Devlet ve Toplum Ekseninde JÖN TÜRKLÜK ve BİR JÖN TÜRK'ÜN



Benzer belgeler
Devlet ve Toplum Ekseninde JÖN TÜRKLÜK ve BİR JÖN TÜRK'ÜN

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME TÜRK İDARE TARİHİ SORULAR

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ. Neslihan Erkan

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Sultan Abdülhamid Han hakkında 7 itiraf

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

1915 OLAYLARINI ANLAMAK: TÜRKLER VE ERMENİLER. Mustafa Serdar PALABIYIK

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

2. Enver Paşa. 3. Rıza Tevfik Bölükbaşı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS TÜRK SİYASİ TARİHİ I TST

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

İ Ç İ N D E K İ L E R

Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Ders Bilgi Formu

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET. Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye

Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

ÜNİTE:1. Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri ÜNİTE:2. Anayasaların Yapılması ve 1982 Anayasası ÜNİTE:3. Anayasaların Değiştirilmesi ve 1982 Anayasası

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER

AK PARTİ YE RAKİP ÇIKTI

Dr. Serdar GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

Doç. Dr. Ahmet Özcan Çerkeş-ÇANKIRI da doğdu. İlkokulu Elazığ, ortaokulu Kars, lise öğrenimini Antakya da tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve

İktisat Tarihi I. 5/6 Ocak 2017

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK

ANAYASA DERSĐ ( ) ( GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

Cumhuriyet Halk Partisi

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz? Nerelerde çalıştınız bugüne kadar?

Devrim Öncesinde Yemen

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ANAYASA HUKUKU DERSİ

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir

İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ Siyaset, Toplum, Ekonomi. Neslihan Erkan

Perşembe İzmir Basın Gündemi

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

ÖZGEÇMİŞ Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

SOSYAL BİLGİLER 7 ESKİ VE YENİ MÜFREDAT KARŞILAŞTIRMASI (ÜNİTE YERLERİ DEĞİŞTİRİLMEDEN)

Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi I (HIST 101) Ders Detayları

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

3346 SAYILI KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ İLE FONLARIN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNCE DENETLENMESİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN

Seda DUNBAY Avukat. Türk Parlamento Tarihinde Yasama Sorumsuzluğu ve Dokunulmazlığı ( )

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Türkiye'de "Decentralization" Süreci

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

MISIR IN SİYASAL HARİTASI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Doç. Dr. SERDAR GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI... ORTAOKULU SOSYAL BİLGİLER DERSİ 7. SINIF ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK DERS PLANI

ENSTİTÜ/FAKÜLTE/YÜKSEKOKUL ve PROGRAM: MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ-ELEKTRIK-ELEKTRONIK MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ DERS BİLGİLERİ. Adı Kodu Dili Türü Yarıyıl

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

TEMEİ, ESER II II II

Komisyon. KPSS HUKUK Çek Kopar Soru Bankası ISBN Kitap içeriğinin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.

Cumhuriyet Halk Partisi

M İ Z A N C I M U R A D MÜCAHEDE-İ MİLLİYE GURBET VE AVDET DEVİRLERİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü TÜRK ANAYASA DÜZENĐ BAHAR DÖNEMĐ ARA SINAVI CEVAP ANAHTARI

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

SAĞLIK KURUMLARI MEVZUATI

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

Transkript:

Devlet ve Toplum Ekseninde JÖN TÜRKLÜK ve BİR JÖN TÜRK'ÜN Düşün(dür)dükleri Erkan TURAL IJz.et: 1908 Temmuz ayında Anayasa'nın tekrar uygulamaya konması ve akabinde Meclis-i Mebusan 'ın açılması, bu hareketin sorumlwu olan Jön Türklerin hemen her kesimce hü"iyei taraftarı liberal kişiler olarak algılanmasına yol açmıştır. II. Meşrutiyet döneminde yaşanan tatsız olaylara karşın, bu görüş geçerliliğini geçtiğimiz yi1zyılın ortalarına değin -korumuştur. Bu sorgusuz yargının aksine, jön Türklerin bıraktığı mektuplar ve yayınladıkları eserlere bakıldığında çokfarklı bir tablo ile karşılaşılmaktadır. Jön Türk düşünce iklimi, Kıta Avrupa 'sını XIX. Yüzyılın ikinci yarısında etkisi altına a lan pozitivist-materyalist akımlardan fazlasıyla etkilenmiştir. Getirdikleri reçeteler genellikle bu düşüncelerden devşirilerek imparatorluğun kendine özgq yapısı çerçevesinde kalıba dökülmüştür. Seçkinci bakış açısının devlet kavramı ile harmanlanmasışöz konusu akımlarda dahi rastlanmayan bir devlet kültürü ortaya çıkarmıştır. Ayn"ı şekilde ikin,cil gruplara -dini cemaat liderleri, eşraf, ayan, ağa vb.- Jön Türk siyasi düşüncesinde belirsiz bir tanım ve şekilsiz bir statü verilmesine neden olmuştur. Jön Türklerin hedefi devleti içine düştüğü zor durumdan kurtarmak oldugu için, 1908 öncesinin idealistfikirleri iktidar yılları sürecinde yumuşatılmış ve pragmatik bir anlaylş içerisinde daha esnek bir biç!mde yeniden tanımlanmıştır., Sunduğumuz belgenin yazarı, 'II. Meşrutiyet döneminde önemli mülki görevlerde bulunmuş Dr. Reşit Bey 'dir.!913 Vilayet Kanunun ilanını takiben /qıleme alınan belgede Dr. Reşit Bey 'in düşünceleri, Jön Türk dünya görüşünü billurlaştırması açısından önem taşımaktadır Anahtar Söz.cükler : Jön Türklük, devlet, seçkinciuk, 1913 Vilayet Kanunu İlk baskısını 1937 yılında yapan "Bir Sürgün" adlı eserinde Yakup Kadri, bir Jön Türk'ün (Dr. Hikmet). profilini çizer. Romanında ete ve kemiğe bücündürdüğü bu hayali karakterde yazar, çevresinden ve kendisinden -memnun olmayan, mücadele ettiği davanın dahi ne olduğunu bilmeyen -ki bu konuda bir Rus devrimci tarafından aydınlatılacaktır- günün moda gazete ve derg~lerini koltuk altından eksik etmeyen ve hayallerini bir gün dönmeyi ümit ettiği vapurun dumanı ile renklendiren bir gencin kişiliğinde bir kuşağın betimlemesini' yapar. Romanın yazıldığı tarihte ülke içindeki Jön Türk karşıtı önyargının günümüzde bi TODAIE, Asistan. Amme Idııresi Dergisi, CiJt 37Sq' 1 Mıırt 1004, s. 131-147.

132 A.mme Idaresi Dergisi le aşılmış olduğunu söylemek çok zordur. Akademik araştırmalar yerine hikayeci anlatılarla edindiaimlz bilgi taneciklerinden inşa ettiaimiz tarih bilincimizin, her dış politik krizde -Ermeni tehciri tartışmalarında alınan tavnn veya Irak Krizinde Dış İşlerimizce ileri sürülen argümanların yetersizliai' gibi- bizi yarı yolda bırakması bunun en açık göstergelerinden birisidir. Burada ele alacaaımız Jön Türklerin de bu önyargı edebiyatından fazlasıyla payını aldlai görülüyor. O nedenle makalemizin asıl konusunu teşkil eden belgeye geçmeden önce Jön Türk donya görüşünü (Weltanschauung) oluşturan kavramların neler olduğunu, bu kavramların hangi akımlardan ve kimlerden süzülerek bu idealist neslin dünyasına girmiş olduklarını kısaca aktarmayı gerekli buluyoruz. GIRIş 1908 Devrimi "bir gök gürültüsü gibi" patladlaında (Herbert, 1999: 193), bu eylemi gerçekleştiren Jön Türklerin, anayasa taraftarı liberal kişiler olduauna dair gerek iç gerekse dış kamuoyunda yaygın bir kanaat mevcuttu (Baring, 1913: 13-14; Eversley, 1918: 347-348). Bu kanaatin derinliai yakın döneme kadar sürekli bir şekilde yinelenmesinden de anlaşılabilir (Ramsaur, 1982: 19).1 AşaAıda sunacaaımız bilgi ve belgenin lşlaında Jön Türk dünya görüşünün çok farklı izlekleresahip olduaunu göreceaiz. Öte yandan en azından başlangıç 8$8Illasından 1902'ye kadar olan süreçte Cenevre, Paris ve Londra' da faaliyet gösteren Jöh Türk gruplarının büyük bir bölümü, hürriyetlerin ve siyasal haklann artışının imparatorluk içinde özlemi çekilen bir birliain kurulmasına doaru.önenıli bir adım. olacaaını.kabul etmekteydiler (HanioAlu, 1989: 630). Fakat "hürriyet" ve "siyasi hak" kavramlarının içerikleri, gerek 1902 ve 1907 yılların-. da yapılan Jön Türk Kongrelerinde sesini gittikçe yükselten aynlıkçı azınlık örgütlerinin talepleri gerekse. imparatorluk tebaasının Jön Türk faaliyetleri~e yönelik ilgisizliai yüzünden bambaşka bir çerçeve içerisinde yeniden tanımlana~ caktı. Jön Tilrklilk Jön Türklerin en' derin özlemlerinin "hürriyet" olduğu doaru deaildir. Söz konusu idealist grubun iki ana amacı vardı;. i 1-Vatanı içinde bulunduau kötü durumdan kurtarmak. 2-Milleti içinde bulunduau zulüm ve esaretten çıkarıp insanlıaa layık bir biçimde yaşatınaktı (Mardin, 1983: 219; Akşin, 1971: 154-155). i Fakat bu tespit, tam tersi göroşlere hiç de nstlanmadılt anlamına da gelmemclidir. ÖI'neIin Dillon, 1908 panoramasını çizip Osmanlı Imparatorlutu 'nu kim bu mozmin durumdan kurtarabilir Sorusuna cevap ararken slraladial alternatifler arasında yer alan J&i TOrlder hakkında hiç de olumlu şeyler söylemez; "Bu sözde refortncular. Dikeleri ile temasları olmayan. Paris salonlarında cilalanmış hayalci teorisyenlenlen başka birşey delillerdi" (Dillan, 1908: 306),'

