarını alenen Yunanistan a teslim etmiştir. Durum ne yazık ki böyledir. Bunu seçim arifesinde herkesin bilmesinde yarar var! diyor. Biz de soruyoruz: Bu ülkede, işgalcilere Dur diyecek kararlı bir Başbakan yok mu? Ege de gri bölgeler kanla boyanır! Türkiye de AKP iktidarı ve Başbakan sessiz kaldıkça Yunanlılar ın ayranı kabarıyor ve Ege deki Türk adalarına iyice sahip çıkıyor. Yunan Savunma Bakanı Kommenos, kısa bir süre önce şımarık bir tavırla: Ege bir Yunan denizidir. dedi ve ekledi: Denizlerin sınırı, karasuları, sahası, yeraltı uzantıları vardır ve Ege de hiçbir yer ihtilaflı değildir. Ege ve Doğu Akdeniz bölgesindeki adaların ve adacıkların statüsü ile ilgili bir kuşku yoktur. Hepsi Yunanistan ındır. Gri bölgeler mevcut değildir. Haritalar üzerinde çizilmek istenen gri bölgeler, kurşun kalemlerle değil, ancak halkların kanı ve tarihle boyanır! * * * Rahmi Turan rturan@sozcu.com.tr 16 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ 258 UYAN TÜRKİYEM 8

259 Ne demek istiyor saygısız Yunanlı? Bu sözlerle Yunan Savunma Bakanı Kommenos, Türkiye ye açıkça meydan okuyor ama bizim iktidardan bu şirretliğe karşı en ufak bir cevap çıkmıyor! Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu beyler nerede? Bu milli konuda neden sesleri solukları çıkmıyor? Yunanlılar atıp tutarken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ni hiçe sayıp adalarımızı işgal ederken neden ortalıkta yoklar? Masum Türker Kimse bizi küçümsemesin! diyor 7 Haziran seçimlerinde 20 parti mücadele edecek. Doğal olarak AKP, CHP ve MHP milletvekilliklerini paylaşacaklar. Kürt hareketini temsil eden HDP nin de yüzde 10 seçim barajını aşıp Meclis e girmesi ihtimali var. Ya diğer partiler? Tabela partileri gibi görünüyorlar ama doğrusu mücadelelerini iyi sürdürüyorlar. Seçim barajı onların önlerindeki en büyük engel. Ecevit in partisi DSP nin bugünkü Genel Başkanı Masum Türker le telefonda konuştum: Kimse bizi küçümsemesin. Teşkilatımız iyi çalışıyor, sürpriz yapacağız dedi. Dilerim öyle olur. Çünkü Ecevit döneminde Devlet Bakanı olarak görev yapan Masum Türker, kaliteli bir siyaset adamıdır, Meclis e renk getirir. Tebessüm Farelerin kurultayı! Mahallede bir kurultay toplayan fareler, konakta kendilerine hayat hakkı tanımayan sert, haşin ve öfkeli kediden nasıl kurtulabileceklerini tartışıyorlar Yapılan teklifler bir bir görüşülüyor, plan ve projeler konuşuluyor ama bunların hepsi sakıncalı bulunarak reddediliyor. Sonunda genç bir fare söz alıp Ben düşmanımız olan kedinin boynuna zil takılmasını öneriyorum. Böylece onun geldiğini önceden duyar, kaçar veya saklanırız, diye düşünüyorum. diyor. Genç farenin bu önerisinin kökten bir çözüm getireceğini düşünen tüm katılımcılar, onu sevinç içinde ayakta alkışlıyorlar. Ortalık sakinleşince, bir köşede sesini çıkarmadan oturan yaşlı ve deneyimli bir fare ayağa kalkıp söz alarak: Eveett! diyor Bu öneri güzel olmasına gerçekten güzel de, çok merak ettiğim bir şey var: Bu zili kedinin boynuna hanginiz asacak? DERLEME 259

260 Öcalan a biz diz çöktürürüz! Kimdir bu iddialı cümlenin sahibi? diye soruyorsunuz, biliyorum. Bu cümleyi bir hafta önceki o toplantıda duyunca biraz şaşırdım. Sonra da Yapabilir mi? diye kendi kendime sordum. Ve Olabilir! dedim. Aramızda Ataol Behramoğlu, Fikret Bila, Fatih Altaylı, Soner Yalçın, Mehmet Faraç, Mustafa Mutlu vardı. Gazeteciler olarak Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek i soru yağmuruna tutmuştuk. Söz döndü dolaştı, Ortadoğu ya ve PKK terör eylemlerine geldi. Doğu Perinçek kendinden gayet emin biçimde sesini yükseltti: Bir Milli Hükümet kurulursa... Ki Ortadoğu da Amerika ve AKP aleyhine gelişen şartlar yüzünden bu kaçınılmazdır, biz o hükümetin ortağı oluruz, Öcalan a da biz diz çöktürürüz. Eminim ki hepimiz aynı anda aynı soruyu düşündük: Nasıl olacak o? Perinçek devam etti: Biz onu tanırız, o da bizi tanır. Nasıl ki yakalandığında Devletin emrindeyim! dedi ise biz de iktidar ortağı olduğumuzda göndeririz onun dilinden anlayan bir arkadaşımızı. Örneğin Mehmet Bedri Gültekin i... Şaka etmediğimizi anlar, kandıramayacağını bilir; başını eğer. Doğu Perinçek, HDP ye medyanın verdiği desteğin de çok dikkat çekici olduğunun altını çizdi. Vatandaşın Vatan Partisi ne gösterdiği ilginin görmezden gelinmesinden duyduğu rahatsızlığı da aktardı. 7 Haziran en çok bu medya için sürpriz olacak! dedi. Güneydoğu ile ilgili olarak ilginç bilgiler de aktardı. PKK oradaki yandaş halka silah dağıtıyor. Bunu gören öbür vatandaşlar da mecburen silahlanıyor. Seçimden sonra askerin müdahale etmesi için şimdiden onu zorlayacak bir oyun tezgâhlanıyor! diye ekledi. Ve şaşırtıcı bir de haber verdi: Güneydoğu da partimize yoğun ilgi var. İlk mitingimizi de Hakkâri de yapmayı planladık! BİR ELİF Rıza Zelyut rizazelyut@gmail.com 21 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Toplantıda, partinin milletvekili adaylarından Yaşar Okuyan, Şule Perinçek, Tayfun İçli, Soner Polat, Hasan Atilla Uğur ile Elif İlhamoğlu da yer aldılar. Vatan Partisi nin milletvekili adaylarına bakın; hepsi de çok saygıdeğer isimler. Lakin ben özellikle Elif İlhamoğlu nu, bu en genç milletvekili adayını çok sevdim yılından 260 UYAN TÜRKİYEM 8

261 beri desteklediğim Türkiye Gençlik Birliği nden. Yani gerçek bir Atatürk kızı... Dünya Antiemperyalist Gençlik Örgütü nün yöneticilerinden... Genel sekreteri... Ve 10 yıl hapisle yargılanıyor. Çünkü İstanbul da Amerikan askerlerinin başına çuval geçiren gençlerden birisi de o... Toplantıdan sonra kendisini kucakladım ve Bin oyum olsa bini de senin Elif! dedim. Sonra da, Anana-babana lütfen teşekkürlerimi ilet. Senin gibi bir çocuk yetiştirdikleri için ne kadar övünseler azdır diye ekledim. Onda Atatürk gençliğinin tertemiz yüzünü gördüm. Hiçbir partide Elif ayarında bir milletvekili adayı yok. Vatan Partisi ni desteklememin en önemli nedenlerinden birisi de bu Elifler işte... Elif, hırsızlığı kutsamayan neslin seçkin bir örneği... Bilmelisiniz ki, bu seçim Elif ile Rabia arasındadır; iki dünyadan birisinin seçimidir. Elif, Vatan dır; Rabia ise öbürleridir... DERLEME 261

262 CHP liler uyanın! Bir kez daha hatırlatıyorum: -Kılıçdaroğlu nun Yeni CHP si ile Tayyip Erdoğan ın Yeni Türkiye projesi aynı hedefe yöneliktir. Amerikan güdümündeki Kürdistan devleti, yani ikinci İsrail, Yeni CHP ve AKP tarafından yasal hale getirilecek. - Kılıçdaroğlu bu amaçla CHP nin başına getirilmiştir. O da emperyalizme direnişin, aklın, devrimciliğin, laikliğin, milli gururun simgesi olan 6 Ok ilkesini dışlamıştır. Bu yüzden 1930 ların CHP si değiliz! diye övünmüş, Atatürk devrimlerini reddetmiştir. - Halkçı-devrimci çizgiyi çiğneyen Kılıçdaroğlu; liberalizm batağına dalmıştır. CHP seçim beyannamesi buram buram Kemal Derviş kokmaktadır. Bunu da sosyal demokrasi adı altında saklamaktadır. CHP nin devşirilme sürecinde Cumhuriyet gazetesi de aynı emperyalist kadro tarafından vakıf yönetimi içinde darbe yapılarak ele geçirilmiştir. Yeni CHP ile Yeni Cumhuriyet gazetesi tam paralel haline getirilmiştir. Bunun belgeleri ileriki yıllarda ortalığa saçılacaktır. ÖCALAN AĞZI Rıza Zelyut rizazelyut@gmail.com 28 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ ABD nin emri üzerine Yeni CHP ci-ler de tam bir HDP sevdası başladı. Partinin genel başkanı da, genel sekreteri de HDP barajı geçerse iyi olur! türünden açıklama yaptılar. Buna son olarak Kılıçdaroğlu nun yeni tip yardımcılarından Murat Özçelik de eklendi. Bu ne idüğü belirsiz kişi, Dağdaki gelmiş bağdakini kovmuş misali, CHP deki yurtseverleri horlarken HDP yi çok beğendiğini, onlarla koalisyon kurabilecekleri sinyalini verdi. Bir de Kılıçdaroğlu nun akıl hocalarından Sezgin Tanrıkulu nun parti adına söyledikleri var. AKP lilerin söyledikleriyle hemen hemen aynı şeyler... CHP fazladan; PKK elebaşısı Öcalan ın çok istediği Hakikatleri Araştırma Komis-yonu nun kurulmasını istiyor. Yetmez elbette Öcalan ı memnun etmeye bu yıllık Nevruz u da Nevroz yapıyor. PKK lılar milletin kanını akıtırken bölgedeki koruculuk sisteminin kaldırılmasını buyuruyor. İşin içine değiştirilen yer adlarını sokuyor, Roboski yi (Neresi ise?) ekliyor, Dersim i ekliyor. Ve elbette anadili diyerek zorunlu Kürtçe yi devreye sokuyor. Açık demese bile bu Yeni CHP zorunlu din dersi gibi zorunlu Kürtçe dil dersi istiyor. Sevgili CHP liler; HDP sevdalısı CHP yöneticilerinin Güneydoğu yu yüzyıllardır inim inim inleten gerici sisteme hiç eleştirileri yok. Ağalık, aşiret düzeni, şeyhlik-mollalık düzeni, kadınlarımızı diri diri toprağa gömen vahşi zihniyet gizleniyor, korunuyor. Çünkü bu Yeni CHP nin gerici derebeylik sistemini ortadan kaldırmak gibi bir hedefi yok; tek dertleri PKK nın taleplerini meşru göstererek karşılamak... Hedefte, emperyalist 262 UYAN TÜRKİYEM 8

263 Batı nın Sevr Antlaşması nda yazdığı Kürdistan var... Dikkat edin, anlarsınız: Atatürk ün 1923 te yırttığı Kürdistan projesini, onun partisini ele geçiren Kılıçdaroğlu canlandırmak istiyor. BİR DE ONA BAKIN Bir de Vatan Partisi nin seçim bildirgesine bakın ların devrimci ruhunun orada yaşadığını anlayacaksınız... Sorunlarımızın o ruhla çözüleceğini, bölücülüğün ve gericiliğin yıkılıp atılacağını göreceksiniz. Bu yüzden CHP yi bırakıp Vatan Partisi ni destekliyorum ya... CHP yi Sorosçu işgalcilerden temizlemek için Vatan Partisi nin yükseltilmesi gerekiyor. Değerli CHP liler! Ülkemizin mutluluğu için barajı aşması gereken parti HDP değil Vatan Partisi dir. Vatan yükselirse CHP deki karşıdevrimci kadroyu çözüm denizine dökmek çok kolaylaşacaktır. DERLEME 263

264 Bu yolu siz açtınız Şu sıralarda Adalet, adalet! diye bağırıp duran Cemaat yandaşlarına sesleniyorum: *Siz değil miydiniz bir yanınıza AKP yi bir yanınıza ABD yi alarak modern ve bağımsız Türkiye ye savaş açan? *Siz değil miydiniz bu amaçla yandaş medyayı tek merkezden yöneten; haberleri tek merkezden yazdıran? Köşe yazarlarınızın tümüne aynı kalemi vererek masum insanlara zehirler akıtan siz değil miydiniz? *Önce Van Üniversitesi ne saldırıp buradan aldığı cesaretle Ergenekon diye, şimdiye kadar hiçbir hukuk literatürüne girmemiş silahsız terör örgütü imal eden siz değil miydiniz? *Ümraniye de bir gecekondunun çatısına el bombaları koyup sonra bunu Trabzon dan telefonla ihbar ettiren ve koyduğunuzu yine kendi adamlarınıza bulduran siz değil miydiniz? *Buradan hız alarak vatanseverleri, Atatürkçüleri, aklı kör inancın önüne geçirenleri, çağdaş hayata bağlı aydınları terör örgütü üyesi diye tutuklatan siz değil miydiniz? *Siz değil miydiniz asla teröre bulaşmamış İlhan Selçuk u, Türkan Saylan ı, Doğu Perinçek i haydut yakalatır gibi yakalatan? *Ajan gazetecilerinizi kullanarak Balyoz adı altında operasyon başlatan siz değil miydiniz? *odatv yi bastırıp orada çalışanları perişan eden, Aydınlık ı terör yuvasını basar gibi bastıran, Ulusal Kanal a düşman muamelesi yapacak tarzda kumpas kurup yöneticilerini tutuklatan, Mustafa Balbay ı, Tuncay Özkan ı Silivri zindanında çürüten siz değil miydiniz? *Siz değil miydiniz Balyoz kumpasını yeterli görmeyip ABD ye kafa tutan yurtsever subayları Poyrazköy gibi, Askeri Casusluk vb... davalarla çökerterek Türkiye nin güvenliğini kırmaya kalkışan? *Sizin hoca efendiniz değil miydi ele geçiremediği Fenerbahçe ye şike kumpasını kurduran? Suçunuz o kadar çok ki, hangi birisini sayayım? ÖRGÜTÜNÜZ ORTADA Rıza Zelyut rizazelyut@gmail.com 29 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Bir de tutmuş haktan hukuktan söz ediyorsunuz... *Siz değil misiniz önce sahte belgeler imal edip sonra bunlar gerçekmiş gibi davalar açtıran? 264 UYAN TÜRKİYEM 8

265 *Bu amaçla özel polis birimleri kuran, bunlara bilişim uzmanlarını ekleyen; TÜBİTAK ı sahte belge imalathanesine çeviren, CIA uzmanlarından destek alan siz değil misiniz? *Yargıda özel savcı-özel hakim kadroları oluşturan; bunları yeminle Cemaat e bağlayan, bunlara sahte delillere dayalı belge verip davalar açtıran; insanları acımadan ağır cezalara çarptıran siz değil misiniz? *Yargıtay ı, sizin kumpas davalarınızı onaylayan bir tarikat yuvasına dönüştüren siz değil misiniz? *Bu ülkenin genelkurmay başkanını, terör örgütü lideri göstermekten çekinmeyecek kadar pervasızlaşan sizin polisiniz, sizin savcınız, sizin hakiminiz değil mi? DAHA NE Kİ? Siz, Türkiye yi istila ederken o kadar vicdansızca davrandınız ki, şimdi başınıza ne gelse kimse Yazık! demiyor. Sizin kurduğunuz hukuk görüntülü pusularda can veren onca insanın kanı da ellerinizdedir. Ayrıca, Rahip Santoro da, Hrant Dink te, Zirve de sizin elinizi görüyorum, sizin! Sorosçu Yeni CHP nin ve MHP nin cılız desteği, sizi kurtarmaya yetmeyecektir. Hem bunlar daha başlangıçtır. Eğer AKP iktidarında biraz akıl varsa Paralel Çete ile mücadeleyi daha derinlere indirir. Sizi bitirmeden Türkiye yi kurtarmak mümkün değildir. DERLEME 265

266 Sabahattin Önkibar 2 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Yüzyılın cinayeti ve failler! Balyoz ve Ergenekon tertipleri yüzyılın cinayetleridir ki, Balyoz un öyle olduğunu bizzat yargı tescilledi. Cinayetlerle katledilmek istenen ise Türk Silahlı Kuvvetleri nin şahsında Türk milletidir. Türkiye bu rezil ihanet sürecinde cihan savaşında bile yitirmediği sayıda general ile kurmayını kaybetti. Ondan önemlisi şanlı Türk ordusuna terörist yaftası yapıştırılıp komutanına terörist başı muamelesi yapıldı. Peki failler kim midir? Hayır sadece CIA, MI 6 ve Mossad a köpeklik yapan din ve cemaat ambalajlı malum casus şebekesi değil aynı zamanda Atatürk ile Cumhuriyetinden rövanş alma adına onlara o ortamı hazırlayan ve cesaretlendiren iktidar mensuplarıdır. 266 UYAN TÜRKİYEM 8

267 Sabahattin Önkibar 4 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Büyük kriz 8 Haziran da! Hayır, 7 Haziran seçimleri bugün var olan krizi bitirmenin aksine derinleştirecek! Öyle çünkü mevcut ihtimaller buna işaret ediyor. Mesela HDP kazara barajı aşarsa AKP-PKK koalisyonunun önü resmen açılır ve peşi sıra yeni anayasa ile federasyon ve başkanlık rejimi gündeme girer ki, böyle bir şey Türk millleti ve TSK nın yeni bir kurtuluş savaşını başlatmasının önünü açar. Toplum korkak ve inanç ile afyonlu olsa bile federasyona geçiş olayı Türkiye nin bitişi demek olacağından büyük bir reaksiyon getireceği kesindir. Peki HDP barajı aşamazsa mı? Kürtçüler asla 4 yıl sonra yapılacak seçimi beklemez ve IŞİD dolayısı ile dünyada oluşan PKK sempatisini değerlendirmek için güneydoğuda yüz binleri sokağa döküp isyana start verirler. Evet, zerre abartısız Türkiye nin getirildiği yer bu; yani yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal misalidir ve PKK ya yüzde 100 bir ipotek söz konusudur... NOT: Özgür Mumcu, Yetmez ama evetçilerden değilim dedi. SÖYLEYİN, NEDİR BUNUN ADI? Cumhurbaşkanı, Romanya dönüşü apar topar merhum savcı Mehmet Selim Kiraz ın evine taziyeye gidiyor. Cenaze evininin kapısında toplama bir kalabalık Erdoğan a tempo tutuyor. Tayyip Erdoğan ise evde Kur an okuyor. Derken işte burası çok vahim; Tayyip Erdoğan tarafından okunan o Kur an sosyal medyaya sızdırılıyor. Hayır böyle bir servisin Tayyip Erdoğan ın izni olmaksızın yapılması mümkün değil. Öyle ise söyleyin, nasıl yorumlamalıyız bu olayı? İlaveten düşen uçakta şehit olan pilotların cenazesine katılmayan Başkomutan (!) Erdoğan ın bu çifte standartlı tutumuna ne demeliyiz? DERLEME 267

268 Ordu, darbeye mecbur kalacak! Temennimi değil, olguları yazacağım... AKP, iktidarı sandık sonucu ile teslim etmeye yanaşmaz zira ödeyeceği bedel çok büyüktür. İlaveten AKP adına seçim kaybedileceği görüldüğü an (AKP dışında) birilerinin seçimi erteleme yönünde adımlar atacağı mutlaktır. YÖNETİLEBİLİR OLMAKTAN ÇIKMAK Allah korusun AVM lerde yapılacak bombalı katliamlardan, toplumu ayağa kaldırıp seçim güvenliğini sorgulatacak siyasi suikastlere kadar her şey ihtimal dahillindedir. Dahası, Huffington Post un bir kaç gün öne yazdığı gibi Suudiler le beraber Suriye oparasyonu bile gündeme gelebilir ki savaş günlerinde seçim olmaz argümanı ile seçim askıya alınabilir. Ancak herkes gibi AKP de bilir ki seçimi ertelemek çıkar yol değil ve çok mecbur kalınmadan bu yola girilmeyecek. AKP nin öncelikli hedefi anketlere göre HDP ile MHP ye kaçan oylarını geri almak için algı operasyonları yapmak olacak. Buradan hareketle seçime kadar köprünün altından daha çok sular akacak demektir. PİMİ ÇEKİLMİŞ BOMBA Lakin seçim sonucu AKP nin istediği gibi olsa bile -ki bu asla mümkün değil- Türkiye nin girdiği cendereden çıkması imkansız zira Türkiye artık yönetilebilir olmaktan çıkmıştır. Öyle çünkü HDP ya da PKK artık pimi çekilmiş bombadır ve kesin olarak büyük tahribatlara sebep olacak. Gelelim ihtimallere: Sabahattin Önkibar 17 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ Diyelim HDP barajı aştı. Bu durumda AKP ile beraber Federasyon ve Başkanlık diyecek ki böyle bir şey devletin fiilen yıkılması ve toplum kimyasının alt-üst olması anlamına gelir ve eşyanın tabiatı gereği TSK kardeş kavgasını engelleme adına yönetime el koymaya mecbur kalır. PKK, 4 YIL DAHA BEKLEMEZ HDP barajı aşamazsa yine kaos var çünkü PKK 4 yıl sonra yapılacak genel seçimi beklemez ve bu sefer Güneydoğuyu ajite edip halkı sokağa çekecek. Bu kışkırtması da 268 UYAN TÜRKİYEM 8

269 haliyle askeri müdahaleye zemin hazırlar. Peki AKP sürpriz yapıp tek başına iktidar olsa mı? Mümkün değil ya kazara böyle bir sonuç ortaya çıksa bu sefer sadece siyasal başkaldırılar değil, sosyal patlamalar uç verir zira doların 3 liraya doğru yelken açması ile Türkiye zaten böyle bir savrulmanın eşiğindedir. İlaveten Saray a olan nefret artık ülkenin beka sorunu haline gelmiş ve toplum ortadan ikiye bölünmüştür. AKP-MHP koalisyonu mu? SİYASİ ALTERNATİF YOK O da mümkün değil ve sosyal barış getirmek yerine var olan ayrılığı derinleştirir. CHP-MHP-HDP koalisyonu da olamayacağına göre başkaca bir siyasi alternatif mümkün görünmüyor. Evet PKK ya verilen devlet sözleri, toplumu iki seksen yere uzatacak ekonomik kaosun eşikte olması, Suriyeli 2 milyon mülteci belasının ağırlaşması, Ermeni soykırım kıskacının yoğunlaşması, toplumun inanç-mezhep ve etnik eksende düşman haline getirilmesi ve dış dünya da tek başına kalmamız ile Saray nefretinin çığ gibi büyümesi tabloları göreceksiniz darbeyi TSK nın kucağına bırakacak. Hayır bu temennimiz değil, Türkiye nin geleceğine dair projeksiyondur... Önemli not: Ulusal Kanal da yayınlanan Alternatif Programımız önceki akşam Havuz Medyası A Haber deki bir programın hedefiydi... Programımızdan bölümlerin montajlanarak yayınlandığı A Haber de Mahmut Övür ile Nagihan Alcı gibi yandaşlar beni ve Agah Oktay Güner i utanmadan dinsiz ilan ettiler... Oysa biz o programda AKP nin din ambalajı ile yaptığı rezillikleri teşhir etmiştik... DERLEME 269

