ALKOL VE MADDE KULLANIM BOZUKLUKLARI Doç. Dr. Ümit Tural
|
|
- Ece Durmaz
- 8 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ ANABİLİM DALI DÖNEM V ( ) DERS NOTLARI ALKOL VE MADDE KULLANIM BOZUKLUKLARI Doç. Dr. Ümit Tural Alkol ve Madde Kullanım Bozuklukları dersinde öğrencilere aşağıdaki konular sunulmuştur: 1. Alkol/Madde kullanım bozukluklarının gelişimi, toplumsal boyutu ve tarihçesi. 2. Bağımlılık kavramının temel özellikleri nelerdir? 3. Bağımlılığın nörobiyolojisi ile ilgili bilinenler nelerdir; 4. Alkol kullanımının yol açtığı ruhsal bozukluklar ve genel tedavi ilkeleri nelerdir? 5. Alkol kullanımı ile ortaya çıkan kalıcı organik sendromlar nelerdir? İzlemde ne tür biyolojik parametreler kullanılabilir? 6. Alkol bağımlılığının tedavisinde nüksü önlemede kullanılan ilaç ve psikoterapi yaklaşımlar nelerdir? Alkol ve Madde Kullanım Bozuklukları dersinde öğrencilerin aşağıdaki soruları cevaplayabilmesi ve tartışabilmesi beklenmektedir: 1. Alkol kötüye kullanımı ve bağımlılığı tanımları ile aralarındaki farklar nelerdir? 2. Tolerans ve yoksunluk gözlenmesinin anlamı nedir? 3. Deliryum tremens nedir? Klinik özellikleri, tedavisindeki ilkeler nedir? 4. Tiamin, alkol kullanımı ile ilişkili hangi hastalığın etiyolojisinde rol oynar ve etyopatyogenezi nedir? 5. Alkol kullanımının yol açtığı ruhsal hastalıklar nelerdir, alkol bağımlığı ve kötüye kullanımına eşlik eden diğer ruhsal bozukluklar nelerdir? 6. Disülfiram, akamprosat, naltrekson gibi ilaçların kimyasal yapıları ve etki düzenekleri nelerdir, hangi hastalara önerilebilir?
2 ALKOL MADDE KULLANIMIYLA ORTAYA ÇIKAN RUHSAL SORUNLAR A GENEL BİLGİLER Madde bağımlılıkları arasında özel bir yere sahip olan etil alkol (CH3CH2OH, içki alkolü, tahıl alkolü saf alkol, etanol, hidroksietan, etil hidrat) yüzyıllardır hekimlerin dikkatini çekmektedir. Etil alkol g/ml yoğunluğunda, 78.4 C de kaynayan, suda tamamen çözünebilen, yanıcı ve renksiz bir alkoldür. Sedatif-hipnotik bir ilaç olan benzodiazepinlerle pek çok farmakolojik özellik yönünden benzeşen bir santral sinirsistemi depresanıdır. Santral sinir sistemini doza bağımlı bir şekilde etkiler: uykuya neden olan bir sedasyondan, bilinç kaybına, koma, cerrahi anestezi ve son olarak solunum depresyonu ve kardiyovasküler kollapstan ölüme yol açabilir. Aynı zamanda gamma amino bütürik asit (GABA), glutamin, dopamin ve endojen opiyatlar gibi değişik nörotransmitter sistemleri ile etkileşir. Alkol alımı endojen opiyatlarda artışa neden olur ve bu alkol alımı ile yaşanan öfori ve keyif duygusunu bir miktar açıklar. Şu anda alkolün etkilerini antagonize eden bir farmakolojik ajan yoktur. İçki alkolü çok eski çağlardan beri keyif verici, yatıştırıcı, uyuşturucu ve ilaç olarak kullanılmıştır. Bazen dinsel törenlerde kullanılırken bazen de yasaklanmıştır. Fakat her çağda birçok toplumda alkolün ılımlı miktarda kullanımı az çok kabul görmüş, aşırı ve uzun süreli kullanımı ise onaylanmamıştır. Alkol kullanımındaki sorunlar, çağımızın en önemli sorunları arasındadır. Alkolizm sağlık sorunları, trafik kazaları, özkıyım, suça yönelme, aile parçalanması, ekonomik sorunlar, iş yaşamının bozulması gibi bek çok boyutu olan önemli bir sorundur. Ortaçağda simyacılar onu hayat iksiri olarak düşünmüşler ve hastalıklara çare olarak kullanmışlardır, hatta Hipokrat korku ve uykusuzluğun tedavisinde yarım bardak şarap yarım bardak su karışımını tedavi edici olarak hastalarına önermiştir. Günümüzde terapotik değerini kalmadığı gibi aşırı miktarda ve kronik kullanımı ve buna bağlı ortaya çıkan sorunlar nedeni ile önemli bir sosyal ve sağlık problemi haline gelmiştir. Dünyada bağımlılığı ve kötüye kullanımı en yaygın madde olan alkol zaman içinde farklı toplumlar yönetimler ve inançlar içinde farklı değerlendirilmiş, yasaklandığı gibi teşvik edilmiş 1
3 veya kutsandığı gibi haram kılınmıştır. Bununla beraber şu unutulmamalıdır ki, alkol kullanımının yol açtığı tek sorun alkol bağımlılığı değildir. Alkol kullanımı pek çok bedensel ve ruhsal rahatsızlığa yol açar (Tablo 1). Alkol kullanımının yol açtığı bazı fiziksel sorunlar aşağıda özetlenmiştir. Ruhsal bozukluklar yazının ileriki bölümlerinde anlatılacaktır. Tablo 1: Alkol kullanımının yol açtığı fiziksel sorunlar: SİSTEM ORGAN BELİRTİLER MSS GİS KVS Endokrin-üreme Sistemi Kas-iskelet Sistemi Kan Hastalıkları ve İmmün Sistem Laboratuvar Diğer Diğer Tüm beyin Periferik nöropati Serebellar dejenerasyon Santral pons miyelinozisi Corpus callosum da myelin kaybı Alkol ambliyopisi Özefagus Karaciğer Mide Pankreas Emilim bozuklukları Travmalar Demans ve ilişkili beslenme sendromları (Wernicke-Korsakoff sendromu) İki yanlı eldiven çorap tarzında uyuşma, karıncalanma, ağrı. Distalden başlar proksimale ilerler. Ayakta durma ve yürüme güçlüğü, denge bozukluğu, nistagmus görülür. Disfaji, dizartri, afoni, kornea refleksinin yitimi, midriazis, felç, stupor, koma ve ölüm Marchiava-Bignami hastalığı Görmede ilerleyici bozulma, skotomlar Özefajit, Barret metaplazi, Gastroözefagial reflü Karaciğerde yağlanma, alkolik hepatit, alkolik siroz, karaciğer işlevlerinde bozulma, hepatik koma, hepatik ensefalopati Gastrit, ülser, Mallory-Weiss yırtığı Pankreatit Pellegra, beriberi, folik asit eksikliği, skorbüt Alkolik kardiyomyopati, aritmiler, hipertansiyon, iskemik kalp hastalığı Kan şekeri düşmesi, ani kan şekeri artışları, cinsel işlevlerde bozulma, testiküler atrofi, adet düzensizlikleri Myopati, osteoporoz, femur başı nekrozu, gut hastalığı Megaloblastik anemi, immün sistem bozuklukları, otoimmün hastalıklar, viral enfeksiyon SGOT, SGPT, GGT, AF, trigliserid, kolesterol, ürik asit artışı intrakranial hematom, kas yırtılmaları, cumartesi gecesi felci Kanser ve enfeksiyon riskinde artma (özellikle ilerleyen dönemlerde herpes simplex ensefaliti ve klebsiella pnömonisi) 2
4 Alkolizmin dünya çapında ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak görülmesi nedeniyle 1994 yılında Amsterdam da düzenlenen bir karar birliği raporunda aşağıdaki bazı ilkeler üzerinde anlaşma sağlanmıştır: Alkolizm ve alkol bağımlılığı alkol alımı üzerinde bireyin kontrolün kaybettiğini belirten eş anlamlı terimlerdir. Alkol bağımlılığı belirtileri her bireyde farklı olarak ortaya çıkabilir. Alkol alan kişinin beynindeki nörokimyasal değişimlerin bağımlılık oluşumunda önemli rol oynadığı kabul edilmektedir. Erken tedavi hastalığın ilerlemesini durdurabilir, tam tedavi edebilir. Tedavi gecikmesi yaşamı tehdit edebilir. Tedavide psikolojik, psikososyal yöntemlerle ilaç tedavileri beraberce kullanılmalıdır. Alkolizm ile birlikte sık bulunan hastalıklar (özellikle depresyon ve anksiyete bozuklukları) gözden kaçırılmamalı ve tedavi edilmelidir. Tıp öğrencileri, pratisyen hekimler, tüm sağlık çalışanları ve toplum alkol kullanımının nedenleri, zararları ve sonuçları üzerine bilgilendirilmelidir. Alkolün Fizyolojik Etkileri ve Farmakolojisi Alkollü içeceklerde bulunan alkol etil alkoldür (etanol) ve kimyasal yapısı CH3-CH2-OH olarak gösterilir. Meyve ve tahıllardaki karbonhidratların fermantasyonu sonucu ortaya çıkar ve özellikle santral sinir başta olmak üzere tüm vücut için toksik bir maddedir. Kalori değeri yüksektir, 1 gr alkol 7 kalori sağlar. Alkol mide-barsak sistemindeki (ağız, özefagus, mide, ince bağırsak) mukoza epitellerinden kolayca emilir ancak emilimin %90'ı ince bağırsakların üst kısmındandır, bu bölge aynı zamanda B vitaminlerinin de emilim bölgesidir. Etanol suda kolay çözünebilir ve hızla kan dolaşımına katılarak tüm dokulara yayılır. Alkol alımını takiben alkol en yüksek kan düzeyine ortalama dakikada ulaşır. Midenin boş olması emilimi hızlandırır, ancak gene de alkolün %10-20 si mideden emilir. Ayrıca alkolün hızlı alımı da kanda üst düzeye erişme zamanını hızlandırır. İçilen içkide alkol yoğunluğu düşük (%10 20 konsantrasyon en hızlı emilimdir) ise emilim bir miktar daha hızlı olur. Midedeki emilim hızı ince barsaklara oranla daha yavaştır. Bu nedenle midenin boşalım süresini etkiliyen faktörler (kişinin emosyonel durumu, kullanılan ilaçlar, mide ameliyatları, midenin boş veya dolu olması), alkolün emilim hızını da etkiler. Kan alkol seviyesi, kişisel faktörlere (cinsiyet, fiziksel yapı, tolerans), alınan alkolün miktar ve içim hızına, alkolün emilim ve karaciğerdeki yıkım hızına bağlı olarak farklılıklar gösterir. Kana geçen alkol doku ve organlara, içerdikleri su ve kan oranında dağılır. Bu nedenle az su içeren kemik ve yağ dokusunda alkol konsantrasyonu çok düşüktür. Kandaki alkol konsantrasyonu 1 3
5 birim olarak kabul edilirse, bu yaklaşık bir değer olarak serumda ve spinal sıvıda 1. 15, idrar ve tükürük salgısında 1. 30, beyinde 0. 90, alveol havasında birimdir. Alkolün %90-98'i karaciğerde oksidasyon yoluyla alkol dehidrogenaz enzimi aracılığı ile önce asetaldehit ve asetik asit e daha sonra da karbondioksit ve su aşamasına kadar yıkılır (Şekil 1). Geri kalan alkolün %2 10 kadarı solunum ve idrar yolu ile değişime uğramadan, ihmal edilebilecek bir miktar ise ter ve feçes ile atılır. Şekil 1: Alkolün Fizyolojik Etkileri ve Farmakolojisi Alkolün metabolizması sırasında kofaktör olarak kullanılan NAD/NADH oranındaki değişiklikler bedende fizyolojik düzeneklerin işleyişini bozar. Sitrik asit (Krebs) döngüsü baskılanarak karaciğerde yağ asitleri oksidasyonu azalır, hiperlipemi gelişir. Karaciğer yağlanmasının ana düzeneği budur. Bundan başka elektron transport zinciri bozulur ve lipogenezis artar. Laktat/pürivat oranı artar, hiperlaktikasidemi gelişir. Laktik asidoza ikincil olarak hiperürisemi ortaya çıkar ve ürik asidin idrarla atılımı azalır. Hepatik glukoneogenezis baskılanarak hepatik 4
