3. TÜRK CUMHURĠYETLERĠNDE AġIRI AKIMLARIN FAALĠYETLERĠ



Benzer belgeler
DEVRİM MUHAFIZLARI VE İRAN ELÇİLİKLERİ

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

DEMOKRATİKLEŞME VE TOPLUMSAL DAYANIŞMA AÇILIMI

Doç. Dr. MUSTAFA KĠBAROĞLU

1 İSMAİL GASPIRALI HER YIL BİR BÜYÜK TÜRK BİLGİ ŞÖLENLERİ. Mehmet Saray

ANKARA YILDIRIM BEYAZİT ÜNİVERSİTESİ SOSYALBİLİMLER ENSTİTÜSÜ Şarkiyat Araştırmaları Anabilim Dalı

2.SINIF (2013 Müfredatlar) 3. YARIYIL 4. YARIYIL

ALES PUAN TÜRÜ. Türkiye Cumhuriyeti. Uyruklu ÜNİP* SÖZEL SÖZEL Y.Lisans. Alan Dışı SÖZEL.

HİTİT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 2007 VE SONRASI MÜFREDAT PROGRAMI AKTS KODU

HER YAKAYA BİR ROZET HER ARACA BİR ÇIKARTMA

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim Öğretim Yılı 1.ve 2.Öğretim (2010 ve Sonrası) Eğitim Planları HAZIRLIK SINIFI (YILLIK)

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

PROF. DR. İRFAN AYCAN ÖZGEÇMİŞ

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

ISLAM YASASI Kısım Yasal Durum Kamu hukukunun bir kurumu

11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ İLAHİYAT PROGRAMI 2015-YAZ OKULUNDA AÇILAN DERSLER

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

Kiliseler ile yap lan Resmi Sözleflmeler ve her iki ülkede ibadet yerlerininin yap m

NE OLURSAN OL, ĠZMĠR E GEL

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Dr. Öğr. Üyesi Abbas KARAAĞAÇLI. 1. Adı Soyadı : Abbas Karaağaçlı 2. Doğum Tarihi : Unvanı : Dr. Öğr. Üyesi 4.

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim-Öğretim Yılı 1.ve 2. Öğretim Eğitim Planları

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

TOPLUMSAL CĠNSĠYETLE ĠLGĠLĠ KURAMLAR. İlknur M. Gönenç

TURKIVE'DE DINLER TARIHI

2012/4 SAYILI DÖVĠZ KAZANDIRICI HĠZMET TĠCARETĠNĠN DESTEKLENMESĠ HAKKINDA TEBLĠĞ

MARKA ŞEHİR ÇALIŞMALARINDA AVRUPA ŞEHİR ŞARTI SÖZLEŞMESİ DİKKATE ALINMALI

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

EĞĠTĠM ÖĞRETĠM YILI 8. SINIF DĠN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BĠLGĠSĠ DERSĠ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIġMA TAKVĠMĠNE GÖRE DAĞILIM ÇĠZELGESĠ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

FAKÜLTEMİZ. Fakültemizin vizyonu ise uluslararası

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

ÖZGEÇMİŞ (YÖK FORMATINDA)

Avrupa da Yerelleşen İslam

YÖNETMELİK. Siirt Üniversitesinden: SĠĠRT ÜNĠVERSĠTESĠ YABAN HAYVANLARI KORUMA, REHABĠLĠTASYON UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ YÖNETMELĠĞĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM

4. Habib-i Neccar Hz. Anma Etkinlikleri

İzmir de Doğalgaz Paneli nin Ardından

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Pediatri Bölümü nde Tedavi Gören Çocuklarla HAYAT BĠR ARMAĞANDIR PROJESĠ

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN


SPOR HUKUKU 1.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

Çarşamba İzmir Gündemi

2012/4 SAYILI DÖVĠZ KAZANDIRICI HĠZMET TĠCARETĠNĠN DESTEKLENMESĠ HAKKINDA TEBLĠĞ

SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

T.C. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİ İSLAMİ İLİMLER BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI

Dersin Optik Kodu. Ders Dur. (Z/S) Kredi AKTS. Ulus. Kredi. Dersin Optik Kodu. Kredi AKTS. Ulus. Kredi. Ders Dur. (Z/S) Dersin Adı

Medikal Turizmde Tanıtım, Pazarlama Stratejileri ve Hedef Ülkeler

BLOG ADRESİ :

HOCA AHMET YESEVİ ULUSLARARASI TÜRK-KAZAK ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK TEŞKİLAT VE İŞLEYİŞ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

T.C. GEBZE BELEDİYESİ SAĞLIK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV TANIMLARI. Karar Tarihi : 07/03/2008 Karar No: 84 Sayfa No: 1/10 BİRİNCİ BÖLÜM AMAÇ:

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

KIRGIZİSTAN DAKİ YABANCI DESTEKLİ ÜNİVERSİTELER VE DİĞER EĞİTİM KURUMLARI

TÜRK SPOR TEġKĠLATINI MEYDANA GETĠREN KURUM VE KURULUġLAR (5) DOÇ.DR.HAKAN SUNAY A.Ü.SBF

değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Tarih Saat Batı Dilleri ve Edebiyatları Yüksek Lisans 10:00. Fransız Dili ve Edebiyatı Doktora 13:00 Coğrafya Yüksek Lisans 10:00. DTCF 441 No'lu Oda

TC SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ

TEMEL ĠSLAM BĠLĠMLERĠ BÖLÜMÜ

PROF. DR. HAYDAR BAġ IN ALMIġ OLDUĞU ULUSLARARASI ÖDÜLLER

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

Müslüman kadın futbolcular Berlin'de buluştu ALMANYA...

TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM

T.C. Sağlıklı Kentler Birliği Faaliyet Raporu

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

2. YENĠ BĠR BÖLGESEL ÖRGÜTLENME MODELĠ: GÜNEYBATI ASYA BĠRLĠĞĠ

MAHALLE. Osmanlı dan günümüze

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

SAĞLIKLI ŞEHİRLER EN İYİ UYGULAMA ÖDÜLÜ / 2010

MUSTAFA KEMAL ÜNĠVERSĠTESĠ BĠLGĠSAYAR BĠLĠMLERĠ UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ YÖNETMELĠĞĠ

ANKARA ÇOCUK DOSTU ġehġr PROJESĠ UYGULAMA, GÖREV VE ÇALIġMA YÖNERGESĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM, DAYANAK VE TANIMLAR

KIRGIZİSTAN DA BARIŞ VE İSTİKRAR ÇALIŞTAYI

Dünyada servetin %99 u, nüfusun %1 ine aitmiş... Saddam ın arkasında %90 destek vardı; idam edildi... -Obama.

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Dinlerin Buluşma Noktası. Antakya

ÇAĞDAŞ İSLAMÎ AKIMLAR VE SORUNLARI Sönmez Kutlu Fecr Yayınevi, Ankara 2008, 208 s.

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 9 12 Ocak 2013

2016 YILI OCAK-HAZĠRAN DÖNEMĠ KURUMSAL MALĠ DURUM VE BEKLENTĠLER RAPORU

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DEKANLIĞI EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DERSLER KATALOĞU. Dersin Optik. Kredi AKTS. Ulus.

T.C. RECEP TAYYĠP ERDOĞAN ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TEMEL ĠSLAM BĠLĠMLERĠ ANABĠLĠM DALI YÜKSEK LĠSANS DERSLERĠ DERSĠN KODU VE ADI

Batum/GÜRCİSTAN İnşaat Teknolojileri ve Emlak Fuarı

İstanbul da Kurulan Cumhuriyetin İlk Milli Hemşirelik Okulu Kızılay Hemşirelik Lisesi

SUAT YILMAZ OKUL MÜDÜRÜ

ÇALIŞMA EKONOMİSİ KISA ÖZET

ÜCRET SİSTEMLERİ VE VERİMLİLİK YURTİÇİ KARGO

TÜRKİYE DE KOBİ UYGULAMALARI YMM. NAİL SANLI TÜRMOB GENEL BAŞKANI IFAC SMP (KOBİ UYGULAMARI) FORUMU İSTANBUL

Transkript:

3. TÜRK CUMHURĠYETLERĠNDE AġIRI AKIMLARIN FAALĠYETLERĠ 168 Prof. Dr. Kemal ATĠK, KahramanmaraĢ Sütçü Ġmam Üni. Ġlahiyat Fakültesi Dekanı Sovyetler Birliği nin dağılması sonucunda muhtelif adlarla kurulan Türk Cumhuriyetlerinde uzun yıllar görev yaptım. Bu süre içinde Azerbaycan, Dağıstan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan Türk Cumhuriyetleri nde zararlı cereyanların sistematik bir faaliyet içinde olduklarına Ģahit oldum. Gördüm ki, Sovyetler Birliği içinde Rusya nın etkisiyle Türk ten baģka adlarla isimlendirilen bu cumhuriyetlerde, Sovyetlerin istilası altında uzun yıllar yaģamalarına rağmen bu insanlar tarihine, dinine örf ve adetlerine, derin anlamı olan ulusal değerlerine, atasözlerine, bilgin ve arif kiģilerin sözlerine, geleneksel kültürlerine son derece bağlı olmakla kalmamıģlar; aynı zamanda da bu değerlerini gelecek kuģaklara taģımak için de gayret sarf etmiģlerdir. Mahmut KaĢgari nin: Halk değiģir, adet değiģmez sözü bu ülke insanlarının belleğinde yer etmekle kalmamıģ aynı zamanda onları atalarına ve geleneklerine de sımsıkı bağlamıģtır. Bunun içindir ki, bu ülkelerin gelenek ve görenekleri incelendiğinde görülür ki, onların gelenek ve görenekleri ile Anadolu Türklerinin gelenek ve göreneklerinde çok büyük benzerlikler vardır. Sovyetlerin bütün çabalarına rağmen hala bu değerler varlığını sürdürmektedir. Ancak, Sovyetler Birliği nin dağılması sonucunda muhtelif adlarla kurulan Türk Cumhuriyetlerinde dıģarıdan gelen her dinden gurupların sistematik bir faaliyet içinde oldukları da bilinmektedir. Bunlar içinde en çok dikkatimi çeken ve faaliyet alanlarını söz ve düģüncenin de ötesine taģıyan Batı emperyalizminin güdümünde çalıģan misyonerlerdir. Bunların pek çok Ģehir ve köyde ibadethane adı altında kilise ve propaganda merkezleri açtıklarına ve her yaģta taraftar bulduklarına Ģahit olursunuz. Bunların stratejisi, dinî özgürlük, dinler arası diyalog, dinî uzlaģı ve halklar arası hoģgörü gibi medeni ve masum kavramların arkasına saklanarak söz konusu ülkeleri siyasi ve ekonomik yönden sömürmektir. Bir baģka ifadeyle bunların hedefi dini bir amaç olarak kullanarak, Türk dünyası içinde dini rakipler oluģturarak Müslümanları zayıflatmak, Türk devletlerinin yeniden vücut bulmalarına mani olmak, toparlayıcı vasfı olan değerleri zayıflatarak emperyalist güçlere hizmet etmek, zemin hazırlamaktır. Zira bu misyonerler bağlı oldukları devletin istihbarat elemanları ile sıkı bir iģbirliği içindedirler ve hatta pek çoğu bir istihbarat elemanı olarak çalıģmaktadır. GeçmiĢte misyonerlik çeģitli Ģekillerde ifade edilmiģtir. Ancak bugün gelinen noktada misyonerlik, sadece Hıristiyanlığın ve Kilisenin değerlerini yayarak, insanları sadece HıristiyanlaĢtırmak değil, aynı zamanda ülkeleri ve toplumları siyasî, ekonomik ve kültürel yönden de bağımlı hale getirmektir. Misyonerler bu çalıģmalarında öncelikle Müslüman halka Müslümanları ve Ġslam ı ilkellikle suçlayarak insanların atalarının dinine olan bağlılıklarını zayıf düģürmeye çalıģmaktır. Bunu yaparken de halka, Ġslam toplumunun Ġslam ın etkisinden kurtulmadıkça geri kalmıģlıktan kurtulamayacağını telkin etmektedirler. Zihinlerde bir çeģit kargaģa yaratmak için Ġslam hakkında ortaçağ anlayıģlarının ve saldırganlıklarının bir sonucu olarak söyledikleri iddialar Ģunlardır: Ġslam, Müslüman ı hayvani içgüdülerin tutsağı olarak görür; her zaman cinselliği öne çıkarır. Kadını bir hizmetçi ve cinsel bir meta olarak görür; korkakları cehennemle tehdit eder; cesurlara cennet vaat eder; Ģiddeti, terörü, cihadı, din için insan

