OCAK - ΙΑΝΟΥΑΡΙΟΣ 2011 Sayı: 62 Fiyatı: 3

Transkript

1 OCAK - ΙΑΝΟΥΑΡΙΟΣ 2011 Sayı: 62 Fiyatı: 3 Azınlıkça 1

2 BU AY AZINLIKÇA AZINLIKÇA BATI TRAKYA AYLIK HABER YORUM DERGİSİ OCAK 2011 YIL:7 SAYI:62 Azınlıkça Online ΑΖΙΝΛΙΚΤΣΑ ΜΗΝΙΑΙΟ ΤΟΥΡΚΟΕΛΛΗΝΟΦΩΝΟ ΠΟΛΙΤΙΚΟ ΠΕΡΙΟΔΙΚΟ ΤΗΣ Δ. ΘΡΑΚΗΣ ΙΑΝΟΥΑΡΙΟΣ 2011 ΕΤΟΣ:Η NO:62 SAHİBİ-SORUMLUSU ΙΔΙΟΚΤΗΤΗΣ-ΕΚΔΟΤΗΣ- ΔΙΕΥΘΥΝΤΗΣ EVREN DEDE GENEL KOORDİNATÖR ΓΕΝΙΚΟΣ ΣΥΝΤΟΝΙΣΤΗΣ AYDIN BOSTANCI YAYIN YÖNETMENİ ΣΥΜΒΟΥΛΟΣ ΕΚΔΟΣΗΣ İBRAM ONSUNOĞLU BU SAYIDA YAZARLAR Ahmet M. Ahmet Aydın Bostancı Dimostenis Yağcıoğlu Γιώργος Δούδος Hakan Mümin Herkül Millas İbram Onsunoğlu Samim Akgönül ADRES Anemonis Komotini Tel: Fax: ΕΤΗΣΙΕΣ ΣΥΝΔΡΟΜΕΣ Ιδιώτες. : 36 Τραπεζες, Οργανισμοί: 98 Ν.Π.Δ.Δ, Α.Ε: 98 Δήμοι: 98 Euro Κοινότητες: 72 Ebedî Öğrencilik Bir Öğrenci Âlemi kısa filmi Öğrenci Âlemi bütün Yunanistan çapında çeşitli üniversitelerde okuyan azınlık gençlerinin bir oluşumu. Bugüne kadarki en önemli ve yankı yapan faaliyetleri film çevirmek oldu. Geçtiğimiz yılın ortalarında başlayan kısa metrajlı filmin çekimleri yıl sonuna doğru bitti. Ebedi Öğrencilik filminin 4 Ocak Salı akşamı Gümülcine eski Rex sineması salonunda gösterimi yapıldı. Vatandaşların katılımı o kadar çoktu ki, salon doldu taştı ve birçok kişi filmi ayakta izlemek zorunda kaldı. İçindekiler Herkül Millas Thalia nın yalnızlığı Batı Trakya da yayınlanan Azınlıkça dergisinin Aralık sayısının hemen bütünü Thalia Dragona ya ayrıldı. Ama yazılar hüzünlü bir farklılık içeriyordu, iki farklı mevkideydi söz konusu bilim insanı. Dragona ile yapılan röportajdan söz edilirken, Dragona Yunanistan ın Eğitim Bakanlığının Kültürlerarası Eğitimden Sorumlu Özel Sekreteri diye tanıtılıyordu; ama dergideki öteki yazılardan bu Özel Sekreterin bu makamından artık istifa etmiş olduğunu öğreniyoruz. Azınlıkça62 D. Yağcıoğlu Azınlık, Yunanistan Kamuoyuna Kendini Anlatabiliyor mu?. Atina da veya Yunanistan ın başka herhangi büyük bir şehrinde sıradan bir insan, Batı Trakya daki Türk-Müslüman Azınlık hakkında bilgi edinmek istese, bu bilgiyi nasıl yayınlardan, nasıl kitaplardan, ne tür TV ve radyo programlarından elde edebilir? Yunanistan ın medyası, basın-yayın dünyası, hatta akademi dünyası azınlık hakkında nasıl bir portre çizer? Bu sorulara benim kişisel izlenimlerime dayanan yanıtım şu... 3 SÖPA nın geleceği üzerine... Editör 4 Öğrenci Alemi nden Ebedi Öğrencilik 6 Ebedi Öğrencilik kısa filmi takdir ve beğeni topladı Aydın Bostancı 8 Danışma Kurulu seçilmiş müftülerin atanmasını talebini açıkladı 10 Çeşitleme İbram Onsunoğlu 18 Thalia nın Yalnızlığı Herkül Millas 20 Oryantalizm Oksidantalizm Herkül Millas 22 Azınlık, Yunanistan Kamuoyuna Kendini Anlatabiliyor mu? Dimostenis Yağcıoğlu 24 Hassas bir sene... Hakan Mümin 26 İsviçre de İsviçreli olmamak zor Samim Akgönül 28 Prova (şiir) Ahmet M. Ahmet 29 Ο ΜΟΥΦΤΗΣ ΚΑΙ ΟΙ ΔΙΚΑΣΤΙΚΈΣ ΔΙΚΑΙΟΔΟΣΙΕΣ ΤΟΥ ΣΤΟ ΣΤΟΧΑΣΤΡΟ ΚΑΙ ΠΑΛΙ! Γιώργος Δούδος 34 Beyaz Türkler İbram Onsunoğlu 36 Yunan-Türk İş Forumu Gümülcine de gerçekleşti 2 Azınlıkça AZINLIKÇA - BATI TRAKYA AYLIK HABER YORUM DERGİSİ ΑΖΙΝΛΙΚΤΣΑ - ΜΗΝΙΑΙΟ ΤΟΥΡΚΟΕΛΛΗΝΟΦΩΝΟ ΠΟΛΙΤΙΚΟ ΠΕΡΙΟΔΙΚΟ ΤΗΣ Δ. ΘΡΑΚΗΣ

3 Frangoudaki, Atina Akademisi nin Nikopoulou ya ödül vermesini eleştirdi Müslüman Çocukların Eğitim Programı sorumlusu Profesör Anna Frangoudaki, yılları arasında Meriç (Evros) iline bağlı Büyük Derbent azınlık ilkokulunda görev almış öğretmen Hara Nikopoulou nun Atina Akademisi tarafından söz konusu akademinin en önemli ikinci ödülünün verilmesini eleştirerek Akademi Başkanı ve üyelerine ithafen sorular içeren bir açık mektup kaleme aldı. Profesör Anna Frangoudaki nin kaleme aldığı metnin Azınlıkça Online ekibi tarafından yapılan çeviri şu şekildedir: Atina Akademisi, Hara Nikopoulou nun Yunanca öğretmeni olarak Trakya daki bir azınlık okulunda şanlı ve örnek teşkil eden hizmetinden dolayı kendisine Akademi nin en büyük ikinci ödülü olan gümüş madalyayı tevdi etmiştir. Ödül alan bayan medya kuruluşları ile ve düzenlenen kamusal etkinliklerdeki faaliyetleriyle sürekli gündemde kalmıştır. Söz konusu azınlık köyünde büyük bir karışıklığa sebebiyet vermiş ve bu karışıklığa aşırı sağ örgütler de katılmışlardır. Nikopoulou, azınlık gazetelerini ve görev aldığı okul hademesini de mahkemelere vermiş, dava üzerine davalar açmıştır. (Kendisi Yargıtay Başkanının kızıdır.) Öğretmen olarak başka bir yere tayinini isteyen ebeveynlerle karşı karşıya gelmiş ve öğrenciler bu sebeple derslere katılmamışlardır. Kendisinin tarihli bir Atina gazetesine verdiği mülakatta, 1821 devrimi ile ilgili çocuklara ders verdim. Bir öğrenci bana Ben Türküm deyince onu sakince elinden tutup okul bahçesinde bulunan Yunan bayrağının altına götürerek ona Sen Yunansın dedim. denilmektedir. Nikopoulou, son olarak Atina Akademisi nde yaptığı ve adeta ilk defa duyduğumuz bir konuşmasında, kendi şahsında bir vatanperverliğin ödüllendirildiğini belirterek, Aslında Kuzey Epir de esir olarak yaşayan özgürlüğü müzakere altında bulunan Makedonya mızda, Türkler tarafından mazlum bırakılan Trakya ve Kıbrıs ta ve Aziz Panteleimonas semtinde yaşayan özgür ama kuşatılmış Yunanlılar bu ödülle ödüllendirilmiştir. ifadelerini kullanırken acaba siz sayın Atina Akademisi nin başkan ve üyeleri, ülkede öğretmenlere neyi örnek almalarını önerdiğinizi düşündünüz mü? Dolayısıyla sizler, yaklaşık 200 azınlık okulunun bulunduğu bölgedeki Müslüman vatandaşlara karşı davalar başlatmalarını ve Trakya yı Kıbrıs la özdeşleştiren basın yayın kuruluşlarının seferberliğe girişmelerini ve ilkokul öğrencilerine özgür Makedonya mızın müzakere altında olduğunu öğretmeleri için öğretmenleri teşvik mi ediyorsunuz? Aziz Panteleimonas taki özgür ama kuşatılmış öğretmenler, Başpiskopos aleyhinde olduğu gibi, eğer vatanperver gösteriler düzenlerlerse yüksek düzeyli ödüller sözü mü veriyorsunuz? Ülkenin binlerce öğretmenini, örnek olarak, Arnavut asıllı öğrencilerin ülkesinde kollarından tutup Yunan bayrağının altına götürerek esir Kuzey Epir ile ilgili ilham almaları hususunda görüşler aşılamaları için teşvik mi ediyorsunuz? Anna Frangoudaki * Önümüzdeki ay tekrar bir araya gelinceye dek hoşçakalın; hepinize iyi okumalar... editör Azınlıkça 3