6 glikojen depoları azalır. Buna bağlı olarak kan şekeri düşer. Akut alımda ise glikojen depolarından glikoza dönüşüm sonucu kan şekeri yükselebilir. Serum lipoproteinleri ve trigliseridlerinde artış olur. Alkolün karaciğerdeki yıkılımı, emilimine oranla daha stabildir. Kan alkol düzeyindeki 1 saatlik düşüş, ortalama bir değer olarak erkeklerde 18 mg/100ml, kadınlarda 15 mg/100ml olmak üzere her iki cinste mg/100ml arasında değişmektedir. Değişik alkollü içecekler değişik düzeyde etanol içerirler. Ancak ortalama olarak bir bardak şarap gr, bir bardak sert içki 28 gr etanol içerir. Uzun süre alkol kullanan kişilerde enzim sistemlerindeki indüklenme ve duyarlılık artışı nedeniyle metabolizma daha hızlıdır. B SINIFLAMA I- Alkol kullanım bozuklukları (DSM-IV) 1- Alkol bağımlılığı 2- Alkol kötüye kullanımı II-Alkol kullanımının yol açtığı bozukluklar (DSM-IV) 1- Alkol entoksikasyonu 2- Alkol yoksunluğu sendromu 3- Alkol yoksunluğu deliryumu (delirium tremens) 4- Alkolün yol açtığı kalıcı amnestik bozukluk 5- Alkolün yol açtığı kalıcı demans 6- Alkolün yol açtığı psikotik bozukluk 7- Alkolün yol açtığı duygudurum bozukluğu 8- Alkolün yol açtığı anksiyete bozukluğu 9- Alkolün yol açtığı cinsel işlev bozukluğu 10- Alkolün yol açtığı uyku bozukluğu 11- Alkol ile ilgili başka türlü adlandırılamayan bozukluk C KLİNİK I- Alkol kullanım bozuklukları: 1- Alkol bağımlılığı DSM-IV-TR tüm maddeler için madde bağımlılığı ve kötüye kullanım için aynı ölçütleri kullanır. Alkol bağımlılığı bir ruhsal bozukluktur, etil alkol bağımlılığıdır, ancak her içki içen bağımlı değildir. Bazen normal içme nerede biter alkolizm nerede başlar sınırını çizmek kolay olmayabilir. Günümüzde alkol kullanımı ile ilgili bozukluklar: Alkol kötüye kullanımı ve alkol bağımlılığı olarak iki 5
7 bölümde incelenir (DSM-IV-TR). Çok az miktarda alkol ile zehirlenme belirtileri gösteren ya da ileri derecede saldırgan olan kişiler vardır (patolojik sarhoşluk). Dünya Sağlık Örgütü (WHO) alkol bağımlısını uzun süre ve alışılmışın dışında alkol alan, alkole bağlı ruhsal-bedenseltoplumsal sağlığı bozulan, buna karşın durumunu değerlendiremeyen; değerlendirse bile alkol alma isteğini durduramayan, tedaviye gereksinimi olan bir hasta diye tanımlamıştır. Kabaca alkolizm, kişinin bedensel ve ruhsal sağlığının, aile, sosyal ve iş uyumunu bozacak derecede sık ve fazla alkol alma olarak tanımlanabilir. Ayrıca alkol alma isteğini durduramama ve alınan alkol miktarının giderek artması (tolerans), gözlenen diğer belirtilerdendir. Alkolizm tanısında bir güçlük yoktur. Hasta ve hasta yakınları alkolizmi kolaylıkla tanırlar. Ancak hastaların büyük bir kısmı hekime ailenin, işyerinin ya da başka bir sosyal kurumun baskısı ile gelirler. Bundan dolayı kişi içtiği miktarı saklayabilir, muayene sırasında fazla belirti olmayabilir. Çevrenin bilgisi alınmadan bağımlılığın ne derece ciddi boyutlarda olduğu anlaşılamayabilir. Klinik olarak yeterli işlevselliği sürdürmek için günlük büyük miktarlarda alkol alma gereksinimi, hafta sonlarında düzenli ağır alkol tüketimi veya uzun dönem tıkınırcasına ağır alkol alımı gibi davranış örüntüleri alkol kullanım bozukluklarının şiddetinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Alkol bağımlılığı olan kişilerin iş ve sosyal işlevselliklerinde ciddi bozulmalar vardır. Alkollüyken şiddet davranışı gösterme, işe gidememe, iş kaybı, yasal sorunlar (sarhoşken yapılan bir davranıştan ötürü tutuklanma, trafik kazası gibi), aile üyeleri veya arkadaşlarıyla aşırı alkol kullanımı ile ilgili tartışmalar gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bağımlılık durumunda genellikle kişilerde şu özellikler gözlenebilir: Bedensel zararı görüldüğü halde içki içmeyi sürdürmek, ruh sağlığı üzerinde görüldüğü halde içki miktarını artırmak( ki bu doz bağımlı olmayanlarda ciddi zehirlenme belirtilerine yol açar), içki bırakılınca bırakma/kesilme belirtilerinin ortaya çıkması, içkiye karşı aşırı istek ve tutku bırakma/kesilme belirtilerinin engellemek için içki içmek, içki içme eylemi dışındaki başka ilgi, duygu ve zevklere yer verememek. ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde yapılan çalışmalarda erişkinlerin yaklaşık yarısının düzenli alkol kullanmakta olduğu görülmektedir. Bu durum alkol alımının kabul gören yaygın bir davranış olduğunu göstermektedir (Şekil 2 ve 3). Bu ülkelerde kalp hastalıkları ve kanserden 6
8 sonra en önemli sağlık sorunu alkol kullanımıdır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise alkol tüketimi ve alkole bağlı sorunlar hızla artmaktadır. Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) verilerine göre ( ) Tekel'in ürettiği alkollü içkilerde çok önemli bir değişiklik olmamıştır. Ancak özel girişimcilerin ürettiği bira tüketimi üçe katlanmıştır. Yine özel girişimcilerin ürettiği şarap ve yurt dışından getirilen sert içkilerin (viski, votka, vb) tüketimi de hızla artmaktadır. Yine DİE verilerine göre; trafik kazalarından ölümler ve özkıyım olayları da artmaktadır. Bu olaylarda alkol birincil sorumludur. Alkol Bağımlılığının Tanı Ölçütleri (DSM - IV) 12 aylık dönem içerisinde herhangi bir zaman ortaya çıkan, aşağıdakilerden üçü (ya da daha fazlası) ile kendini gösteren, klinik olarak belirgin bir bozulmaya ya da sıkıntıya yol açan uygunsuz alkol kullanım davranışı örüntüsüdür. 1. Aşağıdakilerden biri ile tanımlandığı üzere tolerans gelişmiş olması a) Entoksikasyon ya da istenen etkiyi sağlamak için belirgin olarak artmış miktarlarda alkol kullanma gereksinimi b) Sürekli olarak aynı miktarda alkol kullanılması ile belirgin olarak azalmış etki sağlanması 2. Aşağıdakilerden biri ile tanımlandığı üzere yoksunluk gelişmiş olması a) Alkole özgü yoksunluk sendromu b) Yoksunluk belirtilerinden kurtulmak ya da kaçınmak için alkol alınması 3. Alkol, çoğu kez tasarlandığından daha yüksek miktarlarda ya da daha uzun bir dönem süresince alınır. 4. Alkol kullanımını bırakmak ya da denetim altına almak için sürekli bir istek ya da çabalar vardır. 5. Alkolü sağlamak, alkol kullanmak ya da alkolün etkilerinden kurtulmak için çok fazla zaman harcamak. 6. Alkol kullanımı yüzünden önemli toplumsal, mesleki etkinlikler ya da boş zamanları değerlendirme etkinlikleri bırakılır y ada azaltılır. 7. Alkolün neden olmuş ya da alevlendirmiş olabileceği, sürekli olarak var olan ya da yineleyici bir biçimde ortaya çıkan fizik ya da psikolojik bir sorunun olduğu bilinmesine karşın alkol kullanımı sürdürülür. Epidemiyoloji Genellikle yaşlar arasında görülse de aktif alkol kullanımının en yüksek yüzdesi yaşları arasında kümelenmektedir. 45 yaşından sonra ortaya çıkışı durumunda altta yatan bir psikiyatrik bozukluktan şüphelenilmelidir. Tüm dünya göz önüne alınırsa kadınların sayısı erkeklere göre çok azdır. Ancak gelişmiş ülkelerde kadın erkek sayısı giderek birbirine yakınlaşma eğilimindedir. 7
9 Şekil 2: Dünyada Alkol Tüketimi DSM-IV verilerine göre ABD de alkol kötü kullanımının yaşam boyu riski kadınlarda %10, erkeklerde %20; alkol bağımlılığının yaşam boyu riski ise kadınlarda %3 5, erkeklerde %10 dur (Şekil 2). Alkol bağımlılığı ve alkol kötü kullanımının birlikte yaşam boyu yaygınlığı %13,8 olarak bildirilmektedir. ABD de yaşları arasındaki ergenlerin % 50 sinin en az bir kez alkolü denediği ve % 25 inin kendilerini düzenli alkol kullanıcısı olarak tanımladığı bildirilmiştir. Tüm sosyoekonomik sınıflarda görülmekle beraber beyaz ırkta daha yaygındır. ABD erişkin vatandaşlarının yaklaşık %30 45 i alkol sorunlarının olduğu (amnezi, sarhoş araba kullanma ya da işine gidememe) geçici bir dönem yaşamışlardır. Alkolle ilişkili sorunlar erkeklerde kadınlara göre 2 ile 3 kat daha sık görülmektedir. Erkeklerde alkolle ilişkili bozukluklar genç erişkin döneminde başlasa bile bunların sosyal problem haline gelmesi 30 lu yaşlarda başlar ve bu dönemde farkına varılır. Erkekte alkol kullanım bozuklukları ile ilgili belirtilerin 45 yaşından sonra ortaya çıkması nadirdir. Kadınlar için böyle bir genelleme yapmak mümkün değildir. Alkollü içki satan yerlerde çalışanlar, oyuncular, yazarlar, denizciler, doktorlar gibi bazı mesleklerde alkol kullanımı daha sıktır. Şehirlerde kırsal alana göre kullanımı daha yaygındır. Ülkemizde alkol kullanımı ile ilgili epidemiyolojik veriler yeterli değildir. 8
