PROF.DR. ÖMER ÇAHA İLE MÜLAKAT

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "PROF.DR. ÖMER ÇAHA İLE MÜLAKAT"

Transkript

1 PROF.DR. ÖMER ÇAHA İLE MÜLAKAT DÜNYADA VAN GAZETESİ 7 Haziran da yapılacak olan genel seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi nden (Ak Parti) Van Milletvekili Aday Adayı olan Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Çaha ile Türkiye ve Van özelinde uzun uzadıya bir röportaj yaptık. Türkiye nin önemli siyaset bilimcileri arasında gösterilen Ömer Çaha nın sorunları tespiti ve sosyolojik analizleri Ak Parti nin yeni ve hedef sloganı olan Yeni Türkiye Yeni Güç modeline uygun. Ak Parti nin siyaset akademisi başta olmak üzere değişik kurumlarda eğitimler veren Çaha, Ortadoğu ve Avrupa da rol model olan Ak Parti nin siyasi felsefesi ile ilgili yurtdışındaki bazı ülkelerde konferanslar vermiş. Başbakanlıkta uzman olarak çalışmış. Akademisyen kimliği yanında 26 tane yayınlanmış kitabı bulunan Çaha nın şu anda yazımı tamamlanan ve siyaset sebebiyle ertelediği biri roman olmak üzere tarih, edebiyatın da yer aldığı yurtdışı gezilerinden oluşan bir seyahatnamesi de yayına hazır. Prof. Dr. Ömer Çaha, küçük yaşlarda annesini kaybedince kadınlara karşı hassas olmuş. Kadın Sivil Toplum Örgütleri ve Yerel Demokrasi, Kadın ve Sivil Toplum, Değişen Türkiye de Kadın başlıklarıyla 3 kitap yazmış. Ayrıca Toplumun Namus Cinayetlerine Bakışı ile ilgili tezler de yönetmiş. Prof. Dr. Ömer Çaha ile yaklaşık bir saat süren röportajdan az süre olmasına karşın çok şey öğrendim ve öğrenmeye de aç olduğumu ifade etmek istiyorum. Ak Parti, Ömer hocaya listede yer vermesi halinde çözüm süreci başta olmak üzere BAŞKANLIK sistemi hakkında kamuoyuna çok önemli bilgiler paylaşacağına inanıyorum. Ömer hoca, Van ın gelişmesi ve kalkınması için isabetli isimlerden biridir diyorum. Okuyucuların da çok şey öğreneceği Prof. Dr. Ömer Çaha nın röportajını sunuyorum. Öncelikle şunu sormak istiyorum. Siyaseti sevdiğiniz için mi, yoksa siyasette atılarak insanlara ve ülkeye daha faydalı çalışmalar yapacağınız için mi girdiniz? Siyaset benim mesleğim. Ben siyaset bilimcisiyim. ODTÜ Sosyoloji Bölümünü bitirdim. Sosyoloji bölümünü bitirdikten sonra Bilkent Üniversitesi nde siyaset alanında yüksek lisans ve doktora yaptım. Yüksek lisansla beraber siyaset bilimi alanında yükseldim. Doçentliğimi ve Profesörlüğümü de bu alanda aldım. Siyaset bilimi alanında Türkiye de en fazla eser veren birkaç isimden biri olduğumu söyleyebilirim. Türkiye Bilimler Akademisi ne siyaset bilimi alanından seçilen 3 hocadan birisiyim. Dolayısıyla aşağı yukarı siyaset benim mesleğim oldu. Kimliğim oldu. Siyasetin pratiği konusunda, siyaset yapmak suretiyle değil, ama araştırmalar yapmak ve eğitimler vermek suretiyle tecrübemiz oldu. Hem Ak Parti Siyaset Akademisi nde hem de değişik kurumlarda seminerler ve konferanslar verdim. Avrupa Birliği (AB) projeleri

2 kapsamında sivil toplum örgütlerine eğitimler verdim. Sivil Toplum Geliştirme Merkezi nin (STGM) eğitimcilerinden biri olarak sivil toplum kapasite geliştirme eğitimleri verdim. Bu kapsamda Van da dahil olmak üzere sanıyorum civarında ilde eğitimler verdik. Dolayısıyla siyasetin ilmini seviyorum. Siyasetin ilmiyle birlikte siyasetin pratiğini de görmek için bu dönemde böyle bir şeye niyetlendik. Bunun için de suyunu içtiğimiz, ekmeğini yediğimiz, havasıyla büyüdüğümüz memleketimizde bunu yapmanın daha uygun olabileceği düşüncesiyle buraya geldim. Benim durumumda olan bazı arkadaşlarım İstanbul için Ankara için uğraşıyorlar. Ben önceliği kendi memleketime verdim. Bir hizmetimiz olacaksa burada olsun düşüncesiyle buraya geldim. Hocam siz siyaset bilimcisisiniz. Siyaseti yapmak için diğer partiler değil de neden Ak Parti yi tercih ettiniz? Ben bu gelenekten geliyorum. Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) kuşağından geliyorum. Erciş MTTB de yetiştim. Daha sonra Malatya MTTB de önemli görevlerde bulundum. Ondan sonra 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile karşılaştık. Dolayısıyla benim sosyalleşmem biraz oradan geliyor. Ama düşünce itibariyle muhafazakar-liberal bir çizgide yer aldığımı söyleyebilirim. Ya da İslami liberal gibi bir çizgim var. Oradan siyasi partileri analiz ettiğim zaman, insan hakları, demokrasi, sivil toplum konularında en ileri düzeyde olan parti Ak Parti. Özellikle İslami değerlerle demokrasi uyuşmasını sağlama noktasında, Ak Parti çok önemli bir referans diye düşünüyorum. Bu sadece Türkiye de ilgi gören bir referans değil, dünyada ilgi gören bir referans. Ak Parti, dünyada İslam la demokrasiyi, dolayısıyla İslami değerlerle modern değerleri sentezleyen, harmanlayan bir parti olarak çok ilgi görüyor. Ben Ak Parti ile ilgili sanıyorum 7-8 ülkede konferanslar verdim. O konferansların çoğuna da davet üzerine gittim. Bu da Ak Parti nin hangi ölçüde ilgi gördüğünü gösteren bir şey. Hocam özellikle hangi ülkelerden bu davetleri aldınız? Ülkelerinden mi? Avrupa dan mı? Yoksa İslam Hem İslam ülkelerinden hem de Batı ülkelerinden. Mesela Ak Parti modeli ile ilgili 2008 yılında İran dan teklif gelmişti. Buna çok şaşırmıştım. Rafsancani Stratejik Araştırmalar Enstitüsü adında çok dikkate alınan üst düzey bir kurumda Ak Parti modelinin ne anlam ifade ettiğini anlattım. Konferansta, aralarında eski bakanların, milletvekillerinin, üst düzey bürokratların yer aldığı seçkin bir kesim vardı. Orada şunu gördüm: İran da belli bir kesim özel olarak Ak Parti, ama genel olarak Türkiye modeline karşı büyük bir hayranlık besliyor. Türkiye hem Müslüman bir ülke, hem İslami değerleri yaşıyor; hem de Avrupa Birliği ne girme çabasında olan bir ülke. Müslüman bir ülke olarak demokrasiyi, demokratik kurumları, değerleri inşa etmeye, yaşatmaya çalışıyor. O konferansta Türkiye ye karşı büyük bir hayranlık gördüğümde hakikaten çok şaşırmıştım. Dolayısıyla ben Ak Partiyi bunun için tercih ettiğimi söyleyebilirim. Ak Parti Siyaset Akademilerinde uzun zaman dersler verdim. O tabanı biliyorum. Hedefini ve hedef kitlesini biliyorum. Programını biliyorum. Benim dünya görüşümle örtüşen bir parti onun için Ak Partiyi tercih ettim.