4 4 Azınlıkça

5 Azınlıkça 5

6 Öğrenci Alemi ekibi ( com), bütün Yunanistan çapında çeşitli üniversitelerde okuyan azınlık gençlerinin bir oluşumu. Yaklaşık 5 yıl önce bir internet sitesi aracılığıyla kuruldu ve gün geçtikçe bünyesine üyeleri dahil etti ve bugün itibarıyla yaklaşık 4700 üyesi bulunmakta. Kendi çaplarında küçük faaliyetlerin dışındaki en önemli ve yankı yapan faaliyetleri film çevirmek oldu. 6 Azınlıkça Öğrenci Alemi nin Ebedi Öğrencilik filminde eski Rex sinema salonu doldu taştı Geçtiğimiz yılın ortalarında başlayan kısa metrajlı filmin çekimleri yıl sonuna doğru bitti. Ebedi Öğrencilik filminin 4 Ocak 2011 Salı akşamı Gümülcine eski Rex sineması salonunda gösterimi yapıldı. Vatandaşların katılımı o kadar çoktu ki, salon doldu taştı ve birçok kişi filmi ayakta izlemek zorunda kaldı. Filmin gösterimine çok sayıda resmi kişiler de geldi. Kısa metrajlı filmi izlemeye gelenler

7 arasında İçişleri Bakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Rodop PASOK milletvekili Yorgos Petalotis i temsilen Hristos Ampatzianis, Doğu Makedonya Trakya Eyalet Başkanı Aris Yannakidis i temsilen Tasos Parashou, Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Bürosu Şefi Büyükelçi Alexis Alexandris, T.C. Gümülcine Muavin Konsolosu Fatih Akarca, Gümülcine Belediye Meclis Sekreteri ve Eşitliğe İlk Adım Listesi Başkanı Sibel Mustaoğlu, Gümülcine Belediyesi Meclis Üyesi ve GTGB Başkanı Koray Hasan, Sismanoglio Devlet Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölüm Müdürü Dr. Mehmet Eminoğlu, B.T.A.Y.T.D.Başkanı Mustafa Süleyman, eski Milletvekilleri İlhan Ahmet, Mustafa Mustafa, B.T.T.Ö.B Yönetim Kurulu üyeleri, SİRİZA Partisi Rodop temsilcisi Takis Haritos, SÖPA Derneği Başkanı Mehmet Derdiman ve Yönetim Kurulu üyeleri, Mustafçova Belediyesi Meclis Üyesi ve Halk Hareketi Lideri Cemil Kabza, DEB Partisi Genel Sekreteri, Azınlık Okulları Koordinatörü Nikos Papageorgiou, siyasiler, halk ve çok sayıda öğrenci katıldı. Ayrıca Müslüman Çocukların Eğitimi Programı sorumluları Profesör Anna Frangoudaki ve Profesör Thalia Dragona ın da sadece kısa film gösterimini izleyebilmek amacıyla Atina dan gelerek geceye katıldılar. Bu filmin yapımında ana katkıları olan Hatice Salih, Rıdvan Köse Memet, Feyme Raif ve Burhan Molla Çakiroğlu ile Paratiritis gazetesi özel bir röportaj yaptı. Ekibin kuruluşundan film çekimlerine kadar birçok konuyu anlattılar ve özellikle film çevirmenin tecrübesini de aktardılar üyesi bulunan site iletişim, haberleşme ve tartışma ortamı olarak kullanılıyor - Öğrenci Alemi olarak bize kendinizi tanıtır mısınız? Ne zaman, nasıl kuruldu ve nasıl bir yapısı var? - Öğrencialemi platformu 2006 da Patra da eğitim gören bir grup azınlık öğrencisi tarafından kuruldu. Tamamen eğlence amaçlı boş zamanlarımızı değerlendirmek maksadıyla kuruldu. Gençlik ateşinin verdiği enerjiyi ve bulunduğumuz ortamı göz önünde bulunduracak olursak, buna ilaveten üniversiteli olmamız nedeniyle de, öğrencialemi mümkün olduğunca daha serbest daha rahat bir görüntüye sahip bir platform. Deyim yerindeyse biraz dik duruşlu bir yapısı var. Bize göre böyle olması çok doğal. Eğer biz gençler şimdiden daha kravat takip iki büklüm efendim deyip aşağı efendim deyip yukarı hareket eden bir pozisyonda olursak ileride halimiz feci olur. Toplum olarak gerektiği yerde masaya yumruğumuzu vurabilmeli ve dik duruşumuzu sergileyebilmeliyiz diye düşünüyoruz. - Bu kadar dönem içerisinde ne gibi faaliyetlere imza attınız? - Faaliyetlerimiz küçük çaplı projelerden ibaret. Neticede devamlı aktif olan bir grup değiliz. Zamanımız ve imkanımız olduğu sürece yıllık bazı projelerimiz oluyor. Bilindiği gibi projelerimizi, esnaftan reklam verenler olduğunda yapabiliyoruz. Reklamlarla masraflarımızı karşılayacak gerekli miktara ulaşamadığımız zaman ise gerisini biz öğrencialemi ekibi olarak aramızda tamamlıyoruz. İlk projemiz ogrencialemi.com sitesini kurmaktı. Bugün 4700 üyesi bulunan site iletişim, haberleşme ve tartışma ortamı olarak kullanılıyor. Yeni fikirler yeni projeler sitede tartışılıp hayata geçiriliyor. Her yıl 1 Ağustos öğrencialemi buluşmaları düzenleniyor. İskeçe Gümülcine - Dedeağaç olmak üzere her yıl değişik bir şehirde buluşuyoruz. Ayrıca yine öğrencialemi isminde yıllık bir dergi yayımlıyoruz. Bu dergi, bütün gençlerin katılıp yazılarını görüşlerini paylaşabildiği bir dergi. Dergimizde 30 civarında genç yazar bulunmakta. Bu yıl da Ebedi öğrencilik isminde bir kısa film çektik ve fil- Azınlıkça 7

8 mimiz internette de izlenilebiliyor. - Böyle bir film çevirmeyi nasıl düşündünüz? Neye amaçlıyordu? Filmin konusunu da anlatır mısınız? - Açıkçası çok daha önceleri de hep aklımızda vardı bir film çekmek. Bir akşam film seyrederken bir anda hadi bizde çekelim şu filmi artık diye başladı her şey. Sırasıyla konuyu site üzerinden arkadaşlarımızla görüştük ve tartıştık. En son 5 arkadaş Burhan Molla, Feyme Raif, Hatice Salih, Taner Ömerkehaya, Rıdvan Köse oturup bu işin planını ve senaryosunu yazdık, roller paylaşıldı ve elimize bir kamera alıp çekmeye başladık... Kısacası her şey bir anda gelişti. Nisan 2010 da filmi çekmeye başladık araya sınavlar ve tatiller girdi. Her defasında ara vermek zorunda kaldık. Vaktimiz olduğunda da çekimlere devam ettik. Film üniversite öğrencilerinin hayatlarından kesitler sunuyor. Sadece azınlık öğrencileri değil çoğunluk öğrencilerini de ele alıyor. Sonuçta hepimiz aynı hayatı yaşıyoruz aynı kaderi paylaşıyoruz, hiç kimsenin bir ayrı gayrısı yok. Filmin bir sahnesinde azınlık öğrencilerinin üniversite sonuçlarının geç çıktığı ve bunun neticesinde derslere geç başlamak zorunda kaldıklarına dair mesaj da verilmekte. Fakülte seçerken mahalle baskısına maruz kaldığımızın altını çizmeye çalıştık. Azınlıkta genellikle öğrenciler küçük yaşlardan daha hep bilindik mesleklere, yani avukatlık, doktorluk, mühendislik gibi fakültelere yönlendiriliyor. Sonuç itibariyle, bazı öğrenciler kontenjandan da faydalanarak kendi kapasitelerinin üzerinde fakülteleri tercih edince, bazen okudukları bölümden mezun olamayabiliyorlar. Herkesin bitirebileceği bölümlere girmesi daha mantıklı olur ve üniversitelerden mezun olanların sayısı da daha yüksek olur. Vermek istediğimiz diğer bir mesaj da ortaokul ve liselerdeki eğitim eksikliğinden dolayı üniversiteye geçen bir azınlık öğrencisinin ciddi şekilde derslerde zorlandığıdır. Tabiî ki bunlar filmin içinden ufak çaplı mesajlar. Düşünüldüğü zaman böyle bir filmin varlığı bile başlı başına bir mesajdır. Hem de önemli derecede ses getiren bir mesaj haline dönüştü diyebiliriz. Azınlık ve çoğunluk basının desteği gerçekten takdire şayandı. - Filmin tanıtımı için nasıl bir yol izlediniz? - Filmin tanıtımı için öncelikle kendi sitemizi ve diğer sosyal paylaşım sitelerinin imkanlarından faydalandık. Ama azınlık ve çoğunluk basının desteği gerçekten takdire şayandı. Konuyla gerçekten yakından ilgilenip milletin filmden haberdar olmasında büyük rol oynadılar. Yüksek tirajlı gazetelerin yanı sıra tv kanallarında bile filmin haberi yapıldı. Hatta, daha iyi bir tanıtım yapılabilsin diye programlara bile davet edildik. Böylesine güzel bir olayla hem bölgemizin, hem öğrencilerimizin ülke çapında gündeme gelmiş olması mutluluk ve keyif verici. - Geçen hafta filmin gösteriminde beklediğiniz ilgiyi gördünüz mü? Sinemadaki katılımı, ortamı ve ilgiyi bize anlatır mısınız? - Samimiyetle söylüyorum katılım beklentilerimizin üzerindeydi. Soğuk havaya rağmen zahmet edip katılan bütün herkese teşekkür ediyoruz. Umuyoruz keyif almışlardır ve geldiklerine değmiştir. Salon dolmuştu, bir çoğumuz 8 Azınlıkça

