ÜNİTE SOSYAL GÜVENLİĞİN TANIMI, AMAÇLARI, İŞLEVLERİ VE TEKNİKLERİ. SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ Doç. Dr. Gülbiye Y. Yaşar. z u*

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÜNİTE SOSYAL GÜVENLİĞİN TANIMI, AMAÇLARI, İŞLEVLERİ VE TEKNİKLERİ. SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ Doç. Dr. Gülbiye Y. Yaşar. z u*"

Transkript

1 OYAL GÜVENLİĞİN TANIMI, AMAÇLARI, İŞLEVLERİ VE TEKNİKLERİ LU Û z u* osya osya osya osya osya osya osya Güvenlik Kavramı Güvenliğin Tanımı Güvenlik Hakkı Güvenliğin Temel Amaçları Güvenliğin Temel İşlevleri Güvenliğin Konusu Güvenliği ağlama Teknikleri OYAL GÜVENLİK İTEMİ Doç. Dr. Gülbiye Y. Yaşar Bu üniteyi çalıştıktan sonra; osyal güvenlik kavramını tanımlayabilecek, osyal güvenliğin önemini bilecek, osyal güvenliğin temel amaçlarını sıralayabilecek, osyal güvenliğin temel işlevlerini ayrıntılı bir şekilde açıklayabilecek, osyal güvenliğin konusunu oluşturan mesleki, fizyolojik ve sosyoekonomik riskleri açıklayabilecek, osyal güvenliğin geleneksel ve modern sosyal koruma tekniklerini bilecek, Modern sosyal koruma tekniklerinden sosyal sigortalar ile sosyal yardım ve hizmetler arasındaki farkları ayırt edebileceksiniz. ÜNİTE 1

2 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri G İ R İ Ş İnsanoğlu yerleşik yaşama geçip topluluklar hâlinde yaşadığı en erken dönemlerden bugüne, kendisini yoksulluğa iten ve geleceğini tehdit eden açlık, sefalet, hastalık, sakatlık ve yaşlılık gibi risklere karşı korunma gereksinimi içinde olmuştur. osyal güvenlik, insanlığın bu en eski ve derin gereksinimi nedeniyle doğup gelişmiştir. osyal güvenlik, insanların bugün buldukları yemekle yetinmeyip gelecek günlerde de geçimini sağlama olanağı elde etmesidir. Talas'a göre (1997) sosyal güvenlik, insanların kendilerini yoksulluğa iten olaylardan korunup yarınından emin olma isteğinin somut bir belirtisidir. Bireyler, başlangıçta kabile ve aile içi dayanışma, bireysel tasarruflar, dinsel nitelikli hayır kurumları, karşılıklı yardım sandıkları gibi geleneksel koruma tekniklerini kullanmışlardır. Ancak yardımın yapılması, yardım miktarı ve yardım yapma şeklinin yapanın isteğine bağlı olduğu bu türden geleneksel yöntemler düzensiz, süreksiz ve gelişigüzel oldukları için yeterli koruma sağlayamamışlardır. anayi Devrimi'nin yol açtığı ekonomik ve sosyal gelişmeler geleneksel tekniklerin ekonomik güvence sağlamadaki yetersizliklerini daha da ağırlaştırmıştır. Bu durum, sosyal riskleri karşılamak için öngörülen önlemlerin giderlerine toplu olarak karşı koymaya dayalı sosyal sigorta sistemlerinin doğmasına yol açmıştır. İlk kez Almanya'da hastalık sigortası ile 1883 yılında başlayan sosyal sigorta uygulaması, kısa sürede öteki Avrupa ülkelerine de yayılmıştır ekonomik bunalımını takiben de Güney Amerika, ABD ve Kanada'ya, II. Dünya avaşı'ndan sonra da hemen bütün ülkelere yayılmıştır. osyal güvenlik kavramı ve düşüncesi bugünkü çağdaş anlamı ve içeriğine göreli olarak yakın bir tarihte, II. Dünya avaşı sonrasında kavuşmuştur. II. Dünya avaşı sonrası dönemin en önemli özelliği, sosyal sigortacılık sistemlerinin sosyal güvenlik sistemlerine dönüşmesi olmuştur. Bugün sosyal güvenlik, sosyal dayanışmanın, sosyal adaletin ve sosyal devletin en önemli aracı durumuna gelmiştir. Günümüzde yaşanan ekonomik kriz ve neoliberal tercihler sosyal güvenliğin önemini ve gerekliliğini daha da artırmıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)'ne göre piyasaların ve iş gücünün hızla küreselleşmesi, artan göç hareketleri, sürekli artan enformalleşme ve 2008 yılı sonunda başlayıp dünyayı etkisi altında tutmaya devam eden ekonomik kriz, insanlığın önemli bir kısmının sosyal güvenlik Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

3 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri haklarından yararlanamamasına neden olmaktadır. Bu nedenle 21. yüzyılda insanlığın bir bölümü hâlâ açlık, yoksulluk ve cehalet içinde yaşamaktadır. ILO verilerine göre dünya nüfusunun yaklaşık % 75-80'i sosyal güvenlikten yoksundur. ahra Altı Afrika ve Güney Asya ülkelerinde nüfusun % 90'ından fazlası sosyal güvenlik kapsamı altında değilken orta gelirli ülkelerde nüfusun ancak % arası güvence altındadır. O Y A L G Ü V E N L İ K K A V R A M I osyal güvenlik kavramı ilk kez, büyük bunalımdan (1929) sonra, 1935 yılında, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt zamanında başlatılan refah devleti politikasının bir aracı olan "osyal Güvenlik Yasası (ocial ecurity Act)" ile gündeme gelmiş bir kavramdır. Ancak kavramın bu tarihten önce ovyetler Birliği'nde 31 Ekim 1918 tarihli bir kararnamede kullanıldığına dikkat çeken kaynaklar da bulunmaktadır. osyal güvenlik çağdaş ve gerçek anlamını, İngiltere'de, William Beveridge'in hazırladığı ünlü Beveridge Raporu ile bulmuştur. Beveridge Raporu, sosyal güvenlik hakkını sigortalı işçilerden tüm nüfusa yaygınlaştırmayı amaçlayarak sosyal güvenliğin yaygınlaştırılması yönünde önemli bir adım atılmasını sağlamıştır. osyal güvenlik, 1944 yılında Filadelfiya'da toplanan ILO Konferansı'nda da geniş ölçüde yer bulmuş, sonra hızla yaygınlaşmıştır. O Y A L G Ü V E N L İ Ğ İ N T A N I M I osyal güvenliğin herkesçe benimsenebilir bir tanımını vermek zordur. Çünkü sosyal güvenliğin yöntem ve ilkeleri sürekli bir tartışmanın konusudur. Ayrıca ülkeler, ekonomik ve sosyal gelişimlerine bağlı olarak farklı sosyal güvenlik politikaları, mevzuatları, kurumları ve sistemlerine sahiptir. osyal güvenliğin herkesçe benimsenebilir bir tanımını vermedeki zorluk, sosyal güvenliğin dar ve geniş anlamda iki farklı şekilde tanımlanması ile aşılmaya çalışılmaktadır. Geniş anlamı ile sosyal güvenlik, Talas'ın (1997) deyimiyle "bir ülke halkının bugününü ve yarınını güven altına almayı amaçlayan ve birbiri arasında sıkı bir birlik ve uyum kurulmuş olan kurumlar bütünüdür". Diğer bir anlatımla, sosyal risklerden ötürü geliri veya kazancı sürekli veya geçici olarak kesilmiş kişilerin Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

4 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri geçinme ve yaşama gereksinimlerini karşılayan bir sistemdir. Geniş anlamda sosyal güvenlik, bireylerin yaşam standartlarını koruyan ve geliştiren bütün politikalar olarak da tanımlanmaktadır. Dar anlamda sosyal güvenlik ise Tunçomağ'a göre (1990), "gelirleri ne olursa olsun, kişilere belirli sosyal risk karşısında ekonomik güvence sağlama görevine sahip kurum ve kuruluşlar topluluğu" olarak tanımlanmaktadır. Güzel ve arkadaşları (2010) dar anlamda sosyal güvenliği, "sosyal riskle karşılaşan bireylerin ekonomik güvencelerini sağlamaya yönelik yeniden dağıtım konusundaki organizasyonun tümü" olarak tanımlanmaktadır. ILO, 1944 Filadelfiya Konferansı'nda sosyal güvenliği, "halkın hastalık, işsizlik, yaşlılık, ölüm sebebiyle geçici ve sürekli olarak kazançtan yoksun kalması durumunda düşeceği yoksulluğa karşı; tıbbi bakımdan dolayı ve çocuk sayısının artması ve analık hâlinde korunmasına ilişkin genel tedbirler sistemi" olarak tanımlamıştır. Tanımlardan yola çıkıldığında, geniş anlamda sosyal güvenlik, kavramın düşünsel yönünü, dar anlamda sosyal güvenlik ise bu düşünceyi pratiğe yansıtan sistemi içermektedir. Günümüzde sosyal güvenlik, sosyal politikanın bir alt dalı olarak değerlendirilmektedir. osyal politika da dar ve geniş anlamda tanımlanabilmektedir. Talas'a göre (1990) dar anlamda sosyal politika, "toplumda var olan sosyal sınıfın ilişkileri, hareketleri, savaşımları ve çelişkileri karşısında devleti ve hukuksal düzeni ayakta tutmaya, korumaya dönük çalışmaları içeren bir düşünce bütünü olarak tanımlanabilir". Dar anlamda sosyal politika, devletin yaşama ve çalışma koşulları ile ilgili koruyucu düzenlemelerinin, yalnızca, ekonomik açıdan güçsüz olan işçi sınıfına yönelik olmasıdır. Geniş anlamda sosyal politika ise, "topluma bir bütün olarak bakan, toplum içinde bütün sınıfları ilgilendiren çok çeşitli konuları sınıf farkı gözetmeksizin ele alan bir disiplin" olarak tanımlanmaktadır. O Y A L G Ü V E N L İ K H A K K I osyal güvenliğe duyulan evrensel ihtiyaç, sosyal güvenliğin evrensel bir insan hakkı olarak kabul edilmesine neden olmuştur yılında kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (İHEB) herkesin, toplumun bir üyesi olma sıfatıyla sosyal Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

5 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri güvenlik hakkı bulunduğunu ve bu hakkın insan onurunun ve kişiliğinin gelişimi için gerekli ekonomik, sosyal ve kültürel haklarla birlikte, her ülkenin kaynakları göz önünde tutularak, ulusal çaba ve uluslararası işbirliği ile gerçekleştirileceğini vurgulamıştır. ILO, kurulduğu 1919 yılından bu yana sosyal güvenliği bir hak olarak benimsemiş, 1944 tarihli Filadelfiya Bildirgesi ile sosyal güvenliğin tüm nüfusa yaygınlaştırılmasını taahhüt etmiştir. Bu hedef doğrultusunda ILO, 2003 yılında, "osyal Güvenlik ve Herkese Kapsam İçin Küresel Bir Kampanya" başlatmıştır tarihli Uluslararası Ekonomik, osyal ve Kültürel Haklar özleşmesi de sosyal güvenliği bir insan hakkı olarak kabul etmiştir. Bu uluslararası belgeleri başka birçok uluslararası, bölgesel ve ulusal yasal düzenlemeler takip etmiştir. Uluslararası çabalar ayrıca, sosyal güvenlik hakkının birçok ülkede anayasal düzeyde güvence altına alınması ve gerekli yasal düzenlemelerin hızla gerçekleştirilmesi ile sonuçlanmıştır. O Y A L G Ü V E N L İ Ğ İ N T E M E L A M A Ç L A R I osyal güvenliğin amacı, çalışma gücünü, beden ve ruh sağlığını devam ettirmek için gelir kaynaklarını sürekli ya da geçici bir biçimde yitirenlere toplum olarak yardım etmek suretiyle, onları gereksinimlerinin tutsaklığından kurtarmaktır. ILO sosyal güvenliğin temel amaçlarını; - Yoksulluğu ortadan kaldırmak; - Tüm insanların sağlık hizmetlerine erişimini artırmak; - İnsana yakışır iş ve yaşama koşulları yaratmak yoluyla gelir güvencesizliğini azaltmak; - Eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri azaltmak; - Yasal düzenlemeler yoluyla yeterli yardım sağlamak; - Bu yardımlar sağlanırken ulusal, etnik veya toplumsal cinsiyet ayrımcılığının olmamasını gözetmek; - Mali ödenebilirlik, verimlilik ve sürdürülebilirliği sağlamak olarak sıralamaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

6 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri osyal güvenliğin en önemli amaçlarından bir diğeri ise, ulusal gelirin bir bölümünün yeniden dağılımını sağlamaktır. osyal güvenlik bireylere ekonomik güvence sağlama amacının yanı sıra, sosyal, ekonomik ve politik istikrara da katkıda bulunmaktadır. osyal güvenlik yoluyla bireylerin gelirlerine getirilen istikrar, mal ve hizmet talebine de istikrar kazandırmaktadır. Bu istikrar yatırım düzeyine yansımakta, yatırımların artışı istihdam ve büyüme üzerinde olumlu etkilerde bulunmaktadır. Öte yandan, sermaye birikimi ve üretim artışı için önem taşıyan emek-işletme ilişkilerinin uyumlaştırılmasında da etkili bir rol oynamaktadır. O Y A L G Ü V E N L İ Ğ İ N T E M E L İ Ş L E V L E R İ osyal güvenliğin amaçlarından hareket edildiğinde, sosyal güvenliğin dört temel işlevi olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki, en temel işlevlerinden biri olan bireylere ekonomik güvence sağlamaktır. Ancak sosyal güvenlik yalnızca bireylere ekonomik güvence sağlamakla yetinmemekte, karşılaşılabilecek olası riskleri meydana gelmeden önce önleme, bu amaçla gerekli tedbirleri alma amaçları ve görevlerine de sahiptir. Bu nedenle sosyal güvenlik sistemleri, nakdi yardımların yanı sıra, kapsamlı bir sağlık ve sosyal hizmet ağını da içermektedir. Bu çerçevede sosyal güvenliğin ikinci temel işlevi önleyici işlevidir. osyal güvenliğin üçüncü temel işlevi, bireylerin kişiliğinin geliştirilmesine katkıda bulunmaktır. İHEB'nde vurgulandığı üzere sosyal güvenlik, bireyin onurunu koruyup kişiliğinin geliştirilmesine destek olan ekonomik ve sosyal haklardan biridir. Dördüncü temel işlev, sosyal adaleti sağlama işlevidir. osyal güvenliğin bireylere ekonomik güvence sağlama işlevi sosyal güvenliğin dar anlamıyla sunulmasına hizmet ederken, önleyici işlevi, kişiliğin geliştirilmesine katkı işlevi ile sosyal adaletin sağlanması işlevi sosyal güvenliğin geniş anlamda gerçekleşmesini sağlamaktadır. Bireye Ekonomik Güvence ağlama İşlevi osyal güvenlik, sosyal risklerin bireyler üzerindeki etkisini azaltmayı veya ortadan kaldırmayı amaçlarken, temelde bireyin karşılaştığı sosyal risklere karşı ekonomik bir güvence sağlamayı hedeflemektedir. Ancak sosyal risklerin sonuçlarını onarma sosyal güvenliği çok sınırlı kılmaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

7 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri Oysa Lord Beveridge'in deyimiyle sosyal güvenlik politikalarının temelinde; "bireye, yaşamının her döneminde yeterli bir gelir düzeyi sağlayarak onun güvenlik gereksinimini tatmin etmek" yatmaktadır. O hâde bireyin bütün yaşamı ve yaşamına bağlı sorunlar sosyal güvenliğin kapsamı alanında olmalı, sosyal güvenlik yalnızca bireye ekonomik güvence sağlama işlevi ile sınırlandırılmamalıdır. Önleyici İşlevi osyal güvenlik; başlangıçta dar anlamı doğrultusunda çaba göstermiş, bireylere ekonomik güvence sağlamak amacı ile sosyal sigortacılık sistemlerini kurup geliştirmiştir. Ancak daha sonra riskleri önlemenin onların doğurduğu sonuçlara karşı ekonomik güvence sağlamaktan daha önemli ve gerekli olduğu anlaşılmıştır. Riskleri önlemek hem birey hem de toplum yararını artırmaktadır. Böylece onarıcı tekniklerin yanı sıra önleyici teknikler de gündeme gelmiştir. Önleyici teknikler özellikle işsizlik ve sağlık gibi risklerde önem kazanmış, onarıcı tekniklerin önüne geçmiştir. Bireylerin sağlıklarını korumak ve işlerini kaybetmelerini önlemek çabalarına daha geniş yer verilmesi gerekli ve anlaşılır bir durumdur. Ancak önleyici politikalara ağırlık verilen bir sosyal güvenlik sisteminde sosyal güvenliğin sınırlarını çizmek zorlaşmaktadır. Nitekim sağlığı koruyucu politikalar genel olarak ulusal sağlık politikaları, işsizliği önleyici politikalar ise istihdam politikaları ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle geniş anlamda sosyal güvenlik, sosyal politikanın birçok alanı ile kesişmektedir. Kişiliğin Geliştirilmesi İşlevi İHEB'nin 22. maddesine göre; "herkes, toplumun bir ferdi olarak sosyal güvenlik hakkına sahiptir; sosyal güvenlik, bireyin onuru, kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların tatmin edilmesi temeline dayanır". Görüldüğü üzere İHEB, sosyal güvenliğin insan onurunun korunması ve kişiliğinin geliştirilmesini de kapsadığını belirterek, sosyal güvenliği oldukça geniş bir anlamda ele almıştır. osyal güvenliğin, ulusal dayanışma ve adil yük paylaşımı ile insan onurunun korunmasına, hakkaniyete ve sosyal adalete katkıda bulunduğu ILO'nun Uluslararası Çalışma Konferansları'nda alınan kararlara da yansımaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

8 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri osyal Adaleti ağlama İşlevi osyal güvenlik sistemi, herkesten geliri oranında katkı alma, ancak ihtiyacı oranında hizmet sunma esasını benimsediği için gelirin yeniden dağıtımını sağlamakta ve bu yolla sosyal adalet ve barışa katkıda bulunmaktadır. Öte yandan insan onuruna yaraşır bir gelir elde edemeyerek ekonomik yönden güçsüz duruma düşüp katkı sağlayamayanları da koruma altına alarak, toplumdaki eşitsizlikleri bir ölçüde azaltmakta ve bu yolla sosyal adaletin sağlanmasına hizmet etmektedir. O Y A L G Ü V E N L İ Ğ İ N K O N U U osyal güvenliğin konusunu, sosyal risklerin bireylerin üzerinde yarattığı olumsuz etkileri önlemek oluşturmaktadır. osyal güvenliğin varlık nedeni olan sosyal riskler, bireylerin güvenliklerini belirsiz yapan durumların tamamına verilen isimdir. osyal riskler hastalık, analık, sakatlık, yaşlılık ve ölüm gibi bireyin fizyolojik yapısından kaynaklı olabildiği gibi, ekmeğini kazanmak için çalıştığı işte karşılaştığı kaza ve hastalıkları içeren mesleki kaynaklı ve ekmeğini kazanacak iş bulamadığı durumlarda olduğu üzere sosyoekonomik kaynaklı olabilmektedir. ILO, 28 Haziran 1952 tarih ve 102 sayılı osyal Güvenliğin Asgari Normları özleşmesi ile sosyal riskleri yaşlılık, maluliyet, ölüm, iş kazaları ve meslek hastalıkları, hastalık (tedavi ve geçici iş görmezlik ödeneği), analık, işsizlik ve aile yükleri olarak sıralamış, üye devletlerin bu risklerin tümüne veya bir bölümüne karşı sosyal koruma sağlamalarını istemiştir. osyal güvenlik sistemleri de ILO'nun belirttiği bu sosyal riskleri temel alarak oluşturulmuştur. osyal riskler; yukarıda değinildiği üzere mesleki, fizyolojik ve sosyoekonomik riskler olarak sınıflandırılabildiği gibi, uzun dönemli ve kısa dönemli riskler ile ortaya çıkış nedenleri ve sonuçlarına göre riskler olarak da sınıflandırılabilmektedir. Uzun ve kısa dönemli risk ayrımı, sosyal sigorta kollarının bireylere sağlayacağı yardımların sağlanma dönemlerine işaret etmektedir. Bu bağlamda malullük, yaşlılık ve ölüm riskleri kapsamında sağlanacak yardımlar, sigortalılığın başlangıcından on yıllar sonra devreye gireceği için bu sigorta kollarına uzun dönemli riskler denilmektedir. İş kazaları ve meslek hastalıkları, hastalık, analık, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

9 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri işsizlik ve ailevi yükler riskleri ile karşılaşıldığında sigorta yardımlarının hemen yapılması gerektiğinden, bu riskler kısa dönemli riskler olarak adlandırılmaktadır. Ortaya çıkış nedenleri açısından bakıldığında, bazı yazarlar sosyal riskleri sadece sosyal yaşama bağlı olan riskler olarak değerlendirmekte, sosyal güvenlik sistemlerini de bu doğrultuda kurmayı önermektedirler. Öte yandan başka bazı yazarlar bu görüşe karşı çıkmaktadır. Karşı çıkan yazarlara göre hastalık ve yaşlılık gibi sosyal riskleri yalnızca sosyal yaşama bağlamak doğru olmadığı gibi, sosyal güvenlik sistemleri de sosyal yaşamdan kaynaklanan savaş, trafik kazası gibi sosyal risklerde olduğu üzere bütün risklere karşı koruma sağlamamaktadır. osyal riskler sonuçlarına göre değerlendirildiğinde, sosyal risklerin bireyler üzerindeki etkisi dikkate alınmaktadır. Bütün sosyal risklerin bireyin ekonomik durumunu etkileme olasılığı vardır. Bir kısmı bireyin kazançlarının elde edilmesini etkileyerek gelirinin azalmasına yol açarken, diğerleri kazançların kullanımını etkileyerek giderlerinin artmasına neden olmakta, bazı durumlarda her ikisi birden gerçekleşmektedir. Kazançların elde edilmesini etkileyen sosyal riskler ya çalışma gücünün kullanımını engelleyen sosyoekonomik bir risk olarak işsizlik ya da çalışma gücünü azaltan veya yok eden hastalık, analık, sakatlık, yaşlılık ve ölüm gibi fizyolojik riskler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumların her birinde ücret yerine geçecek bir gelire ihtiyaç vardır. Hastalık ve analık durumlarında sağlık hizmetlerine de ihtiyaç duyulmaktadır. Kazançların kullanımını etkileyen riskler grubunda yer alan riskler ise neden oldukları olağanüstü giderlerle, bireylerin ekonomik durumlarının bozulmasına ve yaşam düzeyinde gerilemelere yol açmaktadır. Hastalık ve analık durumlarında ihtiyaç duyulan sağlık hizmetleri ve öngörülen veya öngörülemeyen diğer harcamalar bireylerin giderlerinin artmasına da yol açmaktadır. Çocuk sayısı arttıkça ailenin mali yükü de artmaktadır. onuçlarına göre sosyal riskler bireylerin ekonomik durumunu bozmaktadır. Bu bağlamda sosyal güvenlik, bireylere ekonomik güvence sağlama amacını taşır. Ancak bu yaklaşım sosyal güvenliğin kapsamını daraltmaktadır. Günümüz sosyal güvenlik sistemleri büyük oranda ekonomik güvence sağlamaya odaklıdır. Bu kapsamda gelirler üzerinden kesinti yapılmakta, bu kesintiler fonlar aracılığıyla biriktirilmekte ve sosyal güvenlik kapsamında olanlara daha önceden belirlenen şekil ve miktarlarda aktarılmaktadır. onuçta sistem, sosyal güvenlikten yararlananlar arasında yeniden dağıtımın söz konusu olduğu hukuksal bir yapıdır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

10 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri Üçüncü bir kategori olarak sosyal riskler mesleki, fizyolojik ve sosyoekonomik riskler olarak sınıflandırılmaktadır. osyal güvenliğe konu olan sosyal risklerin bu sınıflandırmasını biraz daha ayrıntılı ele almak yararlı görülmektedir. M E L E K İ R İ K L E R Mesleki riskler, bireyin ekmeğini kazanmak için çalıştığı işte karşılaştığı kaza ve hastalıkları içermekte olup iş kazaları ve meslek hastalıkları riski olarak adlandırılmaktadır. İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Yapılan iş ve meslekle doğrudan ilişkili olan iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı koruma sağlamanın tarihi, sosyal güvenlik sistemlerinin başlangıç yıllarına uzanmaktadır. anayi Devrimi'nin doğurduğu hızlı makineleşme, iş kazalarını muazzam bir şekilde artırmıştır. Bu artış bugün de ne yazık ki azaltılamamıştır. Dünya ağlık Örgütü (WHO) ve ILO'ya göre dünya ölçeğinde yılda 250 milyon iş kazası meydana gelmekte ve her gün 5 bin kişi bu nedenle hayatını kaybetmektedir. Türkiye'de ise her iş saatinde 32 iş kazası meydana gelmekte ve her 80 dakikada bir işçi sürekli iş göremez duruma gelirken her 2 saat 40 dakikada bir işçi iş kazası sonucu hayatını kaybetmektedir. İş kazası, "işçinin gördüğü işten doğan bir nedenle herhangi bir uzvunu tamamen ya da kısmen, sürekli ya da geçici olarak kullanamaması" olarak tanımlanmaktadır. İş kazası sonunda işçi, geçici veya sürekli olarak çalışma yeteneğini kaybedebilir. İşçi veya yakınları, çalışma yeteneğinin geçici olarak kaybı durumunda geçici iş göremezlik ödeneğine, sürekli olarak kaybında da sürekli iş göremezlik ödeneğine hak kazanır. Ayrıca iş kazası geçiren işçiye, iş kazasının gerektirdiği sağlık yardımları da yapılmaktadır. Başlangıçta işvereninin kusuruna dayalı olarak işleyen ve bu nedenle işçinin uğradığı zararın tazminini işverene yükleyen sistem, bugün, kusursuz sorumluluğa (işverenin kusuru olmasa bile sorumlu tutulup tazminat ödemeye mahkûm edilmesine) ulaşmış olup, bu sigorta kolu için yapılacak katkıların tamamı işverenlerce sağlanmaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

11 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri Meslek hastalığı, yapılan işin niteliğine göre yinelenen bir nedenle veya işin yürütüm şartlarından dolayı uğranılan geçici veya sürekli hastalık hâlleridir. İş kazası ani bir şekilde meydana gelirken, meslek hastalığı yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. Ayrıca meslek hastalıklarının iş kazalarına oranla daha az görülmesi ve tespit edilmesinin zor olması, iş kazalarına oranla daha geç bir dönemde sosyal bir risk olarak kabul edilmelerine neden olmuştur. ILO verilerine göre 2003 yılında dünya genelinde meslek hastalığı sonucu ölüm 1,95 milyondur. Her gün çalışanın meslek hastalığı sonucu hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Fizyolojik Riskler Fizyolojik riskler, bireyin fizyolojik yapısından kaynaklanan ve mesleki risklerin dışında meydana gelen hastalık, analık, sakatlık, yaşlılık ve ölüm riskleridir. Hastalık Fizyolojik ve biyolojik bir tehlike olan hastalık, sosyal güvenlik açısından geçici iş göremezlik durumunu ifade etmektedir. Hastalık, sosyal sigortaların güvence kapsamına aldığı ilk ve başlıca sosyal risktir. Çünkü herkes, her yaşta ve her zaman hastalanma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Gelişmiş ülkelerin hemen hepsi bütün vatandaşlarına hemen her türlü tedavi ve bakımı sağlamaktadır. Ancak dünyada sağlık hizmetlerine erişim çeşitli gelir desteklerine erişimden daha yaygın olmasına rağmen, nüfusun yaklaşık üçte biri herhangi bir sağlık hizmetine erişememektedir. Ülkemizde 2008 tarihli ve 5510 sayılı osyal igortalar ve Genel ağlık igortası Yasası ile tüm nüfus sağlık güvencesine kavuşturulmak istenmiş ise de hizmete erişim için belli oranlarda prim koşulu aranması ve sağlık harcamaları için yapılan cepten ödemelerin her gün artması, hizmete erişimi önemli oranda engellemektedir. Hasta olan bir birey bir yandan çalışma gücünü yeniden kazanabilmek için sağlık yardımlarına ihtiyaç duyarken, öte yandan çalışamadığı süreler için kaybettiği geliri telafi etme ihtiyacı içindedir. Bu nedenle hasta olan bireye hem sağlık yardımı Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

12 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri sunulmakta hem de hasta olup çalışamadığı süre için geçici iş göremezlik ödeneği verilmektedir. Analık Uluslararası Çalışma Konferansı'nda, 1919 yılında ilk kabul edilen sözleşmelerden biri analığın korunması ile ilgili sözleşmedir. İHEB, analar ve çocukların özel bakım ve yardım haklarının bulunduğundan söz etmektedir. Ayrıca Anayasamızın 50. maddesi küçüklerin ve kadınların özel olarak korunmasını öngörmüştür. Ancak WHO'ya göre, küresel ölçekte gebelik nedeniyle anne ölmekte ve 11 milyon çocuk 5 yaşına ulaşamadan hayatını kaybetmektedir. Bu nedenle günümüzde anne, yeni doğan ve beş yaş altı bebek ölümlerini sosyal güvenlik sistemlerinin analık yardımları yoluyla azaltmak, sosyal korumanın küresel ölçekteki en önemli sorunlarındandır. Analık hâlinde, hastalık sigortasına benzer bir şekilde hem geçici iş göremezlik söz konusudur hem de bu dönemde sağlık yardımına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenlerle tıpkı hastalık sigortasında olduğu üzere analık hâlinde de bireye hem sağlık yardımı sunulmakta hem de analık nedeniyle çalışamadığı süre için geçici iş göremezlik ödeneği verilmektedir. akatlık (Maluliyet) akatlık, iyileşmesi mümkün olmayan bir hastalık veya ilerlemiş bir yaşlılık durumu olarak tanımlanmaktadır. Tuncay ve Ekmekçi'ye göre (2009) göre sakatlık, "çalışma gücünün sürekli biçimde kısmen veya tamamen kaybedilmesi sonucunu doğuran sağlık bozukluğu hâlidir". Tanımlardan da anlaşılacağı üzere sakatlık, hastalık ve analığın aksine, sürekli bir iş göremezliğe, bu nedenle de sürekli bir gelir kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle sakatlık durumunda sürekli gelir garantisi temin etme veya sunma durumu söz konusudur. Ayrıca sakat kalan kişinin yeniden çalışmasını veya kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesini sağlayabilmek amacıyla, sağlık hizmetleri kapsamında yer alan rehabilitasyon hizmetleri de sunulmaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

13 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri Yaşlılık Belirli bir yaşa ulaştıktan sonra, çalışma gücünü kısmen veya tamamen yitirdiği için kendi isteği ile çalışma yaşamından ayrılma, sürekli bir gelirden vazgeçmek demektir. Ancak bu durumda olan bireyleri kendi yazgılarına terk etmeyip onlara sürekli bir gelir sağlamayı amaçlayan sosyal güvenlik sistemlerinin çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Bunlardan ilki fizyolojik bir durum olan yaşlılığın da bir çeşit sakatlık olarak değerlendirilmesidir. İkincisi ise yıllarca bir topluma hizmet etmiş olan bir bireyin, yaşlılık durumunda, bireysel ekonomik güvenceye hak kazanmış olduğu görüşüdür. Öte yandan günümüzde dünyada % 10'ları aşan, Türkiye'de ise % 20'lere yaklaşan genç işsizlerin sayısı dikkate alındığında, belirli bir yaşa ulaşmış olan bireylerin çalışma yaşamından çekilmeleri genç istihdamını artırmaya ve dolayısıyla genç işsizliğini azaltmaya da katkı sağlayacaktır. Yaşlılık durumunda sürekli bir gelire hak kazanılabilmesi için, çalışma gücünün geçici veya sürekli olarak ve kısmen veya tamamen kaybedilmiş olması, yani iş göremez duruma düşülmüş olması gerekli değildir. Belirli bir yaşa ulaşan herkes, sosyal güvenlik sistemine bağlı olarak değişmekle birlikte, çoğu kez sistemin gerektirdiği diğer bazı koşulları sağladığı zaman sürekli bir yaşlılık aylığına hak kazanabilmektedir. Ölüm Bireyin ölümü hâlinde geride kalan eş, çocuk ve ana baba gibi yakınları sürekli bir gelir kaybına uğramaktadırlar. Ölüm sigortası, sigortalının ölümü hâlinde geçimi sigortalı tarafından sağlanan aile bireylerinin geleceklerini güvence altına almayı amaçlayan bir sigorta dalıdır. Ölüm sigortasından sigortalının hak sahiplerine yaş, medeni durum ve gelir sahibi olup olmadıklarına bakılarak ölüm aylığı bağlanmaktadır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucunda ölümler bu kapsamda yer almamakta, iş kazası ve meslek hastalığı sigortası kapsamında değerlendirilmektedir. Ölümün aileye yüklediği giderleri karşılamak amacıyla bir defaya mahsus cenaze yardımı da yapılmaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

14 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri osyoekonomik Riskler osyoekonomik riskler kapsamında yer alan riskler, işsizlik ve ailevi yüklerdir. Bunlardan işsizlik çalışma yaşamından, ailevi yükler ise aile yaşamından kaynaklanmaktadır. İşsizlik Kişinin, çalışma isteği ve yeteneğine sahip olup, kendi iradesi dışındaki nedenlerle iş bulamaması veya işini kaybetmesi işsizlik olarak tanımlanmaktadır. İşsizlik günümüzün en önemli sosyoekonomik sorunlarındandır yılından bu yana içinden bir türlü çıkılamayan küresel ekonomik kriz nedeniyle dünya işsizlik oranı 2011 yılında % 6,4'e yükselmiştir. ABD'de % 5-6 civarında olan işsizlik oranı % 9,5-10 civarına ulaşmıştır. Avrupa Birliği (AB)'nin 27 ülkesinin ortalaması da yaklaşık % 10'a ulaşmıştır. Türkiye'deki işsizlik oranı 2001 krizinden bu yana yüzde 10 bandında seyretmektedir. Ülkeden ülkeye farklılıklar göstermesine rağmen, işsizlik riski genellikle geçici olarak sağlanan bir gelirle güvence altına alınmaya çalışılmaktadır. Pasif bir istihdam politikası olarak değerlendirilen işsizlik sigortasında asıl amaç kişinin en kısa zamanda insan onuruna yaraşır bir işe kavuşturulmasıdır. Günümüzde dünyada 184 ülkeden yalnızca 78'inde (% 42) işsizlik sigortası bulunmaktadır ve yardımlardan yararlanma, çoğunlukla yüksek ve orta gelirli ülkelerde ve formel sektörde istihdam edilenlerle sınırlı olma eğilimindedir. İşsizlik sigortasından yararlananların işsiz olanlara oranı Afrika, Asya ve Orta Doğu'da % 10'dan daha düşük seviyelerde kalmaktadır. Ailevi yükler Çocuk sahibi olma kişiye olağan harcamaları dışında ek harcamalar yükleyen bir durumdur. Öte yandan ücretler bireysel olarak belirlenmekte, aile bireyi sayısını dikkate almamaktadır. Bu gerekçelerle aile yükü bir sosyal risk faktörü olarak değerlendirilmektedir. Aile ödenekleri konusunda farklı uygulamalar söz konusudur. Bazı ülkeler sosyal sigorta bazıları ise sosyal yardımlarla aile yüklerini karşılama yoluna gitmektedir. Başlangıçta yalnızca ekonomik bakımdan güçsüz olan ailelere aile yardımı yapılırken, bugün birçok ülke gelir düzeyine bakmaksızın aile ödeneği sağlamaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

15 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri Günümüzde özellikle gelişmiş bazı batı ülkeleri ile göç veren bazı ülkeler doğumları teşvik etmek ve nüfus artışını hızlandırmak için aile ödenekleri kapsamında sağlanan yardımları artırma yoluna gitmektedir. Aile yükleri, Türk sosyal güvenlik sisteminde sosyal güvence altına alınmayan bir risk alanını oluşturmaktadır. O Y A L G Ü V E N L İ Ğ İ A Ğ L A M A T E K N İ K L E R İ osyal güvenliği sağlamak için farklı teknikler veya yöntemler kullanılmıştır. Tarihsel süreçte geleneksel koruma teknikleri ile başlayan uygulamalar, yerini modern koruma tekniklerine bırakmıştır. Modern koruma teknikleri iki grupta incelenmektedir. Birincisi sosyal sigortalar, ikincisi ise sosyal yardımlar ve sosyal hizmetlerdir. Geleneksel Koruma Teknikleri Günümüzdeki modern sosyal güvenlik sistemlerinin bulunmadığı dönemlerde de bireyler ekonomik güvencelerini gözeten ve yarınlarını güvence altına almayı amaçlayan bazı uygulama ve teknikler kullanmışlardır. Geleneksel koruma teknikleri, bireysel düzeyde olduğu gibi başkalarının katılımını gerektiren teknikler şeklinde de gözlenmiştir. Bireysel Teknikler Bireysel tekniklerin başında tasarruf gelmektedir. Para biriktirme olarak da adlandırılan tasarruf, gelecekte daha yüksek bir hayat standardı yakalamak için bugünkü harcamanın bir kısmından kaçınmaktır. Bankalarda mevduat hesabı açtırma, tahvil, hisse senedi, altın ve döviz satın alma, mülk edinme başlıca tasarruf teknikleridir. Ancak tasarrufun ekonomik güvence olarak etkinliği, yeterli bir düzeyde olması ile yakından ilişkilidir. Ayrıca tasarruf, enflasyon nedeniyle satın alma gücünün azalmaması koşuluna da bağlıdır. Bu nedenle geçimini günü gününe sağlayan dar gelirli için mümkün olmayan bir tekniktir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

16 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri Başka Kişilerin Katılımını Gerektiren Teknikler Başka kişilerin katılımını gerektiren teknikler; kişisel yardımlaşmalar, toplu yardımlaşmalar, gönüllü (özel) sigorta ve işverenlerin hukuki sorumluluğu alt başlıkları ile ele alınıp incelenebilir. - Kişisel Yardımlaşmalar: Kişilerin veya kuruluşların, dinsel, ahlaki ve insancıl duygu ve düşüncelerle, yoksul ve muhtaç durumdakilere gönüllü olarak yaptıkları katkılardır. Geleneksel olarak aile bireyleri arasında gözlenen yardımlaşmalar zamanla güçlü topluluklara nihayet topluma mal edilmiştir. Ancak özellikle gelir düzeyi düşük aileler düşünüldüğünde, ailenin ekonomik gücü çok sınırlıdır. Dinsel, ahlaki ve insancıl duygu ve düşünceler nedeniyle aile üyeleri dışındaki kimseler tarafından yapılan yardımlar keyfî ve düzensizdir. Bu nedenle sınırları çok dar ve yetersizdir. Kişisel yardımlar özellikle anayi Devrimi ile kentlerde ortaya çıkan yoksulluk ve sefaleti önlemenin çok uzağında kalmıştır. Bu nedenle toplu yardımlaşmaların doğması kaçınılmaz olmuştur. Ayrıca insan onuru ile bağdaşmayan bir uygulamadır. - Toplu Yardımlaşmalar: Aynı koşullar içinde bulunan bir topluluğun sosyal risklere karşı kendilerini güvence altına almak istemesi ile oluşturulmuş, genellikle karşılıklı yardım sandıkları olarak anılan bir sisteme dayalıdır. Ortaçağ Avrupası'nda başlayan, üyelik esasına göre işleyen, her üyenin fonlara düzenli katkılarda bulunduğu bu uygulama, daha fazla istihdam olanağı yaratan endüstrileşme süreci ile genişlemiş ve çeşitlenmiştir. 18. yüzyıl sonları ile 19. yüzyıl başlarında, aynı endüstrilerde çalışan bazı işçiler ile aynı yerleşim yerinde bulunan küçük çiftçiler karşılıklı yardımlaşma sandıkları oluşturmaya başlamışlardır. İhtiyacı olanlara destek sağlamak amacıyla, haftalık gelir üzerinden sabit bir miktarda katkı toplayan bu sandıklar, kâr amacı gütmemektedirler. Temel ilkeler; dayanışmayı sağlamak, üyelerinin sandıkların yönetiminde söz sahibi olması ve yardımların üyelerin değişen ihtiyaçlarına göre belirlenebilmesidir. Üyelerine para yardımı ile başlayan ilk uygulamalar, bazı sandıkların düzenli olarak sözleşmeli doktor istihdam etmeleri ile devam etmiş ve daha sonra özellikle Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

17 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri sağlık hizmeti sunumunun yetersiz olduğu ülkelerde, üyeleri için hizmet sunumunu garantilemek amacıyla kendi sağlık tesislerini kurmaya yönelik uygulamalara dönüşmüştür. Karşılıklı yardımlaşma sandıkları, sendikaların kurulmasının yasak olduğu bu dönemde, işçi sınıfının dayanışması açısından da önemli işlevler üstlenmişlerdir. İngiltere'de "Friendly ocieties", Fransa'da "mutualité", Osmanlı İmparatorluğu'nda "Orta andığı" veya "Teavün andığı" olarak adlandırılan sandıklar, hastalık, kaza, sakatlık ve yaşlılık gibi sosyal risklere karşı belirli ölçülerde yardım sağlamanın yanı sıra, üretim ve tüketim kooperatifleri de kurmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu'ndaki sandıklar lonca sistemi içinde, usta ve kalfaların haftalık veya aylık olarak ödedikleri paralarla kurulmuşlar, lonca sisteminin ortadan kalkması ile birlikte yok olmuşlardır tarih ve 151 sayılı "Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun" kapsamında işçi ve işverenlerin zorunlu katılımıyla kurulan sandıklar, daha sonra Amele Birliği adı altında birleştirilmiştir. 506 sayılı osyal igortalar Yasası'nın yürürlüğe girmesi ile işçilere ek güvence sağlayan bir kuruma dönüşerek hâlâ varlığını sürdürmektedir. - Gön üllü (Özel) igorta: Orta Çağ Avrupası'nın zanaatçıları arasında kurulan sandıklar, gönüllü sigortacılığın temelini oluşturmuştur. Nitekim sigorta tekniği, karşılıklı yardım sandıklarında olduğu üzere, riskin mali sonuçlarının belirli bir topluluk arasında dağıtılması ilkesine dayanır. Ancak özel sigortacılığı karşılıklı yardımlaşma sandıklarından ayıran en önemli fark, özel sigortaların kâr amacı güden kuruluşlara dönüşmüş olmalarıdır. Kişinin isteğine bağlı olan üyelik, riskle karşılaşıldığı durumda yapılan katkılarla paralel bir tazminatı doğurur. İlk kez 19. yüzyıl ortalarından itibaren İngiltere'de doğan özel sigortacılık tekniği daha sonra hızla öteki ülkelere de yayılmış olup genellikle yaşlılık, hastalık ve ölüm risklerine karşı koruma sağlamıştır. Ancak düşük gelirli işçiler için tam bir güvence sağlayamamış, tüm riskleri kapsamamış ve kişinin isteğine bırakıldığı için çok sayıda kişiye güvence sağlayamamıştır. Ödenecek katkılar riskle karşılaşma olasılığına göre belirlenmektedir. Bu durum sosyal korumaya en fazla gereksinimi olan en yoksul ve en ağır hastaların yüksek oranlarda prim vermesini gerektirdiğinden, birçok kişi için sigortaya ulaşmak olanaksız olmuştur. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

18 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri - İşverenlerin hukuki sorumluluğu: Üçüncü bir kişinin verdiği zarar sonucunda pozitif hukukun öngördüğü koşullara uymak kaydıyla, verilen zararın tazminine dayalı bir sistemdir. Böyle bir durumun varlığında, kusurun kanıtlanması ve sorumlu kişinin ödeme gücünün bulunması da gereklidir. Örneğin iş kazası durumlarında işverenin sorumluluğu bu kapsamda değerlendirilebilir. Ancak böyle bir durumda bile işçiye ekonomik güvence sağlamada başarılı olamamıştır. Öte yandan bireylerin karşılaştıkları sosyal risklerin çoğu üçüncü kişilerin eylemlerinden bağımsız olarak ortaya çıkmaktadır. Modern osyal Koruma Teknikleri Modern sosyal koruma tekniklerini gündeme getiren ilk olgu anayi Devrimi'dir. anayileşmenin getirdiği yeni çalışma ortamı ve makineleşme, bir yandan yeni riskler doğurarak işçi sınıfının yaşadığı sefaleti artırırken, öte yandan o zamana kadar geliştirilmiş olan sosyal yardım tekniklerini zayıflatarak yetersiz hâle getirmiştir. Bu durum geleneksel tekniklerin terk edilerek, devlet eliyle örgütlenen sosyal sigorta programlarının doğmasına yol açmıştır. osyal sigortaların bütün topluma ve bütün risklere karşı güvence sağlamada yetersiz kalması, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin tamamlayıcı teknikler olarak gündeme gelmesine neden olmuştur. Modern sosyal koruma tekniklerinden sosyal sigortalar primli rejim, sosyal yardımlar ve sosyal hizmetler ise primsiz rejim olarak adlandırılmaktadır. osyal igortalar (Primli rejim) osyal sigortalar, sosyal riskleri karşılamak için öngörülen önlemlerin giderlerine toplu olarak karşı koymaktır. osyal sigortalar, sosyal güvenlik teknikleri içinde en gelişmiş ve en yaygın olarak kullanılanıdır. osyal sigortalar; işçi, işveren primleri ile devlet katkısını içeren üçlü bir finansman yapısına sahip, zorunluluk esası ile işleyen, istihdam (mesleki faaliyet) ön koşuluna bağlı olan, devlet tarafından kurulup örgütlenen özerk bir kurum tarafından yönetilen bir sigorta tekniğidir. İlgililerin prim ödemesine dayalı bir sistem olduğu için "primli rejim" olarak da adlandırılmaktadır. osyal sigortaların en önemli amaçlarından biri, ulusal gelirin bir bölümünün yeniden dağılımını sağlamaktır. osyal sigorta fonlarının oluşturulmasında, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

19 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri işverenler işçilere eşit ve çoğu zaman daha yüksek oranlarda katkıda bulunmakta, devlet de vergilerle elde ettiği gelirin bir bölümünü sosyal sigortalara aktarmaktadır. Bu kaynaklardan oluşturulan fonlar sayesinde, karşılaştıkları sosyal riskleri karşılayacak kadar ulusal gelirden pay alamayanlar, yine ulusal gelirden sağlanan bu fonların karşıladığı ödeneklerle gelirlerinin kesildiği dönemlerde kendi yazgılarına bırakılmamaktadırlar. Kendiliğinden ve kolay bir şekilde doğup gelişmemiş olan sistem, özellikle işverenler tarafından yoğun dirençle karşılaşmasına rağmen, zamanla yasal bir zemine oturarak, zorunluluk esasını benimsemiştir. osyal sigortalara sosyal niteliğini veren, işveren ve devletin finansmana katılması ile sistemin zorunluluk esasına dayandırılmış olmasıdır. osyal sigorta tekniği ilk olarak Almanya'da 1883 yılında hastalık sigortasının kurulması ile başlamıştır. Hastalık sigortasını iş kazaları (1884), sakatlık ve yaşlılık (1889) sigortalarının kurulması izlemiştir. Başlangıçta sadece sanayi işçilerini kapsayan uygulamalarda, hastalık sigortasının yönetimi yardım sandıklarına, iş kazalarının yönetimi işveren kuruluşlarına, sakatlık ve yaşlılık sigortasının yönetimi ise yerel makamlara verilmiştir. Dolayısıyla ilk zamanlarda bir yönetim birliğinden söz etmek mümkün değildir. osyal sigorta tekniğinin Almanya'da doğup gelişmesinin en önemli nedenlerinden biri, hâlâ Prusya'nın otoriter ve pederşahi devlet anlayışı etkisi altında olan Almanya'nın, diğer batı Avrupa ülkelerine nazaran ekonomik liberalizmi ve "bırakınız yapsınlar"cı doktrini henüz katı bir şekilde uygulamaya koymamış olmasıdır. Ayrıca, finansmanı yalnızca işçilerin ödediği primlerle karşılanıyor olmasına rağmen, birçok Alman eyaleti, 19. yüzyılın ortalarından beri, hastalık sandıklarının kurulmasına destek olmakta idi. Zorunluluk esasına göre işleyen bu fonlara işverenlerin katılması 1883 hastalık sigortası ile söz konusu olmuştur. Almanya'da başlayan sosyal sigorta uygulaması kısa sürede öteki Avrupa ülkelerine de yayılmıştır ekonomik bunalımını takiben de Güney Amerika, ABD ve Kanada'ya, II. Dünya avaşı'ndan sonra da hemen bütün ülkelere yayılmıştır. II. Dünya avaşı sonrası dönemin en önemli özelliği sosyal sigortacılık sistemlerinin sosyal güvenlik sistemlerine dönüşmesi olmuştur. osyal sigorta ilkelerinin yaygınlaşmasının temel nedenleri; - İşçi sınıfının ekonomik güvence gereksinimi, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

20 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri - Huzursuzluk doğuran ekonomik güvensizliğin yönetici sınıflarca ortadan kaldırılma isteği, - Vergi yükümlülerinin yoksullara yardım etmedeki gönülsüzlüğü, - Kişisel sorumluluğun korunmasına rağmen devletin karşılıklı yardımları destekleme görevinin kabul görmesi, - İşçinin de kendi ekonomik güvenliği için zorunluluk ilkesini benimsemesi, - İşçilerinin güvenliğini sağlamada işverenlerin sorumluluğunun kabul edilmesidir. osyal Yardım ve osyal Hizmetler (Primsiz rejim) osyal sigortacılık yöntemi, bütün topluma ve bütün risklere karşı sosyal koruma sağlama amacı gerçekleştirmede yetersiz kalmıştır. Bu edenle sistemde ortaya çıkan boşlukları doldurmak için, sosyal yardım ve sosyal hizmet tekniklerinden tamamlayıcı bir işlev olarak yararlanılmaya başlanmıştır. Genellikle gelişmiş ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerinde bulunan sosyal yardım ve sosyal hizmetlerden yararlanabilmek için o toplumun bir üyesi olmak yeterli görülmektedir. osyal yardım ve sosyal hizmetleri sosyal sigortalardan ayıran bazı derin özellikler bulunmaktadır. Bu özelliklerden ilki finansman kaynağı ile ilgilidir. osyal sigortacılık sistemi primlere dayalı iken, sosyal yardım ve sosyal hizmetler devlet bütçesindeki vergilerle finanse edilmektedir. Bu çerçevede, sosyal yardım ve sosyal hizmetlere gereksinim duyanların bu yardım ve hizmetler için herhangi bir katkı yapmaması, yardım ve hizmetlerin tek taraflı olarak devlet tarafından yapılması esası söz konusudur. Bu nedenle sosyal yardım ve sosyal hizmetler "kamu yardımları" veya "primsiz rejim" olarak da adlandırılmaktadır. İkinci temel fark, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerden yararlanabilmek için bu hizmetlere gereksinim duyulduğunun "ihtiyaç testi" olarak adlandırılan bir yöntem ile ispatı ve onaylanmasının gerekmesidir. osyal Yardımlar: İlk kez 19. yüzyılda başlamış olan sosyal yardımlar, yoksul ve az gelirli insanların refah düzeylerini artırmak için sosyal sigortacılıkta olduğu üzere, kamu sorumluluğu ilkesinden hareket etmişlerdir. Bu kapsamda ilk sosyal yardım Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

21 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri programı, 1891 yılında Danimarka'da kabul edilen yaşlılık aylığı programıdır. Program kapsamında 60 yaş ve üzeri yaştaki muhtaç kişilere mahalli idarelerce aylık bağlanması öngörülmüştür. Danimarka'yı diğer İskandinav ülkeleri ve İngilizce konuşulan ülkeler izlemiştir. Muhtaç yaşlılara devlet bütçesinden aylık bağlanmasına ilişkin benzer düzenlemeler, Yeni Zelanda'da 1898, Büyük Britanya ve Avusturya'da 1908 yıllarında gerçekleştirilmiştir. Daha sonra sakatlar, işsizler ve ölenlerin muhtaç yakınlarını da içeren diğer düzenlemeler gündeme gelmiştir. osyal yardımların başlıcaları; - Yoksullara bedava sağlık yardımı yapılması, - osyal hastalıkların tedavisi için özel hizmetlerin kurulması, - Anne ve çocuklara sağlanan özel hizmetler, - Yoksul çocuklar için okulda yemek verilmesi, - Aile ödenekleri, - Yaşlılara sakatlara ve dul annelere aylık bağlanması, - İşsizlik yardımı yapılması - Ekonomik kriz ve doğal afet durumlarında ödünç para verilmesi, kamu alacaklarının ertelenmesi veya belirli bir süre için alınmaması olarak sıralanabilir. osyal yardımlar, tazminat niteliği taşıyan sosyal yardımlar ile koruma karakteri taşıyan sosyal yardımlar olarak sınıflandırılmaktadır. Tazminat karakteri taşıyan sosyal yardımlar, kamu hizmeti görürken veya kamu yararına çalışırken zarar gören bireylere devlet bütçesinden yapılan yardımlar olarak tanımlanmaktadır. Türkiye'de 1005 sayılı Yasa uyarınca, vatan hizmetinde bulunmuş İstiklal Madalyası sahipleri ile bu kişilerin ölümü hâlinde ailelerine bağlanan aylık, kamu araçlarında ücretsiz yolculuk etme ve devlet hastanelerinde ücretsiz tedavi edilme olanağı bu kapsamda değerlendirilebilecek bir sosyal yardımdır. Koruma karakteri taşıyan yardımlar, toplum içerisinde özel olarak korunması gereken yaşlılar, özürlüler ve çocuklar gibi gruplar için sağlanan sosyal yardımları içermektedir. Anayasamızın 61. maddesi, harp ve görev şehitlerinin yakınlarının, malul ve gazilerin, sakatların, yaşlıların ve çocukların Devlet tarafından özel olarak Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

22 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri korunmasını ve toplumda uyum içinde yaşayabilmeleri için gerekli önlemlerin alınmasını öngörmektedir. Buradaki koruma görevi, hem sosyal yardımı hem de sosyal hizmeti kapsamaktadır sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Yasa kapsamında yer alan Türk vatandaşlarına bağlanan aylık bu kapsamda yer alan bir sosyal yardım programıdır. Ünite 8 sosyal yardımlarla ilgili ayrıntılı bilgi sunulmaktadır. osyal Hizmetler: osyal hizmetler, bireylerin kendi elinde olmayan nedenlerle yoksul ve muhtaç duruma düştüğü ya da bedenen veya ruhen bir eksikliğe uğradığı durumlarda, insan onuruna yaraşır bir şekilde, çevreleri ile uyumlu bir hayat sürdürebilmeleri amacıyla, devlet ve gönüllü özel kuruluşlar tarafından sağlanan maddi veya manevi, ekonomik veya sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilecek her tür hizmeti içermektedir. Kısaca sosyal hizmet kavramından, bireylerin yaşamlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde sürdürmelerini sağlayacak bir ortam yaratmak için onların ekonomik ve sosyal sorunlarının çözümüne yardımcı olacak bütün hizmetler anlaşılmaktadır (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:17-18). Yararlanmak için yoksul olma şartının aranmadığı sosyal hizmetler, toplum yaşantısından veya çevre şartlarından kaynaklanan ve bireyin kendi elinde olmayan nedenlerle ulaşamadığı bazı ihtiyaçlarının karşılanması esasına dayanan ve bilgilendirme, yönlendirme ve rehberlik gibi manevi hizmetlerle maddi yardımlardan oluşan hizmetlerdir. osyal hizmetlerin başlıcaları; - Çocuk bakımı - Muhtaç çocukların korunması - Muhtaç durumdaki yaşlı, sakat ve hastalara bakım ve yardım - Dar gelirli bireylere sağlık hizmetleri - Tatil imkânları sunma - Konut ihtiyacını giderilmesi olarak sıralanabilir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

23 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri osyal hizmetlerde de sosyal yardımlarda olduğu üzere bu hizmetlerden yararlananlar herhangi bir finansman katkısı ödemezler. osyal hizmetler, sosyal yardım karakterli sosyal hizmetler ve sosyal refah karakterli sosyal hizmetler olarak ikiye ayrılabilmektedir. osyal yardım karakterli sosyal hizmetler, ekonomik yetersizlikleri nedeniyle geçim imkânlarını yitirmiş olan bireylere maddi yardım yapılmasına yöneliktir. osyal refah karakterli sosyal hizmetler ise aile ve toplum sorunlarını çözmeye yöneliktir. Bu kapsamda kişi, aile ve çocuk refah hizmetleri, aile planlaması hizmetleri, bazı sağlık hizmetleri gibi yalnızca yoksullara değil, toplumun tüm bireylerine sunulan hizmetleri kapsadığı gibi, bireye yönelik yönlendirme, rehberlik, psikolojik destek hizmetleri gibi özel hizmetleri de içermektedir. Ülkemizde sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin yeterli bir seviyede olduğunu söylemek zordur. Ünite 9 sosyal hizmetlerle ilgili ayrıntılı bilgi sunulmaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

24 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri (D M O İnsanoğlu en erken dönemlerden bugüne, kendisini yoksulluğa iten ve geleceğini tehdit eden açlık, sefalet, hastalık, sakatlık ve yaşlılık gibi risklere karşı korunma gereksinimi içinde olmuştur. osyal güvenlik, insanlığın bu en eski ve derin gereksinimi nedeniyle doğup gelişmiştir. Bireyler, başlangıçta kabile ve aile içi dayanışma, bireysel tasarruflar, dinsel nitelikli hayır kurumları, karşılıklı yardım sandıkları gibi geleneksel koruma tekniklerini kullanmışlardır. Ancak anayi Devrimi'nin yol açtığı ekonomik ve sosyal gelişmeler geleneksel tekniklerin ekonomik güvence sağlamadaki yetersizliklerini ağırlaştırmıştır. Bu durum, sosyal sigorta sistemlerinin doğmasına yol açmıştır. İlk kez Almanya'da hastalık sigortası ile 1883 yılında başlayan sosyal sigorta uygulaması, kısa sürede öteki Avrupa ülkelerine de yayılmıştır ekonomik bunalımını takiben de Güney Amerika, ABD ve Kanada'ya, II. Dünya avaşı'ndan sonra da hemen bütün ülkelere yayılmıştır. osyal güvenlik kavramı ve düşüncesi bugünkü çağdaş anlamı ve içeriğine II. Dünya avaşı sonrasında kavuşmuştur. II. Dünya avaşı sonrası dönemin en önemli özelliği, sosyal sigortacılık sistemlerinin sosyal güvenlik sistemlerine dönüşmesi olmuştur. Bugün sosyal güvenlik, sosyal dayanışmanın, sosyal adaletin ve sosyal devletin en önemli aracı durumuna gelmiştir. osyal güvenlik, dar ve geniş anlamda tanımlanabilmektedir. Dar anlamda sosyal güvenlik, kişilere belirli sosyal riskler karşısında ekonomik güvence sağlama görevine sahip kurum ve kuruluşlar topluluğu olarak tanımlanmaktadır. Geniş anlamda sosyal güvenlik ise bir ülke halkının bugününü ve yarınını güven altına almayı amaçlayan ve birbiri arasında sıkı bir birlik ve uyum kurulmuş olan kurumlar bütünü olarak tanımlanmaktadır. osyal güvenliğin amacı, çalışma gücünü, beden ve ruh sağlığını devam ettirmek için gelir kaynaklarını sürekli ya da geçici bir biçimde yitirenlere toplum olarak yardım etmek suretiyle, onları gereksinimlerinin tutsaklığından kurtarmaktır. osyal güvenlik, ulusal gelirin yeniden dağılımına da katkıda bulunmaktadır. osyal güvenliğin dört temel işlevi bulunmaktadır. Bunlar; bireye ekonomik güvence sağlama işlevi, önleyici işlevi, kişiliğin geliştirilmesi işlevi, sosyal adaleti sağlama işlevidir. osyal güvenliğin konusunu, sosyal risklerin bireyler üzerinde yarattığı olumsuz etkileri önlemek oluşturmaktadır. osyal riskler hastalık, analık, sakatlık, yaşlılık ve ölüm gibi bireyin fizyolojik yapısından kaynaklı olabildiği gibi, ekmeğini kazanmak için çalıştığı işte karşılaştığı kaza ve hastalıkları içeren mesleki kaynaklı ve ekmeğini kazanacak iş bulamadığı durumlarda olduğu üzere sosyo-ekonomik kaynaklı olabilmektedir. Tarihsel süreçte geleneksel koruma teknikleri ile başlayan uygulamalar yerini modern koruma tekniklerine bırakmıştır. osyal güvenliğin modern sosyal koruma tekniklerini sosyal sigortalar ile sosyal yardımlar ve sosyal hizmetler oluşturmaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

25 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri > C L ) " O O ÖDEV 1: osyal güvenliğin amaçlarını tartışınız. ÖDEV 2: osyal sigortalar (primli rejim) ile sosyal yardımlar ve sosyal Hizmetler (primsiz rejim) arasındaki farkı tartışınız. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

26 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri D E Ğ E R L E N D İ R M E O R U L A R I 1. osyal risk kavramının tanımı aşağıdakilerden hangisidir? a) Toplumun tümünü ilgilendiren doğal felaketlerin genel adıdır. Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan "bölüm sonu testi" bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. \ J b) Bireylerin güvenliklerini belirsiz yapan durumların tamamına verilen isimdir. c) Toplumun savaş tehlikesidir. d) Toplumun açlık tehlikesidir. e) Toplumsal ayaklanma tehdididir. 2. Aşağıdakilerden hangisi sosyal güvenlik kapsamında yer alan sosyal risklerden biri değildir? a) İş kazası b) Yaşlılık c) Hastalık d) Trafik kazası e) Ölüm 3. Aşağıdakilerden hangisi sosyal güvenliğin temel amaçlarından biri değildir? a) Yoksulluğu ortadan kaldırmak b) Tüm insanların sağlık hizmetlerine erişimini artırmak; c) İnsana yakışır iş ve yaşama koşulları yaratmak yoluyla gelir güvencesizliğini azaltmak d) Eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri azaltmak e) Ekonomik büyümeyi sağlamak 4. Aşağıdakilerden hangisi sosyal güvenliğin temel işlevlerinden biri değildir? a) Bireye ekonomik güvence sağlama işlevi b) Tıptaki gelişmeleri izleme işlevi c) Önleyici işlev d) Kişiliğin geliştirilmesi işlevi e) osyal adaleti sağlama işlevi Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

27 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri 5. Aşağıdakilerden hangisi sosyal güvenlik kapsamında yer alan fizyolojik risklerden biri değildir? a) Hastalık b) Analık c) Ölüm d) Yaşlılık e) İşsizlik 6. Aşağıdaki sosyal sigorta kollarından hangisi Türk sosyal güvenlik sisteminde uygulanmamaktadır? a) Analık b) Ölüm c) Yaşlılık d) Aile yükleri e) Hastalık 7. Aşağıdakilerden hangisi sosyal güvenliğin geleneksel koruma teknikleri arasında yer alan başka kişilerin katılımını gerektiren tekniklerden biri değildir? a) Bireysel tasarruf b) Kişisel yardımlaşmalar c) Toplu yardımlaşmalar d) Gönüllü (özel) sigorta e) İşverenlerin hukuki sorumluluğu 8. Belirlenen risklerin mali yükünün primler ile devlet katkısına dayalı olduğu, zorunluluk esası ile işleyen ve devlet tarafından kurulup örgütlenen özerk bir kurum tarafından yönetilen sosyal güvenlik sistemi hangisidir? a) Üniversal sistem b) osyal yardım sistemi c) osyal sigorta sistemi d) Devletçe bakılma sistemi e) osyal hizmet sistemi Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

28 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri 9. Aşağıdakilerden hangisi sosyal yardım uygulamalarından biri değildir? a) Yoksullara bedava sağlık yardımı yapılması b) İşsizlik sigortasından aylık bağlanması c) Anne ve çocuklara nakdi yardımda bulunmak d) Yoksul çocuklar için okulda yemek verilmesi e) Muhtaç yaşlılara, sakatlara ve dul annelere aylık bağlanması 10. Aşağıdakilerden hangisi sosyal yardım ve hizmetleri sosyal sigortalardan ayıran özelliklerden biri değildir? a) osyal sigortacılığın finansmanının primlere dayalı olması b) osyal yardım ve hizmetlerin finansmanının devlet bütçesindeki vergilerle karşılanması c) osyal yardım ve hizmetlerden yararlanabilmek için bu hizmetlere gereksinim duyulduğunun "ihtiyaç testi" ile belirlenmesi d) Yararlanıcıların sosyal yardım ve hizmetler için finansman katkısında bulunması e) osyal yardım ve hizmetlerin tek taraflı olarak devlet tarafından sağlanması Cevap Anahtarı: 1-B, 2-D, 3-E, 4-B, 5-E, 6-D, 7-A, 8-C, 9-B, 10-D Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28

