lblı Dem. No: Tas. No:



Benzer belgeler
Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

İÇİNDEKİLER. Sayfa.

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

ÖĞRETİM YILI. MÜFTÜLÜĞÜ KUR AN KURSLARI İBADET DERSİ DÖNEM DÜZEYE GÖRE DERS PLÂNI

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ

Anlamı. Temel Bilgiler 1

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

Hulle'nin dayanağı âyet ve hadistir.

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Kadın ve Yönetim Hakkı

HAC YÜCE ALLAH IN (c.c) EMRİDİR.

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

FIKIH KÖŞESİ YAZILARI Zekât ve Fitre Müslümanlar zekât ve fitrelerini şahıslardan ziyade kuruluşa verebilir mi? Zekât ve Fitre ibadetleri, sosyal

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

3 Her çocuk Müslüman do ar.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

ZEKÂT VE FİTRE NİN TOPLAMA VE DAĞITIMI

ÖZGEÇMİŞ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Yazar= Soner DUMAN. Soru:

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

İÇİNDEKİLER ZEKÂT VE FİTRENİN TOPLANMASI VE DAĞITIMI 1. MESELE: ZEKÂT VE FİTRENİN AYNI OLUŞU 21

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

ZEKÂT VE FİTRENİN TOPLANMASI VE DAĞITIMI

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

ORMAN VE ARAZİ MÜLKİYETİ UYUŞMAZLIKLARI

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-2 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER KAYNUKAOĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur.

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Ck MTP61 AYRINTILAR. 5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi. Konu Tarama No. 01 Allah İnancı - I. Allah inancı. 03 Allah İnancı - III

AİLE: HAYATA AÇILAN PENCERE

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

Türkçeye Tercüme Edilen Hadis Kitaplarında Geçen Zayıf Hadislerin Numaraları

İslâm Hukukunda Kadının Boşa(n)ma Hakkı

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK EVLİLİK BİRLİĞİNİN KORUNMASI VE EVLİLİK BİRLİĞİNDE EŞLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Prof. Dr. İzzet Özgenç Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. Çek Kanunu. 3.

Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar

İÇİNDEKİLER. Mütercimin Önsözü 15 Yayıncının Önsözü 17 Şeyh Seyyid Ebu l-hasen Alî el-hasenî en-nedvî nin Takdimi 19 Müellifin Önsözü 23

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Özellikle uzman olduğumuz bir alanımız var. Umre ve hac

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

HAC ve UMRE. Memduh ÇELMELİ. dinkulturuahlakbilgisi.com

HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ İLAHİYAT LİSANS MÜFREDAT PROGRAMI

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Ü N İ T E L E N D İ R İ L M İ Ş Y I L L I K D E R S P L A N I

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

Transkript:

L lblı \ Dem. No: Tas. No:

Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri Yayın No: 377 Sempozyumlar ve Paneller Serisi: 37 Bütün Haklan Türkiye Diyanet Vakfı'na aittir 1. Baskı, Şubat 2007, Ankara, 1.000 adet ISBN 978-975-389-494-4 07.06,Y.0005.377 Redaksiyon : Dr. Mehmet BULUT Kapak ve Iç Tasanm: TN Iletişim Kufi Besmele: Hişam ei-garavl Uygulama: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlan Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti'nin 25.02.2003/1104-14 sayılı karanyla basılmıştır. Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Tıcaret Işletmesi'nin dizgi, fotomekanik, ofset ve cilt tesislerinde hazırlanıp basılmıştır. TÜRKIYE DIYANET VAKFI Yayın Matbaacılık ve Ticaret Işletmesi OSTIM Örnek Sanayi Sitesi 1. Cadde 358. Sokak No: 11 06370 Yenimahalle 1 Ankara Tel: 0312. 354 91 31 (pbx) Faks: 354 91 32 e-posta: tdvyayin@diyanetvakfi.org. tr

Sosyal Değişme Karşısında İslam Hukuku ve YeniYaklaşımlar Prof. Dr. Harndi DÖNDÜREN Uludağ Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi GIRIŞ Sosyal değişim açısından bakıldığında İslam 23 yıllık valıiy döneminde baş döndürücü bir sonuca ulaşmıştır. Güçlünün zayıfi. ezdiği, hak ve adalet kavramlannın tanınmadığı Hicaz toplumunun ırk, renk, dil ve din farkı gözetilmeksizin evrensel değerlere sahip kılınması tarihin kaydettiği en önemli bir değişin1 sürecidir. Bu süreç birkaç yüzyıl içinde bütün Arabistan, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Endülüs'ten Maveraünnehir' e kadar çok geniş bir alandaki kültürleri içine almış, özümsemiş, kendi dönemlerinde ve günümüzde orijinalliğini koruyan sayısız kültür, sanat, medeniyet, vakıf ve yönetim sistem ve müesseseleri meydana getirmiştir. İslam'ın diğer inanç gruplarına kendi içinde yer vermesi, diyalog halinde birlikte yaşama esaslan getirmesi, kadın haklannın gözetilmesini istemesi, Allalı'tan sakıırma dışında Arab'ın Acem'e bir üstünlüğünün bulunmadığını bildirmesi, ekonomiyi faizden anndırması; mal, can, nesil, akıl ve dini korumak için gerekli önlemleri alması başlıca değişim alanlarındandır. Biz aşağıda sosyal değişimler karşısında İslam'ın izlediği yolu belirlerneğe çalışacağız. İslfuni hükümler temelde asli ve fer'i diye adlandırılan iki çeşit delile dayanır. Asli deliller; kitap, sünnet, icma' ve kıyastan ibarettir. Fer'i deliller ise; maslalıat (yarar sağlama veya zararı önleme ilkesi), istihsan (bir şeyin fertveya toplum için iyi ve güzel bulunması), örf-adet (nass'larla çelişmeyen salıili örfler), önceki şeriatler (önceki semavi diniere ait olup, Kur'an ve sünnette yer alan ve yürürlükten kaldırıldığı belirtilmeyen hükümler), sahabenin görüşü ve seddu zerayi' (kötülüğe giden yo-

276 1 Çağımızda Sosyal Değişme ve Islam lu kapama) metotlandır. Kur'an ve sünnette yer alan ve yükümlülük bildiren hükümlerden her birinin gerekçesi (esbab-ı mücibe) vardır. Sosyal ve ekonomik hayatla ilgili İslami hükümlerin temelde illet denilen bir gerekçeye sahip olduğu konusunda görüş birliği vardır. Bu illet ve hikmetlerdeki değişiklikler, sosyal yaşamla ilgili konularda değişimi de beraberinde getirir. Bu yüzden biz aşağıda bu terin1leri kısaca açıklayarak İslfun toplumlarındaki "sosyal değişim" e ilişkin uygulama örnekleri vereceğiz. 1. DEGIŞIM SÜRECI, ILLET HIKMET VE MASLAHAT ILIŞKISI A. Illet: illet, Arapça bir sözcük olup sözlükte; hastalık ve etken sebep anlanuna gelir. Serahsi ( ö. 490/ 1096) bir usul terimi olan illeti "N ass'larda bulunan ve mevcut h ükmü değiştiren bir anlam"' olarak tarif etmiştir. Bir şer'i hükınün illeti ya şan' (Allah ve Elçisi) ya da müctehitlerce ortaya konulur. Birincisine "vad'i illet", ikincisine ise "ictihatla konulan illet" adı verilir. Bir şer'i hükümde yer alan emir veya yasağın konulma nedenini belirledikten sonra, aynı niteliği taşıyan benzer problemlere bu hükınü uygulamak mün1kün hale gelir. Mesela, şarabın yasaklanma nedenini Allah'ın Elçisi "sarhoş etme (iskar)" niteliği olarak belirlemiştir. Hadiste "Her sarhoş edici içki şaraptır. Her şarap da haramdır" 2 buyurulmuştur. Günümüzün beşeri hukukunda, kanun hazırlamada iki metodun kullanıldığı görülür. Mücerred (genel ilke) ve kazüist (meseleci) metot. "Başkasının malına zarar veren kimse, tazminle yükümlüdür" kuralı mücerred metoda göre düienlenmiş iken, "Bir kin1senin bir uzvunu iş göremez duruma getiren kimse şu kadar tazminatla yükümlüdür" gibi her uzuv için ayrı ayrı tazminat miktarlarının belirlenmesi, kazüist yani meseleci bir metottur. Hüküm bildiren Kur'an ve sünnet metinlerinde her iki metodun da kullaruldığı görülür. Ancak ortak nitelik olan "illet" in tespit edilmesi, hükınün benzer meseldere de uygulanmasıru sağladığı için, illet İslami hükümleri "mücerred" metoda yaklaştırmaktadır. B. Hikmet: Hikmet sözlükte; yarar, maslahat, eşyanın gerçeğini olduğu gibi bilmek ve gereğince amel etmek anlamlarına gelir. UsUlde hikmet; "hükınün meyvesi"; yani şer'i hükmün uygulanması sonucunda ortaya çıkacak olan maslahatı ifade eder. 3 UsUlde masiahatyalnız iyi ve yararlı şeyler için değil, genel anlamda "telb-i menafi' ve def -i mefasid (yarar sağlamak ve zaran kaldınnak)" anlamında kullanılmıştır. Şer'i hükümler hikmetler sebebiyle konulmuştur. Ancak bu hükümler hikmetler üzerine değil, illetler üzerine bina edilmiştir. Bu yüzden hikmetle illet arasında birtakın1 1 es-serahsi, Usul, Kahire 1372, Il, 301. 2Müslim, Eşribe, 73-75; Buhari, Edeb, SÖ, Ahkarn, 22, Megazi, 60; Ebıi Dıi.vud, Eşribe, S, 7. 3 Gazzıi.ll, e/-mustasfa, Beyrut 1324, II, 332.