9 filmi ayakta izledik. İzledik diyorum çünkü ayakta olan insanları görünce kalkıp yanlarına gittik, çünkü böyle bir durumda bizim oturmamız bize yakışmazdı diye düşündük. Böylesine dostane sıcak ve samimi bir ortam vardı film gösteriminde. Neyse ki film 30 dakikalık böylece ayakta izleyenlere pek fazla zahmet vermedik. O gece tatlı bir telaş, gurur, heyecan, stres ve ufak bir endişe hakimdi bizde. Acaba millet filmi yarıda bırakıp salondan ayrılır mı diye ufak bir endişemiz vardı... Neyse ki böyle bir şey olmadı, film bitti, alkışlar ve tebrikler geldi. Böylece rahat bir nefes aldık. Üst düzey yetkililerin aynı karede yan yana bir etkinlikte bulunmuş olmaları özlenen bir tabloydu. - Özellikle resmi kişilerin size yönelik ne gibi yorumları veya değerlendirmeleri oldu? - Resmi kişilerin yorumlarından önce, milletin resmi kişilere yönelik yorumlarını aktaralım size. Film gösteriminde gerçekten bölgemizde özlenen ve arzulanan bir tablo ortaya çıktı. Hem çoğunluk üst düzey yetkililerin, hem de azınlık mensubu üst düzey yetkililerin aynı karede yan yana bir etkinlikte bulunmuş olmaları güzel bir tabloydu. Bunun ötesinde, azınlık ve çoğunluk yetkililerin yorumları çok olumluydu. Böyle bir çalışmayı takdir ettiklerini ve beğendiklerini dile getirdiler. Buna benzer projelerin devamını beklediklerini ifade ettiler. Özellikle filmde en çok beğenilen konu, her iki tarafa yönelik siyasi mesaja yer verilmemiş olunmasıydı. Yani filmin siyasi içerikli olmamasıydı. Bu bir ilkti ve başlangıçtı. - Bundan sonra, bu yıl içerisinde, ikinci bir film varmı? Başka üniversitelerde öğrenciler için mesela? - Açıkça belirtmek isteriz ki bu yıl içersinde başka bir film çalışması düşünmüyoruz. Dergiyi çıkarmakla yetineceğiz. Biraz dinlenmek gerek. Başka arkadaşlarımız mutlaka film çekecektir diye düşünüyorum. Bu bir ilkti ve başlangıçtı. Ancak bunun tek bir filmle kalacağına da inanmıyoruz. Zaten kalmamalı da, çünkü sinemanın gücü ve etkisi gerçekten çok büyük. Azınlık içinde de pek çok yetenekli ve kabiliyetli gençler var. Buna benzer çalışmalarla bölgemizin birçok eksilerine veya artılarına ışık tutulabilir. Değişik konular ele alınabilir. Bizler sadece öğrencileri ele aldık, eminiz ki anlatılması istenilen bir çok olay daha var. Film aracılığıyla kolayca gündeme getirilebilir. Biz, kendi imkanlarımızla, amatörce de olsa bir şeyler yapılabileceğini gösterdik. - Başka ne gibi faaliyetler düzenlemeyi hedefliyorsunuz? - Yakın tarihte olmasa da uzun vadeli bir projemiz ya da bir hayalimiz var aslında. Bölgemizde çok kültürlü bir film festivalinin hayalini kuruyoruz. Çoğunluk ve azınlık yetkililerinin ortaklaşa düzenleyebileceği ve katılımcıların amatör filmlerle yine çoğunluk ve azınlık gençlerinin olacağı tamamen insan merkezli, mesela insan ve yaşam temalı bir film festivali olabilir bu... Belki zor görünüyor ama kesinlikle imkansız değil. Böyle bir etkinlikte öğrencialemi ekibi olarak hem organizatör, hem de katılımcı olarak yer almak isteriz. Unutmamak gerekir ki, eğer bölgemiz bir çiçek bahçesiyse ve bu çiçekler çoğunluk ve azınlık insanlarının oluşturduğu gruplardan oluşuyorsa aynı tabloda bulunmalarından daha güzel ve doğal başka birşey olamaz. * Azınlıkça 9

10 Genç Bakış Aydın Bostancı Ebedi Öğrencilik filmi takdir ve beğeni topladı Üniversite okuyan herkes bilir, üniversite öğrenciliği ders programı dışında eğlence ve kafana göre takılmanın en özgür dönemidir. Hatta dersler çoğu zaman öğrenciler için ikinci plandadır. Derslerinden kafasını kaldırmayan öğrenciler çoğu zaman alay konusu edilir durur. Çünkü ne de olsa insan hayatında bir defa üniversite öğrencisi oluyor, kütüphanelerde saatlerce kafa yormak gereksiz telakki ediliyor. Hatta derse katılım mecburi değilse, elli-altmış kişilik sınıfın yarısından fazlası derse girme mecburiyeti hissetmiyor. Sınav döneminde ise sürekli derslere girenlerden not olmak adeta öğrencilerin vazgeçilmez kuralıdır. Katılım oranları bölümlere göre değişse de genellikle durum böyle. Hiç unutmam öğrencilik yıllarımda sosyoloji dersleri yapan hocamızın sınıfına sadece üç kişi giriyorduk, ikisi azınlıktan üçüncüsü de Moskova dan Rus asıllı bir arkadaştı. Hocamız içeriye girer acı bir gülümsemeyle derslere iki Müslüman ve bir Rus giriyor, Yunan asıllı öğrenciler ise kantinde kahve içiyorlar diye her defasında hayıflanıp dururdu. İşte böyle bir ortamda, 2006 yılında Öğrenci Alemi adı altında kurulan ve azınlık öğrencilerinden oluşan gençlik platformu, her yıl kendi çapında sürdürdüğü çalışma ve faaliyetleriyle azınlık ve çoğunluktan olan herkesin takdir ve beğenisini kazanmayı başardı. Boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla kurulan gençlik platformuna binlerce kişi üye olmuş. Bu ortam öğrencilerin problemlerini, ileriye dönük plân ve projelerini tartışma ve hayata geçirme imkânı sağlıyor. Öğrenci Alemi ekibinin kurucularından olan Rıdvan Köse Mehmet Paratiritis gazetesine verdiği demeçte Faaliyetlerimiz küçük çaplı projelerden ibaret. Neticede devamlı aktif olan bir grup değiliz. Zamanımız ve imkânımız olduğu sürece yıllık bazı projelerimiz oluyor. Bilindiği gibi projelerimizi, esnaftan reklâm verenler olduğunda yapabiliyoruz. Reklâmlarla masraflarımızı karşılayacak gerekli miktara ulaşamadığımız zaman ise gerisini biz örgenci âlemi ekibi olarak aramızda tamamlıyoruz. İlk projemiz ögrencialemi.com sitesini kurmaktı. Bugün 4700 üyesi bulunan site iletişim, haberleşme ve tartışma ortamı olarak kullanılıyor. Yeni fikirler yeni projeler sitede tartışılıp hayata geçiriliyor. Her yıl 1 Ağustos örgenci âlemi buluşmaları düzenleniyor. İskeçe Gümülcine - Dedeağaç olmak üzere her yıl değişik bir şehirde buluşuyoruz. Ayrıca yine öğrenci âlemi adı altında yıllık bir dergi yayımlıyoruz. Bu dergi, bütün gençlerin katılıp yazılarını görüşlerini paylaşabildiği bir dergi. Dergimizde 30 civarında genç yazar bulunmakta. Bu yıl da Ebedi öğrencilik isminde bir kısa film çektik ve filmimiz internette de izlenilebiliyor şeklinde açıklamalarında öğrenci ale- 10 Azınlıkça

