ÖNSÖZ GİRİŞ TANRILAR VE TANRILAR

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÖNSÖZ GİRİŞ TANRILAR VE TANRILAR"

Transkript

1 ÖNSÖZ Uçurumları ezerek geliyorum, iri göğüslü fahişelerin göğüslerinden özgürlük emerek geliyorum, ölümü yakarak geliyorum, nefret kusarak geliyorum kardeşlerim.alışılagelmişlerin dışında bir dünya yaratmak için ruhumuzu sömürenleri katletmek için,hayattan hak ettiklerimizi almak için geliyorum.savaşları bitirecek bir şavaş yaratacağız. Bu savaş özgürlüğün ipeksi teninde ilerleyeceğimiz bir savaş olacak.bu savaşta kayıplar bedensel değil zihinsel olacak kardeşlerim,bu savaş sorguların savaşıdır korkuların ve ölümlerin savaşıdır. GİRİŞ Gökkuşağının bir fahişe gibi sırıttığı anda... Evet,işte tam o anda, damarlarımda dolanan karamsar kan özgürlüğüne kavuşmak istiyordu heran..işte hikayemiz tam da burada başladı. ÖLÜ ÇİÇEKLERLE SÖYLEŞİ Sordum... Ölü çiçeklere... Neden yapraklarınız siyah? Neden burada nehirler kızıl? Ve neden siz bu kadar narinsiniz? Ufak bir meltem esti, tenimi aşındıran, o sırada yaşadığım his sorularıma en açıklayıcı cevabı vermişti.kendi kendime ben nerdeyim, ne yapıyorum diyerek irkildim.ben doğru olmayanı doğru bir biçimde yapmaya çalışıyordum.ben kötünün içindeki iyiliği,adaleti, merhameti sorguluyor ve arıyordum.ve aradıklarımı bulmak için ironilerin doruklarında askıda kalmayı göze almıştım. Hislere aldırmıyor,açlık tokluk ve zevk algılarımı kaybetmiş bir uyuşturucu bağımlısı gibi kendi içimde kayboluyordum.hayat zehirinden içmiş olan biz insanların aynı ırk içerisinde kısır döngü cinselliği ve hazzı yaşaması ölü çiçekleri susatıyor ve öfkelendiriyordu.ve bir gen geçti çiçeklere basarak,ona tepkisiz kaldı kızıl nehir...yeşil toprak...bu gen Tanrı nın eşcinsel egosuydu çıplak yalın ve sınırsız..ve şöyle mırındandı ; Zaman benim yalın vücudumdur. Zaman size ölüm kazandırır ve bir o kadar da zaman kaybettirir.burada durmanın bir anlamı yok ve burada durmasanızda bir anlamınız yok.sizler benim ölü bebeklerimsiniz. Ölü çiçekler sizi oyalayacak kuklalardır bunları dedikten sonra havanın aydınlanmasını bekledik ölü çiçekler ile.havanın aydınlanması ile çiçekler, ben ve genç bedenim geceye hazırlığa koyulduk.nehirler, doruklar ve toprak bir girdapta yutulmadan milyarlarca yıl kısır döngü rayında çember çiziyordu.tanrılara yakın olmak için o girdaptan uzaklaştım; çünkü Tanrılar hiçbir zaman zora gelmek istemezler ve kaostan kaçarlardı.ağzıma kan tadı, burnumaysa kokusu geldi.bu ölü çiçeklerin nefret çığlığıydı.o sırada nehirler sarı renge bürünmüştü adeta paranoyak bir genin yüzüstü yere düşmesi gibiydi Ölü çiçeklerle rüzgarların dansı... TANRILAR VE TANRILAR Ve bugün sizlere Tanrılardan bahsedeceğim. Tanrılar boyutunda sınırlar sınırsızlıktır.ve Tanrılar boyutunda insanlar, o küçük sefil

2 karıncalardır.tanrıların gözyaşları bizim topraklarımıza can veren yağmurlardır.bir karıncayı ezmek,bir insan için ne kadar basit ise Tanrılar için de bir insanı ezmek o kadar basittir.tanrılarda olan mükemmellik onları tatmin etmemekte fakat insanlarda olan acizlik insanlara fazlası ile yetmekte ve lüks gelmektedir.insanlar ufak oyunlar ile mutlu olurlar.fakat ufak oyunlar onlarla hiç mutlu değildir.biz Tanrılar yani biz Dünya denilen cehenneme hapis olan Tanrılar,bu cam fanus içinde fanus kadar kısıtlıyız.ne kadar ahmak bir ırkız, döner dolaşırız,,, aynı sabahı,aynı akşamı yaşar,aynı şeyleri yapar, aynı yemekleri yer,aynı para için çalışır ve aynı sona varırız.en saçma gelen de sonumuzu bile bile yaşamamızdır.bu nedenle ''Tanrılar ruhta, insanlar bedendedir ''.Uzun yıllar boyu yürür ve yolun sonunu merak ederiz.bir de oto kontrol durumlarımız vardır.tatmin olmak ve boşa yaşamadığımızı düşünmek için dinlerin vaatlerinden faydalanırız.herkes gibi olmayanlara bir şans vermek yerine,toplumun ve ağır basan saçma, yüzeysel insanların tarafında olur,kendimizi sağlama alırız.bu da bir nevi oto kontroldür.ve hakikati gören,gerçeği arayan insanlara sorunlu muamelesi yapıp anti depresanlarla uyutmaya devam etmeniz çok acıdır.bu Dünya'da bir Tanrı var ise o Tanrı özgür değildir.çünkü kısıtlamaları ve sınırları o yaratmıştır.ve bu Dünya'da doğru ile yanlış kavramı zıt kutuplardan oluşan bölücülerdir.tanrı zıt kutupları yaratarak bir kaos ortamına sebep olmuştur.ve bu kutuplar, yani doğru ve yanlış denilen bölücüler kesinlikle bir yanılgıdır.bu kavramlar göreceliğin yönettiği kuklalardır ve sefalet içindedirler.ufak insanlar yaşamın ne demek olduğunu bilmedikleri için sefaleti yaşam olarak görmüşlerdir.nefes alıp verişin kısır döngüsünde kaybolmuşlardır.kırık bardak devamlı su ile dolmuş ve dolduğu gibi boşa akıp gitmiştir.''ey Tanrılar,siz bir bedene sığacak kadar basit değilsiniz.fakat kırık bir bardaktan durmadan akan saf su kadar israfsınız.dünya Tanrılar kadar yuvarlak ve bir o kadar da baş döndürücüdür.bu Dünya'da gerçek diye bir şey yoktur.bu Dünya'da akla dayalı bir varoluşta yoktur.bu nedenle nihilizmin göz kamaştıran yansımaları bizlere Tanrı'nın ve biz insanların bozuk mayalarını göstermektedir. ZAMANIN FAHİŞELERİ Huzursuz bir geceye gebe bir sabahı atlattıktan sonra tekrar buradayım, yazdığım bu sayfaları buruşturup atmamak için kendimi zor frenlediğim bu günlerde fahişelerin gırtlaklarını bir Tanrıymış gibi kesmek bana adaleti anımsatıyor.insanlar sadece yaşamak için fahişelik yapmıyorlar, insanlar zevk ile yaşamı bir bütün halinde algıladıkları için fahişedirler.bu satırların arasında yalnızlığımı iliklerime kadar hissedebiliyorum.dışlanmayı,kapının karanlık tarafında kalmayı hissederek,sizlerinde karamsarlığa adım atmanız için bu kara fonlu deftere bu beyaz yazıları yazıyorum. Fakat atım aç ve susuz olduğu için yenik düşüyor rüzgara, ve ben de onun sırtında.ahh.. Güneş,anılarım ve gençliğim beraber batıyor bu günde fahişelerin iri göğüslerinden süzülerek...delirmekten korkar olduğum bu zamanlarda uçurumdan düşercesine düşüyorum hayattan.nehrin bizi götüreceği kıyıları serseri mayına benzeyen bir ağaç kütüğüne tutunarak ve gözlerimi kapatıp açtığımda kıyıya vardığımı umarak yoluma devam ediyorum.bunları düşünürken arafta kalıyor ve uçurtmamı kızıl gökyüzüne savuruyorum. Böylece günler çorap söküğü gibi birbiri ardına geçip gidiyor.evet, yaşıyorum, algılıyorum yorumluyor ve sorguluyorum.ve nefret ile etrafıma bakıyorum.bu yüzsüz varlıkların sıradanlıkları ve yüzeysellikleri midemi bulandırıyor.kendine Tanrı diye ahmaklar görüyorum bu düzende.neden? diye soruyorum onlara.fakat onlar değil ceplerindeki kağıt parçaları cevap veriyor bana.işte bu yüzden biz Tanrıyız deyip geçiyorlar yanımdan.bir deli geliyor o sırada,elinde hançer, yüzünde kan... O da geçiyor yanımdan gülerek ve zehirli hayat sularından içerek.kaos,yalnızlık ve karanlık içine çekiyor beni usulca.bir sonu olan bu yağmurlar,geri dönüşüm kısır döngüsü ile kurak yazı atlattıktan sonra yine çiseliyor zamanın aşındırdığı tenime...dostlarımı görüyorum o sırada,her biri boğuluyor zevk denizinde.bataklıklar ise siyah çiçekler ile günü öldürüyor içi içe. Susuyorum,susuyor ve bekliyorum keşfedilmeyi zaman tarafından.dünya döndükçe ben de dönüyorum sarhoş taklidi yaparak.ölümün bile dayatma olduğu bu yaşamda herşey anlamını yitiriyor.varsın, ben de yırtayım sayfalarımı ölüm bizi ateşlere atmadan.