TebfıQier ve MüZakereler 1 277 ayrılıklar vardır. illet gerektinci (mılcib) olduğu halde, hikmette bu nitelik yoktur. Mesela, yolcunun namazı kısaltarak kılmasının illeti "mücerred yolculuk(sefer)", hikıneti ise "güçlük"tür. Yolcu güçlükle karşılaşmasa da namazını kısaltabilir. Burada güçlük hali illet yapılsaydı, yolculuk dışındaki güçlük durumlarında da namazı kısa kılmak söz konusu olurdu ki, bu takdirde maksadı aşan bir sonuç ortaya çıkardı. Buna göre hikınetin olmaması, hükınün varlığını ortadan kaldırmaz 5 Hikmet ç~ğu kere sübjektifbir nitelik taşıdığı halde, illet objektif niteliklidir. C. Masiahat Maslahat; yararlı olanı almak, zararlı olanı bırakmaktır. İslam dininin başlıca amacı fert ve toplumun yararına olanı gerçekleştirmek, bınılan korumak ve insanlardan zaran uzaklaştırrnaktır. Ancak bıinun ölçü ve sınırlarını da Allah ve Rasıllü belirler. Masiahat konulan genel olarak üçe aynlır: 1) Zarılriyyat: İslam toplumunun bütünü ve birimleriyle elde etınek zorunda olduğu maslahatlardır. Bunlar gerçekleşmeyince toplum düzeni bozulur ve buna yol açanlar için ahiret sorumluluğu söz konusu olur. Bunlar beş şeyin koruma altına alınmasıyla gerçekleşir: Din, mal, can, nesil ve akıl. İslam bu beş şeyi korumak için gerekli önlemleri almıştır. 2) Haciyyat: Zorluk ve güçlüğü kaldırmak, genişlik meydana getirmek için ihtiyaç duyulan şeylerdir. Bunlar yapılmazsa toplumun kimi bireyleri sıkıntıya girer. Yolculukta ve kimi alış verişlerdeki ruhsatlar bu nitelil..'iedir. 3) Tahsiniyyat: İnsanların daha üstün ve rahatyaşam standartlarına ulaşmasını gaye edinen maslahatlardır. İyi giyinmek, güz,el, medeni ve insani davranışlar kazanmak bu niteliktedir. 6 Kimi toplum maslahatlarını İslam kaldırmıştır. Düşmana teslim olup malını ve canını kurtarmak böyledir. Buna "reddedilen veya ilga edilen maslahat" denir. Burada toplumun kendini ve gelecek nesilleri düşman saidmsından kurtarmak için savaşı tercih etınesi üstün bir maslahattır. ll. SOSYAL ŞARTLARlN DEGIŞMESININ ISLAMI HÜKÜMLERE ETKISI A. HZ. PEYGAMBER DÖNEMI Hz. Peygamber döneminde dini nit~likli problemierin çözümü için iki kaynak vardı. Vahiy ve sünnet Kimi zaman tecrübeye dayanan konularda, Allah elçisinin işi bilenlere danışarak daha önceki uygulanmyı değiştirdiği de olurdu. Ancak top- 4 Kerhl, Usül, Kahire, t. y, s. 118. 5 Kerhi, a. g. e., s. ı ı 8 6 Şatıbi, Muvafakat(Nşr. A. Drraz), Kahire, ts. II, 8-ı2; Karafl, Furıik, Kahire 1347, IV, 33; Tahir b. Aşur, Makasıd, Tunus 1978, s. 78-96.

278 1 Çağımııda Sosyal Değişme ve Islam lumla ilgili problemierin çözümünde "celb-i menafi' ve defi mefasid" ilkesinin esas alındığında, illet, sebep ve hikmet gibi ortak niteliklerin gözetildiğinde de şüphe yoktur. Aşağıda bu değişim süreciyle ilgili uygulama örneklerini vereceğiz. 1. lslam'ın, toplum problemlerinin çözümünde "danışma ilkesi"ni getirmesi. Kur'an'da Yemen kraliçesi Belkıs'ın, Hz. Süleyman'ın tehdit içeren mektubu üzerine izlenecek yol için komutanlanyla İstişaresinden söz edildiği gibf, Mısır kralının da, çıkabilecek ekonomik krize karşı alınabilecek önlemler konusunda Hz. Yusufla İstişare ettiği ve onu Mısır hazinelerinin başına getirdiği bildirilir. 8 Mekke döneminde inen: "Onlann işleri, aralarında danışma iledir." 9 ayetiyle müminlerin bundan böyle, savaş ve benzeri önemli konularda istişare ederek karar vermeleri istendi. Kimi fakilıler bu ayete dayanarak "iktizanın delrueti" yoluyla İslam toplumunun bir "şura heyeti" ni seçip işbaşma getirmesi gerektiğini söylemişlerdir. Hicretin 2 nci yılında, Bedir savaşında suya uzak bir yere konaklamak İstenince sahabeden Habbab İbnu'l-Münzir şöyle dedi: "Ey Allah'ın Elçisi, bu kendi görüşünüz mü, yoksa vahye dayalı bir hüküm mü?" Hz. Peygamber kendi görüşü olduğunu söyleyince, Habbab "Öyleyse su yakınına konaklamamızı uygun bulurum" dedi ve öyle yaptılar 10 Burada Hz. Peygamber, İstişare sonunda çevre şartlarını iyi bilen bir sahabenin önerisini dikkate alarak, kendi tasarladığı konaklama yerinden vazgeçerek, su yakınına konaklamıştır. Ancak yeni yere intikai etmeden yağmunın yağması, Cenab-ı Hakk'ın mü' miniere yardım edeceğinin bir belirtisi olmalıdır. Hicr.et'in 3 ncü yılında (M. 625) Uhud savaşından sonra inen şu ayette ise Allah Elçisi' nin, aslıab-ı kj.ramla İstişare etmesi istenmiştir: "O vakit, Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz onlar çevrenden dağılıp giderlerdi. Şu halde onlan affet, bağışlanmalan için dua et. İş konusunda onlarla İstişare et. Kararını verdiğin zaman da, Allah'a güvenip dayan, Çünkü Allah kendisine güvenip dayananlan sever." 11 Uhud savaşı öncesinde Hz. Muhammed, ashabıyla istişare etıniş, kendi kanaati Medine içinde kalarak savunma harbi yapma yolunda iken, özellikle çoğunluk gençlerin isteği doğrultusunda, şehir dışında meydan savaşı yapılması karara bağlanmıştı. Savaşta kimi olumsuzluklarm meydana gelmesi ve yetmiş kadar şehid verilmesi, Hz. Peygamber'in ilk teklifini haklı çıkarmışsa da, topluında sosyal gelişmenin tartışarak sağlanması gerektiğini bilen Hz. Muhammed, bu konuda yumuşak davranmış ve çoğıınluğun görüşüne itibar etıniştir. 7 bk. Nemi, 27/23-44. Bbk. Yusuf, 12/43,46-55. 9 eş-şıirıi., 42/ 38. 10 Serahsi, UsUl, Kahire, 1372, II, 91. ıı Al-i İmrıi.n, 3/159.

