Ekmelüddîn Bâbertî yi Keşif Yolunda I.Ekmelüddîn Babertî Sempozyumu

Benzer belgeler
İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İHLAS SÛRESİ Nuzul 25 / Mushaf 112

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

Okunuşu: Sübhaneke allahümme ve bihamdike ve tebareke kesmüke ve teala ceddüke vela ilahe gayrük.

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

Fırka-i Naciyye. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :27

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Selamın Veriliş Şekli: Selam verildiği zaman daha güzeliyle veya aynısıyla karşılık vermek gerekmektedir. Allah

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

11. İHLÂS SÛRESİ ÖĞRENELİM

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

Arapça Tefsir metinleri müzakere ve münakaşa edilecektir.

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

İçindekiler. Kısaltmalar 13 GİRİŞ I. ÇALIŞMANIN KONUSU VE AMACI 15 II. İÇERİK VE YÖNTEM 16 III. LİTERATÜR 17

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

TEFSİR TARİHİ VE USULÜ

Ayetlerin Mealleri: الله لا ا ل ه ا لا ه و ال ح ي ال ق ي وم لا ت ا خ ذ ه س ن ة و لا

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 756 İSAM Yayınları 202 İlmî Araştırmalar Dizisi 90 Her hakkı mahfuzdur.

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Türkçeye Tercüme Edilen Hadis Kitaplarında Geçen Zayıf Hadislerin Numaraları

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ

Kur an ın Özellikleri

Birinci İtiraz: Cevap:

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF

TARİHTE İSLAM BİLİM GELENEĞİ

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Sunabihi (Rah Aly.) anlatıyor: Ölüm döşeğinde yatmakta olan Ubade b. Samit'i (R.A.) ziyarete gittim. Onu gürünce ağladım. Ubade, "Dur biraz!

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- nurdan mı yaratılmıştır? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Question. Kur an ın (Defaten Ve Tedricî) İnişi. Dr.İbrahimiyan

UMRE YAPMANIN FAZİLETİ

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

İlköğretim DKAB Dersi 5.sınıf 1.Ünite Sunusu

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

7. KEVSER SÛRESİ ÖĞRENELİM

OKUNMAMIŞ ÜÇ MESAJINIZ VAR

- 1 - Hz. Bahaullah-ın hicri yılı olarak mübarek doğumu 1233 suudu ise 1309 mübarek yaşı 76 yıldır.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

[ Arapça Gramer Özeti, Sözlük, İ rab (Kelime Analizi) ve Meal ] Sözlük İlaveli İ RABLI KUR AN ve MEALİ

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KADİR GECESİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

namazı kılmaları hususunda şöylesi bir yanlış ve tehlikeli bir uygulama vardır.

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

Kur'an ve Anlam. Yazarlar Mürsel Ethem Yusuf Topyay Mehmet Akın. Editörler İsmet Eşmeli Mehmet Akın ISBN:

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

T.C. VELÎ SEMPOZYUMU. Prof. Dr. Ali Rafet ÖZKAN KASTAMONU

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Dördüncü Sual: \"Bu Mahlûkatı Allah Yarattı. Öyleyse Allah'ı Kim Yarattı?\"

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM

EY İMAN EDENLER! Allah ın emrine uygun yaşayın

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen


Tesbih çekmenin faziletleri ve bunun kaynaklarını bana söyleyebilir misin? Hz. Resulullah'ın

YALOVA ÜNİVERSİTESİ - SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

Dua ve Sûre Kitapçığı

Hafta Konu Ön Hazırlık Öğretme Metodu

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Question. Kadir gecesi yalnız bir gece midir yoksa bir geceden fazla mıdır? Gündüz de kadir gecesinden. sayılır mı?