3 BEKLEMEK Olmuyor,bazen sadece sessizce şansımızın döneceği zamanı beklemek zorunda kalıyoruz.buna benden başka herkes gülüyor.bekliyor asil ruhum,sıradanlıklardan arınacağı zamanı.rüzgarlar ne kadar aşındırsa da tenimi ses etmeyeceğim. Zaman,hem öldüren hem güldürendir.bizi öldürmeye çalışsa da bir parça güldürme payı var diye umut ediyoruz ve bekliyoruz,ufacık bedenimizle ve hayaller dolu bilge ruhumuz ile. Ruhumuz elbet çıkacak bedeni parçalayarak, yücelecek göklere,mırıldanacak karamsar şarkısını, kurşunlar yiyecek ve ölmeyecek.ölümsüzlüğü tadarak ölümü özleyecek ve kendini hazların ateşinde yakarak kendi sonsuzluğunu başlatacak... Şöyle mırıldandı zamanın piyonu;ben ölüm ile ölümsüzlüğü siyah sayfalara yazan adam! Bilirim, ölümler bir esintidir, usulca gelir arkasında usulca süzülen yapraklar bırakır.ve bu yaprakların herbirinin narin hikayeleri vardır. Acı ile tatlı hastalık ile sağlık gibi.ve bilirim ki bu mısralar benim yok oluşumda doğacak, ölümümü zihinlerde ölümsüzleştirecek. Ve titreyen yapraklara örnek olarak cesaret verecek, önlerinde kuru yaprakların ince ve keskin kırılma seslerini sunacaktır. Hastalıkların,acı ve yoksun bakışı bir kesik bilekten oluk oluk akan kandan daha acı ve daha kısıtlayıcıdır.sağlık ölümden uzak hastalık ise ölüme atılan ürkek bir adımın yok oluşudur. Ah... Dostlarım! Bu yaz yollarda tozuna dokunamadığımız avuntular götürüyor bizi acının ve kahrın acizliğine. Çürümekte olduğumuz bu kırsal bizi karamsarlığa hapis etmekte,kendi değerimizi olanaksızlıklar yutup adeta derinlere gömmekte. Derinlikler ise bizi yüzeye kusmakla beraber,dışkı olarak da çıkarmakta.fakat bu dışkı kirli değil dostlarım. Bunca yüceleri yıkan ahmak ben,''ben delilerin gününde akıllıyı oynayacak kadar deliyim.''.milyonlarca olguyu gerek soyut,gerek somut bir ip parçasına sığdıracak kadar erdemliyim.ilkel bir varoluşcuyum.taşları oturtan ve anlamlara anlam katan bir ilkelim ben. ÖLÜM VE IZDIRAP Ölümler üzerine konuşmayı abartır bugün, bu bilge başlar ölümleri anlatıp moral bozmaya.''ölümler; Olgunlaşan bir meyvenin,tadından yenmeme durumudur.''yani ölümler olgunlaşmanın sonucudur.olgunlaşan meyve bekler,zaman aşımına uğrar,çürür ve yere düşer,karıncalara yem olur ve karıncalar bu durumdan memnundurlar.ölümün acı yanlarından biri de boşa yaşanmışlık hissidir ve biz ölünce yalnız öleceğiz. Sevdiklerimiz,yaşama çabalarımız,boşa kürek çektiğimiz sandalımız ve denizimiz bize geçmişi hatırlamamızda eşlik edecek.fakat bu eşliğin pek tadı yoktur,çürümüş cesede benzer.aslında ölümün iyi yönleri de vardır.pislikleri temizlemek ve yaşamayı hak etmeyenleri toprağa gömmek gibi.ahh..dostlarım,fakat biz ölümü hiç düşünmeyiz.ölümü düşünmek hayat denen bataklıktan soğumamıza neden olur. Bunca yaşanmışlık,bunca mutluluk,bunca ızdırap, bunca savaş ölüm ile sonlanacak kadar basit değildir.bu koca karanlığın,alınan her nefesin ölümden daha fazla anlamı vardır.bu kara delik ne yücedir ki ;baharın, bu güneşle dans eden çiçeklerini,kelebeklerini yutar.bu kara delik,yani ölüm,bir filmin en heyecanlı yerinde giren reklam kadar sinir bozucu,yarım bırakıcı ve tahammül edilemez bir kesintidir hayat filminde.ütopya denizini aştıktan sonra,ölüm üzerine olan konuşmamıza son verip yaşam ve yaşam içinde ızdırap ve acıya maruz kalma konusuna geçmek istiyor kalemim. Yaşam

4 mağdurları,tatsız ve realist bir yaşama odaklanan karamsar dostlarımızın,vicdanlarını ve ölüm üzerindeki bağlarını düşünelim. Onlar için ölüm sakızdan çıkan bir yapışkan gibidir.onlar bu Dünya'dan başka bir Dünya düşlememektedirler ve haklıdırlar da. Dinlerin mistik vaatlerini bir jilet gibi kesip atan bu dostlarımız,özgürlüğün sınırları olduğuna inanırlar ve özgürlüğü,adaleti yaşamda değil yok oluşta arar ve nefret ile beslenirler.hayatın onlara karşı bu tutumundan dolayı nefret,bu dostlarımızın savunma mekanizmasıdır.hayattan hak ettiklerini alamazlar.bu nedenle,karamsarlığa ve nefrete başvururlar.nefret hak ettiğini almak için kullanılan silahtır ve bu silah kötü görünse de adaletin ve hakkın anahtarıdır.ve hak mutlak değildir.adalet te öyle.bu kavramlar tamamen ahmakça,boşa kürek çekercesine bireylerin görecelik kavgalarından başka bir şey ifade etmez.bunu onlar da bilir, fakat nihilizmin yansımalarında kaybolmaktansa,anlamsız savaşlarda bulunmayı tercih ederler. Fakat,savaşların olmamasına engel değil, tam tersi sebebi olma yolunda hızlıbadımlarla hedefe ilerlerler. TANRININ CİNSELLİĞİ ÜZERİNE KONUŞMALAR Sizlere bu satırlarda cinselliğin kutsal boyutunu anlatmak istiyorum.tanrılar o kadar ateşlidir ki cinsellik onların boyutunda biz insan denen aciz yaratıklara mükemmelliyeti anımsatmaktadır.cinsellik,gerek insanda gerek hayvanda aynı amaca hizmet eder; üremek,zevk ile yapılan acizliğin fiziksel müsfettesidir.cinsellik Dünya'ya yeni bireyler getirmek amacıyla değil günümüzde zevk ve para için yapılır hale gelmiştir.bu durum piçlerin çoğalmasına, edepsizliğin Tanrısal boyuta ulaşmasına ve saptırılmasına neden olmuştur.cinsellik,insandan insan üretme özelliğini kaybettiği için özel anların sergilenmesinde bayrağı en üst mertebenin zevki sefaletine taşır.bu en üst mertebe cinselliğin sıradanlığını ve acizliğini yansıtmaktadır.cinsellik ölümün, en üst mertebesi yani acının marjinalliğine benzer.tanrı'nın oğulları ne zaman cinselliği farklı amaçlarda kullanmaya başladı o zamandan beri etik kavramlar fahişelerin lehine geçti.bu konuyla ilgili fazla yorum yapmaya gerek duymadığım için siz acizleri cinselliklerinizle baş başa bırakıp karanlık nehirlerden su içmeye usulca yol alıyor ve çıtırdayan yaprak parçasının kırılgan hazzıyla dolup taşıyorum.yıldızlara bakıyorum yavaşça kafamı çevirerek, fakat gökyüzünde yıldızdan eser yok.siyah bir fon düz bir çarşaf gibi dalgalanıyor.yıldızları öldürenlerin fahişeler olduğunu varsayarak, kamçımı elime alıp,elbiselerimi çıkarıyor ve boş odalarda fahişe ruhları arayıp duruyorum. Böylece ''Özgür kuşların ayağına bağladığımız torpili ateşleyerek,özgürlüğün havada parçalanmasını seyre dalıyorum. ''Tokat yercesine hayattan aldığım şamarları ruhumda hissediyorum bugün.cennetin nehirlerine kibir akıtan bendim dostlarım. Karasulara aydınlık veren de benim. Ve ölmek için ölüme kafa tutan da benim.ben kimim? Ben yerlere yatan parlak bir halının ipeksi yüzü,yokluğun derin varlığı,özgürlüğün kara kanı.ve ben,savaşta akan kanın yüze sıçrayışı,ben zamanın kısır döngüsüyüm,cinselliğin intihar boyutuyum...ve ben sizleri avucuyla ezen adam ve yanlış yaradılışın yok edicisiyim. PARA Ah kağıttan Tanrı! Sen güç, sen erdem, sen kutsal, sen satın alansın. Sen olmadan atılan adımlarım yerinde saymakta.sen olmadan, insanların satın alabileceği lüks ortamları nasıl yaratabilirim? Sen olsanda ayrı bir yüksün,olmasanda. Sen kağıt parçası,hayatın anlamı lüks yaşamın istencisin. Ahh..dostlarım,paradan bahsetmek acı da olsa para ile alınabilecek şekerlemeler oldukça tatlıdır.o sefil kağıt parçası şöyle seslendi;''paran yoksa,sen de