11 mi ekibi olarak sürdürdükleri faaliyet ve çalışmaları izah ediyor. Genç öğrencilerin hayallerini gerçekleştirebilmeleri ne kadar önemli bir duygudur, insana özgüvenini kazandırıyor, yere sağlam adımlarla basabilmesini sağlıyor. İşte bu genç arkadaşlar bunu başardılar. Özellikle azınlık toplumunda gençlerimizin en büyük eksikliği özgüvenlerinin, cesaretlerinin olmamasıdır. Başarı özgüvenden geçer. İlginçtir Ebedi Öğrencilik adı altında bir film yapmak fikri nasıl başladı diye soranlara filmin baş rol oyuncularından Patra Üniversitesi Matematik bölümü öğrencisi Hatice Salih, Bir gece 4 arkadaş film izlerken aklımıza bir fikir geldi ve yapar mıyız yapamaz mıyız derken bu film ortaya çıktı. Dolayısıyla herkes birbirini destekledi ve ilk kez bir güzel kısa film ortaya çıkardık. İlk önce senaryosunu yazdık, daha sonra kamera bulduk ve detaylı bir çalışmayla bu filmi gerçekleştirdik. İzleyeceğiniz gibi herkes bu filmde günlük öğrencilik yaşamında nelerle karşılaşıyor, genel hatlarıyla bunu yansıtmaya çalıştık diyerek kendilerine özgü bir projeyi gerçekleştirmenin sevinç ve gururunu yaşıyor. 4 Ocak 2011 akşamı Gümülcine deki eski Rex sinemasında filmi izlemeye gelenlerin belki de çoğu bu genç arkadaşların kendilerine karşı olan özgüvenlerini hissettiler sanırım. Filmin senaryosunun, çekimlerinin, montajının bizzat öğrenciler tarafından hazırlanması ve kamuoyuna sunulması başlı başına bir takdir konusudur. Çünkü böyle bir projeyi amatörce de olsa hazırlayabilmek, gerçekleştirebilmek ve milletin önüne sunabilmek için, en başta cesaret kararlılık ve özgüven gerekir. Salonun dolup taştığı ve filmi ayakta izlemek zorunda kalan halkın yanı sıra gösterime çok sayıda resmi zevat da katıldı. Geceye sırasıyla İçişleri Bakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Rodop PASOK milletvekili Yorgos Petalotis i temsilen Hristos Ampatzianis, Doğu Makedonya Trakya Eyalet Başkanı Aris Yannakidis i temsilen Tasos Parashou, Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Bürosu Şefi Büyükelçi Alexis Alexandris, T.C. Gümülcine Muavin Konsolosu Fatih Akarca, Gümülcine Belediye Meclis Sekreteri ve Eşitliğe İlk Adım Listesi Başkanı Sibel Mustafaoğlu, Gümülcine Belediyesi Meclis Üyesi ve GTGB Başkanı Koray Hasan, Sismanoglio Devlet Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölüm Müdürü Dr. Mehmet Eminoğlu, B.T.A.Y.T.D.Başkanı Mustafa Süleyman, eski Milletvekilleri İlhan Ahmet, Mustafa Mustafa, B.T.T.Ö.B Yönetim Kurulu üyeleri, SİRİZA Partisi Rodop temsilcisi Takis Haritos, SÖPA Derneği Başkanı Mehmet Derdiman ve Yönetim Kurulu üyeleri, Mustafçova Belediyesi Meclis Üyesi ve Halk Hareketi Lideri Cemil Kabza, DEB Partisi Genel Sekreteri, Azınlık Okulları Koordinatörü Nikos Papageorgiou, siyasiler, halk ve çok sayıda öğrenci katıldı. Film gösterimine ayrıca Müslüman Çocukların Eğitimi Programı sorumluları Profesör Anna Frangoudaki ve Profesör Thalia Dragona da sadece kısa filmi izleyebilmek amacıyla Atina dan gelerek gecede yer aldılar. Film Batı Trakya lı Azınlık öğrencilerinin öğrenim gördükleri fakülte, üniversite ve sosyal çevreleri hakkında bilgi veriyor. Filmde kapalı bir toplumdan dışarıya eğitim görmek için çıkmış olan dört gencin zaman içerisindeki değişimi mizahi bir dille anlatılmaya çalışılmış. Azınlık öğrencilerinin ilk defa olarak üniversite ortamı ile tanışmaları, her yıl azınlık öğrencilerine yönelik sınav sonuçlarının geç çıkmasından ötürü derslere geç kalmaları, Yunanca eksikliği izah edilmeye çalışılmış. Fakat bütün bunlarda maada filmin en beğeni toplayan yanı kamera arkası çekimleriydi. Sanırım herkesin o kadar beğenisini topladı ki, herkes filmi rahatlıkla sıkılmadan ikinci defa izleyebilirdi. Bu sebeple filmi hazırlayan, gerçekleştiren bu genç arkadaşları gönülden tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Azınlığımızın sizin gibi kendine güvenen, kararlı ve cesur gençlere ihtiyacı var. Tekrar tebrikler... * Azınlıkça 11

12 dacı 15 Aralık Çarşamba günü Joy FM de yaptığı sözlü açıklamada, SÖPA nın yerine kurulacak yeni fakültenin sadece azınlık öğrencilerine eğitim vermesini yapılamayacak bir iş olarak gördüğünü söylerken, azınlık okullarına öğretmen yetiştirilmesi amacıyla karma fakülte kurulması görüşünü de sonuna kadar desteklemeye niyetli olduğunu dile getirmişti. Mandacı ayrıca sadece azınlık öğrencilerinin eğitim görmesini talep ederek imzaladıkları 26 Haziran 2010 tarihli mektup hakkında, Çınar FM deki 23 Aralık 2010 tarihli Radyo Medya programında yaptığı bir açıklamada, Bu imzaları çaktık, gitti (!) ifadesini kullanmıştı. Gündemi değiştirmek için yalan söylemiş! Danışma Kurulu seçilmiş müftüler İbrahim Şerif ve Ahmet Mete nin devlet tarafından tanınması talebini uygun bulduğunu tekrar hatırlattı. Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu (DK), yeni bir müftü seçimi istemediğini, seçilmiş müftüler İbrahim Şerif ve Ahmet Mete nin devlet tarafından tanınması talebini uygun bulduğunu tekrar hatırlattı ve bu doğrultuda karar aldığını açıkladı. Alınan kararda milletvekilleri Çetin Mandacı ve Ahmet Hacıosman ın da imzası bulunuyor. Daha önce müftü seçimi istediklerini açıklayan Mandacı ve Hacıosman tekrar fikir değiştirerek Danışma Kurulu nun toplantısında seçilmiş müftülerin devlet tarafından tanınması kararını desteklediler ve bu doğrultuda oy kullandılar. Mandacı ve Hacıosman ayrıca, Danışma Kurulu nun SÖPA nın yerini alacak eğitim kurumuna sadece azınlık mensuplarının alınması talebine de, tekrar fikir değiştirerek, oy birliğiyle destek verdiler. Aynı konuda kaç defa farklı görüş söylediler! Hatırlanacağı üzere Mandacı ve Hacıosman Eğitim Bakanlığı yetkililerine verdikleri 26 Haziran 2010 tarihli mektupta SÖPA nın yerine sadece azınlık öğrencilerinin eğitim göreceği bir fakülte istediklerine dair talepte bulunmuş ve bu yönde imza atmışlardı. Ancak Çetin Man- 27 Aralık Pazartesi günü yapılan Danışma Kurulu toplantısında konuşan Mandacı, karma fakülteyi desteklediği ile ilgili açıklamalarını gündemi değiştirmek amacıyla (!) yaptığını ve aslında SÖPA nın yerini alacak eğitim kurumuna sadece azınlık mensuplarının alınması fikrini desteklediğini ve karma fakülteye karşı olduğunu söyledi. Mandacı nın azınlık kamuoyunu meşgul ettiğini düşündüğü hangi gündemi (?) değiştirmek amacıyla yalan söylediği ise Danışma Kurulu açıklamasında belirtilmedi. Hatırlanacağı üzere Çetin Mandacı ve Ahmet Hacıosman ın, İmam Kanunu olarak adlandırılan ve 240 imamın din öğretmeni vasfıyla devlet memuru olarak atanmasını içeren yasayla ilgili Başbakanın adını kullanarak yalan söyledikleri de ortaya çıkmıştı. Mandacı nın, 24 Ekim Pazar günü Başbakan Yorgo Papandreu nun Dedeağaç ta yaptığı konuşmaya atfen, Başbakan Dedeağaç taki konuşmasında 240 imam kanununun İPTALİNDEN bahsetti ve SÖZ VERDİ açıklaması ve Ahmet Hacıosman ın da, yine Başbakan Papandreu ya atfen, İmamlar yasasını GERİ ALACA- ĞIZ! dedi beyanatının doğru olmadığı anlaşılmıştı. Başbakan Dedeağaç ziyaretinde şu şekilde konuşmuştu: Toplumsal sorun meydana getiren din öğretmenleri (imamlar) yasasıyla ilgili DEĞİŞİKLİKLERİ İLERLE- TİYORUZ! 2011 de herşeyi uygulamalar gösterecek! Çetin Mandacı her ne kadar gündemi değiştirmek amacıyla aynı konuda tamamen birbirine zıt beyanlarda bulunmayı kendisine yakıştırıyor olsa da, 2011 yılında gerçekleşecek uygulamalarla hangi gündemi değiştirmek istediği öğrenilmiş olacak. Danışma Kurulu nun 27 Aralık 2010 tarihinde gerçekleştirdiği toplantıda milletvekilleri Çetin Mandacı ve Ahmet Hacıosman ın da imza atarak görüş birliğiyle ka- 12 Azınlıkça