3 Sizin gözlemlerinizle Van ın en önemli sorunları nelerdir? Van ın deprem kaynaklı yaşanan kısa vadeli bir sorunu var. Onun yol açtığı sarsıntının izleri hala var. Ama daha uzun vadeli, öteden beri devam edegelen sorunlara baktığımız zaman da aslında Türkiye deki sorunların önemli bir kısmının bölgemizde ve ilimizde yoğunlaştığını görüyoruz. Nedir bu? O da maalesef işsizlik ve ekonomik geri kalmışlıktır. Bununla birlikte barış süreci bizi bekleyen diğer önemli bir sorundur. Son 2 yıldır çözüm süreci kapsamında, bir barış sürecine girmiş durumdayız. Fiili olarak çok ciddi sıkıntılar olmamakla beraber bölgenin en önemli sorunlarından biri budur. Şimdi her iki konuda da elimizde imkanlar var. Hem barış sürecini umutlu bir şekilde sonuçlandırabilecek kapasiteye ve iradeye sahibiz; hem de buradaki istihdam ve az gelişmişlik sorununa neşter atabilecek kapasiteye sahibiz. Azgelişmişliğin üzerinden gelebilecek kaynaklarımız var. Şu anda Van İli olarak sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi bakımından 76 sıradayız. Bu çok kötü bir tablodur. Van olarak ürettiğimiz bütün GSMH değeri 10 milyar dolar civarında. Bu da çok sembolik bir rakamdır. Buradaki yerel kaynakları harekete geçirdiğimiz takdirde 70 milyar dolarlık bir kapasiteye ulaşabiliriz. Hükümetimizin 2023 vizyonu çerçevesinde Van için öngördüğü hedef 70 milyar dolarlık GSMH üretimidir. Bunu yakaladığımız zaman sosyo-ekonomik gelişmişlik bakımından 35 sıraya kadar yükseleceğiz. Ama bunu gerçekleştirebilmemiz için büyük projelere imza atmamız lazım. Buranın yerel kaynaklarını tam kapasiteyle harekete geçirmemiz lazım. Bizim denizimiz var, dağımız var, ovamız var, yaylamız var, güneşimiz var, rüzgarımız var. Güneş enerjisi bakımından burası çok önemli bir lokasyon. Yine kış turizmi bakımından çok önemli bir yere sahibiz. Benzer biçimde su sporları konusunda kaynaklarımız zengin. Hayvancılık ve tarım için uygun imkanlara sahibiz. Yine İran la komşu olmamız büyük bir ticari imkan sağlıyor. Serbest Bölgeyle İran la dış ticaretimizi kat be kat daha fazla geliştirebiliriz. Özelde Van, genelde de Doğu bölgesi Rusya ve Orta Asya ülkeleri için çok önemli bir üretim alanı olabilir. Özellikle tarımsal ürünler konusunda o coğrafya çok yoksul. Bölgemizi oraya yönelik bir üretim üssü haline getirebiliriz. Adaylığınız kesinleşti ve 8 Haziran sabahı milletvekili seçildiniz. Meclis te görev yaptığınız süre içinde Van ın sorunları için ilk çalışmanız ne olacak. Ve nasıl bir yol izleyeceksiniz? Eğer teşkilatımız, örgütümüz, halkımız ve de parti yönetimimiz, bize böyle bir imkanı verirse kendi konumum, deneyim açısından iki boyutlu bir milletvekili olmayı öngörüyorum. Birisi, Türkiye nin genel sorunlarına çözüm getirebilecek nitelikte bir katkım olabilir. Özellikle bu noktada başkanlık sistemi konusunda çalışmaları olan bir akademisyen olarak partime, hükümete dolayısıyla Türkiye ye katkım söz konusu olabilir. İkincisi de, bizim hizmet alanımız doğal olarak burası olacak. Benim çalışma alanım itibariyle sivil toplumu çok önemsiyorum. Kararların tabandan tavana doğru gitmesini çok önemsiyorum. Kararların buradan alınmasını ve buradaki bakışın, buradaki önerilerin devreye sokulmasının son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla yerel aktörlerden, il teşkilatımızdan, Kalkınma Ajansından, yerel yönetimlerden, buradaki bütün kamu kurumlarından, gerekli bilgileri, deneyimi, bakış açısını alıp bunların hepsini bir araya getirip

4 bunlar üzerinden hareket etmeyi düşünüyorum. Netice itibariyle biz onların Ankara daki temsilcisi olacağız. O projeleri Ankara da hayata geçirmek için elimizden ne geliyorsa onu yapacağız. Ankara da uzun zaman bulunmamız hasebiyle geniş bir çevremiz oldu. Üst düzey yönetim kadrolarıyla dostluklarımız ve hukukumuz oluştu. Bütün bunları değerlendirmek suretiyle Van için yapılabilecek her şeyi yapmaya çalışacağız inşallah. Ülkemiz için hayati bir mesele haline gelen Çözüm süreciyle ilgili düşünceleriniz nelerdir.? Her iki taraf için de süreç bazen Türbülansa giriyor. Süreçte gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bölgenin gelişmesinin ön şartı, çözüm sürecinin başarıya ulaşmasıdır. Bunun özellikle altını çizmek lazım. Buraya sermaye çekebilmemizin yolu, burada istikrarın ve güvenin olmasından geçiyor. Bu hem yerel sermaye açısından, hem de yabancı sermaye açısından geçerli. Başlatılan çözüm süreci nedeniyle, iki yıl içerisinde zaten biz bunun meyvelerini hem Van da hem de Doğu ve Güneydoğu özelinde görmeye başladık. Diyarbakır a gittiğimde son iki yıl içerisinde havası değişti. Paris niteliğinde Diyarbakır da semtler ortaya çıkmaya başladı. Oradaki müteşebbis, oradaki yatırımcı, oradaki insanlar, daha bir güven duymaya başladı. Oradan hareketle de geleceğini orada aramaya, kurgulamaya başladı. Çözüm sürecinin başarıya ulaşmasının bölgeye getireceği çok yönlü katma değeri tartışmaya gerek bile yoktur. Şimdi çözüm sürecinin kendisi ne durumda? Bu soruya baktığımız zaman şunu söyleyebiliriz: Biz aşağı yukarı senelik bir sorunla cebelleşiyoruz. Türkiye nin modernleşmesiyle çok yakından bağlantılı olan bir soruna neşter atıyoruz. Türkiye, İttihat Terakki ile beraber yaşamaya başladığı bir modernleşme süreci var. O modernleşme süreci, büyük ölçüde 'tektip' bir ulus inşa etme ideali üzerinden formüle edildi. Bugün bizim yaşadığımız sorun esas itibariyle onunla bağlantılı. Sorun son yıl içerisinde sadece PKK ile ortaya çıkmış bir sorun değil. Mesele, sadece PKK sorunu da değil. Mesele, Türkiye de yaşayan insanları nasıl göreceğimiz sorunudur. Yani, aynı dili konuşan, aynı şeyleri düşünen, aynı şeylere refleks veren, aynı tercihlerde bulunan, yek pare, yek vücut, 'tektip' bir millet mi olacağız? Yoksa, kendi doğal özellikleriyle beraber var olan, diliyle, kültürüyle, folklorik özellikleriyle var olan bir mozaik mi olacağız? Dolayısıyla; çözüm sürecinin önemli bir boyutunun bununla bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda hükümetimiz, çok ciddi ve cesur adımlar attı. Kırmızı çizgilerimiz denen nitelikteki çizgileri ve onun ürettiği suni korkuları bir kenara bıraktı. İki noktada önemli adımlar attı. Birincisi, Kürtçenin meşru bir dil olduğu, yaşaması ve yaşatılması gereken bir dil olduğu anlayışını Türkiye ye kabul ettirdi. Bu anlayışın bir sonucu olarak, TRT Kurdi açılmış oldu. Kürtçe, seçmeli dersler statüsünde okullarda öğretilmeye başlandı. İkinci bir adım olarak da; çözüm sürecini masaya yatırdı ve diyalog sürecini başlattı. Bu Türkiye deki devlet geleneğinde görülen bir şey değildi. Bizde geleneksel olarak, herhangi bir şeye karşı reaksiyon söz konusu olduğunda devlet yumruğunu vurur, deyim yerinde ise tepesine biner ve onu ezer sorunu çözmeye çalışırdı. Ama ilk defa; hükümetimizle beraber bu sorunu, müzakere yoluyla, diyalog yoluyla, tartışma yoluyla ve siyaset zemini içerisinde kalmak suretiyle çözme iradesi ortaya çıktı. Bu çok önemlidir. Bunu önemsemek lazım. Bu

