HuîSSBaSS. TMMOB makina mühendisleri odası yayını EYLÜL 1990



Benzer belgeler
Yeni Teknoloji ve Yetişme Sorunu

Dış Ticaret Politikası. Temel İki Politika. Dış Ticaret Politikası Araçları Korumacılık / İthal İkameciliği

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

Dış Ticaret Politikasının Amaçları

Türkiye de Bilim ve Teknoloji Politikası Tasarımı için Araştırma İhtiyacı

Yeni Dış Ticaret Teorileri. Leontief Paradoksu

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

ŞEHİR YÖNETİMİ Şubat 2018

AB Ekonomisinin Mevcut Durumu ve Geleceğe Dönük Projeksiyonlar. Prof. Dr. Lerzan ÖZKALE, İTÜ Ankara, 18 Ekim 2006

Bilgi Toplumunda Sürekli Eğitim ve Yenilikçi Eğitimci Eğitimi

Uluslararası Tarım ve Gıda Politikası II

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

HOLLANDA ÜLKE PROFİLİ

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler

YENİ HÜKÜMET PROGRAMI EKONOMİ VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ İÇİN DEĞERLENDİRME EKONOMİ VE STRATEJİ DANIŞMANLIK HİZMETLERİ 30 KASIM 2015

TEKSTİL MAKİNALARI. Hazırlayan Hasan KÖSE T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

TÜRKİYE CERN FIRSATINI KAÇIRDI

SWOT Analizi. Umut Al BBY 401, 31 Aralık 2013

TÜRKIYE NİN MEVCUT ENERJİ DURUMU

ELEKTRONİK İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ (ELECTRONIC HUMAN RESOURCES MANAGEMENT) E- İKY / E- HRM (I)

Sanayi Devriminin Toplumsal Etkileri

HOLLANDA ÜLKE PROFİLİ

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

KÜRESELLEŞME Hafta 1 Öğr. Gör. Şükrü KAYA Elektronik ve Haberleşme Mühendisi

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

Ekonomik Araştırmalar ÖDEME DAVRANIŞLARI. Mayıs Şirketlerin işletme sermayesi ihtiyaçları için iyi stok yönetimi çok önemli

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

Prof.Dr. Ayten Ayşen Kaya

Almanya Ülke Raporu (Otomotiv Sektörü Açısından)

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ULUSLARARASI POLİTİK İKTİSAT ECON

İktisat Tarihi

Technology. and. Machine

BATI AFRİKA ÜLKELERİ RAPORU

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu 28. Toplantısı. Yeni Kararlar

İZMİR TİCARET ODASI BANGLADEŞ HALK CUMHURİYETİ ÜLKE RAPORU

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

R KARLILIK VE SÜRDÜRÜLEB

2016 YILI İPLİK İHRACAT İTHALAT RAPORU

Cam Sektörü 2013 Yılı Değerlendirmesi

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

Dünya Enerji Görünümü Dr. Fatih BİROL Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Ankara, 25 Aralık 2012

Teknoloji Geliştirme Alanında Üniversite Sanayi Ortak Çalışmalarında Deneyimler Dr.- Ing. Yalçın Tanes Ak-Kim Ar-Ge Direktörü

SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM

TÜRKĐYE DE DÖKÜM SEKTÖRÜ

CAM SANAYİİ. Hazırlayan Birsen YILMAZ T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

DERS BİLGİLERİ ULUSLARARASI İKTİSAT TPB

HİDROLİK PNÖMATİK SEKTÖRÜ NOTU

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ULUSLARARASI İKTİSAT I UİK

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur.

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri Sektör Raporu 2010

KÜRESEL TİCARETİN ÜÇ ELEMANI: HAMMADDE, ÜRETİM, PAZAR

Enerji ve İklim Haritası

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ NE ÜYELİK SÜRECİNDE SAĞLIKTA İNOVASYON

Türkiye nin kriz sürecinde AB pazarındaki performansı. Betam Araştırma Notu 10/82

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

Türkiye Bilişim Sektörü:

TTYO Çıkmazına Karşı, Farklı Bir Öneri NİTELİKLİ SANAYİ BÖLGELERİ MEHMET ÖZÇELİK

Yakın n Gelecekte Enerji

Tarımda inovasyon küresel ölçekte stratejik değer kazandı

ÇELİK BORU SEKTÖR RAPORU (2017)

SERAMİK SANAYİİ. Hazırlayan Birsen YILMAZ T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

DÜNYA PLASTİK SEKTÖR RAPORU PAGEV

BLM2051 SEMİNER DERSİ NOTLARI Hazırlayan: Dr.Öğr.Üyesi Yunus Emre SELÇUK Sunan: Dr.Öğr.Üyesi Zeyneb KURT GİRİŞİMCİLİK

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

STRATEJİK YÖNETİM RECAİ COŞKUN

Geleceği Şimdiden Tüketmek Hazırlayan: Prof. Dr. Veysel ULUSOY Yard. Doç. Dr. Çiğdem Özarı

Değerli Misafirlerimiz/

Eğitimin Ekonomik Temelleri

Değişen Dünyada Güçlü İşletmeler Olmak. GİRİŞİM EĞİTİM ve DANIŞMANLIK MERKEZİ

DR. BEŞİR KOÇ KALKINMA

Bölüm 14.Tarımsal Yayım

DÜNYA-TÜRKİYE İNŞAAT SEKTÖRÜ VE İNŞAAT MALZEMELERİ SANAYİ GELİŞMELER-BEKLENTİLER


DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

ANALİZ TÜRKIYE DE ILERI TEKNOLOJIYI KIMLER GELIŞTIRIYOR?

Büyüme Rakamları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme. Tablo 1. En hızlı daralan ve büyüyen ekonomiler 'da En Hızlı Daralan İlk 10 Ekonomi

ENDÜSTRİ 4.0. Hazırlayan: Sündüz GÖKÇEN

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE SANAYİLEŞMENİN DİNAMİKLERİ VE TEKNOLOJİNİN ETKİNLİĞİNDE SANAYİLEŞME

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

Azerbaycan Enerji Görünümü GÖRÜNÜMÜ. Hazar Strateji Enstitüsü Enerji ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi.

2010 YILI HAZIR GĠYĠM SEKTÖRÜNDE GELĠġMELER VE SEKTÖRÜN 2023 YILI HEDEFLERĠ

İktisat Tarihi II. 26 Mayıs 2017

Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye

TÜRKİYE AÇISINDAN EURO NUN ROLÜ

TAYVAN. Genel Dış Ticareti ve Teknik Tekstil Dış Ticareti. Sayfa 1 / 10 Uludağ İhracatçı Birlikleri Ar-Ge Şubesi

TÜRKİYE DE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ KORUNMASI : ULUSLARARASI DOĞRUDAN YATIRIMLARA ETKİLER RAPORU

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

KRİZ ÖNCESİNİN TEK İYİ HABERİ

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

15 Ekim 2014 Genel Merkez

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

Devletin Bilgi Talepleri ile ilgili Rapor

Türkiye ye Yönelik Beklentiler Olumsuz Olamaz

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

Transkript:

HuîSSBaSS TMMOB makina mühendisleri odası yayını EYLÜL 1990

MM 3 1 «A 1 - tmmob makina mühendisleri odası 1991 AJANDA 1991 AJANDASIYLA GÜNDE 32.000, YILDA 11.680.000 KEZ GÜNDEMDESİNİZ Makina Mühendisleri Ajandasına AJANDA çünkü 32.000 Mühendis verilecek H^^Ej^^H Malzemeyi İlanlar H Etkinlik ^ ^ ^ ^ ^ ^ H Projesine Açısından ^ ^ ^ ^ '? ler ' Tam isabet 1 ' H^^^^^^^H uygular. Sayılır. H YAPIM VE ORGANİZASYON MERKEZİ OLGU AJANS B A S I M - Y A Y I N ' T A N I T l M Piyerloti Cad. Dizdariye Medresesi SI. 816 34480 Sultanahmet/İSTANBUL Tel: 516 24 25 519 05 41 517 35 31 Fax: 516 30 86

FİTTtNGS

Alarko Şirketler Topluluğu 6000'i aşan çalışanı, 35 yılı aşan deneyimi ile memleketimizin sayılı büyük endüstri, taahhüt ve ticaret gruplarmdandır. ŞİRKETLER TOPLULUĞU Alarko Merkezi, Maslak Meydanı 80714 Ayazağa/İSTANBUL Tel: 176 96 00 (35 Hat) Fax: 176 29 32 Telex: 26 402 alar tr - 25 242 alho tr.

Yeni teknolop ve yetişme sorunu New technology and catching up Chris Freeman, Çev.: Aykut GÖKER EYLÜL /SEPTEMBER Cilt/Vol.:31 Sayı/No.: 368 M.M.O. adına Sahibi (Publisher): İsmet Rıza CEBİ Sorumlu Yazı işleri Müdürü (Managing Editör): Tülay AKARSOY Yayın Kurulu (Publishing Board): Atila ÇINAR Barbaros TUNCER Adnan GÜLOĞLU Ali Rıza AYKAÇ Metin ŞİMŞEK Yusuf TEKİN Müfit GÜLGEÇ Reklam Yönetmeni (Advertising Representative): Nermin ÖZBAKİ Grafik (Graphist): M.ErtuğrulSAYIN Dizgi (Type Setting): NorM Dizgi -125 80 26 Baskı (Printing by): ERK Yayıncılık-231 41 97 Yönetim Yeri (Head Office): Sümer Sokak No: 36/1 -A 06440 Demirtepe/ANKARA Tel: 230 11 66-231 31 64 Fax:(4) 231 31 65 Baskı Sayısı : 24.000 Yaylarda görülen hatalar Failures investigated on the springs irfan AY-Ergun ATEŞ Talaş kaldırma işlemlerinde bilgisayar yardımıyla güç ve kuvvet hesaplanması Power calculations by the use of computer in machining operations Siyami ESER Yıkama aşındırması Erosive wear M.Yılmaz GÜRLEYİK Amerikan ve Avrupa tahribatsn muayene prosedürleri arasındaki farklar 35 The difference between the nondestructive DietmarHennıng Çev.: BahadırGÜLBAHAR Odadan 4 0 From the Chamber TMMOffden 41 From the Union.15,18.25 Abone Koşulları: Makina Mühendisleri Odası'nın Türkiye'deki üyelerine parasız gönderilir. Ayda bir çıkar. Sayısı 7.500.-TL; Yıllık abone 72.000.-TL; 6 aylık abone 40.000.-TL; Mühendislik eğitimi yapan öğrencilere % 50 indirim yapılır. Yurt dışı abone 40 ABD Doları. Yazım Koşulları : Yazılar daktilo ile yazılmış iki kopya olarak, yazının 100 sözcükten oluşan Türkçe ve İngilizce özeti, yazarın kısa özgeçmişi, adresleri ve telefon numaraları ile birlikte gönderilmelidir. Fotoğraflar net ve temiz olmalı, mümkünse negatifi gönderilmeli, şekiller basım için aydınger ya da beyaz kağıda çini mürekkebi ile çizilmelidir. SI birimleri kullanılmalıdır. Özgün ve Derleme yazılardaki görüşler yazarına, Çevirilerden doğacak sorumluluk ise çevirene aittir. Gönderilen yazılar başka bir yayın organında yayımlanmamış olmalıdır. Yayın Kurulu gönderilen yazılar üzerinde gerekli gördüğü düzeltmeyi yapmaya yetkilidir. Dergide yayımlanan yazılara bir dergi sayfası için özgün ve derleme yazılarda 25.000.,TL; Çeviri yazılarda 15.000.-TL net ödeme yapılır. Dergideki yazılar kaynak gösterilmek koşuluyla başka yayın organlarında yayımlanabilir. MKARA ŞUBESİ umer Sokak 36/1 6440 Demrrtepe/Ankara el (4) 231 80 20 İSTANBUL ŞUBESİ IsnktalCad 99 Ankara Işhanı Kat 4 80060 Beyoğki'lstanbul Tol:(1 145O3 63 145 03 M Fax 11] 149 86 74 ZMİR ŞUBESİ AlıÇetrtdyaBul No 12 Kal! D.1 35220Gundoğdu, Alsancak - İzmir İsi (51) 21 7468-220811 ADANA ŞUBESİ Reşat Bey Mah Saray Apt Kat 2 No 6 01001 ADANA Tel (71) 133504 BURSA ŞUBESİ Hacılar Mah Eceler ok Beysel Apt Kat 4 16371 Bursa Tel (24) 20 87 40/41 ıa Fax (9-24)214924 DİYARBAKIR BOLrE TEMSİLCİLİĞİ Inanoglu Cad. Ebru Apt Kat' Di Tel İ831I 24167-22230 TRABZON BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ Uzun Sok. EBA Çarşısı Kat 4 No 33 61100 Trabzon T&I 03lr77r>.

