Emrah KAYA. Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı

Benzer belgeler
ĐBN MEYMÛN DA TANRI-ÂLEM ĐLĐŞKĐSĐ Hüseyin Karaman, Karadeniz Basın Yayın, Rize 2007, 261 s.

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 1. BÖLÜM İSLÂM FELSEFESİNE GİRİŞ

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 10 (2016), ss

Ýslâm Ahlak Teorileri (Ethical Theories in Islam)

Sultantepe Mah. Cumhuriyet Cad. Fısatıkağacı İş Merkezi, No 39/1, Üsküdar İstanbul

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

Emine Öğük, Mâturidi nin Düşünce Sisteminde Şer-Hikmet İlişkisi, 268 Sayfa, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2010.

Yazılı Ödeviniz Hakkında Kendinize Sormanız Gereken Bazı Sorular

İBN RÜŞD PSİKOLOJİSİ -Fizikten Metafiziğe İbn Rüşd ün İnsan Tasavvuru- Atilla ARKAN, İz yay. 376 s. Sadi YILMAZ

Aristoteles (M.Ö ) Felsefesi

FELSEFENİN TEMEL MESELELERİ* Çev. Mahmut Kaya

İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya. ISBN sayfa, 45 TL.

Güzel Bir Kitap: 'İslam Estetiği'

görüşüyle Maturidi'den ayrılmış olmaktadır. Zira Maturidi, Allah'ın bir ilim

Mehmet Zahit Tiryaki *

Aristo Metafiziği ile Gazali Metafiziğinin Karşılaştırılması- SH. Bolay.Kültür Bak. Yay s.40-46

Tanrının Varlığına İlişkin Argümanlar Atölye Çalışması (20-21 Mayıs 2011)

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

Salih Günaydın * Osman Demir. Kelâmda Nedensellik: İlk Dönem Kelâmcılarında Tabiat ve İnsan. İstanbul: Klasik, sayfa. ISBN:

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes. Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü Ders: 03/10/2016

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

İSLÂM FELSEFESİ. TARİH ve PROBLEMLER. editör M. Cüneyt Kaya

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

Beytulhikme An International Journal of Philosophy ISSN: Volume Issue 1 June 2013 Kitap Tanıtımı / Book Review

Sempozyum Onursal Başkanı Prof. Dr. Cemil ÇELİK. Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Saffet SANCAKLI

Editörler Prof.Dr. İsmail Erdoğan / Yrd.Doç.Dr. Enver Demirpolat İSLAM FELSEFESİ

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

insan toplum Değerlendirmeler

AKIL VE İNANÇ: Din Felsefesine Giriş M. Peterson vd., trc: Rahim ACAR, Küre Yayınları, İstanbul 2006, 458 s. Zeynep KORKMAZ *

KAİNATTA DÜZENDEN DÜZENE

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

İBN SİNA'NIN BİLİMLER SINIFLAMASI

ÖZGEÇMİŞ KİŞİSEL BİLGİLER. Murat DEMİRKOL. Doç. Dr. (Assoc. Prof. Dr.) Reşadiye-Tokat/1969.

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Aydın Topaloğlu. Bertrand Russell da Ahlâk Felsefesi. Osman Elmalı. İstanbul: Ataç Yayınları, sayfa.

KİTAP İNCELEMESİ SİSTEMATİK FELSEFE BAĞLAMINDA PLATON ARİSTOTELES KARŞILAŞTIRMASI. Prof. Dr. Arslan Topakkaya, İstanbul, Nobel Yay. 2013, 310 s.

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İMAMİYYE NİN İMAMET NAZARİYESİNİN TEŞEKKÜL SÜRECİ Metin BOZAN İSAM Yayınları, İstanbul 2009, 272 s. Harun TÜRKOĞLU

KOZMOLOJİK DEVİR 1 MİLET MEKTEBİ, PYTAGORASÇILIK Milet Mektebi

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ BÖLÜM DİN FELSEFESİ /...13 Mehmet Sait Reçber

Evrenin yaratılışına, Big Bang teorisine, Risale-i Nur nasıl bir açıklık getirmiştir?