öldürmeyi, din egemen oluncaya kadar savaģmayı emreder. Müslüman ise, Ģiddet düģkünü, fanatik biçimde dindar, saldırgan, basit fikirli, eğitimsiz, hem komik hem korkutucu, dogmatik düģüncelere bağlı, geçmiģin ayrıntılarında takılıp kalan, son derece ham, aç gözlü, Tanrı için kan dökmeye inanan, modernliğe karģı çıkan, meskenet ve zillet içinde yaģamayı ilahi bir kader olarak telkin eder. Ġslam bir Ģiddet dinidir. Kur'an, Müslüman olmayanlara karģı savaģı emretmektedir. Kur'an'ın Allah'ı, insanları cehennemde acımasızca yakmaktadır. Hâlbuki Ġsa tüm insanlık adına çarmıha gerilmiģtir. Kur'an kaderciliği ve fakirliği telkin etmektedir. Bunun için bugün tüm Ġslam ülkeleri yani bu dinin mensupları yoksulluğun ve miskinliğin esiri olmuģlardır. Misyonerler, zihinsel bütünlüğü ve değerleri bölmeye yönelik bu gayretlerini çeģitli meslek dallarında görev alarak yürütmektedirler. Bunun için de öncelikle gittikleri ülkenin sosyal yapısını, ahlakını, örf ve âdetlerini, dinini, dilini, kültürünü, inançlarını, edebiyatını, musiki ve estetik gibi değerlerini de kullanarak emellerini gerçekleģtirmeye, ekonomik yönden güçsüz olan gençleri tuzağa düģürmeye çalıģmaktadırlar. Misyonerlerin çalıģma alanları: Evler, kurumlar, okullar, yurtlar, hastaneler, hapishaneler, yoksul kesim, deprem bölgeleri, geri kalmıģ kesimin bulunduğu mahalleler. vs. Misyonerler faaliyetlerini, özellikle gençlere yönelik yapmaktadırlar. Bunun için de onları kültürel ve eğlence aktiviteleri içine çekerek, onların gençlik ve lüks duygularına hitap ederek onları kazanmaya çalıģırlar. Mesela, gençler arasında buluģma mekânları, müziği, seyirlik Ģeyleri, keyif ve hoģ zamanları, kahveler, video klüpler, dansingler, sinemalar, bazı spor kulüpleri yanında, kitap ödünç vermeler, çocuklar için kurslar, kooperatifler, toplu taģıma olanaklarının yaratılması, yurt dıģında burslu okuma olanakları, vaatleri, vs. Amaç nedir: Misyonerler, faaliyetlerini hem Türkiye de hem de Orta Asya Türk Cumhuriyetleri nde sürdürerek gerek bölgesel gerek küresel ve gerekse enerji zenginlikleri konumu itibariyle stratejik bir konumda olan Anadolu ve Türk dünyasını HıristiyanlaĢtırarak kontrol altında tutmak; ekonomik ve siyasi yönden bağımlı hale getirmektir. Onlar, Ġslam medeniyetinin geçmiģ ve gelecekteki rolüyle ilgilenmemektedirler. Sadece küçük bir azınlık tarafından iģlenen kargaģa, Ģiddet, düģmanlık ve kıtal gibi Ġslam ın reddettiği din dıģı radikal Ġslamcıların kullandıkları materyallere ve eylemlere bakarak Ġslam ı ve Müslümanları Yargılama, suçlama ve dıģlamaya yönelik faaliyetlerini sürdürmektedirler. 3.1. Vahhabiler Orta Asya da aģırı dini akımlardan söz edildiğinde akla ilk gelen Vahhabilerdir. Vahhabiler genellikle Saf Ġslam / Selefi Ġslam adı ile ortaya çıkmaktadırlar. Selefi iman yani Ġslam ın temel kaynağı olan Kuran, Sünnet ve Hz. Muhammed dönemindeki ilk Ġslam toplumuna dönüģü öngördüklerini söyleyerek saf ve temiz inançlı insanların zihinlerini çelerek taraftar toplamaktadırlar. Aslında Vahhabiliğin amacı sosyal, dini ve siyasi Arap-Ġslam hareketini idealize etmektir. Vahhabiler, her zaman için siyasal Ġslam a karģı dinsel tebliği ve özellikle tasavvufa( evliya mezarlarına, türbelere, tarihi Ģahsiyetlere, insanlık sevgisine,) Ġslam düģüncesine, felsefeye, düģünce özgürlüğüne, kadın erkek eģitliğine karģı mücadele etmektedirler. Orta Asya halkı ise tarihi Ģahsiyetlere, atalarının mezarlarına ve evliya kültüne son derece bağlı insanlardır. Bunlar içinde tüm Türk dünyasını birleģtiren, bütünleģtiren Ahmed Yesevi ye son derece önemli bir Ģahsiyettir. Vahhabiler içten 169