Bu ayın yayın programını hazırlarken ülkemizin gündeminde savaş yoktu. 1 Eylül tüm dünyada yıllardır barış günü olarak kutlanageliyor. Bu yıl, 1 Eylül'de dünya sıcak savaşın eşiğinde. Barışta, sorunlarınızı açık, seçik ortaya koyma şansınızı savaş alıp götürüyor. Hepimizin kafasında bir dizi "acaba" var. önümüze sürülen seçeneklerin hiçbiri çıkarlarımız doğrultusunda değil. Kırk katırlar, kırk satırlar... Uzun dönemde üretemediğimiz seçeneklerimizi olayların sıcaklığında yakalamamız olanaksız. Savaş sonrası oluşabilecek ganimetlerden bir pay alabilmenin çabasıyla, savaşta üstümüze düşeni fazlasıyla yapmak için çırpınıyoruz. Oysa uluslararası iş bölümünde, ulusların konumlarını belirleyen etmenlerin irdelenmesi ve bu doğrultuda uzun dönemli önlemler almakta hiç acelemiz yok! Böylesine kavram ve savaş karışıklığından kurtulmanın yolu; istemlerimizi açık seçik kendi basitimizden, somutumuzdan yola çıkarak yakalayabilmektir, bitici ganimetler uğruna maceralara atılmak yerine, barışı savunmak, sanayileşmemizin, demokratikleşmemizin programlarını geliştirecek çözümler aramaktır. Bugün bilim ve teknolojideki son derece hızlı gelişmeler derin toplumsal etkiler yaratıyor. En azından, önce teknolojinin kendisini bütünüyle değiştirmekte, yenilemekte olan bu gelişmeler, sanayileşmiş toplumlarda da, geri kalmış ülke toplumlarında da, kişi yaşamında, toplumsal yaşamda az ya da çok bir şeyleri değiştirme yolundadır, uluslararası iş bölümünü değiştirme yolundadır. Günümüzde, bilim ve teknolojideki bu gelişmelerin ya da bu hızlı değişimin geri kalmış ülkeler aleyhine işlediği, onların sorunlarını daha da ağırlaştırdığı yaygın kanıdır. Uluslararası iş bölümünün yeniden biçimlenişinde Üçüncü Dünya'ya nasıl bir yer düşecektir? Geri kalmış ülkeler bilim ve teknolojideki hızlı gelişmelere ayak uydurabilecekler midir? Bu soruya, olumlu ya da olumsuz çeşitli yanıtlar verilmekte ve konu üzerinde geniş bir tartışma sürmektedir. Soru bizim ülkemiz için de geçerlidir. Türkiye, teknolojiye yetişebilecek midir? Bu soruya bir yanıt bulabilme sürecinin ülkemiz mühendislerini çok yakından ilgilendirdiğini ve bu sürece I herkesten önce onların katılmalarının gerektiğini düşünüyoruz., f Yine aynı düşünceyle, bu sayımızdan başlayarak, dünyadaki benzer tartışmalardan bazı kesitler sunmaya çalışacağız. İlk ağızda yayımlayacaklarımız, 1987 Temmuz'unda Susex Üniversitesi'ndeki bir seminerde sunulmuş olan bildirilerden bir bölümünü kapsayacaktır. t Bunları yayınlamamız, elbette, yazarlarıyla aynı görüşleri, ya da yaklaşım yöntemlerini paylaştığımız anlamına gelmemektedir. Ama bunların bizim düşüncelerimizi zenginleştireceğine inanıyoruz. Tartışmaya sizlerin de katkılarını bekliyoruz. Banş içinde güzel günlere. j Saygılarımızla. I I

Yeni teknoloji ve yetişme sorunu* Çeviren : Aykut Göker Chris Freeman** Chris Freeman bu bildirisinde mikroclektroniğin (bilişim ve iletişim teknolojisinin) belirleyici olduğu yeni bir teknolojik değişim ("teknoekonomik paradigma değişimi") sürecinin yaşandığını ileri sürmekte ve "yeni paradigma"nın egemen olduğu koşullarda geri kalmış ülkelerin teknolojiye yetişip yetişemcyecekleri sorusuna bir yanıt ararken, bu "yeni paradigma"nın geri kalmış ülkeler aleyhine işlemesi için hiçbir zorunlu neden bulunmadığı sonucuna varmaktadır. İs the global economy really expericncing a technological revolution and, if so, what its implications for the Third World? Chris Freeman argues that the new microclectronics teclınologics are indeed revolutionar)', but there is no need why this should nccessarily operate to the disadvantage of LDCs. _J === kinci Dünya Savaşı'ndan beri pek çok ülkedeki bunca çabaya ve sayısız uluslararası kuruluşun bunca çalışmasına karşın, Üçüncü Dünya ülkelerinin "teknolojiye yetişme" konusunda kaydettikleri ilerleme, pek çok bakımdan, umutları kıracak kadar yavaş olmuştur. Zengin ve yoksul ülkeler, ya da bir başka deyişle, Kuzey'le Güney arasındaki teknoloji düzeyi farkı, dünya toplumunun karşı karşıya bulunduğu en temel ve çözümü en zor sorunlardan biri olarak sürüp gitmektedir. OECD'nin sanayileşmiş, zengin ülkelerini etkisi altına alan yeni teknoloji dalgası, "New Technology and Catching Up "özgün adıyla The European Journal of Development Research, Cilt 1, Sayı 1. Haziran 1989'da yayımlanmıştır. " Maastrich Teknoekonomik Araştırmalar Enstitüsü, Limburg Üniver sitesi, Maastricht, Hollanda; Bilim Politikası Araştırma Birimi, Sussex Üniversitesi, Brighton, Birleşik Krallık. pek çok kişi için, bu sorunudaha da ağırlaştıran bir etken anlamına gelmektedir. Bu kişileregöre, yeni teknoloji, yoksul ve zengin ülkeler arasındaki açıklığı genişletecek ve yoksul ülkelerin borç, dış ticaret dengesizliği, korumacılık, mamul madde fiyatları, sermaye birikimi, yoksulluk ve gerilik gibi dev sorunlarla başa çıkmalarını daha da güçleştirecektir. Teknolojideki değişimin eşitsiz gelişme sorununu gerçekten şiddetlendirebileceğini kabul etmekle birlikte, biz yine de, bazı geri kalmış ülkelerin sanayileşmiş ülkeler üzerinde belli üstünlüklere sahip olabileceklerini ileri süreceğiz. Bu, aykırı ve nispeten de alışılmadık bir görüş olduğu için, her şeyden önce, teknik yenilik ve ekonomik büyüme kuramını özetlemek gerekecek; sonra da bu kuram, bilişim ve iletişim teknolojisi özelinde irdelenecektir. Ekonomik gelişme ve ticari rekabette teknik değişimin önemi konusunda pek az görüş ayrılığı vardır. Neoklasik, Keynesçi, Marksist, Schumpeterci ya da her neyse, gerçekte bütün iktisatçılar, verimlilik artışının, yeni ve gelişkin üretim teknikleriyle yeni ve gelişkin ürünlerin ortaya çıkmasına ve bunların bütün ekonomi sistemine etkin bir biçimde yayılmasına sıkı sıkıya bağlı olduğunu kabul ederler. Var olan kötümserlik, teknik değişimin, yoksulluk ve hastalıkların üstesinden gelme potansiyeliyle ilgili değildir; gerçekte bu kötümserlik, önde olan ülkelerin bilim ve teknoloji alanındaki dev birikimleriyle beslenen, yenive daha gelişkin teknolojilerinin dayattığı ezici rekabet koşullarında, Üçüncü Dünya ülkelerinin yatırım ve kalkınma programlarını gerçekleştirmede karşılaştıkları pratik sorunlardan kaynaklanmaktadır. Gerçekten de kötümser olmak için çok güçlü nedenler vardır. Mekanizma, "olana verilecektir" ilkesine göre çalışıyor gibidir. Yoğun bir araştırma ve geliştirme faaliyetiyle bütünleşmiş dinamik ölçek ekonomilerinin, hızla büyüyen yeni sanayi dallarına kendilerinden başkasının girişini önleyen ürkütücü engeller yaratabildiği, Pasner'un (1961) "teknoloji açığı"na dayalı ticaretin önemine dikkati çekmesinden bu yana, kanıtlarıyla birlikte apaçık ortaya çıkmıştır. Nispeten güçlü sanayi ülkeleri ve çok büyük firmalar bile, tümleşik devre ve bilgisayar sanayileri gibi sanayilerde teknolojiye yetişmeyi ve bu alanlarda üstünlüklerini korumayı son derece güç bulmaktadırlar. Ama, bu halde bile, öyle ilgi çekici bir olgu göze Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı:368 Eylül 1990