Devlet ve Toplum Ekseninde Jön TürMük 133 Buhedeftere ulaşmak için Jön Türklerin yol haritasını Avrupalı gözlemcile-. ri.n düşfindüklerinin tersine liberal ideologlar değil, pozitivist okulun kuramcılan çizmiştir. Le Bon, Comte, Buchner ve Durkheim gibi.. isimlerin hem sivil hem de askeri sınıfa mensup Jön Türkler arasında bu kadar popüler olması da bu nedenledir.. Jön Türk çevresine egemen olan bir anlayışa göre "hayat"; lı taazuv (şe /dilenme)' ve tendsül (üreme) ile muııasif (vasiflanmış) aldmdt-ı kimyeviye ve fizikiyeden ibaret... " idi (Hanioğlu; 1989: 604). Hayat kavrammm bu şekilde elle tutulabilir birnesne gibi tanımlanması ona bağlı tom fonksiyonların bilim-. sel yöntemlerle analiz edilebileceği sonucunu da beraberinde getirmişti. Jön Türklerin kendilerini "sosyal tabip" olarak adlandırmalannın arkasmda böylesi bir çıkanm y~tıyordu. ı İmparatorluğu çöküşe götoren nedenleri hastalık olarak. gören 20. yüzyılın bu toplum doktorları, fenni formüllerle bu hastalıkların iyileştirilebileceğine inanıyorlardı. Bunu yaparken Genç Osmanlılar jenerasyonu ile kendileri arasında. kınlma olarak nitelenebilecek bir bakış açısı geliştirmişlerdi." İmparatorluğun 'en uzun yüzyılına renk veren' Tanzimat reformcularının tersine Jön Türkler geldikleri sosyal katmanın da etkisiyle halkı, yapılacak reforriıların dışında bırakılması gereken bir nesne olarak görmediler. Onlara göre yönetimdeki bozulmanın önü bir torlü alınamıyorsa bunun nedeni halk faktörunün hesaba katılmamasıydı. Halkın bu dönüşüm sürecine eklemlenmesi bu ba. kımdan önem taşıyordu. Fakat seçkinci bir potada eritilen bu proj~e halka etken değil edilgen bir duruş uygun gör(llmüştü. Bu bağlamda devletinbekası sorunu tebaanm refahı ile doğru fakat kendi seçkinci anlayışları ile ters orantılıydı. Seçkincilik Jön Türklerin seçkinci dqşünçelerini şekillendiren kişi Fransız sosyolog Gustave Le Bon'du. Halkın bir Ylğından farkı olmadığını ve parlamentodaki milletvekillerinin de bu yığının bir uzantısı olduğunu iddia eden Le Bon, ideal devletin bir elit tabaka tarafından yönetilmesi gerektiği fikirleri ile Jön Türkleri fazlasıyla etkilemiştir. Ona göre, doğunun beklenen sıçramayı yapamayıp kendini gonbatımmdan çıkaramamasının en önemli nedeni böyle bir elitin olmamasıydı (Gustave'Le Bon, Ruh'UI akvam, tr. Abdullah Cevdet, Kabire, 1907). Bu Le Bon'un Les Lois Psychologiques de l'evolution des peuples isimli eserinin çevirisiydi; aktaran Hanioğlu, 200\1: 309). Böyle bir tabaka iseancak eğitim ile sağlanabilirdi. Bu ise bir başka Jön Türk vasfını ortaya 'koyuyordu; diplomahhk. 2 J6n TOrklerin bu doşoncelerini şekillendiren kişi Comte'dur. Comte taıafuıdan Gnce '"teolojik".daha sonrada 04fetişisttt felsere olarak adlanclınian bu yaklaşımilc donyarim, insanlara benzer wrlıklarla doluolduau gösterilerek tabiat kanunlannın daha anlaşılır kılınmasına çahşıhr. Fetişist felsefe., insan toronc hem dtş donyanın / anlaşılırhit i1ianeını vcrnıclc: için cntelcktücl bakıljlclan..em de engelleri aşabilmc yctcnciinde ona kendine govcn vcnnck için, ahlaki bakımdan geçerli bir sentez sallar. Auguste Comte. cours de Philosophie Poıitive, c. LV, Schlcichcrfrercs, paris s. 365. aktaran Raymond Aron' (1994), Sosyolojik ~in Evreleri, Bilgi Yayıncvi, Ankara. s. 74.

134 Amme idaresi Dergisi Kendileri gibi eğitim almış donaiumlı kişilerin yönetim katında değil de sürgünde olmasını ise iki nedene bağlıyorlardı: Halkın cahilliği ve mevcut hiyerarşik düzenin katılığı. Jön Türkler, Abdülhamid yönetimini sineye çekip kendi düşüncelerine tepki vermeyen halkı, "her halk layık olduğu yönetim biçimince idare edilir," prensibiyle projelerinin bir parçası olmaktan çıkarmıştır. Öyle ki, Ahmet Rıza ve çev-. resi, Jön Türk kongrelerinde halk kanalıyla devrim yapılm~ı fikrini, "kaba ve cahil kimselerin desteği ile devrim yapılmasının mümkün olmadığı" gerekçesiyle kesin bir şekilde reddetmişlerdi (Hanioğlu, 1995: 310). Bu nedenle Jön Türk devrim senaryolannda halkın yerini alan kesimler bürokrasi ve militer çevreler 0lacaktı. 3 Çok iyi eğitilmiş azınlık bir grubun topluma yön verip devrimsel dönüşümleri daha kolay yapabileceği inancı ve bu yöndeki teşkilatlanma çabası, Jön Türklerin Fransız İhtilali'nin jakobenleriyle kıyaslanmasına yol açmıştır. Özellikle askeri okul mezunlanna yönelik giderek artan bir eğilim bu kırılmada dikkat çekicidir. Benzer şekilde Le Bon ~un düşüncelerine destekçıkan kesimler Fransa'da da yine askeri çevreler olmuştu (Hanioğlu, 1'995: 211). Bunun Jön Türk düşünce iklimindeki esprisi, güçlü devlet anlayışı ile üst üste gelmesinden kaynaklanıyordu. Abdülhamid döneminde Askeri Okullar Baş Müfettişi olan Colmar Von Der Goltz Paşa tarafından yazılan ve mektepli subaylar arasında da çok popüler olan "Millet-i Müsellaha" (Silahlı Ulus) isimli eserde, ısrarlı bir şekilde kuvvetli hükümet fikrinin altı çizilmiş ve askeriyenin devletin en önemli hizmetkan olması istenmiştir (Goltz, 1884). Bu da bizi Jön Türklerin aklındaki devletbiçimine ge.. tiriyor. Kuvvetli Devlet Yirminci yüzyılın başında devlet kuramlanna yön veren kavram Reichstaat (hukuk devleti) olmuştur. Güçlü devlet anlayışinı sistemin merkezine yerleştiren bu görüş, devletin hem kendi içindeki işleyişini hem de halk ile olan çerçevesini' güçlü yasal bağlar ilebirbirine bağlamıştır. Jön Türk devlet anlayışı bu kadar formel olamazdı çünkü doğayı organik bir yapıda çözümleyen bakış açısı fazlasıyla sosyal darwinist prensipten beslenmekteydi (Hanioğlu, 1995: 214-215).4 İktidann temeli bilgi ve bilgiyi elinde tutan kesim de iktidarda olmalıydı. Güçlü 1 Bu durumun bir zorunluluk sonucunda ortaya çıktlalnj söylemek de yanlış olmaz çonkü Genç Osmanlılar yönetimdeki aksaklıkları çok kolay bir şekilde Bab-ı Ali'ye fatura ederken Jön Türklerin argomanlarını ana yasayı askıya alıp meclisi ilga eden Padişah Uzerine temellendirmekten başka bir yolu yoktu. Halkın padişaha olan derin ballalılı onları kaçınılmaz bir şekilde askeri okul ölreneilerini kendi saflarına katma çabasına it miştir. 4 Darwinizm sosyolojide, felsefede çok delişik ekiler uyandınnıştır Bu comleden olarak, Nietzsche'nin "Os tun.insan" anlayışı, Darwin 'in "OoIal Ayıklanma" ile hayatta daima kuvvetlinin yaşam hakkına sahip oldu Auna dair fikrinden kaynaklanır. Çeşitli kaynaklarda "Toplumsal Darwinizm" olarak da geçer.,fikrin kaynak ları için bkz. (Dolay, 1999: 81-87; Bottomore -Nisbet, 1990: 53-96)

