Gıda Güvenliği Ve Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (Gdo) Okan EŞTÜRK 1 Özlem EŞTÜRK 2 M. Necat ÖREN 2 Zehra AYHAN 1 ÖZET Günümüzde insanların yeterli ve dengeli beslenmesi dünyanın karşı karşıya kaldığı en önemli temel sorunlardan biridir. Hızlı nüfus artışı, küresel iklim değişiklikleri ve küresel ekonomik krizler gibi nedenler bu sorunu daha da derinleştirmektedir. Son yıllarda ortaya çıkan deli dana hastalığı, şap hastalığı, kuş gribi, pestisit kalıntıları ve dioksin gibi bir dizi gıda kaynaklı sorunlar ve krizler, toplumun, gıda üreticileri ve işletmelerine karşı olan güvenini önemli ölçüde zedelemiş ve gıda üreticileri ve işletmelerin güvenli gıda üretim kapasiteleri sorgulanır hale gelmiştir. Bütün bu gelişmelerin sonucunda gıda güvenliği Batı ülkelerinde yasama organlarının öncelikli konularından biri haline gelmiştir. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) gıda güvenliğini ilgilendiren en yeni ve önemli konudur. Sivil toplum kuruluşları ve tüketici örgütlerinin yoğun tepkisine rağmen GDO içeren gıdalar tüketicileri GDO tüketiminden kaynaklanacak sorunlardan korumak için gerekli kanun ve yönetmelikler çıkarılmadan önce günlük hayatımıza girmiştir. GDO sorunu uzun vadede uluslararası toplumun insani, ekonomik, siyasi, etik, ideolojik ve bilimsel alanlarda tartışacağı bir konu olacaktır. GDO içeren gıdaların uzun süreli kullanımının insan sağlığına olan etkilerinin belirlenememiş olması, çevre ve ekolojik denge üzerine olan olumsuz etkileri ve gıda güvencesini tehdit etmesi ile ilgili ortaya atılan savlar, GDO'yu önümüzdeki yıllarda çok tartışılır bir konu haline getirecektir. Bu çalışmada insan, hayvan ve çevre güvenliği açısından GDO'lu ürünlerin risk değerlendirmesi yapılacak ve ülkemizde GDO'lu gıdalara yönelik yapılan son düzenlemeler tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: GDO, gıda güvenliği, transgenik Food Safety And Genetıcally Modified Organisms (Gmo) ABSTRACT Nowadays, adequate and balanced diet of people is one of the most important basic issues the world faces. Problems such as rapid growth of population, global climate changes, global economic crisis deepens this problem further. In recent years, a series of food scares and crises such as mad-cow disease, foot and mouth disease, bird flu pesticide residue and dioxin have seriously undermined public confidence in food producers and operators and their capacity to produce safe food. As a result, food safety has become a top priority of the Western countries legislative authorities. Genetically Modified Organisms (GMOs) is the newest and the most important food safety concern. Despite the intense reactions from non governmental and consumer organizations, GM foods have entered our lives with inadequate legislative measures to protect consumers from their consumption. The GMO issue will betopci of debade for the international community in human, economical, political, ethical, ideological, and scientific issues are concerned. Arguments about the undetermined effects of long term consumption of GMO containing food on human health, negative impacts on environment and ecological balance and threats posing the food security will made GMO one of the most discussed issues in coming years. In this study, risk assessment of GM products in terms of human, animal and environmental safety will be conducted and the recent arrangements for GM foods in our country will be discussed. Key Words: GMO, food safety, transgenic GĐRĐŞ Doğal olarak gerçekleşmeyen bir yolla genetik materyali (DNA) değiştirilen organizmalar Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) olarak tanımlanabilir. Bu teknoloji çoğunlukla modern biyoteknoloji veya gen teknolojisi bazen de rekombinant DNA teknolojisi veya genetik mühendisliği olarak adlandırılır. Gen teknolojisi, seçilmiş 1 Mustafa Kemal Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, Antakya/Hatay 2 Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Ekonomisi Bölümü, Adana 668
bireysel genlerin bazen birbiriyle ilgisi olmayan türler arasında bir organizmadan diğerine aktarılmasına olanak sağlar. Gen aktarımının tarım ürünlerine kazandırdığı başlıca faydalar (1) zararlı böcekler, (2) yabancı bitki öldürücüler (herbisitler), (3) kuraklık, (4) tuza dayanıklılık, (5) iyileştirilmiş besin kalitesi ve (6) ağızdan alınan (oral) aşıların geliştirilmesi için kullanılabilmesidir. GD tohum üreticileri, ürünlerinin kabul görmesini sağlamak için çiftçilerin ve daha genel olarak gıda endüstrisinin ilgisini çekecek yenilikler üzerine yoğunlaşmışlardır. Ancak bu ürünlerin güvenliği, alerjik ve toksik olma durumuyla ilgili endişeler, eleştirilerin artmasına neden olmaktadır. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ortak çalışmasında Genetiği Değiştirilmiş (GD) ürünlerin güvenliği ve alerjenliğini değerlendirmek için izlenecek temel ilkeler belirlenmiştir (FAO/WHO, 2001). Bu temel ilkeler GD ürünlerin alerjenliğini çalışmak için biyoinformatik yaklaşım, sindirilebilirlik çalışmaları, hayvan modeli, özel serum taraması gibi uygulamaları önermektedir. GD gıdalar, üretici veya tüketiciler açısından belirgin bir faydası olduğu için üretilir ve pazarlanır. GD bitkileri geliştirmenin temel amacı ürün muhafazasını geliştirmektir. Halihazırda piyasada bulunan GD ürünlerde, böceklerin veya virüslerin neden olduğu bitki hastalıklarına karşı direncin sağlanması veya herbisitlere karşı artan dayanıklılık yoluyla daha ileri düzeyde ürün muhafazası hedeflenmiştir. Böceklere karşı direnç, toksin üretimi için Bacillus thuringiensis (Bt) bakterisinden genin gıda bitkilerine aktarılmasıyla sağlanır. Bu toksin geleneksel bir böcek öldürücü (insektisit) olarak tarımda kullanılmakla beraber insan için toksik değildir ve mide asidi ile parçalanır (Uzogara, 2000). Bu toksini kalıcı olarak üreten GD ürünler için böcek baskısının fazla olması durumunda daha düşük düzeyde insektisit kullanımına ihtiyaç duyulduğu gösterilmiştir. Virüslere karşı direnç, bitkide hastalığa neden olan belli bir virüsten genin aktarılmasıyla sağlanır. Virüs direnci, bitkinin bu virüsün neden olduğu hastalığa karşı daha az duyarlı olmasını ve daha yüksek ürün verimi elde edilmesini sağlar. Herbisitlere karşı dayanıklılık bazı herbisitlere karşı dirence sahip bakterilerden genin aktarılması ile sağlanır. Yabani ot baskısının fazla olduğu durumlarda herbisitlere karşı dayanıklılığa sahip ürünlerin kullanımı, kullanılan herbisit miktarını azaltmıştır (WHO, 2010). GD ürünlerin büyük bir çoğunluğu böcek ve hastalıklara karşı direnç, herbisitlere karşı dayanıklık veya bu özelliklerin kombinasyonunu sağlayacak şekilde bir veya daha fazla gen kodunun aktarılmasıyla değiştirilmiş soya fasulyesi, mısır, pamuk ve patates çeşitleri oluşturmaktadır. GD bitkilerden elde edilen gıda ve yemlerin güvenliği gerçek denklik kavramına göre yapılmaktadır. Bu ilkeye göre, GD tarım ürününden elde edilen gıda veya yemin geleneksel üretim yöntemi ile elde edilen aynı ürün kadar güvenli olduğu gösterilmelidir. Bu ilkenin uygulanması GD ürün ile güvenli tüketim geçmişine sahip geleneksel eşdeğer ürün arasında benzerliklerin ve farklılıkların bulunmasını içerir. Güvenlik analizi aşağıda verilen maddeleri içerir : a. bitkinin agronomik ve morfolojik özellikleri b. temel ve iz besin bileşimi ve önemli anti besin maddesi ve toksik madde içeriği c. ürün için yeni herhangi bir proteinin moleküler özellikleri, tanımı ve güvenliği d. uygun bir hayvan modelinde yeni ürünün geleneksel eşdeğerine göre toksikolojik ve besinsel özelliklerinin kıyaslanması (Varzakas ve ark., 2007) WHO, FAO, Avrupa Birliği (AB) komisyonu, ABD Ulusal Bilimler Akademisi, Toksikoloji Derneği gibi farklı bilimsel organizasyonlar güncel gıda güvenliği değerlendirme işlemlerinin günümüz GD tarım ürünlerinin insan veya hayvan sağlığı için oluşturacakları riskleri belirlemede yeterli olduğunu ifade etmişlerdir (Varzakas ve ark., 2007). GD tarım ürünleri için daha duyarlı tekniklerin ve teknolojilerin kullanılarak daha üst düzeyde gıda güvenliği güvencesinin sağlanması gereklidir. Bir gıda ürünün güvenli olduğunu belirlemek için tek bir çalışmanın yeterli olması mümkün değildir. Dolayısıyla, 669
GD tarım ürününden elde edilen gıda ve yemlerin güvenli olduğunun değerlendirilmesi için besin içeriği ve güvenliği ile ilgili tüm çalışmaların birlikte değerlendirimesi ve geleneksel eşdeğer tarım ürününden elde edilen gıda ve yemlerin güvenliği ile karşılaştırılması gereklidir. GDO LARIN ÇEVRE VE ĐNSAN SAĞLIĞINA OLABĐLECEK OLUMSUZ ETKĐLERĐ GD gıdaların güvenlik değerlendirilmesinde genellikle (1) doğrudan sağlık etkileri (toksik olma durumu), (2) alerjik reaksiyonları tetikleme eğilimi (alerjik olma durumu), (3) besinsel veya toksik özelliği olduğu düşünülen özel bileşenler, (4) aktarılan genin kararlılığı, (5) genetik değişimle bağlantılı besinsel etkiler ve (6) gen ilavesinden kaynaklanabilecek istenmeyen etkiler araştırılmaktadır. Üretici şirketlerin GDO lu ürünlerin sağlık ve çevre üzerine etkilerini kamuoyuyla paylaşmama eğiliminde oldukları düşünülürse ilgili kuruluşların konu ile ilgili bütün uygulamaları detaylı olarak incelemesi gerekmektedir. GDO lu ürünlerle ilgili 3 temel konu tartışılmaktadır: a. alerjik reaksiyonları tetikleme eğilimi (alerjen olma durumu) b. gen aktarımı c. kendi soyu dışından üreme (outcrossing) Alerjen olma durumu. Aktarılan genin bitkide oluşturduğu proteinin alerjen etkiye sahip olmadığı gösterilmedikçe yaygın olarak alerjik etkiye sahip gıdalardan gen aktarımı tavsiye edilmemektedir. Geleneksel olarak geliştirilen gıdalar genellikle alerjik olma durumu için test edilmemektedir. Ancak, GD gıdalar için testlerin protokolleri Birleşmiş Milletlerin Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından değerlendirilmektedir. Günümüzde onay almış GD ürünlerle bağlantılı herhangi bir alerjik etki bulunmamıştır (WHO, 2010). Gen aktarımı. GD gıdadan insan hücresine veya sindirim sistemindeki bakteriye gen aktarımı, antibiyotik direncinin oluşması gibi insan sağlığını olumsuz etkileyecek bir duruma neden olabilir. GDO ların üretilmesinde kullanılan antibiyotik direnç genlerinin sindirim sistemindeki bakteriye geçmesi sonucu birçok hastalığın tedavisinde kullanılan antibiyotikler etkisiz kalabilirler. Her ne kadar bu gen aktarım olasılığı düşük olsa da FAO/WHO uzman paneli tarafından antibiyotik direnç geni aktarımı yapılmadan bu teknolojinin kullanılması önerilmiştir. Kendi soyu dışından üreme (outcrossing). GD bitkilerden geleneksel ürünlere veya doğada doğal olarak yetişen yakın türlere gen hareketinin (kendi soyu dışından üreme olarak tanımlanır) yanı sıra geleneksel tohumlardan elde edilen ürünle GD bitkiden elden edilen ürünün karıştırılması gıda güvenliği ve gıda güvencesi üzerinde dolaylı bir etkide bulunabilir. Bu riskin gerçekçi olduğu ABD de yalnızca yem olarak kullanılması onaylanan mısır türünün insan tüketimi için üretilen mısıra karışmasıyla gösterilmiştir. Birçok ülke karışmayı azaltmak için GD ürünlerle geleneksel ürünlerin ekim alanlarının açık bir şekilde ayrılması da dahil olmak üzere çeşitli yaklaşımları uygulamaya koymuştur. Genetiği Değiştirilmiş Ürünlerin Çevresel Etkileri GD ürünlerin çevreye olası olumsuz etkileri (1) GD ürününün istenmeyen etkilere sahip olarak zararlı bitkiye dönüşmesi, (2) yeni genlerin yabani olarak yetişen bitkiye aktarılmasına aracı olarak yabani bitkinin istenmeyen zararlı bitkiye dönüşmesi, (3) virüs üretmesi için tasarlanan GD ürünlerin yeni, daha hastalık yapıcı veya daha yaygın yayılan bir virüsün yaratılmasına neden olması, (4) bünyesinde toksik madde oluşturacak şekilde üretilen GD bitkilerin bu bitkileri tüketen yabani hayvanlar için tehdit oluşturması, (5) GD ürünlerin ekosistemi öngörülmeyen şekilde etkilemesi, (6) GD ürünlerin ürün çeşitliliğini tehdit etmesi başlıklarında tartışılmaktadır. Sayılan bu sorunların önümüzdeki 670
yıllarda ortaya çıkma ihtimali bulunsa da şimdiye kadar GD ürün kullanımıyla ilgili ciddi bir çevresel etki rapor edilmemiştir. Hayvan ve bitki sayısını çarpıcı bir şekilde olmasa da hafif düzeyde etkilendiğine dair çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. ABD de böcek direncinden başka GD ürünlerin olumsuz etkilerini belirlemek için sistematik bir tarama yapılmamaktadır (Varzakas ve ark., 2007). Çevre ile ilgili kaygılar aşağıdaki maddelerde özetlenebilir: GDO'ların dışarı sızma yeteneği ve yapısı değiştirilmiş genlerin yabani popülasyona karışması GD ürün hasadından sonra genin kalıcılığı (sürekliliği) hedef olmayan organizmaların (zararlı olmayan böcekler gibi) GDO'lu ürüne karşı duyarlı olması genin kararlılığı biyoçeşitlilik kaybı dahil olmak üzere bitki yelpazesinin azalması tarımda kimyasalların artan kullanımı GD ürünlerin olumsuz çevresel etkilerine ilişkin ilk yayınlar Bt toksininin kral kelebek larvalarına etkisiyle ilgilidir. Bt mısır polenlerinin kral kelebek larvalarını öldürebileceğine dair bir ön çalışma raporu, Çevre Koruma Ajansı nın (EPA) çeşitli Bt mısır türlerini onaylamasından ve 20 milyon hektar alanda Bt mısır ekimi yapıldıktan sonra Nature (Doğa) dergisinde yayınlanmıştır. Bilimsel olarak düşünülürse, delici mısır kurdunu hedef alan toksinin kral kelebek larvasını da etkilemesi şaşırtıcı değildir. Bt'li ürünlere EPA tarafından onay verilmeden önce bal arısı, zar kanatlılar ve diğer bazı organizmaların Bt toksini ile beslenmesini içeren bazı testlerin yapılması gereklidir. Ancak bitki zararlısı olmayan güve larvaları ve kelebekler test edilmemiştir (EPA, 1997). Yoğun baskı üzerine ABD hükümeti geniş kapsamlı bir tehdit risk değerlendirmesi yapmak zorunda kalmıştır. Yapılan çalışma sonuçlarına göre ABD içinde onay verilen ve ekimi yapılan birçok Bt mısır çeşidi içerisinde sadece Event 176 çeşidi polenlerinin kelebek larvasını öldürecek düzeyde Bt toksini ürettiği saptanmıştır (Hellmich ve ark., 2001; Oberhauser ve ark., 2001). Ancak bu mısır çeşidi çok iyi bir satış göstermemiş ve fazla alanda ekimi yapılmamıştır. Bt mısır çeşitleri içinde ekimi en fazla yapılan Mon 810 ve Bt 11 çeşitlerinde polenlerin göreceli olarak düşük düzeyde toksin ürettiği ve kral kelebeklere ihmal edilebilir düzeyde tehdit oluşturduğu bulunmuştur. Pleasants ve ark. (2001) ve Sears ve ark. (2001) yaptıkları çalışmada kelebeklerin Bt mısırlardan polenin yanı sıra mısır çiçeğinde polen üreten kısım olan başak dokularını da tükettiklerini ve sadece polene dayanan çalışmaların kelebekler tarafından tarlada tüketilen toksin miktarını olduğundan daha az tahmin edilmesine neden olacağını ifade etmişlerdir. Bu kaygılar Stanley-Horn ve ark. (2001) tarafından yapılan çalışmada Bt 11 polen ve başak parçaları karışımının kelebek larvaları üzerinde zararlı etkisinin gösterilmesiyle desteklenmiştir. Genetiği Değiştirilmiş Ürünlerin Đnsan Sağlığına Etkileri Uluslararası piyasada bulunan güncel GD gıdalar risk değerlendirmesinden geçmiş olup bu gıdaların insan sağlığı için risk oluşturma olasılığı çok düşüktür. Ayrıca, GD ürünlerin gıda ve gıda katkı maddelerinde kullanımına onay verildiği ülkelerde genel nüfus tarafından tüketilen bu gıdaların insan sağlığına olumsuz bir etkisi görülmemiştir (WHO, 2010). GD gıdaları tüketen kişilerin karşılaştıkları olumsuz etkileri GD gıdayla ilişkilendirebilmeleri için GD gıdaların etiketlenmesi zorunlu olmalıdır. Herbisite ve böceğe dirençli mısır ve soya fasulyesinin son 3-4 yıldır ABD'de milyonlarca hektar alana ekimi yapılmış ve gıda işlemede kullanılmış olduğu unutulmamalıdır. Gıda güvenliği uzmanları daha önceden güvenli olan gıdalarda yeni toksin ve alerjenlere rastlanması, daha önceden zararsız düzeyde toksin üreten gıdaların tehlikeli düzeyde toksin üretmeye başlaması, gıdanın beslenme değerinin azalması gibi GD ürüne bağlı olabilecek birçok sorunu tanımlamışlardır. 671
Bu olası etkiler içerisinde bilim adamları ve yasa düzenleyiciler en fazla yeni alerjenler konusunda kaygı duymakta ve gerçekleşen iki olay bu kaygıyı haklı çıkarmaktadır. Đlk olarak 1996 yılında alerjen olduğu bilinen bir gıdadan başka bir gıdaya gen aktarımının alerjen aktarımına neden olabileceği doğrulanmıştır. Bunun birkaç yıl öncesinde Pioneer Hi-Bred tohum firması ürünün besin kalitesini arttırmak için başarılı bir şekilde Brezilya cevizinden soya fasulyesine bir gen aktarımı yapmıştır. Devamında yapılan deneylerde Brezilya cevizine alerjisi olan insanların transgenik soya fasulyesine de alerjisi olduğu bulunmuştur (Nordlee ve ark., 1996). Đkincisi ise hayvan yemi olarak üretilen Bt-mısır çeşidinin yasal olmayan bir şekilde insan tüketimi için üretilen mısıra karışması büyük tartışmalara neden olmuş ve sonucunda mısır ihracatı azalmış, gıda endüstrisini endişelendirmiş ve ABD yasal düzenleme yapısı hakkında geniş çaplı bir şüphe oluşturmuştur. BĐYOGÜVENLĐK KANUNU Ülkemizde GD bitkilerin ithalatı konusunda 5977 nolu Biyogüvenlik Kanunu 18 Mart 2010 tarihinde kabul edilinceye kadar hukuksal ve kurumsal alanda önemli sorunlar mevcuttu. Kanuna göre, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı gözönünde bulundurularak GDO veya ürünlerinin, ithalatı, ihracatı, deneysel amaçlı serbest bırakılması, piyasaya sürülmesiyle genetiği değiştirilmiş mikroorganizmaların kapalı alanda kullanımına, bilimsel esaslara göre yapılacak risk değerlendirmesine göre karar verilecek ve risk değerlendirme sonuçlarına göre, risk oluşturmayacağı belirlenen başvurular için verilen kararın geçerlilik süresi 10 yıl olacaktır. Her bir GDO ve ürününün ilk ithalatı için gen sahibi veya ithalatçı, yurt içinde geliştirilen GDO ve ürünü için ise gerçek ve tüzel kişiler tarafından Tarım ve Köyişleri Bakanlığına başvuru yapılacaktır. Başvurularda başvurunun içeriğine ilişkin bilgilerle, GDO ve ürününün ne amaçla kullanılacağı yazılacaktır. GDO ve ürünlerinin; insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliği tehdit etmesi, üreticinin, tüketicinin tercih hakkının ortadan kaldırılması, çevrenin ekolojik dengesinin ve ekosistemin bozulmasına neden olması, GDO ve ürünlerinin çevreye yayılma riski olması durumlarında başvurular reddedilecektir (Resmi Gazete, 2010). Kanuna göre, GDO ve ürünlerinin; onay almadan piyasaya sürülmesi, Biyogüvenlik Kurulu kararlarına aykırı olarak kullanılması veya kullandırılması, genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların üretimi, GDO ve ürünlerinin kurul tarafından piyasaya sürme kapsamında belirlenen amaç ve alan dışında kullanımı, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleriyle, bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır. GDO ve ürünlerinin piyasaya sürülmesinden sonra, kararda verilen koşullara uyulup uyulmadığı, insan, hayvan, bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitlilik üzerinde herhangi bir beklenmeyen etkisinin olup olmadığını, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kontrol edecek ve denetleyecek ve belirtilen koşulların ihlali veya GDO ve ürünleriyle ilgili olarak herhangi bir riskin ortaya çıkabileceği yönünde yeni bilimsel bilgilerin ortaya çıkması durumunda karar, Kurul tarafından iptal edilebilecektir. 672
Çizelge 1. Gıdalarda kullanımına izin verilen bazı genetiği değiştirilmiş ürünler Genetiği Değiştirilmiş Ürün Geliştiren Firma Özellik Đzin bitiş yılı Kullanım Amacı Soya GTS 40-3-2 Monsanto Herbisitlere direnç (cp4epsps geni) * Gıda A2704-12 Bayer Herbisitlere dayanıklılık (pat geni) 2018 Gıda ve gıda katkı maddesi Mısır MON 810 Monsanto Böceklere karşı direnç (cryiab geni) * Gıda ve gıda katkı maddesi Bt11 Syngenta Böceklere karşı direnç (cryiab geni) 2020 Gıda ve gıda katkı maddesi Herbisitlere dayanıklılık (pat geni) MON863 Monsanto Böceklere karşı direnç (cry3bb1 geni) 2016 * Gıda Gıda katkı maddesi NK603 Monsanto Herbisitlere direnç (cp4epsps geni) 2015 * Gıda Gıda katkı maddesi MON 863 NK603 Monsanto Herbisitlere direnç (cp4epsps geni) 2020 Gıda, gıda katkı maddesi Böceklere karşı direnç (cry3bb1 geni) GA21 Syngenta Herbisitlere direnç (mepsps geni) 2018 Gıda, gıda katkı maddesi DAS1507 Pioneer ve Dow Agro Sciences Herbisitlere dayanıklılık ( pat geni) 2016 Gıda, gıda katkı maddesi Böceklere karşı direnç (cry1f geni) DAS1507 NK603 Pioneer ve Dow Agro Sciences Herbisitlere direnç (pat ve cp4epsps genleri) 2017 Gıda, gıda katkı maddesi Böceklere karşı direnç (cry1f geni) NK603 MON810 Monsanto Herbisitlere direnç (cp4epsps geni) 2017 Gıda, gıda katkı maddesi Böceklere karşı direnç (cry1ab geni) Kolza GT73 Monsanto Herbisitlere direnç (cp4epsps ve goxv247 genleri) * Rafine yağ, gıda katkı maddesi T45 Bayer Herbisitlere dayanıklılık (pat geni) 2019 Gıda, gıda katkı maddesi Pamuk MON1445 Monsanto Herbisitlere direnç (cp4epsps geni) 2011 Rafine yağ * Gıda katkı maddesi MON531 Monsanto Böceklere karşı direnç (cryia(c) geni) 2011 * Rafine yağ Gıda katkı maddesi MON15985 Monsanto Böceklere karşı direnç (cryiac ve cry2ab2 genleri) * Gıda katkı maddesi MON15985 MON1445 Monsanto Böceklere karşı direnç (cryiac ve cry2ab2 genleri) Herbisitlere direnç (cp4epsps geni) * Gıda katkı maddesi Şeker Pancarı H7-1 KWS SAAT and Monsanto Herbisitlere direnç (cp4epsps geni) 2017 Gıda, gıda katkı maddesi * Đzin süreci devam ediyor Kaynak:(EUROPA, 2010) 673
Đzlenebilirliğin sağlanması amacıyla, GDO ve ürünlerinin ülkeye girişi ve dolaşımında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına beyanda bulunulması, gerekli kayıtların tutulması, kararın bir örneğinin bulundurulması ve etiketleme kurallarına uyulması zorunlu olacaktır. Her bir GDO ve ürününe ayırt edici kimlik verilerek kayıt altına alınacak, kayıt altına alınan GDO ve ürünlerine ilişkin belgelerin 20 yıl süreyle saklanması zorunlu olacaktır. Herhangi bir ürünün, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından belirlenen eşik değerin üzerinde GDO ve ürünlerini içermesi halinde; etikette GDO içerdiği açıkça belirtilmesi gerekmektedir. GDO ve ürünleriyle ilgili Bilimsel Komitenin yaptığı değerlendirmede gıda ve yem ürünlerinin GDO'lu olarak değerlendirilmesi ve etiketlenmesi için, GDO eşik değeri yüzde 0.9 (binde 9) olarak kabul edilmiştir. Kararda, AB'nin ilgili kurulları ve Bilimsel Komite tarafından yem ve gıda olarak tüketimi uygun görülen GDO ürünlerinden kaynaklanan, önlenemeyen ve teknik olarak kaçınılmaz bulaşıklıklardan dolayı, 'eşik değerinin binde 9 olarak kabul edildiği' açıklanmıştır. Karar uyarınca belirlenen yüzde 0.9 (binde 9) eşik değerin altında GDO içeren ürünlerin etiketlenmesine gerek bulunmamaktadır. Tanımlanmamış ve risk değerlendirmeleri yetkili kurullar (EFSA, Bilimsel Komite ve benzeri) tarafından yapılmamış olan gen içeren ürünler için bu eşik değer yüzde 0.0 (binde sıfır) olarak kabul edilmiştir (TAGEM, 2010a). Bilimsel Komite, çeşitlerle ilgili risk değerlendirmesi yapan muhtelif kuruluşların, (EFSA, WHO, FAO) ve bilimsel araştırmalarının sonuçları (allerjenik ve toksijenik etki analizleri, genetik modifikasyonunun stabilitesi, morfolojik ve agronomik özellikler, hedef dışı organizmalara etkisi ve benzeri) ile farklı ürünlerde üretim ve tüketim durumlarını göz önünde bulundurarak GDO'lu 16 mısır, 3 kolza, 1 şekerpancarı, 1 patates, 6 pamuk çeşidi ile 1 bakteri biyokütlesi ve 1 mayanın belirtilen amaçlarla kullanılmasının insan ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen bir etki oluşturmayacağı yönünde karar almıştır (TAGEM, 2010b; 2010c). SONUÇ VE ÖNERĐLER Dünyada ilk defa ticari olarak üretimine 1996 yılında başlanılan GDO'lu (tansgenik) ürünlerin ekim alanı yaklaşık 80 kat artarak günümüzde 134 milyon hektara ulaşmıştır. Bu artış eğilimine bağlı olarak market raflarında GD ürünleri kullanarak üretilen gıdaların sayısı hızla artmaktadır. ABD'de satılan tüm gıdaların %75'inde GD ürünlerden elde edilen gıda ve gıda katkı maddeleri kullanılmaktadır. Biyoteknoloji ve gen aktarımındaki gelişmeler, biyogüvenlik konusunu Dünya ülkeleri için çok önemli bir hale getirmiştir. Temel amacı biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilecek GDO'ların güvenli bir şekilde taşınması, işlenmesi ve kullanımı alanında yeterli bir koruma düzeyinin sağlanmasına katkıda bulunmak olan ve Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan Cartagena Biogüvenlik Protokolü Türkiye tarafından 2000 yılında imzalanmıştır. Protokolün kabulünden sonra bu alanda ülkemizde var olan mevzuat eksikliği 5977 nolu Biyogüvenlik Kanunu'nun 18 Mart 2010 tarihinde kabul edilmesi ile giderilmiştir. Biyogüvenlik Kanunu, GDO lu ürünlerin üretim ve ithalatınının oldukça sıkı kurallar dahilinde gerçekleştirildiği AB hükümleri ile uyumlu gözükmektedir. Ancak, olağan gıda denetiminin bile yeterli düzeyde yapılamadığı ülkemizde, GDO'lu ürünlerin denetiminin nasıl yapılacağı merak konusudur. GD ürünlerden üretilen gıdaların tüketiminin özellikle insan sağlığı üzerinde kısa ve uzun dönemde oluşturacağı etkiler henüz yeterince bilinmemektedir. Bu nedenle bu tür ürünler yeterli bilimsel araştırmalar yapıldıktan sonra tüketime sunulmalı, kullanımları yasal çerçevede sürekli olarak kontrol edilmelidir. 674
KAYNAKLAR EPA. 1997. Pesticide fact sheet: Bacillus thuringiensis CryIA(b) delta endotoxin and the genetic material necessary for its production (plasmid vector pcib4431) in corn. Environmental Protection Agency. EUROPA. 2010. Food Safety - Biotechnology - GM Food & Feed. http://ec.europa.eu/ food/dyna/gm_register/index_en.cfm, (10/07/2010). FAO/WHO. 2001. Evaluation of allergenicity of genetically modified foods. Report of a joint FAO/WHO expert consultation on allergenicity of foods derived from biotechnology. ftp://ftp.fao.org/es/esn/food/allergygm.pdf, (20/05/2010). Resmi Gazete. 2010. Biyogüvenlik Kanunu. Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2010/03/20100326-7.htm. Hellmich, R. L., Siegfried, B. D., Sears, M. K., Stanley-Horn, D. E., Daniels, M. J., Mattila, H. R., Spencer, T., Bidne, K. G. ve Lewis, L. C. 2001. Monarch larvae sensitivity to Bacillus thuringiensis-purified proteins and pollen. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America, 98 (21), 11925-11930. Nordlee, J. A., Taylor, S. L., Townsend, J. A., Thomas, L. A. ve Bush, R. K. 1996. Identification of a Brazil-nut allergen in transgenic soybeans. New England Journal of Medicine, 334 (11), 688-692. Oberhauser, K. S., Prysby, M. D., Mattila, H. R., Stanley-Horn, D. E., Sears, M. K., Dively, G., Olson, E., Pleasants, J. M., Lam, W. K. F. ve Hellmich, R. L. 2001. Temporal and spatial overlap between monarch larvae and corn pollen. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America, 98 (21), 11913-11918. Pleasants, J. M., Hellmich, R. L., Dively, G. P., Sears, M. K., Stanley-Horn, D. E., Mattila, H. R., Foster, J. E., Clark, P. ve Jones, G. D. 2001. Corn pollen deposition on milkweeds in and near cornfields. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America, 98 (21), 11919-11924. Sears, M. K., Hellmich, R. L., Stanley-Horn, D. E., Oberhauser, K. S., Pleasants, J. M., Mattila, H. R., Siegfried, B. D. ve Dively, G. P. 2001. Impact of Bt corn pollen on monarch butterfly populations: A risk assessment. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America, 98 (21), 11937-11942. Stanley-Horn, D. E., Dively, G. P., Hellmich, R. L., Mattila, H. R., Sears, M. K., Rose, R., Jesse, L. C. H., Losey, J. E., Obrycki, J. J. ve Lewis, L. 2001. Assessing the impact of Cry1Ab-expressing corn pollen on monarch butterfly larvae in field studies. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America, 98 (21), 11931-11936. TAGEM. 2010a. Bilimsel Komite Kararları. http://www.tarim.gov.tr/files/duyurular/ Tagem_Bilimsel_Komite_Kararlari/01_GDO_KomiteKararlari.pdf,(01/06/2010). TAGEM. 2010b. Bilimsel Komite Kararları. http://www.tarim.gov.tr/files/duyurular/ Tagem_Bilimsel_Komite _Kararlari/02_gdo_komite.pdf, (01/06/2010). TAGEM. 2010c. Bilimsel Komite Kararları. http://www.tarim.gov.tr/files/duyurular/ Tagem_Bilimsel_Komite_Kararlari/03_Bilimsel_Komite_Kararlari.pdf, (01/06/2010). Uzogara, S. G. 2000. The impact of genetic modification of human foods in the 21st century: A review. Biotechnology Advances, 18 (3), 179-206. Varzakas, T. H., Arvanitoyannis, I. S. ve Baltas, H. 2007. The politics and science behind GMO acceptance. Critical Reviews in Food Science and Nutrition, 47 (4), 335-361. WHO. 2010. 20 questions on genetically modified foods. http://www.who.int/foodsafety/ publications/biotech/20questions/en/, (15/04/2010). 675