çarpmaktadır ki, durup üzerinde düşünmeye değer. Bilindiği gibi, 256 kilobaytlık bellek ciplerini ortaya çıkaran ve ihraç eden Japonya ve ABD'den sonra, aynı şeyi yapan üçüncü ülke, ne bir OECD ne de bir COMECON ülkesidir, bu ülke Güney Kore'dir. Oysa 1960'lardan önce Güney Kore sanayii son derece cılızdı ve üstelik savaş ülkeyi yoksullaştırmış ve harap etmişti. Güney Kore'nin elbette bugün de çok ciddi, siyasi, toplumsal, ekonomik ve teknolojik sorunları vardır. Ama Güney Kore'nin 30 yıl içinde elektronik sanayiinde ön planda rol oynayan bir ülke haline gelebilmiş olması üzerinde düşünülmesi gereken bir noktadır. Çok açık gözükmektedir ki, teknolojiye yetişme sorunu, hiçbir biçimde kısa dönemli çözümlerle üstesinden gelinebilecek bir sorun değildir. Onlarca yıl geçtikten sonra bile, Güney Kore'nin, önde gelen sanayilerini, ürün yenileme kapasitesi bakımından, sağlam bir rekabet temeline oturtuncaya kadar katetmesi gereken, hâlâ uzun bir yolu vardır. Sonuç olarak, eğer biz, Abramovitz'in (1986) "yetişme" ve "başa geçme" dediği, karmaşık toplumsal süreçleri anlamak niyetindeysek geniş bir tarihsel perspektife gereksinmemiz var, demektir. Geri kalmış ülkelerin sorunlarına gerçekten sistemli bir dikkat gösteren ilk iktisatçı Friedrich List'ti (1841). Ancak, birinci sanayi devriminde Britanya'nın kazandığı teknolojik ve ekonomik üstünlüğü gözünde çok büyüten List'in, Almanya'nın Britanya'yı asla geçemeyeceğine inanarak öldüğünü de hemen başta belirtmek gerekir. O zamanlar (1840'lar) Britanya'nın üstünlüğü gerçekten korkunçtu. Britanya firmaları o günün bütün kilit teknolojilerinde -buhar makinaları, kimyasal maddeler, gemi yapımı, demir ve çelik-önde gelmekte ve Britanya bütün bu mal gruplarında dünya ihracatının yarıdan fazlasını elinde tutmaktaydı. Britanya'nın o üstünlüğü List ve çağdaşlarına, Japonların bugün elektronik alanındaki teknoloji ve ihracat üstünlüğünden çok daha ezici boyutlarda gözükmüş olmalıdır. Ama ne var ki, yarım yüzyıl sonra Almanya, eski teknolojilerde Britanya'ya yetişiyor, elektrik gücüne ve organik kimyaya dayalı yeni teknolbjilerdeyse onu geçiyordu. Almanya'nın bu başarısı, büyük ölçüde List'in verdiği reçeteye dayanıyordu, onun için List'in temel düşüncelerinden bazılarına daha yakından bakmakta yarar vardır. Friedrich List ve Almanların Teknolojiye Yetişmeleri List bugün daha çok yeni kurulan sanayilerin emekleme dönemlerinde gümrük duvarlarıyla korunmaları gerektiğini savunmasıyla tanınır. Ama bugün List'in özgün yazılarını okumuş hemen hemen hiç kimse yoktur; o nedenle onun öğretisinin özü de pek bilinmez -oysa o, asıl, teknolojinin ekonomik ilerleme [ ve uluslararası ticaretteki rolünü önemle vurgulamıştır. List gerçekte serbest ticarete inanmıştı, ama o bu idealin ancak çok sayıda ülkenin refah ve teknoloji bakımından hemen hemen eşit düzeyde olmaları ' halinde geçerli olabileceğini düşünmekteydi. Britanya ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısında, dünyanın mamul madde pazarlarının pek çoğuna egemen bir ülke olarak, daha çok bugünün Japonya'sına benzer bir görünümdeydi. Bu nedenle List, Almanya'nın her şeyden önce teknoloji alanında Britanya'ya yetişmesi gerektiğinde ısrarlıydı. Ama bugün, tarihin garip cilvesine bakınız ki, roller tersine dönmüştür; bu açıdan, teknolojiye yetişme konusunda izlenmesi gereken politikayla ilgili olarak, List'in kendi kuramsal çözümlemelerinden çıkardığı sonuçlar incelenmeye değer. Bu sonuçlar, aslında, sanayi ve eğitim politika-! larına sıkı sıkıya bağlı, uzun dönemli bir ulusal teknoloji politikası olarak özetlenebilir. ı List'in savunduğu ulusal teknoloji stratejisinin temel noktaları şöyle sıralanabilir: 1. Zihinsel sermayenin ("mental capital") önemi. Bununla List'in ne anlatmak istediği, onun şu ifadesiyle, hiç kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulabilir. "Ulusların bugünkü durumları, bizden önce 1 yaşamış bütün kuşakların keşiflerinin, icatlarının, gerçekleştirdikleri geliştirme ve yetkinleştirmelerin ve çabalarının oluşturduğu bir büyük birikimin ürünüdür.f Onlar bugünkü insan ırkının zihinsel sermayesini oluşturmuşlardır. Ve bugün ayrı ayrı her ulus, önceki kuşakların kazanımlarını kendisine mal edebildiği ve kendi çabalarıyla bu kazanımları artırabildiği oranda ve> yalnızca bu koşulla üretken olabilmiştir..." 2. "Zihinsel sermaye ile "maddi sermaye! ('material capital')" (biz bu terimlerin yerine, bugünj "maddi olmayan" yatırım, "maddi" yatırım ya da "yazılım, ['softvvare']", "donanım ['hardvvare']" terimlerini dej koyabilirdik) arasındaki karşılıklı etkileşimin öneminin kavranması. List, burada, çok açık bir biçimde, hem en son teknolojiye vücut veren yeni yatırımların önemini, Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı:368 Eylül 1990

hem de bu yatırımların içerdiği yeni donatımla üretim deneyiminden artakalan birikimin, ya da bir başka deyişle, yaparak öğrenmenin önemini vurgulamaktaydı. 3. En son teknolojiyi edinmenin bir aracı olarak yabancı teknoloji (özellikle Britanya'nınki) ithal etmenin yatırımla birlikte nitelikli eleman çekmenin [beyin göçünün] önemi. 4. İşgücünde niteliğin önemi. List, Smith'in, "üretken güçler" konusunda, beceri, bilgi ve eğitimin önemini derinlemesine ele almadığını, yalnızca bu güçlerin gelişimini teşvik etmede işbölümünün rolü üzerinde yoğun olarak durduğunu ileri sürmektedir. Ve o, öğretmen ve doktorları üretken olarak görmedikleri ve bütün emek girdilerini ortak bir paydaya indirgeyerek, bilim adamlarının, mühendislerin ve tasarımcıların rolüne olduğundan çok daha az değer biçtikleri için, klasik "okul'la alay et-. mektedir. 5. Ekonomik ilerlemede imalat sektörünün önemli olduğunun ve bütün ekonominin, özellikle de tarımın -aynı zamanda hizmet sektörleriningelişmesini teşvik etmenin bir aracı olarak, imalat sektörüne yatırım yapma gereğinin kavranması. 6. Ekonomi politikalarını geliştirme ve uygulamada çok uzun dönemli bir tarih görüşü olmasının önemi. List, çok açık bir biçimde, imalatın gelişmesini ve bu gelişmeyi sağlayacak uygun kurumların ve "zihinsel sermaye"nin yaratılmasını onlarca yılı alacak bir süreç olarak görmektedir. List, yalnızca sanayiin emekleme döneminde serbest ticarete gidilmemesi koşuluyla, o sanayiin birkaç yıl içinde karşılığını verir hale geleceğini kabul ettiği için, J. -B. Saye'la alay etmektedir. 19. yüzyılın ikinci yarısında, Almanya'da, temelde etkin olan, Britanya'daki gibi, klasik okul değil, Friedrich List okuludur. Bu okul, Alman ekonomi politikasının evriminde ve Almanların teknoloji yaklaşımlarında belirleyici olmuştur. Bunun ilk önemli sonucu; dünya teknolojisini edinme ve yayma sürecini, bir bütün olarak, düzenli ve sistemli bir temel üzerine oturtabilmeyi olanaklı kılacak, bir öğretim ve eğitim sisteminin daha ilk başta geliştirilmesiydi. İkinci önemli sonuçsa; sanayii, devlet mekanizmasını ve üniversiteleri içine alan, ulusal AR+GE ağının geliştirilmesiydi. Bu ağ, yeni elektrik ve kimya teknolojilerinde karşılaştırmalı üstünlüğün kazanılmasında belirleyici oldu. Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı:368 Eylül 1990 Alman sanayiinin ve Alman ekonomisinin zanaatkar, teknisyen ve teknolog yetiştirmeye yönelik birinci sınıf bir öğretim ve eğitim sistemi geliştirme yoluyla sağladığı üstünlük azımsanamazdı. Britanya'nın bu gerçeği görmesi, Birinci Dünya Savaşı öncesi dönemde Alman ticaret rekabetindeki görülmedik etkinlik artışının, Alman eğitim ve araştırma kurumlarının ("Technische Hochschulen" adıyla bilinen öğretim ve eğitim kurumlarının, araştırma ve standartlar konusunda hükümet için bir model geliştîrmiş olan "Physikalische und Technische Reichsanstalt" gibi, bilginin ilerletilmesi ve yayılmasıyla görevli başka kurumların) kazandıkları başarıların ürünü olan, üstün teknoloji ve üstün nitelikli mallardan kaynaklandığını, geç de olsa, kavramaya başlamasından sonradır. Bu uzun erimli düşürtme biçimi, finansman kuruluşlarında olduğu gibi, hükümet düzeyinde de (sözgelimi, araştırma ve eğitimin finanse edilmesiyle ilgili kararlarda) önemliydi. [Böyle düşünülmediği içindir ki], Britanya sanayii, yeni teknolojiler geliştirme ve uygulamada, sanayi kuruluşlarının ve üniversitelerin AR+GE etkinliklerini artırmada gerilerde kaldı. Bu açık, Britanya'nın mamul madde ihracındaki payının düşmesinde ve görünür ticaretindeki kronik dengesizlikte olduğu kadar, yeni sanayi dallarında, özellikle elektrikli eşya sanayiinde, Britanya'daki Amerikan ve Alman yatırımlarının artmasında da kendini gösterdi Burada kısaca ve son derece kaba hatlarıyla, Britanya'nın dünya teknoloji ve ticaretindeki önderliğini yitirmesinin bazı yanları üzerinde durulabilmiştir. Ama, şu ana kadar söylenmiş olanlardan açıkça anlaşılabileceği gibi, Almanya -ve o arada Birleşik Devletler- Britanya'ya yetişmelerinde temelde, gümrük tarifelerine değil (elbette bu araç da önemlidir) teknolojiye güvendiler. Bu teknolojik önderliğin kazanılması yarışında, profesyonel AR+GE'nin rolü giderek artarken, hemen hemen bütün sanayi dallarında, eğitim sisteminin ve hem ürün hem de üretim yöntemleri bazında tasarım yeteneğinin geliştirilmesi olağanüstü bir öneme sahipti. Başka bir deyişle, önderliği elinde tutan ama bunun yanında belli bir kurumsal katılaşma ve ataletin de içine düşmüş bulunan bir ülkeye yetişip onu geçmede, kurumsal yenilikler belirleyici oldu. Elbette yalnızca Almanya ve Birleşik Devletler değil, birçok Avrupa ülkesiyle Kanada da, yirminci yüzyılın ilk yarısında yetişmeyi başardı. Son zamanlardaysa Japonya, Avrupa'ya olduğu gibi, Birleşik Devletler'e de