270 Sabahattin Önkibar 22 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ İşte MHP nin Apocu ve Tayyipçi adayları Lütfen şu ifadeleri altını çizerek okuyun: - Kürt sorununun çözümü toprak vermek ise... Amenna... - Kürtler özerklik falan ne isteniyorsa, konuşulmalı! - Kalıplaşmış Türklük kavramı artık marjinal kalmıştır! - MHP de esniyor ve değişiyor. - MHP li arkadaşlara anlattım. Tüm halkları kucaklayarak bir sistem kurmalıyız! İSTANBUL LİSTESİNDE Bu sözlerin sahibi kim midir? MHP nin İstanbul da 4. sıra milletvekili adayı olan Arzu Erdem dir ki, isteyen Radikal gazetesinin arşivine bakarak Arzu Erdem ile yapılan bu röportajın tamamını oradan okuyabilir. Tablo yorum bile gerektirmeyecek kadar nettir ve Bahçeli nin Y-MHP sinde sadece Fethullahçılar değil, aynı zamanda Apocular aday yapılmıştır. Bazıları diyecek ki, efendim gözden kaçmış olamaz mı? Hayır; kesinlikle gözden kaçmadı, tersine Arzu Erdem bilinçli olarak aday yapıldı! Nereden mi biliyorum. Yeniçağ gazetesinden! Arzu Erdem aday yapılınca Servet Avcı konuyu sütununa alarak, Daha zaman var, bu Apocu kadınının adaylığını ne olur geri çekin diye feryat etti ama kimse oralı olmadı zira PKK ya bırakın özerkliği, toprak vermeye bile amenna diyen bu hanım bilinçli olarak listenin başlarına oturtuldu. ÜLKÜCÜLER YOK PKK LILAR VAR Evet, İstanbul da Mustafa Verkaya, Recep Öztürk ve Hayrettin Nuhoğlu misali ülkücü devleri ve eski ülkü ocakları başkanlarından biri bile aday yapılmazken, PKK ya selam çakan biri listenin başlarına oturtuldu, iyi mi? İlaveten MHP nin İstanbul listesine bakın, tamamı devşirme yani diğer partilerden toplama ki, Ekmeleddin İhsanoğlu onların bayraktarıdır. Söyleyin bu tablonun okuması, ülkücüleri fikirsizleştirip hadımlaştıran Bahçeli nin 270 UYAN TÜRKİYEM 8

271 emperyalizmin Kürdistan projesine dolgu malzemesi ya da Truva atı olması değil midir? Ve böyle bir ihanette ülkücüler Bahçeli ye nasıl ve niçin oy versin? Kahredici olan bu örneğin bir tane olmamasıdır... ANKARA LİSTESİNDE BAKIN KİM VAR? İşte size MHP Ankara listesinden bir başka aday: Adı: Gül Gülser Kılıçaslan Ve işte bu hanımın kısa bir süre önce kayda geçen ifadeleri: - Cumhurbaşkanınımızın (Tayyip Erdoğan ın) Başbakanlığı döneminde sürdürdüğü demokrasi, barış, hak ve özgürlükler mücadelesinin oluşturduğu temel üzerinde yeni Türkiye nin şekillenmesini sağlayacak dirayetli adımları atacağı güvenini taşıyoruz... Sayın Erdoğan ile başlayan yeni dönemde umutların ve beklentilerin çok daha etkin, belirleyici ve refah düzeyi yükselen bir Türkiye nin yaratılacağı inancındayız... Görüyorsunuz Gül Hanım, Tayyip Erdoğan ı destansı ifadeler ile kutsuyor ama bunun ödülünü Devlet Bahçeli den aday yapılarak alıyor. APOCU, FETÖ CÜ TAYYİPÇİ! Hayır, bunlar tesadüf değil... Yıllardır ısrarla şu soruyu soruyorum; bu Bahçeli rehin midir, görevli midir? MHP de listeye girmek için ya Apo yu selamlayacaksın ya Fethullahçı ağzıyla Balyoz ile Ergenekon darbeydi diyeceksin ya da Tayyip e övgüler düzeceksin! Memleketi Sivas a sokulmayıp Gaziantep ten kovulan ve ülkücülük geçmişi sadece Bahçeli ye yalakalık olan Semih, Apocu ve Tayyipçi bu adayları koruma adına göreceksiniz hep yaptığı gibi ergen çocuk üslubu ile yine bana saldıracak... Yakındır Semih, Apo sana ve efendin Bahçeli ye takdir beratı gönderir... DERLEME 271

272 Türkiye yi de kendimizi de kurtarabiliriz! Geçen gün içimde tuhaf bir sıkıntı var dedi bir arkadaşım, galiba ezilmekten sıkıldım ben, kendi seçtiğim iktidar tarafından ezilmeye tahammül edemiyorum. Bu ezilme, dayanılmaz bir sıkıntıya, taşınmaz bir bıkkınlığa dönüştü benim için. Bu ezilişte kendi payımın da olması ezilmekten daha çok acıtıyor içimi. Uzun süre sessiz kaldım bu cümlelerden sonra... Daha önce oy verdiği parti onu hayal kırıklığına uğratmıştı belli ki, canı sıkkındı. Ama nedense onu dinlerken siyaseti değil de kendi hayatımı düşündüm ben Köhneleşmiş, beni sınırlayan, beni baskılayan, işe yaramayan ne kadar duygum varsa, ne kadar fikrim varsa kendimle ilgili, hepsi aklımdan geçti. *** Kendimi yaralamada büyük emeğim vardı çünkü.. Çoğumuzun belki de önündeki en büyük engel kendisi ve kendimizi oldukça güçlü bir şekilde yok edebiliyoruz.. Hayatın parlak kısımlarının başkalarına ait olduğunu sanmıyor musunuz siz de çoğunlukla? Sanki bizim oraya geçmemiz yasak gibi, değişmeyecek bir kural gibi Öyle değil mi? Kendi yasaklarınızı, her şeye, neredeyse her şeye ben onu yapamam diyen korkarak bakan yanınızı sınırlarınızı, kendinizi nasıl da küçücük biryerde yaşamaya mahkum ettiğinizi, kendinizi yoketmek için neredeyse kimseye ihtiyacınız olmadığını fark etmiyor musunuz siz de bazen benim gibi? Tıpkı Türkiye gibiyiz işte... *** Düşmana ihtiyacımız yok... Neredeyse toplumun bizi yasaklamasına ihtiyaç duymayacak kadar kendimizi bastırıyoruz biz. Birileri tarafından ezilmek gerçekten çok acıtıcı ama bir de insanın kendisini yok saymaya çalışması çok kötü değil mi? Hayat bütün hızını, albenisini, çekiciliğini, pırıltısını yitiriyor öyle olunca. Ama bunu bir kez fark ettiniz mi de, önce bir yırtılış oluyor sanki içinizde Bir acı hissediyorsunuz. Sanem Altan 19 Nisan 2015 VATAN GAZETESİ Sonra duygularınız ve düşünceleriniz şiddetli bir çatırdıyla unutulmuş bir yıldızdan kopan bir göktaşı gibi kendi yasaklı bölgenizden kopup evrenin sınırsızlığına doğru kayıyor. *** 272 UYAN TÜRKİYEM 8

273 Ve o zaman bir ateş topu gibi akan diğer göktaşlarını görüyorsunuz. Kalabalık olduğunuzu anlıyorsunuz. Ayaklanıyorsunuz, yeni bir hayat yapmanın enerjisini duyuyorsunuz içinizde tüm korkusuzluğunuzla... Ben inanıyorum. Ne yaşadığım ülke için, ne de benim için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bunu biliyorum Bunu hissediyorum. Tıpkı Türkiye gibiyim, kendimi değiştirmek için ayağa kalkmaya hazırlanıyorum. *** Biliyorum, ben güçlüyüm, istersem yapabilirim. Siz güçlüsünüz, isterseniz yapabilirsiniz.. Ben yaşanmasına izin verilmeyen duygularımla dövüşüyorum tek tek Hayalleri arka arkaya sıralıyorum. Bütün yasaklar kalkınca derin bir nefes almaz mi bu memleket düşünsenize? İnsan kendisiyle ilgili sınırları kaldırınca da büyük, derin bir nefes alıyor. Türkiye yi de kendimizi de kurtarabiliriz istersek... Çünkü şunu anladım, kendimi kendim eziyorum kendimi yok saymakta benim payım çok... Toplum olarak kendimizi ezdirmekte de kendi payımız büyük. Tıpkı arkadaşımın dediği gibi işte, bu ezilmekten de kötü. Neden bunu bir kader gibi kabulleneceğiz ki? *** DERLEME 273

274 Bir ülke niye kanar? Peki bu büyük mutsuzluk uyumu nasıl sağlandı? Nefis bir cümleyle karşılaştım geçen gün,üstelik de konuşanları tanımıyorum, yan masada yemek yiyip hararetle konuşan üç kişi vardı... Her dediklerini anlamasam da bazen sesleri artıyor dedikleri daha anlaşılır şekilde duyuluyordu... Bir tanesinin bir ara iyice sesi yükseldi, en uyumlu olduğumuz yer mutsuzluğumuz ve öfkemiz dedi... Ne hakkında konuştuklarını bilmiyorum ama cümle çok ilgimi çekti. *** O hangi konuyu anlatmak için bu cümleyi kurdu bilmiyorum ama sosyoloji kitaplarının bile kolay açıklayamayacağı toplumsal bir uyum var mutsuzluk konusunda. Bu uyum nasıl gerçekleşti acaba? Çatışan çelişkiler nasıl ortak bir mutsuzlukta buluştu? İşçiler, işverenler, çiftçiler, sanayiciler,iktidar, muhalefet nasıl oluyor da hep birlikte mutsuz oldukları bir sistemin içinde yaşıyorlar? Hiçbir kesim, hiçbir zümre, hiçbir sınıf mutlu değil. Herkes bir şeyleri kaybettiği için üzgün ama kimsenin kaybı öbürüne yaramıyor. *** Öyleyse ortak olarak kaybettiğimiz bir şey olmalı diye düşünüyor insan... Hepimizi tedirgin eden ortak bir şikayet noktası olmalı. O nedir? Neyi kaybettik biz ortaklaşa? Neyi kaybettik ki o kayıp hepimizi mutsuzluğa sürüklüyor? *** Bugünlerde herkes mutsuz... Ya mutsuz, ya bezgin, ya sıkkın, ya umutsuz, ya şikayetçi ya da kendini köşeye sıkışmış hissediyor. Gazetelere bakıyorum. Sanem Altan 26 Nisan 2015 VATAN GAZETESİ Sayfalardan mutsuzluk fışkırıyor. 274 UYAN TÜRKİYEM 8

275 Toplumumuz inanılmaz bir uyum içinde. Tarihimizde az görülmüş bir şekilde birlik ve beraberlik içinde, sınıfsızimtiyazsız kaynaşmış birkitleyiz şu anda. *** Herkes birbirine karşı ama herkes birlikte mutsuz... Mutlu olan var mı? Benim görebildiğim kadarıyla hiçkimse yok. Mutlu azınlık bile yok. Zenginler bile, ki para mutluluk olabilir diye düşünenler için söylüyorum, tedirgin ve mutsuzlar. *** Bu ortak karamsarlığın, umutsuzluğun bir nedeni olmalı. Bir ülke toptan nasıl mutsuz olabilir? Niye herkes mutsuz? Edip Cansever in sorusunu biraz değiştirerek sorarsak: Ahmet abi, güzelim, diş değil, tırnak değil bir ülke niye kanar? Bir ülke niye kanar gerçekten? Neremizden vurulduk ki mutsuzlukla kanayıp duruyoruz? DERLEME 275

276 Sinem Gülcan 21 Nisan 2015 AYDINLIK GAZETESİ AKP nin eğitim sistemi çöktü AKP nin 12 yıllık iktidarı boyunca uyguladığı eğitim politikası sonucu özel okullar, imam hatip okulları, açık liselerdeki öğrenci sayısı ve velilerin cebinden yaptığı okul harcamaları çarpıcı bir şekilde arttı AKP Hükümeti nin eğitimi laiklikten uzaklaştırarak dinselleştirmesinin, özel okullara teşvik uygulamasıyla ticarileştirmesinin ve eğitim sisteminin sonuçları Milli Eğitim Bakanlığı verilerine yansıdı. ÖZEL OKULLARIN SAYISI ARTTI AKP nin özel okullara teşvik politikaları sonucunda özel okul sayısı hızla artarken devlet okullarının sayısı azaldı yıllarında özel okulların devlet okullarına oranı yüzde 1 iken yıllarında bu oran yüzde 5 i geçti. Özel okullara teşvik için öğrenci başına verilen miktar 2 bin 500 ile 3 bin 500 TL arasında değişirken özel mesleki ve teknik liselerde bu rakam 4 bin 500 ile 5 bin 500 TL ye kadar ulaştı eğitim sisteminin yarattığı tahribat sonucu eğitim yılında devlet ilköğretim okulu sayısı 44 bin 260 iken eğitim yılında bu sayı 42 bin 196 ya geriledi. Özel okullarda ise tam tersi bir artış yaşandı yıllarında 931 olan özel ilköğretim okulu sayısı eğitim yılında bin 96 ve yıllarında 2 bin 316 sayısına ulaştı. Aynı şekilde devlet ilköğretim okullarındaki öğrenci sayıları da azalarak özel okullara öğrenci kayıtları arttı. Açık lise kayıtlarında AKP iktidarı döneminde adeta patlama yaşadı. TEOG sınavı sonrasında öğrencilerin kendi isteği dışında imam hatip liselerine yerleştirilmesi bu okullarda eğitim görmek istemeyen öğrencileri açık liselere yönlendirdi. Sadece son 2 yılda açık liseye giden öğrenci sayısına yüzde 46 artışla 458 bin kişi eklendi. 276 UYAN TÜRKİYEM 8

277 İMAM HATİPLERDE HEDEFE DOĞRU AKP nin laik eğitimden uzaklaşarak eğitimi dinselleştirme girişimleri de sonucunu verdi döneminde bin 99 imam hatip ortaokulu varken bu sayı yıllarında bin 597 oldu. Yine yılında 450 imam hatip lise sayısı ve 71 bin 100 imam hatip liseli öğrenci varken yıllarına gelindiğinde bin 17 imam hatip lisesi ve 546 bin 443 imam hatip liseli öğrenci sayısına ulaşıldı. İmam hatip okullarında okuyan öğrenci sayısı ise Bilal Erdoğan ın olduğu iddia edilen ses kayıtlarında belirtildiği gibi 1 milyon hedefine yaklaştı. Bu dönemde ailelerin eğitim için yaptığı harcama da çarpıcı bir şekilde arttı yıllarında öğrenci için aileler 720 TL eğitim harcaması yapıyorken eğitimöğretim yılına gelindiğinde bu rakam yaklaşık 6 kat artarak 4 bin TL oldu. EĞİTİM-SEN: MEB BU POLİTİKALARA DERHAL SON VERMELİ Eğitim Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: AKP iktidarı ve Milli Eğitim Bakanlığı eğitimdeki çürümenin ve mevcut karanlık tablonun öncelikli sorumlusudur. MEB, eğitim sistemini yap-boz tahtasına çevirmiş, eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirememiştir. Öğrencileri yarış atı gibi sınavdan sınava koşturan bir eğitim sisteminin ne kadar başarılı olacağı ortadadır. Milli Eğitim Bakanlığı, bu politikalara derhal son vermelidir. DERLEME 277

278 Soner Yalçın 1 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ O kümes neyin sembolü? Skandal Skandal Ne yazık ki siyasetin gündeminde bu skandal yok. Oysa bu, insan sağlığının hiçe sayıldığının net olarak ispatıdır. Kimse sesini çıkarmıyor Oysa bu, hep bana/hep aileme anlayışının net olarak ispatıdır. Susuluyor Konu, tavuk olduğu için Konu, bıldırcın olduğu için Konu, sebze olduğu için Konu yemek-içmek olduğu için herhalde önemsenmiyor/küçümseniyor! Ne büyük hata..! Evet, Ak Saray daki tavuk-bıldırcın kümeslerinden; Ak Saray bahçesinde yetiştirilen sebzelerden bahsediyorum. Böyle bir Cumhurbaşkanı olur mu? Millete yedirdiğini kendi yemiyor. Millete yedirdiğini ailesine yedirmiyor. Hiç mi kimsenin aklına gelmiyor; Cumhurbaşkanı neden bakkaldan, pazardan, marketten alışveriş etmiyor da kendi yiyeceğini kendi ürettiriyor. 13 yıldır milletin ne yediğini/millete ne yedirdiğini kendi iyi biliyor! Evet, endüstriyel yiyeceklerden bahsediyorum: Sizin çocuğunuzun erken ergenliğe girmesine neden olan yiyeceklerden. Sizin çocuğunuzun alerjisini artıran, obezite olmasını sağlayan, tüm hormon bozukluklarına neden olan yiyeceklerden bahsediyorum. Sizin, kısır olmanıza, kanser olmanıza, sinir sistemi bozukluklarına sebep olan yiyeceklerden bahsediyorum. Çevreyi yok eden GDO lu/ genetiği değiştirilmiş endüstriyel yiyeceklerden bahsediyorum! Gördünüz mü? Duydunuz mu? Bir Cumhurbaşkanı düşünün ki; halkına yedirdiğini kendi yemiyor, ailesine yedirmiyor! Başta Hindistan olmak üzere Asya yı Başta Arjantin olmak üzere Güney Amerika yı Ve tüm Afrika yı zehirleyen ülkelere-şirketlere, ülkemizin kapısını açanlar demek yaptırdıkları Ak Saray da doğal besleniyorlar öyle mi? Bu ahlaki midir..? Hz. Muhammed in komşusu açken, tok yatan bizden değildir sözünü şöyle değiştirebilir miyiz: 278 UYAN TÜRKİYEM 8

279 Komşusu GDO lu yiyeceklerle zehirlenirken; doğal yoldan beslenen bizden değildir! Ey tarih bunu böyle yaz..! Peki, ya biz? Ülkeye GDO lu ithal ürünler gelmesi için neler yapmadılar ki: Tohumumuzu kuruttular: Çıkardıkları tohum yasasıyla köylüyü yabancı şirketlere-hibrit tohumlara mecbur ettiler. Toprağın bin bir çeşit ilaçla zehirlenmesine, sularımızın kirlenmesine seslerini çıkarmadılar. Denetimleri yapacak ziraat mühendislerine, veterinerlere iş vermediler. Çıkardıkları Biyogüvenlik Yasası ile GDO lu ürünlerin gıda imalatında ve hayvan yeminde kullanılmasını serbest bıraktırarak gıda güvenliğini tümden yok ettiler. Ve sürekli yasalarla oynayarak tarımı-hayvancılığı bitirdiler; yabancı gıda tekellerine ülkeyi bağımlı hale getirerek, gıda bağımsızlığını yok ettiler. Eti bozdular Sütü bozdular Temiz sağlıklı yiyecek bırakmadılar. Tarımsal tüm devlet kuruluşlarını peşkeş çektiler İnsanımızı ithal GDO lu ürünlere mecbur bırakarak sindirim sistemlerini yok ettiler Ve şimdi Demek gıda tehlikesinin farkındalar ki Sağlıklı beslenmek için, Ak Saray a kümesler kurduruyorlar; sebze-meyve diktiriyorlar Demek gıda tehlikesinin farkındalar ki Sağlıklı beslenmek için, Ak Saray a yaptığı bitki kürleriyle tanınan gıda danışmanı alıyorlar Peki O kendini kurtardı O ailesini kurtardı Ya biz? Ya bizim sağlığımız? Halk sağlığının hiç mi önemi yok? GDO lu ürünler yüzünden kızlarımız 6 yaşında regl oluyor. GDO lu ürünler yüzünden insanlarımız yaşında kanserden ölüyor. GDO lu ürünler yüzünden her 7 aileden biri doğuramıyor. Kaç nesil çürütülüyor Hiç mi sorumluluk duymuyorlar? Cumhurbaşkanlığının sorumsuzluğu bu anlama mı geliyor? Sormayalım mı? Susalım mı? Kümes in gerçek anlamını yazmayalım mı? DERLEME 279

280 Fark budur Ah benim AKP li kardeşim!.. Nasıl hâlâ farkına varmazsınız; hadi kendinizden vazgeçtiniz, çocuğunuzun sağlığını da mı düşünmüyorsunuz? Saraylarına kendi kümeslerini niye yaptırıyorlar hiç mi düşünmüyorsunuz? Hiç mi bir büyük farkın farkında değilsiniz? Biri... Recep Tayyip Erdoğan Diğeri... Mustafa Kemal Atatürk İkincisi Atatürk, tarımın gelişmesi için 1925 yılından itibaren örnek çiftlikler kurdu: Ankara da Orman Çiftliği, Yalova da Millet ve Baltacı çiftlikleri, Silifke de Tekir ve Şövalye çiftlikleri, Dörtyol da Karabasmak Çiftliği, Tarsus ta Pillioğlu Çiftliği idi. Bu yedi çiftliğin arazi varlığı 15 bin 500 hektar kadardı. Atatürk 11 Temmuz 1937 de Başbakan İsmet İnönü ye yazdığı bir yazı ile bu çiftlikleri Hazine ye, yani halka bağışladı. Bu çiftliklerin idaresini devralmak üzere 1 Ocak 1938 tarih ve 3308 sayılı Kanun la bir iktisadi devlet teşekkülü olarak örgütlenen Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu oluşturuldu. Kuruluşun amacı, oluşturacağı zirai makine ve araç parkıyla köylünün ekim, nadas ve harmanına yardım ederek; tarlalarında tarımsal mücadele yaparak, onları modern tarıma alıştırmaktı. Kurum çalışmalarını daha çok tahıl türleri ve hayvan ırklarının iyileştirilmesi üzerinde yoğunlaştırdı. Vs Diğeri Atatürk Orman Çiftliği üzerinde Ak Saray inşa ettirdi. Ve Ak Saray da; halk için, tavuk-bıldırcın, sebze-meyve üretimi yaptırmıyor. Ak Saray da sadece kendi ve ailesi için üretim yaptırıyor! İşte fark budur Biri... Köylü öğrensin-halk yesin diye örnek çiftlikler kuruyor. Diğeri Kendim-ailem hem oturup-hem yesin diye Atatürk Orman Çiftliği ni ne hale getiriyor. Erdoğanlar ın bencil dünyalarını anlatması bakımından, kümes iyi bir simge değil midir? Ve: Kim ne derse desin; bunun adı, çöküş tür. Düzenin, siyasetin ve insanın çöküşüdür 280 UYAN TÜRKİYEM 8