13 rara vardıkları belirtilen açıklama şu şekildedir: AÇIKLAMA 29 Aralık 2010 Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu 27 Aralık 2010 Pazartesi günü İskeçe Türk Birliği lokalinde yaptığı toplantıda Müftülük ve Selanik Özel Pedagoji Akademisi (SÖPA) konularını ele almıştır. Son dönemde kamuoyunu meşgul eden Müftülük ve SÖPA konularıyla ilgili haber ve yorumlar üzerine Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu bazı kararlar alarak, azınlığımızın demokratik talepleriyle ilgili hususları bir kez daha hatırlatma gereğini duymuştur. Müftülük konusu ve azınlık eğitimiyle doğrudan ilgili olan SÖPA sorunu Batı Trakya Türk Toplumu nun en önemli sorunlarındandır. Danışma Kurulu, 27 Aralık 2010 Pazartesi günü yapmış olduğu toplantıda Batı Trakya Türkleri tarafından seçilmiş olan müftüler İbrahim Şerif ve Ahmet Mete nin devletimiz tarafından tanınması talebini bir kez daha tekrarlama kararı almıştır. Karar, Danışma Kurulu üyeleri tarafından oybirliğiyle alınmıştır. Azınlığımızın en önemli sorunlarından biri olan ve azınlık eğitimiyle doğrudan bağlantılı SÖPA sorununu da değerlendiren Danışma Kurulu, SÖPA nın yerini alacak eğitim kurumunun üniversite düzeyinde eğitim veren dört yıllık fakülte olması, fakültenin Türkiye ile Yunanistan arasında varılacak mutabakat ve bilimsel alanda işbirliği sonucu açılması ve azınlık okullarına Türkçe öğretmeni yetiştirmek üzere SÖPA nın yerini alacak bu eğitim kurumuna sadece azınlık mensuplarının alınması talebini tekrarlamaktadır. Konuyla ilgili karar oybirliğiyle alınmıştır. Toplantıda; daha önce konuyla ilgili olarak açıklamaları olan İskeçe Milletvekili Çetin Mandacı da, sözkonusu açıklamaları gündemi değiştirmek amacıyla yaptığını ve SÖPA nın yerini alacak eğitim kurumuna sadece azınlık mensuplarının alınması fikrini desteklediğini ve karma fakülteye karşı olduğunu belirtmiştir. Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu olarak, azınlığımızın yıllardan beri dile getirdiği ve mücadele ettiği demokratik taleplerinin, uluslararası anlaşmalardan doğan haklarının devlet ve hükümet yetkilileri tarafından dikkate alınarak, Türk azınlığın kabul edeceği çözüm önerilerini getirmelerini beklediğimizi vurgulamak isteriz. Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklamada PASOK hükümetiyle Başmüftülük konusunu da görüştüklerini söyledi. Türk Dışişleri Bakanı gerek başmüftülük gerekse başka konuların takipçisi olduklarını, başmüftülük konusunu PASOK hükümetiyle Erzurum da görüştüklerini, Mart ayında yapacakları Atina ziyaretinde de bu konuyu ve diğer konuları ele almaya devam edeceklerini kaydetti. Başbakan Yorgo Papandreou nun Türkiye yi Kıbrıs ta işgalci güç olarak görüldüğü ve azınlıklarla ilgili sözlerin hatırlatılması üzerine Davutoğlu, Türk Başbakan Erdoğan ın azınlıklar konusunda gerek Atina da gerekse başka yerlerde her zaman, her düzeyde Türkiye nin görüşlerini açıklıkla dile getirdiğini belirtti. Biz hiçbir görüşümüzü dile getirmekten çekinmeyiz diyen Davutoğlu, gerek başmüftülük gerekse başka konuların takipçisi olduklarını, başmüftülük konusunu Erzurum da da görüştüklerini, Mart ayında Atina ya gerçekleşecek ziyarette de bu konuyu ve diğer konuları ele almaya devam edeceklerini kaydetti. * Azınlıkça 13

14 Denge İbram Onsunoğlu Bir kez daha aynı ikilemle karşı karşıyayım, bir aylık süre içinde olup biten ve benim önemseyip yorumlamak istediğim tüm konulara mı el atayım, yoksa birini seçip onun üzerinde mi odaklanayım. Birincisini yeğliyorum. Tabiî en başta yurttaki ekonomik bunalım. Ekonomiyle ilgili konular, seçimlerden bu yana 15 aydır bir gün bile gündemin hep baş köşesini işgal etmekten geri durmadı. Gazetelerin manşetleri, televizyon kanallarındaki haber bültenlerinin en büyük bölümü hep ekonomiyle ilgili, hep olumsuz ve karamsar, ve durmayacağa benziyor. Her gün yeni bir kötü gelişme, hükümetten yeni kemer sıkma önlemleri ve çalışanlardan yeni tepkiler, yeni öngörüler ve senaryolar, düşen maaşlar, artan işsizlik, kapanan iş yerleri ve daralan ticaret, vergiler vergiler, Memoranduma ilenmeler, battık batıyoruz, iflastan kurtulmanın yolu yok, 2011 en zor yıl olacak, ondan sonra düzlüğe çıkıyoruz, uzun vaadeli tek kurtuluş drahmiye geri dönmek, yok evrodan çıkış ekonomiyi iyice çökertecektir... Böylece, diğerleri yanında, şimdiye dek yalnızca uzmanların vakıf olduğu ekonomik terimler, artık halkın da malı oldu. Bütçe açığı, dış borçlar, resesyon, kredi notu, spred, ekonomide yapısal değişiklikler, dış borçların yeniden yapılandırılması... Özetle benim gördüğüm şeyler: 1. İşçi ve memurun onlarca yıllık mücadelesi sonucunda elde ettiği kazanımlar bir günde ortadan kaldırılıyor. 2. Sosyal devlet daraldıkça daralıyor. 3. Refah düzeyi kertik kertik aşağıya çekiliyor. 4. Bütün önlemlere rağmen iflas tehlikesi bertaraf edilmiş değil. 5. En kötü günleri daha yaşamadık. Komedyen Cimis Panusis in kara mizahı: Yorgos bir anarşist, devleti yıkmaya niyetli. Çeşitleme Yunan-Türk ilişkileri fena sayılmaz, gerginlikler yaşanmıyor. Ancak Yunanistan da marjinal basın, yalnız o değil, gerginliği kaşımak için fırsat kolluyor. İşin bir başka garipliği, bu gerginliğin merkezine sık sık bizim Azınlığı koyuyorlar, oysa ortada ne fol ne yumurta. Son dönemde böyle yayınlar çoğaldı. Son olarak 31 Aralık tarihli Proto Thema gazetesi, birkaç yıldır Gümülcine, Atina ve İskeçe deki üç şübesiyle Yunanistan da faaliyet gösteren Türkiye Ziraat Bankasını konu edinmiş manşetinde. Suçlayacak, çamur atacak, tehlike edebiyatı yapacak, bu amaçla kendine özgü derin Türk aleyhtarlığı, komplo kuramları ve provokatif habercilik olarak ne varsa seferber etmiş. Ama hiç te başarılı olamamış, en kuşkucu Yunanlıyı bile ikna etmekten uzak. İki sayfalık özel ekte, yerel milletvekili Stilianidis in de Ziraat Bankasıyla ilgili ve gazetenin tavrıyla örtüşen kuşkucu demeçleri, onlar da pek sığ kalmış, ikna edici değil. «Άρες μάρες κουκουνάρες.» (Kefeseresteki posteki.) Türk bankasının yasal bankacılık faaliyetlerinden başka bir şey söylenmiyor. Yunan vatandaşlarından mevduat kabul edip, onlara kredi veriyormuş, hem de düşük faizle. Ama... hangi gizli hedeflerle? Zira Ziraat ın düşük faizli kredi politikasının çok tehlikleli boyutları varmış. Sonra, bir başka tehlikeli faaliyeti de Egnatia yoluna yatırım yapmak isteyişiymiş. Stilyanidis, bunun şimdilik önüne geçildiği konusunda endişelerimizi gideriyor. Ama burdan öte ne olacağı belli değilmiş... «Νισάφι πια!» diyeceği geliyor insanın. Türkiye de faaliyet gösteren Yunan şirketlerinin sayısı 500 e yaklaşıyor, bir Yunan bankası olan Finans Bank Türkiye nin en büyük bankalarından. Yunanistan da faaliyet gösteren Türk şirketlerinin sayısı ise 20 miyi geçmiyor. Yunanistan ı 500 Türk şirketi istila ettiğin- 14 Azınlıkça