5 her iki taraf açısından da hayati derecede önemlidir. Köklü ve çetrefilli bir sorunu birkaç sene içerisinde, birkaç görüşme yaparak çözemezsiniz. Bu sancılı bir süreçtir. Bu sancılı süreçte, bizim tahammül sınırlarımızın çok geniş olması lazım. Yani zaman zaman fevri hareketler olabilir. Zaman patlamalar olabilir. Sizin de ifade ettiğiniz gibi, Türbülanslar söz konusu olabilir. İnişler, çıkışlar söz konusu olabilir. Ama önemli olan genel vizyonu ve perspektifi kaybetmeden istikrarlı bir şekilde, azimli ve inatçı bir şekilde, hatta ısrarlı bir şekilde bu süreci sona götürme iradesini hiç sarsıntıya uğratmaksızın takip etmektir. Türkiye de tartışılan önemli konuların başında Başkanlık sistemi geliyor. Türkiye Başkanlık sistemi ile yönetilmeli mi? Yoksa parlamenter sistem devam etmeli mi? Türkiye, mutlaka başkanlık sistemi ile yönetilmelidir. Aslında Cumhuriyet döneminde Türkiye nin başarılı adımlar attığı dönemlere baktığımızda, hep güçlü liderlerin olduğu döneme denk gelmiştir. Atatürk döneminde, arasında, devrimlerin temelini, bütün köklü değişimleri, dönüşümleri, o dönemde gerçekleştiriyoruz. Atatürk ün burada şahsi karizması ve liderlik gücü son derece önemlidir. Aslında biz o dönem fiili bir başkanlık sistemini yaşadık. Yine Adnan Menderes figürü kendi partisinin ve hükümetinin önündedir. Türkiye arasında bir çok alanda devrim niteliğinde adımlar attı. Demirel in belli bir dönemi var: arası dönem. O dönemde Boğaziçi Köprüsü ve Keban Barajı başta olmak üzere birçok projenin altına imza atıldı. Ondan sonra Özal dönemi gelmektedir. Özal ın şahsi gücü partisinin ve hükümetinin gücünün üzerindeydi. Yaklaşık yıldır da Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan dönemi söz konusu. Türkiye nin sıçrama yaptığı, önemli hamleler yaptığı, kalkındığı, geliştiği dönemler bu dönemler. Peki, Türkiye nin tökezlediği dönemler hangi dönemler? Tökezlediği dönemlere bakıldığı zaman, o dönemler koalisyon hükümetlerinin olduğu dönemlerdir. İki koalisyonlar dönemi, çok belirgin biçimde canımızı yaktı. Bunlardan biri 1973 den başlamak suretiyle 1980 e kadar olan dönem. O dönemde üst üste koalisyon hükümetleriyle yönetildi Türkiye ve iç savaş eşiğine geldi. Ulusal barış bozuldu. Aynı zamanda ekonomi dibe vurdu. Benim çağımda olan insanlar hatırlar. Ben Erciş te tüp kuyruğuna girdiğimi hatırlıyorum. İkinci dönem de; yılları arasındaki 11 yıllık dönemdir. Bu dönemde maalesef Türkiye de taş üstüne taş konmamıştır. Dikkate değer çakılı bir çivisi yoktur. 11 yıllık dönemde bizim başarılı olarak göstereceğimiz bir proje söz konusu değildir. O dönem, iç güvenlik bakımından da çok karanlık bir dönemdir. 17 bin faili meçhul cinayet işlendi. Yani 1970 lerde olduğu gibi yine iç savaş manzaraları ve ekonomik çöküntü. Dolayısıyla, Başkanlık sistemi bu bakımdan son derece önemlidir. Türkiye nin tekrar o günlere dönmemesi için mutlaka bu sisteme geçmemiz gerekir. Başkanlık sistemi bize ne getirir? Bir defa başkanlık sistemi ile ilgili maalesef Türkiye de kafa karışıklığı var. Kimse bunun ne olduğunu tam olarak bilmiyor. Muhalefet de ciddi bir şekilde kafa bulandırma yoluna gidiyor.