281 Soner Yalçın 1 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ B.k mu var Amerika da Diyarbakır a git... Prof. Dr. İlber Ortaylı nın, AKP nin Yeni Türkiye projesi için B.k kurarlar demesi günlerdir konuşuluyor. Yıllar önce benzer sözü, dünyada en tanınmış bilim insanlarımızdan biri etmişti: Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu!.. İki kere Nobel e aday gösterilen, henüz 26 yaşında ABD Yale Üniversitesi nde profesör olan, Türkiye de bilimin gelişmesi için mücadele vererek ODTÜ, Boğaziçi üniversiteleri ile TÜBİTAK ın kuruluşlarında yer alan ve geçen hafta kaybettiğimiz Oktay Sinanoğlu bakın bu sözü kim için neden söyledi... Sanatçı Esin Afşar, Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu nun kız kardeşiydi. Ağabeyi Oktay ın en yakın arkadaşlarından Şener Aral ile evliydi ve tek oğulları Aydıncan dayısına özenip kimya okumuş Boğaziçi Üniversitesi ni bitirmişti; ABD de master yapmak istiyordu. Hikayeyi, Esin Afşar ın Yaşamımdan Esintiler kitabından özetleyeyim: ABD de Türk Einstein ı olarak tanınan ağabeyimin referans mektubu çok önemliydi. Telefon açıp, Aydıncan için referans mektubu yazmasını istedim. O sıralar Yıldız Üniversitesi ndeydi. Telefonda bu dileğimi söyleyince, Sen karışma, biz aramızda hallederiz dedi. Eşim de ben de mektubu yazacağına kesin gözüyle bakıyorduk... Oğlum, Yıldız Üniversitesi ne söylediği saatte gitti. Bir saat sonra geldi, yüzü öfkeden kıpkırmızı idi. Anlattıkları karşısında kulaklarıma inanamadım... Üniversitedeki odasına girdiğinde masasının çevresinde öğrenciler onun anlattıklarını dinlemekteymiş. Oğlum kapıyı vurup girdiğinde, hiç istifini bozmadan, onu görmezlikten gelerek konuşmasına devam etmiş. Neden sonra, Haa sen mi geldin. Amerika ya gitmek istiyorsun değil mi? B.k mu var Amerika da? Diyarbakır a gitsene demiş. Ertesi gün oğlumun odasına girdiğimde dayısının Time dergisindeki kapak olan çerçeveli resmini yerinde göremeyip ne olduğunu sorduğumda, çöpe attığını söyledi... Sonra ne oldu peki?.. DERLEME 281

282 Naylon modası Oktay Sinanoğlu... Ankara da TED Yenişehir Lisesi nde yatılı öğrenci li yıllar... Herkeste Amerikan malı merakı var; naylon kemer, naylon çorap... Amerikalı askerler eskilerinden ordu pazarı/bit pazarı kuruyor; malları kapışılıyordu. Artık okulda öğretmenler arasında yabancılar vardı. Birdenbire öğretmenlere bir takım broşürler gelmeye başladı; milli davaların yerine, Birleşmiş Milletler/demokrasi gibi kavramlar moda yapılıyordu. Oktay Sinanoğlu... Atatürk ün öğrencilerinden... Kurtuluş Savaşı nı niye yaptık? Biz sömürge olacağız diyordu sürekli... Arkadaşlarının aksine Amerika yı sevmiyor. Aklında tek bir fikir var; AÜ Fen Fakültesi nde kimya okumak. Fakat... Tüm sınıfları okul birincisi olarak geçti. İki kız öğrenci ile birlikte Amerika ya gönderileceğini öğrendi. Ne yapacaktı; Türkiye yi bırakıp Amerika ya gitmeyi vatan hainliğine eş değerde görüyordu! Ailesi ve okul baskı yapıyor; gideceksin! Bir gün okul müdürünün odasına çağrıldı. Türk Aynştaynı kitabında şöyle anlattı: Gittim Mümtaz Tarhan ın makamına. Büyük masada oturuyor, arkasında da Türk Bayrağı ve Atatürk ün resmi var. Ben baktım, Türk Bayrağı, Atatürk karşımda, cam çerçeveli olduğu için bayrağın üstünde kendi yansımamı görüyorum. İçimden yemin ettim, dedim ki: Gideceğim ve kısmetse orada söz sahibi olacağım, ondan sonra gelip o namussuzluklarla burada uğraşacağım. O zaman anlamıştım ki burada kalırsam Amerika nın kölesi olurum, oraya gidersem Amerika nın efendisi olur, buraya gelip onlarla da rahat mücadele ederim. Tamam dedim, gidiyorum. Türk deha ABD ye gittiğinde 17 yaşında... Cebinde 20 dolar var; bir de annesinin cebinin içine diktiği beş liralık ALTIN! Columbia Missouri Üniversitesi nde kimya mühendisliği öğrencisi oldu. İlk girdiğim derste, ya bunları biliyoruz basit dedim. Beni 3. sınıfın dersine aldılar. İlk haftasında araştırma yapmak istediğini söyledi. Dalga geçtiler. Ancak yaptığı çalışmaları görünce herkes şoke oldu. Birkaç ayda 3 yıl atladı UYAN TÜRKİYEM 8

283 En çok Nobel i alanlar o üniversiteden çıktığı için California Berkeley e geçti. Nobel ödüllü solcu Oppehheimer, Nobel ödüllü sağcı Edward Teller gibi dahiler ile çalıştı. Öğrenci iken, okulun kimya fakültesi dekanı Kenneth S. Pitzer a asistan oldu! Berkeley i birincilikle bitirdi. Adına, üniversiteye bronz plaket astılar. Mühendislik bölümüyle meşhur MIT den büyük burs geldi; master için bu üniversiteyi seçti. İki yıllık masterı yedi ayda bitirdi! Berkeley e döndü ve doktoraya başladı. Çalışmaları Proceedings of Royal Society gibi dünyanın önemli bilim dergilerinde yayınlandı. Her başarısının ardından evine gelip yüksek sesle Dumlupınar Marşı nı söyledi: Ey gelincik nedir tasan/ Sevgilinden ırak mısın/ Şehitlerin al kanından/ Yaratılmış bayrak mısın.../ Nobel adayı John Hopkins den Washington Üniversitesi ne kadar her yerden davet aldı. Yale Üniversitesi ni tercih etti. DNA yı keşfeden Nobel ödüllü James Watson ve Francis Crick en yakın arkadaşları oldu. Profesör oldu; New York Times, Time, Newsweek, Der Spigel gibi yayın organlarında Bilimin Harika Çocuğu başlığıyla haberler çıktı. 300 yıldır Batı da ilk kez bu kadar genç yaşta biri profesör olmuştu; 26 yaşındaydı... Profesör oldum, biraz keyfime bakayım yok; hiçbir gevşeme yok. Bilakis daha çok hızlandım. Harward Üniversitesi nde ders veriyordu arada; Avrupa dan da davetler geliyordu. Kimi zaman yaptığı teorileri meslektaşlarına çaldırdı. Anladı ki, bilim dünyasında tek başınaydı. Sonraki buluşlarını notere gidip kaydettirdi. Kimya ya ilk kez matematiği soktu! Dünyada yeni kurulmaya başlayan moleküler biyoloji dalının ilk profesörü oldu. J. Mathematical Chemistry adlı bilim dergisinin çıkmasına neden oldu. Beş büyük kuramı vardı: - Atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı (1961) - Çözgeniter kuramı (1964) - Kimyasal tepkime mekanizmaları kuramı (1974) - Mikrotermodinamik (1981) - Değerlik kabuğu etkileşim kuramı (1983) İki kez Nobel e aday gösterildi. Çok fazla evrak istedikleri için gerekli belgeleri toplayıp göndermedi! Japonya ya gidiyoruz, ya şu Nobel i alsana artık ; Hindistan a gidiyoruz, Nobel i almanı bekliyoruz. Türkiye de de halktan böyle diyenler oldu. Asya da birkaç millet, Ya senin canın istemiyorsa bizim için al dedi. Ne bileyim, Nobel ne demek? İnsanın bu cihanda yapıp yapmadıkları yalnız Nobel le mi ölçülür? Hayatı boyunca çok ödüller aldı ve hiçbirini pek umursamadı... Nobel i hep siyasi buldu; buna uygun davranmayı, konuşmayı hiç kabul etmedi... DERLEME 283

284 Dönüş yılı Bilim dünyasına çok değerli bilim adamları yetiştirdi. Ama... Aklı Türkiye deydi... ODTÜ ile Boğaziçi üniversiteleri ile TÜBİTAK ın kuruluşunda yer aldı. Türk diline aşık bilim adamıydı; Türkçe eğitim yapılmazsa bilim olmaz diyordu. Türk okullarında yabancı dil egemenliğine karşı çıkıyordu. Bir gün... ODTÜ ye konuşma yapmak için davet edildi. İngilizce konuşması beklenirken, konuşmasını Türkçe olarak yaptı. Rektör yanına gelerek burada Türkçe yasak, İngilizce konuş dedi. İtiraz etti ve Türkçe anlatmaya devam etti. Yaşamı boyunca Türkçe için, Türkiye bağımsızlığı için mücadele etti. Bu mücadeleyi vermeseydi, kuşkusuz dünyada ve Türkiye de el üstünde tutulurdu. Ve mutlaka Nobel i alırdı. Hiç geri adım atmadı te Türkiye ye döndü. Önüne her türlü engeller çıkarıldı ve bıktırıldı. Yine de... Öğrencilerine hep şu öğütleri verdi: Türkiye nin şerefli, refahlı, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir. Dış ülkelerden, onların yerli kuyruklarından medet ummayın. Gayeleri bize yardımcı olmak değil, Türk adını tarihten silmektir... Dünyanın neresinde olursanız olun; kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih bilincini, binlerce yıllık gelenek ve inançlarınızı kaybetmeyin... Türkiye yi yeniden Kuvay-ı Milliye ruhu, Atatürk ruhu kurtaracaktır. Oktay Sinanoğlu Nisan 2015 te hayata gözlerini yumdu... Bu arada... Baştaki soruyu unutmadım... Esin Afşar ın oğlu Aydıncan kendi çabalarıyla ABD ye gitti. Florida Üniversitesi nde beş yıl kaldı. Bir gün... Elinde kırmızı karanfil ile dayısı Oktay Sinanoğlu nun kapısını çaldı; haklıydınız dedi ve Türkiye ye döndü... ATATÜRK ÜN KONSOLOSUNUN OGLU Oktay Sinanoğlu... İtalya nın Bari kentinde 25 Şubat 1935 te doğdu. Babası Nüzhet Haşim Sinanoğlu... Rumelili Türk ailesinden; Kavala ve Selanik te büyüdü. Ailesi tütün tüccarıydı. Çok erken yaşta yazı yazmaya başladı. Kabiliyetliydi; 16 yaşında yayınladığı kitap dolayısıyla Selanik teki validen ödül kazandı. Galatasaray da öğretmenlik yaparken Kurtuluş Savaşı başlayınca Anadolu ya geçip 284 UYAN TÜRKİYEM 8

285 Atatürk ile çalıştı. Cumhuriyet in ilk yıllarında Atatürk, Başkonsolos olarak Bulgaristan/Sofya ya gönderdi. Bulgaristan da Türk nüfusu fazlaydı ve Nüzhet Haşim in asıl görevi onları örgütlemek, orada bağımsız Türk Devleti ilan etmelerini sağlamaktı. İstanbul da Yücel adlı edebiyat dergisi çıkarmıştı. Sofya da Deliorman adında Türkçe gazete çıkardı. Bulgar Hükümeti durumu anlayınca Nüzhet Haşim i geri gönderdi. Nüzhet Haşim bu kez Atatürk tarafından yine özel bir görevle İtalya/Bari ye gönderildi. Çünkü Bari de, Mussolini nin, Türkiye ye yönelik bir radyosu Türkçe yayın yapıyordu. Mussolini nin niyeti, Antalya civarını almaktı. Atatürk, bunun farkındaydı ve neler olduğunu öğrenmesi için Nüzhet Haşim Bey i Bari ye konsolos olarak göndermişti. Nüzhet Haşim, Mussolini nin faşist devlet sistemini inceleyip Ankara ya sürekli raporlar gönderdi. Sonradan o raporlar Faşizm ve Onun Devlet Sistemi adlı kitapta toplandı. Dünyada faşizmi devlet sistemi olarak inceleyen, araştıran belki de belli başlı kitaplardan biriydi bu. İtalya da 12 yıl kaldılar... Oktay Sinanoğlu, 5.5 yaşına kadar İtalya da kaldı. İtalyanca ve Fransızca öğrendi. Nüzhet Haşim, edebiyata tutkundu. Türkçe olarak ilk Latin Edebiyatı Antolojisi kitabını çıkardı. İtalyan Rönesans Edebiyatı nı inceledi, Grek ve Romen Mitolojisi isimli kitabı yayınladı. Devlet Tiyatrosu nda yıllarca oynanan İtalyan Goldoni nin İki Efendi nin Uşağı adlı tiyatro oyununu çevirdi. Çoğu kitapları 1930 larda, 1940 larda yayınlanan Nüzhet Haşim Sinanoğlu,Dante nin Divina Komedia (İlahi Komedya) kitabını ilk çeviren kişiydi. İtalyanca, Latince ve Fransızca biliyordu de 43 yaşında kalp krizinden vefat etti... Oktay Sinanoğlu nun annesi Rüveyde Hanım, Karacabey Ailesi ndendi... Karacabey, Selçuk Ahi lerden beri Türk soyu bir aileydi ve Ankara nın yerlisiydi. Fransızların Jean d Arc Okulu ndan mezundu. Fransızcası ve İtalyancası sayesinde Basın Yayın Genel Müdürlüğü nde çalışmaya başlamıştı. Türkiye nin ilk kadın gazetecilerindi. Basın Şeref kartı sahibiydi; bir dönem Akşam Gazetesi nde köşe yazarlığı yaptı. Çeviriler yaptı. Oktay Sinanoğlu ile Esin Afşar sadece iki kardeş değildi. Babalarının ilk evliliğinden üç ağabeyleri vardı: Prof. Dr. Samim Sinanoğlu, Prof. Dr. Suat Sinanoğlu ve Avrupa Konseyi nde uzun yıllar görev yapmış olan Aydın Sinanoğlu... Beş kardeşten hiçbiri bugün hayatta değil... Hepsi aydınlık bir Türkiye için mücadele etti... DERLEME 285

286 Soner Yalçın 2 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Dehşet senaryosu Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu suikast sonucu öldürülecekti Beyoğlu nda patlayan bomba 50 kişinin ölümüne neden olacaktı Türk Ordusu 50 bin askerle Kuzey Irak a girecekti İki Türk General Washington da, PKK üst düzey liderlerini yakalayıp Türkiye ye vermeyin; bu AKP nin lehine olur dedi Türkiye 22 Temmuz 2007 genel seçimine bu siyasi atmosferde gidiyordu Kafanız mı karıştı? En baştan alayım Yıl, 2007 idi Tuğgeneral Ahmet Bertan Nogaylaroğlu, Washington da Savunma Ataşesi idi. Bir gün kapısını Henri J. Barkey çaldı. Kimdi bu Barkey?.. İzmirli bir Yahudi ailesinin çocuğuydu. City Üniversitesi ekonomi bölümünden 1975 te mezun oldu. Londra UCL de, uluslararası ilişkiler konusunda master ve Pensilvanya Üniversitesi, siyaset bilimi doktorası yaptı. Çeşitli üniversitelerde görev aldı. Bir ara ABD Dışişleri Bakanlığı siyaset planlaması bölümünde çalıştı. Türkiye de CIA istasyon şefliği yapan ve Ilımlı İslam Modeli ni savunan Graham Fuller in yakın çalışma arkadaşıydı ve birlikte Kürt Sorunu adlı kitabı yazdı. Abdullah Öcalan la İtalya dayken görüşmek için birlikte Roma ya gitti. Barkey, PKK nın ABD deki temsilcisi Kani Gulam a ABD de kalması için referans mektubu yazacak kadar Kürt çevrelerine yakındı. CIA ve Pentagon için Türkiye de Kürt İsyanının Gelişimi gibi raporlar yazarken eşi Elen Barkey de CIA nin üst düzey görevlisiydi. Henri Barkey halen, Newsweek, Washington Post ve Wall Street Journal gibi medya kuruluşlarında Kürt Bağımsızlığı, bir gün kesinlikle veya Türkiye ve PKK: Bir Pirus Zaferi? gibi yazılar kaleme alıyor. Selahattin Demirtaş ın, Washington daki Holiday Inn otelindeki basın toplantısında yanı başında oturan kişi Henri Barkey idi. İşte bu Barkey, Tuğgeneral Nogaylaroğlu na bir ricada bulunuyor Bir General Nogaylaroğlu yeni çıkan Bir General adlı kitabında, Barkey in, Eskiden sık sık Türkiye den gelen generallerle toplantı yapardık, yine yapabilir miyiz; isterseniz ben organize ederim? dediğini yazdı. 286 UYAN TÜRKİYEM 8

287 Yine yazdığına göre Nogaylaroğlu, Barkey in kim olduğunu iyi biliyor; bu adam yine neyin peşinde diye düşünüyor. Aradan bir ay geçiyor Türkiye den silahlı kuvvetlere bağlı SAREM (Stratejik Araştırmalar Merkezi) Heyeti Tuğgeneral Süha Tanyeri başkanlığında, düşünce kuruluşlarını gezip, nasıl çalıştıklarını öğrenmek için Washington a geliyor. Ne tesadüf; tam da o günlerde Hudson Enstitüsü nde Türkiye ile ilgili toplantı var! Ne tesadüf; Türk heyetini de telefonla davet ediyorlar. Çağrının telefon ile olması ilginç! Çünkü davetiyede; Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğçu ya suikast, Beyoğlu nda 50 kişinin katledilmesi, Türk Ordusu nun Kuzey Irak a girmesi gibi senaryoların tartışılacağı bilgisi yazılıydı!.. Nogaylaroğlu na göre, Türk heyetinin dehşet senaryosundan haberi olsa toplantıya gitmeyeceği belli; davet bu nedenle telefonla yapılmıştı. (Aslında davetiyede dehşet senaryosu nun yazılı olup olmadığı hala bilinmiyor. Sadece Henri Barkey, davetiyede bu bilginin bulunduğunu medyaya açıkladı! Neyse ) Tarih: 13 Haziran 2007 Hudson Enstitüsü ndeki toplantı sabah geç başlıyor. SAREM Heyeti yle Hudson Enstitüsü nde buluşacak olan Nogaylaroğlu toplantıyı başından sonuna kadar takip ediyor. Toplantıda Türk Ordusu Kuzey Irak a müdahale ederse bölge ülkelerin tepkisi ne olur sorusu tartışılıyor. Henri Barkey nedense yarım saat sonra toplantıdan ayrılıyor. Nogaylaroğlu toplantıda sadece tek soru soruyor; PKK terörist midir, değil midir? Sormasının nedeni ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Elizabeth Sherman ın Siz neden sayın Kuday Talabani ile konuşmuyorsunuz demesiydi. Bunun üzerine Nogaylaroğlu PKK ya terörist demeyen biriyle ne konuşacağım diyerek ve bu soruyu yöneltiyor. Toplantıda öğle arası veriliyor. Türk SAREM Heyeti Hudson Enstitüsü ne geliyor. Öğleden sonraki oturumda Kuzey Irak konusu konuşulmaya devam ederken Yasemin Çongar devreye giriyor Yasemin Çongar Yasemin Çongar 2007 de Milliyet gazetesi Washington temsilcisi ve köşe yazarı. Hudson daki toplantı devam ederken -Milliyet e değil- BBC ye Hudson haberi yapıyor! Habere göre, toplantıya katılan iki Türk General, PKK lıları teslim ederseniz bu AKP hükümetinin işine yarar demişti! Çongar ın kaynağı Henri Barkey idi Nogaylaroğlu na göre, bu koca bir yalandı; böyle konuşma olmamıştı. Keza dehşet senaryosu da konuşulmamıştı. Demek: Danıştay suikasti ardından Anayasa Mahkemesi Başkanı da öldürülecekti! Demek: Cumhuriyet gazetesine atılan üç el bombasının daha büyüğü Beyoğlu nda patlatılacaktı! Hudson senaryosu artık Türkiye de manşetlerdeydi DERLEME 287

288 Ardından Hudson Enstitüsü uzmanlarından Zeyno Baran ın toplantıdan 6 ay önce Newsweek dergisine, 2007 de Türkiye de darbe olma ihtimali yüzde 50 diye yazdığı makalesi gündeme getirildi. Türkiye kaynıyordu. Çünkü 1.5 ay önce, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 27 Nisan 2007 gecesi bilgisayar klavyesinin başına oturup e-muhtıra yazmıştı. Türkiye, genel seçime bu senaryolarla gitti Washington merkezli tertiplerle demokrasi kahramanı yapılan AKP için sandık başarısı kaçınılmazdı. Bu, büyük oyunun ilk perdesiydi!.. Henri Barkey in haber kaynağı Yasemin Çongar Türkiye ye döndü ve 15 Kasım 2007 de kurulan Taraf gazetesinin başına geçti Sonra, bir başka dehşet senaryosu piyasaya sürüldü: Türk askeri cami bombalayacaktı! Hudson tertibinin kurbanı Bertan Nogaylaroğlu ve Süha Tanyeri Balyoz kumpasıyla hapse atılan generallerden oldular. Demem o ki: Balyoz da beraat kararı verildi. Ama Balyoz tezgahını kimlerin tertiplediği henüz açığa çıkmadı. 288 UYAN TÜRKİYEM 8

289 Soner Yalçın 5 Nisan 2015, SÖZCÜ GAZETESİ Pazar bulmacası: Kim bu diktatör O diktatör İnsanların kölece boyun eğmesi için, devlet baskısı ve şiddetini öngörülemeyecek şekilde artırdı. Kitleleri kontrol etmek ve harekete geçirmek için oluşturduğu medyada, eşine az rastlanır şekilde manipülatif/yalan haberler yaptırdı. İdeolojik savaşını doruk noktaya tırmandırdı. Başarısızlığını hep öfkeli ses tonuyla bastırdı. Hiçbir ilkesi olmayan oportünistliği, kin güden tahripkâr gaddarlığı ve açgözlülüğüyle ülkesini 12 yılda uçuruma sürükledi Tanıdınız mı bu diktatörü?.. Grafik: Aydın Gündüz Kişinin biyografisini, içinde yer aldığı toplumsal-politik-ekonomik olayları dışarıda tutarak yazamazsınız. Fakat Kişinin biyografisini, kişiliğinin derinliklerini ifade eden kara deliklerini gözardı ederek de yazamazsınız. Sigmund Freud un psikiyatriye yaptığı en büyük katkı; çocuğun yaşamındaki ilk yılların, gelecekteki özyapısını belirlemesinde ne denli önemli olduğunu bulmuş olmasıdır. Freud un tezini yok sayarak, bir diktatörün hayatını yazamazsınız; onu analiz edemezsiniz. Düşünün ki Bir diktatör aile tarihi konusunda neden hep ketum olur? Örneğin, soyunun nereden geldiği konusunda neden hep ikircikli konuşur? Ne saklıyor? Yahudilerden nefret etmesine rağmen büyükbabası bir Yahudi miydi? Merak ettiniz mi, kim bu diktatör? Yaşam öyküsüne göz atalım: Babası doğup büyüdüğü yerden ayrılıp büyük bir şehre gitti. Babası iki evlilik yaptı; ilki kendinden 13 yaş büyüktü Diktatör, babasının son evliliğinden dünyaya geldi. Annesi dindar bir kadındı. DERLEME 289