yetişerek olağanüstü bir örnek ortaya koydu. Peki, Japonya'nın dümen suyundaki diğer gelişmekte olan ülkeler de aynı şeyi başarabilecek midir? Bu soruyu yanıtlamak için bir yandan dünya ekonomisindeki yeni teknik değişimin özgül yanlarını, öte yandan da Japonya'da ortaya çıkan türden kurumsal yenilikleri ele almak gerekir. Teknoekonomik Paradigmadaki Değişmeler ve Bilişim Teknolojisi Teknoloji sistemlerindeki bazı değişmeler, yarattıkları sonuçlar bakımından o denli uzun erimlidirler ki, bunların, bütün ekonominin işleyişi üzerinde büyük etkileri olur. Bu tür değişimler Schumpeterîn (1939) "ekonomik gelişmede uzun çevrimler" kuramının ana eksenini oluşturan "yaratıcı yıkım fırtınalarrdır ("creative gales of destruction"). Buhar gücünün ve elektrik gücünün yayılımı böylesi derin dönüşümlerin çok açık örnekleridir. Elektronik bilgisayarlarla at başı beraber giden teknolojik yenilikler de böyledir. "Teknoekonomik paradigma" ifadesi, anlam olarak, teknik açıdan gerçekleştirilebilir bir dizi yenilik arasından ekonomik seçim yapma sürecini içerir. Gerçekte yeni bir paradigmanın belirgin hale gelmesi nispeten uzun bir zaman (birkaç on yıl) alır; bunun bütün sisteme yayılmasıysa daha da uzun sürer. Bu yayılım, teknolojik, ekonomik ve siyasi güçler arasında, kurumsal yeniliklerin (ya da kurumsal yenilenmelerin) son derece önem kazandığı, karmaşık bir etkileşim sürecini içerir. Dosi (1982), [burada bizim sözünü ettiğimiz türden "değişimler" konusunda], "teknolojik paradigmanın değişimi" ifadesini kullanmış ve bu değişimi Kuhn'un (1962) temel bilimlerde "bilimsel devrimler" biçiminde ifade ettiği benzer yaklaşımıyla karşılaştırmıştır. Yine Dosi'nin, yerleşik teknolojik yörüngeler boyunca gözlenen küçük değişimleri anlatmak için kullandığı "artımsal [incremental] yenilik" terimi de belki Kuhn'un "normal bilim"iyle karşılaştınlabilir. Başka bazı yazarlarda, büyük ölçüde, benzer düşünceleri anlatmak için, "teknolojik paradigma" ifadesini kullanmışlardır; buna karşılık Nelson ve VVinter (1977) "genelleştirilmiş doğal yörüngeler kavramını kullanmış, Sahal (1985) "geniş kapsamlı teknolojiler ve "yenilk bulvarlan" fikrini geliştirmiştir. Carlota Perez de (1983,1985,1988) benzer kavramlar kullanmıştır; ama, onun yaklaşımı bütün bunlar içinde, en özgün ve en yaratıcı olanıdır ve bu llllllllllllllllllllllllll yaklaşımın diğerierininkinden ayırt edilebilecek bazı özgün yanları vardır. Perez, yeni bir "teknoekonomik paradigma" gelişmesinin, tasarımcılar, mühendisler, girişimciler ve yöneticiler için "en iyi pratik (uygulama deneyimi)" anlamına gelen bir dizi yeni kural ve alışkanlığı da birlikte getirdiğini ve bu kurallarla alışkanlıkların, önemli pek çok noktada, önceki egemen paradigmadakilerden farklı olduğunu ileri sürer. Böylesi teknolojik devrimler, hem eski hem de yeni ürünler için hızla değişen üretim işlevlerinin ortaya çıkmasına neden olur. Emek ya da sermayede ne kadar tasarruf sağlanacağı başta tam olarak kestirilemez; ama, ürün ve üretim yöntemi tasarımlarında yeni teknolojinin uygulanmasıyla elde edilen genel ekonomik ve teknik yarar gittikçe artarak iyice görünür hale gelir ve giderek uygulamada, yeni "pratik kurallar yerleşir. Paradigmadaki böylesi değişimler potansiyel üretkenlikte "önemli bir atılım" yapabilmeyi olanaklı kılar; ama, başlangıçta bu atılım, yalnızca, önde gelen birkaç sektörde gerçekleşir. Başka sektörlerde, böylesi kazanımlar, genellikle, uzun vadeli örgütsel ve toplumsal değişimler olmadan gerçekleştirilemez. Cortota Perez aslında kuramını Schumpeterîn "yaratıcı yıkım dalgalan" tezi üzerine oturtmuştu; ama o, Kondratiev'in "uzun çevrimler tezinin bir açıklaması olarak ilkin Schumpeter (1939) tarafından ortaya atılmış olan "ekonomik gelişmede uzun dalgalar tezinin daha ikna edici bir açıklamasını da yaptı. Schumpeter (1939), Kondratiev'in ilk çevriminin (dönem olarak yaklaşık 1770'lerden 1830'lara kadar) temelde, Britanya'da tekstil alanında görülen yeniliklerle kincisinin (yaklaşık 1840'lardan 189'lara kadar) demiryollarıyla; üçüncüsününse (yaklaşık 1890'lardan 1930'lara) elektrik, kimya sanayii ve içten yanmalı motorlarla bağlantılı olduğunu ileri sürmüştü. Bize göre bütün sektörlerde ya da pek çoğunda, en iyi uygulama teknolojisiyle, en iyi şirket örgütlenme biçimine ulaşmada etkin olan ve her bir dalgada belli bir ucuz girdiden (ilk Kondratiev çevriminde pamuk; ikincisinde kömür; üçüncüsünde çelik; dördüncüsünde petrol; ve beşincisinde çip) yararlanma fırsatını yaratan, bir teknoekonomik "metaparadigma" fikri, önde gelen birkaç sanayi dalında görülen birbirinden bağımsız, büyük yenilikleri (kuşkusuz bunlar da önemlidir) temel alan bir açıklamadan çok daha akla yakındır. Bugün önde elen bütün sanayi ülkelerinde, en hızlı büyüyen sanayi dalları arasında yer alan, bilgi- 8 Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı:368 Eylül 1990

sayar, elektronik devre elemanları ve telekomünikasyon sanayileri gibi, belli sanayi dallarından oluşmuş bir kümeleşme üzerinde temellenen yeni "bilişim ve iletişim teknolojisi" paradigması, bu sektörlerde teknik performansın dev ölçülerde artması, maliyetlerin düşmesi ve fiyatlarda antienflasyonist bir gidişin doğması sonucunu yaratmış bulunuyor. Bu sonuç ekonomide, Schumpeter'in tanımladığı türden bir devrim için gerekli bütün koşulları içermektedir. [Başlangıçta belli sektörlerdeki etkileriyle kendini gösteren] bu teknolojik devrim, bugün, sahip olduğu fiilî ya da potansiyel, ekonomik ve teknik üstünlükleri nedeniyle, çok düzensiz olmakla birlikte, başka bütün sektörlerde de etkisini gösteriyor. Bu paradigma değişimi üzerinde düşünürken, elbette yalnızca belli ürünleri ya da üretim yöntemlerini değil, bilişim teknolojisinin girişiyle birlikte, hem firmalar özelinde hem de genel olarak sanayide ortaya çıkan örgütsel ve yapısal değişimleri de hesaba katmalıyız. Bazı yorumcular, General Motors gibi büyük firmalarda gözlenen değişimleri "kültürel devrim" olarak nitelemişlerdir. Economist dergisi (30 Mayıs 1987) "Geleceğin Fabrikası"nı konu alan özel ekinde "fabrikanın sil yeni baştan", yeniden icat edilmekte olduğunu yazmıştır. Dergiye göre "her şeyi yapan" esnek makinelerde yer açmak için geleneksel üretim hatları sökülüp bir yana atılmaktadır. Fabrika yerleşim planındaki temel değişimlere ek olarak, büyük firmaların yönetim yapılarında, izledikleri yol ve yöntemlerle davranış biçimlerinde, bilişim ve iletişim teknolojisinin bütün ekonomiye yayılış sürecine paralel, başka pek çok etki ortaya çıkmaktadır: ürün ve üretim yöntemi (proses) tasarımında daha sık değişim yapma yeteneği; firma içi tasarım, üretim ve tedarik işlevleri arasında daha sıkı bir bütünleşme; belli bir ürüne ayrılmış, sermaye yoğun, seri üretim tekniklerine dayalı, ölçek ekonomilerinin öneminin azalması; pek çok üründe mekanik parça sayı ve ağırlığında azalma; parça üreticileri, montajcılar ve o alanda sermaye tasarrufu sağlayabilecek potansiyel teknolojileri üreten odaklar arasında çok daha bütünleşik bir ilişkiler ağının kurulması; imalatçı firmaların giderek artan yeni yazılım, tasarım, teknik bilgi ve danışmanlık gereksinmelerini karşılamaya yönelik yeni "üretici hizmetleri" sektörlerinde büyüme; bu hizmetlerleyeni tür donanım ve parçaları sağlamaya yönelik, yeni ve küçük, pek çok yenilikçi girişimde gözlenen son derece hızlı bir büyüme, söz konusu yansımalarıdır. etkilerin somuttaki Eğer bilişim ve iletişim teknolojisinin ekonomik etkilerini, teknolojideki başka büyük değişimlerin yarattığı ekonomik etkilerle karşılaştırırsak, o zaman, 1990'larda yalnızca bilişim ve iletişim teknolojisinin "teknoekonomik paradigma" değişimi olarak nitelenebileceği çok açık olarak görülebilir. Biyoteknolojinin, eninde sonunda, bilişim ve ileşitim teknolojisininkine eşit ya da daha kapsamlı etkileriolacaktır; ama, bu teknolojinin sayısız potansiyel uygulama alanı ile ilgili olarak yapılması gereken araştırma, geliştirme, yayma, yatırım.öğretim ve eğitimde zaman açığı o ölçüdedir ki, söz konusu etkilerin yirmibirinci yüzyıldan önce ortaya çıkması hemen hemen olanaksızdır. Biyoteknoloji bugün hâlâ 1950'lerdeki bilgisayar teknolojisinin düzeyindedir ve bu teknolojiye ilişkin araştırma, yatırım ve eğitim maliyeti, uygulamanın bugün için birkaç uzmanlık alanıyla, özellikle de tıp ve tarımla sınırlı kalmasına neden olmuştur. Çok açıktır ki, malzeme ve enerji teknolojilerinin, sanayileşmiş herhangi bir toplumda her zaman önemli bir yeri olacaktır ve seramikte, bileşik maddelerde ve güneş enerjisinden yararlanma konusundaki gelişmeler gerçekten olağanüstü önemdedir. Ama bu teknolojilerin kendileri de araştırma, tasarım, üretim ya da uygulama bazında yoğun olarak bilişim teknolojisinin kullanılmasına dayanır. Sonuç olarak, bilişim teknolojisini etkin bir biçimde kullanabilme kapasitesinin yaratılması, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomiler için stratejik önemdedir. Bu, elbette, öteki teknolojiler ihmal edilebilir anlamına gelmemektedir; söylenmek istenen, yalnızca, bütün diğer teknolojilerin anahtarının bilişim teknolojisi olduğudur. Ekonominin tek tek her sektörünü etkisi altında bırakan bilişim teknolojisinin yarattığı sonuçlar o denli evrenseldir ki, bu sonuçlar tam anlamıyla bir "teknoekonomik paradigma" değişimi olarak nitelenebilir; nitekim bu değişim, her yerde, örgütsel, toplumsal ve teknik yenilikler arasında belli bir bileşime gidilerek üretkenliğin yeniden artırılmasına yönelik ya da yeni geliştirilmiş bir dizi ürün ya da hizmetle ilgili son derece geniş bir faaliyet alanı açmaktadır. Böylesi paradigma değişimi dönemlerinde, başı çeken uç sanayilerde (içinde bulunduğumuz değişim döneminde başı çekenler bilgisayar ve çok büyük çapta tümleşik devre sanayileridir) sorun, ekonominin kalan bölümünün uyarlanmasındaki kadar büyük değildir. Bu noktada Perez'in (1983) tanımladığı türden, Mühendis ve Makina CİİC31 Sayı:368 Eylül 1990