Tebfıgler ve Müzakereler 1 279 2. Hz. Peygamber'in, sahabe ile istişare ederek görüş değiştirmesi. Hendek Gazvesi bir ay kadar uzayınca Allah'ın Elçisi, sahabenin korkusunu gidemlek için, Gatafan kabilesinin liderleri Uyeyne b. Hısn ve Haris b. Avfla gizlice görüşerek Kureyş'e destek olmamaları karşılığında Medine hurma hasılatının üçte birini vermeyi teklif etmişti. Ancak antlaşmayı imzalamadan önce kendileriyle İstişare etpği Sa'd b. Muaz (ö. 5/626) ile Sa'd b. Ubade (ö. 14/635), bunun vahye değil Allah Elçisinin düşmanın gücünü bölmek düşüncesine dayandığını öğrenince, Sa' d b. Muaz şöyle dedi: "Biz ve onlar Allah'a ortak koşar ve putlara tapardık. O dönemde onlar bizim misafirimiz olmadıkça veya satın almadıkça bir tek hurman11za bile göz dikemezdi. Şimdi İslam'la şereflendiğimiz bu sırada mı onlara malların11zı vereceğiz?" Bunun üzerine anlaşma yapmaktan vazgeçildi12. Burada Hz. Peygamber Sa'd'ı haklı bularak kendi görüşünde ısrar etmemiştir. 3. Toplumun refah düzeyine bağlı olarak yapılan değişim. Hz. Peygamber Medine'de ilk kurban kesimi yıllarında, dışandan gelen yoksul göçebeleri görerek, kurban etlerinin üç günden fazla saklanmamasını istemişti. Ancak daha sonraki yıllarda, toplumun refah seviyesi yükselince, bu konuda kurban kesenleri serbest bırakmış, normal şartlarda üçte birin_i yoksullara verme, üçte birini eş ve dostlada yeme, geri kalanını da aile ilitiyacına ayırma uygulaması getirilmiştir.13 Burada ilk yasağın, toplumdaki yoksulluk illetine dayandığı, bu durum değişince de Hz. Aişe'nin sorusu üzerine, Allah Elçisi'nin: "Bundan böyle yiyin, biriktirin ve tasadduk edin" buyurduğu nakledilmişfu.i4 4. Inançların yerleşmesi üzerine yapılan değişiklik. Hz. Peygamber önceleri kabir ziyaretini ymaklamış ve bunun nedenini de şöy. le açıklamıştır: "Allah Yahudi ve Hıristiyanlara lanet etsin. Onlar nebilerinin kabirlerini mescid edindiler." 15 Daha sonra inançlar kökleşince kabir ziyareti serbest bırakılınış ve bu ziyaretierin ahireti hatırlataeağı da belirtilmiştir. 16 5. Ikinci evliliğe yapılan müdahale. Hz. Ali (ö.40/660), eşi Hz. Fatnna'nın (ö. 10/632) üzerine, ikinci eş olarak Ebu Cehil'in kızı ile evlenmek istemişti. Bunu haber alan Hz. Muhammed bu evliliğe şiddetle karşı çıkmış "Ali benim kızımı boşamak isterse bu mümkündür. Kızımı üzen şey beni de üzer, Allah düşmanının kızı ile Allah elçisinin kızı bir araya gelemez. Ancak bununla birlikte ben helal olan bir şeyi haram kılınış da olmuyorum" 17 12 Serahsi, Usül, II, 91, 92; Buhari, Keşf, III, 930. ı3müslim, Edahi, 24. ı 4 Buhari, Et'ıme, 27; Müslirn, Edahi, 28; Ebiı Davud, Deava, 10. 15 Müslirn, Mesacid, 19, 22; Malik, Muvatta', Sefer, 85. I6Ebü Davud, Cenaiz, 77. 1 7 Bedruddin el-ayni, Umdetu'l-Kari, el-arnira 1308-131 ı, IX, 513.

280 1 Çagımızda Sosyal DeQişme ve Islam buyurmuştur. Burada İslam'a göre meşru olan bir işin uygulanması durumunda, bir takım zararlar ortaya çıkabilecekse bu konuda sınırlama ya da yasaklama getirilebileceği görülmektedir. 6. Araştırma ve uzmanlığa teşvik.. İslam, inananları okuyup bilgilenmeye ve mesleğinde en başarılı noktaya ulaşmaya teşvik eder. Kur'an'da şöyle buyurulur: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bunu ancak akıl sahipleri tam olarak düşünür." 18 Hadislerde şöyle buyurulur: "Biriniz bir iş yapınca, onu en iyi ve sağlamyapmasını Allah Teala sever." 19 "Allah mesleğinde beceriidi ve uzman olanları sever."2 Hz. Peygamber Medine'ye hicret edince bahçe sahiplerinin hurmalarını aşıladıklarını görmüş ve buna karşı çıkmıştı. Hasat zamanı, aşı yapmayanların iyi ürün alamaması üzerine, "Ben bir zanda bulunmuştum. Bundan dolayı beni sorunılu tutmayın. Dünya işlerini siz benden daha iyi bilirsiniz" 21 buyurmuştur. Burada Allah Elçisinin insanları deney ve tecrübeye teşvik ettiği görülür. Pezdevi'ye (ö. 493/1099) göre Hz. Peygamber'in ictihatlarının yanlışlığa ve yanılgı üzerinde devama ihtimali yoktur. Çünkü O, ictihadında yanıldığı takdirde Allah Teala tarafindan uyarılır. 2 2 _ İbn Haldun'a (ö. 808/1405) göre ise, Hz. Peygamber şer'i hükünıleri taliın için gönderildiğinden, bu nitelikte olmayan dünyevi meselelerde tecrübeye dayanarak konuşabildiği için yanılınası mümkündür. 23 B. SAHABE VE MÜCTEHIT IMAMLAR DÖNEMI SOSYAL DEGIŞIM-ISLAM HUKUKU ILIŞKISI Dört halife ve müctehit imanılarm yaşadığı ilk iki hicret yüzyılı, İslam hukukunun oluşum dönemidir. Bu dönemde, gelişen toplum şartlarına ve yeni ihtiyaçlara göre İslami hükünılerin uygulanması, bize, İslam'ın sosyal konularda ne ölçüde güncelleşebileceğini göstermektedir. Biz aşağıda buna ait uygulama örnekleri vereceğiz. 1. Müellefe-i kulübla ilgili zekat uygulaması. Kur'an'a göre, zekatm verilebileceği sekiz sınıftan birisi de müellefe-i kulüp, yani kalpleri İslam'a ısındırılmak istenen kimselerdir. 24 Hz. Peygamber Mekke'nin fethinde yeni İslam'a girmiş bazı kimselere zekattan pay vermişti. Bunlarm lb Zürner, 39/9. 19Süyüti, el-oimiu's-saği'r, 286. 1o Süyüti, a.g.e., II, 290. 2 1 Serahsi, Usul, II, 92. 22 Pezdevi, Usul, İstanbul1307, III, 929 vd. Dibn Haldun, Mukaddime, Terc. S. Uludağ, Emel Mat., 1982-1983, II, ll72. 24 Tevbe, 9/60.

Tabfiğler ve Müzakereler ı 281 içinde henüz İslam'a girmeyenler ve zengin olanlar da vardı. Burada amaç onların imanlarını güçlendirmek, kimilerini hayra yöneltmek ve kimilerinin de kötülüğülle engel almaktı. Bu uygulama Hz. Ebıi Bekr'in halifeliğinin ilk yılında da sürdü. Bu sınıftan Uyeyne İbn Hısn ve Akra İbn Habis'in halifeden hak istediğine tanık olan Hz. Ömer uygulamaya karşı çıkmış ve bunlara İslam zayıfken pay verildiğini, şimdi ise şartların değiştiğini, İslam ve Müslümanlar güçlendiği için, uygulamanın durdurulması gerektiğini savunmuştur. Yapılan İstişare sonunda uygulama durdurulmuştur. Ebu Hanife ve İmam Şafii'ye göre, müellefe-i kulüp la ilgili hüküm, toplum şartları dikkate alınarak, yöneticilerin takdirine bırakılmıştır.25 Nitekim, Emevi Halifesi Ömer İbn Abdilaziz (ö. 101/719), Hıristiyanların dini lideri Patrik'e bin dinar para.vermiş ve yine diğer bazı Hıristiyanlarada bu fondan para aktardığı nakledilmiştir. 26 Burada Ömer İbn Abdilaziz'in, ayetin illetini "Müslümanların zayıf olması" ile sınırlı görmeyerek, "kalplerin İslam'a ısındırılması" olarak anladığı görülür. 2. Haşimoğulları'na zekat yasağının kaldırılması. Hadiste şöyle buyurulur: "Bu sadakalar ancak insanların kirleridir. Bu yüzden Muhammed' e ve ailesine helal olmaz." 2 i Hz. Peygamber'in hayatında ve dört halife döneminde aile fertlerine beytülmalden payları veriliyordu. Ancak Emeviler ve Abbasiler döneminde ehl-i beyte daha önce verilmekte olan bu payın kesildiği görülür. Bu yeni durum karşısında Ebıi Hanife (ö. 150/767) toplum şartlarının değiştiğini, beytülmalden olan hakların sahiplerine gitmediğini ve bu yüzden Haşinıoğulları'na zekattan pay verilmesinin gerektiğine fetva vermiştir. 28. 3. Fey' ve mfrl arazi uygulaması. Hz. Ömer (ö.23/643) döneminde Irak, Suriye ve Mısır toprakları fethedilince, savaşa katılan gaziler, ganimet olarak topraldann beşte dördünün kendilerine paylaştırılmasını istemişlerdi. 29 Hz. Ömer ise bunun ileride büyük sosyal problemleri birlikte getireceğini düşünüyordu. Konuyu on kadar Ensarla görüştü. Onlar da aynı endişeyi paylaştılar. Uzun araştırma ve tartışmalardan sonra, Kur'an'daki ganimet30 ve fey' 31 ayetleri ile Hz. Peygamber'in fetlıedilen topraklara ait uygulamaları dikkate alınarak, bu yerler gazilere dağıtılınadı ve "fey' arazisi" statüsü ortaya çıktı. Buna göre, toprakların kuru mülkiyeti devlete ait olacak, ancak daha önceki sahipıs İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, I, 233. 2 6 İbn Sa'd, et-tabakıitu'l-kübni, Leyden 1325, V, 262. 2iMüslim, Zekat, 167; Ebu Davud, İmıi.re, 20; Şelebi, Ta'Jil, s. 311, 362. 2Bbk. Müslim, Zekat, 168; Zeylai, Nasbu 'r-raye, II, 404. 29bk. el-enfal, 8/41. 30el-Enfal, 8/41. 31 ei-haşr, 59/ 6-10.