10 Şekil 3: Alkol Kötüye Kullanımı ve Bağımlılığının Epidemiyolojisi Etiyoloji Alkol kullanımına bağlı bozukluklar, genellikle tüm ruhsal bozukluklarda olduğu gibi, bio-psiko-sosyal model ile en iyi açıklanabilen heterojen bir hastalık gurubudur. Alkol kullanımına bağlı bozukluklarda, diğer psikiyatrik durumlara benzer şekilde olduğu gibi multifaktöryel bir etiyoloji söz konusudur. Klasik olarak bir bağımlılığın oluşabilmesi için üç faktörün gerekliliği kabul edilir. Bunlar; kişilik faktörü, çevre faktörü ve maddenin kendisidir. 1. Psikolojik Kuramlar i) Psikanalitik kuramlar: Alkol kullanım bozukluklarının (bağımlılık ve kötüye kullaım) psikodinamik nedenini açıklamaya yönelik kuramlar, aşırı baskıcı süper ego ve cinsel gelişimin oral fazındaki fiksasyon üzerine odaklaşmıştır. Psikanalitik kurama göre aşırı katı ve baskıcı süper egoları olan kişiler alkolü bilinçdışı gerginliklerini azaltmak için alırlar. Psikodinamik kuramlar bu kişileri genel olarak bağımlı, utangaç, yalnızlığa eğilimli, bunaltısı yoğun, engellenmeye dayanma gücü düşük, ürkek, gergin, aşırı duyarlı ve cinsel dürtülerini bastırmış kişiler olarak tanımlarlar. Bağımlılık gereksiniminin doyurulamaması sonucu oluşan öfke/saldırganlık duygusu, kişinin kendisine ve/veya sembolik bazı reprezantasyonlara zarar verme şeklinde bilinçli ve/veya bilinçdışı şekilde doyum arar. 9
11 ii) Davranışçı kuramlar: Davranış bilimciler sürekli alkol almayı öğrenilmiş bir davranış olarak görürler. Alkol alımının anksiyeteyi azaltan, rahatlatan özellikleri gibi olumlu pekiştirici yanları ilk alkol alımından sonra bu davranışın sürmesine katkıda bulunur. Kişiler sıkıntı ve sorunlarla baş etmede zorlukları olduğunda alkole yönelirler ya da aldıkları alkol miktarını arttırırlar. Ya da negatif pekiştiren dediğimiz kişiyi huzursuz, rahatsız eden yoksunluk belirtilerinin oluşmaması için kişi alkol almaya devam eder. 2. Biyolojik-Genetik Etkenler: Alkol bağımlılığının oluşumunda kalıtımsal etkenlerin önemi uzun yıllardır vurgulanmaktadır. Alkol bağımlılarının ailelerinde, birinci derece yakınlarda bağımlılık oranı 3 4 kat daha yüksektir. Aile öykülerinde alkol kullanımı olanlarda bozukluk daha şiddetli seyretme eğilimindedir. İkiz çalışmalarında tek yumurta ikizlerinde bağımlılık oranının çift yumurta ikizlerine ya da ayrı cinsiyetteki kardeşlere oranla daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Evlat edinme çalışmalarından çıkan sonuçlar da genetik etmenlerin rolünü desteklemektedir. Çocukluk çağında dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu veya davranış bozukluğu hikâyesi, yetişkinlikte alkol ile ilgili bozukluklar için bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Alkol kullanımı ile ilgili bozukluklara özgül bir kişilik bozukluğu gösterilmemiştir. Ancak kişilik bozuklukları ve özellikle antisosyal kişilik bozukluğu yatkınlaştırıcı neden olarak düşünülmektedir. Alkol bağımlısı kişiler bağımlı olamayan kişilere göre 20 kez daha fazla antisosyal kişilik bozukluğu ve davranım bozukluğu gösterme eğilimindedir. Bundan başka borderline, obsesif kompulsif, kaçıngan ve bağımlı kişilik bozuklukları gözlenmektedir. Bazı ırklarda alkole doğuştan gelen bir intolerans söz konusudur. Japonlar, Koreliler, Tayvanlılar ve Amerikan Kızılderililerinde alkolün istenmeyen, huzursuz eden yan etkileri ya da zehirlenme belirtileri daha düşük dozlarda ortaya çıkmakta ve bu nedenlerden dolayı bu ırk mensupları alkol dozunu arttıramadıklarından doğal olarak alkol bağımlılığından diğer ırklara göre alkol bağımlılığı açısından daha az risk taşımaktadırlar. 3. Çevre ve Kültürel Etkenler Alkolün kolay elde edilebilir ve ucuz olması alkol tüketimini arttıran bir özelliktir. İnanç ve töreler ile alkol kullanımının hoş 10
12 görülmediği toplumlarda alkol kullanım oranı daha düşüktür, ancak sıfır değildir. Bazı kültürel ve etnik guruplar alkol kullanımı konusunda kendilerini sınırlamaktadır. Örneğin ABD de Asyalılar ve muhafazakâr protestanlar fazla miktarda alkol kullananları hoş karşılamadıkları için, liberal protestanlar ve katoliklere göre daha az alkol kullanmaktadır. Alkol ile ilgili bozukluklar bütün sosyoekonomik sınıflarda görülmekle birlikte ekonomik düzey arttıkça görülme sıklığı da artar. Komorbidite Alkole bağlı bozukluklar ile en sık birlikte görülen bozukluklar antisosyal kişilik bozukluğu, duygudurum bozuklukları ve anksiyete bozukluklarıdır. Alkole bağlı bozuklukları olan kişilerde özkıyım girişimi sıklığının topluma göre daha fazla olduğu bilinen bir gerçektir. Özkıyım girişimi riskleri arasında madde kullanmak ve madde etkisinde olmak önemli bir yatkınlaştırıcı etmendir. Başarılı özkıyımlarda olguların kanında %15 inde yasadışı ilaç, %50 sinde alkol saptanmıştır. Alkol kullanımı süperegonun kontrolünü ortadan kaldırdığı (disinhibisyon) için bastırılmış olan (represyon) uygunsuz duygu ve dürtülerin, örneğin saldırganlık veya cinsel eylemler gibi, ortaya çıkmasını ve davranışa dönüşmesini kolaylaştırabilir. Alkole bağlı bozukluğu olan kişilerde majör depresyonun yaşam boyu yaygınlığı yaklaşık % dır. Özellikle detoksifikasyon tedavisi sırasında/sonrasında depresyon gözlenme sıklığı yüksektir ve bu durum daha çok kadınlara göre erkek alkoliklerde gözlenmektedir. Alkole bağlı bozukluğu ve majör depresyonu olan kişiler özkıyım girişimi için daha büyük risk altındadır ve diğer madde bozuklukları tanılarını almaları da olasıdır. Bipolar I bozukluğu olan hastaların da alkol bağımlılığı gelişimi açısından risk altında oldukları düşünülmektedir. Alkole bağlı bir ruhsal bozukluğu olan kişilerin % kadarı anksiyete bozuklukları tanısı almaktadır. Bu tür hastalarda panik bozukluğu ve sosyal fobi, anksiyete bozuklukları içinde en sık karşılaşılan komorbid ruhsal bozukluklarıdır. Anksiyetenin azaltılması için kendini tedavi amacı ile (self-medikasyon) kullanılan alkol daha sonra kalıcı bir bozukluk olarak yerleşme riskini ya da en azından var olan ruhsal bozukluğun kötüleşmesi riskini taşımaktadır. Madde kullanım bozuklukları genel olarak çoğul bağımlılık olarak gözlenir. Örneğin sigara kullanan kişi alkolde kullanır. Alkol kullanan sigara ve esrar kullanır vs. Alkol kullanım bozukluğu 11
13 olan hastaların başka bir bağımlılığa sahip olma şansları, kullanım bozukluğuna sahip olmayanlara göre yaklaşık yedi kat daha fazla bulunmuştur. Bunun tersine psikiyatrik hastalıklardaki alkol kullanım bozukluğu birlikteliği ise yaşam boyu yaygınlık olarak %22 30 olarak bulunmuştur. Psikiyatrik hastalığa sahip bireylerin yaklaşık %64 ünde madde kullanım öyküsü saptanmış ve bunların %29 u DSM III R ölçütlerine göre madde kullanım bozukluğu tanısı almıştır. Bu bozukluklar arasında en büyük yeri alkol ile ilgili olanlar almaktadır. Alkol Bağımlılığında Tipleme Çalışmaları Bilinen en klasik tipleme Cloninger in (1987) Tip 1 ve 2 alkolizm tanımlamasıdır. Daha sonra Babor tarafından benzer bir tipleme yapılarak Tip A ve B tanımı kullanılmıştır. Tip 1 (ya da tip A) alkolizm alkoliklerin %75 ini oluşturur. Bu tipte alkol sorunları genellikle 25 yaş sonrası başlar, kendiliğinden alkol arama davranışları daha azdır, alkol kullanımı ile ilgili korkuları ve suçluluk duyguları vardır, psikolojik bağımlılıkları vardır, yenilik arayışları kısıtlıdır ve zarar görmeden yüksek düzeyde kaçınmaları vardır, çocukluk dönemi psikolojik sorunları daha azdır, eşlik eden başka madde kullanımı ve diğer ruhsal rahatsızlıklar daha azdır. Tip 2 (ya da Tip B) alkolikler, genelde 25 yaşından önce alkol kullanımı ile ilgili sorunlar yaşamaya başlarlar, genellikle kendiliklerinden alkol arama davranışları yüksektir, alkol bağımlılığıyla ilgili olarak nadiren korku ve suçluluk duyarlar, riskli davranış arayışları yüksektir ve kendilerine gelecek zarardan daha az korkarlar, çocukluk dönemi ruhsal sorunları, eşlik eden diğer madde kötüye kullanımları ve ruhsal bozukluk sıklığı daha fazladır. Dolayısı ile Tip 1 alkolikler Tip 2 alkoliklere göre daha iyi tedavi prognozuna sahiptirler. Avrupa da yaygın olarak Lesch tipolojisi kullanılmaktadır. Bu sınıflandırma sisteminde I, II, III, IV tiplemeleri vardır (Şekil 4). Bu tipolojiyle ilgili tedavi çalışmaları da yapılmış ve tip I ve II için akamprosat, tip III ve IV için naltreksonun daha etkili olduğu ileri sürülmüştür. Tip I olgular alkolü çekilme belirtileri ile mücadele için, tip II olgular çatışma çözücü ve anksiyete azaltıcı, tip III olgular self medikasyon ve antidepresan olarak kullanırlar. Tip IV olgular ise alkol bağımlılığını öngören beyin hasarı ya da işlev bozukluğu öncüllerine ve 12
14 öyküsüne sahiptirler. Dolayısı ile alkol kullanımı biyolojik özelliklerin sonucu bir aktarım ve biyolojik özelliklerine uyarlanma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Şekil 4: Alkol Bağımlılığında LeschTipolojisi National Institute on Alcohol Abuse and Alcoholism tarafından yaptırılan bir çalışmada Moss ve arkadaşları ABD alkoliklerinin 5 alt tipini tanımlamışlardır: Genç yetişkin tip, alkoliklerin yaklaşık %32 sini oluşturur. En yaygın grubu teşkil ederler. Nadiren tedavi için yardım ararlar. Ortalama 20 li yaşlarda alkolik olurlar, ortalama yaşları 24 dür. Diğer alkoliklere göre içme sıklığı az olmakla beraber tıkınırcasına içerler. Genç antisosyal alt grup alkoliklerin %21 ini oluştururlar. Ortalama 26 yaşındadırlar. 15 li yaşlarda içmeye başlarlar ve 18 ya da daha erken yaşlarında alkolik olurlar. Tütün ve esrar kullanmaya eğilimlidirler. Genellikle genç yetişkin ve genç antisosyal tip örtüşmeme eğilimindedir. İşlevsel alt tip alkoliklerin yaklaşık %19 unu oluşturur. 13