5 yoksun.''para, ölüm istencini rahatlık ve keyfe düşkünlük ile köreltir.eğer para denilen kağıt sana uzaksa sen kaybedecek bir şeyinin olmadığını düşünür ve ölümün senden sadece bedenini alacağı kanısına varırsın.bu nedenledir ki intihar edenlerin çoğunun parasal nedenleri olduğu bilinir.zaten bir zengin neden intihar etsin ki? Bir de erdemli yok oluşlar vardır,kendi sonuna kendin gidersin ya da onu kendin çağırırsın.bu intiharın en yücesi ve sebepsiz yok oluşudur.insan hayattan istediğini alamadığında yada istediğini asla alamayacağına inandığı zaman intihar eder.intiharlar çoğu zaman gerekli ve yüce iradenin eseridir. ''Para,Tanrı'nın maddeleşmiş halidir.'' ÖLÜME KAFA TUTANLAR Ölüme kafa tutan dostlarımızın nefret kusuşlarını ve özgürlüğe, yani sahte özgürlüğe, sövgülerini ince bir çizgide ele alalım. Bu nasıl bir ironidir ki gökyüzünü kızıl kana boyar? Ölüm ile yaşam nasıl olur da acizce birarada anılır? Görün dostlarım... Görün şu ruhunu yitiren acizleri, görün... Onlar şükredenler,onlar önüne konulan yemeği sorgulamadan yiyenlerdir.onlar zevklere yenik düşenler,onlar bedenlerini ve ruhlarını hiçe sayan fahişelerdir.her nefesin bir anlamı vardır,fakat hiçbir anlamı yoktur dostlarım.sizler dünyevi zevklerden arınan nefret Tanrılarısınız ve bu nedenle dış kapıdasınız.sizler asil olduğunuz için,sizler savaşın nedenini bildiğiniz ve kendinizi satmadığınız için dışlananlarsınız. Siz acizlerin hayal bile edemedikleri ölümlere kafa tutanlarsınız.benim dostlarım,karın deşenler değildir,benim dostlarım ölüm biçenlerdir.benim dostlarım, mezarlıkları ve ölüleri sevenlerdir.benim dostlarım,nefret kusanlardır. Benim dostlarım,zevklerden arınanlardır.ve benim dostlarım savaşçılardır.içinden çıkılmaz bir ironi,bataklığınında çırpınanlardır benim dostlarım. GECE DÜŞÜ Tanrı!! Eyyy Tanrı,beni kan revan içinde çırılçıplak bırak. Bırak ki,sarılayım geceye. Bulaşsın kanım ona tüm berraklığıyla.aydınlansın kara yolum,bezensin siyah çiçeklerle... Rüzgar, Güneş, Ay boyun eğsin gecenin beyaz kanına. Bir şarkı tuttursun bu gece kuşlar bedenimin kan gölüne,ıssız bir yıldız kaysın gecenin koynuna, usul usul tenden süzülürcesine.bir umut doğsun kurak çöllere,su birikintisi gibi. Mavi,ölüm rengi gibi yeşil. Bir yaprak düşsün sonbahar gecesinde dalını terk edercesine.. ANLAMSIZLIK ÜZERİNE

6 Soluk alıp vermeyi bile unuttuğumuz bu koşuda hiç durup düşündük mü? Biz neden, ne için, nasıl ve hangi sona koşuyoruz diye. Peki hiç sorduk mu bu yarışın galibi kim olacak,ödül ne? Ödül koştuğumuza değecek mi diye hiç sorguladık mı?bana sorarsanız bu yoğun hayat koşuşturmasında bunları aklımızın sadece ucundan geçirip düşünmeye değmeyecek şeyler olarak gördük.neden var olduğumuzu, neden durmadan savaştığımızı, neden ölüme hızla koşuşumuzu önemsemedik. Bizler düşünecek kadar vakte sahip değildik. Bu konuşmalarımız, sorgulayan ve araştırmayan insanlara anlamsız ve acı verici gelmektedir.çünkü; bireyler hakikatin ve doğrunun yükünü kaldıramamaktadırlar.bir son var, ve bu son biz insan denilen etten kaleye hapsedilmiş yüzeysel pisliklerin sonudur.fakat sonunu sorgulamaya neden cesaret edemez hiç bir gen?neden sonumuzu bile bile yaşama sımsıkı tutunur ve kenetleniriz dostlarım? Biz insanlar herşeyde anlam bulurken neden bu tür sorgularda anlam bulamaz ve kaçar duruma geliriz? Bu acizliğimizin bir başyapıtı bir nirvanasıdır. Acizliğinin farkına varan insanlar ise farkında olmayanlardan daha bilinçli ve daha üstün iradeye ve özgüvene sahiptirler.'' Yalanların mutluluğundansa,gerçeklerin acısından haz alan dostlarımız çok az sayıdadırlar''ve bu yüksek mertebe yolunda ilerleyen dostlarımız kutsaldırlar. Bu nedenle anlamsızlıkta anlam aramak insanların yüceliğinin ve direnişinin kanıtıdır. YOK OLUŞUN ANLAMI Bizi yoktan var eden yok oluştur.bizler ölümden gelip ölüme gidenleriz. Bu çakıllı yolların ayakkabımıza dolan taş parçalarından başka hiçbir anlamı yoktur; çünkü bu yolların başı da sonu da bellidir.dostlarım, bizler ufak su birikintisinde solumaya çalışan yarı ölü balıkların can çekişmelerinin mahsulüyüz.yok oluş,var olduğumuzun en açık ve net kanıtıdır; yaşam ise ölümden geldiğimizin en yalın kanıtıdır.bir canlı görünce ölümü anımsıyor,bir ölü görünce ise yaşamı kavrıyorum. Biz,et içine hapis edilen sınırlı varoluşlar ölümlerin mahsulleriyiz. Bizleri anlamlı kılan ölümlerdir dostlarım. UÇURUM VE DÜŞ Ufak adımlarla dar koridorlarda nefret ile yürüdüm. Ayak seslerinden başka hiçbir ses yoktu çevremde, bekledim siyah gecenin beyaz yıldızlarını bekledim. Anlatmak istedim gökyüzüne,konuşacak o kadar çok şey vardı ki karman çorman olup birbirine geçti düşüncelerim. Artık anlatılacak bir şeyimde kalmamıştı.yıldızları seyre daldım, siyah fon üzerine yapıştırılmış yıldızlar,bir anaokulu öğrencisinin ödevi gibiydi. Yazmak için bir nedenim yokken yazdım. Boş çığlıklardan başka birşeyden bahsedemiyordum.anımsamalarla dolu zihin sarmaşığım bir iskelede buldu kendini.güneş tenimi amaçsızca yakıyordu,çocukların suda oynayışları gözüme çarptı, onlar da amaçsızlardı,iskeleden kuma doğru yürüdüm tenleri ateşler içinde yanan dişilerin yanından. Kısıtlı zevkleri ve bedeni yatırımları vardı. Bronzlaşmak istiyorlardı sanırım.ayaklarım kuma gömüldükçe ben daha da sert basıyordum yere ve bir anda bu hayalden sıyrılmış bir şekilde mide bulantılarıyla dolu bedenimde ve yatağımda buldum kendimi. Boş oda,sarı bir lamba ve yan odadan gelen çocuk sesleri karşıladı beni.istediğim ve aradığım yer burası değildi.bir uçurumda kanatsız kalmak ve kendimi boşluğa bırakmaktı arzuladığım. Düşerken,içimin boşalışını ve kanatlarımın olduğunu hissetmeyi planlıyordum.