282 ı Ça!)ımızda Sosyal De!)işrne ve ısıarn lerinin bu topraklar üzerinde yararlanma ve ekip biçme (intifa) hakkı bulunacak:tı. Buna karşılık da devlete "harac" vergisi ödeyecekler ve bu vergi fey' ayetinde belirlenen yerlere verilecekti.3 2 Hz. Ömer'in bu uygulaması, Osmanlı toprak sisteminde önemli bir yeri olan "miri arazi" uygulan1asının da temelini oluşturmuştur. Ebussuud Efendi (ö. 982/ 1574), müslümanların elinde bulunan miri araziler konusunda, devletle topraktan yararlanan kin1se arasındaki hukuki ilişkiyi "kira ilişkisi" olarak nitelemiş ve bu topraklar için Devletin belirleyeceği nakit para ya da üründen alınacak bedeli de "kira bedeli" olarak kabul etmiştir. 35 Nüfusun artışı karşısında, yüzölçümü sabit kalan toprak kaynağının adaletli biçimde dağılınlını sağlamak için günümüzde de birtakınl çalışmalar yapılması gerektiğinde şüphe yoktur. Nitekim beşeri hukuk uzmanlarından, Türkiye'deki toprak meselesini çözebilmek için Osmanlımiri arazi statüsünden yararlanmak gerektiğini savunan müellifler de vardır. 34 4. Şüf'a (ön alım) hakkı uygulaması. Satılan bir malı o mala ortak veya komşu olan kişinin satış bedelini ödeyerek zorla geri alabilme hakkıdır. Hadislerde şöyle buyurulur: "Bir ortağın diğer ortağına haber vermeden kendi payını satması helal olınaz. Bu durumda diğer ortak dilerse alır, dilerse bırakır. Eğer habersiz satmışsa ortağı o mala en fazla hak salllbidir."35 "Komşu komşunun şüfasına başkalarından daha fazla hak salllbidir. Eğer iki komşunun yolları bir ise, komşu kayıp olduğu zanmn dönüşüne kadar bekleme vardır." 36 Komşu (car) terimi, Emeviler devrine kadar "gayri menkule ortak olan komşu" şeklinde anlaşıldığı halde, Ömer İbn Abdilaziz'in Mısır kadısı'iyaz b. Abdillah'a yazdığı mektupta, satılan bir gayri menkule ortak olınasa bile "bitişik komşu"nun da şüfa hakkından yararlanmasının uygun olacağını bildirmiştir. Burada "gayri menkulün kötü komşuya satılmasına engel olına" illetinin bitişik komşuda da gerçekleştiği düşünülınüştür. Böylece daha önce uyguların1ayan bir hüküm uygulamaya konulmuştur. Hanefiler bu dew ve uygulamalan dikkate alarak şüfa için üç sebep belirlemiştir. Öncelik sırasına göre bunlar; a) Satılan akarda şayi ortaklık, b) Satılan akara ait su alma, atık su geçirme ve geçit hakkı gibi irtifak haklarında ortak olına, c) Bitişik komşu olınay 3 1 bk. Ebu Yusuf, el-harac, Mısır 1352 H., s. 75, 83, 85; Ebu Ubeyd, el-emwil, Kahire 1968, s. 94; el-cassas, Ahkamu'J-Kur'an, Beyrut 1405/ 1985, V, 318-320; Muhsin Koçak, İslıim Hukukunda Hükümlerin Değişmesi Açısından Hz. Ömer'in Bazı Uygulamalan Samsun 1997, s.6-44. 33Ebussuud, Maruzıit, Altıncı Mesele; Ahmet Akgündüz, Osmanh Kanunnameleri, IV, IV, 82. 34 Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esaslan, 3.baskı, İstanbul, t.y., II, 1298, 1290. 3 5 bk. Müslim, Musakat, 135;Tirrnizi, Ahkam, 32; İbn Mace, Şufa, 1;Ebu Davud, Buyu', 73. 36Tirmizi, Ahkam, 32; Ebü Davud, Büyü', 73. 37 Zeylai, Nasb, IV, 176.

TebüQier ve Müzakereler 1 283 Osmanlı İmparatorluğu uygulamasında kat mülkiyeti ortaya çıkınca bir apartmanda alt, üst veya yanlardan bitişik komşuya da şüf a hakkı tanınmıştır. Hatta kapıları aynı çıkmaz aralığa açılan ve başka yolu bulunmayan mesken sahiplerinin, bu çıkmaz aralıkta bir yer satılınca şüfa (ön alım) haklarının bulunduğu da düşünülürse, İslam hukukunun toplumdaki gelişmelere uyarlanmaya ne kadar elverişli bulunduğu anlaşılır. Nitekim Mecellede şüfa konusu 36 madde içinde düzenlenmiş- 38 tır. 5. Mülkiyet hakkının kötüye kullanılmasını engelleme. Hz. Ömer döneminde Dalıhak İbn Halife, kendi arazisine Muhammed İbn Mesleme'nin (ö. 43/663) tarlasından su kanalı geçirmek isteyince, aralarındaki anlaşmazlık Halife Ömer' e gelmişti. Ömer, İbn Mesleme'ye bu kanaldan kendisinin de yararlanabileceğini söyleyerek, engel olmamasını, aksi durumda kanalın zor kullanılarak açtırılacağını bildirmiştir.39 EbU Hanife'ye göre, malik mülkünde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir. Buna bir sınırlama getirilemez. Buna göre, komşuya doğru pencere açabilir ya da komşusunun bahçe sınırına yakın yere kuyu kazdırabilir. Buna engel olmak mülkiyet hakkının ruhuna aykırıdır. 40 EbU Hanife kendi dönemindeki ahlak anlayışına göre, bu konuda komşuya zarar vermeyi diyaneten haram sayınakla yetinmiştir. Çünkü o dönemde dinin etkisi, kaza gücünün etkisinden daha üstündür. 41 Ancak daha sonra ahiakın bozulması üzerine, müteahhinln (sonra gelen) fakihler, "fahiş zarar" söz konusu olunca, mülkiyet üzerindeki tasarrufa devletin (kaza organı) de müdahale edebileceğille fetva vermişlerdir. Delil, istihsan ilkesidir. Nitekim Mecelle 1197 nci maddede bunu şu şekilde kanunlaştırmıştı:: "Hiç kimse, mülkünde tasarruftan men olunamaz. Meğer ki alıara zarar-ı fahişi ola.." 6. Gayri Müslim ülkede had cezalarının uygulanmaması. Hadiste "Seferde el kesilmez" 42 buyurulmuş, Tirmizi'de (ö. 279/892) ise "sefer" yerine "gaza" sözcüğü yer almıştır4 3. Buna göre, burada hırsızın elinin kesilmernesi "sefer ve gaza" illetine bağlanmış, ancak bunun hikmeti açıklanmamıştır. Asbab-ı Kirarn bu ilietin hikmetini araştırmış ve hükmün kapsamını genişletmiştir. Ebu Yı1sufun (ö. 182/798) naklettiğine göre Zeyd İbn Sabit (ö. 45/665) şöyle demiştir: "Düşmana sığınmasından korkulduğu için, daru'l-harpte haddi gerektiren bir suç işleyen Müslümana had cezası uygulanmaz. " 44 Buna göre Zeyd İbn Sabit, 38 b k. Mecelle, Ma d. ı 008-1044. 39}.11. el-hudari, İslam Hukuk Tarihı: s. ıso. 40 bk. es-serahsi, el-mebsiıt, XV, 2ı; el-kasani, el-bedıiyt, VI, 264. 4ı Ebı:ı Zehra, EbU Hanife, s. 4ı2. 42Ebıi Davud, Hudıid, ı9. 43Tirınizi, Hudıid, 20. 44 Ebıi Yusuf, er-reddu ala Siyeri'l-Evzıi'i, Mısır t. y., s. 81. --... ~~ \~~;,.