15 Genellikle orta yaşlıdırlar, diğer alkoliklere göre düzenli ilişkileri, iyi eğitim düzeyleri ve yüksek gelirleri vardır. Genellikle gün aşırı içme eğilimleri vardır, içtikleri zaman 5 ve daha üzeri içki alırlar. Orta düzeyde ailesel olan tip alkoliklerin yaklaşık %19 unu oluşturur. Yakın akrabaların yaklaşık yarısı alkoliktir. Bu tip alkolikler yaklaşık 17 yaşında içmeye başlar ama erken 30 lu yaşlarında alkolik olurlar. Kronik ağır tip ise en nadir tiptir ve alkoliklerin %9 unu oluşturur. Bu alt grup genellikle erkekler tarafından oluşturulur, yüksek boşanma oranları vardır, sıklıkla yasadışı ilaç kullanımı da mevcuttur. Bunlardan başka von Knorring, Sullivan, Gilligan & Gilligan gibi sınıflandırma sistemleri mevcut olsa da bu sistemler arasında önemli düzeyde tanım benzerlikleri mevcuttur. Alkol Bağımlılığının Nörobiyolojisi Alkol bağımlısı olanlar ya da alkolü kötüye kullananlarda sıklıkla başka psikoaktif maddelerin kullanımı da görülmektedir: Esrar, benzodiyazepinler, kokain, v.s. Alkol bağımlılarında ruhsal çökkünlük sık görülür. Bu çökkünlüğün bir neden mi yoksa bir sonuç mu olduğu tartışılmalıdır. Bazı nörotransmitterlerin alkolizm gelişiminde rol aldığı ileri sürülmektedir. Dopamin, serotonin, GABA ve opioid peptidler alkol arama davranışının oluş mekanizmalarında rol oynamaktadır (Şekil 5). Şekil 5: Mezolimbik Ödül Sistemi Dopamin lökomotor aktiviteyi, ödüllendirilme, haz, öfori (keyif) hissinin oluşumunu kontrol eder. Ventral tegmental alandan nükleus akkumbense giden dopaminerjik yolların tüm bağımlılık tiplerinin oluşumunda en önemli yol olduğu ileri sürülmektedir. Endorfinler acı ve keyif verici uyaranlara karşı yanıtı ve bunlara uyumsal işlevleri 14
16 düzenleyerek bağımlılığın oluşumuna katılırlar. Arkuat nükleustan gelen beta endorfin yolakları ventral temental alandaki dopaminerjik nöronları aktive ederek bağımlılık gelişiminde yardımcı olur. GABA, alkolün anksiyete giderici ve motor koordinasyonu bozucu etkisine aracılık etmektedir. Bağımlılık öncesi alkol alımı GABA erjik sistemi aktive eder ve glutamaterjik sistemi inhibe eder (Şekil 6). Alkol kullanımı devam ettikçe biyolojik sistem alkolün etkilerini dengelemek için GABA erjik reseptörlerde down-regulasyon oluşur ki bu durum eksitatör ileti sistemi olan glutamaterjik sistemin inhibitör sistem olan GABA erjik sistem karşısında baskın duruma geçmesine neden olur. Kişi artık aşırı uyarılmışlık halini gidermek için tekrarlayan biçimde alkol almak zorunda kalmaktadır. Şekil 6: Alkol Bağımlılığında GABA ve Glutamaterjik Sistem Serotonin genel olarak duygudurumun belirlenmesinde ve dürtüsel davranışın oluşumuna katılmaktadır. Çeşitli beyin nörotransmitterleri ve nöromodulatörleri üzerine alkolün etkilerinin anlaşılmaya çalışılmasının temel amacı, yeni ilaçların geliştirilmesini sağlamak ve tedavide daha etkili seçenekleri geliştirmektir. İlaç tedavilerinde genel olarak istenenler aşağıdaki gibi özetlenebilir: Güçlü ve karşı konulamaz alkol/madde alma isteğini (craving) azaltma Madde kullanma davranışını değiştirme/durdurma Nüksü önleme Yüksek risk taşıyan bireylerde alkol/madde bağımlılığı gelişimini önleme Alkol/madde bağımlılığını tedavi etme 15
17 2- Alkol kötüye kullanımı Alkol kötüye kullanımı DSM-IV-TR de alkol kullanımının henüz bağımlılık aşamasına gelmemiş şeklini tarif etmek için kullanılmaktadır. Kişinin klinik olarak belirgin bir alkol kullanımı veya sıkıntıya neden olacak şekilde alkol kullanımı olmakla beraber henüz tolerans veya alkol kesilmesinde ortaya çıkan yoksunluk sendromu gelişmemiştir. Ancak, unutulmamalıdır ki alkolün iyiye kullanımı söz konusu değildir. ICD- 10'a göre "Zararlı-Tehlikeli Kullanım" olarak değerlendirilen durum genel anlamda kişinin kendine ve çevresine zararlı olabilecek durumlarda alkollü içki almasıdır. Alkol Kötüye Kullanım Ölçütleri (DSM-IV) A.12 aylık bir dönem içerisinde herhangi bir zaman ortaya çıkan, aşağıdakilerden üçü (ya da daha fazlası) ile kendini gösteren, klinik olarak belirgin bozulmaya ya da sıkıntıya yol açan uygunsuz kullanım davranışı örüntüsü. 1. İşte, okulda ya da evde alması beklenen başlıca sorumlulukları alamama ile sonuçlanan yineleyici biçimde alkol kullanımı, 2. Fizik olarak tehlikeli durumlarda yineleyici biçimlerde alkol kullanımı, 3. Alkolle ilişkili yineleyici biçimde ortaya çıkan yasal sorunlar, 4. Alkolün etkilerinin neden olduğu ya da alevlendirdiği, sürekli ya da yineleyici toplumsal ya da kişiler arası sorunlara karşın sürekli alkol kullanımı, B. Bu belirtiler alkol bağımlılığı ölçütlerini hiçbir zaman karşılamamıştır. II-Alkol kullanımının yol açtığı bozukluklar (DSM-IV) 1-Alkol entoksikasyonu Alkol entoksikasyonu, alkol alımı sırasında yada çok kısa süre sonra ortaya çıkan uygunsuz davranışlar ve psikolojik değişiklikler değişiklikleri (Uygunsuz cinsel yada saldırgan davranışlar, duygudurumda değişkenlik, yargının bozulması, sosyal ve mesleki fonksiyonlarda bozulma) ile birlikte nörolojik belirtilerin de (dizartrik konuşma, dengesiz yürüme, koordinasyon bozulması, nistagmus, dikkat ve hafızada bozulma, stupor ve koma) ortaya çıktığı bir durumdur. Alkol entoksikasyonu fatal olabilir. İleri derecede toksikasyon solunum depresyonu, koma ve ölüme kadar ilerleyebilir. ABD de yasal olarak kabul edilen değer mg/ml dir. Ülkemizde bu değer 50 mg/ml dir (yani kanda %0.025 oranında alkole eşittir, Tablo 1). Kişinin daha önce alkol kullanıyor olması, kişisel direncin bulunması, tolerans gelişmiş olması ve karaciğer bozuklukları gibi faktörlere bağlı olarak alınan alkol miktarının kişiye göre etkisi farklı olabilir. Klinik belirtiler kullanılan 16
18 alkol miktarı hakkında kabaca bilgi verir fakat bu bulgular değerlendirilerek kesin bir sonuca varılamaz. Özellikle yasal-adli durumlarda kandaki alkol miktarı kan numunesinden direkt olarak veya alveol havası, idrar ve tükürükteki konsantrasyonu ölçülerek indirekt olarak tespit edilir. Tablo 1: Kan alkol konsantrasyonu ve beklenen belirtiler (mg/ml) Hafif fizyolojik bozukluk Araba kullanma gibi kompleks hünerlerde bozukluk Efori, kendine güvende artış, reaksiyon cevabında ve dikkatte bozulma, gülme, fazla konuşma ve duygusallaşma Reaksiyon cevabı, dikkat, görüş keskinliği, duyumsal- motor koordinasyon ve muhakeme gücünde artan bozulma Heceleri karıştırarak konuşma, kararsızlık, huzursuzluk Ataksi, belirgin sarhoşluk, mide bulantısı, sendeleyerek yürüme, koordinasyon kaybı, uyuklamaya eğilim Letarji, kusma, uyuklama, koma riski Stupor veya koma, kusmuğun aspire edilme tehlikesi. 350 mg/ml Solunum merkezi paralizisi sonucu artan ölüm tehlikesi. ve üstü Patolojik sarhoşluk (İdyosenkratik alkol intoksikasyonu): Kimi kişilerde zehirlenme oluşturmayacak, az miktarlarda alkol alımı sonrasında saldırganlık ve şiddet davranışı ortaya çıkar. Birlikte konfüzyon, yönelim bozukluğu, görsel varsanılar, geçici sanrılar olabilir. Kişiler dürtüsel, saldırgan davranışlar gösterebilir ve başkaları için tehlikeli olabilirler. Özkıyım düşünceleri ya da girişimleri olabilir. Bu durum sıklıkla bir kaç saat sonra uzun bir uyku dönemi ile sona erer. Kişiler uyandıklarında bu dönemi anımsamazlar. 2-Alkol yoksunluğu sendromu Eski psikiyatrik sınıflandırmalarda komplike olmamış yoksunluk olarak adlandırılırdı. Deliryum tremens ise komplike olmuş yoksunluk olarak adlandırılırdı. Ancak komplikasyonsuz kabul edilen yoksunluk tablosunda nöbetler ve aşırı otonomik hiperaktivasyonlar ile ölüm olabildiğinden bu sınıflandırma terkedilmiştir. Alkol yoksunluğu uzun dönem ve fazla miktarlarda alkol kullanımından sonra alkol miktarının azaltılması ya da kesilmesi ile ortaya çıkan bir durumdur. Belirtiler 6 8 saat içerisinde başlar, 2. ve 3. günler en üst düzeye ulaşır, 4 ve 5. 17
19 günlerde azalır. Yorgunluk, beslenme bozukluğu, fiziksel hastalıklar ve depresyon yoksunluk belirtilerini arttırabilir. Yoksunluk belirtilerinde ana kümeler nörolojik, otonomik ve ruhsal belirtiler olarak 3 e ayrılabilir: a) Nörolojik belirtiler: Baş ağrısı, ellerde, göz kapaklarında ve dilde yaygın kaba titremeler (tremorlar), konuşma bozukluğu (dizartri), denge bozukluğu, derin tendon reflekslerinde (DTR) artma, istemsiz kas kasılmaları (myoklonus), epileptik nöbetler görülür. Hastaların %3 gibi kısmında nöbetler görülebilir. Gözlenen epileptik nöbet alkolün bırakılmasından saat sonra ortaya çıkar, jeneralize, tonik klonik bir nöbettir. İlk nöbetten 3 6 saat sonra nöbet sıklıkla yineler. Alkolü bırakma, azaltma ya da kullanma öyküsü olsa bile kişide nöbetler gözlendiğinde altta yatabilecek kafa travma ve yaralanmaları, merkezi sinir sistemi enfeksiyonları, intrakraniyal neoplasmlar, diğer serebrovaskuler hastalıklar, hipoglisemi, hiponatremi, hipomagnesemi gibi nedenler araştırılmalıdır. b) Otonomik hiperaktivite belirtileri: Bunlar, midriyazis, anksiyete, tremor, uyarılmışlık hali, taşikardi, terleme, kan basıncının yükselmesi, göğüste sıkışma, yüzde kızarma, bulantı, kusma, ishal, ağız kuruluğu, sindirim güçlükleri gibi belirtilerdir. c) Ruhsal belirtiler: Uykusuzluk, korkulu düşler, sıkıntı, kaygı, öfke, gerginlik, huzursuzluk, engellenme eşiğinde düşme, tartışma ve kavgacılık, konsantrasyon güçlüğü, algı bozuklukları görülebilir. 3-Alkol yoksunluğu deliryumu (delirium tremens) Bu durum komplike olmuş yoksunluk gibi değerlendirilmekte idi. Ancak bugün ayrı bir klinik antite olarak değerlendirilmektedir. Deliryum tremens yüksek oranda morbidite ve mortaliteye neden olan acil medikal müdahalenin gerektiği tıbbi bir durumdur. Alkolün bırakılmasından ya da azaltılmasından sonra sıklıkla ilk 72 saat içinde görülür, ancak ilk hafta içinde de ortaya çıkabilir. Alkolü bırakmak için hospitalize edilen hastaların %5 kadarında deliryum tremens gelişmektedir ve tedavi edilmediği takdirde %20 ölüm oranına sahiptir. Ölüm sıklıkla pnömoni, böbrek, karaciğer ve kalp yetmezliği nedeniyle olur. Deliryum tremens gelişiminde rol oynayan etkenlerin ne olduğu tam olarak belirlenemese de yoğun içicilerde ve fizik sağlığı bozulan alkoliklerde daha sık olarak görüldüğü kabul edilmektedir. Fizik sağlığı iyi olan ve tıkınırcasına içme olmayan alkoliklerin yoksunluk belirtileri 18