7 Ta ki vücudum yere çarpıp parçalara ayrılana dek. Bu bilinçli bir ölümün istemdışı hayal dünyasıydı ve bu Dünya yıkılmakla yükümlüydü. Narin rüzgarların tenimi okşadığı bu yaz sabahı güneşin soluksuz nefesini hissediyorum tenimde.fakat fırtınalar kopuyordu içimde.uçurumlar, siyah bir gece, ölü kuşların çürüme merasimı sarıyordu bu yorgun ruhumu,sıcak bir dişi teni arzuluyordu bedenim, ta ki zevkin doruklarından ani düşüş yaşayana kadar. Saçları güzel kokan bir kadın düşündüm.teni vanilya kokulu ve pürüzsüz. Bir titreme geldi bu aciz bedenime ve bu düşündüklerim yaz güneşine ve rüzgarına katılarak süzüldü zihnimden uzaklara ve sustum gözlerimi kısarak.güneşe bakıp ufak bir tebessüm ile günü rüzgara saldım... ÖLÜ ZEVKLER Burda oturmuş kahvemi yudumlayıp,karanfilli sigaramı ciğerlerime çekerken düşlemekteyim,düşünmekteyim. Düşündüm... Daha çok düşündüm, derinlere daldım ve şöyle bir karara vardım.''düşünme, kaybolursun.'' Herşey birbirine bağlı bir zincir ve buzincir seni düşündükçe,sarar sıkıştırır ve nefes almanı engeller. Ve unutmayın ki gerçekleri gören insanlar daha doğrusu yüksek mertebede sorgu yapan insanlar,hayattan zevk alamazlar, alamayacaklardır da.bu hayat, ben ve benim gibiler için ızdıraptan başka birşey değildir. Fakat bizi ayakta tutan bu kaosun bize verdiği acılardır. ACILARIN ANLAMI Güzel zamanlar geçirmeniz için bir bedel ödemeniz gerek dostlarım, yani acı çekmeniz gerek.bu böyle yazılmıştır hayat senaryomuza. Acı çekeceksin,bu acılar seni olgunlaştıracak ve hayatına yöne vermene neden olacaktır. Bu nedenle bırakın kendinizi acılara,zorluklara. Karşılığını alacaksınız er yada geç. Belki mezarda belki yaşamda, ama unutmayın acılar sizi doruklara ve hayatın sorgulanması gerektiği tanısına ulaştıracaktır ve en büyük tesellilerinizde olacaktır. KARAMSAR BİR SÖYLEŞİ Ağır yükler taşıyan,bu nedenle naçizane et yığını bedenlerimiz ve yansımalar evreninde yönsüz kalan zihnimiz...o kadar yorgun ki,ölümle yaşam arasıda seçimsiz kalmış ve rafa kaldırılan eski bir madeni para gibi zamanda kaybolmuştur. Bu kaybolmuş bir zihin,bir bedendir ve bu zihin öyle çaresiz ve ızdırap çeker duruma gelmiştir ki ölüm ve yaşam ona anlamsız gelmektedir. Ne ölmek ister,ne de yaşamak... Bu çifte anlamsızlık ızdırapların en kuvvetlisi, en tesirlisi ve en tehlikelisidir.çözümü ise geçmiştedir yani Dünya'ya gelmediğimiz zamanlarda.yazı tura gibi atılan biz spermler şans eşliğinde Dünya'ya geliriz. Peki ya ufak zevkler uğruna oluşturulan canların ızdıraba maruz kalması? Yaşamak isteyip istememesi neden seçimsizdir? Kısacası bu Dünya'da ızdıraba en büyük desteği veren

8 yaratıcılardır.seçimsiz yaratılış ise küstahça rezilce bir durumdur. Hayat yaşayanlar için ızdırap,doğmamış olanlar için özgürlüktür. FAŞİZMİN ANLAMI Ancak ve ancak bir faşist yüksek mertebelere varıp büyük işler başarabilir. Faşizm ırkçılık değildir. Daha doğrusu her faşist ırkçı değildir.hedefleri uğruna yakıp yıkıp,öldüren,öldürten ve hedeflerine canı pahasına ulaşmak isteyen ve bu yolda sınır tanımayan insana faşist denir. Faşist,kendi krallığını kurmak için ölümü göze alan Tanrı'ya ve Tanrı'nın kurallarına karşı çıkandır. Faşizm farklı açılardan değerlendirilip tartışılabilir. Faşizmin adını kirletenler milliyetçiler ve bilinçsiz zorbacılardır.bilinçli bir faşizm içinde özgürlük, azim,eşitlik ve adalet barındırır. Fakat faşizm günümüzde ırkçı milliyetçi ve yobazlara yakıştırılmaktadır.mesela bir kominist de faşisttir; çünkü kendi krallığını kurup halkına ve insanlarına eşitlik,özgürlük adalet sağlar: çünkü marjinaldir. Mesela Adolf Hitler'i ele alalım. Hitler faşist değildir, daha doğrusu tam olarak faşist değildir. Faşizan yanları kendi krallıklarını ve kendi adaletlerini kurma amacıyla hedeflerine engelleri yıkıp, kırıp dökerek,öldürerek yaklaşmışlardır. Faşist olmayan yönleri ise yaptıkları ırkçılıktır. Bu faşizme girmez.bu katil olduklarının kanıtıdır. DİNLER ÜZERİNE Dinler,eski zamanın ilkel devletleridir.peygamber diye kendilerini topluma tanıtıp,insaların karşı çıkamayacağı bir kutsallık ortaya atan insanlar bu davranışlarıyla ''Devlet'' denilen otoritelerin temellerini Tanrı adı altında atmışlardır. Din,insanların yaşam kaynağı ve onları hayata bağlayan ve mükemmellik vaad eden bir otorite olmuş ve toplumsal düzeni(sevap-günah) yani (iyi-kötü) denilen kavramları sağlamaya çalışmıştır. Din,ilkeller için çok yararlı olmuştur.insanlar artık tatmin olup bir düzen içine girmişlerdir. Fakat insanlar,modernleşmeye ve yenilenmeye çalıştıkça dinler,kısıtlamalara neden olmuştur.bu kısıtlamalar özgürlük denilen ve asla var olmayan bir kavrama sert bir yumruk atmıştır.ve böylece dinlerin anlamı,anlamsızlık oluvermiştir. ÇELİŞKİLERİN ANLAMI Dostlarım,zıt kutupların birbirine anlam kattığını hepiniz biliyorsunuz artık.bunun bir çelişki olduğuna dair pek emin değilsiniz tahmin ettiğim kadarıyla.evet,çelişki bambaşka birşeydir,bir ironi bir kaostur.insan zihnini en çok yiyen çelişkidir; Çelişkiler olmadan ''doğrunun'' anlamı,anlamsızlıktır.çelişkiye varılmadan verilen kararlar pek tatmin edici değildir. Çelişkiler ''mutlak doğru''ya ve ''mutlak yanlışa'' çok uzaktır.çelişki bir sorudur ve bir yanıt ister.''evet ya da hayır'' gibi.bu durumun ortası yoktur.kısacası hayat bir çelişkidir.fakat bu çelişki ne doğru ne de yanlıştır.

9 RUH ÜZERİNE Dinler tarafından milyonlarca insanı tatmin etme amacıyla ortaya atılan bu safsataya ''ruh'' denilmektedir.biz et yığınlarının acizliği ve hayatı anlamlandırma biçimi dinlerdir.dinlerin ise vaad ettiği bir takım şeyler mevcuttur.bilindiği üzere Dünya'da yüzlerce din vardır.bu dinler toplumu vaadlerle uyuşturur ve kandırır, insanların kandıkları en yaygın şey de ''ruh''tur.insanlar ruhları olduğuna ve öldüklerinde ebedi olarak yaşayacaklarına inanırlar.fakat insanlar o kadar acizdirler ki bilmezler, ruhun sadece beyinden ibaret olduğunu.kardeşlerim,ruh denilen kavram tamamen beyinden oluşmaktadır.ruh karakter,kişilik,sevgi,nefret gibi duygulardan başka bir şey değildir. ÇOCUKLUĞUM ÜZERİNE Ahh.. Benim harabeler arasında kalmış,kör kuyulara vurgun çocukluğum.gece karanlığında dinlediğimiz o körpe hikayelerin mahsulü çocukluğum,taş taş üzerine koyup top oynadığımız,büyüklerimden hikayeler dinlediğim çocukluğum. Sorunlu bir çocuk,sorunsuz bir Dünya için savaşır,dışlanmışlığın o kara teni, midemi bulandırır.çocukluğumda başladı benim hayata,tanrı'ya ve olgulara karşı sitemim. Top oynarken dışlandığım oyuna alınmadığım zamanlar,yaramazlık yaptığımda sırtımda kırılan sopalar, belki de beni böylesine bilinçli yapan ve cesur olmamı sağlayan bunlardır.belki de takıntılarımın yarattığı ızdırap denizi beni pişirdi,yenilecek bir yemek haline getirdi.ahh.. Körpe ve kör çocukluğum, ağacın yaş iken eğilmesi gibiydi.fakat ağacı eğeyim derken kırık kaldı çocukluğum,kırık kalacak ve toprağa kırık bir dal olarak düşecek. Ahh... Benim karamsar çocukluğum... GÖRECELİK ÜZERİNE Dostlarım, Görecelik, koyun sürüsünün fazla olduğu ve sistematik, dogmatik yaşayan insanların çoğunlukta olduğu ve çogunluğun mutlak dogruyu belirlediği bir kavram ve işleyiştir.yüzeysel insanlar sürü piskolojisi içinde yaşar, düşünmekten sorgulamaktan acizdirler.onlar için zevk ön plandadır,sistemin bir parçası oldukça, huzurlu,mutlu ve koyundurlar. Zevkleri özgürlüklerinden daha ağır basar dostlarım, sadece etden ibarettir bu yüzeyseller. Ve öyle kibirli ve acımasızdır ki görecelik köleleri,boyunları giyotini köreltir.