284 1 Çağımıida Sosyal De{ıişme ve Islam gayrimüslimlerin hakim olduğu ülkede (daru'l-harp) bulunmayı, "savaş hali içinde bulunma" olarak nitelemiş ve el kesme cezasının kapsamını da tüm had cezalarına teşmil etmiştir. Hz. Ömer (ö. 23/643) ordu komutanlarına, düşman üzerine gidildiği sırada askere had cezası uygulamamalarmı bildinniştir. Burada da ilietin yarunda düşmana sığınma endişesi hikmetine dayanıldığı görülür.45 Huzeyfe İbnu'l-Yeman (ö. 36/656) ise, ordu komutanı Velid İbn Ukbe'nin Rum topraklannda bulundukları sırada içki içmesi üzerine had cezasının uygulanmamasını "düşmana cesaret verme ve onların saldırıya geçmesine yol açma" endişesine dayandırmıştır.46 ;: 7. Hz. Osman'ın yanlış aniaşılmaya yol açmamak için yolculukta namazı tam kılması. Kur'an ve sünnette, yolculuk sırasında dört rekatlı farz namaziann kısa olarak kılınması bildiriliry Hz. EbU Bekir, Ömer ve Osman gibi büyük sahabilerin uygulaması da böyle olmuştur.4b Ancak Hz. Osman halife iken bir hac yolculuğu sırasında Mina' da namazları tam olarak kıldırmış ve bunun sebebini hacılara şöyle açıklamıştır: "Bu yıl hacda anlayışsız ve bilgisiz kimseler çoğaldı. Onların namazın kısaldiğını sanarak sürekli olarak iki rekat kılmalanndan korktum."49 Burada Hz. Osman namazın kısa kılınmasının meşru olduğunu kabul etmekle birlikte, kimi zararların ortaya çıkmasından korktuğu için tam kılma yoluna gitmiştir~50 8. Hz. Ömer'in, halifeliği sırasında temettu haccını yasaklaması. Hz. Peygamber'in yaptığı Veda Haccında, katılan hacılarm durumuna göre üç çeşit hac yapılmıştı: İfrad (tek hac), temettu (önce urnre sonra yeniden ilirama girerek hac yapmak) ve kıran (tek iliranıla önce umre sonra hac yapmak). Temettu haccı uygulaması şöyle olur: Hac aylannda önce ilıranılı olarak umre yapılır, ilıramdan çıkılır ve Arefe gününden önce yeniden ilirama girilerek hac ibadeti yapılır. Hz. Ömer, hacla birlikte Uf!lre yapılınca insanların daha sonra Beytullah'ı ziyarete gelineyerek lıkazın insansız ve garip kalacağını düşünmüş ve yıl boyunca umre ziyaretlerinin devamını arzu etmiştir. 51 Bu yüzden hacılarm temettu' haccına niyet etmelerini yasaklarnıştır. Hz. Osman'ın da bu konuda Ömer (r. a) gibi düşün- 45İbnu'I-Kayyirn, İ'lam, III, 6. 46 İbnu'I-Kayyirn, a. g. e, III, 6. 4ibk. Nisa, 4/101; Müslim, Müsafirin, 4; Tirmizi, Tabare, 4, 20. 4B İbn Mace, ikame, 75. 49 bk. Malik, Muvatta', Hacc. 19; eş-şevkani, Neylu'l-Evtar, IV, 345. 5 bk. A. b. Hanbel, Müsned, I, 62; es-serahsi, el-mebsut, I, 240. sı Malik, Muı'atta', Hacc, 21.

T ebfiğler ve Müzakereler ı 285 düğü ve kendi döneminde Hz. Ali karşı çıkmasına rağmen hacılan kıran veya ifrad haccına teşvik ettiği nakledilmiştir.52 Ancak şunu hemen belirtelim ki, ne Hz. Ömer ve ne de Hz. Osman temettu haccının meşru olmadığını söylememiş, belki insanlan daha faziletli olan am ele yöneltmek istemişlerdir. Burada sahabenin nasslan illet, hikmet ve masiahat açısından ne kadar inceledikleri ve şariin maksadını anlamaya çalıştıklarını görmekteyiz.. 9. Hz. Ömer'in, gayri müslim kadınla evliliğe engel olması. Kur'an'da Müslüman bir erkeğin ehl-i kitap bir kadınla evlenmesine izin verilmiştir.53 Hz. Ömer, İslam ülkesi vatandaşı olan ehli kitap bir kadınla, Müslüman bir erkeğin evleomesini caiz görmekle birlikte Medayin'e vali olarak gönderilen Huzeyfe'nin (ö. 36/656) bir yahudi kızı ile evlenmesi üzerine, bu evliliğin Müslüman kadınların aleyhine sonuçlar verebileceğini düşünerek yasaklamış ve aynlmalannı istemiştir.s4 Günümüzde özellikle askerlik mesleğinde olanlar için ülke güvenliği bakınlından yabancı bayanlarla evlenme yasağı bulunduğu bilinmektedir. Hz. Ömer'in uygulaması da bunun benzeri bir önlemdir. 1 O. Hz. Ömer' in, e hi-i kitaba kimi meslekleri yasaklaması. hgili nasslara göre ehl-i kitabın kestikleriyenirve kendileriyle haram olmayan her türlü alış veriş yapılabilir. Hz. Peygan1ber ve EbU Bekir döneminde uygulama da bu yönde olmuştur. Hz. Öi:ner, halifeliği sırasında bir genelge yayınlayarak, çeşitli yerleşim birimlerinde Yahudi ve Hıristiyanlarm sarraflık ve ka~aplık mesleklerinden uzaklaştırılmalannı istemiştir. Gerekçesi şudur: Yüce Allah Müslümanlan onlara muhtaç olmaktan kurtarmıştır. Onlar faizli muameleyi caiz görür, domuz eti yer ve kendi dindaşlarına bunlan satarlar. Dolayısıyla Müslümanların arasına da bunlan sokmaya kalkışabilirler. 55 Burada Hz. Ömer'in ileride doğabilecek bazı zararları dikkate alarak böyle bir yasaklama yoluıla gittiği anlaşılmaktadır. 11. Kadınların mescide çıkmalarını engelleme. Hz. Peygamber döneminde kadınlar da erkekler gibi. düzenli olarak beş vakit namaz için mescide çıkıyordu. Nitekim hadiste şöyle buyurulur: "Sizden izin istediklerinde kadınlannızın mescitlere gitmelerini önlemeyin." 56 Genel ahlaktaki de- 52 M. Mustafa Şelebi, Ta'lilu'l-Ahktim, Mısır 1947, s. 48. 53 Maide, 5/5. 5-lbk. Maide, 5/6; el-cassas, Ahkıimu'l-Kur'an, Asitiine, 1338, II, 397. ssbk. Şelebi, Ta'lil, s. 43. S 6 Buhari, Cum'a, 13; Müsliın, Salat, 136.

286 ı Çağımııda Sosyal Degişme ve Islam ğişiklik nedeniyle bu konuda Hz. Aişe (ö. 57/ 676) şöyle demiştir: "Eğer Allah'ın Rasıllü bugünkü kadınlan görseydi, İsrailoğullannın kadınlannın mescitlerden menedildiği gibi bunlan da menederdi." 57 Ancak Hz. Aişe'nin uslubundan, bu konuda-farklı düşünenierin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Abdullah İbn Ömer'in (ö. 73/692) oğlu Vakıd, Hz. Peygamber kadınlarm mescide çıkmalanna izin vermesine rağmen şartlarm değiştiğini ve bu durumun kötüye kullanılabileceğini öne sürerek özellikle gece namazianna izin verilmemesi gerektiğini savunmuştur. 58 Hz. Aişe'nin de aynı görüşü paylaşınası sonunda kadınlar giderek cemaatle namazdan uzaklaşmıştır. Nitekim, ilk Hanefi müctehitleri fitneden korunmak için genç hanımlarm mescide devam etmesini rnekruh görürken, müteahhirün fakihler zamanın bozulması yüzünden bütün hanımlarm namazlannı evde kılmalannın daha uygun olduğuna fetva vermişlerdir. 61 Hz. Peygamber'in şu hadisinin de bu fetva da etkili olduğunda şüphe yoktur: "Kadınlan mescitlere gitrnekten alıkoymayın, bununla birlikte onlar için evlerinin içi daha hayırlıdır." 60 12. Eşya fiyatlarına narh uygulamasının başlaması. Enes b. Malik'ten nakledildiğille göre Medine'de eşya fiyatlan yükselince Allah'ın Rasulüne çeşitli zamanlarda narh koyması için başvurulmuş fakat o her defasında bu istekleri geri çevirmiş ve sonunda şöyle buyurmuştur: "Şüphe yok ki, fiyat koyan, darlık ve bolluk veren, nzkı veren Allah'tır. Ben mal ve can konusunda sizden hiçbirinizin beni arayıp sormadığı bir halde Rabbime kavuşmak isterirn." 61 Bu uygulamaya rağmen tabiin müctehitlerinden Said İbn el-müseyyeb (ö. 94/71-2), Rabia İbn Abdirrahman (ö. 136/753) ve Yahya İbn Said el-ensan (ö. 143/760) toplumun ihtiyacı olan bazı maddelere narh konulabileceğine fetva vermişlerdir.62 Sünnete ve sahabe uygulamasına uymamasına rağmen, yeni şartlar karşısında bu bilginierin "maslahat" prensibine dayanarak narha fetva verdikleri görülür. Osmanlı Devleti de büyük şehirlerin piyasalarında geniş ölçüde narh uygulaması yoluna gitmiştir.63 13. Devlet başkanının ı<ureyş'ten olması meselesi. Hadiste "İmamlar (halifeler) Kureyş'tendir" 64 buyurulmuştur. Ünlü İslam dü- 57 Buhıi.r:i, Ezan, 163, I, 220; Muvatta', Kıble, ıs, I, 198. ss Müslim, Salat, 139; Ayrıntı için bk. Müslim, Salat 134-138. 59 İbnu'l-Humam, Fethu'l-Kadir, I, 529; el-meydani, el-lubab, I, 83; İbn Abidin, a.g.e., I, 529. 60 eş-şevkani, Neylu'l-Evtar, III, 130; bk. Ahmed b. Hanbel, VI, 297, 301; Harndi Döndüren, Delilleriyle İslfım İlmihali, s. 293, 294. 61 Ebü Davud, Buyıi', 49; Tirmizi, Buyıi', 73; İbn Mfıce, Ticarat, 27; Darimi, Buyıi', 13. 62 el-baci, el-munteka, Mısır 1331, V, 18; Aynntı için bk. Harndi Döndüren, Delilleriyle Ticaret ve İktisat İlmihali, Erkarn Yayınevi, İstanbul1993, s. 283 vd. 63 bk. Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1940 Tarihli Narh Defteri, İstanbull983. 64 Buhari, Ahkam, 1; Darimi, Siyer, 78; A. b. Hanbel, Müsned, III, 129; İbn Hazm, el-muhalla, IX, 359.