6 Muhalefet başkanlık sistemini eleştirirken, diktatörlüğün geleceğini iddia ediyor. Siz de aynı görüşte misiniz? Başkanlık sisteminin diktatörlükle hiç alakası yok. Başkanlıkla parlamenter sistemden hangisi diktatörlüğü daha fazla üretmeye müsaittir derseniz parlamenter sistem daha fazla müsaittir. Hitler, parlamenter sistem içinden çıktı. Mussolini, parlamenter sistem içinden çıktı. İspanya da Franco, parlamenter sistem içinden çıktı. Finlandiya da, Yunanistan da, Macaristan da faşist rejimler, parlamenter sistem içinde iktidara geldiler. Dolayısıyla; parlamenter sistem güllük gülistanlık bir rejim, başkanlıksa otoriter bir sistemdir söylemi kafa bulandırmaktan başka bir şey değildir. Başkanlık sistemi içinde bir Hitler ortaya çıkaran ülke yoktur. Şimdi başkanlık sistemi ile biz ne yapmış olacağız? Biz şuna karar vereceğiz: Hükümeti parlamento mu çıkarsın, yoksa halk mı karar versin? İkisi arasındaki temel fark budur. Başkanlık sistemi ile hükümeti halk tarafından seçeceğiz. Meclisimiz yine devam edecek. Mecliste siyasi partiler yine varlıklarını sürdürecekler. Ancak hükümet krizlerini yaşamayacağız. Hükümet bir dönem boyunca devam edecek. Bunun bize sağlayacağı bir avantaj daha olabilir. O da barajı sıfıra (0) a kadar indirmemiz mümkün olabilir. Yani o zaman çok daha renkli bir meclis söz konusu olabilir. Her kesimin, her rengin temsil edildiği bir meclis ortaya çıkacak. Bir taraftan da sarsıntıya uğramadan koalisyon gibi problemle karşılaşmadan, istikrarlı bir şekilde kaya gibi, dimdik bir hükümet olacak. Başkanlık sisteminin bize getireceği şey budur. Şimdi şöyle bir şey söyleniyor: Bizim parlamenter rejim konusunda çok büyük deneyimimiz var, ama Başkanlık sistemi konusunda bir deneyimimiz yok. Bu doğru değil. Aslında bizim Başkanlıkla ilgili deneyimimiz, parlamenter sistemle ile ilgili deneyimimizden daha fazla. Belki de sizde bunu muhtemelen ilk defa duyduğunuz için şaşıracaksınız. Niye öyle? Çünkü biz aslında Belediyelerde Başkanlık sistemini uyguluyoruz zaten. Belediyelerde ne yapıyoruz? Bir taraftan Başkan seçiyoruz, bir taraftan da Belediye Meclisini veya Büyükşehir Belediye meclisini seçiyoruz. Başkanı meclis mi belirliyor? Hayır. Başkanı halk belirliyor. Başkanı biz 5 yıllığına seçiyoruz. Beş yıl boyunca o Başkan ilgili ili ya da ilçeyi yönetiyor. Ve kararını da meclisten çıkarıyor. Peki ekibini nasıl oluşturuyor? Ekibini de, Başkanın kendisi oluşturuyor. Başkanlık sistemi de, aslında belediye başkanını seçtiğimiz gibi bir sistem olacak. Biz nasıl belediye Başkanını seçiyorsak, o zaman da ülkenin Başkanını seçeceğiz. Ülkenin Başkanı da, kendi ekibini kuracak ve seçildiği dönem boyunca hükümet edecek. Başkan, meclisin dışında bir hükümet kuracak. Uzmanlardan, teknokratlarda veya bürokratlardan oluşan bir hükümet oluşturacak. Başkanı kaç yıllığına seçmişsek, o zamana kadar görevini yapacak. Dolayısıyla; Başkanlık sistemi Türkiye nin tekrar karanlık günlere dönmemesi için, Türkiye nin Kurtuluş reçetesidir. Başkanlık sisteminin arkasında çok güçlü bir irade var. Onun için bizim 7 Haziran daki genel seçimlerde ne yapıp edip başkanlık sistemine geçmemiz lazım. Ben şahsen inanıyorum: Biz halkımıza Başkanlık sistemini doğru düzgün anlattığımız zaman, halkımız buna çok rahat bir şekilde geçit verecektir. Akademik hayatınızda ve siyasi hayatta örnek aldığınız kimse var mı?

7 Eee kuşkusuz var tabi ki. Kimlerdir? Benim kendi Akademik hayatımda rol modeli aldığım hocalarım olmuştur. Onların çoğu kamuoyunda bilinmezler. Anayasayı hazırlayanlardan Prof. Dr. Ergun Özbudun Bilkent ten hocamdır. Hakikaten Ergun hoca rol modeli olacak bir hocaydı. Yine Bilkent Üniversitesi nde Türkiye nin yetiştirdiği en önemli siyaset bilimcilerden biri olan Prof. Dr. Metin Heper veya Şerif Mardin bunlar benim rol modelim. Peki siyasetçi olarak kendinize rol model olarak kimleri aldınız? Tabi siyasetçi olarak da benim için üç tane rol model var. Bunlar merhum Adnan Menderes, merhum Turgut Özal ile Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan dır. Bu liderler Türkiye de tabuları yıktılar. Ülkenin birçok alanda kaderine damgalarını bastılar. Duruşlarıyla, kararlılıklarıyla, cesaretleriyle, geri adım atmama özellikleriyle, bu liderler hakikaten örnek alınacak siyasetçiler diye düşünüyorum. Hocam nasıl bir baba? Nasıl bir eşsiniz? (Gülüyor) Tabi bu soruda herkes kendini iyi tanıtır. Kimse ayranım ekşi demez. Bunu tabi hanımlara, çocuklara sormak lazım. Ben siyasete girmeye karar verdiğimde 7. Sınıfa giden kızım ağladı. Kızınız niye ağladı? Bana baba ben seni bundan sonra fazla göremeyeceğim dedi. Kızım haklı da sayılır. Eş konusuna gelince; bendeniz kadın meselesi konusunda çalışmaları olan biriyim. Bana bazı arkadaşlar feminist diye takılırlar (gülüyor). Kadın konusuyla ilgili yaptığım çalışmalardan dolayı kadın kuruluşlarından ödüller aldım. Kadın hareketleri ve kadın hakları ile ilgili çok sayıda proje yürüttüm ve 3 adet kitap yazdım. Ben annemi küçük yaşlarda kaybettim. (Allah rahmet eylesin). Bununla birlikte Doğu da kadının ne denli ezildiğine kendi yaşamımdan şahit oldum. Sanırım bunların getirdiği bir duyarlılıkla, kadın meselesine karşı duyarlı biri haline geldim. Doktora tezimi bu konuyla ilgili hazırladım. Eşim de üniversitede akademisyen. Şuanda Doçent. İnşallah önümüzdeki yıl Profesör olacak. Onun akademik kariyerinin gelişmesinde, kişisel olarak benim de katkım olmuştur. Hiçbir zaman eşimin bana bağlı kalmasını istemedim. Aksine her zaman önümde olması için kendisine her türlü desteği verdim. Yemekle aranız nasıl? Güzel yemekler yapar mısınız? Öğrencilik yıllarımda bekar evlerinde kaldığım için yemek yapmayı öğrendim. Evlendiğimizde eşime yemek yapmayı ben öğrettim. Güzel de yemek yaparım. Mutfağa girerek önlük bağlamayı severim. Bizim eve peynir girmez. Peynirimizi ben yaparım. Yoğurdumuzu da ben yaparım. Evde olduğum zamanlarda yemek yapmaya çalışırım. Bu beni hem dinlendirir, hem de çok hoşuma gider. Bu sebeple mutfak kültürüm iyidir.

8 Hocam yukarıda söylediğiniz gibi mutfakta olmayı severim diyorsunuz, en çok sevdiğiniz yemek türü? Ben patates, patlıcan, biber, bezelye, havuç un da içinde yer aldığı türlü yemeğini çok severim. Kuru fasulyeyi de severim. Özellikle de pastırmalı kuru fasulyeyi güzel yaparım. Hocam çok yoğun çalıştığınızı sizden öğreniyoruz. Ama yine de sormak istiyorum. Boş vaktinizde ne yaparsınız? Doğrusunu söylemek gerekirse benim çok fazla boş vaktim olmuyor. Kitap okurum. Zaman zaman eşimle, çocuklarımla fırsat bulursam tiyatroya, sinemaya gitmeye gayret ederim. Ama uzun zamandır doğrusunu söylemek gerekirse, biz ailece gidemedik. Eşim ve kızım birlikte program yapmışlar. Haftada bir kez sinemaya gidiyorlar. Ben de fırsat buldukça kızımla sinemaya gidiyorum. Boş zamanlarımı genel olarak kitap okuyarak, araştırmalar yaparak ve yazıp çizerek geçiririm. Hocam şimdiye kadar kaç kitabınız yayınlandı? Şuan yazdığınız kitap var mı? Şimdiye kadar 26 adet yayınlanmış kitabım var. Bunların içinde iki tanesi şiir, bir tanesi de roman. Bir romanı da yeni bitirdim. Yayıma hazır hale geldi. İnşallah ilerde onu da yayınlayacağız. Yazdığınız romanın konusu ne? Bir aşk romanı. Adı da Nazlı olacak. Bir kaptanın aşkını anlatan bir roman. Ayrıca uzun bir seyahatname yazdım. Onu da bekletiyorum. Beş altı tane yurt dışı gezimi yazdım. Tabi onlar öyle gittim, gezdim, gördüm tarzında değil. İçinde biraz edebiyat, biraz sosyolojik analizler, biraz tarih, biraz da gözlemlerim var. Deneme tarzı bir siyasetname oldu. Mesela Moğolistan gezi 50 sayfa uzunluğunda. Birisi onu okuduğunda bütün Moğol tarihiyle ilgili bilgi sahibi olacak. Moğolların İslam dünyasını nasıl yakıp yıktığını, o günkü dünyanın dörtte üçüne nasıl hükmettiğini de okumuş olacak. Ahmet Hamdi Tanpınar ın yazmış olduğu Beş Şehir tarzı bir kitap olacak bizimki de. Seyahatnameler içerisinde yeni bir tarz olacak. Onu Yapı Kredi yayınlarına göndermeyi planlıyordum. Ancak siyaset işin içine girince şuanda askıya almış durumdayım. Ama en kısa zamanda yayınlamayı düşünüyorum. İçinizde bir aykırılık var mı? Çok aykırı bir tip değilim. Uysal ve uzlaşmacı bir yapım var. Benim için tevazu en büyük erdemdir. Bilmeyen biri gördüğünde profesör olduğuma inanmaz. Öyle havalı, insanlara tepeden bakan biri olmaktan hep sakınırım. Övünmüş gibi olmayayım ama okulda öğrencilerin en çok sevdiği hocalardan biriyim. Ben öğrencilerimi severim, onlar da fazlasıyla karşılık verirler. Benim için insan okunması gereken bir kitaptır. Eğitim düzeyi, mesleği, inancı, kimliği ne olursa olsun; her insan bir dünyadır ve ondan öğreneceğimiz çok şey vardır. Bizim profesör oluşumuz sadece belli bir alanda belli bir bilgiye sahip olmamız anlamına gelir; yoksa diğer insanlardan daha üstün bir insan olduğumuz anlamına asla gelmez. Okulda sıfırcı hocalar gibi değilsiniz?