29 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri Y A R A R L A N I L A N V E B A Ş V U R U L A B İ L E C E K D İ Ğ E R K A Y N A K L A R Dilik, ait (1992). osyal Güvenlik. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. Fişek, Gürhan, Özşuca, Şerife Türcan ve Şuğle, Mehmet Ali (1998).osyal igortalar Kurumu Tarihi K - Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı. Ginneken, Woutervan (2003). Extendingocial ecurity: PoliciesforDevelopingCountries. ILO, Geneva. Gökbayrak, Şenay (2008).Cumhuriyet'in Bir Anıt Kurumu Zonguldak-Ereğli Kömür Havzası Amele Birliği'nde Bir Dönem ( ). Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı: Ankara Güzel, Ali/Okur, Ali Rıza/ Caniklioğlu, Nurcan (2010). osyal Güvenlik Hukuku (13.Bası). İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım. ILO (2001). ocial ecurity: A New Consensus. ILO: Geneva. ILO (2010a). Extendingocial ecurity ToAll. A Guide Through ChallengesandOptions. ILO, Geneva. ILO (2010b). Global EmploymentTrendsforYouth: pecial Issue on TheImpact of The Global EconomicCrisis on Youth. ILO, Geneva. ILO (2010c). World ocial ecurity Report: ProvidingCoverage in Times o f Crisisand B eyond ILO, Geneva:ocial ecurity Department. ILO (2010d).World o f Work Report 2010: FromOneCrisistotheNext?ILO, Geneva: International Institute of Labourtudies. ILO (2011). ocial ecurity forocialjusticeand a FairGlobalization. ILO, Geneva. Karadeniz, Oğuz (2012). Dünyada ve Türkiye'de İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları ve osyal Koruma Yetersizliği, Çalışma ve Toplum, (3): Ron A.,Abel-mith, B. and Tamburi, G., (1990). HealthInsurance in DevelopingCountries: Theocial ecurity Approach. ILO, Geneva. Şakar, Mümtaz (2011). Meslek Yüksekokulları İçin İş Hukuku ve osyal Güvenlik Hukuku. (Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3.Baskı), İstanbul: Beta. Talas, C. (1990).Toplumsal Politika. Ankara:İmge Kitabevi. Talas, Cahit (1997). Toplumsal Ekonomi Çalışma Ekonomisi (7.Baskı), Ankara: İmge Kitabevi. Tuncay, Can (1998). osyal Güvenlik Hukuku Dersleri.(8.Bası), İstanbul: Beta. Tuncay, Can ve Ekmekçi, Ömer (2009). Yeni Mevzuat Açısından osyal Güvenlik Hukukunun Esasları. (2.Bası), İstanbul: Legal Yayıncılık. Tunçomağ, Kenan (1990). osyal Güvenlik Kavramı ve osyal igortalar. (5.Bası). İstanbul. WHO (2005).World Health Report: MakeEveryMotherand Child Count.WHO, Geneva. Yenimahalleli Yaşar, Gülbiye (2009/2010). Ekonomik Kriz ve Türk osyal Güvenlik istemi: Yeterli Koruma ağlayabildik Mi? Eğitim Bilim Toplum, 8 (29): Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

30 osyal Güvenliğin Tanımı, Amaçları, İşlevleri ve Teknikleri Yenimahalleli Yaşar, G. ve Uğurluoğlu, E. (2011). Can Turkey's General HealthInsuranceystemAchieve Universal Covarage?. International Journal of Health Planning and Management (Cilt:26, ayı:3) Yıldız, Gaye Burcu (2011). osyal Güvenlik Bilgisi. Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim Yayınları. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 30

31 OYAL GÜVENLİK İTEMLERİNİN TARİHEL GELİŞİMİ LU Û z u* Dünyada osyal Güvenlik istemlerinin Tarihsel Gelişimi osyal Güvenlik istemlerini Doğuran Ekonomik ve osyal Koşullar osyal Güvenliğin Klasik Döneminin İlk osyal igorta Uygulamaları Çağdaş osyal Güvenlik istemlerinin Öncülleri Türk osyal Güvenlik isteminin Tarihsel Gelişimi Türk osyal Güvenlik isteminde Reform ve istemin Bugünkü Yapısı OYAL GÜVENLİK Doç. Dr. Gülbiye Y. Yaşar Bu üniteyi çalıştıktan sonra; osyal güvenlik sistemlerinin dünyadaki tarihsel gelişimini bilecek, osyal güvenlik sistemlerini doğuran ekonomik ve sosyal koşulları açıklayabilecek, Klasik ve çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinin öncüllerini tanıyabilecek, Türk sosyal güvenlik sisteminin tarihsel gelişimini ve bugünkü yapısını ayrıntılı bir biçimde açıklayabileceksiniz. ÜNİTE 2

32 osyal Güvenlik istemi G İ R İ Ş osyal güvenlik sistemleri uzun bir tarihsel süreç yaşamıştır. İnsanoğlu İlk ve Orta Çağlarda gerek kabile veya aile içi dayanışma yoluyla, gerekse dinî inanç ve görüşler doğrultusunda sosyal güvenlik ihtiyacını karşılama yolları yaratmıştır. Bir tür üretim ve tüketim birliği olarak da adlandırılabilen eski avcı kabileleri, çalışan veya çalışamayan herkesin geçimini kendi olanak ve koşulları içerisinden sağlamaya çalışmıştır. Daha sonra gündeme gelen aile içi dayanışma, yerleşik tarım ekonomisine geçişten sanayi devrimine kadar olan dönemde ağırlıklı bir rol oynamıştır. Üretimin düşük de olsa süreklilik gösterdiği bu dönemde aile, avcı kabilelerin yerini alan üretim ve tüketim birlikleri olmuştur. Çalışanlardan birinin hastalık veya kaza nedeniyle iş göremez duruma düşmesi veya ölmesi halinde, diğer üyeler üretim faaliyetini sürdürmüştür. İş gücüne daha yoğun ihtiyaç duyulduğu bazı durumlarda, akraba ve komşuların yardımını almak da mümkün olmuştur. Hasta, sakat, yaşlı ve çocuk gibi ya hiç ya da tam çalışmayan grubun geçindirilmesi de büyük güçlükler taşımamıştır. Orta Çağ'da kilisenin oluşturduğu hayırsever kurumlar (hasta evleri, aşevleri, manastırlar vb.), yoksullara, hastalara, yaşlılara, dul ve yetimlere yardım eden başlıca kurumlar olmuştur. Ancak 14. yüzyılda Avrupa'da yaygın olarak gözlenen köyden kente göç olgusu, dilenciliği artırmıştır. Dilenciliğin artması da dönemin Krallıklarını, yoksullara yardım konusunu daha rasyonel düzenlemelere yöneltmiştir. Dilenciliğin yasaklanması ve yoksullara çalışma yükümlülüğünün getirilmesi ile başlayan süreç, şehir yönetimlerine hastalar ve yoksullara sosyal yardım görevleri yüklenmesine neden olmuştur. Böylece XVI. yüzyıldan itibaren devletin yardım kurumları ortaya çıkmaya başlamıştır. Ancak yardım tekniğinin çoğu kez isteğe bağlı olması, isteyen için onur kırıcı sayılması, düzensiz ve gelişigüzel olması, yetersiz kalmalarına neden olmuştur. 13. yüzyıldan itibaren esnaf sınıfının da kendi aralarında dayanışmaya başlayarak önemli kurumlar oluşturdukları gözlenmektedir. Karşılıklı yardım sandıkları olarak adlandırılan bu kurumlar, Orta Çağ Avrupası'nın zanaatçıları arasında ve Anadolu'da gözlenmiştir. Her üyenin fonlara düzenli katkılarda bulunduğu bu uygulama, daha fazla istihdam olanağı yaratan endüstrileşme süreci ile genişlemiş ve çeşitlenmiştir. 18. yüzyıl sonları ile 19. yüzyıl başlarında, aynı endüstrilerde çalışan bazı işçiler ile aynı Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 2

33 osyal Güvenlik istemi yerleşim yerinde bulunan küçük çiftçiler karşılıklı yardımlaşma sandıkları oluşturmaya başlamışlardır. Karşılıklı yardım sandıkları terimi, daha sonra sosyal güvenlik çerçevesinde ortaya çıkacak olan sosyal sigortanın gelişimini anlamak açısından çok önemlidir. İhtiyacı olanlara destek sağlamak amacıyla, haftalık gelir üzerinden sabit bir miktarda katkı toplayan bu sandıklar, kâr amacı gütmemektedirler. Fonlara genellikle işverenler de katkıda bulunmaktadır ve bu katkı zamanla ücretin belli bir oranında olmaya başlamıştır. Temel ilkeler; dayanışmayı sağlamak, üyelerinin sandıkların yönetiminde söz sahibi olması ve yardımların üyelerin değişen ihtiyaçlarına göre belirlenebilmesidir. Gönüllülük ilkesine dayanan ve 19. yüzyıla gelene kadar daha çok İngiltere, Hollanda ve Danimarka'da gözlenen bu uygulamalar, 19. yüzyıl boyunca Avusturya, Almanya ve İsviçre'de de oldukça gelişmiştir. Daha sonra Avustralya ve Yeni Zelanda'ya küçük ölçekte de olsa yayılmıştır. Karşılıklı yardım sandıkları uygulaması daha geç tarihlerde ve daha küçük ölçekte Arjantin, Brezilya ve Uruguay'da da başlamıştır. andıklar Kuzey Avrupa'da yerel bölgelere, Orta Avrupa'da ise genellikle işverenlere dayalı olarak gelişmiştir. Karşılıklı yardım sandıkları Osmanlı İmparatorluğu Ddöneminde, "Ahilik" adı verilen meslek örgütleriyle ortaya çıkmıştır. Avrupa'daki uygulamalarda olduğu üzere, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmayı ilke edinen bu kurumda, üyelerin hastalık, kaza ve ölüm gibi risklerle karşılaştıklarında faizsiz para alabilecekleri ortak bir kasa bulunmaktadır. Ancak, zamanla amacından uzaklaşan bu kurumun yerini 15. yüzyıldan itibaren yine meslek örgütü olan ve "Lonca" adı verilen yeni bir sistem almıştır. Loncalar hastalık, kaza, yaşlılık ve ölüm risklerine karşı gelir kaybını gidermek amacıyla "orta sandığı" veya "teavün sandığı" adı verilen bir tür dayanışma sandıkları kurmuşlardır Fransız Devrimi'nin etkisi ile 19. yüzyılın sonuna doğru Loncalar ortadan kalkmıştır. Loncaların ortadan kalkmasında anayi Devrimi'nin de etkisi bulunmaktadır. Loncaların ortadan kalkması ile doğan boşluk, sosyal yardımın güçlü aracı olarak oluşan "Vakıflar" ile doldurulmuştur (Fişek, 1997:45). İmparatorluğun son zamanlarında "Darülaceze", "Darüleytamlar" ve Kızılay gibi kurumlar sosyal yardım açısından önem kazanmışlardır (Talas, 1997: ; Fişek, Özşuca ve uğle, 1998:9-10). Yardımlaşma sandıkları da zamanla yetersiz kalmıştır. Yetersizliklerinin temel nedenleri; toplumun belirli bir kesimini kapsaması, zorunlu olmaması, sağladığı yardımların yeterli olmamasıdır. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 3

34 osyal Güvenlik istemi anayi Devrimi'nin getirdiği yeni ekonomik ve sosyal koşullar günümüzün sosyal güvenlik sistemlerinin doğmasına yol açan en önemli etmen olmuştur. D Ü N Y A D A O Y A L G Ü V E N L İ K İ T E M L E R İ N İ N T A R İ H E L G E L İ Ş İ M İ Günümüzün sosyal güvenlik sistemi, Batı Avrupa'da doğup gelişmiştir. Bu gelişim, sosyal güvenlik sistemlerinin doğuşunu hazırlayan iki ayrı olguya dayalı olarak iki ayrı dönemde incelenmektedir. anayi Devrimi olgusunun damgasını vurduğu ve Klasik Dönem olarak adlandırılan ilk dönem, Almanya'da Bismarck öncülüğünde ilk sosyal sigorta sisteminin kurulmasıyla başlamıştır. Modern sosyal güvenlik sistemlerinin doğduğu ikinci dönem ise 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nın doğurduğu bir dönem olup, I. Dünya avaşı sonrası döneme denk düşmektedir. Modern sosyal güvenlik sistemleri asıl gelişimlerini, II. Dünya avaşı sonrası dönemde göstermişlerdir. Klasik Dönemin doğuşunu hazırlayan en önemli olgu anayi Devrimi'dir. 18. yüzyıl ortalarında gerçekleşen anayi Devrimi, Avrupa ülkelerinde büyük ekonomik ve toplumsal dönüşümlere yol açmıştır. (Talas, 1990). Bu nedenle sosyal güvenlik alanındaki ilk sistemler de anayi Devrimi'nin doğup geliştiği Batı Avrupa ülkelerinde ortaya çıkmıştır. anayi Devrimi, "zanaat ve basit aletlerle donatılmış tezgâh ve atölye üretiminin yerine yeni buluşların oluşturduğu teknik ve makinelerle donatılmış fabrika üretiminin geçmesi"dir. Diğer bir anlatımla, "yeni enerji kaynağı buhar gücünün harekete geçirdiği makinenin insan, yel, su ve hayvan gibi ögelerden kaynaklanan doğal enerjinin yerini almasıdır". anayi Devrimi, insan emeğine ve çalışma koşullarına ilişkin büyük ve köklü dönüşümlere yol açarak, yeni bir işçi sınıfının doğmasına neden olmuştur. Herhangi bir üretim malına, kendi alet ve donatımına sahip olmayan ve gelirinin kaynağının emek gücünde simgeleştiği bir kimse olarak tanımlanan işçi (Talas, 1992:21), dönemin liberal ekonomik ortamı nedeniyle iş için birbirleriyle özgür olarak rekabete girişen, sefalet düzeyinde ücret alan, saati bulan çalışma sürelerine sahip, kadınların ve çocukların da en ağır koşullarda çalıştığı bir ortamda çalışmaktadır. Bu nedenle birçok işçi uğradığı iş kazası nedeniyle işsiz kalmış, sefalete sürüklenmiştir. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 4

35 osyal Güvenlik istemi osyal güvenlik sisteminin ortaya çıkışını hazırlayan ikinci önemli olgu 1929 Büyük Bunalımı'dır. Tüm dünyada etkisini gösteren büyük bunalım, geniş kapsamlı bir işsizliğe neden olarak toplumun büyük çoğunluğunu yoksullaştırmıştır. Bu durum devlete, bütün vatandaşlarına asgari bir yaşam standardı sağlayacak sosyal politikaları geliştirme ve uygulama ödevini yüklemiştir. Bu tarihten itibaren geçmiş yıllara damgasını vuran ekonomik liberalizm yerini, ekonomik ve sosyal yaşama müdahale eden sosyal devlet anlayışının doğuşuna bırakmıştır (Fişek vd., 1997:3). O Y A L G Ü V E N L İ K İ T E M L E R İ N İ D O Ğ U R A N E K O N O M İ K V E O Y A L K O Ş U L L A R XVIII. yüzyıla gelindiğinde sosyal yardımların insanları küçültücü etkiler yarattıkları ileri sürülerek konuya toplumsal boyutta yaklaşılmıştır. Montesquieu, "Espritdeslois" adlı eserinde, "sokakta dağıttığımız sadaka ile devletin yükümlülüğü yerine getirilmiş olmaz; Devlet, tüm vatandaşlara belirli bir güvence sağlamak; yiyecek, elbise vermek ve sağlığa aykırı olmayacak bir yaşam düzeyi hazırlamakla yükümlüdür" demektedir. Öte yandan yine Montesquieu, tembelliğe iteceği gerekçesiyle fakir ulusların hastaneye sahip olmaması gerektiğini ileri sürerek, dönemin koşulları içerisinde oldukça ileri sayılan ilk düşünceleri ile çelişen bir yaklaşım içinde olduğunu ortaya koymuştur Fransız Devrimi, eşitlik ve özgürlük esaslarına dayalı irade özgürlüğü ilkesini benimseyen bireyci bir felsefeyi savunmuştur. Bu felsefe özde ekonomik liberalizm felsefesini yansıtmaktadır. "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" ilkesine dayalı ekonomik liberalizm, eşitlik ve özgürlük felsefesine dayanarak bireysel güç ve çabaların hem bireye hem de topluma büyük yararlar sağlamanın tek yolu olarak görülmüştür. Burada devlete düşen görev ise ekonomik hayata hiçbir surette müdahale etmemek, güçsüzü güçlü karşısında korumamaktır. Bu anlayışla bu dönemde çalışanların çıkarlarını koruyan yapılara da izin verilmemiştir. Bir anlamda eşitlik ve özgürlük perdesi altında bir tür sömürü düzeni yaratılmıştır. Bu dönemde hazırlanan 1793 tarihli İnsan Hakları Bildirisi kamu yardımlarından yararlanmayı bir hak olarak benimsemiş olmasına rağmen, XIX. yüzyıl başlarına kadar somut adımlar atıldığını söylemek zordur (Güzel vd., 2010:15-16). osyal güvenlik sisteminin klasik döneminin ortaya çıkışını hazırlayan anayi Devrimi, yeni bir işçi sınıfı yaratmıştır. Bu dönemde şehirleşme başlamış, Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 5

36 osyal Güvenlik istemi geleneksel aile yapısı bozulmuş, iş kazalarının yoğun olarak gözlendiği ağır çalışma koşulları söz konusu olmuştur. O Y A L G Ü V E N L İ Ğ İ N K L A İ K D Ö N E M İ N İ N İ L K O Y A L İ G O R T A U Y G U L A M A L A R I osyal güvenliğin klasik dönemine denk düşen ilk sosyal sigorta uygulamaları Almanya'da başlamış olmasına rağmen, bu dönemde İngiltere ve Fransa'da gözlenen uygulamalar da önemlidir. Almanya'da İlk osyal igorta istemi Bismarck tarafından tarihlerinde yürürlüğe konulan çeşitli yasalarla oluşturulan Alman osyal igorta istemi, sosyal güvenlik alanındaki ilk önemli adımdır. Bu adım birtakım ekonomik, politik ve hukuksal etkenlerin ürünüdür. İngiltere'ye oranla daha geç, 19. yüzyıl ortalarında sanayileşen Almanya'nın bu dönemdeki sanayileşme düzeyi, öteki Avrupa ülkelerinin çok üstündedir. Bunun doğal sonucu olarak kentlerde sefalet içinde yaşayan işçi sayısında önemli bir artış yaşanmıştır. Ayrıca 1877 yılında yaşanan ekonomik bunalım işçilerin yaşam koşullarını daha da ağırlaştırmıştır. Politik etkenlere bakıldığında, bu dönemde güçlü sosyalist akımların merkezi durumundaki Almanya'da işçi sendikalarının da hızla geliştiği görülmektedir. Bismarck'ın bu reformu, işçileri sistemle bütünleştirme çabası olarak da değerlendirilmektedir. Hukuksal etkenler açısından 1854 yılından bu yana iş kazaları konusunda Prusya Mevzuatı'ndan esinlenen bazı devletlerin, zorunlu sigorta tekniğini uygulamaya başlamış olmaları önemli bir altyapı sağlamıştır (Güzel, Okur ve Caniklioğlu, 2010:18). Esasen Almanya'da yürürlüğe ilk olarak konmak istenen sigorta kolu iş kazalarıdır yılından itibaren bu doğrultuda hazırlanan yasa tasarıları çeşitli nedenlerle yürürlüğe konamamıştır. 17 Kasım 1881 tarihinde Parlamento'ya sunulan reformların, devletin görevinin yalnızca var olan hakları koruyucu işlevle sınırlı olmadığı, devletin tüm vatandaşları ve özellikle yoksulların yaşamlarını iyileştirmek yükümlülüğü altında olduğunu Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 6

37 osyal Güvenlik istemi belirtmesi, sosyal güvenlikte yeni bir dönemin başlangıcını simgeleyen önemli bir gelişmedir (Güzel, Okur ve Caniklioğlu, 2010:18). Almanya'da uygulanan sosyal sigortalar, başlangıçta sadece ücreti belirli bir miktarın altında kalan sanayi işçilerine hastalık (1883), iş kazası (1884), sakatlık ve yaşlılık (1889) sigortalarını kapsamıştır. Hastalık sigortasının yönetimi mevcut sandıklara, iş kazasının yönetimi meslek derneklerine, sakatlık ve yaşlılık sigortasının yönetimi de federe devletin resmî makamlarına verilmiştir. Bu yasalar daha sonra 1911 yılında igorta Yasası adı altında birleştirilmiştir. Aynı yıl fikir işçilerini kapsayan bir sosyal sigorta yasası da kabul edilmiştir. Daha sonra I. Dünya savaşı sonrası iş kazası sigortası, 1925 yılında meslek hastalıkları sigortası, 1927 yılında işsizlik sigortası kabul edilmiştir. Almanya'daki sosyal sigorta sisteminin temel özellikleri; büyük ölçüde özel sigorta tekniğinin uyarlanmasına dayalı olması, zorunlu olması, prim esasına dayalı olması, ödenen primler ile sağlanan ödeneklerin ücretle ilişkili olmasıdır. Başlangıçta sadece ücreti belirli bir miktarın altında kalan sanayi işçileri kapsama alınmışken, zamanla diğer ücretli çalışanlar da kapsama alınarak sosyal koruma yaygınlaştırılmıştır. Yasanın kapsamına giren tüm işçiler sosyal korumaya alınmak zorundadır. Primler branşlara göre (hastalık, iş kazası, sakatlık ve yaşlılık vb.), sigortalıların kazançları esas alınarak, sigortalı ve işveren arasında paylaştırılmıştır. Zamanla devletin katkısı da özellikle sakatlık ve yaşlılık sigortalarında gündeme gelmiştir. İş kazaları kapsamında yapılan yardımlar sadece işverenler tarafından karşılanmaktadır. İşveren primlerine dayanak oluşturan düşünce, işverenin beşeri sermayenin devamını sağlamada sorumluluğunun bulunduğu düşüncesine dayalıdır. Ayrıca, sosyal sigortaların emeğin niteliğini artırarak verimliliğe katkıda bulunması, emeğe istikrar kazandırması ve emek sermaye ilişkilerine uyum getirmesi, işveren yararına sonuçlar doğurmaktadır. Devlet katkısı ise sosyal sigortanın ulusal refaha yaptığı katkı nedeniyle gündeme gelmiştir (Fişek vd., 1997:3; Güzel vd., 2010:19). Almanya'daki sistemi kısa bir süre içerisinde Lüksemburg, Hollanda, Avusturya, Norveç, İsveç, İtalya ve Belçika gibi diğer Avrupa ülkeleri de benimsemiştir(güzel vd., 2010:19). Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 7

38 osyal Güvenlik istemi İngiltere'de İlk osyal igortalar anayileşme hareketlerinin başladığı ilk ülke olan İngiltere, sosyal güvenlikte de ilk adımların atıldığı ülkedir. Ancak modern sosyal sigortalar ilk olarak Almanya'da kurulmuştur. İngiltere'de sosyal koruma uygulamaları 1300'lü yıllara kadar uzanmaktadır. Bu tarihlerde Westminster'de halka ücretsiz sağlık yardımı sağlanmaktadır tarihli "Yoksullar Yasası" ve karşılıklı yardım sandıkları "Friendly ocieties", İngiltere'deki ilk sosyal güvenlik uygulamalarıdır. Ancak modern anlamda sosyal güvenlik uygulamaları daha geç tarihlerde gözlenmeye başlanmıştır. İngiltere'de 1897 yılında sosyal güvenliğe ilişkin önemli bir yasa kabul edilmiştir. Bu yasa, iş kazası durumunda, kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın işvereni sorumlu tutmaktadır tarihli bir başka yasa, 70 yaşını bitiren ve yoksulluk belgesi olan yaşlılara aylık bağlamaktaydı. Bu Yasa, başlangıçta prim almadan yardım sağlamasına karşın, 1925 yılında dul ve yetimlere de aylık bağlanmasını kapsayacak şekilde genişletilmiş ve prim ödeme koşulu getirilmiştir. İngiltere'de sosyal güvenlik alanında önemli gelişmeler 1911 tarihli "Ulusal igorta Yasası" ile gündeme gelmiştir. Bu yasa hastalık, sakatlık ve işsizlik sigortalarını düzenlemiştir. Zorunlu sigortalılık ilkesini benimseyen Yasa, bağımlı çalışan herkesin ücretlerinden belli oranlarda prim alınmasını öngörmüştür. Tıbbi bakım ve tedavi için prim alınmamıştır. Belli koşulların oluşması koşuluyla sigortalı, hastalık ve sakatlık durumlarında ilgili sigorta kollarından parasal yardıma da hak kazanmıştır. Bu Yasa'nın bir diğer özelliği, İngiltere'yi işsizlik sigortasını gündeme getirip uygulayan ilk ülke yapmasıdır. Üstelik 1920 yılındaki değişiklikle tüm işsizleri kapsamına almıştır. İngiltere'de sosyal sigortalar devlet yönetiminde olmuştur. İngiliz sosyal sigorta sistemi 1942 yılında gündeme gelen ünlü "Beveridge Raporu" ile çağdaş sosyal güvenlik düşüncesinin oluşumuna önemli katkılarda bulunmuştur (Güzel vd., 2010:19-20). Fransa'da İlk osyal igortalar Toplumu sosyal risklere karşı korumak amacıyla zorunlu sigorta uygulamasından yararlanma düşüncesini ortaya koyan ilk ülke Fransa olmasına rağmen, Fransa'da sosyal sigortalara ilişkin ilk yasal düzenlemeler göreli olarak geç bir tarihte, ancak 1928 yılında gündeme gelmiştir. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 8

39 osyal Güvenlik istemi Fransa'da 1928 öncesi kimi işçi grupları için bazı düzenlemeler de bulunmaktaydı. Bunlar; - Tıbbi Yardım Yasası (1893) - İş Kazası igortası (1893) - Maden işçilerine yönelik özel düzenlemeler (1894) - Demir yolu işçilerine yönelik özel düzenlemeler (1909) - İşçi ve çiftçileri kapsayan zorunlu yaşlılık sigortası (1910)'dur. Fransa'da 1928 tarihli Yasa önemli eleştirilere uğramıştır. Bu nedenle, 1930 tarihinde eleştirileri dikkate alan yeni bir yasa kabul edilmiştir yılında ise ilk kez aile yardımları sigortası düzenlenmiştir. Fransa'nın bugünkü sosyal güvenlik sistemi, II. Dünya avaşı'ndan sonra 1945 tarihinde gerçekleştirilen ve "osyal Güvenliğin Organizasyonu" adını taşıyan reform yasalarıyla oluşturulmuştur. Reform düzenlemeleri özellikle iş kazaları, sosyal sigortalar ve aile ödeneklerine önem vermiştir. Ç A Ğ D A Ş O Y A L G Ü V E N L İ K İ T E M L E R İ N İ N Ö N C Ü L L E R İ Geniş anlamı ile sosyal güvenlik, sadece işçiyi değil toplumun tüm bireylerinin sosyal koruma altına alınmasını gerektirir. Bu gereklilik, 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde sosyal güvenliğin temel bir insan hakkı olarak kabul edilmesi ile genel bir kabul görmüştür. osyal güvenliğin temel bir insan hakkı olarak kabul edilmesi, sosyal güvenliği geniş anlamı ile benimseyen çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinin doğup gelişmesine neden olmuştur. ABD'de 1935 yılında kabul edilen osyal Güvenlik Yasası, Yeni Zelanda'nın 1938 tarihli sosyal güvenlik sistemi, İngiltere'nin 1942 tarihli Beveridge Raporu ile kurulan sosyal güvenlik sistemi, çağdaş sosyal güvenlik sistemlerine öncülük eden sistemler olma özelliklerine sahiptir. A B D O Y A L G Ü V E N L İ K Y A A I ABD'de 1935 tarihinde kabul edilen osyal Güvenlik Yasası, çağdaş anlamdaki sosyal güvenliğin ilk hukuk belgesi olarak nitelendirilmektedir. ABD sosyal güvenlik Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 9

40 osyal Güvenlik istemi yasasındaki sosyal güvenlik terimi, o güne kadar ilk defa günümüzdeki anlamında kullanılmıştır. Yasa, o döneme kadar hâkim olan liberal öğretinin "ölüm fermanı" olarak da nitelendirilmektedir. ABD'deki osyal Güvenlik Yasası'nın kabulünde, 1929 tarihindeki dünya ekonomik bunalımının ABD ekonomisinde yarattığı derin sarsıntılar ve ürkütücü boyutlardaki işsizlik oranları etkili olmuştur. Yasa'nın kabul edilmesinden önce, 1932 yılında Başkan seçilen Roosevelt, "New Deal" olarak adlandırılan ve refah devleti anlayışını öngören yeni politikasını ilan etmişti. osyal güvenlik yasası, bu politikanın bir uzantısı niteliğindedir. Ayrıca 1933 yılında, ulusal ekonomiyi bunalımdan kurtarmak için "National Endustrial Recovery Act" Yasası kabul edilmiştir. ABD osyal Güvenlik Yasası, işçiler için yaşlılık ve ölüm sigortalarını düzenlemekte, işsizliğe karşı bazı önlemler öngörmekte idi. Bu kapsamda eyaletlerce düzenlenecek işsizlik sigortalarının genel ilkeleri benimsenmiş, vergilerle desteklenmeleri öngörülmüştür. Ayrıca öngörülen çözümler yalnızca işçileri değil, ekonomik bunalım nedeniyle yoksulluğa düşen herkesi kapsamıştır. Yine federal düzeyde sosyal sigorta sistemi ilkelerine dayalı yaşlılık ve ölüm sigortaları kurulmuştur. Ayrıca yaşlılara, çocuklu ailelere, dul ve körler gibi öbür yoksul kesimlere yapılacak yardımlar için yine federe devletlerin vergilerle sübvanse edilmesini öngörmüştür tarihli Yasa, yoksulluk sorununa bir bütün içinde baktığı ve birbiriyle uyumlu çözümler önerdiği, sosyal risklerin sonuçlarını giderecek tazmin etme yöntemlerinin yanısıra bu riskleri önleyici politikaları da içermesi nedeniyle sosyal güvenlik alanında önemli yenilikler getirmiştir. Bugünkü ABD sosyal güvenlik sisteminin temelini oluşturan 1935 tarihli Yasa, 1953 yılında sakatlık, 1966 yılında sağlık ve yaşlılar için öngörülen hastalık sigortası ile tamamlanmıştır. Y E N İ Z E L A N D A O Y A L G Ü V E N L İ K İ T E M İ Yoksulluk sorununa köklü bir çözüm getiren ilk Yasa'nın, Yeni Zelanda'da 1938 yılında kabul edilen ve Yeni Zelanda'nın sosyal güvenlik sistemini kuran Yasa olduğu kabul edilmektedir. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 10

41 osyal Güvenlik istemi Yeni Zelanda osyal Güvenlik istemi, her bireyin toplumun bir vatandaşı olması sıfatıyla, toplumdan bir tür "nafaka alacağı" olarak adlandırılan hakka sahip olduğunu kabul etmektedir. Bu çerçevede, geliri belirli bir düzeyin altına düşen her vatandaş devletten yardım isteme hakkına sahiptir. Tek koşul, yoksul durumda olmaktır. Yoksulluğu doğuran riskin kaynağının ve türünün bir önemi yoktur. Yoksulluğa düşen herkesin asgari bir gelir güvencesine hakkı vardır. osyal güvenliğin finansmanının tek bir kaynağı gelirden alınan vergilerdir. İ N G İ L İ Z B E V E R I D G E R A P O R U ir William Beveridge tarafından 1942 tarihinde yayınlanan ve kendi adıyla anılan Beveridge Raporu, sosyal güvenlik alanında yeni bir anlayışın habercisi olmuştur. Rapor, 1911 tarihli sigorta yasasındaki yetersizlikleri ve boşlukları vurgulayarak, mevcut sistemin etkin bir sosyal koruma sağlayamadığını öne sürmektedir. Beveridge, yoksulluğun çağdaş bir toplumun yüz karası olduğunu, geniş kapsamlı ve sistematik bir sosyal güvenlik modelinin toplumun yoksulluk sorununu çözebileceğini belirtmektedir. Bu amaçla, çağdaş sosyal güvenlik sistemine temel oluşturacak ana ilkeleri aşağıdaki alt başlıklar şekilde sıralamıştır: Genellik ve sigorta yardımlarında teklik ilkesi adece işçilerin değil, tüm İngiliz halkının toplumun bir bireyi olma sıfatıyla sosyal güvenlikten yararlanma hakkı bulunmaktadır. Ulusal sigorta kurumu tarafından yapılacak yardım, ilgilinin geçmiş veya gelecekteki mesleki faaliyeti, riskle karşılaştığı andaki mali durumu dikkate alınmaksızın, asgari bir yaşam düzeyini ölçü almaktadır. Yönetimde birlik ilkesi Yönetimde birlik ilkesi çerçevesinde, herkesin sosyal sigorta yardımlarından olabildiğince kısa sürede yararlanmasını sağlamak amacıyla, tüm sosyal sigorta kurumları tek bir kamu kurumu çatısı altına toplanarak, osyal Güvenlik Bakanlığı'na bağlanmıştır. Primlerde teklik ve vergilerle katkı sağlama ilkesi istem hem bireylerin hem de devletin sosyal güvenliğin finansmanına katkı sağlamasını öngörmüştür. Kişisel sorumluluk esasına dayalı olan primler, her Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 11

42 osyal Güvenlik istemi sigorta kolu için ayrı ayrı olmak yerine tek bir prim şeklindedir. ağlık ve aile yardımları için yapılacak ödemeler, ulusal dayanışmanın gereği olarak vergilerle finanse edilecektir. osyal güvenlik sisteminin "tam istihdam" ve "ulusal sağlık" politikalarıyla desteklenmesi Beveridge Raporu'na göre, sosyal güvenlik sistemi daha genel bir sistemin yalnızca bir parçasıdır ve etkin işleyebilmesi için diğer politikalarla desteklenmesi gerekir. Bu kapsamda, ekonomide benimsenecek tam istihdam politikası ve sağlıkta benimsenecek ulusal sağlık politikası, sosyal güvenlik sistemini tamamlayan politikalar olmalıdır. Birçok Batı Avrupa ülkesini büyük ölçüde etkileyen Beveridge Raporu, İngiltere'de beş ayrı yasada somutlaşmıştır: - Ulusal ağlık Yasası (1946) - İş Kazası ve Meslek Hastalıkları Yasası - osyal Yardım Yasası (1948) - Aile Yardımları Yasası (1945) - Ulusal igorta Yasası (1946) T Ü R K O Y A L G Ü V E N L İ K İ T E M İ N İ N T A R İ H E L G E L İ Ş İ M İ osyal güvenlik sistemleri, ekonomik, sosyal ve siyasal yapı ve koşulların ürünüdür. osyal güvenliğin doğuşunun sanayileşme hareketleri ve buna bağlı olarak sosyal koruma gereksinimi içinde olan bir işçi sınıfının doğuşu ile başladığı vurgulanmıştı. Osmanlı İmparatorluğu'nda sanayileşme ve işçi sınıfının doğuşu, Avrupa'ya oranla oldukça geç bir dönemde başladığı için, Türk sosyal güvenlik sisteminin gelişimi de gecikmiştir. Türkiye'de sosyal sigortaların ilk temelleri 1936 tarihli İş Yasası ile atılabilmiş, yaşama geçirilmesi ise ancak II. Dünya avaşı'ndan sonraki dönemde mümkün olabilmiştir. Türk sosyal güvenlik sistemi, tarihsel süreç içerisinde primli ve primsiz rejimlerin gelişiminden oluşmaktadır. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 12

43 osyal Güvenlik istemi Primli rejim, Türk sosyal güvenlik sisteminin esasını oluşturmaktadır yılında osyal igortalar ve Genel ağlık igortası yürürlüğe girene kadar, sistemde üç ayrı kurum bulunmaktadır. Bu kurumlardan T.C. Emekli andığı memurların, osyal igortalar Kurumu (K) iş sözleşmesiyle bir işverene bağlı olarak çalışan işçilerin, BAĞ-KUR ise kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların, sosyal güvenliklerini içeren düzenlemelere sahipti. Ayrıca osyal igortalar Yasası'nın geçici 20. maddesi uyarınca kurulmuş ve bazı banka, sigorta şirketi, ticaret ve sanayi odaları mensuplarına sosyal güvenlik sağlayan vakıf statüsündeki özel sandıklar da bulunmakta idi. Vakıf statüsündeki özel sandıkların yanı sıra, Munzam igorta andıkları, OYAK ve Amele Birliği gibi tamamlayıcı nitelikteki sosyal sigorta kuruluşları da bulunmaktadır. Emekli andığı, K ve BAĞ-KUR, yönetim biçimleri, topladıkları katkılar, sağladıkları yardımlar ve üyeleri açısından birbirinden farklı yapı ve standartlara sahipti yılında yürürlüğe giren 5502 sayılı osyal Güvenlik Kurumu Yasası, bu sosyal güvenlik kurumlarının tüzel kişiliklerine son verip onları kendi bünyesinde toplayarak, yönetimde birlik ilkesi doğrultusunda tek çatı esasını benimsemiştir yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı osyal igortalar ve Genel ağlık igortası Yasası ise sosyal güvenlikte teklik ilkesi uyarınca, bütün sigorta hak ve edimlerini tek bir yasada toplamıştır. Primsiz rejim, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin oluşturduğu I. Bölüm'de vurgulanmıştı. Türk sosyal güvenlik sisteminde sosyal yardımlar açısından en önemli uygulamalar, 65 yaş kanunu uygulaması ile osyal Yardım ve Dayanışma Fonu kapsamındaki osyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarıdır. osyal hizmetler açısından en önemli uygulamalar ise osyal Hizmet ve Çocuk Esirgeme Kurumu faaliyetleri ile Yeşil Kart uygulamasıdır. Türkiye'de son yıllarda primsiz rejim alanında önemli gelişmeler ve değişimler olmuştur. Türk sosyal güvenlik sisteminin tarihi gelişim süreci; Osmanlı İmparatorluğu dönemi, Cumhuriyetin ilanından önce Birinci T.B.M.M. Dönemi ve Cumhuriyetin ilanından sonraki dönem olarak incelenecektir. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 13

44 osyal Güvenlik istemi O M A N L I İ M P A R A T O R L U Ğ U D Ö N E M İ N D E O Y A L G Ü V E N L İ K Yaşamı boyunca herhangi bir sosyal politikaya sahip olmayan Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal güvenlik sisteminden söz etmek de mümkün değildir (Talas, 1997: 454). Bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaygın olarak aile içi dayanışma, gelenekler ve dinsel inançlar gereğince muhtaç olanlara yardım gibi geleneksel koruma yöntemleri oldukça yaygındı. Öte yandan gelişmiş bir zanaat ve küçük sanayi ekonomisi bulunduğundan, meslek örgütleri yoluyla yardımlaşma ve dayanışma da söz konusu olmuştur. İlk Yasal Önlemler Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nde sınırlı da olsa bazı koruyucu yasal önlemler bulunmaktadır. Bunlardan ilki 1865 tarihli Dilaver Paşa Nizam nam esidir. Ereğli Kömür Bölgesi ile sınırlı olan bu tüzük, temelde kömür üretimini artırmak amacıyla çıkarılmış olsa da çalışma koşullarını düzenleyen bazı hükümlere de yer vermiştir. Tüzük, hafif hastalıkların madende bulundurulacak bir doktor tarafından tedavi edilmesi, ağır hastaların ise köylerine gönderilmesini öngörmektedir. Hastalık, iş sözleşmesinin sona erdirilmesi için yeterli sayılmakta, iş kazalarına karşı herhangi bir önlem alınmasından söz edilmemektedir (Talas, 1992:40). Dilaver Paşa Nizamnamesi, madenlerde zorla çalıştırmaya son veren 1869 tarihli Maadin Nizamnamesi ile bir ölçüde iyileştirilmiştir. Maadin Nizamnamesi; - iş kazalarına karşı koruyucu önlemlerin alınması, - madenlerde doktor ve acil durumlarda kullanılabilecek gerekli ilaçların bulundurulması, - iş kazası durumunda işçiye veya ailesine mahkemece belirlenecek bir tazminatın verilmesini öngörmüştür (Talas, 1992:40). Bu dönemde sosyal güvenliği ilgilendirebilecek bir diğer yasal düzenleme, dönemin medeni kanunu olan 1877 tarihli Mecelle'dir. Mecelle, işçi ve işveren ilişkilerinin düzenlendiği insanın kiralanması bölümünde, işçiyi ve onun emeğini alınıp satılan bir mal olarak gören liberal bir anlayışa sahiptir. Mecelle'ye göre işçi, kölelik düzeninde olduğu üzere kendini ücret karşılığında kiraya veren kişi olarak tanımlanmaktadır (Talas, 1992:39-40). Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 14

45 osyal Güvenlik istemi Osmanlı İmparatorluğu döneminde sosyal güvenlik alanındaki ilk adımlar özellikle Tazminat ve Meşrutiyet'ten sonra devlet hizmetinde çalışan asker ve memurlar ile bunların dul ve yetimlerini kapsayan yaşlılık, malullük, ölüm ve hastalık sigortalarını düzenleyen sandıkların kurulması ile atılmıştır. Bu kapsamda finansmanı devlet ve ilgilinin katkısı ile sağlanan Mülkiye, askeriye ve ilmiye adı altında üç ayrı kategoride emekli sandıkları kurulmuştur (Talas, 1992:40-41). Bunlardan bazıları; - Askerî Tekaüt andığı (1866) - ivil Memurlar Tekaüt andığı (1881) - eyri efain Tekaüt andığı (1890) - Askerî ve Mülki Tekaüt andıkları (1909) - Şirketi Hayriye Tekaüt andığı (1917)'dır. Ayrıca Tersane-i Amireye Mensup İşçi Vesairenin Tekaüdiyeti Hakkında 1909 tarihli Nizamname (tüzük) ile 1910 tarihli Hicaz Demir Yolu Memur ve Müstahdemlerine Yardım Nizamnamesi daha çok işçilerin çalışma şartları ile ilgili düzenlemelere sahip olmakla birlikte, hastalık, kaza ve yaşlılık gibi sosyal risklere karşı da bazı yardımlara yer vermiştir. (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:69; Talas, 1997b:457; Fişek vd., 1997:10-11). C U M H U R İ Y E T İ N İ L A N I N D A N Ö N C E B İ R İ N C İ T. B. M. M. D Ö N E M İ Kurtuluş avaşı'nın yürütüldüğü bu dönemde kalabalık bir işçi kitlesinin ağır çalışma koşulları altında çalıştırıldıkları Zonguldak ve Ereğli Bölgesi için iki önemli yasa çıkarılmıştır: Birincisi, 28/4/1921 tarih ve 114 sayılı "Zonguldak ve Ereğli Havzai Fahmiyesinde Mevcut Kömür Tozlarının Amele Menafii Umumiyesine Füruhtuna Dair Kanun'dur. İşçilere ilk kez sosyal yardım yapılmasını düzenleyen bu yasa, kömürlerden arta kalan kömür tozlarının satılması ile elde edilecek gelirin işçilerin gereksinimleri için kullanılmasını öngörmüştür (Talas, 1997b:458). Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 15

46 osyal Güvenlik istemi İkincisi, 10/9/1921 tarih ve 151 sayılı "Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun'dur. Emeği koruyucu özelliğe sahip Yasa, bir yandan Ereğli bölgesindeki kömür işçilerinin çalışma koşullarını düzenlemiş, diğer yandan da bazı risklere karşı koruma sağlanmasını benimsemiştir. Yasa, ayrıca işçiler için İhtiyat ve Teavün andığı adıyla yardımlaşma sandıkları kurulmasını öngörmüştü yılında çıkarılan bir yönetmelikle madenlerde ihtiyat ve teavün sandıkları kurulmuştur. Daha sonra bu sandıklar "Amele Birliği" adı altında birleştirilmiştir. andıklar; üyesi işçilere iş kazası ve hastalık hâlinde yardımda bulunmak, üyelerin fakir ve muhtaç ailelerine yardım etmek, üyelere borç vermek, işçiler ile aile bireylerinin ölümü hâlinde cenaze masraflarını karşılamak görevleri ile donatılmıştır. andıkların gelirleri işçi ve işverenlerden eşit miktarda alınan primler, bağışlar, işçilerden kesilen ceza ve gündelikler ile bazı madencilerin ödedikleri işçi paylarından oluşmaktadır (Fişek vd., 1997:11). Yasa ayrıca, hastalık ve iş kazası durumlarında gerekli yardımların yapılmasını da benimsemiştir. Bu kapsamda işverenler; madenlerde doktor bulundurmaya ve uygun yerlerde hastane açmaya, iş kazaları durumunda işçiye veya ölümle sonuçlanması hâlinde ailesine mahkemece belirlenen bir tazminat ödemeye zorunlu tutulmuşlardır (Talas, 1997b:458). Amele Birliği ile sosyal sigortalar arasındaki benzerlik, bu uygulamanın, sosyal sigortalara doğru bir ilk adım ve Türkiye'deki ilk sosyal güvenlik uygulaması olarak nitelendirilmesine neden olmuştur (Talas, 1953:74; Gökbayrak, 2008). Amele Birliği, Bakanlar Kurulunun tarihinde 506 sayılı K Yasası'nın hastalık sigortasına ilişkin hükümlerinin Ereğli kömür bölgesinde de uygulanmasını kararlaştırmasına kadar geçen dönemde, bölgedeki maden işçileriyle aile bireylerinin hastalıkları hâlinde gerekli yardımları yapan tek kurum niteliğindeydi. Hâlen varlığını sürdüren Amele Birliği, Ereğli bölgesindeki kömür madeni işçilerine ek haklar sağlayan bir kurum durumundadır. Ancak kömür işçilerinin Amele Birliği'ne üye olması zorunludur. C U M H U R İ Y E T İ N İ L A N I N D A N O N R A O Y A L G Ü V E N L İ K Cumhuriyetin ilanından sonra sosyal güvenlik, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarından sonraki dönemler şeklinde incelenecektir. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 16

47 osyal Güvenlik istemi 1924 Anayasasından onra Mecelle'yi yürürlükten kaldıran ve işçiler için dolaylı da olsa kimi risklere karşı koruma önlemleri içeren 1926 tarihli Borçlar Yasası, sosyal güvenlik açısından önemli bir adımdır. Bu önem, liberal niteliğine rağmen, işçi sağlığının korunması ve iş kazalarının önlenmesi amacıyla işverenleri gerekli önlemleri almakla yükümlü tutmasından kaynaklanmaktadır. Ancak, herhangi bir yasal zorunluluğun öngörülmemesi bu düzenlemeyi sosyal sigorta anlayışından uzaklaştırmıştır. Ayrıca işçinin prim miktarının yarısını ödememesi halinde sigortadan yararlanamayacak olması, işvereni gözeten bir hüküm niteliğinde olup, yasayı sosyal sigortacılık açısından işlevsiz bir yapıya büründürmüştür (Fişek vd., 1997:12) tarih ve 173 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu (Genel ağlığı Koruma Yasası), çocuk ve kadın işçilere hastalık, kaza ve analık hâllerinde zorunlu sağlık yardımı yapılmasını benimsemiştir. Bu kapsamda kadın işçilerin doğumdan önce ve sonra üçer hafta olmak üzere altı hafta çalışmasını yasaklamıştır. Ancak denetim mekanizmasının yokluğu bu düzenlemeleri de işlevsiz kılmıştır (Fişek vd., 1997:12) yılında çıkarılan 3008 sayılı ilk İş Yasamız işçi sigortalarından sosyal sigortalara geçişin ilk ilkelerine yer vermesi ve sosyal sigortaların kurulması ve denetlenmesi için devlete görev vermesi bakımından önemlidir. Bu görev İşçi igortaları İdaresi'nin kurulması ile yerine getirilecektir. Yasa, karşılanacak riskler, uygulama alanı, zorunluluk ilkesi, oturma ilkesi ve sigorta kollarının kademeli kurulması ilkelerini açıkça düzenlemiştir. Yasa'ya göre karşılanacak riskler; iş kazası ve meslek hastalıkları, analık, yaşlılık, işten kalma, hastalık ve ölümdür. İşçi sigortalarının uygulanma alanı yakın zamana kadar İş Kanunu'nun uygulama alanı ile sınırlandırılmış olup sadece işçi statüsünde çalıştırılanları kapsamıştır. Bunun tek istisnası İş Kanunu kapsamındaki iş yerlerinde müstahdem olarak çalıştırılanlardır. Yasa işçilerin iş yerine alınmaları ile birlikte kendiliğinden sigortalı olmuş olacaklarına, sigortalı olma hak ve vecibelerinden feragat edilemeyeceğine yer vererek, sosyal sigortacılığın temel ilkelerinden zorunluluk ilkesini benimsemiştir. Yasa işçi sigortaları yardımlarından (özellikle maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortaları için) yararlanabilmek için Türkiye'de yaşama şartını kabul etmiştir. Bu düzenleme uluslararası standartlara aykırıdır. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 17

48 osyal Güvenlik istemi Gelişmiş ülke örneklerinde de görülen, sosyal ve ekonomik koşulların gerektirdiği sigorta kollarının kademeli olarak kurulması ilkesi kapsamında önce mesleksel risklerden başlanmış, daha sonra fizyolojik risklerin karşılanması benimsenmiştir. Bu kapsamda Yasa önce iş kazaları ve meslek hastalıkları ile analık sigortasının kurulmasını emretmiştir. İş Kanunu'nun bu konudaki en büyük eksiği işçi sigortalarının nasıl finanse edileceğini düzenlememiş olmasıdır. Bu eksiklik kademeli olarak çıkarılan her yasada finansmanın ayrıca düzenlenmesine yol açmıştır. Öte yandan, bu yasalarla sadece işçi ve işveren primlerine dayandırılan dar kapsamlı finansman tercihi çok yakın zamana (2008 yılına) kadar sürmüştür (Talas, 1997b: ; Talas, 1992: ; Güzel vd., 2010:30-32) sayılı Yasa sosyal sigortaların kurulmasına ilişkin ilk hükümleri içermekle birlikte, sosyal sigortaların kurulması ancak 1945 yılında mümkün olmuştur yılına kadar olan dönemde dar kapsamlı ve sınırlı sayıdaki bazı riskler için yardımlaşma sandıkları kurulmasını öngören yasalar çıkarılmıştır. Bunlar; sayılı Askerî ve Mülki Tekaüt Kanunu (1930, memurların emeklilik ve maluliyet durumlarıyla ilişkilidir) sayılı Vilayet Hususi İdareleri Tekaüt andığı Kanunu (1933) sayılı İstanbul Mahalli İdaresiyle Ankara Belediyesi Memurları Tekaüt andığı Kanunu (1933) sayılı Devlet Demir Yolları ve Limanlar İdaresinin Memurları ve Müstahdemleri Tekaüt andığı Kanunu (1934) - Telgraf ve Telefon İdaresi Biriktirme ve Yardım andığı (1935) - İnhisar Umum Müdürlüğü Tekaüt andığı Kanunu (1936) sayılı Deniz Yolları ve Akay İşletmeleriyle Fabrika ve Favzalar İdaresi Memur ve Müstahdemleri Tekaüt Kanunu (1937)'dur (Fişek vd., 1997:12). Türkiye'de sosyal sigorta sisteminin II. Dünya avaşı sonra kurulması kaçınılmaz hâle gelmiştir. Çünkü II. Dünya avaşı diğer ülkelerde olduğu üzere Türkiye'de de ekonominin sarsılmasına, büyük kitlelerin yaşama koşullarının gerilemesine neden olarak sosyal korumaya her zamankinden daha fazla gereksinim doğurmuştur. Bu koşullarda ilk aşamada bir yandan 1945 yılında 4772 sayılı yasayla İş Kazaları, Meslek Hastalıkları ve Analık igortaları kurulurken, diğer yandan aynı yıl 4792 sayılı yasayla İşçi igortaları Kurumu kurulmuştur. Kurumun adı daha sonra, Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 18

49 osyal Güvenlik istemi 1965 yılında 506 sayılı osyal igortalar Yasası ile osyal igortalar Kurumu olarak değiştirilmiştir. Ayrıca kurulan Çalışma Bakanlığı'nın görevleri arasında sosyal güvenlik de bulunmaktadır. Böylece sosyal güvenlik deyimi mevzuatımızdaki ilk yerini almıştır. İkinci aşamada 1949 yılında 5417 sayılı yasayla Yaşlılık igortası kurulmuştur. Çeşitli değişikliklere uğrayan Yasa 1957 yılında 6900 sayılı yasayla Maluliyet, Yaşlılık ve Ölüm sigortasına dönüşmüştür yılında 5502 sayılı yasayla Hastalık ve Analık igortası birlikte düzenlenmiştir. Öte yandan İş Kanunu kapsamı dışında kalan basın işçileri 1952 tarih ve 5953 sayılı Basın İş Yasası ile, deniz işçileri de 1954 yılında 6379 sayı ile düzenlenen Deniz İşçileri Yasası ile sosyal sigorta kapsamına alınmıştır. Bu dönemde o güne kadar dağınık hâlde bulunan ve memurlara sosyal güvence sağlayan tüm yasa ve sandıklar da 1949 yılında 5434 sayılı T.C. Emekli andığı Yasası ile tek bir çatı altında toplanmıştır. T.C. Emekli andığı Yasası, 2008 yılında 5510 sayılı yasayla bir kısım hükümleri yürürlükten kaldırılıncaya kadar birçok değişikliğe uğramıştır (Talas, 1997b:463; Güzel vd., 2010:32) sayılı Yasa'nın 100. maddesi işsizlik sigortası kurulmasını da öngörmüştür. Buna rağmen ülkemizde işsizlik sigortası ancak 1999 yılında 4447 sayılı yasayla kurulabilmiştir. Bu dönemde sosyal güvenlikle ilişkili olabilecek bir diğer düzenleme, emek piyasasının düzenlenmesi amacıyla 1946 yılında 4837 sayılı İş ve İşçi Bulma Kurumu Kanunu'nun çıkarılmasıdır. Bu dönemde sosyal yardım alanıyla ilgili yasalar da gündeme gelmiştir. Bunlar; sayılı Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanun (1941) sayılı Korunmaya Muhtaç Çocuklar Hakkında Kanun (1957) sayılı osyal Hizmetler Enstitüsü Kurulmasına Dair Kanun (1959) sayılı Yabancı Memleketlerde Türk Asıllı ve Yabancı Uyruklu Öğretmenlere osyal Yardım Yapılması Hakkında Kanun (1960)'dur (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:71). Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 19

50 osyal Güvenlik istemi 1961 Anayasası'ndan onra 1961 Anayasası ile diğer sosyal haklara olduğu üzere, sosyal güvenlik hakkına da anayasal güvence kazandırılmıştır Anayasası'nın 48. maddesine göre, "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Bu hakkı sağlamak için sosyal sigortalar ve sosyal yardım teşkilatı kurmak ve kurdurmak Devletin ödevlerindendir". Ancak bu ödev, Anayasanın 53. maddesi ile diğer iktisadi ve sosyal ödevlerde olduğu üzere, ekonomik ve mali olanaklara bağlanmıştır Anayasasını izleyen yıllar sosyal güvenlik alanında yoğun yasal düzenlemelerin gözlendiği yıllar olmuştur. istem, sosyal sigortaları kapsayan primli rejimin yanı sıra, sosyal yardım ve sosyal hizmetleri kapsayan primsiz rejimin gelişmesine de olanak tanımıştır. Primli rejim bakımından ilk ve en önemli düzenleme, 1965 tarihinde yürürlüğe giren ve 2008 yılına kadar geçerliliğini koruyan 506 sayılı osyal igortalar Yasası'dır. Yasa, o güne kadar değişik tarihlerde aşamalı bir şekilde kurulmuş ve bu nedenle dağınık olan sosyal sigorta kollarını, kapsamlarını genişleterek bir araya getirmiştir. Primli rejim kapsamında farklı bir düzenleme, 506 sayılı Yasa'nın geçici 20. maddesine dayanılarak 1964 yılından bu yana kurulan özel sandıklardır. Bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret ve sanayi odaları, borsalar ve bunların teşkil ettikleri birlikler personeline maluliyet, yaşlılık ve ölüm yardımı yapabilmek için vakıf ve dernek biçiminde sandıklar kurmaya başlamışlardır. (Güzel vd., 2010:35). Bu dönemin ikinci önemli düzenlemesi, 1971 yılında esnaf ve sanatkârlarla öteki bağımsız çalışanların (tarımsal işlerde çalışanlar hariç) sosyal güvenliğe kavuşturulması için çıkarılan 1479 sayılı Esnaf ve anatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar osyal igortalar Kurumu, "BAĞ-KUR", Yasası'dır. Ancak bu Yasa ile yalnızca malullük, yaşlılık ve ölüm risklerine karşı güvence sağlanmış, sağlık güvencesi için 1985 yılını beklemek gerekmiştir yılında 3235 sayılı yasayla hastalık riski de BAĞ-KUR kapsamına alınmıştır sayılı Yasa, birkaç maddesi dışında 2008 yılında 5510 sayılı Yasayla yürürlükten kaldırılmıştır. (Güzel vd.,2010:33-35; Talas, 1997b:481). Bu dönemde primli rejim kapsamında kurulan, ancak primli rejimi tamamlayıcı nitelikte olan ve Türk ilahlı Kuvvetleri Mensuplarına ek bazı sosyal güvenlik hizmetleri sağlayan Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) tarihinde 205 sayılı Yasayla kurulmuştur. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 20

51 osyal Güvenlik istemi Bu dönemde sistemin primsiz rejim ayağındaki düzenlemeler ise: sayılı "65 Yaşını Doldurmuş, Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkındaki Yasa (1976) sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkındaki Yasa (1968) sayılı Görevleri Nedeniyle Yaralanan Yahut Ölen Bazı Kamu Görevlilerine Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Yasa (1980) sayılı Yurt dışında Görevli Personele Nakti Tazminat Verilmesi Ve Aylık Bağlanması Hakkında Yasa (1981)'dır. Primsiz rejime ilişkin diğer düzenlemeler 1982 Anayasası'nı takiben yürürlüğe girmiştir Anayasası'ndan onra 1982 Anayasası da 60. maddesi ile sosyal güvenlik hakkını benimsemiş, devletin bu amaçla gerekli tedbirleri alıp teşkilatı kuracağı esasına yer vermiştir. Ancak 1982 Anayasası bir adım daha atarak sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenlerin durumlarını da ayrıca ele almış, sosyal yardım ve sosyal hizmetlere özel bir yer vermiştir. Anayasa'nın 61. maddesine göre, "Devlet harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gazileri korur ve kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatlarına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır. Yaşlılar devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir. Devlet sakatların korunmaları ve toplum hayatına intibakları için her türlü tedbiri alır". Anayasasının bu düzenlemesi oldukça yerindedir. Çünkü "uygar bir toplum savaş ve vazife şehitlerinin dul ve yetimlerini, savaş malulleri ve gazilerini, sakatları, yaşlıları ve korunmaya muhtaç çocukları kendi yazgıları ile baş başa bırakmamaktadır. Türk toplumunda bu beş kategori içinde yer alan insanlarımız, özellikle sakatlar, yaşlılar ve çocuklar sayısal bakımdan da önemli bir yer tutmaktadır" (Talas, 1997b:466;Güzel vd., 2010:35). Bu dönemde primli rejim ile ilgili olarak kabul edilen ilk yasa, 1983 yılında 2829 sayılı osyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun'dur. Aynı yıl,kabul edilen iki kanun, tarım alanında faaliyet Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 21

52 osyal Güvenlik istemi gösteren büyük bir kesimi dar kapsamlı da olsa sosyal güvenlik hakkına kavuşturmuştur. Bu kanunlardan ilki, tarım alanında iş sözleşmesi ile bir işverene bağlı olarak çalışan işçilere yöneliktir. Bu kapsamdaki yasa, 2925 sayılı Tarım İşçileri osyal igortalar Kanunu'dur. Diğeri ise tarımda bağımsız çalışanları sosyal güvenlik kapsamına almaktadır. Bu yasa ise 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar osyal igortalar Kanunu'dur. Bu iki kanun da 2008 yılında 5510 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırılmıştır tarih ve 4447 sayılı Yasa ile İşsizlik igortası kabul edilmiş, uygulanmasına tarihinde başlanmıştır. İşsizlik sigortasını takiben, bu sigorta kolunu uygulamak ve Türkiye'de istihdamın korunup geliştirilmesi faaliyetlerinde bulunmak üzere 2000 yılında 617 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Türkiye İş Kurumu kurulmuştur. Türkiye İş Kurumu, 1946 yılında kurulmuş olan İş ve İşçi Bulma Kurumunun yerini almıştır. Bu dönemde sosyal güvenlik kurumlarının kurumsal yapılarını değiştiren bazı değişikliklere de gidilmiştir. osyal igortalar Kurumu, 2000 yılında 616 sayılı KHK ile osyal igortalar Kurumu Başkanlığı olarak yeniden yapılandırılmıştır. Aynı tarihte çıkarılan 618 sayılı KHK ile osyal Güvenlik Kurumu Teşkilatı kurulmuştur. 618 sayılı KHK'nin amacı; osyal igortalar Kurumu Başkanlığı, Esnaf ve anatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar osyal igortalar Kurumu Genel Müdürlüğü ve Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü arasında koordinasyonu ve sosyal güvenlik alanındaki uygulamalarında norm ve standart birliğini sağlamak, aktüeryal hesaplarını incelemek, mali hareketlerini ve çalışmalarının kuruluş amaçlarına uygunluğunu izlemek ve ortak veri tabanı oluşturulması için gerekli çalışmaları yapmak üzere idari ve mali bakımdan Çalışma ve osyal Güvenlik Bakanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğini haiz, genel bütçeye dâhil osyal Güvenlik Kurumunun kurulmasına, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esasları düzenlemektir. Aynı yıl çıkarılan 619 sayılı bir diğer KHK ise, Esnaf ve anatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar osyal igortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar osyal igortalar Kanununda paralel düzenlemeler yapmıştır. 616, 617 ve 618 sayılı KHK'ler, kararnamelerin dayandığı 4588 sayılı yetki kanununun iptal edilmesi nedeniyle, aynı yıl Anayasa Mahkemesi Kararlarıyla iptal Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 22

53 osyal Güvenlik istemi edilmişlerdir. Aradan yaklaşık 3 yıllık bir boşluk geçtikten sonra 2003 yılında yeniden düzenlenmişlerdir yılında 4904 sayı ile Türkiye İş Kurumu Kanunu, 4947 sayı ile osyal Güvenlik Teşkilatı Kanunu, 4958 sayı ile osyal igortalar Kurumu Kanunu, 4956 sayı ile Esnaf ve anatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar osyal igortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar osyal igortalar Kanunu kabul edilmiştir. Bu dönemde önemli bir diğer gelişme, osyal igortalar Kurumunun sağlık tesislerinin ağlık Bakanlığına devredilmesi ile osyal igortalar Kurumunun hizmet üreten değil, hizmeti satın alan bir kuruma dönüştürülmesidir. Bu amaçla 2005 yılında 5283 sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşlara Ait ağlık Birimlerinin ağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun çıkarılmıştır. Türk sosyal güvenlik sisteminin bugünkü yapısını oluşturan ve sistemde önemli dönüşümlere neden olan 5502 ve 5510 sayılı Yasalar bir sonraki alt başlıkta ele alınmıştır Anayasası'nı takiben primsiz rejim kapsamında çıkarılan bazı yasalar: sayılı osyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu (1983) sayılı osyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu (1986) sayılı Öğretmen ve Eğitim Uzmanı Yetiştiren Yükseköğretim Kurumlarında Parasız Yatılı veya Burslu Öğrenci Okutma ve Bunlara Yapılacak osyal Yardımlara İlişkin Kanun (1989) sayılı Terörle Mücadele Kanunu (1991) sayılı Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanun (1992) sayılı Özel Eğitim Hakkında KHK (1997) sayılı Muhtaç Erbaş ve Er Ailelerinin Ücretsiz Tedavileri Hakkında Kanun (1998)'dur (Güzel vd., 2010:35; Talas, 1997b:466). Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 23

54 osyal Güvenlik istemi T Ü R K O Y A L G Ü V E N L İ K İ T E M İ N D E R E F O R M V E İ T E M İ N B U G Ü N K Ü Y A P I I Türk sosyal güvenlik sisteminde 1990 sonrasında baş gösteren finansman krizi, sosyal güvenlik sistemini tartışmaların odağına yerleştirmiştir. Ülkemizde sosyal güvenlik alanında yaşanan sorunların temelinde, kapsamlı ve etkin bir sosyal güvenlik politikasının benimsenmemesi yatmaktadır. Ayrıca sosyal tarafların sisteme sahip çıkmamaları nedeniyle kurulamayan özerk yönetim yapısı, gelirlerin siyasi tercihler doğrultusunda kullanılmasına neden olmuş, fonlar kısa sürede erimiştir. Öte yandan, temel finansman kaynağını primlerin oluşturduğu bir sosyal güvenlik sisteminde, ekonominin istihdam yapısı nedeni ile gelir toplamak sorun olmuştur. Ülkemizde sosyal güvenlik sistemindeki sorunları gelir toplamayı engelleyen ve gider artışına neden olan sorunlar olarak sınıflandırmak mümkündür. Gelir toplamayı engelleyen sorunların başında kayıt dışı istihdam gelmektedir. Kayıt dışı istihdam bugün de önemli bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Yüksek işsizlik düzeyi ve başta kadınlar olmak üzere düşük iş gücüne katılım oranı, gelir toplamayı engelleyen diğer önemli sorunlardır. Bu sorunlar, sosyal güvenlik sistemi kapsamı ile sisteme prim ödeyen sigortalılar arasındaki dengenin bozulmasına da neden olmaktadır. Bu nedenle sistemden yararlanan nüfus hızla artmasına rağmen, prim ödeyen nüfus aynı hızla artmamış ve zamanla bir yandan bağımlı nüfus çok hızla artmış diğer yandan da aktif pasif dengesi bozulmuştur. Ayrıca BAĞ-KUR ve K'da prim tahsilatındaki sorunlara bir türlü çözüm bulunamamıştır. Öte yandan gider artırıcı birtakım uygulamaların varlığı kaynakların kullanımını olumsuz yönde etkilemiştir. Bu uygulamalar; erken emeklilik uygulamaları, borçlanma yasaları, isteğe bağlı sigortalılık, prim afları, prim karşılığı olmayan ödemeler, tedavi giderlerindeki artışlar, yönetimin özerk olmaması ve fonların etkili kullanılmamasıdır. Finansman krizine neden olan bu sorunları çözmek amacıyla, Türk sosyal güvenlik sisteminde topyekün bir dönüşüm başlatan sosyal güvenlik reformu gündeme gelmiştir. Reform ile "adil, kolay erişilebilir, yoksulluğa karşı daha etkin bir koruma sağlayan, mali açıdan sürdürülebilir bir sosyal koruma sistemine ulaşabilmek" amaçlanmıştır (Başbakanlık, 2005; TİK, 2007:32). Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 24