Teb6Qier ve Müzakereler 1 287 şünürü İbn Haldun (ö. 809/1406) bunun Kureyş'in asabiyet ve galebe çalma gücü ile ilgili olduğunu, bu yüzden daha sonraki yüzyıllarda Kureyş'ten daha güçlü toplulukların bu nitelikleri taşıması durumunda halifenin başka milletlerden de olabileceğini söylemiştir.6s lll. GÜNÜMÜZDE ISLAM VE SOSYAL DEGIŞIM KONUSUNDA YENI YAKLAŞlMLAR A. AŞIRI GÖRÜŞ SAHIPLERI 1. Necmüddin et-tgfı'nin görüşü. Hanbeli bilgini olan Tüfi (ö.716/ 1316) şer'i hükümlerde maslahatın asıl olduğunu, maslahatla hükınün çatışması durumunda, maslahatın tercih edilmesi gerektiğini öne sürmüştür. Masiahat usul bilginlerince şöyle tarif edilmiştir: Hükmün kendisine bağlanması ve üzerine hüküm bina edilmesi insanlara bir yarar sağlayan veya onlardan bir zaran gideren; fakat geçerli ya da geçersiz olduğuna dair belirli bir delil bulurımayan durumlara masiahat denir. Tüfi'ye göre şer'i hükümler ikiye aynlır: a) Aklın, illetlerini detaylı bir biçimde kavrayamadığı hükümler. ibadetler ve miktarlan belirlerımiş bulunan hükümler bu niteliktedir. Bunlarda kitap, sünnet ve icma' esas alınır ve kıyas yoluna gidilmez. Mesela; akıl namaz, oruç ve haccın illetini kavrayamadığı gibi, sabah namazının niçin iki rek' at, öğlen namazının ise niçin dört rek'at kılındığını ortak bir nitelik olarak hükme bağlayamaz. Bu dunım içkinin yasaklarıma illeti olan "iskar (sarhoş etme)" niteliği gibi her akıl sahibince kavranamaz. b) Aklın anlam ve maksatlarını anlayabildiği muameleler ve dünya siyaseti ile ilgili hükümler. Bunlarda itibar masiahat olup, bu da "menfaatın celbi ve zarann defi"nden ibarettir. Şariin herhangi bir olay hakkında belirli bir hükmü yoksa, o konuda uygun bir hüküm konulur. Şariin koyduğu bir hüküm aklımızia uyum halinde ise bu uygulanır. Fakat nass veya icma'ın hükmü akılla kavranamazsa, bu dunımda itibar maslahatadır.6 6 Tüfi maslahata itibar konusunda aşın gidenlerin başında gelir. O, Şiilik ve Rafiziliğe meyletmekle itharn edilmiştir. Kimi büyük sahabilere sataşması ve aşın görüşleri yüzünden çeşitli cezalara çarptınlmış, sürgün edilmiş ve hapse atılmıştır. 67 Onu en sert biçimde eleştirenierin başında gelen Zıihid el-kevseri (ö.1371/ 1951), maslahatın ancak hakkındanass bulurımayan konularda dikkate alınabileceğini belirttikten sonra68 şöyle demiştir: "Şimdi bu facire sor ve de ki: Kendi kafandaki şeriatı, üzerine bina etmeyi düşündüğün masiahat nedir? Eğer kastettiğin, şer'i masiahatlar ise bunu 68 İbn Haldun, Mukaddime, I, 479, 542, 543. 66 Hallfıf, Masa dır, Kuveyt 1972, s. 96 vd. 6i Hallfıf, a.g.e., s.96. 68 Kevseri, Maka/at, y.y. 1388, s.259.

288 1 Çağımızda Sosyal Değişme ve Islam bilmenin yolu valıiydir. Hatta aklı esas alan Mu'tezile ekolüne göre bile durum böyledir. Eğer maslahartan kastedilen, herkesin kişisel anlayışına göre farklılık gösteren dünyevi masiahatlar ise, nasslarla çeliştiği takdirde bunların bir değeri yoktur. Çünkü akıl, çoğu kere şeriatın aksine mefsedeti (zararlı olanı) maslahat sanabilir. Fıkıh usıllünde ele alınan "MasaJilı-i murselenin (mursel maslahatlar)", haklanda nass bulunmayan konulara ilişkin oluşunda, Müslüman bilginierin görüş birliği vardır. Bu yüzden şer'i delillerle çelişen bir maslahatın dikkate aiınması düşünillemez." 69 Kişiye göre değişen ı;naslahatlarla nass'ların çeliştiğini öne sürmek ve sonuçta birtakun nass'lan devre dışı bırakmak zaman içinde İslam' ı terke yol açar. Bu yüzden Tufi'nin görüşü kişisel bir yaklaşın1dan ibarettir. Taril1 içinde bu görüşe İslam bilginlerinin rağbet etmemesi, onun dikkate alınınağa değer görülınediğini gösterir. 2. Fazlurrahman'ın görüşü. Nass'lann yorumunda "tarilii unsur"u dikkate almanın gerektiğini savunan Fazlurrahman, Kur'an'daki hüküm ifade eden nass'lan "yasamanın ruhu ile ilgili olanlar" ve "fiili yaşama ile ilgili olanlar" olınak üzere ikiye ayırır. Bu konuda şöyle der: "Kur' an' daki yasama ruhu, hürriyet ve sorumluluk gibi genel beşeri değerlerin, her zaman yeni bir yasan1a biçin1ine bürünmesi şeklinde açık bir yön ortaya koyduğu halde, Kur'an'daki fiili yasama, Kur'an'ın indirildiği o günkü arap toplumunu, başvurulacak bir örnek olarak almak zorunda kalmıştır. Bununla, Kur'an'daki fiili yasamanın ezeli olduğu kastedilmiş olamaz. Bunun Kur'an'ın kadim oluşu ile de bir itgisi bulunamaz. Durum böyle iken İslam fakihleri ve kelamcılan çok geçmeden meseleyi kanştırarak Kur'an'ın hukukla ilgili emirlerinin; şartlan, yapısı ve iç bünyesi ne olursa olsun herhangi bir topıuma uygulanacağını sanınışlardır." 70 Fazlurrahman'ın "İslam" adlı eserini terceme eden Mehmet Dağ ve Mehmet Aydın'ın ekiediği önsözde belirttiklerine göre, müellifkur'an ve sünnetteki had cezalan yerine, hükmün güttüğü gayeyi gerçekleştirmek için başka tedbirlerin alınabileceğini savunur. Çünkü o, Kur'an'ın uygulandığı ilk dönemi tarihsellik içinde değerlendirir. 71 Bu mantıkla yola çıkıldığı takdirde, kısa süre içinde İslam'ın değişmeyen hükmü kalınaz. Ancak özden uzaklaşan böyle bir yaklaşnnın İslam'ı İslam alınaktan çıkaracağında şüphe yoktur. Sonuçta yeni oluşan hukuk "beşeri hukuk" niteliğinde olur. Çünkü İslam'ın düzenleme getirdiği tüm sosyal konularda beşeri hukukun da kendi hukuk mantığı içinde çözümler getirdiği bilinmektedir. 69 Kevseri, Makalat, s. 94; bk. Şiitıbi, a.g.e., II, 315. 7 Fazlurrahman, İslam, Terc. Mehmet Dağ- Mehmet Aydın, İstanbul 1981, s. 47, 48. 7 ' Fazlurrahman, İslam, Önsöz. s. IX, X; Erdoğan, a.g.e., s. 50,51.