290 Evde üvey kardeşleriyle birlikte büyüdü. Annesi üzerine titriyordu; çünkü narin bir çocuktu; sık hastalanıyordu. Annesiyle arasında güçlü bir ilişki vardı. Annesi, sadece onu korumak için babasına karşı çıkıyordu; bunun dışında kocasının dayaklarına hiç ses çıkarmıyordu. Babası sert, otoriter biriydi. Onun dayak yemesinin nedeni, istedikleri yapılmayınca hırçınlaşması, kudurgan (tantrum) nöbetleri geçirmesiydi! Bu kişilik özelliği babasına benziyordu Annesinden aldığı sonsuz sevgi ve babasından yediği dayak kişiliğinin gelişmesini olumsuz etkiledi. Beş yaşına geldiğinde bir erkek kardeşi dünyaya geldi. Yeni doğan kardeşini kendine rakip gördü. Annesi artık sıklıkla kardeşi ile ilgileniyordu. Kardeşine düşman oldu. Hemen kafasından planlar yaptı; babasından ve kardeşinden kurtulmalıydı! Küçük dünyasında hayaller kursa da bir yalın gerçek vardı: Erkek çocuklarının özyapısının belirlenmesinde babanın etkisi büyüktür. Babanın uyumlu, dengeli bir kişiliği varsa, çocuk ona saygı besler. Kendinden emin ve uyumlu bir kişiliğin temel taşında bu ilk adım, büyük önemi taşır. Ne yazık ki, bu ilk adım onda sağlam atılmış değildi. Babası; model olarak kabullenebileceği, yapıcı, uyumlu, dengeli, toplumsal uygunluğu tam olan bir kişilikte değildi. Karşıtlıklar yığınıydı; bazen yaşadığı çevrede saygı görüyor; bazen kaba, anlayışsız ve hak tanımaz tavrıyla kavgalara sebep oluyordu. Kendini kabadayı görüyordu! Evet, evde kimi zaman karısını ve çocuklarını ve hatta evin köpeğini de dövüyordu. Babası eve geldiğinde kendini güvensiz hissediyordu. Anne ihaneti Evin dışı, babasının dediği gibi son derece tehlikeliydi; başa çıkamamaktan korktu, içine kapandı; dış dünyadan mümkün olduğunca uzaklaştı. Daha o zamanlarda, bu dünyanın yaşanmayacak kadar kötü bir yer olduğunu düşünüyordu. Çocukluğunda yaşadıkları, üzerinde son derece rahatsız edecek toplum karşıtı eğilim ve gerilimler yarattı. Bir çocuk olarak yoğun yetersizlik duygusu ve kaygısı, ruhunu, mutlu bir çocuk olmasını engelleyen korkularla doldurdu. Korkusu zamanla kine-nefrete dönüştü. Öyle ki Bir gün Anne ve babasını cinsel ilişki sırasında yakaladı. Bu korkunç bir şeydi! Annesinin, babasına boyun eğerek kendisine ihanet ettiğini düşündü. Zaten kardeşini dünyaya getirerek ilk günahını işlemişti. Anne ihaneti, kadına karşı saygısını yitirdi. (Yıllar sonra, Erkekleri yoldan çıkaran kadınların kusurlarıdır diyecekti.) Zaten babasından dolayı erkeklere ve şimdi de annesinden dolayı; kadınlara o denli 290 UYAN TÜRKİYEM 8

291 güvensizlik duymaya başladı ki, hayatı boyunca kimseyle sürekli bir dostluk kuramadı. Kabalığı-şiddeti nedeniyle babasından; sadakatsizliği nedeniyle annesinden ve güçsüzlüğü nedeniyle kendinden nefret etmeye başladı. Yıllar sonra şöyle diyecekti: Bir çocuk var, diyelim ki üç yaşında. İlk izlenimlerin bilincine varma yaşıdır bu yaş. Çoğu kişide bu eski anıların izlerine ilerlemiş yaşlarda bile rastlanır. HIRSIZ ELEBAŞI Okulda ilk yıllarda iyi bir öğrenciydi. Bu yaşlarda kötü eğilimlerin çoğunu bastırmayı, geçici de olsa çevreyle bir uyum sağlamayı başardı. En çok hırsız-polis oyununu oynamayı seviyordu; hep hırsız elebaşı olmayı istiyordu. (İleride dini içerikli bir piyes yazacaktı.) Okul karnesi 11 yaşına kadar başarılı notlarla doluydu. Fakat Öğretmenlerinden gördüğü tutarsız hareketler kişiliğindeki kötü eğilimleri yine ortaya çıkardı. Öğretmenlerinden ve okuldan soğudu. Sadece tarih öğretmenini seviyordu. Artık tek kurtarıcısı tarihteki büyük liderlerdi; onlara öykünerek kişiliğini onarmaya çalıştı! Zamanla bu tarih kahramanlarını da yetersiz bulacaktı Öğretmeni ders konusunu işlerken de, sıranın altında gizlediği çizgi romanları okuyor; Kızılderili öyküleriyle hayal kuruyordu. Okula giderken yanında artık avcı bıçağı bulunduruyordu. Okulda iyice yalnızlaştı; tembel, uyumsuz, sürekli hır çıkaran ve çabuk kızan biriydi. Sonuçta Sınıfta kaldı. Babasından yine sıkı dayak yedi. Babası, kendini derslerine vermesi için yoğun baskı yapmaya başladı. Oğlunun, kendisi gibi memur olmasını istiyordu. İkisi de inatçıydı. Baba-oğul çatışması sürdü gitti Ardından kardeşini kaybetti. Ardından üvey ağabeyi evi terk etti. Ve İçinde yer alan ilk çatışmalar yeniden su yüzüne çıktı ve ruhsal dengesi bozuldu. 14 yaşındaydı Hastalandı. Midesindeki rahatsızlığı büyük olasılıklarla ruhsal nedenlerden ortaya çıkmıştı. Bu durum ölüm korkularını uyandırdı ve okula gitmemeye başladı. Evde oturup, vaktinin çoğunu her istediğini yerine getirmeye çalışan annesinin şımartmalarıyla geçirdi. Annesi din adamı olmasını istiyordu. Oğluna sürekli dini bilgiler veriyor; kutsal kitabı okutuyordu Asalak bir hayatı vardı. Evlerinin yakınındaki gezi parkına gidip gizlice bira içiyordu. Ve ressam ya da mimar olmak istiyordu. İstediği okulları kazanamadı. Siyasetle ilgilenmeye başladı; solculara-komünistlere kin duyuyordu Bir türlü bulamadığı mutluluğu politikada buldu. Kısa sürede başarılı oldu. Bir ara cezaevine atıldı; hapiste az bir süre kaldı. Bu hapislik günleri onu daha güçlendirdi. Başbakan ve ardından Cumhurbaşkanı oldu BÜYÜK ŞOKU: ANNESİNİN ÖLÜMÜ DERLEME 291

292 Hayatının en büyük şokunu göğüs kanserinden annesini kaybettiğinde yaşadı. Yıkılmıştı Annesinin ölümü ardından karabasanlar görmeye başladı. Uyandığında kendine gelmesi için biraz zaman geçmesi gerekiyordu. Kuşkusuz annesinin bakımıyla ilgili alınan her türlü kararın sorumluluğunu tek başına üstlenmişti; ama hastalığı boyunca hasta annesinin yanı başında olamamasının acısını çekti hep. Annesine özlemi hiç bitmedi. Hayatının en mutlu anları annesinin kucağıydı. Büyüdüğünde yaşadığı olumsuzluklardan kaçmak için anne karnına sığınmayı istiyordu. Kimi psikiyatrlara göre, bu nedenle öldükten sonra gömülmesi için büyük bir gömüt yaptırmak için kolları sıvadı. Bu ülkesinin Kabe si olmalıydı. Ölümünden sonra ziyaret edenler üzerinde de ruhsal bir etki yaratmak istiyordu. Tıpkı oturduğu sarayın mimarisine karıştığı gibi, yaptıracağı gömüttün çizimlerine de müdahale etti! Fransa ya gittiğinde Napolyon adına yapılan Dome des Invalides e gidip üzerinde incelemelerde bulundu. Anıt üzerinde hatalar bile buldu! Napolyon, yer düzeyinden aşağıda, çukura gömülmüştü. Gelen ziyaretçi yukarı değil de, aşağıya bakmak zorunda kalıyordu. Kendi anıtmezarı tepe gibi bir yerde çok yüksekte olmalıydı! Aslında ölmekten çok korkuyordu. Bu nedenle güvenliği için mitinglerde, geçtiği ve gittiği yerlerde polisler yoğun önlemler alıyordu. 200 özel muhafızı sürekli kendisine eşlik ediyordu. Hiçbir devlet yöneticisi böyle korunmamıştı. Sarayı, çevresine iki kilometre uzunluğunda elektrik akımı verilmiş tellerle korunuyordu! İçindeki korku, şiddet ve acımasızlık her adımda çoğaldı. Her geçerli erdemi zayıflığın simgesi olan erdemsizliğe dönüştürdü. Hiç huzura kavuşamadı. Güvensizlik duygusunu komşu devletler üzerine yansıttı; onların da kendisine boyun eğmelerini istedi. Psikiyatrlara göre, görkemli köprüler, otoyollar, binalar, stadyumlar inşa etme tutkusu, yalnızca özgüven eksikliğini giderme çabasıydı. Ölümsüz inşaatlar yaparak gelecek kuşakların belleğinde yer almak istiyordu Peki Kimdi bu dikkatör? Okumaya devam ediniz, mutlaka öğreneceksiniz ŞAŞIRTICI BENZERLİK Evet Diktatörün kim olduğuna dair bazı ek bilgiler vereyim: Politikaya adım attığında kimseler tarafından önemsenmedi. Sabretti. Çenesi kuvvetliydi. İkna edici bir hatipti. Örgütcüydü. Yeni bir parti kurdu. Sandıktan birinci parti çıktı. Hep heves ettiği başkomutanlığa sonunda kavuştu. Yargı devlet hayatının efendisi olamaz, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır diyerek yargıyı, yasamayı ve yürütmeyi eline geçirdi. Her farklı düşünceyi suç saydı; büyük engizisyon yargıcı gibiydi. Devleti, uyguladığı 292 UYAN TÜRKİYEM 8

293 terörün aleti yaptı. Muhaliflerini hapse attırmak için polislerle kumpaslar kurdu. Bir dönem birlikte tezgahlar kurduğu polisleri cezaevine attırdı. Sürekli iç ve dış düşmanlardan; kendilerine komplolar kurulduğundan söz etti. İntikamcıydı; düşman bildiklerini hiç unutmadı. Hatasını hiç kabul etmedi. Tek doğru görüş, onun görüşüydü; sabit fikirliydi. Herkeste bir ihanet aradı. Gün geldi en yakın dava arkadaşlarını sattı. Gazetecileri hapse attırdı. Konuşmalarında muhalifleri yaftaladı; herkesi damgaladı; iftira atmaktan hiç çekinmedi. Propaganda düsturu hep şu oldu; ne kadar şaşırtıcı ise o kadar iyidir! İnsanları komplo yalanlarıyla korkutup oy topladı. Dünya lideri olduğu yalanıyla kitleleri kandırdı. Sadece ABD den çekindi. Yönü galiplere dönüktü, mağlupları aşağıladı. Kimse aç kalmamalı, kimse üşümemeli afişleriyle seçmenlere yiyecek ve kömür dağıttı. Dejenere diye heykel yıktırdı, tablolar yaktırdı. Görkemli binalar için devlet kesesinden su gibi para harcadı. Duble yollar yaptırmakla övündü. Yerli otomobil yapılması için işadamlarına baskı yaptı. Her ailenin üç çocuk yapmasını istedi. Kadınların sadece annelik vazifesi yapmasını istedi. Kürtaja karşı çıktı. Kindar nesil yaratmak için gençlik kampları kurdurdu. Okullarda karma eğitime karşı çıktı. Tahrik edici konuşmaları ahlak seminerine dönüştü. Hep ahlak ispiyoncularını yüceltti. Kimseye aşık olmadı. Politika dışında hiçbir yaşamı yoktu. Kamusal yaşamı dışında varlık gösteren bir şahsiyet değildi. Çevresindeki herkes kestirse de o bıyığından hiç vazgeçmedi. Karakter zayıflığı olduğu için iltifat edenleri, övenleri ödüllendirdi. Güç, onun afrodizyağı idi. Vs Vs Evet Kim mi bu diktatör? Tabii ki, Adolf Hitler! Yoksa siz başka bir diktatör mü sandınız? Haklısınız Aslında, tüm faşist diktatörler birbirine benzer..! DERLEME 293

294 Dr. Şükrü M. Elekdağ Şükrü Elekdağ ın Obama ya mektubu Ekselans Barack Obama Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Washington D.C. ABD Sayın Başkan, Mektubuma, tarihsel boyutta diplomatik bir başarı olan İran la nükleer anlaşmanın müzakere sürecinde göstermiş olduğunuz örnek liderlik, yapıcı irade ve sebat nedeniyle Zat-ı Alinize içten tebriklerimi sunarak başlamak istiyorum. 30 Haziran da tamamlanıp uygulamaya konulmasıyla bu anlaşma, nükleer silahların yayılmasını önleme rejimini pekiştirecek, Ortadoğu ile dünya barış ve istikrarına kayda değer bir katkıda bulunacaktır. Bu anlaşma, aynı zamanda, dünyadaki kritik anlaşmazlıkların, iyi niyetli, önyargısız ve adil bir yaklaşımla çözümlenebileceği hususundaki ümitleri yeşertmiştir. Sayın Başkan, 1915 te Doğu Anadolu da cereyan eden olaylar konusunda yapacağınız geleneksel 24 Nisan açıklamanız öncesinde size böyle bir yaklaşım benimsemenizi telkin edebilir miyim? Çünkü, yedi yıldır bu konuda yaptığınız açıklamalar hiçbir şekilde sorunun çözümüne katkıda bulunmamış, aksine Türkiye ile Ermenistan arasındaki gerginliğin daha da sertleşmesine yol açmıştır. Bu açıklamalarınızda o gayet ağır soykırım sözcüğünü kullanmasanız da, bu kelimenin Ermenice lisanında tam karşılığı olan metz yeghern sözcüklerini telaffuz ettiniz. Nitekim, geçen yılki konuşmanızda da Bugün Meds Yeghern i anıyor ve 20 nci yüzyılın en kötü mezalimlerinden birinde hayatlarını kaybedenleri onurlandırıyoruz demek suretiyle ilk seçim kampanyanız sırasında sıkça kullanmış olduğunuz Ermeni soykırımı deyimini çağrıştırdınız. Sayın Başkan, Siz, önde gelen bir dünya lideri olmanın yanında, dünyaca ünlü Harvard Hukuk Fakültesi mezunu ve Chicago Üniversitesi nde hukuk dersi vermiş bir bilim adamısınız. Bu vasıflarınız nedeniyledir ki, bir asır önce vuku bulmuş ve tarihsel açıdan tartışmalı olan olayları tanımlarken, evrensel hukuk ilkeleriyle olduğu kadar, Amerikan Anayasası hükümleri ve ulusal mevzuatıyla çelişkiye düşmeniz hayretimize yol açtı. Çünkü uluslararası bir suç olan soykırım, bir uluslararası hukuk enstrümanıyla kodifiye edilmiştir. Bu enstrüman, 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından oybirliğiyle kabul edilen ve ABD Senatosu tarafından onaylanarak A.B.D. Anayasası nın VI. maddesi gereğince A.B.D. ulusal hukukunun bir parçası haline gelmiş olan Birleşmiş Milletler, Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi dir. Soykırım Sözleşmesi nin II. maddesi suçu tanımlamış ve suçun mevcut olması için kanıtlanması gerekli olan objektif/maddi ve sübjektif/manevi unsurlarını belirlemiştir. Bir şahsın soykırım suçu ile suçlanabilmesi veya bu konuda devlet sorumluluğunun oluşması için, yetkili 294 UYAN TÜRKİYEM 8

295 mahkeme tarafından suçun objektif ve sübjektif unsurlarının kanıtlanması ve bilhassa suçun özel kasıtla işlendiğinin saptanması gerekir. Sözleşme, soykırım iddialarını kapsayan davalara bakmakla yetkili mahkemeleri de belirlemiştir. Sözleşme nin VI. maddesinde yetkili mahkemelerin, ya olayın vuku bulduğu ülkenin yetkili mahkemesi, yahut da tarafların üzerinde anlaşacakları yetkili uluslararası ceza mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, Sözleşme nin IX. maddesinde, devletlerin soykırım konusunda aralarında çıkabilecek ihtilafları Uluslararası Adalet Divanı na götürebilecekleri öngörülmüştür. Sayın Başkan, Bu bakımdan, bir zanlıya yöneltilen soykırım suçunun, eğer yetkili hukuk mercileri tarafından, objektif ve sübjektif unsurlarının mevcudiyetleri kanıtlanmamış ve suçun özel kasıtla işlendiği saptanmamış ve bu veriler ışığında suçun işlenmiş olduğu yetkili mahkeme tarafından hükme bağlanmamışsa, böyle bir isnat hiçbir hukuki değeri olmayan bir iftiradan ibaret kalır. Bugüne kadar, yetkili bir uluslararası ceza mahkemesi kararı olmadan hiçbir zanlı soykırımla veya onun kadar ağır bir suç olan insanlığa karşı suçla suçlanmamıştır. Nitekim, Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi, insanlığa karşı suçlarla suçlanan Alman Nazilerinin ileri gelenlerini uzun bir mahkeme sürecinden sonra suçlu bulmuş ve bunlardan 22 tanesini ölüme mahkum etmiştir. Keza, Ruanda ve Yugoslavya çatışmaları sırasındaki soykırım sanıkları, Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soykırım suçuyla mahkum edilmişlerdir. Her iki mahkeme de, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla kurulmuş bulunan ad hoc mahkemelerdir. İnsanlığa karşı suçlarla suçlanan Saddam Hüseyin için dahi, hukukun icaplarının yerine getirilmesi amacıyla bir Irak Özel Mahkemesi kurulmuştur. Sayın Başkan, Kökleri 1215 tarihli Magna Carta ya giden ve hukukun temel ilkesi olan masumiyet karinesine büyük önem verdiğinizden eminim. Masumiyet karinesi, 1948 de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından oybirliğiyle kabul edilen, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi nin 11. maddesinde şöyle ifade edilmiştir: 1. Bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır 2. Hiç kimse işlendikleri sırada milli veya milletlerarası hukuka göre suç teşkil etmeyen fiillerden veya ihmallerden ötürü mahkum edilemez. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nin 6/2. maddesinde de şu ifadeler yer alır: Bir suçla itham edilen herkes, suçluluğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılır Masumiyet karinesini garanti altına alan ABD Anayasası nın Beşinci Değişikliği de, adil bir şekilde yargılanıp bir mahkeme tarafından mahkum edilmeyen hiçbir kimsenin idam cezasıyla veya kamu ahlakına aykırı bir suçla suçlanamayacağını öngörür. Bu durumda Sayın Başkan, Türkiye ye geçmişteki tartışmalı olaylar nedeniyle suç isnat edilmesi büyük bir adaletsizlik ve masumiyet karinesinin vahim bir ihlali değil midir? Sayın Başkan, Hukuk kadar eski ve önemli olan kanunilik ilkesinin de günümüzde uluslararası hukukun ve DERLEME 295

296 ulusal hukukun temel bir kavramı olduğunu takdir edersiniz. Bu ilkeye göre, işlendiği zamanın hukukuna göre suç teşkil etmeyen bir eylem, sonradan bu eylemin suç olarak kabul edilmesi nedeniyle suç oluşturmaz. Oysa, soykırım bir sözcük, kavram ve kodifiye edilmiş bir uluslararası suç olarak 1915 te mevcut değildi. Soykırım suçu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 11 Aralık 1946 tarihli ve 96 (I) simgeli belgesinde ilk defa tanımlandıktan sonra, 9 Aralık 1948 de kabul edilen Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi ile kodifiye edilmiştir. Bu bakımdan Sayın Başkan, soykırım suçlamalarında bulunmak suretiyle (seçim kampanyanızda direkt olarak, 2014 anımsama günü açıklamanızda da dolaylı olarak), kanunilik ilkesinin, kanunsuz suç olmaz (nullum crimen sine lege) ve kanunsuz ceza olmaz (nulla poena sine lege) özdeyişlerinde ifadesini bulan iki boyutunu da ihlal etmiş olmadınız mı? Sayın Başkan, Açıklamalarınızda belirttiğiniz görüşler, suç ve eylem sonrasında yürürlüğe giren yasaların (ex post facto laws) kabulünü ve cezai yaptırımların geçmişe dönük olarak uygulanmasını yasaklayan ve bu suretle kanunilik ilkesini benimseyen ABD Anayasası nın I. maddesinin 9. bölümünün ruhuna da ters düşmektedir. Burada belirtilmesi gereken bir husus da, Başkan Thomas Jefferson un Isaac McPherson a yazmış olduğu 13 Ağustos, 1821 tarihli mektupta Zamanın hukuku açısından suç olarak görülmeyen eylemleri bilahare suç sayan yasaların geriye dönük uygulanmasının doğal haklara aykırı olduğunu vurgulamış olmasının, Amerikan hukuk tarihinde ceza yasalarının geriye dönük uygulanmasına karşı güçlü tepkinin derin kökleri olduğunu göstermesidir. Ayrıca, kanunilik ilkesi, 1969 Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi nin, Antlaşmaların geriye yürümezliği başlıklı 28. maddesinde de yer almaktadır. Sayın Başkan, Bu açıkladığım reddi mümkün olmaz nitelikteki gerçekler ışığında, bazı endişelerimizle birlikte şu sorular da kaçınılmaz olarak gündeme geliyor. Bu yıl da tartışmalı 1915 olayları hakkında yapabileceğiniz açıklama, eğer soykırım sözcüğünü içerir, veya, 2009 yılındaki açıklamanızda olduğu gibi bu sözcüğün tam Ermenice karşılığı olan metz yeghern deyimini kullanır ve 1.5 milyon Ermeni nin katledildiğini iddia ederse, bu durumu nasıl yorumlamalıyız? Böyle bir açıklama, hukukun evrensel ilkelerini, uluslararası hukuku ve ABD anayasasını açıkça ihlal etme ve küçümseme anlamına gelmez mi? Ve bunun ne gibi bir değerli amaca hizmet edeceği sorusunun yanıtlanmasını gerektirmez mi? Böyle bir açıklama Türk halkına ve onların atalarına karşı yapılmış bir yargısız infaz olmaz mı? Türk halkı kendilerine ve atalarına reva görülen bu büyük haksızlığın, temel adalet ve hakkaniyet ilkelerini olduğu kadar, Türkiye-ABD ortak çıkarlarını da basiretsizce göz ardı eden, kısır iç politika hesaplarıyla yapıldığı sonucuna varmaz mı? Türk halkına ve onların trajik olaylar sırasında muazzam kayıplar vermiş ve dayanılmaz acılar çekmiş olan atalarına, haksız yere böyle tarihi bir suçlamada bulunulması, sizin Türkiye parlamentosunda Türkiye ile ABD arasındaki ittifak ilişkileriyle çelişmez mi? Sayın Başkan, 296 UYAN TÜRKİYEM 8

297 Tarihçi Arthur Ponsonby, savaş zamanındaki propagandanın kalıcı ve nesilden nesile geçen habis etkilerini de ele aldığı Falsehood in Wartime (Savaş Zamanında Kandırma) adlı kitabında şunları söylüyor: Yalan ve asılsız sözlerle insanların zihnine kin ve nefret şırınga edilmesi, savaşta hayat kaybına neden olmaktan çok daha büyük kötülüktür. İnsanlık ruhunun kirletilmesi, insan vücudunun tahribine nazaran daha kötü ve sakıncalıdır. Kanımca, Ponsonby nin bu veciz sözleri bugün de gelecekte de geçerliliğini yitirmeyecektir. Gerçekten de çocuklarımıza ve gelecek nesillere miras bırakabileceğimiz önyargı, nefret ve intikam duygusu yerine huzur, güven, müsamaha, dostluk ve iyi niyetin hüküm sürdüğü bir dünyanın kurulabileceği uluslararası bir ortama bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır. Sayın Başkan, Sizden, 1915 olayları konusunda, büyük ölçüde I. Dünya Savaşı sırasında Müttefik Devletlerin bilinçli savaş propagandası çabalarından kaynaklanan basma kalıp iddiaların etkisinde kalmamanızı, tarafsız bir tutum izlemenizi ve bu büyük insanlık trajedisinin iki ulusta açmış olduğu yaraların derinleşmesine katkıda bulunmaktan kaçınmanızı önemle rica edeceğim. Bu bağlamda, ABD için en isabetli yaklaşım, etik ve tarafsız bir tutum benimseyerek tarafları Osmanlı Devleti ile Ermeniler arasındaki çatışmanın karanlık ve muğlak yönlerini gün ışığına çıkarmaya teşvik etmek olmalıdır. Bunun da en iyi şekilde gerçekleştirilmesi, Türklerle Ermenilerin aralarında bir Ortak Tarih Komisyonu kurarak bilimsel bir disiplin içinde yürütülecek bir araştırma çerçevesinde ortak tarihlerini incelemeleri ve tüm arşivlerini araştırmaya açmalarıyla sağlanabilir. Bu bakımdan, Sayın Başkan, 1915 olaylarının 100 üncü yıldönümünde Ortak Tarih Komisyonu önerisini destekleyerek Türk ve Ermeni halkları arasında barış ve uzlaşmanın yolunu açmanız en yapıcı ve makul hareket tarzı değil midir? Bu görüşlerimi, objektif ve hakşinas bir yaklaşımla değerlendireceğinize güvenerek, takdirlerinize sunuyorum Türkiye nin ABD eski Büyükelçisi, (E) Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ve İstanbul eski Milletvekili En derin saygılarımla, DERLEME 297