15 de ne olacak bilmem. Hele Ege de kaçınılmaz ortaklık ilerlediğinde... Peki Ziraat Bankası haberinde Azınlık nerede? Çünkü o olmadan olmaz. «Gizli servislerin ve Mustafa Kemal in bankası (Batı) Trakya nın Türkleşmesini finanse ediyor». Böyle diyor şirin gazete. Bir Makedon dostum, İskeçe Pomak Kültür Derneği nin Epanellinismos adlı milliyetçi bir blogta yayımlanan son mektubunu bana olarak göndermiş. Bir de başlık koymuş, Türkçe konuşmak istemiyoruz, sayın Başbakan diye, ve Derneğin tavrıyla dalga geçen bir yorum da eklemiş. Mektup, başta Başbakan olmak üzere, daha onlarca siyasiye gönderilmiş. Mektubun özeti, Makedon dostumun koyduğu başlık gibi. Dernek, İskeçe Balkan Kolu nda yalnızca Yunanca tedrisat yapacak (veya Pomakçanın da dahil edilebileceği, ama bu şart değil) devlet ilkokulları ve yine tek Yunanca dilli anaokulları açılmasını talep ediyor. Kısacası, Azınlığın öteden beri öne sürdüğü taleplerin tam tersine, ve azınlık eğitimini ve kimliğini yok etmek isteyen merkezlerin çabalarıyla tamamen özdeşleşerek. Sanki dernekten değil, böyle bir merkezden çıkmış yazı. Ve özetle şöyle bir haykırıştan ibaret: Tükçe öğrenmek ve Türkçe konuşmak istemiyoruz! Bu ne hiddet ve düşmanlıktır sana zavallı Türkçe diyeceği geliyor insanın. Hem de Yunanistan ın her tarafında Türkçe öğrenmeye karşı eğilimin gittikçe arttığı bir dönemde, nedir bu Batı Trakya da bazı kişilerden uğradığın saldırı! Ben ise Pomakça öğrenmediğim için hayıflanıp dururum. Yüksek Tahsilliler Derneğinin Pomakça kursları başlatacağını duyunca da pek sevindim. Şimdi ciddi iki söz: Pomak Derneği ilk kurulduğunda, nasıl ve nerelerden destekle olduğunu bilmeden, herhalde Pomak etnik kimlik ve milliyetçilik kavgası verecek diye yorum yapmıştım. Zira Türkiye ve Bulgaristan da böyleleri var. Bir süre önce kendisiyle karşılaştığım dernek kurucusuyla konuştuktan sonra anladım ki, İskeçe dekinin bununla alakası yok. Öne çıkan Pomak kimliği değil, özellikle Türklüğü red kimliği. Ve asimilasyon savunması. Yoksa Yunanistan daki aşırı sağcılar ve vatan-millet tacirleri etnik kimlikçi azınlıksal bir harekete böyle hararetle sahip mi çıkarlardı? Görülmüş şey midir? Asimilasyon, herhalükârda böylesi de vicdanî ve demokratik bir tercih. Sürüden ayrılmak pahasına. Ama madem sürüden ayrıldın, ayrıldığınla kal, ve haddini bil. Konuya ileride yeniden döneceğim. Şimdilik: Ülkenin en yüksek maneviyatkültür kurumu Atina Akademisi, Hara Nikopulu dan sonra Pomak Derneğini de ödüllendirmeye kalkarsa kimse şaşmasın. Ve çok yerinde olur. İkisi Büyük Derbent te zaten buluşmuşlardı. Bir süredir Azınlıkça Online, iki azınlık milletvekilinin çeşitli vesilelerle söyledikleri şeyleri yayımlıyor, yaptıkları faaliyetleri sergiliyor, genellikle yorum yapmadan. Açıkça ilan etmiyorsa da, dolaylı olarak göstermek istediği şey, onları yakından izlemeye kalkınca nice çelişkilerinin ve tutarsızlıklarının ortaya çıktığı. Son dönemde milletvekillerinin Azınlık içinde birçok kişi ve kuruluşlarla girmiş oldukları sürtüşmeleri kastetmiyorum. Görüş ayrılıkları ve bu yüzden çıkan kavgalar olağan sayılmalıdır. Burada ortaya çıkan soru şu: İki milletvekilinin azınlık sorunları ve onların çözümü hakkında ortak veya birinin diğerinden farklı, ama somut, belirgin, gerektiği gibi nedenlenmiş ve tutarlı olarak destekledikleri görüşleri var mı? Yoksa, tarlanın ortasında tek kalmış sap gibi, esen rüzgara göre bir o yöne bir bu yöne mi eğilip duruyorlar? Gerçekte iki milletvekili, Azınlıktaki sakat siyasî kültürü ne kadar iyi özümsediklerini gösteriyorlar. İdare et evladım! (İnönü nün sözüdür.) Bu açıdan onlar kesin bir tutarlılık içinde. İki güç merkezinin, bir yanda partileri ve öbür yanda Koca Kapı ve uzantılarının ortasında, en kıvrak oryantalist dansöze taş çıkartırcasına göbek atıp bel kıvırıyorlar. Ve idare ediyorlar. Azınlığı da. Müftülerin tayin yerine Azınlık içinde seçimle iş başına gelmesi konusu, Eğitim Bakanının ilgili demecinden sonra yeniden tartışmaya açıldı. Müftü seçimleri sonunda olur mu, olursa nasıl olur, merak edenler Ahmet Hacıosman ın bürosundan çıkan taslağa yeniden bir göz gezdirebilirler. Danışma Kurulu, hem de oybirliğiyle bir saçmalığa daha imza attı. Müftü seçimleri ya- Azınlıkça 15

16 pılmasını istemiyor. Azınlık, seçimlerini yapmış ve müftülerini seçmiştir demeye getiriyor besbelli. Ve seçilmişlerin tayinini istiyor. Bu talebin hukuken mantıksızlığını ve saçmalığını ve hükümet tarafından kabul edilmeyeceğini anlamamak mümkün değil. Anlaşılan o ki, amaç işleri yokuşa sürmek. Hükümet tayine yanaşmaz da seçimleri ilan ederse, o zaman Danışma Kurulu ne yapacak, herhalde boykot kararı alacak. Demoteka için seçilmiş yok, dolayısıyla orası için tayin edilecek müftü de yok, o halde Evros taki seçimlere evet mi diyecek Danışma Kurulu, İskeçe ve Gümülcine de hayır derken? Müftüleri iş başına getirmek, Müslüman Cemaatin öncelikle kendi bir iç sorunudur, ve antlaşma ve sonradan kaldırılan yasalar, bu süreç için Cemaat arasında seçim öngördüğü ve emrettiği halde, otarşik hükümet tayin yoluna başvurmuştu. Bunun üzerine Azınlık içinde yapılan müftü seçimleri, bir sivil itaatsizlik hareketiydi, seçim değildi, seçim diye adlandırıldığı halde. Sivil itaatsizlik olsun da, olayın seçim yönüne boş verin denildi. Adı seçimdi, ama kendi değildi. İlk müftülük seçimlerinden sonra bir Yüksek Tahsilliler genel kurulunda bu satırların yazarı niye en temel seçim kurallarına bile uyulmadığını ve gülencelik bir sözde seçim yapıldığını eleştirdiğim zaman, Tevfik Hüseyinoğlu ndan şöyle bir yanıt almıştım: Biz bu koşullarda bu kadarını yapabildik. Ben de ona, Hani Bektaşiye sormuşlar, abdestsiz namaz olur mu diye. O da, ben kıldım, oldu demiş. Sizin seçim işiniz de Bektaşi nin namazına benziyor Tevfik Hoca. diye karşılık vermiştim. Farzedelim ki hükümet, Danışma Kurulunun talebini kabul etti ve İbrahim Şerif ile Ahmet Mete yi müftü olarak atadı. Bunun için önce ilgili seçimlerin meşruiyetini onaylaması gerekecek. Bir tek dindaşın sonradan onaylanan meşruiyete karşı itirazı, söz konusu seçimlerde onlarca kural ihlali göstererek ileri süreceği yargısal itirazı, o tayinlerin derhal iptaline yol açacaktır. Danışma Kurulu, saçmalıklarla uğraşacağı ve sorunu provoke edeceği yerde, taslağı Ahmet Hacıosman tarafından sızdırılan müftülük yasasının neresinde iyileştirme ve düzeltme yapılabileceğine kafa yorsun. * Gümülcine Belediyesi nde Eşitliğe İlk Adım Listesi Başkanı Sibel Mustafaoğlu ve Meclis üyesi Koray Hasan ın, Zihinsel Engelliler Kurumu nu ziyaret ettikleri bildirildi. 3 Ocak 2011 Pazartesi günü Kavaklı (Egiros) Belediyesi bölgesi eski İskeçe (Xanthi) yolu üzerinde bulunan merkezi ziyaret eden Sibel Mustafaoğlu ve Koray Hasan, merkezdeki personelle görüştü ve kendilerine mutlu yıllar temennisinde bulundu. Ziyaret sırasında yetkili müdür tarafından Sibel Mustafaoğlu ve Koray Hasan a kurum hakkında bilgi verildi. Sibel Mustafaoğlu ve Koray Hasan, merkezin temel ihtiyaçlarını azda olsa giderecek şekilde hediye paketini yetkililere sundu. Zihinsel Engelliler Kurumu Müdürü Papatzi Hrisa, Sibel Mustafaoğlu ve Koray Hasan a bu anlamlı ziyaretinden dolayı teşekkür etti. Papatzi, şunları söyledi: Bu kurumun müdürü olarak yaklaşık 6 ay önce göreve geldim. Merkezimiz insanlık adına çok anlamlı bir hizmet veriyor. Yaklaşık 50 çocuk burada kalıyor Burada kalan çocukların yüzde 90 ı Müslüman çocuklardan oluşuyor. Sizlerin ziyareti bizlere moral vermiştir, onur vermiştir. Bu tür ziyaretler zor görevimizi devam ettirebilmemiz için bize güç kuvvet veriyor. Sizlerin bu gibi kurumları ziyaret etmeniz halkın duyarlılığı açısından büyük önem ve katkı sağlayacağını umuyorum. 16 Azınlıkça