9 Ben gençleri çok seviyorum. Onların seviyesine iniyorum. Onlarla arkadaşlık kurmaya ve onları anlamaya çalışıyorum. Onlardan öğrenmeye çalışıyorum. Gençlerden de çok şey öğreneceğimize ben şahsen inanıyorum. O anlamda aykırı değilim. Uysalım. Ama ilkeli birisiyim. İnandığım ilkelerden, doğrulardan asla ödün vermem. Çıkarı söz konusu olduğunda ilkelerini bir kenara atan tiplerden asla değilim. Böyle biri olmaktan hep Allah a sığınmışımdır; bundan sonra da yine O na sığınırım. Hocam duygusal mısınız? Eee şair olduğumuza göre duygusal olduğumuzu söyleyebilirim (gülüyoruz). Yazdığınız şiirler aşk üzerine mi? Önemli ölçüde aşk üzerine şiirler yazdım. Benim iki tane şiir kitabım var. Birincisi Mevsimin Adı Barış. Bu kitapta aşkın yanında barış arayışı içinde olan şiirler var. Şiirlerimde önemli bir tema sevgi, aşk, insan sevgisi. Aşk sadece bir kadına duyulan aşk değil. İlahi aşk, tabiat aşkı bütün bunlar şiirlerimde tema olarak geçer. Peki eşinize aşık olarak da mı evlendiniz? (gülüyor) herhalde. Yani evliliğe karar veriyorsanız eşinizi seviyorsunuz ve değer veriyorsunuz demektir. Aynı benim için de geçerli. En son izlediğiniz film? (gülüyor) Bu soruyu soracağınızı tahmin ediyordum. Filmin adını hatırlayamadım. Düşünmeye çalışıyorum. Mistik tasavvufi bir filmdi. Kayseri de bir konferans verdiğimde bu filmi çok anlattılar. Ben de öğrencilerimle birlikte iki ay kadar önce izlemeye gittim. Adını şimdi hatırladım: Kış Masalı Nerde izlemiştiniz? İstanbul da Konusu neydi? Kansere yakalanmış ölümü bekleyen genç bir kızın hayatını konu alan bir filmdi. Filmdeki kanatlı beyaz at üzerinden metafiziksel mesajlar veriliyordu. Hem duygusal, hem de felsefi derinliği olan bir film. En son okuduğunuz kitap ismi? Ben Refik Halit muhibbiyim. Benim üstadımdır. Dili ondan öğrendim. Türkçeyi Refik Halit ve Yaşar Kemal den öğrendiğimi söyleyebilirim. Yaşar Kemal serilerini daha önceleri okumuştum. Bu sıralar Refik Halit in kitaplarını okurum. Çantamda her zaman onun bir kitabı vardır. Şu anda da çantamda onun Memleket Hikayeleri 2 adlı kitabı var.. Hangi takım taraftarısınız?

10 Takım olarak Galatasaray ı tutuyorum. Eğer siyasete atılırsak Belediye Vanspor u da güzel bir yere getirmek için uğraşırız inşallah. Hocam özellikle son zamanlarda kadınlara yönelik cinsel istismar ve aile içi şiddetle birlikte fiziki saldırılan sonucu hayatını kaybeden kadınlar var. Sizde Kadının toplumdaki yeri ile alakalı kitaplar yazan birisiniz? Türkiye kadına yönelik şiddet sorununu nasıl çözmeli? Tabi ki şunu söyleyeyim. Kadına yönelik şiddet sadece Türkiye de görülen bir sorun değil. Kadına karşı şiddet bütün toplumlarda şu veya bu şekilde olan önemli bir sorundur. Yapılan araştırmalara göre kadına yönelik şiddetin en fazla görüldüğü ülkelerden biri Almanya dır. Fransa da bakanlık verilerine göre, her yıl ortalama 75 bin kadının tecavüze uğradığı tahmin edilmektedir. Mart 2013 de bir doktorun başkanlığında yapılan bir araştırmaya göre bu rakam 100 bini aşıyor. Bizim ülkemizde kadına karşı işlenen şiddet cinayete kadar ne yazık ki gidebiliyor. Bu çok vahim bir tablodur. Özgecan la beraber bu bir ülke meselesi haline geldi. Herkes tepki verdi. Ama sanki hiçbir şey olmamış gibi ne yazık ki iki gün öncede İstanbul ve Antalya da iki kadın daha öldürüldü. Bu vesile ile şunu da ifade edeyim ki, kadın cinayetlerinin hep doğu ve güneydoğu da işlendiğine dair batıda bir algı var. Ben 2 ay önce biten bir tez yönetmiştim. Toplumun Namus Cinayetlerine Bakışı ile ilgili bir tezdi. Öğrencinin o tezle ilgili yazdığı taslakta namus cinayetlerinin sadece Doğu ve Güneydoğu da işlendiğine dair bilgiler vardı. Kendisini uyarmam üzerine konuyu derinlemesine araştırdı. Bunun üzerine sorunun her bölgede aşağı yukarı benzer düzeyde görüldüğünü fark etti ve mahcup oldu. Türkiye nin bu sorunla baş etmesi için benim kişisel kanaatim ulusal seferberlik başlatılması lazım. Kadına karşı cinsel saldırganlıkta herkesin şu veya bu şekilde payı var. Burada medyanın da rolü olabilir. Bir markete girdiğinizde gazete raflarına baktığınızda, sanki pornografik bir yere girmiş gibi hissediyorsunuz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir tablo yok. Amerika da bu tür yayınlar ambalaj içerisinde satılır. Türkiye de ise bunlar açıkta satılıyor. Bu yayınları görünce utanıyorsunuz. Şimdi şöyle düşünelim. Bir minibüs şoförü müşterisini veya sırasını beklerken eline bu tür bir gazete alıyorsa, içindeki resimleri gördüğünde ve ardından da bir kadın gelip aracına bindiğinde ne hisseder? Bunu medyanın sorgulaması lazım. Hem kendi kendini sorgulaması gerekir. Hem de bizlerin vatandaş olarak bunu medyaya sormamız gerekir. Medya yayın yaparken daha dikkatli olmalı. Eğitim bu konuda son derece önemlidir. Bu konu sadece eğitimle de çözülecek bir mesele değil. Gerek Türkiye de, gerekse başka ülkelerde eğitimli olan insanlar da maalesef kadınlara karşı şiddet uygulayabiliyor. Bu Türkiye nin en önemli sosyolojik sorunudur. O anlamda bizim çok köklü seferberlikler ilan etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Devlet olarak, sivil toplum örgütleri olarak, medya olarak, vatandaş olarak, eğitimciler olarak, herkesin topyekun bu konunun üzerine gitmesi lazım diye düşünüyorum. Hocam çok teşekkür ediyorum. Ben çok teşekkür ediyorum. Çok güzel sorular yönelttiniz? Hemen hemen her şeyi sordunuz.