yapısal ve kurumsal bir ataletin varlığı son derece ağır sorunlar yaratır ve bu sorunların üstesinde gelmede yeni düzenleme rejimleri kilit rol oynar. Üçüncü Dünya ülkelerinin teknolojiye yetişme sürecini işte böylesi bir paradigma değişimi kapsamında gözden geçirmemiz gerekir. Petrol yoğunseri üretim teknolojisinin eski önderlerinin(sözgelimi ABD'nin) bu teknoloji alanındaki büyük başarılarının, bu ülkelerde, Japonya gibi daha sonra sanayileşmiş ya da yeni sanayileşmiş bazı ülkelerdekine göre çok daha katı bir kurumsal yapı yaratmış olması,göz önünde tutulması gereken bir başka noktadır. Bu çerçevede diyebiliriz ki, arkadan gelen ülkelerden herhangi birinin ya da birkaçının önümüzdeki birkaç on yıl içinde öndekilere yetişebilmesi, büyük ölçüde kurumsal yenilenme kapasitelerine; eğitim, bilim ve teknoloji alanlarındaki altyapı yatırımlarına ve 1990'larda uluslararası ekonomi rejiminin kazanacağı niteliğe bağlı olacaktır. Salt Japonya'nın taklit edilmesi ne mümkündür ne de bu istenir; ama, Japonların kurumsal yeniliklerinin bazı yanları (Kaplinsky'nin bildirisinde* belirttiği gibi) dünya çapında öneme sahiptir. Daha bugünden açıkça gözükmektedir ki, bir dizi asya ülkesi (söz gelimi Güney Kore, Tayvan, Singapur) Japon örneğinden son derece etkilenmiştir. Bu yüzden, bu bildirinin kalan bölümünde Japonların "ulusal yenilenme sistemi"nin bazı yanları kısaca incelenecektir. Japon Modeli Tarihçiler, Japonların Batı Avrupa ve Birleşik Devletler'e yetişmek konusundaki yoğun çabalarını anlatırlarken, genellikle 1868'deki Meici Restorasyonu'ndan başlarlar. Gerçekten de Japonlar daha on dokuzuncu yüzyılda imalat sanayiini teşvike ve eldeki en iyi teknolojiyi nerede bulabilmişlerse oradan ithal etmeye yönelik politikalar uygulamışlar, bu tür politikaları benimsemişlerdir. Buradaki çözümlememiz bakımından önemli olan nokta, savaştan hemen sonraki dönemde, Japonların, yoğun tartışmalar sonunda, görünüşe bakılırsa, o zamanlar Japon Bankası'ndaki ve başka bazı yerlerdeki iktisatçılarca da savunulmuş olan, geleneksel, karşılaştırmalı üstünlük kuramına dayalı, uzun dönemli gelişme stratejisini reddetmiş olmalarıdır. Söz konusu iktisatçılar, emeğin Japonya'daki nispî ucuzluğuna ve bu ülkenin tekstil gibi emek yoğun sanayilerdeki karşılaştırmalı üstünlüğüne ( ) Bu bildirinin çevirisi gelecek sayımızda yayınlanacaktır. [MOh. ve Mak.] 10 dayalı,"doğal" bir sınaî gelişme yolu önermişlerdi. Japonya'nın otomobil sanayiinde rekabete girmesi düşünülebilir miydi ve bu sanayi dalının gelişmesini teşvik için belli adımlar atılmalı mıydı? O günlerde tartışılan ana konulardan biri buydu; ama bu tartışma sanayi ve ticaret politikasını bütünüyle etkiledi. G.C. Allen'ın (1981) belirttiğine göre (Ailen, Japon deneyimini sürekli olarak inceleyip öğrenen Avrupalı birkaç iktisatçıdan biridir), ilk günlerde, Japon Bankası'nın belli bir etkisi olmuştu. Bu banka, 1951'de Japon çelik sanayiinin günün teknojisine uygun olarak yenilenmesi için borç alınmasını durdurmuş ve "Sony, transistor teknolojisi ithalatını, döviz transfer izni vermekle görevli memurların hem bu teknoloji hem de Şony'nin bu teknolojiyi kullanabilme yeteneği konusunda kuşkuları olduğu için, ertelemek zorunda kalmıştı." Ama sonunda bürokratlar ve onların uluslararası Ticaret ve Sanayi Bakanlığı'ndaki danışmanları ekonominin bütünü üzerinde söz sahibi oldular. Bu insanlar Japonya'nın, kişi başına düşen gelirin ve üretkenliğin düşük olduğu, geri kalmış bir ülke olarak, gelecekte de bu durumuyla yetinmesi gerektiği görüşünü reddettiler. Yine Allen'e (ve başka birçok gözlemciye göre); "bu danışmanlardan bazıları savaş koşullarında kamu işleri yönetiminegetirilmiş mühendislerdi ve bunlar, bir yol gösterici olarak iktisat kuramına başvurabilecekler arasında herhalde akla en son gelecek türden kişilerdi. Ama içgüdüsel bir biçimde, teknik etkinliği artırma ve üretimde yenilikler yapma yoluyla mal ve hizmet arzını yükselterek, Japonya'nın savaş sonrası güçlüklerine bir çözüm bulma arayışı içindeydiler. Dinamik terimlerle düşünüyorlardı. Onların politikaları ekonominin itici gücünü yükseltmek ve sahip oldukları kaynakları yalnızca en iyi kullanabilme hünerini gösterenlerden çok, yaratıcı olabilecek ekonomilere parasal desteği artırmak biçimindeydi." Bu uzun dönemli teknoekonomik stratejinin ana unsurları şunlardı: 1. Gemi yapımında, renkli televizyonda, takım tezgâhlarında ya da hangi sanayi dalında olursa olsun bütün üretim yöntemlerini (proseslerini) tasarımlama ve yeniden tasarımlama yeteneğinin kazanılması Japonlar tasarımlamada sistem yaklaşımını [ya da bir başka deyişle, sistem mühendisliği teknikle- Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı:368 Eylül 1990 +

rini], başka sanayi toplumlarına göre, daha başarılı bir biçimde uygulayabilmişlerdir. Teknolojik yeniliklerden anında yararlanmayı hedef alan bu yaklaşımda ürün ve yöntem (proses) tasarımıyla dünya teknolojisi ve dünya pazarları arasında sıkı bir ilişki kurma anlayışı önemli bir rol oynar. Japon sistemi, bütün çalışanların teknolojideki değişimle yakından ilgilendirilmesine büyük değer verir. "Kalite çevreleri ('quality circles')" işgücünün alt katmanlarının katkısını en üst düzeye çıkarmak ve alt düzeydeki yöneticilere teknik değişim için belli bir sorumluluk yüklemek amacıyla, bu çerçevede düşünülmüş, toplumsal bir yeniliktir. Ayrıca, bir teknoloji transferi aracı olarak, dolaysız yabancı yatırımları reddeden Japon politikasının, ithal edilen teknolojiyi özümlemede bütün sorumluluğu doğrudan kuruluşların kendilerine yüklediğine ve "anahtar teslimi tesis" ithali ya da yabancı ortaklıklardan çok, sistemin bir bütün olarak iyileştirilmesine yolu açık tuttuğuna işaret etmeliyiz (Freeman, 1987). 2. İster renkli televizyonda tümleşik devrelerin kullanılması, isterse 5. kuşak bilgisayarlar ya da çok büyük çapta tümleşik devrelerle ilintili olsun, ortaya çıkan en önemli tasarım ve geliştirme sorunlarının çözümünde, üniversitelerin, devletin araştırma kurumlarının, özel sektör ya da kamu sektöründeki sanayi kuruluşlarının ellerindeki en uygun olanakları bir araya getiren, tümleşik bir stratejinin, ulusal düzeyde ve hükümet düzeyinde ısrarla izlenmesi. 3. Önemli iki noktada, Almanların ulaştığı düzeyin ötesine geçen bir öğretim ve eğitim sisteminin geliştirilmesi. Birincisi, özellikle bilim ve mühendislik alanlarında olmak üzere, yüksek öğrenim gören genç insan sayısı bakımından, Japonlar (mutlak sayı olarak) Almanları geçmişlerdir. Japonya bugün, öğrenim olanağının genişliği açısından ABD ve SSCB ile birlikte, dünyanın öndegelen ülkelerindendir. İkincisi, Japonlar, kuruluşlar düzeyinde gerçekleştirilen sınaî eğitimin ölçeği ve niteliği.bakımından Almanlar'dan öndedirler. Bu eğitimin önemli yanlarından biri, işgücünün alt katmanlarındaki işçilerin de yeteneklerini çok yönlü olarak geliştirmelerinin teşvik edilmesidir; böylece, işletmedeki duruşlar ve bakım zamanları çok büyük ölçüde kısaltılabilmektedir. Bu yaklaşımın bir başka yararı da yeni üretim teknolojisinin daha kolay benisenip özümsenebilmesidir (Gregory, 1985). 4. Bu toplumsal değişimlerin, bazılarınca "tam zamanında ('just-in-time')" sistemi olarak tanımlanan (Bu sistem için bk. Kaplinsky'nin bildirisi, Altshuler ve başkaları [1895]) yeni bir kuruluş yönetim biçiminin ortaya çıkmasını kolaylaştırması. Bu sistem, daha iyi bir stok kontrol ve parça ikmal sistemi kurulmasının çok daha ötesinde, hem tasarımgeliştirme-üretim arasında daha geniş çapta bir yatay bütünleşmeye olanak tanıyan (Baba, 1985; Aoki, 1986) hem de değişime daha çabuk ayak uydurabilmeye izin veren, çok daha esnek ve sorumluluğun tabana doğru yayıldığı ("desantralize" edildiği) bir yönetim sistemidir. 5. 1980'lerde ve 1990'larda ekonominin pek çok dalındaki uluslararası rekabette yeni teknolojik yörünge/erdeki -robotik, bilişim teknolojisi ve bilgisayarlardaki- önderliğin belirleyici olacağının çok önceden kestirilmesi ve bu alanlarda dünyanın teknolojik önderliğini ele geçirmeyi sağlayacak AR+GE stratejilerinin, yatırım stratejilerinin ve eğitim stratejilerinin zamanında saptanması. Bu stratejilerin orkestrasyonu, hükümetin eşgüdümü altında "Keiretsu" ların (Japon sanayiindeki büyük kümeleşmeler) ortak çabasıyla başarılmıştır. Japonların teknoloji ve sanayi sistemlerinin bu karakteristikleri, daha önce sanayileşmiş ülkeler açısından, Japon rekabetinin son derece güçlü bir meydan okuma biçiminde kendini gösterdiği anlamına gelir. Bugün bu rekabetin artık yalnıca gemi yapımı, çelik ya da televizyon sanayii gibi birkaç sanayi dalı ile sınırlı olmadığı, teknoloji bakımdan en ileri olanlar da içinde olmak üzere, imalat ve hizmet sektörlerinin bütününü kapsadığı, genel olarak kabul edilmektedir. "5. kuşak" bilgisayarlar ve mikroelektroniğe ilişkin Japon planları bu meydan okumanın 1990'larda çok daha şiddetleneceği anlamına gelmektedir. Başka ülkeler (hem gelişmişler hem de gelişmemişler) bu meydan okumanın gücünü eğir iyi kavrayabilirlerse, ancak o zaman, bunu karşılamada belli bir başarı şanslarının olacağını umabilirler. Sonuç 1970'lerde ve 1980'lerde bazı Asya ülkelerinin, sanayileşme ve çağın teknolojisine yetişmede, Latin Amerika ya da Afrika ülkelerinin pek çoğundan daha hızlı bir ilerleme kaydetmiş gibi görünüyor olmaları ilgi çekici bir noktadır. Bu durumla Japonların yetişme modelinin etkisi arasında bir bağ bulunmadığını söylemek zordur. Güney Kore, Tayvan, Singapur, Tayland, Malaya ve Çin'in elektronik Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı:368 Eylül 1990 11