T ebfi1jler ve M!lzakereler 1 289 3. Cemaleddin Efganl'nin Sosyal Değişim Konusuna Yaklaşımı. Hemedan'da dünyaya gelen Efgani (ö.l897) babasının işlerinin bozulması üzerine küçük yaşta ailesiyle Afganistan'a yerleşmiştir. On sekiz yaşına kadar öğrenimini orada yaptıktan sonra, İran'a geçmiş, Şii müctehit Şeyh Murtaza el-ensan'den ders almış, Irak'ta'da dört yıl kaldıktan sonra, Avrupa bilin1 ve edebiyatı ile tanıştığı Hindistan'a gitmiştir. Tarih, diri, dil, matematik, felsefe ve siyaset konulanyla ilgileneb Efgani; Afganistan, Hiridistan, İran, Mısır, İstanbul, Rusya, Paris ve Londra arasında gidip geldi. Her gittiği yerde çoğu zaman sınır dışı edilen Efgani, sevenlerince "yanlış anlaşılmakla" mazur sayıldı. Efgani, 1870'te geldiği İstanbul Daru'l-Fünun'unda verdiği bir konferansta; toplum hayatını canlı bir bedene benzetıniş, toplumun ilitiyaçlannı karşılayan sanatları da irisan bedeniniri organları mesabesinde görmüştiir. Bu arada "nübüvvet ve hikmet (felsefe)"i, bu bedeniri rulm gücünde bir sanat çeşidi olarak nitelemesi, dinleyenlerce "nübüvvet bir sanattır" şeklinde anlaşılmış ve Efgarn'nin İstanbul'dan çıkarılmasına karar verilmiştir. Mısır'a giden Efgani burada sekiz yıl kaldı. Orada İskoç mason locasına girdi. Bu locanın politikaya girmek istememesi üzerine ortaya çıkan sürtüşme sonunda locadan çıkarıldı. Bundan sonra o, French Grand Orient'abağlı milli bir loca kurdu, bu loca Efgani'nin teklifi üzerine çeşitli şubeler açtı, her şube Mısır' da bir bakanlığı denetleme görevirıi üstlendi. Ancak bu durumdan rahatsız olan Mısır yönetimi, gizli cemiyet kurmak suçundan dolayı Efgani'yi ülke dışına sürdü. Oradan Hindistan'a gitti. Kısa süre sonra oradan da önce Londra'ya, daha sonra Paris' e gitınek zorunda kaldı. Orada buluştuğu Mısır'lı Muhammed Abduh ile birlikte "el-urvetu'l-vuska (en sağlam kulp)" adıyla Arapça bir gazete çıkarmaya başladılar. Aynı adla gizli bir cemiyet de kurdular. On sekiz sayı kadar çıkan ve parasız dağıtılan bu gazete daha sonra kapatılmışt~. Zaman zaman İran'a giden ve baş vezirlik gibi önemli görevlere getirilen Efgani'yi anlamak gerçekten güçtür. Bu derece hareketli olan ve her gittiği yerden de genellikle sınır dışı edilen bir kimseniri kirnin ve neyin adına hareket ettiğirii tespit etınek güçtür. Efgani'niri mezhep görüşü oldukça hoşgörülüdür. O şöyle der: "Ben mezhep irnamlarıru kendirnden büyük görmüyorum ki, birirıin yoluna gireyim. Bir meselede onlardan biriniri görüşünü benirnsiyorsam birçok meselede muhalif kalabiliyorum."72 Ona göre, büyük müctehitler kendi dönemlerinde yapılması gerekenleri yapmışlar ve başarılı olınuşlardır; ancak kitap ve sünnetten çıkarılabilecek bilgi ve hükümler yanında onlarınki denizden damla kadardır. Bilen ictiliat yapmalı, ictihat edemeyen de bilinçli olarak seçmelidir. 73 Efgani henüz hayatta iken, hatta gençlik dönemlerinde dinsizlik ve sapıklıkla itham edildiği gibi, vefatından sonra da benzer iiliarnlar Nebhani, Şeyhulislam M us- 1._ 71 Mirza Lutfullalı Han Esedıi.badi, Hakikatu Cemaliddin el-efgfıni, I, 106, 128; Abdullah Kudsizıi.de, XI II/5-7, s. 364. 7 3e!-Mahzümi, Hatırat, s. 165-167. -....,. \.~~;,.

290 1 ÇaQımıi:da Sosyal ~işme ve Islam tafa Sabri, Elie Kedourie, Nikki R. Keddie gibi Doğulu ve Batılı müelliflerce devam ettirilmiştir.' 4 Kanaatınuzca, Cemaleddin el-efgani ilinıden çok toplumsal ve siyasal nitelikli konularla uğraşmış, felsefeye dalmış ve benzetmeli konuşmalarında yanlış anlamalara elverişli söylemleri olmuştur. Nitekinı yakın dostu Reşid Riza (ö.l935) ondan söz ederken şöyle demiştir: "Akü ilimlerde yüksek olan kinıseleri anlayamıyorlar, dinsizlikle itharn ediyorlar. İbn Sina, İbn Rüşd, Ebu'I-Hasen eş-şazeli, Muhyiddin İbnu'l-Arabi ve İmam el-gazzill hep benzer ithamlarla karşılaştılar." 75 Diğeryandan kornitacı ve ihtilalci yapısı yüzünden her gittiği yerde oranın yönetimi ile ilgili konulara girmeyi ve müdahale etmeyi mutat hale getiren Efgani'nin, Hindistan' daki İngiliz sömürüsüne karşı Rusya'dan yardım istemesi gibi davranışlan uluslararası ilişkiler açısından değerlendirildiğinde, pasaportlu bir turistin böyle bir pazarlığını anlamak güçtür. Bunu ileri bir İshlrhi idealle yaptığını düşünmek en iyimser bir düşünce olsa gere1..'tir. Diğer yandan, mason Joealannın da böyle bir ideal için Efgfuıi'ye yardımcı olmak üzere seferber olduklannı düşünmek ise safdillik olsa gerektir. B. MECELLE ÇIZGISININ KONUYA YAKLAŞlMI İslam'ın ilk dönemlerinde ve mezheplerin oluştuğu sıralarda yapılan yorum ve uygulama örnekleri sosyal değişim karşısında İslam hukukunun ölçü ve sınırlannı ortaya koymaktadır. Buna göre hükümlerde asıl olan maksat ve masiahat olmakla birlikte sözcükler de önemlidir. Çünkü sözcükler (nass) ruhu ayakta tutan beden gibidir. Kısaca, zanıanın değişmesi kinıi hükümlerin değişmesine yol açabilir. Mecelle' de "Ezmanın tagayyürü ile alıkamın tagayyürü inkar olunamaz (zamanın değişmesi ile hükümlerin değişmesi inkar olunamaz)"7 6 şeklinde ifade edilen bu prensibi Ali Haydar Efendi (ö.l355/1936} özet olarak şöyle açıklanıaktadır: "Zaman değiştikçe insanlarm ihtiyaçları, durumlan, örf ve adetleri, kullanımlan değişeceği için delile dayanmayıp, örfe dayanan cüz'i hükümler de değişir. Ancak külli hükümler kalıcı olup değişikliğe uğramaz. Burada zamana bağlı değişiklikle, delile dayalı değişikliği birbirinden ayırnıak gerekir. Örnekler: a) Önceki fakihlere göre, ev satın alacak olan bir kinıse için odalardan birisini görünce 'görme muhayyerliği' hakkı düşerken, sonraki fakihler döneminde ise, bütün odalan görmedikçe bu hakkın düşmeyeceği ilkesi benimsenmiştir. Çünkü önceleri standart olan oda yapıları sonraki dönemde değişikliğe uğramıştır. Burada külli hüküm 'satın alınacak mal hakkında yeteri kadar bilgi salıibi olma' dır. Bu bilgilenme değişik_ devirlerde farklılık gösterebilecektir. Nitekim günümüzde, belediyeden imarlı ve tasdikli mühendis projesine dayalı 74 F. A. Tansel, «Elie Kedourie, Afgani and Abduh", TTK Belleten, XXX.Il/125, yıl: 1968, s. 83 vd. 75 M.Reşid Riza, Tarihu'l-Ustaz el-imam, I, 51; Osman Keskioğlu, «Cemaleddin Efgani", A. Ü.İ.F.Dergisi, 1962, s.91-101. 76 Mecelle, mad. 39; bk. Zeylai, Tebyin, V, 125; Himidi, Mecamt, s. 328; Şelebi, Ta'lil, s. 312.

Tebfiğler ve Müzakereler 1 291 ve standart kalitede inşaat malzemesi kullanılarak yapılan binalarda, projeyi ve satış sözleşmesindeki şartlan inceleme, satın alınacak daireyi tanımada yeterli bilgiyi verebilmektedir. Bu yüzden peşin para karşılığında, teslim taribi de belirlenerek, tapu kayıtlan ve proje üzerinden yapılacak böyle bir 'daire satış taahhüdü' klasik İslam hukukunda yer alan 'selem akdi' ile örtüşecektir. b) Ebu Hanife mala yönelik davalarda şahidierin tezkiyesille gerek olmadığı görüşünde iken EbU Yusuf ve İmam Muhammed şahitlerin gizli ve açık tezkiyelerinin yapılması gerektiğini söylemişlerdir. Çünkü EbU Hanife döneminde insaniann ahlakı düzgün iken, öğrencileri olan iki imam döneminde değişiklik ve yalan halleri görüldüğünden buna ihtiyaç duyulmuştur. Günümüzde nüfus, tapu, trafik tescil ve kayıtlan ile sabıka kaydı, şahide yemin ettirme, sanığı çelişkiye düşürerek konuştunna, ses ve görüntü kaydı, pannak izi, özel dedektif tutma, DNA testi yaptınna gibi yeni ispat araçlan 'muhakeme usul ünü"' daha standart hale getirmektedir. Suçun işlendiğini ispata yardımcı olan bu gibi yeni argümanların İslam fikıh usulünün 'istihsan ilkesi' kapsamına girdiğinde şüphe yoktur. c) Önceleri mal gasbında, 'yararlanmanın tazmini (ecr-i misl)' gerekli görülmezken, sonraki fakihler döneminde yetim ve vakıf mailarına saldırılann artması üzerine, insaniann bu konudaki hırslanm kesrnek için, ecr-i misl ile fetva verilmiştir (bk. Mecelle, mad. 596). Günümüz beşeri hukuklarında qa başkasına ait malın gasp ve işgalinde belli bir süreye ait (son beş yıl gibi) ecr-i misl isteme hakkı kabul edilmektedir. N ass (kesin ayet ve hadis) ile sabit olan hükümler ise zamanın değişmesi ile bir değişikliğe uğramaz. Çünkü nass hiçbir zaman batıl üzere bulunamazken, örfler 'batıl' üzerinde oluşabilir. Bu yüzden günlük hayatta kesin nass'larla çelişen fasit veya batıl örfler İslami bir hükme delil teşkil edemez.. " 77 C. 1917 TARIHLI HUKUK-I AILE KARARNAMESI Kararnamenin baş tarafmda hazırlaınş gerekçesi şöyle açıklanır: "Mecelle'nin aile hukuku ile ilgili hükümleri kapsamaması yüzünden, ülkemizde bu konuda, değişik din ve milletlerden, her bir gruba kendi din ve mezheplerine ait hükümlerin uygulanması ve bu hükümleri hakimierin bilmemesi nedeniyle, gayri Müslimlerin ruhani reisierine y~gı yetkisinin verilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Halbuki devlete ait olan yargı yetkisinin, ciddi bir denetime tabi olmayan fert veya heyetlere verilmesi, birçok sakıncalan da beraberinde getirir." 157 maddeden ibaret olan kararname, müslümanların aile hükümleri yanında, ayri bölümler halinde Hıristiyan ve M useviierin de evlenme, boşanma, nafaka, drahoma vb. aile mevzuatını kapsadığı için, çok hukuklu bir sistemin, tek yargı sistemi içinde yer almasının tipik bir örneğidir. Her din mensubunun kendi inancına göre ibadet ve am el yapabilmesi Osmanlı'nın bu son kanun metniıide bir daha vur- 77 Ali Haydar, Duraru'/-Hukkam Şerh u Mecelleti'l-Ahkam, İstanbul 1330, I, 101,102.