içe Ahmet Yesevi ye karģı savaģ açmıģ durumdadırlar. Çünkü Ahmed Yesevi, insanlara samimi ve sarsılmaz iman anlayıģını, insan sevgisini, dini ve ahlaki kuralları halkın kendi diliyle ve halkın seviyesine uygun bir üslupla sunduğu için bu akide Arapların dolayısıyla Vahhabilerin iģine gelmemektedir. Ayrıca Türk dünyasında ve hatta diğer ülkelerdeki Müslümanların gönüllerinde yaģayan Ahmed Yesevi nin yetmiģ yıl süren Sovyet Komünist sisteminin aģırı baskısına rağmen unutulmaması ve hatta daha da güç kazanması hem Vahhabilerin hem de emperyalistlerin iģine gelmemektedir. Ateist sistemin yıkılması ile birlikte Orta Asya Türklerinin bu manevi Ģahsiyet etrafında birleģmesi, onun Ġslam a getirdiği yorumun, sevgi ve barıģın yeniden erkinliğe kavuģması, Kazak, Özbek, Kırgız, Türkmen ve Anadolu Türk dünyasında ve Müslümanların yüreğinde yeniden ses vermeye baģlaması ne Arap Ġslam anlayıģına ne de emperyalist güçlere yarar. 2000 yılında Kazakistan ın Çimkent ġehrinde Kuveyt Devleti tarafından açılan Arap Üniversitesi bünyesindeki ilahiyat fakültesinde okuyan Kazak öğrencileriyle yaptığım bir konuģmada Ahmed Yesevi nin ve düģüncesinin Ġslam dıģı olduğunu, Arap hocalarından böyle öğrendiklerini öğrencilerden duyduğumda çok ĢaĢırmıĢtım. Sen ta Arabistan dan gel Ahmed Yesevi nin torunlarına onun düģüncelerinin, akidesinin Ġslam ı yansıtmadığını söyle ve taraftar topla. Olacak iģ değil. Vahhabilerin özellikle Dağıstan, Çeçenistan ve Özbekistan da inģa ettikleri ve kontrolleri altında tuttukları camiler bir bakıma sosyal yardım kuruluģlarının görevini üstlenmektedirler. Buralarda genellikle hayal kırıklığına uğramıģ insanlara, özellikle gençlere, demokrasi dedikleri rejimin paraya dayalı olduğunu, gösteriģli bir yaģamdan baģka bir huzur getiremediğini, aksine zenginlerin gösteriģli tüketimi ile yoksul sınıfları yan yana getirmekte olduğunu yoğun bir Ģekilde ifade etmektedirler. Vahhabistler, Ġslam dünyasının birliğinden ( ümmet ) yana olduklarını