55 osyal Güvenlik istemi Bu amaçla Hükûmet tarafından 2005 yılında öngörülen modelin dört ana bileşeni bulunmaktaydı. Birincisi, nüfusun tümüne hakkaniyete uygun, eşit, koruyucu ve tedavi edici kaliteli sağlık hizmeti sunumunu finanse eden Genel ağlık igortası sisteminin oluşturulmasıdır. İkincisi, hâlen dağınık bir hâlde yürütülen primsiz ödemeler ve sosyal yardımları toplulaştırarak nesnel yararlanma ölçütlerine dayalı, tüm muhtaç kesimlerin erişebileceği bir sistemin oluşturulmasıdır. Üçüncüsü, sağlık dışındaki kısa ve uzun vadeli sigorta kollarının yer aldığı tek bir emeklilik sigortası rejiminin kurulmasıdır. Dördüncüsü, yukarıda anılan üç temel işleve ilişkin hizmetlerin çağdaş, etkin ve vatandaşlarımızın günlük hayatlarını kolaylaştıracak şekilde sunulmasına olanak sağlayacak yeni bir kurumsal yapının oluşturulmasıdır (TİK, 2007:32). Türkiye'deki sosyal güvenlik reformu, Dünya Bankası (DB)'nın 1994'te yayımlanan yaşlılık krizini önleme raporunda önerdiği üç ayaklı bir modele dayalı ve sosyal güvenlik sisteminde özelleştirmeyi benimseyen önerisi ile uyumlu bir seyir izlemiştir. DB'nın önerdiği sistemin birinci ayağını, gelirin yeniden dağılımına odaklanan, katılımın zorunlu olduğu ve dağıtım yöntemi ile çalışan kamusal bir sistem oluşturmaktadır. İkinci ayak, özel kesim tarafından yürütülecek olan, katılımın zorunlu olacağı ve tasarrufları artırıp kapitalizasyon yöntemi ile sermaye piyasalarını besleyecek bir bireysel emeklilik sistemi olacaktır. Üçüncü ayak, yaşlılıkta daha fazla yüksek gelir elde etmek isteyen yüksek gelir grupları için özel kesim tarafından yürütülecek ancak katlımın zorunlu olmayacağı özel sigortacılık ayağından oluşmaktadır. Türkiye'de DB önerileri ile paralellik gösteren sosyal güvenlik sistemindeki dönüşüm, aşamalı bir şekilde uygulanmıştır. İlk aşamada temel parametrelerde değişiklikler yapılmış, ikinci aşamada DB önerileri doğrultusunda orta ve uzun vadeli önlemleri içeren yapısal (paradigmatik) düzenlemelere yer verilmiştir. İlk aşama reformlar arasında yer alan 1999 tarihli 4447 sayılı İşsizlik igortası Yasası, işsizlik sigortası sistemini uygulamaya geçiren Yasa olmasının yanı sıra, sosyal güvenlik kuruluşlarının gelirlerini artırma ve giderlerini azaltma yoluyla sistemin ekonomik parametrelerini düzeltme amacını taşıyan düzenlemeleri de içermektedir. Etkinlik ve verimliliği artırmak için sosyal sigorta kuruluşlarının yeniden yapılanması, bireysel emeklilik sistemi, kaynakların daha etkili ve verimli kullanılması için sağlık hizmetlerinde yeniden yapılanma ve kapsamlı sosyal yardım sisteminin kurulması ikinci aşama reformlar arasında yer almaktadır. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 25

56 osyal Güvenlik istemi İlk aşama reformlar çerçevesinde gelirleri artırmaya yönelik düzenlemeler kapsamında, 4447 sayılı Yasa ile prime esas gün sayıları artırılmış, prime esas kazançların taban ve tavan düzeyleri yükseltilmiş, prim oranları yükseltilerek yeni primler getirilmiş, bazı sigorta kollarının yardımlarından yararlanabilmek için katkıda bulunma şartı getirilmiştir. Giderleri kısıtlamaya yönelik düzenlemeler kapsamında ise emeklilik yaşı kademeli bir şekilde yükseltilmiş (kadınlar için 58, erkekler için 60), emekli aylığı bağlama oranları düşürülmüş, emeklilik ödemelerine hak kazanma koşulları zorlaştırılmış ve aylıkların hesabında esas alınan kazanç dönemleri değiştirilmiştir. İkinci aşama reformlar, 2000 yılında Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile başlayıp, 2003 yılında kurum yasalarının düzenlenmesi ile sonuçlanan kurumsal bir yeniden yapılanma süreci ile başlamıştır. Bu kurumsal yeniden yapılanma süreci bir önceki konuda "1982 Anayasası'ndan onra" başlığı altında ayrıntılı bir şekilde ele alındığından burada tekrarlanmayacaktır. İkinci aşama reformların bir sonraki durağı, 2001 yılında 4632 sayılı "Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım istemi Kanunu"nun kabul edilmesi olmuştur. Bireysel katkılara dayalı fon esasına göre işleyen, katılımın gönüllü olduğu, işverenin de sisteme prim ödeyebilmesini mümkün kılan ve kamu sistemini tamamlayıcı bir özellik taşıyan Yasa, bireysel tasarruflar üzerinden bir emeklilik sistemi oluşturmuştur. Böylece DB'nin önerdiği emeklilik sisteminin ikinci ayağını oluşturan bireysel emeklilik sistemi, tek bir farkla Türkiye'de de gündeme gelmiştir. Bu fark DB'nin zorunlu olmasını önerdiği bireysel emeklilik sisteminin Türkiye'de şimdilik gönüllü bir sistem olarak kurulmasıdır. Türkiye'de kamusal sistemin parametrik düzenlemelerle artarak kısıtlanması ve bireysel emeklilik sisteminin vergi kolaylıkları ile desteklenmesi, bireysel emekliliği teşvik edici olmuştur. Bireysel emeklilik 5. Ünite'de ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Türkiye'de sosyal güvenlik sistemindeki ikinci aşama reformların son halkası olan 5502 ve 5510 sayılı yasaların kabulü ile başlamıştır tarih ve 5502 sayılı osyal Güvenlik Kurumu Yasası ile kurumsal yapıya ilişkin düzenlemeler gerçekleştirilirken, 2006 tarih ve 5510 sayılı osyal igortalar ve Genel ağlık igortası (G) Yasası ile primli sisteme ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından bazı maddeleri iptal edilen 5510 sayılı Yasa, yürürlüğü üç kez ertelenerek Ekim 2008'de yürürlüğe girebilmiştir sayılı Yasa, farklı statüde çalışan kesimlere yönelik hizmet sunan kurumlar arasında norm ve standart birliği olmaması sorununu, kurumları tek çatı altında Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 26

57 osyal Güvenlik istemi toplayarak aşmaya çalışmıştır. Bu çerçevede 5502 sayılı Yasa üç temel (E, K, BAĞ-KUR) sosyal güvenlik kurumunun hukuksal varlığına son vererek, farklı statülerde çalışanları kapsamak üzere devasa bir kurum oluşturmuştur. Ayrıca, K Yasası'nın geçici 20. maddesi kapsamında kurulmuş bulunan vakıf statüsündeki özel sandıkların da herhangi bir işleme gerek kalmadan tarihinden itibaren 3 yıl içerisinde GK'ya devredilmesi öngörülmüştür. Bu devir Bakanlar Kurulu (BK) Kararı ile en fazla 2 yıl daha uzatılabilecektir. Ancak tarih ve 6283 sayılı Yasa ile BK'nın süreyi uzatma yetkisi 4 yıla çıkarılmıştır. Yazında, sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanmasını savunan görüşlerin yanı sıra aksi görüşler de savunulmuştur. Eleştirilerden biri, birden çok kurumun bir üst yapılanma altında varlıklarını koruyarak bir araya gelmesinin norm ve standart birliğinin sağlanması için yeterli olmayacağıdır. Ayrıca böyle bir kurum oluşturmak son derece zor, kapsamlı ve mali yönden pahalı bir tercihtir. Öte yandan böyle bir kurumun hantallık ve bürokrasiyi artırma tehlikesi her zaman söz konusudur. Nitekim, ikincil mevzuatın inanılmaz derecede artması nedeniyle Genel ağlık igortası (G) uygulamasının osyal Güvenlik Kurumu (GK)'ndan ayrılacağı işitilmektedir. Ayrıca Kurum, kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali açıdan özerk bir kurum olarak tanımlanmasına rağmen, üst düzey yöneticilerin önemli bir kısmının atamayla belirlenmesi, yönetim kurulunun yapısı ve genel kurulun istişari nitelikte görüş bildirme dışında bağlayıcı karar alamaması kurumsal özerkliğe izin vermemektedir. Bu durum geçmiş dönemlerde gözlenen ve kurum fonlarını önemli ölçüde eriten sistem dışı müdahalelere açık kapı bırakmaktadır sayılı Yasa ile sigortalılığın kazanılması "zorunlu" ve "isteğe bağlı" kılınmış, ancak zorunlu sigortalılık esas alınmıştır. osyal sigortalar ayrı kollar şeklinde düzenlenmeyip "kısa vadeli sigorta hükümleri" ve "uzun vadeli sigorta hükümleri" başlıkları altında toplanmıştır. Dağınık olarak düzenlenmiş olan sağlık edimleri ve hak kazanma koşulları da G adı altında düzenlenmiştir sayılı G Yasası ve Yasa'da değişiklik yapan 5754 sayılı Yasa bütünlüklü olarak incelendiğinde, sosyal güvenliğin ekonomik boyutunun ön plana çıktığı, "daha fazla prim daha az aylık" anlayışının esas alındığı, özellikle malullük ve yaşlılık sigortasında aktüeryal dengelerin ön plana geçtiği, sağlık yardımlarının prim ödeme koşullarının yanı sıra ek cepten ödemelere bağlandığı, bu nedenlerle mevcut sisteme göre geriye gidişi simgeleyen düzenlemelere yer verildiği görülmektedir ve 5510 sayılı Yasaların kabulü ile Hükûmet tarafından öngörülen dört ana bileşenli modelin üç bileşeni hayata geçirilmiştir. Dördüncü bileşeni oluşturan Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 27

58 osyal Güvenlik istemi primsiz ödemeler için ise osyal Yardımlar ve Primsiz Ödemeler ile osyal Hizmetler Kanun Tasarısı hazırlanmıştır. Ancak bu tasarı bir türlü hayata geçirilmemiştir. Türkiye'de gündeme gelen sosyal güvenlik reformu ile bir yandan primli sistem parametrik değişiklikler ile zayıflatılır, yapısal değişikliklerle ticarileştirilip özelleştirilirken öte yandan mevcut sosyal yardım sistemi güçlendirilmeye çalışılmaktadır. Amaç, sosyal sigortacılık sistemindeki erimeyi âdeta örtmektir. Bu çerçevede sosyal vatandaşlık haklarına dayalı yani adalet, eşitlik ve hak temelinde, geliri yeniden dağıtan sosyal koruma sistemi yerini, merhamet temelinde muhtaçlara yardım biçimine dönüştürülmüş sınırlı bir sosyal yardım uygulamasına devretmektedir. Ancak Türkiye'deki sosyal yardım sisteminin oldukça yetersiz olduğu yapılan araştırmalarla tespit edilmektedir. Türkiye'de sosyal yardımlarla ilgili ayrıntılı bilgi Ünite 8'de yer almaktadır. osyal güvenlik sistemindeki dönüşümün gerekçeleri bu konuda hazırlanan bir politika belgesinde; nüfusun yaşlanması, mevcut sistemin yoksulluğa karşı koruma sağlayamaması, sosyal güvenlik kurumlarının finansman açıklarının ekonomi üzerinde yarattığı olumsuz etkiler ve bütün nüfusun koruma altına alınamaması olarak sıralanmaktadır. Bu gerekçelerle başlatılan dönüşümün adil ve kolay erişilebilir, yoksulluğa karşı daha etkin koruma sağlayan ve mali açıdan sürdürülebilir bir sistem yaratma amacı taşıdığı belirtilmiştir (Başbakanlık, 2005). Ancak, Türk sosyal güvenlik sisteminde yaşanan dönüşüm, dönüşüme zemin hazırlayan gerekçeler ve dönüşüm ile ulaşılmak istenen amaçları yerine getirememektedir. Nüfusun yaşlanması günümüz için geçerli bir gerekçe değildir ve genç nüfusa sahip olmanın avantajları da kullanılamamaktadır. Yoksulluğa karşı koruma sağlayamayan sistem, yoksulluk ve gelir dağılımını daha da bozmaktadır. En önemli gerekçe olarak gösterilen sosyal güvenlik kurumlarının finansman açıkları, tarihinin en büyük rakamlarına ulaşmıştır. osyal güvenlik sistemindeki dönüşüm bütün nüfusu koruma altına almayı da başaramamıştır. Kısacası yaklaşık dört yıllık deneyim sosyal güvenlik sistemindeki dönüşümün hedeflediği adil ve kolay erişilebilir, yoksulluğa karşı daha etkin koruma sağlayan ve mali açıdan sürdürülebilir bir sistem yaratmayı başaramadığını ortaya koymaktadır. Bu başarısızlık, sosyal güvenlik sistemindeki dönüşümün sistemin sorun alanlarına yönelik bir yeniden yapılanma girişimini içermemesinden kaynaklanmaktadır. Türkiye'de sosyal güvenlik sisteminde yaşanan sorunlar ancak ekonominin, toplumsal yapının ve çalışma yaşamının temel sorun alanları ile birlikte bütünsel bir şekilde ele alınarak çözümlenebilir. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 28

59 osyal Güvenlik istemi osyal güvenlikteki dönüşüm bunun yerine, küresel ölçekte gözlenen ve DB gibi uluslararası kuruluşların baskısı ile gündeme gelen sosyal devleti tasfiye etme girişimlerinin bir uzantısı niteliğinde olup bireyselliği ön plana çıkaran ve kamunun etkinliğini daraltan bir yaklaşıma sahiptir. Özellikle ikinci aşamayı oluşturan düzenlemeler, sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanmayı bir vatandaşlık hakkı olmaktan çıkararak, sosyal devlet politikalarının daraltılması, kamusal mal, altyapı hizmetleri ve sosyal hizmet üretim ve sunumunun ticarileşerek özel sektöre daha fazla yer açılmasına dayanmaktadır. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 29

60 osyal Güvenlik istemi (D M O osyal güvenlik sistemleri uzun bir tarihsel süreç yaşamıştır. İnsanoğlu İlk ve Orta Çağlarda gerek kabile veya aile içi dayanışma yoluyla gerekse dini inanç ve görüşler doğrultusunda sosyal güvenlik ihtiyacını karşılama yolları yaratmıştır. Daha sonra gündeme gelen aile içi dayanışma, yerleşik tarım ekonomisine geçişten sanayi devrimine kadar olan dönemde ağırlıklı bir rol oynamıştır. Orta Çağ'da kilisenin oluşturduğu hayırsever kurumlar (hasta evleri, aşevleri, manastırlar vb), yoksullara, hastalara, yaşlılara, dul ve yetimlere yardım eden başlıca kurumlar olmuştur. Kilisenin yardımlarının yanı sıra, XVI. yüzyıldan itibaren devletin yardım kurumları ortaya çıkmaya başlamıştır. Öte yandan 13. yüzyıldan itibaren esnaf sınıfının da kendi aralarında dayanışmaya başlayarak önemli kurumlar oluşturdukları gözlenmektedir. Karşılıklı yardım sandıkları olarak adlandırılan bu kurumlar, Orta çağ Avrupası'nın zanaatçıları arasında ve Anadolu'da gözlenmiştir. anayi Devrimi'nin getirdiği yeni ekonomik ve sosyal koşullar, bir yandan mevcut geleneksel yöntemlerin yetersiz kalmasına, öte yandan günümüzün sosyal güvenlik sistemlerinin doğmasına yol açan en önemli etmen olmuştur. Günümüzün sosyal güvenlik sistemi, Batı Avrupa'da doğup gelişmiştir. Bu gelişim, sosyal güvenlik sistemlerinin doğuşunu hazırlayan iki ayrı olguya dayalıdır. anayi Devrimi olgusunun damgasını vurduğu ve Klasik dönem olarak adlandırılan ilk dönem, Almanya'da Bismarck öncülüğünde ilk sosyal sigorta sisteminin kurulmasıyla başlamıştır. Modern sosyal güvenlik sistemlerinin doğduğu ikinci dönem ise, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nın doğurduğu bir dönem olup asıl gelişimini II.Dünya avaşı sonrası dönemde göstermiştir Fransız Devrimi ile "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" ilkesine dayalı ekonomik liberalizm, sosyal güvenlik sistemlerinin doğuşunu hazırlayan politik ve ekonomik süreçler olmuşlardır. osyal güvenliğin klasik dönemine denk düşen ilk sosyal sigorta uygulamaları Almanya'da başlamış olmasına rağmen, bu dönemde İngiltere ve Fransa'da gözlenen uygulamalar da önemlidir. osyal güvenliği geniş anlamı ile benimseyen çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinin doğup gelişmesine neden olan sistemler ise ABD'de 1935 yılında kabul edilen osyal Güvenlik Yasası, Yeni Zelanda'nın 1938 tarihli sosyal güvenlik sistemi, İngiltere'nin 1942 tarihli Beveridge Raporu ile kurulan sosyal güvenlik sistemidir. Türkiye'de sosyal sigortaların ilk temelleri 1936 tarihli İş Yasası ile atılabilmiş, yaşama geçirilmesi ise ancak II.Dünya avaşı'ndan sonraki dönemde mümkün olabilmiştir. Türk sosyal güvenlik sistemi, tarihsel süreç içerisinde primli ve primsiz rejimlerin gelişiminden oluşmaktadır. Türk sosyal güvenlik sisteminin esasını oluşturan primli rejim konusundaki en önemli gelişme, 2006 yılında 5502 sayılı Yasa ile osyal Güvenlik Kurumu, 2008 yılında ise 5510 sayılı Yasa ile osyal igortalar ve Genel ağlık igortası'nın yürürlüğe girmesidir sayılı Yasa ile K, BAğ -KUR ve Emekli andığı osyal Güvenlik Kurumu çatısı altında birleştirilmiştir sayılı Yasa ile sigortalılığın kazanılması "zorunlu" ve "isteğe bağlı" kılınmış, ancak zorunlu sigortalılık esas alınmıştır. osyal sigortalar ayrı kollar şeklinde düzenlenmeyip "kısa vadeli sigorta hükümleri" ve "uzun vadeli sigorta hükümleri" başlıkları altında toplanmıştır. Dağınık olarak düzenlenmiş olan sağlık edimleri ve hak kazanma koşulları da G adı altında düzenlenmiştir.. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 30

61 osyal Güvenlik istemi w «y v l A ^»ÖDEV 1: Türk osyal Güvenlik istemi'nde yakın dönemde kabul edilip yürürlüğe giren 5510 sayılı osyal igortalar ve Genel ağlık igortası Yasasının özelliklerini tartışınız. O.. ÖDEV 2: Türk osyal Güvenlik istemi'nde yakın dönemde kabul edilip yürürlüğe giren 5502 sayılı osyal Güvenlik Kurumu Yasasının özelliklerini tartışınız. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 31

62 osyal Güvenlik istemi D E Ğ E R L E N D İ R M E O R U L A R I 1. osyal sigorta sisteminin doğduğu ülke hangisidir? a) ABD Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan "bölüm sonu testi" bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. \ J b) Almanya c) Fransa d) İtalya e) Yeni Zelanda 2. osyal güvenlik teriminin ilk kez kullanıldığı hukuk belgesi aşağıdakilerden hangisidir? a) ABD osyal Güvenlik Yasası b) Almanya osyal Güvenlik Yasası c) İngiliz Beveridge Raporu d) Fransız osyal Güvenlik Yasası e) Yeni Zelanda osyal Güvenlik Yasası 3. Aşağıdakilerden hangisi Beveridge Raporu'nun temelini oluşturan ilkelerden biri değildir? a) Yönetimde birlik ilkesi b) Primlerde teklik ve vergilerle katkı sağlama ilkesi c) Yalnızca primlerle finanse edilme ilkesi d) Genellik ve sigorta yardımlarında teklik ilkesi e) osyal güvenlik sisteminin tam istihdam ve ulusal sağlık politikalarıyla desteklenmesi 4. Aşağıdaki yasalardan hangisi İngiltere'de Beveridge Raporu'nun somutlaştığı yasalardan biri değildir? a) Ulusal ağlık Yasası b) İş Kazası ve Meslek Hastalıkları Yasası c) Aile Yardımları Yasası d) osyal Yardım Yasası e) osyal Hizmet Yasası Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 32

63 osyal Güvenlik istemi 5. Yoksulluk sorununu bir bütün olarak değerlendirip köklü bir çözüm getiren ilk sosyal güvenlik yasası hangi ülkede kabul edilmiştir? a) İngiltere b) Almanya c) Fransa d) Yeni Zelanda e) ABD 6. Osmanlı İmparatorluğu Döneminde sosyal güvenlik ile ilgili ilk yasal düzenleme aşağıdakilerden hangisidir? a) Dilaver Paşa Nizamnamesi b) Maadin Nizamnamesi c) Mecelle d) Askerî Tekaüt andığı e) ivil Memurlar Tekaüt andığı 7. Türkiye'de çocuk ve kadın işçilere yönelik koruyucu önlemlere yer veren ilk yasal düzenleme aşağıdakilerden hangisidir? a) 1924 Anayasası b) Borçlar Kanunu c) Umumi Hıfzıssıhha Kanunu d) 3008 sayılı İş Yasası e) 4772 sayılı İş Kazaları, Meslek Hastalıkları ve Analık igortası Kanunu 8. Türkiye'de sosyal sigortaların kurulmasını öngören ilk yasal düzenleme hangisidir? a) 1936 tarihli İş Yasası b) 1926 tarihli Borçlar Kanunu c) 1964 tarihli osyal igortalar Kanunu d) 1945 tarihli İş Kazaları, Meslek Hastalıkları ve Analık igortası Kanunu e) 1949 tarihli Yaşlılık igortası Kanunu Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 33

64 osyal Güvenlik istemi 9. Aşağıdakilerden hangisi primsiz rejimi düzenleyen yasalardan biri değildir? a) 2828 sayılı osyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu (1983) b) 3294 sayılı osyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu (1986) c) 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar osyal igortalar Kanunu (1983) d) 2022 sayılı "65 Yaşını Doldurmuş, Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkındaki Yasa (1976) e) 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkındaki Yasa (1968) 10. Aşağıdaki tarihlerden hangisi osyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun kurulduğu tarihtir? a) 1986 b) 1983 c) 1992 d) 1982 e) 1996 Cevap Anahtarı: 1-B, 2-A, 3-C, 4-E, 5-D, 6-A, 7-C, 8-A, 9-C, 10-B Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 34

65 osyal Güvenlik istemi Y A R A R L A N I L A N V E B A Ş V U R U L A B İ L E C E K D İ Ğ E R K A Y N A K L A R Dilik, ait (1992). osyal Güvenlik. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. Fişek, Gürhan, Özşuca, Şerife Türcan veşuğle, Mehmet Ali (1998).osyal igortalar Kurumu Tarihi K - Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı. Gerek, Nüvet / Oral, Abdurrahman İlhan (2006).osyal Güvenlik Hukuku, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını. Gökbayrak, Şenay (2008).Cumhuriyet'in Bir Anıt Kurumu Zonguldak-Ereğli Kömür Havzası Amele Birliği'nde Bir Dönem ( ). Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı: Ankara Güzel, Ali/Okur, Ali Rıza/Caniklioğlu, Nurcan (2010).osyal Güvenlik Hukuku (13.Bası). İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım. ILO (2011). ocial ecurity fo r ocial Justice and a Fair Globalization. ILO, Geneva. Şakar, Mümtaz (2011). Meslek Yüksekokulları İçin İş Hukuku ve osyal Güvenlik Hukuku. (Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3.Baskı), İstanbul: Beta. Talas, Cahit (1953). osyal Güvenlik ve Türk İşçi igortaları Ankara. Talas, Cahit (1990).Toplumsal Politika. Ankara:İmge Kitabevi. Talas, Cahit (1992). Türkiye'nin Açıklamalı osyal PolitikaTarihi (1.Baskı), Ankara: Bilgi Kitabevi. Talas, Cahit (1997). Toplumsal Ekonomi Çalışma Ekonomisi (7.Baskı), Ankara:İmge Kitabevi. Tuncay, Can (1998). osyal Güvenlik Hukuku Dersleri.(8.Bası), İstanbul: Beta. Tuncay, Can ve Ekmekçi, Ömer (2009). Yeni Mevzuat Açısından osyal Güvenlik Hukukunun Esasları. (2.Bası), İstanbul: Legal Yayıncılık. Yenimahalleli Yaşar, Gülbiye (2011). Türkiye'de osyal Güvenliğin Neoliberal Dönüşümü, Mülkiye, XXXV (272): , Güz, Ankara. Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi 35

66 OYAL GÜVENLİĞİN ÇAĞDAŞ İLKELERİ, KAYNAKLARI VE FİNANMANI LU Û z 'u* osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri osyal igortaların Temel İlkeleri osyal Güvenliğin Kaynakları osyal Güvenliğin Boyutları osyal Güvenliğin Finansmanı HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; osyal güvenliğin çağdaş ilkelerini bilecek, osyal sigortaların dayandığı temel ilkeleri açıklayabilecek, osyal güvenliğin ulusal ve uluslararası kaynaklarını bilecek, osyal güvenliğin ekonomi, demografi ve sosyoloji ile ilişkisini tartışabilecek, osyal güvenliğin finansman ilkelerini, kaynaklarını ve yöntemlerini açıklayabileceksiniz.

67 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı G İ R İ Ş Dünyada yoksulluk sorunu henüz çözülememiştir. Üstelik kapitalizmin bugün yaşanan neoliberal dönemi yoksulluk sorununu daha da artırmakta, ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri çoğaltmaktadır. Gelişmiş ülkelerde de gözlenen bu eşitsizlikler, ülkelerin kendi içerisinde olduğu gibi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında da artmaktadır. Ayrıca 2008 yılı sonunda baş gösteren küresel ekonomik kriz hem yoksulluğu hem de eşitsizlikleri daha da ağırlaştırmıştır. osyal güvenlik sistemlerinin özellikle gelişmekte olan ülkelerde, gelir transferi yoluyla yoksulluk ve gelir eşitsizlikleri üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğu tartışmasız kabul gören bir yaklaşımdır. Bu nedenle günümüzde kapsamlı ve etkin sosyal güvenlik politikalarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır tarihli Filadelfiya Bildirgesi'nden bu yana sosyal korunmaya gereksinimi olan herkese temel bir gelir sağlamak ve kapsamlı sağlık bakımı sunmak için sosyal güvenlik önlemlerinin genişletilmesi hedeflenmesine rağmen, günümüzün eşitsizlikçi politikaları ve son yıllarda Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu öncülüğünde uygulanan sosyal güvenliğin özelleştirilmesi politikaları, bu hedefe ulaşılmasını engellemektedir (Talas, 1990:110). Bu nedenle, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) yakın bir zamanda, 2003 yılında, tekrar "osyal Güvenlik ve Herkese Kapsam İçin Küresel Bir Kampanya" başlatmıştır. Günümüzde küresel gayrisafi yurt içi hasılanın ortalama %17,2'si sosyal güvenlik harcamalarına ayrılmaktadır yılında 27 Avrupa Birliği ülkesinin sosyal güvenlik, sağlık, sosyal yardım ve sosyal hizmetleri kapsayan "sosyal koruma harcamaları"nın GYİH içindeki payı ortalama %27 iken, Türkiye'de bu pay % 11,99'dur. Dünyada sosyal güvenlik harcamalarının çoğunluğu yüksek gelirli ülkelerde gerçekleştirilmektedir (ILO, 2011: 35-36). Gelir düzeyi ile sosyal güvenliğe ayrılan kaynak miktarı arasında sıkı bir ilişki olmasına rağmen, benzer gelir düzeyine sahip ülkelerin sosyal güvenlik harcamaları farklılaşabilmektedir. Dünya ülkelerinin yalnızca üçte birinde ILO 102 sayılı sözleşmesi ile tanımlanan bütün sosyal güvenlik kollarını içeren kapsamlı sosyal güvenlik sistemi bulunmaktadır. Dünyada çalışma çağındaki nüfusun yalnızca %20'sinin kapsamlı sosyal korumaya etkili erişimi bulunmaktadır (ILO, 2010:1). Bu nedenlerle, sosyal güvenlik politikalarının sosyal güvenliğin çağdaş ilkeleri doğrultusunda belirlenip uygulanması ve sosyal güvenlik için yeni finansman Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

68 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı kaynağı yaratmak, sosyal güvenliğin hâlâ en sıcak gündem maddelerindendir. Öte yandan var olan kaynakların kullanımı da en çok tartışılan diğer bir konudur. O Y A L G Ü V E N L İ Ğ İ N Ç A Ğ D A Ş İ L K E L E R İ osyal güvenliğin çağdaş ilkelerinin ünlü Beveridge Raporu ile ortaya konduğu daha önce vurgulanmıştı. Bu ilkeler sosyal güvenliğin kişiler ve riskler yönünden genişletilip yaygınlaştırılması, sosyal güvenlik sistemi yönetiminde birlik ve tekniklerinde bütünlük ile devletin sosyal güvenliğin finansmanına katılmasıdır. osyal Güvenliğin Yaygınlaştırılması osyal güvenliğin yaygınlaştırılması iki boyutta ele alınmaktadır: Birincisi kapsamın kişiler, ikincisi ise riskler bakımından genişletilmesini içermektedir. Kişiler Açısından Kapsamın Genişletilmesi Tarihsel gelişimi içerisinde sosyal sigortalar, sadece belirli sektörlerde (sınai) ve belirli bir ücretin altında gelire sahip olan kişilerin sigorta kapsamına alınması ile başlamıştır. Çünkü bu kişiler, korunmaya daha yoğun bir gereksinim duyan kişilerdi. Ayrıca sosyal sigorta tekniğini benimseyen sosyal güvenlik sistemleri, sigortalılığı mesleki bir faaliyetin yürütülmesi koşuluna da bağlamıştır. Ancak sosyal sigortaların uygulama alanının ve işçi sözcüğünün anlamının genişlemesi ile sosyal sigortalar kapsamına alınan kişi sayısı da artmıştır. Genel olarak sigortaların ilk dönemlerinde büyük sanayi işletmelerinde çalışanlar kapsama alınıyordu. Zamanla bütün sanayi kesimi kapsama alınmıştır. Hatta sanayi kesiminden sonra ticaret ve hizmet sektörlerinde çalışanlar da kapsama alınmışlardır. osyal sigortaların en zor girebildiği sektör tarım sektörü olmuştur. Tarım sektörü; küçük ve aile işletmesinin çok olduğu, işçi ve işverenin birbirine karıştığı, işlerin mevsimlik olduğu, ücretlerin düşük ve bazen mal olarak ödendiği bir sektör olarak sosyal sigortacılığı zorlaştıran ve bu nedenle geciktiren niteliklere sahiptir (Talas, 1997b: ). Başlangıçta sosyal sigortalar bütün işçileri değil, ücretleri belirli bir gelirin üzerinde olan işçileri kapsam dışında bırakmıştır. Bugün hâlâ bazı ülkeler belli sigorta kolları için bu ilkeyi uygulamaktadır. Bazı ülkelerde ise sadece bedenen çalışanlar başlangıçta kapsama alınmış, düşün işçileri kapsam dışında bırakılmıştır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

69 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Daha çok orta sınıfları oluşturan düşün işçilerini korumak yoğun bir gereksinim olarak görülmemiştir. Ancak daha sonra düşün işçileri de kapsama alınmıştır. Kendi hesabına çalışan bağımsız kimselerin de kapsama alınması ile artık bütün bir ülkenin sosyal sigortalar kapsamı içine alınması ilkesi ortaya çıkmış, böylece sosyal sigortalardan sosyal güvenliğe geçiş başlamıştır (Talas, 1997b:411) tarihli Beveridge Raporu ile sosyal güvenliğin toplumun tüm bireylerine yaygınlaştırılması ilkesi benimsenmiştir. Bu ilkeye göre kişi toplumun bir üyesi olması nedeniyle sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Bu ilke, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile resmî ve evrensel bir nitelik kazanmış, 1944 tarihli Filadelfiya Bildirgesi ile benimsenmiş, 2003 yılında ILO'nun "osyal Güvenlik ve Herkese Kapsam İçin Küresel Bir Kampanya" girişimi ile varlığını sürdürdüğünü göstermiştir (ILO, 2010:vvi) sayılı Yasa toplumun tümünü sosyal güvenlik kapsamına almayı hedeflemiştir. osyal Güvenlik Kurumunun Mayıs 2012 verilerine göre nüfusun %86'sı ( kişi) sosyal güvence altındadır. Aynı dönem için nüfusun yaklaşık %2'si de primsiz ödemeler kapsamındaki yardımlardan faydalanmaktadır. Ancak, daha sonraki bölümlerde ayrıntılı bir şekilde ele alınacağı üzere, prim ödeme koşullarına bağlı hizmete erişim düzenlemeleri, pratikte daha az bir nüfusun sosyal güvence altında olduğu anlamına gelmektedir (Yenimahalleli Yaşar, 2009/2010: 68-69). Riskler Açısından Kapsamın Genişletilmesi osyal sigortaların kurulduğu yıllarda genellikle yalnız iş kazası, meslek hastalığı, analık ve hastalık riskleri için güvence sağlıyordu. Yine ilk zamanlar bir işçi sadece iş kazası ve meslek hastalığı sonunda öldüğü veya sakat kaldığı zaman, geçindirmekle yükümlü olduğu kimseler sosyal sigorta yardımlarından yararlanmakta idi. Daha sonraları aile başının ölüm nedenine bakılmaksızın geride kalan aile üyeleri sosyal sigorta yardımlarından yararlanmaya başlamışlardır (Talas, 1997b:412). osyal sigorta tekniği ile yalnızca sigorta kapsamında bulunanlara sosyal koruma sağlama düşüncesi zamanla nüfusun tümüne, bireylerin ekonomik durumunu etkileyen olayların türü ve kaynağına bakılmaksızın yaygınlaştırılmıştır. osyal sigortaların yanı sıra, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin de devreye girdiği bu çağdaş sosyal güvenlik yaklaşımında, artık riskin ne olduğundan çok, doğurduğu ekonomik ve sosyal sonuçlar ön plana çıkmaya başlamıştır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

70 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Bu yaklaşımın tarihsel gelişimi 1938 yılında yoksulluğu ortadan kaldırmayı amaçlayan Yeni Zelanda osyal Güvenlik istemi ile başlamış, 1942 Beveridge Raporu ile sağlamlaştırılmıştır tarihli Filadelfiya Bildirgesi de kaynağı ne olursa olsun bireyin sağlık, asgari gelir ve aile yardımları gereksinimini karşılamanın temel hedefler arasında olduğunu belirtmiştir (Güzel vd., 2010:54). Yönetimde Birlik ve Tekniklerde Bütünlük Yönetimde birlik ilkesi sosyal güvenliğin tek bir kamu kurumunca yönetilmesi ilkesine dayalıdır. Bu ilke, sosyal korumada zorunlu üyeliği sağlamak, finansman sorununu çözmek ve sigorta yardımlarının kapsamını belirlemek gibi sosyal güvenlikte asgari birliği sağlamak için devletin müdahalesinin kaçınılmaz olduğu yaklaşımının kabul edilmesi ile gündeme gelmiştir. Bu nedenle günümüzün sosyal güvenlik kurumları, büyük ölçüde devletin vesayeti altında olan kurum veya kuruluşlardır (Güzel vd., 2010:55) sayılı Yasa, sosyal güvenlik sistemimizde osyal Güvenlik Kurumu (GK) adı altında tek bir kurum öngörmektedir. Yedinci Bölümde ayrıntılı bir şekilde ele alındığı üzere, sosyal güvenliğin tek bir kamu kurumunca yönetilmesi, sosyal güvenliğin etkinliği açısından önemli bir adımdır sayılı Yasa, mevcut sosyal güvenlik kurumları olarak K, BAĞ-KUR ve Emekli andığı'nın tüzel kişiliklerini sona erdirerek mal varlıklarını GK'ya devretmiştir. Tekniklerde bütünlük, sistemin sosyal sigortalar ile sosyal yardım ve sosyal hizmetler ayaklarının, yani primli rejim ile primsiz rejimin birbirini tamamlaması esasına dayalıdır. Tekniklerde bütünlük ilkesi sosyal güvenlikte teklik ilkesini de içerir. Bu ilke uyarınca, bir kişi aynı zamanda birden fazla zorunlu sosyal güvenlik programına tabi olamaz (Şakar, 2011:164). Devletin osyal Güvenliğin Finansmanına Katılması osyal güvenliğin gerek kişiler gerekse sosyal riskler bakımından yaygınlaştırılması, devletin sosyal güvenliğin finansmanına katılmasını kaçınılmaz hâle getirmiştir. Öte yandan sosyal güvenliğin anayasal bir hak olması ve sosyal güvenlik sistemlerinin içinde bulunduğu mali kriz, devletin vergi gelirleri ile katkısını artan oranda gündeme getirmektedir. Türkiye'de devletin sosyal güvenliğin finansmanına katılması, tarih ve 4447 sayılı yasayla gündeme gelmiştir. Yasa kapsamında devlet işsizlik Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

71 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı sigortasına %2 oranında prim ödemeye başlamıştır. Bu tarihten önce devletin katkısı yalnızca sosyal güvenlik kuruluşlarının bütçe açıklarını kapatmak şeklinde olup, düzenli bir katkı niteliği taşımamıştır sayılı Yasa ile devlet katkısı tüm sisteme yaygınlaştırılmış ve artık devletin düzenli ve yaygın katkısı söz konusu olmuştur. Yasa'ya göre devlet, GK'nın ay itibarıyla tahsil ettiği malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile G priminin dörtte biri tutarında bir katkıyı Hazine kanalıyla Kuruma ödemektedir. O Y A L İ G O R T A L A R I N T E M E L İ L K E L E R İ osyal güvenliğin esasını oluşturan sosyal sigortaların dayandığı temel ilkelere de yer vermek gerekir. osyal sigortaların temel hedefleri arasında; sosyal risklere karşı sosyal koruma sağlamak, toplumun bireyleri arasındaki dayanışmayı artırmak, sosyal denkleştirmeye katkıda bulunmak ve zorunlu olarak sosyal koruma sağlamak yer almaktadır. osyal Koruma İlkesi Tarihsel süreçte bir hizmet akdi ile bir işverene bağımlı olarak çalışanlar (işçiler) için gündeme gelmiş olan sosyal sigortacılık sistemi, zamanla kendi adına bağımsız çalışanlara ve kamu çalışanlarına da yaygınlaştırılmıştır. osyal sigortacılık sistemi ile gerçekleştirilen gelir kaybı - gider artışı durumlarında ekonomik güvence sağlama ve gerektiğinde sağlık hizmetleri sunma uygulamaları, zamanla sigortalıların aile bireylerine de sunulmuştur. osyal sigortacılık sistemleri geliştikçe güvence altına alınan risklerin sayısı ile bu amaçla sağlanan yardımların miktarı da artmıştır. osyal sigortacılık sisteminin bütün riskleri ve bireyleri kapsamadığı durumda devreye, sosyal yardım ve sosyal hizmetler girmiştir. onuçta bütün bu gelişmeler bir ülke halkının bugününü olduğu kadar yarınını da güvence altına alarak, topyekün bir sosyal koruma sisteminin gelişmesine yol açmıştır (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:115). Dayanışma İlkesi osyal güvenlik yoluyla dayanışma ilkesi, bireylerin toplumun diğer bireylerine çeşitli yollarla destek olmasını kapsamaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

72 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Dayanışma ilkesi üç şekilde gerçekleşir. Birincisi, nesiller arası dayanışma ilkesidir. Bu ilke çerçevesinde bugün çalışarak prim ödeyen aktif sigortalılar (gençler), emekli olmuş veya gelir ve aylık almakta olan pasif sigortalıların ve gelecekte pasif sigortalı olacak nesillerin (yaşlıların) aylık ve ödeneklerinin ödenmesine destek olurlar. İkinci dayanışma şekli, yüksek ücretlilerin düşük ücretlileri desteklemesidir. osyal sigortacılık sistemlerinde primler genellikle ücretle ilişkilidir. Bu nedenle yüksek ücret alanlar daha fazla katkıda bulunurlar. Öte yandan düşük ücretlilerin sosyal risklerle karşı karşıya gelme olasılıkları, bu nedenle daha fazla ödenekten yararlanma durumları söz konusudur. Üçüncü dayanışma şekli sağlıklı olan bireylerin hasta olanları desteklemesidir. Gelir ve sağlık arasındaki paralel ilişki nedeniyle, sağlıklı olan bireyler genellikle daha yüksek ve düzenli gelir elde etmekte ve sağlık hizmetlerinden hasta olan (kronik vb.) bireylere oranla daha az yararlanmaktadır. Oysa hasta olan bireyler genelde daha az katkıda bulunup sistemden daha çok yararlanma ihtiyacı içindedirler. Bu durumda sağlıklı olan bireyler hasta olan bireyleri desteklemiş olmaktadır. Ayrıca devlet, vergilerle elde ettiği gelirleri sosyal güvenlik koruması altında olmayan bireylere harcayarak da dayanışmanın sağlanmasına katkıda bulunmaktadır (Tuncay ve Ekmekçi, 2009: ). Bu nedenlerle dayanışma ilkesi gelirin yeniden dağıtılması anlamına gelmektedir. osyal Denkleştirme İlkesi osyal denkleştirme ilkesi, dayanışma ilkesinin belli bir sigorta topluluğu içinde işlemesidir. Primlerin kazançlara göre belirlendiği, ancak yardımların eşit olarak dağıtıldığı sistemlerde, çok kazananlar az kazananları desteklemiş olmaktadır. Benzer bir şekilde bekâr olan bir işçi, evli veya evli ve çocuklu bir işçinin sosyal güvenliğine katkıda bulunmaktadır. Bu durumda sosyal güvenlikten yararlanma bireyler arasında denge sağlamaktadır. igortalılığın zorunluluk ilkesi, bu ilkenin işleyişine katkıda bulunmaktadır (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:116). Zorunluluk İlkesi osyal sigortaların başlıca niteliklerinden biri zorunluluk ilkesidir. Zorunluluk ilkesi sosyal sigortaları özel sigortalardan ayıran en temel özelliklerden biridir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

73 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Kamu hukukunun bir sonucu olarak sosyal sigorta ilişkisi, yasaca kendiliğinden, otomatik olarak kurulur. osyal sigorta kapsamına giren çalışanlar işe alınmalarıyla birlikte kendiliğinden sigortalı olurlar. igortalı olmak hak ve yükümlülüğünden kaçınmak veya vazgeçmek imkânsızdır. igortalı olmak kişi açısından bir hak olduğu kadar, birtakım yükümlülükler de doğurur. Bu nedenle kişi istemese de belirli koşulların varlığı hâlinde sigortalı olmak zorundadır. Bu zorunluluk kişiyi kendisine karşı dahi koruyan bir özelliğe sahiptir. Ayrıca sözleşmelere bunu amaçlayan hükümler konulamadığı gibi, sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler de konamaz (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:116, ; Şakar, 2011:164; Güzel vd., 2010: ). O Y A L G Ü V E N L İ Ğ İ N K A Y N A K L A R I osyal güvenlik hukukunda kaynak terimi, "sosyal güvenlik hukuku kurallarının ortaya çıkıp yürürlüğe girdiği sırada büründükleri biçimi" anlatmaktadır. osyal güvenliğin kaynakları, uluslararası ve ulusal düzeyde olmak üzere ayrı olarak ele alınıp incelenmektedir. osyal güvenliğin geniş anlamı ile benimsenip çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinin gözlendiği II. Dünya avaşı sonrası dönem, sosyal güvenlik alanında uluslararası düzenlemelerin de yoğunlaştığı dönem olmuştur. İlk kez 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (İHEB) ile uluslararası düzeyde temel bir insan hakkı olarak düzenlenen sosyal güvenlik hakkı, bu dönemde kabul edilen birçok ulusal anayasa ile de güvence altına alınmıştır. İHEB'i birçok uluslararası belge izlemiş, bu belgeler ülkelerin ulusal mevzuatlarının geliştirilmesi için yol gösterici olmuştur. osyal güvenliğin ulusal mevzuatların oluşumunda, uluslararasındaki gelişmelerin yanı sıra her ülkenin kendi ekonomik, sosyal ve politik koşulları belirleyici olmuştur. osyal güvenlik hukukunun hukuk sistemi içindeki yeri de sosyal güvenlik sistemlerinin gelişimini göstermesi yönünden önemlidir. osyal güvenlik, başlangıçta özel hukuk alanında yer alırken, bugün, devletin yerine getirmesi gereken önemli bir kamu hizmeti olduğu için kamu hukuku içerisinde yer almaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

74 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı osyal güvenlik başlangıçta iş hukuku içinde yer almakta iken, günümüzde gelişim seyrini tamamlayarak bağımsız bir hukuk dalı olarak ortaya çıkmıştır. osyal Güvenliğin Uluslararası Kaynakları osyal güvenliğin sağlanması için gündeme gelen ilk uluslararası antlaşma, 12 Ağustos 1941 yılında ABD Başkanı Roosevelt ile İngiltere Başbakanı Churchill tarafından savaş sonrası koşulları belirlemek amacıyla imzalanan Atlantik Paktı'dır. Antlaşma, herkese daha iyi çalışma şartları ve daha fazla sosyal güvenlik sağlamak için tüm ülkeler arasında ekonomik alanda tam bir iş birliği kurulması gerektiğine yer vermiştir. İkincisi, 10 Mayıs 1944 tarihinde toplanan 26. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Konferansı'nda kabul edilen Filadelfiya Bildirgesi dir. Bildirge, tüm hükümetler için en az geçim olanaklarını güvence altına alacak bir sosyal güvenlik sisteminin kabulünü öngören bir karara yer vermiştir. 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 22. ve 25. maddelerinde sosyal güvenlik hakkına yer vermiştir. 22. maddeye göre, "Herkesin, toplumun bir üyesi olarak sosyal güvenliğe hakkı vardır". 25. madde sosyal güvenlik hakkının özlü bir ifadesi açısından özel bir önem taşımaktadır. 25. maddeye göre, "a)herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir. b) Anaların ve çocukların özel bakım ve yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı sosyal güvenceden yararlanırlar". ILO'nun 35. Konferansı'nda kabul edilen 1952 tarih ve 102 sayılı osyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin özleşme, sosyal güvenliğin asgari esaslarını belirlemiştir. özleşme, sosyal güvenlik sisteminin kapsamına alınacak 9 riske yer vermiştir. Bu riskler; hastalıkta tıbbi bakım, hastalıkta parasal yardım, işsizlik, yaşlılık, iş kazası ve meslek hastalığı, sakatlık, ölüm ve aile yardımlarıdır. özleşmeyi onaylayacak üye ülkeler bu risklerden en az üçünü kabul etmelidir. Kabul edilecek üç riskten birinin iş kazası ve meslek hastalığı, işsizlik, yaşlılık, sakatlık ve ölüm risklerinden biri olması zorunlu tutulmuştur. Türkiye bu sözleşmeyi tarih ve 1451 sayılı Kanunla onaylamış, tarih ve 7/7964 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile de kabul etmiştir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

75 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Ülkemiz başlangıçta işsizlik ve aile yardımları dışında kalan 7 riski kabul etmiştir. İşsizlik ile ilgili düzenleme 1999 yılında 4447 sayılı Yasa ile gerçekleştirilince, geriye bir tek aile yardımları kalmıştır. Avrupa Konseyi tarafından 1961 yılında imzalanıp 1965 yılında yürürlüğe giren Avrupa osyal Şartı, diğer sosyal hakların yanısıra sosyal güvenlik konusunda da önemli ilkelere yer vermiştir. Şartın 12. maddesi sosyal güvenlik hakkını, 13. maddesi sosyal ve tıbbi bakım hakkını, 14. maddesi ise sosyal refah hizmetlerinden yararlanma hakkını düzenlemiştir. 12. madde kapsamında taraflar; sosyal güvenlik sistemi kurmayı ya da sürdürmeyi, sosyal güvenlik sistemini Avrupa osyal Güvenlik Kodu kapsamında sürdürmeyi, sosyal güvenlik sistemini giderek daha yüksek bir düzeye çıkarmaya çalışmayı, sosyal güvenlik hakları açısından diğer tarafların vatandaşları ile kendi vatandaşlarının eşit muamele görmelerini, taraflardan her birinin mevzuatına göre tamamlanan sigorta ve çalışma sürelerinin birleştirilmesi yoluyla sosyal güvenlik haklarının verilmesi, sürdürülmesi ve yeniden başlatılmasını taahhüt etmektedirler. 12. maddedeki düzenleme yalnızca çalışanlara yönelik iken maddeler tüm nüfusa yöneliktir tarihinde yürürlüğe giren Gözden Geçirilmiş Avrupa osyal Şartı, daha ileri düzeyde düzenlemelere yer vermiştir. Türkiye Avrupa osyal Şartı'nı 1964 yılında imzalamış olmasına rağmen, daha geç bir tarihte tarih ve 3581 sayılı Yasayla uygun bulup, tarih ve 89/14434 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'yla onaylamıştır. Şartı bazı çekincelerle imzalayan Türkiye, sosyal güvenlikle ilgili 12, 13 ve 14. maddeleri aynen kabul etmiştir. Türkiye, 2007 tarihinde Gözden Geçirilmiş Avrupa osyal Şartı'nı da onaylamıştır. ILO'nun 102 sayılı osyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin özleşmesi'ni temel alan bir diğer uluslararası düzenleme, Avrupa osyal Güvenlik Kodu'dur. Avrupa Konseyi tarafından 1964 yılında kabul edilip 1968 yılında yürürlüğe giren, Türkiye tarafından da 1979 yılında kabul edilen Avrupa osyal Güvenlik Kodu, 102 sayılı özleşme'nin 6 riskinin kabul edilmesini şart koşmuştur. Kod ayrıca sosyal güvenlik sisteminin yönetimi ve finansmanına ilişkin düzenlemelere de yer vermiştir. Avrupa Konseyi'nin 14 Aralık 1972 tarihinde imzaladığı ve 1977 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa osyal Güvenlik özleşmesi, göçmen işçilerin sosyal güvenliği konusundaki sözleşme olup, Avrupa Güvenlik Kodunu tamamlayan bir niteliğe sahiptir. özleşme, sosyal güvenlik hakları açısından eşitlik ilkesini, yer değiştirme nedeniyle yardımların yitilmemesini ve farklı ülkelerde geçen Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

76 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı hizmetlerin birleştirilmesini benimsemiştir. Türkiye tarih ve 2023 sayılı Yasa ile özleşmeyi uygun bulmuş, tarihinde ise onaylamıştır. ILO'nun 1956 yılında kabul ettiği Uluslararası Taşıma İşlerinde Çalışan İşçilerin osyal Güvenliğine İlişkin Avrupa özleşmesi, taşıma işinde çalışan işçilerin yalnızca teşebbüs merkezinin bulunduğu ülkenin sosyal güvenlik mevzuatına bağlı olmasını benimsemiştir. Türkiye bu sözleşmeyi tarih ve 165 sayılı Yasayla kabul etmiştir. 25 Mart 1957 tarihinde Avrupa Ekonomik Topluluğu adı ile kurulan Avrupa Birliği'nin kurucu anlaşması olan Roma Antlaşması'nın 51. maddesi, sosyal güvenliğe ilişkin düzenlemelere yer vermiştir. 51. maddeye göre, serbest dolaşımı sağlamak için çeşitli ülke mevzuatlarına göre yardımlara hak kazanılması, kazanılmış hakların korunması, yardım miktarlarının hesaplanmasına ait bütün sürelerin birleştirilmesi, üye ülkelerde yaşayıp ikamet eden ve vatandaş olmayan kimselere de sosyal güvenlik yardımlarının yapılması kabul edilmiştir. Antlaşmanın 117, 118,121 ve 122. maddeleri de sosyal güvenliğe ilişkin düzenlemeler içermektedir. Ayrıca Avrupa Birliği Konseyi tarafından kabul edilen az sayıdaki birkaç tüzük, farklı sosyal güvenlik sistemlerine sahip Birlik üyelerinin sosyal güvenlik sistemleri arasında ortak ilkeler ve yakınlaşmalar sağlanmasında önemli roller oynamıştır. Bu tüzüklerden ilki, 1958 tarihli Göçmen İşçilerin osyal Güvenliğine İlişkin AET Tüzüğü ile bu tüzüğün uygulanmasına ilişkin başka bir tüzüktür. Bu tüzükler yerlerini 1971 ve 1972 yılında kabul edilen iki önemli tüzüğe bırakmıştır. Bu tüzükler; Topluluk İçinde Dolaşan Bağımlı ve Bağımsız Çalışan Kişilerle Bunların Aile Bireylerine osyal Güvenlik Programlarının Uygulanmasına Dair Tüzük ile bu tüzüğün uygulanmasına dair tüzüktür. Daha sonraki yıllarda yapılan değişiklikler ile tüzüğün kapsamı genişletilmiştir yılında kabul edilen Çalışanların Temel osyal Hakları Topluluk Şartı, sosyal güvenlik hakkını AB üyeleri için daha geniş bir kapsam içinde düzenlemiştir. Tüm çalışanların tam bir sosyal güvenlik hakkı olduğunu belirten Şart, sosyal güvenlik yardımlarından yeterli düzeyde yararlanılmasını, gerekli maddi olanaklardan yoksun olan herkesin yeterli gelir ve ödenekten yararlanmasını düzenlemiştir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

77 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı 2000 yılında kabul edilen Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı da bağlayıcı olmamakla birlikte, AB'de oturan ve dolaşan herkesin sosyal güvenlik yardımlarından ve sosyal hizmetlerden yararlanma hakkı olduğunu öngörmüştür. on olarak iki taraflı sosyal güvenlik sözleşmelerine yer vermek gereklidir. Uluslararası iş gücü göçü, sosyal güvenliğin de gönderen ve kabul eden ülkeler arasında iki taraflı sözleşmelerle düzenlenmesini gerektirmiştir. Türkiye'nin de başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülke ile ikili sosyal güvenlik anlaşması bulunmaktadır. osyal Güvenliğin Ulusal Kaynakları osyal güvenliğin başlıca ulusal kaynakları, başta anayasa olmak üzere sosyal güvenlik alanı ve konusundaki bütün yasa, tüzük, kararname ve yönetmelikleri içermektedir. Bunlara yargı kararlarını da eklemek gerekir. osyal güvenliğin kaynakları ayrıca, yasama, yürütme ve yargı kaynakları biçiminde de sınıflandırılmaktadır. O Y A L G Ü V E N L İ Ğ İ N B O Y U T L A R I Tarihsel gelişimi içerisinde sosyal güvenlik sistemleri sürekli gelişen ve gelişirken de kimi karmaşık sorunları beraberinde getiren sistemler olmuşlardır. osyal güvenlik sistemlerinin günümüzdeki sorunları genel olarak iki farklı boyut taşımaktadır. Birinci boyut, son yıllarda ağırlıklı olarak sosyal güvenliğin finansmanına odaklanan, sistemlerin kendi içindeki teknik sorunlarını kapsamaktadır. Bu boyutta ayrıca kişiler ve sosyal riskler açısından kapsamın belirlenmesi ve sosyal güvenlik sisteminin örgütlenmesi konuları da öne çıkmaktadır (Güzel vd., 2010:57-58). İkinci boyut, tüm ulusların ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamlarının odak noktasını oluşturan sosyal güvenliğin ekonomik, demografik ve sosyolojik boyutlarını içermektedir. osyal güvenliğin ikinci boyutu üzerinde ayrıntılı bir şekilde durmak yararlı olacaktır (Güzel vd., 2010:58-68). osyal Güvenlik ve Ekonomi Ekonomik sistem ile sosyal yapı arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Birini diğerine üstün tutma veya aralarında bir denge sağlama çabası bir siyasal tercih Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

78 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı konusudur. Ancak ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeyi ile sosyal güvenlik sistemlerinin gelişmişlik düzeyi arasında bir paralellik söz konusudur. Ekonomik yönden güçlü ülkeler, genellikle toplumun tümüne geniş bir sosyal koruma şemsiyesi sağlayıp, sosyal güvenlik sistemlerine önemli oranda kaynak aktarırken, az gelişmiş ülkelerde belirli nüfus gruplarına, sınırlı ve yetersiz sosyal güvenlik programları uygulanmaktadır. Az gelişmiş ülkelerde doğum oranlarının yüksekliği gerekçe gösterilerek aile yardımları, işsizliğin fazlalığı neden gösterilerek işsizlik sigortaları uygulanmamakta, tüm nüfusu kapsayacak sağlık güvencesi programları bulunmamakta, sosyal sigorta kapsamında sağlanan yardımlar yeterli bir koruma sağlayamamaktadır (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:56). Ekonomik sistemle sosyal güvenlik arasında karşılıklı bir etkileşim bulunmaktadır. Oldukça karmaşık ve ekonomik analizleri gerektiren bu etkileşim, burada yalnızca çok genel boyutları ile ele alınacaktır. Bu kapsamda ekonomik sistemin sosyal güvenliğe etkisi ile sosyal güvenliğin ekonomik yapı üzerindeki etkisi genel hatlarıyla irdelenecektir. Ekonomik sistemin sosyal güvenliğe etkisi Ekonomik gelişme düzeyi sosyal güvenlik sistemlerinin gelişmesini doğrudan belirlemiştir. osyal güvenlik sistemlerini doğuran en önemli olgulardan biri anayi Devrimi'dir. anayi devrimini gerçekleştirememiş tarıma dayalı ülkelerde, teknik anlamıyla sosyal güvenlik sorunlarından çok, toprak reformu veya sanayileşme gibi diğer ekonomik ve siyasi sorunlar ön plana çıkmıştır. Kişi başına düşen ulusal gelirin düşük, doğum ve ölüm oranlarının yüksek olması, enformel istihdamın ve işsizliğin yüksekliği, vergi ve prim toplamadaki güçlükler, yeterli bir sağlık sisteminin bulunmaması, göçün yoğun olması, iş gücünün niteliksiz olması, sosyal güvenlik sorununun kökten çözümünü zorlaştıran önemli etmenlerdir. Bu sorunlar, ekonomik büyüme ile sosyal koruma arasında uyumlu bir bağ kurmayı da engellemektedir (Güzel vd., 2010:58-59). Öte yandan 2008 yılından bu yana, dünya ekonomisinin içinde bulunduğu ekonomik kriz, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerdeki sosyal güvenlik sistemlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Geçmiş kriz deneyimleri, krizden önce verimli ve etkili bir sosyal güvenlik sistemine sahip ülkelerin, krize karşı koruma sağlamada daha başarılı olduklarını göstermektedir (ILO, 2010a:v). Bu nedenle krizden henüz kapsamlı sosyal güvenlik sistemleri kurmayı başaramayan Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

79 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı gelişmekte olan ülkelerin daha fazla etkilenmesi kaçınılmazdır. Krizin en önemli etkisi, yüksek işsizlik oranları nedeniyle hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin finansman kaynaklarını olumsuz yönde etkilemesidir yılında dünya işsizlik oranı yüzde 6,4'e yükselmiştir. ABD'de yüzde 5-6 civarında olan işsizlik oranı yüzde 9,5-10 civarına ulaşmıştır. Aynı dönemde Türkiye'de işsizlik oranı dünya işsizlik oranını ikiye katlayarak yüzde 14'e ulaşmıştır (ILO, 2010b,c,d; TÜİK, 2011). Yüksek işsizlik oranları, sosyal güvenlik sistemlerinin hem gelirlerini azaltmakta hem de giderlerini artırmaktadır. Gelir gider dengesinin bozulması, sosyal güvenlik sistemlerinin finansmanını sıkıntıya sokarak, prim veya vergi artışları yoluna gidilmesine neden olmaktadır. Bu durum, kaçınılmaz olarak aktif nüfusun satın alma gücünün düşmesine neden olacaktır. Öte yandan sosyal güvenlik kapsamında sağlanan yardımların azaltılması da başvurulan seçeneklerden bir diğeridir. osyal korumaya en çok gereksinim duyanların en çok mağdur olacağı böylesi bir durum doğru bir çözüm yolu değildir. Ekonomik kriz, işsizlere yardım sisteminde yeni düzenlemeler yapılmasını da gerektirebilir. Yoksulluğun artmasına neden olacağı için yeni sosyal yardım tekniklerinin gündeme gelmesi kaçınılmaz olabilir. Devlet, işletmeler üzerindeki olumsuz etkileri hafifletmek ve istihdamı teşvik etmek için örneğin, genç işçi, kadın işçi, uzun süreli işsiz veya çırak istihdam eden işverenlerin işveren primlerini karşılama yoluna gidebilir. Ekonomik kriz, ister gelişmiş ister gelişmekte olan ülke olsun, sosyal güvenlik sistemlerini bu tercihlere zorlamaktadır (Güzel vd., 2010:60 61). Ekonomik sistem, hem sosyal güvenlik kapsamını hem de sosyal güvenlik fonlarının tercih edilen tekniklerini etkiler. Enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde para değerindeki düşüş, isteğe bağlı ve tasarrufa dayalı sigorta sistemlerinin etkinliğini ortadan kaldırır. Bu kapsamda sosyal korumadan yararlanan bireylerin ivedi olarak zorunlu sosyal sigorta sistemine dâhil edilmesi ihtiyacını gündeme getirir. Öte yandan fon biriktirmeye dayalı kapitalizasyon yöntemi de böyle bir ekonomik ortamda işlevsiz kalır. Kapitalizasyon yönteminin yerine dağıtım yöntemini tercih etmek kaçınılmaz hâle gelir (Güzel vd., 2010:60). osyal Güvenliğin Ekonomiye Etkisi osyal güvenlik sistemlerinin bireyler, işletmeler, meslek grupları ve ulusal ekonomi üzerindeki etkilerinden söz etmek mümkündür. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

80 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı osyal güvenliğin sigorta fonksiyonu, sosyal risk durumunda ortaya çıkabilecek zararları karşılama garantisi verdiği için bireylerin gelirlerinin bir tür düzenleyicisi durumundadır. Prim oranlarının ve sigorta yardımlarının artırılıp azaltılmasının bireylerin satın alma güçlerine ve dolayısıyla ekonomiye doğrudan yansıması olacaktır. İşletmeler açısından bakıldığında, ücretin bir parçasını oluşturan dolayısıyla işletmelerin üretim maliyetlerini doğrudan etkileyen sosyal güvenlik primleri, emek yoğun işletmeler için daha büyük bir mali yük demektir. İşverenler sigorta primlerinin yatırımları ve rekabeti olumsuz yönde etkilediğini iddia ederek, primlerin işletmeler üzerindeki yükünün azaltılmasını talep etmektedirler. İşçi sendikaları ise, primlerin işçi ücretlerinin bir parçasını oluşturduğunu, bu nedenle kaynaktan kesilen bir tasarruf olarak kabul edilmeleri gerektiğini iddia etmektedir. igorta yardımlarının azaltılması veya primlerin işçi paylarının artırılması, satın alma gücünü doğrudan olumsuz yönde etkileyeceğinden, ücretlerin artırılması gündeme gelecektir. Primlerin işletmeler üzerinde yarattığı mali yük, emek yoğun işletmeler aleyhine olduğundan, bu sektörlerde sigortasız işçi çalıştırma eğilimini beslemekte ve artırmaktadır (Güzel vd., 2010:61-62). osyal güvenliğin meslek grupları düzeyindeki ekonomik yansıması, sosyal güvenlik sisteminin meslek gruplarına göre farklılaşan bir yapı gösterdiği durumlarda, gelirin yeniden dağıtımı işlevinin bozulmasında kendini göstermektedir. Farklı prim oranları ve farklı yardımlar bu işlevin bozulmasına neden olmaktadır. Ayrıca prim tavanının bulunduğu sistemlerde, gelir dağılımı varlıklı gruplar lehine işlemektedir (Güzel vd., 2010:62). osyal güvenliğin ulusal ekonomi üzerindeki en önemli etkilerinden biri, beşerî sermayeyi koruyucu etkisidir. Çalışanların sağlık sorunlarına çözüm bulan ve onlara bireysel, ekonomik güvence sağlayan bir sosyal güvenlik sistemi, emek gücünün verimliliğini de artırmaktadır. Ulusal ekonomi açısından bir diğer etki, bireylere gelir güvencesi sağlayarak, ekonominin durgunlaşmasını frenlemeye ve ulusal talep düzeyinin korunmasına yardımcı olmasıdır. osyal güvenliğin ulusal ekonomi üzerindeki etkilerinden bir diğeri tasarrufları artıcı etkisidir. Bu etki gelecekte daha yüksek bir yaşam standardı sağlamak üzere bugünkü tüketimden kendiliğinden vazgeçme yoluyla sağlanmaktadır. Bu etkiler, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

81 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı yatırım düzeyinde daha büyük bir artış, istihdam ve büyüme üzerinde de olumlu etkiler anlamına gelmektedir. osyal güvenliğin ulusal ekonomi üzerindeki en önemli etkilerinden biri de hiç kuşkusuz geliri ulusal düzeyde yeniden dağıtıcı etkisidir (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:57). Bu nedenlerle sosyal güvenlik, sadece ekonomik yaşama değil, sosyal ve politik istikrara da katkı sağlamaktadır. osyal Güvenlik ve Demografi Demografik yapının sosyal güvenlik sistemlerine etkisi karmaşık ve demografların ayrıntılı çalışmalarını gerektirecek niteliktedir. osyal güvenlik sistemi, sosyal korumaya kavuşturulacak nüfusun yapısı ve özelliklerini dikkate almak durumundadır. Öte yandan, nüfusun yapısı ve özellikleri de sosyal güvenlik sistemini doğrudan etkilemektedir. Örneğin ortalama yaşam süresinin uzaması ile emeklilik yaşı da ötelenmektedir (Güzel vd., 2010:63). Nüfus ve nüfusun yaş piramidi, sosyal güvenlik sisteminde aktif-pasif dengesinin sağlanması, sistemden bağımlı olarak yararlananların oranı, dolayısıyla sistemin finansal sürdürülebilirliğini ortaya koymak açısından çok önemlidir. Finansman yükünü taşıyan aktif çalışanların sayısı, çalışmayıp sistemden yararlananların (çocuk, yaşlı, kadın eş) sayısından fazla ise finansal açıdan önemli bir sorun yaratmazken, tersi önemli finansman sorunlarına neden olmaktadır. Nüfusun yaşlanması ve doğum oranlarındaki düşme, gelişmiş refah devletlerinin sosyal güvenlik sistemleri için önemli sorunlardır. Dünyada 1990 yılında yaklaşık yarım milyar olan 60 yaş üzeri nüfus, 2030 yılında yaklaşık üçe katlanarak 1,4 milyara ulaşacaktır. Yaşlı nüfusun artışı, tıptaki gelişmeler ve doğurganlık oranlarının gerilemesi, gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş olanlara oranla daha hızlı olacaktır (WB, 1994:1). Türkiye genç bir nüfusa sahiptir ve nüfusun yaşlanması yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra gündeme gelebilecek uzun vadeli bir sorundur (Başbakanlık, 2005:35-36). Bu durum sosyal güvenlik açısından "demografik fırsat" olarak nitelendirilmektedir. Ancak, istihdam piyasasında yaşanan sorunlar nedeniyle Türkiye bu fırsatı kullanamamaktadır. Nüfusun yaşlanması, son yıllarda Dünya Bankası eliyle gündeme gelen sosyal güvenliğin özelleştirilmesi uygulamalarına zemin oluşturan en önemli demografik olgudur. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