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

Editörler Prof.Dr. İsmail Erdoğan / Dr. Öğr. Üyesi Enver Demirpolat İSLAM FELSEFESİ

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

HLM ye göre İÇ HUZURU

Oryantalistlerin Hadisleri Tarihlendirme Yaklaşımları

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Giriş. Eş ari nin İnsan Fiilleri Doktrini67. Mohammed Yusoff Hussain68** Çev.: Hamdi GÜNDOĞAR69

EŞ ARİ NİN ALLAH IN VARLIĞI VE SIFATLARI HAKKINDA KULLANDIĞI BAZI ARGÜMANLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ. Doç. Dr. Halife KESKİN*

İlâhî İsimler Teorisi: Allah-İnsan İlişkisi Abdullah Kartal İstanbul: Hayy Kitap, 2009, 256 sayfa.

İnsan Hürriyeti Human Freedom

Nefsini Bilen Rabbini Bilir

Bağdat Cad. No:108/B D:26 Fenerbahçe Kadıköy İSTANBUL. : Bilirkişi 2. Ek Rapor ve Ayrık 2. Ek Rapora Karşı Beyanlarımızdan İbarettir.

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

İBN SİNA FELSEFESİNDE METAFİZİK BİLGİNİN İMKÂNI SORUNU. Ömer Türker, İstanbul: İsam Yayınları, 2010, 272 s.

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

Metafizik (Tanrı-bilim) ve Kelam Arasındaki Fark Üzerine*

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans İLAHİYAT ERCİYES Üniversitesi Y. Lisans Sosyal Bilimler Enstitüsü ANKARA Üniversitesi 1989

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

Editör Doç. Dr. Rıfat Atay DİN FELSEFESİ

İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve İlkelerinin Açıklanması

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

V. Descartes ve Kartezyen Felsefe

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

ilgi ve dikkati zorunlu kılmaktadır. Tarihte felsefî bütünlüğü kurulmamış, epistemolojik, etik, estetik ve metafizik boyutları düşünülmemiş hiçbir

Goldziher. Goldziher ve Hadis. Hadis. Hüseyin AKGÜN. Hüseyin AKGÜN Goldziher ve Hadis. Hüseyin AKGÜN

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

İllet bir zihin alışkanlığı: Genellemecilik Perşembe, 28 Kasım :18

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YARATMA. Prof.Dr.Şaban Ali Düzgün 1. Kur an ın Yaratmaya İlişkin Ana Kavramları

İslam Felsefesi ve İsimlendirme Meselesi

Aristo Metafiziği ile Gazali Metafiziğinin Karşılaştırılması- SH. Bolay.Kültür Bak. Yay s.46-53

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

Abdurrahman Aliy, Teolog Filozof F.D.E. Schleiermacher: Yaşamı Eserleri Felsefesi, Ankara: Elis Yayınları, 2011, 284 s. ISBN:

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

Mitlerin Sınıflandırılması DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir.

İSLÂM ÖNCESİ FELSEFEDE VE İSLÂM FELSEFESİNDE ESKATOLOJİYE YÖNELİK BAZI TEMEL GÖRÜŞLER

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Transkript:

Ebû Bekir Zekeriyyâ er-râzî nin Felsefî Görüşleri: İlâhiyyât (Metafizik) ve Tabîiyyât (Doğa Felsefesi), Turgut Akyüz, İstanbul: Ravza Yayınları, 2017, 255 s. Emrah KAYA Ebû Bekir Zekeriyyâ er-râzî İslam düşünce tarihinde Tanrı ile beraber dört ezelî ilkenin var olduğunu iddia etmesi sebebiyle mülhit yaftasına maruz kalmış bir filozoftur. Olumsuz şöhretinden dolayı Râzî, felsefî anlamda kendi ekolünü oluşturamamış ve onun eserleri yeterince incelenmemiştir. Râzî hakkında yapılan çalışmaların diğer İslam filozofları ile ilgili yapılan çalışmalara nazaran oldukça az olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle incelemeye çalışacağımız bu kitabın son derece önemli bir ihtiyacı karşılamaya hizmet ettiği kanaatindeyiz. Râzî denilince akla gelen beş ezelî ilke düşüncesinin bir bütün halinde ve detaylı bir şekilde ele alınıyor olması, hem birincil kaynaklardan hem de ikincil kaynaklardan mümkün olduğunca istifade edilmiş olması kitaba ayrıca değer katmaktadır. Yazar, kitabı iki ana bölüm halinde yazmıştır. Birinci bölüm Beş Ontolojik İlke yi konu edinirken ikinci bölüm, Metafizik Açıdan Âlem ve İnsan ı konu edinmektedir. Râzî metafizik görüşlerini ortaya koyarken Aristoteles ve takipçilerini, Yeni Eflâtuncuları ve Mutezile kelâmcılarını hedef almıştır. Yazar, Râzî nin Aristotelesçilere ve Yeni Eflâtunculara dinî kaygılar ile karşı çıktığını ve bu amaç doğrultusunda âlemin hâdis oluşunu savunduğunu ve Bârî nin ilim, irade ve kudret sahibi olduğunu vurguladığını ifade etmektedir. Yazara göre Aristotelesçi ve Yeni Eflâtuncu filozoflar Tanrı ile âlemi birbirine karıştırmışken; kelâmcılar Tanrı ile âlemin arasını mutlak surette ayırmıştır. Râzî nin ulaşmak istediği metafizik anlayış ise bu iki yaklaşım arasında orta yolu temsil eder. Ona göre Bârî ile sonradan yaratılanlar birbirinden ayrılmalıdır; fakat aynı zamanda kelâmcıların yaptığı gibi Bârî ile sonradan yaratılanların bağı yok sayılmamalıdır. Kitabın ilk bölümünde beş ontolojik ilke hiyerarşik bir sıraya göre ele alınmıştır: Bârî, Nefs, Heyûlâ, Halâ ve Dehr. Bârî Râzî nin tüm metafizik sisteminin en önemli unsurudur. Dolayısıyla fizikten yola çıkıldığında da ulaşılabilecek en zirve noktadır. Yazar Bârî kavramını detaylı bir şekilde ele alırken öncelikle neden bu kavramın tercih edildiğine yönelik izahlar yapmaktadır. Fakat Bârî kelimesine yönelik izahlar yaparken Hâlık ve Bârî kelimelerinin Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı (emrahkaya@sakarya.edu.tr) DOI: http://dx.doi.org/10.17335/sakaifd.337547 Geliş T. / Received Date: 11/09/2017 Kabul T. / Accepted Date: 25/09/2017