Devlet ve Toplum Elcseninde Jön Türk/ük 135 devlet prensibinin Jön. Türk çevrelerince hararetle desteklenmesinin bir diğer sebebi de kendilerinin bürokratik kalemlerde yetişmiş kişiler olmalarından kaynaklanıyordu. Hizmet aiılayışının somutlaşmış.bir şekli olan devlet memuriyeti ve,onun kendine özgü yapısı, Jön Türk düşünce ikliminin ana damarlarından birini oluşturmaktaydı.' ' Anayasa ve meclis ise ancak bu amaçlar ekseninde faaliyet gösterebilirdi. JönTürk eylem planında anayasanın ilanı ve m~clisin açılması her zaman ilk slray.. tutmuştu. Bununla bera~r anayasa, Jön TOrk anlam koresinde fiili (de facto) değil sözde (de jure) bir öneme sahipti. Kozmopolit bir imparatorlukta temsil hakkının bu şekilde bir güvence altına alınması onların tasarladıkları yönetim profili ile çelişiyordu. Bu bağlamda meclis de son derece seçkinci bir çevreden oluşturulacaktı. Imparatorluk içindeki her azınlığın en seçkin üyeleri bu meclise kabul edilecekti. ittihatçılar bu ideal meclis projesinin ilk provasını 1908 sonbahanndaki genel seçimlerde yapmışlardı. Halkın hangi adayı seçmesi gerektiği konusunda merkez teşkilatınca oluşturulan heyetler vilayetlere dağılıp görevalmışlardı. Benzer şekilde İttihat ve Terakkinin (tt.) parti karar organ lanna on yıllık siyasi tıayatı boyunca hiçbir taşra üyesi yqkselerek seçilememiştir. tt.'nin kitleler ile arasına koyduğu mesafeli tutumu Ahmet Rıza çok iyibir şekilde dile getirmişti;. "Aptal insanlann politikaya girmelerine müsaade edilmemeli ama: maalesef bu kişiler mebus dahi olmaktadır. Bu özgürlüğün bir hatasıdır ki, bu kişilerin devlet ve milletin hayatında ve geleceğinde bir rol almasına neden olmaktadır."{hanioğlu, 1995: 311).,. Jön Türk düşüncesini biçimlendiren bir diğer k~nu da hiyerarşi olmuştur. Jön Türkler için de hiyerarşi önemliydi ve mutlaka var 'olmalıydı (Ahmad, 1996: f 10). Var ı olanı yıkmak değil yeni baştan tanımlamak istiyorlardı.' Bu aynı zamanda onların ütopist olmayan fikir adamları olduğunun da bir gösterges,iydi. Bu nedenle mevcut hiyerarşik yapı değiştirilip piramit şekiindeki toplum katmanının tepesine mektepli elit oturmalıydı. Jön Türklerin bu konudaki fikirleri bir yere kadar Durkheim'ın "işbölümü teorisi"nin etkisinde kalmıştır. Jön Türkler toplumdaki işlerin.önem sırasınagöre üyelere paylaştınlması gerektiğini. düşqnüyorlardı. Önemli işler ancak elit kesimce yapılabilirdi dolayısıyia bu da onlara toplumuyönetme hakkı vermekteydi.. Ikincil Grupların Yeri Jön Türk sistematiğinde toplum ve devlet arasında bağlantı sağlayan ikincil gruplara yer ayrılmiunıştır. Çünkü bu grupların imparatorluk içindeki yansıma $ Devlete kavramına -yapılan bu aşın vurgu ~berinde'''bu devlet nasıl kurtulur 1" ekseninde geriiş bir literattıron dogmasına da yol açmıştı. Şerif Mardin bununla ballanhh olarak "TOrkler için en önemli siyasi yaratıcılık belirtisi "devlet kunnak" oldulu için devlete zeval gelmemesi de en önemli siyasifaaliyet olarak.igllanmıştır" demektedir.. (Bkz. Mardin, 1983: 222).

ı 36 Amme Idaresi Dergisi ları olan azınlıkların dini yöneticileri ve ayanlar gibi kesimler Jön Türklere göre geleneksel yapıyı k~vvetlendirmek ve halkı,sömürrnek hııricinde başka bir şeye hizmet etmiyordu. Dolayısıyla bu kesimleri dışlayıp millet ile devleti birleştiren bir yapı, kolayca imparatorluatm ilerlemesini de sağlayabilirdi. Pozitivizm'in ana düsturu "düzen"ia (order) Jön Türklerce ittihat - birlik (union) şeklinde tadil edilmesi böylesi bir çıkarırnın sonucuydu. Dolayısıyla böylesi bir yapıda "bozguncu" ikinci grupların yeri olamazdı. Fakat II. Meşrutiyet tarihi bu gibi teorilerin pratikte ne gibi zorluklarla karşılaşacaaını çok iyi bir şekilde resmetmiştir. Merkeze karşı kendi kültür ve sembollerini yaratan bu çevreye karşı İttihatçılar, son derece cömert bir politika geliştirmek zorunda' kalmışlardır. İmparatorluAtm mali durumu ardı ardına patlak veren siyasi krizlerle iç içe geçince Jön Türkleri istemeye istemeye demir leblebiyi yutma noktasınagetirmişti.' ÖrneAin toprak reformu, İttihat ve Terakki'nin ilk yıllarındaki parti programlarında sürekli tekrar edilen bir- hedef iken daha sonra bu konunun esamesine bile rastlanmaması bu taktiksel tavır alışın belirtisiydl Dr. Reşit Bey', Yazımızın başında belirttiai~iz belgenin yazarı Dr. Reşit Bey'dir. 7 Jön Türk dünya görüşünü, kaleme aldlai belgede tüm berraklıaı ile betimleyen Reşit B~y'i belgeyi analiz etmeden önce kısaca tanıyalım; i 889 yılında tıbbiyede kurulan İttihat ve Terakki Cemiyetinin dört kurucu üyesinden biri olan Dr. Reşit Bey (I872-i 9 i 9), Abdülhamit yönetimine karşı takındığı muhalif tavır ve eylemler yüzünden 1897 tarihinde Trablusgarb'a sürülmqş ve meşrutiyetin ilanına kadar da burada kalmıştır. Meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul'a dönen Reşit Bey, yeni dönemin mülkiye kadrosunda önemli görevlerde bulunmuştur. Sırasıyla; İstanköy, Humus, Lazistan ve Karesi böl-. gelerinde kaymakamlık ve mutasarrıflık görevleri alan Dr. Reşit Bey, i. Dünya Savaşı 'nın Çıkması ile oldukça kritik ve günümüz dünya politikasında dahi' etkisini hissettiren Ermeni tehcir olayına ve bu olayın yoaun olarak yaşandıaı, Van, Bitlis ve Diyarbakır vilayetleri umumi müfettişliai katib-i umurnihai'ne tayin edilmiştir. Daha sonra Basra ve Musul valiliai, ile BaAdat vali vekilliai görevlerine getirilen Dr. Reşit Bey, harbin son yıllarına doaru Diyarba~ır ve Ankara valiliklerinde de bulunur.. Mütareke 'dönemi içerisinde belki de taşınması en tehlikeli sıfat olan ittihatçılıaı nedeniyle tutuklanmış ve Ermeni tehciri ôlaylanna kanştlaı iddiasıyla da divan-ı harbe sevk edilmiştir. Yargılamalar,sırasında kaçinlan Dr. ReşitBey, yurt dışına kaçma imkanı bulamadıaı için 6 Şubat 1919'da. intihar etmiştir (Dr. Reşit Bey'in Hatıraları "Sürgünden İntihara", 1993)., JOo Türkleringerek özel yazışmalannda gerekse de basın kanalıyla yaptaat' yayınlarda bu kesimi.. betesnoires" (en fazla tiksinilen şey) olarak görmeleri bu tavnn birtezahoro idi. (Bkz. Mardin, 1991: 61).' 7 Asla Dr. Reşit Bey'in tonmu S. Turan Muşkara'da olan belgeye ulaşmamızı saalayan Sn. Yrd. Doç. Dr. Ahmet MehmetefendioAlu'na ve onun nezdinde belgeyi kullanımımıza sunan Sn. Muşkara'ya teşekkor ederim.