20 nadiren deliryuma ilerler. Genellikle 5 15 yıl ağır içme döneminden sonra ortaya çıkar. Bedensel hastalıklar, enfeksiyon, beslenme bozuklukları ve kafa travmaları yatkınlık yaratır. Deliryum tablosu 3 ana başlığı içerir: (1) Otonomik hiperaktivite belirtileri, (2) özellikle görsel ve dokunsal tipte olan algı bozuklukları ve (3) psikomotor aktivitede hipereksitabiliteden letarjiye kadar değişebilen dalgalanmalar. Ayrıca hastalarda düşünce bozuklukları (sanrılar) görülebilir. Deliryum tremens in başlıca klinik özelliği saatler ya da günler içinde gelişen ve gün içinde dalgalanmalar gösteren bilinç bozukluğudur. Bilinç bozukluğu çevrede olan bitenin ayırtında olma düzeyinin azalması şeklinde görülür. Hasta gün içinde açılıp kapanmalar gösterebilir. Yani klinik tablo gün içerisinde dalgalanmalar gösterir. Kişinin dikkati ilgisiz uyaranlara dağılır, dikkati bir nokta üzerine odaklama yetisi bozulmuştur. Birlikte yönelim, bellek, dil ve yargılama bozuklukları bulunur. Konuşma dağınık ve ilgisizdir. Konudan konuya atlamalar olur. Canlı, kişiyi korkutan, ürküten görsel ve dokunsal varsanı ve yanılsamalar sıktır. Uyku uyanıklık döngüsü bozulmuştur. Huzursuzluk ve psikomotor ajitasyon eşlik eder. Yatak çarşaflarını çekiştirip durma, yataktan kalkmaya çalışma sık görülen belirtilerdir. Bunun yanında uykuya eğilim ve stupor görülebilir. Duygulanımda bunaltı, korku, panik, öfke, çökkünlük, öfori olabilir. Hastanın görünümü şaşkın, endişeli, dağınık, gergin ve huzursuzdur. Birlikte otonom sinir sistemi etkinliğinde belirgin artış vardır. Gözlenebilen otonom sinir sistemi etkinliğinde artış belirtileri tüm bedende yaygın titremeler, ateş, nabız ve kan basıncında artış, solunumda hızlanmadır. Dehidratasyon, elektrolit bozuklukları (Na, K, Mg azlığı) ve enfeksiyona eğilim görülür. 4-Alkole bağlı kalıcı amnestik bozukluk Uzun süreli alkol kullanımına bağlı bellek bozukluğu alkol amnestik sendromu olarak bilinmektedir. Wernicke ve Korsakoff sendromları olarak da bilinen bu klinik tablolar DSM sınıflamasında alkole bağlı amnestik bozukluk olarak sınıflandırılmaktadır. 35 yaşından küçük bireylerde nadiren görülür. Karaciğer bozukluğu gibi alkol kötüye kullanımının diğer kanıtları da tipik olarak bu bozuklukta bulunur. Her iki hastalığın da asıl patolojisinde yetersiz beslenme veya 19
21 emilim bozukluğuna bağlı olarak gelişen tiamin (B1) eksikliği olduğu kabul edilmektedir. Myelin kılıfının oluşumunda ve devamlılığında rol oynayan bu maddenin eksikliğinde özellikle derin beyin bölgelerinde (hipotalamus, talamus, mamiller yapılar) peteşiyal kanamalar görülmektedir. Wernicke Ansefalopatisi (alkolik ensefolopati): Birkaç gün veya birkaç haftalık sürede hastalık gelişir. Yakın hafıza bozukluğunun yanında konfüzyon, ataksi, oftalmopleji ve nistagmus görülür. Hastalar konfüze olup uyanıklıklarını sürdürmekte güçlük çekerler. Ataksik yürüme, nistagmus ve oftalmopleji (en sık olarak altıncı kraniyal sinir tutulur) en sık rastlanan bulgularıdır. Duyu ve tendon reflekslerinde azalma, zayıflık, periferik nöropatinin kanıtlarıdır. Tiamin eksikliği mamiller cisimde, üçüncü ventrikülün duvarlarında ve diğer alanlarda patolojik değişikliklere neden olur. Hasta bu durumdan birkaç gün içerisinde kendiliğinden iyileşebilir veya klinik tablo sürekli defektler geliştirerek ilerler. Korsakoff Psikozu (Korsakoff sendromu, alkol amnestik sendromu): Korsakoff sendromu kronik bir beyin hastalığıdır ve genellikle iyileşme görülmez, ancak tedavi ile %20 olguda düzelme beklenir. olarak bilinen kronik bir durumdur. Amnezi, konfabulasyon ve öğrenme bozukluğu karakteristik belirtilerdir. Kısa süreli (yakın) bellek yitimi belirgindir, özellikle tespit hafızası bozulmuştur ve buna bağlı öğrenme güçlükleri vardır. Uzun süreli (uzak) bellek de etkilenebilir. Hastanın anımsama yeteneği çok az veya hiç yoktur. Ortaya çıkan anterograd amneziye bağlı hafızadaki boşluklar konfabulasyonlar ile doldurulur. Konfabulasyon sıktır. Kişiler arası ve mesleksel beceriler kaybolmuştur. Depresyon ve sosyal izolasyon gelişebilir. Davranış büyük ölçüde bozulmuştur. 5-Alkole bağlı olarak ortaya çıkan diğer psikiyatrik bozukluklar Alkole bağlı olarak ortaya çıkan diğer psikiyatrik bozuklukların klinik görünümünde bozuklukların özgün kliniklerinden bir farklılık yoktur. Sadece etiyolojik olarak alkol kullanımı sorumludur. Tedavilerinde alkol kullanımın sonlandırılması ve gerekiyorsa alkol tedavisinin öncelikle yapılması gereklidir. 20
22 D TEDAVİ Alkol entoksikasyonu tedavisi Zehirlenmenin sağaltımı bir yoğun bakım biriminde yapılmalıdır. Özgül bir sağaltım yöntemi yoktur. Sağaltım klinik durum ve belirtilere (semptomatik) göre yapılır. Hafif ve orta şiddette alkol entoksikasyonunda iyi bir anamnez ve muayene sonrasında bunun komlike olmamış bir entoksikasyon olduğundan emin olunursa hasta evine gönderilebilir. Eğer yeterli bir anemnez alınamıyorsa veya anamnezde geçirilmiş konvülziyon veya deliryum tremens olması, başka madde ile birlikte alkol kullanımı, ülser, kalp hastalığı, diabet veya başka bir ciddi hastalığın varlığı, yakın zamanda geçirilmiş bir GİS kanaması veya yakında geçirilmiş bir kafa travması bilgisi alınıyorsa hastanın yakın takibe alınması gerekir. Hasta kusturulmaz, çıkardıkları soluk borusuna kaçabilir, buna karşı da önlem alınmalıdır. Alkol entoksikasyonundaki saldırgan davranışların tedavisi için aşırı sedasyon yapmamaya dikkat ederek düşük doz haloperidol verilebilir. 5 mg haloperidol sedasyon sağlanana kadar her yarım saatte bir oral veya İM kullanılabilir. Hastanın yaşamsal bulguları yakından izlenmeli, asit-baz dengesi, sıvı ve elektrolit gereksinimleri karşılanmalı, dolaşım ve solunum işlevlerine destekleyici sağaltım uygulanmalıdır. Tiamin içeren vitamin preperatları verilmelidir. Benzodiazepin antagonisti flumazenilin kullanıldığı çalışmalar bildirilse de henüz onaylanmış bir tedavi değildir. Alkol yoksunluğu sendromunun tedavisi Alkol yoksunluk belirtilerinin tedavisinde birincil seçenek olarak benzodiyazepinler önerilmektedir. Pek çok çalışmada benzodiyazepinlerin nöbetleri ve deliryumu kontrol etmede yardımcı olduğunu, sempatik hiperaktivasyonu azaltarak hastanın sıkıntısını azalttığı bildirilmiştir. Benzodiyazepinler oral ya da parenteral verilebilir. Yüksek doz başlanarak hastanın klinik durumu düzeldikçe doz azaltılır. Bundan başka klonidin gibi β-blokerlerin kullanımı da başarılı görünmektedir ve hastanın belirtilerini kontrol altına almada faydalıdır. Bu hastalara düzenli nörolojik ve psikiyatrik muayene yapılmalı, sakin bir odada hospitalize edilmeli, B grubu vitaminleri, bol sıvı ve yüksek kalorili diyet önerilmelidir. Alkol yoksunluğu sırasında görülen nöbetlerde antiepileptik sağaltım gereksiz olduğunu söyleyenler olduğu gibi damar yolu ile antiepileptik ilaç başlayanlar da vardır. 21
23 Genelde bu nöbetler için oral antikonvulzan tedavi önerilmemektedir, çünkü etkileri yaklaşık 3 günde ortaya çıkar. Alkol yoksunluğu deliryumu (delirium tremens) tedavisi Deliryum tremens in en iyi tedavisi ortaya çıkışının engellenmesidir. Deliryum tremens tedavisi iyi aydınlatılmış, küçük, sessiz ve sade bir odada yapılmalıdır. Hastanın yanında sabit, yakından tanıdığı birisinin olması önerilir. Tedavinin temel ilacı benzodiazepinlerdir. Meta analiz çalışmaları benzodiazepinlerin deliryum tremens tedavisinde antipsikotiklere göre hem daha etkili hem tıbbi komplikasyonlar ve ölüm açısından daha üstün olduklarını göstermektedir. Benzodiazepinler KC de oksidasyona ve ardından konjugasyona uğrayarak metabolize edilirler. Sadece konjugasyona uğrayan lorazepam (ativan) ve oxazepam, KC den metabolizmasının nispeten kolaylığından ötürü ilk seçeneklerden birisidir (1 mg ativan 10 mg diazepam). Genelde diazepam (diazem, nervium) tedavide mg/gün dozda kullanılır. Ya da (max 250 mg/gün) mg/gün klordiazepoksit (librium) verilebilir. Eğer oral uygulama mümkün değil ise parenteral lorazepam (ativan) uygun seçeneklerden birisidir. Hasta deliriumda ya da nöbet geçirerek acile gelmişse hemen 20mg ve sonrasında 30, 60 ve 120.dakikalarda 10 mg diazepam verilir. Hastaya, deliryum bulguları ortadan kalkana ve sedasyon sağlanana kadar iki saatte bir 10 mg diazepam verilmeye devam edilir. Hastada deliryum ya da varsanı yoksa ilk 4 günden sonra doz azaltılarak kesilebilir. En geç gün içinde ilaç kesilir. Bu hastalara yüksek kalorili diyet, multivitamin ve iyon desteği, vital bulguların yakın takibi, bol sıvı verilmelidir. Hastanın hidrasyonu önde gelen amaç olmalıdır. Sıvıelektrolit dengesi bozuklukları, sıvı, potasyum, magnezyum takviyesiyle düzeltilir. İlk tercih %5 dextroz ya da %5 dextrozlu ringer laktattır. Ancak dextroz verilmeden önce hastaya tiamin verilmelidir (250 mg IM ya da IV olarak). Zira laktoz veya diğer karbonhidratlar metabolizmalarında tiamin koenzim olduğundan tiamin düzeyinin düşmesine neden olur. Her 50 mg dextroz için (1000cc) 100mg tiamin verilmelidir. En az 3 gün sürreyle mg tiamin verilmeye devam edilir. Sempatik aktivasyona bağlı hipertansiyon çoğu zaman sedasyonun sağlanması ile normale döner. Ancak ilk günler için ACE inhibitörleri ya da kalsiyum kanal blokerleri kullanılabilir. Hasta deliryumun etkisi ile çevresine ya da kendisine zarar verebilir. Böyle bir 22