292 1 Çagımızda Sosyal Oegişme ve Islam gulanmıştır. inancına uygun olarak evlenme ve buna göre boşanma, aile içi ilişkilerin yine bu inanca göre düzenlenmesi, yirmi birinci yüzyıl toplumlarının ulaşmayı hedefledilderi bir özgürlük biçimidir.78 H.A.K. nin, 1926'da Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girineeye kadar Anadolu' da, 1953 yılına kadar Suriye'de ve günümüze kadar da kısmen Lübnan, Filistin ve İsrail'de, yine 1951 yılına kadar Ürdün'de uygulandığı görülür. Günümüz Suriye, Ürdün ve Irak aile kanunlan üzerinde Osmanlı Hukuk-ı Aile Karamamesi etkili olınuş ve onlar için bir model teşkil etmiştir.' 9 Günümüz ABD, İngiltere ve İskandinav ülkelerinde toplum, dini veya medeni nikahtan dilediğini seçme hakkına sahiptir. Eşierin tercihine göre kilise veya havrada ya da resminikah memuru önünde akdedilen nikahla ilgili belgeler nüfus kütüklerinde birleşmiş olur. 80 Sözü edilen bu ileri ülkelerin uygulamalan ile Hukuk-ı Aile Karamamesi arasındaki yakın benzerlik dikkat çekicidir. Karamarnede Hanefi mezhebi esas alınmakla birlikte, 21 kadar meselede Malikiler başta olınak üzere başka mezheplerden görüşlerin alınması, evlenme yaşının erkekte 18, kızlarda 17 olarak belirlenmesi, bu yaşın altındakiler için hakim izninin şart koşulınası, 12 ve 9 yaşından küçükler için kesin nikah yasağının getirilmesi, Müslüman, Hıristiyan veya Musevilerin nikah akdini, ikamet ettikleri yerin kaza hakiıni veya naibinin tanzim ve tescil etmesi, 81 bütün bunların ülkenin üniter yapısına zarar vermeyecek bir biçinıde düzenlenmesi uzun bir devlet geleneğinin ve sosyal yapı değişiminin ürünü olınalıdır. IV. SOSYAL DEGIŞIME GÖREIÇERIK KAZANAN KIMI TERIMLER A. Ma'rQf ve Münker Terimleri: Ma'rüf sözlükte; aklın, bilim ve dinin güzel gördüğü, örfleşen, toplumda iyi bilinen şey demektir. Münker ise akıl, bilim ve dinin çirkin ve kötülük olarak gördüğü, haram ve rnekruhlan kapsar. Kur'an'da 30 kadar ayette ve pek çok hadiste kullanılan ma'ruf, islam'ın sosyal ve ekonomik konularda sürekli olarak güncelleşmesini sağlayacak formül bir sözcüktür. Çünkü ma'rlif toplumdaki değişimlere göre içerik kazanır. Sözcüğün hemen bütün kullanınılannın belirtme takısıyla "elma'rlif (o toplumda iyi bilineny' şeklinde alınası dikkat çekicidir. İslam'ın genel hükümleriyle çelişmeyen örfler bu kapsamda olup, toplumsal değişirnde gelişen bu nitelikteki yeni örf ve kültürlerin etkisi önemli bir yer tutar. Ma'ruf, Kur'an ve sünnetle sürekli olarak emredilen ve toplumun da titizlikle i 8 H.A.K. metni için bk. Ceride-i İlmiyye, Yıl: 4, Sy. 34, Sh. 1004; Tal.:vim-i Vekıi)i, 31, Teşr'in-i Evvel 1333. Değerlendirme içi bk. Harndi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, İstanbull995, s. 126, 127. 79 Halil Cin- Ahmet Akgündüz. Türk Hukuk Tarihi, Konya 1989, s. 59, 60; Mehmet Akif Aydın, İslam Osmanlı Aile Hukuku, İstanbul1985, s. 225 vd.; Döndüren, a.g.e., s. 125. 80 bk. Halil Cin, İslam ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Ankara 1975, s. 133; Döndüren, a.g.e., s. ISI. sı bk. H.A.K. mad. 4-12, 35-39, 40-43.

T ebfiı:jier ve Müzakereler ı 293 koruması istenen bir değerdir. Kur'an'dan kimi örnekler vereceğiz. "İçinizden hayra çağıran, iyiliği (ma'nlf) emredip, kötülüh.'ten (münker) vazgeçirnıeye çalışan bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir." 82 "Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. iyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız ve Allah'a iman edersiniz..." 83 Bu ayetin ilk bölümü kimi bilginlerce icrna-ı ümmetin, İslam'ın hüküm kaynaklarindan biri olduğuna delili gösterilmiştir. "Onlar yanlarındaki Tevrat ve İncil' de yazılı bulduklan ümmi n ebi olan o peygambere uyanlardır. O, onlara iyiliği emrediyor, onlan kötülükten alıkoyuyor, temiz şeyleri kendilerine helal, 84 çirkin şeyleri de üzerlerine haram kılıyor. 85 Onlann ağır yüklerini ve sırtlarında olan zincirleri indiriyor... " 86 Kocanın, eş ve çocuklannın geçim harcan1alannda da ma'rılfa uyması istenir. Burada ma'nlf ile "eşierin sosyal durumuna, erkeğin gelir düzeyine uygun bir harcama yapması" kastedilir. 87 Bunu da toplumun genel sosyal ve ekonomik yapısınırı belirlediği, İslam'ın konuya yalnız israf ve cinrrilik açısından kimi kısıtlamalar getirdiği bilinmektedir. ss Ma'rılf ve münker sözcükleri hadislerde de benzer anlamlarda kullanılınıştır. Hadislerde şöyle buyurulur: "Sizden kim münkeri (haram veya rnekruh sayılan bir fiilin işlendiğini) görürse onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse, diliyle, buna da gücü yetmezse kalbiyle karşı çıksın. Ancak bu sonuncusu imanın en zayıfyanıdır." 89 Kimi bilginiere göre, burada eliyle değiştirme devlet yöneticilerine, diliyle değiştirme bilginiere ve kalbiyle karşı çıkma da halka ait bir görevdir. Kin1isi de bunu, içinde bulunulan şartların belirleyeceğini söylemiştir. "Nefsirni kudret elinde tutan Allah'a yemin olsun ki, ya iyiliği emredip, kötülükten vazgeçirnıeye çalışırsınız, ya da Allah'ın kendi nezdinden size bir azap göndermesi uzun sürmez. Sonra dua edersiniz, fakat dualarırıız kabul olunmaz." 90 Yukandaki ayet ve hadisler toplumdaki değişim sürecinin sürekli olarak olumlu yönde gelişmesini sağlayacak mesajı içermektedir. B. Şura lıkesi ve Demokrasi Açılımı: Kur'an'da; "Onların işleri, aralannda danışma iledir." 91, "İş konusunda onlarla 8 2 AI-i İmran, 3/104. 83 AI-i İmran, 3/11 O. 84Tevrat'la yasaklanan iç yağ gibi. bk. Nisa, 4/160; Maide, 5/4; A'raf, 7/32. 85 Kan, domuz eti, leş, faiz ve rüşvet gibi. 86 A'raf, 7/157. 87 Bakara, 2/233; Talak, 67/7. 88 bk. İsra, 17/26,27,29. 89 Müslim, iman, 78, Salat, 232; N esai, İman, 17. 90 bk. Tirmizi, Fiten, 9; İbn Mace, Fiten, 20. 91 eş-şüra, 42/ 38.