298 Tayfun Talipoğlu 2 Nisan 2015, YURT GAZETESİ Onursuzluk hali Yolsuzluğu alkışlayan, hırsızları bağrına basan, parselcileri destekleyen, artık kendi bakanlarını bile rahatsız eden, yalan ağzına yuva yapmış bir liderle, yetkileri hamisine teslim etmiş bir genel başkana sahip bir siyasi parti uzun yıllar iktidarda kalabiliyor ve hala kamuoyu yoklamalarında 1. sırada görünüyorsa, insan içine çıkmamaları gerekirken oy larının sadece düşmesi sevinç kaynağı değil, felaketin öbür adıdır. Çünkü kılıkları, kıyafetleri, boyları, kiloları, gelirleri farklı gibi görünen bu insanlarla sanal bir dünya da yaşıyoruz. Daha vahimi yıllardır. O yalan gemisi ne binmek için, yedek kulübesinde bekleyenlerin olması. Günlerimiz bu kadarı da olmaz diyerek geçerken bir o kadarı daha geliyor ard arda. Ne olduğu bilinmeyen, siyasi sistemler içinde yer almayan bir rejime doğru giderken kendini yok edecek bir parlamento için AKP den yüzlerce aday adayı sırada bekliyor. Mevcut AKP li vekiller parlamenter sistemi bitirecek RTE tipi başkanlık sisteminin ne olduğunu bile anlamaya gerek duymadan alkışlıyor. Bu biat kültürü falan değil, düpedüz cinnet hali, intihar girişimi, umutsuz bir kara sevda başka türlü açıklamak mümkün değil. Yalan-haram-pişkinlik halini açıklayacak hiçbir kuram yok. Bu yalana, yolsuzluğa, hırsıza, yasa tanımaza bir aşk, bir kara sevda vakası. Çünkü aşk bazen onursuzluk halidir. 298 UYAN TÜRKİYEM 8

299 Tevfik Kadan 6 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ Gençlik oy verecek parti mi arıyor? Kışın kış olduğu zaman, Soğuğun savaşa isim verdiği dönem, Şafağın hemen öncesi, karanlığın az ertesinde, Her ilde bir çocuk sesi duyuldu, güneşle birlikte doğan, Takvim miladi elbet, tarih Yazılan bir kuşağın portresidir, hiç mübalağa olmadan, 90 kuşağı da deniliyor ya, hem cesurlar hem de çalışkan... İşte onlardan birisi; Örgütlendiğinde 12 yaşında henüz. Amerikan ın Irak ı işgali protestosuna katılıyor ilk defa ün baharında, ırak yakın bilmeden, yaşıtları katledilirken sessiz kalmıyor hayasızlığa. Ailesinden izinsiz gittiği o protestoda ilk kez sıkıyor yumruğunu, ilk kez o gün dikiliyor emperyalizmin karşısına. Irak ta çocuklar ölmesin diye başlayan siyaset, aynı düşman Türkiye ye musallat olduğundan sebep, bu toprakların değerleriyle birleşmeli elbet. O da vatansızlık modasının aksine emperyalizmle mücadelede Mustafa Kemal i kendisine rehber bilecek ve henüz 15 yaşında Atatürkçü düşünceyi benimseyecekti. Türkiye de gençliğin mücadele siperleri de o yıllarda kazılıyordu. 40 üniversiteden 62 öğrenci topluluğunun bir araya gelerek kurduğu Türkiye Gençlik Birliği, mücadelenin en önemli mevzilerinden birisini yaratmış, gençlik için bir çekim merkezi olmuştu. Lise son sınıfta üye oldu TGB ye. Hem mücadelesine devam ediyor, hem de üniversiteyi kazanmak için ders çalışıyordu. TGB nin başarısının sırrı da buydu zaten. Derslerimizdeki başarı, mücadelemizdeki başarıdır deniliyordu. DERLEME 299

300 Öyle de oldu de Marmara Üniversitesi Fransızca Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünü kazandı. Burada ileri derecede Fransızca öğrendi. Artık Voltaire i, Rousseau yu, Sartre ı orijinal dillerinden okuyor, Charles Baudelaire şiirlerini arkadaşları için çeviriyordu. Fransız Devrimi nden okuduğu Eşitlik, Kardeşlik, Hürriyet şiarını bu topraklarda keşfetmesi uzun sürmedi. Umdesi Müsavat, Uhuvvet ve Muavenet olan Jön Türkleri öğrendi, Namık Kemalleri tanıdı. Bu geleneğin temsilcisi olmak için İşçi Partisi ne katıldı yılının sonunda TGB nin Genel Başkan Yardımcılığı görevini devraldı. Cumhuriyet tarihinin en büyük eylemlerinin hem planlayıcılarından hem uygulayıcılarından oldu. Taksim de, Silivri de, Ulus ta barikatların en önünde durdu. Ardından ezilen milletlerin gençleri bir araya gelerek Dünya Anti-Emperyalist Gençlik Birliği ni kurdu. 29 Ekim 2014 te Boğaziçi Üniversitesi nde buluşan 14 ülkenin gençleri, Genel Sekreterliğe onu seçti. Bu görevle İran, Suriye ve Lübnan a gitti. El-Fetih ve Hamas ı aynı masada buluşturdu. Husiler le görüştü ve Suriye de temaslarda bulundu. Hükümet in giremediği Emevi Camisi ne Baas yöneticileriyle birlikte girdi. Batı Asya da birlik için, barış için, kardeş kanı dökülmesin diye uzun yollar katetti. Örgütün kuruluşundan 15 gün sonra Eminönü ne USS Ross adlı bir Amerikan savaş gemisi yanaştı. Gemi işgalci, mürettebatı da pek şımarıktı. Hemen çuvallarını eline alan gençler, iki Amerikan askerini Eminönü nde yakaladı. Geçirdiler çuvalı iki askere, Yankee Go Home sloganları eşliğinde. Eylemin başındaki isimlerden birisiydi. Mahkemeye çıktılar ve kararlılıklarını zabıtlara da yazdırdılar. Hala 10 yılla yargılanıyorlar. Kim mi? Elif İlhamoğlu. Vatan Partisi İstanbul 2. bölgeden, Türkiye nin en genç milletvekili adayı. 7 Haziran da seçime girecek. Tıpkı Vatan Partisi nin diğer genç adayları gibi. Türkiye yi yönetecek birikime sahip değiller mi? Öyleler elbette. Parti de gençliğe güveniyor ve her ilden seçime girmeleri için teşvik ediyor. Türkiye de gençler hâlâ oy verecek parti mi arıyor? Vatan Partisi gençliği kucaklıyor. 300 UYAN TÜRKİYEM 8

301 Tokmak Rahmi Turan 9 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Her toplum bir gün uyanır! Türkiye nin kader seçimine 59 gün kaldı. Zaman değirmeni günleri bir bir öğütüyor. AKP seçimi yeniden kazanırsa ülkede neler olacağını söylemeye dilim varmıyor. Ünlü bir söz vardır: Kör bile aynı çukura iki defa düşmez denir. Bizim insanlarımız ise aynı çukura defalarca düştüler ama Bana mısın? demiyorlar. Meclis te grubu olan 4 parti toplam 2200 adayı Yüksek Seçim Kurulu na bildirdi. AKP nin yüzde 56 sı, CHP nin yüzde 64 ü, MHP nin yüzde 38 i, HDP nin yüzde 48 i listelerde yok! Yani Meclis in tam yarısı değişiyor! Eskisinden ne fayda gördük ki, yenisinden ne bekleyelim? diyenler var. Bu kadar umutsuz olmamak lâzım. Her toplum, günün birinde uyanır. Bizim toplumumuz niye uyanmasın? Listelerde kadın adayların eskiye göre çok fazla olması da umut verici bir durum. Toplam 510 kadın aday var. Bir kısım insanlarımız artık uyanıp iyi bir seçim yaparsa, bu listelerden güçlü bir Türkiye Büyük Millet Meclisi çıkabilir. Toplumumuzun kaderi artık kendi elinde! DERLEME 301

302 Tokmak Rahmi Turan 16 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Sen-ben kavgası! Dolar 2.73 ü gördü İşsizlik tırmanıyor Bütçe ilk 3 ayda 5.4 milyar lira açık verdi Avrupa ülkeleri, Ermeni soykırımını tanıması için Türkiye ye baskı yapıyor. Bunlar tehlike sinyalleri ama bizimkiler hâlâ Sen-ben kavgasında! Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı partizanlık yapıp milleti ikiye bölmeye devam ediyor! En üst düzeydeki yönetici böyle ayrım yaparsa, ülkede birlik ve beraberliği sağlamak nasıl mümkün olur? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ın ayrımcı davranışlarını, aklı başında olan hiç kimse tasvip etmiyor. AKP lilerden bile buna karşı olanlar var! Tayyip Bey, kaçak sarayında fasıl heyetli toplantı yaparken, sadece İstanbul un AKP li 26 Belediye Başkanı nı çağırıp, CHP li 14 Belediye Başkanı nı dışlaması, ayrımcılığının son örneği oldu. Oysa o başkanlar milyonlarca vatandaşı temsil ediyordu. Türkiye bu zihniyetle yönetildikçe, her geçen gün, gücünü biraz daha kaybeder ve sonunda yabancıların baskılarına boyun eğmek zorunda kalır, dağılır! Tehlike büyük ama ne yazık ki, iktidar hâlâ farkında değil! 302 UYAN TÜRKİYEM 8

303 Tokmak Rahmi Turan 18 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Türkiye nin intiharı! Başbakan Ahmet Davutoğlu Ey vatandaşlarım, bana oy verin, ülkeyi başkası yönetsin! diyor ve yüksekten uçuyor: Halkımızdan yüzde 55, yüzde 60 oy bekliyorum! Böylece anayasayı Tayyip Erdoğan ın dilediği gibi değiştirerek onu başkan yapacak! Plan bu! Gülüp geçmek lâzım! Erdoğan 400 milletvekili isterim diye haykırırken, çırağı ondan geri kalacak değil ya O da Yüzde oy isterim diye tutturdu. Aslında AKP nin tek başına iktidar olması bile zora girdi! Yüksek perdeden konuşmaları bu yüzden Korkudan karanlıkta şarkı söylüyor gibiler! Davutoğlu nun hazırladığı beyannamede ülkenin zararına olacak çok şey var ama, bu devletin temel direği olan Türklük yok! Tayyip ve Davutoğlu beyler, Anayasa daki Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk tür ifadesini ve Türk Milleti kavramını Anayasa dan çıkarmayı planlıyorlar! Oysa Türklük bu ülkenin çimentosudur. Türklüğü Anayasa dan çıkarmak, (Doğu Perinçek in dediği gibi) ülkenin intiharı olur! DERLEME 303

304 Tokmak Rahmi Turan 23 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Atatürk ve başkanlık Atatürk e başkanlık, hatta padişahlık bile teklif etmişlerdi Fakat o, vakur bir tavırla tüm bunları reddedip: Asla böyle bir şey düşünmem. Böyle bir sistem bize uygun değil. Padişahlığın ülkeyi nereye getirdiğini gördük. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığı birleştirmek ise gelecekte büyük sakıncalar yaratabilir. diye konuşmuştu. Atatürk, daha Kurtuluş Savaşı başlamadan önce, Erzurum ve Sivas kongrelerinde Milli egemenlik ilkesini ortaya koymuş ve Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bu hakka ancak halkımız sahip olabilir. demişti. Kurtuluş Savaşı kazanıldı, düşman yurttan atıldı ve Cumhuriyet böyle kuruldu. Türk Ulusu, egemenliğini Anayasamızın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır. Bu yetkili organlar, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis tir. Atatürk e göre, egemenlik, bir sınıfa, bir zümreye, ya da bir kişiye kesinlikle bırakılamaz! Tayyip Bey şimdi, Başkan olmak hevesiyle bu sistemi yok etmek ve ulusumuza yabancı olan Başkanlık Sistemi ni getirmek istiyor. Ancak, Türk Milleti buna asla izin vermeyecek! 304 UYAN TÜRKİYEM 8

305 Tokmak Rahmi Turan 29 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Halkın aklıyla alay ediyorlar! Başbakan Davutoğlu ne diyor? Şunu şunu yapacağız, bunu bunu yapacağız! El insaf birader! 13 yıldır iktidardasınız Hep bol keseden umut dağıttınız. 13 yıldır ülkeyi yönetip de, yerine getiremediğiniz vaatleri, şimdi 14 üncü yılda mı yapacaksınız? Memleketin geldiği nokta görünüyor: Kargaşa ve sıkıntı! Ne yargı kaldı, ne dış politika, ne ekonomi! Ülke allak bullak! Geçen yıllar içinde, hiçbir yeni fabrika yapılmadığı gibi, Cumhuriyet in yıllık kazanımları bir bir satıldı! Şimdi, elde avuçta hemen hemen bir şey kalmadı! Özelleştirmeden gelen milyarlarca dolar yatırımlara yöneltileceği yerde, keyif için saraylar, villalar yapılıp, dünyanın en lüks uçakları satın alındı! Türkiye nin geldiği nokta Koskoca bir hüsrandır! Hâlâ, halktan yüzde 50, yüzde 55 oy istemiyorlar mı, aklı başındaki herkesin kan tepesine çıkıyor! İnsanlarımızın aklıyla alay ediyorlar! Masaldaki kurnaz tilki, aptal kargayı kandırıp ağzındaki peyniri nasıl alıyorsa, bunlar da oyları öyle kapmak istiyor! DERLEME 305

306 Tokmak Rahmi Turan 30 Nisan 2015 SÖZCÜ GAZETESİ Bana milletini söyle! Başbakan Davutoğlu nun milliyetçilikten söz ederek Biz onlara milliyetçiliği öğreteceğiz gibisinden lâflar etmesi, MHP lileri haklı olarak öfkelendirdi. MHP li Oktay Vural Gülmekle kızmak arasındayım. Başbakan ın bu lâflarına gerçekten gülünür. Bize milliyetçiliği öğretecekmiş! Her şeyden önce sen bana milliyetini söylesene Evet, soruyorum, söyleyebilir misin gerçekten? dedi. Oktay Vural ın bu sözlerinde gerçek dışı bir şey yok. Başbakan Davutoğlu milliyetçiliği öğretmekten bahsederken, kendi milliyetinden hiç söz etmiyor. Türk yok, Türkiyeli var diyor. Başbakan ın açıkladığı seçim bildirgesinde Türklük kavramı yok edilmiş Seçimi kazanırlarsa hazırlayacakları yeni anayasadan Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk tür ifadesini ve Türk Milleti kimliğini çıkaracaklar! O bildirgeyi hazırlayan Başbakan, şimdi de kalkmış Milliyetçilik dersi vereceğini iddia ediyor! Haydi, milletini söylemeni bekliyoruz Sayın Başbakan Bakalım Ben Türk üm. diyebilecek misin? 306 UYAN TÜRKİYEM 8

307 Turan Akıncı Mehmet Cengiz nasıl koyacak Akkuyu nükleer santrali ihalesine 9 firma teklif verdi. Mehmet Cengiz kazandı. Bu işi bir özetleyeyim.... Mehmet Cengiz Rize Kalkanderelidir doğumlu olup Ortaokul terktir li yıllarda ufak taşeronluk işleri yapıyordu. Akepe iktidarı ile dev bir holding haline geldi. Mehmet Cengiz 2004 yılında Eti Bakır ı satın aldı yılında ise Seydişehir Aluminyum u satın aldı. Bu arada bir fırıldak döndü. Oymapınar Hidroelektrik Santrali Mehmet Cengiz e bedava devredildi. Oymapınar ın yıllık cirosu 90 trilyon. Mehmet Cengiz artık enerjiye oynamaya başladı Konya Meram 2010 Uludağ Çamlıbel, 2012 Akdeniz ve 2013 İstanbul Bedaş Elektrik dağıtım ihalelerini aldı Bedaş a 1,1 milyar dolar ödeyecek.. Gelelim Nükleer Enerjiye. Nükleer Enerji tüm dünyada tehlikeli. Bir arıza olduğunda ortaya çıkan sonuçlar korkutucu. Çok büyük bir nüfusun felaketine sebep oluyor. Peki. Nükleer neden kullanılıyor. Sebebi çok basit. Ucuz da onun için. Bugünkü maliyetleri yazayım HES 1.49 kuruş/kws ( 0.57 cent) Kömür Santralleri kuruş/kws ( 5.04 dollar) Doğalgazlı Santralleri kuruş/kws ( 5.80 dollar ) Bu üç grup TL bazında satın alınıyor.... Peki dünyada nükleer enerji kaç para? Belçika da 6.1 $, Fransa da 5.6$, Almanya da 5.0$ Japonya da 5.0$, ABD de 4.9$ Rusya da 4.3$, Kore de 3.6 $ Peki Türkiye de nükleer kaça üretilecek. DERLEME 307

308 Elektrik kaç para olacak. Fiyat belli dolar.( 32.-TL ) Bu fiyattan elektrik alınacak ise niye nükleer. Rusya kendine 4,3 dollara üretiyor. Akkuyu da bize 12,35 dolara üretecek. Diyebilirsiniz ki, Pahalı olursa devlet almaz. Hükümet bu elektiriği bu fiyattan her yıl almayı Taahhüt etmiş. Almasa bile ödeyecek. Mehmet Cengiz gerçek anlamda milletin alnına koyacak. Artık yedi sülalenize kadar yaslayacak. Bu parayı doğmamış torununuz bile ödeyecek.... Peki bu kadar parti var. Siyasetçi var. Basın var. Mecliste bu kanuna oy veren akepe milletvekillerinin, okuması yazması yok mu? Üstelik Enerjı Bakanı, Elektrik Mühendisi. Bu bilgileri yazan veya halka anlatan var mı? Benim yazdıklarım, yalan ve yanlış ise, birisi bana doğrusunu söylesin. Ya boş verin elektrik melektrik işini. Esra Erol daki, Dilek kimden elektrik alacak? Bence en önemli sorun bu. A.C Yenal Balyoz davası için beraat kararı Türker Ertürk, 31 Mart UYAN TÜRKİYEM 8

309 Körfez baharı Türker Ertürk 1 Nisan 2015, AYDINLIK GAZETESİ İslam dünyasında sular hiç durulmuyor ve durulacak gibi de görülmüyor. Bu sefer savaş Yemen de. Arap, Arap a karşı! Müslüman, Müslüman a karşı! Uluslararası hukuku yok sayan, her gün insan hakları ihlali yapan ve Filistinli Müslümanları bahanelerle katleden ortak tehdit İsrail e karşı birleşemeyen Araplar ve Müslümanlar emperyalizmin ve İsrail in çıkarları için birbirlerine karşı Yemen de hemen birleştiler. Yemen de Kararlılık Operasyonu adıyla devam eden emperyalist saldırıların 7 inci günündeyiz. Yaygın söylenenlere ve yazılanlara bakarsanız Husiler hedef alınıyor. Yine yaratılmaya çalışılan algıya göre göre Yemen de mezhep savaşı var. Şiilerle-Sünniler karşı karşıya ve İran bölgeyi karıştırıyor. Ne yazık ki, gerçekler böyle değil. Esas sorun Yemen in stratejik önemi nedeniyle emperyalizmin bu ülkeye olan ilgisi ve onu rahat bırakmaması. ABD, 2011 den beri El Kaide ile mücadele kapsamında özellikle İnsansız Hava Araçları (İHA) ile bu ülkeye saldırılarda bulunuyordu. Halbuki Afganistan da Sovyetler Birliği ile savaşması için El Kaide yi ABD kurdurdu ve destekledi. Yemen bu örgüte en çok insan kaynağı sağlayan bölgelerden biriydi. Ama savaş sonrası Yemen e dönen El Kaide militanları bu ülkede zaman içinde istikrarın bozulmasının başlıca nedeni oldu de Tunus ta başlayan, Mısır la devam eden Arap Baharı Yemen de 33 yıllık Ali Abdullah Salih in sonunu getirdi ve yerine Mansur El Hadi başkan oldu. Ama Yemen de değişen bir şeyin olmaması, istikrarsızlık, merkezi otoritenin güçsüzlüğü, ekonomik sorunlar, El Kaide ve uzantılarının yarattığı terör, yaygın rüşvet ve yolsuzluk nedenleriyle Husiler ve müttefikleri kuzey aşiretleri Eylül 2014 te ayaklandılar ve Ocak 2015 de Başkent Sana yı ele geçirdiler. Başkan Hadi 6 Şubat 2015 istifa etti ve 21 Şubat 2015 de Aden e kaçarak burasını geçici başkent ilan etti, ABD ve Suudi Arabistan ın desteğini alarak sürgünde hükümet kurdu ve savaşa başladı. Fakat Husiler ve müttefiklerinin 25 Mart ta Aden e girmesiyle buradan da kaçarak Suudi Arabistan a sığındı. AŞİRETLER SAVAŞI Yemen de savaş; görüldüğü üzere mezhep savaşı değil, kaybolan merkezi otoritenin, geniş halk kesimlerindeki memnuniyetsizliğin, El Kaide nin yarattığı terörün, ABD, İsrail ve Suudi Arabistan ın bu ülkeye yönelik müdahalelerinin tetiklediği bir aşiretler savaşıdır. Husiler Şii olmasına rağmen müttefikleri olan kuzey aşiretlerinin birçoğu Sünni dir. DERLEME 309

310 İran ın Yemen de parmağı olabilir mi? Yemen İran ın yanı başında, ilgisiz kalması düşünülemez. Husileri ve kuzey aşiretlerini muhtemelen destekliyorlar. Yemen Amerika ya 10 bin kilometre uzakta onun ilgisine ne demeli! PKK nın, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) denen teröristlerin, IŞİD in, El Nusra nın arkasında bulunanların İran a Husileri destekliyorsun deme hakkı sanırım yoktur. SOKOTRA ADALARI ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri (Katar, Bahreyn, Kuveyt, BAE ve Umman) için Yemen çok önemli. Yemen düşerse domino tesiri yapar, Körfez Baharı gelir ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerinin emperyalizmle işbirliği yapan zorba yönetimleri de düşer. Yemen in stratejik önemi ABD ve İsrail için çok büyük. Yemen emperyalizm tarafından yaratılmış yapay devlet olan Cibuti ile birlikte Kızıldeniz in güney girişini kontrol ediyor. Körfezden Akdeniz e giden petrol tankerleri buradan geçiyor. Ayrıca Yemen sahip olduğu Sokotra adaları ile Aden Körfezi nin girişini denetliyor. Arabistan yarımadasının 350 km güneyinde yer alan bu adalarda binlerce Amerikan askeri, deniz ve hava üsleri var. Bu üsler ABD nin bölge çıkarları için yaşamsal değerde. Gerekirse Yemen Kuzey-Güney olarak tekrar bölünür ve güneye ait olacak bu adalarda ABD var olmaya devam eder. İsrail in Körfez de İran a karşı konuşlandırdığı nükleer başlıklı füze atabilen denizaltılarını da buradan geçirmek zorunda olduğunu bilmenizi isteriz. Saygılar sunarım. 310 UYAN TÜRKİYEM 8