24 tehdit görüldüğünde gerekli önlemler alınmalıdır. Antipsikotikler nöbet eşiğini düşürdüğünden tedavide önerilmemektedir. Nonbenzodiyazepin antikonvulzan medikasyon nöbetlerin önlenmesinde pek etkili değildir. Hasta kayıpları ortaya çıkan medikal komplikasyonlar nedeni ile olduğu akılda tutulmalı ve hastanın tıbbi durumu ciddiyetle takip edilmelidir. Alkole bağlı kalıcı amnestik bozukluğun tedavisi Tedavide erken başlanan 100 mg/gün thiaminin İV veya İM verilmesi yukarıda anlatılan hastalık belirtilerinin tamamen düzelmesini ve Korsakoff Sendromu nun gelişmesini engeller. Korsakoff psikozunun tiamine yanıt vermesi beklenmez ve sürekli çok şiddetli bir bozulma oluşur. Yine de tedavide uzun süreli tiamin (100 mg/gün) oral olarak verilmelidir. Alkol bağımlılığının tedavisi Alkol/madde bağımlılıklarının tedavileri uzun sürelidir. Hastane yatışında, öncelikle detoksifikasyon adı verilen ilk dönemde kişiyi alkol/madde kullanımından uzaklaştırma ve kanda/vücutta bu maddelerin bulunabilirliğini ortadan kaldırmayı amaçlayan bir tedavi uygulanır. Bu dönem henüz tedavinin ilk adımıdır. Hastaya alkol/madde kullanım davranışının örüntüleri gösterilmeye ve bunun zararlı sonuçları açıklanır. Sonraki uzun dönemde nüks sıktır ve asıl amaç nüksün önlenmesidir. Nüksü önlemek için ilaçlar, psikosoyal ve bilişsel-davranışçı tedaviler beraberce kullanılmalıdır. Bağımlılığın tedavi aşamaları aşağıdaki gibi özetlenebilir: a) Değerlendirme ve alkolü bırakma isteğinin arttırılması: Sağaltımın başlangıcında hastanın durumunu değerlendirme, alkolü bırakma konusunda isteğinin (motivasyonunun) arttırılması, daha sonra alkolden arındırma, uzun süreli sağaltımplanının yapılması uygun olur. b) Alkolden arındırma (detoksifikasyon): Alkolün bırakılmasından sonra ortaya çıkan belirtilerin sağaltımı yapılır. c) Uzun süreli sağaltım yaklaşımları: Değerlendirme ve alkolü bırakma isteğinin artırılması aşamasından sonra kişi alkolden arındırılır. Ardından uzun süreli, hastanın gereksinimine göre bir sağaltım planı belirlenir ve uygulamaya geçilir. Bu dönemdeki tedavide aşağıdaki üç seçenek beraberce kullanılmaya çalışılır: ilaç tedavileri, psikososyal rehabilitasyon ve kendi kendine yardım grupları. Alkol kullanımına bağlı olarak gelişmiş depresyon, anksiyete, uyku bozuklukları gibi 23
25 durumlarda antidepresan, anksiyolitik, hipnotik ilaçlar duruma göre kullanılabilir. Benzodiazepin grubu ilaçların alkolle çapraz direnç artımı ve bağımlılık yapıcı özellikleri nedeniyle uzun süre kullanılmaları önerilmez. Alkol kullanımına bağlı ruhsal bozukluklar olmasa bile alkol arama davranışını azalttığı düşünülen SSRI grubu ilaçlar verilebilir. i)alkol bağımlılığında nüksü önlemek için kullanılan ilaçlar Nüksü önlemek için nalmefen, ondansetron, SSRI lar, antikonvulzanlar(topiramat, karbamazepin), buspiron, ritanserin, baklofen ve glutamat antagonistleri kullanılabilse de bu konudaki onaylı ilaçlar akamprosat, naltrekson ve disülfiramdır. Akomprasat (Kalsiyum asetilhomotaurinat): Yapısal açıdan bir taurin analoğudur yılında alkol bağımlılığının tedavisinde FDA tarafından onaylanmıştır. Günlük doz 2 3 gramdır. Oral alımı takiben emilimi kötüdür, ortalama biyoyararlanımı %11 dir. Yiyeceklerle beraber alımı serum pik konsantrasyonlarını %42 azaltsa da klinik olarak önemli kabul edilmez. İlk oral dozu takiben 4 15 saat arasında ortalama pik serum düzeyleri oluşur. Sabit kan düzeyine tedavinin 5.gününde ulaşılır. Emilimden sonra vücutta tespit edilen metaboliti asetilhomotaurin plazma proteinlerine bağlanmaz. Akamprosat vücutta önemli ölçüde metabolizma edilmez. Oral alımı takiben %88 i dışkıyla atılırken, %2-15 i idrarla atılır. Dolayısı ile orta ya da şiddetli böbrek yetmezliği olan olgularda dozun yarı yarıya azaltılması önerilir. GABA reseptörleri üzerinde agonist etki (özellikle GABAB reseptör altipi agonizması), NMDA reseptörleri üzerinde zayıf inhibitör etkide bulunur. Böylece nöronal aşırı uyarılmışlığı azaltır. Hayvanlarda bu maddenin, korteksteki uyarıcı nörotransmitterlerin miktarını azalttığı gösterilmiştir. Hayvan ve insan çalışmaları akomprasatın, alkol bağımlılığı tedavisinde nüksün önlenmesinde plaseboya üstün olduğunu göstermektedir. Naltrekson: Naltrekson, alkol ve diğer bağımlılık yapıcı maddelerin kendi alımlarını arttıran pekiştirici (reinforcing) etkisini bloke ederek alkol/madde alma isteğini azalttığı ileri sürülmektedir yılında FDA tarafından onaylanmıştır. Günlük dozu 50 mg dır. Bu ilaçla yapılan çalışmalarda, ilacın abstinens (alkol almamayı sürdürme) oranını arttırdığını göstermektedir. Naltreksonun özellikle alkol/madde alma arzusunun (craving) çok yüksek olduğu ve bedensel yakınmaları olan fazla olan hastalarda faydalı olduğu ileri sürülmektedir. Naltrekson alan 24
Alkol entoksikasyonu ve yoksunlugu. Dr.Figen Karadağ Maltepe Üniversitesi tıp Fakültesi
Alkol entoksikasyonu ve yoksunlugu Dr.Figen Karadağ Maltepe Üniversitesi tıp Fakültesi Alkol entoksikasyonu Alkol zehirlenmesi, alkol alımı sırasında ya da sonrasında ortaya çıkan uyumsuz davranışsal değişikliklerle
DetaylıNİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ
NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ Doç. Dr. Okan Çalıyurt Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD, Edirne Temel Kavramlar Madde kötüye kullanımı Madde bağımlılığı Yoksunluk Tolerans
DetaylıALKOL BAĞIMLILIĞI. Doç. Dr. M. Reha Bayar, Dr. Mesut Yavuz
İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri 221 TÜRKİYE DE SIK KARŞILAŞILAN PSİKİYATRİK HASTALIKLAR Sempozyum Dizisi No:62 Mart 2008 S:221-230 ALKOL BAĞIMLILIĞI Doç. Dr. M. Reha Bayar,
DetaylıDSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar
DSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD 7 Ekim 2010 MADDE KULLANIM BOZUKLUKLARI DSM IV Madde bağımlılığı Madde
DetaylıYAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy
YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek
DetaylıYaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi
Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi Dr. Berker Duman Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri AD, Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi BD Ankara Üniversitesi Beyin Araştırmaları
DetaylıYETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ
YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ A.D. Madde deyince ne anlıyoruz? Alkol Amfetamin gibi uyarıcılar Kafein Esrar ve sentetik kannabinoidler
DetaylıPSİKOAKTİF MADDE KULLANIMINA BAĞLI RUHSAL BOZUKLUKLAR. Prof. Dr. Mücahit ÖZTÜRK
PSİKOAKTİF MADDE KULLANIMINA BAĞLI RUHSAL BOZUKLUKLAR Prof. Dr. Mücahit ÖZTÜRK ALKOL (ALKOLİZM) Alkolizm bir hastalıktır. Ancak, her içki içen hasta değildir. TANIMLAMA Alkolizm, bireyin beden ve ruh sağlığını,
DetaylıİçİnDEkİLER Bölüm 1 İÇKİLER 1
İÇİNDEKİLER Bölüm 1 İÇKİLER...1 Rakı...2 Kımız...3 Rakının İmali...4 Çilingir Sofrası...5 Rakı Nasıl İçilir?...5 Meze...6 Şarap...13 Kırmızı Şaraplar...16 Beyaz Şaraplar...17 Şarapların Servisi...22 Bira...25
DetaylıSon 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.
Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Lohusalık döneminde ruhsal hastalıklar: risk etkenleri ve klinik gidiş Doç.Dr. Leyla Gülseren 25 Eylül 2013 49. Ulusal
DetaylıMADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA
MADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA Mersin Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Sunum İçeriği Madde Bağımlılığı Nedir? Madde Bağımlılığının Nedenleri Madde Bağımlılığında Risk Faktörleri Bağımlılık Nasıl Gelişir?
DetaylıAnksiyolitik, sedatif, hipnotik ilaçlar. Prof. Dr. Öner Süzer
Anksiyolitik, sedatif, hipnotik ilaçlar Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 1 2 2 1 Anksiyolitik, sedatif, hipnotik ilaçlar Anksiyete, kesin olarak tanımlanabilir bir uyarıya bağlanamayan, huzursuzluk,
DetaylıÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
Dönem V Psikiyatri Staj Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Yrd. Doç. Dr. Baran GENCER Yrd. Doç. Dr. Oğuz GÜÇLÜ Yrd. Doç. Dr.
DetaylıEpilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;
Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak
DetaylıAlkol ve Madde Kullanımında Zehirlenme
Alkol ve Madde Kullanımında Zehirlenme Prof. Dr. Hakan Coşkunol Ege Üniversitesi BATI ENSTİTÜSÜ Alkol ve Madde Kullanım Biçimleri Nelerdir? Kullanmama Sosyal Kullanım Rekreasyonel Kullanım Riskli Kullanım
DetaylıKilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar
Diyet denilince aklımıza aç kalmak gelir. Bu nedenle biz buna ''sağlıklı beslenme programı'' diyoruz. Aç kalmadan ve bütün besin öğelerinden dengeli biçimde alarak zayıflamayı ve bu kiloda kalmayı amaçlıyoruz.