10 ZEVKLER Zevk, bataklıkların en çekicisi ve en yaygınıdır.battığını sona yaklaştığını bilir ve bundan zevk almaya bakar zevk düşkünleri. Zevkleri bedenlerini harcar, bozuk para gibi gururları yere yuvarlanır.ve öyle yüzsüzlerdir ki zevk düşkünleri,yanlışları doğru sayıp,yanlış olan doğrularıyla yaşarlar;ulaşamadıklarını yüceltir, ulaştıklarını ise hiçe sayarlar.ve öyle midesizlerdir ki materyalist bir tavır sergiler, maddenin kölesi olurlar.ve sıkıştıkları durumlarda karşısındakini aşağılayarak düşmanını etkisiz hale getirmeyi hedefler. O kadar duygusal ve kin doludurlar ki,gözyaşları en öldürücü zehirdir. AŞK ÜZERİNE Aşk,iki duygunun bilinçsizce haz bakımından birbirini sömürme durumudur.aşk bir hedefe ulaşmak gibidir,iki kutup bir araya geldiğinde duygusal cinsel sömürgü bilinçsizce başlar,zaman kavramınının da pekişmesi ile birbirlerini tüketip yok olurlar.önemli olan iki kutubun birbirine olan uzaklığı ve verdiği acıdır.bu nedenle bu duygu, durum ne kadar fazla sürerse o kadar geç tükenir. Hedefe ulaşmak değil,hedefe ulaşma isteği ile yanıp tutuşmaktır Aşk... GENLER Bizler aynı fanusta yüzen aynı cins balıklarız.bir kere girdik mi bu fanusa, çıkış yoktur daha...ölürsek dibe çöker kumda çürür,yaşarsak atılan yemleri yer ölümü bekleriz.ve genlerimiz... Herbirimiz çok yüzsüz varlıklarız; sonumuzu bile bile yaşar sığ sulara dalarız,bataklıklara saplanırız ama pes etmeyiz,her zaman sonumuzu merak ederiz. Acizleriz; çünkü aynı yaratıcının verdiği aynı özelliklere sahibiz,ve bizleri aciz yapan zihnimizdir. Zihnimiz değil de sadece içgüdülerimiz ile hareket etseydik,hayvan olurduk,fakat hayvanlar kadar da temiz olurduk. İnsanlar beyinlerinin kendilerine sağladığı özgürlüğü ve kısıtlamayı biliyorlar,fakat bilmezden geliyor,sorgulamaktan kaçıyorlar ve bunları doğru sayıp kendilerini haklı çıkarıyorlar,bu da görecelik denilen kavramı doğuruyor,ve bütün insanlar birbirine bağlanıyor,bir halat gibi acizce sımsıkı... YALINLIK Her zaman saf, temiz, iyi niyet anlamına gelen yalınlık,en tehlikeli kalıplardan biridir. Saflık

11 sakız gibidir ; nereye çekersen oraya doğru uzar, ve şunu bilmek gerekir ki ; yalın diye adlandırılan kalıp her zaman temiz anlamına gelmez. Yalınlık objektiftir. Bir taraf seçmek ister, o taraf çoğu göreceliğin kötü tanımladığı taraf ise, yalınlık pisliğe atılan ilk adımdır. Yalınlığın yeterince çok ifade ettiği anlam vardır. Yalnız, temiz, objektif, katıksız gibi kelimeler bunlara örnektir. İnsanlar yalınlığı çoğunlukla sade olarak kullanırlar ve bilirler. Oysa ki yalınlık pisliğe atılan ilk adımdır ve yönlendirildiği kişinin kişisel özellikleriyle bağlantılıdır. YALANCI AYDINLIK ÜZERİNE Bak,bak... Ve aydınlık de o zehirli sıvıya. Zaten öyle dediniz ve karanlığa gebeydiniz. Mutlak mutluluğu değil,geçici hazzı iliklerinize kadar hissettiniz; O yalancı aydınlığı hep iyi bildiniz ve hep onu savundunuz.asıl aydınlık,dürüst karanlıktadır.bana soruyorsun neden? Neden bu karamsarlık ve karanlık? Size anlayamayacağınız bir cevap ile şöyle fısıldıyorum : Karanlık dürüst ve aydınlığa gebedir. Neden gebedir? Çünkü karanlık yalın ve açıktır;aydınlık ise arkasına sığınılan bir karanlıktır ve karanlığı doğurur.ben her zaman,zamanla ve doğru diye bilinen yalanlar ile savaştım; kibirli değildim nefret doluydum. Nefretimi yalancı aydınlık ve haz kölelerine borçluyum, onlar o kadar zalimler ki,hazları gözlerini kör etmiş ve her biri yüzeysel et yığını,bir de böbürlenip yücelik taslarlar.ahh! Yücelik sen bu yeryüzü köpeklerinin diline düşecek kadar alçak değilsin.bu yalancı aydınlığa kanan yobazlar,yalancı aydınlık palyançosu kadar şaklabanlar;ve biz karanlığın dürüst alçak gönüllü ve boyun eğmeyen çocuklarıyız. Bize kötü muamelesi yapanlar sinsi aydınlığın kör köleleri ve anlık zevk solgunlarıdır; ve öyle bir zaman gelir ki,karanlık yalancı aydınlığın çürümüş gövdesini delik deşik eder ve derin denizlere savurur. İNSAN ÜZERİNE Doğruluğun, yalınlığın katilidir insan ırkı. Gördükleri herşeyi arzularlar,düzgün olan düzeni bozar, saf sulara zehir kusarlar.yıldızlara erişme arzusuyla bastığı basamaklara ayakkabılarından çamur ve zalimlik bulaşır.bir sonun olduğunu ancak sona varınca anlarlar.vücudundaki zaman zehrini dostlarını kullanarak atarlar.bastığı basamaklar onları hedefe biraz daha yaklaştırırken,dostlukları ve değerleri de o kadar azaltır.güneşin sıcaklığı çekici gelir fakat bilmezler ki hedefe vardıklarında yok olacaklar,o sevdiği güneş küllerini bile bırakmayacak ve bilmezler hedefin zalim ve acımasız yüzünü,öğrendiklerinde yanlarında kimse kalmayacak ve külleri herbir yana zalim rüzgar tarafından savrulacaktır. NEFRET ÜZERİNE Yalnızlık ile büyüyen, zaman ile güçlenen, ezildikce,inandıkca,aldatıldıkca büyüyen kökleri çok derinde kötü görünümlü bilge bir ağaçtır nefret.sığ suların yıkıcısı, derin denizlerin