226 Emrah KAYA kelâmcılar tarafından farklı anlamlarda anlaşıldığını söylemekle yetinmiştir. Bu iki kelimenin bir paragraf ile dahi olsa karşılaştırmalı izahının yapılması hem konunun netliği hem de âlemin yaratılışı meselesini aydınlatması açısından faydalı olacaktı. Çünkü yazarın dipnotta da belirttiği üzere, Bekir Topaloğlu nun Hâlık kelimesine Kur an da yoktan yaratan anlamı verilemeyeceğine dair düşüncesi bilinmektedir. Kaldı ki bu düşünce oldukça yaygındır. Yine Bârî nin âlemi halketmesi de Râzî nin düşüncesi olarak aktarılır. (s. 36) Kelâmcıların halk kelimesine yoktan yaratma anlamı vermesi gibi Râzî de halk kelimesini yoktan yaratma olarak kabul etmektedir. Bu sonuca bizi ulaştıran saik Râzî nin tanrısının yoktan yaratan Hâlık tan ziyade düzenleyici olan Bârî olduğu yönündeki vurgudur. Râzî nin Allah-âlem ilişkisi söz konusu olunca Eflâtun un Demiurgos u ile paralel olarak düzenleyici tanrı anlamında olduğunu düşündüğü için Bârî kelimesini kullandığını anlıyoruz. (s. 35-38) Hâlbuki Bârî nin (düzenleyen - var olan maddeye suret veren tanrı) halketmesi (yoktan yaratması) anlamsız olacağına göre halk kelimesinin de yoktan yaratma değil bir şeyden başka bir şeyi yaratma anlamında olması gerekir. Kanaatimizce kitapta Hâlık, Bârî, yoktan yaratma ve var olan bir şeyden başka bir şeyi yaratma gibi kavramların daha sistemli bir şekilde ortaya konulması ve Râzî nin Hâlık kelimesi yerine ısrarla Bârî kelimesini tercih etmesinin nedeninin daha açık seçik bir izahının yapılması gerekirdi. Bu noktada yazar da Râzî nin Hâlık yerine Bârî ismini ısrarla kullanmasının nedeninin sorulmasını yerinde bulmaktadır. (s. 34) Eğer Hâlık, yoktan yaratan ise Eflâtun un Demiurgos unu örnek alan bir kimse Bârî nin aynı zamanda Hâlık olduğunu nasıl iddia eder? Eğer Hâlık, bir şeyden başka bir şey yaratan ise Râzî kendi düşüncesine de uygun düşen bu terim yerine neden ısrarla Bârî kelimesini kullanır? Kanaatimizce bu kısım daha net bir şekilde ortaya konulabilirdi. Bârî nin varlığını konu edinen kısımda ise yazar, Râzî nin asıl amacının dehrî ve tabiatçı filozoflara cevap vermek olduğunu belirtiyor. Dehrîler Bârî yi inkâr edenler iken tabiatçılar Allah ın varlığını kabul etmekle beraber kıyamete, ahirete ve dirilişe iman etmeyen deistler olarak tasvir edilmiştir. (s. 38-44) Empedokles in tabiatçı; Aristoteles ve Galen in dehrî olduğunu düşünen Râzî ye göre bu iki grubun ortak özelliği maddenin arkasında maddî olmayan mânevî bir gücün olduğunu inkâr etmeleridir. Bunların aksine Râzî ise Bârî nin varlığını ispat etmek ve O nu inkâr edenlere cevap vermek için kozmolojik deliller ile âlemdeki ahenk ve gayeye dikkat çeker ve bunların ancak ilim, hikmet, irade, hayat ve kudret sahibi bir yaratıcı tarafından ortaya konulabileceğini belirtir. Yazar, tabiatçı ve dehrî düşüncelerin yanlışlığına dair öne sürülen argümanlara yer verdiği kısımlarda Râzî nin Bârî yi nasıl temellendirmeye çalıştığını anlatmaktadır. Journal of Sakarya University Faculty of Theology (SAUIFD), Volume: XIX, Issue: 36 (December 2017)