11 Prof. Dr. Ömer ÇAHA Kimdir? 1964 Van Erciş doğumlu olan Prof. Dr. Ömer ÇAHA, evli ve iki çocuk babasıdır yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü'nden mezun oldu. Ardından Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde yüksek lisansını bir yılda tamamladı yılında aynı bölümde doktoraya başladı. Doktora çalışması yaparken Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı Aile Araştırma Kurumu nda uzman yardımcısı olarak görev yaptı. Burada iki yıl çalıştıktan sonra istifa edip Bilkent Üniversitesi'nde Araştırma Görevlisi olarak akademik hayata atıldı yılında Bilkent Üniversitesi nde doktorasını tamamlayarak Kırıkkale Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğretim üyesi olarak göreve başladı ve 1996 yılında doçentliğini aldı. Kırıkkale Üniversitesi'nden ayrıldığı Ağustos 1999 tarihine kadar burada bölüm başkanlığı görevinde bulundu. Ağustos 1999'dan itibaren Fatih Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde çalıştı. Burada uzun yıllar bölüm başkanlığı görevini yürüttü yılında profesörlüğe yükseldi ve beş yıl boyunca İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanlığı görevini yürüttü ın Mart ayında buradan ayrılarak Yıldız Teknik Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'ne geçti. Halen burada öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır yılları arasında ANAR Araştırmanın araştırma ekibinin içinde yer aldı ve çok sayıda araştırmaya imza attı yılında Harvard Üniversitesi nde misafir öğretim üyesi olarak Din-Devlet ilişkileri üzerine çalışmalar yapan Çaha, Amerika ve Fransa başta olmak üzere değişik ülkelerde farklı konularda araştırmalar yapmıştır yılları arasında Deniz Feneri Derneği nde gönüllü çalışarak Deniz Feneri Yoksulluk Araştırmaları Merkezi (DEYAM) ın kuruluşunda yer aldı. Başından beri Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) in kuruluşuna katkıda bulundu, Dernek adına projeler yürüttü. Halen KADEM de gönüllü danışman olarak hizmet vermektedir yılında siyaset bilimi alanında Türkiye Bilimler Akademisi üyeliğine seçilmiştir. Halen TÜBİTAK, Sosyal ve Beşeri Bilimler Grup Yürütme Kurulu üyesi olarak görev yapmakta olup aynı zamanda Avrupa Komisyonu Horizon 2020 Türkiye delegesi görevini sürdürmektedir. İleri düzeyde İngilizce bilmektedir. Siyaset düşüncesi, demokrasi, sivil toplum, kadın hareketi, Türkiye'nin siyasi yapısı, sosyal hareketler, siyasi parti ve seçim sistemleri, din-devlet ilişkileri gibi alanlarda uzmanlaşmıştır.

12 Dünyada 50 den fazla ülkede farklı konularda konferanslar verdi. Çalışmalarının bir kısmı farklı dillere çevrilerek yayınlanmıştır. Prof. Dr. Ömer ÇAHA nın, İkisi İngilizce olmak üzere 20 yi aşkın kitabı, yüzlerce Türkçe ve İngilizce makalesi yayınlanmıştır. Yayınları arasında iki şiir kitabı bir de romanı bulunmaktadır. Eserleri 1. Değişen Türkiye de Kadın, (ortak yayın), Kadem Yayınları, Türkiye de ve Dünyada Siyasal İdeolojiler, (ortak yayın), Orion Yayınları, TRA2 Bölgesi Sivil Toplum Kuruluşları Profili, (ortak yayın), Serka, TRA2 Bölgesinden Yoğun Kamu Çalışanı Göçü: Sorunlar ve Çözüm Önerileri, (ortak yayın), Serka, Women and Civil Society in Turkey, Ashgate Publications, Kadın Örgütleri ve Yerel Demokrasi (ortak yayın), Orion Yayınları, Türkiye de Seçim Kampanyaları (ortak yayın), Orion Yayınları, Türkiye de Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları, Sivil Toplum ve Demokrasi, (ortak yayın) Liberte Yayınları, Karda Yalın Ayak (Şiir), Orion Yayınları, Fransa da İslam Karşıtlığı ve Laisizm, Kadim Yayınları, Sivil Kadın: Türkiye'de Kadın ve Sivil Toplum, Savaş Yayınları, Aşk ve Ölüm (Roman), Popüler Kitaplar, Türkiye'de Seçmen Davranışı ve Siyasi Partiler, Orion Yayınları, Bitmeyen Beraberlik: Modern Dünyada Din ve Devlet, Timaş Yayınları, Siyasi Düşüncelere Giriş, Dem Yayınları, Women and Politics: Class Differences in Feminism (ortak yayın), Zenzka Infoteka, Armutçuk Köy Araştırması (ortak yayın), Deyam Yayınları, Dört Akım Dört Siyaset, Orion Yayınları, Aşkın Devletten Sivil Topluma, Plato Yayınları, Sivil Toplum, Aydınlar ve Demokrasi, Plato Yayınları, 2007

13 21. Türkiye'de ve Dünyada Aile (ortak yayın), Ensar Yayınları Process of EU Enlargement in the 21st Century: New Challenges (ortak yayın), University of Matej Bel, Bürokratik Devlet Yapısından Katılımcı Yönetime: İş Dünyası İçin Yeni Fırsatlar (ortak yayın), Açık Toplum Yazıları, Liberte Yayınları, Mevsimin Adı Barış (Şiir), Lotus Yayınları, Sivil Toplum, İslam ve Serbest Piyasa Ekonomisi (ortak yayın), Liberte Yayınları, 1998.