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Transkript:

Ekmelüddîn Bâbertî yi Keşif Yolunda I. Ekmelüddîn Bâbertî Sempozyumu 28-30 Mayıs 2010 Editör Selçuk Coşkun BAKÜTAM Bayburt Kültürü ve Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi

2014 Bayburt Üniversitesi Rektörlüğü Bu eserin tüm yayın hakları, Bayburt Üniversitesi Rektörlüğüne aittir. Yayıncının yazılı izni olmadan kısmen veya tamamen basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Bu kitapta yer alan tüm yazıların dil, bilim ve hukuk açısından sorumluluğu yazarlarına aittir. ESER ADI : Ekmelüddîn Bâbertî yi Keşif Yolunda I.Ekmelüddîn Babertî Sempozyumu BAYBURT ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI NO : 5 ISBN NO : 978-605-61893-5-7 Tasarım : Muhammet S.KARACA Baskı : Zafer Ofset Yenikapı Caddesi No.1 25100 Yakutiye / ERZURUM 0442 234 22 85

EKMELÜDDÎN BÂBERTÎ NİN İHLÂS SÛRESİNİN TEFSİRİNE DAİR RISALESİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Ali Eroğlu Türk tarihinde önemli bir yeri olan güzide şehrimiz Bayburt, tarihî ve ilmî şahsiyetleri, camileri, medreseleri ve kalesi ile dinî-siyasî-ilmî, sosyal ve kültürel açılardan incelenmeye ve tanıtılmaya değer bir ilimizdir. O bakımdan bu sempozyumu düzenleyenlere başta Sayın Valimiz Kerem Al Bey ve Belediye Başkanımız Sayın Hacı Ali Polat Bey olmak üzere, emeği geçen herkese, katılımlarından dolayı Bayburtlu hemşerilerime sonsuz teşekkürlerimi arz eder, saygılar sunarım. Bu sempozyumda hicrî VIII. Yüzyılda yaşayan Bayburtlu çok ünlü bir İslâm bilgini Ekmelüddîn Bâbertî çeşitli yönleriyle anlatılıyor, bilime olan katkısı tartışılıyor. Bâbertî gerçekten İslâm tarihinde iz bırakmış, kendini ispat etmiş büyük bir ilmî şahsiyet, İslâmî ilimlerin hemen hemen her dalında, hadis, fıkıh, kelâm, fıkıh usûlü, tefsir ve Arap dili ve Edebiyatı nda üstün bir ilmî kariyere sahip değerli bir İslâm bilginidir. Telif, hâşiye ve şerh olmak üzere kırktan fazla eser yazmış, bu eserlerin birçoğu zamanımıza kadar gelmiş olmasına rağmen ne yayınlanmış ne de tanıtımı yapılmıştır. Eserlerinin bir çoğu şerh ve hâşiye olarak yazılmış olmasına rağmen, bu eserlerde O nun ilmi şahsiyetini ortaya koyduğu ve kendisinden sonra pek çok âlimin Bâbertî nin eserlerin atıfta bulunduğu ve onun görüşlerini kabullenerek naklettiği ve hatta delil olarak aldığı görülür. Bu açıdan bakıldığında düzenlenen bu sempozyum büyük bir önem arz etmektedir. Ne kadar önemli olduğunu burada sunulan bildiriler de göstermektedir. Çünkü Ülkemizin çeşitli üniversite ve fakültelerinde görev yapan pek çok ilim adamı, Bâbertî yi ve ilimdeki yerini anlatmak için buraya