vurgulayarak onun halifelikle birlikte tekrar gerçekleģeceğini söylüyorlar. Onların öne sürdükleri tebliğler Ģu konular üzerinde yoğunlaģmaktadır: Demokrasi batı kültürüdür. Bu kültür ise insanları yozlaģtırmıģtır. Buna karģı siyasal Ġslam ın hem komünizme hem de batılı modellere uymadığını, Ģura sistemini getirdiğini, bunun da ilahi bir emir olduğunu; bunun için de Batı ile her türlü uzlaģmaya karģı çıkılması gerektiğini her fırsatta söylerler. Kravat takmaya, el sıkıģmaya, alkıģlamaya, kılık kıyafete, bir arada yaģamanın toplumsal uygulamalarından kaçınmaya teģvik ederler. Bunlar, Ġslami değerleri yüceltme adına, toplumu ve anlayıģları değiģtirmek için yöneticilerin ve seçkinlerin içine sızmak için dernekler kuruyorlar. Amaçları düģünce düzeyinde olduğu gibi örgütlenme düzeyinde de bir kopukluğun olmamasıdır. Orta Asya daki Vahhabilerin sadece Suudi destekli oldukları söylenemez. Tacikistan ve Özbekistan daki küçük gruplar ile özellikle Fergana Vadisi nde kendilerine Vahhabist diyenler de bulunmaktadır. Bu grupların dıģ güçlerin etkisinde oldukları söylendiği takdirde Suudi desteği yanında, Afgan mücahitlerin nüfuzundan da söz etmek gerekir. Bu gruplar Ġslam hukuk ve toplum düzenini gerçekleģtirmeyi amaçlıyorlar. Lâik bir toplum modelini ister komünist ister baģka bir yönetim tarzı olsun dinsizlik olarak algılıyorlar. Ġslam ın resmi temsilcilerini komünist mollalar olarak adlandırıyorlar. Orta Asya daki aģırı faaliyetler kuran, hadis ve Hz. Muhammed in sünneti hakkında çok az bilgisi olan insanlar ile iyi örgütlenmiģ cahil sûfilerden oluģmaktadır. Bunlar da radikal söylemleri bir çıkıģ noktası olarak görmekte ve bunlara sahip çıkmaktadırlar. Çünkü bu söylemlerin Kur an da zikredilmesi bu insanlar üzerinde etki yapmakta ve Allah için bu söylemler uğrunda çalıģmanın, savaģmanın dinin gereği olduğu zihinlere sokulmaktadır. Bu söylemler Ģunlardır: Cihad, savaģ, hüküm/ hakimiyet, i lay-ı kelimetullah, hilafet, ulu l-emir, Ģura, Ģeriat, 170