Açılış Konuşması, Davut Kavranoğlu

Açılış Konuşması, Davut Kavranoğlu SONUÇ BİLDİRGESİ Açılış Konuşması, Davut Kavranoğlu Sevgili genel başkan yardımcım, çok değerli misafirler Yeni Dijital Dünya toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Geçmişin tecrübesiyle bugünün dünyasını

Detaylı

ZİRVE SONUÇ kitabı. www.balkanekonomizirvesi.com

ZİRVE SONUÇ kitabı. www.balkanekonomizirvesi.com ZİRVE SONUÇ kitabı www.balkanekonomizirvesi.com www.balkanekonomizirvesi.com / 3 1. RUMELİSİAD ULUSLARARASI BALKAN EKONOMİ ZİRVESİ 01-02 ARALIK 2012 PROJE SAHİBİ DESTEKLEYEN KURUMLAR I. RUMELİSİAD ULUSLARARASI

Detaylı

Almanya ya Türk Göçünün 50. Yılında Türk Alman İlişkilerinin Dünü, Bugünü ve Geleceği. 04-05 Mayıs 2011. Ankara

Almanya ya Türk Göçünün 50. Yılında Türk Alman İlişkilerinin Dünü, Bugünü ve Geleceği. 04-05 Mayıs 2011. Ankara Almanya ya Türk Göçünün 50. Yılında Türk Alman İlişkilerinin Dünü, Bugünü ve Geleceği 04-05 Mayıs 2011 Ankara İÇİNDEKİLER Selamlama ve Açılış 5 Jan SENKYR Konrad-Adenauer-Stiftung Türkiye Temsilcisi Açılış

Detaylı

ORTA DOĞU DAKİ GELİŞMELERİN IŞIĞINDA TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİK PERSPEKTİFİ

ORTA DOĞU DAKİ GELİŞMELERİN IŞIĞINDA TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİK PERSPEKTİFİ ORTA DOĞU DAKİ GELİŞMELERİN IŞIĞINDA TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİK PERSPEKTİFİ 05 KASIM 2012 Editör: Özgür TONUS ADOM YAYINI NO: 02 Sempozyum Kayıt Deşifresi: Aslıhan İLHAN Cansu TAHAN Elif TEKİN Fatih

Detaylı

SEMPOZYUM 16-17-18 Nisan 2010. CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA DOĞRU ÜNİVERSİTE VİZYONUMUZ (Tebliğler)

SEMPOZYUM 16-17-18 Nisan 2010. CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA DOĞRU ÜNİVERSİTE VİZYONUMUZ (Tebliğler) SEMPOZYUM 16-17-18 Nisan 2010 CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA DOĞRU ÜNİVERSİTE VİZYONUMUZ (Tebliğler) Türk Eğitim-Sen Genel Merkezi Ankara - 2010 SEMPOZYUM 16-17-18 Nisan 2010 CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA

Detaylı

YAȘLI OLMAK ÖNCE İNSAN ÇOCUKLAR. Yașlılık Bir Varlıktır Bilge Yașlıdan Korunmaya Muhtaç Yașlıya Alzhemier; Öncesiz-Sonrasız. yiz.

YAȘLI OLMAK ÖNCE İNSAN ÇOCUKLAR. Yașlılık Bir Varlıktır Bilge Yașlıdan Korunmaya Muhtaç Yașlıya Alzhemier; Öncesiz-Sonrasız. yiz. Görme engelliler için Sesli Dergi CD niz kapak içindedir biz bir yiz Yıl: 1 Sayı: 1 Temmuz-Ağustos-Eylül 2012 YAȘLI OLMAK Yașlılık Bir Varlıktır Bilge Yașlıdan Korunmaya Muhtaç Yașlıya Alzhemier; Öncesiz-Sonrasız

Detaylı

10. YIL. Bilgi Edinme Hakkı Çalıştayı Sonuç Raporları

10. YIL. Bilgi Edinme Hakkı Çalıştayı Sonuç Raporları 10. YIL Bilgi Edinme Hakkı Çalıştayı Sonuç Raporları 27 Mayıs 2013 ÖNSÖZ Demokrasinin ve Anayasamızın en temel prensiplerinden biri olan bilgi edinme hakkı, kamu yönetiminde açıklığın ve şeffaflığın sağlanması

Detaylı

Eşitsizlik çok derin kadınların durumu korkunç

Eşitsizlik çok derin kadınların durumu korkunç Eşitsizlik çok derin kadınların durumu korkunç 19 Temmuz 2010 Devrim Sevimay/Soru Cevap Türkiye de bazı gruplar eşitsizliğin hem sosyoekonomik hem de ayrımcılık türlerinden payını sonuna kadar alıyor...

Detaylı

21. Yüzyılın Yol Haritası: Demokrasi ve Kalkınma

21. Yüzyılın Yol Haritası: Demokrasi ve Kalkınma 21. Yüzyılın Yol Haritası: Demokrasi ve Kalkınma 21. Yüzyılın Yol Haritası: DEMOKRASİ VE KALKINMA Avrupa Birliği ile İlişkiler Daha önce de belirttiğim gibi, Avrupa artık hiçbir zaman tekrar bölünmemelidir.

Detaylı

İndeks, Türkiye nin yerli ve yabancı seçkin konuşmacı profiline sahip tek konuşmacı ajansı.

İndeks, Türkiye nin yerli ve yabancı seçkin konuşmacı profiline sahip tek konuşmacı ajansı. İndeks, Türkiye nin yerli ve yabancı seçkin konuşmacı profiline sahip tek konuşmacı ajansı. Konuşmacı isimleri alfabetik sıraya göre dizilmiştir. İndeks Konuşmacı Ajansı Kataloğu pdf dokümanının çözünürlüğü,

Detaylı

TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ KARİYER PLANLAMA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (KARMER) KARİYER PLANLAMA VE GELİŞTİRME EL KİTABI

TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ KARİYER PLANLAMA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (KARMER) KARİYER PLANLAMA VE GELİŞTİRME EL KİTABI TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ KARİYER PLANLAMA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (KARMER) KARİYER PLANLAMA VE GELİŞTİRME EL KİTABI Kariyeriniz yaşamınızdır ANKARA, 2011 KARİYER PLANLAMA VE GELİŞTİRME EL KİTABI

Detaylı

Özışık'a stratejik görev

Özışık'a stratejik görev Durmuş Tanış: 'İşi ehline veririm' Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen Kariyer Günlerine katılan Tanışlar Grup Yönetim Kurulu Başkanı hemşehrimiz Durmuş Tanış başarı hikayesini anlattı. Yozgat

Detaylı

Panel: Aynı Toprakta Öteki Olmak Eğer sürekli dostluktan bahsetme ihtiyacı hissediyorsanız, bu ortada öyle bir dostluk olmadığı anlamına gelir.

Panel: Aynı Toprakta Öteki Olmak Eğer sürekli dostluktan bahsetme ihtiyacı hissediyorsanız, bu ortada öyle bir dostluk olmadığı anlamına gelir. Panel: Aynı Toprakta Öteki Olmak Eğer sürekli dostluktan bahsetme ihtiyacı hissediyorsanız, bu ortada öyle bir dostluk olmadığı anlamına gelir. Aylin Vartanyan, Arzu Öztürkmen, Ardaşes Margosyan, Vangelis

Detaylı

Biz iş yaparız onlar konuşur!

Biz iş yaparız onlar konuşur! SAYFA 1 Otobüsler tabutluk olmasın Kayseri'de 21 kişinin hayatını kaybettiği trafik kazasıyla ilgili olarak, "Emniyet kemeri olsaydı, bu kadar insan ölmezdi' kanaati oluştuğunu hatırlatan Güvenli Trafik

Detaylı

- Çalıştay Hakkında...4. - Protokol...5. - Protokol Konuşmaları...6. - Konuşmacılar...15. - Çalıştay Sonuç Raporu...17. - Değerlendirme...