536 Ali Eroğlu teşrif etmişlerdir. Evet, sözü uzatmadan asıl konuma gelmek istiyorum. Bugün ben burada Ekmelüddîn Bâbertî nin tefsire dair yazdığı er-risale fi Ba dı Letâifi Sûreti l- İhlâs adlı eserini tanıtmaya ve değerlendirmeye çalışacağım. Bu Risalenin Ayasofya Kütüphanesi nde iki ayrı mecmuada iki nüshası vardır. Bunlardan birisi müellif nüshası, 1384 numarada kayıtlı bir mecmua içerisinde 69 73 varakları arasında, diğeri ise aynı kütüphanede 4800 numarada 12 14 varakları arasında yer almaktadır. Sözkonusu surenin meali şöyledir: Rahman ve Rahim olan Allâh ın adıyla (Ey Muhammed) De ki; O Allâh tır. Eşsiz, benzersiz bir tektir. Allâh Sameddir. O doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey asla O nun dengi ve benzeri değildir. Muhatabının Allâh anlayışını Allâh a ortak koşmaktan arındırdığı için İhlas adıyla adlandırılan bu sure, cumhura göre Mekke de, diğer bir görüşe göre de Medine de inmiştir. Dört ayetten ibarettir. Kur ân da 112. sırada bulunmaktadır. Mekke de indiği görüşü daha kuvvetlidir. Çünkü uslubu ve içeriği bunu göstermektedir. Lailahe illallâh ın/kelime-i tevhid tefsiri olan İhlas süresi, üçü olumlu, üçü olumsuz toplam altı cümleden oluşmaktadır. Konusu tevhid/allâh ı birlemek, Allâh ı Allâh bilmektir. Amacı da Allâh tasavvurunun ortaya konuluşudur. Allâh Resulü sabah namazı öncesi kıldığı nafile namazlarda ve bayram namazlarında Kafirun suresi ile birlikte bu sureyi okurlardı. Bu surede bize Allâh ı bizzat Allâh tanıtmaktadır. Sure varlığın zirvesi olan Allâh tan bahsettiğinden vahyin zirvesi kabul edilmiştir. Değerlendirme Besmele, Allâh a hamd u senâ ve peygambere (sav) salât ve selâmla başlayan bu Risalede Bâbertî, amacının kemalatı gerçekleştirmek isteyenlere bir hatırlatma, öğüt, bir kısım zor problemleri çözmek isteyenlere yol göstermek olduğunu açıkladıktan sonra, bu risaleyi bir mukaddime, iki beyan (açıklama) ve bir hatime (sonuç) olmak üzere dört bölüm olarak tertip ettiğini ifâde etmektedir. 1-Mukaddimede, surenin iniş sebebi olarak bütün müfessirlerin tercih edip öncelik verdiği İbni Abbas dan gelen şu rivayeti nakletmiştir: Kureyş, Hz.

Ekmelüddîn Bâbertî nin İhlâs Sûresinin Tefsirine Dair Risalesi Üzerine 537 Peygamber e, Ey Muhammed! bizi davet ettiğin Rabbini bize anlat, demişlerdi. Bunun üzerine bu sure nazıl oldu. Bu sureyle müşriklerin bahsi geçen suallerine, vasıflarını anlatmamı istediğiniz O Varlık, işte bu surede bahsi geçen kemal sıfatlara sahiptir. O yerlerin göklerin Yaratan ıdır, şeklinde bir cevap olduğunu anlatır. Ardından müşriklerin yerleri ve gökleri yaratanın Allâh olduğunu kabül ettiklerini belirtir ve Lokman sûresinin Andolsun ki onlara: gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, mutlaka: Allâh derler. mealindeki 25. ayetini delil olarak gösterir. Surenin başında bulunan De ki emri ile Hz. Peygamber (s. a. s) in kimleri muhatap alacağına dair, çeşitli görüşleri madde madde yazarak her birini ayrı ayrı tartışıp değerlendirir ve bir kısım açıklamalarda bulunurak peygamberin burada hitap ettiği kişilerin kimler olduğuna dair serdedilen görüşlerin geçersiz olduğunu söyler. Kendisinin tasvip ettği en doğru görüşü şu şekilde izah eder: Bu surede Allâh, De ki sözüyle halkı Resulullah a uymaya teşvik eder. Yani ey Muhammed Rabbinin vasfı nedir? diye soranlara deki O Allâh şu yüce sıfatlarla anlatılandır. Yani O Allâh tır. Eşsiz, benzersiz bir tektir. Allâh sameddir (hiçbir varlığa ihtiyacı yoktur, bütün varlıklar O na muhtactır). O doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey asla O na denk ve benzer değildir. İşte De ki sözüyle, emredilenin tamamı budur. Burada Yüce Allâh, ziyade delil ve uyarılara, kullarına şefkat olsun diye değinmedi. Maksat, zihinleri şüpheye düşürecek ve fikirleri bozacak şeyleri söz konusu etmeden şu emredilen şeylere uymanın daha uygun olduğunu göstermektir. 2-el-Beyânu l-evvel adını verdiği birinci bölümde, surenin içerdiği belagat ve fesahat nüktelerini, az da olsa bazı gramer kurallarını, surenin kısaca edebî özelliğini şu şekilde ortaya koymaya çalışır: Surede geçen Hüve/O zamiru ş-şandır, Allâhu Ehad şandır. Sanki şöyle denilmek istenmiştir; önemli husus şudur: o da şüphesiz Allâh birdir, bir ikincisi yoktur. Hüve/O mübteda (özne) olarak mahallen merfu dur. Ondan sonra gelen cümle, Hüve-O nun haberidir (yüklemidir). (Arapça bir kural olarak cümle olan haberde kesin olarak mübtedayı/özneyi gösteren zamir bulunur. ) Hâlbuki bu cümlede mübtedaya giden bir zamir bulunmamaktadır. Mana bakımından mübteda olduğu söylenen cümle müfred (tek sözcük) olarak kabul edilmiştir. Ayrıca Allâhu Ehad sözü Hüve/O ile dikkat çekilen önemli bir husustur. Çünkü burada zamir, isim yerinde kullanılmıştır, sebebi de Hüve/O den sonra gelecek kısmın önemli olduğunu belirtmek, dinleyenlerin zihnine iyice yerleştirmektir. Çünkü sadece zamirden (Huve/O) bir mana anlaşılmayınca, sözün son bölümünün nasıl olacağı veya nasıl geleceği muhatap tarafından beklenmektedir. Çünkü