Devleı ve Toplum Eheninde JiJII Tilrklük 137 "İmparatorluğun bu en uzun on yılı"nda son derece aktif bir idarecilik hayatı geçiren Dr. Reşit Bey'in aynı zamanda dönemin en hassas bölgelerinde görev iistlendiai göraıüyor. Vilayet Kanun\lnun ilanını takip eden gtlnlerde. mercek altına alacaaımız belgeyi kaleme aldlaı anlaşılan Reşit Bey'in, kanunu incelerken sergiledili bakış açısının, asıl çerçeveyi aşarak mensubu olduau. İttihat ve Terakki Partisinin ve daha da genelolarak Jön Türk düşünce ikliminde yer alan devlet, halk, anayasa, taşra gibi köşe taşı kavramlar.ı meşrutiyet öncesi ve sonrası düzleminde ele alması ve bunu da oldukça sade bir ifade ile ortaya koyması ilgi çekicidir. ' Fransiz Aydmla~macıhlı ve Jön TOrkler XiX. yüzyıhn sonlai1na doğru Genç Osmanlılar hareketinin demir almasıyla başlayan fikirsel teniele dayalı muhalefet kanah ile kamuoyu oluşturup.mevcut iktidarı deaiştirerek horriyeti ilan etme amacını içeren modc;mleşme tarihimizde "FranSız" aydınlanmacıhalnınve onun idealize ettiai toplum yapısının aydınlanmızda bıraktığı etki azerinde çok fazla durulmamıştır.' Oysa ki, despot iktidann goç aldığı değerler sistemini tabiat- evren e~ninden hareketle teker teker içini boşaltarak 1789 ihtila1ine kapı aralayan Fransız aydınları, kendilerinden sonraki tom. dünya aydınları Dzerinde oldtiau ~gibi Osmanh aydınları, özellikle de Jön Türkler berinde de derin izler bırakmışlardır~' Abdülhainid'e karşıolan' doşüncelerini Aydınlanma çağı filozlarının fikirleri ile besleyen Jön Türklerin bu davranışlan, Jön Türlc düşünce ikliminin ayırt.edi':' ci özelliklerindendir. İşte buradan hareketle belgenin başına ujdare-i Umumiyei, Vilayet Kanununun tadilini münasip gördüğüm maddelerini tedldkten evvel \ --... kanunun ruhu veya felsefesi hakkında bazı mütalaat-ı umumiye s.erdine (söyleme) lüzum görüyorum" şeklinde bir ifadeyle başhk atan Dr. Reşit Bey, gerek kullandığı 'kanununruhu' kavramı ile olsun gerekse içerikte de belirteceğimiz fikirleri. ile olsun, Aydınlanma çağının en öpemli 4OşOnürlerinden Montesquieu'nOn ve onun takipçilerinin sistematiği ve siyasal' görüşlerinden etkilenmiş olduau anlaşılıyor. Aydınlanma çalı. filozofianmn Jön TOrklf:re olan etkisi oz.erinde dwıılmamlf bir gerçektir. Hatta bu etkilenmede Jön TDrkler, ilk siyasi muhalefetin temsilcisi olarak adlandırılan Genç Osmanhlardan daha fazla bir şekilde bu kanah kullanmışlardır;...: ~el olarak babh doşonnr ve sosyologlann çeşitli kuram ve modellerini Imparatorluk koşullanna uygulamaya çalıfıyorlardl Bu alandaki doşoncelerinin tam bir soreklilik göstermemesine ve pek. çoaunun "Ikinci Sınıf" olarak ni~lendirilebilecek doşoriqrlerden etkilenmelerine karşılık kendilerinin de daha önce benzer bir siyasal muhalefet hareketi yorqten 'Yeni Osmanlılara' oranla bu ~uda oldukça ileriye gittikleri belirtilebili"'(haniollu, 1981: 159)...' 9 1908 Devrimini ikinci devrim olarak selam1ayan ıttihatçtıar, Fransız, Ihtilali Dzerinden kendileri hafckında yapılan eleştirilere oldukça hararetli bir şekilde savunu getirmeleri kandanmız! doafulayıcı niteliktedir. omeii ıtilafçı ciephcde yer alan Damat Ferid Bey'in ~lis korsosoiıden Fransız Ihtilaline yönelik yaptılı eleştiriler,lsmail Hakkı Bey'in tu a6zleri ile cevap bulmuştur:... o teorilerdir ki bugon Avrupa'yı bir cennet haline getirmiştir. Biz o teorilere dayanarak meşrutiyeti bu memlekete sokımik ve bu menilekeli de aynı ile Avrupa haline getirmek istiyoruz." M.MZ.C., 1327 (191 i), D:l, sı: 3, IÇT: 43, ss. 1195-1196..

ı 38 Amme Idaresi Dergisi "Her kanun vatan ve milletin selamet ve saadetini temin etmeye vasıta olduğu"nu belirten ReşitBey, Montesquieu'nün "Kanunlann Ruhu Üzerine" isimli eserinde ileri sordüau, 'yasalar, ülkenin coğrafi konumuna, soğuk, sıcak ya da ılıman oluşuna toprağın niteliğine, engebelerine, büyüklüğüne, halkın yaşama biçimine, çiftçi, avcı ya da çoban oluşuna, anayasasının dayanabileceği özgürlük derecesine, halkın dinine; eğilimlerine, zenginlik düzeyine~ -sayısına, ticaret hayatına, örf ve adetlerine uygun olmalıdır.. " (Montesquieu, 1963: 54) tezin bir özeti olarak: da kabul edebileceaimiz şu cümle ile düşüncelerine devam eder, Hbu maksadınimkan teminini düşünmek ve bunun için de muhit ve muhiti nazar-ı dikkate almak lazımdır. " \ Jön Tilrkler ve Halk Reşit Bey'in daha sonra' kendisini böyle düşünmeye zorlayan/neden olan etkenleri sıralarken yukarıda beurttiaimiz Jön Türk düşünce yapısının temel özelliklerinden birini ortaya koyar, "Henüz ahalinin binde biri okuma ve yazma bilmeyen; Nüfus-u umuminin on binde biri tahsil-i tali görmeyen millete en müterakki memleketlerin kanunlarını- tatbike kalkışmak alcameti değil belki de hazım edemeyeceği bir şeyi yedirmek kabilinden olarak muzır bir neticeyi intaç eder. " Toplumsal kalkınma sürecinde eaitime başat bir,işlev yükleyen Jön Türklerin, bu kavram,ın dönüştürücü çemberi dahiline gir( e )meyen halka karşı bakışla-. n ve onun kendi kafalarındaki yeri, Avrupa'daki muhalefet yıllanndanmeşrutiyet dönemi ile sahip olduklan iktidar yıllanna kadar geçen süre içinde hemen hemen hiç deaişime uaramamıştır. Bu nedenledir ki, HOsmanlı aydınları nazarında Hhalk" hiçbir zaman önemli ve güvenilir bir gqç olmamıştır. Abdullah Cevdet başta olmak üzere Jön Türklerin büyük çağunluğunu bu duruma tam o larak uygun bir şekilde hareket etmişlerdir. "(HanioAlu, 1981: 402). Hareket i çinde yer alanlar zamaniçinde çok farklı yönelimler göstermiş olsalar ~ belli noktalarda ortak fikirler ileriye sürmüşlerdir ömeain Mizancı Murad'ın halk anlayışının da aynı denize döldlldüaq görülüyor; ugarpta olduğu gibi aşqğıdan tazyik icrası bizde caiz değil itikadındayım.çünkü bunca esbabı inkıraza (tükenme - çöküş nedenleri) rağmen devletin yarım asırdan beri payidar (sağlam) olması halleimlzın hükümetlerine kar.şı olan bir rabıta-i maneviye semeresidir (manevi bağınneticesidir) "(aktaran: Mardin, 1983: 97). Meşrutiyet dönemi ile açılan y~ni sayfada belki de en göze çarpan nokta, yurda dönen Jön Türklerin karşılaştıklan hayal-kınldıldannı fatura ettikleri halk hakkında, sırasında son derece uygunsuz bir dil kullanmalan olmuştur. İstihdad döneminde Abdülhamid'in hışmına uarayanlardan biri -olan Mevlanzade Rıfat, Meşrutiyetin ilanı ve Kamil Paşa'nın sadaretten çekilmesi gibi kınlma nokta lannda ortak hareket ettiai tttihatçılann 3 ı Mart sonrasında tepkisini çektiai za