Ebû Bekir Zekeriyyâ er-râzî nin Felsefî Görüşleri 227 Yazar, Bârî nin yaratan ve etkin (fâil) olduğunu, tek ve hayat sahibi olduğunu, hikmet, ilim, irade sahibi olduğunu, âlemi yaratmasının O nun merhameti, iyiliği ve cömertliği ile gerçekleştiğini ve güç ve mülk sahibi olduğunu ifade ederek Râzî nin Bârî yi nasıl tanımladığını açıklamaya çalışmıştır. (s. 44-51) Ona göre Râzî, Bârî kavramını anlamlandırırken eleştirilerinin merkezine Aristoteles i ve onun takipçilerini koyar. Onların tabiata yüklediği sıfatların aslında Bârî Teâlâ nın sıfatları olması gerektiğini düşünen Râzî nin Bârî kavramına yüklediği anlam üzerinde Eflâtun un büyük etkisinin olduğu da görülebilmektedir. (s. 50-53) Daha sonrasında Râzî nin beş ontolojik ilkesinden ikincisi olan Nefs kavramına geçilmektedir. Nefs; insan nefsi, insan, zat, tabiattaki hayatın kaynağı olan şey gibi anlamlarda kullanılsa da beş ilke bağlamında ele alınan nefs, cüz î nefsler veya insan nefsi değil; tabiattan önce var olan ve tabiatı idare eden ayrıca tabiattaki tüm canlılığın kaynağı olan Küllî Nefs tir. (s. 55) Eflâtuncu bir yaklaşımı takip eden Râzî ye göre bu nefs âlemden önce vardır. Nefs in özelliklerini gayet anlaşılır bir biçimde sıralayan yazar, Râzî nin, tabiatın cansız olmasına karşın tabiatta canlıların bulunması gerçeğinden hareketle canlılığın kaynağının cansız olan tabiat olamayacağını ifade ederek Nefs in âlemdeki hayatın ve beşerî ruhların kaynağı olduğu sonucuna ulaştığını belirtir. (s. 57) Nefs, âlemin hem yaratılış sebebi hem de âlemdeki kötülüğün nedenidir. Kötülük, Nefs in Mutlak Maddeye (Heyûlâ) meyletmesi ve ona istediği şekli verememesi sonucunda ortaya çıkan kaosu ifade etmektedir. Bu kaos Nefs in cahilliğinden, arzu ve istek sahibi olmasından kaynaklanmaktadır. Nefs-kötülük ilişkisi bağlamında yazar, kötülük problemi ve Mecûsîlerdeki düalist yaklaşım ilişkisine dikkat çekerek Râzî nin farklı bir yol izlediğini belirtmektedir. Râzî ye göre Nefs, Bârî nin yaratması ile Heyûlâ arasında aracı konumdadır. (s. 66) Yazarın değindiği önemli hususlardan birisi de Râzî nin Eflâtuncu çizgisinin bir gereği olarak düzenleyici Tanrı düşüncesinin Aristoteles ve takipçilerinin yaklaşımından farklı olduğudur. Bu farklılığı Râzî nin Nefs e yüklediği misyon ile Aristotelesçilerin Akl a yüklediği misyon üzerinden takip etmek mümkündür. Râzî nin hiyerarşisinde Bârî den sonra Nefs vardır ve o, alemdeki kötülüğün (kaos) sorumlusudur. Daha sonrasında ise hatasını anlaması için Bârî tarafından Nefs e akıl bahşedilmiştir. Fakat kaos anlayışı Aristotelesçilerde olmadığı için kaos çıkaracak bir şeye ve kaosu sonlandıracak düzenleyiciye de ihtiyaç yoktur. Bu nedenle Aristotelesçilerin hiyerarşisinde Tanrı dan hemen sonra Akıl gelir ve daha sonra nefs söz konusu olmaktadır. Burada her ne kadar Eflâtuncu izler olsa da, yazarın belirttiği üzere, Râzî nin asıl gayesi Tanrı yı dehrî ve tabiatçı filozofların düşürdüğü atıl ve pasif durumdan kurtarıp O na yaratma, düzen verme ve ilim sahibi olma sıfatlarını isnat edebilmektir. (s. 74-75) Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD), Cilt: XIX, Sayı: 36 (Aralık 2017)