sanayilerinde, Japon yatırımlarının, ortaklıklarının ve Japonya'dan transfer edilen teknotojinin önemi açıktır. Japon Yeni'nin gücü bu yatırım dalgasını ve karşılıklı ticareti kamçılamıştır. Ama, Japonya'nın Kore gibi eski sömürgeleri, sermaye ve teknoloji akımından elbette Japonya'ya bağımlı kalmak istemezler. Bu yüzden bu ülkeler bilim ve teknoloji alanında kendi yeteneklerini geliştirmek için yoğun çaba göstermektedirler. Hedeflerine ulaşmadaki temel uygulama araçlarıysa, merkezi araştırma ve yüksek öğretimde özellikle devletin inisiyatifini kullanmak ve bugün daha çok, kuruluşlar düzeyinde AR+GE'yi teşvik etmek olmaktadır. Bugün bazı Asya ülkelerinde, mühendislik dallarında, yüz bin nüfus başına düşen yıllık mezun sayısının, Japonyadakinden yüksek olması son derece çarpıcı bir noktadır. Böylece, tıpkı Japonya'nın ABD'yi geçmesi gibi (Gregory, 1986), onlar da bu bakımdan Japonya'yı geçmeye uğraşmaktadırlar. Bu ülkelerden Güney Kore ayrıca AR+GE konusunda da önüne son derece iddialı hedefler koymuştur; bu hedefler (eğer gerçekleştirilebilirse), Güney Kore'nin bu yüzyıl sonunda, AR+GE için GSMH'den ayrılan pay yüzdesi bakımından Japonya, ABD ve AT ülkelerini geçeceği anlamına gelmektedir. Hem Güney Kore hem de Asya'nın diğer yeni sanayileşmiş ülkeleri önümüzdeki on yıllarda da son derece acımasız engellerle karşılaşacaklardır. Bugün zaten son derece şiddetli toplumsal ve siyasî gerginliklerle karşı karşıyadırlar. Şimdi bulundukları noktadan, üretim tekniklerini ve ürünlerini kendi teknolojilerine dayalı olarak yenileyebilme noktasına ulaşıncaya dek aşmaları gereken daha pek çok güçlükleri olacaktır. Borç yükü ve mamul madde ihracında önlerineçıkarılan engeller her an çok daha ciddi bir hal alabilir. Yine de, on dokuzuncu yüzyıl sonuyla yirminci yüzyılın başında, o zamanın ticaret, nitelikli işgücü, yatırım ve teknoloji akışından yararlanan bir dizi Avrupa ülkesinin, kendi sanayileşmelerinde Britanya ve Almanya modellerini izlemelerinde olduğu gibi, bir dizi Asya ülkesinin de Japon modelini izleyip teknoekonomik paradigmadan yararlanarak, yirmi birinci yüzyılın ilk yarısında öndeki ülkelere yetişebileceklerini düşünmek bütünüyle bir hayal ürünü sayılmayabilir. Yetişememe ya da yarışı sürdürememe korkusu, çoğu kez, kazanmak için, dünya ekonomisinde kilit rol oynayan yeni üretim faktörlerinin ve/ya da başı çeken yeni ürünlerin üreticisi haline gelmenin şart olduğunun sanılmasından kaynaklanır. Sözgelimi, çok büyük çapta tümleşik devreler ya da büyük bilgisayarlarda yetkinliği olmayan ülkelerin dünya çapındaki günümüz teknoloji yarışında arkada kalma tehlikesiyle karşı karşıya oldukları varsayılır. Ama teknoekonomik paradigma değişimlerindeki geçmiş deneyimler de göstermektedir ki, yetişmek ya da yarışı sürdürmekte, yeni teknoekonomik paradigmaya ilişkin başlıca yeni ürünlerin hepsinde de teknolojik yetkinliğe ve üretim yetkinliğine sahip olmak şart değildir. Şart olan, yeni teknolojileri bazı sanayi dallarında kullanabilme ve yerel koşul, kaynak ve karşılaştırmalı üstünlüklere uygun düşen bir dizi yeni ürün ve hizmetten belli bir bölümünü üretebilme yeteneğine sahip olmaktır. Bu da genellikle bir tek firmanın "vitrin"de yer alma çabasından çok bir gaip firmanın ve [ülkede var olan başka] kuruluşların karşılıklı etkileşim içinde gerçekleştirecekleri ortak çabayı gerektirir. Elektrik gücüne dayalı ürün ve teknikler, on dokuzuncu yüzyılın başında dünya ekonomisine yayılırken yalnızca birkaç ülke, çok büyük kapasiteli turbojenaratör gruplarını, transformatörleri ve salt tesislerini üretebilme yeteneğini kazandı. Ama birçok ülke de, küçük çaptaki elektrik motorlarını ve böylesi motorlarla ilintili, sayısız ürünü üretebilme yeteneğini geliştirdi ve hemen hemen bütün ülkeler elektrik enerjisi üretmek ve bunu sanayideki tüketicilerle konutlara dağıtmak için gerekli alt yapıyı kurdular ve bu enerjiyi bütün mal ve hizmet üretim dallarında kullandılar. Benzer biçimde Fordist, petrol yoğun-montaj hattı teknolojisinin yayılmasıyla, yalnızca birkaç ülke otomobil ve içten yanmalı motorlarda tam bir seri üretim yapabilme yetkinliğine ulaştı; ama birçok ülke de, bu yeni paradigmayla ilintili, yeni bir dizi dayanıklı tüketim malı, takım tezgâhı, sentetik madde ve başka tür üründen belli bir bölümünü monte edebilme ve üretebilme yeteneğini kazandı ve elbette bütün ülkeler karayolu şebekeleri, havaalanları ve havayollarını geliştirdiler. 1950'lerde ve 1960'larda, küçük Avrupa ülkeleri de OECD ülkelerinden çoğunun zevkini sürdüğü yüksek refah düzeyi ve tam istihdamdan paylarını aldılar. İçlerinden yalnızca Yunanistan ve Portekiz gibi, en fakir ve en az gelişmiş olanları, ekonomik büyüme ve dış ticaret modellerinde Üçüncü Dünya ülkelerinde rastlanan türden bazı özeltik- 12 Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı:368 Eylül 1990