Devlet ve ToplumEksenindeJön Türk/ük 139 man bunun sorumlusu olarak, "yüzyıllardır dimağı uyuşmuş" halkı görmesi anlamlıdır; "Esasen bizde (...) doarudan dojruya fikir sahibi meslek sahibi olmak hatta görunmek (...) bir cinayet sayılır. Kimseye minnet etmemek ahlaki bir tavır deaildir~ setkeşlik saygınlık görür. Herlıalde bir kazmaya sap olabilmek için dalkavuk olarak yuvarlanınal{ şarttır. Evet altı YQZ kosur seneden beri böyle bir -terbiyede, böyle bir esaret içinde yaşamak kuşkusiız ki kişinin -ve milletin onurunu yok' eder."' (Me~lanzade Rıfat'ın Hatıraları, 1992: 97). Jön Türkler ve Parlamento i İmparatorluk tebaası ile devlet arasındaki önü alınamayan kopukluğun başka bir nedeni de Dr. Reşit Bey'e göre,noktasından virgülüne dokunulmadan devşirilen batı kanunlarının yürürlüğe kqnulmasıdır; ";...tarz-ı tefekkürleri, tarzı hayatları, şerdit-i ietimdiyyeleri (toplumsal durumları), seviye-i ilmiyeleri, itikadat ve ahlakiyatı taban tabana zıt olan garb ve şark milletlerini aynı kanunlarla idareye kalkışmak hiç de doğru olmat. " diyerek alınmış olan kanunların hep aynı şekilde neticelendiğini ekler, "Garb kanunlarının tercüme/eri olan bir çok kanunların birkaç senede akamete mahkum olmaları maa-haz d (bununla beraber) bu hususiyetin na%ar-ı dikkate alınmamasından ilerigelmiştir.", Bu kanunlardan en önemlisinin Vilayat Kanunu olduğunu belirten Reşit Bey, bunun da yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı Osmanlı İmparatorluğunun her yerinde tatbikinin imkansızlığına dikkat çeker ve uygulama alanlannışu şekilde çizer, "Fikrimce, yapılacak Idare-i Umumiyye-i, Vilayet Kanununun. Halep ve Musul villiyetleri.dahil olmak üzere Anadolu vilayat-ı Osmdniyyesine hasr e dilmeli; Irak, Suriye, Hicôzve Yemen vilayetleri fçin de ayrı bir kanunla ayrı bir usul-q' idare kabulolunmalıdır. " AslındaDr. Reşit Bey'in ileri sürdüğü bu fikir, 191 l' Sonbaharında toplanan ve' 1912 Nisanında da kararlarını bir tutanak ile açıklayan Vilayat Kanunu Komisyonunda da ele alınmıştır. Komisyon üyeleri, Vilayat Kanununun tom Osmanlı memleketlerinde bu şekliyle uygulanmasının imkansız olduğunu belirtip, çekiııcelerini dile getirerek bu konuda bilhassa Basra, Bağdat ve Musul gibi yerleri isim isim telaffuz ederken, söz konusu vilayetlerin komisyonda görevalan vekilleri, kanıinun '~bir an evvel tatbikine" taraftar bulunmaları üzerine, bu görüşten uzaklaşılmıştır (Başbakanlık Osmanlı Arşivi (B.O.A), DH-HMŞ, 28-21, (6 Nisan 1912); Tural, 2000: 189-194). Halihazırda uygulamaya geçirilen yeni kanunun coğrafi koşulların yaratacağı zorluklar nedeniyle ihtiyaçların karşılanmasında goçlüklerin yaşanabileceğini ileri süren Dr. Reşit.Bey, ortaya koyduğu çok parçalı idari birimler sisteminin pratiği için ise 'kuvvetli bir hokometin' tesisini gerekli görür ve meşrutiyet devri parlamentosunun sert muhalefet eleştlrilerinden bunaimış bir ittihatçının ruh hali içinde bunun kriterlerini de şöyle koyar, "hakimiyet-i milliye şimdilik Meclis-i Mebusanda millet vekillerinin hakk-ı isti'lqm (bilgi isteme hakkı) ~ istizah

ı 40 Amme Idaresi Dergisi ları (gensoru hakkı) ile hükümete karşı adem-i itimad (güvensizlik) reyinden i baret kalmalı ve kuwe-i icrdiyyenin serbesti-i icraatını kasd (olumsuz işlere kalkışmak) ve tehdit edecek dereceyi bulmamalıdır".. Parlamentoyu oluşturan çoğulculuk ve bu çoğulculuğun İttihatçılık üzerinde yarattığı ters etki, bir başka ittihatçıyt Dr. Reşit Bey'in fikirleri ile birebir örtüşen düşünceler ileri somıesine yol açmıştır; umeşrutiyet prensipleri nasıl (atbik edilebilirdi? Okuyup yazma bilenlerin nispeti ne kadardı? Devlet idaresine harici siyasete, diplomasiye vakıfkaç müntehib (seçmen) bulunabilirdi? Çıkt:ıcak namzedler (adaylar) arasındahür birlefrik (seçme) ve intihab (seçme, seçilme) kabiliyetini kaç kişi gösterebi~irdi? Koyu bir cehdlet ve taassub içinde karanlıklara gömülü bir. halde yaşayan halk serbest bir intihaba bırakılırsa Meclis-i Mebusan 'a en koyu mürtecileri, sırf başlarında sarık olduğundan dolayı yollamayacaklar mıydı? Böyle bir Türk mebuslar kütlesi ile siyaset.mücadelesi saha. sına atılmak, diğer unsurlarla boğuşmak ve galip gelmek imkanı var mıydı? Hangi taraftan bakılsa ve muhakeme edilse, başlar memleketin henüz hürriyet rejimi için henüz olgun bir halde bulunmadıiı hakikatine çarpıyordu. " (Yalçın, 1936: 197-198). Esendal'ın hikayesine konu olan bir ittihatçı vekil de farklı şeyler söylemez; UReis Beyefendi, bendeniz zan ediyorum ki, arkadaşımız beyin buyurdukları noksan, bir metod noksanıdır. Yalnız metod olsun, kanun olsun bunların hiçbir; kendine hiçbir şey yapmaz~ Hatta bir mana ifade etmez. Bunları tatbik edecek bir demir pençeister. Eğer kuvvetli bir hükümet olmazsa, kanunları kim tatbik edecek? Bu sebeplebendeniz hükümetin kanuni olmadan evvel kuwetli olmasını zaruri görürüm. "(Esendal, 2001: 180). \ YazımlZın başında Jön Türk kavramından bahsederken kullandığımız genellemenin askerleri de kapsadığını belirtmiştik.,parlamento kavramının nasıl bir baskıcı anlayışın süzgecinden geçirildiği ve bunun da İttihatçıların sivil kanadı tarafından yapıldığı görülünce Enver Paşa'nın bu konudaki fikirlerinin çok aaır olduğu ileri,sürülebilir mi? "Ama ben asker olarak Qrdunun mutlakıyetine inanırım. Hükümet sistemi olarak da sizdekine benzer ılımlı bir Kanun-ı Esasiye. iktidarı paylaşmak isteyen bütün vasat kafaları ezmek lazım, bir Fransız çok doğru bir şey söylüyor: "Cumhuriyetten önce Fransa'da tek bir despot vardı, şimdi yüzlerce, çünkü bütün mebuslar kendi iktidarlarını hissettirmeye çalış" yorlar. "(Kendi Mektuplarında Enver Paşa, 1989: 174). Enver Paşa'nın 1912 Sonbaharında ar~larından birine yazdığı mektuptaki satırlar bu "meclis i çindeki despotlara" karşı tutulacak tavn göstermesi açısından önemlidir; "Eğer rejimdekilerekarşı yeterince sert olmadığımız konusunda bizi suçlarıarsa hak,sız olmazlar. Devleti kontrol edebilmemiz için parlamentonun lüzumuna inanıyorum ama iç sulh için hükümet Neron 'dan daha sert olmalı. Neron 'un zevk; i çin yaptığını, hükümet lüzumu hali~e. memleketi yatıştırmak için yapmalı. "(Kendi Mektupı~da Enver Paşa, 1989: 174-175).. \