82 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Demografik veriler, sağlık sigortası, çocuk ve kadın işçilerin korunması yönünden de önemlidir. Geleneksel aile yapısının bozularak evlilik kurumunun değişik boyutlar kazanması (evlilik oranlarının azalması, boşanmaların çoğalması, evlilik dışında doğan çocukların artması vb) ve doğum oranlarının azalması, aile yardımları konusundaki düzenlemeleri doğrudan ilgilendiren sonuçlar doğurmaktadır. Örneğin doğum oranlarının az olduğu ülkelerde doğumların özendirilmesi, yüksek olan ülkelerde ise frenlenmesi amacıyla aile ödeneklerinden yararlanılabilmektedir. Öte yandan hastalık sigortasının kapsamının genişletilmesi, evlilik bağı bulunmadan yaşayanların sosyal güvenliklerinin sağlanması, evlilik içi ve dışı olsun çocuklarıyla yalnız yaşayan kadınların sayısının artması, sosyal güvenlik alanında yeni düzenlemeleri kaçınılmaz kılmaktadır (Güzel vd., 2010:63-64). osyal güvenlik sistemleri de doğum, ortalama yaşam süresi, göç, yaş piramidi gibi demografik verileri etkilemektedir. Örneğin sağlık politikaları bebek ölüm hızı, önlenebilir hastalıklardan ölüm oranı, ortalama yaşam süresi üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Aile yardımları nüfus artış hızını olumlu veya olumsuz yönde etkilemektedir. osyal güvenlik sistemlerinin sağladığı yardımlar, örneğin emekli maaşlarının düzeyi, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi, sakatların işe alıştırılması, sağlık sisteminin kapsayıcılığı çalışan/çalışmayan nüfus dengesini de doğrudan etkilemektedir. Benzer bir şekilde emeklilik yaşının düşük tutulması genç yaştaki insanların aktif çalışma yaşamından uzaklaşması sonucunu doğururken, aile ödeneklerinin geniş tutulması kadın istihdamını azaltabilir. Bu durum sosyal güvenlik sisteminin finansmanını sıkıntıya sokabilir (Güzel vd., 2010:64-65). osyal Güvenlik ve osyoloji osyoloji, toplumda yaşayan bireyler arasındaki ilişkileri inceleyen bir bilim dalı olarak sosyal güvenlik ile yakından ilişkilidir. osyal güvenliğin toplumsal yapının isteklerine yanıt verememesi onu başarısız kılar. Öte yandan, sosyal güvenlik de sosyolojinin inceleme alanı olan toplumun meslek, aile, sağlık ve yaşam koşulları gibi konularda önemli verilere sahiptir. Bu nedenle iki bilim dalı arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Hatta bu sıkı ilişki, "osyal Güvenlik osyolojisi" adında yeni bir bilim dalının doğmasına yol açmıştır (Güzel vd., 2010:66). osyolojinin sosyal güvenlik sistemlerine etkisi, sağlık, yaşlılık, aile ve yoksulluk gibi sosyolojik araştırmaların odak noktasını oluşturan toplumsal sorunların, sosyal güvenlik sistemlerinin kapsam ve amacını doğrudan etkilemesidir. Bağımlı çalışanların sayısının her geçen gün artması, kadın hareketinin önemli kazanımlar Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

83 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı elde etmesi, yaşlı kuşağın artan sorunları sosyal güvenlik sistemlerini yeni çözüm arayışlarına itmektedir (Güzel vd., 2010:66). Toplumsal dönüşümün önemli bir faktörü olan sosyal güvenlik, toplumdaki bireyler, aile üyeleri ve çeşitli gruplar arasındaki ilişkiyi etkilemektedir. osyal güvenlik sistemlerinin doğması ile bireyler arasındaki ilişkiler, özellikle işçi-işveren arasındaki ilişkiler farklı anlam ve boyutlar kazanmıştır. Toplu ve bireysel iş yasaları ile sosyal güvenlik yasaları işverenlere işçiyi koruyucu yükümlülüklerin yanı sıra, bir dizi başka yükümlülük (prim ödeme, belge sunma, kazaya uğrayan işçiye ilk tedaviyi yaptırma) de yüklemektedir. Öte yandan sosyal sigortalar, sağladıkları yardımlarla işçilere dolaylı bir ücret ödemeye başlamışlardır. Bu çerçevede sosyal güvenlik sistemleri, hizmet sözleşmesine yeni anlam ve boyutlar kazandırmışlardır. Diğer yandan tedavi almak amacıyla hastaneye başvuran bir kişi, artık anayasal düzeydeki sağlık hakkını kullandığının bilincindedir. osyal güvenlik, daha önce bireysel bir nitelik taşıyan bu ilişkilere "sosyal" bir boyut ve anlam kazandırmıştır (Güzel vd., 2010:67). osyal güvenlik aile bireyleri arasındaki dayanışma bağına da yeni anlamlar kazandırmıştır. osyal güvenliğin yaygınlaşması ile aile üyeleri arasındaki dayanışmanın yerini sosyal güvenlik yardımlarından yararlanma hakkı almıştır. Bu nedenle, genç kuşaklar ailenin yükünü daha az hissetmeye yaşlıların (ana ve babalarının) sorunlarıyla daha az ilgilenmeye başlamışlardır. Ancak, sosyal güvenliğin tam olarak yaygınlaştırılamadığı ülkelerde ailenin sosyal koruma işlevinin önemini koruduğunu belirtmek gereklidir. osyal güvenlik toplumun öteki grupları arasındaki ilişkiyi de doğrudan etkilemektedir. Örneğin sosyal ve ekonomik açıdan toplum dışına itilmiş olan sosyal dışlanmışları yeniden topluma kazandırmak, sosyal güvenliğin en temel amaçları arasında yer almaktadır (Güzel vd., 2010:67). O Y A L G Ü V E N L İ Ğ İ N F İ N A N M A N I osyal güvenliğin finansmanı; kim, ne kadar, ne üzerinden ve hangi kurum kanalıyla ödeme yapıyor sorularının yanıtlarını içermektedir. Bu soruların yanıtları, sosyal koruma sisteminin amaçları ve sağladığı yardımları da yansıtmaktadır (ILO, 1997:29). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

84 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Günümüzde sosyal güvenliğin finansmanı, sosyal güvenliğin ekonomi ile ilişkisi nedeniyle en çok gündemde olan konulardandır. on yıllarda kapitalist ekonomide küresel düzeyde yaşanan sıkıntılar, sosyal güvenlik sistemlerinin finansmanını da doğrudan etkilemektedir. osyal güvenlik ile ekonomi arasında karşılıklı bir etkileşim bulunduğu yukarıda anlatılmıştır. Tekrarlamak gerekirse, bir yandan sosyal güvenlik ekonomiyi etkilerken öte yandan ücretler, işsizlik (özellikle genç işsizliği), istihdama katılım oranı, kayıt dışı istihdamın düzeyi, bütçe açığı gibi ekonomik etkiler sosyal güvenliğin finansmanını doğrudan etkilemektedir. Ayrıca sistemin kişiler ve riskler açısından kapsamı genişledikçe, sağlanan yardımların düzeyi yükseldikçe, sosyal güvenlik sistemlerinin iç işleyişi, yani sistemlerin gelir ve giderleri arasındaki dengeyi içeren aktüarya alanını oluşturan mali ilişkiler de önem kazanmaktadır (Talas, 1997b:434). on yıllarda sosyal güvenlik harcamaları ve sosyal güvenliğin finansmanı konusundaki küresel tartışmalar, "sosyal güvenliğin maliyetinden" ekonomik büyümeye yatırım ve sosyal bütünleşme tartışmalarına kaymaktadır. Gelişmiş ülkelerde uzun zamandır sosyal güvenliğin maliyetlerini kısmak temel gündem konusu iken, düşük ve orta gelirli ülkelerde sosyal güvenlik harcamaları düzeyinin nasıl artırılacağı ve gerekli mali kaynakların nasıl yaratılacağı temel tartışma konularıdır. Dolayısıyla bütün ülkelerdeki temel soru "nasıl" ve "ne kadar" sorularına odaklanmaktadır. Finansman İlkeleri ve Kaynakları osyal güvenliğin finansmanında genel olarak kabul edilen ilkeler iki temel esasa dayanmaktadır. Bunlardan ilki, sosyal güvenliği toplumsal bir sorun olarak algılamakta, bu nedenle kişinin sosyal güvenliğini sağlama sorumluluğunu topluma yüklemektedir. Bu yaklaşıma göre kişinin sosyal güvenliği, bir topluma ait olmaktan, bir toplumun yurttaşı olmaktan doğan bir hak niteliği taşımaktadır. Böyle bir sistem içinde sosyal güvenliğin finansmanının devletin temel gelirleri olan vergilerle karşılanması esastır (Talas, 1997b:435). osyal güvenliğin finansmanında kabul edilen bir diğer ilke, sosyal güvenliği kişisel bir sorun olarak algılamakta, bu nedenle kişisel sorumluluk esasını benimsemektedir. Bu sistem içinde kişi, kendisinin ve ailesinin ekonomik güvencesini devletten önce düşünmek durumundadır. Bu ilkenin geçerli olduğu sosyal güvenlik sistemlerinde sosyal güvenliğin finansmanı, temelde işçi ve işverenlerden alınan primlerle karşılanmaktadır. Ancak bu sisteme zamanla Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

85 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı devletin katkısı da eklenmiştir. Günümüzde sosyal güvenliğin finansmanı ağırlıklı olarak bu ikinci temel esasa dayalı bir şekilde, üçlü olarak sağlanmaktadır (Talas, 1997b:435). ILO'nun 1952 tarih ve 102 sayılı sosyal güvenliğin asgari normlarına ilişkin sözleşmesi, sosyal güvenliğin finansmanının, düşük gelirli kişilerin ekonomik durumlarını bozmamak ve devletin ve korunacak kişilerin ekonomik durumlarını gözeterek, vergiler veya sosyal sigorta primleri veya her ikisi ile birden karşılanmasını öngörmektedir. Ayrıca primlerin kişisel düzeyde fonlanması, diğer bir deyişle ortak bir fonun oluşturulmamasının bu sözleşmeye aykırı olduğu vurgulanmıştır (ILO, 1997:31). Üçlü Finansman istemi Günümüzde sosyal güvenlik bireyler için temel bir hak, devlet için ise bir görev olarak benimsenmiş olmasına rağmen, finansman açısından kişisel sorumluluğu ön planda tutan sistemler tercih edilmektedir. Bu kapsamda prim oranları ve vergilerin ağırlığı ülkelere göre farklılık göstermekle birlikte, sosyal güvenliğin finansmanı genellikle üçlü bir yapıya, yani işçi ve işverenlerden alınan primlerle devletin katkısına dayanmaktadır. Ancak devlet katkısı genellikle ikinci planda kalmaktadır. İşçi ve İşverenlerin osyal Güvenliğin Finansmanına Katılmaları (Primler) İşçi ve işverenlerin sosyal güvenliğin finansmanına katkısı primler yoluyla gerçekleşmektedir. Hem işçinin hem de işverenin ödeyecekleri primler, işçinin ücretinin yasal olarak belirlenen belirli oranları dâhilinde ödenmektedir. Primler, her sigorta kolu için ayrı ayrı olarak veya tümü için tek bir prim olarak belirlenebilmektedir. Finansmanın primlerle sağlandığı sistemlerde genellikle bir prim tavanı bulunmaktadır ve sağlanacak yardımlar primlerle ilişkilendirilmiştir. Primlerle finansmanın en önemli avantajının, primler ve sağlanan yardımlar arasındaki bağlantının daha görünür olması nedeniyle bireylerin prim ödemeyi vergi ödemeye tercih etmeleri ve bu nedenle gelir toplama potansiyelinin daha yüksek olmasıdır. Öte yandan prim belirlenmesi ve toplanması karmaşık bir yapıyı gerektirebilir. Ayrıca yardımların geçmiş prim miktarları ile ilişkilendirildiği sistemlerde kayıt tutulması gerekliliği, sistemin yönetim maliyetlerini artırmaktadır (ILO, 1997:30). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

86 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Günümüzde genellikle işverenlerin ödedikleri prim oranları ve miktarları işçilerin ödediklerinden daha fazla olma eğilimindedir (Talas, 1997b:439). Hatta ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıkları ve analık sigortalarında olduğu üzere bazı sigorta kollarına ait primlerin tamamı işverenler tarafından ödenmektedir (Güzel vd., 2010:70). İşçi ve işverenlerden alınan primlerin bir tür vergi olduğu da tartışılmaktadır. Bir görüşe göre primler ücretin özel bir biçimi olup işveren tarafından işçiye ödenmek yerine sosyal güvenlik sistemine ödenmektedir. Bu nedenle primlere geri bırakılmış ücret, dolaylı ücret veya sosyal ücret de denmektedir. Bir diğer görüş primleri, matrahı ücret olan bir çeşit tahsis edilmiş vergi olarak görmektedir. Bu görüşe göre primler, tıpkı vergilerde olduğu gibi yasalarla doğmakta, zorunlu tutulmakta ve ödenmemeleri yaptırımlara konu olmaktadır. Vergilerden en önemli farkları yıllık olarak toplanmamaları ve belli bir hizmetin görülmesine ayrılmış olmalarıdır (Talas, 1997b:440). osyal güvenliğin finansmanına işçilerin katılmalarının temel nedeni, bireysel sorumluluk düşüncesine dayanmaktadır. Geçmişte kişisel biriktirimlerle gelecek günlerin risklerini güvence altına almaya çalışan işçilerin, bugün bu görevi üstlenmiş bulunan sosyal güvenlik sistemlerine bu biriktirimlerinin bir bölümünü zorunlu olarak aktarmaları doğal karşılanmalıdır. Ayrıca sosyal güvenlik sisteminin sağladığı yardımlardan en çok yararlanacak olan işçilerin sosyal güvenliğin finansmanına katılmaları da çok doğaldır. Nitekim sosyal sigortalar tarafından karşılanan riskler yalnızca iş yaşamından doğmamakta, iş ile ilişkisi olmayan hastalık, sakatlık, yaşlılık ve ölüm gibi fizyolojik riskleri de içermektedir. Bu nedenle işçi bir anlamda sosyal güvenlik sisteminin sağladığı nimetler için birtakım külfetlere katlanmayı olumlu karşılamalıdır (Talas, 1997b:436; Güzel vd., 2010:69). İşverenlerin sosyal güvenliğin finansmanına katılmalarının temel nedeni, işçinin sosyal güvenliğinin sağlanması ile işverenin işinin doğrudan ilişkili olmasıdır. osyal güvenlik işçinin niteliğini geliştirmek ve mesleğinde istikrarlı çalışmasını sağlamak yoluyla işçinin verimliliğini artırarak işverene yarar sağlamakta, işverenin kârını çoğaltmaktadır. Bu nedenle işverenin elde edeceği kâr için belirli bir fedakârlığa katlanması çok doğaldır. Öte yandan işverenin çalıştırdığı işçilerin doğrudan işten kaynaklanan iş kazaları ve meslek hastalıkları yönünden korunması konusundaki yasal düzenlemelerde işverenlerin açık bir sorumluluğu bulunmaktadır. İşverenlerin sosyal güvenliğin finansmanına katılması, işletmeler arasındaki rekabet eşitliğini de sağlamaya katkıda bulunmaktadır. Ayrıca sosyal güvenliğin Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

87 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı beşerî sermayeyi koruma amacı, işverenlerin sosyal güvenliğin finansmanına katılmasını haklı kılmaktadır. Ancak işverenin sosyal güvenliğin finansmanına katılması çoğu zaman yalnızca görüntüde olmaktadır. Çünkü işverenler sosyal güvenlik harcamalarını ya fiyatlara ya da ücretlere yansıtır. osyal güvenlik harcamalarının fiyatlara yansıtıldığı durumda sosyal güvenliği işverenler yerine tüketiciler, maliyetlere yansıtıldığı durumda ise işçiler ödemektedir (Talas, 1997b: ; Güzel vd., 2010:70). Devletin osyal Güvenliğin Finansmanına Katkısı Günümüzde devletin sosyal güvenliğin finansmanına katılması neredeyse genel bir kural hâline gelmiştir. Devlet çok farklı yollarla sosyal güvenliğin finansmanına katılmaktadır. Primlere benzer ödemelerde bulunmak, sosyal güvenlik kurumlarının yönetim giderlerini karşılamak, sosyal sigorta kollarının açıklarını kapatmak, vergi indirimi veya kolaylığı sağlamak bu yolların başlıcalarıdır (Dilik, 1992: ; Güzel vd., 2010:70-71). Devletin sosyal güvenliğin finansmanına katılmasının birçok nedeni bulunmaktadır. En önemli neden kuşkusuz sosyal güvenlik hakkı sağlamanın devlete anayasa tarafından verilmiş bir görev olmasıdır. Toplum sağlığının korunması, hasta, çocuk ve yaşlılara yardım edilmesi devletin en önemli görevleri arasındadır. Üstelik devlet çağdaş sosyal güvenlik sistemleri kurulmadan önce de sosyal yardımlar yoluyla bu hizmetleri belli ölçülerde yerine getirmekte idi. Devletin sosyal güvenliğin finansmanına katılması, bu harcamaların sosyal güvenlik adı altında yapılmasından başka bir şey değildir. Diğer yandan devletin finansmana katılması, prim oranlarını daha makul bir düzeyde tutup, bir yandan ulusal ekonomi için istenmeyen boyutlara ulaşmasını engellemekte, öte yandan prim tahsilatını kolaylaştırmaktadır. Devlet, finansmana katılarak sağlanacak yardımların düzeyini hem güvence altına alır hem de artırır. Genellikle kazançlar üzerinden eşit olarak ödenen primler özellikle düşük gelirli işçiler için dezavantaj oluşturmaktadır. Bu nedenle devlet ücretin belirli bir oranında alınan primler yerine, artan oranlı vergi gelirleri ile finansmana katıldığında, sosyal güvenliğin finansmanında adaleti sağlama yönünde önemli bir adım atmış olmaktadır. Ayrıca son yıllarda gündemde olan küresel ekonomik kriz, devlet katkısının önemini artırmaktadır (Talas, 1997b: ; Güzel vd., 2010:71; ILO, 2010). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

88 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Türkiye'de devletin sosyal güvenliğin finansmanına katkıda bulunması yakın zamana kadar yalnızca sosyal güvenlik sistemimizdeki açıkların bütçeden kaynak transferi yoluyla karşılanmasına dayalı idi. Devlet, ilk kez 1999 yılında 4447 sayılı yasayla sosyal güvenliğin finansmanına primlere benzer bir yöntemle katılmaya başlamıştır. Bu uygulama 5510 sayılı Yasa ile sürdürülmüştür. Ancak Türkiye'de sosyal güvenlik alanında yakın dönemde yaşanan dönüşüm osyal Güvenlik Kurumunun açıklarını kapatmaya yetmemiştir. GK verilerine göre 2010 yılında Kurumun açığı milyondur. Aynı yıl için Kuruma milyon bütçe transferi yapılmıştır yılında bütçe transferinin GYİH içindeki payı %5'tir. Vergilerle Finansman istemi osyal güvenliğin finansmanı için tercih edilen bir diğer yöntem, vergilerle finansman yöntemidir. Bazı ülkelerde belirli vergiler sosyal güvenlik finansmanına ayrılırken, bazılarında genel vergi gelirleri finansman kaynağı olabilmektedir. Bu finansman sistemi konusunda öncü olan Yeni Zelanda, 1938 yılından son yıllara kadar sosyal güvenlik sisteminin finansmanını sadece vergilerle sağlamıştır. Vergilerle finansman konusunda en önemli adım, ulusal sosyal güvenlik sistemlerinin oluşumuna da öncülük eden 1942 tarihli ünlü Beveridge Raporu olmuştur. Geniş, kapsamlı ve sistematik bir sosyal güvenlik modeliyle toplumun yoksulluk sorununun çözümlenebileceğini ortaya koyan model, istisnasız tüm nüfusu kapsama almış ve maktu bir sosyal yardım yapmıştır (1). Vergilerle finanse edilen sosyal koruma sistemlerinin sosyal sigorta sistemleri yoluyla finanse edilenlere oranla yoksulluğu daha etkili bir şekilde ortadan kaldırdığı belirtilmektedir. Çünkü yardımlar genellikle sabittir ve çoğunlukla iş gücüne katılamayan veya katılsa bile prim ödeme olasılığı çok kısıtlı olan kişilere yapılmaktadır. Bu nedenle gelir dağılımına ve özellikle mali yükün kuşaklar arasında yeniden dağıtılmasına etkisi çok daha kısa dönemde ve şeffaf bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Öte yandan vergilerle finanse edilen sistemlerin daha maliyetli ve bu sistemlerde yapılan yardımların daha düşük olduğunu da belirtmekte yarar vardır. Bu dezavantajdan korunmak için vergilerle finanse edilen Avustralya osyal Güvenlik istemi, sağladığı tüm yardımlar için gelir testi uygulamaktadır. Böylece, bazen sosyal yardım sistemi olarak da adlandırılmasına rağmen, sadece yüksek gelirlileri kapsam dışında bırakarak, diğer vatandaşlar için vergilerle finanse edilen Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

89 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı diğer sistemlere oranla daha yüksek yardımlar sağlamayı başarmaktadır (ILO, 1997:30). osyal güvenlik finansmanı için kullanılacak olan vergiler dolaysız veya dolaylı vergiler olabilmektedir. Böyle bir durumda sosyal güvenliğin finansmanı eğitim ve sağlıkta olduğu üzere sosyal harcamaların bir bileşeni durumundadır. Ancak vergilerle finanse edilen sistemlerde, tütünden alınan verginin sağlık harcamaları için kullanılmasında olduğu üzere bazı spesifik vergiler, doğrudan sosyal güvenlik finansmanı için tahsis edilebilmektedir (ILO, 1997:30). Genel vergilerle finansman genellikle sosyal güvenlik yardımlarının tüm nüfusu kapsadığı durumlarda tercih edilmektedir. Kanada, Danimarka ve Yeni Zelanda'daki tüm nüfusu kapsayan yaşlılık sigortası ile İngiltere ve İtalya'daki tüm nüfusu kapsayan ulusal sağlık hizmetleri sistemleri en iyi örneklerdir. Belirli bir gelir testi ile hak kazanılan sosyal yardımlar da genel vergilerle finanse edilmektedir. Bu yardımlar ulusal düzeydeki dayanışmanın ifadesidir ve toplumun bir üyesi olmaktan doğan haklardır. Bu nedenle birçok ülkede sağlık hizmetlerinin sunumu, çocuklar için yapılan nakdi ödemeler ve düşük gelirli bireylerin desteklenmesi kamu bütçesi ile finanse edilmektedir (ILO, 1997:30). Ayrıca her iki modelin unsurlarını içeren karma sistemler de bulunmaktadır. Finansman Yöntemleri osyal güvenliğin mali yükünün kuşaklar arasında yeniden dağıtımını amaçlayan finansman yöntemleri başlıca iki türü içermektedir. Birincisi fon biriktirme (kapitalizasyon), diğeri ise dağıtım yöntemidir. Biriktirme (Kapitalizasyon) yöntemi Bu yöntem her sigortalının ileride karşılaşabileceği riskler için kendi çabaları ile bugünden fon biriktirmesi esasına dayalıdır. Fon biriktirme bireysel olabileceği gibi toplu da olabilmektedir. Kişisel biriktirim söz konusu olduğunda, sigortalı adına ödenen primler sigortalının kendi kişisel hesabında biriktirilir ve ileride kendisi için yapılacak ödemeler bu hesaptan karşılanır. Kişisel biriktirim dayanışma ve riskleri dağıtma ilkelerine aykırı olduğundan, tercih edilme sıklığı azalmaktadır. Toplu biriktirme yönteminde ise sosyal güvenlik kurumuna ödenen bütün primler ortak bir fonda toplanmaktadır. osyal güvenlik sistemi kapsamında yapılması gereken ödemeler bu fondan karşılanmaktadır. Büyük rakamlara ulaşan Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

90 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı bu fonda biriken paralar çeşitli şekilde işletilerek ek gelir sağlanma yoluna gidilmektedir (Talas, 1997b:444; Güzel vd., 2010:73). Bu yöntem genellikle maluliyet, yaşlılık ve ölüm gibi uzun vadeli sigorta kolları için daha elverişlidir. Ancak bu yöntemde yaşlılık sigortası için istenen primler genellikle daha yüksek olmaktadır. Çünkü bu amaçla toplanan primler yalnızca bugünkü yaşlılık aylıklarını değil, bugün prim ödeyenlerin gelecekte alacakları aylıkları da kapsamaktadır. Bu nedenle daha yüksek olan prim oranları prim toplamayı güçleştirebilmektedir. Bu yöntemde toplanan fonlar, yüksek enflasyonun görüldüğü ülkelerde değer kaybetme riski ile karşı karşıyadırlar. Devalüasyon da fonların değer kaybetmesine yol açmaktadır. Ayrıca büyük rakamlara ulaşan fonlar üretim alanının dışında kalarak, kısmen dondurulmaktadır. Bütün bu nedenlerle son yıllarda biriktirim yönteminin yerini kuşaklar arasındaki dayanışmayı öne çıkaran dağıtım yöntemi almaktadır (Talas, 1997b:445). Dağıtım (pay-as-you-go) yöntemi Bu yöntem bir yılın gelirleri ile o yılın harcamalarının karşılanması esasına dayalıdır. Bu nedenle gelirler ile giderler arasında belirli bir denge kurulması önemlidir. Bu yöntemde hâlen çalışan aktif sigortalıların ödedikleri primler, aynı dönemdeki pasif sigortalılar (sistemden aylık veya gelir alanlar) veya bunların hak sahiplerine yapılacak ödemeleri karşılar. Hâlen prim ödeyenler ise gelecekte sistemden yararlanmaya hak kazandıklarında, izleyen sigortalı kuşağın ödeyecekleri sigorta primleri ile finanse edileceklerdir. Bu nedenle bu sistem nesiller arası dayanışmayı sağlamaktadır. Bu yöntemde beklenilmeyen harcamaları karşılayabilmek için yedek fonlar (ihtiyat fonları) oluşturmak söz konusu değildir. Ancak yaşlılık ve maluliyet sigortaları söz konusu olduğunda yedek fonlar oluşturmayı benimseyen dağıtım yöntemleri de bulunmaktadır. Yedek fon öngörmeyen dağıtım yöntemine "tam dağıtım yöntemi", öngörenlere ise "yumuşak dağıtım yöntemi" adı verilmektedir. Günümüzde hastalık, analık, işsizlik, iş kazaları ve meslek hastalıkları gibi kısa dönemli sigorta kolları için yaygın olarak tam veya eksik dağıtım yöntemi tercih edilmektedir. Ayrıca para değerindeki düşüşlerin doğuracağı sakıncalardan korunmak için yaşlılık sigortasında da dağıtım yöntemi yaygın olarak benimsenmektedir (Talas, 1997b:443; Güzel vd., 2010:74; ILO, 1997:41, 50). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

91 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Dağıtım yönteminin en önemli avantajı uygulamanın sade ve kolay olmasıdır. Bu yöntemde kapitalizasyon yönteminde gözlenen toplanan fonların işletilmesi, karmaşık hesaplama işlemleri ve para değerinin düşmesi gibi sorunlar yoktur. osyal güvenlik sistemi kapsamında sağlanacak yardımlar bir kez saptandıktan sonra, primlerin oranlarını belirlemek oldukça kolaydır. Ayrıca primler ücrete bağlı olduğundan sosyal güvenlik katkılarının hayat pahalılığı değişmelerine kolaylıkla ayarlanabilmesini de sağlar. Dağıtım yönteminin işlerliğinin prim ödeyenlerin sayısı ile yardım alanların sayısı arasındaki dengeye bağlı olduğu unutulmamalıdır. Prim ödeyenlerin sayısının yardım alanların sayısından fazla olması durumunda, prim miktarlarının azaltılması veya yardımların artırılması söz konusu olabilir. Tersi durumda finansman sorunu ortaya çıkmaktadır. Finansman sorunu ortaya çıktığında ya primleri artırmak ya da yardımları azaltmak gerekeceğinden istenmeyen sonuçların doğması kaçınılmazdır. on yıllarda işsizlik ve yaşlı nüfusun artması gibi durumlar sosyal güvenliğin gelirlerini azaltarak giderlerini artırdığından sosyal güvenliğin finansmanında vergilerin önemini artırmaktadır. Dağıtım yönteminin en önemli sakıncası, yaşlılık sigortasının ilk dönemlerinde zor işlemesidir. Çünkü bu sigorta kolundan yararlanacak kişilerin sayısı ilk yıllarda artma eğilimi göstermekte, bu durum gelirlerin harcamaların altına düşmesine neden olarak finansman sorunu doğurabilmektedir (Talas, 1997b:444; Güzel vd., 2010:75). ÖDEV 1: osyal güvenliğin çağdaş ilkeleri nelerdir? Tartışınız. ÖDEV 2: osyal sigortaların temel ilkeleri nelerdir? Tartışınız. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

92 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Dünyada yoksulluk sorunu henüz çözülememiştir. Üstelik kapitalizmin bugün yaşanan neoliberal dönemi yoksulluk sorununu daha da artırmakta, ekonomik ve sosyal f t» eşitsizlikleri çoğaltmaktadır. Gelişmiş ülkelerde de gözlenen bu eşitsizlikler, ülkelerin kendi içerisinde olduğu gibi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında da artmaktadır. Ayrıca M 2008 yılı sonunda baş gösteren küresel ekonomik kriz hem yoksulluğu hem de eşitsizlikleri daha da ağırlaştırmıştır. Bu nedenlerle, sosyal güvenlik politikalarının sosyal güvenliğin çağdaş ilkeleri doğrultusunda belirlenip uygulanması ve sosyal güvenlik için yeni finansman kaynağı yaratmak, sosyal güvenliğin hâlâ en sıcak gündem maddelerindendir. osyal güvenliğin çağdaş ilkeleri ünlü Beveridge Raporu ile ortaya konmuştur. Bu ilkeler sosyal güvenliğin kişiler ve riskler yönünden genişletilip yaygınlaştırılması, sosyal güvenlik sistemi yönetiminde birlik ve tekniklerinde bütünlük ile devletin sosyal güvenliğin finansmanına katılmasıdır. osyal güvenliğin esasını oluşturan sosyal sigortaların dayandığı temel ilkeler de önemlidir. Bu ilkeler; sosyal risklere karşı sosyal koruma sağlamak, toplumun bireyleri arasındaki dayanışmayı artırmak, sosyal denkleştirmeye katkıda bulunmak ve zorunluluk ilkeleridir. osyal güvenliğin kaynakları, uluslararası ve ulusal düzeyde olmak üzere ayrı olarak ele alınıp incelenmektedir. Tüm ulusların ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamlarının odak noktasını oluşturan sosyal güvenliğin ekonomik, demografik ve sosyolojik boyutları bulunmaktadır. osyal güvenliğin finansmanı; kim, ne kadar, ne üzerinden ve hangi kurum kanalıyla ödeme yapıyor sorularının yanıtlarını içermektedir. Bu soruların yanıtları, sosyal koruma sisteminin amaçları ve sağladığı yardımları da yansıtmaktadır. osyal güvenliğin finansmanında genel olarak kabul edilen ilkeler iki temel esasa dayanmaktadır. Bunlardan ilki, sosyal güvenliği toplumsal bir sorun olarak algılamakta, bu nedenle kişinin sosyal güvenliğini sağlama sorumluluğunu topluma yüklemektedir. Böyle bir sistem içinde sosyal güvenliğin finansmanının devletin temel gelirleri olan vergilerle karşılanması esastır. osyal güvenliğin finansmanında kabul edilen bir diğer ilke, sosyal güvenliği kişisel bir sorun olarak algılamakta, bu nedenle kişisel sorumluluk esasını benimsemektedir. Bu ilkenin geçerli olduğu sosyal güvenlik sistemlerinde sosyal güvenliğin finansmanı, temelde işçi ve işverenlerden alınan primlerle karşılanmaktadır. Ancak bu sisteme zamanla devletin katkısı da eklenmiştir. Günümüzde sosyal güvenliğin finansmanı ağırlıklı olarak bu ikinci temel esasa dayalı bir şekilde, üçlü olarak sağlanmaktadır. osyal güvenliğin mali yükünün kuşaklar arasında yeniden dağıtımını amaçlayan finansman yöntemleri başlıca iki türü içermektedir. Birincisi fon biriktirme (kapitalizasyon), diğeri ise dağıtım yöntemidir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

93 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı D E Ğ E R L E N D İ R M E O R U L A R I 1. Aşağıdakilerden hangisi sosyal güvenliğin çağdaş ilkelerinden biri değildir? a) osyal güvenliğin kişiler açısından yaygınlaştırılması Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan "bölüm sonu testi" bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. \ J b) osyal güvenliğin riskler açısından yaygınlaştırılması c) Yönetimde birlik d) Kişisel tasarrufları özendirmek e) Devletin sosyal güvenliğin finansmanına katılması 2. Aşağıdakilerden hangisi sosyal sigortaların dayandığı temel ilkeler arasında yer almamaktadır? a) osyal koruma ilkesi b) Dayanışma ilkesi c) Gönüllülük ilkesi d) osyal denkleştirme ilkesi e) Zorunluluk ilkesi 3. Aşağıdakilerden hangisi sosyal güvenliğin ulusal hukuk kaynaklarından biri değildir? a) Anayasa b) Yasa c) Tüzük d) İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi e) Yargı kararları 4. osyal güvenlik hakkını evrensel düzeyde kabul eden ilk belge olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi hangi yılda kabul edilmiştir? a) 1952 b) 1941 c) 1948 d) 1965 e) 1950 Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28

94 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı 5. Aşağıdaki uluslararası belgelerden hangisi sosyal güvenliğin asgari esaslarını benimseyip sosyal güvenlik kapsamına alınacak riskleri dokuz başlık altında sıralamıştır? a) Atlantik Paktı b) ILO'nun 102 sayılı osyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin özleşmesi c) Avrupa osyal Şartı d) İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi e) Filadelfiya Bildirgesi 6. Aşağıdakilerden hangisi ekonomik sistemin sosyal güvenlik üzerindeki etkisini gösteren bir durum değildir? a) Nüfusun yaşlanması b) İşsizlik oranları c) Ekonomik kriz d) Enflasyon düzeyi e) Enformel istihdamın düzeyi 7. Demografik veriler aşağıdaki durumların hangisi için önemli değildir? a) Emeklilik yaşının belirlenmesi b) osyal güvenlik sisteminden bağımlı olarak yararlananların oranı c) osyal güvenlik sisteminin aktif pasif dengesi d) Aile ödeneklerinin belirlenmesi e) İşsizlik ödeneğinin belirlenmesi 8. Aşağıdakilerden hangisi sosyal güvenliğin temel finansman kaynaklarından biri değildir? a) İşçi primleri b) İşveren primleri c) Devletin vergilerle finansmanı d) Borçlanma e) Devletin sosyal güvenlik sisteminin finansman açıklarını kapatması Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

95 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı 9. Aşağıdakilerden hangisi finansmanı yalnızca işverenler tarafından karşılanan risklerden biridir? a) Hastalık b) İş kazaları ve meslek hastalıkları c) Yaşlılık d) Maluliyet e) Ölüm 10. Aşağıdaki sosyal risklerin hangisi için dağıtım yöntemi genellikle tercih edilmeyen bir yöntemdir? a) Hastalık b) Analık c) İşsizlik d) Yaşlılık e) İş kazaları ve meslek hastalıkları Cevap Anahtarı: 1-D, 2-C, 3-D, 4-C, 5-B, 6-A, 7-E, 8-D, 9-B, 10-D Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 30

96 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Y A R A R L A N I L A N V E B A Ş V U R U L A B İ L E C E K D İ Ğ E R K A Y N A K L A R Başbakanlık (2005). osyal Güvenlik Reformu: orunlar ve Çözüm Önerileri. Ankara Dilik, ait (1992). osyal Güvenlik. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. Fişek, Gürhan, Özşuca, Şerife Türcan ve Şuğle, Mehmet Ali (1998).osyal igortalar Kurumu Tarihi K - Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı. Gerek, Nüvet / Oral, Abdurrahman İlhan (2006). osyal Güvenlik Hukuku, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını. Güzel, Ali (2005). "Türk osyal Güvenlik isteminde Öngörülen Reform Mevcut orunlara Çözüm Mü?", Çalışma ve Toplum, C.4,.7, s Güzel, Ali (2006). "osyal Güvenliğin Evrensel Değerleri ve Yeni Liberal Reformlar", TE-İŞ Dergisi, Kasım, s Güzel, Ali/Okur, Ali Rıza/ Caniklioğlu, Nurcan (2010). osyal Güvenlik Hukuku (13.Bası). İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım. ILO (1997). ocial ecurity Financing. ILO, Geneva. ILO (2010a). World ocial ecurity Report: Providing Coverage in Times o f Crisis and B eyond ILO, Geneva:ocial ecurity Department. ILO (2010b).Global Employment Trends.Geneva. ILO (2010c). Global Employment Trends for Youth: pecial Issue on The Impact of The Global Economic Crisis on Youth. Geneva. ILO (2010d). World of Work Report 2010: From One Crisis to the Next? (Geneva: International Institute of Labour tudies). ILO (2011). ocial ecurity fo r ocial Justice and a Fair Globalization. ILO, Geneva. Şakar, Mümtaz (2011). Meslek Yüksekokulları İçin İş Hukuku ve osyal Güvenlik Hukuku. (Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3.Baskı), İstanbul: Beta. Talas, Cahit (1953). osyal Güvenlik ve Türk İşçi igortaları Ankara. Talas, C. (1990).Toplumsal Politika. Ankara:İmge Kitabevi. Talas, Cahit (1992). Türkiye'nin Açıklamalı osyal Politika Tarihi (l.baskı), Ankara: Bilgi Kitabevi. Talas, Cahit (1997). Toplumsal Ekonomi Çalışma Ekonomisi (7.Baskı), Ankara: İmge Kitabevi. Tuncay, Can (1998). osyal Güvenlik Hukuku Dersleri. (8.Bası), İstanbul: Beta. Tuncay, Can ve Ekmekçi, Ömer (2009). Yeni Mevzuat Açısından osyal Güvenlik Hukukunun Esasları. (2.Bası), İstanbul: Legal Yayıncılık. World Bank (1994). Averting the Old Age Crisis: Policies to Protect the Old and Promote Growth, A World Bank Policy Research Report. Washington DC: Oxford UniversityPress, /IB/1994/09/01/ /Rendered/PDF/multi page.pd f (Erişim tarihi: ). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 31

97 osyal Güvenliğin Çağdaş İlkeleri, Kaynakları ve Finansmanı Yenimahalleli Yaşar, Gülbiye (2009/2010). Ekonomik Kriz ve Türk osyal Güvenlik istemi: Yeterli Koruma ağlayabildik mi? Eğitim Bilim Toplum, 8 (29): Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 32

98 İŞ KAZAI VE MELEK HATALIĞI, HATALIK VE ANALIK İGORTALARI İş Kazası ve Meslek Hastalıkları igortası Hastalık igortası Analık igortası OYAL GÜVENLİK İTEMİ Doç. Dr. Gülbiye Y. Yaşar LU Û z 'u * Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Türk osyal Güvenlik istemi'nde sigortalılara sağlanan kısa vadeli sigorta türlerini sıralayabilecek, İş kazası ve meslek hastalıkları sigortasını ve bu kapsamda sağlanan yardımları açıklayabilecek, Hastalık sigortasını ve bu kapsamda sağlanan yardımları öğrenebilecek, Analık sigortasını ve bu kapsamda sağlanan yardımları açıklayabileceksiniz. Ü NİTE 4

99 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları G İ R İ Ş 5510 sayılı Yasa, sigortalılara sağlanan hakları kısa vadeli sigorta hükümleri ve uzun vadeli sigorta hükümleri olarak iki başlık altında ele almıştır: ayırmıştır. Kısa vadeli sigorta hükümleri, iş kazası ve meslek hastalıkları, hastalık ve analık sigortası kollarını kapsamaktadır (m.13-25). Önceki sistemde ayrı olarak düzenlenmiş olan bu kollar, 5510 sayılı Yasa ile âdeta tek bir sigorta kolu gibi düzenlenmiş, ancak sağlanacak yardımlar konusunda ayrı hükümlere yer verilmiştir (Caniklioğlu, 2006:52). Kısa vadeli sigorta kollarının ortak özelliği, kısa vadede ortaya çıkan riskleri kapsaması ve fon biriktirme esasına dayanmamasıdır (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:263). Burada kısa vadeli sigorta kolları için dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, kısa vadeli sigorta uygulamalarını doğuran risklerin sağlık ve bakım boyutunun 5510 sayılı Yasada Genel ağlık igortası başlığı altında ayrıca düzenlenmiş olmasıdır. Bu nedenle kısa vadeli sigorta kollarının sadece parasal boyutu, kısa vadeli sigortalar başlığı altında düzenlenmiştir. Böylece parasal yardımlar ile sağlık yardımları farklı sigorta uygulamalarının kapsamına alınmıştır. İşsizlik sigortası da kısa vadeli sigorta türlerinden biridir. Ancak daha önce belirtildiği gibi işsizlik sigortası 5510 sayılı Yasa ile değil, 4447 sayılı Yasa ile ayrı olarak düzenlenmiştir. Genel sağlık sigortası ve işsizlik sigortası 6. Bölüm'de ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. İ Ş K A Z A I V E M E L E K H A T A L I Ğ I İ G O R T A I Dünyada modern anlamda sosyal güvenliğin gelişmesi sürecinde ilk çabalar, ağırlıklı olarak iş kazası ve meslek hastalıklarının doğurduğu zararların tazminine ilişkindir. İş kazası ve meslek hastalığı, mesleki riskler olarak tanımlandıkları ve bazı ortak özelliklere sahip oldukları için aynı sigorta kolu içerisinde düzenlenmişlerdir. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 2

100 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları İş kazası ve meslek hastalığını birbirinden ayıran en önemli fark, iş kazasının ani bir olay sonucu, meslek hastalığının ise uzun bir zaman süreci içerisinde yavaş yavaş ilerleyerek ortaya çıkmasıdır. Türkiye'de ilk kez 1945 tarih ve 4772 sayılı "İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları ve Analık igortası Kanunu" ile iş kazaları ve meslek hastalıkları konusunda genel nitelikli bir koruma gündeme gelmiştir. Daha sonra bu Kanun 1964 tarih ve 506 sayılı osyal igortalar Kanunu içine dâhil edilmiştir yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı G Yasası'nın maddeleri ile yeniden düzenlenerek, kamu çalışanları dışında kalan bağımlı ve bağımsız çalışanları kapsamına almıştır. Böylece ülkemizde önemli bir yenilik yapılarak bağımsız çalışanlar da iş kazası ve meslek hastalıkları yönünden sigortalı olmuşlardır. İş kazası ve meslek hastalıkları, çalışma hayatının en önemli sorunlarından biridir. Uluslararası Çalışma Örgütü'ne göre, 2003 yılında dünya genelinde 'i ölümlü, 337 milyonu yaralanmalı iş kazası meydana gelmiştir. Aynı yıl meslek hastalığı sonucu ölüm 1,95 milyondur. Her gün 'den fazla insanın iş kazası sonucu yaralandığı, çalışanın ise meslek hastalığı sonucu hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir (Karadeniz, 2012). İş kazası ve meslek hastalıklarının ekonomik maliyeti dünya millî gelirinin %5'ine ulaşmıştır. Ölümle sonuçlanan iş kazaları ve meslek hastalıklarının çoğu, Asya Pasifik ve Güneydoğu Asya ülkelerinde gözlenmektedir. Küreselleşme ile sanayileşmenin getirdiği tehlikeler gelişmiş ülkeler tarafından gelişmekte olan ülkelere taşındığından, gelişmekte olan ülkelerde görülen iş kazası ve meslek hastalıkları sayısı artmaktadır. Buna rağmen gelişmekte olan ülkelerde hem kaza veya hastalık öncesinde hem de sonrasında sosyal koruma oldukça yetersizdir. Tarımda çözülme nedeniyle kırsal kesimden kente hızlı göç, eğitim seviyesi düşük işçilerin mevcut işlere uyarlanamaması, uluslararası firmaların ağ işletmelerinde olumsuz koşullarda çalışma, yaygın enformel sektör ve yetersiz iş denetimi, gelişmekte olan ülkelerde iş kazaları ve meslek hastalıklarının artışının en önemli nedenleri arasındadır (Karadeniz, 2012). osyal Güvenlik Kurumu (GK) verilerine göre Türkiye'de 2010 yılında toplam iş kazası meydana gelmiş, bunların sonucunda kişi yaşamını yitirmiş, Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 3

101 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları kişi sürekli iş göremez durumuna düşmüştür. İş kazaları ve meslek hastalıkları istatistiklerindeki eksiklikler, iş denetimlerindeki yetersizlikler ve kayıt dışı istihdam nedeniyle bu rakamların daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. İş denetiminde niceliksel yetersizlik, işçilerin eğitim seviyesinin yetersizliği, iş sağlığı ve güvenliği alanında yetişmiş uzman personel sayısının azlığı, mevzuatın iş sağlığı ve güvenliği hükümleri açısından küçük işletmeleri dışlaması, küçük ve orta ölçekli işletmelerin gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uymaması, kayıt dışı istihdam, taşeronlaşma gibi sorunlar Türkiye'de iş kazası ve meslek hastalıklarının azaltılmasına engel olmaktadır. Türkiye'de mevcut iş sağlığı ve güvenliği düzenlemeleri ile iş kazaları ve meslek hastalıkları sigortası çalışanların önemli bir kısmını kapsam dışında bırakmıştır tarih ve 6331 sayılı yeni ve ilk İş ağlığı ve Güvenliği Yasası, iş sağlığı ve güvenliği koruma ağını genişletmiştir. İş Kazası Kavramı İş kazası, "sigortalının işverenin otoritesi altında bulunduğu sırada gördüğü iş veya işin gereği dolayısıyla ani ve dıştan gelen bir etkenle, onu bedenen ve/veya ruhen zarara uğratan olay" olarak tanımlanmaktadır (Şakar, 2011:239) sayılı Yasa'nın 13.maddesi iş kazasını tanımlamaktan öte, hangi hâl ve durumda meydana gelen kazanın iş kazası sayılacağını düzenlemiştir. 13. maddeye göre iş kazası; igortalının iş yerinde bulunduğu sırada, İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, 5510 sayılı Yasa'nın 4/I, a kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, igortalıların, iş verence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olay olarak tanımlanmaktadır. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 4

102 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları İş Kazasının Unsurları 5510 sayılı Yasa'ya göre bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için; kazaya uğrayanın 5510 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılması, sigortalının kazaya uğraması, sigortalının uğradığı kaza sonucu bedensel veya ruhsal bir zarara uğraması, kaza ile sigortalının uğradığı zarar arasında uygun bir nedensellik bağının bulunması gereklidir. igortalı Olma İş kazasından söz edebilmek için kazaya uğrayan kişinin 5510 sayılı Yasa'nın 4/I, a ve b bentleri kapsamında hizmet akdi veya bağımsız olarak çalışan sigortalı olması gereklidir sayılı Yasa'nın 4. maddesi uyarınca, Yasanın kısa vadeli sigorta kollarına ilişkin hükümleri, 4/I,c kapsamındaki kamu görevlileri için uygulanmaz. Bu nedenle kamu görevlileri iş kazası ve meslek hastalığı sigortası kapsamında değildir. Ancak 5510 sayılı Yasa'nın 5. maddesinde haklarında iş kazası ve meslek hastalığı sigortasının uygulanacağı sayılan sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışanlar, çıraklar, Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerler kapsam altındadır. igortalının Kazaya ve Zarara Uğraması İş kazasından söz edebilmek için kazanın aniden veya çok kısa bir zaman aralığı içinde meydana gelmesi ve sigortalıyı bedenen veya ruhen zarara uğratması veya ölüme sebebiyet vermesi gereklidir. Bir kazanın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için kazanın 5510 sayılı Yasa'nın 13. maddesinde belirtilen durumlarda meydana gelmesi gereklidir. 13.maddesinde belirtilen durumlarda gerçekleşen kaza, sigortalıyı bedenen veya ruhen bir zarara uğratması koşuluyla iş kazası sayılmaktadır. igortalıyı bedenen veya ruhen zarara uğratan veya ölümüne neden olan olayın, iş yerinde patlama, bir maddenin çarpması, elektrik çarpması, yangın, yüksekten düşme gibi dıştan gelen bir etkenle meydana gelmiş olması gerekir. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 5

103 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları Dıştan gelen olayın sigortalı tarafından istenilmemiş, arzu edilmemiş veya iradesi dışında gerçekleşmiş olması da gereklidir. Ancak bazı yazarlara göre, sigortalının kastı, bir olayın iş kazası sayılmasına engel değildir sayılı Yasa'nın 22. maddesi iş kazasının sigortalının kendi kusurlu iradesi ile dâhi meydana gelebileceğini belirtmektedir. Kaza ile Zarar Arasında Uygun Nedensellik Bağının Bulunması Bir kazanın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için iki yönden uygun nedensellik bağının kurulması gereklidir. Öncelikle sigortalının gördüğü işle kaza arasında bir bağlantının olması gereklidir. Olayların normal akışına ve genel hayat deneyimlerine göre meydana gelen kaza, sigortalının gördüğü işin bir sonucu olmalıdır. İkinci olarak, uygun nedensellik bağının kaza ile sigortalının bedenen veya ruhen uğradığı zarar veya ölüm arasında da bulunması gereklidir. Ancak sigortalının bedenen veya ruhen uğradığı zarar veya ölümün, olayların normal akışına ve genel yaşam deneyimlerine göre meydana gelen olay sonucu ortaya çıktığının ispat edilmesi gereklidir. İş Kazasının Bildirimi ve Tespiti İş kazasının işveren tarafından derhal yetkili kolluk kuvvetlerine bildirilmesi gereklidir. İşveren ayrıca en geç kazadan sonraki üç iş günü içerisinde osyal Güvenlik Kurumuna da doğrudan veya taahhütlü posta ile kazayı bildirmek zorundadır. 4/I, b kapsamında bağımsız çalışanlardan kazaya uğrayanlar kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla, rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç iş günü içinde doğrudan veya taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorunludur. Kuruma bildirilen kazanın iş kazası sayılıp sayılmayacağı, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri kanalıyla soruşturma yapılabilir. oruşturma sonunda olayın iş kazası olduğu anlaşılırsa ona göre işlem yapılır. oruşturma sonunda olayın iş kazası olmadığı sonucuna varılırsa, Kurumca bu olay için yersiz olarak yapılan ödemeler 96. madde hükmüne göre tahsil edilir. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 6

104 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları Bazen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı konusunda anlaşmazlığa düşülebilir. Bakanlık olayın iş kazası olduğunu kabul etmezse, iş mahkemelerinde tespit davası açılabilir. Bu durumda olayın iş kazası olup olmadığına yargı karar vermektedir. Meslek Hastalığı Kavramı Meslek hastalığı, mesleki bir faaliyetin yürütülmesi sırasında veya bazı işlerde sürekli çalışma sonucunda ortaya çıkan hastalıklardır. Önemli olanhastalığın yapılan faaliyetlerle doğrudan ilişkili bir şekilde ortaya çıkmasıdır (Güzel vd., 2010:343) sayılı Yasa'ya göre meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük hâlleridir (m.14). Meslek hastalığı, işten ayrıldıktan sonra meydana çıkmış ve sigortalı olarak çalıştığı işten kaynaklanmış ise, sigortalının 5510 sayılı Kanun'la sağlanan haklardan yararlanabilmesi için, eski işinden fiilen ayrılmasıyla hastalığın meydana çıkması arasında bu hastalık için Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikte belirtilen süreden daha uzun bir zamanın geçmemiş olması şarttır (m.14). Meslek Hastalığının Unsurları Bir hastalığın meslek hastalığı olarak nitelendirilmesi için; meslek hastalığına yakalanan kişinin 5510 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılması, sigortalının bedensel veya ruhsal özürlülük durumuna düşmesi, geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük hâlinin yürütülen işin sonucu olarak ortaya çıkması, meslek hastalığının belirli bir zaman diliminde meydana gelmiş olması gereklidir. igortalı Olma Meslek hastalığına yakalanan sigortalı, meslek hastalığı yardımlarından yararlanabilmek için iş kazası ile ilgili olarak açıklanan sigortalı olma şartlarına sahip olmalıdır. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 7

105 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları Hastalık veya akatlığın Yürütülen İşin onucu Olarak Ortaya Çıkması Meslek hastalığı iş kazasından farklı olarak, belirli bir mesleğin veya işin nitelik ve yürütüm şartlarına uzunca bir süre maruz kalınması sonucunda ortaya çıkmalıdır. Diğer bir anlatımla yapılan işle meslek hastalığı arasında uygun bir nedensellik bağının bulunması gereklidir. Belirli Bir Zaman Dilimi İçinde Meydana Gelmesi Meslek hastalığı iş kazasından farklı olarak aniden değil, yapılan işin niteliği ve yürütüm şartlarından kaynaklı olarak yavaş yavaş ortaya çıkan bir sağlık bozukluğudur. Önemli olan "...işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple..." doğmuş olmasıdır. Meslek Hastalığının İlgili Yönetmelikte Yer Alması 5510 sayılı Yasa'nın 14. maddesine göre, hangi hâllerin meslek hastalığı sayılacağı Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir. Bu amaçla 2008 yılında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çıkarılmıştır. Yönetmelikte belirlenmiş hastalıklar dışında herhangi bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması hususunda çıkabilecek uyuşmazlıklar, osyal igorta Yüksek ağlık Kurulunca karara bağlanır. Hastalığın Kurum ağlık Kurulu Raporu ile aptanması 5510 sayılı Yasa'nın 14. maddesi uyarınca "sigortalının çalıştığı işten dolayı meslek hastalığına tutulduğunun; a) Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları tarafından usulüne uygun olarak düzenlenen sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi, b) Kurumca gerekli görüldüğü hâllerde, iş yerindeki çalışma şartlarını ve buna bağlı tıbbi sonuçlarını ortaya koyan denetim raporları ve gerekli diğer belgelerin incelenmesi sonucu Kurum ağlık Kurulu tarafından tespit edilmesi zorunludur". Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 8

106 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları İş Kazası ve Meslek Hastalığı igortasından ağlanan Yardımlar ve Yararlanma Koşulları İş kazası ve meslek hastalığı, her şeyden önce kazaya uğrayan veya meslek hastalığına yakalanan sigortalıya acil sağlık yardımı yapılmasını gerektirir. İş kazası ve meslek hastalığı durumunda yapılacak sağlık yardımları 5510 sayılı Yasa'nın G hükümleri ile düzenlenmiştir. İş kazası ve meslek hastalığı, geçici veya sürekli iş göremezlik durumlarına neden olabilmektedir. Bu nedenle bu sigorta kolu kapsamında bazı durumlarda geçici iş göremezlik ödeneği verilirken, bazılarında ise sürekli iş göremezlik geliri sağlanmaktadır sayılı Yasa'nın 16. maddesi uyarınca iş kazası veya meslek hastalığı sigortasından sağlanan hakların bir kısmı sigortalı bir kısmı sigortalının ölümü hâlinde hak sahipleri için öngörülmüştür. Bu haklar şunlardır: - igortalıya, geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi, igortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanması, İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine, gelir bağlanması, Gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi, İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen sigortalı için cenaze ödeneği verilmesi. igortalıya ağlanan Yardımlar ve Yararlanma Koşulları İş kazası veya meslek hastalığı sigortası kapsamında sigortalıya sağlanan yardımlar, geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi ve sürekli iş göremezlik durumlarında sürekli iş göremezlik geliri bağlanmasıdır. Geçici İş Göremezlik Ödeneği İş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle ortaya çıkan geçici iş göremezlik durumu sigortalının gelir kaybına neden olur. Bu durum geçici iş görmezlik ödeneği ile giderilir sayılı Yasa'ya göre, Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla; iş kazası veya meslek hastalığı Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 9

107 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için, geçici iş göremezlik ödeneği verilir (m.18). İş kazası ve meslek hastalığı hâlinde verilecek geçici iş göremezlik ödeneğinin miktarı, sigortalının günlük kazancı esas alınarak belirlenmektedir. Buna göre geçici iş göremezlik ödeneği miktarı, yatarak tedavilerde 17'nci maddeye göre hesaplanacak günlük kazancının yarısı, ayaktan tedavilerde ise üçte ikisidir (m.18). 506 sayılı Yasa paralelinde olan bu düzenleme, sigortalının bazı masraflarının yatarak tedavi gördüğü kurum tarafından karşılandığı gerekçesine dayalı olarak yatarak tedavilerdeki ödeneği daha az tutmuştur. Bu ayrım, sigortalının aile bireylerinin hane içindeki giderlerinin devam edeceğini göz ardı ettiği için haklı bir pay taşımamakla eleştirilmektedir (Caniklioğlu, 2006:67). İş kazası ve meslek hastalığı hâlinde geçici iş göremezlik ödeneğine hak kazanma, 1479 sayılı Yasa bu konuda herhangi bir düzenleme öngörmediği için bağımsız çalışanlar bakımından bir yeniliği ifade etmektedir. Ancak 5510 sayılı Yasa ile bağımsız çalışanlara iş kazası veya meslek hastalığı hâlinde geçici iş göremezlik ödeneği, genel sağlık sigortası dâhil prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması şartıyla, yalnızca yatarak tedavi süresince veya yatarak tedavi sonrası bu tedavinin gereği olarak istirahat raporu aldıkları sürede ödenir (m.18). ürekli İş Göremezlik Geliri 5510 sayılı Yasa'ya göre, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurulları tarafından verilen raporlara istinaden meslekte kazanma gücü en az % 10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalı, sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanır (m.19). Düzenlemeye göre sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanabilmek için; o meslekte kazanma gücünün en az %10 oranında azalmış olması, bu durumu yetkili sağlık kurullarından alınan bir sağlık raporu ile ispatlamak Kurum ağlık Kurulunun onayı gereklidir. Bu düzenleme hizmet sözleşmesine tabi olanlar için büyük bir değişiklik içermemekle birlikte, bağımsız çalışanlar için yeni bir hak doğurmaktadır. Nitekim, bağımsız çalışanlar için sürekli iş göremezlik ödeneği ancak maluliyet sigortası Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 10

108 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları kapsamında verilebiliyordu. İş kazası veya meslek hastalığı durumunda bu gelire hak kazanmak yeni bir haktır (Caniklioğlu, 2006: 68) sayılı Yasa sürekli iş göremezlik geliri için de bağımlı ve bağımsız çalışanlar arasında bir farklılık öngörmüştür. Bağımsız çalışan sigortalılara, sürekli iş göremezlik geliri bağlanabilmesi için kendi sigortalılığından dolayı genel sağlık sigortası dahil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunluluğunu getirerek (m.19), bağımlı çalışanlar için istemediği bir yükümlülüğü bağımsız çalışanlarda aramaktadır. ürekli iş göremezlik geliri, sigortalının mesleğinde kazanma gücünün kaybı oranına göre hesaplanır. Bu nedenle sürekli iş göremezlik geliri kendi içinde ikiye ayrılarak değerlendirilir. igortalı meslekte kazanma gücünü %100 oranında kaybetmişse sürekli tam iş göremezlik durumu söz konusudur. ürekli tam iş göremezlikte sigortalıya, 17'nci maddeye göre hesaplanan aylık kazancının % 70'i oranında gelir bağlanır. Ancak sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç ise gelir bağlama oranı % 100 olarak uygulanır (m.19). igortalı meslekte kazanma gücünü %10 - %100 arasında kalan bir oranda kaybetmişse sürekli kısmi iş görmezlik durumu söz konusudur. ürekli kısmi iş göremezlikte sigortalıya bağlanacak gelir, sürekli tam iş göremezlik geliri gibi hesaplanarak bunun iş göremezlik derecesi oranındaki tutarı kendisine ödenir. Örneğin sigortalının meslekte kazanma gücü kaybı %40 ise, öncelikle sürekli tam iş göremezlikte bağlanan geliri hesaplanır. onra bu gelirin %40'ı sigortalıya gelir olarak bağlanır. ürekli iş görmezlik geliri bağlanan sigortalı, iş görmezlik derecesinde artma olduğunu veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç hâle geldiğini öne sürerek bağlanmış gelirin artırılması talebiyle Kuruma başvurabilir. Ancak bu iddialarla başvuran sigortalının bu durumunu gerekli sağlık kontrolleri ile ispatlaması istenir. İddiasının sağlık kontrolleri ile doğrulandığı durumda geliri, iş göremezlik oranının artışına bağlı olarak artırılır. Hangi durumlarda geçici iş göremezlik ödeneği ile sürekli iş göremezlik gelirinde indirime gidileceği 5510 sayılı Yasada ayrıca düzenlenmiştir. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 11

109 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları Ölen igortalının Hak ahiplerine ağlanan Yardımlar ve Yararlanma Koşulları İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalı, aileyi geçindiren bir niteliğe sahipse, geride kalanların gelir kayıplarını gidermek için kendilerine belirli koşullarda gelir bağlanmaktadır. Bu gelirin en önemli özelliği, sigortalı için herhangi bir sigortalılık süresi ya da prim ödeme gün sayısı aranmamasıdır (Caniklioğlu, 2006:73). Ayrıca iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının cenaze giderleri için yakınlarına parasal yardım da yapılmaktadır. Bir diğer yardım, kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesidir. igortalının Hak ahiplerine (Eş, Çocuklar ve Ana Baba) Gelir Bağlanması İş kazası veya meslek hastalığına bağlı nedenlerden dolayı ölen sigortalının hak sahiplerine, 17'nci madde gereğince tespit edilecek aylık kazancının % 70'i gelir olarak bağlanmaktadır (m.20). igortalının ölümü hâlinde hak sahiplerine gelir bağlanması için herhangi bir sigortalılık süresi veya prim ödeme gün sayısı aranmamaktadır. igortalı işe başladığı ilk gün dahi iş kazası geçirse hak sahiplerine gelir bağlanmaktadır sayılı Yasa kapsamındaki hak sahipleri eş, çocuklar ve ana babadır. Yasa hepsi için ayrı koşullar aramıştır sayılı Yasa; dul eşe sigortalının aylığının %70'inin % 50'si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise sigortalı olarak çalışmaması veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması hâlinde % 75'i oranında aylık bağlanmasını öngörmüştür (m.34) sayılı Yasa kapsamında çalışmayan veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan; 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi hâlinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması hâlinde 25 yaşını doldurmayanların veya Kurum ağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malul olduğu anlaşılanların veya yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 12

110 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının her birine sigortalıya bağlanacak aylığın %70'inin % 25'i gelir olarak bağlanır. Bu çocuklardan sigortalının ölümü ile anasız ve babasız kalan veya sonradan bu duruma düşenlerle, ana ve babaları arasında evlilik bağı bulunmayan veya sigortalının ölümü tarihinde evlilik bağı bulunmakla beraber ana veya babaları sonradan evlenenler ile kendisinden başka aylık alan hak sahibi bulunmayanların her birine aylığın % 50'si bağlanır. igortalı tarafından evlat edinilmiş, tanınmış veya soy bağı düzeltilmiş veya babalığı hükme bağlanmış çocukları ile sigortalının ölümünden sonra doğan çocukları, bağlanacak aylıktan yukarıda belirtilen esaslara göre yararlanır (m.34). Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması hâlinde, her türlü kazanç ve irattan elde edilen gelirin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam % 25'i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması hâlinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam % 25'i oranında aylık bağlanır (m.34). Hak sahiplerine bağlanacak aylıkların toplamı sigortalıya ait aylığın tutarını geçemez. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse hak sahiplerinin aylıklarından orantılı olarak indirimler yapılır (m.34). Bağımsız çalışan sigortalıların hak sahiplerine gelir bağlanabilmesi için kendi sigortalılığından dolayı, genel sağlık sigortası dahil prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının* ödenmiş olması zorunludur (m.20). İş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü % 50 veya daha fazla oranda kaybetmesi nedeniyle sürekli iş göremezlik geliri bağlanmış iken ölenlerin, ölümün iş kazası veya meslek hastalığına bağlı olup olmadığına bakılmaksızın hak sahiplerine gelir olarak bağlanır (m.20). Cenaze Ödeneği İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine Kurum Yönetim Kurulunca belirlenip Bakan tarafından onaylanan tarife üzerinden cenaze ödeneği ödenir. Cenaze ödeneği, sırasıyla sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o da yoksa ana babasına, o da yoksa kardeşlerine verilir (m.37). Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 13

111 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları Cenaze ödeneğinin üçüncü fıkrada sayılanlara ödenememesi ve sigortalının cenazesinin gerçek veya tüzel kişiler tarafından kaldırılması durumunda, üçüncü fıkrada belirtilen tutarı geçmemek üzere belgelere dayanan masraflar, masrafı yapan gerçek veya tüzel kişilere ödenir (m.37). Evlenme Ödeneği Evlenmeleri nedeniyle, gelir veya aylıklarının kesilmesi gereken kız çocuklarına evlenmeleri ve talepte bulunmaları hâlinde almakta oldukları aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin aylığının kesildiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde yeniden hak sahibi olması hâlinde, iki yıllık sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz, bu durumda olanlar 60'ıncı maddenin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır (m.37). İş Kazası ve Meslek Hastalığının Kuruma Bildirilmesi 5510 sayılı Yasa'nın 13.maddesi uyarınca, iş kazasının; - 4/I, (a) bendi ile 5'inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde, - 4/I, (b) bendi kapsamında bulunan sigortalı bakımından kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç iş günü içinde, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorunludur. Bu fıkranın (a) bendinde belirtilen süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi hâlinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar. İşverenin bildirim süresine uymaması durumunda, bildirim süresine kadar sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği işverenden tahsil edilir sayılı Yasa'nın 14. maddesi uyarınca meslek hastalığının; Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 14