311 Muzaffer Tekin Türker Ertürk, 2 Nisan 2015 Yemen in üzerinde kimin elleri var? Türker Ertürk, 2 Nisan 2015 DERLEME 311

312 Dördüncü nesil savaş Türker Ertürk, 3 Nisan 2015 İslam dünyasında sular hiç durulmuyor Türker Ertürk, 3 Nisan UYAN TÜRKİYEM 8

313 Türker Ertürk 5 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ Evet, ama yetmez! Geçtiğimiz salı Anayasa Mahkemesi nin hak ihlali kararının ardından yeniden görülen Balyoz davası karara bağlandı. İstanbul Anadolu Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi nde görülen 5 inci duruşmasında yargılanan 236 kişinin beratına karar verildi. Öncelikle beraat edenlere, ailelerine, yakınlarına, sevenlerine ve bu işin başından beri farkındalığı olanlara ve sahip çıkanlara geçmiş olsun diliyoruz. Geciken adaletin en büyük adaletsizlik olduğu bilinciyle bu karara buruk olarak seviniyoruz, evet ama yetmez diyoruz. Çekilen bu acıların, kaybedilen yılların, yitirilen mesleklerin ve yok olan yaşamların hesabını kim verecek? Yetmez diyoruz çünkü esas kumpas bu yurtseverler üzerinden ülkemize ve geleceğimize karşı kurulmuştur. Gerçek mağdur Türkiye Cumhuriyeti dir. Ama ne yazık ki, bu mağduriyetin bugün durumsal farkındalığı olan güçlü sahip çıkanı yok. Bu kumpas çözülmeden ve bu kumpasın savcısından hakimine, polisinden askerine ve medya mensubundan siyasetçisine kadar sorumluları yargılanmadan ve hesap vermeden bu defter kapanmaz ve kapanmamalı! Hizaya gelindi Balyoz davasının ilk başladığı günden beri bu davayı izleyen, yazan, yorumlayan ve konferanslarında anlatan birisiydik. Davanın devam ettiği o günlerde silah arkadaşlarımız olan sanıkların ailelerinin Bu duruşmada beraat veya tutuksuz yargılama çıkar mı? Ne diyorsun? sorularına hep aynı şeyi söyledik; Hukuken verilebilecek mücadele yok, mücadeleyi siyasi alana kaydırmak lazım, lehte sunduğunuz delillerin santim önemi yok, bu dava ve mahkeme operasyoneldir Balyoz, Ergenekon ve Casusluk gibi davaların arkasında gerçekte ABD nin karanlık yüzü vardı. Çünkü ABD nin Türkiye ye biçtiği elbiseyi ülkemiz giymek istemiyordu. En kuvvetli direnç askerden geliyordu. Amerikalıların deyimiyle; generaller hizadan çıkmıştı. Askerlerin hizaya getirilmelerine, derdest edilmelerine, hadlerinin bildirilmesine ve artık ülke siyaseti üzerindeki etkinliklerinin bitirilmesine ihtiyaç vardı. Düğmeye basıldı ve operasyonlar yapıldı. Bakın bugün asker hizaya şimdilik geldiyse, Amerika ya gidilip selam çakıldıysa ve madalya taktırıldıysa bunu operasyonlara borçluyuz. DERLEME 313

314 Bugün bölünmenin ve iç savaşın eşiğine gelmişsek, terör örgütü PKK ile pazarlık masasına oturmuşsak, adım adım rejim değişikliği rotasında seyrediyorsak, kırmızı çizgilerimizi yok sayarak komşularımızın merkezi hükümetlerine düşmanlık yapıyorsak bunları da hukuki operasyonlara borçluyuz. Bu operasyonlar Erdoğan liderliğindeki AKP nin önünü açmak için yapıldı. Eşik geçildi Balyoz, Ergenekon ve Casusluk gibi davalar Türkiye Cumhuriyeti ne ve onun anayasal koruyucusu Türk Silahlı Kuvvetleri ne karşı yapılan dört dörtlük darbenin hukuki enstrümanlarıydı. Darbe ile hukuk içinde kalarak mücadele edemezsiniz. Hukuk size karşı yapılan saldırının enstrümanı ise yapmanız gereken onu yok saymaktır. En başından itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesiyle bunu yok sayacaktı ve evlatlarını teslim etmeyecekti. Bunu yapmadı ve yapamadı. Ve emperyalizme karşı bu savaşı kaybettiler. Şimdi bu savaşı kaybeden komutanların bazıları etrafta utanmadan konuşuyorlar. Diğer yapılması gereken ise yargılama yapan mahkemeyi tanımamak ve savunma yapmamaktı! O gün yazdıklarımıza ve söylediklerimize internet aracılığı ile bugün de ulaşabilmek ve kontrol edebilmek mümkün. O gün Balyoz dan tutuklananlar ne zaman çıkar? sorusuna Karşı darbe sürecinde geriye dönülemez eşik geçildiğinde, serbest bırakırlar, beraat ettirirler hatta tazminat bile öderler demişiz. Çünkü suçsuz insanları uzun süre içeride tutmanın ağırlığını hiçbir yönetim kaldıramaz. Zaten esas hedef bu insanlar değildi. Bunların üstünden ülkemizdi! Şimdi hiçbir şey olmamış gibi ABD ile ilişkilere devam eder ve sorgulamazsan, bölgede kendi çıkarına olmayan işlerde hala taşeronluk yaparsan size her şey müstahaktır. Saygılar sunarım. Türker Ertürk 314 UYAN TÜRKİYEM 8

315 Sokotra Adaları Türker Ertürk, 5 Nisan 2015 Hizaya gelindi Türker Ertürk, 5 Nisan 2015 DERLEME 315

316 Ne faydası olabilir? Türker Ertürk, 6 Nisan UYAN TÜRKİYEM 8

317 Laiklik Türker Ertürk, 9 Nisan 2015 İşgale duyarsızlık Türker Ertürk, 9 Nisan 2015 DERLEME 317

318 16 mı, 152 mi? Türker Ertürk 9 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ Son yıllarda Ege Denizi nde bulunan 16 adamızın işgal edildiği çokça yazılır ve anlatılır oldu. Komşumuz Yunanistan ın Ege de bulunan egemenlik haklarımıza yönelik girişimleri olduğu doğru ama bu sayının 16 adayla sınırlı olduğu yanlış bir bilgi. Gerçekte Yunanistan Ege de egemenliği hangi ülkeye (Türkiye-Yunanistan) ait olduğu tartışmalı 152 ada, adacık ve kayalığa tek taraflı, gayrihukuki girişimlerle sahip çıkmaya çalışmakta ve AKP yönetiminde Türkiye de bu konuya duyarsız kalmaktadır dan beri verdiğimiz konferanslarda ve katıldığımız panellerde bu konuyu da aydınlatmaya çalıştık ve sayının 16 değil 152 olduğunu söyledik. 24 Nisan 2012 de Aydınlık Gazetesi ve 20 ye yakın internet sitesinde yayınlanan Dengeye doğru başlıklı yazımızda sayının 16 değil 152 olduğunu yazdık. Hatta konun önemi, gösterilen ilgi ve davet üzerine İstanbul da Göztepe Parkı nda Taksim Gezi olayları sonrası kurulan Bağdat Caddesi Platformu nda geniş kalabalıklara da 152 ada, adacık ve kayalık sorununu ayrıntıları ile 2013 de anlattık. Türk Deniz Kuvvetleri ne bağlı Seyir Hidrografi ve Oşinografi Daire Başkanlığı, Ege Denizi nde 1800 civarında ada, adacık ve kayalık bulunduğunu, bunlardan Girit dahil 100 civarında adanın meskun olduğunu, geriye kalan büyük çoğunluğunun ise insanların yaşamasına elverişli olmayan adacık ve kayacıklardan oluştuğunu söylemektedir. Hukuki metinler Girit in yılları arasında Osmanlı topraklarına dahil edilmesiyle içinde bulunan ada, adacık ve kayalıklarla beraber Ege nin tamamı Osmanlı nın bir iç denizi haline gelmişti. Bu durum 19. Yüzyılın ilk yarısına kadar böyle devam etmişti Yunan isyanı, Osmanlı-Rus Savaşı ve Edirne antlaşması sonrasında Yunanistan ın 1830 da bağımsızlığına kavuşması ile Ege de durum değişmeye başladı. Bağımsızlıkla birlikte Mora yarımadasının civarındaki adalar, Kuzey Sporad adaları, Eğriboz dahil Kiklat adaları Yunanistan a bırakıldı dan itibaren tarihi süreç içinde Ege adalarının hukuki statüsünü belirleyen ve adaların egemenliğini Osmanlı da alıp Yunanistan a veren çeşitli antlaşmalar ve protokoller yapılmıştır. Bunlar; 8 Nisan 1865 Osmanlı-Yunanistan Katılma Senedi, 18 Ekim 1912 Uşi Barış Antlaşması, 30 Mayıs 1913 Londra Antlaşması, 14 Kasım 1913 Atina Antlaşması, 13 Şubat 1914 Altı Büyük Devlet Kararı, 24 Temmuz 1913 Lozan Barış Antlaşması, 318 UYAN TÜRKİYEM 8

319 4 Ocak 1932 Türk-İtalyan Sözleşmesi ve 10 Şubat 1947 Paris Antlaşması dır. Özetle söylemek gerekirse Ege adaları, adacıkları ve kayalarının egemenliği ile ilgili hukuki durumlarını belirleyen hukuki metinler yukarıda saydıklarımızdır. Yani yukarıda belirtilen hukuki metinlerle Yunanistan a devredilmemiş adalar Osmanlı nın ardılı olan Türkiye Cumhuriyeti ne aittir. Sorun kayalık değil! Ege de bazı adaların Türkiye-Yunanistan arasında aidiyetinin tartışmalı olduğu sorunu Figen Akad isimli Türk ticaret gemisinin 25 Aralık 1995 de Kardak kayalıklarında karaya oturması ile başlayan gelişmeler sonrasında anlaşıldı. Gelişmeler ve çalışmalar gösterdi ki, sorun Kardak ile sınırlı değildi. Ege de bu durumda 152 ada, adacık ve kayalık vardı. Kardak kısa sürede krize dönüştü ve Türkiye ile Yunanistan ı savaşın eşiğine kadar getirdi. Sorun kayalık sorunu değildi! Sorun egemenlik, karasuları, kıta sahanlığı, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ve bu alanların içinde bulunan ticaret, protein, maden, petrol ve doğal gaz gibi ekonomik imkanlara sahip olma ve bunun katma değerini kendi ülkene ve vatandaşlarına kazandırma sorunuydu. Yunanistan bugün bu 152 coğrafi formasyona sahip olabilmenin hukuki alt yapısını oluşturmaya çalışmakta ve girişim üzerine girişim yapmaktadır. AKP yönetiminde Türkiye ise bu duruma sessiz kalmaktadır. Bu sessizliği nasıl adlandırırsınız bilemem, takdir sizin! Saygılar sunarım. Türker Ertürk Biz Mustafa Kemal Atatürk ün askeriyiz Türker Ertürk, 10 Nisan 2015 DERLEME 319

320 Sorun Kardak ile sınırlı değil Türker Ertürk, 11 Nisan 2015 Hukuki metinler Türker Ertürk, 11 Nisan UYAN TÜRKİYEM 8

321 Türker Ertürk 11 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ Değer mi? Geçtiğimiz çarşamba 16 MI, 152 Mİ? başlıklı yazımızda Ege de, Türkiye ve Yunanistan arasındaki aidiyeti tartışmalı ada, adacık ve kayalıklar sorunundan bahsetmiş ve bu durumda 152 coğrafi formasyonun olduğunu belirtmiştik. Ayrıca bu formasyonların hukuken Osmanlının mirasçısı durumunda bulunan ülkemize ait olması gerekirken Yunanistan ın özellikle 2002 den beri sahillerimize yakın olanlardan başlamak üzere yaptığı gayrihukuki girişimlerle buraları işgal ve tahkim ederek sahip çıkmaya çalıştığını ve Türkiye nin bu duruma sessiz kaldığını anlatmıştık. Bu yazımız üzerine bazı okurlarımız Adacıklar ve kaya parçaları için sorun çıkarmaya ve iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmeye değer mi? diye sormuşlar. Bir şeyin değip değmediği, nereden baktığınıza göre değişir. Eğer bu soruna 77 milyonluk Türkiye nin çıkarları ve halkının refahı açısından bakarsanız emin olun değer! Bakın bugün Danimarka ve Norveç gibi ülkeler zengin, halkının refahı ve sosyal güvenceleri çok yüksek. Örnek vermek gerekirse Danimarka da işsiz kalan bir insanın devletten aldığı işsizlik ücretini ve sosyal imkanlarını Türkiye de 10 yıldır çalışan bir mühendis hayal bile edemez. Petrol zengini Katar Körfez de neyse kuzey Avrupa da Norveç odur! Bu zenginliklerin ana kaynağı denizlerden sağlanan katma değer. Deniz yetki alanlarında petrolü bularak zenginleşen Norveç bu zenginliklerini paylaşmak istemediği için Avrupa Birliği ne girmiyor. Kaynaklar denizlerde Karasal kaynakları tükenme noktasına gelen dünyamızda kaynakların ve zenginliklerin çoğu artık denizlerde. Bu yüzden tüm ülkeler denizlerden daha fazla pay alabilmenin peşinde! Geniş deniz alanlarına sahip olmak zenginliğe ulaşmak demek. Denizde çok küçük bir kaya parçasının bile 200 millik (370 Km) Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) olarak adlandırılan deniz alanları ve alanlarda bulunan zenginlikleri var. Danimarka bu zenginliklere sahip olmak ve kendi halkına refah olarak sunmak için kendisinden 9 bin km. uzaklıkta Kanada nın yanı başında bulunan ve sadece 1,3 Km² yüzölçümünde bulunan Hans adasına sahip çıkıyor ve Kanada ile didişiyor. ABD, Kanada, Danimarka, Norveç ve Rusya üçte ikisi deniz olan 27 milyon km² lik kuzey kutbu bölgesine daha fazla sahip olabilmek için kıyasıya rekabet ediyorlar ve bu alanda kararlılık göstermek için askeri tatbikatlar yapıyorlar. Çünkü dünya petrol rezervinin yüzde 13 ü ve doğal gazın ise yüzde 30 u burada! DERLEME 321

322 Bizi ve ülkemizi sattılar Güney Çin Denizi nde bulunan Huangyan Adacıkları için Çin ile Filipinler, Tayvan, Malezya ve Vietnam itiş kakış halinde. Özellikle Çin ve Filipinler arasında gerginlik yüksek, her an bu gerginlik sıcak bir çatışmaya evirilebilir. Diğer bir adacık ve kayalık sorunu Doğu Çin Denizi nde Çin ile Japonya arasında. 5 ada ve 3 kayacıktan oluşan bu adalar grubu Çin tarafından Diayou, Japonya tarafından Senkaku olarak adlandırılmakta. Bu kayalıkların egemenliği için iki ülke arasında savaş çıkabilir. Ama sorun kayalık değil, bunun etrafındaki denizlerde bulunan balıkçılık, doğal kaynaklar, petrol ve doğal gaz üzerinden zenginliklere ulaşmak ve bunu refah olarak kendi halkına verebilmek meselesidir. Bakın herkes taşına, topağına ve kayacığına sahip çıkarken anamızın ak sütü gibi bize helal ve her biri zenginlik kaynağı olan Ege de bulunan ada, adacık veya kayacıklarımıza AKP hükümetleri sahip çıkmadı ve çıkmıyor! Siyasetçinin en önemli görevi ülkesinin ve yurttaşlarının güvenliğini korumak, her türlü çıkar ve menfaatlerini arttırmak, olabilecek kayıplarını da en aza indirmektir.ne yazık ki bugün siyasetçilerimizin ezici bir çoğunluğu kendi çıkarlarını ve konumlarını korumak için bizi ve ülkemizi satmaktadır. Yarın (12 Nisan Pazar) 1315 de Sirkeci Garı nda Mehmetçik TV tarafından organize edilen Ege Adaları ndaki işgali protesto eylemine katılacağım. Münhasır ekonomik bölgeler Türker Ertürk, 12 Nisan UYAN TÜRKİYEM 8

323 Bizi ve ülkemizi sattılar!.. Türker Ertürk, 13 Nisan 2015 Ağrı nın kurtuluşu Türker Ertürk, 15 Nisan 2015 DERLEME 323

324 Kukla Türker Ertürk, 15 Nisan 2015 Köy enstitüleri Türker Ertürk, 17 Nisan UYAN TÜRKİYEM 8

325 Faşist diktatör Türker Ertürk, 18 Nisan 2015 Tesadüf değil Türker Ertürk, 20 Nisan 2015 DERLEME 325

326 İstikrarlı İslam düşmanlığı Türker Ertürk, 20 Nisan 2015 Şark sorunu Türker Ertürk, 20 Nisan UYAN TÜRKİYEM 8

327 Türker Ertürk 21 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ Kukla Soykırım konusunda hatta insanlığa karşı işlenen suçlar hakkında en son konuşması gereken Papa bile Türkiye yi geçmişte soykırım yapmakla suçladı. Cezayir de Fransızlar 1,5 milyon Cezayirliyi katlederken veya şimdi Vatikan tarafından söylenmiş bir söz var mı? Afrika dan Amerika ya yapılan kanlı köle ticareti için, Avrupalıların Afrika da yaptığı toplu kıyımlar için, gaz odlarında yakılan Yahudiler için ne yapmış geçmişin Papa ları? Vatikan, Müslümanların yaşadığı toprakları, soymak, talan etmek ve ele geçirmek maksadıyla yapılan Haçlı Seferleri nin kışkırtıcılığı ve azmettiriciliği için geçmişi ile yüzleşmek gibi bir planı yok mu? Kin ve nefret tohumları Vatikan ın suçlarına ve günahlarına örnek çok iken nasıl olurda barış ve kardeşlik mesajlarının verilmesi gereken bir günde, 12 Nisan da yapılan Paskalya ayininde 20. yüzyılın ilk soykırımı Ermenilere karşı yapıldı diyerek kin ve nefret tohumlarını yeşertmeye çalışır. Papa Franciscus un açıklamaları büyük planın bir parçasıdır! Söyleyene değil söyletene bakmak lazım. Papa kukla, kuklacı ise emperyalizmin bizatihi kendisidir. Vatikan soytarılığının hemen arkasından Avrupa Parlamentosu Ermeni Soykırımı tasarısını kabul ediyor ve Türkiye ye 1915 olaylarını soykırım olarak tanıma çağrısı yapıyor ve Avrupa Birliği ülkelerini de bu yönde adım atmaya davet ediyor. Soykırım iddiası biter mi? Gerek Papa nın söylemleri gerekse Avrupa Parlamentosu nun kararı arkasında hiç şüphesiz emperyalizmin eşgüdümü var. Bunları tesadüf olarak görmek, bu gelişmelere şaşırmak ve öngörememek emperyalizmin ve onun uzun soluklu planlarını anlamamakla eş değerdir. Strazburg da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nde (AİHM) 28 Ocak ta görülen temyiz davasına ilişkin olarak görüşlerimizi ifade etmeye çalıştığımız Soykırım iddiası biter mi? başlıkla yazımızda özetle tarihi ve hukuki gerçeklerin kimsenin umurlarında olmadığını ve esas problemin Şark sorunu olduğunu anlattık. Ermeni soykırımı iddiaları bu sorunu halledebilmek için emperyalizmin kullandığı enstrümanlardan sadece biriydi. DERLEME 327

328 Şark sorunu Bu nedenle bu iddiaların bugünden yarına biteceğine inanmak saflık olur. Bu mücadele uzun soluklu, daima güçlü olmak zorundayız. Karşı taraftan zaman zaman ateşin kesilmesi mücadelenin bittiği ve biteceği anlamına gelmez. Atatürk e ve Kemalizm e düşmanlığın arkasında I. Dünya Savaşı sonrasında Şark Sorunu tam çözülecekken, bu çözümü engelleyen irade olarak görülmesi var. İstikrarlı İslam karşıtlığı Papa Franciscus Paskalya ayininde yaptığı konuşmada satır aralarında İslam ve Türk düşmanlığı yaparak medeniyeler çatışmasını kaşıyan sözler söyledi. Franciscus un selefi ve gençliğinde Nazilerin gençlik örgütlerinde faaliyet göstermiş Alman Papa XVI. Benedictus da 19 Nisan 2005 de göreve geldikten sonra İslam karşıtı, hatta düşmanlığı yapan açıklamalarda bulunmuştu. Vatikan ın bu istikrarlı İslam karşıtlığı emperyalizmin medeniyetler çatışması projesini destekler mahiyettedir ve tesadüf değildir. Papa nın Ermeni soykırımı konusunda yaptığı açıklamaları ve Avrupa Parlamentosu nun kararını emperyalizmin ülkemize yönelik planları açısından değerlendirmez ve büyük resimde yerine koymaz iseniz haklı olduğumuz halde niye herkes üstümüze geliyor anlamakta güçlük çekersiniz. Papa Franciscus geçen yıl Türkiye yi ziyaret etmişti. Ziyaret sırasında bir araya geldikleri Cumhurbaşkanı Erdoğan Papa ile birçok konuda aynı düşünüyoruz demişti. Sizi bilmem ama ben birçok konuda Papa da farklı düşünüyorum, Türklere ve Müslümanlara düşmanlık ettiğini söylüyorum Saygılar sunarım. Türker Ertürk 328 UYAN TÜRKİYEM 8

329 ABD yi kim yönetiyor? Türker Ertürk, 23 Nisan 2015 Ermeni Soykırımı emperyalist bir yalandır Türker Ertürk, 24 Nisan 2015 DERLEME 329

