COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE KÖKSAL VE DURDU TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no. 27080/08 ve 40982/08) KARAR STRAZBURG 15 Haziran 2010 İşbu karar AİHS nin 44/2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecektir. Şekli düzeltmelere tâbi olabilir.
USUL Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan 27080/08 ve 40982/08 no lu davaların nedeni Metin Köksal ve Servet Durdu adlı iki T.C. vatandaşının ( başvuranlar ) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne ( AİHM ) sırasıyla 29 Mayıs ve 15 Ağustos 2008 tarihlerinde, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme nin ( AİHS ) 34. maddesi uyarınca yapmış oldukları başvurulardır. Birinci başvuran, AİHM önünde Samsun Barosu avukatlarından H. Çakıroğlu, ikinci başvuran ise Ankara Barosu avukatlarından M. Bayat tarafından temsil edilmiştir. OLAYLAR DAVA OLAYLARI Başvuranlar sırasıyla 1973 ve 1965 doğumlu olup sırasıyla Samsun ve Ankara da yaşamaktadır. A. 27080/08 no lu başvuru Başvuran daha önce bir askeri mahkemenin verdiği ve Askeri Yargıtay ın 11 Kasım 1997 tarihinde onadığı mahkûmiyet kararını takiben 17 Ekim 2001 tarihinde memuriyetten çıkarılmıştır. Başvuran, memuriyetten çıkarma kararının iptali talebiyle 4 Ocak 2002 tarihinde Samsun İdare Mahkemesi nde bir dava açmış, mahkeme başvuranın talebini 5 Haziran 2002 tarihinde reddetmiştir. Danıştay, Samsun İdare Mahkemesi kararını 7 Şubat 2005 tarihinde onamıştır. Danıştay savcısı ve tetkik hakiminin başvuranın temyiz talebine ilişkin yazılı görüşleri başvurana tebliğ edilmemiştir. Başvuranın karar düzeltme talebi, 31 Aralık 2007 tarihinde Danıştay tarafından reddedilmiştir. B. 40982/08 no lu başvuru Hakkında yürütülen bir disiplin soruşturması sonucunda 11 Ocak 2002 tarihinde başvuranın memuriyetine son verilmiştir. Başvuran hakkında ayrıca, memuriyetten çıkarılmasına yol açan gerekçelerle ceza davası açılmıştır. Başvuran, memuriyetten çıkarma kararının iptali talebiyle 15 Mart 2002 tarihinde Ankara İdare Mahkemesi nde bir dava açmış, mahkeme başvuranın müsnet suçlardan beraatine karar vermiştir. Yargıtay, kararı 22 Mart 2004 tarihinde onamıştır. Bu arada, Ankara İdare Mahkemesi 31 Mart 2003 tarihli kararında, başvuranın memuriyetten çıkarma kararının iptali talebini reddetmiş, mahkeme 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu nun 131. maddesine dayanarak başvuranın cezai suçlamalardan beraat etmesinin disiplin cezasına engel olmayacağını belirtmiştir. 1
Danıştay, Ankara İdare Mahkemesi kararını 26 Nisan 2005 tarihinde onamıştır. Danıştay savcısı ve tetkik hakiminin başvuranın temyiz talebine ilişkin yazılı görüşleri başvurana tebliğ edilmemiştir. Başvuranın karar düzeltme talebi, 23 Ocak 2008 tarihinde Danıştay tarafından reddedilmiştir. Nihai karar başvurana 4 Mart 2008 tarihinde tebliğ edilmiştir. HUKUK AİHM, olaylar ve hukuk açısından benzer nitelikte olmaları nedeniyle başvuruların birleştirilmesini uygun bulmaktadır. I. AİHS NİN 6/1 MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI Her iki başvuran, kendilerini cevap verme imkânından mahrum bıraktığı ve dolayısıyla silahların eşitliği ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle, Danıştay savcılarının temyiz taleplerine ilişkin yazılı görüşlerinin kendilerine tebliğ edilmemesinin AİHS'nin 