112 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları - 4/I, (a) ve (c) bentleri ile 5'inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından, sigortalının meslek hastalığına tutulduğunu öğrenen veya bu durum kendisine bildirilen işveren tarafından, - 4/I, (b) bendi kapsamındaki sigortalı bakımından ise kendisi tarafından, bu durumun öğrenildiği günden başlayarak üç iş günü içinde, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile Kuruma bildirilmesi zorunludur. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen veya yazılı olarak bildirilen hususları kasten eksik ya da yanlış bildiren işverene veya 4/I, (b) bendi kapsamındaki sigortalıya, Kurumca bu durum için yapılmış bulunan masraflar ile ödenmişse geçici iş göremezlik ödenekleri rücû edilir. H A T A L I K İ G O R T A I osyal sigortacılıkta hastalık, "tıbbi bakım ve tedavi gerektiren bedensel ve ruhsal bozukluk durumu" olarak tanımlanmaktadır (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:296). osyal risklerden biri olan hastalık, doğurduğu geçici iş göremezlikle bir yandan gelir kaybına neden olurken, diğer yandan bazen kişinin çalışma gücünü etkilememekle birlikte tıbbi bakım ve tedavi gerektirdiği için olağanüstü giderlere yol açmaktadır. ağlık hakkı konusundaki yasal gelişmeler ve hastalığın toplumsal boyutları, sigortalının geçindirmekle yükümlü olduğu aile bireylerine de güvence sağlanmasını gündeme getirmiştir. Hastalık sigortası, geçici nitelikte olan iş göremezlik durumunda parasal yardımlar sağlayarak bireyin gelir kaybını telafi etmeyi ve tıbbi bakım ve tedavi gerektiren hastalık durumu için sağlık yardımları sunmayı amaçlamaktadır. Hastalık sigortası ülkemizde ilk kez sınırlı bir şekilde 1921 tarih ve 151 sayılı Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun ile gündeme gelmiş, daha sonra 1950 yılında Hastalık ve Analık igortası olarak kurulmuştur sayılı Yasa, 506 sayılı Yasa'da hastalık sigortası kapsamında birlikte düzenlenen sağlık hizmetleri ile sigortacılık tekniğine dayalı olarak sağlanan parasal yardımları birbirinden ayırmıştır. Bu doğrultuda hastalık hâlinde yapılacak olan parasal yardım, kısa vadeli sigorta hükümlerini düzenleyen bölümde yer alırken, sağlık hizmetleri ile ilgili hükümler genel sağlık sigortası kısmında düzenlenmiştir. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 15

113 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları 5510 sayılı Yasa hastalık hâlini, iş sözleşmesine dayanarak çalışanlarla bağımsız çalışan sigortalıların, iş kazası ve meslek hastalığı dışında kalan ve iş göremezliğine neden olan rahatsızlıklar olarak tanımlamıştır (m.15). igortalıya Yapılacak Yardımlar ve Yararlanma Koşulları 5510 sayılı Yasa kapsamında hastalık hâlinde sigortalıya geçici iş göremezlik ödeneği verilmekte ve sağlık yardımı yapılmaktadır sayılı Yasa'da hastalık hâlinde yapılacak sağlık yardımlarının, genel sağlık sigortası hükümleri kapsamında düzenlendiği belirtilmişti. Genel sağlık sigortası kitabın 6. Bölümü'nde ayrıntılı olarak ele alındığından, tekrara düşmemek için bu bölümde ayrıca yer almayacaktır. Geçici İş Göremezlik Ödeneği Hastalık sigortası kapsamında geçici iş göremezlik, sigortalının hastalık hâllerinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurulu raporlarında belirtilen istirahat süresince geçici olarak çalışamama hâlidir. Geçici iş göremezlik ödeneği de çalışılamayan bu sürelerde ortaya çıkan gelir kayıplarını karşılamayı amaçlamaktadır. Hastalık sigortasından yalnızca 5510 sayılı Yasa'nın 4/I, a ve 4/I, b bendine tabi sigortalılar ile 5. maddede belirtilen sigortalılar yararlanabilmektedir. Yasanın 4/I,c bendi kapsamında bulunan kamu çalışanları iş kazası ve meslek hastalıkları sigortasında olduğu gibi hastalık sigortasından da yararlanamamaktadırlar. Hastalık hâlinde verilecek geçici iş göremezlik ödeneği, yatarak tedavilerde 17' nci maddeye göre hesaplanacak günlük kazancının yarısı, ayaktan tedavilerde ise üçte ikisidir (m.18) sayılı Yasa'nın 22. maddesinde, sigortalının kusuru oranında geçici iş göremezlik ödeneğinin miktarının azaltılabileceği hâlleri ayrıca düzenlemiştir. Geçici İş Göremezlik Ödeneğinden Yararlanma Koşulları 5510 sayılı Yasa geçici iş göremezlik ödeneği verilmesini bazı koşullara bağlamıştır: Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 16

114 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları - İlk koşul sigortalının hastalanmasıdır sayılı yasanın 15. maddesine göre, sigortalının, iş kazası ve meslek hastalığı dışında kalan ve iş göremezliğine neden olan rahatsızlıklar, hastalık halidir. - İkinci koşul, hastalanan sigortalının m.4/i,a ve m.5 uyarınca sigortalı olması ve sigortalılık niteliğini yitirmemiş olmasıdır. - Üçüncü koşul,sigortalının hastalık nedeniyle uğradığı geçici iş görmezlik durumunun 2 günden daha fazla sürmesidir. 18/I, b uyarınca geçici iş göremezliğin üçüncü gününden başlamak üzere her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verilir. Bu açık hüküm üç günden az süren hastalık durumlarında ödenek verilmeyeceği anlamına gelmektedir. - Dördüncü koşul, iş göremezlik durumunun Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarınca düzenlenen istirahat raporu ile belgelenmiş olmasıdır. - Beşinci koşul, sigortalılardan hastalık sigortasına tabi olanların hastalık sebebiyle iş göremezliğe uğraması hâlinde, iş göremezliğin başladığı tarihten önceki bir yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olmasıdır. - 4/I,b kapsamındaki bağımsız çalışan sigortalıların ise Kuruma prim ve prime ilişkin borçlarının da bulunmaması gerekmektedir. - Altıncı koşul, Kuruma başvurudur. Geçici iş göremezlik ödeneğinden yararlanabilmek için sigortalının Kuruma başvurması gerekmektedir. osyal igorta İşlemleri Yönetmeliği başvurunun ne şekilde yapılacağını düzenlemiştir. Bu koşullar yerine getirilmek şartıyla, geçici iş göremezliğin üçüncü gününden başlamak üzere her gün için, geçici iş göremezlik ödeneği verilmektedir (m.18). Kurumun Rücu Hakkı 5510 sayılı Yasa'nın 21. maddesi uyarınca, "çalışma mevzuatında sağlık raporu alınması gerektiği belirtilen işlerde, böyle bir rapora dayanılmaksızın veya eldeki rapora aykırı olarak bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılan sigortalının, bu işe girmeden önce var olduğu tespit edilen veya bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılması sonucu meydana gelen hastalığı nedeniyle, Kurumca sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği işverene ödettirilir". Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 17

115 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları A N A L I K İ G O R T A I Doğum olayı sigortalı kadını belirli bir süre çalışmaktan alıkoyduğu gibi, olağandışı bazı giderleri de gerektirir. igortalı erkeğin sigortalı olmayan karısının analık hâli de sigortalıya ek yükler getirir. Doğum nedeniyle ortaya çıkan gider artışı ve gelir kayıplarının, sadece emek geliri ile geçinen sigortalı tarafından karşılanması zordur. Bu nedenle analık sigortası doğup gelişmiştir tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, anne ve çocukların özel bakım ve yardım hakları olduğundan söz etmektedir. Bildirge, çocukların evlilik içi veya dışında doğduklarına bakılmaksızın aynı sosyal korumalardan yararlanma haklarını da düzenlemiştir (m.25). (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:302). Bu uluslararası düzenleme, ulusal düzeyde anayasaları da etkilemiştir. Anayasamızın 50. maddesi küçüklerin ve kadınların özel olarak korunacağını öngörmüştür (Güzel vd., 2010:411). Analık sigortası Türkiye'de ilk kez 1946 tarih ve 4772 sayılı İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları ve Analık igortası Yasası ile kabul edilmiştir yılında 5502 sayılı Hastalık ve Analık igortası Yasası'yla geliştirilmiş, 506 sayılı Yasa ile ayrı bir sigorta kolu olarak düzenlenmiştir sayılı Yasa ile bu kez kısa vadeli sigorta kolları içerisinde yeniden düzenlenmiştir (m.15) (Güzel vd., 2010: ) sayılı Yasa'ya göre, Yasa'nın 4/I, a ve b bentleri kapsamındaki sigortalı (veya gelir ve aylık alan) kadının veya sigortalı (veya gelir ve aylık alan) erkeğin sigortalı olmayan eşinin gebeliğinin başladığı tarihten itibaren doğumdan sonraki ilk sekiz haftalık, çoğul gebelik hâlinde ise ilk on haftalık süreye kadar olan gebelik ve analık hâliyle ilgili rahatsızlık ve özürlülük hâlleri analık hâli kabul edilmektedir (m.15). Analık igortası Kapsamında ağlanan Yardımlar ve Yararlanma Koşulları Analık sigortası, gelir kayıpları ve gider artışlarını karşılamak amacıyla parasal yardımlar sağlamaktadır. Ayrıca doğumun gerektirdiği sağlık yardımları da yapılmaktadır. ağlık yardımları hem anneye hem de çocuğa yapılmaktadır. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 18

116 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları ağlık Yardımları (Hizmetleri) 5510 sayılı Yasa'ya göre analık sigortası kapsamında yapılacak sağlık yardımları (veya sağlık hizmetleri) genel sağlık sigortası hükümleri çerçevesinde düzenlenmiştir. Yasa'ya göre analık sebebiyle ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, doğum, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbi müdahale ve tedaviler, hasta takibi, rahim tahliyesi, tıbbi sterilizasyon ve acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbi bakım ve tedaviler bu kapsama girmektedir (m.63/i, c). Parasal Yardımlar 5510 sayılı Yasa kapsamında parasal yardım olarak emzirme ödeneği ilegeçici iş göremezlik ödeneği sağlanmaktadır. Emzirme Ödeneği Analık sigortası kapsamında yer alan emzirme ödeneği, analık sigortası kapsamında bulunan herkese, gerekli prim ödeme gün sayılarını sağlamaları koşuluyla, yaşayan her çocuğu için verilir. Emzirme ödeneği miktarı, doğum tarihinde geçerli olan ve Kurum Yönetim Kurulunca belirlenip Bakan tarafından onaylanan tarifeye göre ödenir (m.16). Emzirme ödeneği, BAĞ-KUR Yasasına tabi sigortalılar bakımından yeni bir haktır. Geçici İş Göremezlik Ödeneği 5510 sayılı Yasa'ya göre, analık sigortasından yalnızca kadın sigortalıya, analık hâllerine bağlı olarak ortaya çıkan iş göremezlik süresince, günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilir (m.16). Geçici iş göremezlik ödeneği, sigortalı kadının analığı nedeniyle ortaya çıkan gelir kaybını gidermek amacını taşıdığı için yalnızca sigortalı kadına verilmektedir. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 19

117 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları Bu nedenle sigortalı erkeğin sigortalı olmayan karısı, sağlık hizmetleri ile emzirme ödeneğinden yararlanmasına rağmen, geçici iş göremezlik ödeneğinden yararlanamamaktadır. Geçici iş göremezlik ödeneği; doğumdan önceki sekiz ve doğumdan sonraki sekiz hafta için veya çoğul gebelik hâlinde doğumdan önceki süreye iki hafta eklenmesi ile bulunan süre için verilmektedir. igortalı kadının, erken doğum yapması hâlinde doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılamayacak süreler ile isteği ve hekimin onayıyla doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışması hâlinde doğum sonrası istirahat süresine eklenen süreler için de geçici iş göremezlik ödeneği verilir (m.18). Bu sürelerin dışındaki sürelerde söz konusu olan geçici iş göremezlik durumları, koşulların varlığı hâlinde hastalık sigortası kapsamında yer alır. Geçici iş göremezlik ödeneğinin hangi hâllerde indirileceği, hangi hâllerde hiç ödenmeyeceği, hangi hâllerde geri alınacağı 5510 sayılı Yasa'nın 22. maddesi ile osyal igorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 48. maddesinde düzenlenmiştir. Analık igortası Yardımlarından Yararlanma Koşulları Analık sigortası yardımlarından yararlanabilmek için; analık durumunun ortaya çıkması, yararlanma hakkına sahip olanlar arasında yer almak, belli bir süre prim ödemiş olmak ve Kuruma başvuru yapmak gereklidir. Analık durumunun ortaya çıkması 5510 sayılı Yasa'nın 15. maddesine göre, Yasa'nın 4/I, a ve b bentlerine tabi sigortalı kadının veya sigortalı erkeğin sigortalı olmayan eşinin gebeliğinin başladığı tarihten itibaren doğumdan sonraki ilk sekiz haftalık, çoğul gebelik hâlinde ise ilk on haftalık süreye kadar olan gebelik ve analık haliyle ilgili rahatsızlık ve özürlülük hâlleri analık hâli kabul edilir sayılı Yasa, analık sigortası gebelik, doğum ve doğum sonrası olmak üzere üç dönemi kapsamaktadır. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 20

118 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları Yararlanma hakkına sahip olanlar 5510 sayılı Yasa'ya göre analık sigortasından yararlananlar üç grupta toplanabilir. Birinci grup sigortalı kadınları içermektedir. Bu kapsamda; sayılı Yasa'nın 4/I, a bendi kapsamındaki sigortalı kadınlar sayılı Yasa'nın 4/I, b bendi kapsamındaki sigortalı kadınlar sayılı Yasa'nın 5/I, a bendi kapsamındaki sigortalı kadınlar (ceza infaz kurumları ile tutukevleri bünyesinde oluşturulan tesis, atölye ve benzeri ünitelerde çalıştırılan hükümlü ve tutuklular) analık sigortasından yararlanma hakkına sahiptir. İkinci olarak yukarıda sayılan fıkralara göre sigortalı olan erkeğin sigortalı olmayan karısı da analık sigortasından yararlanma hakkına sahiptir. Bunun için aralarında resmî nikah olması gerekmektedir. Üçüncü grupta kendi çalışmasından dolayı Kurumdan gelir veya aylık alan kadın sigortalı ile gelir veya aylık alan erkeğin sigortalı olmayan karısı yer almaktadır. Bu kişiler de analık sigortasından yararlanmaktadır. Belli bir süre prim ödemiş olma 5510 sayılı Yasa, doğumun meydana geldiği tarih ve yapılacak yardımın niteliğine bağlı olarak farklı prim ödeme koşulları öngörmüştür. Emzirme ödeneği verilebilmesi için; sayılı Yasa'nın 4/I (a) bendi kapsamında olanlar için doğumdan önceki bir yıl içinde en az 120 gün kısa vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş olması gereklidir sayılı Yasa'nın (b) bendi kapsamında olanlar için ise doğumdan önceki bir yıl içinde en az 120 gün kısa vadeli sigorta kolları primi yatırılmış ve genel sağlık sigortası primi dâhil prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması şarttır (m.16). Emzirme ödeneğine hak kazanan sigortalılardan sigortalılığı sona erenlerin, bu tarihten başlamak üzere 300 gün içinde çocukları doğarsa, sigortalı kadın veya eşi analık sigortası haklarından yararlanacak sigortalı erkek, doğum tarihinden önceki Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 21

119 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları 15 ay içinde en az 120 gün prim ödenmiş olması şartıyla emzirme ödeneğinden yararlandırılır (m.16). Geçici iş göremezlik ödeneğine hak kazanabilmek için; - sigortalı kadının, doğumdan önceki bir yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olmalıdır. - bağımsız çalışanlar da artık analık sigortası kapsamındaki geçici iş görmezlik ödeneğinden yararlanma olanağına kavuşmuş olmalarına rağmen, bağımsız çalışan kadının bu yardımdan yararlanabilmesi için, genel sağlık sigortası dâhil prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması şartı aranmaktadır. Bağımsız çalışan kadın için getirilen bu ek koşul, analık sigortası haklarına erişimi engelleyici bir nitelik taşımaktadır (m.18). Kuruma başvuru Analık sigortasından yararlanmak için Kuruma başvuru gereklidir. Başvurunun ne şekilde yapılacağı ilgili yönetmelikte gösterilmiştir. Kurumun Rücu Hakkı igortalının süresinde bildirilmemesi hâlinde Kurumun rücu hakkı bulunmaktadır. ÖDEV 1: Yazılı ve görsel basından iş kazaları ile ilgili haberleri bir ay boyunca takip edip mevcut istatistikler ile karşılaştırın. ÖDEV 2: Yazılı ve görsel basından meslek hastalıkları ile ilgili haberleri bir ay boyunca takip edip mevcut istatistikler ile karşılaştırın. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 22

120 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları 5510 sayılı Yasa, sigortalılara sağlanan hakları kısa vadeli sigorta hükümleri ve uzun vadeli sigorta hükümleri olarak iki başlığa ayırmıştır. Kısa vadeli sigorta hükümleri, iş kazası ve meslek hastalıkları, hastalık ve analık sigortası kollarını kapsamaktadır. Önceki sistemde ayrı olarak düzenlenmiş olan bu kollar, 5510 sayılı Yasa ile âdeta tek bir sigorta kolu gibi düzenlenmiş, ancak sağlanacak yardımlar konusunda ayrı hükümlere yer verilmiştir. Kısa vadeli sigorta kollarının ortak özelliği, kısa vadede ortaya çıkan riskleri kapsaması ve fon biriktirme esasına dayanmamasıdır. Kısa vadeli sigorta kolları için dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, kısa vadeli sigorta uygulamalarını doğuran risklerin sağlık ve bakım boyutunun 5510 sayılı Yasa'da Genel ağlık igortası başlığı altında ayrıca düzenlenmiş olmasıdır. Bu nedenle kısa vadeli sigorta kollarının sadece parasal boyutu kısa vadeli sigortalar başlığı altında düzenlenmiştir. Böylece parasal yardımlar ile sağlık yardımları farklı sigorta uygulamalarının kapsamına alınmıştır. İş kazası, "sigortalının işverenin otoritesi altında bulunduğu sırada gördüğü iş veya işin gereği dolayısıyla ani ve dıştan gelen bir etkenle, onu bedenen ve/veya ruhen zarara uğratan olay" olarak tanımlanmaktadır. Meslek hastalığı, mesleki bir faaliyetin yürütülmesi sırasında veya bazı işlerde sürekli çalışma sonucunda ortaya çıkan hastalıklardır. Önemli olan hastalığın yapılan faaliyetlerle doğrudan ilişkili bir şekilde ortaya çıkmasıdır. İş kazası ve meslek hastalığı, geçici veya sürekli iş göremezlik durumlarına neden olabilmektedir. Bu nedenle bu sigorta kolu kapsamında bazı durumlarda geçici iş göremezlik ödeneği verilirken, bazılarında ise sürekli iş göremezlik geliri sağlanmaktadır. İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalı, aileyi geçindiren bir niteliğe sahipse, geride kalanların gelir kayıplarını gidermek için kendilerine belirli koşullarda gelir bağlanmaktadır. Ayrıca iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının cenaze giderleri için yakınlarına parasal yardım da yapılmaktadır. Bir diğer yardım, kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesidir. osyal sigortacılıkta hastalık, "tıbbi bakım ve tedavi gerektiren bedensel ve ruhsal bozukluk durumu" olarak tanımlanmaktadır sayılı Yasa kapsamında hastalık hâlinde sigortalıya geçici iş göremezlik ödeneği verilmekte ve sağlık yardımı yapılmaktadır. Doğum nedeniyle ortaya çıkan gider artışı ve gelir kayıplarının, sadece emek geliri ile geçinen sigortalı tarafından karşılanması zordur. Bu nedenle analık sigortası doğup gelişmiştir. Analık sigortası gelir kayıpları ve gider artışlarını karşılamak amacıyla parasal yardımlar sağlamaktadır. Ayrıca doğumun gerektirdiği sağlık yardımları da yapılmaktadır. ağlık yardımları hem anneye hem de çocuğa yapılmaktadır. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 23

121 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları D E Ğ E R L E N D İ R M E O R U L A R I sayılı Yasa'ya göre aşağıdaki durumlardan hangisinde meydana gelen kaza iş kazası sayılmaz? Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan "bölüm sonu testi" bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. J \ a) igortalının iş yerinde bulunduğu sırada b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda d) Grev esnasında grevcinin uğradığı kaza e) igortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında 2. Aşağıdakilerden hangisi iş kazasının unsurlarından biri değildir? a) Kazaya uğrayanın 5510 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılması b) igortalının kazaya uğraması c) igortalının uğradığı kaza sonucu bedensel veya ruhsal bir zarara uğraması d) Kaza olayı ile sigortalının uğradığı zarar arasında uygun bir nedensellik bağının bulunması e) Her iş kazasının işverenin sorumlu tutulmasını gerektirmesi 3. Aşağıdakilerden hangisi meslek hastalığının unsurlarından biri değildir? a) Meslek hastalığına yakalanan kişinin 5510 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılması b) Meslek hastalığının aniden veya çok kısa bir zaman aralığında meydana gelen bir olaydan kaynaklanması c) igortalının bedensel veya ruhsal özürlülük durumuna düşmesi d) Geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük hâlinin yürütülen işin sonucu olarak ortaya çıkması e) Meslek hastalığının belirli bir zaman diliminde meydana gelmiş olması Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 24

122 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 25

123 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları 4. Aşağıdakilerden hangisi 5510 sayılı Yasa uyarınca iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından sağlanan yardımlardan biri değildir? a) Emzirme ödeneği verilmesi b) igortalıya, geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi c) igortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanması d) İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine gelir bağlanması e) Gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi 5. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ayakta tedavi edilen sigortalının günlük ortalama kazancının ne kadarı sigortalıya geçici iş göremezlik ödeneği olarak verilir? a) 1/4 b) 1/3 c) 2/3 d) 1/2 e) 3/4 6. İş kazası ve meslek hastalığı sonucunda sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanabilmesi için meslekte kazanma gücünün en az ne kadarını kaybetmesi gerekir? a) %10'unu b) %20'sini c) %25'ini d) %30'unu e) %40'ını Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 26

124 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları 7. Hastalık sigortasından sağlanan yardımlar aşağıdakilerden hangisidir? a) Emzirme ödeneği-sağlık yardımı b) Geçici iş göremezlik ödeneği-sağlık yardımı c) ürekli iş göremezlik geliri-sağlık yardımı d) Yaşlılık aylığı-sağlık yardımı e) Malullük aylığı-sağlık yardımı 8. Hastalık sigortasından iş görmezlik ödeneği alabilmek için iş görmezliğin başladığı tarihten önceki bir yıl içinde en az kaç gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olmalıdır? a) 10 gün b) 30 gün c) 60 gün d) 90 gün e) 120 gün 9. Kadın sigortalıların doğum öncesi ve doğum sonrası geçici iş göremezlikten yararlanma süreleri en fazla kaç haftaya kadar çıkabilmektedir? a) 8 hafta b) 10 hafta c) 16 hafta d) 18 hafta e) 20 hafta 10. Emzirme ödeneğinden yararlanabilmek için doğumdan önceki bir yıl içinde en az kaç gün kısa vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş olmalıdır? a) 30 gün b) 60 gün c) 90 gün d) 100 gün e) 120 gün Cevap Anahtarı: 1-D, 2-E, 3-B, 4-A, 5-C, 6-A, 7-B, 8-D, 9-E, 10-E Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 27

125 İş Kazası ve Meslek Hastalığı, Hastalık ve analık igortaları Y A R A R L A N I L A N V E B A Ş V U R U L A B İ L E C E K D İ Ğ E R K A Y N A K L A R Altan, Ömer Zühtü (2006). İş ve osyal Güvenlik Hukuku, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını. Caniklioğlu, Nurşen (2006). osyal igortalar ve Genel ağlık igortası Kanun Tasarısına Göre Kısa Vadeli igorta Hükümleri. Çalışma ve Toplum, 2006/1 (8): Gerek, Nüvet / Oral, Abdurrahman İlhan (2006). osyal Güvenlik Hukuku, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını. Güzel, Ali/Okur, Ali Rıza/ Caniklioğlu, Nurcan (2010). osyal Güvenlik Hukuku (13.Bası). İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım. Karadeniz, Oğuz (2012). Dünyada ve Türkiye'de İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları ve osyal Koruma Yetersizliği, Çalışma ve Toplum, (3): Şakar, Mümtaz (2011). Meslek Yüksekokulları İçin İş Hukuku ve osyal Güvenlik Hukuku. (Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3.Baskı), İstanbul: Beta. Talas, Cahit (1997b). Toplumsal Ekonomi Çalışma Ekonomisi (7.Baskı), Ankara: İmge Kitabevi. Tuncay, Can (1998). osyal Güvenlik Hukuku Dersleri. (8.Bası), İstanbul: Beta. Tuncay, Can ve Ekmekçi, Ömer (2009). Yeni Mevzuat Açısından osyal Güvenlik Hukukunun Esasları. (2.Bası), İstanbul: Legal Yayıncılık. Yıldız, Gaye Burcu (2011). osyal Güvenlik Bilgisi. Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim Yayınları. Atatürk Üniversitesi AçıköğretimFakültesi 28

126 MALULİYET, YAŞLILIK VE ÖLÜM İGORTALARI İLE BİREYEL EMEKLİLİK İTEMİ Malullük igortası Yaşlılık igortası Ölüm igortası Bireysel Emeklilik istemi OYAL GÜVENLİK İTEMİ Doç. Dr. Gülbiye Y. Yaşar LU O Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Türk sosyal güvenlik sisteminde sigortalılara sağlanan uzun vadeli sigorta türlerini sıralayabilecek, Malullük sigortasını ve bu kapsamda sağlanan yardımları açıklayabilecek, Yaşlılık sigortasını ve bu kapsamda sağlanan yardımları tartışabilecek, Ölüm sigortasını ve bu kapsamda sağlanan yardımları açıklayabilecek, Türkiye'de bireysel emeklilik sisteminin genel esaslarını bileceksiniz. Ü NİTE 5

127 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi G İ R İ Ş Maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortalarını içeren uzun vadeli sigorta türleri, 5510 sayılı Yasa'nın maddeleri arasını kapsayan bölümünde "Uzun Vadeli igorta Hükümleri" başlığı altında düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin en önemli özelliği, maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortalarının âdeta tek bir sigorta kolu biçiminde düzenlenmesidir (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:309) sayılı Yasa'ya göre uzun vadeli sigorta kolları primi sigortalının prime esas kazancının %20'si olup %9'u sigortalı, %11'i işveren payıdır (m.81). Maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortaları ve sağladıkları yardımlar aşağıdaki şekilde topluca gösterilmektedir. Uzun Vadeli igorta Kolları ve ağladıkları Yardımlar ı Maluliyet igortası Yaşlılık igortası Ölüm igortası Malullük Aylığı Yaşlılık Aylığı Toptan Ödeme Ölüm Aylığı Toptan Ödeme Evlenme Ödeneği Cenaze Ödeneği Bu bölüm ayrıca, Türk sosyal güvenlik sisteminde 2001 yılında gündeme gelen ve mevcut kamu emeklilik programını tamamlayıcı nitelikte olan bireysel emeklilik sistemine de yer vermektedir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

128 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi M A L U L L Ü K İ G O R T A I Çalışma gücünün kalıcı ve sürekli biçimde kaybedilmesine neden olan sağlık bozukluğu maluliyet olarak tanımlanmaktadır. Çalışma gücü kaybı kısmen olabildiği gibi tamamen de olabilmektedir. Maluliyet sigortasının temel amacı, malul duruma düşen ve bu nedenle çalışamayıp ücretinden mahrum kalan sigortalıya, malullük durumu devam ettiği sürece maddi destek sağlamaktır. Maluliyet durumunda çalışma gücü kalıcı ve sürekli bir biçimde kaybedildiği için sağlanan maddi desteğin de sürekli olması gerekir. Bu nedenle maluliyet durumunda bağlanan gelir yaşlılıkta olduğu üzere "aylık" adını alır. igortalı, Yasa'da belirtilen koşulları sağladığı ve malullük durumu devam ettiği sürece malullük aylığından yararlanır (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:309; Güzel vd., 2010:419). Maluliyet sigortası Türkiye'de ilk kez 1950 tarih ve 5417 sayılı Yasa'yla işçi statüsünde çalışanlar için İhtiyarlık igortası Yasası'yla birlikte kurulmuştur. Daha sonra 1957 tarihinde 6900 sayılı Maluliyet, İhtiyarlık ve Ölüm igortaları Yasası ile düzenlenmiş, 1964 yılında 506 sayılı osyal igortalar Yasası içine alınmıştır. Memurların maluliyet sigortası 1949 yılında Emekli andığı Yasası, bağımsız çalışanlarınki ise 1971 yılında Bağ-Kur Yasası ile düzenlenmiştir (Tuncay ve Ekmekçi, 2009:309). Maluliyet sigortasının son düzenlemesi 5510 sayılı Yasa ile gerçekleştirilmiştir. osyal Güvenlik Kurumu (GK) istatistiklerine göre Mayıs 2012 tarihi itibarıyla kişi malullük aylığı, kişi vazife malullüğü aylığı almaktadır. Malullük igortasından ağlanan Haklar ve Yararlanma Koşulları Malullük sigortasından sigortalılara sağlanan hak, malullük aylığı bağlanmasıdır. Malullük aylığı almakta olanlar ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler ayrıca sağlık sigortalısı sayılıp sağlık yardımlarından yararlanırlar (m.60/i, f). Malullük aylığı alan sigortalılara G hükümleri çerçevesinde işe alıştırma (rehabilitasyon) hizmetleri de sunulmaktadır. Malullük durumlarının tespiti, kontrolü veya periyodik sağlık muayenesi amacıyla yapılan sağlık hizmeti giderleri ile yol ve gündelik giderleri Kurum tarafından ödenmektedir (m.65/iv). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

129 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi Malullük Aylığından Yararlanma Koşulları igortalıya malullük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının; malul sayılması, malullüğün çalışmaya başladıktan sonra ortaya çıkması, belirli bir süre sigortalı olarak çalışmış olması, belirli bir süre prim ödemiş olması, işten ayrılması ve Kuruma başvurması gereklidir (Güzel vd., 2010:420). Malullük Durumu ve Tespiti 5510 sayılı Yasa'nın 25. maddesine göre, sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu, - 4 /I (a) ve (b) bentleri kapsamındaki hizmet akdi ile çalışanlar ve bağımsız çalışan sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60'ını, - 4/I, (c) bendi kapsamındaki kamu görevlisi olan sigortalılar için çalışma gücünün en az % 60'ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum ağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malul sayılır (m.25) sayılı Yasa, malullüğün sağlık raporuyla tespit edilmiş olmasını ve Kurum ağlık Kurulunca onaylanmasını öngörmüştür. Kurum, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usul ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye yetkili kılınmıştır (m.95). Bu çerçevede 2008 yılında "Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği" çıkarılmıştır. Kamu görevlisi sigortalılardan, vazifelerini yapamayacak derecede hastalığa uğrayanlar, hastalıkları kanunlarında tayin edilen sürelerden fazla devam etmesi hâlinde, hastalıklarının mahiyetlerine ve doğuş sebeplerine göre malul veya vazife malulü sayılırlar sayılı Yasa'nın maddeleri "Kamu Görevlilerine İlişkin Hükümler" başlığı altında vazife ve harp malullüğünü düzenlemiştir. Vazife ve harp malullüğü, bu bölümde ayrıca ele alınmaktadır. Malullük hâlinin tespiti sigortalının veya işverenin talebiyle yapılabilmektedir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

130 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi Kurumun Malullük Durumunu ağlık Raporuyla aptaması igortalının çalışma gücünü veya iş kazası ya da meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü en az %60 oranında yitirdiği, sigortalının veya işverenin talebi üzerine, Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurum ağlık Kurulunca tespit edilmedir (m.25/i). Malullüğün Çalışmaya Başladıktan onra Ortaya Çıkması 5510 sayılı Yasa'ya göre, malul sayılmayı gerektiren durumun ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra ortaya çıkması gereklidir. igortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce sigortalının çalışma gücünün % 60'ını veya vazifesini yapamayacak derecede meslekte kazanma gücünü kaybettiği önceden veya sonradan tespit edilirse, sigortalı bu hastalık veya özrü sebebiyle malullük aylığından yararlanamaz (m.25). Ancak ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte hafif bir sakatlığı olup, çalışmaya başladıktan sonra oranı artarak 2/3 oranında çalışamaz veya %60 meslekte kazanma gücünden yoksun hâle gelenler, maluliyet sigortasından yararlanabilmektedir. igortalı olarak ilk defa çalışmaya başlamak, 5510 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olmak ile sınırlı değildir sayılı Yasa dâhil olmak üzere, ilgili diğer sosyal sigorta yasalarına dayalı olarak malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girilen tarih, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başlanan tarih olarak kabul edilmektedir (m.38). igortalılık üresi ve Prim Gün ayısı Koşulu 5510 sayılı Yasa'ya göre malullük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının malul olmaması yeterli sayılmamakta, belirli bir sigortalılık süresi ile belirli bir prim günü sayısının bildirilmesi aranmaktadır. Yasa malullük aylığı için, - en az on yıldan beri sigortalı bulunmayı ve toplam olarak 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası priminin bildirilmiş olmasını aramaktadır. - Başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul olan sigortalılar için sigortalılık süresi aranmamakta, 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması yeterli görülmektedir (m.26). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

131 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi 5510 sayılı Yasa, 4/I, (b) kapsamında bulunan bağımsız çalışmalarından dolayı sigortalı sayılanların maluliyet aylığından yararlanabilmesi için kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dâhil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olmasını zorunlu kılmaktadır (m.26).0 Oysa 4/I, (a) ve (c) kapsamında sigortalı olan hizmet akdi ile çalışan ve kamu görevlisi olarak çalışanların primlerinin bildirilmiş olmasını yeterli görmekte, ödenmiş olmasını bile aramamaktadır. igortalılık süresinin başlangıcı için ilk kez malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak çalışmaya başlanan tarih esas alınmaktadır. Ancak, 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, yalnızca prim ödeme gün sayılarının hesabına dâhil edilir. İşten Ayrılma ve Kuruma Başvurma Yukarıda belirtilen koşulları taşıyan sigortalıya malullük aylığının bağlanabilmesi için, maluliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrılması, iş yerini kapatması veya devretmesi gereklidir. İşten ayrılan, iş yerini kapatan veya devreden sigortalının ayrıca Kurumdan yazılı istekte bulunması da gereklidir (m.26). Malullük Aylığının Hesaplanması, Başlangıcı, Kesilmesi ve Yeniden Bağlanması Malullük aylığı; prim gün sayısı 9000 günden az olan sigortalılar için 9000 gün üzerinden, 9000 gün ve daha fazla olanlar için ise toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden, yaşlılık aylığının hesaplanmasını düzenleyen 29. madde hükümlerine göre hesaplanır (m.27). Ancak, hizmet akdi ile çalışan sigortalılar için 9000 prim gün sayısı 7200 gün olarak uygulanır (m.27). 29. maddeye göre, aylık bağlama oranı, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi geçen toplam prim ödeme gün sayısının her 360 günü için % 2 olarak uygulanır. Malullük aylığı için gereken prim ödeme gün sayısının 1800 olduğu dikkate alınırsa, bu sayı esas alınarak yapılacak hesaplama sonucu Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

132 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi bulunacak miktarın sigortalının geçimini sağlamaya yetmeyeceği açıktır. Bu nedenle yaşlılık sigortasındaki en az prim ödeme gün sayılarına göre hesaplama yapılmaktadır. Örneğin 4000 gün prim ödemiş iken malul duruma düşen bir sigortalı için 4000 gün yerine 9000 gün prim ödemiş gibi işlem yapılmakta ve %50 oranında (9000:360=25, 25x2=50) aylık bağlanmaktadır (Güzel vd., 2010:433). igortalı başka birinin sürekli bakımına muhtaç ise tespit edilen aylık bağlama oranı 10 puan artırılır. Malullük aylığı, 4'üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar ile (c) bendi kapsamında sigortalı iken görevinden ayrılmış ve daha sonra başka bir sigortalılık hâline tabi olarak çalışmamış olanların; Malul sayılmasına esas tutulan rapor tarihi yazılı istek tarihinden önce ise yazılı istek tarihini, Malul sayılmasına esas tutulan rapor tarihi yazılı istek tarihinden sonra ise rapor tarihini, 4/I, (c) bendi kapsamında çalışmakta olanların ise maluliyetleri sebebiyle görevlerinden ayrıldıkları tarihi, takip eden ay başından itibaren başlar. Malullük aylığı almakta iken 5510 sayılı Yasa'ya göre veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaya başlayanların malullük aylıkları kesilir sayılı Yasa'ya tabi olarak çalıştıkları süre zarfında prime esas kazançları üzerinden kısa ve uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortasına ait prim alınır. Bu kişilerden işten ayrılarak yeniden malullük aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunan ya da emekliye ayrılanlara; kontrol muayenesine tabi tutulmak ve ilk aylığına esas malullüğünün devam ettiği anlaşılmak kaydıyla, kamu görevlisi olarak çalışıyorsa görevinden ayrıldığı tarihi, diğerlerine ise istek tarihlerini takip eden ödeme döneminden itibaren yeniden malullük aylığı hesaplanarak bağlanır sayılı Yasa'nın 94. maddesi uyarınca malullük aylığı bağlanmış sigortalılar, malullük durumlarında artma veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç olduğunu ileri sürerek aylık ve gelirlerinde değişiklik yapılmasını isteyebilecekleri gibi; Kurum da malullük aylığı bağlanmış sigortalıların kontrol muayenesine tâbi tutulmasını talep edebilir. Kontrol muayenesine dayanarak malullük aylığı artırılabilir, azaltılabilir veya kesilebilir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

133 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi Kabul edilebilir bir özrü olmadığı hâlde kontrol muayenesini yaptırmayan sigortalının malullük aylığı kesilir. Kamu Görevlileri Bakımından Özel Malullük Durumları: Vazife ve Harp Malullüğü 5510 sayılı Yasa'da vazife malullüğü yalnızca kamu görevlileri için düzenlenmiş olup kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirdikleri sırada malul olmaları durumunu ifade etmektedir. 47. maddeye göre; sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya iş yerinde meydana gelen kazadan doğan malullüğe vazife malullüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malulü denir. Yine aynı maddeye göre vazife malullükleri; - Keyif verici içki ve her çeşit maddeler kullanmaktan, - Kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmiş olmaktan, - Yasak fiilleri yapmaktan, - İntihara teşebbüsten, - Her ne suretle olursa olsun kendisine veya başkalarına menfaat sağlama veya zarar verme amacından doğmuş olursa, bunlara uğrayanlar hakkında vazife malullüğü hükümleri uygulanmaz sayılı Yasa'nın 47. maddesinde yer alan vazife malullüğü, harp malullüğü durumunu da kapsamaktadır. 47. maddeye göre; subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er ile Türk ilâhlı Kuvvetlerince görevlendirilen kamu görevlisi statüsündeki sigortalılardan; - Harpte fiilen ateş altında, - Harpte, harp bölgelerindeki harp harekât ve hizmetleri sırasında, bu harekât ve hizmetlerin sebep ve etkileriyle, - Harpte veya harbe hazırlık devresinde her çeşit düşman silahlarının etkisiyle, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

134 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi - Askerî harekâtı gerektiren iç tedip ve sınır hareketleri sırasında, bu hareketlerin sebep ve etkisiyle, - Barışta veya olağanüstü hâllerde, emir veya görev ile uçuş yapan uçucularla hangi meslek ve sınıftan olursa olsun emirle görevli olarak uçakta bulunanlardan uçuşun havadaki ve yerdeki sebepleriyle ve yine emir ve görev ile dalış yapan dalgıçlarla, hangi meslek ve sınıftan olursa olsun emirle görevli olarak denizaltı gemisinde veya dalgıç kıtasında bulunanlardan denizaltıcılığın veya dalgıçlığın çeşitli sebep ve etkileriyle, - AnaYasa'nın 92'nci maddesi veya Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca Türk ilâhlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesini gerektiren durumlarda, birliklerin bulundukları yerlerden hareketlerinden itibaren yurt içinde, yurt dışında, yabancı ülkelerde veya yurda dönüş sırasında, vazife malulü olanlara harp malulü denir. Üçüncü Kişinin orumluluğu 5510 sayılı Yasa'nın 39. maddesi uyarınca, üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malul veya vazife malulü olan sigortalıya veya ölümü hâlinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücu edilir. Y A Ş L I L I K İ G O R T A I Yaşlılık, belirli bir yaşa ulaştıktan sonra, çalışma gücünü kısmen veya tamamen yitirdiği için kendi isteği ile çalışma yaşamından ayrılma, sürekli bir gelirden vazgeçmek demektir. Yaşlılık sigortası, belirli bir yaşa ulaşması nedeniyle çalışma gücünü kısmen veya tamamen yitiren sigortalıya, ömrünün geri kalan kısmında geçimini sağlamak amacıyla sürekli bir gelir sağlamayı amaçlar. osyal Güvenlik Kurumu (GK) istatistiklerine göre, Mayıs 2012 tarihi itibarıyla kişi yaşlılık aylığı almaktadır. Yaşlılık igortasından ağlanan Haklar ve Yararlanma Koşulları 5510 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık sigortasından sigortalıya sağlanan haklar; - yaşlılık aylığı bağlanması ve Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

135 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi - toptan ödeme yapılmasıdır. Toptan ödeme, aylık bağlanma koşullarını gerçekleştiremeyen sigortalılara, işten ayrıldıklarında, ödemiş oldukları maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin istekleri hâlinde geri verilmesidir (m.28). Yaşlılık aylığı alanlar ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler genel sağlık sigortalısı sayılmakta olup, herhangi bir G primi ödemeden sağlık hizmetlerinden yararlanmaktadırlar sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanlar, emekli olduklarında 5434 sayılı T.C. Emekli andığı Yasası kapsamında emekli ikramiyesinden yararlanırlar. Yaşlılık Aylığından Yararlanma Koşulları Yaşlılık aylığından yararlanabilmek için bazı koşulların yerine getirilmiş olması gereklidir. Bu koşullar; - belli bir yaşa ulaşmış olma, - belirli bir sigortalılık süresine sahip olma, - belirli bir prim ödeme gün sayısına sahip olma, - işten ayrılma, - kuruma yazılı olarak başvurmadır. Yaş, igortalılık üresi ve Prim Koşulları Emeklilik aylığına hak kazanma koşulları açısından 4447 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarih ile 5510 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihleri önem taşımaktadır sayılı Yasa'dan ( ) önce; - kadın ise 20, erkek ise 25 yıl sigortalı olarak çalışmak ve toplam 5000 gün maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödemiş olmak veya - kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş, 3600 gün maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödemiş olmak ve 15 yıldan beri sigortalı bulunmak, yaşlılık aylığına hak kazanılabilmek için yeterli idi sayılı Yasa ile yaşlılık aylığı koşulları ağırlaştırılmıştır. Buna göre sigortalının; Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

136 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi - kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması ve en az 7000 gün veya - -kadın ise 58, erkek ise 60 yaşının doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4500 gün maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödemiş olması aranmıştır sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olanlar için ise kademeli bir geçiş öngörülmüştür sayılı Yasa yaşlılık aylığı koşullarını daha da ağırlaştırmıştır. Yasa'nın 28. maddesi uyarınca, tarihinden sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanlara; - kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olmaları ve - en az 9000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması şartıyla yaşlılık aylığı bağlanır. Ancak hizmet sözleşmesi ile çalışan sigortalılar için prim gün sayısı şartı 7200 gün olarak uygulanır. Yaş koşulu 2036 yılına kadar değişmeyip kadınlar için 58, erkekler için 60 olarak kalacaktır. Bu tarihten 2048 yılına kadar kademeli olarak artırılacaktır: - 1/1/2036 ila 31/12/2037 tarihleri arasında kadın için 59, erkek için 61, - 1/1/2038 ila 31/12/2039 tarihleri arasında kadın için 60, erkek için 62, - 1/1/2040 ila 31/12/2041 tarihleri arasında kadın için 61, erkek için 63, - 1/1/2042 ila 31/12/2043 tarihleri arasında kadın için 62, erkek için 64, - 1/1/2044 ila 31/12/2045 tarihleri arasında kadın için 63, erkek için 65, - 1/1/2046 ila 31/12/2047 tarihleri arasında kadın için 64, erkek için 65, - 1/1/2048 tarihinden itibaren ise kadın ve erkek için 65 olarak uygulanacaktır (m.28). Yaş düzenlemesi ile ilgili iki önemli özellik söz konusudur. Birincisi, kadın ve erkek için aranan yaş koşulunun 1948 tarihinden itibaren ilk kez eşitlenmesidir. İkincisi ise sosyal güvenlik tarihimizde ilk kez bu kadar uzun bir dönem için düzenleme yapılmasıdır sayılı Yasa'nın yürürlük tarihi olan 2008 yılı dikkate alındığında tam olarak kırk yıl sonrası için bir düzenleme yapılmıştır. Yaş kademelendirilmesini içeren bu düzenlemenin nüfus yapısı, yaşam kalitesi, ölüm oranları, ortalama yaşam süresi, kadın erkek oranları gibi bilimsel verileri dikkate almaması önemli bir eleştiri konusu olmuştur (Okur, 2006:110). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

137 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi 5510 sayılı Yasa kapsamında kamu görevlileri dışındaki sigortalılar için zorunlu emeklilik yaşı yoktur. Kamu görevlileri dışındaki sigortalılardan yaşlılık aylığı koşullarını taşıyanlar, talep etmedikleri sürece Kurum tarafından kendilerine yaşlılık aylığı bağlanmamaktadır. Kamu görevlisi kapsamındaki sigortalılardan belirli bir yaşa ulaşanlar, talepleri olmasa dahi resen emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşı olarak nitelendirilen bu yaştan önce de koşulları taşımak ve talepte bulunmak kaydıyla emekliye ayrılabilinir. İşten Ayrılma ve Kuruma Başvuru 5510 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı, 4/I,a kapsamındaki hizmet sözleşmesi ile ve 4/I, b kapsamındaki bağımsız çalışan sigortalılar için kendiliğinden bağlanmaz. Aylık bağlanabilmesi için 4/I,a kapsamındaki hizmet sözleşmesi ile çalışanların çalıştıkları işten ayrılmaları, 4/I, b kapsamındaki bağımsız çalışanların ise sigortalılığa esas faaliyete son verip vermeyeceğini beyan etmeleri ve aylık bağlanması için Kuruma yazılı olarak başvurmaları gereklidir sayılı Yasa'nın 4/I, b bendine tabi bağımsız çalışan sigortaların yaşlılık aylığına hak kazanabilmesi için ayrıca G primi dâhil olmak üzere prim ve prime dâhil her türlü borçlarının ödenmiş olması gerekmektedir. Kolaylaştırılmış Emeklilik Durumları Türk sosyal güvenlik hukukunda bazı durumlarda sigortalının içinde bulunduğu özel durum gözetilerek, sigortalının daha erken emekli olmasına olanak sağlanmıştır. Bu durumlar aşağıda açıklamalı olarak sıralanmıştır. İleri Yaştakiler igortalılar, yaş hadlerine 65 yaşını geçmemek üzere üç yıl eklenmek ve adlarına en az 5400 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla da yaşlılık aylığından yararlanabilirler (m.28). Böylece 2036 yılına kadar yaş şartı kadınlar için 58'den 61'e, erkekler için ise 60'tan 63'e çıkıp, kesintisiz 18 yıllık çalışma ile de yaşlılık aylığına hak kazanılacaktır. Kademeli yaş geçişi dikkate alındığında bu hak, ilgili yıllarda yer alan yaşlara üçer yıl eklenerek kazanılabilecek, ancak 65 yaşın geçmemesi gerekecektir. Yukarıda belirtilen 5400 günlük süre ilk defa; Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

138 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi tarihi ile tarihleri arasında sigortalı sayılanlar için 4600 gün olarak, tarihinden itibaren sigortalı sayılanlar için ise her takvim yılı başında 4600 güne 100 gün eklenmek suretiyle 5400 günü geçmemek üzere uygulanır. igortalı Olarak Çalışmaya Başlamadan Önce Malul Olanlar igortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya özürü bulunan ve bu nedenle malullük aylığından yararlanamayan sigortalılara, en az 15 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3960 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla yaşlılık aylığı bağlanır. Belirtilen 3960 günlük süre ilk defa; - Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarih ile tarihleri arasında sigortalı sayılanlar için 3700 gün olarak, tarihinden itibaren sigortalı sayılanlar için ise her takvim yılı başında 3700 güne 100 gün eklenmek suretiyle 3960 günü geçmemek üzere uygulanır. Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum ağlık Kurulunca çalışma gücündeki kayıp oranının; a) % 50 ila % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 16 yıldan beri sigortalı olmaları ve 4320 gün, b) % 40 ila % 49 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 18 yıldan beri sigortalı olmaları ve 4680 gün, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla yaş şartları aranmaksızın yaşlılık aylığına hak kazanırlar. Bunlar kontrol muayenesine tâbi tutulabilirler. a)'da belirtilen 4320 günlük süre ilk defa; - Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarih ile tarihleri arasında sigortalı sayılanlar için 3700 gün olarak, tarihinden itibaren sigortalı sayılanlar için ise her takvim yılı başında 3700 güne 100 gün eklenmek suretiyle 4320 günü geçmemek üzere uygulanır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

139 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi b)'de belirtilen 4680 günlük süre ilk defa; - Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarih ile tarihleri arasında sigortalı sayılanlar için 4100 gün olarak, tarihinden itibaren sigortalı sayılanlar için ise her takvim yılı başında 4100 güne 100 gün eklenmek suretiyle 4680 günü geçmemek üzere uygulanır. Maden İş Yerlerinin Yer Altı İşlerinde Çalışanlar Madenlerin yer altı iş yerlerinde çalışmak yıpratıcı bir iş olduğu için yaşlılık aylığı koşulları kolaylaştırılmıştır sayılı Yasa'nın 28. maddesi uyarınca, Bakanlıkça tespit edilen maden iş yerlerinin yer altı işlerinde sürekli veya münavebeli olarak en az 20 yıldan beri çalışan sigortalılar için yaş şartı 55 olarak uygulanır sayılı Yasa'nın geçici 9. maddesi ilave kolaylıklar da getirmiştir. Bu madde uyarınca, 5510 sayılı Yasa'nın yürürlük tarihinden önce 506 sayılı Yasa'ya tabi sigortalılardan; a) En az 20 yıldan beri Bakanlıkça tespit edilen maden iş yerlerinin yer altı iş yerlerinde sürekli çalışan ve bu işlerde en az 5000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödeyen sigortalılara yazılı talepleri hâlinde yaş şartları aranmaksızın yaşlılık aylığı bağlanır. b) En az 25 yıldan beri Bakanlıkça tespit edilen maden iş yerlerinin yer altı iş yerlerinde yer altı münavebeli işlerinde çalışan ve bu işlerde en az 4000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödeyen sigortalılara da yaş şartları aranmaksızın 8100 gün prim ödemiş sigortalılar gibi yaşlılık aylığı bağlanır. c) 50 yaşını dolduran ve malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi çalışmalarının en az 1800 gününü Bakanlıkça tespit edilen maden iş yerlerinin yer altı işlerinde geçirmiş olan sigortalılara da; tarihinde önce sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar için, 5000 gün prim ödeme veya 15 yıllık sigortalılık süresi ve en az 3600 gün prim ödeme; tarihinden sonra sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar için ise, 7000 gün veya 25 yıllık sigortalılık süresi ve en az 4500 gün prim ödemiş olma şartlarıyla yaşlılık aylığı bağlanır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

140 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi 5510 sayılı Yasa'nın Geçici 9. Maddesi uyarınca, 5510 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten önce beşinci fıkrada belirtilen işlerde çalışmaya başlayan sigortalıların, bu Kanun'un yürürlük tarihinden önce veya sonra bu işlerde geçen çalışmalarının en az 1800 gün olması halinde bu çalışmalarının dörtte biri toplam prim ödeme gün sayılarına ilave edilir. Bunlar için malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi, sigortalının prime esas kazancının % 23'üdür. Bunun % 9'u sigortalı hissesi, % 14'ü de işveren hissesidir sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa maden iş yerlerinin yer altı veya yer altı münavebeli işlerde çalışmaya başlayanlar hakkında, bu Kanun'un fiili hizmet zammı süresine ait hükümleri uygulanır. Erken Yaşlanmış Olduğu Tespit Edilen igortalılar 5510 sayılı Yasa'nın 28. maddesi uyarınca, 55 yaşını dolduran ve erken yaşlanmış olduğu tespit edilen sigortalılar, yaş dışındaki diğer şartları taşımaları hâlinde yaşlılık aylığından yararlanırlar. Malul Çocuğu Bulunan Kadın igortalılar 5510 sayılı Yasa'nın 28. maddesi uyarınca, emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan kadın sigortalılardan başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul çocuğu bulunanların, 5510 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen prim ödeme gün sayılarının dörtte biri, prim ödeme gün sayıları toplamına eklenir ve eklenen bu süreler emeklilik yaş hadlerinden de indirilir. Fiilî Hizmet üresi Zammı ve İtibari Hizmet üresi Zammı Fiilî Hizmet üresi Zammı 5510 sayılı Yasa'nın 40. maddesinde belirtilen iş yerlerinde ve işlerde 4/I, (a) ve (c) kapsamında çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen (60, 90 veya 180 gün olabilen) gün sayıları, fiilî hizmet süresi zammı olarak eklenir. 360 günden eksik sürelere ait fiilî hizmet süresi zammı, 360 gün için eklenen fiilî hizmet süresi ile orantılı olarak belirlenir. Fiilî hizmet süresi zammı, 40. maddedeki tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen asker ve polis sigortalılar için sekiz, diğer sigortalılar için beş Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

141 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi yılı geçmemek üzere maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim ödeme gün sayısına eklenir. Bu sürelerin, üç yılı geçmemek üzere yarısı emeklilik yaş hadlerinden düşülür. Tablonun (10) numaralı sırasında yer alan yer altı maden işlerinde çalışan sigortalılar için bu süre sınırı uygulanmaz. Belirtilen yaş haddi indiriminden yararlanabilmek için ölüm ve maluliyet hâlleri hariç, tablonun (10) numaralı sırasında yer alan madenlerin yer altı işlerinde çalışan sigortalıların en az 1800 gün, diğer sıralarda yer alan sigortalıların ise en az 3600 gün belirtilen iş yeri ve işlerde çalışmış olmaları şarttır. İtibari Hizmet üresi Zammı İtibari hizmet süresi, 5510 sayılı Yasa'ya göre bağlanacak aylıklar ve yapılacak toptan ödemelerin hesabında dikkate alınan, ancak hiçbir şekilde 5510 sayılı Yasa'yla tanınan hakları kazanma bakımından gerekli prim ödeme gün sayısı, yaş ve emeklilik ikramiyesinin hesabında dikkate alınmayan süredir. igortalıların aşağıda yazılı görevlerde geçen zamlar hariç, fiilî hizmet sürelerinin her yılı için; a) ubay (yedek subay dâhil), astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ve erlerden; 1) Harbi doğuran genel ve kısmi seferberliğe katılanların, harbin ilanından seferberliğin bitim tarihine, 2) eferberliği gerektiren iç tedip hareketlerine fiilen katılan birliklerde görevli olanların, çarpışmaların başlangıcından seferberliğin sona erdiği tarihe, 3) Harp veya seferberlik ilan edilmeden, AnaYasa'nın 92' nci maddesi veya Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca, yabancı ülkelere gönderilen Türk ilâhlı Kuvvetlerinde görev yapanların çarpışma meydana gelmesi halinde, çarpışma süresince veya çarpışma bitmeden dönenler için Türkiye'ye dönüş tarihine, kadar geçen tutsaklık süreleri dahil fiilî hizmet sürelerinin, b) 4'üncü madde gereği sigortalı sayılanlardan bu fıkranın (a) bendinin (1), (2) ve (3) numaralı alt bentlerinde yazılı hareketlere sivil görevli, er veya erbaş Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

142 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi olarak katılanların, bu durumlarda geçen fiilî hizmet sürelerinin, bu tarihlerden sonra devam eden tutsaklık sürelerinin, c) Harp hâlinde düşmana tutsak düşen veya düşman tarafından enterne edilen sigortalılardan kanunları gereğince, aylıkları ödenmek suretiyle, sözleşmeli personel hariç olmak üzere kurumları ile ilgileri kesilmeyenlerin, bu durumlarda geçen fiilî hizmet sürelerinin, her yılı için altı ay itibari hizmet süresi olarak eklenir. Bu nedenlerle eklenecek itibari hizmet sürelerinin toplamı üç yıldan fazla olamaz. Kamu idarelerinde pilot olan ve olmayan uçucu, denizaltıcı, dalgıç, kurbağa adam ve paraşütçülerin bu görevlerde geçirdikleri fiilî hizmet sürelerinin her yılı için üç ay itibari hizmet süresi eklenir. Bunlardan bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde gösterilenler için itibari hizmet süresi zamları ayrıca eklenir. Her yıl sonunda, sigortalının fiilî hizmet süresine bu maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri ile ikinci fıkrası hükümleri uyarınca eklenen itibari hizmet süresinin her otuz günü için, yılın son ayında sigortalı adına ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ait sigortalı ve işveren prim toplamı kadar ayrıca itibari hizmet süresi primi işverenden tahsil edilir. üresinde yatırılmayan tutarlar için 89'uncu madde hükümleri uygulanır. Yaşlılık Toptan Ödemesi ve İhya 5510 sayılı Yasa'nın 31. maddesi uyarınca, herhangi bir nedenle çalıştığı işten ayrılan veya iş yerini kapatan ve yaşlılık aylığı bağlanması için gerekli yaş şartını doldurduğu hâlde malullük ve yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanamayan sigortalıya, kendi adına bildirilen veya ödediği malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin her yıla ait tutarı, yazılı isteği üzerine, her yılın gerçekleşen güncelleme kat sayısı ile güncellenerek toptan ödeme şeklinde verilir. Toptan ödeme yapılarak hizmetleri tasfiye edilmiş bulunanlardan, yeniden 5510 sayılı Yasa'ya tabi olarak malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olanlar, yazılı olarak müracaat etmeleri hâlinde, aldıkları toptan ödemenin ödeme tarihi ile yazılı istek tarihi arasında geçen yıllar için her yılın gerçekleşen güncelleme kat sayısı ile güncellenerek bulunan tutarın ilgiliye tebliğ tarihini takip eden ayın sonuna kadar ödemeleri hâlinde, bu hizmetler ihya edilerek bu Kanun'un uygulanmasında dikkate alınır (m.31). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

143 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi Ö L Ü M İ G O R T A I Ölüm sigortası, ölen sigortalının geride kalan ve geçimi sigortalı tarafından sağlanan aile bireylerinin uğradıkları gelir kayıplarını karşılama amacını taşımaktadır. Uzun vadeli sigorta kolları arasında yer alan ölüm sigortasından yararlanabilmek için ölümün iş kazası ve meslek hastalığı nedeni ile gerçekleşmemiş olması gereklidir. İş kazası ve meslek hastalığı nedeni ile gerçekleşen ölümler, iş kazaları ve meslek hastalıkları sigortası kapsamında düzenlenmiştir. osyal Güvenlik Kurumu (GK) istatistiklerine göre, Mayıs 2012 tarihi itibarıyla hak sahibi, ölüm aylığından yararlanmaktadır. Ölüm igortasından ağlanan Haklar ve Yararlanma Koşulları 5510 sayılı Yasa'nın 32. maddesi uyarıca ölüm sigortasından sağlanan haklar: - Ölüm aylığı bağlanması; - Ölüm toptan ödemesi yapılması; - Aylık almakta olan kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi; - Cenaze ödeneği verilmesidir. Ölüm igortasından Yararlanma Koşulları Ölüm sigortasından yararlanabilmek için hem sigortalıya hem de hak sahibi olabilecek aile bireylerine ilişkin bazı koşulların sağlanması gereklidir. igortalıya İlişkin Koşullar - igortalının Ölümü igortalının ölüm şekli, nedeni, yeri önemli olmayıp, yukarıda belirtildiği üzere iş kazası ve meslek hastalığı dışında kalan bir nedenle ölmüş olması yeterlidir. - Belirli Bir üre igortalı Çalışıp Prim Ödemiş Olma veya Kurumla İlişkisi Olma 5510 sayılı Yasa'nın 32. maddesi ölüm aylığından yararlanılabilecek dört ayrı duruma yer vermiştir. Anılan maddeye göre ölüm aylığı; - Herhangi bir sigortalılık süresi aranmaksızın en az 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş; Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

144 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi - 4/I, (a) kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş; maddede yazılı sebeplerle kazaya uğramış, malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken veya malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olup henüz işlemi tamamlanmamış; - Bağlanmış bulunan malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı, sigortalı olarak çalışmaya başlamaları sebebiyle kesilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları hâlinde bağlanır. Ancak, diğer sigorta kollarında olduğu üzere 4/I,b kapsamında sigortalı sayılan bağımsız çalışanların hak sahiplerine aylık bağlanabilmesi için ölen sigortalının G primi dâhil kendi sigortalılığından dolayı prim ve prime ilişkin her türlü borcunun olmaması veya ödenmesi şarttır. Hak ahiplerine İlişkin Koşullar 5510 sayılı Yasa'nın 3. maddesine göre hak sahibi; sigortalının veya sürekli iş göremezlik geliri ile malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı almakta olanların ölümü halinde, gelir veya aylık bağlanmasına veya toptan ödeme yapılmasına hak kazanan eş, çocuk, ana ve babasını kapsar. - Dul Eşe İlişkin Koşullar Eşin hak sahibi olarak ölüm aylığından yararlanabilmesi için ölen sigortalı ile yasal bir evlilik bağının bulunması gereklidir. Eşin sigortalı olarak çalışması veya gelir veya aylık alıyor olması ölüm aylığı almasına engel oluşturmayıp, yalnızca kendisine bağlanacak ölüm aylığı oranını belirlemektedir. Ölen sigortalının ölüm aylığının; dul eşine % 50'si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise çalışmaması veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması hâlinde % 75'i oranında aylık bağlanır. Dul eşin evlenmesi durumunda aylığı kesilir. Evlenme son bulduğunda aylık tekrar bağlanır. İkinci evliliğin ölüm nedeniyle sona ermesi durumunda sonraki eşinden de aylığa hak kazananlara tercih ettiği aylık bağlanır (m.54). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

145 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi - Çocuklara İlişkin Koşullar Çocukların hak sahibi olabilmeleri için çalışmamaları veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması gereklidir. Ancak stajyer, çırak, İŞKUR kursiyeri ya da tutukevlerinde yaptıkları işlerden dolayı iş kazası ve meslek hastalığı sigortası kapsamında olan çocuklar ölüm aylığından yararlanırlar. Erkek çocuklar için yaş şartı da bulunmaktadır. Ölüm aylığından yararlanacak erkek çocukların 18 yaşını, lise öğrenimi durumunda 20 yaşını, yüksek öğrenim durumunda ise 25 yaşını doldurmaması gereklidir. Malul olan çocuklar için yaş koşulu aranmamaktadır. Çalışma gücünün en az %60 oranında kaybı malul sayılmak için yeterli görülmektedir. Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlar da hak sahibi olmaktadır. Bu durumdaki kız ve erkek çocukların her birine ölüm aylığının % 25'i oranında aylık bağlanmaktadır. Çocuklardan sigortalının ölümü ile anasız ve babasız kalan veya sonradan bu duruma düşenlerle, ana ve babaları arasında evlilik bağı bulunmayan veya sigortalının ölümü tarihinde evlilik bağı bulunmakla beraber ana veya babaları sonradan evlenenler ile kendisinden başka aylık alan hak sahibi bulunmayanların her birine ölüm aylığının % 50'si oranında aylık bağlanır (m.34). igortalı tarafından evlat edinilmiş, tanınmış veya soy bağı düzeltilmiş veya babalığı hükme bağlanmış çocuklar ile sigortalının ölümünden sonra doğan çocukları, bağlanacak aylıktan 5510 sayılı Yasa'da belirtilen esaslara göre yararlanır. - Ana Babaya İlişkin Koşullar Anne ve babanın hak sahibi olabilmesi için iki koşul aranmaktadır. Birincisi, ölüm aylığının tümünün eş ve çocuklara bağlanmamış olması, ikincisi çalışmamaları ve gelir veya aylık almamalarıdır sayılı Yasa'nın 34. maddesine göre, hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması hâlinde; - her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

146 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam % 25'i oranında; - ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması hâlinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam % 25'i oranında aylık bağlanır. Ölüm aylığının Hesaplanması 5510 sayılı Yasa'nın 33. maddesi uyarınca sigortalının ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan aylığın hesaplanmasında; - igortalının almakta olduğu veya bağlanmasına hak kazandığı malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı, - Malullük veya yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra sigortalı olarak çalışmaya başlaması sebebiyle aylığı kesilen sigortalının ölüm tarihi esas alınarak 5510 sayılı Yasa'nın 27. veya 30. maddelere göre tespit edilecek aylığı, - 32/II,a kapsamında malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olan sigortalının prim ödeme gün sayısı, 9000 günden az ise 9000 gün üzerinden, 9000 gün ve daha fazla ise toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden, yaşlılık aylığının hesaplanmasına ilişkin 29. madde hükümlerine göre hesaplanan aylığı esas alınır. Ancak, 4/I,a kapsamında yer alan hizmet akdi ile çalışmalarından dolayı sigortalı sayılanlar için 9000 prim gün sayısı 7200 gün olarak uygulanır. Ölüm Toptan Ödemesi ve İhya 5510 sayılı Yasa'nın 36. maddesi uyarınca, ölen sigortalıların hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanamaması durumunda, ölüm tarihi esas alınmak kaydıyla 31. maddeye göre hesaplanan yaşlılık toptan ödemesi tutarı, hak sahiplerine, 5510 sayılı Yasa'da belirtilen paylar oranında toptan ödeme şeklinde verilir. Hak sahiplerine yapılacak toptan ödemenin toplamı, sigortalıya yapılacak toptan ödeme tutarını geçemez. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse hak sahiplerinin hisselerinden orantılı olarak indirim yapılır. Toptan ödeme yapıldıktan sonra artan tutar olursa, sigortalının ölümünden sonra doğan veya soy bağı düzeltilen veya babalığı hükme bağlanan çocuklarına da bu madde hükümlerine göre toptan ödeme yapılır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