12 efendisi özgürlüğün varisidir.nefret, doğruluk yolunda hayattan hakettiğini alamamaktır ve direnmektir.öyle yalındır ki dışı sert,içi berrak bir sıvıdır;kötülüklere yanlışlara,kötülük ile hırs ile saldıran bir adalet savaşcısıdır.nefret yalınlıklardan daha yalın,özgürlüklerden daha özgür, karamsarlıktan daha karamsar,artık sabrı kalmayanların çıkış yoludur.bataklıkta açan bir çiçek ama bataklıkta açtığı için dışlanmış ve adalet için kıyıya kulaç atandır nefret. ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE İnsan beynini kullandığı kadar özgürdür, yani milyonlarca konu, soyut,somut olgular varken insan sadece kendini ilgilendiren ve çevresinde olup bitenleri bilir ve bilmek ister. Bundan dolayı sınırın olduğu yerde özgürlük yoktur ve olmayacaktır da. Yaşadığımız sürece bu böyle sürecektir. Ölmek de özgürlük değildir, bir insan ölür bin insan yaşar, yani adaletsizlik ve eşitsizlik mevcuttur. Adaletin olmadığı birevrende yine özgür olunmaz. Toplu halde tüm materyallerin ve metafiziksel olguların yok olması özgürlüğe atılan ilk adımdır.yaşamın olmadığı yerde özgürlüğe gerek yoktur. Özgürlüğe ulaşmak özgürlüğe gerek duymamaktır. Ve özgürlük denilen kavramın delilik denilen olguyla sınırlandırılması, özgür olmak için zihnimizin olmaması düşüncesini pekiştirmektedir. Özgürlüğü kısıtlayan var oluştur ; bu nedenle biraz daha bilindik konuları ele almak ve özgürlüğümüzü kısıtladıklarını belirtmek için, din, devlet, toplum gibi konuları örnek gösterebiliriz. Devlet ve din çok büyük bir kısıtlayıcı etken olmasının yanı sıra toplumun ve insanların tatmin olmalarını sağlar, etik kuralları oluşturur, fakat özgürlüğü kısıtlar o zaman özgürlük toplumun kuralını bozan bir olgudur. Bundan dolayı aşırı özgürlük zararlıdır o halde özgürlük hiç var olmamaktır ya da yok oluştadır. Daha derin düşünürsek oluşan kalıplar, kavramlar özgürlük denilen olguyu bir pres gibi ezer ve daraltır. Bu nedenle teknoloji ne kadar ilerlerse kurallar ne kadar artarsa özgürlük kısıtlanır. Buna dayanarak ilk insanların ve hayvanların bizden daha fazla özgür olduğunu anlayabiliriz. VARLIĞIN HAKİKATİ ÜZERİNE KONUŞMALAR Sevgili dostlarım, Varlığımızın, kişisel algıların oluşturduğu bu çöplükte, farkındalık varlığımızla doğru orantılıdır.var olmak, kişinin bedensel olarak bir maddeyi oluşturmasından öte bir hadisedir.kanıtı ise; algılar, üretim, düşünce, farkındalık ve zihindir.beyin ölümü gerçekleşen bir hastanın bedensel varlığının bir anlamı yoktur.bu nedenledir ki beyin ölümü gerçekleşen bireyler ölü sayılmaktadır. Eğer daha açıklayıcı olursak Descartes'in Düşünüyorum, öyleyse varım. söylemi, varlığımızın hakikatine en büyük örnektir.nefes alıp vermeyi yaşamak olarak algılandığını varsayarsak günümüzde gerçekten yaşayan insanların sayısı oldukça az ve etkisizdir.

13 KAOS Yıldızlarla donanmış bir gecenin ardından yine maviliklere doğru güneş doğuyor. Salıyorum kendimi açlıktan ağzı kokan fahişelerin hüzünlü tenlerine. Titriyor bedenim, ruhum ise çelişkide.issız bir göl kenarında buluyorum kendimi, daha önce hiç duymadığım bir melodi geliyor avare kulaklarıma.ölüm mü desem, özgürlük mü? Yoksa bir dirilişin karamsar melodisi mi? Ve yağmur ile kara bırakıyor güneşli hava kendini.bir süre duraksıyorum. Sonra anlıyorum ki kudretli kar, ayaklarımın altında siyah çamurlu botlarım tarafındanezilmekte.nasıl olur da bu kadar kahpe bir ruha sahip olur bu gökyüzü, diyerek dalıyorum ufkun pornografik çizgisine.ve geç de olsa anlıyorum ki;yağan kar ben, beni ezen ise ölü gövdem. DELİLİĞİN YARARLI ZEHRİ ÜZERİNE Sevgili Dostlarım; Günümüzde delilik üzerine pek fazla değinilmemiştir. Bu nedenledir ki değinme gereksinimi duymuş bulunmaktayım. Delilik, bir başyapıt, bir nirvanadır. Bu nirvana özgürlüğün en yalın ve en dokunaklı yanını oluşturmaktadır.delilik genellikle olumsuz olarak adlandırılmış ve insanlara sunulmuştur. Delilik, dahilik doğrultusunda beliren bir hastalıktr. Bu hastalık üstün insanların silahı ve ilham kaynağı olmuştur. Delilik ancak ve ancak dahilik doğrultusunda veyahut üstün düşünce olarak boygösterdiği ölçüde yararlılık sağlamaktadır. Delilerin en anlamlı geçerli yanları şunlardır: Sistemi kabul etmek istemezler. Kurallar onlara saçma ve sapkın gelmektedir. Onlara Tanrılara dinlere boyun eğmezler, narsisttirler.sıradan insanların sürü psikolojisi içinde yaşadığını savunur ve sıradan bireylerin özgür olamayacaklarına değinirler. Deliler ölümden korkmazlar.korktuklar tek şey ölümün bedenlerini değil de düşüncelerini toprak altına almasıdır. Deliler ahlak nedir bilmezler.ahlak onlar için bir tutsaklıktır. Bu tutsaklık özgür olan ve olmayan düşünceyi derinden etkilemektedir. Dostlarım; amacım sizlere delileri övmek değil, deli diye adlandırdığınız ve önemsemediğiniz,dikkate almadığınız insanların siz sıradanlardan üstün olduğunu göstermektir. Ve bu üstün insanlar çoğu zaman tarihe adlarını ve buluşlarını kazımışlardır. DÜŞLEM Yağmurlu bir günün aksine, çoğu zaman güneşin öldüğü zamanları, ıssız sahil kasabalarını ve banklarda oturan aşıkları düşlüyorum. Usulca akıyor paranoyakların gökkuşağından,ölü kuşların yorgun kanatları.bekliyorum gecenin piçlerini edepsizce.ellerim cebimde yürüyorum sahil boyu kıyıya vuran dalgaların pornografik çerçevesinde.havanın sıcak olmasına rağmen üşüyorum.üşüyorum çünkü ruhuma kazınmış karanlık gecenin saydam fahişeleri.bir türkü tutturmuşum ölüm ölüm diye.yürüyorum ben yine yürüyorum derinlere...

14 HAYVAN SEVERLERE... Hayvan severler önce insan sevmeyi öğrenmelidirler.sokakta aç açıkta yatan insanları beslemek yerine hayvanları beslemek daha kolay geldiği için bu insanlar hayvan severdir. CEM KÖK 2008 AFORİZMALAR Mezarlıkta açan çiçekler bedenimizin eseridir,onlar bizim öz çocuklarımızdır. Yanlış yolda doğru ideoloji ile ilerlemek bir intihardır. Çobanlar endişeli,koyunlar ise mutludur. Mutlu insanları gördükçe mutsuz oluyorum. Bu dünya bir çöplük ve temizlenmesi lazım. Ölümün o naçizane tenine dokunmak cesaretlerin en marjinalidir. Hikayelerimizi yarım bırakacak reklam değil,ölümdür kardeşlerim. Çoğu zaman çıplak bir bedenin aksine,pantolondan taşarcasına sırıtan kalçalar tahrik eder insanı.işte benim hayatımda böyle ayrıntılarda gizli. Bilgelik,narsist bireyler yaratır. Sorunlu bir çocuk sorunsuz bir dünya arzular.tıpkı benim gibi,tıpkı senin gibi.

15 Bilinçsiz kör bir genç nesil yetişiyor.kendilerini farklı göstermek için ve ya farklı hissettikleri için batılaşıp kendi ülkesinde siyaset tarafından ezilen sümsük bir nesil yetişiyor. Zaman yürüyen merdiven gibidir, sen dursanda o ilerler. Engelleri değil,engelleri yaratanları yok etmeliyiz. Toprakta buluşacağız,hiç olmadığımız kadar özgür ve adaletli bir biçimde. Dünya tanrının hayalarından biri. Doğan her güneş batmaya mahkumdur. Çağımızın en büyük hastalığı orospu çocukluğudur. Örgütlü bir halkı hükümet değil,tanrı bile durduramaz. Tanrı bacaklarını açmış bizi bekliyor.kardeşlerim yuvaya dönme vakti geldi. Ben hiç bir zaman ölmeyeceğim.ölen bedenimdir,ben değil. Belli bir zaman sonra dış görünüşe önem vermemeye başlarsınız. İşte o zaman sürüden ayrılma vaktiniz gelmiş demektir.

16 Zamanın körpe kuşları çoktan derinlere uçtu.bize tekrar beklemek düşer ta ki Tanrı yeniden regl olana kadar. Yürüyorum ıslak caddeler boyu ölüm kokan rüzgarların koynunda.bir elimde adalet diğer elimde özgürlük var. Kan kokan sevgilinin narin kasıklarından bir tutam kaos alıp serpiştiriyorum piçlerin gökkuşağına.ve bekliyorum gebe karanlığı,doğuracak elbet karamsar çocuklarımı... Siyah bir geceyi beyaz bir ölüm böler.kasıklardan süzülürcesine düşer yıldızlar, ölü kuşların kanatlarına. Umrumda değil ölümlü bir dünyada soluksuzca yaşamak. Ahh! Kardeşlerim beni anlayabilseydiniz intiharlar süslerdi ipeksi tenlerinizi. Bu dünyayı ve içinde yaşayan bu ırk'ı yok ederek yeni bir dünya ve yeni bir ırk yaratılmalıdır. Dünyamız öyle bir hal almıştır ki bu düğümü kesmeden çözmemiz mümkün değildir. Kurumuş bir çiçeğe su vermekti benimkisi,ya hayalperesttim ya da imkansızlıkları reddediyordum. Delide diyebilirsiniz. İnsanlara güvenme,çünkü sen de insansın. Üniversite okumak,düzgün bir işe sahip olmak,çok para kazanıp kaliteli yaşamak,başarı değildir.bunlar sisteme adapte oluşumuzun ve dayatmaların altına girdiğimizin kanıtıdır. Zaman değil,insan geçer. Yalanlar ile milyonları,gerçekler ile sadece bilgeleri yönetebilirsiniz. Ciğerlerime özgürlük doluyor.kimileri buna ölüm diyor.