538 Ali Eroğlu duyulan şeyin muhatabın zihninde fazlasıyla yerleşmesi bundan sonra mümkün olacaktır. İşte Hüve/O zamirinin isimden önce gelmesini gerekli kılan espri budur. Ehad sözcüğü ise, Vahid/ Bir anlamında olup aslı Vehad dır. Allâhu s-samed cümlesinde açıkça isim zikredilerek, baştaki Huve/O zamirinin yeniden ne kadar önemli olduğu daha etkili bir şekilde, muhatabın zihnine yerleştirilmek istenmiştir. Samed sözcüğünün Arap dilinde iki anlamı vardır. Birincisi, (Samede ileyhi=onu kastetti, ona yöneldi) den türeme bütün ihtiyaçlarda kendisine başvurulan efendi, diğeri de boşluğu olmayan anlamıdır. Bunlar sözlükteki anlamlarıdır. Tefsirdeki anlamı ise, birincisi kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan, tüm varlıkların kendisine muhtaç olduğu, sığındığı zattır. İkincisi, kemal sıfatlarla muttasıf, noksan sıfatlardan münezzeh, hiçbir varlığa benzemeyen mükemmel bir varlıktır. Ve lem yekün lehu küfüven ehad (Ve hiçbir şey asla O nun dengi ve benzeri değildir. ) sözü Yüce Allâh a denk hiçbir şey olmadığını ve olamayacağını vurgulamak için cümledeki lehu zarfı, zarf-ı lağv olmasına rağmen öne alınmıştır. Bütün dikkati hüve nin önce getirilmesine çekmek ve onun önemini belirtmek için zarf, Allâh a ait olduğunu gösteren hu zamirini kapsamına almıştır. Zarfın önce getirilmesine dair bir başka görüş de, ayetlerin sonundaki dal fasılasını korumak için gerektiği söylenmiştir. Ehad kelimesinin Küfüven den sonra gelmesine de itiraz etmişlerdir. Bunun cevabı, iki müsnedin (yüklemle öznenin) arasına başka bir kelimenin getirilmesinin gerekli olduğudur. Ayrıca ecnebi olduğuna (aynısı olmadığına ) da itiraz edilmiştir. Şöyle bakalım; aynısı olmadığı kabul edilirse, araları zarfla ayrılabilir. Yabancı olmadığı durumda da araları zarfla ayrılabilir. Ama birincisi daha doğrudur. Küfüven, benzer demektir. Buna göre ayetin anlamı hiçbir şey O na denk olamaz olur. Küfüven in bir başka manası da, nikâhta sözkonusu olan kefaat-denklik tır. Buna göre ayetin manası O nun eşi ve benzeri olamaz dır. 3-el-Beyânu s-sânî adını verdiği ikinci bölümde, Bâbertî nin ilm-i ilahî ile ilgili hususlara yani Allâh ın varlığına ve sıfatlarına dair konulara kısaca yer verdiği görülür. Özetle şu açıklamalarda bulunur; Allâh lafzı, bu alemi yaratan ve onu düzene koyan Zatın ismidir. Buna Allâh ın Andolsun onlara: gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, mutlaka : Allâh derler. mealindeki ayeti işaret