DetaylıHAFİF TRAVMATİK BEYİN HASARI (mtbi) ve GENEL TEDAVİ İLKELERİ
HAFİF TRAVMATİK BEYİN HASARI (mtbi) ve GENEL TEDAVİ İLKELERİ Doç.Dr. Cemil ÇELİK Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Gülhane Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Sunumun Hedefleri Genel Bilgiler mtbi
DetaylıTÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI PASİF ETKİLENİM
TÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI VE PASİF ETKİLENİM TÜTÜN ÜRÜNLERİ TÜTÜN ÜRÜNLERİ TÜTÜN ÜRÜNLERİ TÜTÜN ÜRÜNLERİ TÜTÜN ÜRÜNLERİ Başlıca tütün ürünleri nelerdir? SİGARA ELEKTRONİK SİGARA PİPO PURO NARGİLE ESRAR
DetaylıPalyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları
Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Doç. Dr. Özen Önen Sertöz Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Ankara,
DetaylıKANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.
KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal
DetaylıKansız kişilerde görülebilecek belirtileri
Kansızlık (anemi) kandaki hemoglobin miktarının yaş ve cinsiyete göre kabul edilen değerlerin altında olmasıdır. Bu değerler erişkin erkeklerde 13.5 g/dl, kadınlarda 12 g/dl nin altı kabul edilir. Kansızlığın
DetaylıÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ
ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji www.gunescocuk.com Çocuk ve ergen psikiyatrisinde
DetaylıİNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak
İNME Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND ye aittir. Kaynak
DetaylıAraş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD
Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD 1 Psikiyatride İlaç Etkisinin Hastalık merkezli Modeli 2 Alternatif İlaç merkezli İlaç Modeli 3 Fiziksel Tedaviler Ve Hastalık merkezli Model 1 Psikiyatride
DetaylıPsikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar
Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı Doç.Dr.Vesile Altınyazar Tüm dünyada ilaç harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindekipayı ortalama %24,9 Ülkemizde bu oran 2000 yılı için %33,5 Akılcı İlaç Kullanımı;
DetaylıKALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU
KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU Türkiye ulusal düzeyde ölüm nedenleri arasında ilk sırayı 205.457 ölümle kardiyovaskülerhastalıklar (tüm ölüm nedenlerinin %47,73 ü) almaktadır. Kardiyovasküler
DetaylıBöbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi
Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Hangi Böbrek Hastalarına Ruhsal Destek Verilebilir? Çocukluktan yaşlılığa
DetaylıBenzodiazepin Bağımlılığı
Benzodiazepin Bağımlılığı Ozan Ezgi Berberoğlu Veteriner Hekim İ.Ü. DETAE, Sinirbilim AD Madde Bağımlılığı Bağımlılığa yol açan maddeler; genel olarak yaşamı sürdürmek için gerekli olmadığı halde keyif
DetaylıŞizofreni tanılı hastada antipsikotiklerletetiklenen nonkonvulsif statusepileptikus olgusu
Şizofreni tanılı hastada antipsikotiklerletetiklenen nonkonvulsif statusepileptikus olgusu Ass. Dr. Toygun Tok İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Psikiyatri Kliniği
DetaylıYaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011
Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını
DetaylıObsesif Kompulsif Bozukluk. Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5.
Obsesif Kompulsif Bozukluk Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5. Sınıf Dersi Sunum Akışı Tanım Epidemiyoloji Klinik özellikler Tanı ölçütleri Nörobiyoloji
DetaylıVitaller ; Kan gazı;
48 yaşında bayan hasta 112 tarafından acil servise getiriliyor. Hasta evde koma halinde ve siyanotik olarak bulunmuş. Vitaller ; Kan basıncı: 70 mmhg Nabız: 100 /dk Ateş: 36,2 Baş-boyun: unikterik, siyanotik,
DetaylıADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu
ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu Sağlık Hizmetlerinin Özellikleri Ergenin yaşına, gelişim düzeyine uygun Bireysel, kültürel ve sosyoekonomik farklılıklara
DetaylıRuhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN
Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler Osman SEZGİN 1 0 Psikiyatrik hastalıklar kalp, şeker gibi gerçek tıbbi hastalık değildir! Ruh hastalığı olanlar olsa olsa deli dirler.
Detaylı(trankilizan ilaçlar)
Anksiyolitik ilaçlar (trankilizan ilaçlar) Anksiyete nedir? Anksiyete bozuklukları nedir? Anksiyete > Otonomik belirtiler Kalp hızında, tansiyonda, kalp kasılmasında, nefes hızında vs artış Norepinefrin
DetaylıPSİKOFARMAKOLOJİ 7. Anksiyete Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.
PSİKOFARMAKOLOJİ 7 Anksiyete Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar www.gunescocuk.com ANKSİYETE Somatik belirtilerin de eşlik ettiği, nedensiz bir tedirginlik
DetaylıYetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR
Yetişkin Psikopatolojisi Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin psikopatolojisi içerik: Sınıflandırma sistemleri Duygudurum bozuklukları Anksiyete bozuklukları
DetaylıKonu: Davranışın Nörokimyası. Amaç: Bu dersin sonunda öğrenciler davranışın biyokimyasal mekanizmalarını öğreneceklerdir. Öğrenim hedefleri:
Tıp 1 Konu: Ruhsal Gelişim ve Psikopatoloji Kuramları Amaç: Öğrencilerin ruhsal gelişim ve psikopatoloji kuramlarının neler olduğunu öğrenmeleri ve kuramların temel özelliklerini genel hatları ile ifade
DetaylıÇekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet
Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme Doç. Dr. Levent KÜEY* Özet Depresyon psikiyatrik bozukluklar arasýnda en sýk karþýlaþýlan hastalýklardan biridir. Depresif hastalarýn önemli bir
DetaylıŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Mehmet Emin Demirkol Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı AMAÇ Bu çalışmada
DetaylıHepatik Ensefalopati. Prof. Dr. Ömer Şentürk
Hepatik Ensefalopati Prof. Dr. Ömer Şentürk Hepatik Ensefalopati : Terminoloji Tip A Akut karaciğer yetmezliği ile birlikte Tip B Porto-sistemik Bypass ile birlikte (intrensek hepatosellüler yetmezlik
DetaylıYüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı
Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı Çalışan açısından, yüksekte güvenle çalışabilirliği belirleyen etkenler:
DetaylıKonvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuğa yaklaşım Epileptik sendrom kavramı
Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuğa yaklaşım Epileptik sendrom kavramı Beyinde bir grup nöronun anormal deşarjına bağlı olarak
DetaylıUyku sorunları: Ruhsal bozukluklardaki önemi. Prof. Dr. Mustafa Tayfun Turan Erciyes ÜTF Psikiyatri AD tayfunturan@hotmail.com
Uyku sorunları: Ruhsal bozukluklardaki önemi Prof. Dr. Mustafa Tayfun Turan Erciyes ÜTF Psikiyatri AD tayfunturan@hotmail.com Müracaat eden herkese muayenede uyku durumu sorulmalı İnsomnia (Uykusuzluk)
DetaylıALKOL ZEHİRLENMELERİ. Doç. Dr. Levent Avşaroğulları Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Kayseri
ALKOL ZEHİRLENMELERİ Doç. Dr. Levent Avşaroğulları Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Kayseri SUNU DÜZENİ BÖLÜM I ETANOL İZOPROPİL ALKOL BÖLÜM II METİL ALKOL ETİLEN GLİKOL BÖLÜM
DetaylıPsikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar
Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı Doç.Dr.Vesile Altınyazar Tüm dünyada ilaç harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindeki payı ortalama %24,9 Ülkemizde bu oran 2000 yılı için %33,5 DSÖ tahminlerine
DetaylıADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği
ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi Etiyoloji Tanı Klinik Tedavi TANIM-EPİDEMİYOLOJİ Adrenal
DetaylıANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA ANTİEPİLEPTİKLERİN KULLANIMI
ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA ANTİEPİLEPTİKLERİN KULLANIMI Prof. Dr. Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD ANTİEPİLEPTİKLER Karbamezepin Okskarbazepin Lamotrijin Riluzol Valproik
DetaylıYrd. Doç.Dr. Mehmet AK GATA Psikiyatri AD
Yaşlılarda Psikofarm akoloji Uygulam a Prensipleri Yrd. Doç.Dr. Mehmet AK GATA Psikiyatri AD ABD > 65 yaş, nüfusun %13 ancak reçete edilen tüm ilaçların % 35 > 70 yaş, hastaneye yatış 1/6 ilaç yan etkisi
DetaylıVitaminlerin yararları nedendir?
Vitaminlerin yararları nedendir? Vitamin ve mineraller vücudun normal fonksiyonlarının yerine getirilmesinde, büyüme ve gelişiminde çok önemlidir. Az miktarlarda yeterlidirler. Gebelikte anne yanında bebeğin
DetaylıLABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU
LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak
DetaylıZorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)
Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) Huriye Tak Uzman Klinik Psikolog Türk Kızılayı Bağcılar Toplum Merkezi Sağlık ve Psikososyal Destek Programı Asistanı İÇERİK
DetaylıBölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri
Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri Lityum psikiyatri 1950 1980lerde lityum bazı antikonvülzanlara benzer etki Ayrı ayrı ve yineleyen nöbetler şeklinde ortaya çıkan manik depresyon ve epilepsi Böylece
DetaylıMagnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI
Magnezyum (Mg ++ ) MAGNEZYUM, KLOR VE METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Dr Ali Erhan NOKAY AÜTF Acil Tıp AD 2009 Büyük kısmı intraselüler yerleşimlidir Normal serum düzeyi: 1.5-2,5 meq/l Hücre içinde meydana gelen
DetaylıYAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM
YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM Yaşlıların Psiko-Sosyal Özellikleri İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, Psiko-sosyal ve Sosyo-ekonomik şartlara,
DetaylıSOSYAL FOBİ. Sosyal fobide karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir.