, Devlet ve Toplum Ekseninde JIJn TiJrklük 14'1 Muhalefet yılları boyunca anayasa-parlamento v.b,gibi kavramları mitleşti-, ren Jön Türklerin meşrutiyet. meclisindeki muhalefete tahammülsüzlüğü, özellikle meclisi İttihatçılar gözünde rejime düşman fraksiyonların yuvalandıkları. ve palazlandıkları bir koniıma geriletmiştir ki bu da İttihatçıları kendi geçmişleri ile son derece ters bir noktaya sürüklemiştir. Talat Paşa'nın meclisin bir kısı~ yetkisini Padişaha teslim etmesi konusunda yaptığı konuşma adeta meşrutiyet öncesi yapıhill mücadelenin üzerine dikilen bir mezar taşıdır; "Hakimiyet- i milliye yalnız Millet Meclisi'nde zan olunur. Böyle bir hata vardır. Halbuki hakimiyet-i milliye yalnız Millet Meclisi'nde deaildir. İcra.kuvvetinin reisi de ayrıca milletin bir timsalidir.. Çtlnldl milletin bir teşri vazifesi, -bir icravazifesi var. Teşri vazifesini Millet Meclisi'ne icra vl:zifesini de İcra bvveti reisi olan hukomdara,veriyoruz ve her ikisini de musavi farz ediyor ve gayr-i mesut tutuyoruz." (Takvim-i Vekayi, 1909, no: 210). Dr. Reşit Bey, halkın eğitim seviyesini temel alarak ileri sürdüğü ve görüldüğü kadarıyla sivil olsun askeri olsun tüm İttibatçıların üzerinde, birleştiği bu fikirlerin bir hayat tecrobesi sonucunda ortaya çıktığını şöyle ifade eder; "Bugün vatan ın pek.mnhim kısmldl gezmiş ve görmoş, moşihede etmiş tecrilbelerle teyid edebilmiş 'olduawn~ İdare-i Umumiye-i Vilayet Kanunu ile mesa..yt memurin-i idareye (üst yöneticilere) bilyok bir salihiyyet verilmesi ve her yerde adil ve fakat hakim ve nafiz (etkili) bir hnkümet tesisi ınzumuna'imin ettim". Reşit Bey'i böyle bir 'iman'a sevk eden diğ~r bir etkende "Fransa" gibi Ba~ tının uygar ülkelerinde dahi bu modem kavramların tam anlamıyla anlaşılamamış olmasıdır~ ~~Rönesans'devrinden beriasırlarca hükemd ve ulematarafindan hakimiyyet-; milliyyeye alıştırılan ve bir asır zarfından mütetiddid (çok) inlaldb-ı siyasi ve ictimdi gören Fransa'ahalisi bile bugün hakimiyyet-i milliyye veyahfikümet-i avdm prensibini kabul edememelete iken üç asırdan beri bir devr-i inhitdt (çölcme"diişiiş) ve istibdddın (baskı) bütün nüjüz ve meş'ümu (uğursuzluk) altıtida dimağı uyuşmuş ve cehl-i galize (ağır cehalet) içinde bunalmış kalmış olan bir millete son söz milletindir demek sü-i isti 'mdl edeceği şüphesiz bulunan bir salahiyyet-i idare ile silahlandırmak hiç doğru olmaz. ".1, Buradan hareketle ReşitBey, bir hükümetin sahip olması gereken karakteri şu şekilde çizer, uahplimu henüz sinn-; sabdvetinde (çocukluk yılları) bulunan etfdl-i halelte (çocuk dul1lmunda) ve hükümet bunların babası mevkiindedir.çocuğun babası1l4 karşı sevgi, saygı ve korku hisleriyle mütehassis (duygulanma) olması ne kadar lazım ise, ahalininhükümeti sevmesi, sayması ve ondan korkması lazımdır. ", ii Ittihatçılann. kanlaşlıklan derin problemler karşısında yaşadıklan çôzomst1ziok. ve aynı çôzomst1zioaon model aldıklan Bab. toplumlannda da oldupu analojik y81daşımlar sonucu görmeleri onlan mekaniksel Çl. karsamalani itmiştir.dr. Reşit Bey'in Fransa örneii bu karşdaştmnalardan sadece bir tanesidir. Ama bu yaklaşım beraberinde bir iç rahatlılı ve meşnılup yanında daha seçkinci ve devletçi yaklaşımlan da beraberinde gelinniştir. (Bkz. ~anioalu.. 1989: 613 )..

142 Amme ıdaresi Dergisi Devlet ile halk arasındaki ilişkisi baba-çocuk ilişkisine indirgeyen Reşit Bey,. geçmişte bu şekilde düşünmedigini ama meşrutiyet devrindeki tecrübelerinin onu nasıl bir fikirsel dönüşüme sevk ettigini şu eümlelerle izah eder; "On yedi yaşımdan beri istihdadın seyyiatını (kötülükler) anlamış ve mücahedeye (savaş) atılmış ve bizzatmeza1im-i istihdadı tatmış olduaumdan o ıamanki mefkurem, hükümeti avam derecesine varan bir hikimiyyet-i milliyeden ibaretti. Ve ancak bu sayede memleketin tamamıyla kurtarılabileceğini zan ediyordum. tlan-ı meşruti müteikıb görülen şımarıklıklar ve uygunsuzluklar yavaş yavaş gözlerimi açmış; sonra da idare-i memuri olarak mes'uliyyet der-uhde (üstüne alma) edilince zulmün ne kadar hatalı ve mefkuremin nekadar tehlikeli olduğunu anlamıştım. nıı Dr. Reşit Bey'in "o zamanki mefkurem (ülküm)" olarak adlandırdıgı dönem hakkındaki düşüncelerinin bu çevre 'tarafından sorgulanmaksızın paylaşılan ve hararetle kabul gören bir "fikir" oldugunu Hüseyin Cahit Bey'in şu itiraflarından anlıyoruz; "ıttihat ve Terakki'yi kuranlar hayatı, dünyayı siyasiyatı bilmeyen tecrübesiz gençlerdi. Bunlar da yalnız yüksek bir ateş vardı: vatan aşkı. Saray istibdadının memleketi batırdığını görüyorlardı, vatanı kurtarmak istiyorlardı. Bunun için de meşrutiyetin lüzumuna hükmetmişlerdi. Memlekette keyifve istibdad hakim olmayıp da kanun ve adalet hüküm sürerse bütün fenalıklar ortadan kal/f,acok zannediyorlardı ii. Cahit Bey bir adım daha atarak bu "tecrübesiz gençler"in nasıl bu şekilde doşündüklerini şu şekilde izah eder; "Niçin böyle düşünüyorlardı? Çünkü başka türlü düşünemedikleri için. Dar, sıkı. karanlık bir muhit içinde kendi kendilerini yetiştirmişlerdi. Garbı pek uzaktan hayal meyal seçiyorlar ve karanlıkta görülen bütün mevcudiyet gibi ona hakikat haricinde tamamen hayali ve indi bir mahiyet veriyorlardı." (Yalçın, ı 935: 374-375). ı908 ve Sonrası II. Meşrutiyetin halk üzerinde yarattıgı etkiyi "şırnankhk" olarak degerlendiren sadece Reşit Bey degildir, onun gibi düşünen bir diger isim ilerde vilayet kanununun pratigi hakkında aralarında hiçbir ayrım olmayan Cemal Paşadır; "Meşrutiyet'in ilanından sonra, Osmanlı memleketlerinin her tarafında halk o derece şımarmıştı ki, en küçük jandarmadan en büyük valiye kadar hiçbir hükqmet memurunun ahali üzerinde bir nüfuzu kalmamıştır. Hürriyet-i kelam.gerek gazeteler ve gerek halk tarafından pek fena surette anlaşılmış ve her fert ağzına gelen her sözü her. istediğine karşı pervasızca söyleyebileceğini zanne4iyordu. Eski devirde mutlakıyet icaplarından olarak halkı baskı altında bulundunnuş olan bazı valilerle bir çok müı.. kiye, adliye ve inzibat memurları pek çirkin ve nizama mugayir tecavüzlere duçar ii Hl1seyin Cahit Bey, Dr. ReşitBey'in "gözlerinin açddılı dönem" hakkında da benzer bir Dslup kullanır; "Nihayet boniyete kavuştupmuzu ve memleketin kurtulacaaım Omit ettilimiz bir devreye erişmiştik. Fakat evvelden hayalimizden bile geçmeyen zorluklarla lcarşdaşmıştık. Hakikat biç de tahmin etmedilimiz gibi çıkmıştı. Müzmin bir halde vatanı ölome gmren hastalık birdenbire şiddet peyda etmiş ve nihayet bu mot biş buhran patlak vermişti". (Yalçın, 1935, 106: 21-22).