6/1. maddesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvuranlar ayrıca aynı maddeye dayanarak davalarının makul bir süre içerisinde görülmediğini iddia etmiştir. AİHS nin 35. maddesinin 3. paragrafı çerçevesinde sözkonusu şikâyetlerin dayanaktan yoksun olmadığını kaydeden AİHM, şikâyetlerin başka açılardan bakıldığında da kabuledilemezlik unsuru taşımadığını tespit eder. Bu nedenle şikâyetler kabuledilebilir niteliktedir. A. Savcının yazılı görüşlerinin tebliğ edilmemesi Hükümet, ceza yargılamasının aksine, idari yargılamada savcının davaya taraf olmadığını ve görüşlerinin idare mahkemesinin kararına etkisi bulunmadığını savunmuştur. Hükümet ayrıca başvuranların mahkemenin karar vermesinden önce dava dosyasını ve dolayısıyla savcıların yazılı görüşlerini inceleme imkanı bulunduğundan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edilmediğini savunmuştur. AİHM, daha önce görülen davalarda Hükümetin ön itirazını inceleyip reddettiğini ve AİHS nin 6/1 maddesinin ihlal edildiğini tespit ettiğini gözlemler (bkz. Meral Türkiye, no. 33446/02; Miran Türkiye, no. 43980/04). AİHM, mevcut başvurularda farklı bir sonuca ulaşmasını sağlayacak ikna edici hiçbir tespit ve delilin Hükümet tarafından sunulmadığı kanaatindedir. Dolayısıyla, savcıların yazılı görüşlerinin başvuranlara tebliğ edilmemesi nedeniyle AİHS nin 6/1 maddesi ihlal edilmiştir. B. İdari yargılama süresi AİHM, 27080/08 no lu başvuruya konu yargılamanın 4 Ocak 2002 tarihinde başlayıp 31 Ocak 2007 tarihine kadar sürdüğünü belirtir. Dolayısıyla yargılama, dosyanın üç defa incelendiği iki yargı aşamasında 5 yıl 11 aydan fazla sürmüştür. 40982/08 no lu başvurudaki yargılama ise 15 Mart 2002 tarihinde başlayıp 23 Ocak 2008 tarihinde sona ermiştir. Dolayısıyla süre, dosyanın üç defa incelendiği iki yargı aşamasında 5 yıl 10 aydan fazladır. 2
Hükümet, başvuranların karar düzeltme taleplerinin Danıştay tarafından incelendiği sürecin, karar düzeltme işleminin idari yargılamanın bir parçası olmayıp olağandışı bir hukuk yolu olması nedeniyle yargılama süresinin hesaplanmasında dikkate alınamayacağını savunmuştur. Hükümet ayrıca her iki yargılamada makamlara yüklenebilecek bir gecikme olmadığını savunmuştur. AİHM, somut davaların hukuk davalarına ilişkin olduğunu ve Türkiye deki karar düzeltme yolunun bu bağlamda genel kabul görmüş uluslararası hukuk ilkeleri çerçevesinde etkili bir iç hukuk yolu teşkil ettiğini hatırlatır (bkz. Molin İnşaat Türkiye, no. 23762/94, 7 Eylül 1995 tarihli Komisyon kararı; Latif Fuat Öztürk Türkiye, no. 54673/00). Dolayısıyla AİHM Hükümetin, mevcut davalarda yararlandığı karar düzeltme usulünün sözkonusu idari yargılamanın bir parçası olmadığı savını kabul edemez. AİHM, somut başvurudakine benzer sorunlar ortaya çıkaran davalarda sıklıkla AİHS nin 6/1 maddesinin ihlal edildiğini tespit etmiştir (bkz. örneğin, Şenol Uluslararası Nakliyat, İhracat ve Ticaret Limited Şirketi Türkiye, no. 75834/01). Tarafına sunulan tüm delilleri inceleyen AİHM, mevcut şartlar altında farklı bir sonuca ulaşmasını sağlayacak ikna edici hiçbir tespit ve delilin Hükümet tarafından sunulmadığı kanaatindedir. AİHM özellikle her iki başvuruda davaların Danıştay da neredeyse beş yıl devam ettiğini ve bu gecikmenin yargılamanın tamamının süresinin artışına önemli bir katkısı olduğunu belirtir. Konu ile ilgili içtihadını dikkate alan AİHM, her iki davada yargılama