147 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi 5510 sayılı Yasa'ya göre toptan ödeme yapılarak tasfiye edilmiş süreler, borçlanılarak veya yurt dışı hizmetleri birleştirilerek ya da sonradan hizmet tespiti nedeniyle hak kazanılan sürelerin eklenmesi suretiyle ölüm sigortasından yararlanmak için gerekli prim ödeme gün sayısının tamamlanması hâlinde, hak sahiplerinin yazılı isteği üzerine yaşlılık sigortasında ihyayı düzenleyen 31. maddeye göre ihya edilir. Yukarıdaki süreler, ihya edilen süreye ilişkin tutar dâhil her türlü borçların ödendiği tarihi takip eden ay başı itibarıyla 5510 sayılı Yasa'ya göre aylık bağlanmasında dikkate alınır. Aylık almakta olan kız çocuklarına evlenme ödeneği 5510 sayılı Yasa'nın 37. maddesine göre, evlenmeleri nedeniyle, gelir veya aylıklarının kesilmesi gereken kız çocuklarına evlenmeleri ve talepte bulunmaları hâlinde almakta oldukları aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin aylığının kesildiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde yeniden hak sahibi olması hâlinde, iki yıllık sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz. Bu durumda olanlar ayrıca genel sağlık sigortalısı sayılır. Evlenme ödeneği verilmesi hâlinde, diğer hak sahiplerinin aylık veya gelirleri evlenme ödeneği verilen sürenin bitimini takip eden ödeme döneminden itibaren 34'üncü maddeye göre yeniden belirlenir. Cenaze ödeneği 5510 sayılı Yasa'nın 37. maddesi uyarınca, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu veya sürekli iş göremezlik geliri, malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken veya kendisi için en az 360 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi bildirilmiş olup da ölen sigortalının hak sahiplerine Kurum Yönetim Kurulunca belirlenip Bakan tarafından onaylanan tarife üzerinden cenaze ödeneği ödenir. Cenaze ödeneği, sırasıyla sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o da yoksa ana babasına, o da yoksa kardeşlerine verilir. Cenaze ödeneğinin yukarıda sayılanlara ödenememesi ve sigortalının cenazesinin gerçek veya tüzel kişiler tarafından kaldırılması durumunda, belirtilen Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

148 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi tutarı geçmemek üzere belgelere dayanan masraflar, masrafı yapan gerçek veya tüzel kişilere ödenir. 4/I, (c) kapsamında kamu görevlisi olarak sigortalı sayılanlardan ölenlerin hak sahiplerine, kendi kurumları tarafından ilgili mevzuat gereği ölüm yardımı hariç cenaze gideri, cenaze nakil gideri ödeneği veya bu mahiyette bir ödemenin yapılması hâlinde, Kurum tarafından cenaze ödeneği ödenmez. BİREYEL EMEKLİLİK İTEMİ Günümüzün neoliberal küreselleşme süreci, tarihsel ve düşünsel gelişmeler ışığında, sosyal güvenliğin uygulanması konusunda da yapısal değişikliklere neden olmuştur. Neoliberal politikaların ilk hedeflerinden biri kaçınılmaz olarak refah devleti eliyle yürütülen sosyal güvenlik harcamaları olmuştur. osyal güvenlik harcamalarına saldırı, özel sektörün yatırım için kullanabileceği tasarrufları kullanarak özel sektörü dışladığı, emek piyasasında tahrif ve piyasa koşullarına uyumda katılıklara neden olduğu ve işsizlerin iş arama şevkini yok ettiği iddialarıyla desteklenmiştir. Bu kapsamda en belirgin hedeflerden biri emeklilik sistemleri olmuştur. 1980'lerden başlayarak gelişmiş batılı ülkelerde, kuşaklar arası çatışma, nüfus yapısındaki sürdürülemez değişimler (azalan doğum oranları ve artan yaşam süresi) ve devlet bütçeleri üzerinde artan baskılar, emeklilik sistemlerinin reformu için baskı oluşturmaktaydı. Dünya Bankası'nın 1994'te yayımlanan yaşlılık krizini önleme raporu, bu demografik ve mali kaygıların sürdürülemeyeceğini belirterek, üç ayaklı bir özelleştirme önerisi sunmuştur. istemin birinci ayağını, gelirin yeniden dağılımına odaklanan, katılımın zorunlu olduğu ve dağıtım yöntemi ile çalışan kamusal bir sistem oluşturmaktadır. İkinci ayak, özel kesim tarafından yürütülecek olan, katılımın zorunlu olacağı ve tasarrufları artırıp kapitalizasyon yöntemi ile sermaye piyasalarını besleyecek bir bireysel emeklilik sistemi olacaktır. Üçüncü ayak, yaşlılıkta daha fazla yüksek gelir elde etmek isteyen yüksek gelir grupları için özel kesim tarafından yürütülecek ancak katlımın zorunlu olmayacağı özel sigortacılık ayağından oluşmaktadır ile 2007 yılları arasında, Türkiye'nin de dâhil olduğu OECD'ye üye 30 ülkenin tamamında bu reformlar çeşitli düzeylerde gerçekleştirilmiştir. Bu reformların ikinci ayağını oluşturan bireysel emeklilik sistemi, ABD, Birleşik Krallık, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

149 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi Almanya, Japonya gibi ülkelerde uzun zamandır uygulanırken, Şili gibi bazı Güney Amerika ülkelerinde sosyal güvenlik sisteminin esasını oluşturmuştur. Türkiye'de bireysel emeklilik sistemi, 2001 yılında 4632 sayılı "Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım istemi Kanunu" ile kabul edilmiştir. DB önerisinden tek farkı, DB'nin zorunlu olarak önerdiği sistemin Türkiye'de şimdilik gönüllü olmasıdır. Türkiye'de bireysel emeklilik sistemi, bireysel katkılara dayalı fon esasına göre işleyen, katılımın gönüllü olduğu, işverenin de sisteme prim ödeyebilmesini mümkün kılan, kamu sistemini tamamlayıcı bir özellik taşıyan ve bireysel tasarruflar üzerinden oluşturulan bir sistemdir. T Ü R K İ Y E ' D E B İ R E Y E L E M E K L İ L İ K İ T E M İ N İ N A M A C I V E K A P A M I 4632 ayılı Yasa'nın 1. maddesine göre; bu Kanun'un amacı, kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak bireylerin emekliliğe yönelik tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesi ile emeklilik döneminde ek bir gelir sağlanarak refah düzeylerinin yükseltilmesi, ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratarak istihdamın artırılması ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulmasını teminen, gönüllü katılıma dayalı ve belirlenmiş katkı esasına göre oluşturulan bireysel emeklilik sisteminin düzenlenmesi ve denetlenmesidir. Kanun'un kapsamı; emeklilik şirketlerinin kuruluş, çalışma, yönetim ve denetimine, kişilerin sisteme katılma, ayrılma ve emeklilik koşullarına, emeklilik yatırım fonlarının kuruluşuna, katkıların bu fonlarda toplanmasına ve değerlendirilmesine, aracılık hizmetlerine, kamuya açıklanacak bilgilerin kapsamına ve bireysel emeklilikle ilgili diğer hususlara ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir. Bu Kanun'da hüküm bulunmayan hâllerde sermaye piyasası ve sigortacılık mevzuatının ilgili hükümleri ve genel hükümler uygulanır sayılı Yasa'nın bazı maddeleri 2007 tarih ve 5684 sayılı igortacılık Kanunu ile değiştirilmiştir. T Ü R K İ Y E ' D E B İ R E Y E L E M E K L İ L İ K İ T E M İ N İ N G E N E L E A L A R I Ek Nitelikte Bir Emeklilik Programı Oluşu Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

150 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi Türkiye'de bireysel emeklilik sistemi, 5510 sayılı Yasa'ya tabi sigortalı olsun olmasın isteyen herkesin katılabildiği, bireysel tasarrufa dayalı, ek nitelikte özel bir emeklilik programıdır. isteme Katılımın Kişilerin İsteğine Bağlı (Gönüllü) Olması Bireysel emeklilik sistemi özel nitelikli bir emeklilik programı olduğu için, kamu sosyal güvenlik sisteminden farklı olarak, katılım zorunlu değil gönüllüdür. 18 yaşını doldurmuş olan herkes, sistemde faaliyet gösteren bir şirket ile emeklilik sözleşmesi imzalayarak sisteme katılabilir. Bir kişi, ödeme gücüne bağlı olarak birden fazla bireysel emeklilik sözleşmesi imzalayabilir. Emeklilik sözleşmesi bir iş yerinde çalışan kişileri kapsayacak şekilde de yapılabilir. Bu tür sözleşmelere grup emeklilik sözleşmesi adı verilir. Katkı Payları Kişinin bireysel emeklilik programından beklentisine ve ödeme gücüne göre prim niteliğinde bir katkı payı belirlenmektedir. Kaılımcı ne kadar yüksek katkı payı öderse, ileride kendisine ödenecek yaşlılık aylığı da o kadar yüksek olur. Ancak asgari katkı payı, brüt asgari ücretin %5'inden az olamamaktadır. Bu sınır, işveren grup emeklilik sözleşmeleri için uygulanmaz. Katılımcı dilerse katkı payı ödemesine bir süre ara verebilir. Ancak katkı payı ödemesine ara verilen süre emekliliğe hak kazanılması için gereken 10 yıllık süreye sayılmaz. Şirket, katılımcıdan ayrıca giriş aidatı, yönetim gideri ve fon işletim gideri de talep edebilir. Emeklilik Yatırım Fonu Emeklilik yatırım fonu, ermaye Piyasası Kurulunun izniyle kurulan, emeklilik şirketleri tarafından emeklilik sözleşmesi çerçevesinde alınan ve katılımcılar adına bireysel emeklilik hesaplarında izlenen katkıların, riskin dağıtılması ve inançlı mülkiyet esaslarına göre işletilmesi amacıyla oluşturulan mal varlığıdır. Fon portföyündeki varlıklar, emeklilik şirketinin malı sıkıntıya düşmesi, iflas etmesi ve kapanması vb. durumlarında, katılımcının zarar görmemesi için TAKABANK nezdinde saklanır. Emeklilik Şirketleri Arasında Geçişe ve istemden Ayrılmaya İzin Verilmiş Olması Bireysel emeklilik sistemi katılımcısı, en az bir yıl beklemek koşuluyla, bireysel emeklilik hesabındaki birikimlerinin başka bir emeklilik şirketine aktarılmasını talep Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

151 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi edebilir. Ayrıca faklı şirketlerde açılmış olan bireysel emeklilik hesaplarını da birleştirebilir. Şirketler arasında geçiş olanağına rekabet ortamı yaratmak amacıyla izin verilmiştir. Katılımcı her zaman sistemden ayrılmak isteyebilir. istemden ayrılmak isteyen katılımcı, bireysel emeklilik hesabındaki birikimlerini yasal kesintilere tabi tutularak geri alabilir. Katılımcı maluliyet durumunda sistemden ayrılabilir. Bunun için sosyal güvenlik mevzuatına göre malullük aylığına hak kazanması veya sosyal güvencesi bulunmuyor ise malullük durumunu resmî bir sağlık kuruluşu tarafından verilecek raporla tespit etmesi gereklidir. Katılımcının ölümü hâlinde birikimleri, emeklilik sözleşmesinde yazılı lehdarlarına ya da yasal mirasçılarına ödenir. Emekliliğe Hak Kazanma Koşulları Katılımcının emekliliğe hak kazanması için iki koşul bulunmaktadır. Birincisi sisteme giriş tarihinden itibaren en az 10 yıl sistemde kalmasıdır. Bu 10 yıllık süre kesintiye uğrayabilir. Ancak katkı payı ödenmeyen süre, emekliliğe hak kazanılması için gerekli olan sürenin hesabına katılmamaktadır. Emekliliğe hak kazanmanın ikinci koşulu 56 yaşını tamamlamaktır. Emekliliğe hak kazanan katılımcı, birikimlerinin kendisine ömür boyu aylık şeklinde ödenmesini talep edebileceği gibi, kısmen veya tamamen toplu ödenmesini de talep edebilir. Katılımcının emekli aylığı, emeklilik hesabında biriken katkılar ile bunların getirilerinden oluşmaktadır. Vergi Avantajları Bireysel emeklilik sistemine katılımı özendirmek için hem gelir vergisi Kanun'unda hem de kurumlar vergisi Kanun'unda bazı vergi kolaylıkları ve muafiyetleri öngörülmüştür. Bireysel emeklilik sisteminden aylık almaya hak kazananlar ile ölüm, sakatlık veya tasfiye gibi nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerin %25'i gelir vergisinden ayrık tutulmuştur. Bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı paylarının bir kısmı, katılımcının aylık ücretinin %10'u ve yıllık olarak asgari ücretin 12 katını aşmayacak şekilde, gelir vergisi matrahından indirilmektedir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

152 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi istemden 10 yılı tamamlamadan ayrılma durumunda vergi avantajlarından yararlanılamamaktadır. 10 yılını tamamlamadan ayrılmak isteyenlerin birikimlerinden %15, 10 yılını tamamlayıp 56 yaşını doldurmadan ayrılanların birikimlerinden ise %10 stopaj kesilmektedir. Türkiye'de bir yandan kamusal sistemin artarak kısıtlanması, öte yandan bireysel emeklilik sisteminin vergi kolaylıkları ile desteklenmesi, bireysel emekliliği teşvik edici olmuştur. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

153 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi (D M O Maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortalarını içeren uzun vadeli sigorta türleri, 5510 sayılı Yasa'nın maddeleri arasını kapsayan bölümünde "Uzun Vadeli igorta Hükümleri" başlığı altında düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin en önemli özelliği, maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortalarının âdeta tek bir sigorta kolu biçiminde düzenlenmesidir sayılı Yasa'ya göre uzun vadeli sigorta kolları primi sigortalının prime esas kazancının %20'si olup %9'u sigortalı, %11'i işveren payıdır. Maluliyet sigortasından malullük aylığı, yaşlılık sigortasından yaşlılık aylığı ve yaşlılık toptan ödemesi, ölüm sigortasından ise ölüm aylığı, toptan ödeme, evlenme ödeneği ve cenaze ödeneği yardımları yapılmaktadır. Türkiye'de 5510 sayılı yasanın yaşlılık sigortası dışında, bu kamu yaşlılık sigortasını tamamlayıcı nitelikte ek bir özel bireysel emeklilik sistemi de kurulmuştur. Türkiye'de bireysel emeklilik sistemi, 2001 yılında 4632 sayılı "Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım istemi Kanunu" ile kabul edilmiştir. Türkiye'de bireysel emeklilik sistemi, bireysel katkılara dayalı fon esasına göre işleyen, katılımın gönüllü olduğu, işverenin de sisteme prim ödeyebilmesini mümkün kılan, kamu sistemini tamamlayıcı bir özellik taşıyan ve bireysel tasarruflar üzerinden oluşturulan bir sistemdir. > (L> TD O ÖDEV 1: Çevrenizde emekli aylığı alan bir yakınınızla görüşüp hangi koşullarda aylığa hak kazandığını öğrenin. Mevcut durumda emeklilik aylığına hak kazanma koşulları ile karşılaştırın. ÖDEV 2: Çevrenizde maluliyet aylığı alan bir yakınınızla görüşüp hangi koşullarda aylığa hak kazandığını öğrenin. Mevcut durumda maluliyet aylığına hak kazanma koşulları ile karşılaştırın. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28

154 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi D E Ğ E R L E N D İ R M E O R U L A R I 1. Aşağıdakilerden hangisi maluliyet aylığından yararlanma koşullarından biri değildir? Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan "bölüm sonu testi" bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. \ J a) Malul sayılmak b) Malullüğün çalışmaya başladıktan sonra ortaya çıkması c) Belirli bir süre sigortalı olarak çalışmış olmak d) Belirli bir süre prim ödemiş olmak e) İşten ayrılmadan Kurum'a başvurmak 2. Maluliyet sigortası kapsamında malul sayılmak için çalışma gücü kaybı en az ne kadar olmalıdır? a) %20 b) %80 c) %40 d) %60 e) %50 3. Aşağıdaki durumlardan hangisinde vazife malullüğü hükümleri uygulanır? a) Vazife malullüğünün keyif verici içki ve her çeşit maddeler kullanmaktan oluşmuş olması b) Vazife malullüğünün kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmiş olmaktan oluşmuş olması c) Vazife malullüğünün sigortalının vazifelerini yaptıkları sırada oluşmuş olması d) Vazife malullüğünün yasak fiilleri yapmaktan oluşmuş olması e) Vazife malullüğünün intihara teşebbüsten oluşmuş olması 4. Aşağıdakilerden hangisi yaşlılık aylığından yararlanma koşullarından biri değildir? a) Belli bir yaşa ulaşmış olma b) Çalışmayacağına dair sağlık kurulu raporu alma c) Belli bir sigortalılık süresine sahip olma d) Belli bir prim ödeme gün sayısına sahip olma e) İşten ayrılma Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

155 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi 5. Aşağıdakilerden hangisi yaşlılık sigortası kapsamında sunulan yardımlar arasında yer almaz? a) Evlilik yardımı b) Yaşlılık aylığı c) ağlık hizmetleri d) Toptan ödeme e) Emekli ikramiyesi 6. Aşağıdakilerden hangisi ölüm sigortası kapsamından sağlanan yardımlardan biri değildir? a) Cenaze ödeneği b) Ölüm aylığı c) Toptan ödeme d) Evlenme ödeneği e) Emeklilik ikramiyesi 7. Ölüm aylığı hak sahiplerine paylaştırılırken çocukların her birine düşen pay ne kadardır? a) % 50 b) % 25 c) % 75 d) %30 e) %45 8. igortalı olarak çalışanın ölmesi durumunda yükseköğrenimini yapmakta olan çocukları kaç yaşına kadar ölüm sigortası yardımlarından faydalanabilir? a) 18 b) 19 c) 22 d) 28 e) 25 Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 30

156 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi 9. Aşağıdakilerden hangisi bireysel emeklilik sisteminin genel esasları arasında yer almaz? a) Emeklilik şirketleri arasında geçişe izin verilmemiştir. b) Ek nitelikte bir emeklilik programıdır. c) isteme katılım gönüllüdür. d) istem, katkı payı ödenmesi esasına göre çalışır. e) istemden ayrılmak serbesttir. 10.Bireysel emeklilik şirketi katılımcıdan aşağıda yer alanlardan hangisini talep edemez? a) Katkı payı b) Giriş aidatı c) Yönetim gideri d) Risk aidatı e) Fon işletim gideri Cevap Anahtarı: 1-E, 2-D, 3-C, 4-B, 5-A, 6-E, 7-B, 8-E, 9-A, 10-D Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 31

157 Maluliyet, Yaşlılık Ve Ölüm igortaları İle Bireysel Emeklilik istemi Y A R A R L A N I L A N V E B A Ş V U R U L A B İ L E C E K D İ Ğ E R K A Y N A K L A R Altan, Ömer Zühtü (2006). İş ve osyal Güvenlik Hukuku, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını. Gerek, Nüvet / Oral, Abdurrahman İlhan (2006). osyal Güvenlik Hukuku, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını. Güzel, Ali/Okur, Ali Rıza/ Caniklioğlu, Nurcan (2010). osyal Güvenlik Hukuku (13.Bası). İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım. Peter R. Orszag and Joseph E. tiglitz (1999). "Rethinking Pension Reform: Ten Myths about ocial ecurity ystems", Presented at the Conference on "New Ideas about Old Age ecurity." The World Bank Washington, D.C. eptember Şakar, Mümtaz (2011). Meslek Yüksekokulları İçin İş Hukuku ve osyal Güvenlik Hukuku. (Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3.Baskı), İstanbul: Beta. Talas, Cahit (1997). Toplumsal Ekonomi Çalışma Ekonomisi (7.Baskı), Ankara: İmge Kitabevi. Thandika Mkandawire (ed) (2004). ocial Policy in a Development Context, New York: Palgrave Macmillan. Tuncay, Can (1998). osyal Güvenlik Hukuku Dersleri. (8.Bası), İstanbul: Beta. Tuncay, Can ve Ekmekçi, Ömer (2009). Yeni Mevzuat Açısından osyal Güvenlik Hukukunun Esasları. (2.Bası), İstanbul: Legal Yayıncılık. World Bank (1994). Averting the Old Age Crisis: Policies to Protect the Old and Promote Growth, A World Bank Policy Research Report. Washington DC: Oxford University Press, /IB/1994/09/01/ /Rendered/PDF/multi page.pd f (Erişim tarihi: ). Yenimahalleli Yaşar, Gülbiye (2011). Türkiye'de osyal Güvenliğin Neoliberal Dönüşümü, Mülkiye, XXXV (272): , Güz, Ankara. Yaşar, Yavuz ve Yenimahalleli Yaşar, Gülbiye (2012). Neoliberal Küreselleşme ve osyal Politikada Dönüşüm, Mülkiye, Cilt: XXXVI (274): 63-92, Bahar, Ankara. Yıldız, Gaye Burcu (2011). osyal Güvenlik Bilgisi. Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim Yayınları. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 32

158 GENEL AĞLIK İGORTAI VE İŞİZLİK İGORTAI LU Û z u- Genel ağlık igortasının Tarihsel Gelişimi Genel ağlık igortasının Tanımı, Amacı ve Finansmanı Genel ağlık igortasının Kişiler ve Hizmetler Bakımından Kapsamı ve Yararlanma Koşulları İşsizlik Kavramı ve İşsizlik igortası İşsizlik igortasının Kapsamı ve Finansmanı İşsizlik igortasından ağlanan Yardımlar ve Yararlanma Koşulları OYAL GÜVENLİK İTEMİ Doç. Dr. Gülbiye Y. Yaşar Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Genel sağlık sigortasının tanımını yapabilecek, amacını ve finansmanını açıklayabilecek, Genel sağlık sigortasının kişiler ve hizmetler bakımından kapsamını ve yararlanma koşullarını öğrenecek, İşsizlik kavramını ve sigortasını tanımlayabilecek, İşsizlik sigortasının kapsamını ve finansmanını tartışabilecek, İşsizlik sigortasından sağlanan yardımlar ve yararlanma koşullarını açıklayabileceksiniz. Ü NİTE 6

159 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası G İ R İ Ş Türkiye'de Genel ağlık igortası (G) düşüncesi ilk kez 1946 yılında gündeme gelmiştir. Ancak ağlık Bakanlığı (B)'nın bu girişimi başarısızlığa uğramıştır (Fişek, Özşuca ve Şuğle, 1998:85-94). Bu tarihten sonra B'nin G kurulması hedefi çeşitli zamanlarda gündeme gelmiştir. Bu hedef 1963 yılındaki Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'na da yansımış ve dördüncü plan dışındaki bütün planlarda yer almıştır (Özsarı ve Varlık, 1998: ). Türkiye'de G kurulması amacıyla ilk kez 1968 yılında B tarafından hazırlanan bir rapor, 224 sayılı osyalleştirme Yasası'nın tüm yurda yayılması aşamasından önce mutlaka bir G sisteminin aşamalı olarak hayata geçirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu rapordan sonra çeşitli tarihlerde bir dizi kanun tasarısı ve taslağı hazırlanmıştır tarihli raporu kanun maddeleri hâline getiren ilk tasarı 1974 yılında hazırlanmış, ancak yasalaşamamıştır. Bu konudaki çabalar 1982 Anayasa'sına da yansımış ve Anayasa'nın 56. maddesinde "...kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir" ibaresi yer almıştır. Dünya ağlık Örgütü (DÖ) Avrupa Bölgesi'nin 1984 yılında "Herkes İçin ağlık" politikasını belirlemesi, bu bölgede ulusal sağlık politikası belirleme çalışmalarını başlatmıştır. 1980'li yılların sonunda DÖ uzmanları desteği ile Türkiye'de de başlayan çalışmaların bir boyutu da sağlık finansmanı ile ilgilidir. Ayrıca bu dönemde Dünya Bankası (DB) ile "sağlık sektörünün finansman yapısı" konusunda yürütülen çalışmalar, 1990 yılında DB ile B arasında "ağlık Projesi İkraz Anlaşması"nın yapılmasına ve projenin yürütülmesi için B bünyesinde ağlık Projesi Genel Koordinatörlüğünün kurulmasına yol açmıştır. B bu çalışmalar içerisindeyken, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) sağlık planının temel ilkelerini belirlemek üzere 1990 yılında "ağlık ektörü Master Plan Etüdü" çalışmasını yaptırmıştır. ağlık sektörü reformu için dört formül öneren bu Plan'ın "ara formül" önerisi benimsenmiştir. Bu ara formül G ile birlikte vergilere dayalı finansmanı tavsiye etmektedir (DPT, 1990) ve 1993 yıllarında Birinci ve İkinci Ulusal ağlık Kongreleri'nin yapılmasına da neden olan Master Plan Etüdü, Türkiye'de sağlık finansmanını da içeren sağlık reformu sürecini başlatmıştır (Morlock ve diğerleri, 2004:45). Kongre çalışmaları sonucunda 1993 yılında hazırlanan resmî "Ulusal ağlık Politikası" dokümanı 1999 yılına kadar bütün vatandaşları kapsayacak bir G sistemi kurulmasını Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

160 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası hedeflemiştir (B, 1993:57-59; Ergör ve Öztek, 2000:194). Bu çalışmalar paralelinde 1992 yılında yeşil kart uygulaması başlatılmıştır. B ve DPT çalışmalarının yanı sıra, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, açtığı bir ihale ile "Avustralya ağlık igortası Komisyonu"na, "ağlık Finansmanı Politikası eçenekleri Araştırması"nı yaptırmıştır (Fişek, Özşuca ve Şuğle, 1998:93). Bu gelişmelerle 1990'ların başından itibaren yoğunlaşan G tartışmaları, iktidara gelen her hükûmet tarafından benimsenmiş, bu tarihten sonraki bütün kalkınma planlarında yer almış, sadece hazırlanan tasarı ve taslaklar farklı iktidarlar döneminde farklı isimler almıştır. Tasarı ve taslak isimleri farklı olsa da 1990'lardaki sağlık reformu programı sağlık finansman reformu, hastaneler ve sağlık işletmeleri reformu, aile hekimliği ve birinci basamak sağlık hizmetleri reformu, teşkilat ve yönetim reformu, insan kaynakları reformu ve sağlık enformasyon sistemleri konularını kapsamıştır. Bu reform arayışlarının sağlık finansmanı ile ilgili kısmı tarihinde 5510 sayılı osyal igortalar ve Genel ağlık igortası Yasası (G)'nın kabulü ile noktalanmıştır sayılı Yasa'nın birçok maddesi Anayasa Mahkemesi'nin tarih ve 2006/112 E. ayılı kararı ile iptal edilmiştir. İptalden sonra yürürlük tarihi 3 kez ertelenen Kanun, tarih ve 5754 ayılı Kanun ile değişikliğe uğrayarak 1 Ekim 2008 tarihinde tam olarak yürürlüğe girebilmiştir. Diğer sağlık reformları "ağlıkta Dönüşüm Programı" ile hayata geçirilmiştir. Başta G olmak üzere sağlık reformlarının en çok eleştirilen yönü, sağlık hizmetlerinde kamunun ağırlığının azalması, özel sektöre ve bireysel sorumluluğa artan bir önem verilmesi ve sağlık hizmetlerine rekabet ve sözleşme gibi piyasa araçlarının uygulanmasını içeren yeni liberal eğilimlerdir. G E N E L A Ğ L I K İ G O R T A I N I N T A N I M I, A M A C I V E F İ N A N M A N I Genel sağlık sigortası, "kişilerin öncelikle sağlıklarının korunmasını, sağlık riskleri ile karşılaşmaları hâlinde ise oluşan harcamaların finansmanını" belli şartlarla sağlayan ve tüm nüfusu zorunlu olarak sağlık güvencesine kavuşturmayı amaçlayan bir sigorta koludur. G, "kişilerin ekonomik gücüne ve isteğine bakılmaksızın ortaya çıkacak hastalık riskine karşı, toplumun tüm bireylerinin sağlık Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

161 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası hizmetlerinden eşit, kolay ulaşılabilir ve etkin bir şekilde yararlanabilmelerini sağlayan sağlık sigortası" olarak da tanımlanmaktadır. Türkiye'de G kurulması ve sağlık hizmetleri sunumu ile finansmanı birbirinden ayrılmıştır. Bu amaçla tarih ve 5283 sayılı "Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait ağlık Birimlerinin ağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Yasa" ile K'ya ait sağlık birimleri ağlık Bakanlığına devredilmiştir. Böylece G yalnızca sağlık hizmetlerinin finansmanını sağlayan bir sigorta kolu olarak kurulmuştur. Diğer bir anlatımla kendisinin sunmayıp dışarıdan satın aldığı sağlık hizmetlerinin ödeyicisi durumundadır. G'nin finansmanı, prim gelirleri ile katılım paylarına dayalıdır. G primi, kısa ve uzun vadeli sigorta kollarına tabi olanlar için prime esas kazancın % 12,5'idir. Bu primin % 5'i sigortalı, % 7,5'i ise işveren hissesidir. Yalnızca G'ye tabi olanlar ile işsizlik, kısa çalışma ödeneği ve iş kaybı tazminatı alanların genel sağlık sigortası primi, prime esas kazancın % 12'sidir. Devlet prime esas kazancın %3'ü oranında katkıda bulunmaktadır. Katılım payları "sağlık hizmetlerinden yararlanma koşulları" başlığı altında ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Genel sağlık sigortası prim gelirleri; yönetim giderleri, genel sağlık sigortasından sağlanan sağlık hizmetleri ve diğer haklar dışında başka bir amaçla kullanılamaz. Uzun ve kısa vadeli sigorta kolları bakımından sürekli iş göremezlik, malullük, çalışma gücü kaybı hâllerinin tespiti veya bu amaçla yapılan kontroller nedeniyle oluşan sağlık hizmeti giderleri ile gündelik ve yol giderleri, refakatçı giderleri, kısa ve uzun vadeli sigorta kolları prim gelirlerinden karşılanır. G E N E L A Ğ L I K İ G O R T A I N I N K İ Ş İ L E R B A K I M I N D A N K A P A M I Genel ağlık igortası'nın kişiler bakımından kapsamı, G kapsamına alınan kişiler, G'linin bakmakla yükümlü olduğu kişiler ve G kapsamı dışında kalan kişiler alt başlıkları ile ele alınacaktır. Genel ağlık igortası Kapsamına Alınan Kişiler 5510 sayılı Yasa'nın 60. maddesi genel sağlık sigortalısı sayılanları açıkça saymıştır. Bu maddeye göre yerleşim yeri Türkiye olan kişilerden; Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

162 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası 4/1 (a), (b) ve (c) bentlerine tabi hizmet akdi ile bağımsız ve kamu idarelerinde çalışan sigortalılar İsteğe bağlı sigortalılar igortalı ve isteğe bağlı sigortalı olmayanların bir kısmı a) Harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek aile içindeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaşlar (Yeşil Kartlılar), b) Vatansızlar ve sığınmacılar, c) 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişiler, d) 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre şeref aylığı alan kişiler, e) 3292 sayılı Vatani Hizmet Tertibi Aylıklarının Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişiler, f) 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişiler, g) 2828 sayılı osyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu hükümlerine göre korunma, bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden ücretsiz faydalanan kişiler, h) Harp malullüğü aylığı alanlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alanlar, i) 442 sayılı Köy Kanunu'nun 74'üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre görevlendirilen kişiler ile aynı Kanun'un ek 16'ncı maddesine göre aylık alan kişiler (geçici köy korucuları), j) 2913 sayılı Dünya Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonluğu Kazanmış porculara ve Bunların Ailelerine Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişiler, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

163 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası Karşılıklılık esası da dikkate alınmak şartıyla, oturma izni almış yabancı ülke vatandaşlarından yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında sigortalı olmayan kişiler, 4447 sayılı Kanun gereğince işsizlik ödeneği ve ilgili kanunları gereğince kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılan kişiler, Bu Kanun veya bu Kanun'dan önce yürürlükte bulunan sosyal güvenlik kanunlarına göre gelir veya aylık alan kişiler, Bu bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar, genel sağlık sigortalısı sayılır sayılı Yükseköğretim Yasası'na göre üniversitelerde yüksek öğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler, oturma izni almış yabancı ülke vatandaşlarından yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında sigortalı olmaması (mad. 60/I,d) ve isteğe bağlı sigortalılıkla ilgili olarak yabancı ülke vatandaşlarından Türkiye'de yerleşik olma hâli bir yılı doldurmadıkça G primi alınmayacağı (mad.52/ii) şartları aranmaksızın, 82. maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının 30 günlük tutarı üzerinden kendilerince G primi ödenmek suretiyle G'li olurlar. Ancak bunlardan kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, kamu yararına faaliyet gösteren dernekler ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar tarafından tam burs sağlanan ve Yükseköğretim Kurulu tarafından ayrılan kontenjanlar dâhilinde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler G'li sayılmaz ve bunların sağlık giderleri 2547 sayılı Yasa'nın 46. ve 47. maddeleri çerçevesinde üniversitelerin bütçelerine konulacak ödenekten karşılanır. Avukatlık Yasası uyarınca avukatlık stajı yapmakta olanlardan bu Yasaya göre G'li veya bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanlar staj süresi ile sınırlı olmak üzere G'li sayılır. Bu şekilde G'li sayılanların G primleri Yasa'nın 82. maddesine göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının 30 günlük tutarının %6'sıdır. Bu primler Barolar Birliği tarafından ödenir. Ayrıca kısa ve uzun vadeli sosyal sigorta kolları bakımından sigortalı sayılmayanların büyük bir bölümü (m.6/a, b, c, f, g, h, ı, j, k) genel sağlık sigortalısı sayılmaktadır. Bu kişilerin bazıları işverenin iş yerinde ücretsiz çalışan eşi, ev hizmetlerinde süreksiz olarak çalışanlar, yapım ve üretim işlerinde çalışan Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

164 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası öğrenciler, rehabilite edilen hasta veya maluller ve yevmiyeli olarak çalışanlardır. Bu kişilerin genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi olması durumunda tescili yapılmamaktadır. Genel ağlık igortalısının Bakmakla Yükümlü Olduğu Kişiler 5510 sayılı Yasa kapsamındaki kişilerin bakmakla yükümlü oldukları kişiler de G'den yararlanır. Bunlar; genel sağlık sigortalısının sigortalı veya isteğe bağlı sigortalı sayılmayan, kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olan eşi; 18 yaşını, lise ve denge öğrenim görmesi hâlinde 20 yaşını, yüksek öğrenim görmesi hâlinde 25 yaşını doldurmamış ve evli olmayan çocukları ile yaşına bakılmaksızın bu Kanuna göre malul olduğu tespit edilen evli olmayan çocukları ve her türlü kazanç ve irattan elde ettiği geliri asgari ücretin net tutarından daha az olan ve diğer çocuklarından sağlık yardımı almayan ana ve babasıdır. Genel ağlık igortası Kapsamı Dışında Kalan Kişiler Askerlik hizmetlerini er ve erbaş olarak yapmakta olanlar ile yedek subay okulu öğrencileri (m.6/1/d) Türkiye'ye iş için gönderilenlerden yabancı ülkelerde sigortalı olanlar (m.6/1/e) Türkiye'de bağımsız çalışanlardan yurt dışında ikamet eden ve o ülke sosyal güvenlik mevzuatına tabi olanlar (m.6/1/e) Kamu idarelerinin dış temsilciliklerinde istihdam edilen ve bulunduğu ülkede sürekli ikamet izni veya vatandaşlığı bulunan Türk uyruklu sözleşmeli personelden, bulundukları ülkede sigortalı olanlar (m.6/1/l) Kamu idarelerinin dış temsilciliklerinde istihdam edilen sözleşmeli personelin işverenleri tarafından bulunulan ülkede sigortalı yapılanlar (m.6/1/l) Hükümlü ve tutuklular Türkiye'de bir yıldan az süre ile ikamet eden yabancılardır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

165 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası G E N E L A Ğ L I K İ G O R T A I N I N Z O R U N L U L U K İ L K E İ, T E C İ L İ V E O N A E R M E İ Genel ağlık igortasının Zorunluluk İlkesi G diğer sosyal sigorta kolları gibi zorunlu bir sigorta koludur sayılı Yasa'nın 92. maddesine göre, kısa ve uzun vadeli sigorta kapsamındaki kişilerin sigortalı ve G'li olması, G kapsamındaki kişilerin ise G'li olması zorunludur. Bu Yasa'da yer alan sigorta hak ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmak, azaltmak, vazgeçmek veya başkasına devretmek için sözleşmelere konulan hükümler geçersizdir sayılı Yasa'nın 62. maddesi uyarınca G'den sağlanacak sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanmak, G'li ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için bir hak, Kurum için ise bu hizmet ve hakların finansmanını sağlamak bir yükümlülüktür. ağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan G'li ile bakmakla yükümlü olduğu kişiler yararlandırılır. Bu Yasa kapsamındaki kişilere sağlanacak sağlık hizmetleri ve diğer haklar ile kişilerden alınan primlerin tutarı arasında ilişki kurulamaz. Genel ağlık igortasının Tescili G'li olanların bir kısmı ayrıca tescil ettirilmeye gerek olmaksızın kapsama alınırken, bir kısmının tescil ettirilmesi gereklidir. Tescilin önemi G'li vasfını kazandırmasındadır sayılı Yasa'nın 61. maddesi hangi sigortalıların tescile tabi olduğunu, hangilerinin tescil gerekmeksizin G'li sayılacaklarını açıkça düzenlemiştir. Buna göre hizmet akdine bağlı veya bağımsız olarak çalışanlar, kamu görevlileri ile isteğe bağlı sigortalılar, sigortalı olarak tescil edildikleri tarihten itibaren ayrıca bir bildirime gerek olmaksızın kendiliğinden G'li sayılırlar (m.61/1/a). osyal güvenlik kurumlarından gelir ve aylık alanlar da gelir veya aylıktan yararlanmaya başladıkları tarihten itibaren ayrıca bir bildirime gerek olmaksızın tescil edilmiş sayılırlar (m.61/1/e). Öte yandan yeşil kart alanlar, aylığa hak kazananlar, vatansızlar ve sığınmacılar, korunma bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden ücretsiz yararlanmaya başlayanlar, Türkiye'de bir yıldan daha uzun süreli ikamet eden yabancılar ile İş- Kur'dan işsizlik ya da kısa çalışma ödeneği alanların ayrıca Kuruma tescili gereklidir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

166 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası Genel ağlık igortasının ona Ermesi Genel sağlık sigortalılığı, yerleşim yerinin Türkiye dışına taşınması, genel sağlık sigortası kapsamı dışına çıkılması ve ölüm durumlarında sona ermektedir. G E N E L A Ğ L I K İ G O R T A I N I N H İ Z M E T L E R B A K I M I N D A N K A P A M I G kapsamında sağlanan başlıca hizmetler; sağlık hizmetleri, yurt dışında tedavi, yol gideri, gündelik ve refakatçi giderleridir. Kapsamdaki ağlık Hizmetleri Kurumca sağlanan başlıca sağlık hizmetleri; koruyucu sağlık hizmetleri, hekim ve diş hekimi tarafından yapılan tedavi hizmetleri, analığa yönelik tedavi hizmetleri, yardımcı üreme yöntemi tedavileri, sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedaviler için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez ve diğer tıbbi araçlardır. Koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında, kişilerin hastalanmalarına bakılmaksızın kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile insan sağlığına zararlı madde bağımlılığını önlemeye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri yer almaktadır. Kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmeti; kişilerin hastalıktan korunması veya sağlıklı olma hâlinin sürdürülmesi amacıyla, kişiye yönelik olarak finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerini kapsar. Tedavi edici sağlık hizmetleri kapsamında, kişilerin hastalanmaları hâlinde ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbi müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunlar gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbi bakım ve tedaviler yer almaktadır. Kişilerin hastalanmaları hâlinde ayakta veya yatarak; ağız ve diş muayenesi, diş hekiminin göreceği lüzum üzerine ağız ve diş hastalıklarının teşhisi için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

167 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbi müdahale ve tedaviler, diş çekimi, konservatif diş tedavisi ve kanal tedavisi, hasta takibi, diş protez uygulamaları, ağız ve diş hastalıkları ile ilgili acil sağlık hizmetleri, 18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72'nci maddeye göre belirlenen tutarı. Analık sebebiyle ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, doğum, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbi müdahale ve tedaviler, hasta takibi, rahim tahliyesi, tıbbi sterilizasyon ve acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbi bakım ve tedaviler bulunmaktadır. Evli olmakla birlikte çocuk sahibi olmayan G'li kadın ise kendisinin, erkek ise karısının; - Yapılan tıbbi tedavileri sonrasında normal tıbbi yöntemlerle çocuk sahibi olamadığının ve ancak yardımcı üreme yöntemi ile çocuk sahibi olabileceğinin Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları sağlık kurulları tarafından tıbben mümkün görülmesi, - 23 yaşından büyük, 39 yaşından küçük olması, - on üç yıl içinde diğer tedavi yöntemlerinden sonuç alınamamış olduğunun Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları sağlık kurulları tarafından belgelenmesi, - Uygulamanın yapıldığı tıbbi merkezin Kurum ile sözleşme yapmış olması, - En az beş yıldır G'li veya bakmakla yükümlü olunan kişi olup, 900 gün G prim gün sayısının olması, şartlarının birlikte gerçekleşmesi hâlinde en fazla iki deneme ile sınırlı olmak üzere yardımcı üreme yöntemi tedavileri ile bir hastalığın tedavisinin başka tıbbi bir yöntemle mümkün olmaması ve Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları sağlık kurulları tarafından tıbben zorunlu görülmesi hâlinde yardımcı üreme yöntemi tedavileri. Yukarıda sayılan sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedaviler için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbi araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbi cihaz, tıbbi sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbi sarf malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetleri. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

168 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası Kapsam Dışındaki ağlık Hizmetleri Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetleri şunlardır: - Vücut bütünlüğünü sağlamak amacıyla yapılan ve iş kazası ile meslek hastalığına, kazaya, hastalıklara veya konjenital nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan durumlarda yapılacak sağlık hizmetleri dışında estetik amaçlı yapılan her türlü sağlık hizmeti ile estetik amaçlı ortodontik diş tedavileri. - ağlık Bakanlığınca izin veya ruhsat verilmeyen sağlık hizmetleri ile ağlık Bakanlığınca tıbben sağlık hizmeti olduğu kabul edilmeyen sağlık hizmetleri. - Yabancı ülke vatandaşlarının; genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayıldığı tarihten önce mevcut olan kronik hastalıkları, - Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin kapsamı dışında bırakılan sağlık hizmetleri. Yurt Dışında Tedavi 63. maddede sayılan sağlık hizmetlerinin yurt içindeki sağlık hizmet sunucularından sağlanması esastır. Ancak; - 60'ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde sayılan genel sağlık sigortalılarından; işverenleri tarafından Kurumca belirlenen usule uygun olarak veya kamu idareleri için özel mevzuatlarında belirtilen usule uygun olarak geçici görevle yurt dışına gönderilenlere, acil hâllerde, - 60'ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde sayılan genel sağlık sigortalılarından; işverenleri tarafından Kurumca belirlenen usule uygun olarak veya kamu idareleri için özel mevzuatlarında belirtilen usule uygun olarak sürekli görevle yurt dışına gönderilenler ile bunların yurt dışında birlikte yaşadıkları bakmakla yükümlü olduğu kişilere, - ağlık Bakanlığının uygun görüşü üzerine yurt içinde tedavisinin yapılamadığı tespit edilen kişilerin sağlık hizmetleri yurt dışında sağlanır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

169 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası Yol Gideri, Gündelik ve Refakatçi Giderleri Hekimin veya diş hekiminin muayene veya tedavi sonrası tıbben göreceği lüzum üzerine G'li ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetinden yararlanmaları için muayene ve tedavi edildikleri yerleşim yeri dışına yapılan sevkinde, ayakta tedavilerde kendisinin ve bir kişi ile sınırlı olmak üzere refakatçisinin gidiş ve dönüş yol gideri ve gündelikleri; yatarak tedavilerde ise gidiş ve dönüş tarihleri için gündelikleri ile yol gideri Kurumca karşılanır. G'li ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yatarak tedavileri sırasında, hekimin veya diş hekiminin tıbben göreceği lüzum üzerine yanında kalan refakatçinin yatak ve yemek giderleri bir kişi ile sınırlı olmak üzere Kurumca karşılanır. Yurt içinde veya yurt dışına yapılan sevkler nedeniyle ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin tutarı 72'nci maddede belirtilen ağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu tarafından belirlenir. ürekli iş göremezlik veya malullük durumlarının tespiti, kontrolü veya periyodik sağlık muayenesi amacıyla yapılan sağlık hizmeti giderleri ile yol ve gündelik giderleri de bu madde hükümlerine göre ödenir. A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N D E N Y A R A R L A N M A K O Ş U L L A R I G'li veya bakmakla yükümlü olduğu kişinin sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için belirli bir süre prim ödenmiş olması, sağlık hizmeti kullanımı sırasında katılım payı ödenmesi ve sevk zincirine uygun bir şekilde sağlık hizmet sunucularına başvurulması gereklidir. Prim Koşulu G'li ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün G prim ödeme gün sayısının olması gereklidir. Bu koşul 60. maddenin c bendinde yer alan primleri devlet tarafından ödenecek G'li ile sosyal güvenlik kanunlarına göre gelir veya aylık alan kişiler açısından aranmaz. Bağımsız çalışanlar ile 60. maddede sayılanların dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşların sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması gereklidir. İsteğe bağlı sigortalılar ile Türkiye'de Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

170 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası oturma izni alan yabancıların ise prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması şartı aranmaktadır. ağlık Kuruluşuna Başvuru ağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için G'li veya bakmakla yükümlü olduğu kişinin sağlık kuruluşuna başvurması gereklidir. Başvuru sırasında T.C. kimlik numaralarını içeren bir kimliğin gösterilmesi zorunludur. Acil hâllerde kimlik bildirimi sonra da yapılabilmektedir. Katılım Payı Ödemesi Katılım payı, sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için G'li veya bakmakla yükümlü olduğu kişiler tarafından ödenecek tutardır. ağlık hizmetlerinden katılım payı alınacak olanlar şunlardır: - Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi, - Vücut dışı protez ve ortezler, - Ayakta tedavide sağlanan ilaçlar, - Kurumca belirlenecek hastalık gruplarına göre yatarak tedavide finansmanı sağlanan sağlık hizmetleridir. Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi için 2 TL katılım payı uygulanması, bu tutarın Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranı kadar her yıl artırılması öngörülmüştür. Katılım payı 2012 yılı itibarıyla devlet ve üniversite hastaneleri için 8TL'ye, özel hastaneler için ise 15 TL'ye çıkarılmıştır (Tablo 1). Katılım payı, vücut dışı protez ve ortezler ile ayakta tedavide sağlanan ilaçlar için gereksiz kullanımı azaltma, sağlık hizmetlerinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kişilerin prime esas kazançlarının, gelir ve aylıklarının tutarı ve benzeri ölçütler dikkate alınarak % 10 ilâ % 20 oranları arasında olmak üzere Kurumca belirlenir tarihinde ilaç ve tıbbi malzeme katılım payları osyal Güvenlik Kurumu (GK)'ndan gelir ve aylık alanlar için %10, diğer kişiler için %20 olarak uygulanmaktadır (Tablo 1). GK, 1 Mart 2012 tarihinden itibaren ayakta tedavide sağlanan ilaçlarda, aile hekimlerince yazılan reçeteler dâhil olmak üzere reçetede yer alan üç kaleme/üç Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

171 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası kutuya kadar ilaç/ilaçlar için 3 Türk Lirası, ilave her bir kalem/kutu ilaç için 1 Türk Lirası olmak üzere katılım payı uygulamaya başlamıştır (Tablo 1). GK tarafından belirlenecek hastalık gruplarına göre yatarak tedavide finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri bedelinin % 1'ine kadar katılım payı alınabilir. % 1'ine kadar tespit edilen katılım payını almamaya, yarısına kadar indirmeye Kurum yetkilidir. Kurum, belirtilen katılım paylarını Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranına kadar her yıl artırmaya yetkilidir. Tablo 1'den görüldüğü üzere ayrıca 10 gün içinde aynı branştan tekrar muayene için 10TL, yardımcı üreme yöntemi bedelinin birinci deneme için %30, ikinci deneme için %25'i, eş değer ilaçların farkları, iki veya tek kişilik odalarda yatılması hâlinde yatak ücretinin sırasıyla %150 ve %300'ü, özel sektörden hizmet kullanılması durumunda hizmet bedelinin %30-90'ı, günübirlik tedavi ücretinin ve robotik cerrahi ve diş protezi gibi "istisnai" olarak nitelendirilen bazı sağlık hizmetleri bedellerinin %300'ü katılım payı veya ilave ücret alınacak diğer hizmetler olarak uygulanmaktadır. Tablo 1: ağlıkta katılım payları, ilave ücretler, Mart Katılım payı veya ilave ücret alınacak hizmetler Reçete bedeli Miktarlar 3 kaleme kadar 3 TL, onraki her kalem/kutu için ilave 1 TL Muayene ücretleri 1. ağlık ocakları / Aile hekimleri 2. Devlet / Üniversite Hastaneleri (+ Yeşil alan acil servisler) 3. (Anlaşmalı) Özel Hastaneler (+ Yeşil alan acil servisler) 10 gün içinde aynı branştan tekrar muayene İlaç katılım payı Tıbbi malzeme katılım payı 1. 3 TL reçete bedeli + 1 TL + 1TL +... üç kalem ilacı geçen her kalem/kutu için ilave ücret 2. 8 TL muayene ücreti + 3 TL reçete + 1 TL + 1 TL +... üç kalem ilacı geçen her kalem/kutu için ilave ücret TL muayene ücreti + (3 TL reçete + 1 TL +... ilave reçete ücreti) + ilave ücret Ek 5 TL GK'dan gelir ve aylık alanlar için %10, diğer kişiler için %20 GK'dan gelir ve aylık alanlar için %10, diğer kişiler için %20 Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

172 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası Yardımcı üreme yöntemi katılım payı Birinci denemede %30, kinci denemede %25. Eş değer ilaç farkı Yatak ücreti Günübirlik tedavi ücreti ınırsız İki kişilik odada %150 (30x1,5= 45TL), tek kişilik odada %300 (30x3 = 90TL) 10,12 x 3 = 30, 36 TL Özel sektörde ilave ücret %30 - %90 Röntgen, laboratuvar hizmeti Özel hastanelerde (ilave) ücretli İstisnai sağlık hizmeti ücreti Robotik cerrahi, diş protezleri vb. %300. Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin vücut dışı protez ve ortezler için ödeyecekleri katılım payının tutarı, sağlık hizmetinin alındığı tarihteki asgari ücretin % 75'ini, Kurumca belirlenecek hastalık gruplarına göre yatarak tedavide finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri için ödeyecekleri katılım payının tutarı ise bir takvim yılında asgari ücret tutarını geçmemek kaydıyla her bir yatarak tedavi için asgari ücretin dörtte birini geçemez. Katılım payı alınmayacak hâller, sağlık hizmetleri ve kişiler: 5510 sayılı Yasa kapsamında sağlık hizmetlerinden katılım payı alınmayacak hâller; iş kazası meslek hastalığı, askerî tatbikat ve manevralar ile afet ve savaş hâlleri nedeniyle sağlanan sağlık hizmetleridir. Katılım payı alınmayacak sağlık hizmetleri; aile hekimi muayeneleri ve kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, organ doku kök hücre nakli, hayati önemdeki ortez, protez, iyileştirme araç ve gereçleri, Kurumca belirlenen kronik hastalıklar ve kontrol muayeneleridir. Katılım payı alınmayacak kişiler ise; Şeref aylığı bağlananlar, Vatani Hizmet Tertibinden aylık bağlananlar, nakdi tazminat ve aylık alanlar, korunma bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden ücretsiz yararlananlar, Harp malullüğü aylığı alanlar ile Terörle Mücadele Kanunu gereğince aylık alanlardır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

173 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N İ N U N U M U, A Ğ L A N M A Y Ö N T E M İ, A Ğ L I K G İ D E R L E R İ N İ N Ö D E N M E İ V E F İ Y A T L A N D I R I L M A I 5510 sayılı Yasa'ya göre sağlık hizmeti sunucusu, sağlık hizmeti sunan ve/veya üreten; gerçek kişiler ile kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ve bunların tüzel kişiliği olmayan şubeleridir. Bu Kanunun uygulanması bakımından sağlık hizmeti sunucuları birinci, ikinci ve üçüncü basamak olarak ağlık Bakanlığı tarafından basamaklandırılır. Aile hekimleri birinci basamak hizmet sunucuları içinde yer alır. Kurumca sağlık hizmetlerinin sağlanabilmesi için, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler sevk zinciri kurallarına uygun hareket etmek zorundadır. Ancak sevk zinciri Haziran 2007 tarihinden itibaren resmî olarak işletilmemektedir. Bu Kanuna göre sağlık hizmetleri, Kurum ile yurt içindeki veya yurt dışındaki sağlık hizmeti sunucuları arasında yapılan sözleşmeler yoluyla ve/veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak G'li ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından satın aldıkları sağlık hizmeti giderlerinin ödenmesi suretiyle sağlanır. Acil hâller dışında sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından kişilerce satın alınan sağlık hizmeti bedelleri Kurumca ödenmez. Bu Kanun gereğince G'li ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetinden yararlanmak için başvuracakları yurt içinde veya yurt dışındaki sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularının unvan, isim ve adresleri Kurumca elektronik ortamda veya diğer yöntemlerle duyurulur. G'li ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler, sağlık hizmeti sunucuları arasından, G ile ilgili diğer madde hükümlerine uymak şartıyla istediğini seçme hakkına sahiptir (md.77). İ Ş V E R E N İ N O R U M L U L U Ğ U 5510 sayılı Yasa'nın 76. maddesine göre işveren, iş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan genel sağlık sigortalısına sağlık durumunun gerektirdiği sağlık hizmetlerini derhal sağlamakla yükümlüdür. Bu amaçla işveren tarafından yapılan ve belgelere dayanan sağlık hizmeti giderleri ve 65'inci madde hükümlerine göre yapılacak masraflar Kurum tarafından karşılanır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

174 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası Bu yükümlülüklerin yerine getirilmesindeki ihmalinden veya gecikmesinden dolayı, genel sağlık sigortalısının tedavi süresinin uzamasına veya malul kalmasına veya malullük derecesinin artmasına sebep olan işveren, Kurumun bu nedenle yaptığı her türlü sağlık hizmeti giderini ödemekle yükümlüdür. ağlık raporu alınması gerektiği hâlde sağlık raporuna dayanmaksızın veya alınan raporlarda söz konusu işte çalışması tıbbi yönden elverişli olmadığı belirtildiği hâlde genel sağlık sigortalısını çalıştıran işverenlere, bu nedenle Kurumca yapılan sağlık hizmeti giderleri tazmin ettirilir. ağlık kurulu raporu ile belli bir işte çalışamayacağı belgelenen hizmet akdi kapsamında çalışan kişiler bu işte çalıştırılamaz. Bu kişileri çalıştıran işverenler, genel sağlık sigortalısının aynı hastalık sebebiyle Kurumca yapılan masraflarını ödemekle yükümlüdür. İş kazası ile meslek hastalığı, işverenin kastı veya genel sağlık sigortalısının iş sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca yapılan sağlık hizmeti giderleri işverene tazmin ettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır. Tedavinin sona erdiğine ve çalışılabilir durumda olduğuna dair Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından belge almaksızın başka işte çalışan genel sağlık sigortalısının aynı hastalığı sebebiyle yapılan tedavi masrafları ise kendisinden alınır. İ Ş İ Z L İ K K A V R A M I V E İ Ş İ Z L İ K İ G O R T A I İşsizlik, çalışma isteği ve yeteneğinde olup çalışma olanağı bulamamak olarak tanımlanmaktadır (Talas, 1997:128). Toplumsal açıdan işsizlik, üretim kaynaklarından biri olan iş gücünün kullanılamaması dolayısıyla üretim kapasitesinin azalmasıdır. İşsizliğin birçok çeşidi bulunmaktadır. Bunlar geçici işsizlik, yapısal işsizlik ve konjonktürel (devrevi) işsizlik olarak sınıflandırılabilir. Günümüzde işsizlik gerek dünyada gerekse Türkiye'de en önemli sosyoekonomik sorunlardan biridir yılında patlak veren ekonomik kriz, işsizlik oranlarını daha da artırmıştır yılında dünya işsizlik oranı %6,4'e yükselmiştir. Bu oran 2011 yılında da korunmuştur. Aynı dönemde Türkiye'de işsizlik dünya ortalamasının iki katını aşarak %14'e çıkmıştır. ABD'de %5-6 civarında olan işsizlik oranı %9,5-10 civarına ulaşmıştır. Avrupa Birliği (AB)'nin 27 ülkesinin ortalaması da yaklaşık %10'a ulaşmıştır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İ l

175 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası Dünyada işsizlik en çok gençleri, kadınları ve vasıfsız işçileri etkilemektedir yılında dünyada genç işsizliği %13 ile dünya işsizlik oranının iki katıdır. Aynı dönemde Türkiye'deki genç işsizlik oranı ise %25,3'e ile dünya genç işsizliği ortalamasının iki katına ulaşmıştır. TÜİK verilerine göre Mart 2012 döneminde Türkiye'de işsizlik oranı %9,9'a, genç işsizliği oranı ise %17,4'e gerilemiştir (ILO, 2010b:45-46,49; ILO, 2010c:61; ILO 2010d:vii, 1). Öte yandan dünyada 184 ülkeden yalnızca 78'inde (%42) işsizlik sigortası bulunmaktadır ve yardımlardan yararlanma, çoğunlukla yüksek ve orta gelirli ülkelerde ve formel sektörde istihdam edilenlerle sınırlı olma eğilimindedir. İşsizlik sigortasından yararlananların işsiz olanlara oranı Afrika, Asya ve Orta Doğu'da %10'dan daha düşük seviyelerdedir (ILO, 2010a:2, 4,106). İşsizlik sigortası, kendi isteği ve kusuru dışında işsiz kalmış olan kişilerin gelir kayıplarını, kısmen ve geçici bir süre için telafi etme amacını taşıyan bir sigorta koludur. Dünyada zorunlu işsizlik sigortası ilk kez 1911 yılında Birleşik Krallık'ta kurulmuş olmasına rağmen, Türkiye'de işsizlik sigortası oldukça geç bir tarihte, 4447 sayılı İşsizlik igortası Yasası ile 1 Haziran 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İşsizlik igortası Yasası'na göre işsizlik sigortası, bir iş yerinde çalışırken, çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen, herhangi bir kasıt ve kusuru olmaksızın işini kaybeden sigortalıların işsiz kalmaları nedeniyle uğradıkları gelir kaybını belli süre ve ölçüde karşılayan, sigortacılık tekniği ile faaliyet gösteren zorunlu bir sigortadır (md.47/c). İşsizlik sigortası ile işsizlik yardımı farklıdır. İşsizlik sigortası ilgilinin sisteme primle katkı sağlaması esasına dayanırken, işsizlik yardımı devlet bütçesinden finanse edilmektedir. İ Ş İ Z L İ K İ G O R T A I N I N K A P A M I V E F İ N A N M A N I Türkiye'de işsizlik sigortası zorunlu olmakla birlikte kapsamı oldukça dar tutulan bir sigorta koludur. İşsizlik sigortası kapsamı neredeyse sadece hizmet sözleşmesiyle bağımlı çalışanlar ile sınırlı tutulmuştur. Bağımsız çalışanlar, kamu görevlileri, 4/1(a) bendinde sayılmakla birlikte iş sözleşmesine dayanarak Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

176 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası çalışmayanlar ve kısmi sigortalılar, kapsam dışında bırakılanların önemli bir kısmını oluşturmaktadır. İşsizlik sigortası kapsamına giren kişiler aşağıda sunulmuştur: - Hizmet sözleşmesi (iş akdi) ile bir veya birden çok işverene tabi olarak çalışanlar, sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkındaki Yasa'ya göre çalışan koruma bekçileri, sayılı Yasa'ya göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışanlardan 5510 sayılı Yasa'nın 52. maddesinin birinci fıkrası kapsamında işsizlik sigortası primi ödeyen isteğe bağlı sigortalılar, - Türkiye'de oturan ve çalışan yabancılar, - osyal igortalar Kanunu'nun geçici 20. maddesinde açıklanan sandıklara tabi sigortalılar sayılı Yasa, işsizlik sigortası bakımından Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) ile osyal Güvenlik Kurumunu görevlendirmiştir. İŞKUR işsizlik sigortasının yönetiminden sorumlu iken, GK primlerin toplanmasından sorumludur sayılı Yasa kapsamında iş yeri ve işçi için sigortalılık bildirimi yapılmış olması işsizlik sigortası kapsamına alınmak için yeterli olup, ayrıca İŞKUR'a bildirim gerekli değildir (md.48/2) sayılı Yasa'ya göre işsizlik sigortası primleri işçi, işveren ve devlet katkısına dayalıdır. İşsizlik sigortası primi, prime esas aylık brüt kazancın, %1'i sigortalı, %2'si işveren ve %1'i devlet payı olmak üzere toplam %4'üdür. İsteğe bağlı sigortalıların işsizlik sigortası primi, %1 sigortalı ve %2 işveren payı olmak üzere toplam %3'tür. Prim gelirleri, işsizlik sigortasının gerektirdiği ödemeler ile yönetim ve hizmet giderlerini karşılamak amacıyla kullanılmaktadır. İşverenler prim yükümlülüğü nedeniyle sigortalıların ücretlerinden herhangi bir indirim ve kesinti yapamazlar (md.49/2). Bu düzenlemeye aykırı davranan işverenlerden her sigortalı için 500 TL, işten ayrılma bildirgesini vermeyen işverenlere ise 1000 TL idari para cezası verilmektedir (md. 54). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

177 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası İ Ş İ Z L İ K İ G O R T A I F O N U 4447 sayılı Yasa ile, Yasa'nın yüklediği görevleri yerine getirecek mali kaynakları sağlamak ve bu kaynakları piyasa koşullarında değerlendirmek amacıyla bir İşsizlik igortası Fonu kurulmuştur. GK, tahsil ettiği primleri, gecikme zamlarını, faiz ve cezaları bir ay içinde Fon'a aktarmakla yükümlüdür. İŞKUR, Fon'a aktarılan işçi ve işveren paylarını dikkate alarak Devlet payını Hazine Müsteşarlığı'ndan talep etmektedir. Fonun gelirleri: - İşsizlik sigortası primleri, - Prim gelirlerinin değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratlar, - Fonun açık vermesi durumunda devletçe sağlanacak katkı ve yardımlar, - igortalı ve işverenlerden alınacak gecikme zammı, ceza ve faizler, - Diğer gelir ve kazançlar ile bağışlardan oluşmaktadır. Fonun giderleri: - igortalı işsizlere verilen ödeneklerden, sayılı Kanun gereği ödenecek sigorta primlerinden, - 48'inci maddesinin yedinci fıkrasında sayılan hizmetlere ilişkin giderlerden, - İşsizlik sigortası hizmetlerinin yerine getirilebilmesi için Yönetim Kurulunun onayı üzerine Kurum tarafından yapılan giderler ile hizmet binası kiralanması, hizmet satın alınması, bilgisayar, bilgisayar yazılım ve donanımı alım giderlerinden, - Geçici 6. ve Geçici 7. maddeleri kapsamındaki giderlerden, - Kısa çalışma başvurularında talebin uygunluğunun tespiti için Bakanlık tarafından yapılan ve usul ve esasları Bakanlık ile Kurum tarafından müştereken belirlenen giderlerden oluşur yılında ayrıca, ödeme güçlüğüne düşen işverenlere çalışan işçilerin iş ilişkisinden kaynaklanan üç aylık ödenmeyen ücret alacaklarını karşılamak amacıyla Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

178 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası İşsizlik igortası Fonu kapsamında ayrı bir Ücret Garanti Fonu oluşturulmuştur. Ücret Garanti Fonu konunun sonunda ayrıca ele alınmaktadır. 31 Aralık 2009 tarihi itibarıyla İşsizlik Fonu toplam gelirleri 51,6 milyar, toplam giderleri ise 9,5 milyar TL'dir. Cari fiyatlarla 2010 yılı geliri 9,7 milyar TL gideri ise 5,3 milyar TL'dir. Bu giderin yalnızca 796 milyon TL'si sigorta gideridir yılında 42,1 milyar TL olan toplam fon varlığı 2010 yılında 46,5 milyar TL'ye ulaşmıştır (DPT, 2010). İ Ş İ Z L İ K İ G O R T A I N D A N A Ğ L A N A N Y A R D I M L A R V E Y A R A R L A N M A K O Ş U L L A R I İşsizlik sigortası kapsamında; işsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği, G primi ve İŞKUR kursiyerlerinin primlerinin ödenmesi, yeni bir iş bulma ve meslek edindirme, geliştirme ve yetiştirme yardımları sağlanmaktadır. İşsizlik Ödeneği İşsizlik ödeneği, 4447 sayılı Yasa'ya göre işsiz kalan sigortalılara, Yasa'da belirtilen süre ve miktarda yapılan parasal ödemedir. Yararlanma koşulları İlk koşul belirli bir süre sigortalı olarak çalışıp prim ödemiş olma koşuludur. İkinci koşul, iş sözleşmesinin belirli nedenlerle sigortalının isteği ve kusuru dışında sona ermesidir. Üçüncü koşul ise işsizlik ödeneğinden yararlanma talebiyle Kuruma başvurmaktır. Yasaya göre işsizlik ödeneğine hak kazanabilmek için, işten ayrılmadan önceki son 120 gün boyunca prim ödeyerek sürekli olarak çalışmış olmak ve son üç yıl içerisinde 600 gün prim ödemiş olmak gerekmektedir. İşçi iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak veya kendisi tarafından haklı olarak sonlandırıldığı durumlarda işsizlik ödeneğinden yararlanabilmektedir. Bu durumlar İş Yasası'nın 17, 18, 24 ve 25. maddelerinde ve Deniz İş ve Basın İş Yasalarının ilgili maddelerinde ayrıntılı olarak sayılmaktadır. Bu koşulları sağlayan sigortalı, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde, işverenden alacağı işten ayrılma belgesi ile İŞKUR'a başvurmalıdır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