itaat, tevhid, küfür, hizip, mülk, ümmet-millet, taalût, caalût, dar ul-ġslam, dar ulharp v.s. Suudi Arabistan ın bu örgütlere çok sayıda Kuran göndermesi yanı sıra, çeģitli dini projeleri de finanse ettiği de bilinmektedir. Bu ülkelerdeki komünist yönetimin mirası olan pamuk mafyaları, kır ve kent yaģam standartları arasındaki uçurum, iģsizlik, genel ideolojik boģluk, onun bir sonucu olan yolunu ĢaĢırmıĢlık siyasal Ġslam ın geliģmesinde dıģ kaynaklı örgüt ve hareketlerin nüfuzundan daha etkilidir. Orta Asya da halkın politikaya olan ilgisizliği ve Gorbaçov ve sonrası yenilenme hareketinin bu ülkelerde fazla etkili olamaması, her geçen sürede hoģnutsuzluğun ve yoksulluğun artması geçmiģi arar hale getirmiģtir. ĠĢte bu ortam aģırı dini akımların geliģmesini desteklemiģtir. Orta Asya da var olan Ġslami DiriliĢ (IPV) Partisi, 1990 de kurulduğunda, tüzüğünde Müslüman cumhuriyetleri içeren bir birlik partisi olacağı belirtilmiģti. Parti yönetimi, daha çok Kafkasyalı Müslümanlardan oluģmasına rağmen parti, baģta Tacikistan ve Özbekistan olmak üzere Orta Asya da etkindir. Bu siyasal partinin tekliği Ģu Ģekilde ifade edilir: La hizbe illa hizballah, Allah ın partisinden baģka parti yoktur. Vahhabiler gibi bunların yandaģları da daha çok Fergana Vadisi yöresindedir. Faaliyet alanları ise; vaaz ve ibadet yerleri, öğrenci yurtları ile geleneksel toplumun dıģında kalan ve devletin imkânlarının ulaģamadığı yerlerde faaliyet gösterirler. Parti bu cumhuriyetlerde kurulduğunda, yerel partilerin muhalefeti ile karģılaģtı. IPV nin, Moskova da bir parti olarak resmi kayıtlara geçmesine izin verilirken, Tacikistan ın baģkenti DuĢanbe ve Özbekistan ın baģkenti TaĢkent e yasaklandılar. TaĢkent te 1991 de düzenlenen parti konferansını, yerel polis tarafından dağıtıldığı bilinmektedir. Eski Sovyetler Birliği ndeki Müslümanları denetlemek amacıyla yapılan bir giriģimden sonra bu parti Müslümanları politikaya yani siyasal Ġslama ilgi duymaya ve örgütlenmeye çağırdı. Amerikanın bu bölgeye girmesi de dini akımlar sayesinde olmuģtur dersek kimse ĢaĢmasın. Bilindiği üzere Amerikanın aģırı dini akımlar karģısındaki tutumu hep muğlâk olmuģtur. Amerikalılar Ġslamcılığı hiçbir zaman ideolojik düģman olarak görmediler. Radikallerin ayağını kaydırmak için, fundamentalist muhafazakârlığı desteklediler. Arabistan, Pakistan, Sudan örneğinde olduğu gibi. Müslüman KardeĢlerin ve bütün muhafazakâr fundamentalistlerin kültürel plandaki Batı karģıtlığını ehven-i Ģer olarak kabul ettiler, çünkü bunların her Ģeyden önce Ġran ın ve Sovyetler Birliğinin yayılmacılığına karģı engel oluģturduğu düģünülüyordu. Körfez savaģına kadar radikal Ġslamcıların geniģ kesimlerini desteklediler. Mesela; Afgan Hizb-i Ġslam örgütü 1989 a kadar Amerikalılar tarafından silahlandırıldı; Cezayirli FIS ve Tunuslu GannuĢi de aynı Ģekilde oldu. Ayrıca Suudi Arabistan, Pakistan gibi ülkelere bazı Ġslamcı gurupların yönetiminin taģeronluğunu da verdiler. Hatta Amerika kendi ülkesinde Suudi Arabistan Elçiliği bünyesinde 1982 den beri siyah Amerikalıların ĠslamlaĢtırılması için bir Ġslami ĠĢler Bölümü nün faaliyetini yürütmektedir. Ayrıca bu bölüm Amerika daki çeģitli Ġslami örgütler arasındaki temasları da sağlamaktadır ( Bkz., Olıvıer Roy, Siyasal Ġslamın Ġflası, terc. C. Akalın, s.174) Amerika Ģimdi de Orta Asya da Ġslamcı gurupların taģaronluğunu yapmak için hem Türkiye den hem de diğer Ġslam ülkelerinden cemaatler/güçler oluģturmaktadır. Bu konuyu değerlendiren Türk-Kazak Üniversitesi Hoca Ahmed Yesevi Üniversitesi öğretim üyelerinden, ismi bizde mahfuz olan bir akademisyen konuyla ilgili olarak 2001 yılında Ģu değerlendirmeyi yapmıģtı: Avrasya coğrafyasında Vahhabilik bir Rus politikası olmuģtur. Temel amaçları Anadolu Türklüğü ile DıĢ Türkler arasındaki kültürel bağı kesmektir. 171