süresinin aşırı olduğu ve makul süre şartına uymadığı görüşündedir. Bu nedenle AİHS nin 6/1 maddesi, her iki idari yargılama sürecine ilişkin olarak ihlal edilmiştir. II. AİHS NİN DİĞER MADDELERİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI A. AİHS nin 6/1 ve 1 no lu Protokolün 1. maddelerinin ihlal edildiği iddiası Başvuranlar AİHS'nin 6/1 maddesine dayalı olarak tetkik hakimlerinin Danıştay a sunduğu yazılı görüşlerin kendilerine tebliğ edilmediğini savunmuştur. Ayrıca 1 no lu Protokolün 1. maddesine dayanarak kamu hizmetinden haksız olarak çıkarılmaları nedeniyle gelecekteki kazanç ve diğer maddi haklardan mahrum bırakıldıklarını iddia etmiştir. AİHM, tetkik hakiminin yazılı görüşlerinin tebliğ edilmemesine ilişkin olarak bu şikâyeti daha önce Meral (yukarıda anılan) davasında inceleyip reddettiğini kaydeder. AİHM, somut davalarda Meral davasındaki tespitlerinden ayrılmasını gerektirecek özel koşullar tespit etmemiştir. Dolayısıyla başvuruların bu kısmı AİHS'nin 35/3 ve 35/4 maddeleri uyarınca açıkça dayanaktan yoksun olduğundan reddedilmelidir. 1 no lu Protokolün 1. maddesine dayalı şikâyete ilişkin olarak AİHM, başvuranların talep ettikleri gibi gelecekteki gelirlere ilişkin meşru beklenti içinde olamayacağı kanaatindedir (bkz. Ouzounis vd. Yunanistan, no. 49144/99). Bu nedenle sözkonusu hükümle korunması gereken bir mülkiyet hakları bulunduğunu kanıtlayamamışlardır. 3
Dolayısıyla başvuruların bu kısmı AİHS'nin 35/3 ve 35/4 maddeleri uyarınca açıkça dayanaktan yoksun olduğundan reddedilmelidir. B. AİHS nin 6/1 ve 13. maddelerinin ihlal edildiği iddiası Birinci başvuran, AİHS'nin 6/1 maddesine dayanarak askeri mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararının hatalı ve adaletsiz olduğunu öne sürmüştür. Ayrıca 13. maddeye dayanarak, daha fazla kanıt göstermeksizin iç hukukta etkili bir hukuk yolu olmadığını savunmuştur. 6/1 maddesine dayalı şikâyete ilişkin olarak AİHM, askeri mahkeme tarafından verilen mahkûmiyet kararının 11 Kasım 1997 tarafında Askeri Yargıtay tarafından onandığını kaydeder. Ancak başvuran, AİHM'ye 29 Mayıs 2008 tarihinde, yani altı aydan fazla bir süre sonra başvurmuştur. Bu nedenle sözkonusu şikâyet zamanında yapılmamıştır ve AİHS'nin 35/1 ve 35/4 maddeleri uyarınca reddedilmelidir. AİHS'nin 13. maddesine ilişkin olarak ise AİHM, bu savunulamaz şikâyetin, tarafına sunulan tüm deliller ışığında ve şikâyet konusu olayların yetki alanında bulunanları dahilinde, AİHS ya da Protokollerinde tanımlı hak ve hürriyetlere dair bir ihlali ortaya çıkarmadığını tespit etmiştir. 27080/08 no lu başvurunun bu kısmı, AİHS'nin 35. maddesinin 3 ve 4. paragrafları uyarınca, açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle reddedilmelidir. C. AİHS nin 6/2 ve 7. maddelerinin ihlal edildiği iddiası İkinci başvuran, olaylara ilişkin suçlamalardan ceza mahkemelerinin verdiği kararlar ile beraat etmesine karşın idare mahkemelerinin, aldığı disiplin cezasını iptal etmemesinin AİHS'nin 6/2 ve 7. maddelerini ihlal ettiğini ileri sürmüştür. AİHM, başvurana idare mahkemelerinde AİHS'nin 6/2 maddesi bağlamında ceza gerektiren suç isnat edilmediğini ve memuriyetten çıkarılmasının AİHS'nin 7. maddesi bağlamında ceza teşkil etmeyen bir disiplin cezasından kaynaklandığını kaydeder (bkz. mutatis mutandis, Korkmaz vd. Türkiye, no. 44058/04, 19807/05 ve 26384/05). 40982/08 no lu başvuruda yer alan bu şikâyetler, AİHS'nin 35. maddesinin 3 ve 4. paragrafları uyarınca, açıkça dayanaktan yoksun olmaları nedeniyle reddedilmelidir. III. AİHS NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI AİHS nin 41. maddesine göre: Mahkeme işbu Sözleşme ve Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder. 4