Devlet ve Toplum Ekseninde JiJnTürlcJük ı 43 olmuş ve meşrutiyetten evvel hatta İttihat ve Terakki'nin ismini bile işitmemiş olan bir çok muhitlerde bir çok torediler birer hürriyet kahramanıkesilerek devlet memutlarını vazife görmekten men edecek derecelerde taşkınlıklar göstermişlerdir." (Cemal Paşa, ı 996: 355-356). 24 Temmuz ertesinde ortaya çıkan coşkunun ve siyasal çoğulculu~n kendi parti şemsiyesi altında birleşmedi~ini görmesi ve bunu daha baskıcı yöntemlerle yapmaya çalışması İttihatçıları daha otoriter bir anlayışa sürüklemiş ama bunun sorumlusu olarak. "hürriyetin kıymetini takdir 'edemeyen, onu kullanmasını bilmeyen" (Ahmet Rıza Bey'in Hatıraları: 42) halkı görmekten de vazgeçirmemiştir; " Ulttihat ve Terakki millete hurriyet vermişti, millet bu hürriyeti ne" yaptı sokaklarda bağınp çajırdı. Basında bunu kötüye kullandı. Bundan başka memlekette milletin egemenliii kurulmuştu. Millet bu egemenlikten ne yolda yararlaiımaya çalıştı? İttihat ve Terakki Cemiyeti gayet ıhmh, tedbirli bir biçimde işlerin görülmesini istiyordu. 3 ı Mart vakası oldu, ıttihat ve Ter8k.ki meslejini dejiştirmef,e zor ve şiddet kullanmaya mecbur kaldı." (Ahmet Rıza Bey'in Hatıraları, ı 988: 42-43). \ Reşit Bey, yukarıda çizdi~i tablonun 1Şıgında vilayet kanunu ve taşra sorunlarını ele alır ve ilk yargısını valilerin statüleri üzerinde yürütür. Dr. -Reşit Bey, valilerin vilayetin en önemli kişileri olmasını. ister fakat tasvir etti~i figür, otoriter bir vali ideal tipidir; "Fakat, icraatları iktidarlarıyla münasip olmayan valilerin kanuni bir saldhiyyet-i vôsi 'Qdan (geniş) istifade ederek memleketlerine iktidarlarıyla mütenôsib niifi' hizmette bulunmaları arzu edilmektedir". Valinin yetkilerini temsil etti~i makama göre az bulan yazar, onun sahip olması gereken ve vilayet kanununda da yer almasını talep etti~i hak olarak. şunu gösterir, "Bu_ nun için İdare-i VilayetKanununa mesela valilerin bir şahsı muvakkat (geçici) bir zaman için hapis veya vilayet haricine te 'bid (uzaklaştırma) edebilmesini teminen bir madde ilave olunmasınılüzumlu görüyorum. Ancale bu sayede köylerin. ve köy heyet-i ihtiyarilerinin mühürlerini ceplerinde taşıyıp şikayet ve tasdikat ic.ad eden şehir ve kasabadah mütega/ibenin tagtlllübleri ve gayrı tabii mevki 'ileri hertarafedilecektir ii 4er ve akabinde tecrübeleri sonucu ulaştı~ı bir metodu da saydı~ı yetkilere dahil eder; "Belki biraz kaba görülür: Memleketlerimizde kuvve-i icraiyye reisieri icabında "darb" cezasını hructım ve infaz edebilmelidir. Birçok yerlerde "dayağmn sair vesait ~n müessir (çok hissedilen) ve pek seri' (süratli) netice vermeje müsait olduau tecrübem ile sabitolmuştur."u 12 Meşrutiyetin ilanı ile beraber artan siyasi, sosyal ve ekonomik tartışmalar içerisinde kendine yer bulan "Valilerin statosq" daha çok dı," tesirlerin etkisinde kalmışbr. Bilhassa Mısır'da görev yapan Ingiliz Vali eroıner'in (1882-1907 tarihleri arasında Mısır Genel Valisi 'olarak gôrevde bulunmuştur.) eylemleri onu, gazete yazarlan tarafından "ôrnek vali" olarak g~lmesine neden olmuştur~ Bununla beraber valilere geni, yetkiler verilmesi hemen hemen tom fikir sahipleri tarafından kabul edilen bir &leri iken Dr. Reşit Bey gibi "'uç" ôrdekler getiren başka bir kişi yoktur..

ı44 Amme Idaresi Dergisi Devamla bu geniş yetkilerin '~~lirsiz" bir ot~kontrol aygıtı ile esnekleştirilebileceğ'ini savunan Reşit Bey, taşra ahalisine karşı olan şüpheci kanılannı a çıklarken İttihatçıların ayanlara karşı geliştirdikleri mesafeli tavrı da ortaya koyar; UBu saldhiyyet-i vdsia-yı kanuniyyeyi su-i isti 'mal edenlerin ale 'd-derecdt (sırasıyla) amirieri tarafindan tecziyeleri (cezalandırma) mümkün olduğundan bunda hiçbir mahzür (engel) tasqvvur edemiyorum~ Tecrübelerime bintlen iddia edebilirim ki ahali ve hususuyla ahaliyi fend 'ate sevk eden ve ahalinin yükseldiğini istemeyen mütegalibe (ayan), madrifin intişdrını (yayılma) memleketin umranını (ilerleme) hükümet rüesdsı (reisier) kadar arzu etmez meclis-i idare ve belediyye ve meclis-i umumiye a 'zdlarının bu gibi icrddta hddim (hizmet e den) değil mani olageldilder; cümlenin malumudur. Hele vergilere zam veya teklifi cedide tarh (yen öneri sunma) suretinde yapılacak icrddta bütün ahalinin aleyhtar Jcesildiğini bilmeyen yoktur. H atta bu hal et-i riihiyye Meclis-i' Mebıisan azalarının bir çoğunda da mevcuttur". Aslında Dr. Reşit Bey'e hak verdirecek bazı gelişmelerin bu sıralarda parlamentoda yaşandığı da kaydedilmesi gereken bir gerçektir. Örneğin Meşrutiyetin ilk yıllarında meclise sunulan ve Doğu bölgelerindeki Ermeni ve Kürt azınlığının sorunlarını tespit ve çözüme kavuşturulmasına yönelik bir teftiş heyeti kurulmasını kapsayan tasarı, meclisteki ilgili bölge vekilleri tarafından engellenmiştir.(b.o.a, to., 1327-M-I I, Vesika No: 8).13 Engelleme çabalarında bulunan yöre vekillerine gelen İttihatçı desteği, imparatorluğun geleceğini (bekasını) etkileyecek meselelerde merkezçevre uyumunun nasıl çakışabildiğini de billurlaştırmıştır.. Ama yine de Meşrutiyeti "Hürriyet, Adalet, MOsavat" ilkeleri ile karşılayan İttihatçıların çok kısa bir süre içerisinde etnik meselelerin ötesinde taşra-merkez çatışmasına sürüklenmiş oldukları da belirtilmelidir; IIHü"iyetin ilanı, ayanların ya da aynı şey demek olan eşrafin, yeniden Istanbu/~a dönüp devlet işlerine kolayca karışabilecelderi bir kürsü sahibi olmaları demeletl Yalnız ortad.a yeni bir gelişme vardı: Bütün ülkede hızla,yayılmaleta olan ıttihat ve Terakki örgütü. (...) ıttihat ve Tera/cJci, yönetenler sınıfının örgütü olduğuna göre, Meclis-i 'Mebusan 'ın' ayanlarla doluşmasını L Meşrutiyet 'in yöneticilerinden fazla hoş görmesi beldenemezdi. Onun içindir ki, elindeki imkanları ayanları seçtirmemek için kullandığıtahmin olunabilir. "(Akşin, 1987: 160). Yüzyıllardan beri taşrada kemikleşmiş geleneksel yapı, merkez tarafından kendisine karşı geliştirilen tüm dönüşüm projelerine hiç sıcak bakmamıştır. Tutucu bir kimliğin savunucusu 0 lan "çevre"ye karşı merkezmevziilerinin yeni aktörleri İttihatçıların bakış açılan Celal Nuri, Hüseyin Cavit, Dr. Reşit Bey gibi kalbur üstü şahsiyederee açıkça vurgulanmıştır: fljön Türk devriminden sonra bu yeni kişilikler Sultanı sahneden uzaklaştırınca taşra eşrafinı, geleneksel bürokratların ve hatta daha önceki reformcuların gördüğünden de daha kötü insanlar olarak gördüler. Jön Türk Il Sözkonusu komisyonda gmv yapması beklenen cemal paşa'nın konuya ilitkin deieriendimıeleri için bkz. Cemal Paşa, 1996: 34-35 veaynca bkz. Nuri Dersimi, 1997: 49-50.