179 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası İşsizlik ödemeleri 2002 Mart ayında başlamış olup, tarihleri arasında kişiye toplam 3,7 milyar TL ödeme yapılmıştır. İ Ş İ Z L İ K Ö D E N E Ğ İ N İ N M İ K T A R I V E Ö D E N M E Ü R E İ İşsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının %40'ıdır. İşsizlik ödeneği, asgari ücretin brüt tutarının %80'ini geçemez. İşsizlik ödeneği verilme süresi, prim ödeme gün sayısı ile ilişkilendirilmiştir. İşten ayrılmadan önceki son 120 gün boyunca prim ödeyerek sürekli olarak çalışmış olanlardan, son üç yıl içerisinde; gün işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 180 gün, gün işsizlik sigortası primi ödeyerek çalışmış olanlara 240 gün, gün işsizlik sigortası primi ödeyerek çalışmış olanlara 300 gün süre ile işsizlik ödeneği verilmektedir. İşsizlik ödeneği her ayın sonunda işsizin kendisine aylık olarak ödenir. İşsizlik ödeneği damga vergisi dışında herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulamadığı gibi, nafaka borçları dışında haciz veya başkasına devir ve temlik edilemez. Ölen sigortalı işsizlere ait fazla ödemeler dışında, sigortalının kusurundan kaynaklanan fazla ödemeler yasal faizi ile birlikte geri alınır. igortalı, işsizlik ödeneğinden yararlanma süresini doldurmadan tekrar işe girer ve işsizlik ödeneğinden yararlanma şartlarını yerine getirmeden (kesintisiz 120 gün çalışıp prim ödeme) yeniden işsiz kalırsa, daha önce hak ettiği işsizlik ödeneği süresinin kalanından yararlanmaya devam eder. Ancak yeniden işe girdiği sürede Yasa'nın öngördüğü şartları taşıdıktan sonra işsiz kalması durumunda, sadece yeni hak sahipliğinden doğan süre kadar işsizlik ödeneğinden yararlanır. İşsizlik ödeneği süresince ödenmesi gereken geçici iş göremezlik ödeneğinin miktarı işsizlik ödeneği miktarından fazla olamaz. İ Ş İ Z L İ K Ö D E N E Ğ İ N İ N K E İ L M E İ V E G E R İ A L I N M A I Bazı durumlarda işsizlik ödeneği kesilmektedir. Bu durumlar Yasanın 52. maddesinde düzenlenmiştir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

180 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası 52. maddeye göre; a) Kurumca teklif edilen mesleklerine uygun ve son çalıştıkları işin ücret ve çalışma koşullarına yakın ve ikamet edilen yerin belediye mücavir alanı sınırları içinde bir işi haklı bir nedene dayanmaksızın reddeden, b) İşsizlik ödeneği aldığı sürede gelir getirici bir işte çalıştığı veya herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı aldığı tespit edilen, c) Kurum tarafından önerilen meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimini haklı bir neden göstermeden reddeden veya kabul etmesine karşın devam etmeyen, d) Haklı bir nedene dayanmaksızın Kurum tarafından yapılan çağrıları zamanında cevaplamayan, istenilen bilgi ve belgeleri öngörülen süre içinde vermeyen sigortalı işsizlerin işsizlik ödenekleri kesilir. Ancak (c) ve (d) bendlerinde öngörülen ödeneklerin kesilme gerekçesinin ortadan kalkması hâlinde, işsizlik ödeneği ödenmesine yeniden başlanır. Ancak bu suretle yapılacak ödemenin süresi başlangıçta belirlenmiş olan toplam hak sahipliği süresinin sonunu geçemez. Muvazzaf askerlik dışında herhangi bir nedenle silah altına alınanlarla hastalık ve analık nedeniyle geçici iş göremezlik ödeneği almaya hak kazanan sigortalı işsizlerin işsizlik ödeneklerinin ödenmesi bu durumların devamı süresince durdurulur. K I A Ç A L I Ş M A Ö D E N E Ğ İ V E Y A R A R L A N M A K O Ş U L L A R I Kısa çalışma, en az dört hafta, en fazla üç aylık bir süreyle iş yerinde uygulanan haftalık çalışma süresinin en az üçte bir oranında azaltılarak uygulanmasıdır. Kısa çalışma hâlinde İşsizlik igortası Fonundan kısa çalışma ödeneği ödenir. İşçinin kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için, hizmet akdinin feshi hariç işsizlik sigortası hak etme koşullarını yerine getirmesi gerekir sayılı İş Yasası ile oldukça dar kapsamlı olarak düzenlenmiş olan kısa çalışma, 2008 yılında 4447 sayılı Yasa'ya eklenen ek 2. madde ile İşsizlik Yasası kapsamına alınarak daha ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Ek 2. madde kısa çalışmanın; genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerle iş yerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak önemli ölçüde azaltılması veya iş Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

181 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası yerinde faaliyetin tamamen veya kısmen geçici olarak durdurulması hâllerinde ve üç ayı aşmamak üzere yapılabilmesini öngörmüştür sayılı Yasa'ya göre sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi olarak çalıştıran işveren, kısa çalışma talebini, derhal gerekçeleri ile birlikte İŞKUR'a, varsa toplu iş sözleşmesi tarafı sendikaya bir yazı ile bildirir. Talebin uygunluğunun belirlenmesine ilişkin usul ve esaslar, ilgili kurum ve kuruluşların da görüşü alınarak Çalışma ve osyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilmek için iki koşul bulunmaktadır: İlki, işçinin işsizlik sigortası kapsamında olmasıdır. İkincisi ise işçinin prim ödeme gün sayısı itibarıyla işsizlik ödeneğinden yararlanabilecek koşulları taşıyor (geriye doğru son üç yıllık sürede toplam 600 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olma ve son 120 günü eksiksiz çalışıp prim ödemiş olma) olmasıdır. Kısa çalışma hâlinde ödenecek kısa çalışma ödeneği günlük olarak hesaplanır. Günlük kısa çalışma ödeneği; sigortalının son on iki aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının % 60'ıdır. Bu şekilde hesaplanan kısa çalışma ödeneği miktarı, 4857 sayılı İş Yasası'nın göre uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının % 150'sini geçemez. Kısa çalışma ödeneğinden yararlananlara ait sigorta primlerinin aktarılması ve sağlık hizmetlerinin sunulmasına ilişkin işlemler 5510 sayılı Kanun'da belirtilen esaslar çerçevesinde yürütülür. Kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği süresinden düşülür. Zorlayıcı sebeplerle kısa çalışma yapılması hâlinde, kısa çalışma ödeneği ödemeleri 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24'üncü maddesinin (III) numaralı bendinde ve aynı Kanun'un 40'ıncı maddesinde öngörülen bir haftalık süreden sonra başlar. Bu maddede yer alan kısa çalışma ödeneğinin süresini altı aya kadar uzatmaya ve işsizlik ödeneğinden mahsup edilip edilmeyeceğini belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan fazla ödemeler, yasal faizi ile birlikte işverenden tahsil edilir. Kısa çalışma ödeneği kapsamında yapılan ödemeler başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği süresinden düşülmektedir. Düzenleme ile işçilere ek bir hak getirilmiş olmamakta, kısa çalışma ödeneğinden yararlananların kalıcı işsize Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

182 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası dönüşmeleri durumunda kısa çalışma ödeneği süresi işsizlik ödeneği süresinden düşülmektedir. Bu nedenle kısa çalışma ödeneğinden yararlananların sayısı 2005 yılında 21, 2006'da 217, 2007'de 40, 2008 yılında 650 kişi ile sınırlı kalmıştır (İŞKUR, 2009: 52 53). KÇÖ'nden yararlanan kişi sayısı 2009 yılı sonu itibarıyla kişiye ulaşmış, bu kapsamda toplam 162,5 milyon TL ödeme yapılmıştır (İŞKUR 2009: 52-53). Kısa çalışma ödeneği; ödenek alanların işe girmesi, yaşlılık aylığı almaya başlaması, silah altına alınması, herhangi bir kanundan doğan çalışma ödevi nedeniyle işinden ayrılması veya geçici iş göremezlik ödeneğinin başlaması hâlinde kesilmektedir A Y I L I K A N U N G E R E Ğ İ Ö D E N E C E K G V E İ Ş K U R K U R İ Y E R L E R İ N İ N P R İ M L E R İ İşsizlik ödeneği alanlar ve kısa çalışma ödeneğinden yararlananlar 5510 sayılı Yasa gereği G'li sayılırlar (md.60/i, e). Prime esas kazancın %12'si olan G primi İş-Kur tarafından ödenmektedir. İŞKUR tarafından verilen meslek geliştirme ve edindirme eğitimine tabi olan kişiler de 5510 sayılı Yasa'nın hizmet sözleşmesine tabi sigortalısı kabul edilerek, iş kazası ve meslek hastalıkları yönünden sigortalı sayılmaktadırlar. Bu kişilere ait iş kazası ve meslek hastalıkları primi de İŞKUR tarafından ödenmektedir. M E L E K İ E Ğ İ T İ M V E İ Ş B U L M A İşsizlik sigortasından sağlanan ikinci önemli yardım mesleki eğitim ve iş bulma yardımıdır. İşsizlik ödeneği işsizliğin olumsuz etkilerini hafifletmeye yönelik geçici nitelikte bir yardım olup, sigortalı işsizlere mesleklerine uygun ve son yaptıkları işin ücret ve çalışma koşullarına yakın bir iş bulunması nihai bir hedeftir sayılı Yasa İŞKUR'a işsizlere iş bulmanın yanı sıra, mesleki eğitim, geliştirme ve yetiştirme hizmeti görevini de vermiştir. Bu kapsamda İŞKUR bünyesinde bir kısmı istihdam garantili olan meslek edindirme kursları düzenlenmektedir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

183 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası Ü C R E T G A R A N T İ F O N U 4447 sayılı Yasa'nın ek 1. maddesi ile sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi olarak çalıştıran işverenin konkordato ilan etmesi, işveren için aciz vesikası alınması, iflası veya iflasın ertelenmesi nedenleri ile işverenin ödeme güçlüğüne düştüğü hâllerde geçerli olmak üzere, işçilerin iş ilişkisinden kaynaklanan üç aylık ödenmeyen ücret alacaklarını karşılamak amacı ile İşsizlik igortası Fonu kapsamında ayrı bir Ücret Garanti Fonu oluşturulmuştur. Ücret Garanti Fonu'nun gelirleri, işverenlerce işsizlik sigortası primi olarak yapılan ödemelerin yıllık toplamının yüzde biri ile bu primlerin değerlendirilmesinden elde edilen kazançlardan oluşur. Fonun giderleri ise, ücret alacağı ile bu alacağın ödenebilmesine yönelik yapılan diğer harcamalardan oluşur. Ücret Garanti Fonu'ndan yararlanabilmek için işverenin yukarıda sayılan nedenlerle ödeme güçlüğüne düşmesi ve bu nedenlere dayalı olarak işçinin ücret alacağı için Kuruma başvurması gereklidir. Bu kapsamda yapılacak ödemelerde işçinin, işverenin ödeme güçlüğüne düşmesinden önceki son bir yıl içinde aynı iş yerinde çalışmış olması koşulu esas alınarak temel ücret üzerinden ödeme yapılır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

184 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası (D M O Türkiye'de Genel ağlık igortası (G) düşüncesi ilk kez 1946 yılında gündeme gelmiş, ancak tarihinde 5510 sayılı osyal igortalar ve Genel ağlık igortası Yasasının kabulü ile noktalanmıştır sayılı Yasa tarih ve 5754 sayılı Kanun ile değişikliğe uğrayarak 1 Ekim 2008 tarihinde tam olarak yürürlüğe girebilmiştir. Genel sağlık sigortası, "kişilerin öncelikle sağlıklarının korunmasını, sağlık riskleri ile karşılaşmaları halinde ise oluşan harcamaların finansmanını" belli şartlarla sağlayan ve tüm nüfusu zorunlu olarak sağlık güvencesine kavuşturmayı amaçlayan bir sigorta koludur. G, "kişilerin ekonomik gücüne ve isteğine bakılmaksızın ortaya çıkacak hastalık riskine karşı, toplumun tüm bireylerinin sağlık hizmetlerinden eşit, kolay ulaşılabilir ve etkin bir şekilde yararlanabilmelerini sağlayan sağlık sigortası" olarak da tanımlanmaktadır. G'nin finansmanı, prim gelirleri ile katılım paylarına dayalıdır. G primi, kısa ve uzun vadeli sigorta kollarına tabi olanlar için prime esas kazancın % 12,5'idir. Bu primin % 5'i sigortalı, % 7,5'i ise işveren hissesidir. Yalnızca G'ye tabi olanlar ile işsizlik, kısa çalışma ödeneği ve iş kaybı tazminatı alanların genel sağlık sigortası primi, prime esas kazancın % 12'sidir. Devlet prime esas kazancın %3'ü oranında katkıda bulunmaktadır. Genel sağlık sigortası prim gelirleri; yönetim giderleri, genel sağlık sigortasından sağlanan sağlık hizmetleri ve diğer haklar dışında başka bir amaçla kullanılamaz. Uzun ve kısa vadeli sigorta kolları bakımından sürekli iş göremezlik, malullük, çalışma gücü kaybı hâllerinin tespiti veya bu amaçla yapılan kontroller nedeniyle oluşan sağlık hizmeti giderleri ile gündelik ve yol giderleri, refakatçı giderleri, kısa ve uzun vadeli sigorta kolları prim gelirlerinden karşılanır. Genel ağlık igortası'nın kişiler bakımından kapsamı; G kapsamına alınan kişiler, G'linin bakmakla yükümlü olduğu kişiler ve G kapsamı dışında kalan kişiler olarak sınıflandırılabilir. G diğer sosyal sigorta kolları gibi zorunlu bir sigorta koludur. G'den sağlanacak sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanmak, G'li ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için bir hak, Kurum için ise bu hizmet ve hakların finansmanını sağlamak bir yükümlülüktür. G kapsamında sağlanan başlıca sağlık hizmetleri; koruyucu sağlık hizmetleri, hekim ve diş hekimi tarafından yapılan tedavi hizmetleri, analığa yönelik tedavi hizmetleri, yardımcı üreme yöntemi tedavileri, sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedaviler için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez ve diğer tıbbi araçlardır. İşsizlik, çalışma isteği ve yeteneğinde olup çalışma olanağı bulamamaktır. Günümüzde işsizlik gerek dünyada gerekse Türkiye'de en önemli sosyoekonomik sorunlardan biridir. İşsizlik sigortası, kendi isteği ve kusuru dışında işsiz kalmış olan kişilerin gelir kayıplarını, kısmen ve geçici bir süre için telafi etme amacını taşıyan bir sigorta koludur. Dünyada zorunlu işsizlik sigortası ilk kez 1911 yılında Birleşik Krallık'ta kurulmuş olmasına rağmen, Türkiye'de işsizlik sigortası oldukça geç bir tarihte, 4447 sayılı İşsizlik igortası Yasası ile 1 Haziran 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İşsizlik igortası Yasası'na göre işsizlik sigortası, bir iş yerinde çalışırken, çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen, herhangi bir kasıt ve kusuru olmaksızın işini kaybeden sigortalıların işsiz kalmaları nedeniyle uğradıkları gelir kaybını belli süre ve ölçüde karşılayan, sigortacılık tekniği ile faaliyet gösteren zorunlu bir sigortadır. İşsizlik sigortası ile işsizlik yardımı farklıdır. İşsizlik sigortası ilgilinin sisteme primle katkı sağlaması esasına dayanırken, işsizlik yardımı devlet bütçesinden finanse edilmektedir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

185 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası 0^»Öğrenci olarak Genel ağlık igortası kapsamında sağlık hizmetlerinden yararlanırken ne tür katılım payları ödediğinizi çevrenizdeki arkadaşlarınızla paylaşarak öğrenmeye çalışın. Çevrenizde işsizlik sigortası kapsamında işsizlik ödeneğinden yararlanan bir yakınınızı bulun. Hangi koşullarda işsizlik ödeneğinden yararlandığını öğrenin. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28

186 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası D E Ğ E R L E N D İ R M E O R U L A R I 1. Aşağıdakilerden hangisi G kapsamında değildir? Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan "bölüm sonu testi" bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. \ J a) Askerlik hizmetlerini er ve erbaş olarak yapmakta olanlar ile yedek subay okulu öğrencileri b) Yevmiyeli olarak çalışanlar c) Ev hizmetlerinde süreksiz olarak çalışanlar d) Vatansızlar ve sığınmacılar e) İşsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılan kişiler 2. Aşağıdakilerden hangisi G kapsamı dışında kalan kişilerden biri değildir? a) Askerlik hizmetlerini er ve erbaş olarak yapmakta olanlar ile yedek subay okulu öğrencileri b) Türkiye'ye iş için gönderilenlerden yabancı ülkelerde sigortalı olanlar c) Hükümlü ve tutuklular d) Türkiye'de bir yıldan daha uzun süre ile ikamet eden yabancılar e) Türkiye'de bir yıldan az süre ile ikamet eden yabancılar 3. Aşağıdakilerden hangisi G kapsamında sağlanan hizmetlerden biri değildir? a) ağlık hizmetleri b) Yurt dışında tedavi hizmeti c) Refakatçi giderleri d) Yol giderleri ve gündelik e) ürekli iş göremezlik geliri 4. Aşağıdakilerden hangisi G kapsamındaki sağlık hizmetlerinden biri değildir? a) Koruyucu sağlık hizmetleri b) ağlık Bakanlığınca izin ve ruhsat verilmeyen sağlık hizmetleri c) Analığa yönelik sağlık hizmetleri d) Yardımcı üreme yöntemi tedavileri e) Hekim ve diş hekimi tarafından yapılan tedavi hizmetleri Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

187 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası 5. Aşağıda yer alan tedavilerden hangisinde katılım payı alınır? a) İş kazası meslek hastalığı hâllerinde sağlanan sağlık hizmetleri b) Afet ve savaş hâllerinde sağlanan sağlık hizmetleri c) Kontrol muayeneleri d) Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi e) Aile hekimi muayeneleri ve kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri 6. Aşağıda yer alan tedavilerden hangisinde katılım payı alınmaz? a) Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi, b) Vücut dışı protez ve ortezler, c) İş kazası meslek hastalığı hâllerinde sağlanan sağlık hizmetleri d) Ayakta tedavide sağlanan ilaçlar, e) Kurumca belirlenecek hastalık gruplarına göre yatarak tedavide finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri 7. Aşağıdaki sigortalılardan hangisi işsizlik sigortası kapsamındadır? a) Bağımsız çalışanlar b) Hizmet sözleşmesi ile bir veya birden çok işverene tabi olarak çalışanlar c) Çıraklar ve stajyerler d) Kamu çalışanları e) Okulu bitirip ilk kez iş arayan gençler 8. Aşağıdakilerden hangisi İşsizlik igortası Fonu gelirlerinden biri değildir? a) İşsizlik sigortası primleri b) Prim gelirlerinin değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratlar c) Fonun açık vermesi durumunda devletçe sağlanacak katkı ve yardımlar d) igortalı ve işverenlerden alınacak gecikme zammı, ceza ve faizler e) igortalı işsize verilen ödenekler Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 30

188 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası 9. Aşağıdakilerden hangisi işsizlik ödeneğinden yararlanma koşullardan biri değildir? a) İşçinin osyal Güvenlik Kurumuna prim borcu bulunmaması b) İş sözleşmesinin Yasa'da belirtilen fesih nedenlerinden biri sonucunda sigortalının isteği ve kusuru dışında sona ermesi c) igortalıların işten ayrılmadan önceki son 120 gün boyunca işsizlik sigortası primi ödeyerek sürekli olarak çalışmış olması d) İşsizlik ödeneğinden yararlanma talebiyle Kuruma yazılı olarak başvurmak e) igortalının işten ayrılmadan önceki son üç yıl içerisinde 600 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olması 10. Aşağıdaki durumların hangisinde işsizlik ödeneği kesilmez? a) Kurumca teklif edilen mesleklerine uygun ve son çalıştıkları işin ücret ve çalışma koşullarına yakın ve ikamet edilen yerin belediye mücavir alanı sınırları içinde bir işi haklı bir nedene dayanmaksızın reddetme b) İşsizlik ödeneği alındığı sürede gelir getirici bir işte çalışıldığı veya herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı aldığının tespit edilme c) Muvazzaf askerlik durumunda d) Kurum tarafından önerilen meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitiminin haklı bir neden gösterilmeden reddedilmesi veya kabul edilmesine karşın devam edilememesi e) Haklı bir nedene dayanmaksızın Kurum tarafından yapılan çağrıları zamanında cevaplamama, istenilen bilgi ve belgeleri öngörülen süre içinde vermeme Cevap Anahtarı: 1-A, 2-D, 3-E, 4-B, 5-D, 6-C, 7-B, 8-E, 9-A, 10-C Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 31

189 Genel ağlık igortası ve İşsizlik igortası Y A R A R L A N I L A N V E B A Ş V U R U L A B İ L E C E K D İ Ğ E R K A Y N A K L A R Altan, Ömer Zühtü / Gerek, Nüvit/ Aydın, Ufuk/ Karaca, Nuray Gökçek/ Baybora, Dilek/ Oral, A.İ. (2006). İş ve osyal Güvenlik Hukuku, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını. Başbakanlık (2005). osyal Güvenlik Reformu: orunlar ve Çözüm Önerileri (Ankara). DPT (1990). Health ector Masterplan tudy Report On The Current ituation (Price Waterhouse). Fişek, Gürhan, Özşuca, Şerife Türcan ve Şuğle, Mehmet Ali (1998). osyal igortalar Kurumu Tarihi , K - Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı. Güzel, Ali/Okur, Ali Rıza/ Caniklioğlu, Nurcan (2010). osyal Güvenlik Hukuku (13.Bası). İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım. ILO (2010a). Global Employment Trends. Geneva. ILO (2010b). Global Employment Trends for Youth: pecial Issue on The Impact of the Global Economic Crisis on Youth. Geneva. ILO (2010c). World o f Work Report 2010: From One Crisis to the Next? (Geneva: International Institute of Labour tudies). ağlık Bakanlığı (1993). Ulusal ağlık Politikası (Ankara: ağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü). Talas, Cahit (1997). Toplumsal Ekonomi, Ankara: İmge Kitabevi Tuncay, Can ve Ekmekçi, Ömer (2009). Yeni Mevzuat Açısından osyal Güvenlik Hukukunun Esasları. (2.Bası), İstanbul: Legal Yayıncılık. Yenimahalleli Yaşar, Gülbiye (2009). Türkiye'de ağlık Hizmetleri Finansmanında Dönüşüm: Genel ağlık igortası istemi Herkese Güvence ağlayıp Hizmete Erişimi Artırabilecek mi?, Yayına Hazırlayanlar Prof.Dr.Pars Esin vd. osyal Politikada Güncel orunlar içinde, Ankara Üniversitesi iyasal Bilgiler Fakültesi, s Yıldız, Gaye Burcu (2011). osyal Güvenlik Bilgisi. Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim Yayınları. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 32

190 TURK OYAL GÜVENLİK İTEMİNDE İDARİ YAPI, HİZMETLERİN BİRLEŞTİRİLMEİ VE BORÇLANILMAI osyal Güvenlik Kurumu Türkiye İş Kurumu Hizmetlerin Birleştirilmesi Hizmet Borçlanması OYAL GÜVENLİK İTEMİ Doç. Dr. Gülbiye Y. Yaşar LU a Bu üniteyi çalıştıktan sonra; osyal Güvenlik Kurumunun hukuki statüsü, amaçları, görevleri, organları, personel ve meli yapısını bilecek, Türkiye İş Kurumunun amacı kapsamı, niteliği, görevleri, organları, personel ve mali yapısını açıklayabilecek, Özel istihdam bürolarının işlevlerini ve yapısını tartışabilecek, osyal güvenliğik sisteminde hizmetlerin birleştirilmesi ve hizmet borçlanması koşullarını açıklayabileceksiniz. Ü NİTE 7

191 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması G İ R İ Ş Türk sosyal güvenlik sistemi uzun yıllar kişilerin çalışma statüsüne göre kurulmuş olan üç ayrı sosyal güvenlik kurumu tarafından yönetilmiştir. Bu kurumlardan ilki 1945 yılında 4792 sayılı Yasa'yla kurulan İşçi igortaları Kurumudur. Kurumun adı, 1964 yılında 506 sayılı Yasa ile osyal igortalar Kurumu (K) olarak değiştirilmiştir. K, idari ve mali açıdan özerk, tüzel kişiliği haiz bir kamu kurumu statüsünde kurulmuştur. Kurumların ikincisi, 1949 yılında 5434 sayılı Yasa'yla kurulan ve memurların o güne kadar dağınık hâlde bulunan tüm emekli sandıklarını bünyesinde toplayan T.C. Emekli andığıdır. T.C. Emekli andığı, tüzel kişiliği haiz bir kamu kurumu olup, Maliye Bakanlığı'na bağlı olarak kurulmuştur. Üçüncü kurum, 1971 yılında 1479 sayılı Yasa'yla kurulan ve kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanları kapsamına alan Esnaf ve anatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar osyal igortalar Kurumu (kısa adıyla Bağ-Kur)'dur. Bağ-Kur da idari ve mali açıdan özerk, tüzel kişiliği haiz bir kamu kurumu olarak kurulmuştur tarihinde 5502 sayılı Yasa'yla kurulan osyal Güvenlik Kurumu (GK), bu üç sosyal güvenlik kurumunu lağvedip kendi bünyesine almıştır. osyal Güvenlik Kurumu, 1999 yılında 4447 sayılı Yasa'yla kurulan Türkiye İş Kurumu ile birlikte bugün Türk sosyal güvenlik sisteminin temel kurumlarını oluşturmaktadır. Ayrıca sosyal sigortacılık sistemini tamamlayıcı nitelikte olan ve 506 sayılı Yasa'nın geçici 20. maddesine göre kurulmuş vakıf niteliğindeki özel sandıklar, tarihinde GK bünyesine alınacağından, hâlen bu kurumların varlığından söz etmek de mümkündür. Tamamlayıcı nitelikte olup hâlen varlığını sürdüren diğer kurumlar Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) ve Amele Birliğidir. osyal güvenlik sisteminin idari yapısındaki dönüşüm, Türkiye'de son yıllarda gündeme gelen sosyal güvenlik reformunun dört ana bileşeninden biridir. Başbakanlık tarafından yayımlanan sosyal güvenlik reformuna ilişkin bir politika kitabı, sosyal güvenlik sisteminin idari yapılanmasındaki dönüşümün amacını, sosyal güvenliğin temel işlevlerine ilişkin hizmetlerin çağdaş, etkin ve vatandaşlarımızın günlük hayatını kolaylaştıracak şekilde sunulmasına olanak sağlayacak yeni bir kurumsal yapının oluşturulması olarak tanımlamıştır. Bu bölüm Türk sosyal güvenlik sisteminin idari yapısını oluşturan osyal Güvenlik Kurumu ile Türkiye İş Kurumunu ayrıntılı olarak ele almaktadır. Bölüm Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

192 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması ayrıca, Türk sosyal güvenlik sisteminde farklı sosyal güvenlik kurumlarında veya farklı sosyal sigorta statülerinde geçen hizmetlerin birleştirilmesi ile çalışılmayan sürelere ait hizmetlerin borçlanılarak sigortalılık süresine saydırılmasına yer vermiştir. O Y A L G Ü V E N L İ K K U R U M U 5502 sayılı osyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile sosyal güvenlik sisteminde kurumsal bir yeniden yapılanmaya gidilmiştir. Bu kapsamda mevcut asli sigorta kurumları olan K, Bağ-Kur, Emekli andığı ile özel banka ve sigorta şirketleri asli sandıkları tarihinden itibaren lağvedilerek, tüm mal varlıkları, kadroları, mevcut sözleşmeleri Kuruma devredilerek GK oluşturulmuştur (Geç.m.1/I). Özel sandıkların devri tarihinde gerçekleştirilecektir. Başbakanlık tarafından hazırlanan bir politika kitabı, sosyal güvenlik sisteminin kurumsal düzeydeki bu dönüşümünün gerekçelerini şöyle açıklamaktadır: - osyal güvenlik alanında faaliyet gösteren birden çok sayıda kurumun bulunmasının, farklı kurumlara mensup bulunan kişilerin hak ve yükümlülüklerini farklılaştırması, - osyal güvenlik sistemindeki dağınık yapının kurumlar arasında eş güdüm sağlanmasını engellemesi, - Mevzuatın karmaşıklığı, aşırı bürokratik işlemler, bilgi işlem altyapısındaki yetersizlik ve personele ilişkin sorunların emekli aylığı bağlanmasından, sağlık raporu alınmasına ve sağlık hizmetine erişime kadar birçok işlemin süresini uzatarak kurumların etkin çalışmasını engellemesi, - Bilgi işlem altyapısı ve nitelikli personel eksikliğinin ileriye yönelik yükümlülüklerin doğru tespit edilerek gerekli önlemlerin alınmasını engellemesi, - Altyapı eksikliği nedeniyle kurumların sigortalı sayıları, alacakları, gelir gider takibi konusunda doğru bilgilere sahip olamaması, sigortalıların sorunlarına zamanında ve yeterli çözüm bulamamaları, - Denetim mekanizmalarının etkin işlemiyor olması nedeniyle, gerek sigortalı gerekse prim kaçaklarının önlenememesi, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

193 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması - ağlık bilgilerinin tek merkezde toplanmaması ve harcamaların tek elden yürütülmemesi nedeniyle sağlık giderlerinde israfa, aşırı bürokratik işleme ve sağlık politikalarının belirlenmesinde yanlışlıklara yol açması, - osyal yardım ve sosyal hizmetler alanında muhtaçlığın tespitine yönelik objektif kriter ve mekanizmaların bulunması nedeniyle yeterli miktarda hedef kitleye ulaşılamaması, mükerrer ödemelerin önlenememesi ve bu alana ayrılan sınırlı kaynakların etkin kullanılamamasıdır. osyal güvenlik sisteminin kurumsal yapısındaki bu sorunlar, genel kabul gören sorunlardır. Ancak getirilen yeni kurumsal yapının sorunları çözemeyeceğini ileri süren görüşler de bulunmaktadır. Bu görüşler; tek çatının sistemi basitleştireceğine daha da karmaşık ve hantal hâle getireceği, sigortalılar arasında eşitlik sağlanması amaçlandığı hâlde getirilen istisnai hükümlerle ayrıcalıklı kesimler yaratıldığı, yasal düzenlemelerin sistemi kaosa sürükleyecek hata, çelişki ve boşluklarla dolu olduğudur. Ayrıca GK ile tek çatı kurulması yoluna gidilmişse de çok çatının fiilen varlığını koruduğu da öne sürülmektedir (Güzel vd., 2010:85) sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesi ile 4947 sayılı yasayla kurulan osyal Güvenlik Kurumu, 4958 sayılı Yasa'yla kurulan osyal igortalar Kurumu, 1479 sayılı Yasa'yla kurulan Bağ-Kur ile 5434 sayılı Yasa'yla kurulan T.C. Emekli andığının; merkez ve taşra teşkilatlarının kadroları ile kadrolarında görev yapan memur ve işçileri, 657 sayılı Devlet Memurları Yasa'nın 4 (B) maddesi gereği çalıştırılan personeli mevcut statüleri ile her türlü taşınır ve taşınmazları, tapuda bu Kurumlar adına kayıtlı olan taşınmazları ve hizmet binaları, araç, gereç, malzeme, demirbaş ve taşıtları, alacakları, hakları, borçları, iştirakleri, dosyaları, yazılı ve elektronik ortamdaki her türlü kayıtları ve diğer dokümanlar ile birlikte hiçbir işleme gerek kalmaksızın bu Kanunun yürürlük tarihi itibarıyla görevleri ile birlikte Kuruma devredilmiştir. (Geç.md.1). 506 sayılı Yasa'nın geçici 20. maddesine göre kurulmuş vakıf niteliğindeki özel sandıklar, tarihinde GK bünyesine alınacaktır. Kurumun merkez ve taşra teşkilatı ve kadrolarının kademeli olarak en geç üç yıl içinde bu Kanun'a uygun hâle getirilmesi, gerekirse üç yıllık sürenin Bakanlar Kurulu kararı ile iki yıla kadar uzatılabilmesi öngörülmüştür (Geç.md.2). Kurumun Hukuki tatüsü, Amacı ve Görevleri GK Yasası'na göre Kurum, kamu tüzel kişiliğine sahip, idari ve mali açıdan özerk, 5502 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan durumlarda özel hukuk Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

194 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması hükümlerine tabi olup, Çalışma ve osyal Güvenlik Bakanlığının ilgili kuruluşudur ve ayıştay'ın denetimine tabidir (m.1/ii). Yasayla Kurumun temel amacı; sosyal sigortacılık ilkelerine dayalı, etkin, adil, kolay erişilebilir, aktüeryal ve mali açıdan sürdürülebilir, çağdaş standartlarda sosyal güvenlik sistemini yürütmek olarak tanımlanmıştır (md.3). Kurumun görevleri ise; osyal güvenlik politikalarını uygulamak, bu politikaların geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak, Hizmet sunulan kişileri hak ve yükümlülükleri konusunda bilgilendirmek, haklarının kullanılmasını ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesini kolaylaştırmak, osyal güvenliğe ilişkin konularda uluslararası gelişmeleri izlemek ve iş birliği yapmak, Kamu idareleri arasında koordinasyon ve iş birliğini sağlamak olarak tanımlanmıştır (md.3). Kurumun Organları Kurumun idari yapılanması büyük ölçüde K'dan etkilenmiş olup Kurumun organları Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Başkanlık olarak belirlenmiştir (md.4). Kurumun bu organlarının yanı sıra, osyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu bulunmaktadır. Yüksek Danışma Kurulu, sosyal güvenlik politikaları ve uygulamaları konularında görüş bildirmek üzere yılda bir kez toplanmaktadır (md.26). Genel Kurul Genel Kurul, karar organı olmayıp danışma organı niteliğindedir (Güzel vd., 2010:211). Olağan olarak yılda üç kez toplanan genel kurulun temel görevleri; osyal güvenlik politikaları ve uygulamaları hakkında görüş ve önerilerde bulunmak; Kurumun bütçe ve bilançolarını, faaliyet raporlarını, performans programlarını, orta ve uzun vadeli gelir-gider dengesini, sigorta kolları itibarıyla yapılan en son aktüeryal hesap sonuçlarını değerlendirerek görüş oluşturmak; Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

195 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması Kurumun performans programlarında yer alan hedefleri ile sonuçlarını değerlendirerek bir sonraki dönemin performans hedeflerine ilişkin görüş oluşturmak; Yönetim Kurulunun seçimle gelen asıl ve yedek üyelerini seçmektir (md.5). Genel Kurul, Yasa'da açıkça sayılan 68 kişiden oluşmaktadır. Genel Kurul'da atama ile belirlenen resmi üyeler (23 üye) seçimle gelen üye sayısının (45 üye) altında olduğu için, Genel Kurul oluşumunda daha demokratik bir yapının esas alındığı söylenebilir. Ancak Genel Kurulun sadece danışma niteliğine sahip olması, diğer bir anlatımla yönetimi ibra yetkisinin olmaması, Kurulun işlevselliğini ortadan kaldırmakta, seçimle gelen üyelerin Kurum politikalarında belirleyici olmasını engellemektedir (Güzel vd., 2010:213; TİK, 2007:82). Yönetim Kurulu Yönetim Kurulu, Kurumun en yüksek yönetim, karar, yetki ve sorumluluğunu taşıyan karar organıdır. Bir başkan ve on üyeden oluşan Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri Yasa'nın 6. maddesinde ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir (Güzel vd., 2010:213). Yönetim Kurulu üyeleri, a) Başkan; b) Başkanın teklifi üzerine müşterek kararname ile atanan bir başkan yardımcısı; c) Çalışma ve osyal Güvenlik Bakanlığını temsilen, Çalışma ve osyal Güvenlik Bakanı'nın teklifi üzerine müşterek kararname ile atanan bir üye; ç) Maliye Bakanlığını temsilen, Maliye Bakanı'nın teklifi üzerine müşterek kararname ile atanan bir üye; d) Hazine Müsteşarlığını temsilen, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan'ın teklifi üzerine müşterek kararname ile atanan bir üye; e) İşverenleri temsilen seçilecek bir üye; f) İşçileri temsilen seçilecek bir üye; g) Kamu görevlilerini temsilen seçilecek bir üye; h) Kendi nam ve hesabına çalışanları temsilen seçilecek bir üye ve ı) Kurumdan gelir veya aylık alanları temsilen seçilecek bir üyeden oluşmaktadır (md.6). İlk beş üye merkezî idareyi temsilen atama ile görevlendirilirken, sonraki beş üye işverenler, çalışanlar ile gelir ve aylık alanları temsilen seçimle göreve gelmektedir. Yönetim kurulu üyeleri oluşturulurken atananlar ve seçilmişler arasında eşitlikçi bir denge oluşturulmuş gibi görünmektedir. Ancak kararların salt çoğunlukla alınması ve eşitlik hâlinde Başkanın bulunduğu tarafın çoğunluk sayılacağı hükmüne yer verilmesi, eşitliğin yalnızca bir görünümden ibaret olduğunu ortaya koymakta ve özerk yapı zedelenmektedir (Güzel vd., 2010:213; Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

196 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması TİK, 2007:82). K ve Bağ-Kur ile ilgili deneyimler, ülkemizde sosyal güvenlik kurumlarının özerkliğinin yalnızca teoride kaldığını göstermektedir. Bu iki kuruma yapılan siyasi müdahaleler, onların kaliteli ve verimli hizmet sunmalarını engellemiş, mali açıdan güçlenmelerini önlemiştir. Şimdi benzer bir durum GK için söz konusudur. Öte yandan, Türkiye'nin de onayladığı ILO'nun 102 sayılı osyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin özleşmesi, sosyal sigorta kurumlarının yalnızca işçi ve işveren temsilcileri ile yönetilmesi gerektiğini belirtmektedir. GK yönetim kurulunun bu yapıda olmadığı gibi, öteden beri arzulanan demokratik ve özerk bir organ olarak düzenlenmediği de görülmektedir. Yönetim Kurulunun görevleri; Kurum mali işlerini karara bağlamak, Kurumun aktüerya raporlarını değerlendirmek, Merkezde genel müdürlükler ile daire başkanlıklarının, taşrada ise sosyal güvenlik merkezlerinin kurulması veya kapatılmasını Bakan onayına sunmak, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikleri karara bağlamak, Her türlü kiraya verme, satış, alım, devir, takas, inşaat, taşınmazların ferağı, yapım ve diğer işlere ilişkin karar vermek, ihale komisyonu kararlarını onaylamak, Kurum personeline ödenecek ek ödeme, ikramiye ve fazla mesai ücretine ilişkin usul ve esasları belirlemek, Uyuşmazlıkların uzlaşma, tahkim, sulh, feragat yoluyla çözülmesine karar vermek, Kurumun performans hedef, gösterge ve programı ile hizmet kalite standartlarını karara bağlamak, Her yıl için, prim borcu kamuoyuna açıklanacak işverenlerin belirlenmesine esas olmak üzere asgari borç tutarını belirlemek, Kurum alacaklarının tahsilat işlemlerinin kamu idarelerinden hizmet almak suretiyle gerçekleştirilmesine karar vererek Bakan onayına sunmak, Avukat ve yerli veya yabancı uzman çalıştırılmasına karar vermek, Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak olarak belirlenmiştir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

197 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması Yönetim Kurulunun görevlerinden yalnızca ikisi için Bakan onayının aranması, yönetim kurulunun önceki sigorta kurumlarına göre yetkilerinin artırıldığını göstermektedir. osyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Başkanlık teşkilatı, merkez ve taşra teşkilatından oluşmaktadır (md.8). Başkanlık merkez teşkilatı ise ana hizmet birimleri ile danışma ve yardımcı hizmet birimlerinden meydana gelmektedir (md.9). Başkanlığın en üst amiri olan Başkan, Başkanlık icraatından ve emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden Yönetim Kuruluna karşı sorumlu olup; Kurumu; Anayasaya, kanunlara, ulusal kalkınma plânına, yıllık uygulama programlarına ve Bakanlar Kurulunca belirlenen politika ve stratejilere uygun olarak yönetmek; Kurumun görev alanına giren hususlarda politika ve stratejiler geliştirmek, Kurumun faaliyetlerini ve işlemlerini denetlemek, Yönetim Kurulu kararlarının uygulanmasını sağlamak, Kurumu temsil etmek; Kurumsal etik kuralları belirleyerek, bu kurallara uygun hareket edilmesini sağlamak, Kiraya verme, satış, alım, devir, takas, inşaat, taşınmazların ferağı, yapım ve diğer işlere ilişkin sözleşmeler hakkında karar vermek, ihale komisyonu kararlarını onaylamak, beş yüz bin Yeni Türk Lirasının üzerinde olanlar için Yönetim Kuruluna öneride bulunmak ve merkez ve taşra teşkilatının harcama sınırlarını belirlemek, Prim borcu olan işverenleri her yıl kamuoyuna açıklamak, Diğer kurum ve kuruluşlarla iş birliği ve koordinasyonu sağlama görevlerine sahiptir (md.10). Kurumun temsil ve icra organı olan Başkanın, K başkanı ile karşılaştırıldığında daha fazla yetkiye sahip olduğu görülmektedir. Kurum Teşkilatı Başkanlığın ana hizmet birimleri; Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

198 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması osyal igortalar Genel Müdürlüğü; Genel ağlık igortası Genel Müdürlüğü; Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü; Hizmet unumu Genel Müdürlüğü; Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı; Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire Başkanlığıdır. Böylece emeklilik hizmeti, sağlık finansmanı ve prim karşılığı olmayan ödemeler tek çatıda birleştirilmiştir. Her bir genel müdürlük bünyesinde, Yönetim Kurulu kararı ile en fazla 8 adet daire başkanlığı kurulabilir (md.11). osyal igortalar Genel Müdürlüğü, Kurumun prim ve prime ilişkin diğer alacakları ile işsizlik sigortası primlerinin tahsil ve takip işlemlerini yapmak (md.13/a), Genel ağlık igortası Genel Müdürlüğü, sosyal güvenlik mevzuatında genel sağlık sigortası ile ilgili konularda verilen görevleri yapmak (md.14), Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü, primsiz ödemelere ilişkin konularda verilen görevleri yapmak ve sosyal tazmin kapsamında Emekli andığına verilmiş bulunan görevleri yerine getirmek, Hizmet unumu Genel Müdürlüğü, Kurumun gerçek ve tüzel kişilere yönelik hizmet sunumunun kesintisiz olarak yerine getirilmesini sağlamak (md.16), Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı, sosyal güvenliğe ilişkin hükümlerin uygulanmasını; usulsüzlükleri önleyici, eğitici ve rehberlik yaklaşımını ön plana çıkaran bir anlayışla denetlemek (md.17), Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire Başkanlığı, Kurumun nakit ve benzeri varlıklarını finansal araçlar vasıtasıyla değerlendirmek ile görevlendirilmiştir (md.18). Başkanlığın danışma birimleri, trateji Geliştirme Başkanlığı; Hukuk Müşavirliği ve Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

199 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğidir (md.19). Kurumun yardımcı hizmet birimleri ise, İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı; Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı ile İnşaat ve Emlak Daire Başkanlığıdır (md.23) sayılı Yasa ayrıca, sosyal güvenlik politikaları ve uygulamaları konularında görüş bildirmek üzere, yılda bir kez, en geç mart ayı sonuna kadar, Bakan tarafından tespit edilen gün ve gündeme göre toplanan ve Bakanın başkanlık ettiği bir osyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu oluşturulmasını öngörmüştür (md.26). Başkanlığın taşra teşkilatı; her ilde kurulan sosyal güvenlik il müdürlükleri ile sosyal güvenlik il müdürlüklerine bağlı olarak kurulacak sosyal güvenlik merkezlerinden oluşur. İl ve ilçelerde nüfus, sigortalı ve genel sağlık sigortalısı sayısı, iş yeri sayısı, işlem yoğunluğu ve belirlenecek diğer kriterler doğrultusunda yeteri kadar sosyal güvenlik merkezî kurulabilir veya kaldırılabilir. osyal güvenlik il müdürlükleri ve sosyal güvenlik merkezleri, idari iş ve işlemler açısından dört kategoriye ayrılabilir (md.27). Personel ve Mali Yapı Kurumun insan gücü planlaması İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğüne bırakılmıştır. Kurum personeli ağırlıklı olarak memur statüsünde çalıştırılmaktadır. Ancak memur statüsünde çalıştırılma şart olmayıp, işçi statüsünde personel çalıştırılmasına da engel bulunmamaktadır. Kurumun gelirleri; osyal sigorta ve genel sağlık sigortası prim gelirleri, idari para cezaları, gecikme cezaları, gecikme zamları ve katılım payları, osyal sigorta ile genel sağlık sigortasına yapılan Devlet katkısı, Taşınır ve taşınmaz gelirleri, Primsiz ödemeler karşılığı olarak merkezî yönetim bütçesinden yapılan ödemeler, Kurumca hazırlanan her türlü standart form, manyetik, elektronik veya akıllı kart satışından elde edilecek gelirler ile her türlü data hattı, internet kullanımı ve benzeri kira gelirleri, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

200 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması Merkezî yönetim bütçesinden yapılacak diğer transferler, Doğrudan veya vasiyet yoluyla yapılan bağışlar, Primlerin ve diğer gelirlerin değerlendirilmesinden elde edilen gelirler, Diğer gelirlerden oluşmaktadır. (md.37). Kurumun giderleri ise; osyal sigorta kapsamında sigortalı ve hak sahiplerine ödenecek olan gelir, aylık ve ödenekler, Genel sağlık sigortası kapsamında yapılacak giderler, Primsiz ödemeler kapsamında sigortalı ve hak sahiplerine ödenecek aylık, tazminat ve diğer ödemeler, Genel yönetim giderleri, Faiz giderleri, Eğitim, araştırma, danışmanlık hizmet giderleri, Diğer giderlerden oluşmaktadır (md.37). Denetim Mekanizması osyal sigortalarda iki tür denetim mekanizması bulunmaktadır. Birincisi, Kurumun faaliyet ve hesaplarının denetimini içeren dış denetim, diğeri ise ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanıp uygulanmadığını denetleyen ve bizzat Kurum tarafından gerçekleştirilen iç denetimdir. Bunlara uyuşmazlık durumlarında çözüm merci olan yargıyı da eklemek ve bir yargı denetiminden söz etmek mümkündür. GK'nın dış denetimi, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ile Cumhurbaşkanlığına bağlı Devlet Denetleme Kurulu tarafından gerçekleştirilmektedir. Denetimin tümüyle merkezî yönetime bağlı kurullara verilmiş olmasının özerklik ilkesini zedelediği yönünde eleştiriler bulunmaktadır. GK'nın iç denetimi, özellikle mevzuata işverenler tarafından uyulup uyulmadığının gözetim ve denetimi açısından önemlidir. Kurumun iç denetimi, Kurumun Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı'na verilmiştir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

201 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması T Ü R K İ Y E İ Ş K U R U M U Türkiye'de ilk kez devlete sosyal sigortacıların kurulması ve denetlenmesi görevini veren 1936 tarihli 3008 sayılı İş Yasası, devlete ayrıca iş ve işçi bulma hizmetlerinin bir kamu görevi olarak yürütülmesi görevini de vermiştir. Bu görev 1946 yılında 4837 sayılı Yasa'yla kurulan İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğünce yürütülmüştür. Ancak Kurumun gelişimi ihtiyaçların çok gerisinde kalmış, gereken etkinliği sağlayamamıştır. Kurumun asli görevleri ancak 1971 tarih ve 1475 sayılı İş Yasası ile belirlenmiştir yılında 4447 sayılı Yasa'yla ülkemizde ilk kez işsizlik sigortası kurulmuş, tarihinde uygulamaya geçilmiştir. İş ve İşçi bulma Kurumunun yerini alan Türkiye İş Kurumu ise tarihinde 617 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kurulmuştur. Ancak bu KHK'nin dayandığı yetki kanunu iptal edilmiş, gerekli yasal düzenleme iki yıl gecikme ile ancak tarihinde 4904 sayılı Yasa'yla gerçekleştirilmiş ve Türkiye İş Kurumu kurulmuştur. Kurumun Amacı, Kapsamı ve Niteliği 4904 sayılı Yasa'ya göre Türkiye İş Kurumunun amacı, istihdamın korunması, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak ve işsizlik sigortası hizmetlerini yürütmektir. Kurum, Çalışma ve osyal Güvenlik Bakanlığının bağlı kuruluşu olup, özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz, idari ve mali bakımdan özerk bir kamu kuruluşudur. Kısa adı "İŞKUR" olan Kurum, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ile 832 sayılı ayıştay Kanunu'na tabi tutulmuştur. Kurumun Görevleri Yasa ile Kurumun görevleri şöyle belirlenmiştir: Ulusal istihdam politikasının oluşturulmasına ve istihdamın korunmasına, geliştirilmesine ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak, işsizlik sigortası işlemlerini yürütmek, İş gücü piyasası verilerini, yerel ve ulusal bazda derlemek, analiz etmek, yorumlamak ve yayınlamak, İş gücü Piyasası Bilgi Danışma Kurulunu Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

202 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması oluşturmak ve Kurul çalışmalarını koordine etmek, iş gücü arz ve talebinin belirlenmesine yönelik iş gücü ihtiyaç analizlerini yapmak, yaptırmak, İş ve meslek analizleri yapmak, yaptırmak, iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri vermek, verdirmek, iş gücünün istihdam edilebilirliğini artırmaya yönelik iş gücü yetiştirme, mesleki eğitim ve iş gücü uyum programları geliştirmek ve uygulamak, istihdamdaki iş gücüne eğitim seminerleri düzenlemek, İşçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak, iş gücünün yurt içinde ve yurt dışında uygun oldukları işlere yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için uygun iş gücü bulunmasına ve yurt dışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek, istihdamında güçlük çekilen iş gücü ile işyerlerinin yasal olarak çalıştırmak zorunda oldukları iş gücünün istihdamlarına katkıda bulunmak, özel istihdam bürolarına ilişkin Kuruma verilen görevleri yerine getirmek, işverenlerin yurt dışında kendi iş ve faaliyetlerinde çalıştıracağı işçileri temin etmesi ile tarım işlerinde ücretli iş ve işçi bulma aracılığına izin verilmesi ve kaldırılmasına ilişkin işlemleri yapmak, Gerektiğinde Kurum faaliyet alanı ile ilgili ihalelere katılmak suretiyle, yurt içinde veya uluslararası düzeyde kurum ve kuruluşlara eğitim ve danışmanlık hizmeti vermek, Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşların iş gücü, istihdam ve çalışma hayatına ilişkin olarak aldıkları kararları izlemek, T.C. Hükümeti'nin taraf olduğu Kurumun görev alanına giren ikili ve çok taraflı anlaşma, sözleşme ve tavsiye kararlarını uygulamaktır (md.3). Kurumun Organları Kurum aşağıdaki organlardan oluşmaktadır: Genel Kurul Yönetim Kurulu Genel Müdürlük İl İstihdam Kurulları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

203 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması Genel Kurul, Bakanın veya görevlendireceği kişinin başkanlığında, batıdaki çağdaş örneklerde olduğu üzere işçi, işveren ve devlet temsilcilerinden oluşarak üçlü bir temsile dayanmaktadır. Genel Kurul a) Adalet, Milli avunma, İçişleri, Dışişleri, Maliye, Milli Eğitim, Bayındırlık ve İskân, ağlık, Ulaştırma, Tarım ve Köyişleri, Çalışma ve osyal Güvenlik, anayi ve Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Çevre ve Orman Bakanlıkları ile Avrupa Birliği Genel ekreterliği, Hazine, Dış Ticaret, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlıkları, Devlet Personel, Özelleştirme İdaresi, Devlet İstatistik Enstitüsü, GAP Bölge Kalkınma İdaresi, Küçük ve Orta Ölçekli anayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi, Özürlüler İdaresi Başkanlıkları, Milli Prodüktivite Merkezî, Kadının tatüsü ve orunları Genel Müdürlüğü, osyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, osyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, osyal igortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Kurumdan iştirak edecek Genel Müdür düzeyinde birer, b) Üye sayıları itibarıyla en fazla üyeye sahip ilk üç sıradaki işçi konfederasyonlarınca üye sayıları oranları dikkate alınarak belirlenecek on yedi, üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip işveren konfederasyonunca belirlenecek on, Türkiye Ticaret, anayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliğinden beş, Türkiye Esnaf ve anatkârları Konfederasyonundan üç, Türkiye akatlar Konfederasyonundan her özür grubunu temsilen birer olmak üzere toplam dört, Türkiye Ziraat Odaları Birliğinden iki, Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek dört öğretim üyesi, Kurumda temsil yetkisine sahip kamu görevlileri sendikasınca belirlenecek bir temsilciden oluşur. Genel Kurul temsilcileri iki yıl süre ile görev yaparlar. Herhangi bir nedenle bu görevleri sona erenlerin yerlerine kalan süreyi tamamlamak üzere Genel Kurula temsilci veren birimlerce yeni temsilci görevlendirilir. Genel Kurul iki yılda bir Kasım ayı içinde Bakanın çağrısı üzerine olağan toplantısını yapar. Bakan, gerekli görmesi hâlinde Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırabilir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

204 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması Genel Kurulun görevleri şöyle belirlenmiştir: Devletin ekonomik ve sosyal politikalarına uyumlu ulusal istihdam politikasının oluşturulmasına yardımcı olmak, uygulanan politikalardaki dönem içindeki gelişmeleri değerlendirmek, İstihdamın korunmasına, geliştirilmesine, yaygınlaştırılmasına ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak ve önerilerde bulunmak, Kurumun dönem faaliyet raporunu görüşmek, Kurumun hizmetlerini iyileştirici önerilerde bulunmak, Genel Kurul danışma organı niteliğinde olup Genel Kurul Kararları, Kurum ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların politika oluşturma ve uygulamalarında öncelikle dikkate alınır. Yönetim Kurulu Yönetim Kurulu, Kurumun en yüksek yönetim, karar, yetki ve sorumluluğa sahip organıdır. Genel Müdür'ün başkanlığında, Çalışma ve osyal Güvenlik Bakanı'nın ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan'ın önerisi üzerine müşterek kararla atanan birer temsilci ile en çok üyeye sahip işçi konfederasyonu, işveren konfederasyonu ve Esnaf ve anatkârlar Konfederasyonunca belirlenen birer üyeden olmak üzere altı üyeden oluşur. Yönetim Kurulu üyelerinin görev süresi üç yıldır. Yönetim Kurulu üyelerinin, Devlet memurluğuna atanabilme şartlarını taşımaları ve siyasi parti organlarında görevli bulunmamaları, ayrıca atama ile gelecek üyelerin finans konusunda yeterli deneyime sahip olmaları, hukuk, iktisat, maliye, finans, işletme, kamu yönetimi, sosyal politika veya iş hukuku dallarında en az lisans düzeyinde öğrenim yapmış olmaları zorunludur. Yönetim Kurulu, başkanın daveti üzerine en az haftada bir defa üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır. Kararlar çoğunlukla alınır. Oyların eşitliği hâlinde başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. Genel Müdürün bulunmadığı hâllerde Bakanlık temsilcisi Kurula başkanlık eder. Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri şunlardır: Genel Müdürlükçe hazırlanan Kurumun bütçe teklifi ile bütçenin bölümleri arasında ödenek aktarılması ve ek ödenek alınması önerilerini Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

205 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması değerlendirerek Bakanlığa sunmak, bütçe bölümlerinin maddeleri arasında ödenek aktarmalarını yapmak, bilançoyu ve faaliyet raporunu inceleyip onaylamak, Kurumca hazırlanan kanun, KHK, tüzük ve yönetmelik taslaklarını inceleyerek Bakanlığa sunmak, Kurumun faaliyet alanına ilişkin dönem faaliyet raporlarını Genel Kurulun bilgisine sunmak, İl istihdam kurullarının raporlarını inceleyip değerlendirmek ve Genel Müdürlüğe önerilerde bulunmak, Özel istihdam bürolarının faaliyetlerine izin vermek, faaliyetlerinin izlenmesine ilişkin raporları değerlendirmek, iznin yenilenmesi ile verilen izinlerin iptali konularında karar vermek, Kurumun yurt içinde ve uluslararası düzeyde kurum ve kuruluşlara vereceği eğitim ve danışmanlık hizmetleri bedelleri ile işverenlere verilen Kurum hizmetlerinin hangilerinden ne kadar masraf karşılığı alınacağına karar vermek, Kurumun merkez ve taşra teşkilatı birimlerinin kurulması ve gerekli görülen değişikliklerin yapılması hususlarında ilgili makamlara önerilerde bulunmak; Genel Müdürün önerisi üzerine, özel kanunlarda yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla Kurumun 1-4 dereceli kadrolarına atamalar yapmak ve Kurum adına imza yetkisi verilecek personeli belirlemek, Kurum personelinin eğitimi amacıyla düzenlenen yıllık eğitim programlarını onaylamak, Kurum adına her türlü hizmet satın alınması, taşınır ve taşınmaz mal edinilmesi, bunların idaresi, inşaat yaptırılması, satılması, takası ve trampası veya Kuruma ait binaların hizmet binası, eğitim tesisi, kreş ve benzeri hizmetlere tahsisi hakkındaki önerileri inceleyip karara bağlamak, Kurum taşınmaz mallarının, bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kuruluşlara rayiç veya emsal değer üzerinden kiraya verilmesi, bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kuruluşlar arasında karşılıklı olarak taşınmazlara ihtiyaç duyulması hâlinde, rayiç bedellerin eşit olması veya aradaki bedel farkının % 10'u geçmemesi durumunda, bedelsiz olarak karşılıklı kullanım hakkı verilmesi ile ilgili önerileri inceleyip karara bağlamak, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

206 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması Her yıl Maliye Bakanlığınca belirlenen yeniden değerleme oranında miktarı artırılmak üzere bedeli yüz milyar liradan fazla olan sözleşmeler ve yapılacak işler hakkında karar vermek, Kovuşturulmasında Kurum için yarar görülmeyen dava ve icra kovuşturmalarının açılmaması, henüz dava ve icra kovuşturması hâline gelmemiş olan uyuşmazlıkların uzlaşma yoluyla çözümlenmesi ve bunlara ait paraların terkini önerilerini, Kurum için yarar görülmeyen hâllerde dava ve icra kovuşturmalarından vazgeçilmesi, kanun yollarına başvurulmaması, bunlara ait para ve malların terkini, Kurum leh ve aleyhine açılmış dava ve icra kovuşturmalarının uzlaşma yoluyla çözümü hakkındaki önerileri karara bağlamak, Fon kaynaklarını piyasa şartlarında değerlendirmek, Fon gelir ve giderlerinin üçer aylık dönemler itibarıyla denetlettirilmesini ve denetim raporlarının kamuoyuna açıklanmasını sağlamak, Fona ilişkin aktüeryal projeksiyonları yaptırmak, Günlük fon hareketlerinin izlenmesini, kayıtlarının tutulmasını ve genel kabul görmüş muhasebe standartlarına uygun olarak muhasebeleştirilmesini sağlamak, Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyelerinin başkaca önerilerini inceleyip karara bağlamak ve bu Kanunla verilen benzeri görevleri yapmaktır. Genel Müdürlük Genel Müdürlük, merkez ve taşra teşkilatından oluşur. Genel Müdür, Genel Kurulun önerilerini dikkate alarak Yönetim Kurulu kararları ile Kurum mevzuatı doğrultusunda bütün işleri yürütür. Kurumun faaliyet alanına giren konularda diğer kuruluşlarla iş birliği ve koordinasyonu sağlar, idari ve adli merciler ile üçüncü şahıslara karşı Kurumu temsil eder. Temsil yetkisini gerektiğinde genel hükümlere göre devredebilir. Kurum avukatının bulunmadığı yerlerde ve zamanlarda bunlara ait görevlerin yerine getirilmesinde Genel Müdür, icra ve yargı mercileri nezdindeki temsil yetkisini uygun göreceği Kurum personeline devredebilir. Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı ve I. Hukuk Müşaviri kadrolarına müşterek kararname ile atama yapılır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

207 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması Kurumun merkez teşkilatı, ana hizmet birimleri ile danışma ve denetim birimleri ve yardımcı hizmet birimlerinden oluşur. Ana hizmet birimleri; İş Gücü Piyasası Bilgi Hizmetleri Dairesi Başkanlığı İş Gücü Uyum Dairesi Başkanlığı İstihdam Dairesi Başkanlığı İşsizlik igortası Dairesi Başkanlığı Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı'dır. Ayrıca Genel Müdürlüğe bağlı danışma ve denetim birimleri ile yardımcı hizmet birimleri de vardır. Danışma ve denetim birimleri; Teftiş Kurulu Başkanlığı Hukuk Müşavirliği Yardımcı hizmet birimleri; Personel ve Eğitim Dairesi Başkanlığı İdarî ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı avunma Uzmanlığı'dır. Kurumun taşra teşkilatı, il düzeyinde kurulacak il müdürlüklerinden ve merkez nüfusu ve yukarı olan veya osyal igortalar Kurumuna tabi çalışan sayısı 'in üzerinde bulunan ilçelerden gerekli görülenlerde kurulacak şube müdürlüklerinden oluşur. İl İstihdam Kurulları İl istihdam kurulları, illerde valinin başkanlığında, belediye başkanı, Çalışma ve osyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü bulunan yerlerde bölge müdürü, il milli eğitim müdürü, osyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu İl Müdürü, Gençlik ve por İl Müdürü, anayi ve Ticaret İl Müdürü, Kurum İl Müdürü ve İlçe Şube Müdürleri, il Ticaret ve/veya anayi Odası Başkanları, İl Esnaf ve anatkârlar Odaları Birliği Başkanı, İl Küçük ve Orta Ölçekli anayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanı, İl Organize anayi Bölgeleri Müdürleri, ilde bulunan fakülte veya yüksek okullardan belirlenecek en fazla üç öğretim üyesi, Türkiye akatlar Konfederasyonu tarafından belirlenecek bir temsilci, il mahalle ve köy muhtarlarından birer temsilci, valinin ilin istihdam yapısını dikkate alarak davet edeceği eğitim kurumları, sivil toplum örgütleri ile diğer kurum ve kuruluş Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

208 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması temsilcileri ve o ilde en çok üyeye sahip işçi ve işveren konfederasyonlarının birer temsilcisinden oluşur. İl istihdam kurulları her yıl Eylül ayı içinde olağan toplantısını yapar. Kurul, başkanın çağrısı üzerine her zaman olağanüstü toplantı yapabilir. Kurulun sekretarya görevi Kurum il müdürlüklerince yerine getirilir. İl istihdam kurullarının görevleri şunlardır: İl düzeyinde istihdamı koruyucu, geliştirici ve işsizliği önleyici tedbirleri saptamak, İl istihdam politikasının oluşturulmasına yardımcı olmak, iş gücü yetiştirme etkinliklerini yönlendirmek üzere yerel düzeyde geçerli olacak ilke ve politikaları belirlemek, Kurum il müdürlüğü tarafından hazırlanan yıllık iş gücü eğitim planlarını inceleyerek varsa gerekli değişiklikleri yapmak, Eğitim planı uygulaması ile ilgili olarak yöredeki iş gücü yetiştirme ve istihdam etkinliklerini izleyip değerlendirmek, İl müdürlükleri, il istihdam kurulu çalışmalarını rapor hâlinde Genel Müdürlüğe bildirirler. Personel ve Mali Yapı Kurum personeli hakkında bu Kanun ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır. Kurum, lüzum görülecek sayıda avukat çalıştırabilir. Kurum, görevlerini etkin olarak yerine getirmek amacıyla İstihdam ve Meslek Uzmanı çalıştırabilir. Bu personelde aranan şartlar 15. maddede ayrıntılı bir şekilde sayılmıştır. 15. maddede belirtilen şartları taşıyanlara yapılacak özel yarışma sınavı sonucunda başarılı bulunanlar, İstihdam ve Meslek Uzman Yardımcısı kadrolarına atanırlar. İstihdam ve Meslek Uzman Yardımcılığı'na atananlar, bu görevde en az üç yıl fiilen çalışmak, olumsuz sicil almamak kaydıyla açılacak yeterlik sınavında başarılı olmaları hâlinde İstihdam ve Meslek Uzmanı kadrosuna atanırlar. Kurumun gelirleri şunlardır: Her yıl Bakanlık bütçesine Kurum için konulan ödenek, Kurumca verilecek eğitim ve danışmanlık hizmetleri bedeli ile işverenlerden ve tarım aracıları ile özel istihdam bürolarından alınan masraf karşılıkları, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

209 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması 4857 sayılı İş Kanunu'nun 30. maddesi uyarınca Kuruma aktarılan idari para cezaları, Bu Kanun gereğince özel istihdam bürolarından alınan idari para cezaları, Kurumun taşınır ve taşınmaz mallarından elde edilen gelirler, Gerçek veya tüzel kişiler tarafından yapılan bağış, vasiyetler ve Kurumca hazırlanan standart form ve benzerlerinin satışından elde edilecek gelirler ile diğer gelirler. Özel İstihdam Büroları Günümüzde devlete ait kamu iş bulma kurumlarının yanı sıra, özel istihdam büroları da iş ve işçi bulma faaliyetleri ile ilgilenmektedir. Küreselleşme, iş gücü maliyetlerinin düşürülmesi arzusu ile çalışma biçimlerinde artan esneklik, devletin küçülmesi, işsizliğin artması, nitelikli iş gücüne olan ihtiyacın artması ve işletmelerin yeniden örgütlenmesi, özel istihdam bürolarının önem kazanmasına neden olmuştur sayılı Yasa'ya göre, iş arayanların elverişli oldukları işlere yerleştirilmeleri ve çeşitli işler için uygun işçiler bulunmasına aracılık etme görevi, Kurum ve bu amaçla gerçek veya tüzel kişiler tarafından kurulan özel istihdam bürolarınca yapılır. Özel istihdam büroları, Kurumca iş piyasasının ihtiyaçları dikkate alınarak belirlenecek sayıda ve aranan koşullar çerçevesinde seçilmek ve izin verilmek kaydıyla, kamu kurum ve kuruluşları dışında iş ve işçi bulma faaliyetlerinde bulunabilirler. Yurt dışı hizmet akitlerinin Kuruma onaylatılması zorunludur. Kurumca yapılacak duyuru üzerine, özel istihdam bürosu açmak için başvuracak gerçek kişiler ile tüzel kişilerde aranacak şartlar 17. maddede sayılmıştır. İlgili maddede ayrıca izin talebinde bulunacakların Kuruma belli bir miktarda kesin ve süresiz teminat mektubu vermeleri ve masraf karşılığı ödemeleri yer almaktadır. Kurumca verilen izinler üç yıl süreyle geçerlidir. İzin süresi, iznin sona erme tarihinden itibaren en az bir ay önce yazılı talepte bulunulması, iznin verilmesinde aranan şartların mevcut olması, ilave kat'î ve süresiz teminat mektubu verilmesi ve yenileme masraf karşılığı ödenmesi kaydıyla, Kurumca üçer yıllık sürelerle yenilenebilir. Özel istihdam bürolarının bu Kanunun uygulanması ile ilgili faaliyetlerini denetleme yetkisi Kurum müfettişlerine aittir. Özel istihdam büroları, müfettişlerin Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