228 Emrah KAYA Beş ontolojik ilkenin üçüncüsü Heyûlâ dır. Heyûlâ nın ademin zıttı anlamında var olmak, ezelî ve ebedî olmak, bilfiil gayri cismânî cevher olmak, cansız ve pasif olmak gibi özelliklerinin olduğu belirtilmektedir. Yazar, bu kısımda Heyûlâ nın varlığının delillerine, ezelî olup olmadığına yönelik izahlara, mahiyeti ve özelliklerine geniş yer vermektedir. Yazara göre Râzî nin eserlerinde Heyûlâ nın varlığını ispata yönelik doğrudan ifadeler olmasa da Râzî nin Galen e yazdığı reddiyeye ve bazı ikincil kaynaklara dayanarak böyle bir ispatı yapmak mümkündür. Âlemin hâdis (bir başka şeyden yaratılmış olması), âlemin yaratılış sebebinin Nefs in Heyûlâ ya meyletmesi, varlığın maddî (veya mahsüs) bir yönünün olması ve yoktan yaratmanın imkânsız veya hikmete aykırı olması gibi önermelere dayanarak Râzî düşüncesinde Heyûlâ nın varlığı ispatlanmaya çalışılmaktadır. Burada altı çizilmesi gereken noktalardan birisi yazarın üç madde ile Râzî düşüncesinde yoktan yaratmanın neden imkânsız olduğunu özetlemesidir. Bu üç maddenin birincisi; yoktan, doğrudan, bir kerede ve düzensiz yaratmak yerine hikmetli, düzenli ve bir sistem dâhilinde suret vererek yaratmak Bârî nin şanına daha lâyıktır. İkincisi; varlıktan önce yokluğun (adem) olması Bârî nin yaratma sıfatında eksiklik oluşturur. Üçüncüsü; yoktan yaratma insan aklı tarafından idrak edilemez. (s. 95) Yazar, ikinci maddenin gerekçelerini kitabın Bârî nin Sıfatları kısmında izah ettiğini ifade ediyor. Fakat bu kısımdaki ifadeler izah kabilinden değildir ve tatmin edici görünmemektedir. Söz konusu kısımda ezelî Bârî nin yaratma sıfatının da ezelî olduğu, fakat ezelde, yani âlemin ihdâsından önce, O nun herhangi bir şey yaratmadığı ve yaratma sıfatının âlem ile beraber tecellî ettiği ifade ediliyor. (s. 45-46) O halde varlıktan önce yokluğun olmasının, yaratma sıfatı âlem ile tecelli eden/aktif hale gelen (bir) Bârî nin yaratma sıfatında nasıl bir eksikliğe sebep olacağı izah edilmeliydi. Âlemden önce yaratmayan Bârî nin yaratmama anının (henüz yaratma sıfatı tecellî etmiş değil) varlığa veya yokluğa denk gelmesi ne gibi bir fark oluşturmaktadır? Nihayetinde Râzî ye göre, Bârî nin yaratma sıfatı âlemin ezelî olan Heyûlâ dan yaratılması ile tecellî etmiştir. O, Heyûlâ nın ezelî oluşunu da teselsülün ve yoktan yaratmanın imkânsızlığına dayandırmaktadır. Bir diğer ilke olan Halâ (Mutlak Mekân) kitabın önemli bölümlerinden birisini oluşturmaktadır. Cisimden ve yer tutan cevherden bağımsız olan bu Küllî veya Mutlak Mekân, ezelî olan Heyûlâ nın mütemekkin olduğu yer olarak ifade edilmektedir. Ayrıca Halâ, âlemin meydana gelişinin gerçekleştiği mahaldir. (s. 123) Yazar hareketin imkânı, insan zihninde mekân algısının cisim algısından önce olması gibi çeşitli argümanlar vasıtasıyla Râzî perspektifinden Halâ nın varlığını ispatlama yoluna gitmiştir. Ezelî olan Halâ hâdis olan âlemden önce mevcuttur. Zira Halâ âlemi kuşatan mekândır. Bununla beraber Halâ, âlemdeki mekânın, yani izafî mekânın da kaynağıdır. Diğer bir Journal of Sakarya University Faculty of Theology (SAUIFD), Volume: XIX, Issue: 36 (December 2017)

