Bulgaristan Nüfus İstatistiklerine Aid Tetkikler

Benzer belgeler

1 / 9 ' t V BULGARİSTAN NÜFUSU 11.1,1. No. 32. NEŞRİYAT: No. 61. Ecnebi Memleketler Nüfusu: No. 2 UMUM MÜDÜRLÜĞÜ. Yazan ; CELÂL AYBAR

Türkiye: 1936 yılında maden istihsalâtımız umumiyet üzere artmıştır. Bu yılın istihsal adetlerini bir öncesi ile karşılaştıralım:

Y A YA Senelerinde Türkiye Dış Ticareti

Zonguldak ve Kilimli kömürlerinin Devlet Demiryolları lokomotiflerinde yapılan mukayeseli tecrübeleri

- 354 İstatistik umum müdürlüğü teşkilâtı hakkında kanun

TÜRKİYE HÜKÜMETİ İLE MİLLETLER ARASI ÇALIŞMA TEŞKİLATI

TEŞKİLATLANMA VE KOLLEKTİF MÜZAKERE HAKKI PRENSİPLERİNİN UYGULANMASINA MÜTEALLİK SÖZLEŞME

34 NOLU SÖZLEŞME ÜCRETLİ İŞ BULMA BÜROLARININ KAPATILMASI HAKKINDA SÖZLEŞME

SELANİK SEREZ 1913 BAKİ SARISAKAL

HER NEVİ MADEN OCAKLARINDA YERALTI İŞLERİNDE KADINLARIN ÇALIŞTIRILMAMASI HAKKINDA SÖZLEŞME

Sofya'da Vassil Kolarov Kütüphanesi (Millî Kütüphane)

KRONİK 1957 YILI MEVZUATI [*]

İçindekiler GENEL PRENSİPLER. Birinci B ö l ü m : HUKUK NİZAMI :

AVUKATLIK ÜCRET TARİFESİ 1941

Son senelerde dünya demir ve çelik ticareti

İstanbul Teknik Üniversitesi hakkında kanun : Kanun No: 4619 Kabul tarihi: 12/7/1944

Türkiye İktisadiyatı

HANEHALKI GELİR VE TÜKETİM ANKETİ

Dünya: ton da İspanyaya olmak üzre tonu bulmuştur.

1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve Meskenlerin Haiz Olacakları Sağlık Şartlarına Ait Talimatta bu şartlarla ilgili hususlar belirtilmiştir.

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

Türkiye Madenciliğinin 1945 Bilançosu

TÜRKiYE: Taşkömür: F. l - M. T. A. 3/20 281

RĠYASETĠCUMHUR SENFONĠ ORKESTRASI KURULUġU HAKKINDA KANUN (1)

Madde 1 - Köylerin içme ve kullanma suyu ihtiyacı, DSİ Umum Müdürlüğü tarafından temin ve tedarik olunur.

Devre : X. îçtima: 3 S. SAYISI :

Mezarların açılması, ölülerin çıkarılması, ölülerin tahniti, tabutlanması ve nakli fert, toplum ve çevre sağlığı açısından önem arz etmektedir.

Yusuf Kemal TENGIRŞENK ( )

KÖY İÇME SULARI HAKKINDA KANUN

Ölülerin muayenesi ve defin ruhsatlarının verilmesi, fert. toplum ve çevre sağlığının açısından önem arz etmektedir.

GİBİŞ 1 BİRİNCİ BÖLÜM : TİCARİ HESAP A. YÜZDE HESAPLARI 3

871 Müze ve rasathane teşkilât kanunu. ( Resmî Gazete ile neşir ve ilâm : 3/V U/ S ay i : 2742 )

MEMLEKETIMIZ KOMUR ISTIHSALI ve RANDIMANLARINA BAKIŞ. MAHALLİ İDAREYE DEVLET TEŞEKKÜLLERİ: Ton olarak

B.M.M. Yüksek Reisliğine

BURSA SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1.NCİ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ KURULUŞ-GÖREV VE YETKİ YÖNETMELİĞİ

İ957 malî yılı Muvazenei Umumiye Kanununa bağlı cetvellerde değişiklik yapılması hakkında Kanun

Medeni haklarını kullanmaya ehil olmıyan, amme hizmetlerinden menedilen veya ağır hapis ve haysiyetimuhil bir cürümden dolayı hapis cezası ile mahküm

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

20 Derste Eski Türkçe

Tablo 1 Ham Demirin, Cevherlerin, Kok ve Eriticinin Terkibi. MgO. AlıOj. CaO

MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK HAKKINDA KANUN (1)

ÖZEL DURUM AÇIKLAMA FORMU

626 Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan Kültür Anlaşmasının tasdiki hakkında Kanun

TASARRUF SANDIKLARI NİZAMNAMESİ

İçindekiler. İndeks. İKTİSADÎ DÜŞÜNCE TARİHİ 1. Giriş 1-19

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

Üçüncü Demir ve Çelik Fabrikalarının Kuruluş Yeri Seçiminde Uygulanan Usûl Ve Alınan Sonuç

MehMet Kaan Çalen, tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı yılında Trakya

Revizyon hedefleri ve mevzuları

Bibliûgrafya 237 se yerinde olan, eserin zenginliği ve derinliği hakkında kâfi bir fikir verebileceğini ümit etmekteyim. Kısa bir girişten sonra, kita

1116 numaralı mektep pansiyonları kanunu lâyihası ve Ma arif ve Bütçe Encümenleri mazbataları

Birinci Bölüm : İşletme faaliyetlerinin muhtelif safhmları 1

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Aksaray-Konya arasındaki volkanik arazi

1938 de Dünya Maden durumu

5. İşçi fazlasını, işveren fazlasını ve iş fazlasını şekil yardımıyla gösteriniz.

AVUKATLIK ÜCRET TARİFESİ 1947

İÇİNDEKİLER: Birinci bölüm DIŞ TİCARET SİYASETİ

Yok edilecek evrak hakkında kanun lâyihası ve Dahiliye Encümeni mazbatası (1/288)

Kanun No: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu. Kabul Tarihi: R.G. Tarihi: R.G. No:

256 Petrol Dairesi Reisliği 1959 yılı Bütçe Kanunu. (Resmî Gazete ile ilânı : 4. III Sayı: 10150)

MADEN TETKĠK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KANUNU

ĠÇĠN BAKANLAR KURULUNA YETKĠ VERĠLMESĠ HAKKINDA KANUN

İŞ VE İŞÇİ BULMA SERVİSİ KURULMASI SÖZLEŞMESİ

DÜNYA VE TÜRKİYE KÖMÜR DURUMU

mjer'idir.! MADDE 4. Bu kanunun hükümlerini icraya Maliye ve Münakalât Vekilleri memurdur.

M. T. A. Enstitüsünde Fotogrametri

532 R. Ş. Suvla. R. Ş. Suvla

Endüstri bakımından umumiyetle

897 Mersin limanının Devlet demiryolları ve limanlan işletme umum müdürlüğünce işletilmesi hakkında kanun

1155 Ecnebilerin Türkiyede ikamet ve seyahatleri hakkında kanun. (Resmî Gazete ile neşir ve ilâm : 16/VII/ Sayı : 3961)

İŞ VE İŞÇİ BULMA SERVİSİ KURULMASI SÖZLEŞMESİ

Sultan Abdulhamit in hayali gerçek oldu BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU BALKANLAR 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

VERGİ USUL KANUNU NUN BİLİNEN ADRESLERİ VE TEBLİGAT YÖNTEMLERİ KONULARINDA DEĞIŞİKLİKLER YAPILDI

S. Sayısı; 108,.. -.'\v '. - " - t " ' T *

b) Muris veya tasarrufu yapan şahsın bu ikametgâhı yabancı bir memlekette ise Türkiye'deki son ikametgâhının bulunduğu;

GÖRÜŞ BİLDİRME FORMU

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 8

Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır.

TURKIYENİM YAKACAK ODUN PROBLEMİNİ HALLETMEK İÇİN TEKLİFLER. (Diğer memleketlerdeki tecrübelerin hülâsası)

İ4Ğ Karadeniz Boğazı Tahlisiye İdaresinin 1928 senesi İnıiee kaıiünüüa ıniizeyyel kanun

ÎÇtima: 1 S. SAYISI : OUD

MİLLİ HÜKÜMET VE CUMHURİYET DEVRİNDE ASKERLİK ADLİYESİ VE ASKERİ TEMYİZ MAHKEMESİ 1

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

ECNEBİ MEMLEKETLERE GÖNDERİLECEK TALEBE HAKKINDA KANUN

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA MERKEZİ. Yayımlandığı Resmi Gazete :Tarih: 29/02/1960 Sayı:10444

İÇİNDEKİLER GİRİŞ 3 52

Osmanlı, Titanic i böyle görmüştü

YANYA MÜSLÜMAN MEZARLIKLARI NASIL YOK EDİLDİ? BAKİ SARISAKAL

ÜRKİYE İKTİSADİYATI. Türk İş İstatistikleri. Yazan:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÎLE FEDERAL ALMANYA CUMHURİYETİ ARASINDA 16 ŞU BAT 1952 TARİHÎNDE ANKARA'DA AKDEDİLMİŞ OLAN TİCARET ANLAŞMASINA EK PROTOKOL

ASKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ KURULUŞ GÖREV VE YETKİ YÖNETMELİĞİ

İÇİNDEKİLER. Çizelgelerin ele alınışı. Uygulamalı Örnekler. Birim metre dikiş başına standart-elektrod miktarının hesabı için çizelgeler

AKTAY TURİZM YATIRIMLARI VE İŞLETMELERİ A.Ş. ANASÖZLEŞME TADİL TASARISI

SıraNe 236 HAVA YOLLARI DEVLET İŞLETME İDARESİ BÜTÇESİ

EREĞLĠ KÖMÜR HAVZASINDAKĠ OCAKLARIN DEVLETÇE ĠġLETTĠRĠLMESĠ HAKKINDA KANUN (1)

Esibabı mucibe lâyihası

TEBLİĞ 1948 NİSANININ SON HAFTASINDA YAĞAN KAR ÜZERİNDE FERRUH SANIR

Transkript:

BAŞVEKÂLET S T A T İ S T İ K mum Müdürlüğü 1 Bulgaristan Nüfus İstatistiklerine Aid Tetkikler YAZAN: G. Th. DANAİLOF Professör ve Sabık Nazır Almancadan Türkceye hulâsa eden: İBRAHİM ((tyotalom. ^ Neşriyat No 101 Tetkikler Serisi No 56

Bulgaristan Nüfus istatistiklerine Aid Tetkikler T Bulgaristan Nüfus istatistiklerine Aid Tetkikler i Bulgaristan nüfus istatistiklerinin tarihçesi. Vaktile (Bulgaristan Merkezî İstatistik Enstitüsü) ve hali hazırda İstatistik Umum Müdürlüğü unvanını taşıyan müessesenin toplayıp neşreylediği malûmat aşağıdaki tetkiklerin esasıdır: Evvelce Bulgaristanın da dahil olduğu Türkiye İmparatorluğu nüfus sayımları yapmamıştır. İmparatorluk bu gibi işleri yapacak bir müesseseye de malik değildi. Eski Osmanlı İmparatorluğu hakkında bazı avrupalı müellif ve seyyahların neşrettiği kitaplarda nüfus kesafeti ve saire hakkında görülen malûmat da kontrolü imkânı olmıyan tahminlerden ibarettir. Bilâhara tesis olunan Bulgar beyliği teşekkülünün ilk yılında bir istatistik bürosu tesis etmiş ve teşekkülünün ikinci senesinde, (1880) ilk nüfus sayımını l bir günde) yapmıştır. Bu, birinci ve tamamile Avrupa usullerine tevfikan icra edilen nüfus sayımını az zaman sonra başka sayımlar takib etmiştir. 1884 senesinde Rumeli sancağı sayımı, 1887 de, yeni tesis olunan birleşik Bulgagaristan sayımı ve daha sonra 1892, 1900, 1905. 1910. 1920 ve en sonra 1926 sayımları icra edilmiştir. Bütün bu sayımlarda Beynelmilel İstatistik Enstitüsünün kabul ettiği esaslar tatbik edilmiştir. Bu sayımların icrasına birinci sırada muallimler olmak şartile, Bulgaristanm bütün münevver tabakası iştirak etmiştir. Sayımlar hakkında neşredilen ve bu hususta cezaî müeyyideler vazeden bir kanun da sayımların icrasına iştirak edenlerin vazifesini vasi mikyasta kolaylaştırmıştır. Bütün bu sayımlar ve bilhassa 1900 senesinden sonra yapılanlar Avrupa umum sayımlarında tatbik olunan usulleri nazarı itibara alarak icra edilmiş ve bu suretle nüfus hakkında sahih bir fikir verecek zengin malûmat elde edilmiştir. Bu sayımlarda elde edilen, dil. din. milliyet ve sair millî münasebetler hakkındaki malûmat, Bulgar istatistik materiyelini

4 çok zenginleştirmiş ve nüfus meselelerinin bu bakımlardan tetkiki mümkün olmıya başlamıştır. Sayımlardan maada, nüfusun dinamik hareki vaziyeti de merkezî istatistik Enstitüsü tarafından esaslı bir müşahedeye tâbi tutulmuştur. Türk idaresinden ayrılmayı müteakib klise memurları ruhanî sınıf) ölüm. doğum ve evlenme defterlerini tutmağa mecbur edilmişlerdir. Fakat hidayette tabiî olarak, bu gibi kayıtları tutmak hususunda lâzımgelen tecrübe henüz kâfi derecede olmadığı ve diğer taraftan halk da. bilhassa müteassıp hocaların tesiri altında bulunduğu için. hu ilk istatistik kayıtlarından kâfi derecede istifade edilememiştir. Bu sebepten dolayı. İstatistik Müdüriyeti, ölüm. doğum ve evlenme kayıtlarını 1831 senesinde komünlere tevdi etmeye mecbur olmuş ve 1900 den itibaren, bu malûmat adlî memurların sıkı nezareti altında tutulan defterlerden çıkarılmaya başlanmıştır. Halihazırda memleketimizde yalnız içeri ve dışarı muhaceret hareketlerine dair istatistikler noksandır. Bu sahadaki tetkikler yalnız idarî malûmata istinat binektedir. ilk senelerde toplanan istatistik malûmatı münferit ciltler halinde neşredilmekte idi. 1910 senesinden itibaren bu malûmat her sene tanzim ve neşredilen istatistik yıllığına dereedilmektedir. ilk tetkikler: Bulgar demografisine aid meseleler şimdiye kadar pek az müellifler tarafından tetkik edilmiştir. İlk defa M. Sarafov nüfusumuzun sükûnî vaziyeti hakkında bir kaç etüt neşretmiştir. Kus edebiyatında nüfus hareketine dair birinci etüd olarak ve maruf Rus Coğrafya Profesörü A. Nütschin tarafından I Semlevedenie) narnile neşredilen mecmuadaki 'Bulgar nüfusu hakkında tecrübe) unvanlı yazım 1893 senesinde basılmıştır. Bilâhara 1914 senesinde. Bulgaristan istatistik umum müdürleri meyanında yüksek bir mevkii olan M. Kiril Poppov (İktisadî Bulgaristan) namındaki eserini neşretti ve bunu müteakih Profesör Mişailon tarafından Bulgar nüfusu hakkında mufassal bir etüd neşredilmiştir. Tetkikattmızııı şeması : Bu eserde Bulgaristan nüfusu üç cepheden tetkike tâbi tutulmuştur. Birinci kısımda. 1912 muharebesine kadar Bulgaristan nüfus hareketinin temayülleri tetkik edilmiştir.

5 İkinci kısımda (1912-1913) ve (1915-1918) harpleri esnasında ve bu harplerden sonra bu harplerin nüfus hareketi üzerine yapmış olduğu tesirler tetkik olunacaktır. Üçüncü kısmın başlıca gayesi. Türk ve Bulgar milletlerinin nüfus hareketindeki müşabehet ve farkları tetkik ve hu husustaki ırkî tesirleri tahlil etmektir. Bu son kısım, nüfus hadiselerinin din ve ırk itibarile farklarını tetkik ve mukayese etmek itibarile çok mühim bir mevzua temas etmektedir. Böyle bir tetkikin muvaffakiyet verebilmesi için her halde her iki ırkın hususiyetleri ile aralarındaki farkları tamamile ve sarih bir surette tayin ve tefrik etmek lâzımdır. Bunu yapmak için de her iki milleti itinalı bir surette tetkik ve tarif etmek icabeder. Bu mesele, elimizdeki eser için ikinci derecede bir mevzu teşkil ettiğinden, bu mevzuda yeni neşredilen. Irettscfıck. Seluturski. Drinoı. Yorgu. Hammer gibi müelliflerin ve bilhassa Macar türkoloğu Vanberi ve Dr. Witeek--lerin eserlerinden istifade edilmiştir. Tetkikimizin umumî bir hulâsasını yapmak çok güç ve belki imkânsız bir teşebbüs olacaktı. Zira bir çok nazarî eserlerde olduğu gibi. müellifin maksadı burada umumî bir fikir veya tek bir netice çıkarmak değildir. Burada zaman ve mekân itibarile tetkiki lâzımgelen ampirik kanunlar mevzuubahistir. Bu itibarla bunlardan hiç bir zaman umuma teşmili mümkün olan kanunlar, kaideler çıkarılamaz. Zor bir çalışma neticesinde elde edilen ilmî neticelerin bu vaziyet ve mahiyeti bizi umumî bir netice çıkarmak imkânından haklı olarak uzaklaştırmaktadır. Binaenaleyh, Bulgaristan demografisini alâkadar eden bazı mücerred ampirik müşahedeler ve izahlarla iktifa etmek zaruretindeyiz. Aynı zamanda şunu da söylemek isterim ki. bu işimin her bir noktasında istatistik metodunun esaslarım tatbik ve neticeleri, etnografik bakımından kollektif manalar haline koymak için elimden geleni de yaptım. tstatistiklerdeki istikrarları (stabilite) veya inkişafları aramak, mahal ve zaman itibarile değişiklikleri göstermek ve bu suretle tetkik ettiğimiz ampirik kanunları tayin etmek, başlıca vazifem olmuştur. Hadiselerin toplu tezahuratile heyeti umumiyelerindeki hakikî manaları bulmağa çalıştığım gibi. Lexis. Bortkjevitch ve Tscfııı pro w'un fikirlerine uygun olarak bunlardan umumî fikirler çıkarmayı kendime ilmî bir vazife olarak kabul ettim. Tetkikatımda mümkün olduğu kadar

6 bu ciddî ve mantıkî esasları tatbik ettiğime nazaran aldığım muhassala istatistik neticelerine dair yalnız bir kemiyet veya bir vasatî işi değil, tezahüratın umumî noktai nazardan ciddî ve mantıkî bir tanzim ve tertibi olmuştur. Esere metodik bir mahiyet vermek ve bununla beraber son zamanda riyazi istatistikçiler tarafından takib edilen yollarda yürümemek maksadı ile, bu eserde istatistik metodu son derecede ve Tschuprou's-Brikei'm fikrine uygun bir surette tatbik edilerek, kollektif manalar nazarı itibara alınmış ve (İnduction) usulü kasden istimal edilmemiştir. II a) Nüfusun sükünî vaziyeti Nüfus kesafeti ve iskân vaziyeti: Bu tetkikin birinci kısmında 1880 senesinden 1912 senesine kadar, yani 32 senelik bir zaman esnasındaki nüfus hareketinin hususiyetleri tetkik edilmektedir. Bu zaman esnasında 96,345 kilometrelik bir sahada nüfus miktarı 2,8 milyondan 4,4 milyona, nüfus kesafeti ise kilometre murabbamda 29,0 dan 46,0 a çıkmış olduğu birinci derecede göze çarpmaktadadır. Bu zaman için nüfusun senelik vasatî tezayüdü % 1,31 dir. Bu artış muhtelif amillerin mahsulüdür. 1892 senesine kadar tezayüd pek az ve oynaktır, bundan sonra daimî bir surette yükselir ve % 15 e kadar çıktığı gibi memleketin muhtelif kısımları için de dikkate değer farklar arzeder. Tezayüdler, meselâ: Plevne vilâyetinde % 2,22, Burgaz Vilâyetinde % 2,24, Sofya Vilâyetinde % 5,46 derecesindedir. Nüfusun muhtelif grupları arasında da aynı farklar müşahede edilmektedir: Bulgarlarda (% + 1,89) Türklerde ise ( % 0,91) dir. Bu artış umumî bir tezayüttür, hakikî tezayüd yani ölüm ve doğum vakaları arasındaki fark Bulgarların lehinde yine aynı derecede müsait bir vaziyet ibraz etmektedir. 1904 senesinden 1907 senesine kadar bu tezayüd Bulgarlar için (%2,26) Türkler için ise yalnız (% 1,5) rakkamile gösterilmektedir. Buna binaen iki grup arasındaki farkları yalnız Türklerin hicretine değil, aynı zamanda da büyük bir kısım için, başka sebeplere de atfetmek lâzımdır. Nüfus kesafeti de memleketin muhtelif kısımlarında farklıdır. 25 sene zarfında memleketin muhtelif mıntakalarının nüfusu farklı olarak artmıştır: En ziyade kesif nüfuslu mıntakalar şunlardır: Tirnova, Sumen,

7 Vidin, Ruse ve Plevne vilâyetleri. Bunlardan da 1912 de en ziyade kesif olanlar kilometre murabbaında Vidin (84,8). Radomir (62,6), Gabrovo (73,5), Tirnovo (71.5), B. slatina (60,4). G. Orchoviça (69,3), Drenovo (61,8) ve bilhassa Sofya (83,9) vilâyetleridir. Demekki en ziyade kesif nüfuslu mıntakalar Stara Planina yamaçları ile Sumen ve Türklerin muhaceretinden evvel Vidin civarlarıdır. Tuna civarında bulunan mıntakalara nazaran Stara Planina yamaçlarındaki mıntaka hepsinden fazla kesif nüfusludur. Deniz sahilindeki mıntakalar ise nisbeten daha seyrek nüfusludur. Bu vaziyet diğer memleketlerin bu husustaki vaziyetlerinin tamamen aksidir. Şehir, köy, mahalle ve sair iskân mevkileri itibarile Bulgaristan nüfusunun ayrılışı ayrıca kendine mahsus bir şekil arzetmektedir. 1910 senesi nüfus sayımına nazaran şehir nüfusu umum nüfusunun (% 19,1) ni teşkil ettiği halde, köy nüfusu (% 80,9) unu teşkil etmektedir. O tahrire göre cenubî Bulgaristanın nüfusu (% 22.7) şehirlerde, şimalî Bulgaristanın nüfusundan (% 17,7) daha kuvvetli bulunmaktadır. Kulübe ve mahalle ismini taşıyan dağınık meskûn mahaller, Bulgar iskân vaziyetinin ayrıca bir hususiyetidir. Bir nevi çiflik olan bu mevkilerin yekûnu 5,069 olduğu halde bunlardan yalnız 1,096 tanesi kendine mahsus orman, arazi ve sairesi olan münferid mülkler şeklinde olarak umumunun (% 21,90) nı teşkil etmektedir. Planina Bunlar Ossogoval dağlarında (Bosilgrat mıntakası) ve Orta Stara nm şimal yamaçlarındadır ve yalnız Bulgarlarla meskûndurlar. Cenubî yamaçlarda böyle mahaller mevcud değildir. Bu iskân usulü yalnız ve münhasıran Bulgarlara mahsus olduğu gibi tarih itibarile de Stara Planina nın iskânı ile başlar. Bununla beraber Türklerin istilâsından sonra bu iskân usulünün başlamış olması muhtemeldir. Bu gibi dağınık mahallerin Pomaklarm (bir Bulgar unsuru) ikamet ettiği Rodop dağlarında da bulunması şayanı dikkattir. Vaktile memleketin hakimi olan ve bundan dolayı hayatlarından Bulgarlardan daha emin Türkler her halde gerek Stara Planina gerekse Rodop dağlarında böyle dağınık bir tarzda yaşamışlardır. Bu zaman esnasında ve umumî bir şekilde olarak şehir nüfusu meyanında bazı değişiklikler vuku bulmuştur. İstiklâlden evvel fevkalâde müsaid bir vaziyette bulunan ve terakki eden Stara Planina etrafındaki bir çok şehirlerin nüfusu bilâhara ev sanayiine rücu etmiş ve azalmıştır. Diğerleri ve bilhassa Tuna boyunda bulunanlar. Kırım muharebesinden sonra, ticarette kazandıkları mevkileri kaybederek, nüfusları da yeni tesis edilen demiryol istasyonlarına doğru inmeğe başlamıştır. Sofya, Varna, Burgaz ve sair yerler ise yine Hükümet tarafından tatbik olunan

8 tetbirler sayesinde nüfuslarını çok çabuk ve büyük bir mikyasta arttırmışlardır. Bulgar nüfusunun başka bir karakteristik alâmeti daha vardır. Bu da iktisadî teşebbüsatın gruplarındaki vaziyettir. Şöyleki: Türkiye hakimiyetinin karanlık zamanında idare tarafından yapılan tazyik ve buna karşı mümkün olduğu kadar fazla mukavemet zarureti neticesinde. Patriarkal ananelerine uygun olarak, bilhassa köylerde, bir kaç kişinin iştirakile meydana»elen bir takım iktisadî teşekküllerle bir ne\ i e\ -anayii /ıılııır etmiştir. İlk tahminlere nazaran 6 kişilik ev sanayii umumî yekûnda ' 6 2 nisbetinde idi. Son zamanlarda ise bu şerait nisbeten değişmiş, fakat 6-7 ve fazla azadan mürekkep ve sanayiinin vaziyeti her bakımdan faikivctini muhafaza etmiştir. Bizim ve yabancı müelliflerin çok bahsettiği 20 kişilik teşekküller (eski devirlerde), son tahrirlere nazaran pek nadirdir. Nüfusun bünyesi : Şimdi bir az da nüfus bünyesine aid noktaları tetkik edelim, Cinsiyet, Yaş, Aile ve Sıhhat vaziyeti). 1 Cinsiyet : Bulgaristan, erkekleri adetçe kadınlardan fazla olan memleketlerdendir. 1880 sayınıma göre 1000 erkeğe göre de 1000 erkeğe karşı (966) kadın bulunmuştur. (001 t kadın. 1910 sayımına Bunlar umumî rakamlardır. Bununla beraber daha doğru bir müşahede gösteriyor ki Stara anın şimal ve cenubunda kadınların adedi erkeklerinkinden daha büyüktür. Keza şehir ve kır nüfusunda vardır. 1910 sayımına nazaran köylerde (973) kadın sayılmaktadır. da bu hususta bir fark 1000 erkeğe karşı şehirlerde (935) ve 2 Yaş inkisamı : Bul gar nüfusunun başlıca karakteristiği çocuk yaşıdır. Çocuklar nüfusun (% 40) mı teşkil ediyor. Bulgaristanda 0-15 yaş ile 70 yaşından fazla, yani gayri faal nüfus (% 40,2), 20-60 yaşma kadar, yani hakikî faal nüfus 1% 40.6) ve 15-20 ile 60-70 yaş arasındaki yan faal nüfus da I f 13) nishetindedir. Köy ve şehir nüfusu arasında hu hususla ehemmiyetli bir fark vardır. Faal nüfus şehirlerde (% 47) ve köylerde yalnız ( c /o 39) u

- 9 teşkil etmektedir. Çocuklar ise şehirlerde 1000 nüfusda (323) ve köylerde (407 raddesindedir. Beşerimizin sonunda bulunan A ve B diyagramları Bulgar nüfusunun yas itibariie inkisamı hakkında sarih bir fikir vermektedir. Bunlarda kadınlara ait olan çizginin 25-50 yaşına kadar yukarıya doğru çıktığını»örüyoruz. Bulgar nüfusunun bu karakteristik hususiyeti başka memleketlerde katiyen bulunamaz. 3 Medenî hal vaziyeti : Memlekette carî olan patriarkal-sanayii sistemi sebebile aile teşekkülâlı kendisine mahsus bir mabiyet göstermektedir. Irlândayı misal olarak aldığımız takdirde 15 yaşından fazla olanlar meyanında Bulgaristanda (% 16) bekâr ve {% 74,6* evli bulunduğu halde irlanda da bu nisbetler (%47.7) bekâr ve 11-9) evlidir. Ziraatımızın bulunduğu iptidaî vaziyet sebebile her vakit çok işçi aranması, genç yaşlarda evlenmeyi intaç ederek yeni ailelerin teşekkülüne hadim olmuştur. Evliler grubunun büyüklüğü bu suretle izah olunabilir. 4. Maluliyet: Bulgaristanda ilk sayımlar bir çok müelliflerin hayretini mucib olacak derecede çok malûl göstermiştir. Fakat son sayımlar bu hususta başka bir vaziyet meydana çıkarmışlardır. 1910 senesinde 10.000 nüfusta 37.55 (kör. sağır-dilsiz. deli. apta 1 ve saire ı bulunmuştur. Şeh'rl^rde 10.000 nüfusta bu nisbet (45.6H) ve köylerde l 06.66) idi. Hesaplarımıza nazaran dağ nüfusu ile ova nüfusu arasında bu hususta bir fark vardır. Ova nüfusu meyanında malûliyet daha fazladır. Askerlik listelerinin verdiği rakkamlar da maluliyet meselesini oldukça tenvir etmektedir. Bu rakkamlar çok müsaid bir vaziyet göstermektedirler. Senede askerliğe mecbur olanlardan yalnız I f /r 10.5) hizmetten tamamile muaf tutulmakladır. \skeri istatistikçiler 1000 kura neferinde 77 kişi kı-a boylu. 387 kişi orta boylu ve 535uzun boylu( 166 santimetre)göstermektedirler. Yeni efradımızın dörtte üçünde göğüsün kutru boyun yarısından fazla olduğuna nazaran, gençliğimizin beden teşkilâtı itibariie eyi şerait tahtında inkişaf etmekte olduğu aşikârdır. 5. Tahsil: Bu vaziyet yazı ve okumak bilenlerin miktarında karakteristik bir surette görülmektedir. İstiklâl senesinde şehirlerde erkeklerde ( c /c 6) kadınlarda da ( r / ( 2) nisbetinde okur yazar vardı. 1910 senesine kadar

10 bu mikdar erkeklerde (% 73), kadınlarda (% 52) ye kadar çıkmıştı. 1880 de tabiî olarak köylerde yazı ve okumak bilenler daha az idi. (erkeklerde % 5.5 kadınlarda da yalnız % 0,1). Halbuki. 1910 senesinde erkeklerde % 50 ve kadınlarda % 18 okur yazar bulunmuştur. Yeni nesilde (10-15 yaşında) ve 1905 senesinde şehirlerde erkek çocukları arasında okur yazar (% 93,5) ve kız çocuklarında da [% 81,5) derecesinde bulunuyordu. Aynı senede yeni efrad arasında yazı ve okumak bilenlerin miktarı (% 75) olup Macaristan. Yunanistan, Sırbistan ve Romanyadakilerden fazla idi. En ziyade yazı ve okumak bilenler Tırnovo Vilâyetinde bulunmuştur. Bu vaziyet Türkiye zamanında bile bu sahada çok mektep bulunmasından ileri gelmiştir. Dahilî ve haricî muhaceret: Bu hususta da Bulgaristanın hususî bir vaziyeti vardır. Bulgarlar sabit ikametgâha meyyaldirler. Yalnız büyük harp vakaları onları harekete getirir. Meselâ. Tschiprovez isyanı ve sonra Misteki isyanı Bulgarları Avusturyaya - Macaristana hicret etmeğe mecbur etmiştir. Türk-Kus muharebesinden sonra da keza Basarabiya ve Romanyaya doğru büyük bir hicret hareketi hasıl olmuştur. İktisadî sebeblerden dolayı hasıl olan nakli mekânlar nadirdir. Meselâ, Stara Planina civarındaki ahalinin Tuna ve Dobrucaya doğru hareketi, demiryol istasyonları ve diğer merkezler etrafına toplanmasından ibarettir. Son on sene zarfında isyan ve diğer siyasî sebeblerden dolayı Trakya ve Makidonyadan Bulgaristana doğru büyük bir muhaceret vukubulmuştur. Amerikaya doğru büyük muhaceretler 1904 ile 1907 arasında müşahede edilmiş ve fakat muhacirinin adedi 80.000 den yukarı çıkmamıştır. Her halde istiklâlden sonra Türkler arasında İstanbul ve Anadoluya doğru büyük bir muhaceret başlamışsa da bu da gittikçe azalmış ve 1910 senesinde hemen hemen tamamile durmuştur. b) Nüfusun harekî vaziyeti: Bu bahiste muhtasar bir şekilde doğum, ölüm ve evlenme vakalarını tetkik edeceğiz. 1. Evlenmeler: Evlenme vakaları 1880-1885 seneleri esnasında binde (8,0) ve 1906-1910 devresinde binde (9,3) nisbetindedir. 15 yaşından 60 yaşına

11 kadar ve 1899-1902 seneleri esnasında erkekler için nisbetler binde (92) ve 1904 le 1937 devresinde binde (111) e çıkmaktadır. Bu rakkamlar cenubî Bulgaristanda (10.8 = 1904/1937) şimalî Bulgaristandan (9,8 = 1904/1907) daha büyüktür. Aynı zamanda köy nüfusuna aid rakkamlar binde (10.7 = 1904/1907). şehir nüfusuna aid (9.0 = 1904/1907) rakkamlardan daha büyüktür. Bulgar demografisinde evlenmelerin vukubulduğu aylar itibarile inkısamı, ayrı bir hususiyet arzetmektedir. Evlenmelerin en çoğu kânunusani ile şubat, en azı da temmuzla ağustos aylarında vuku bulmaktadır. Bu suretle 1880/1889 esnasındaki evlenmelerin (% 67,7) kısmı kış mevsiminde ve yalnız (% 5,9) kısmı yaz mevsiminde icra edilmiştir. Evli lerin yaş itibarile inkısamı aşağıdaki rakamı vermektedir: Kadınların en çoğu 18-20, erkeklerin de 20-25 yaşları arasında evlenmektedirler. Bütün evlenmelerin (% 88.6) sı bekâr erkek ve kız arasında, (% 10.4 ü) dullar ve (% 1) boşanmışlar arasında olmaktadır. Erkeklerin ölümü münasebetile nihayet bulan evliliğin vasati devamı (28-33) senedir. Kadınların vefatile biten evlenmelerin vasatisi de (23-26) senedir. Demek ki kadınlardan ziyade erkekler dul kalmaktadır. 2. Doğumlar: Doğumlara gelince; 1881-1885 senelerinde bin nüfusa (38,8) doğum, 1904-1907 senelerinde de bütün Avrupada en büyük nisbetlerden biri olmak üzere bin nüfusa (43.7) doğum isabet etmektedir. Bin evli kadına, 1899-1902 senelerinde (199.7) ve 1904-1907 senelerinde de (211.7) doğum isabet etmektedir. Demek ki evli kadınların beşte biri (1/5) her sene bir çocuk doğurmakta idi. Muharebe zamanlarında bundan daha büyük nisbetlere tesadüf edilmiştir. Doğumlarda erkek çocukları kız çocuklarından fazladır. (100 erkek çocuğa 93,9 kız çocuğu 1906-1910). İstiklâlin ilk senelerinde kızlara nazaran erkek çocukların nisbeti daha büyüktür. Ay itibarile doğanların en çoğu birinci teşrin ayında dünyaya gelmektedir. Ölü doğumlar % itibarile her sene başka bir nisbet göstermektedir. 1905 den 1910 a kadar bu nisbet (5.5) ile (9) arasında temevvüç etmektedir. Gayrı meşru çocukların vaziyeti de aynı hareketi göstermektedir. (1888-1890: % 1,9 ve 1905-1910: %5,5).

12 3. ölümler: \vııı devrelerde Ölüm \akalari çok o\ rıak rakkamlar göstermektedir. İlk on sene zarfında 1000 nüfusa karşı I 17.9-19.2 ı ölüm vakası isabet etmektedir. İkinci on senede bu nisbet (27.8) e kadar çıkar,.'-i uncii pn >enelerde ise bu mikdar gene (22.5) ile (23.8) e kadar çıkar, zül etmektedir. Şehirlerde vefiyat köylerden daha küçük olduğu gibi erkekler arasında da kadınlardan daha yüksektir. 1906 dan 1910 a kadar 100 erkeğe karşı 1961 kadın vefat etmektedir. Mevsim itibariie tesbit edildiği takdirde kışın daha ziyade kurban verildiği anlaşılmaktadır. (Kış nisbeti '< 28.9. yaz nisbeti ', 21.4) en ziyade ölüm vakaları mart ayında vuku bulmaktadır. Bundan maada Bulgar ölüm istatistiğinin başka bir hususiyeti daha vardır. Meselâ. 20-25 yaşlarındaki kadınlarla küçük çocuklar mevanında görülen büyük mikyastaki vefiyat dikkate şayandır. 0-1 vaşta 1000 çocuktan l230) ve 1-5 yaştaki 1000 çocuktan (378.5) ölmektedir. 100 çocuktan {% 30.1) 1 yaşına kadar. ve( r r 19) 1-5 arasında ölmektedirler. Kadınların da en l>ü\ük vefiyatı evlendikten sonra vuku bulmakta olduğu sarih olarak görülmektedir. Her halde bu vazivet gebelik ve ağır köy işlerinden ileri gelmektedir. Çocukların 1 vaşma kadar vefiyatı şehirlerde 1 (binde 231.7) olup kövlerden I binde 222.8 I daha yüksektir. Ölenlerin aile itibariie vaziyeti aşağıdaki rakamlardan anlaşılır: (1000) yaşıyan bekârdan 22. (1000) yaşıyan evliden 12. (1000) yaşıyan duldan 32.7 ve (1000) yaşıyan boşanmıştan 60 kişi vefat etmiştir. Bu istatistik kadınlara tatbik edilirse, aşağıdaki vaziyeti gösterir: 15 yaşından fazla (1000) bekâr kadından 9.6 (1000) yaşıyan evli kadından 13.2 \e (1000) yaşıyan dul ve boşanmış kadından 46.8 vefat etmiştir. Köylerle şehirler arasında bu hususta bir fark vardır: İ tıkarda takib edilen sırada, şehirler için atideki rakamlar görülmektedir: i 10. 11.6.40) köyler için bu nisbetler 9.1-13.6-50.1 din. 1885 ten 1889 senesine kadar meslek itibarilede vefiyatın hareketi de şu şekildedir: Ziraatle meşgul olan 1000 kişiden (16,6), gündelikçi ve hizmetkâr ( 1000)kişiden (16.9). serbest meslek sahibi (1000) kişiden (11,8) vefat etmiştir. Bu hususta daha geniş bir tasnif tatbik edilirse: ziraata (1000) de (16.9). taşçı ve çömlekçilerde t 18.2). kimya sanayiinde meşgul olanlardan (33.3). dokumacılarda (68,3), terzilerde (18,1), otelcilikte (18.0). muallimlerde (12.5), ruhanilerde (11,1), ticaret ve sanatlarda (9.7). gündelikçilerde de (22,3) ölüm vakası isabet etmektedir.

13 Bu relevelerden çıkarılan umumî netice şudur: doğan 100 çocuktan 1 yaşımı kadar 84). 15 yaşına kadar (66), 30 yaşına kadar (58), 40 yaşına kadar (50). 70 yaşma kadar (27). 90 yaşma kadar (5) ve 9i) yaşından fazla İl) kişi yaşamaktadır. Bu ampirik kanun muharebelerden evvelki zamanlara aittir. Çocuklar arasındaki büyük vefiyatın sebeblerine hususî bir ehemmiyet vermek lâzımdır. Tetkikatımız. en evvel doğum ve ölüm vakaları arasındaki münasebeti göstermekle beraber, vefiyatın yüksek olduğu ilk on sene zarfındaki doğum vakaları fazlalığının da bu vaziyeti telâfi etmekte olduğunu göstermiştir. Yukarıdaki tetkiklerimiz 30 senelik bir zamana aid olup bir ırka (Bulgar) ve bir mezhebe (ortodoksi mensub olan r /c 80 nishetinde bir nüfusa şamil bulunmaktadır. İstiklâlden sonra ve bilhassa Türk ve müslüman nüfusuna müessir olan bazı buhranlı senelerden sarfı nazar edilirse. 1885 Sır]> - Bulgar muharebesini müteakih. Bulgaristan ahalisi için demografi itibarile daha sakin bir inkişaf başlıyor. Kesafet, doğum ve evlenme rakamları sürekli bir yükselme göstermekte iken ölüm vakalarında ehemmiyetli bir tenezzül görülmektedir. Nüfus hareketinde oldukça bir (istikrar - stablite) tesbit edildiği gibi vukua gelen değişikliklerin intizamı da bunlarla beraber hasıl olan medenî ve iktisadî terakkilerle izah edilebilmektedir. Meselâ: Yeni nakliye vasıtaları yeni araziden istifade, ziraî yenilikler ve bilhassa değirmen, seker ve dokuma sanayiinin inkişafı bu hususta başlıca müessir olmaktadır. Hakikaten, iktisadî bir refahın zuhurundan sonra, son on sene zarfında, yalnız Balkan muharebelerine kadar, memleketin nüfus hareketinde bir derişiklik müşahede edilmiş, sureti umumiyede nüfus kesafeti artmış, evlenme ve doğum adedi yükselmiş, vefiyat azalmağa başlamıştır. IM Harplerin nüfusa tesiri Harpler esnasında ve harplerden sonra memleketin nüfus hareketinde korkunç intizamsızlıklar görülmektedir. Bükreş ve İNöyi Sulh muahedelerinden sonra hududlar değiştiği gibi. tabii olarak nüfusun adedi ve inkısamı da değişti. Muharebeden kaçan ahalinin araşır da bir muhaceret hareketi başladı, yeni nakil ve ticaret yolları açıldı, hükümet malî müşkülât içinde kaldı. Bir kelime ile. Bulgaristan nüfusunun iktı-

14 sadî ve içtimaî muvazenesi bozuldu. Bulgaristana gelen takriben 250.000 mültecinin arasında vefiyatın doğumlardan daha yüksek olması ve bundan maada evlenmek, çocuk yetiştirmek ve kendilerini ölüme karşı müdafaa etmeğe muktedir olan 250,000 kadar genç ve kuvvetli erkeğin muharebe meydanlarında kalması, her şeyden evvel nüfusun çoğalmasındaki tabii ve normal vaziyeti değiştirdi. Bu sebeble 1920-26 da yani muharebelerden sonra o zamana kadar görülmemiş derecede az (%2.66) bir tezayüd karşısında bulunuyoruz. Buna mukabil nüfus kesafetinde büyük bir tezayüd görülmektedir: 1881 senesinde 1 kilometre murabbada (28.8) olan kesafet 1901 de (44.4) ve 1929 da (55.3)e kadar çıkmaktadır. Ana vatana ilhak edilen Rodop dağlarının etrafındaki yeni mıntıkalar iskân tarzı itibariie çok şayanı dikkattir. Stara Planinanın şimal eteklerinde olduğu gibi. burada da münferid meskenler ve küçük iskân mevkileri mevcuddur. Rodop dağlarında bulunan 810 köyden 245 tanesi küçük mevkilerden mürekkeptir. Fakat bu köylerin de nüfusu ekseriyetle az olduğundan bunları da mahalle olarak kabul edersek Rodop dağlarındaki iskân tarzının da Stara Planinadaki gibi ekseriyetle küçük mahallelerden mürekkeb ve dağınık olduğu görülür. Bu vaziyet şu cihetten dikkate değer:.rodop dağlarını iskân edenler müslüman olduğu halde, şimalî Bulgaristanda aynı iskân tarzını tatbik edenler öz ve asıl Bulgardır. Fakat bu müslümaular Pomaktır. (Bulgar) Bu suretle aynı tarihi, iktisadî ve irkî faktörlerin iskân tarzına aynı şekilde icrayı tesir ettiği anlaşılmaktadır. Harpten sonra şehir komünlerinde ufak bir tezayüd. köy komünlerinde büyük bir tezayüd, görülmektedir. Köylerin müstakil komünler teşkil etmek üzere, yaptıkları gayretler de bu zamana yani tezayüd devrelerine tesadüf etmektedir. Şunu da ilâve etmek lâzımdır ki. 1926 sayımına nazaran şehir nüfusu ( /c2q.6 (1910 = 19.%12), köy nüfusu da % 79.4 (1910 = 80. % 88) bulunmaktadır. Harplerden sonra aile teşekküllerindeki âza adedi de azalmıştır. 1910 da 1 aile 5-6 nüfusu ihtiva ederken. 1926 da da 5 nüfusa inmiştir. Çok nüfuslu aile adedi 1910 da 2520 iken 1926 da 1393 olmuştur. Tek âzalı IMénage) larm adedinin 1900-1910 senelerinde 26,584 den 78.623 e çıkması da ancak yukardaki vaziyetle izah edilebilir. Bundan anlaşılıyor ki harp zamanına kadar aile teşekküllerinin azalan va-

15 satî olarak 6-7 iken harplerden sonra azalmıştır. Yeni ilhak edilen arazinin ahalisinin daha aşağı bir kültüre sahip olup ekseriyetle köy ahalisinden mürekkeb olmasına rağmen böyle bir netice husulü dikkata şayandır. Harbin cinsiyet üzerine yaptığı tesire gelince; Balkan harplerine kadar cinsiyet nisbeti sabit ve erkekler daima fazla idi. Harpler esnasında nüfus sayımı yapılmamıştır. Harplerden sonra ve 1920 senesinde yapılan sayım başka bir vaziyet gösteriyor. Bunda kadınların erkeklerden fazla olduğunu görüyoruz. 1910 da 1000 erkeğe (966) kadın isabet ederken. 1920 de (1002) ve 1926 da (966) kadın isabet etmektedir. Bu rakkamlar şayanı dikkat demografik bir (Processus) göstermektedirler. Harp neticesinde erkekler azalıyor, fakat nüfusun kuvvetleri derhal bunları tamamlıyor demektir. Harplerde bu I Processus) ahalinin muhtelif sınıflarında aynı değildir, müslümanlarla Ortodokslar ve ekseriyetle Bulgar olan katolikler arasında başka başkadır. Bu fark en ziyade şehir ahalisi ile köy ahalisi arasında göze çarpmaktadır. Şehirlerde kadınlardan fazla erkek vardır. Bu nisbet harpler esnasında da devam etmiştir. Şöyle ki: şehirlerde 1910 senesinde. 1000 erkeğe (935) kadın. 1920 de (946) kadın ve 1926 da (965) kadın isabet ederken köylerde 1000 erkeğe 1910 senesinde (973) kadın. 1920 de (1017) kadın ve 1926 da da (1006) kadın isabet etmektedir. Bu tezahüratı coğrafya bakımından tetkik ettiğimizde. Stara Planina civarında kadın fazlalığına daha büyük bir mikyasta tesadüf ediyoruz. En büyük kadın fazlalığını 1920 ile 1926 senelerine kadar Stara Planina (Orta) Karlovo. Panagüriste. Kazanlık ve Kotel Vilâyetlerinde görmekteyiz. Aynı vaziyet daha yüksek derecede olmak üzere yeni ilhak edilen Rodop nııntakalarında da vardır. Stara Planina civarındaki mıntakalarla Rodop mıntakaları arasında tesadüf edilen bu husustaki müşabehet ırk ve iktisadî noktalardan bu iki nüfusun birliğini isbal etmektedir. 1920 ve 1926 sayımlarına nazaran, nüfusun yaş itibarile terekkübü temelden bir değişiklik, hakikî bir intizamsızlık arzetmektedir. 1920 sayımı 10 ve bilhassa 5 yaşma kadar çocukların yüzdelerinde ehemmiyetli biı tenezzül gösteriyor. Bu vaziyet diğer gruplarda da değişiklikler intaç etmiştir, meselâ: 20 yaşına kadar çocuk yüzdelerinin adetçe tezayüdü bu suretle izah edilebilir. Aynı hadise daha büyük yaşlarda bulunan grupların vaziyetinde de vardır. 1926 da ise birden bire bu vaziyet de-

16 ğişerek vaş terekkübü bilhassa çocuklarda. 1910.-enesindekine yaklaşmaya başlıyor. Bu hal pratik olarak 1921 senesinden sonra talebe adedinin azalmasile ve 1927 senesinde tezayüdü ile de kendini göstermektedir. \ynı vaziveti. 1932-1933 senelerinin de iş mükellefleri adedinde görmekteyiz. Bu rakamlar bundan maada iki cinsin yas itibarile münasebetlerinde ve bilhassa 20-50 yaşları arasında değişiklikler yapmıştır. 1910 senesinde % 2 miktarında bir erkek fazlalığı varken 1920 de bilâkis < < 26 bir kadın fazlalığı görülmektedir. Bu fazlalık 1926 da % 18 e tenezzül etmektedir. Bu vaziyet harplerin ve bilhassa 1915-1918 muharebesinin intaç ettiği bir vaziyettir. Burunda beraber 1876-1898 Rus Türk ve Balkan muharebeleri esnasında zuhur eden ve bilhassa kadınlarla çocuklar arasında büyük bir vefiyata sebebiyet veren, kolera, humma ve lekeli humma gibi sari hastalıklar, bu muharebede görülmemiştir. Kadınlarla erkekler arasındaki nisbetin farklara en ziyade bariz olarak şehir nüfusunda tesadüf edilmektedir. Nüfusun iş iktidarı noktai nazarından tetkiki, aşağıdaki rakkamları vermektedir: 1920 sayımına göre 15 yaşına kadar olanlar grubunda işe muktedir olanlar c /c 36.23. 1926 tahririne göre de yalnız ' f 34.9-1 dür. 1920 sayımına nazaran 15-45 yaş grubunda '> 41.44. 1926 da da ' ( 16.10 dur. Demekki muharebelerden sonra nüfusta işe muktedir olanların adedi yükselmiştir. Bu vaziyet bilhassa şehirlerde daha barizdir (1920 senesinde 15 yaşma kadar, şehirlerde '} 28.38. köylerde ise ' f 39.38 ı. 15 den 45 yaşına kadar şehirlerde ' ( 50.96 ve köylerde c /c 41.21 faal nüfus vardır. 1920 senesinde ise bu vaştaki işe muktedir olanların şehirlerde % 51.27 köylerde de % 43.91 olduğunu»('irmekteyiz. Muharebelerden sonra medenî hal itibarile de başka bir vaziyet hasıl olmuştur: 1910 da ff f 3.42 erkek ve % 6.02 kadın dul olarak tesbit edilmişken. 1920 de % 3.42 erkek ve % 8.59 kadın dul olarak tesbit edilmiştir. Muharebelerden sonra, yazı ve okumak bilenlerin adedi de yükselmiştir. 7 yaşından fazla olanlar için şehirlerde '/ 59.60 hatta % 75.57 nisbetlerine tesadüf edilmektedir. Bu nisbetler diğer Avrupa nishetlerine müsavidir. Fakat muharebe bu hususta da memleketin inkişafını durdurmuştur. Çünkü memlekete ilhak edilen Başmaklı ve Mastardı gibi mmtakalarda okuma nisbeti erkeklerde f/ ( 17.41 kadınlarda % 7.93 dür.

17 Bu nisbetler Bulgaristanda istiklâlden sonra (1880) bile görülmemiş nisbetler olup daha bir çok sene için vasati nisbetlere tesir edeceği de aşikârdır. Maluliyet itibariie nüfus vaziyeti, harplerden miras kalan bir çok malûllere rağmen, gittikçe iyileşiyor. Genç neslin sıhhat itibariie kuvveti, yeni efrat listelerinde gösterildiği gibi, mükellef ininin iş relevelerinden de anlaşılmaktadır: 1926 senesinde 72.096 iş mükellefin arasında 11.291 malûl ve hasta işten affedilmiştir. Bunlar arasında da 183 akıl hastası, 111 cilt hastası. 19 firengili ve 2112 beden malûlü bulunmuştur. Bu rakkamlar oldukça sağlam bir ırka işaret etmektedir. Meslek itibariie harplerden sonra nüfus vaziyeti, tetkikimize nazaran, o kadar büyük değişiklikler göstermemektedir. Ziraatte çalışanlar. 1910 senesinde % 75.29 iken, 1920 de % 75.42 dir. Sanayi ve ticarette, 1910 da c / c 9.93 iken 1906 da % 10 dur. Buna karşı orduya ait olan rakkamlar bir fark göstermektedir. 1910 senesinde orduya ait nisbet % 1.26, 1920 de de % 1.22 dir. Bu tenezzül sarih olarak ve resmî bir surette tesbit edilmiştir. Tekaütlerin adedi daha büyük bir değişiklik gösteriyor: Bunlar, 1910 da % 0.93 iken 1920 de % 1.44 e çıkmıştır. Bunun sebebi ise, sulh muahedesinin tatbiki neticesinde bir çok genç zabitlerin tekaütlüğe şevkidir. Böyle bir tezayüt aynı zamanda maden sanayiinde, otelcilikte, elektrik sanayiinde ve nakliyede de görülmektedir. Çalışan nüfusu tetkik edersek, görüyoruz ki köylerde şehirlerden fazla çalışanlar vardır. Demekki şehirlerde çalışan ahalinin sırtında daha büyük yükler vardır. Çünki köylerde kadın ve çocuklar bile çalışır. Nihayet harplerden sonraki devrede serbest mesleklerde bulunan kadınların ve bilhassa muallimlerin adedinin arttığını görmekdeyiz. Cebrî ve feci surette memleketlerinden kovularak gelen Bulgarlar, harplerden sonra. Bulgaristan demografisine mühim tesirler yapmışlardır. Tetkiklerimizi yaparken mülteciler meselesile de meşgul olmağa mecbur olduk. Çünkü bunlar adetçe 50 000 aileden fazla olup kendi arzularile değil, bilâkis bazı siyaset adamları tarafından müzakeresiz imza edilen sulh muahedesi neticesinde, asırlardan beri yaşadıkları eski vatanlarından cebren çıkarılmışlardır. İki üç sene zarfında memlekete 250 000 kişiden fazla mülteci geldi, bunları, 1903, 1907 ve 1911 senelerinde olduğu gibi şehirlere ve köylere yerleştirmek kabil olmadığı için, Hükümete ağır bir yük olmuşlardır. Bu cebrî muhaceret, çok ağır şerait altında ve milyarlarca istikrazata sebebiyet vermiştir. Bundan

18 - maada, hu mülteciler, memlekete ağır hayat şeraitile beraber yüksek vefivat ve az doğum getirmişlerdir. Bu vaziyetler, harplerden sonra. Bulgaristanm normal demografik inkişafına büyük tesirler yapmıştır. Hükümetin fedakârlığına rağmen, sıhhî ve iktisadî şartları fena olan bu nüfusu, ana vatanın demografik kanunlarına tâbi kılmak için uzun bir müddet geçmesi lâzımgelecektir. Bulgar nüfusunun harekî vaziyeti de (evlenme, ölüm. doğum ve»airei harp esnasında, daha büyük bir intizamsızlık göstermektedir. Bu husustaki, değişiklikler şu rakkamlardan anlaşılır: Bulgaristan gibi patriarkal memleketlerde harpten en ziyade müteessir olan evlenme hareketidir. Harplere kadar ve 1911 senesinde tutulan bir istatistiğe nazaran. 1000 nüfusa vasatî (% 9.4) evlenme isabet etmektedir. Balkan harpleri esnasında bu nisbet (5.5) olmuştur. 1914 de yine (12.5) nisbetine çıkmış ve harbi umumîde. 1915 de (6.4), 1916 da (2.2). 1917 de (4.4), 1918 de (9.6) ya baliğ olmuştur. Harbi umumîden sonra bu nisbet binde (15.8) e kadar yükseliyor ve 1926 da binde (9) la harpten evvelki derecesini buluyor. Şayanı dikkattir ki harpler esnasında evlenmeler şehirlerde köylerden fazladır. Bu istatistik, evlenecek çağdaki fertlere tatbik edilirse, bütün bütüne başka bir vaziyet hasıl oluyor: 1909-1912 seneleri esnasında evlenecek çağda olan bin kişiye vasatî olarak ( 104.2) evlenme. 1919-1926 seneleri esnasında da (154.5) evlenme isabet etmektedir. Köylerde bu vasatî şehirlerdekinden daha büyük yani 1 ( )09-1912 de (171.2) ve 1919-1926 da (117.7) dir. Harplerin intaç ettiği intizamsızlık, evlenme vakalarının mevsim itibarile inkişafına da müessir olmuştur. Şöyle ki yaz mevsiminde bilhassa mayıs ayında icra kılınan evlenmelerin adedi yükselmiş harpler biter bitmez ( 1921-1925) senelerinde yine eski vaziyet hasıl olmuştur. Harpler esnasında evlenmelerin daha ziyade ileri yaşlarda icra olunmakta olduğu da aşağıdaki rakamlardan anlaşılıyor: Harplerden evvel 40-50 yaşındaki 10 000 erkek arasında (865) evlenme olurken harplerden sonra bu miktar (ilk senelerde) 2393 (üç misli) olmuştur. Aynı suretle muharebelerden sonra ikinci defa evlenen dul kadınların adedi harpten evvelkinden 3 misli fazla olduğu tesbit edimiştir. Yine harplerden sonra kocanın vefatile bozulan evliliklerin vasatî devam müddeti hesap edilecek olursa bu vasatî 1918 senesinde, harplerden evvelkinden hayli fazla yani, (1911) de (9911), 1918 de (23401) ve 1921 de (11738)

- 19 di.-. Demekki bu gibi evlenmelerin vasatı devamı 1911 de 31.5 sene, 1918 de 26.8 sene. 1926 da 32.6 sene olmuş oluyor. 1925 senesinde bin ev lide (19). 1926 da da (24) boşanma vakası kaydedilmiştir. Doğum adedi, harp esnasında ve ondan sonra, çok oynaktır: 1912- de bin nüfusta (41.7). 1913 de (25.7), 1914 de (45.1). 1917 de ı 17.2). 1918 de (21.2), 1921 de (40.2) ve 1928 de (32.7) doğum vakası tesbit edilmektedir. 1933 den sonra bu nisbet binde 40 dan aşağıya meyletmektedir. Bu meylin daimî faktörler tesirile devam etmesi veya muvakkat sebeblerden (muhaceret, fakirlik gibi) ileri gelip bir zaman sonra nihayet bulacağı ciheti şimdiden kestirilemez. Şehirlerde doğum vasatisi, yalnız şimdi değil, harpler esnasında da ve harplerden evvel bile daima köylerden daha azdır. Harpler esnasında ve harplerden sonra erkek ve kız çocukları arasındaki nisbet, erkekler için daha yüksektir: 1910 senesinden 1918 senesine kadar köylerde 100 kız çocuğa mukabil (106-107) ve şehirlerde (105-108) erkek çocuk doğmuştur. Harp esnasında gayrı meşru çocukların da adedi yükseliyor: 1913- de i r t 0.3) den 1922 de (%0.5) e çıkmıştır. Harp, doğumların ay itibarile inkısamında da. temelden bir değişiklik yapmıştır. Harplerden evvel doğumların en çoğu birinciteşrine isabet ederken, 1918 de nisana ve 1919 da temmuzla ikinci teşrine isabet etmektedir. Bu intizamsızlık 1918 den 1920 ye kadar devam ederek 1921 senesinden sonra yine eskisi gibi doğumların en büyük kısmı birinci teşrinde vuku bulmaktadır. Ebeveynin yaşı da çok enteresandır. Tabloların çok karışık olması sebebile burada rakkam veremiyeceğiz. Yalnız şunu söyleyelim ki. çocukların en çoğu. yaşları 20-29 olan ana babalardan doğmaktadır. Anaların kabiliyeti vilâdiyesine gelince doğan çocukların en büyük adedi birinci çocuklara ait olup ikinci derecede dördüncü çocuğa intikâl etmekte yani doğumların ekseriyetini birinci, ve dördüncü çocuklar teşkil eylemektedir. Bu hususta harpten evvelki vaziyet ile harplerden sonraki devre arasında fark vardır. Harpten evvel çocukların en büyük adedi birinci ve ikinci çocuklara aittir. Halbuki harplerden sonra 1921 de şehirlerde doğan 100 çocuktan (37.5) kısmını birinci çocuklar teşkil etmektedir. Ahlakî sebeblerden dolayı gayrı meşru ve ölü-doğan çocukların adedini tayin etmek mümkün olamamıştır. Bununla beraber bunların adedinin arttığı muhakkaktır. 1910 da 1000 meşru çocuğa karşı 5.5 gayrı

20 meşru çocuk isabet ediyordu. 1926 da. (21.1) isabet etmektedir. Şehirle köylere isabet eden nisbet 1926 da 121.8) ile (10.4) idi. 1910 senesinde doğan 1000 meşru çocuktan 17.7) erkek ve ı6.1 ı kız çocuğu ölü doğmuştur. (1000) gayrı meşru doğumda (32.6) erkek ve (30.4) kız çocuğu vardır. 1926 senesinde bu mukayeseli rakkamlarda sarih bir tenezzül tesbit etmekteyiz: 1000 gayrı meşru çocuğa karşi 118.9j erkek ve (17.8) kız çocuğu kaydedilmektedir. (1000 meşru çocukta da (5.1 J erkek ve (4.2) kız.) Ölü doğan çocuklarda erkek çocuklar fazladır: 1910 da ve 100 ölü doğmuş kıza karşı (135) erkek, hatta 1926 da 1148» erkek tesbit olunmuştur. Muharebelere kadar 10 evlenmeye senede 45 çocuk, harplerden sonra 35 ve 1926 da 36 çocuk isabet etmektedir. Harplerden sonra Bulgaristanda doğum adedinde bir tenezzül tesbit edilmektedir. Bir çok mütehassıslarımız bu şeraitin devam edeceği fikrindedirler. Fakat bana kalırsa, bu tenezzül muvakkattir, ahalinin umumiyetle ve bilhassa mültecilerin iktisadî vaziyeti düzeldiği vakit bu vaziyet de düzelecektir. Vefiyata gelince: Harp zamanında vefiyat tabii olarak daha yüksekti: 1911 de 1000 nüfusa (21.5). 1913 de (29), 1915 de (19.9). 1916 da (20.8), 1917 de (21.2). 1918 de (32). 1919 da (20.2). 1927 de (20.4) ölüm vakası kaydedilmiştir. Harplerde ölenlerin de adedini ihtiva eden 1913 ve 1918 seneleri çok karakteristiktir. Harbiye Vekâletinin verdiği rakkamlara göre 1912-1913 senesinde harp meydanlarında ölenlerin adedi (53825) 1915-18 senelerinde de (101224) dir. Memleketin vefiyatı 1925 de (19.2) ve 1926 da ı 17.2) olmak üzere bir tenezzül göstermekte ise de bilâhara yine yükselmektedir. Ölüm vakalarının nisbeti memleketin her tarafında bir değildir. şöyleki: 1919 dan 1922 ye kadar Burgaz Vilâyetinde binde (25.9), Tirnova Vilâyetinde de (18.1) dir. Vefiyat köylerde şehirlerden daha yüksektir. Ay itibarile ölüm vakalarının inkişafına gelince; muharebelere kadar en büyük kısmı mart ayma isabet ediyor, harp esnasında tabiî olarak bu kaide sarsılıyor. 1918 ile 1919 senelerinde azamî vefiyat 2 n- ci teşrin ile 2 nci kânuna geçiyor. 1921 den sonra gene mart ve son zamanlarda da nisan ayına intikal etmekte ise de bu netice yeni takvim tatbiki sebebile mart ayının büyük bir kısmının nisana geçmesinden ileri gelmektedir.