ler gösterdiler. Buna karşılık İskandinav ülkeleri, Hollanda, Belçika, İsviçre ve Avusturya gibi başka, küçük, Avrupa ülkelerinde büyüme hızları, Avrupa'nın büyük ülkelerindeki kadar, hatta daha da yüksek oldu. Bu ülkelerin pek çoğu, oldukça ileri düzeyde sosyal hizmet sistemleri de geliştirdiler, öğretim ve eğitim sistemlerini büyük ölçüde genişlettiler. O dönemde Avrupa'nın küçük ülkelerinden pek çoğunun oldukça yeterli olan ticarî performansları korumacılığa değil, rekabetçi uluslararası uzmanlaşmaya dayanmaktaydı. Bu o zamanlar, kimya, çelik ve otomobil sanayileri gibi, dönemin en önemlive en hızlı büyüyen belli sanayi dallarına özgü ölçek faktörlerine ve başka ülkelerce uygulanan ithalat kısıtlamalarına karşın başarıldı. Genel olarak söylemek gerekirse, bu başarılırken küçük ülkelerde gümrük tarifeleri daha düşüktü ve diğer ülkelere göre daha büyük bir hızla azaltılmıştı. Ama hem küçük hem de büyük ülkeler tarım alanında korumacılığı sürdümüşlerdi. Genelde sanayileşmiş küçük ülkeler için, paradigma değişimi döneminde, rekabet güçlerini sürdürebilmek, Üçüncü Dünya ülkelerinin öndekilere yetişebilmelerinden daha kolaydır. Çok önceleri, Friedrich List'in (1841) işaret ettiği gibi, rekabet gücünün kazanılması ve sürdürülmesinde belli bir sanayi sektörünün varlığı çok da önemli değildir; burada belirleyici olan genel bir teknolojik yetkinliktir. Bir başka deyişle, belirleyici olan, ulusal yenilenme sistemidir; belli bir ürünler dizisi değil. Teknoekonomik paradigmadaki değişimlerle at başı beraber giden ekonomideki yapısal değişime uyumu olanaklı kılacak ana temeli üniversiteler, araştırma kurumları, teknolojik altyapı, tasarım merkezleri ve öteki bilim ve teknoloji kurumları sağlar. Söylenen bu noktalar, Üçüncü Dünya'yla ilgili olarak, Brezilya ve Güney Kore'nin öndeki ülkelere yetişme konusundaki olağanüstü çabaları; küçük ülkelerle ilgili olarak da, Finlandiya deneyimiele alınıp incelenerek daha bir açıklığa kavuşturulabilir. Sözgelimi, Brezilya, bilim ve teknoloji altyapısını geliştirmeye çok büyük kaynaklar ayırdığı gibi, telekomünikasyon altyapısını geliştirmek için de büyük yatırımlar yapmıştır. Kore firmaları da, dikkatle seçilmiş stratejik yatırımlarıyla, sanayileşmiş büyük ülkelerin nimetlerinden yararlandığı, üretim ve pazarlamaya yönelik, ölçek ekonomilerinden pek çoğunu kurmayı başarabilmiştir. Teknolojide önde giden ülkelerdeki kuruluşlara büyük olanaklar sağlayan ana maliyet üstünlüğü, var olan dış uzantılarına, hazır bir altyapı bulabilmelerine ve geçmişteki deneyimlerine dayanır. Soete ve Perez'in (1988) göstermiş olduğu ve örnekleri gelişmekte olan pek çok ülkede görüldüğü gibi, eğer bir yerli kuruluş (ya da çok uluslu bir şirketin o ülkedeki yan kuruluşu ya da ortaklığı) alt yapı ve nitelikli eleman eksikliğiyle karşı karşıyaysa dev boyutlardaki karşılaştırmalı birim maliyet dezavantajının hiçbir biçimde üstesinden gelemez. Bu nedenledir ki, ulusal yenilenme sistemini kurmaya yönelik politikalar, bir ülkenin gelişme sürecinde, teknolojiye yetişme stratejisinin belkemiğini oluşturur. Bütün bunlar, dış pazarlara girişte, ölçek engeli ne Fordist paradigmada ne de yeni paradigmada önemlidir, anlamına gelmemektedir. Çok açıktır ki, ölçek engeli, daha büyük tipten bilgisayarlar, telefon santralları ve esnek imalat sistemlerinde olduğu gibi, yeni kuşak, çok büyük çapta tümleşik devrelerin geliştirilmesinde, tasarımında, üretiminde ve pazarlanmasında da çok büyük bir öneme sahiptir "Karşılıklı etkileşim yoluyla öğrenme"nin teknik ilerleme için son derece yaşamsal olduğu [ve bunu başarabilmede ölçek ekonomilerinin önemli bir rolü bulunduğu] bilinen bir gerçektir. Bu gerçek, çok büyük çapta tümleşik devreleri üretenlerle bu devrelere dayalı donanımları ya da telekomünikasyon donatımlarını yapanlar için de geçerlidir. Bu durum büyük ülkelere ve Japonya ya da Güney Kore'nin elektronik firmaları gibi, bütünleşmiş ("entegre olmuş") büyük firmalara belli üstünlükler sağlar. Ama, gelişmekte olan ülkeler, çok büyük çapta tümleşik devrelerde Güney Kore'nin göstermiş olduğu başarıyı gösteremeseler bile, yine de olasıdır ki, belli alanlarda bu tür üstünlüklerin üstesinden gelebilirler. [Sözgelimi], böylesi büyük kuruluşların olmadığı ülkelerde, belli bir pazarlar dizisine yönelik olarak uzmanlaşmış küçük ve orta boy kuruluşlar biraraya gelir, aralarında sıkı bir iletişim kurmayı ve karşılıklı etkileşim yoluyla öğrenmeyi başarabilirlerse bu boşluğu doldurabilirler. Yeni paradigma, özellikle aygıt, yazılım, özgül tümleşik devre uygulaması ve yerel telekomünikasyon ağlarıyla ilgili, böylesi fırsatlar yaratmaktadır. Bütün bu alanlarda, uygulama aşamasında gereksinim duyulacak, uzmanlaşmış, yerel bilgi, teknolojiyle yeterli bağlar kurulmuş olmak koşuluyla, büyük bir karşılaştırmalı üstünlük sağlar. Bu bağların kurulmasında ulusal yenilenme sistemi belirleyici rol oynar. Dünyadaki bilimsel ve teknik altyapıyla gerekli bağların kurulmuş olmasının yanında, nitelikli ve de- Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı:368 Eylül 1990 13

neyimli elemanların var olması dış pazarlara girişin önündeki engelleri aşabilmenin sine qua non (olmazsa olmaz) şartıdır. Bu şart, Üçüncü Dünya ülkeleri için a fortieri (daha da güçlü nedenlerle) geçerlidir. Güney Kore, Brezilya ve Çin önümüzdeki yarım yüzyıl içinde önde gelen sanayileşmiş ülkelere yetişebilmelerini sağlayacağına inandığımız, eğitim sistemiyle bilim ve teknoloji altyapısını geliştirmiş olan ülkelerdendir. Ama elbette, bu ülkelerin yetişmeyi gerçekten de başarabilmeleri, izleyecekleri kendilerine özgü teknoloji ve sanayi stratejilerine bağlı olacağı gibi, kısmen de bu ülkelerdeki v«dünyadaki toplumsal ve siyasî değişimlere bağlı olacaktır. Uluslararası "düzen"in dünya ekonomisinin sürekli büyümesine olanak verip vermeyeceği ve Üçüncü Dünya'nın borç bunalımına ilişkin kararlar da hiç kuşkusuz bunda son derece belirleyici bir rol oynayacaktır. KAYNAKÇA Abramovvitz, M., 1986, "Catching up Forging Ahead and Falling Behind", Journal of Economic History, Cilt 46, Sayı 2, s.385-406. Ailen G.C., 1981, "Industrial policy and Innovation in Japan", (in) Carter, C. (ed), Industrial Policy and Innovation, London: Heinemann, s.68-87. Altshuler, A., Anderson, M., Jones, D., Roos, D., ve J. VVomack, 1985, The Future of the Automobile;The Report of MIT's International Automobile Program, Cambridge, MA, MİT Press. Aoki, M., 1986, "Horizontal vs Vertical Information Strutcure of the Firm", American Economic Review, Cilt 76, Sayı 5, s. 971-83. Baba, Y., 1985, "Japanese Cobur TV Firms : Decision - making from the 1950s to the 1980s Oligopolistic Corporate Strategy in the Age of Micro-Electronics", D.Phil. dissertation [Doktora tezi], University of Sussex. Oosi, G., 1982, "Technological Paradigms and Technological Trajectories", Research Policy, Cilt 11, Sayı 3, s. 147-62. Freeman, C, 1987, Technology Policy and Economic Performance: Lessons from Japan, London: Pinter. Freeman, C. ve C. Perez, 1986, "The Diffusion of Technical Innovation and Changes of Techno-Economic Paradigms". Paper Presented of the Conference on Diffusion of Innovation at Venice [Venedik'teki Teknoloji Yeniliğin Yayılması Konferansı'na sunulan bildiri], DAEST, Gregory, G., 1985, Jappanese Electronics Technology: Enterprise and Innovation, New york: John Wiley. List, F., 1841, 777 National System of Political Economy (İngilizce çevirisi, 1904), London: Longmans. Nelson, R. ve S.G. Winter, 1977, "İn Search of Useful Theory of Innovation", Research policy, Cilt 6, Sayı 1, s. 36-75. Pavitt, K., 1984, "Technology Transfer Among the Industrially Advanced Countries : An Overvievv", (in) N. Rosenberg, ve C. Frischtak, (ed.), International Technology Transfer: Concepts, Measures and Comparisons, New York: Praeger, s. 3-23. Peck, M.J., ve A. Goto, 1951, "Technology and Economic Grovvth: The case of Japan", Research Policy, Cilt 10, s. 222-43. Perez, C, 1983, "Structurel Change and the Assimilation of New Technologies in the Economic and Society System", Futures, Cilt 15, Sayı 4, s. 357-75. Perez, C, 1985, "Micro-electronics, Long Waves and VVorld Structurel Change: New perspectives of Developing Countries", VVorld Development, Cilt 13, Sayı 3, s.441-63. Perez, C, 1988, "New Technologies and Development", (in) C. Freeman ve B-A. Lundvall (ed.), Small Countries Facing the Technological f?eı/o/uf/on,london:pinter, Ch.4. Perez, C, ve L.L.G. Soete, 1988, "Catching up in Technology", (in) G. Dosi, C. Freeman, R. Nelson, L. Soete ve G. Silverberg (ed.), Technical Change and Economic Theory, London : Pinter. Posner, M., 1961, "International Trade and Technical Change", Oxford Economic papers., Cilt 13, s. 323-41. Sahal, D., 1985, "Technological Guide posts and Innovation Avenues", Research policy, Cilt 14, Sayı 2, s.61-82. Schumpeter, J.A., 1939, Business Cycles: A Theorotical, Historical and Statistical Analysis of the Capitalist Process, 2 Cilt. New York: McGravv Hill. Soete, L.L.G., 1981, "A General Test of Technological Gap Trade Theory", Weltwirtschaftliches Archiv, Cilt 117, Sayı 4, s.638-66. 14 Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı:368 Eylül 1990

> 'Is' görülen nat< Yrd.Doç.Dr.irfan AY Arş.Gör. Ergun ATEŞ Uludağ Üni.Müh.Fak. Balıkesir Y aylar çok değişik tip ve şekillerde bulunurlar. Kullanım alanları tükenmez kalem yayından uzay araçlarında kullanılan yaylara kadar değişiktir. Bu araştırma makalesinde yaylarda görülen hataların genel nedenleri araşunlrmş ve tavsiyeler yapılmıştır. Oprings are made in many types and shapes. Applications of springs are variety from the ballpcart pens to aaospaces vehides. in this article, the common causes of failures of springs has been investigated and new ideas are recommended. etme, taşıt makinalarında sönümleme yapma, saat mekanizmalarında biriktirilen enerjiyi bir harekete dönüştürme, dinamometre ve kantar mekanizmalarında kuvvet ölçme gibi görevleri vardır.(3) Yayları, ana zorlanma, dış şekil, yay teli kesiti ve yüklenme şekillerine göre sınıflandırabiliriz (2). Şekil 1. de ana zorlanmaya göre yayların sınıflandırılmaları görülmektedir. Yayların önemli miktarda bir kısmı, değişik "C" içeren karbürlü çeliklerden, alaşımlı çeliklerden, diğer uygulama alanları için ise paslanmaz çelik, veya mukavim çelikler, "Cu" alaşımlar ve titanyum alaşımları gibi değişk metal ve alaşımlarından yapılırlar. Yay malzemeleri, yaylardan istenen kalite ve özelliklerle yakından ilgilidir. Tükenmez kalem içi yay malzemesi ile uzay mekiği parçasında kullanılacak yüksek kalitedeki yay malzemesi arasında çok fark olacaktır (1). Yaylar ugulamada pek çok hata verirler. Aşağıda bu hatalar incelenmiştir. === aylar, bir kuvvet altında bir dereceye kadar elastik deformasyon gösteren elemanlardır. Bu esnada enerji biriktirirler, kuvvet kalktığında bu enerjiyi kısmen geri verirler, kısmen ya da tamamen eski durumlarını alırlar. Yayların; kavrama veya frenlerde olduğu gibi kuvvet uygulama ve bu hareketi kontrol GENEL HATA MEKANİZMALARI Yaylarda görülen en genel hata mekanizmalarından birisi yorulmadır. Bundan başka sırasıyla aşırı gerilme ve uygun olmayan yay malzemesi seçimi, yüksek sıcaklıklarda işletmeden doğan gevşeme diğer hata mekanizmalarıdır. Ayrıca gevrek kırılma, Yaylar JL Burulma yayları Eğilme yayları Çekme-basma yayları _L I Dairesel kesitli I Çekme Helisel silindirik JL J_ r D.dörtgenk. 1 Helisel konik Silindirik i _L Dairesel k.l D.dörtgenk. Çubuk Kovan Kangal Spiral Disk Yaprak Bilezik Blok * 't Şekil 1. Ana zorlanmaya göre yayların sınıflandırılmaları. Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı:368 Eylül 1990 15