330 Türker Ertürk 24 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ Günümüzde emperyalizm Farklı dünya görüşlerine göre çok çeşitli emperyalizm tarifleri var. Hepsi kendi içinde tutarlı ve doğru! Günümüzde aldığı pozisyon itibarıyla emperyalizmi; Bir devletin veya bir grubun başka devlet, devletler veya topyekun dünya halkları üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunma ve hegemonya kurma çalışmasıdır diye tanımlamak sanırım daha doğru olur. Birinci Dünya Savaşı ( ) sonunda Avrupa odaklı emperyalist güç merkezi batıya Amerika ya doğru kaydı. Geçmişin başat gücü İngiltere görevi eski kolonisi ABD ye bıraktı. İkinci Dünya Savaşı nın ( ) bitmesi ile birlikte ABD iyice rakipsiz kaldı. Artık emperyalistler arasında çelişki ve rekabet büyük ölçüde bitmişti. ABD liderliğini ilan etmiş ve sıra dünyayı yeniden şekillendirmeye gelmişti. Ama buna büyük bir itiraz geldi. Bu karşı gelişin merkezi Sovyetler Birliği ve onun başkenti Moskova ydı. Soğuk Savaş ( ) yaşanır, Sovyetler Birliği kuşatılır, silahlanma yarışına sokulur ve sonunda iflas ettirilerek çökertilir ve dağıtılır. Tek kutuplu dünya düzene geçilir. Bu düzenin merkezi ABD ve onun başkenti Washington olur. ABD ise Sovyetler Birliği nin dağılması ile oluşan tek kutuplu dünya düzenini sonsuza kadar devam ettirmek istemektedir. ABD nin bu düzenine ve küresel hegemonyasına karşı yine itirazlar gelir. Aynı zamanda dünyanın Atlantik üzerinde bulunan ekonomik, siyasi ve askeri ağırlık merkezi doğuya ve özellikle de Asya Pasifik bölgesine doğru kaymaktadır. ABD, her tarafta hegemonyaya direnenleri ezmek, yer kürenin siyasi ve ekonomik düzeni şekillendirmek ve ağırlık merkezinin kayışını durdurmak için 11 Eylül 2001 bahanesini kullanarak halen devam eden 3. Küresel Savaşı başlatır. Dünyada bunlar olurken emperyalist güç merkezi yine el değiştirir. Yeni güç Kapital- Finans sistemidir. Yeni emperyalist güç artık milliyeti olamayan ve karargahı dünyanın her yerinde olabilen dev şirketlerdir. Bu gücün oluşumu 19.Yüzyılın sonlarında özellikle Batı da sanayi şirketlerinin ortaya çıkması ile başlar, zaman içinde satın almalar, birleşmeler ve tekelleşmelerle dev boyuta ulaşır. Bir görüşe göre dünyayı 7 kız kardeş yönetmektedir. Bunlar 7 dev petrol şirketi; Exxon, Cheuron, Gulf, Texaco, Shell, BP ve Mobile dir. Hakim olan diğer görüş ise 10 büyük aile şirketinin dünyayı yönettiğidir. Anlaşılan o ki, artık dünyayı şirketler yönetmektedir. Devletler ise bu yapının araçlarıdır. Küresel tek düzen, tek pazar ve yeni siyasal haritalar onların hedefidir. Ulus devletler küreselleşmenin önünde engel olarak görülmektedir. Zamanı gelince ABD nin 330 UYAN TÜRKİYEM 8

331 bile bölünmesi hedeflenmektedir. ABD, Kapital-Finans odaklı emperyalist güç merkezinin elinde sadece önemli bir enstrümandır. Yalnız Türk ve Ortadoğu halkları değil, Amerikan halkı da emperyalizmin baskısı altında ezilmekte olup dünyada neler olduğunun gerçekte farkında değildir. Halen 21.Yüzyılın ilk çeyreğini yaşarken emperyalizmin adına yapacağımız en önemli tespit: Artık devletlerin emperyalizmin ana güç merkezi olmadığıdır. Bugün emperyalizmin esas güç merkezi çok uluslu dev şirketlerdir. Bu şirketlerin sahipleri, ait oldukları aileler ve üst düzey yöneticileri emperyalist güç merkezinin temsilcileridir. Geçmişin emperyalist güç merkezleri olan Fransa, İngiltere (Birleşik Krallık) ve ABD gibi ülkeler yeni güç merkezinin elinde oyuncaktırlar. Kapital-Finans olarak adlandırdığımız bu sistem içinde Yahudi aileler ve sermayesi başat konumdadır. Dünyayı yönetme ve geleceğe yönelik şekillendirme yetkisi ile bu uğurda insanlığa karşı pervasızca işlenen suçlar için aklanma referansı Evanjelik- Yahudi inanç sisteminden alınmaktadır. ABD ise, ele geçirilen devlet sistemi ile tamamen Kapital-Finans sisteminin emrinde ve onun hedeflerine yönelik olarak kullandığı en önemli silahtır. ABD borçlandıkça saldırganlaşmıyor, saldırgan olduğu ve savaştığı için borçları büyüyor. Çünkü ABD 11 Eylül 2001 den sonra Kapital- Finans emperyal güç merkezi tarafından zorlanarak sokulduğu 3.Küresel Savaş ı devam ettirmek zorundadır. Bu savaşın gerekçesi olan 11 Eylül terörist saldırısı da bu güç merkezi tarafından tezgahlanmıştır. Arkasında yeni emperyal güç merkezinin olduğu 3.Küresel Savaş ın hedefi; küreselleşmeyi sağlayarak sermaye ve pazar için siyasal sınırları ortadan kaldırmak, fakirler ve emekçiler için sınırları sıkılaştırarak serbest dolaşımı engellemek, küreselleşmenin ve kendi çıkarlarının önünde engel gördükleri ulus devletleri yok etmek, hegemonyaya direnen bölgesel güçleri ezmek, enerji ve ham madde kaynaklarını tamamen ele geçirmek ve kontrol etmek, dünyanın ekonomik, siyasi ve askeri ağırlık merkezinin doğuya doğru kayışını durdurmaktır. Türkiye ve içinde bulunduğu bölge ( Balkanlar, Karadeniz, Ukrayna, Kafkaslar, Ortadoğu, Doğu Akdeniz) bu küresel savaşın üç önemli sıklet merkezinden biridir. Bu sıklet merkezlerinin ikincisi Asya-Pasifik, üçüncüsü ise Afrika dır. Türkiye nin de bulunduğu bir bölgede Rusya kuşatılmaya ve çökertilmeye, siyasi haritalar etnik, dinsel ve mezhepsel fay hatları üzerinden yeniden çizilmeye, istikrarsızlık yaratılmaya, emperyalizmin taşeronu olacak yeni devletler ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bu plan dahlinde Türkiye nin bölünmesi, ayrıştırılması, tekil yapısına son verilmesi, laikliğinin sulandırılması, bölgesel güç olabilme potansiyelinin yok edilmesi ve bölgesinde emperyalizmin sonsuza kadar bir alt yüklenicisi olması tasarlanmıştır. Günümüzde emperyalizm şekil değiştirmiştir. Ne zaman, nerede, hangi formda ve hangi kılıkta karşınıza çıkacağını kestiremezsiniz. Artık emperyalizmin güç merkezi de, yöntemleri de farklıdır. Emperyalizm kimi zaman karşınıza ABD, İngiltere ve DERLEME 331

332 Fransa, olarak, kimi zaman ele geçirilmiş lideri vasıtası ile mazlum bir millet olarak, kimi zaman işbirlikçi kralı ile Suudi Arabistan olarak, kimi zaman sivil toplum kuruluşu TESEV olarak, kimi zaman bir siyasi parti olarak bazen de size yaklaşan bir arkadaşınız olarak karşınıza çıkar! Bu hale gelen emperyalizmle eskinin yöntemleriyle, Soğuk Savaş döneminden kalma reflekslerle sadece sola dayanan ideolojik yaklaşımlarla güç toplayamaz ve mücadele edemezsiniz. Bugün bölgemiz ve ülkemiz emperyalizmin ağır saldırısı altındadır. Türkiye nin bölünmeye, parçalanmaya ve iç savaşa doğru gidişinin, açılımların, komşularımıza terör ihraç ediyor olmamızın, adım adım Ortaçağ karanlığına doğru sürüklenişimizin, Ergenekon ve Balyoz gibi gayri hukuki operasyonel davaların nedeni de bu saldırıdır. Bu saldırı ile baş etmek ve asgari zayiatla kurtarabilmek için tehdidin ne olduğunu ve gücünü gerçekten anlamak lazım. Yoksa geçmişin ezberleri, algısı ve tehdit değerlendirmesi ile yapılacak mücadelede başarısızlık kaçınılmaz olur. 11 Eylül 2001 de yaptırılan veya yapılmasına müsaade edilen saldırıdan sonra emperyalizm 3.Küresel Savaşı başlatmıştır. Halen bütün hızıyla devam eden bu savaşın 4 önemli ayağı var. Bunları 4M olarak aklımızda tutabilir, Military (asker), Media ( medya), Money (para) ve Mullah (molla) olarak sıralayabiliriz. Emperyalizmin anadili olması nedeniyle bizde burada bunların İngilizcelerini kullandık. Military yani asker emperyalizmin sürdürdüğü savaşın en önemli ayağıdır. Küreselleşmeye direnen, bölgesel emperyal planlara ve verilen role itiraz edenlerin kafasına bombalar yağdırılır, felaket getirilir ve tehdit edilir. Kuzey Kore ve İran bu nedenle saldırı tehdidi altındadır. Suriye de bu nedenle vekaleten savaş vardır. Geçmişte de asker emperyalizmin esas ayağıydı. Trade follows flag yani ticaret bayrağı takip eder özlü sözü bunu anlatmak için söylenmiştir. Burada bayrak emperyalizmin donanma ve asker gücünün sembolüdür. Ülkesini ticarete açmayanın ve sisteme entegre olmak istemeyenin üzerine bu güç gönderilmiştir. Çin de Afyon Savaşı ( ) bu nedenle yapılmıştır. Japonya nın Batı ya bağlanmasının ilk kilit taşı 1853 de Tokyo Körfezi ne Komodor Perry komutasında demirleyen Amerikan savaş gemilerinin zor kullanma tehdidi altında konmuş ve son kilit taşı ise 1945 de Hiroşima ve Nagazaki ye atılan atom bombaları ile döşenmiştir. Bugün emperyalizmin esas asker gücünü ABD Silahlı Kuvvetleri ve onun kontrolünde olan NATO teşkil eder. ABD nin artan borç stoku halen sürdürülen küresel savaşın maliyetleri nedeniyledir. Emperyalizmin bu savaşta kullandığı diğer önemli bir ayağı medyadır. Toplum mühendisliği, algı operasyonu, kamuoyunu yalanlar ile arzu edilen hedeflere yönelik manipüle edebilmenin imkanını vermektedir medya. Bugün Suriye de gerçekten ne olduğunu Amerika da, Avrupa da ve Türkiye de ana akım medya yazmaz, yazamaz.medya tamamen emperyalizmin kontrol altındadır. Para diğer önemli ayağıdır emperyalizmin. Rezerv para dolar sayesinde tüm dünya ekonomik olarak manipülasyona açık durumdadır. Gerçekte paranın karşılığı yoktur, sanaldır ve elektronik ortamdadır. Bu para belli merkezlerde alınacak bir kararla elinizde 332 UYAN TÜRKİYEM 8

333 patlayabilir ve devletiniz dahil iflas ettirilebilirsiniz. İşte bu nedenle Çin rezervlerini hızla Afrika başta olmak üzere yatırımlara döndürerek sanaldan somuta geçmektedir. 4M ın dördüncüsü olan Molla din üzerinden siyaseti sembolize etmektedir. Din dünyanın en eski ideolojisi olup emperyalizmin geçmişten beri en çok kullandığı araçlardan biridir. Ortadoğu ya, Türkiye ye ve IŞİD e bakın sanırım ne demek istediğimiz gayet açık anlaşılır. Bu nedenle özellikle İslam dünyasında laiklik hem uluslararası güvenlik konsepti hem de emperyalizm din üzerinden size yönelik yönlendirme siyasetini engelleme kalkanıdır. Seks, futbol, moda, sosyal paylaşım siteleri, eğlence sektörü ( TV de yarışma programları, diziler, sinema) emperyalizmin yaygın olarak toplumları uyuşturmak için kullandığı diğer yardımcı araçlardandır. Günümüzde emperyalizm geçmişe göre kendi arasındaki çelişkileri daha azaltmış, daha merkezileşmiş ve daha güçlenmiştir. Çin, aynen Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliğine yapıldığı gibi kuşatılıyor, kuşatmanın içindeki İslami unsurlar radikalleştirilerek kuşatma yeşile boyanıyor ve silahlanma yarışı içine sokularak kaynakları verimsiz alanlarda tükettirilmeye ve iflas ettirilmeye çalışılıyor. Enerji ve hammadde kaynakları bakımından zengin olan Afrika da terör yaratılıyor, istikrar bozuluyor sonra istikrarı sağlamak için emperyalizm bölgeye giriyor. Emperyalist unsurlar küresel düzene şekil verme adına günümüzde yer kürenin her yerinde operasyon yapıyorlar ve hegemonyaya direnenleri ezmeye çalışıyorlar. Soğuk Savaş dönemde Moskova nın arka bahçeleri sayılan Doğu Almanya, Polonya, Bulgaristan gibi yerler ele geçirilmiş hatta evi olan Estonya, Letonya, Litvanya, Ukrayna ya girilmiştir. Rusya selefi Sovyetler Birliği gibi kuşatma altındadır ve sıkıştırılmaktadır. Dün Karadeniz e sahildar 6 ülkeden (Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya, Gürcistan) bir tek Türkiye NATO üyesiydi, şimdi Bulgaristan ve Romanya ile 3 oldu. Ayrıca Ukrayna ve Gürcistan ise üye olmak için yanıp tutuşuyor. Büyük Ortadoğu veya Genişletilmiş Ortadoğu coğrafyasında olanları ve yanan ateşi görüyorsunuz. Ülkemizin de bulunduğu bu alanda yeni devletler yaratılmaya, eskileri etnik, dinsel ve mezhepsel olarak bölünmeye ve bu amaçla bölge istikrarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Türkiye yi bölünme ve parçalanma sürecine sokan, açılımların arkasında olan, komşularına emperyal projelere yönelik olarak terör ihraç ettiren, Ergenekon ve Balyoz gibi gayri hukuki operasyonel davaların gerisinde bulunan emperyalizmdir. Bugün ülkemiz emperyalizmin ağır tehdidi altındadır. Türkiye için kotarılan emperyal projeler adım adım gerçekleşmektedir. Bu kötü gidişi durdurabilmek için güç toplamaya ve birleşmeye ihtiyacımız var. Geçmişe göre farklılaşan, şekil ve yöntem değiştiren emperyalizmle eskiden kalma reflekslerle, sınıf mücadelesine ve sola dayanan ideolojik yaklaşımlarla siyasi kuvvet toplayamazsınız. Saygılar Sunarım, Türker Ertürk DERLEME 333

334 Taktiksel mi? Türker Ertürk 24 Nisan 2015, İLKKURŞUN GAZETESİ İçinde bulunduğumuz ayın başında (2 Nisan 2015) İran, 5+1 olarak adlandırılan BM Güvenlik Konseyi nin daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya ile Lozan da nükleer programı konusunda uzlaşmaya vardı. Uzlaşmaya 12 yıldır süren müzakereler sonunda ulaşıldı. Nihai anlaşma ise 30 Haziran da kadar sürdürülecek ayrıntılı teknik görüşmelerin ve tartışmalarının sonunda imzalanacak. Teknik konuları bir tarafa bırakarak özet olarak söylemek gerekirse İran, 1967 ye ve Şah zamanına kadar uzanan nükleer programının sınırlandırılması, gözetim ve kontrol altına alınması karşılığında geçmişi 1996 ya kadar uzanan yaptırımlardan ve ambargolardan kurtulacak. Yaptırımlar nedeniyle Direniş Ekonomisi modeline geçen İran ın özellikle petrol ve doğalgaz ihracatına getirilen engellemeler ve petrol fiyatlarında meydana getirilen aşırı düşüş nedeniyle zor durumda olduğu bilinmektedir. İran a yönelik siyasi ve ekonomik ambargo ve yaptırımların kalkması Türkiye dahil bölgeye büyük bir ferahlık, rahatlık ve ekonomik canlılık getirir. Ayrıca ABD ve İran arasında buzların eriyor olması Ortadoğu bölgesinin din ve mezhep üzerinden her geçen gün daha fazla radikalleşmesinin kısmen önüne geçer. Çok verildi az alındı ABD ve İran ın anlaşıyor olmasının bölgemize getireceği tüm avantajları görüyor olmamıza rağmen ne yazık ki, beklentilerimiz fazla iyimser değil. Çünkü bugün geldiğimiz dünyada hiçbir olay ve gelişme tek başına değerlendirilemez. Her gelişmeyi mutlaka büyük resim içinde yerine koymaya, görmeye ve kıymetlendirmeye mecburuz. Aksi durum bizi yanlış analizlere ve sonuçlara götürür. Lozan da yapılan ön mutabakata hemen itirazlar yükseldi. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri anlaşmaya karşılar de Osirak-Irak ta ve 2007 de El Kibar-Suriye de bulunan nükleer araştırma tesislerini uluslararası hukuka aykırı olarak hava saldırısı ile vuran İsrail İran a karşı askeri seçenekler hala masadadır açıklaması yapıyor. Amerika da ise Cumhuriyetçilerin muhtemel Başkan adayı Marco Rubio verdiği beyanatta uzlaşmayı çok verildi az alındı sözleriyle eleştiriyor. 334 UYAN TÜRKİYEM 8

335 Cumhuriyetçiler varılan uzlaşma yalnızca Obama yönetimini bağlar diyor. Bugün emperyalizm dediğimiz zaman aklımıza gelmesi gereken Kapital-Finans sistemidir. Bu sistemin ulusal bayrağı yoktur. Bu sistem içinde Yahudi sermayesi etkin hatta başat konumdadır. ABD ise bu sistemin en önemli enstrümanıdır. ABD de Başkanlar bu sistemin onayı ve desteği ile seçtirilir. Başkanların Kapital-Finans sisteminin ve sistemin kontrolü altında bulunan ABD devlet mekanizmasının onayı olmadan küçük zikzaklar hariç yönetebilme lüksü yoktur. Müslüman aile geçmişine sahip bir zencinin başkan seçtirilmesi yürütülen projelerin gereği olarak düşünülmüştür. Projelerin realizasyonu müteakip dönemler için kadın ve çekik gözlü başkan seçeneklerini gündeme getirmektedir. Yeterince emare yok İran, ABD ve İsrail için tehdit değildir. İran nükleer silaha sahip olsa bile yine tehdit olamaz. İran ın sorun olmasının nedeni başka! İran bölgede yürütülen emperyal projelerin gerçekleştirilmesine engel olduğu ve hegemonyaya direndiği için tehdit olarak gösteriliyor. Nükleer silahlara sahip olmaya çalışıyor suçlaması bunun bahanesi dir. Esas sorun İran ın Suriye ye, Yemen e, Irak a, Filistin e, Hizbullah a, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkelerindeki Şii muhalefete verdiği destektir. Bu destek emperyal projelerin ilerlemesine engeldir. Emperyalizm İran ın bölgesel güç potansiyeline son vermek istemektedir. İran da rejim değişikliği ve/veya etnik fay hattı üzerinden bölünme bu nedenle arzulanmaktadır. Ambargolar, yaptırımlar, düşmanlaştırma, diplomasi, yumuşama ve tecrit, müdahale tehdidi ve müdahale İran a karşı sürdürülen ve sürdürülecek yöntemlerden bazılarıdır. ABD nin küresel ve bölgesel politikalarında değişiklik yaptığına dair yeterince emare olmadığına göre İran ile mutabakat taktikseldir. Kavgalar da taktiğe olan itirazlardır. Saygılar sunarım. Türker ERTÜRK DERLEME 335

336 Çanakkale Türker Ertürk, 25 Nisan 2015 Hiçbir Amerikan Başkanı İsrail e karşı duramaz Türker Ertürk, 26 Nisan UYAN TÜRKİYEM 8

337 Nato ve emperyalizm Türker Ertürk, 26 Nisan 2015 Yahudi kontrolü altında Türker Ertürk, 26 Nisan 2015 DERLEME 337

338 Yeni muhafazakarlık Türker Ertürk, 26 Nisan 2015 Yeni Pearl Harbor! Türker Ertürk, 27 Nisan UYAN TÜRKİYEM 8

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem NEDEN Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem YERLi VE MiLLi BiR SiSTEM Türkiye, artık daha büyük. Dünyada söz söyleyen ülkeler arasında. Milletinin refahını artırmaya başladı. Dünyanın en büyük altyapı

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

Beyaz Saray'daki Trump-Erdoğan Zirvesinden Ne Çıktı?

Beyaz Saray'daki Trump-Erdoğan Zirvesinden Ne Çıktı? Beyaz Saray'daki Trump-Erdoğan Zirvesinden Ne Çıktı? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la Amerika Başkanı Donald Trump ilk kez Beyaz Saray'da biraraya geldi. 22.05.2017 / 10:49 Washington Türk-Amerikan

Detaylı

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5 TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5 HAZİRAN 2012 Araştırmacılar Derneği üyesi olan GENAR, araştırmalarına olan güvenini her türlü denetime ve bilimsel sorgulamaya açık olduğunu gösteren Onur

Detaylı

Kazandı ama bu sonuç Erdoğan ı mutlu etmez

Kazandı ama bu sonuç Erdoğan ı mutlu etmez 1 / 8 2014/08/29 15:48 Ana Sayfa GÜNDEM DÜNYA EKONOMĐ SPOR KELEBEK YAZARLAR EMLAK AĐLE HÜRRĐYET TV myy@hurriyet.com.tr Hürriyet 11.08.2014 Pazartesi Kazandı ama bu sonuç Erdoğan ı mutlu etmez - A + Tak

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ - 4

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ - 4 TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ - 4 NİSAN 2012 Araştırmacılar Derneği üyesi olan GENAR, araştırmalarına olan güvenini her türlü denetime ve bilimsel sorgulamaya açık olduğunu gösteren Onur Sözleşmesini

Detaylı

ACR Group. NEDEN? neden?

ACR Group. NEDEN? neden? ACR Group NEDEN? neden? CİNSİYET YÜZDE % Kadın Erkek 46,8 53,2 YAŞ - - - - - - 18-25 26-35 20,1 27,6 36-45 46-60 29,4 15,2 60+ 7,7 I. AMAÇ Bu çalışmanın amacı, aylık periyotlar halinde düzenlediğimiz,

Detaylı

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00 Türkiye de siyaset yalnızca oy kaygısı ile yapılıyor Siyasete popülizm hakimdir. Bunun adı ucuz politika dır ve toplumun geleceğine maliyet yüklemektedir. Siyaset Demokrasilerde yapılır. Totaliter rejimler

Detaylı

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı. K.MARAŞ'TA SON ANKET Anket Sonuçları MHP yi İşaret Etti Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı Aralık 05, 2014-3:06:00 Başbakan Davutoğlu, bedelli askerlik konusunun Yüksek Askeri Şura'da (YAŞ) görüşüldüğünü ve olumlu kanaatlerin ifade edildiğini söyledi. Başbakan

Detaylı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. 28 Nisan 2014 Basın Toplantısı Metni ; (Konuşmaya esas metin) Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. -- Silahlı Kuvvetlerimizde 3-4 yıldan bu yana Hava Kuvvetleri

Detaylı

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10 Gül, ABD ile hizmet sözleşmesi yapmıştır İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, dün Ankara da bir basın toplantısı düzenledi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ü ABD ile yaptığı gizli anlaşmayı

Detaylı

Nedim Şener'den belgelerle Fetullah Gülen kitabı

Nedim Şener'den belgelerle Fetullah Gülen kitabı Nedim Şener'den belgelerle Fetullah Gülen kitabı Şener in yeni baskısı yapılan kitabı bu alana ilgi duyan okurlar için iyi bir seçim. Posta Gazetesi yazarı Gazeteci Nedim Şener in Ergenekon Belgelerinde

Detaylı

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler... 3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler... Seçime Doğru Giderken Kamuoyu: 3 Kasım 2002 seçimlerine bir haftadan az süre kalmışken, seçimin sonucu açısından bir çok spekülasyon bulunmaktadır.

Detaylı

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, kamuoyunu yani halkın kanaatlerini karar alıcıların ve uygulayıcıların meşruiyetini sürdüren önemli bir faktör olarak görmektedir.

Detaylı

Seçmen sayısı. Böylesine uçuk rakamlar veren bir YSK na nasıl güvenilir?

Seçmen sayısı. Böylesine uçuk rakamlar veren bir YSK na nasıl güvenilir? Değerli arkadaşlar, 7 Haziran 2015 günü yapılacak olan 25. dönem Milletvekili seçiminin nasıl sonuçlanacağı haklı olarak büyük merak konusu... Bu nedenle aylardan beri kamuoyu yoklamaları yapılıyor, anketler

Detaylı

Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor!

Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor! Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor! BAE Washington büyükelçisi Yusuf el-uteybe'ye ait olduğu iddia edilen ve bazı hacker gruplar tarafından yayınlanan

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi CHP ile, üniversitelerde okuyan gençlerin temsilcileri bir araya geldi, 15 sorun belirledi ve bu sorunların nasıl çözüleceği konusunda görüş birliğine vardı. Tarih : 04.12.2014

Detaylı

10 Ağustos. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Yazılı Medya Araştırması. 18 Ağustos 2014. 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi Yazılı Medya Araştırması

10 Ağustos. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Yazılı Medya Araştırması. 18 Ağustos 2014. 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi Yazılı Medya Araştırması 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Yazılı Medya Araştırması 18 Ağustos 2014 İÇİNDEKİLER 1. SUNUŞ... 3 2. ADAYLAR HAKKINDA ÇIKAN HABERLER NASIL SUNULDU?... 3-4 2.1 HABERLERİN ADAYLARA GÖRE DAĞILIMI...

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Kılıçdaroğlu: İş adamı konuşuyor tehdit, gazeteci konuşuyor tehdit, belediye başkanı konuşuyor tehdit, ne olacak tehditlerin sonu? Tarih : 04.06.2011 -BATMAN MİTİNGİ- Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu,

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ Bursa Milletvekili Aday Adayı Türk Milleti karar arifesindedir. Ya İkinci Endülüs, ya da yeniden

Detaylı

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi tarafından tam algılanmadığı, diğer bir deyişle aynı duyarlılıkla değerlendirilmediği zaman mücadele etmek güçleşecek ve mücadeleye toplum desteği sağlanamayacaktır.

Detaylı

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır Baki olan Rabbimiz ve davamızdır Eylül 26, 2014-2:33:00 Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yine böyle bir şölenle inşallah, bir gün biz de Sayın Cumhurbaşkanımızın bana tevdi ettiği bu görevi bir başka kardeşimize

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI! İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI! Türkiye nin önemli toplumsal ve politik konularının tartışıldığı İstanbul Aydın Üniversitesi

Detaylı

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) ESAS N0:2009/191 03.08.2012 TUTANAK 27.07.2012 tarihli oturumda saat 19.27 sıralarında Mahkeme Başkanı tarafından duruşmanın

Detaylı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Erdoğan, "OHAL uygulaması kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir" dedi. 21.07.2016 / 09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından

Detaylı

Türkiye de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması. 1 Şubat 2016

Türkiye de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması. 1 Şubat 2016 Türkiye de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması 1 Şubat 2016 Yöntem ve Künye Araştırma çalışması, 3-10 Aralık 2015 tarihleri arasında, Türkiye 18+ yaş nüfusunu temsil eden 1024 kişiyle, 16 ilin kentsel

Detaylı

Sosyal Araştırmalar Enstitüsü 1 Kasım 2015 Genel Seçim Sandık Sonrası Araştırması

Sosyal Araştırmalar Enstitüsü 1 Kasım 2015 Genel Seçim Sandık Sonrası Araştırması Sosyal Araştırmalar Enstitüsü 1 Kasım 2015 Genel Seçim Sandık Sonrası Araştırması 4 Kasım 2015 Not: bu dosyada iletilen veriler görselleştirilirken slide da belirtilen logo, örneklem bilgisi (n=) ve Ipsos

Detaylı

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 A. ANLATIM SORUSU (10 puan) Temsilde adalet yönetimde istikrar kavramlarını kısaca açıklayınız. Bu konuda

Detaylı

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz Kasım 09, 2013-11:57:28 anda bulunduğu noktadan asla geri gitmez" dedi. anda bulunduğu noktadan asla geri gitmez, bunun teminatı AK Parti ve AK Parti hükümetleridir"

Detaylı

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi MTM Medya Takip Merkezi, 2010 yılında medyanın gündemini belirleyen konu ve olayları derledi. İki bini aşkın gazete, dergi, TV kanalı ve haber sitesinde periyodik olarak yapılan takip sonuçları, yıl boyunca

Detaylı

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ Sorular Cevaplar Soru 1. Halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı görevini yaparken taraflı mı olmalı? Tarafsız mı olmalı? Cevap 1. Tarafsız olmalı. Cumhurbaşkanı cumhur u yani milletin

Detaylı

24 Haziran Seçimlerine İlişkin Kamuoyu Eğilimleri

24 Haziran Seçimlerine İlişkin Kamuoyu Eğilimleri 24 Haziran Seçimlerine İlişkin Kamuoyu Eğilimleri 22-23 Mayıs 2018 Mediar Gazi Üni. Teknopark Gölbaşı / ANKARA 0850 532 77 35 bilgi@mediar.com.tr www.mediar.com.tr İçindekiler I. Amaç, Evren, Örneklem

Detaylı

Başbakan Yıldırım TRT Haber de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu

Başbakan Yıldırım TRT Haber de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu Başbakan Yıldırım TRT Haber de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu Ocak 20, 2017-10:32:00 Başbakan Binali Yıldırım, TBMM'de TRT Ana Haber yayınına katılarak, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu

Detaylı

Oylar bölünmesin Türkiye bölünmesin!..

Oylar bölünmesin Türkiye bölünmesin!.. Oylar bölünmesin Türkiye bölünmesin!.. Bu bir yerel seçim değil, bir kader seçimi! AKP iktidara geldiğinden bu yana son 11 yılda biri Irak ta, diğeri Suriye de olmak üzere iki Kürdistan kuruldu. Bu yerel

Detaylı

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu GÜNÜN MANŞETLERİ 23 Temmuz 2016 Cumartesi 11:52 Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu FETÖ darbe girişimi olaylarında darbecilerin hedefinde UIC Yönetim

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri

Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri Ali Çarkoğlu 5 Mayıs 2015 S. Erdem Aytaç Koç Üniversitesi Saha Araştırmaları Merkezi Araştırmanın Künyesi 49 ilde 2201 katılımcı ile yüz yüze görüşme

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Şubat 03, 2017-5:56:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi'nin ve yapımı tamamlanan

Detaylı

CHP'lilerin telefonlarının izlenme skandalında kritik bilgiler

CHP'lilerin telefonlarının izlenme skandalında kritik bilgiler CHP'lilerin telefonlarının izlenme skandalında kritik bilgiler CHP'lilerin telefonlarına İngiliz-Alman ortaklığı olan FinFisher isimli bir şirketin dinleme, izleme amacıyla ürettiği bir virüs programının

Detaylı

TÜRKİYE SİYASİ GÜNDEM ARAŞTIRMASI

TÜRKİYE SİYASİ GÜNDEM ARAŞTIRMASI PollMark Araştırma TÜRKİYE SİYASİ GÜNDEM ARAŞTIRMASI EKİM 2015 Söğütözü Mah. 2178. Sok. No: 2/7 06510 Söğütözü ANKARA Tel: 0 (312) 284 99 00 (Pbx) Fax: 0 (312) 284 66 60 E-mail: info@pollmark.com.tr Ekim

Detaylı

Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır.

Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır. Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır. 7 Haziran 2015 Genel seçimleri saat 22:30 itibarı ile yaklaşık olarak %99,9 oranında tamamlandı. 2011 deki genel

Detaylı

2015 Genel Seçim Sandık Sonrası Araştırması

2015 Genel Seçim Sandık Sonrası Araştırması Sosyal Araştırmalar Enstitüsü için gerçekleştirilmiştir. 2015 Genel Seçim Sandık Sonrası Araştırması 8 Haziran 2015 2015 Ipsos. Tüm Hakları Saklıdır. Bu dosya içeriği, Ipsos'un izni olmaksızın medya da

Detaylı

MEDYANIN EYLÜL AYI GÜNDEMİ - DÖRDÜNCÜ KUVVET MEDYA - Özgür Gazeteciler Platformu Salı, 04 Ekim :31

MEDYANIN EYLÜL AYI GÜNDEMİ - DÖRDÜNCÜ KUVVET MEDYA - Özgür Gazeteciler Platformu Salı, 04 Ekim :31 Türkiye de geçen ay en çok konuşulan olay, kişi ve kurumlar belli oldu. Artan terör olayları, Piri Reis araştırma ve sondaj gemisi, Mavi Marmara olayı, Başbakan ın yurtdışı gezileri ve BM de yaptığı konuşma,

Detaylı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER Modern Siyaset Teorisi Dersin Kodu SBU 601 Siyaset, iktidar, otorite, meşruiyet, siyaset sosyolojisi, modernizm,

Detaylı

Macit Gündoğdu:2019 Yerel Seçimleri ne hep beraber emin adımlarla yürüyeceğiz

Macit Gündoğdu:2019 Yerel Seçimleri ne hep beraber emin adımlarla yürüyeceğiz Macit Gündoğdu:2019 Yerel Seçimleri ne hep beraber emin adımlarla yürüyeceğiz Adalet ve Kalkınma Partisi Bodrum İlçe Başkanlığı, Aralık ayı danışma toplantını gerçekleştirdi. Toplantıya katılan Ak Parti

Detaylı

Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor?

Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor? Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor? Gezi olaylarından bu yana Hükümetin dikişlerinin tutmadığını ve sadece patronlar tarafından değil, çeşitli cemaatler ve muhafazakar sektörler

Detaylı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu Ağustos 21, 2017-1:53:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde

Detaylı

Altın Ayarlı İslâmi Finans

Altın Ayarlı İslâmi Finans Altın Ayarlı İslâmi Finans 09 Ağustos 2011 Salı Uluslararası platformlarda paranın İslâmileştirilmesi konusu epeydir gündemde. Paranın İslâmileştirilmesinden kasıt para ile ilgili ne varsa, ekonomik faaliyetlerden

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Nisan 14, 2017-7:12:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Sincan ilçesi Lale Meydanı'nda mitinge katılarak vatandaşlara hitap

Detaylı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneğinin girişimleriyle Yunanistan'dan gelen Batı Trakyalı öğrencilerle

Detaylı

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI EMRE KÖROĞLU CHP BODRUM İLÇE BAŞKANLIĞINA YENİLİKÇİ VE BAŞARI ODAKLI BİR SİYASET İÇİN ADAY OLDUĞUNU AÇIKLADI Emre Köroğlu 29 Kasım 2015 Pazar günü yapılacak

Detaylı

KARARSIZ AK PARTĠ SEÇMENĠ PARTĠSĠNE DÖNÜYOR

KARARSIZ AK PARTĠ SEÇMENĠ PARTĠSĠNE DÖNÜYOR Türkiye 7 Haziran 2015'te yapılacak milletvekili genel seçimlerine hazırlanırken araştırma şirketleri de seçmenlerin nabzını tutmaya devam ediyor. Genel seçim öncesi Politic's Araştırma Şirketi'nce yapılan

Detaylı

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur. Parti varlık sebebi, isminden de anlaşılacağı üzere, hakların savunulmasıdır. Müdafaa-i Hukuk düşüncesine göre: 1. İnsanın 2. Toplumun 3. Milletin 4. Devletin 5. Vatanın hakları vardır. Şu anda bu haklar

Detaylı

ekonomi olduğu görülüyor. Erken seçim olma ihtimalinin zor olduğu, AKP'nin ekonomide rahatlama yaşatmadan seçimi tekrarlatmasının mümkün olmadığı görü

ekonomi olduğu görülüyor. Erken seçim olma ihtimalinin zor olduğu, AKP'nin ekonomide rahatlama yaşatmadan seçimi tekrarlatmasının mümkün olmadığı görü Kanlı planı seçmen gördü! İşte son anket rakamları Gezici Araştırma'nın 25-26 Temmuz tarihleri arasında yaptığı kamuoyu araştırmasından çarpıcı sonuçlar çıktı. 04 Ağustos 2015 Salı 08:17 Kanlı planı seçmen

Detaylı

AKP'li Başkan, Peygamberin oğlu Tayyip dedi mi? Sözcü yalan mı söylüyor?

AKP'li Başkan, Peygamberin oğlu Tayyip dedi mi? Sözcü yalan mı söylüyor? AKP'li Başkan, Peygamberin oğlu Tayyip dedi mi? Sözcü yalan mı söylüyor? AKP'li başkan Hz. Muhammed in nüfus cüzdanını çıkarttı. Tayyip adını çocuklarının arasına koydu. 9 Ekim 2012 AKP li başkan, peygamberi

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI Türkiye nin gündemine damgasına vuran önemli toplumsal ve politik konularının tartışıldığı İstanbul

Detaylı

CİHAN PARTİSİ HAYIR MI, EVET Mİ? REFERANDUM 2017 KATALOĞU. Devlet meseleleri uzun soluklu işlerdir; uzun yola tek şoförle gidilmez..

CİHAN PARTİSİ HAYIR MI, EVET Mİ? REFERANDUM 2017 KATALOĞU. Devlet meseleleri uzun soluklu işlerdir; uzun yola tek şoförle gidilmez.. Devlet meseleleri uzun soluklu işlerdir; uzun yola tek şoförle gidilmez.. Kürşad Emre ÖĞRETMEK Cihan Partisi Genel Başkanı DEĞERLİ VATANSEVERLER! Referandumda oy vermeden önce bu kataloğu mutlaka okuyunuz..

Detaylı

Onlar konuşur, AK Parti yapar

Onlar konuşur, AK Parti yapar Onlar konuşur, AK Parti yapar Nisan 21, 2015-8:15:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti'nin vadettiği şeyleri kesinlikle yapacağının altını çizdi. Davutoğlu, Ankara Atatürk Spor

Detaylı

3- Hareketimizin; Ankara'da Musab bin Umeyr Derneği dışında hiçbir grup, dernek, cemaat ya da örgütle bir bağlantısı bulunmamaktadır.

3- Hareketimizin; Ankara'da Musab bin Umeyr Derneği dışında hiçbir grup, dernek, cemaat ya da örgütle bir bağlantısı bulunmamaktadır. Downloaded from: justpaste.it/11pk4 MEDYA'DA YER ALAN HABERLERLE ALAKALI KURTUBA GENÇLİK HAREKETİ AÇIKLAMASI 19 Aralık 2016 tarihinde, Rus Büyükelçi Karlov'un öldürülmesi üzerine, medyada Hareketimiz ile

Detaylı

MEDYA'DA YER ALAN HABERLERLE ALAKALI KURTUBA GENÇLİK HAREKETİ AÇIKLAMASI

MEDYA'DA YER ALAN HABERLERLE ALAKALI KURTUBA GENÇLİK HAREKETİ AÇIKLAMASI Downloaded from: justpaste.it/11pk4 MEDYA'DA YER ALAN HABERLERLE ALAKALI KURTUBA GENÇLİK HAREKETİ AÇIKLAMASI 19 Aralık 2016 tarihinde, Rus Büyükelçi Karlov'un öldürülmesi üzerine, medyada Hareketimiz ile

Detaylı

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon un davetiyle Bodrum a gelen Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor. Van Mustafa Cengiz Ortaokulu Mor Menekşeler

Detaylı

Başbakan Yıldırım, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu

Başbakan Yıldırım, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu Başbakan Yıldırım, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu Ocak 20, 2017-4:19:00 Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Emek Merkez Camisi'nde kıldığı cuma namazı sonrasında, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını

Detaylı

Samsun daki Pontusçu Faaliyetler

Samsun daki Pontusçu Faaliyetler Samsun daki Pontusçu Faaliyetler Yunan İstihbaratına çalışan ve kendisini Pontusçu olarak niteleyen Theodoros Pavlidis in Samsun bağlantıları akıllarda şüphe uyandırırken Samsun da Pontusçu faaliyetleri

Detaylı

Meclis'te sık sık. Babası yoksa

Meclis'te sık sık. Babası yoksa 4 NİSAN 2013 www.reisgida.com.tr Babası yoksa CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan a yönelik sözleri TBMM Genel Kurulu'nda gerginliğe neden oldu. Genç, eleştirileriyle

Detaylı

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim 1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim Türkiye de 2007 genel milletvekili seçimlerine ilişkin değerlendirme yaparken seçim sistemine değinmeden bir çözümleme yapmak pek olanaklı değil. Türkiye nin

Detaylı

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI 16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI Değerli Arkadaşlar, Türkiye zor günlerden geçiyor. Ajan filmlerini aratmayan olaylar gün geçmiyor ki gündeme

Detaylı

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti Nisan 20, 2017-11:17:00 Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde, 26 ülkeden, "39. TRT Uluslararası 23 Nisan

Detaylı

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları Cumhuriyetin kuruluşu Anadolu insanının iman, namus, bağımsızlık, özgürlük, vatan ve millete sevgi ile bağlılığının inancı ve iradesi ile kendisine önderlik yapan Mustafa

Detaylı

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ Cumhuriyet Halk Partisi 25.Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Efsane Başkan Kamil Dalkara memleketi Pazarcık ta Gövde gösteri yaptı. CHP Kahramanmaraş Milletvekili

Detaylı

"Down Şefler Türkiye Projesi"

Down Şefler Türkiye Projesi "Down Şefler Türkiye Projesi" Proje kapsamında 11 ilde 27 down sendromlu genç aşçılık eğitimi alacak - Kültür ve Turizm Bakanı Kurtulmuş: - "Biz doğuştan gelen ya da sonradan olan hiçbir farklılaşmayı

Detaylı

İşte 5 Araştırma Şirketinin Son Seçim Tahmini

İşte 5 Araştırma Şirketinin Son Seçim Tahmini On5yirmi5.com İşte 5 Araştırma Şirketinin Son Seçim Tahmini 12 Haziran'a az bir zaman kala 5 araştırma şirketinin bilen adamları seçim tahmini yaptı. İşte o tahminler!.. Yayın Tarihi : 27 Mayıs 2011 Cuma

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

CAN ATAKLI SAAT SAAT AÇIKLADI...

CAN ATAKLI SAAT SAAT AÇIKLADI... CAN ATAKLI SAAT SAAT AÇIKLADI... Gazeteci Can Ataklı darbe gecesini aydınlatmaya kararlı. Ataklı yine flaş değerlendirmelerde bulundu. Habertürk TV'de Didem Arslan Yılmaz'ın sunduğu 'Türkiye'nin Nabzı'

Detaylı

Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları,

Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları, Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları, Ankara Forumunun beşinci toplantısını yaptığımız için çok mutluyum. Toplantıya ev sahipliği

Detaylı

AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI SONUÇ RAPORU 25 AĞUSTOS 2015

AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI SONUÇ RAPORU 25 AĞUSTOS 2015 ARGETUS ARAŞTIRMA, DANIŞMANLIK, EĞİTİM, PROJE VE ORGANİZASYON AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI 25 AĞUSTOS 2015 Mehmet Akif Mah.Recep Ayan Cad. Günaydın Sok. No:6 Kat:3 Çekmeköy

Detaylı

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu - Aman ormancı, yaman ormancı Bıraktın bizde derin bir acı - Dua ile bisiklet gider mi?... - Özbek Paşa'dan AKP falı... Ve - Bush'tan "beni kimse sevmiyor" sendromu RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender

Detaylı

Kuzey Irak'a harekat

Kuzey Irak'a harekat Kuzey Irak'a harekat Asker terörü engellemek için yeniden Irak'a girdi. Irak'ın kuzeyinde istihbarat uçuçu yapan insansız uçaklar bugün hareketli PKK gruplarını tespit etti. Türk Silahlı Kuvvetleri Zap

Detaylı

Burada öteki AKP yöneticelirenden değil, bizlerden söz ediyorum.

Burada öteki AKP yöneticelirenden değil, bizlerden söz ediyorum. Engin Erkiner: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın (RTE) zeki ve kurnaz bir insan olduğuna kuşku yok. Ne ki, zeka ve kurnazlık sağlam bilgi temelinde anlam kazanır. Doğru dürüst bilgi birikiminiz yoksa, zeka

Detaylı

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar. Boyun eğmeyenler bu yana BU DÜZENİ SIFIRLA AKP eliyle sürdürülen gerici diktatörlük Türkiye'nin kaderi değildir. Bu diktatörlük bir kaza veya arızanın sonucu ortaya çıkmış da değildir. Sömürü düzeni kendini

Detaylı

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI CİFT BASLILIK BİTİYOR Cumhurbaşkanı ile Başbakanın yetkileri birleştiriliyor. Cumhurbaşkanı yürütmenin başı oluyor. Yönetimde çift başlılık ortadan kalkıyor. Cumhurbaşkanları

Detaylı

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ 12 Eylül Darbesi 1973 seçimlerinden 1980 yılına kadar gerçekleşen seçimlerde tek başına bir iktidar çıkmadığından bu dönem hükümet istikrarsızlığı ile geçen bir dönem olmuştur.

Detaylı

Biz yeni anayasa diyoruz

Biz yeni anayasa diyoruz Biz yeni anayasa diyoruz Ocak 05, 2015-9:32:00 AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, "Biz 'anayasa değişikliği' demiyoruz, 'yeni anayasa' diyoruz. Türkiye'nin anayasayla ilgili sorunu ancak

Detaylı

ULAŞTIRMA BAKANI YILDIRIM: BAŞBAKAN IN İLETİŞİM VERGİSİNDE KAMUYA VERDİĞİ BEYANAT, BİZİM İÇİN BİR

ULAŞTIRMA BAKANI YILDIRIM: BAŞBAKAN IN İLETİŞİM VERGİSİNDE KAMUYA VERDİĞİ BEYANAT, BİZİM İÇİN BİR ULAŞTIRMA BAKANI YILDIRIM: BAŞBAKAN IN İLETİŞİM VERGİSİNDE KAMUYA VERDİĞİ BEYANAT, BİZİM İÇİN BİR Kasım 09, 2006-12:00:00 ULAŞTIRMA BAKANI YILDIRIM: ''BAŞBAKAN'IN İLETİŞİM VERGİSİNDE KAMUYA VERDİĞİ BEYANAT,

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

SARACAĞIZ YARALARIMIZI

SARACAĞIZ YARALARIMIZI BİRBİRİMİZLE KONUŞARAK, DİNLEYEREK, SARACAĞIZ YARALARIMIZI 1 Tek adam rejimi kurulacak, tek adam herşey olacak, devletin tümüne hükmedecek. Bir kişi Başkan seçilecek ve o kişi hem hükümet, hem Meclis,

Detaylı

Bu araştırma, 24 Haziran 2018 de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde seçmenin oy tercihlerini tahmin etmenin yanı sıra seçmenin

Bu araştırma, 24 Haziran 2018 de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde seçmenin oy tercihlerini tahmin etmenin yanı sıra seçmenin Bu araştırma, 24 Haziran 2018 de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde seçmenin oy tercihlerini tahmin etmenin yanı sıra seçmenin Türkiye nin en önemli sorunu hakkındaki görüşleri En

Detaylı

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI 1. DÜŞÜNME DERSİ Sevgili Lale, sevgili Murat ve sevgili okuyucumuz, önce malzeme kutusundan çıkardığımız şu karikatüre bir göz atmanda yarar var: Örnek: 1 ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI Tan Oral, Cumhuriyet

Detaylı

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 MART TA ALANLARA! 8 Mart, kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi yaşamlarıyla ödedikleri bir

Detaylı

'Bende dağa çıkmadım'

'Bende dağa çıkmadım' 'Bende dağa çıkmadım' Milletvekili Pervin Buldan'ın yaşadıklarından yola çıkarak açıklamarda bulunan ve 'bende olsa dağa çıkardım' diyen Başbakan Yarsımcısı Bülent Arıç Başbakan recep Tayyip Erdoğan'ın

Detaylı

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI KEMAL KILIÇDAROĞLU NUN KONUK KONUŞMACI OLDUĞU TOPLANTI YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI 1 ARALIK 2014 İZMİR Cumhuriyet Halk Partisi nin çok değerli Genel Başkanı ve çalışma arkadaşları,

Detaylı

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi 28.11.2016-22:02 Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi - Sudan Stratejik Çalışma ve Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Hüseyin: - "Türkiye,

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı