HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU



Benzer belgeler
İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI

İçindekiler Önsöz 5 Kısaltmalar 19 Giriş 21 Birinci Bölüm İDARÎ YARGININ GELİŞİMİ VE TÜRK YARGI TEŞKİLATININ GENEL GÖRÜNÜMÜ I. YARGISAL DENETİMİNDE

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire Esas No : 2010/5785. Karar No : 2012/3582

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK. /176

İstinaf Kanun Yolu ile Temyiz Kanun Yolu Arasındaki Fark Nedir? Hukuk Davası İçin İstinaf Mahkemesine Başvuru Şartları

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /32,46

İDARİ YARGI DERSİ (VİZE SINAVI)

AVUKAT YASİN GİRGİN

1. BÖLÜM HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU BİRİNCİ KISIM:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13462)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR NURAN CEYLAN ÖZBUDAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/2890)

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK. /Geç. 3.

İÇİNDEKİLER. Giriş 1 SORUŞTURMA EVRESİ. 1. SORUŞTURMA KAVRAMI ve SORUŞTURMANIN AMACI 3 2. SORUŞTURMANIN YÜRÜTÜLMESİNDEN SORUMLU MERCİ

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

"Tüketici Aleyhine Başlatılacak İcra Takibinde Parasal Sınır" "Tüketici Aleynine Ba~latllacak icra Takibinde Parasal ~ınırn

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

T.C. YARGITAY. Hukuk Genel Kurulu. Karar Tarihi: YARGITAY KARARI. Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 1 / 5 YARGITAY KARARI

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTILARI MALATYA

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK EVLİLİK BİRLİĞİNİN KORUNMASI VE EVLİLİK BİRLİĞİNDE EŞLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XIX

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

T.C. D A N I Ş T A Y Yedinci Daire

2018 DİYARBAKIR BAROSU ASGARİ ÜCRET ÇİZELGESİ

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21,25

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

2- Dâvanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi. hükmü öngörülmüş. iken,

T.C. DANIŞTAY Yedinci Daire. Anahtar Kelimeler : Katma Değer Vergisi, Müteselsil Sorumluluk, Ek Tahakkuk, İdari İşlemin İcrailiği

SULH HUKUK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR

İCRA VE İFLÂS KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN. Kanun No Kabul Tarihi :

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21

KESİN SÜRE VERİLİRKEN GİDERLERİN KALEM KALEM AÇIKLANMASI GEREKTİĞİ

İlgili Kanun / Madde 818.S.BK/161

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /88

DANIŞTAYIN SÜRESİNDE AÇILMAYAN DAVAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

2017 DİYARBAKIR BAROSU ASGARİ ÜCRET ÇİZELGESİ

DAVACI : Nesrin Orhan Şahin vekilleri Av.Serap Yerlikaya ve Av.İlter Yılmaz

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

A. SULH HUKUK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR

Mal Rejimleri ve Tasfiyesi

TÜRK HUKUKUNDA ZİNA SEBEBİYLE BOŞANMA

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/ S.TebK/12

Yargıtay 13, Hukuk Dairesinden:

BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ VE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA KARARLARI. DR. ADEM ASLAN Yargıtay 11.HD. Üyesi

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S. TSK/25

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş.K. /18-21 DAVACI YARARINA KAZANILMIŞ HAK

Dr. Ayşe KÖME AKPULAT İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı İŞ MAHKEMELERİNDE YARGILAMANIN ÖZELLİKLERİ

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /26, 53 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/11497 Karar No. 2015/15217 Tarihi:

Yeni İş Mahkemeleri Kanununun Getirdiği Değişiklikler

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ Malatya Barosu Yönetim Kurulu nun /47 sayılı Kararı ile

GİRİŞ I. BELİRSİZ ALACAK DAVASI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BÜLENT UĞURLU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13364)

Kanun No: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu. Kabul Tarihi: R.G. Tarihi: R.G. No:

DÖNEMİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ. A- SULH HUKUK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR 1 Kat Mülkiyeti

Anahtar Kelimeler : Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi, bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi, ücret

ORDU BAROSU BAŞKANLIĞI AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ 2013 YILI BARO TAVSİYE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİDİR.

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 2007

Hamit TİRYAKİ İş Hukuku Uzmanı, Avukat

İlgili Kanun / Madde 5510 SGK/19

Dr. TANER EMRE YARDIMCI HUKUK YARGILAMASINDA SOMUTLAŞTIRMA YÜKÜ

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

İZMİR BAROSU TAVSİYE NİTELİĞİNDE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

ADİL YARGILANMA HAKKININ TÜRK MİLLETLERARASI USÛL HUKUKU ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ 4.700,00 TL

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/3-686 K. 2016/18 T

DAVA ARKADAŞLIĞI DAVAYA MÜDAHALE

ÖNSÖZ 7 İÇİNDEKİLER 9 KISALTMALAR 15 GİRİŞ 17 I. KONUNUN TAKDİMİ 17 II. NAFAKA KAVRAMI 18 III. NAFAKANIN TARİHÇESİ 19 IV. NAFAKANIN HUKUKİ NİTELİĞİ

SEVGİ USTA VELAYET HUKUKU

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2, 18-21

SINAİ MÜLKİYET KANUNU NDA İHTİYATİ TEDBİRLER

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Yargı Örgütü Dersleri

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2010/8630 Karar No : 2013/4481 Anahtar Kelimeler : Haciz, Ödeme Emri, (BS) Formu Özeti : sayılı

4.900,00 TL 5.500,00 TL

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU İKİNCİ DAİRE KARARI Esas No 2013/149. Karar No 2013/1034

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire. Anahtar Kelimeler: Abonelik Sözleşmesi, Gecikme Faizi, Tahsil Edilince Beyanname Verilmesi

İlgili Kanun / Madde 5521 S. İşMK. /1

İŞ MAHKEMELERİ KANUNU

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ ,00 TL ' den az olmamak üzere dava konusu giderilmesi) Davası

ÜÇÜNCÜ KISIM Olağanüstü Kanun Yolları. BİRİNCİ BÖLÜM Karar Düzeltme ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

7 Mirasçılık belgesinin iptali

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STK/25

İlgili Kanun / Madde 6356 S. TSK/41-43

SAKARYA BAROSU Tavsiye Niteliğinde AVUKATLIK ÜCRET TARİFESİ

Transkript:

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTILARI 06-09 HAZİRAN 2013 - İSTANBUL Grup Adı Konu Grup Başkanı Grup Sözcüsü Raporlama Heyeti : Özel Hukuk 4. Grup : Hukuk usulü : Abdulkadir GÜLTEKİN (Yargıtay Tetkik Hâkimi) : Abdulkadir GÜLTEKİN (Yargıtay Tetkik Hâkimi) :1- Zeynep ÖKSÜZOĞLU (Ankara Hâkimi) 2- Şeyma Ayça ALP (Kemer Hâkimi) 3- Duygu Timur AMASRALI (Taşova Hâkimi) A)6100 SAYILI HMK DAN KAYNAKLANAN SORUNLAR VE BUNA İLİŞKİN ÇÖZÜM TOPLANTIYA KATILAN TÜM HÂKİMLERİN ORTAK GÖRÜŞÜ İLE 6100 SAYILI HMK NUN AİLE HUKUKU ÖZELLİKLE BOŞANMA KISMINA BİREBİR UYMADIĞI, BÜNYESEL SORUNLAR TEŞKİL ETTİĞİ, DİĞER DAVA ÇEŞİTLERİNDEKİ GİBİ UYGUNLUK GÖSTERMEDİĞİ BELİRTİLDİĞİ. ÇÖZÜM ÖNERİSİ OLARAK DA ESKİ USUL KANUNUNDAKİ GİBİ (HMK nın 285. M.) AİLE HUKUKUNA İLİŞKİN HUSULAR SAKLI KALMAK KAYDI İLE YENİ USUL KANUNUN AYKIRI OLMAYAN HÜKÜMLERİ UYGULANIR ŞEKLİNDE BİR YASAL EK DÜZENLEME İLE PROBLEMLERİN TEMELİNDEN ÇÖZÜLEBİLECEĞİ, MAL VARLIĞİINDAN DAHA ÇOK İNSANIN KİŞİLİĞİNİ İLGİLENDİREN AİLE HUKUKU AÇISINDAN BİR AYRICALIK SAĞLANABİLECEĞİ ÖNGÖRÜLMÜŞTÜR. ANCAK KANUN DEĞİŞİKLİĞİNİN BİR YÖNTEM OLARAK DÜŞÜNÜLMEMESİ HALİNDE DE GRUBUMUZ OLARAK TESPİT ETMİŞ OLDUĞUMUZ PROBLEMLER VE ÇÖZÜM AŞAĞIDAKİ ŞEKİDLE SIRALANMIŞTIR. 1-)Dava ve cevap dilekçesinde vakıaların açıkça gösterilmesi konusu. Vakıaların dilekçeler aşamasında gösterilmemiş olması halinde en geç ön inceleme duruşmasında ileri sürülmesinin gerekli olduğu, tahkikat aşamasında ise artık vakıalar yönünde delil toplanması, yargılama ve hüküm oluşturulması söz konusu olduğundan yeni vakıa bildirilmesinin iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacağı görüşü bildirilmiştir. 2-)Dilekçeler aşamasında tarafların delillerini sunmaları zorunludur. En geç ön inceleme duruşmasında taraflar kendiliğinden delillerini bildirmemiş ise uzlaşı tutanağının ardından taraflara delilerini sunulması için hakim tarafından kesin olarak verilecek süre ile delillerin 1

sunulması mümkün olup(6100 s. HMK mad. 119,129,136,141,145..) bu süreden sonra artık tahkikat aşamasında delil sunulması için yeniden önel verilmesinin mümkün olmayacağı yönünde fikir beyan edilmiştir. 3-)Kural olarak her dava açıldığı tarihteki vakıalara göre değerlendirilir ve sonuçlandırılır. Dava tarihinden sonra gerçekleşmiş olaylar ise esasa müessir olamaz. TMK nun 185 maddesi uyarınca evlilik birliği sona erinceye kadar eşler karşılıklı olarak yükümlülüklerini yerine getirmekle mükelleftir. Sadakat ve eşin beden bütünlüğüne saygı diğer eş için en önemli yükümlülüklerdendir. Bu yükümlülüklerin davadan sonra ihlal edilmesi halinde iddia ve vakıanın genişletilmesi olarak düşünülmeyip kusura esas teşkil edecek şekilde yargılamaya devam edilmesi medeni kanunun ruhuna uygun olacaktır. Böylelikle sonradan gelişen olaylar ağır kusurlu duruma düşecek kişilerin kendi kusurlarına dayanarak hak elde etmeleri, dolambaçlı yoldan mahkeme kararını sonuçsuz bırakmaları engellenmiş olacaktır. Eski usul kanunu döneminde Yargıtay içtihatları ile geliştirilen bu uygulamanın yeni usul döneminde de devam ettirilerek oluşabilecek bir çok hukuki problem engellenmiş olacaktır. 4-)Ara karar ile verilen ihtiyati tedbir kararlarının temyizi konusu; Yargılamaya esas olan uyuşmazlık konusu hakkında ara karar ile verilen tedbirler temyizi kabil olup, davanın esasını teşkil etmeyen ihtiyati tedbir istekleri ise usule aykırı olup mahkemelerce reddedilmelidir(6100 s. HMK mad. 389 vd.). Boşanma davalarında TMK nun 169. Maddesi uyarınca ara karar ile verilen tedbirler ancak esasa ilişkin son kararlarla temyizi kabil olup, ara karar şeklinde temyiz edilemez. Boşanma davalarında ancak TMK un 169. maddesi uyarınca tedbir nafakası ile kişisel ilişki kurulması gibi yönlerden geçici tedbirlere karar verilebilecek, bunlar dışında taşınmazlara, mevduat hesabı, şirket hissesi, araç vs. üzerinde tedbir uygulanamayacaktır. Boşanma davalarında hükmedilecek maddi ve manevi tazminatlar(tmk. Mad. 174/1-2.),iştirak ile yoksulluk nafakaları, mal rejiminden kaynaklanan alacakların teminat altına alınması için ancak bu konularda bağımsız olarak açılmış bir dava bulunması halinde tasarrufun sınırlandırılması davaları ile ihtiyati haciz davaları düşünülebilir. Ancak alacağın likit olmaması, muacceliyet kesbetmemiş olması durumunda da ihtiyati haciz söz konusu olmayacağından, alacaklı için yalnızca TMK nun 199. Maddesi uyarınca tasarrufun sınırlandırılması yolu kalacaktır. Uygulamada mahkemelerce boşanma davalarında tasarrufun sınırlandırması mahiyetinde tedbir kararları alınmasına devam edildiği, bu ara kararları temyiz edildiğinden yargılamada yersiz olarak uzamalara sebebiyet verildiği tespit edilmiştir. 5-)Ön inceleme duruşmasında hazır bulunan tarafa tahkikat duruşmasının günü ve tarihi sözlü olarak bildirilmiş (tefhim edilmiş) ise yeniden tahkikat duruşma gününün tebliği işlemine gerek bulunmadığı, HMK nın 147/2. maddesindeki emredici kuralın ön inceleme duruşmasına gelmeyen taraflar için geçerli olduğu yönünde görüş beyan edilmiştir. 2

6-)HMK nın 186. Maddesi uyarınca sözlü yargılama ve hüküm tayini için için çağrı konusunda Hâkim Hayriye Gürsan haricindeki hâkimler tahkikat esnasında davayı takip etmeyen tarafa sözlü yargılama için tebligat yapılmasına gerek olmadığı kanaatindedirler. 7-Boşanma davalarında yasak delil yöntemi ile elde edilen delilerin değerlendirilmesi: Ailenin hukuki yaşam alanı sınırları içinde veya herkese açık kamusal alanda elde edilen ve başka türlü delille ispatı mümkün olmayan konularda elde edilen delillerin yargılamaya esas kabul edilmesi, bunun haricindeki durumlarda özellikle üçüncü kişinin hukuksal sır alanı içinde tespit edilen delillerin yasak delil itirazı ile karşılaşacağından yargılamaya konu olamayacağı yönünde fikir beyan edilmiştir. 8-)Aile hukukuna ilişkin davaların arz ettiği özellik ve ailenin korunması yönünden Avrupa'daki örnekleri de dikkate alınarak bu davaların gizli duruşmalı yapılması yönünde usulde veya medeni kanunda değişiklik yapılmasınınım elzem olduğu yönünde görüş birliği oluşmuştur. 9-)Görev, yetki, yargılama gideri ile vekâlet ücretleri yönünden yapılacak yasal düzenleme ile temyiz yolu kapatılarak itiraza tabi bir durumun oluşturulması halinde iş yükünün azaltılmasında yarar sağlayacağı kanaatini varılmış, itiraz sistemi istinaf uygulaması olsa dahi güçlendirilerek istinafın ilk kuruluşunda iş yükü ile karşılaşmasından korunabileceği yönünde kanaat oluşmuştur. B-)TEBLİGAT HUKUKUNA İLİŞKİN PROBLEMLER VE ÇÖZÜM ; 1-) Tebligat Kanunun 39. Maddesi uyarınca hasma yapılan tebligat geçersizdir. Özellikle boşanma davalarında eşler aynı evde yaşamaya devam ediyor iseler birbirlerinin tebligatını aldıkları için tebligat usulsüz kabul edilmektedir. Ancak yerleşim yeri adresi aracılığıyla yapılan tebligatlarda eşler aynı adreste yaşasalar dahi hasım eş tebligatı bizzat almayıp Tebligat Yasasının 21. Maddesine göre tebliğ işlemi yapılsa da hasım olan eşin kapıya asılan tutanağı indirip muhatap eşe haber vermeme ihtimali söz konusudur. Bu halde usule uygun tebligat var kabul edilip yargılamaya devam edilse bile aslında tebligat yapılacak muhatabın savunma ile delil sunma hakkı kısıtlanmış olmaktadır. Uygulamada bu tür tebligatlar nedeniyle işlemin geçersizliği Ya da yargılanmanın iadesi talepleri gündeme gelmektedir. Bu yönde yargısal içtihat ya da kanunda yapılacak bir değişiklikle problemin giderilmesinin mümkün bulunduğu düşünülmektedir. 2-) Mahkemelerce yapılan tebligatların posta memurları vasıtası ile yapıldığı dikkate alınarak tebligat memurları ile adliye arasında bir bağ oluşturularak tebligat konusunda eğitimlerinde hâkimlerin görevlendirilmesi yönünde kurumlar arası ilişkiye geçilerek yarar sağlanabilecektir. 3

C-)6284 SAYILI AİLENİN KORUNMASINA İLİŞKİN PROBLEMLER VE ÇÖZÜM 1-)Kanunda düzenlenmiş olan koruyucu tedbirlerin delil toplanmadan uygulanmasında taraflar açısından büyük bir haksızlık oluşturmamasına rağmen koruyucu tedbirlerin delil olmaksızın uygulanmasında hak ihlalleri oluşmaktadır. Kanunda engel bir hüküm bulunmamakla birlikte delil toplamak için yargılama yapılması yönünde en azından acil olmayan durumlarda hâkime takdir hakkı verilmesi yönünde kanunda bir düzenleme yapılmasının uygun olacağı düşünülmüştür. 2-)Mahkemece verilen tedbir kararının ihlali durumunda zorlama hapsi verilebilmesi için mahkeme kararının tebliğinde, tebliğin mahkemece mi yoksa zabıta tarafından yapılanın mı tarihinin esas alınacağı konusunda uygulamada problem yaşanmaktadır. Bu belirsizliğin yönetmelikle giderilmesi isabet sağlayacaktır. 3-)Mahkemece verilen tedbirin ihlali durumunda zorlama hapsi verilebilmesi için ilgilinin savunmasının alınması gerektiği konusunda oy çokluğuyla görüş bildirilmiştir. Azınlığın görüşü ise tedbir kararı ilgilisine tebliğ edilmiş ise tedbirin ihlali halinde ayrıca savunma almaya gerek olmayabileceği yönündedir. 4-)Tedbirin ihlali durumunda zorlama hapsi vermek için yapılacak olan savunmanın tespiti amaçlı duruşma sırasında tedbirin süresi geçmiş ise amaca aykırı bir duruma gelip zorlama hapsi yerine eylemin cezalandırılmasına yönelik bir hal alacaktır. Bu yöndeki problemin giderilmesi için kanuni düzenleme gerektiği yönünde tüm katılımcılar oy birliği ile görüş beyan etmişlerdir. 5-)Mahkemece tedbir kararı UYAP üzerinden yazıldığı durumlarda C. Savcılıkları kararı görmekte ve derhal infaza başlamaktadır. Bazı C. Savcılıkları bu yönde infaza geçmeyip mahkemesinden ayrıca kesinleşme kararı talep etmekte, bazı mahkemelerce C. Savcılığı tarafından yapılan tebligatla yetinilmeyip tebligat yasasına göre ayrıca karar tebliği yapılmaktadır. Bu durumda ise hükmün kesinleşmesi ve infazında tereddütler oluşmaktadır. Bu yönde yapılacak bir düzenleme ile durumun netleştirilmesi gerektiği yönünde kanaat bildirilmiştir. 6-)Tedbirin ihlalinde zorlama hapsi gerektiği bir durumda ilgilisinin tedbire itiraz etmiş olduğu halde itirazın sonuçlanmasının beklenip beklenmemesi yönünde yasada bir açıklık bulunmadığı için uygulamada tereddüt oluşmaktadır. Bu yönde de yasal düzenleme ile eksikliğin giderilmesi uygun olacağı düşünülmüştür. 7-)Birden fazla sayıda aile mahkemesi bulunan yerlerde özellikle de büyükşehirlerde 6284 sayılı kanundan kaynaklanan davalara bakmak ve itirazları değerlendirmek için belirli sayıda mahkemenin görevlendirilmesinin iş yükü ve uygulamada birliğin sağlanması için yararlı olacağı yönünde oybirliği ile görüş bildirilmiştir. 4

D)BOŞANMAYA İLİŞKİN DAVALARDA TESPİT EDİLEN PROBLEMLER VE ÇÖZÜM 1-)Boşanma davalarının özelliği itibariyle boşanmanın ferileri sayılan nafakalar tazminatlar, velayet ile kişisel ilişkiye yönelik taleplerin hükme kadar davanın her aşamasında istenebileceği yönünde tüm katılımcılar oybirliği ile fikir beyan etmişlerdir. Ancak Yargıtay uygulamasının aksi halde olması durumunda ise vakıalara ilişkin açıklanan kısımda beyan edildiği gibi, dilekçeler aşamasında serbestçe istenebileceği, ön inceleme duruşması ve tahkikat aşamasında ise karşı tarafın kabulü veya ıslah ile istenebileceği izah edilmiştir. 2-)Boşanma davalarında nafaka ve tazminat miktarlarının tespitinde objektif bir kriter bulunmadığı için bir çok mahkeme kararı miktarların azlığı yada çokluğu nedeniyle bozulmakta yargılama uzamaktadır. Yargıtay ca bu miktarların belirlenmesinde nafaka ve tazminat borçlusunun ekonomik durumuna göre asgari ücret gibi bir ölçüyle belirlenebilecek bir kriter oluşturulması yargılamayı hızlandıracağı gibi yerel mahkeme hakimleri arasındaki çelişik kararları ortadan kaldıracağı yönünde oy birliği ile görüş bildirilmiştir. 3-)Boşanma davaları ile birlikte açılmış olunan çeyiz, ziynet alacağı ve mal rejimi davalarının boşanma davasıyla birlikte yargılamanın sürdürülerek hüküm kurulması durumunda zorluklar oluşmakta, yargılamayı uzatmakta, işin esasını teşkil eden boşanma yönünde hükmünün bozulması veya davacının feragat etmesi durumunda mal rejimi davası incelenemez hale gelmektedir. Bu da zaman, emek ve masraf kaybına sebep olmaktadır. Boşanmanın ferisi olmayan bu taleplerin boşanma davalarından tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydı ile bağımsız dava şeklinde görülmesinde yarar bulunduğu kanaatine varılmıştır. 4-)Yoksulluk nafakası verilen durumlarda nafaka alacaklısının evlenmiş olduğu durumlarda nafaka borçlusunun mahkeme kararı ile yoksulluk nafakasını kaldırtması gerekmektedir. Bu durumda nafaka borçlusunun alacaklının yeniden evlenmiş olduğuna ilişkin vukuatlı nüfus kaydı ile icra müdürlüğüne başvuru ile nafakanın kaldırılması yönünde içtihat geliştirilmesi durumunda birçok nafakanın kaldırılması davası engellenmiş olacaktır. Bahsedilen bu hususlar ergin olan çocuğun iştirak nafakasının kaldırılmasına ilişkin durumlarda da aynı önemi taşımaktadır. 5-)Tahkikat sonucunda uyuşmazlık konusu yanında yargılama giderleri (mahkeme masrafları, harç, taraf masrafları vb.) ile vekâlet ücretine de hükmedilmektedir. Hükmün esasının temyizi halinde bahsedilen kalemlerden de Yargıtay'da temyiz incelemesi yapılmaktadır. Bu durum mahkemeler ve Yargıtay için ayrıca bir yük oluşturmaktadır. Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin temyizi kabil olmaktan çıkarılıp memur işlemi haline getirilerek; Karardan sonra memur ya da yazı işleri müdürünün bu kalemlere ilişkin yapmış olduğu hesabın hakimin denetimiyle itirazı kabil olmak üzere ek karar mahiyetinde uygulanması, ek karara itiraz yolu ile de bir sonraki aynı derecedeki mahkemece değerlendirme yapılıp sonucu itibariyle kesin 5

şekilde karar verilmesi yönünde bir yasal değişiklik yapılmasının yararlı olacağı yönünde görüş birliği oluşmuştur. 6-)Yukarıdaki bendin uygun görülmemesi halinde mahkeme kararının yalnızca yargılama gideri ile vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmesi hallerinde incelemenin itiraz yöntemi ile çözülebileceği yönünde yasal düzenleme yapılmasının yararlı olacağı bildirilmiştir. 7-)Boşanma ya da evliliğin iptali davaların sonucunda velayet düzenlenmesi zorunluluk taşımaktadır. Ancak mevcut yasamızda velayet ancak taraflardan birisine verilebilmektedir. Günümüzdeki teknolojik ve sosyolojik değişiklikler nazara alındığında diğer ülkelerdeki gibi ülkemizde de velayetin boşanmış her iki eşe verilebilmesi için bir düzenleme yapılabileceği görüşüne varılmış, ancak velayetin ortak kullanılması durumunda çocuğun yanında kaldığı veli ile diğer velinin görüş günlerinin belirlenmesi, velayetten kaynaklanan hak ve sorumlulukların kimler tarafından kullanılacağı(bölüştürüleceği) yönünde tereddüt oluşturmayacak şekilde bir düzenleme yapılmasının uygun olacağı kanaatine varılmıştır. 8-)Uygulamada velayet sahibi olan anneler tarafından velayeti altındaki çocuğa kendi soyadını vermek için dava açmaktadır. Mevcut yasalarımıza göre soy bağı kurulmuş olan çocuğun boşanma ya da evliliğin iptali ile (ya da diğer eşin ölmüş olması hali ile) soy bağı kesilmeyeceğinden çocuk babasının soyadını taşımaya devam edecektir. Bu yasal düzenleme karşısında davaların kabulünün mümkün olmadığı yönünde görüş birliği oluşmuştur. E)EVLENEN KADININ KIZLIK SOYADINI KULLANMASINA İLİŞKİN PROBLEMLER VE ÇÖZÜM 1-)Yasal düzenlemeye göre evlenen kadın kocasının soyadını almak zorundadır(tmk. Mad.187). Kadının evlilik öncesi soyadını kullanmayı istemesi halinde ancak kocanın soyadı ile birlikte kullanabileceğine ilişkin yasal düzenleme karşısında kadın kendi soyadını tek başına kullanamamaktadır. Anayasa mahkemesi bu durumu yasaya aykırılık olarak öngörmemiş ise de bu husus da insan hakları ihlal edildiğinden bahisle ülkemiz tazminat ödemeye mahkûm edilmektedir. Sosyolojik gelişmeler ve nüfus kayıtlarına ilişkin kullanılan teknoloji karşısında evlenen kadının evlilik öncesi soyadını kocanın soyadını almadan kullanmasında bir sakınca bulunmayacağı, gecikmeden bu hususta yasal düzenleme yapılmasının uygun olacağı görüş ve kanaati izhar edilmiştir. F-)EVLAT EDİNME DAVALARINA İLİŞKİN PROBLEMLER VE ÇÖZÜM 1-)Yasal düzenleme gereği ancak eşler birlikte evlat edinmesi halinde evlat edindikleri kişiye kendi isimlerini anne ve baba adı olarak verebilmektedir(tmk. Mad. 314). Bu düzenleme karşısında tek kişinin evlat edinmesi halinde evlat edindiği kişiye anne yada baba adı olarak kendi adını verememekte, bu sebeple açılan bir çok dava da reddedilmektedir. Teknolojik ve sosyolojik gelişmeler karşısında tek kişinin evlat edinmesi halinde anne ya da baba adı verilmesinde soy bağı açısından problem teşkil etmeyeceği, kayıtların takibinin kolay olduğu dikkate alınarak yasal bir düzenleme yapılabileceği görüş ve kanaatine varılmıştır. 6

2-)Yasal düzenleme gereği olarak evlat edinilecek çocuğun anne ve babasının rızasının aranmamasına ilişkin karar ancak çocuk koruma altına alınırken koruma kararı ile birlikte ya da daha sonra evlat edinme davası sırasında istenebilmektedir(tmk. Mad.312). Koruma altına alınan çocuklar yönünden koruyucu aileye teslim edilip yasal bakım süresi beklendikten sonra evlatlık işlemlerinden önce çocuğun anne ve babasının rızasının aranmamasına yönelik davalar yasal düzenlemeler sebebiyle reddedilmektedir. Koruma altında olup uzun süredir bakım sözleşmesiyle aile yanına yerleştirilen çocuklar açısından bu engel haksızlık doğurmaktadır. Bu yönde yapılacak kanuni düzenleme ile TMK nun 312. maddesinde sınırlamanın çocuk yararına genişletilmesinin uygulamaya kolaylık sağlayacağı yönünde görüş birliğine varılmıştır. 3-)Evlat edinme davalarında evlat edinmek isteyen davacıların başvurudan sonra (dava açılmasından sonra) ölmesi halinde evlat edinme işlemlerinin devamına engel olmaz şeklinde medeni kanunda hüküm bulunmaktadır(tmk. 315/2. mad.). Yargıtay içtihadı ile bu hüküm evlat edinmek isteyen davacıların duruşmada bizzat dinlenmiş olmaları ve imzalarının alınmış olmaları şeklinde yorumlanmaktadır. Bu yönde birçok mahkeme kararı bozulmaktadır. Kanuni düzenleme bu haliyle net olmadığında yapılacak bir değişiklikle Yargıtay içtihadı doğrultusunda TMK nun 315/2. maddesinin düzeltilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. G-)SOY BAĞI VE NÜFUS DAVALARINA İLİŞKİN PROBLEMLER İLE ÇÖZÜM 1-)C. Savcısı tarafından açılan her türlü nüfus kayıt düzeltim davaları, evliliğin iptali davaları, mutat meskene çocuk iadesi davaları ve soy bağına ilişkin tanımanın iptali davalarında C. Savcılarının duruşmalarda bulunması davayı takip etmesi, esaslı işlemlerin yapıldığı duruşmalar ile son hüküm duruşmasında hazır bulunmaları gereklidir. Ancak C. Savcıları tarafından Asliye Ceza Mahkemelerindeki duruşmalara katılmalarına son verilmesi ve nüfus kanunun 36. Maddesindeki C. Savcısının ibaresinin kaldırılmış olması sebebiyle adı geçen davalara hâkimlerin ısrarlı uyarılarına rağmen katılmamakta, bu sebeple yargılama uzamakta, C. Savcılarının yokluğunda verilmek zorunda kalan kararlar bozulmaktadır. Bu yönde gecikmeden C. Savcılarının kamu adına açmış oldukları bu davalarda davayı takip etmek zorunda oldukları, duruşmalarda ve hüküm tefhimi sırasında hazır bulunmak zorunda olduklarına dair HSYK veya Adalet Bakanlığı tarafından uyarıcı bir genelge yayınlamasının faydalı olacağı düşünülmektedir. 2-)Uygulamada soy bağı davaları ile nüfus kayıt davaları çok benzerlik arz ettiği için hukuki vasıflandırma konusunda büyük problemler yaşanmaktadır. Soy bağı davalarında hak düşürücü süre bulunduğu için yanlış vasıflandırmayla verilen kararlarda hak kaybı söz konusu olmakta, yanlış vasıflandırma nedeniyle Yargıtay'ca yapılan bozmalar nedeniyle emek ve zaman kaybı gündeme gelmektedir. Bu konuda aile mahkemesi hâkimlerinin katılacağı bir hizmet içi eğitim programının düzenlenmesinin yararlı sağlayacağı görüşüne varılmıştır. H-)AİLE KONUTUNA İLİŞKİN PROBLEMLER VE ÇÖZÜM 7

1-)Aile konutu olduğu iddia edilen taşınmazın tapu kaydına malik olmayan eşin başvurusu ile ya da mahkeme kararı ile aile konutu şerhi konulabilmektedir. Tarafların boşanması ile aile konutuna ilişkin TMK nun 194. maddesinden kaynaklanan koruma kalkacağından ilgilisi yeniden dava açarak şerhin kaldırılmasını talep etmektedir. Oysa taraflar boşanmış ve boşanmada nüfus kaydına işlenmiş ise ilgilisi vukuatlı nüfus kaydı ile tapuya başvurarak bu şerhin kaldırılmasını isteyebilmelidir. Tapu müdürlükleri bu yönde işlem yapmaya yanaşmamakta, bu tip şerhlerin kaldırılması için gereksiz yere yeniden dava açılmaktadır. Bu husus da açık bir kanuni düzenleme ya da ilgili kurumca tapu müdürlüklerine yapılacak bir genelge ile uygulamada kolaylık sağlanabileceği düşünülmüştür. I-)ÇOCUK MALLARININ KORUNMASINA İLİŞKİN PROBLEMLER VE ÇÖZÜM 1-)Velayet vesayet ve miras hükümlerinin uygulanmasına ilişkin tüzüğün 4. Maddesi uyarınca çocuk mallarını korumaya yönelik nüfus idarelerince, anne ya da babanın bildirimi ile davalar açılmakta, sebepsiz yere yargılama yapılmakta, sonuçta çocuğun mal varlığının korunmasına ilişkin bir hususun bulunmadığı tespit edilmektedir. İlgilileri tarafından (akrabalar, komşular vb.) çocuk mallarının korunması gerektiği yönünde aile mahkemesine ciddi bir iddia ya da ihbarda bulunulmadıkça ya da bu hususta bir dava açılmadıkça mahkemelerce bu yönde inceleme yapılmaması gerektiği kanaatine varılmıştır. Yok yere aile mahkemelerinde davalar görülmektedir. Bu problemlerin giderilebilmesi için tüzüğün 4. Maddesinde bu yönde yapılacak uygun bir düzenleme ile aile mahkemelerinin iş yükünden kurtarılabileceği görüş ve kanaatine varılmıştır. İ-)MAL REJİMİ DAVALARINDAN KAYNAKLANAN PROBLEMLER VE ÇÖZÜM 1-)Taşra genelinden mal rejimine ilişin rapor tesisi için Ankara ya da İstanbul gibi büyükşehir aile mahkemelerine talimat yazılmakta, ilgili mahkemeler talepte bulunan mahkemenin kendi bölgesinden bilirkişi seçilmesinin mümkün olduğu ya da talep edilen bilirkişinin adının açıkça bildirilmemiş olması gerekçesi ile talimatlar bila ikmal iade edilmektedir. Bu husus yargılamanın uzamasına sebebiyet vermektedir. Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerin dışında Anadolu'da birçok yerde bu konuda bilirkişi temininde sıkıntı yaşanmaktadır. Büyük şehirlerdeki hâkimlerin daha çok sayıda mal rejimi davasının yargılamasını yapması sebebiyle bu konudaki en tecrübeli uzmanı bildikleri düşüncesi ile diğer taşra hâkimlerinin de bu imkândan yararlanarak davaların seyri, kararlarda isabet sağlama isteği makul görülerek talimat isteklerinin reddedilmeyip gereğinin en uygun bilirkişi seçilerek yerine getirilmesi için HSYK veya Adalet Bakanlığınca mahkemelere genelge gönderilmesi ile bu problemin çözülebileceği düşünülmektedir. 2-)Mal rejimlerinden kaynaklanan davalarda temyiz incelemesinin yapıldığı ilk daire olan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ile sonradan uygulamanın devredildiği 8. Hukuk Dairesi arasında uygulanacak zamanaşımı konusunda ihtilaf yaşanmış sonradan bu ihtilaf genel kurul kararı ile 8

aşılmaya çalışılmıştır. Ancak uygulamada birlik sağlanabilmesi için kanundaki zaman aşımına yönelik boşluğun yasal düzenleme ile giderilmesinde yarar bulunduğu öngörülmüştür. J-AİLE MAHKEMELERİNİN İŞLEYİŞİNİN HIZLANDIRILMASI YÖNÜNDE BİR KISIM ÖNERİLER: 1-Hakimlerin iş yükü altında kalıp yeterli araştırma ve inceleme yapamadıkları dikkate alınarak dosya sayısı yönünden bir kriter oluşturulması 2-Hâkimlerin konularında uzmanlaştırılması ve bu uzmanlık doğrultusunda görevlerinin sürdürülmesi yönünde yasal düzenleme yapılması veya HSYK tarafından uygulama geliştirilmesi 3-Yargıtay Dairelerinde yapılan iş bölümü değişikliklerinin gecikmeden yerel mahkemelere bildirilmesi 4-Hâkimlerin hukuki sorumlulukları nedeniyle mesleki sigorta kurumunun oluşturularak hâkimlerin güvence altına alınması 9