Devlet ve Toplum Ekseninde JiJn TiJrldük ı 4S meclisinde eşrafin merkeziyetçilikten kurljl,lmayı ve daha az askeri derletimi amaçlayan yasatasarıları, ayrılıkçı alamların gerçek bir tehdit gibi göronmeye başlandığı sırada, onları gerçekten kuşkulanılacak kimseler durumuna' soktu. ". (Mardin, 1991: 48). Kısaca devlet işlerinde "idare-i umumiye" ile "idare-i hususiye" arasındaki sınır İttihatçılM tarafpıdan kalın.çizgiler ile ayrılmıştır, "O sıralarda geçerli olt:ın anlayış, Osmanlı görüşünü hatırlatıyordu. Bu görüşe göre. devlet, ulusal kapsamlı konularda karar vermediği sürece eşrajla işbirliği ya- ' pabilirdi. Ama daha önce gördüğümüz gibi bu, geriliml~ bir düzendi ve eşrat firsat bulabildiğinde. devletin vasiliğinden kurtulmaya' çalışıyordu. "(Mardin, 1991: 54).. Bununla beraber İttihatçıların milli konular dışında çevreyi temsil eden milletvekilleri ve diğer ileri gelenler ile olan sürtüşmeleri, çekişmeleri saman alevi' misali tartışmalarla sınırlı kaldığı söylenebilir. örneğin Siroz Kaymakamlığından H~lep Valiliğine getirilen Hüseyin Kazım Bey'in Dr. Reşit Bey'in onayladığı "yöntemlere" başvj,lj111ası bölge mebuslarınca meclise takrir verilmesi ve bu konuda yazılan bj.r.kaç gazeie makalesinden öteye gitmemiştir (Kadri, 1991: 101-103). Bunun gibi.şikayetlerin zaman zaman kendini hissettirmiş olmasina karşın bunlar hiçbir zaman İttihat ve Terakki~nin taşradaki. mevcut düzeni devam ettirme' yolundaki kararlı ve muhafazakar politikası ve ~nun "görünüşte" karşı olduğu Ayan sınıfı ile pratikte iktidarın ilk yıllarından beri sürdürdüğü işbirliği üzerinde ters bir etki yaratmamıştır. Mecliste "birleşik ve bunun sonucu daha etkili" (Ahmad-Rustow, 1974: 250-251) olan taşra vekil1erine ödün vermek, altından kalkamayacakları iç ve dış bltnalıml~karşısında radikal atılımları değil de pragmatik çözümlere yönelmiş İttihatçılara hiç de ters gelmemiştir. SONUÇ YERİNE Pragmatizm; Jön Türk C:fQşÜJlce dünyasının sınırlarını çizen bit yaklaş'ım, bir tavır alış tarzı olmuştur. Bu pragmatik yaklaşım İttihatçıların politik kimliğinin son derece amorf bir kahpta tanımlanmasına yol açmıştır. Jön Türklerce alınan ' bu tavır, gönüllü olarak izlenilen bir duruş, bir bakış açısı meselesi değildir. "Bu devlet nasıl kurtarılır?" sorusuna cevap, arayan bu idealist kişiler, İslamcıbk Osmanhcıhk ve Türkçülük arasında gidip gelirken ortaya kendine has bir karma yapının çıkm~ına neden olmuşlardır. Yazımızın başında belirttiğimiz gibi Jön Türk dünya görüşünün bazı kriterleri, iktidarın ve imparatorluğun 'kendine Özgü üslubu içersinde tekrar tanımlanması /ihtiyacını doğurmuştur. Güçlü hükümet, anti-emperyalizm, hiyerarşi ve entelektüel seçkinlerin egemen ayrıcalığı gibi' ısrarla vurgulanan konular bu süreç içerisinde yumuşama geçirip başkalaşıma uğramıştır. Bu anlamda belki de bu dönüşüm savaştan zafer ile dönen Atina Kralı Thesseus'un gemisi metaforuna benzetilebilir. Kralın gemisi, kazanılan zaferin gelecek kuşaklarca hatırlanması amacıyla kent meydanına konulmuş ve zaman içerisinde aşınma sonucu geminin tahtaları yenilendikçe aynı soru halk, tarafın '

, ı46 Amme Idaresi Dergisi,dan yinelenmeye başlamıştır: "Acaba bu gemi artık ne kadar Thesseus'un gemisidic?". 1908 sonrası siyasal iklimin teşhisi, bu tarihten önceki dönemin iyi analiz edilmesinden geçmektedir. Devrimden önce Jön Türkler arasındaki çatlak (merkezciler ve adem-i merkezciler) devrimden sonra tam bir parçalanmaya sonuçlanmıştır. Fakat yukarıda ana başlıklarını verdiğimiz konular bu iklimin kesişim noktalarını oluşturmaktadır. Bu düşünce dünyasının tam bir panoramasının daha fazla sayıda monografik eser ve biyografık çalışma üretilmeden elde edilemeyeceği ise bilinen bir gerçektir. "Türkiye rüya"sının Son olarak tarihsel bir anakronizme değinerek konumuzu bağlayalım. Geçti, ğimiz yüzyılın son çeyreğinde oluşan Jön Türk düşüncesinin yetkin bir şekilde uygulanmasının onlara değil ama cumhuriyeti kuran jenerasyona kısrnet olduğunu söylemek sanırız, yanlış olmayacaktır. Pozitivist-materyalist bir anlayışta yoğrulan milliyetçilik ideolojisi; anti-emperyalist vurgunun "muasır medeniyet seviyesi" ile herhangi bir çelişkiye yol açmadan başanh bir şekilde kurgulanması ve' son olarak toplumun elit kesimlerinden seçilen kişilerin oluşturduğu meclis ile uygarhk.meşalesinin halka ulaştınlması ve devrim sürecinin başlatılması, Abdullah Cevdet'in makalelerinin birinde aktardığı dahi ötesinde ol~n bir şeydi (Lewis, 1984: 235-236; Hanioğlu, 1995: 216). KAYNAKÇA Ahma~ Feroz (I 996), ittihatçılı/ctan Kemalizme, Kaynak YayınlanJstanbul.. Ahma~ Feroz-Dankwart, A. Rustow.( (974), "İkinci Meşrutiyet Döneminde Meclis- Ier", tg.e.f. Güney Doğu Arcqtırmaları Dergisi, S. 4-5. Akşin, Sina (1971), "İttihat ve Terakki Üzerine", A. o. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, c. XXVI, no.i, Mart.. Akşin, Sina (I987), Jön Türk/er ve ittihat ve Terakki, Remzi Yayınevi, İstanbuL. Baring, Maurice (1913), Lellers from the Near East J909 and J9J2, Smith, Elder & Co. London. BOA, DH-HMŞ, 28-21, EncOmeni Mahsus Tarafından T~ilen Tanzim olunan İdare-i Vilayat'Kanunu Layihasıyla Esbab-ı Mucibe Mazhatası (6 Nisan (912). B.O.A, İrade-i Dahiliye, i 327-M-I I, Vesika No:8. Bo~omore, T'Om - Nisbet, 'Robert (1990), Sosyolojik ÇözQmlemenin Tarihi, Verso Yayınları, Ankara Cemal Paşa'( i 996), 'Hatırat, çev; ~etin Martı, Arma Yaymlaq, İ~tanbul. Dersimi, Nuri (1997), Hgtıratım, Doz Yayınları, İstanbul. Dillon, E. J.(1908), "The Unforeseen Happens as Usual"," The Contemporary Review, n. 94, July - December.. Dr. Reşit Bey'in Hatıraları "Sürgünden intihara" (1993), haz: Ahmet MehmetefendioAlu, Arba Yayınları, İstanbuL..

Devlet ve Toplum EksenindeJön Türldük 147 Esendal, Mahmut Şevket (2001), "Kuvvetli Hükümet", Mendi/ Altında, Bilgi Yayınevi, IstanbuL. Goltz, Colmar Freiherr von der (1301-1884 ), Mi/let-i Müsellaha, çev. M. Tahir, IstanbuL. HanioAlu, M. Şükrü (1989), Bir Siyasal O~t Olarak Osmanlııttihati ve Terakki Cemi \ yeti ve Jön Türklük, ııetişim Yayınları, IstanbuL. -, HanioAlu, M. Şükrü (1995), The Young Turks in 'Opposition, Oxford University Pres, NewYork. HanioAlu, Şükıil (1981), Bir Siyasal Dilşünür Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi, Oçdal Neşriyat, IstanbuL. HaiıioAlu, M. Şükrü (2001), Preparationfora Revolution-- TheYoung Turks, 1902 1908, Oxtord University Pres, New York. ' Herbert, Aubrey (1999), Ben Kendim - Osmanlı Ülkesine Son Seyahatler, 21. Yüzyıl Yayınları, Ankara. '. Hüseyin Kazım Kadri (1991), Meşrutiyetten Cumhuriyet'e Hatıralarım, haz: ısmail Kara, tletişi Yayınlan, IstanbuL. Kendi Mektuplarında Enver Paşa, (1989), haz; M. Şükrü HanioAlu, Der Yayınları,lstanbuL. Lewis, Bemard (1984 ), Modern Türkiye 'nin Doğuşu, TOrk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. Lord EverSley (1918), The Turkish Empire -lts Growth and Decay, T.Fisher Unwin, London. MM.Z.C., 1327, D:l, Sİ: 3, IÇT:43. Mardin, Şerif(1983), Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895-1908, Iletişim Yayınları, IstanbuL. Mardin, Şerif (1991), Türkiye 'de Toplum ve Siyaset, Iletişim Yayınları, IstanbuL. Meclis-i Mebusan ve Ayan R~isi AhmedRaa Bey'in Hatıraları, (1988), çev; Bülent Demirbaş, Arba Yayınları, İstanbuL. Mevlanzade Rı/at'ın Hatıraları (1992), haz: Metin Martı, Arba Yayınları, IstanbuL. Montesquieu, Charles-Louis de Secondat (1963), Kanunların Ruhu Üzerine, Baldaş Yayıncılık, ADkara. Nuri Dersimi (1997), Hatıratım, 'IstanbuL. Ramsaur, Emest Edmondsoiı (1982), Jön Türkler ve 1908Ihtila/i, Sander Y~yıncılık, İstanbuL. Takvim-i Vekayi, 1909, no: 270. Tural, Erkan (2000), 1329 (1913) ldare-i Umumiye-i Vi/ayat Kanunu, Dokuz Eylül Ü niversitesi A.ı.ı.T.E., Yayımlanınanuş Yüksek: Lisans Tezi, İzmir. Yalçın, Hüseyin Cahit (1935), "Meşrutiyet Hatıraları 1908.;.19 18", Fikir Hareketleri Dergisi, Sayı 76.. Yalçın, Hüseyin Cahit '( 1 936), "Meşrutiyet Hatıraları 1 908- ~ 918", Fikir Hareketleri Dergisi, Sayı 1 1 7.