Ebû Bekir Zekeriyyâ er-râzî nin Felsefî Görüşleri 229 ifadeyle izafî mekânın sebebi Halâ dır. Yazar Halâ nın basit bir cevher olduğunu, bilfiil ve gerçek varlık sahibi olduğunu, Heyûlâyı, âlemi ve felekleri kuşatan gayri cismânî ve sonsuz bir mekân olduğunu, cansız, ne fail ne de pasif olduğunu da Halâ nın diğer özellikleri olarak sıralamaktadır. Yazara göre Râzî, Halâ anlayışıyla hem Yunan filozoflarından hem de kelâmcılardan ayrılmaktadır. Demokritos ve Epikür gibi materyalist filozoflar Halâ nın sonsuzluğunu kabul etmelerine rağmen Halâ nın varlığını, âlemin varlığının başlangıcının olduğunu inkâr etmek için bir delil olarak kullanmışlardır. Bu noktada Râzî bu filozoflardan ayrılmaktadır. Aynı zamanda Râzî, Halâ yı mutlak ezelî bir ilke olarak görmeyen Eflâtun dan da ayrılmaktadır. (s. 138) Beş ontolojik ilkenin sonuncusu olarak Dehr (müddet) de kitapta incelenmiştir. Yazarın açıkça ifade ettiği gibi Râzî nin Dehr e dair görüşlerini ikincil kaynaklar vasıtasıyla öğrenebiliyoruz. Kitabın diğer bölümlerinde de olduğu gibi konunun maddeler halinde sıralanmış olması okuyucu için çok faydalı bir yöntemdir. Lakin konunun karmaşık oluşu ve Râzî nin düşüncelerine ikincil kaynaklar ile ulaşılıyor oluşu, kitaptaki ifadelerin de yeterince net olmamasına neden olmaktadır. Dehr ile kastedilen şey izafî zaman olarak adlandırılan zaman boyutundan tamamen farklı bir zamansal boyut mu; yoksa cismin hareketine bağlı olarak saat, gün, hafta, ay ve yıl gibi izafî isimlendirilme ile farklıymış gibi görünen fakat hakikatte tek ve aynı olan bir zamansal boyut mu? Bizi bu sorgulamaya iten, yazarın dün Cumartesi idi derken; biz Mutlak Zaman olan Dehr den değil; Dehr in sayımından ibaret olan zamandan bahsediyoruz (s. 151) ifadesi ile Râzî ( ) Dehr in sonsuz olması hasebiyle; sayılabilen bir şeyin sonlu olması gerektiğinden Dehr in sayılmasının mümkün olamayacağını savunmuştur (s. 154) ifadesini beraber kullanmış olmasıdır. Birinci cümleden Dehr in asıl olan zamansal boyutu ifade ettiği ve bu zamansal boyutun gün ile izafî olarak sayıldığı anlaşılabilir. İkinci cümle ile de Dehr in ve gün, ay, yıl gibi zamansal ifadeler ile kastedilenin iki ayrı zamansal boyut olduğu anlaşılabilir. Burada Aristotelesçi zaman anlayışına itiraz edildiği aşikârdır. Fakat bu anlayışta karşı çıkılan, zamanın sadece hareketin sayımından ortaya çıkan gün, ay, yıl gibi izafî olgulara indirgenmesi mi; yoksa Dehr in farklı bir zamansal boyut olarak kabul edilmemesi midir? Zira her iki tür kavrayış da yazarın ifadelerinden çıkarılabilmektedir. Sonuç olarak yazar kitabın birinci kısmında ele aldığı beş ontolojik ilkeyi, bu ilkelerin birbirleri ile olan ilişkilerini detaylı bir şekilde ortaya koymuştur. Ezelî olan beş ilke Râzî ye göre zihinde kurgulanan varlıklar değildir. Aksine, onların bizatihi gerçekliği söz konusudur. Yazarın bu kısmın sonuna koyduğu tablolar da okuyucunun ilkeleri bir arada görüp değerlendirebilmesi adına büyük fayda sağlayacaktır. (s. 169-175) Ayrıca yazarın meseleleri maddeler halinde sıralaması ve her bir ontolojik ilkeyi hiyerarşide üstte bulunan ilkeler ile beraber incelemesi okuyucu için önemli bir kolaylıktır. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD), Cilt: XIX, Sayı: 36 (Aralık 2017)