Ayrıca Türk Cumhuriyetlerindeki üniversitelerin çoğunda Arap Dili Bölümleri açılmıģtır. Azarbaycan Devlet Üniversitesi bünyesinde ġıgistani Fakültesi vardır. Bu fakültede Arapça eğitimi yapılır. Sovyet döneminde en çok ilgi gören fakülte imiģ. Çünkü burayı bitiren öğrenciler Orta doğuya özellikle Sovyetlerin siyasi yönden en etkili olduğu yerler olan Mısır, Irak, Suriye, Libya gibi ülkelere gönderilirmiģ. Temel amaç, hem oralara sosyalist sistemi taģımak hem de halkın meylini Anadolu dan Araplara kaydırmaktır. Ayrıca bu Müslüman ülkelerin geri kalıģını ve buna sebep olanın da kendilerince Ġslam Dini olduğunu zihinlere enjekte etmektir. Özetleyecek olursak: Diğer Müslüman ülkelerde siyasal islamın/radikalizmin geliģmesine elveriģli olan koģullar bu ülkelerde de büyük ölçüde var ve bu ortamdan yararlanmak isteyen güçler de çalıģmalarını sürdürmektedirler. Bilim ve irfanı günden güne gerileten, eskiye tutunup yeniyi hor gören, Ġslam'ın, bir Ģiddet ve savaģ dini olarak takdim edilmesine neden olan Vahhabilerin ve diğer fundamentalistlerin hem Ġslam'ın güler yüzüne zarar verdiklerine, hem de misyonerlerin ekmeğine yağ sürdüklerine Türk Cumhuriyetleri'nde pek çok kez Ģahit oldum. Ayrıca Türkiye'den Türk Cumhuriyetleri'ne gidip oralarda Türk kimliğini örtbas ederek cemaat kimliğini öne çıkaran ve insanları Ģu cemaatin adamı bu cemaatin adamı diye fırkalara ayıran bir takım insanların hizmet yerine ayrımcılık yarattıklarına da Ģahit oldum. Dine söyletilen radikal söylemlerin ve Ģiddet eylemlerinin neden meydana geldiğine, radikal eylemcilerin, ölmeyi, öldürmeyi neden istediklerine yönelik pek çok soru ile karģılaģtım. Bu bağlamda Ģiddet ve din içerikli söylemlerin bu coğrafyada gittikçe çoğaldığını gördüm. Bu görünümden çok rahatsız olan pek çok insanın sitemlerine muhatap oldum. Bu bağlamda 1994 yılında Azerbaycan-ġeki Ġline bir konferans için gittiğimde oranın eģrafından olan merhum Hacı Refik Bey'in bana söylemiģ olduğu Ģu sözlerini çok anlamlı bulmuģtum: "Türkiye'den buralara kadar gelip, biz kardeģlerinize, bize unutturulan dinimizi hem fakültenizde hem de verdiğiniz konferanslarla anlatıyorsunuz. Sizlerden baģkaları da gelip anlatıyorlar. Ne olur Ġslam'ı duru, berrak olarak sunun. Ġran dan, Arabistan dan ve Türkiye den farklı cemaatlere ve mezheplere mensup din adamları geliyor, Bunlar, kendi cemaatine, kendi mezhebine mensup olanların kurtuluģa ereceğini söylüyorlar, bu da hem bizleri üzüyor hem de misyonerlerin/emperyalistlerin iģine yarıyor. GeçmiĢte bu halk Sünni-ġii çekiģmesini yaģadı. ġiiler okullarına Ali Okulu, Sünniler de Ömer okulu adını vererek daha küçük yaģtaki yavrularımızın zihinlerini karıģtırdılar. GeçmiĢten gelen Sünni-ġii kavgası bizleri bitirdi. Komünizm geldi, bu adları kaldırdı. Kaldırırken de bakın din sizi ne hale getirdi? Okullarınızı, çocuklarınızın zihinlerini bile böldü, parçaladı, dedi; dedi ama o da dini afyon olarak gösterdi. Sizlerden rica ediyoruz, bizleri geçmiģin teferruatı içinde boğmayın. Allah bir, Muhammed hak, bundan sonra da dürüst olarak yaģamak, insanlara, topluma ve Yaratıcıya karģı görevlerimizi yerine getirmek, çalıģmak, verimli olmak, barıģ içinde yaģamak, biz bunları istiyoruz. 172