yaylarda çok önemli bir problem olarak görülmemesine rağmen, yayların çok yüksek çentik hassaslıkları vardır. Korozyon, gerilme ve yorulma ile birlikte yay hatalarına katkıda bulunur (1). YAY HATALARININ İNCELENMESİ Yaylarda hatalar incelenirken öncelikle gözle makro seviyede inceleme yapılmalıdır. Makro inceleme, genellikle; yüzeydeki tortuları, temas ve aşınma izlerini ve kırılma yüzeylerinin durumlarını kapsar. Mikro inceleme, mikroskopla yapılır. Mikroskopla incelemede aydınlatma önemli bir faktördür. Nokta aydınlatma'nın gerekli olduğu durumlarda objektif lenslerinden iç kısımlara olan yansımalar bizi yanıltabilir. En iyi görüntüleme stereo ile mümkündür. Objektif çevresinde küçük ring tipi bir lamba ile tüm açıların incelenmesi sağlanabilir. HATALARIN GENEL NEDENLERİ Aşırı gerilme ve umulandan daha yüksek işletme şartları çoğunlukla yayların genel hata vermelerine neden olur. Ayrıca; Yaylarla ilgili aşağıdaki hatalara sık rastlanır: Tasarım Kusurlarından Doğan Hatalar Yayların eksikliğinden, ya da kusurundan dolayı hata vermemesi için yay tiplerinin tasarımını kapsayan kurallar iyi bilinmelidir ve yakından takip edilmelidir. Keskin eğimlerden sakınmalı, gerilim dağılımı iyi düşünülmüş yay tasarımları yapılmalıdır. Hatalı tasarım sonucu oluşan yay hataları genel yay hataları içerisinde fazlaca yer tutmazlar. Malzeme Kusurlarından Doğan Hatalar Malzeme üzerindeki çizgiler ve yorulma çatlağının başlangıcı, malzeme içindeki bir boşluğa yada inklüzyonlara rastlarsa, zamanından önce hatanın ortaya çıkmasına neden olurlar. Şekil 2.'de bir otomobilin şanzumanmda kulanılan helisel yayın üzerindeki bir çizik sebebiyle, yorulma çatlağının başlayıp nasıl bir malzeme kusuru hatası doğurduğu görülmektedir. Bu tip hatalar için yay telinin iyi işlenmesi, tahribatsız muayeneye tabi tutulması gerekir. 16 Şekil2. Otomobil şanzuman yayı ; a) Bir karbon çeliğinden yapılmış helisel bir yaydaki yorulma kırılmasının bir dikiş yerinden (okla gösterilen yer) nasıl doğduğunu 5 X büyütmeli mikroskopta görünüşü. b) 10X büyütmeli mikroskopta karılmanın kenarındaki dikiş yerinin görünüşü. (Okla gösterilen) c) 5X büyütmeli kırılma yüzeyinin okla gösterilen noktadan değişik kollara ayrılan izlerini göstermektedir. Fabrikasyon Hataları Yaylarda bu hatalar; telin çekilmesinden doğan çatlamış tel; kaynak ya da bağlama esnasında oluşan sert, gevrek noktaların varolduğu ark yarıkları yetersiz dağlamadan, ya da kaplamadan oluşan hidrojen; yetersiz ısıl işlem ve takım izleri şeklinde görülürler (1). Şekil 3'de fosfor bronzu yayının titreşim (yorulma) testi anında takım izinin varlığından doğan kırılması görülmektedir. Şekilden de görüldüğü gibi kırılma ikinci iç radyüsteki kıvrımda oluşmuştur. Bu bölgenin dikkatli incelenmesinde takım çentmesi görülmektedir. Kırılma bölgesindeki küçük eğilmi radyüsler hatanın oluşumuna yardım ederler. Özellikle max. gerilme alanlarında bu radyüslerin eğimi azaltılmalı, eğim yapan takım, teli çentmeyecek şekilde tasarlanmalıdır. Korozyonun Neden Olduğu Hatalar Bir yay gerilme altında bulunuyorsa, çevrenin de etkisi ile saldırı altındadır. Yaylar gerilmeli korozyona karşı aşırı hassastırlar ve genellikle de yorulma kırılmasıyla son bulurlar. Pek çok metalde olduğu gibi yayların da korozyondan korunması için koruyucu kaplamaya ihtiyaç vardır. Koruyucu kaplama olarak elektro-kaplama, boya ve organik maddeler kullanılır. Özellikle halka şeklindeki helisel yaylarda korunmaya hakim olmak gerekir. Şekil 4'de gaz enjekte valf yayının burulmalı yorulma kırılması görülmektedir. Şekilden de görüleceği gibi, yay yüzeyi üzerindeki çukurcuklar gerilim artırıcı çentik vazifesi görmüşler, koruyucu kaplama bozulunca, oluşan pasın da yardımıyla, burulmalı yorulma ile hata oluşmuştur. Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı:368 Eylül 1990 j

510 LU ALAŞIMI ^Fosfor bronzu.) Fenolik reçineden ygpl destek Plastik yükleme Egim2f lernan 'yla darb e l i / yük. \A detayı "Plastik sürme elemanî YORULMA TEST APARATI. Şekil 3. h-ostor bronz yayının titreşim (yorulma) testi anında takım izinin varlığı nedeniyle oluşan kırılma. a) İki nolu kıvrımda çatlağın yerini gösteren yayın detaylı resmi ve yorulma testi aparatı görülmektedir. b) Yayın A noktasında kırılan ucu 40 x büyütmeli takım izi kırılan yüzeye diktir. Şekil 4. Enjekte valf yayı. a) Yayın artık çekme payına sahip olmamasından dolayı yorulmayla kırılması. Kırılma okla gösterilmiştir. b) Kırılma yüzeyi okla gösterilmiştir. c) 450 X büyütmede yay yüzeyindeki spiral izler d ve e... kırılma yüzeyinin iki alanı 225 X büyütmeli d şeklinde yüzeyin düz kenarı takım izidir. f) 145 X büyüklüğünde iki nolu kıvrımdaki yayın uzunlama kesidi, ek iç kıvrımdaki yüzeyde oluşan çatlağı gösterir. İşletme Şartlarından Doğan Hatalar Bazı yay hata örneklerinde; tasarım faktörleri, imalat yöntemi ve malzeme seçimi çok iyi yapılmış olmasına karşılık yine de hata meydana geldiği ve hata nedeninin bulunmasında zorluk çekildiği görülmüştür. Bu gibi durumlarda işletme şartlarının değişip değişmediğini araştırmak gerekilidir. Örneğin dizel motorlarının yakıt enjeksiyon pompalarında kullanılan yaylar, 6150 çeliğinden yapılmış olup, pompanın 600 dev./dak. ve magnetik partikül yöntemi ile muayeneleri de yapılmıştır. Kısa zaman aralığında hata doğması üzerine, iletme şartları araştırılmış, sonuçta motor hızında 100 dev./dak. lık bir artış olduğunun farkına varılmıştır. Artan hızla harmonik titreşim doğmuş, sonuçta yorulma hatası meydana gelmiştir. Elastik deformasyon göstererek iş gören, makina elemanlarından olan yaylar, uygulamada pek çok hataların doğmasıyla karşı karşıya kalırlar. Bu hataların çoğunluğu yorulma kırılmasıyla son bulmaktadır. Bu nedenle yukarıda açıklanan genel hata nedenleri iyi bilinirse tedbirlerini almak kolaylaşacaktır. KAYNAKÇA 1. Metals Handbook, Failure Analysis and Prevemion. American Society tor Metals. Vol.KVp. 491/1975 2. Bağlama Elemanları, Prof. Dr. Mustafa Gediktaş Sayfa 309/1976 3. Uzel Yayları, Katalogu Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı:368 Eylül 1990 17

Talaş kaldırma işlemlerinde bilgisayar yardımıyla güç ve kuvvet hesaplanması Siyami ESER Türk Traktör ve Ziraat Mak. A.Ş. FREZELEME İŞLEM) Talaş kaldırma işlemlerinde, güç ve kuvvet hesaplamalarının dayandığı temel kavram, özgül kesme kuvvetidir. Özgül kesme kuvveti (k sm ), belli bir malzemenin birim kesit alanındaki bir parçasını kesmek için gereken kuvvet olarak tanımlanmaktadır (1). Çeşitli kuruluşlarca, değişik nitelikteki malzemeler için özgül kesme kuvvetleri deneysel olarak saptanmış ve bunlar çizelgeler halinde kullanıma sunulmuştur. Frezeleme işleminde, aynı anda birden fazla uç iş parçasından talaş kaldırır. Bu nedenle, frezeleme işlemine özgü olarak, iş parçasının değişik noktalarındaki uçların kaldırmakta olduğu talaşın kalınlığı değişik olsa bile, (Şekil 1 a ve b) az ve çok talaş kaldıran uçlar birbirini dengeleyeceğinden, herhangi bir anda kaldırılan talaşın toplam kesit alanı önemli ölçüde değişmeyecek, böylece gerek duyulan kesme gücünde de zaman içinde büyük bir dalgalanma olmayacaktır. Du yazıda, frezeleme, matkapla delme ve kılavuzla diş açma gibi işlemlerde gerekli gücü ve kesme kuvvetlerini bulmada kullanılan fomıüller verilmekte ve bu formüllerin çıkarılmasında kullanılan ilkeler açıklanmaktadır. Ayrıca, etkileşimli olarak kullanıcıdan işleme parametrelerini isteyen ve sonuçta gerekli tezgah gücü ile doğan kuvvetleri hesaplayan Basic dilinde yazılmış iki bilgisayar programı tanıtılmakladır. İn this article, formulas used in determining powerrequirements andmain cutting forces in such machining processes as milling, drilling and tapping ate given and principles used in driving these equations aie explained Also two computer programs written in basic asking the machining prameters inter actively from ıhe user and calculating the iequiıed machine powand ariaagfacesinretumareintidduced. eni bir tezgah tasarımı yapıldığında ya da eldeki bir tezgahta yeni bir iş parçasının (örneğin bir sütunlu matkapta çok milli bir kafa ile fazla sayıda delik delme veya kılavuz çekilmesi gibi) işlenip işlenemeyeceğinin anlaşılması için, gerekli tezgah gücünü hesaplamak gerekebilir. Bu çalışmada, güç ve kuvvet hesaplamalarının çeşitli talaş kaldırma işlemlerinde nasıl yapılabileceği üzerinde durulacak, daha sonra da geliştirilen bilgisayar programları tanıtılacaktır. 18 Şekil 1. Alın ve kanal frezeleme işleminde, parça boyunca talaş kalınlığının değişimi. Frezeleme işleminde, talaş kaldırmayı sağlayan kuvvet, teğetsel kuvvettir. Bu durumda, özgül kesme kuvvetinden yararlanarak, doğan Mühendis ve Makina Cilt:31 Sayı :368 Eylül 1990