210 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması istedikleri her türlü bilgiyi vermek ve bu bilgilerin doğruluğunu ispata yarayan defter, kayıt ve belgeleri ibraz etmek zorundadırlar. Özel istihdam bürolarına verilen izinlerin yenilenmemesi, iptali ve kararlara karşı itiraz 18. maddede düzenlenmiştir. Özel istihdam büroları, iş arayanlara ve açık işlere ilişkin bilgileri sadece iş ve işçi bulma faaliyeti için gerekli olması hâlinde toplayabilir, işleme tabi tutabilir veya bunlardan yararlanabilir. Özel istihdam büroları iş arayanlardan her ne ad altında olursa olsun menfaat temin edemez ve ücret alamazlar. İşe yerleştirme faaliyeti karşılığı ücret sadece işverenden alınır. İş ve işçi bulma faaliyetleri ile ilgili olarak; Özel istihdam bürolarının yönetmelikte öngörülenler dışında iş arayanlarla ücret konusunda anlaşma yapmaları, onlardan ücret almaları veya herhangi bir şekilde menfaat temin etmeleri hâlinde özel istihdam büroları ile işverenler arasında yapılmış bulunan anlaşmalar, İş gücünün sigortasız çalışması veya sendikaya üye olmaması ya da asgari ücretin altında ücret ödenmesi koşullarını taşıyan anlaşmalar, Bir işverenin veya bir iş arayanın, işe yerleştirme faaliyeti için diğer özel istihdam bürolarından veya Kurumdan hizmet almalarını engelleyen anlaşmalar, geçersizdir. Özel istihdam büroları, iş gücü piyasasının izlenmesi için gerekli olan iş arayanlarla, açık işler ve işe yerleştirmelerle ilgili istatistikleri düzenli olarak Kuruma bildirmek, uygulamanın takibi için gerekli olan diğer bilgi ve belgeleri de talebi üzerine Kuruma vermek zorundadır. İŞKUR verilerine göre, ülkemizde tarihi itibarıyla, İŞKUR tarafından izni verilmiş olup faaliyeti hâlen devam eden 325 adet özel istihdam bürosu bulunmaktadır. H İ Z M E T L E R İ N B İ R L E Ş T İ R İ L M E İ osyal güvenlik sisteminde hizmet birleştirilmesi, farklı sigortalılık hâllerinde geçen hizmetlerin birleştirilmesidir sayılı Yasa tek çatıyı öngörmüş olmasına rağmen, 5510 sayılı Yasa bir hizmet akdine bağlı olarak çalışan (4/I,a) bağımsız çalışan (4/I,b) ve kamu çalışanı (4/I,c) olmak üzere üç ayrı sigortalılık statüsü Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

211 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması öngörmektedir. Hizmetlerin birleştirilmesi bu üç sigortalılık statüsüne ait hizmetlerin birleştirilmesidir ve 5510 sayılı Yasalardan önce farklı sosyal güvenlik kurumlarında (K, Bağ-Kur, Emekli andığı, 506 sayılı Yasaya göre kurulan sandıklar) geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi 2829 sayılı Yasa ile düzenlenmişti sayılı Yasa 2829 sayılı Yasayı yürürlükten kaldırarak, farklı sigortalılık hâllerinin birleştirilmesini ilk defa 5510 sayılı Yasaya tabi olarak çalışanlar ve 5510 sayılı Yasadan önce sigortalı olanlar için ayrı düzenlemiştir. İlk Defa 5510 ayılı Kanu'na Tabi Olarak Çalışanlar İçin Hizmet Birleştirilmesi 5510 sayılı Yasa yürürlüğe girdikten sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanlardan 4/I (a), (b), (c) bentlerinden birden fazlasına tabi olarak çalışmış sigortalılar, yaşlılık aylığı talebinde bulunduklarında, en fazla sigortalılığın geçtiği sigortalılık hâli esas alınmaktadır. Örneğin 35 yıllık çalışma hayatı olan bir sigortalı, ilk 30 yılını 4/I,b kapsamında, son 5 yılını ise 4/I,a kapsamında çalışmışsa, bu kişinin yaşlılık aylığına hak kazanması ve hesaplanmasında 4/I,b kapsamındaki sigortalılar için öngörülen kurallar uygulanır. Farklı statülerde çalışmış olan sigortalıların hizmet sürelerinin eşit olması durumunda, malullük ve ölüm hâllerinde, yaş haddinden resen emekli olma durumunda, süresi kanunla belirlenen vazifelere atanmış veya seçilmiş olduklarında ve bağlı oldukları sigortalılık hâlinin kanunla değiştirilmesi durumunda son sigortalılık hâli esas alınır ayılı Kanundan Önce igortalı Olanlar İçin Hizmet Birleştirilmesi 5510 sayılı Yasa, 5510 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesinden önce sigortalı olanların hizmet birleştirmesinin 2829 sayılı Yasa'ya göre yapılmasını öngörmüştür (Geç.md.2) sayılı Yasa, hizmet birleştirmesi için son yedi yılı esas almaktadır sayılı Yasa'ya göre ilgililere; son yedi yıllık fiilî hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca (K, Bağ-Kur, Emekli andığı, 506 sayılı Yasa'ya göre kurulan sandıklar), hizmet sürelerinin eşit olması hâlinde ise eşit hizmet sürelerinden Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

212 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir (md. 8). H İ Z M E T B O R Ç L A N M A I Hizmet borçlanması, sigortalı olarak geçmeyen bazı sürelerin, daha sonra maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortası primleri ödenerek sigortalılık süresine saydırılmasıdır. Hizmet borçlanması, yurt içinde veya yurt dışında geçen bazı durumlar veya hizmetler için yasayla düzenlenmiş özel borçlanma olanaklarıdır. Yurt İçinde Geçen Hizmetlere İlişkin Borçlanma Yurt içinde geçen hizmetlere ilişkin borçlanma olanakları aşağıda sıralanmıştır: a) Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4/I,a bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden iş yerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreler, b) Er veya erbaş olarak silah altında veya yedek subay okulunda geçen süreler, c) 4/I,c bendi kapsamında olanların, personel mevzuatına göre aylıksız izin süreleri, d) igortalı olmaksızın doktora öğrenimi veya tıpta uzmanlık için yurt içinde veya yurt dışında geçirdikleri normal doktora veya uzmanlık öğrenim süreleri, e) igortalı olmaksızın avukatlık stajını yapanların normal staj süreleri, f) igortalı iken herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınanlardan bu suçtan dolayı beraat edenlerin tutuklulukta veya gözaltında geçen süreleri, g) Grev ve lokavtta geçen süreleri, h) Hekimlerin fahri asistanlıkta geçen süreleri, i) eçim kanunları gereğince görevlerinden istifa edenlerin, istifa ettikleri tarih ile seçimin yapıldığı tarihi takip eden ay başına kadar açıkta geçirdikleri süreler, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

213 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması j) 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalıların, kısmi süreli çalıştıkları aylara ait eksik sürelerin tamamı veya bir kısmı borçlanılabilir (md.41). Borçlanma yapmak isteyen sigortalı ya da hak sahiplerinin Kuruma yazılı olarak başvurması gereklidir. Bu başvuru borçlanılabilecek süreye ne zaman ihtiyaç duyulursa o zaman yapılabilir. Borçlanma talep tarihinde prime esas günlük kazanç alt ve üst sınırları arasında olmak üzere, kendilerince belirlenecek günlük kazancın %32'si üzerinden hesaplanacak primlerin, borcun tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gereklidir. Bir ay içinde ödenmeyen borçlanmalar için ise yeni başvuru şartı aranır. Primi ödenmeyen borçlanma süreleri hizmetten sayılmaz. Borçlanma sürelerinin ne şekilde belgeleneceğini belirlemeye Kurum yetkilidir. Bu Kanuna göre tespit edilen sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler için borçlandırılma hâlinde, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlandırılan gün sayısı kadar geriye götürülür. igortalılık borçlanması ile aylık bağlanmasına hak kazanılması durumunda, ilgililere borcun ödendiği tarihi takip eden ay başından itibaren aylık bağlanır. Yurt Dışında Geçen Hizmetlerin Borçlanılması 3201 sayılı Yasa, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının yurt dışında geçen sürelerinin sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesini düzenlemiştir. Yasaya göre borçlanılabilecek süreler; yurt dışında sigortalı olarak çalışılan, bu süreler arasında veya sonunda bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ve yurt dışında ev kadını olarak geçen sürelerdir. Yurt dışında geçen hizmet sürelerinin bir kısmı veya tamamı borçlanılabilir. Borç tutarı, yurt içi borçlanmada olduğu üzere, talep tarihinde prime esas günlük kazanç alt ve üst sınırları arasında olmak üzere, kendilerince belirlenecek günlük kazancın %32'sidir. Ancak bu kez, borcun tebliği tarihinden itibaren üç ay içinde ödenmesi gereklidir. Üç ay içinde ödenmeyen borçlanmalar için yeni başvuru şartı aranır. Üç ay içinde başvurudan vazgeçmek de mümkündür. Bu durumda, ödenen tutar kendilerine geri ödenir. Primi ödenmeyen borçlanma süreleri hizmetten sayılmaz. Borçlanma için başvuran sigortalının Türkiye'de sigortalılığı varsa, borçlanma talep tarihindeki sigortalılığı üzerinden, yoksa 5510 sayılı Yasanın 4/I,b bendi kapsamında değerlendirilir. igortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler için borçlandırılma hâlinde, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlandırılan gün sayısı kadar Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

214 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması geriye götürülür. Türkiye'de sigortalılığı bulunmayan başvuru sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten, sigortalı ölmüş ise ölüm tarihinden, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülerek hesaplanır. Yurt dışı hizmet borçlanmasında aylığın bağlanması için bazı şartlar bulunmaktadır. Bu şartlar: Yurda kesin dönüş yapılmış olması, Tahakkuk ettirilen borcun tamamının ödenmiş olması, 5510 sayılı Yasa yürürlükten kaldırılan kanunların yürürlükteki hükümlerine veya sosyal güvenlik kanunlarına göre aylığa hak kazanılmış olması, Kuruma yazılı talepte bulunulmasıdır. Yurt dışındaki çalışmaları karşılığında yurt dışındaki sosyal güvenlik kurumlarına ödenmiş olan primlerin bazı hâllerde iadesi olanaklıdır. Bu primlerin sosyal güvenlik sözleşmeleri ile Türkiye'ye transferlerinin sağlanması da mümkündür. Türk vatandaşları hesabına yabancı ülkelerdeki sosyal güvenlik kurumlarına yatırılmış bulunan primlerin, ülkeler arası anlaşmalarla Türkiye'ye transferlerinin sağlanması hâlinde; a) Transfer olunan primlere ilişkin sürelerin tamamını bu Kanuna göre borçlanarak, tahakkuk ettirilen döviz borcunu da ödemiş olanlara, transfer olunan primlerin tamamı, b) Transfer olunan primlere ilişkin sürelerin bir kısmını bu Kanuna göre borçlanarak tahakkuk ettirilen döviz borcunu da ödemiş olanlara, transfer olunan primlerin borçlandıkları süreye isabet eden orandaki miktarı, transfer tarihindeki cari kur üzerinden Türk Lirası karşılığı olarak ilgili sosyal güvenlik kuruluşunca sigortalıya, hak sahiplerine veya mirasçılarına iade edilir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

215 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması O (D M Türk sosyal güvenlik sistemi uzun yıllar kişilerin çalışma statüsüne göre kurulmuş olan üç ayrı sosyal güvenlik kurumu tarafından yönetilmiştir. Bu kurumlar K, T.C. Emekli sandığı ve BAĞ-KUR'dur tarihinde 5502 sayılı Yasa'yla kurulan osyal Güvenlik Kurumu (GK), mevcut asli sigorta kurumları olan K, BAğ -KUR, Emekli andığı ile özel banka ve sigorta şirketleri asli sandıkları tarihinden itibaren lağvederek, tüm mal varlıkları, kadroları, mevcut sözleşmeleri Kuruma devredilmiştir. Özel sandıkların devri tarihinde gerçekleştirilecektir. GK, 1999 yılında 4447 sayılı Yasa'yla kurulan Türkiye İş Kurumu ile birlikte bugün Türk sosyal güvenlik sisteminin temel kurumlarını oluşturmaktadır. GK Yasası'na göre Kurum, kamu tüzel kişiliğine sahip, idari ve mali açıdan özerk, Yasada hüküm bulunmayan durumlarda özel hukuk hükümlerine tâbi olup, Çalışma ve osyal Güvenlik Bakanlığının ilgili kuruluşudur ve ayıştayın denetimine tabidir. Yasayla Kurumun temel amacı; sosyal sigortacılık ilkelerine dayalı, etkin, adil, kolay erişilebilir, aktüeryal ve mali açıdan sürdürülebilir, çağdaş standartlarda sosyal güvenlik sistemini yürütmek olarak tanımlanmıştır. Kurumun organları Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Başkanlık olarak belirlenmiştir. Kurumun osyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu da bulunmaktadır. Kurum personeli ağırlıklı olarak memur statüsünde çalıştırılmaktadır. Ancak işçi statüsünde personel çalıştırılmasına da engel bulunmamaktadır. osyal sigortalarda iç ve dış olmak üzere iki tür denetim mekanizması bulunmaktadır. Türkiye'de 1999 yılında 4447 sayılı Yasa'yla ilk kez işsizlik sigortası kurulmuştur tarihinde 4904 sayılı Yasa'yla da Türkiye İş Kurumu kurulmuştur sayılı Yasa'ya göre Türkiye İş Kurumunun amacı, istihdamın korunması, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak ve işsizlik sigortası hizmetlerini yürütmektir. İŞKUR, Çalışma ve osyal Güvenlik Bakanlığının bağlı kuruluşu olup, özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz, idari ve mali bakımdan özerk bir kamu kuruluşudur. İŞKUR'un organları; Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Genel Müdürlük ve İl İstihdam Kurullarıdır. İŞKUR'un yanı sıra, özel istihdam büroları da iş ve işçi bulma faaliyetleri ile ilgilenmektedir. osyal güvenlik sisteminde hizmet birleştirilmesi, farklı sigortalılık hâllerinde veya farklı sigorta kurumlarına tabi olarak geçen hizmetlerin birleştirilmesidir. Hizmet borçlanması ise, sigortalı olarak geçmeyen bazı sürelerin, daha sonra maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortası primleri ödenerek sigortalılık süresine saydırılmasıdır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

216 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması y > osyal Güvenlik Kurumunun idari ve mali açıdan özerk olduğunu (L> düşünüyor musunuz? Neden? Özel istihdam bürolarının gerekli olduğuna inanıyor musunuz? Neden? " O. O Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

217 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması D E Ğ E R L E N D İ R M E O R U L A R I 1. Aşağıdakilerden hangisi sosyal güvenlik sistemindeki kurumsal düzeydeki dönüşümün gerekçelerinden biri değildir? Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan "bölüm sonu testi" bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. \ > a) osyal güvenlik alanında faaliyet gösteren birden çok sayıda kurumun bulunmasının, farklı kurumlara mensup bulunan kişilerin hak ve yükümlülüklerini farklılaştırması b) Hizmet borçlanmasına kolaylık sağlamak c) osyal güvenlik sistemindeki dağınık yapının kurumlar arasında eş güdüm sağlanmasını engellemesi d) Mevzuatın karmaşıklığı, aşırı bürokratik işlemler, bilgi işlem altyapısındaki yetersizlik ve personele ilişkin sorunların emekli aylığı bağlanmasından, sağlık raporu alınmasına ve sağlık hizmetine erişime kadar birçok işlemin süresini uzatarak kurumların etkin çalışmasını engellemesi e) Bilgi işlem altyapısı ve nitelikli personel eksikliğinin, ileriye yönelik yükümlülüklerin doğru tespit edilerek gerekli önlemlerin alınmasını engellemesi 2. osyal Güvenlik Kurumu Kanunu hangi yıl kabul edilmiştir? a) 2002 b) 2004 c) 2006 d) 2007 e) Aşağıdakilerden hangisi osyal Güvenlik Kurumuna 5502 sayılı Yasa'yla verilen görevlerden biri değildir? a) osyal güvenlik politikalarını uygulamak, bu politikaların geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak, b) Hizmet sunulan kişileri hak ve yükümlülükleri konusunda bilgilendirmek, haklarının kullanılmasını ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesini kolaylaştırmak, c) osyal güvenliğe ilişkin konularda uluslararası gelişmeleri izlemek ve iş birliği yapmak, d) Yabancı ülkelerle sosyal güvenlik anlaşması imzalamak, e) Kamu idareleri arasında koordinasyon ve iş birliğini sağlamak Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28

218 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması 4. Aşağıdakilerden hangisi osyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının merkez teşkilatında yer alan hizmet birimlerinden biri değildir? a) osyal igortalar Genel Müdürlüğü b) Genel ağlık igortası Genel Müdürlüğü c) Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü d) osyal Güvenlik İl Müdürlükleri e) Hizmet unumu Genel Müdürlüğü 5. Aşağıdakilerden hangisi osyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının danışma birimlerinden biridir? a) Hukuk Müşavirliği b) İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı c) Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı d) İnşaat ve Emlak Daire Başkanlığı e) Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı 6. Türkiye İş Kurumu hangi yılda kurulmuştur? a) 2001 b) 2002 c) 2003 d) 2004 e) Aşağıdakilerden hangisi Türkiye İş Kurumunun organlarından biri değildir? a) Genel Kurul b) Yönetim Kurulu c) Genel Müdürlük d) İl İstihdam Kurulları e) İŞKUR Yüksek Danışma Kurulu Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

219 Türk osyal Güvenlik isteminde İdari Yapı, Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanılması 8. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye İş Kurumunun merkez teşkilatında yer alan ana hizmet birimlerinden biri değildir? a) İşgücü Piyasası Bilgi Hizmetleri Dairesi Başkanlığı b) İşgücü Uyum Dairesi Başkanlığı c) Hukuk Müşavirliği d) İstihdam Dairesi Başkanlığı e) İşsizlik igortası Dairesi Başkanlığı 9. Hizmet birleştirilmesi ile ilgili yanlış ifade hangisidir? a) osyal güvenlik sisteminde hizmet birleştirilmesi, farklı sigortalılık hâllerinde geçen hizmetlerin birleştirilmesidir. b) 5502 ve 5510 sayılı Yasalardan önce farklı sosyal güvenlik kurumlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi 2829 sayılı Yasa ile düzenlenmiştir. c) 2829 sayılı Yasa, hizmet birleştirmesi için son yedi yılı esas almaktadır. d) 5510 sayılı Yasa yürürlüğe girdikten sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanlardan 4/I (a), (b), (c) bentlerinden birden fazlasına tabi olarak çalışmış sigortalılar, yaşlılık aylığı talebinde bulunduklarında, en fazla sigortalılığın geçtiği sigortalılık hâli esas alınmaktadır. e) Farklı statülerde çalışmış olan sigortalıların hizmet sürelerinin eşit olması durumunda, ilk sigortalılık hâli esas alınır. 10. Aşağıdakilerden hangisi yurt içinde geçen hizmetlere ilişkin borçlanma olanaklarından biri değildir? a) Er veya erbaş olarak silahaltında veya yedek subay okulunda geçen süreler, b) igortalı olmaksızın doktora öğrenimi veya tıpta uzmanlık için yurt içinde veya yurt dışında geçirilen normal doktora veya uzmanlık öğrenim süreler c) Ev kadını olarak geçirilen süreler d) Grev ve lokavtta geçen süreler e) Hekimlerin fahrî asistanlıkta geçen süreler Cevap Anahtarı: 1-B, 2-C, 3-D, 4-D, 5-A, 6-C, 7-E, 8-C, 9-E, 10-C Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 30

SOSYAL POLİTİKA. Doç.Dr. Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR

SOSYAL POLİTİKA. Doç.Dr. Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR SOSYAL POLİTİKA Doç.Dr. Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR 1. Sosyal Güvenlik Kavramı Sosyal güvenlik terimi, sosyal risk olarak adlandırılan kimi olayların sonuçlarını onarma düşüncesi ile sıkı sıkıya bağlıdır.

Detaylı

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

Detaylı

Sosyal Güvenlik Hukuku 1. Ders

Sosyal Güvenlik Hukuku 1. Ders Sosyal Güvenlik Hukuku 1. Ders Prof. Dr. Murat ŞEN Arş. Gör. Yusuf GÜLEŞCİ Sosyal Güvenlik Kavramı Kişileri, gelirleri ne olursa olsun, belirli sayıdaki tehlikeler karşısında güvence sağlama görevine sahip

Detaylı

SEDA ÇAYIR - FUNDA GÖREN

SEDA ÇAYIR - FUNDA GÖREN SEDA ÇAYIR - FUNDA GÖREN Sosyal güvenlik, Herkesin gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, konut, tıbbi bakım, gerekli toplumsal hizmetler dahil olmak üzere sağlık ve refahını teminat altına

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ AYAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU ASG 109 SOSYAL GÜVENLİĞE GİRİŞ DERSİ. Öğretim Görevlisi Yusuf Can ÇALIŞIR

ANKARA ÜNİVERSİTESİ AYAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU ASG 109 SOSYAL GÜVENLİĞE GİRİŞ DERSİ. Öğretim Görevlisi Yusuf Can ÇALIŞIR ANKARA ÜNİVERSİTESİ AYAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU ASG 109 SOSYAL GÜVENLİĞE GİRİŞ DERSİ Öğretim Görevlisi Yusuf Can ÇALIŞIR DERS PLANI SOSYAL GÜVENLİK TEKNİĞİ KAVRAMI SOSYAL GÜVENLİK TEKNİKLERİNİN ÇEŞİTLERİ GELENEKSEL

Detaylı

SAĞLIĞIN KORUNMASI, GELİŞTİRİLMESİ VE SAĞLIK POLİTİKASI. Doç.Dr. Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR

SAĞLIĞIN KORUNMASI, GELİŞTİRİLMESİ VE SAĞLIK POLİTİKASI. Doç.Dr. Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR SAĞLIĞIN KORUNMASI, GELİŞTİRİLMESİ VE SAĞLIK POLİTİKASI Doç.Dr. Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR Tarihsel Gelişim: 1. Osmanlı İmparatorluğu nda: A. Meslek Örgütleri İçinde Yardımlaşma ve Hayır Kuruluşları Loncalar:

Detaylı

ABD'DE SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ

ABD'DE SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ ABD'DE SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ Günümüz sosyal politikasının en geniş kapsamlı vasıtasını oluşturan sosyal güvenlik (SG) kavramını, en azından yasal düzenleme seviyesinde, ilk kullanan ülke olan ABD, bugün

Detaylı

HASTALIK VE ANALIK SIGORTALARı. Doç.Dr.Gülbiye Yenimahalleli Yaşar Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi

HASTALIK VE ANALIK SIGORTALARı. Doç.Dr.Gülbiye Yenimahalleli Yaşar Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi HASTALIK VE ANALIK SIGORTALARı Doç.Dr.Gülbiye Yenimahalleli Yaşar Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi HASTALIK SİGORTASI Sosyal sigortacılıkta hastalık, tıbbi bakım ve tedavi gerektiren bedensel

Detaylı

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ... İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ... 1 A. Kayıt Dışı Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 B. Kayıt Dışı Ekonominin Nedenleri... 4 C. Kayıt Dışı Ekonominin Büyüklüğü...

Detaylı

Ödev Teslimi Ortalama İntihal. Sunum. Sonuç

Ödev Teslimi Ortalama İntihal. Sunum. Sonuç Ödev Konusu Öğrenci Adı-Soyadı Sunum Ödev Teslimi Ortalama İntihal Sonuç 1 Sosyal Güvenlik Kavramı ve Sosyal Riskler 2 Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Dünya daki Gelişimi 3 Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin

Detaylı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu nda Değişiklik Yapılması ve Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve gerekçesi ilişikte sunulmuştur.

Detaylı

Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Gelişimi

Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Gelişimi Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Gelişimi Avrupa da bugünkü anlamıyla sosyal güvenlik sistemlerinin oluşabilmesi için sanayi devriminin ve buna bağlı olarak sosyal koruma gereksinimi içinde olan bir işçi

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Önsöz... vii GİRİŞ... 1 I. BÖLÜM ÇALIŞMA HUKUKU VE ÇALIŞMA HUKUKU İLE İLGİLİ KURULUŞLAR

İÇİNDEKİLER. Önsöz... vii GİRİŞ... 1 I. BÖLÜM ÇALIŞMA HUKUKU VE ÇALIŞMA HUKUKU İLE İLGİLİ KURULUŞLAR İÇİNDEKİLER Önsöz... vii GİRİŞ... 1 I. BÖLÜM ÇALIŞMA HUKUKU VE ÇALIŞMA HUKUKU İLE İLGİLİ KURULUŞLAR 1.ÇALIŞMA HUKUKU... 3 2. ÇALIŞMA HUKUKU İLE İLGİLİ KURULUŞLAR... 4 I- MİLLİ ÇALIŞMA HUKUKU KURULUŞLARI...

Detaylı

ALMANYA DA SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ SEÇKİN KESGİN

ALMANYA DA SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ SEÇKİN KESGİN ALMANYA DA SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ SEÇKİN KESGİN Almanya; Orta Avrupa da bir ülkedir. Kuzeyinde Kuzey denizi, Danimarka, ve Baltık denizi; doğusunda Polonya ve Çek cumhuriyeti; güneyinde Avusturya ve İsviçre;

Detaylı

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı Gülşah Özcanalp Göktekin Uzman Sosyolog / İş ve Meslek Danışmanı Liderlik Enstitüsü Eğitim ve İstihdam Hizmetleri Çalışma Evrensel Bir Haktır İnsan

Detaylı

Sosyal hukukun tarihçesi

Sosyal hukukun tarihçesi Sosyal hukukun tarihçesi SOSYAL güvenlik hukukun TARİHSEL GELİŞİMİ Sosyal devlet günümüz çağdaş devlet anlayışına uygun olarak sosyal adaleti,sosyal refahı,sosyal güvenliği sağlamayı amaç edinen devlettir.

Detaylı

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Detaylı

ŞEHİRİÇİ TİCARİ TAKSİLERDE ÇALIŞANLARIN SOSYAL GÜVENCESİ

ŞEHİRİÇİ TİCARİ TAKSİLERDE ÇALIŞANLARIN SOSYAL GÜVENCESİ ŞEHİRİÇİ TİCARİ TAKSİLERDE ÇALIŞANLARIN SOSYAL GÜVENCESİ Mehmet Emre DİKEN * 1. Giriş Şehiriçi ticari taksi araçlarının sayıları yeni yerleşim bölgelerinin kurulması ve nüfusla paralel olarak artış göstermektedir.

Detaylı

MUKAYESELİ HUKUK VE TÜRK HUKUKUNDA İŞSİZLİK SİGORTASI İÇİNDEKİLER ÖZET KISALTMALAR TABLO LİSTESİ ŞEKİL LİSTESİ BÖLÜM I İŞSİZLİK

MUKAYESELİ HUKUK VE TÜRK HUKUKUNDA İŞSİZLİK SİGORTASI İÇİNDEKİLER ÖZET KISALTMALAR TABLO LİSTESİ ŞEKİL LİSTESİ BÖLÜM I İŞSİZLİK MUKAYESELİ HUKUK VE TÜRK HUKUKUNDA İŞSİZLİK SİGORTASI İÇİNDEKİLER ÖZET ABSTRACT İÇİNDEKİLER KISALTMALAR TABLO LİSTESİ ŞEKİL LİSTESİ GİRİŞ v vii ix xvii xviii xx xxi BÖLÜM I İŞSİZLİK A. İŞSİZLİĞİN TANIMI

Detaylı

Nüfus Yaşlanması ve Yaşlılığın Finansmanı

Nüfus Yaşlanması ve Yaşlılığın Finansmanı Nüfus Yaşlanması ve Yaşlılığın Finansmanı Prof. Dr. Serdar SAYAN TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi 4. Türkiye Nüfusbilim Kongresi Ankara 6 Kasım 2015 Yaşlılık (Emeklilik) Sigortası Türkiye de çalışanların

Detaylı

EMEKLİLİK. İş kazası veya meslek hastalığı halinde sigortalıya veya sigortalının ölümü halinde hak sahiplerine yapılan sürekli ödemeye gelir denir.

EMEKLİLİK. İş kazası veya meslek hastalığı halinde sigortalıya veya sigortalının ölümü halinde hak sahiplerine yapılan sürekli ödemeye gelir denir. EMEKLİLİK Emekli Sosyal Güvenlik Kurumundan yaşlılık veya malullük aylığı alanlar ile geçirdiği iş kazası veya tutulduğu meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik geliri alanlara emekli denir. Sigortalının

Detaylı

KAYIT DIŞI İSTİHDAM VE SOSYAL GÜVENLİK

KAYIT DIŞI İSTİHDAM VE SOSYAL GÜVENLİK KAYIT DIŞI İSTİHDAM VE SOSYAL GÜVENLİK M. Kemal OKTAR * Sosyal Güvenlik Hukuku bakımından kayıt dışı istihdam olgusu; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu ve 2821 sayılı Sendikalar

Detaylı

OTOMATİK KATILIMLI BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ İLE İLGİLİ MERAK EDİLENLER

OTOMATİK KATILIMLI BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ İLE İLGİLİ MERAK EDİLENLER OTOMATİK KATILIMLI BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ İLE İLGİLİ MERAK EDİLENLER Türkiye İş Bankası A.Ş. Munzam Sandık Vakfı 27 Ekim 2016 Bireysel Emeklilik Sistemi (BES), 28.03.2001 tarih ve 4632 sayılı Bireysel

Detaylı

TAMAMLAYICI VE DESTEKLEYİCİ SAĞLIK SİGORTALARI

TAMAMLAYICI VE DESTEKLEYİCİ SAĞLIK SİGORTALARI TAMAMLAYICI VE DESTEKLEYİCİ SAĞLIK SİGORTALARI 1 AB de Özel Sağlık Sigortası Uygulamaları Geçtiğimiz dönemlerde sağlık harcamalarında kaydedilen artış, kamu sağlık sistemlerinin sürdürülmesinde sorun yaşanmasına

Detaylı

KADINLARIN ÇALIŞMA YAŞAMINDA KORUNMALARI Kadınların toplumsal yaşam ile iş ilişkileri ve çalışma yaşamında korunması arasında yakın bir ilişki

KADINLARIN ÇALIŞMA YAŞAMINDA KORUNMALARI Kadınların toplumsal yaşam ile iş ilişkileri ve çalışma yaşamında korunması arasında yakın bir ilişki KADINLARIN ÇALIŞMA YAŞAMINDA KORUNMALARI Kadınların toplumsal yaşam ile iş ilişkileri ve çalışma yaşamında korunması arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Çünkü kadınların çalışma yaşamında korunabilmeleri,

Detaylı

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi. Sağlık Nedir?

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi. Sağlık Nedir? Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi Sağlık Nedir? Dünya Sağlık Örgütü sağlığı şöyle tanımlanmıştır: Mehmet ATASEVER Kamu İhale Kurumu Kurul Üyesi Sağlık insanın;

Detaylı

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi Mehmet ATASEVER Kamu İhale Kurumu Kurul Üyesi Ankara, 29.11.2018 Sağlık Nedir? Dünya Sağlık Örgütü sağlığı şöyle tanımlanmıştır:

Detaylı

SAĞLIĞIN KORUNMASI, GELİŞTİRİLMESİ VE SAĞLIK POLİTİKASI. Doç.Dr. Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR

SAĞLIĞIN KORUNMASI, GELİŞTİRİLMESİ VE SAĞLIK POLİTİKASI. Doç.Dr. Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR SAĞLIĞIN KORUNMASI, GELİŞTİRİLMESİ VE SAĞLIK POLİTİKASI Doç.Dr. Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR . Sağlık Güve esi Yolu da Sosyal Güvenlik Kavra ı Sosyal güve lik teri i, sosyal risk olarak adla dırıla ki i

Detaylı

167 SAYILI İNŞAAT İŞLERİNDE GÜVENLİK VE SAĞLIK HAKKINDA ILO SÖZLEŞMESİ NİN İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN VERİMLİLİĞİ ÜZERİNE ETKİSİ

167 SAYILI İNŞAAT İŞLERİNDE GÜVENLİK VE SAĞLIK HAKKINDA ILO SÖZLEŞMESİ NİN İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN VERİMLİLİĞİ ÜZERİNE ETKİSİ 167 SAYILI İNŞAAT İŞLERİNDE GÜVENLİK VE SAĞLIK HAKKINDA ILO SÖZLEŞMESİ NİN İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN VERİMLİLİĞİ ÜZERİNE ETKİSİ Yrd. Doç. Dr. Barış ÖZTUNA Çankırı Karatekin Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri

Detaylı

ÖLÜM SİGORTASINDAN SAĞLANAN YARDIMLARDA ZAMANAŞIMI

ÖLÜM SİGORTASINDAN SAĞLANAN YARDIMLARDA ZAMANAŞIMI ÖLÜM SİGORTASINDAN SAĞLANAN YARDIMLARDA ZAMANAŞIMI Yasin KULAKSIZ 33 * ÖZ Bütün canlılar gibi insanlar da doğar, büyür, yaşar ve ölürler. Sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak faaliyette bulunmak

Detaylı

Özürlülerin. Sosyal Güvenlik. Özürlülerin Emeklilik

Özürlülerin. Sosyal Güvenlik. Özürlülerin Emeklilik Özürlülerin Sosyal Güvenlik Özürlülerin Emeklilik Şartları Hakları 02 GİRİŞ Sosyal güvenlik uygulamalarında, sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanan ve işe başladığı tarihten önce malül olan

Detaylı

SOSYAL GÜVENLİK HAKKI AÇISINDAN YAŞLI BAKIMI

SOSYAL GÜVENLİK HAKKI AÇISINDAN YAŞLI BAKIMI Doç. Dr. ŞEBNEM GÖKÇEOĞLU BALCI SOSYAL GÜVENLİK HAKKI AÇISINDAN YAŞLI BAKIMI İsveç Modeli ve Uluslararası Belgeler Işığında Bir İnceleme İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...XI KISALTMALAR... XV GİRİŞ...1

Detaylı

Mesleki Deneyim. Eğitim Bilgileri. Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU. Profesör Marmara Üniversitesi Doçent Marmara Üniversitesi

Mesleki Deneyim. Eğitim Bilgileri. Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU. Profesör Marmara Üniversitesi Doçent Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU Mesleki Deneyim Profesör Marmara Üniversitesi - 2011 Doçent Marmara Üniversitesi - 2003 Eğitim Bilgileri Doktora Marmara Üniversitesi SBE - 1997 Yüksek Lisans Marmara Üniversitesi

Detaylı

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR III. Sınıf Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Risk Gruplarına Yönelik Sosyal Politikalar Dersi Notları-VI Doç. Dr. Şenay GÖKBAYRAK İçerik Engellilere

Detaylı

Bu başvurunun yapılması için iki kural daha vardır; bunlardan ilki en az 10 yıldan beri sigortalı olmak ve gün prim ödemiş bulunmak.

Bu başvurunun yapılması için iki kural daha vardır; bunlardan ilki en az 10 yıldan beri sigortalı olmak ve gün prim ödemiş bulunmak. Malullük ve Yaşlılık Aylığı Bağlatma a) Malullük Aylığı Bağlanması Sigortalı olarak çalışmaya başlandıktan sonra kaza, hastalık gibi nedenlerle işgücünün yüzde 60 ını yitirenler malulen emekli olmak için

Detaylı

Sigorta Sektörünün Sağlık Finansmanı Politikalarındaki Yeri ve Önemi M. Akif EROĞLU Genel Sekreter

Sigorta Sektörünün Sağlık Finansmanı Politikalarındaki Yeri ve Önemi M. Akif EROĞLU Genel Sekreter Sigorta Sektörünün Sağlık Finansmanı Politikalarındaki Yeri ve Önemi M. Akif EROĞLU Genel Sekreter 20.12.2018 Sigorta Sektörü Sektöre İlişkin Genel Bilgiler Sektörümüzdeki aktif şirket sayısı: 62 Hayat-Dışı

Detaylı

İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞI SONUCU ÖLEN SİGORTALININ HAK SAHİPLERİNE BAĞLANACAK AYLIK VE GELİRLERİN BİRLEŞMESİ

İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞI SONUCU ÖLEN SİGORTALININ HAK SAHİPLERİNE BAĞLANACAK AYLIK VE GELİRLERİN BİRLEŞMESİ İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞI SONUCU ÖLEN SİGORTALININ HAK SAHİPLERİNE BAĞLANACAK AYLIK VE GELİRLERİN BİRLEŞMESİ Ahmet ÖZCAN* 39 1.GİRİŞ 1982 Anayasası nın (1) 2 nci maddesinde; Türkiye Cumhuriyeti nin

Detaylı

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002. C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002. DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI NIN GELİR DAĞILIMINDA ADALETSİZLİK VE YOKSULLUK SORUNUNA YAKLAŞIMI (SEKİZİNCİ

Detaylı

ALMANYA DA 2012 ARALIK AYI İTİBARİYLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER

ALMANYA DA 2012 ARALIK AYI İTİBARİYLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER ALMANYA DA 2012 ARALIK AYI İTİBARİYLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER 1. İstihdam Piyasası Çalışanların sayısı, Aralık 2012 de bir ay öncesine göre öenmli bir değişme

Detaylı

TÜRKİYE DE GENEL SAĞLIK SİGORTASI. Dr. Gülbiye Yenimahalleli Yaşar

TÜRKİYE DE GENEL SAĞLIK SİGORTASI. Dr. Gülbiye Yenimahalleli Yaşar TÜRKİYE DE GENEL SAĞLIK SİGORTASI Dr. Gülbiye Yenimahalleli Yaşar 1. Nüfus kapsamı (GSS, m.60): -Bir işverene bağlı olarak çalışanlar (m.4/1,a - SSK) -Muhtarlar ile kendi adına ve hesabına çalışanlar (m4/1,

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm İKTİSADİ GÜVENLİK ARAYIŞLARI

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm İKTİSADİ GÜVENLİK ARAYIŞLARI İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm İKTİSADİ GÜVENLİK ARAYIŞLARI 1.1. SOSYAL GÜVENLİK 9 1.1.1. Sosyal Güvenliğin Tarihsel Gelişimi 1 1.1.. Sosyal Güvenliğin Araçları ve Sosyal Riskler 17 1.1..1. Sosyal Yardımlar

Detaylı

BİRİNCİ KISIM SOSYAL GÜVENLİK HUKUKUNA GİRİŞ Birinci Bölüm SOSYAL GÜVENLİK KAVRAMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ

BİRİNCİ KISIM SOSYAL GÜVENLİK HUKUKUNA GİRİŞ Birinci Bölüm SOSYAL GÜVENLİK KAVRAMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ İ Ç İ N D E K İ L E R BİRİNCİ KISIM SOSYAL GÜVENLİK HUKUKUNA GİRİŞ Birinci Bölüm SOSYAL GÜVENLİK KAVRAMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ 1. Sosyal Güvenlik Kavramı 1 I. Sosyal güvenlik ve sosyal riskler 2 1. Genel

Detaylı

UZUN VADELİ SİGORTALAR

UZUN VADELİ SİGORTALAR UZUN VADELİ SİGORTALAR Hedefler Sosyal Güvenlik Sistemindeki Uzun Vadeli Sigortalar ( Malullük, Yaşlılık, Ölüm ile Evlenme ve Cenaze Ödeneği) hakkında bilgi sahibi olacaksınız. 2 Adapazarı Meslek Yüksekokulu

Detaylı

MEVCUT YASALARIMIZ KARŞISINDA DİŞHEKİMLERİNİN EMEKLİLİK SEÇENEĞİ. Hazırlayan: TDB Mali Müşaviri Baset DEMİRBUĞA Mart 2018

MEVCUT YASALARIMIZ KARŞISINDA DİŞHEKİMLERİNİN EMEKLİLİK SEÇENEĞİ. Hazırlayan: TDB Mali Müşaviri Baset DEMİRBUĞA Mart 2018 MEVCUT YASALARIMIZ KARŞISINDA DİŞHEKİMLERİNİN EMEKLİLİK SEÇENEĞİ Hazırlayan: TDB Mali Müşaviri Baset DEMİRBUĞA Mart 2018 Dünyada ve ülkemizde sosyal güvenlik sistemi daima değişim ve gelişme içerisinde

Detaylı

(ÜNİTE-1) **Sosyal güvenlik,insanların bugün buldukları yemekle yetinmeyip gelecek günlerde de geçimini sağlama olanağı elde etmesidir.

(ÜNİTE-1) **Sosyal güvenlik,insanların bugün buldukları yemekle yetinmeyip gelecek günlerde de geçimini sağlama olanağı elde etmesidir. (ÜNİTE-1) **Sosyal güvenlik,insanların bugün buldukları yemekle yetinmeyip gelecek günlerde de geçimini sağlama olanağı elde etmesidir. **Talas a göre sosyal güvenlik,insanların kendilerini yoksulluğa

Detaylı

ÖLÜM SİGORTASINDAN YAPILAN YARDIMLAR

ÖLÜM SİGORTASINDAN YAPILAN YARDIMLAR ÖLÜM SİGORTASINDAN YAPILAN YARDIMLAR Ölen sigortalının hak sahiplerine hangi yardımlar yapılır? Ölüm aylığı bağlanması, İş kazası ve meslek hastalığı sonucu yada sürekli iş göremezlik geliri almakta iken

Detaylı

SİRKÜLER RAPOR GENELGE 2008/4. Sirküler Tarihi: 21.01.2008 Sirküler No: 2008/14

SİRKÜLER RAPOR GENELGE 2008/4. Sirküler Tarihi: 21.01.2008 Sirküler No: 2008/14 SİRKÜLER RAPOR Sirküler Tarihi: 21.01.2008 Sirküler No: 2008/14 GENELGE 2008/4 Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından Artışları konulu 2008/4 sayılı Genelge ekte yer almaktadır. yayımlanan 2008 Yılı

Detaylı

FİNANSAL MUHASEBE [BAŞLANGIÇ DÜZEYİ] SOSYAL GÜVENLİK. www.erkantokatli.com erkantokatli@outlook.com

FİNANSAL MUHASEBE [BAŞLANGIÇ DÜZEYİ] SOSYAL GÜVENLİK. www.erkantokatli.com erkantokatli@outlook.com FİNANSAL MUHASEBE [BAŞLANGIÇ DÜZEYİ] 4 www.erkantokatli.com erkantokatli@outlook.com 2 Sosyal Güvenliğin Tanımı: Gelirleri ne olursa olsun, kişilere belirli sosyal riskler karşısında ekonomik güvence sağlama

Detaylı

1) SSGSS Kanununda öngörülen kadın ve erkekler için emeklilik yaşının 2036 yılından başlayarak 65 yaşa yükseltilmesi düzenlemesi aynen korunmuştur.

1) SSGSS Kanununda öngörülen kadın ve erkekler için emeklilik yaşının 2036 yılından başlayarak 65 yaşa yükseltilmesi düzenlemesi aynen korunmuştur. 1 SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI YASASINDA DEĞİŞİKLİK ÖNGÖREN YASA TASARISI İLE İLGİLİ EMEK PLATFORMUNUN TALEPLERİ HAKKINDA BAKANLIKTA YAPILAN GÖRÜŞMELERDE KABUL EDİLEN, KISMEN KABUL EDİLEN

Detaylı

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Fihristi

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Fihristi : 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Fihristi www.uzmanglobal.com UZMAN GLOBAL; iş hukuku, sosyal güvenlik, SGK işlemleri, teşvik ve destekler, denetim, stratejik planlama ve

Detaylı

Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı

Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI FATİH ACAR: -EMEKLİLERİMİZİN, EMEKLİLİK HAKLARINI EN İYİ ŞEKİLDE KULLANABİLMELERİ DEVLETİN ÖNDE GELEN GÖREVLERİ ARASINDADIR -EMEKLİLERİMİZ

Detaylı

1) Kural olarak bir kişi yalnızca bir ülkenin sosyal güvenlik mevzuatına tabidir. Bu ülke genellikle kişinin çalıştığı ülkedir.

1) Kural olarak bir kişi yalnızca bir ülkenin sosyal güvenlik mevzuatına tabidir. Bu ülke genellikle kişinin çalıştığı ülkedir. V- SÖZLEŞMELERİN UZUN VADELİ SİGORTA KOLLARI İŞLEMLERİ 1- Almanya a) Genel Haklar 1) Kural olarak bir kişi yalnızca bir ülkenin sosyal güvenlik mevzuatına tabidir. Bu ülke genellikle kişinin çalıştığı

Detaylı

AĠLE VE SOSYAL POLĠTĠKALAR BAKANLIĞININ TEġKĠLAT VE GÖREVLERĠ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (1)

AĠLE VE SOSYAL POLĠTĠKALAR BAKANLIĞININ TEġKĠLAT VE GÖREVLERĠ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (1) AĠLE VE SOSYAL POLĠTĠKALAR BAKANLIĞININ TEġKĠLAT VE GÖREVLERĠ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (1) Kanun Hük. Kar. nin Tarihi : 3/6/2011, No : 633 Yetki Kanununun Tarihi : 6/4/2011, No : 6223 Yayımlandığı

Detaylı

sosyal politikalar;vatandaşların asgari gelirlerini,sağlık,barınma ve eğitimi haklarını koruma altına alır. Refah devletinin 2.Dünya Savaşı ve 1970

sosyal politikalar;vatandaşların asgari gelirlerini,sağlık,barınma ve eğitimi haklarını koruma altına alır. Refah devletinin 2.Dünya Savaşı ve 1970 SOSYAL POLİTİKALAR REFAH DEVLETİN TARİHSEL DEĞİŞİMİ sosyal politikalar;vatandaşların asgari gelirlerini,sağlık,barınma ve eğitimi haklarını koruma altına alır. Refah devletinin 2.Dünya Savaşı ve 1970 ler

Detaylı

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ Ünite 11 KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ Prof. Dr. Sebahattin BEKTAŞ Kentlerimizde ilk dönüşüm dalgası Tazminat dönemi ile başlamaktadır. 1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşmasının özellikle liman

Detaylı

1 - ALMANYA. 1- İş verenin ek emeklilik yükümlülüğünü doğrudan kendisinin üstlenmesi;

1 - ALMANYA. 1- İş verenin ek emeklilik yükümlülüğünü doğrudan kendisinin üstlenmesi; 1 - ALMANYA 4 tip ek emeklilik uygulaması vardır: 1- İş verenin ek emeklilik yükümlülüğünü doğrudan kendisinin üstlenmesi; Bu uygulamada bağımsız ek emekli kuruluşu oluşturulmaz veya ayrı bir fon kurulmaz,

Detaylı

İSTİHDAM FAALİYETLERİ

İSTİHDAM FAALİYETLERİ İSTİHDAM FAALİYETLERİ Aktif İstihdam Politikaları Pasif İstihdam Politikaları Girişimcilik Programları İşsizlik Sigortası İşbaşı Eğitim Programları Ücret Garanti Fonu Toplum Yararına Çalışma Programları

Detaylı

BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve Kapsam Madde l Bu Yönetmeliğin amacı, 4857 sayılı İş Kanununa tabi

BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve Kapsam Madde l Bu Yönetmeliğin amacı, 4857 sayılı İş Kanununa tabi Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneğine İlişkin Yönetmelik Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: Resmi Gazete: 31.03.2004, Sayı:25419 BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve Kapsam Madde

Detaylı

ANALIK SİGORTASI. aa) Genel olarak

ANALIK SİGORTASI. aa) Genel olarak aa) Genel olarak ANALIK SİGORTASI Kadın çalışanın gebe kalması halinde, doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sırasında ortaya çıkabilecek beklenmeyen giderler ile ayrıca sigortalı kadının doğum yaptığı

Detaylı

Finlandiya da Sosyal Güvenlik Politikası Oluşturma

Finlandiya da Sosyal Güvenlik Politikası Oluşturma Finlandiya da Sosyal Güvenlik Politikası Oluşturma AB Eşleştirme Projesi, Ankara Kursun 6. Haftası Carin Lindqvist-Virtanen Genel Müdür Yardımcısı Sigorta Bölümü Sosyal refah ve sağlık bakım alanında idari

Detaylı

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MESLEK HASTALIKLARI-1 PROF.DR. SARPER ERDOĞAN

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MESLEK HASTALIKLARI-1 PROF.DR. SARPER ERDOĞAN İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MESLEK HASTALIKLARI-1 PROF.DR. SARPER ERDOĞAN -1 Meslek Hastalıkları Meslek Hastalıklarının Saptanmasının Önemi 1 Meslek hastalıkları 6331 sayılı

Detaylı

Türkiye de Sosyal Koruma Harcamaları: 2006-2015

Türkiye de Sosyal Koruma Harcamaları: 2006-2015 Ekim 2015 Türkiye de Sosyal Koruma Harcamaları: 2006-2015 Harcama İzleme Güncelleme Notu Nurhan Yentürk STK Eğitim ve Araştırma Birimi tarafından Kamu Harcamalarını İzleme Dizisi kapsamında gençlik, çocuk,

Detaylı

Doç.Dr.Gülbiye Y. YAŞAR, Dr.Emirali KARADOĞAN

Doç.Dr.Gülbiye Y. YAŞAR, Dr.Emirali KARADOĞAN Doç.Dr.Gülbiye Y. YAŞAR, Dr.Emirali KARADOĞAN Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi Avrupa da yaşanan Sanayi Devrimi nin koşullarının Osmanlı İmparatorluğu nda oluşmaması nedeniyle aynı

Detaylı

SAĞLIK SİGORTACILIĞI

SAĞLIK SİGORTACILIĞI DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. SAĞLIK SİGORTACILIĞI KISA ÖZET KOLAYAOF

Detaylı

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM İKİNCİ KISIM BİRİNCİ BÖLÜM İKİNCİ BÖLÜM ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ÖNSÖZ...5 İÇİNDEKİLER SAYILI KANUN UN GENEL GEREKÇESİ...

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM İKİNCİ KISIM BİRİNCİ BÖLÜM İKİNCİ BÖLÜM ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ÖNSÖZ...5 İÇİNDEKİLER SAYILI KANUN UN GENEL GEREKÇESİ... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...5 İÇİNDEKİLER...7 5510 SAYILI KANUN UN GENEL GEREKÇESİ... 15 BİRİNCİ KISIM Amaç, Kapsam ve Tanımlar MADDE 1 : Amaç... 25 MADDE 2 : Kapsam... 26 MADDE 3 : Tanımlar... 27 İKİNCİ KISIM

Detaylı

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI YASASI UYARINCA BİRDEN ÇOK DOSYADAN GELİR/AYLIK ALMA HAKKININ DOĞMASI

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI YASASI UYARINCA BİRDEN ÇOK DOSYADAN GELİR/AYLIK ALMA HAKKININ DOĞMASI TÜRKİYE İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI YASASI UYARINCA BİRDEN ÇOK DOSYADAN GELİR/AYLIK ALMA HAKKININ DOĞMASI Celal TOZAN TÜRK-İŞ Sosyal Güvenlik Danışmanı SOSYAL

Detaylı

Ölüm sigortasında sigortalılık süresi sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına bağlı olarak. arasında geçen süredir.

Ölüm sigortasında sigortalılık süresi sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına bağlı olarak. arasında geçen süredir. SİGORTALILIK SÜRESİ Ölüm sigortasında sigortalılık süresi sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına bağlı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih ile ölüm tarihi arasında geçen süredir.(5510

Detaylı

KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER

KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER Savaş YURDAGÜL* 40 ÖZ Günümüz dünyasında küreselleşme sonucu herhangi bir ülkede veya ülke içinde belirli bir sektörde meydana gelen krizler hemen hemen

Detaylı

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı nın adresinden alınmıştır.

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı nın   adresinden alınmıştır. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı nın http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/sgk/tr/emekli/is_kazasi_ve_meslek_hastaligi/is_kazasi adresinden alınmıştır. İş Kazası İş Kazası Nedir? İş kazası, kişinin çalışma

Detaylı

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur. Türkiye de Nüfusun Tarihsel Gelişimi Türkiye de Nüfus Sayımları Dünya nüfusu gibi Türkiye nüfusu da sürekli bir değişim içindedir. Nüfustaki değişim belirli aralıklarla yapılan genel nüfus sayımlarıyla

Detaylı

AMAÇ İSG alanında devlet, işçi, işveren taraflarının yeri ve önemini, faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası kuruluşlar ile bu alanda hazırlanmış

AMAÇ İSG alanında devlet, işçi, işveren taraflarının yeri ve önemini, faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası kuruluşlar ile bu alanda hazırlanmış AMAÇ İSG alanında devlet, işçi, işveren taraflarının yeri ve önemini, faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası kuruluşlar ile bu alanda hazırlanmış sözleşmeleri öğrenmelerini sağlamaktır. İSG nin Ekonomik

Detaylı

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4 FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4 Prof. Dr. Yıldırım Beyazıt ÖNAL 6. HAFTA 4. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE ULUSLAR ARASI FON HAREKETLERİ Gelişmekte olan ülkeler, son 25 yılda ekonomik olarak oldukça

Detaylı

İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU

İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU Editörler Yrd. Doç. Dr. İbrahim Görücü & Işıl Tüzün Arpacıoğlu İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU Yazarlar Yrd.Doç.Dr.Abdulvahap Akıncı Yrd.Doç.Dr.Ali Konak Dr. Meltem Arat Kifayet Erdem Ömer Nabi Baykal Şahin

Detaylı

İş yerinde anne ve babalık: Dünya da hukuk ve uygulamadaki yansımaları 1

İş yerinde anne ve babalık: Dünya da hukuk ve uygulamadaki yansımaları 1 1 İş yerinde anne ve babalık: Dünya da hukuk ve uygulamadaki yansımaları 1 Bu çalışma,işyerinde annelik ve babalık konusunda ulusal hukuk ve uygulamayı 185 ülkede değerlendirirken işyeri, çocuk bakımı

Detaylı

YAŞLILARA YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

YAŞLILARA YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR YAŞLILARA YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR III. Sınıf Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Risk Gruplarına Yönelik Sosyal Politikalar Dersi Notları-V Doç. Dr. Şenay GÖKBAYRAK İçerik Yaşlılık Kavramı

Detaylı

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI 1 SUNUM PLANI Kurumsal Yapı Kurumun Organları Kurumun Görevleri Sosyal Güvenlik Reformuna Genel Bakış 2 SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI KURUMSAL YAPI 3 4 SOSYAL

Detaylı

SAĞLIK HİZMETLERİ TALEBİ. Gülbiye Yenimahalleli Yaşar

SAĞLIK HİZMETLERİ TALEBİ. Gülbiye Yenimahalleli Yaşar SAĞLIK HİZMETLERİ TALEBİ Gülbiye Yenimahalleli Yaşar Talep ve talep fonksiyonunu etkileyen etmenler Talep: Satın alma gücü ile desteklenen istektir. Bireysel talep fonksiyonunu etkileyen etmenler: 1. Fiyat

Detaylı

EKONOMİK KRİZİN EMEK PİYASALARINA ETKİLERİ

EKONOMİK KRİZİN EMEK PİYASALARINA ETKİLERİ EKONOMİK KRİZİN EMEK PİYASALARINA ETKİLERİ 1990 sonrasında peş peşe gelen finansal krizler; bir yandan teorik alanda farklı açılımlara hız kazandırırken bir yandan da, küreselleşme süreci ile birlikte,

Detaylı

YÖNETMELİK. SOSYAL YARDIM YARARLANICILARININ İSTİHDAMINA İLİŞKİN YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

YÖNETMELİK. SOSYAL YARDIM YARARLANICILARININ İSTİHDAMINA İLİŞKİN YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar 22 Haziran 2017 PERŞEMBE Resmî Gazete Sayı : 30104 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından: YÖNETMELİK SOSYAL YARDIM YARARLANICILARININ İSTİHDAMINA İLİŞKİN YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak

Detaylı

İŞVERENLERİN İŞSİZLİK SİGORTASI İLE İLGİLİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE BU YÜKÜMLÜLÜKLERİ YERİNE GETİRMEDİKLERİ TAKDİRDE KARŞILAŞACAKLARI İDARİ PARA CEZALARI

İŞVERENLERİN İŞSİZLİK SİGORTASI İLE İLGİLİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE BU YÜKÜMLÜLÜKLERİ YERİNE GETİRMEDİKLERİ TAKDİRDE KARŞILAŞACAKLARI İDARİ PARA CEZALARI İŞVERENLERİN İŞSİZLİK SİGORTASI İLE İLGİLİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE BU YÜKÜMLÜLÜKLERİ YERİNE GETİRMEDİKLERİ TAKDİRDE KARŞILAŞACAKLARI İDARİ PARA CEZALARI Ahmet NACAROĞLU * 1.GİRİŞ Bir işi olmayan, çalışmak istediği

Detaylı

KALKINMA BAKANLIĞI DESTEKLERİ DOĞU KARADENİZ KALKINMA AJANSI

KALKINMA BAKANLIĞI DESTEKLERİ DOĞU KARADENİZ KALKINMA AJANSI KALKINMA BAKANLIĞI DESTEKLERİ Bu çalışmada Kalkınma Bakanlığı desteklerinin derlenmiş listesi bulunmaktadır. Derlenen bilgiler ilgili kurum sitelerinden alıntıdır. DOĞU KARADENİZ KALKINMA AJANSI İçindekiler

Detaylı

BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI!

BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI! BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI! Birleşmiş Milletler Genel Kurulu; kooperatiflerin sosyo-ekonomik kalkınmaya, özellikle yoksulluğun azaltılmasına, istihdam yaratılmasına ve sosyal bütünleşmeye olan

Detaylı

İÇİNDEKİLER BİREYSEL İŞ HUKUKU İŞ HUKUKUNUN GENEL TANIMI. İkinci Bölüm BİRİNCİ KISIM 1. İŞ KANUNUN KAPSAMI Birinci Bölüm

İÇİNDEKİLER BİREYSEL İŞ HUKUKU İŞ HUKUKUNUN GENEL TANIMI. İkinci Bölüm BİRİNCİ KISIM 1. İŞ KANUNUN KAPSAMI Birinci Bölüm viii İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm İŞ HUKUKUNUN GENEL TANIMI İŞ HUKUKUNUN TANIMI, YERİ, TARİHSEL GELİŞİMİ VE KAYNAKLARI... 1 1. İŞ HUKUKUNUN TANIMI... 1 2. İŞ HUKUKUNUN YERİ... 3 3. İŞ HUKUKUNUN TARİHSEL GELİŞİMİ...

Detaylı

İşsizlik sigortası nedir, nasıl alınır?

İşsizlik sigortası nedir, nasıl alınır? On5yirmi5.com İşsizlik sigortası nedir, nasıl alınır? Kimler işsizlik sigortasından yararlanabilir, işsizlik sigortası hangi süre ile verilir, hangi durumlarda kesilir? Yayın Tarihi : 2 Temmuz 2014 Çarşamba

Detaylı

MALULİYET SIGORTASı. Doç.Dr.Gülbiye Yenimahalleli Yaşar Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi

MALULİYET SIGORTASı. Doç.Dr.Gülbiye Yenimahalleli Yaşar Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi MALULİYET SIGORTASı Doç.Dr.Gülbiye Yenimahalleli Yaşar Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi GİRİŞ Maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortalarını içeren uzun vadeli sigorta türleri, 5510 sayılı Yasa

Detaylı

HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI

HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI Genel olarak belirli bir amaç için çalışan kişiler topluluğu olarak tanımlayabileceğimiz organizasyonun, halkla ilişkiler açısından hedefi, ürün veya hizmetini kullanacak kişilerin

Detaylı

(Türkiye Sözleşmeyi 18 Ekim 1961 tarihinde imzalamış ve 16 Haziran 1989 tarihinde onaylamıştır.)

(Türkiye Sözleşmeyi 18 Ekim 1961 tarihinde imzalamış ve 16 Haziran 1989 tarihinde onaylamıştır.) TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI A. ÇALIŞMA HAKKI VE ÖDEVİ MADDE 49 - Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. (Değişik 2. fıkra: 4709-3.10.2001 / m.19) Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma

Detaylı

TÜRK HUKUKUNDA BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ VE VERGİLENDİRİLMESİ

TÜRK HUKUKUNDA BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ VE VERGİLENDİRİLMESİ Dr. SERKAN ACUNER Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Ardeşen Meslek Yüksek Okulu Öğretim Elemanı TÜRK HUKUKUNDA BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ VE VERGİLENDİRİLMESİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... IX

Detaylı

Sanayi Devriminin Toplumsal Etkileri

Sanayi Devriminin Toplumsal Etkileri Sanayi Devriminin Toplumsal Etkileri Bilgi toplumunda aktif nüfus içinde tarım ve sanayinin payı azalmakta, hizmetler sektörünün payı artmakta ve bilgili, nitelikli insana gereksinim duyulmaktadır. 16.12.2015

Detaylı

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II ÇALIŞMA EKONOMİSİ II KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ.

Detaylı

Kadınların Ġstihdama Katılımı ve YaĢanan Sorunlar

Kadınların Ġstihdama Katılımı ve YaĢanan Sorunlar Kadınların Ġstihdama Katılımı ve YaĢanan Sorunlar Lütfi ĠNCĠROĞLU Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdür Yardımcısı GiriĢ Nüfusunun yarısı kadın olan ülkemizde, kadınların işgücü piyasasına

Detaylı

RG Sayı: Aralık 1991

RG Sayı: Aralık 1991 RG Sayı: 114 5 Aralık 1991 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisinin 26 Kasım, 1991 tarihli birleşiminde kabul olunan Kronik Hastalıklar Hastanesi ve Özel Dal Hastaneleri Yasası, Anayasa nın

Detaylı

Sosyal Güvenlik (Emeklilik) Sistemine Bakış

Sosyal Güvenlik (Emeklilik) Sistemine Bakış 2050'ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim: Sosyal Güvenlik (Emeklilik) Sistemine Bakış Prof. Dr. Yusuf Alper (Uludağ Üniversitesi) Yard. Doç. Dr. Çağaçan Değer (Ege Üniversitesi) Prof. Dr. Serdar Sayan (TOBB

Detaylı

Türkiye de Sağlık Harcamalarının Finansal Sürdürülebilirliği

Türkiye de Sağlık Harcamalarının Finansal Sürdürülebilirliği Sağlık Nedir? Dünya Sağlık Örgütü sağlığı şöyle tanımlanmıştır: Sağlık insanın; bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam iyilik halidir. Türkiye de Sağlık Hakkı (T.C.Anayasası 56.Madde) Herkes sağlıklı ve dengeli

Detaylı

SAĞLIK VE SOSYAL GÜVENLİK

SAĞLIK VE SOSYAL GÜVENLİK KONSEPT BELGESİ KONSEPT BELGE (TASLAK) Türkiye 2053 Stratejik Lokomotif Sektörler SAĞLIK VE SOSYAL GÜVENLİK ANA TEMA SAĞLIK VE SOSYAL GÜVENLİK ALT TEMALAR Sağlık Politikaları Kapasite İnşası Herkes İçin

Detaylı

TÜRKİYE İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU. ÇALIŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BİLGİLERİ (Ocak 2017)

TÜRKİYE İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU. ÇALIŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BİLGİLERİ (Ocak 2017) TÜRKİYE İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU ÇALIŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BİLGİLERİ (Ocak 2017) Tablo 1: 2017 Yılı Asgari Ücret Hesabı Asgari Ücret (Brüt) İşçiye Ait SGK Primi (%14) İşçiye Ait İşsizlik Sigortası

Detaylı

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKAT Burada ilk 4 sayfa gösterilmektedir. Özetin tamamı için sipariş veriniz www.kolayaof.com 2 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE- İş

Detaylı

/ ÖLÜM AYLIĞI BAĞLANMASI İÇİN SİGORTALIYA İLİŞKİN KANUNDA ÖNGÖRÜLEN KOŞULLARIN ARANMAMASI

/ ÖLÜM AYLIĞI BAĞLANMASI İÇİN SİGORTALIYA İLİŞKİN KANUNDA ÖNGÖRÜLEN KOŞULLARIN ARANMAMASI 05.11.2014/5-1 SOMA DA MEYDANA GELEN İŞ KAZASI SONUCUNDA HAYATINI KAYBEDEN İŞÇİLERİN HAK SAHİPLERİNE AYLIK/GELİR BAĞLANMA USULÜNE YÖNELİK 2014/29 SAYILI GENELGE YAYIMLANDI ÖZET : 10/9/2014 tarihli ve 6552

Detaylı

Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Uygulaması

Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Uygulaması Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Uygulaması 1 Sunum Planı 1) Genel Esaslar 2) Başvuru ve Ödeme Süreci a) Kısa Çalışma Başvurularının Kabulü b) Uygunluk Tespiti c) Sonucun Bildirimi d) Ödeme Süreci 3) Örnekler

Detaylı

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU SOSYAL GÜVENLİK KURUMU Dr. Mümine Nurdan DOĞUKAN GENEL SAĞLIK SİGORTASI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ POLİTİKA VE PROJE DAİRE BAŞKANLIĞI 07 Kasım 2014 Sunum Planı Tanımlar Özel Sağlık Sigortası Çeşitleri Tamamlayıcı

Detaylı