SOSYAL FOBİ Sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu korkusu performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme yada küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır. Ve kişi bu korkunun
DetaylıPARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak
PARKİNSON HASTALIĞI Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND
DetaylıUykuyla İlişkili Hareket Bozuklukları. Dr. Kemal HAMAMCIOĞLU
Uykuyla İlişkili Hareket Bozuklukları Dr. Kemal HAMAMCIOĞLU ICSD-2 (International Classification of Sleep Disorders-version 2) 2005 Huzursuz bacaklar sendromu Uykuda periyodik hareket bozukluğu Uykuyla
DetaylıOlgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi
Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 03.05.2016 OLGU 38 yaşında evli kadın hasta İki haftadır olan bulantı, kusma, kaşıntı, halsizlik, ciltte ve gözlerde
DetaylıMADDE BAĞIMLILIĞI SEMİNERİ (SİGARA, ALKOL KULLANIMI VE KORUNMA YOLLARI) SELÇUK ÖZTÜRK PSİKOLOJİK DANIŞMAN ve REHBER ÖĞRETMEN
MADDE BAĞIMLILIĞI SEMİNERİ (SİGARA, ALKOL KULLANIMI VE KORUNMA YOLLARI) SELÇUK ÖZTÜRK PSİKOLOJİK DANIŞMAN ve REHBER ÖĞRETMEN MADDE BAĞIMLILIĞI NEDİR? Madde kullanımı sonucunda gelişen belirli bir hastalık
DetaylıYaşlılarda düzenli fiziksel aktivite
Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği
DetaylıGERİATRİK HASTAYA YAKLAŞIM
GERİATRİK HASTAYA YAKLAŞIM Demografik anlamda yaşlılığın sınırı 65 yaş olarak benimsenmektedir. 65-74 arası erken yaşlılık, 75-84 yaş arası yaşlılık, 85 yaş ve üzerindekiler ileri yaşlılık dönemidir. Yaşlanma
DetaylıYOKSUNLUK SENDROMLARI. 3. ACİL TIP OKULU (ATOK) ACİLDE KLİNİK TOKSİKOLOJİ 22-23 Haziran 2012 Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 20 Mayıs Amfisi İZMİR
YOKSUNLUK SENDROMLARI 3. ACİL TIP OKULU (ATOK) ACİLDE KLİNİK TOKSİKOLOJİ 22-23 Haziran 2012 Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 20 Mayıs Amfisi İZMİR YOKSUNLUK SENDROMLARI ALKOL YOKSUNLUK SENDROMU OPİAT YOKSUNLUĞU
DetaylıAnksiyete Bozukluklarına eşlik eden alkol madde kullanım bozukluğu tedavi yaklaşımları
Anksiyete Bozukluklarına eşlik eden alkol madde kullanım bozukluğu tedavi yaklaşımları Figen Karadağ Maltepe Üniversitesi tıp Fakültesi Psikiyatri AD 43000 yetişkin MKB olanları %17.7 sinde herhangi bir
DetaylıDEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ
DEPRESYONDA PSİKOFARMAKOTERAPİ DEPRESYON TANISI Depresif ruh hali İlgi ve isteklerde azalma Enerji azlığı Konsantrasyon bozukluğu ğ İştah bozukluğu Uk Uyku bozukluğu ğ Kendine güven kaybı, suçluluk ve
DetaylıGastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM
Gastrointestinal Sistem Hastalıkları Dr. Nazan ÇALBAYRAM ÇÖLYAK HASTALIĞI Çölyak hastalığı bir malabsorbsiyon sendromudur. Hastalık; gluten içeren unlu gıdalara karşı genetik bazda immünojik bir intolerans
DetaylıGERİATRİ DR. HÜSEYİN DORUK
GERİATRİ DR. HÜSEYİN DORUK Master Yoda: 900 yıl 546 yıl Jean Louise Calment 122 yaş Tanrılar yaşlandıkça hayatı daha mutsuz ve hoş olmayan bir hale getirerek ne kadar merhametli olduklarını gösteriyor.
DetaylıNÖROMUSKÜLER HASTALIKLAR
NÖROMUSKÜLER HASTALIKLAR Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları
DetaylıPsikofarmakolojiye giriş
Psikofarmakolojiye giriş Genel bilgiler Beyin 100 milyar nöron (sinir hücresi) içerir. Beyin hücresinin i diğer beyin hücreleri ile 1,000 ile 50,000 bağlantısı. Beynin sağ tarafı solu, sol tarafı sağı
DetaylıDemans ve Alzheimer Nedir?
DEMANS Halk arasında 'bunama' dedigimiz durumdur. Kişinin yaşından beklenen beyin performansını gösterememesidir. Özellikle etkilenen bölgeler; hafıza, dikkat, dil ve problem çözme alanlarıdır. Durumun
DetaylıKronik Hastalıklar Epidemiyolojisi (Noncommunicable Diseases) Doç. Dr. Emel ĐRGĐL
Kronik Hastalıklar Epidemiyolojisi (Noncommunicable Diseases) Doç. Dr. Emel ĐRGĐL Kronik hastalıkların genellikle, çok belirgin olmayan etyolojileri, çok çeşitli risk faktörleri, çok uzun latent dönemleri
DetaylıCan boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..
Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.. 1 BESLENME BİLİMİ 2 Yaşamımız süresince yaklaşık 60 ton besin tüketiyoruz. Besinler sağlığımız ve canlılığımızın devamını sağlar. Sağlıklı bir
DetaylıDANIŞANLAR İÇİN DEĞERLENDİRME ANKETİ:
DANIŞANLAR İÇİN DEĞERLENDİRME ANKETİ: Bu anket durumunuz hakkında bilgi edinmede bize yardımcı olacaktır. Bu anket sorununuza uygun yaklaşımda yardımcı olacaktır. Cevaplarınız gizli tutulacaktır. Lütfen
DetaylıOBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI: KALSİYUM, B1 VE B2 VİTAMİNİ
OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI: KALSİYUM, B1 VE B2 VİTAMİNİ Kalsiyum, insan vücudunda en bol miktarda bulunan mineral olup, yalnızca kemikleri ve dişleri güçlendirmekle kalmaz, kasların kasılmasını, sinirlerin
DetaylıBaş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen
Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen hemen tüm insanlar değişik nedenlerle baş ağrısından
DetaylıGAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME FORMU
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME
DetaylıFARMAKOLOJİSİ. Doç Dr Zeynep Ayfer Aytemur. İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı
NİKOTİNİN FARMAKOLOJİSİ Doç Dr Zeynep Ayfer Aytemur İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı AMAÇ Nikotini tanıtmak Hekimlerin sigara içenlere bakış açısını değiştirmek MÖ Mısır
DetaylıEMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)
EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME (Eye Movement Desensitization and Reprossesing) Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Panik Atak ve Sınav Kaygısı ndan Kısa Sürede Kurtulmanın
Detaylıİnsomni. Dr. Selda KORKMAZ
İnsomni Dr. Selda KORKMAZ Uykuya başlama zorluğu Uykuyu sürdürme zorluğu Çok erken uyanma Kronik şekilde dinlendirici olmayan uyku yakınması Kötü kalitede uyku yakınması Genel populasyonda en sık görülen
DetaylıDoğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem. Sıklığı?? Klinik seyir??
Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem Sıklığı?? Klinik seyir?? Çocuğun ilk travmatik yaşam olayı emzirme bağlanma olumsuz sağlık koşulları yetersiz bakım Doğum Değişim İyi anne olabilecek
DetaylıMENOPOZ. Menopoz nedir?
MENOPOZ Hayatınızı kabusa çeviren, unutkanlık, uykusuzluk, depresyon, sinirlilik, halsizlik şikayetlerinin en büyük sebeplerinden biri menopozdur. İleri dönemde idrar kaçırma, kemik erimesi, hipertansiyona
DetaylıYakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu. Yaşlı Bakım-Ebelik. YB 205 Beslenme İkeleri
Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yaşlı Bakım-Ebelik YB 205 Beslenme İkeleri Uzm. Dyt. Emine Ömerağa emine.omeraga@neu.edu.tr YAŞLANMA Amerika da yaşlı bireyler eskiye göre
DetaylıBARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI
BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI Bariatrik ameliyatlar sadece kilo kaybı sağlayarak fiziksel değişim sağlamazlar, asıl önemli olan kilo kaybı sonrası vücudumuz için bu 7 önemli
DetaylıHisteri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.
Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Konversiyon bozukluğu, altta yatan organik bir neden bulunmaksızın ortaya çıkan, bayılma, felç olma ve duyu kaybı gibi nörolojik belirtilerdir. Hastalar
DetaylıBağımlılığın Fizyolojisi
Madde Bağımlılığı Bağımlılığın Fizyolojisi Nöronlar arasında sinirsel iletişimi sağlayan kimyasallara nörotransmitter denir. Sinir sistemi boyunca sinirsel sinyaller bu kimyasal taşıyıcılar yardımıyla
DetaylıÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi
. Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU Çocuğun Adı- Soyadı: Cinsiyeti: TC Kimlik No: Görüşmecinin Adı- Soyadı:
DetaylıMaltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi. Figen Karadağ Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD
Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Figen Karadağ Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Madde kullanımı 56% Alkol Kullanımı 49% Newcomer 2006, Krishnan 2005 Başlangıçta %33, 2 yıl sonra %39 olan
Detaylı( iki uçlu duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif, manik depresif psikoz)
ÇOCUKLARDA BİPOLAR DUYGULANIM BOZUKLUĞ ( iki uçlu duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif, manik depresif psikoz) Bipolar duygulanım bozukluğu ; iki uçlu duygulanım bozukluğu, manik depresif psikoz
DetaylıAz sayıda ilaç. Uzun süreli koruyucu kullanım İlaç değişiminin uzun sürede olması. Hastayı bilgilendirme İzleme
Temel farmakoterapi ilkeleri Az sayıda ilaç Daha önce kullanılan veya ailede kullanılan ilaç Uzun süreli koruyucu kullanım İlaç değişiminin uzun sürede olması Psikolojik desteğin de sağlanması Hastayı
DetaylıSağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı
Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı 17 MAYIS 2013 Dünya Hipertansiyon Ligi Girişimidir. 17 MAYIS 2013 Dünya Hipertansiyon Ligi Girişimidir. Hipertansiyon Nedir? Çoğunlukla yüksek kan basıncı olarak
Detaylıİstanbul Beyin Merkezleri
İstanbul Beyin Merkezleri KAFA TRAVMALARI-YAŞLILIK-ALZHEİMER N ew Y ork Institute for M edical Research, Inc., (aff. w ith N ew Y ork U niversity) O rtho& Sport M erkezi Beyin Rehabilitasyonu ve Beyin
DetaylıPIHTIÖNLER (KAN SULANDIRICI) İLAÇ KULLANIM KILAVUZLARI }EDOKSABAN (LİXİANA)
1 EDOKSABAN (LİXİANA) pıhtıönler ilaç grubundadır. Halk arasında kan sulandırıcı ilaç olarak bahsedilen ilaçlardan bir tanesidir. Kan damarları içerisinde pıhtı oluşmasını ve oluşan pıhtının büyümesini
DetaylıTemelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde
EPİLEPSİ Basitleştirilmiş şekliyle epilepsi nöbeti kısa süreli beyin fonksiyon bozukluğuna bağlıdır, ve beyin hücrelerinde geçici anormal deşarjlar sonucu ortaya çıkar. Epilepsi nöbetlerinin çok değişik
DetaylıT.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER
T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER PSH 501 - Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği Temelleri
Detaylıİzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Öğretim Yılı. Dönem 5 PSİKİYATRİ STAJ TANITIM REHBERİ
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi 2018-2019 Eğitim Öğretim Yılı Dönem 5 PSİKİYATRİ STAJ TANITIM REHBERİ Hazırlayan: PSİKİYATRİ Anabilim Dalı 1 PSİKİYATRİ STAJI TANITIM REHBERİ Ders Kodu Dersin
DetaylıBİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD
BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD Çalışmalarda birinci basamak sağlık kurumlarına başvuran hastalardaki psikiyatrik hastalık sıklığı, gerek değerlendirme ölçekleri kullanılarak
Detaylıİnfluenza virüsünün yol açtığı hastalıkların ve ölümlerin çoğu yıllık grip aşıları ile önlenebiliyor.
Her yıl milyonlarca kişiyi etkileyen bir solunum yolu enfeksiyonu olan grip, hastaneye yatışı gerektirecek kadar ağır hastalık tablolarına neden olabiliyor. Grip ve sonrasında gelişen akciğer enfeksiyonları
Detaylı11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI
11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI B) ÇEVRESEL (PERİFERAL) SİNİR SİSTEMİ Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir
DetaylıTOKSİDROMLAR. Dr. Hasan KILIÇ Malatya Devlet Hastanesi. 18. Acil Tıp Sempozyumu, Klinik Toksikoloji Kahramanmaraş, 2015
TOKSİDROMLAR Dr. Hasan KILIÇ Malatya Devlet Hastanesi 18. Acil Tıp Sempozyumu, Klinik Toksikoloji Kahramanmaraş, 2015 Toksidrom tanım Toksidrom (=toksik sendrom) kelimesi, zehirlenmelerde tanı ve ayırıcı
DetaylıMeslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD
Meslekte Ruh Sağlığı A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Çalışan Sağlığı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından sağlık, kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal bakımdan tam
Detaylı