17 İskeçe Belediye Başkanı Mihalis Stylianidis in Kallikratis planıyla birlikte yürürlüğe giren yasaların öngördüğü şekilde altı belediye başkan yardımcının göreve getirilmesine yönelik hakkı kullanacağı bildirildi. Seçilecek belediye başkan yardımcılarının görev sürelerinin iki yıl olacağı ve 2012 yılının sonuna kadar görevlerine devam edecekleri belirtiliyor. Yeni belediye başkan yardımcılarının yetkilerinin önceki dönemle farklılıklar içerdiği ve bazı yetkilerde, örneğin sivil koruma işlerinin Temizlikten Sorumlu Belediye İşlerine aktarıldığı kaydediliyor. İskeçe Belediye Başkan Vekili nin Dimitris Benis olacağı ve yetkilerinin belediye yönetiminin yanı sıra Sosyal Koruma, Eğitim ve Kültür konularını da kapsaması bekleniyor. Belediye başkan yardımcılarının ise sırasıyla şu şekilde olacağı ifade ediliyor: Ekonomik ve İdari İşler ve aynı zamanda KEP lerden Sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı ve Vekili Dimitris Benis, Temizlik, Sivil Koruma ve Belediye Başkanı İkinci Vekili Panos Tarenidis, Belediye Zabıtası ndan Sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı Nikos Fotiadis, Teknik İşler ve Şehir Planlamacılığından Belediye Başkan Yardımcısı Hristos Mourkas, Stavroupoli Belediye Birliği Başkan Yardımcısı Kyriakos Papadopoulos, Çevre, Tarımsal Üretim, Turiz ve Stavroupoli Belediye Başkan Yardımcı Vekili: Apostolos Agkortzas İskeçe Belediyesi nde ayrıca Belediye Su İşleri Başkanı Manolis Tsepelis in ise yerini koruması bekleniyor. Doğu Makedonya Trakya Bölge Genel Sekreteri (Eyalet Başkanı) Aris Yannakidis in İskeçe (Xanthi) ilinden Bölge Genel Sekreterliği Meclis Üyesi seçilen İrfan Uzun u Doğu Makedonya Trakya Bölge Genel Sekreterliği nin Sosyal Yardım Konularında Başkan Yardımcılığına getirildiği bildirildi. Doğu Makedonya Trakya Bölge Genel Sekreterliği Meclisi nde 2 Ocak Pazar günü yönetim kurulu seçimleri gerçekleştirildi. Yapılan oylama sonucunda meclis başkanı, meclis başkan yardımcısı ve yetkili komisyon başkanları belirlendi. Rodop Valiliği toplantı salonunda gerçekleşen oylamada Doğu Makedonya Trakya Bölge Genel Sekreterliği Meclis Başkanlığına Kostas Mihailidis, Başkan Yardımcılığına Theodoros Markopoulos ve Meclis Sekreterliğine ise Kostas Zagnaferis in seçildiği açıklandı. Görevine yeni başlayan Doğu Makedonya Trakya Bölge Genel Sekreteri Aris Yannakidis herkese iyi çalışmalar dileyerek bölgenin iyiliği için işbirliği ortamında çalışılması temennisinde bulundu. Yannakidis ayrıca Doğu Makedonya Trakya Bölge Genel Sekreterliği Turizmden Sorumlu Başkan Yardımcılığına Kostas Papakosmas, Tarım ve Hayvan Besiciliğinden Sorumlu Başkan Yardımcılığına Yorgos Ustoglou ve Sosyal Yardım Konularında Başkan Yardımcılığına İskeçeli İrfan Uzun un getirildiğini açıkladı. Azınlıkça 17

18 Algı(lamak) Herkül Millas Batı Trakya da yayınlanan Azınlıkça dergisinin Aralık sayısının hemen bütünü Thalia Dragona ya (TD) ayrıldı. Ama yazılar hüzünlü bir farklılık içeriyordu, iki farklı mevkideydi söz konusu bilim insanı. TD ile yapılan röportajdan söz edilirken, TD Yunanistan ın Eğitim Bakanlığının Kültürlerarası Eğitimden Sorumlu Özel Sekreteri diye tanıtılıyordu; ama dergideki öteki yazılardan bu Özel Sekreterin bu makamından artık istifa etmiş olduğunu öğreniyoruz. Azınlıklardan yana sergilediği kararlı, tutarlı ve yapıcı çabaları malum çevrelerin tepkisine neden olmuş, TD baskıların ve sözlü saldırıların karşısında, dergi yayın aşamasındayken istifaya zorlanmıştı. Yalnız milliyetçi çevrelerin aleyhte kampanyaları yetmezmiş gibi tehdit mektupları ve özellikle Bakanlığın ve genel olarak hükümetin destek vermede çekingenliği böyle bir sona neden olmuştu. Thalia nın Yalnızlığı resmi dil olarak değil, özel bir biçimde yabancı dil olarak öğretmekti. Çok geniş bir kadro ile yürütülen program çerçevesinde birçok ders alanında yeni kitaplar hazırlanmış, öğretmenlere özel metotlar öğretilmiş, çocukların anneleriyle işbirliği geliştirilmişti. Batı Trakya nın bir çok yöresinde merkezler kurulmuş öğrencilerle ve aileleriyle yakın ilişkiler kurulmuştu. Bu pilot çalışma çok başarılı olmuş, azınlık çocuklarının topluma entegrasyonları, onların farklılığı temel alınarak ve kabul edilerek sağlanmaya başlanmıştı. Ama azınlık çocuklarının özel durumunu tanıma anlamında gelen bu çabalar hem toplumun tutucu güçlerin karşı çıkmasına, ama daha üzücü olanı, bir kısım azınlık üyelerin de tepkisine neden olmuştu. Bu görevi başka birinin üstlenmesi kültürlerarası eğitim alanında bir anlayış ve siyaset değişikliğine gidileceğinin işareti de sayılabilir. TD son görevine gelmeden önce Anna Frangudaki ile birlikte Batı Trakya da azınlık çocuklarının eğitimi konusunda, Avrupa Birliği tarafından desteklenen bir program çerçevesinde on yıl kadar çalışmıştı. Amaç bu çocuklara Yunancayı ülke dili veya Bu tepkinin nedenini anlamak gerçekten zor. Bir şartlı refleks, dolaylı da olsa devletle ilgili olan her çabayı peşin reddetme kompleksi olabilir. Bu şaşırtıcı tutum da azınlıkların çok zor aştıkları zayıf yanları olarak not edilsin. Rastlantı değil diyenler var: Yunanistan da son yıllarda her üçü de kadın olan, benzer girişimlerde bulunanlardan kurbanlar verildi. Maria Repusi ilkokullar için bir tarih kitabı hazırladı. Amaç kini besleyen ve yeniden üreten söylemi aşıp daha taraf- 18 Azınlıkça