A. Tazminat Birinci başvuran 23,000 Euro maddi, 20,000 Euro manevi tazminat talep etmiştir. İkinci başvuran ise 50,000 Euro maddi, 200,000 Euro manevi tazminat talep etmiştir. Hükümet taleplere karşı çıkmıştır. AİHM, tespit edilen ihlaller ile talep edilen maddi tazminatlar arasında illiyet bağı kuramamaktadır; bu nedenle talepleri reddeder. Ancak hakkaniyete uygun bir değerlendirmeyle başvuranların her birine 3,000 Euro manevi tazminat ödenmesini uygun bulmaktadır. B. Yargılama masraf ve giderleri Birinci başvuran AİHM önündeki masraf ve giderlere ilişkin olarak 2,975 Euro ödenmesini talep etmiş, ancak talebini desteklemek üzere belge ibraz etmemiştir. İkinci başvuran ulusal mahkemeler ve AİHM önünde tahakkuk eden masraflar için 2,000 Euro ve AİHM önündeki avukatlık masrafları için 2,500 Euro ödenmesini talep etmiştir. Başvuran, masraf ve giderlere dair herhangi bir makbuz ya da belge ibraz etmemiş, sadece avukatının başvuru üzerinde çalıştığı süreyi belirten bir belge ibraz etmiştir. Hükümet taleplere itiraz etmiştir. AİHM nin içtihadına göre bir başvuran, ancak masrafların gerçekten ve gerektiği için yapıldığı ve miktarın makul olduğu kanıtlanmış ise bunları geri almaya hak kazanmaktadır. Somut davada AİHM, belgelendirilmemiş olması nedeniyle birinci başvuranın bu başlık altındaki taleplerini reddeder. Ancak, elindeki bilgileri ve yukarıdaki ölçütleri göz önünde bulundurarak ikinci başvurana yargılama masraf ve giderleri için 1,000 Euro ödenmesini uygun bulmaktadır. C. Gecikme faizi AİHM, gecikme faizi olarak Avrupa Merkez Bankası nın marjinal kredi faizlerine uyguladığı orana üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranın uygun olduğuna karar vermiştir. 5
BU GEREKÇELERE DAYANARAK AİHM OYBİRLİĞİYLE, 1. Başvuruların birleştirilmesine; 2. Savcıların yazılı görüşlerinin başvuranlara tebliğ edilmemesi ve idari yargılama süresinin uzunluğuna ilişkin, AİHS'nin 6/1 maddesine dayalı şikâyetlerin kabuledilebilir, başvurunun kalan kısmının kabuledilemez olduğuna; 3. Savcıların yazılı görüşlerinin başvuranlara tebliğ edilmemesi ve idari yargılama süresinin uzunluğuna ilişkin olarak AİHS'nin 6/1 maddesinin ihlal edildiğine; 4. (a) Savunmacı devletin, AİHS nin 44/2 maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihinde geçerli olan kur üzerinden Türk Lirasına çevrilmek ve uygulanabilecek tüm vergilerden muaf tutulmak üzere: (i) Başvuranların her birine 3,000 (üç bin) Euro manevi tazminat; (ii) İkinci başvuran Servet Durdu ya 1,000 (bin) Euro yargılama masraf ve giderleri; (b) Sözkonusu sürenin bittiği tarihten ödemenin yapılmasına kadar geçen süre için Avrupa Merkez Bankası nın marjinal kredilere uyguladığı faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranın gecikme faizi olarak uygulanmasına; 5. Adil tatmine ilişkin diğer taleplerin reddine KARAR VERMİŞTİR. İşbu karar İngilizce olarak hazırlanmış ve AİHM İç Tüzüğü nün 77. maddesinin 2. ve 3. paragrafları uyarınca 15 Haziran 2010 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiştir. 6