Ekmelüddîn Bâbertî nin İhlâs Sûresinin Tefsirine Dair Risalesi Üzerine 539 etmektedir. Bu, müşriklerin açıkça bir itirafıdır. Bu ayetten anlaşılan mürekkeb, mümkin ve muhtaç olma gibi noksan sıfatlara sahip bulunan alemin (evrenin), bi z-zarure veya yapısı icabı O Yaratana muhtaç olduğu ve Allâh ın terkib, imkân ve ihtiyaçtan münezzeh olduğudur. Bütün bunlar Allâh ın ezeli olduğunu gösterir. Çünkü mahlukat, adem/yokluk, hudus/sonradan varolma, varlığını devam ettirme durumlarında Yaratana muhtaçtır. Bu üç takdire göre, alemin sonradan varolduğu ve Yaratanın ezeli olduğu gerekli olur. Aksi takdirde burada da teselsül sözkonusu olur. Allâh, varlığı, kudret ve ihtiyarı kendinden olandır. Kadirdir, gücü herşeye yetendir. Dolayısıyla mükemmel bir şey yarattığında hem ilim, hem de irade sıfatına sahip olması gerekir. Çünkü kadirin yapacağı bir iş için bir vakit ayarlaması ancak ilim ve irade ile olur. Yaratanın kudret, ilim ve irade sahibi olması, O nun hayat sahibi olmasını gerektirir. Ehad sözü, Allâh ın birliğini gösterir. Hüve llahu Ehad de, Allâh ın subuti sıfatlarına işaret eder. Sonra da bundan güzel bir tertiple selbi sıfatların açıklaması yapılır. Allâh ezeli bir olunca, cisim olması muhal olur. Çünkü cisim mürekkebtir, mürekkeb de bir başkasına muhtaçtır. Allâh ın bir mekânda yer kaplaması da muhaldir. Bir mekânda yer tutmayınca, O na bir cihet tahsis etmek de doğru olmaz. O nun zıddı ve benzeri (nıddı) olması da muhaldir. Çünkü kıdeme zıd olan mürekkeb olmayı gerektirir, dolayısıyla hadis olur. Çünkü iki şey arasındaki benzerlik, farklılık değil ortaklıktır. Allâhu Teâlâ subuti ve selbi sıfatlara delalet eden konuları anlatınca, müşriklerin zannettikleri hususları lem yelid velem yuled ve lem yekün lehu küfüven ehad/o doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey asla O nun dengi ve benzeri değildir. ayetleriyle detaylandırmıştır. Herşeyden önce herhangi bir varlığın Zat-ı mukaddesten tevellüdünü ve yavaş yavaş büyüyüp zatında ve hakikatında kendine denk olmasını nefyetmiştir. Allâh, başkasından doğmadığını da belirtmiştir. Çünkü başkasından doğması hudusu ve ihtiyacı gerektirir. Ayrıca hiçbir kimsenin O na denk olmadığını da ifâde etmiştir. Çünkü O na denk olacak varlık ya vacibtir, ya da mümkindir. Birincisi olması imkânsızdır. Aksi takdirde ilahların birden çok olması gerekir. İkincisi de mümkin değildir. Çünkü mümkin vacibe denk olmaz. Böylece surenin başından es-samed e kadar, Allâh ın mutlak hüviyetinin açıklaması yapılmıştır. Mutlak hüviyet Zatından olan hüviyettir. Başka bir şey dolayısıyla değildir. Bu, hakikatının tam ve mükemmel bir oluşunun açıklamasıdır ki, her-