- Çalıştay Hakkında...4. - Protokol...5. - Protokol Konuşmaları...6. - Konuşmacılar...15. - Çalıştay Sonuç Raporu...17. - Değerlendirme... 1 İÇİNDEKİLER - Çalıştay Hakkında...4 - Protokol...5 - Protokol Konuşmaları...6 - Konuşmacılar...15 - Çalıştay Sonuç Raporu...17 - Değerlendirme...44 - Çalıştay dan Kareler...47 3 ÇALIŞTAY HAKKINDA AMAÇ:

Detaylı

Filantropi Seminerleri. "Başrolde Ödüllü Kadınlar Var"

Filantropi Seminerleri. Başrolde Ödüllü Kadınlar Var Filantropi Seminerleri "Başrolde Ödüllü Kadınlar Var" Seminer Deşifresi 11 Aralık 2014 Sabancı Center, Hacı Ömer Konferans Salonu İstanbul Konuşmacılar: Sheryl WuDunn, Pulitzer Ödüllü Gazeteci, Half The

Detaylı

Bellekleri Taze Tutalım. Onlar Cumhuriyet ve demokrasi adına şehit oldular

Bellekleri Taze Tutalım. Onlar Cumhuriyet ve demokrasi adına şehit oldular Sayı: İlkbahar 09 / 5 Onlar Cumhuriyet ve demokrasi adına şehit oldular Bellekleri Taze Tutalım İsmail Ünal: Sonuna Kadar Erkan Can: Sanat Ustasından Yaşam Sohbetleri Leyla Alaton: Kendimi Ait Hissettiğim

Detaylı

A Ç I L I Ş K O N U Ş M A L A R I

A Ç I L I Ş K O N U Ş M A L A R I BEKTAŞİ GÜLBENGİ Bismişah Allah Allah Vakitler hayrola, Hayırlar feth ola. Şerler def ola. Müminler saf ola. Münâfıklar berbat ola. Gönüller şâd ola. Meydanlar âbâd ola. Kalplerimiz mesrûr, sırlarımız

Detaylı

bogaziçi bülteni yıl: 9 sayı: 31

bogaziçi bülteni yıl: 9 sayı: 31 bogaziçi bülteni yıl: 9 sayı: 31 Avrupa Çalışmaları Merkezi Öğrenci Forumu AVRUPA ÇALIŞMALARI MERKEZİ NEDİR? Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi Prof. Dr. Süheyla Artemel ve Nedret Kuran Burçoğlu

Detaylı

REKTÖRÜMÜZÜN MESAJI ÖĞRENCİ KONSEYİ BAŞKANI MESAJI KAMPÜS'TEN NOTLAR YENİ BİR ORYANTASYONUN ARDINDAN ÖZGÜN, DİSİPLİNLER ARASI VE ARAŞTIRMAYLA

REKTÖRÜMÜZÜN MESAJI ÖĞRENCİ KONSEYİ BAŞKANI MESAJI KAMPÜS'TEN NOTLAR YENİ BİR ORYANTASYONUN ARDINDAN ÖZGÜN, DİSİPLİNLER ARASI VE ARAŞTIRMAYLA SAYI 30 KIŞ 2011 İÇİNDEKİLER KULE 30 KOÇ ÜNİVERSİTESİ ADINA SAHİBİ Prof. Dr. Umran İnan YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ayça Yürük EDİTÖR Enis Demirbağ GÖRSEL YÖNETMEN Levent Pakdamar KATKIDA BULUNANLAR Leyla Atay,

Detaylı

ebülten Bülend Engin: ÇTSO olarak ilklere imza atan oda olduk ÇANAKKALE TİCARET VE SANAYİ ODASI ORTAK KOMİTE VE MECLİS TOPLANTISI YAPILDI

ebülten Bülend Engin: ÇTSO olarak ilklere imza atan oda olduk ÇANAKKALE TİCARET VE SANAYİ ODASI ORTAK KOMİTE VE MECLİS TOPLANTISI YAPILDI ETKİNLİKLER... 1 DUYURULAR... 8 İHALELER.... 10 FUARLAR... 11 DIŞ TİCARET TALEPLERİ. İŞBİRLİĞİ TEKLİFLERİ. MEVZUAT... 11 ORTAK KOMİTE VE MECLİS TOPLANTISI YAPILDI Bülend Engin: ÇTSO olarak ilklere imza

Detaylı

Gezi Parkı nda Ne Oldu? Katılımcıların Penceresinden Bir Gezi Parkı Değerlendirmesi. Mensur Akgün, Burak Cop, Yunus Emre, Çağla Gül Yesevi

Gezi Parkı nda Ne Oldu? Katılımcıların Penceresinden Bir Gezi Parkı Değerlendirmesi. Mensur Akgün, Burak Cop, Yunus Emre, Çağla Gül Yesevi Gezi Parkı nda Ne Oldu? Katılımcıların Penceresinden Bir Gezi Parkı Değerlendirmesi Mensur Akgün, Burak Cop, Yunus Emre, Çağla Gül Yesevi Gezi Parkı nda Ne Oldu? Katılımcıların Penceresinden Bir Gezi

Detaylı

lüyorum. Ebeveynlerinizi seniz düşersiniz. i belki de hiçbir şeyi Bu hayat mağduri- kalmayacak vaziyet-

lüyorum. Ebeveynlerinizi seniz düşersiniz. i belki de hiçbir şeyi Bu hayat mağduri- kalmayacak vaziyet- 01-15 ARALIK 2014 \\ www.212haber.com // Yıl:4 Sayı: 66 Fiyatı: 1 HAYATI OGRETIYORLAR BUGÜNLERDE farklı bir İLKELERİNİZDEN TAVİZ VERMEYİN projeye imza atan Darülaceze, Hayat Okulu ile çınarlarından biri

Detaylı

ZM RL OLMAK. SEMPOZYUM B LD R LER 22-24 Ekim 2009-1-

ZM RL OLMAK. SEMPOZYUM B LD R LER 22-24 Ekim 2009-1- ZM RL OLMAK SEMPOZYUM B LD R LER 22-24 Ekim 2009-1- Bu kitap BB Ahmet Pirifltina Kent Arflivi ve Müzesi taraf ndan yay na haz rlanm fl olup zmir Büyükflehir Belediyesi nin kültür hizmetidir. zmir Büyükflehir

Detaylı

şahin: Pendik in yapısı kültür ve sanatla değişecek

şahin: Pendik in yapısı kültür ve sanatla değişecek MARMARA BELEDİYELER BİRLİĞİ YAYIN ORGANIDIR TEMMUZ 2015 - SAYI: 48 - ÜCRETSİZDİR www.marmara.gov.tr şahin: Pendik in yapısı kültür ve sanatla değişecek Pendik Belediye Başkanı Kenan Şahin bir doktor...

Detaylı

Türkiye nin Çok Partili Hayata Geçiş Sürecinde Seçimler ve Seçmen Davranışları

Türkiye nin Çok Partili Hayata Geçiş Sürecinde Seçimler ve Seçmen Davranışları Türkiye nin Çok Partili Hayata Geçiş Sürecinde Seçimler ve Seçmen Davranışları Atacan Şahin / Siyasal İletişim Enstitüsü 1-) 1946 Seçimleri Türkiye de çok partili hayata geçişin ilk denemesi olan 1946

Detaylı

Kafkas Dernekleri Federasyonu. YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU

Kafkas Dernekleri Federasyonu. YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU Kafkas Dernekleri Federasyonu YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU Ankara, 2006 YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU Kafkas Dernekleri Federasyonu

Detaylı

ELAZIĞ İLİNİN EKONOMİK GELİŞMESİ

ELAZIĞ İLİNİN EKONOMİK GELİŞMESİ 2009/202 ELAZIĞ İLİNİN EKONOMİK GELİŞMESİ SEMİNER AÇILIŞ - TEBLİĞ - PANEL ELAZIĞ, 2009 1 İşbu kitap, 9 Ekim 2009 Cuma günü, Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası Toplantı Salonu nda gerçekleştirilen Seminerin

Detaylı