230 Emrah KAYA Kitabın birinci bölümüne göre çok daha kısa tutulan ikinci bölüm Metafizik Açıdan Âlem ve İnsan a gelince, yazar hemen başlangıçta isabetli bir şekilde Râzî nin âlem anlayışında mevcut olan Eflâtun izlerine dikkati çekmektedir. Râzî nin, Bârî dışındaki her şey olarak nitelenen âlem anlayışını savunmadığını, Bârî nin dışında dört ezelî ilkenin olduğunu, fakat bu ezelî ilkelerin âleme de dâhil olmadığını ifade etmektedir. Bu anlayış, yazara göre, temelde Eflâtun un İlâhî ve Tabiî âlem ayrımına dayanmaktadır. Tabiî âlem Bârî tarafından, sonradan, yoktan değil var olan bir başka ezelî şeyden yaratılmıştır. (s. 182) Âlemin sonradan yaratılmış olduğuna (hâdis) ve irade sahibi bir Bârî ye inanması nedeniyle Râzî nin hem Yeni Eflâtuncu sudur nazariyesine hem de âlemin ezelî olduğunu savunan Aristotelesçilere karşı olduğunu söylemek mümkündür. Zaten yazar daha önce Nefs bahsinde de sudur nazariyesindeki Akıl yerine Râzî nin Nefs i koyduğunu söyleyerek bu karşı oluşa işaret etmişti. Âlemin yapısı üzerinde de duran yazar cevher, araz, dört unsur, zaman, mekân, hareket ve atom kavramlarına açıklık getirmiş ve bunların arasındaki iletişim-etkileşimi, âlemin ortaya çıkışında atomların, Heyûlâ nın ve Halâ nın rolünü izah etmeye çalışmıştır. Râzî her ne kadar atomcu anlayışı savunsa da yazara göre atomların bir araya gelip ayrılması, düzenli hareketleri ve cisimlerin ortaya çıkmalarındaki rolleri rastlantı ile değil irade sahibi Bârî ile izah edilir. Bu arada, yaratılışın seyrini açıklamak için tasarlanan tablonun, yazıların aksine, açıklayıcı olduğunu söylemek oldukça zordur. (s. 190) Âlemin yaratılışı söz konusu olunca insan kavramı da önemli bir yer işgal etmektedir. Yazara göre Râzî nin yaratılış teorisinde insan, âlemin son yaratılan, en önemli ve en mükemmel parçasıdır. Bu, insanda beş ilkenin tek tek farklı şekillerde tecellî etmesine bağlanır. Bârî den akıl, irade, ilim; Nefs ten hayat; Heyûlâ ve Halâ dan cismânîlik; Dehr den zihnimizdeki zaman algısı alınmıştır. Ayrıca bedenen olmasa da nefs olarak insan ezelîdir ve bu özelliği de Dehr den almaktadır. (s. 204) Ayrıca yazar, insan nefsini, ilâhî bağış olarak aklı, nefsin ölümsüzlüğünü, tenasüh meselesini müstakil alt başlıklar ile incelemiştir. İkinci bölümün son kısmına konulan Âlem ve Beş İlke nin Karşılaştırılması isimli tablo da resmi bir bütün olarak görmek adına önemlidir. (s. 221) Sonuç olarak, Aristoteles ve takipçilerini ve Yeni Eflâtuncu filozofları hedef alarak bir reddiye yazar gibi sistem oluşturan Râzî, Eflâtun çizgisini tam bir sadakat ile olmasa da takip etmiştir. Dahası, yazarın da belirttiği gibi Râzî Pisagor, Eflâtun, Epikür, Aristoteles ve Galen in sistemlerini yorumlayıp yaratılışın bilimsel ve aynı zamanda dinî kaynaklarla uyumlu bir yorumunu yapmak istemiştir. (s. 115) Kitap, Râzî nin felsefî sistemindeki bazı eksik ve zayıf noktaların varlığına dikkat çekilerek tamamlanmıştır. (s. 227-230) Journal of Sakarya University Faculty of Theology (SAUIFD), Volume: XIX, Issue: 36 (December 2017)

Ebû Bekir Zekeriyyâ er-râzî nin Felsefî Görüşleri 231 Râzî nin kaynakları hakkında çeşitli iddiaların olduğunu söyleyen yazar, kendisinin en belirgin kaynak olarak gördüğü Eflâtun u anmakla yetineceğini ifade ediyor. Yazarın da açıkça belirttiği gibi eksik ve zayıf noktaların olması Râzî nin felsefesinin değerini azaltmayacağı gibi yukarıda işaret ettiğimiz bazı kapalı veya problemli görülen hususların olması da bu kitabın değerini azaltmamaktadır. İşaret edilen hususlar Râzî nin sistemindeki zayıflıkların birer yansıması gibi telakki edilebilir. Hakkında yeterli çalışma olmayan bir filozofun metafizik görüşleri üzerine kaleme alınmış bu çalışma İslam felsefesine ilgi duyanlar tarafından dikkatle okunmalıdır. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD), Cilt: XIX, Sayı: 36 (Aralık 2017)