540 Ali Eroğlu hangi bir şekilde bölünemez. Ne cins, fasıl gibi manevi çokluğa, ne de madde ve şekil gibi harici kısımlara bölünür. Lem yelid sözünden surenin sonuna kadar da ne cins ne de nevi bakımından hiçbir varlık O na denk olur, ne de O ndan sudur eder, manası anlaşılmaktadır. 4-Hatime adını verdiği son bölümde ise, bu surenin faziletiyle ilgili bazı hadisleri, Mâlik, Ahmed, Neseî, Buhârî, Ebû Dâvûd gibi hadis kitaplarına isnad ederek nakleder, bunların ne anlama geldiğine dair görüşlere yer verir, İhlas suresinin Kur ân ın bütününe veya üçte birine denk olduğunu İmam Gazalî, İbni Sîna gibi âlimlere dayandırarak açıklar ve bu görüşleri tartışır ve sureye verilen bazı isimlerin nedenini soru-cevap şeklinde anlatmaya çalışır: Bu kısımda anlatılanlar, İhlas suresi Kur ân ın üçte birine nasıl denk olduğu hususu ile bu sureye niçin İhlas ve Esas isimleri verildiği konusunun açıklanmasına dairdir. İmam Malik, Ahmed, Tirmizi ve Nesei nin Ebu Hureyre den naklettikleri bir hadise göre, Ebu Hureyre Hz. Peyegamber (sav)le beraber geldim. Bir adamın Kulhuvellahu ehad diye okuduğunu duydum. Peygamber (sav) buyurdu: Gerekli oldu. Sordum ki; Ya ResulAllâh ne gerekli oldu? Peygamber Cennet diye buyurdu. Buhari, Malik, Ebu Davud ve Neseinin Ebu Said el-hudri den naklettikleri diğer bir hadiste, Bir kişi, diğerinin bütün gece boyunca tekrarlayarak Kul huvellahu Ehad (İhlas suresini) okuduğunu işitti. Sabah olunca Rasulullah a gider ve bütün gece İhlas okunmasını azımsayarak durumu Hz. Peygamber e arzeder. Rasulullah (sav) de: Hayatım kudret elinde olan Allâh a yemin ederim ki, İhlas suresi Kur ân ın üçte birine denktir, buyur. Onun için İhlas süresi Ku an ın üçte birine denktir sözünün açıklaması, Kur ân, Allâh ı birlemeği ve Onun sıfatlarını, emir ve yasakları ile kıssalar ve öğütleri ihtiva etmesidir, diye ifâde edilmiştir. Buna göre sure, yukarıda söz konusu edilen üç manadan birincisini yani tevhidi ihtiva etmektedir. Böylece Kur ân ın üçte birini ihtiva etmiş olur. Gazali de, bunun açıklamasında şöyle demiştir: Allâh ı bilmek, O nu birlemek, O nu başkalarına eş olmaktan tenzih etmek, Ahireti bilmek, Kur ân daki bu üç mühim meseleyi bilmenin yanında, doğru yolu bilmektir. Çünkü bunun dışındaki diğer bilgiler, şüphe yok ki, bunlara tabi konulardır. Bu sure bu konulardan bir tanesini ihtiva edince, Kur ân ın üçte birine denk kılınmış oldu. Gazali nin bu görüşünün tartışmalı olduğunu söyleyen Bâbertî açıklamasına şöyle devam eder: Şüphesiz Kur ân daki söz konusu bu önemli bilgiler, Kur ân ın bir kısmını teşkil etmektedir. Bu bir kısmının üçte biri olarak ifâde edilen şey, tümünün üçte biri olamaz. Kur ân da