19 sız bir tarih anlatımına geçmekti. Çocuk yaştakilerin kafalarına ömür boyu silinmeyecek imajlar yerleştirecek ifadelerden, hikayelerden, mitoslardan uzak kalmaktı. Bir önceki Yeni Demokrasi Partisi hükümetinin eğitim bakanı olan Marietta Yannaku milliyetçi paradigmayı sınırlayan bu kitaba ve tarihçi Repusi ye, milliyetçi çevrelerin karşı kampanyasına karşın destek verdi. Ama Başbakan Karamanlis Bakanı değiştirdi, yeni Eğitim Bakanı ise söz konusu kitabı kullandırtmadı. Eski Bakan Maria Yannaku ise bir sonraki seçimde milletvekili bile seçilemedi. Yeni Demokrasi seçmenleri onu adeta cezalandırmışlardı. Bağnaz çevreler özellikle Repusi ye karşı aylarca süren bir karşı kampanya sürdürdü. Milliyetçi pratiklere karşı çıkan, çağdaş dünya standartlarıyla barışık bir şeyler yapmaya kalkışan bu üç kadın da aynı bedeli ödedi: dışlandılar. Kadın olduklarından kurban edilmeleri de daha mı kolaydı, yoksa bu tür cesur adımları atanlar daha çok kadınlar mı oluyor, kadınlar mı öncülük ediyor? Thalia istifasından hemen önceki röportajında söyledikleri azınlık üyeleri için sevindirici haberler içeriyordu. Azınlık hocaları için özel bir fakülte kurulacak, bölgenin devlet okullarında Türkçe seçmeli ders olarak okutulacak, seçmeli İslam dersleri konacak. TD bunları azınlık üyeleri ve temsilcileriyle görüşerek ve görüşlerini alarak yapmaya çalıştı. Ama kuşku karşısında bir engel olarak hep var oldu. Hem azınlık, hem çoğunluk, hem üstleri, hem iktidar, hem muhalefet bu değişikliklerin berisinde komplo gördü. Ne olduğu açıkça ilan edilmeyen, imalı laflarla sinsice yayılan söylentiler olarak yaşatılan komplolar gördüler: paranoya! Pek kimseye yaranamadı. Thalia yı yakından tanıyan ben ise bu kuşkunun bu kadına yalnızlık olarak yansıdığını hep gördüm. Thalia nın yalnızlığı azınlıkların, ezilmişlerin, dışlanmışların yalnızlığından farklıdır ama daha az acı verici değildir. Ötekilerin yalnızlığı husumet, fobi ve ırkçılık sonucudur. Thalia nınki kadirşinas olmayanların - daha genç olanlar için iyilikbilir olmayanların diyeyim ihanetini de içeriyor. Onlar için çabalayanı yalnız bırakmak nasıl bir duygu doğurur insanda? Kültürlerarası eğitim alanında bir şeyler yap deyip sonra gerekli desteği görmemek nasıl bir terk edilmişlik hissidir? Durumu tarif etmek nispeten kolaydır ama çözüm üretmeyen bu kısır toplumun neden böyle olduğuna bir açıklama getirmek daha zor. Yunanistan bir yıldır bir ekonomik kriz yaşıyor. Ama kriz sorunlu bir sürecin ve yanlış bir sürecin son aşamasıdır. Toplum dinamizmini, üreticiliğini, girişimciliğini çok öncelerden beri kaybetmişti. Avrupa Birliği bir yanda Yunanistan a yepyeni olanaklara ve girişimlere kapıyı aralarken, finansal olanakları da sağladı. Belki bu ucuz para dengeleri altüst etti. İnsanlar rahat yaşamaya başladılar. Kısa zamanda adam başına gelir inanılmaz derecede yükseldi. Ucuz krediler, özellikle devlet sektöründe çalışanlara yüksek maaşlar, erken emeklilik, müeyyidesi bulunmayan kayıt dışı ekonomi, her girişimin yüksek oranda sübvanse edilmesi, her alanda taşınmaz alımında, ticari girişimde, iş yeri açmada yüksek oranda devlet yardımı insanlara daha rahat bir yaşam sağladı. Kazanç beklentileri arttı, kazanç için gerekli görülen çaba beklentisi düşüşe geçti. Belki böyle yapay bir cennet insanları tutucu kılıyor. Bu ortamda kendileri de pek fark etmeden değişiklik istemez oluyorlar. Bu ortam çoğunluğu da azınlığı da etkiliyor. Sanıyorum gerçekten değişiklik isteyen yok. Değişiklik ister gibi yapanlar var. Thalia onlardan değildir... * Azınlıkça 19

20 Algı(lamak) II Herkül Millas Oryantalizm Oksidantalizm Oryantalizm terimini sık kullanırız çünkü ötekinin kusurlu yanına vurgu yapar; ama oksidantalizm lafını pek etmeyiz, çünkü kendi yanımızın eksik yanına ışık tutar. Türkiye de Sultan Süleyman ı konu edinen Muhteşem Yüzyıl dizisi eleştirilip ceza alırken en çok söylenen, dizinin oryantalist bir anlayış taşıdığı olmuştur. Sultan şarap içmekte, kadınlara düşkündür (haremi bile var!); ama sanırım asıl rahatsızlık vermiş olan Osmanlıların ötekine karşı zor kullandığının gösterilmesi. Edward Said in Orientalism başlıklı kitabını okuduğumda yazdıklarını beğenmiş ve yazdıklarına katılmıştım: gerçekten, Batı nın Doğu hakkında önyargılı ve çarpık bir görüşü var. Ama yazılanları eksik bulmuştum: kitapta Doğu nun Batı hakkındaki önyargıları ve çarpık görüşleri eksikti. Bu yaklaşımını tek yanlı, eksik, ve dolayısıyla yetersiz saymıştım. Şimdi bu tür yaklaşımları zararlı da sayıyorum. Oryantalizm kavramı biz hakkında bir mağduriyet duygusu yaratmakta ve giderek ötekine hoşgörüsüz davranma eğilimi doğurmaktadır. Said haklı olarak, her toplumun kendi kimliğini oluştururken ve dile getirirken mutlaka ötekini de oluşturduğunu yazmıştır. Ama kitabına Doğu nun ötekisi konusunda suskundur. Batı nın Doğu ya karşı, dini, tarihi, ideolojik ve çıkarları yüzünden kimi imajlar ve mitoslar uydurduğu doğruysa, Doğu nun da aynı nedenlerle kendi imajlarını oluşturmuş olması gerekmez mi? Bir keresinde bir kasabada sıradan insanlarla sohbet ederken bu basit soruyu sorduğumda beni çok şaşırtan bir cevap almıştım. Onlar önyargılı olabilirler, dışlayıcı olabilirler, ama biz öyle değiliz demişti konuştuğum adam. Neden herkes önyargılı da biz değiliz diye sorduğumda şaşırtıcı (ve öğretici) cevabı almıştım: Türk milleti iyi terbiye almıştır, onun için. Ötekini eksik gösterip aynı anda kendi eksikliklerini suskunlukla geçiştirmenin bedelidir bu kendini bilmezlik. Hristiyan dünyanın İslam a karşı ne denli önyargılı olduğunu yazmak ama Müslüman dünyanın hiç önyargısı yokmuş gibi bir anlayışı dile getirmek veya bunu ima etmek sonunda önyargılar, stereotipler ve çok yanlış anlayışları doğurur. Bizden iyisi olmamıştır, bizim kültür ve medeniyetimiz onlarınki gibi kötü değildir anlayışının iki sonucu kaçınılmaz olur: karşı tarafa karşı içimizde öfke birikir ve ötekini aşağı görürüz. Ötekini aşağı görmekle kendimizi üstün görmek aynı şeydir aslında. Muhteşem Yüzyıl konusunda Başbakan T. Erdoğan ın sözleri bunu açıkça gösteriyor: Biz muhafazakârız. Aile bizim için önemlidir, mahremiyet bizim için önemlidir, tarih ve tarihî şahsiyetler, tarihî şahsiyetlerin manevî değerleri bizim için son derece önemlidir. Biz köksüz bir millet, köksüz bir devlet değiliz. Medeniyet inşa etmiş ve medeniyet tasavvuru olan bir milletiz. Yani, deniliyor, başka milletler ve kimseler bu tür diziler hazırlayabilir ama biz izin vermeyiz; çünkü farkımız var: onlar köksüz millet, medeniyet inşa etmemiş öteki taraftır, biz aileye onlar gibi yaklaşmayız, vb. Said her toplum kimliğini ötekine göre üretir derken işte bu kıyaslamayı kastetmişti. Ama oryantalizmin yanı sıra oksidantalizmi de duymuş olanlar bunları dile getirme yanlışını yapmazlar. Bizim de önyargılarımızın da benzer bir biçimde ifade ediliyor olduğunu bilirler. Ahmet Davutoğlu da Osmanlı Devleti nin daralma sürecinde terk edilen her Osmanlı şehri istilacı barbar güçlerce tahrip edildiğini yazabilmektedir. (Stratejik Derinlik, 52inci basım, p. 195). Yani barbar it- 20 Azınlıkça