17 Gün gelecek hak ettiğim değeri bedenim değil, cesedim görecek. Yaşam anlamını kaybettiğinde,ölüm özgürlük oluverir bedenine. Bükemediğin bileği kes. Herşeyin bir anlamı vardır,hiç birşeyin bir anlamı yoktur.hayat varlık ile yokluk arasında askıda kalmış bir sorgudur. Halkımızın, ahlaksızlığa ve edepsizliğe ihtiyacı vardır.içlerine hapsettikleri edepsizlikleri ve fantezileri herbirini yiyip bitirmekte. Bu Dünya'da adalet adet kanından ibaret. Benim Tanrım herkesin Tanrısı olamaz. İstersen sığ suda yüz,kafanı suya sokarsan boğulursun. Bedenim toprağa gübredir. Hayat seni yaralamadıkça o ufak çizgileri yara sanacaksın. Herşeyde anlam arama.bazı şeylerin anlamı anlamsızlıktır. Ekmeği böldüğünde yere düşen kırıntılarla yetinmeye çalışan insan,ekmeği bölen ise Tanrıdır.

18 Kesilesi bileklerim özgürlüğün anahtarıdır. AÇIKLAMA Bu kitabı yazma amacımız insanlara, olayları ve oluşları farklı pencerelerden göstermek ve sorgu güdülerini geliştirmektir.çalışmamız çeşitli kesimler tarafından olumsuz tepki alabilir fakat bu tepkilerin hiçbir önemi yoktur. Çalışmamız belli bir sınırı aşmış ve sürü psikolojisinden uzaklaşmış, sorgulayan, gerçeği arayan ve hayal gücü geniş bireylere hitap etmektedir. Çalışmamızda hiçbir şekilde bir ideolojiye bir inanca hakaret yoktur.bu nedenledir ki kitabımız, sıradan insanlar tarafından yapılacak olan eleştirileri ciddiye almayacaktır. Çalışmamız sürecinde bize destek veren insanlara sonsuz teşekkürlerimizi ve saygılarımızı sunarız. kök 2008 Cem

İç Barışı için Adımlar

İç Barışı için Adımlar İç Barışı için Adımlar Bu söyleşi, huzuru arayan herkese Barış Hacısı tarafından sevgiyle adanmıştır. İç Barışı için Adımlar (KPFK Radyosunda için yapılan bbir konuşmasından, Los Angeles) Özet o Dört Hazırlık

Detaylı

Kitabı okumaya başlamadan önce: Sevgili yol arkadaşım,

Kitabı okumaya başlamadan önce: Sevgili yol arkadaşım, Kitabı okumaya başlamadan önce: Sevgili yol arkadaşım, Bu kitap, hepimize, bir hayat amacımız olduğunu göstermek için yazıldı Bu kitabı yazan da aslında bir zamanlar kaybolmuştu 40 yaşına geldiğinde, kaybolduğu

Detaylı

Niye? helezonikkresendo.blogspot.com

Niye? helezonikkresendo.blogspot.com Niye? Toplumsal muhalefete kazandırdığımız yeni bir kitap daha. Hangi ihtiyaç üzerine? erçekten de "eee?" sorusunun gereken önem verilmeli. Tabi bunu yaparken gündelik boğuşmacalar ile kültür oluşturma

Detaylı

Eğer öğrettiklerimi uygularsanız, hayatınızın geri kalanında sigara içmediğiniz içi mutlu olacaksınız.

Eğer öğrettiklerimi uygularsanız, hayatınızın geri kalanında sigara içmediğiniz içi mutlu olacaksınız. ALLEN CARR SİGARAYI BIRAKMANIN KOLAY YOLU Çeviren Fatmagül Aaltonen Eğer öğrettiklerimi uygularsanız, hayatınızın geri kalanında sigara içmediğiniz içi mutlu olacaksınız. * Yöntemi tektir. * Sigaraya olan

Detaylı

DOĞRU ERKEĞİ BULMA KILAVUZU. İlhan Uçkan Epsilon Yayıncılık WWW.MAXIMUMBILGI.COM

DOĞRU ERKEĞİ BULMA KILAVUZU. İlhan Uçkan Epsilon Yayıncılık WWW.MAXIMUMBILGI.COM _ 1 DOĞRU ERKEĞİ BULMA KILAVUZU İlhan Uçkan Epsilon Yayıncılık _ İÇİNDEKİLER 1. Ders: 2 "Doğru erkeği" ararken - Neden siz hâlâ yalnızsınız - Erkek çok ama "doğru erkek" yok - İlişkiniz neden yürümedi

Detaylı

HER ŞEY YOLUNDA 1. GİRİŞ

HER ŞEY YOLUNDA 1. GİRİŞ EDEBİYAT ve KOÇLUK Yeşim Erberksoy HER ŞEY YOLUNDA 1. GİRİŞ Edebiyatçılar geçmişten bu güne insanoğlunun hayat yolundaki deneyimlerini, kültürel özelliklerini ve bilinçdışı simgelerini yaşanılan çağa taşıyan

Detaylı

Cengiz Aytmatov _ Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek

Cengiz Aytmatov _ Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek Cengiz Aytmatov _ Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek Yüz Yüze/ 31 Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek / 91 Takdim Cengiz Aytmatov: Çok yönlü bir kişilik, özgün bir yazar. 1928 yılında Kırgızistan'da doğmuştur.

Detaylı

İŞTE BU FİKİR TUTAR!

İŞTE BU FİKİR TUTAR! NEDEN BAZI FİKİRLER TUTUYOR DA BAZILARI ÖLÜP GİDİYOR? C H I P H E A T H ve D A N H E A T H NE TUTAR? Bazı fikirler özü gereği ilgi çekicidir ve bazıları da değildir. Bir organ hırsızları çetesi özü gereği

Detaylı

BU İŞTE BİR YALNIZLIK VAR

BU İŞTE BİR YALNIZLIK VAR _ 1 BU İŞTE BİR YALNIZLIK VAR Doğan Kitap _ 2 "Hani ıssız bir yoldan geçerken Hani bir korku duyar da insan Hani bir şarkı söyler içinden, İşte öyle bir şey." Çiğdem Talu, 1976 _ 3 Babamın anısına... _

Detaylı

Filantropi Seminerleri. "Başrolde Ödüllü Kadınlar Var"

Filantropi Seminerleri. Başrolde Ödüllü Kadınlar Var Filantropi Seminerleri "Başrolde Ödüllü Kadınlar Var" Seminer Deşifresi 11 Aralık 2014 Sabancı Center, Hacı Ömer Konferans Salonu İstanbul Konuşmacılar: Sheryl WuDunn, Pulitzer Ödüllü Gazeteci, Half The

Detaylı

İçimde bir şeyler var hâlâ

İçimde bir şeyler var hâlâ Sen şimdi git Sonra konuşuruz derdin hep Denizin bundan haberi olsa Seni, büyük dalgasıyla çarpardı Güneş seni yakar, rüzgâr dondururdu Ben onlara hiçbir şey söylemedim En iyi gitmeyi öğrendim İçimde bir

Detaylı

REFAH İÇİNDE BİR YAŞAM SÜRDÜRME REHBERİ BOLLUK- BEREKET ENERJİSİNİ HAYATINIZA ÇEKİN

REFAH İÇİNDE BİR YAŞAM SÜRDÜRME REHBERİ BOLLUK- BEREKET ENERJİSİNİ HAYATINIZA ÇEKİN REFAH İÇİNDE BİR YAŞAM SÜRDÜRME REHBERİ BOLLUK- BEREKET ENERJİSİNİ HAYATINIZA ÇEKİN Bu kitap sürekli maddi sorunlarla uğraşmak zorunda kalan, Refah içinde yaşamak isteyen, Bugüne kadar hayatında refah

Detaylı

önce, önce, sonra, daha sonra, sonunda, en sonunda ifadelerinden uygun olanlarını kullanmalıyız.