Ekmelüddîn Bâbertî nin İhlâs Sûresinin Tefsirine Dair Risalesi Üzerine 541 bilinmesi önem arzeden şeylerin, bahsi geçen üçte bire hasredilmesi mümkün değildir. Ayrıca Ebu Ali İbni Sina da diyor ki, ilimleri tamamıyla elde etmekten en büyük gaye, Allâh ın zatını, sıfatlarını, fiillerinin kendisinden çıkış keyfiyetini bilmektir. Bu sure ima ve ta riz yoluyla Allâh ın zatıyla ilgili bütün konulara delalet ettiği için Kur ân ın üçte birine denk kılınmıştır. Bâbertî bunu da tartışma konusu yapmıştır. Şayet bu görüşün doğruluğu kabul edilirse, Kur ân ın üçte ikisine denk olması gerekir. Zira yukarıda ifâde edildiği gibi, bu süre ima ve tariz yoluyla Allâh ın Zatı ve sıfatlarıyla ilgili bütün konulara delalet eder. Bir başka açıklama şöyle yapılmıştır: Bütün ilimlerin üzerinde olan Mutlak külli ilimden başka ilim ya hikmeti ameliye/pratik bilgi ya da hikmeti nazariye/teorik bilgi olur. Bu taksime göre, hikmet üç çeşittir. Bu sure, Kur ân ın ana konularını ihtiva eden bu üç kısımdan birincisinin büyük bir kısmını içerdiğinden dolayı Kur ânın üçte birine denk olmuş olur. Bâbertî bu görüşün de tartışılabileceğini söyler. Ancak birincisinin, mutlak külli ilme daha yakın olduğunu ifâde eder. Bu sûreye niçin el-esas ismi verildiğini, Dinin temel konularını ihtiva ettiğinden ifâdesi ile açıklamıştır. Nitekim Ubeyy ve Enes (r. a. ) in rivayet ettikleri bir hadise göre Peygamber (s. a. v.) şöyle buyurdu: Yedi gök ve yedi kat yer, İhlas suresi üzerine kurul muştur yani yerler ve gökler şu surenin ifâde ettiği Allâh ın sıfatlarını bilmeğe ve bunların Allâh ın birliğini delil olsunlar diye yaratılmıştır. Eğer bu sureye Tevhit suresi denilseydi daha uygun olurdu niçin İhlas Suresi diye isim verildi diye sorulan bir soruya şöyle cevap verilir : Tevhitte asl olan kalbi ihlas olduğunu bildirdiği için İhlas adı verilmiştir. Burada söz konusu edilen hadis, ibn Merduyeh, es-sa lebî, ez-zemahşerî tarafından nakledilmiştir. O bakımdan bu hadis zayıf bir hadistir, delil olarak alınması ulema tarafından uygun bulunmamıştır. Çünkü burada bahsi geçen âlimler, genelde surelerin faziletiyle ilgili Ubeyy b. Ka b a isnad ederek nakilde bulunurlar ki bu rivayetlerin büyük bir kısmı ya zayıf ya da uydurmadır. Yani Bâbertî naklettiği kaynaklara uyarak hiçbir tenkitte bulunmadan söz konusu hadisi delil olarak göstemiştir. Bu risaleye tefsir tekniği yönünden bakıldığı zaman da görülür ki, yazarın surenin tefsirini ele alış tarzı geleneksel tefsire benzese de, son derece açık ve anlaşılır bir yöntem uyguladığı, bu yöntemin daha ziyade konulu tefsir çerçevesinde kelâmî tefsir yöntemine göre yapıldığı söylenebilir. Yazar isim vermese de, ez-zemahşerî nin el-keşşâf ı, Fahruddîn er-razî nin Mefatihu l- Gayb ı, Nasiruddîn el-beydavi nin Envaru t-tenzil ve Esrâru t-te vil i gibi tefsirlerinin yanında, felsefe ve kelamla ilgili bir kısım eserlerden de yararlan-

542 Ali Eroğlu mış, ancak eserine aldığı fikir ve düşüncelerin pek çoğununun kime ait olduğunu ve nereden aldığını belirtmemiştir. Tespitimize göre yazarın, İmam Gazzalî nin Cevahiru l-kur ân ından, ibn Sina nın eş-şifa sından nakilde bulunduğu, aldığı bilgileri olduğu gibi kabullenerek naklettiği, ayrıca değerlendirme yapmadığı görülmüştür. Kaynakça: -Gazzalî, Ebu Hamid, Cevahiru l-kur ân,thk. Muhammed Necdet Muhammed, Dımaşk, 2006. -İbni Sina, Ebû Alî, Resailu İbni Sina(Tefsirü Sureti l-ihlas ve Muavvizeteyn),1908,? - - - Camı ul-bedâi, 1918,? -Buharî, Fedailu l-kur ân, Bab 13. -Tirmizî, Fedailu l-kur ân, Bab 10 11 -Nesâî, İftitah, Bab 69 -Ahmed b. Hanbel, Müsned, II/. 302 -İmam Malik, Muvatta, 17,19, Mısır, ts. -Ebu Davud, Sünen, Vitr 18. -Zemahşerî, Muhammed b. Ömer, Keşşâf, VI/463, Riyad, 1998. -Razî, Fahruddîn, Mefatıhu l-ğayb, Mısır, 1308. -Beydavî, Nasıruddîn Abdullah b. Ömer, Envaru t-tenzil ve Esraru t-te vil, Beyrut, 1988. -Maturidî, Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed, Kitabu t-tevhid, neş., Fethullah Huleyf Beyrut, 1986. -Sa lebî, Ebu İshak Ahmed b. İbrahim, el-keşf ve l-beyan An tefsiri l-kur ân