önce, önce, sonra, daha sonra, sonunda, en sonunda ifadelerinden uygun olanlarını kullanmalıyız. OLAYLARIN OLUŞ SIRASI Bir olayı karışık anlattığımızda doğru anlaşılmayabilir. Bu yüzden anlattıklarımızda belli bir sıralama olmalıdır. Olayları oluş sırasına göre anlatırken ilk önce, önce, sonra, daha

Detaylı

BİR SOKAK ADAMININ ÖLÜMÜ

BİR SOKAK ADAMININ ÖLÜMÜ BİR SOKAK ADAMININ ÖLÜMÜ Şehrin en sessiz olduğu ve sır vermediği zamanı-sabah saatlerini- yağmur damlalarının tam o anda çatıdan içeri kaydığı gibi yaşıyorduk: gizlice, titrekçe, ama şaşırtıcı bir biçimde

Detaylı

YERALTINDAN NOTLAR YERALTINDAN NOTLAR Sn.Mehmet Özgül'ün izniyle basılmıştır. Yayına hazırlayan : Egemen Berköz

YERALTINDAN NOTLAR YERALTINDAN NOTLAR Sn.Mehmet Özgül'ün izniyle basılmıştır. Yayına hazırlayan : Egemen Berköz YERALTINDAN NOTLAR YERALTINDAN NOTLAR Sn.Mehmet Özgül'ün izniyle basılmıştır. Yayına hazırlayan : Egemen Berköz Dizgi : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Baskı : Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık

Detaylı

Sarah Jio - Son Kamelya

Sarah Jio - Son Kamelya SARAH JIO m M yhcan ^jj)(enekşeleri ve 'Böğürtlen yasarından Önce küçük bir tohum düşer kalbin odasına, sonra aşkla yeşerir. Kulak verin, umudun sesini duyabiliyor musunuz? /A \ ROMAN 19401ı yılların Amerikası

Detaylı

Sayı: 2 2010 BİRLİK BİLİNCİ

Sayı: 2 2010 BİRLİK BİLİNCİ Sayı: 2 2010 BİRLİK BİLİNCİ 3 1 Sevgili Yoga Simurg Dostları, Dergimizin ikinci sayısında insanlığı aydınlatan ışık elçilerinin bilgelik dolu yazı, söz ve şiirlerinden derlediğimiz yeni bir buketi sizlerle

Detaylı

Mutlu Olma Sanatı SEY

Mutlu Olma Sanatı SEY Mutlu Olma Sanatı SEY Mutlu Olma Sanatı Bertrand (Arthuı WiUiam) Russell d. 18 Mayıs 1872, Trelleck, Monmouthshire - ö. 2 Şubat 1970, Merioneth, Galler Ingiliz mantıkçı ve düşünür. Matematiksel mantık

Detaylı

ERSAN ERÇELİK A'DAN Z'YE ÖZKAN MERT ŞİİRİ

ERSAN ERÇELİK A'DAN Z'YE ÖZKAN MERT ŞİİRİ ERSAN ERÇELİK A'DAN Z'YE ÖZKAN MERT ŞİİRİ Ersan Erçelik 29 Temmuz 1980, İstanbul doğumlu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme Bölümü nü bitirdi. Şiir ve düzyazıları, Akbük, Akköy, Agora, Akatalpa, Damar,

Detaylı

Türk Romanında Yönetici Profili ve Köprü Romanında Yer Alan Vali Örneklemesi

Türk Romanında Yönetici Profili ve Köprü Romanında Yer Alan Vali Örneklemesi Türk Romanında Yönetici Profili ve Köprü Romanında Yer Alan Vali Örneklemesi Yrd. Doç. Dr. M. Fetih Yanardağ (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi) TÜRK ROMANINDA BÜROKRAT Türk romanlarında, özellikle

Detaylı

limit sizsiniz KENDİ KANATLARIYLA UÇMA DERSLERİ

limit sizsiniz KENDİ KANATLARIYLA UÇMA DERSLERİ limit sizsiniz KENDİ KANATLARIYLA UÇMA DERSLERİ MÜMİN SEKMAN, Kişisel gelişim ve sosyal başarı türünde kitapların yazarıdır. "Başarılı olmak öğrenilebilir" düşüncesini savunan yazarın kitapları: 1. Ya

Detaylı

www.e-kitap.us sunar. Tüm kitap severleri Saklı Kütüphane ye bekliyoruz. Kâhin & Orodruin

www.e-kitap.us sunar. Tüm kitap severleri Saklı Kütüphane ye bekliyoruz. Kâhin & Orodruin www.e-kitap.us sunar. Tüm kitap severleri Saklı Kütüphane ye bekliyoruz. Kâhin & Orodruin Not: Saklı Kütüphanedeki e-kitaplar tanıtım amaçlıdır. Sevdiğiniz yazarların zarar görmesini istemiyorsanız lütfen

Detaylı

Açılış Konuşması, Davut Kavranoğlu

Açılış Konuşması, Davut Kavranoğlu SONUÇ BİLDİRGESİ Açılış Konuşması, Davut Kavranoğlu Sevgili genel başkan yardımcım, çok değerli misafirler Yeni Dijital Dünya toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Geçmişin tecrübesiyle bugünün dünyasını

Detaylı

SİNEMA YA DA İLAHİ AŞK: İSLAMİ SİNEMADA TASAVVUFİ YOLCULUKLAR

SİNEMA YA DA İLAHİ AŞK: İSLAMİ SİNEMADA TASAVVUFİ YOLCULUKLAR SİNEMA YA DA İLAHİ AŞK: İSLAMİ SİNEMADA TASAVVUFİ YOLCULUKLAR Hilmi Maktav Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öz 1990 lar başındaki parlak döneminin ardından ivme kaybeden İslami Sinema, 2000 li yıllarda

Detaylı

Alevi Gencin Yol Haritası Remzi KAPTAN

Alevi Gencin Yol Haritası Remzi KAPTAN 1 Alevi Gencin Yol Haritası 2 Remzi Kaptan, 1976 yılında dünyaya geldi. Remzi Kaptan, kişilik bilincine ulaştıktan sonra tercihini Alevilik yoluna hizmetten yana yaptı. Bu tercihin gereği olarak Alevilik

Detaylı

Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanlarının Anıları-2012. Bir İnci

Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanlarının Anıları-2012. Bir İnci Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanlarının Anıları-2012 Bir İnci SAĞLIK-SEN- 2013 SAĞLIK-SEN YAYINLARI - 14 Sağlık-Sen Adına İmtiyaz Sahibi Metin MEMİŞ Genel Başkan Genel Yayın Yönetmeni Abdülaziz ASLAN Genel

Detaylı

Bilge Çocuk. Kardan adama elveda dememek için; küresel ısınmaya dur de! Küçükçekmece Belediyesi nin çocuklara armağanıdır. Yıl: 2 Sayı: 6 / 2012

Bilge Çocuk. Kardan adama elveda dememek için; küresel ısınmaya dur de! Küçükçekmece Belediyesi nin çocuklara armağanıdır. Yıl: 2 Sayı: 6 / 2012 Bilge Çocuk Yıl: 2 Sayı: 6 / 2012 Kardan adama elveda dememek için; küresel ısınmaya dur de! Küçükçekmece Belediyesi nin çocuklara armağanıdır. Sevgili Çocuklar, Okumayı ve yeni bilgiler öğrenmeyi ne

Detaylı

İFADE ÇEŞİTLERİ 1. DESTEKLEYİCİ VE AÇIKLAYICI İFADELER. Dengeli beslenmek yani her çeşit yiyecekten yeterince yemek sağlığımız için önemlidir.

İFADE ÇEŞİTLERİ 1. DESTEKLEYİCİ VE AÇIKLAYICI İFADELER. Dengeli beslenmek yani her çeşit yiyecekten yeterince yemek sağlığımız için önemlidir. İFADE ÇEŞİTLERİ 1. DESTEKLEYİCİ VE AÇLAYICI İFADELER Dengeli beslenmek yani her çeşit yiyecekten yeterince yemek sağlığımız için önemlidir. Ben hiç yemek ayırt etmem. Açıkçası her yemeği severek yerim.

Detaylı

1. SAYFA: 2-3 2. SAYFA: 4-18 3. SAYFA: 19-21 4. SAYFA: 22-25 5. SAYFA: 26 6. SAYFA: 27 7. SAYFA: 28-29 8. SAYFA: 30 9. SAYFA: 31 10. SAYFA: 32 11.

1. SAYFA: 2-3 2. SAYFA: 4-18 3. SAYFA: 19-21 4. SAYFA: 22-25 5. SAYFA: 26 6. SAYFA: 27 7. SAYFA: 28-29 8. SAYFA: 30 9. SAYFA: 31 10. SAYFA: 32 11. ÇALIŞMA KÂĞITLARI 1. Parçada Anlam SAYFA: 2-3 2. Gerçek Mecaz Eş Sesteş Zıt Yan Terim Anlam SAYFA: 4-18 3. Atasözü Deyim SAYFA: 19-21 4. Öznel Nesnel Anlatım SAYFA: 22-25 5. Sebep-Sonuç Amaç-Sonuç SAYFA:

Detaylı