- 21 Vefiyatı yas grupları itibarile tetkik ettiğimiz zaman harplerin neticesi olarak büyük değişiklikler göze çarpar. 1912 senesinin bir yasına kadar ölüm vakaları (27.6%). 1918 de yanlız (9.6 7c) ve 1926 da (27. %) olup 25-50 yaş grubun vefiyatı da 1912 de (21,3 %), 1918 de (33,9 %) ve 1921 de de gene (21 %) dir. Çocuklar arasındaki vefiyat Bulgaristanda çok yüksektir. Her halde harplerden evvel ve sonraki vaziyet bu hususta tenezzüle doğru bir meyil göstermekte ise de bu meyil henüz sarih değildir. Bununla beraber vefiyatın yüksek olduğu mıntakalarda doğumların da yüksek olduğu tesbit edilebilmektedir. Şunu da ilâve etmek isteriz ki doğumları köylerden daha az olan şehirlerde de çocuk vefiyatı daha yüksektir. Bu husustaki rakkamlar çok karışık olduğundan zikretmekten sarfı nazar ediyoruz. Çocuk vefiyatını ay itibarile tesbit ettiğimiz takdirde çocuk vefiyatının en çoğunu kışın ve bilhassa mart ayında vuku bulduğunu görüyoruz. En az çocuk vefiyatı da haziran ayındadır. Şayanı dikkattirki harpten evvel ve bundan sonraki zamanlarda çocuklar arasındaki vefiyat büyüklerdeki gibi aynı meyli göstermektedir: harpten evvel en yüksek vefiyat şubatla, mart. harplerden sonra sonbahar ve bilhassa 1 inci ve 2 inci teşrin aylarına isabet etmektedir. 1921 den sonra ise eski vaziyetini buluyor. En yüksek vefiyat mart ayında, en az vefiyat da haziran ayında olmaktadır. Şehir çocuğu ile köy çocuğu arasında mevsim itibarile vefiyatta mühim bir fark bulunmaktadır. Haziran, temmuz ve ağustos aylarında şehirlerde köylerden daha yüksek çocuk vefiyatı görülmektedir. Harplerden evvel ve sonra erkek çocuk vefiyatı nisbeti binde i 121.5) ve kız çocuk vefiyatı (106.5) nisbetindedir. istatistiklerle tesbit edildiğine göre çocuklar arasındaki bu yüksek vefiyata sebeb sırasile zafiyet, barsak hastalıkları, teneffüs cihazı hastalıklarıdır. Çocuk ölüm vakalarının 2/3 ü bu üç sınıf hastalıklara atfedilmektedir. Yaşlılarda ise vefiyatın sebebi 23 c /c verem. 15 ( 'r ihtiyarlık, 15 % kalp hastalıkları ve9,2 % zatürrie hastalığıdır. Bu nisbetler sari hastalık zuhurunda tabiî olarak bilhassa çocuk vefiyatında daha büyük nisbetler göstermektedir. Sıhhiye teşkilâtımız henüz kâfi derecede organize olmadığından bu hastalıklarla yapılan mücadele müessir olmamaktadır. Harp senelerinin nüfus artma vaziyeti üzerine yaptığı mühim tesir bilhassa dikkate şayandır. Umumiyetle Bulgar nüfusu senede ve tabiî

22 - bir surette 180000-100000) kadar artar. Fakat 1913, 1916. 1917 ve 1918 senelerinde (13000-51400) kadar artmıştır. Yukarda da bahsettiğimiz veçhile tezayüd ve tenakus cinsiyet itibarile farklıdır. Y'ani son zamanlarda asırlardan beri mevcud olan erkek fazlalığının yerine kadın fazlalığı geçmiştir. Muharebelerden sonra veya muahedelerinin neticesi olarak Bulgaristana gelen mülteciler de nüfus artmasına müessir olmuşlardır. Bulgar olmıyan mültecilerin miktarı o kadar çok değilse de Rus ve Ermeni mültecilerinin mevcudiyeti memleketin nüfus terekkübüne oldukça tesir etmiştir; ve bu vaziyet memleketin muhtelif demografik hadiselerini tetkik ederken bizi ihtiyatlı davranmağa mecbur etmektedir. Çünkü: evlenme, ölüm vesair vakalar mültecilerin yaş. cinsiyet ve iktisadî vaziyetleri sebebile değişik bir manzara arzetmektedir. İstatistikleri inceden inceye tetkik ettiğimiz takdirde, harbin tesirile her şeyin karıştığını ve senelerden beri sabit bir seyir takib eden rakkamların birden bire değiştiklerini görüyoruz. Meselâ: büyüklerin yaş gruplarında bambaşka bir şekil, cinsler arasında başka bir nisbet. mevsim itibarile ölüm ve doğum adetlerinde o zamana kadar mevcud olmıyan azamî ve asgarî hadlerin çok dununda veya fevkinde nisbetler buluyoruz. Bulgaristan nüfusu üzerine harbin yaptığı bu tesirler ilim noktai nazarından mühim bir mesele teşkil etmektedir. Basit veya mürekkeb hadiselerin bu yeni vaziyetlere girmesine harp nasıl ve ne suretle müessir olmuştur? Nüfus hadiselerinin bu yeni tezahürleri mukadder mi yoksa ferdin serbest arzusunun neticesi inidir? İstatistik teorisi burada çok mühim bir vaziyet, yani. içtimaî sahada (determinizmi problemi) karşısında bulunmaktadır. Fikrimce nüfus hadiselerinin bu değişikliğine en çok tesir yapan âmil içtimaî inkılâptır. Yanlız ferd mevzuubahis olduğu vakit, ferdî arzu serbesttir. Aksi takdirde, yani umum nüfus mevzuubahis olduğu zaman fertler bir araya toplanarak hadiselere umumî yeni bir meyil veriyorlar. Fakat bu meyil determinizmin işaretleri değil, umumî içtimaî bir tezahürden ibarettir. Mukadderatın tesiri altında kalan ferdî arzu değildir, bilâkis bu arzunun serbest faaliyeti neticesinde umumî ve içtimaî bir arzu meydana gelmektedir. Bulgaristan demografisini tetkik edenler umumiyetle bu fikirdedirler. Bulgaristan nüfusunu derinden tetkik edenler. Bulgar nüfusunun elestikiyet. hayatiyet ve mukavemet hassasına malik olduğu neticesine

- 23 varmaktadırlar. Bu kabiliyetler yanlız harp zamanında bir dereceye kadar kuvvetlerini gaib etmekte iseler de harpten sonra yine kendilerini göstermektedirler. (Nüfusun elestikiyeti) tabirile nüfusun normal inkişafını zorla bozan geçici âmillere karşı gösterdiği mukavemeti ifade etmek istiyoruz. Yanlız, muharebeye iştirak eden diğer memleketlerle bir mukayese yapmak imkânını bulamadığımızdan müteessiriz. Bulgaristan nüfus hareketleri hakkındaki istatistiklere nazaran Bulgar nüfusu memleketin, kültür ve iktisadî vaziyetlerinden daha çabuk ve daha sağlam olarak eski vaziyetine avdet etmiş bulunuyor. Yani iktisadî ve kültürel sahada henüz tam bir kalkınma olmadığı halde demografi sahasında bu kalkınma husul bulmuştur. Zaten bütün dünyada harbin intaç ettiği içtimaî ve iktisadî sarsıntı halâ devam etmektedir. Bu vaziyetin yakında nihayet bulacağı hakkında da henüz bir işaret yoktur. Demografik hâdiselerin cereyanına harbin getirdiği intizamsızlıklar çok büyük ve korkunç olduğu halde neticeleri harpten sonra çok çabuk ortadan kalkmıştır. Halbuki iktisadî ve içtimaî şerait başlangıçta her ne kadar ehemmiyetsiz görülmüş ise de gitgide daha büyük bir ehemmiyet kesbetmiş ve selâhları da bati olmuştur. IV. Irk ve din bakımından mukayeseler Tetkikatımızda din ve ırk elemanlarına da hususî bir dikkat atfederek demografi noktai nazarından bunları da tetkik etmeği muvafık gördüm. İstatistik Dairesinin bize lütfettiği malûmata nazaran nüfus hâdiselerini, din. dil. milliyet ve ırk itibarile gayet sarih ve sahih olarak ayırmak ve aralarındaki münasebetleri anlamak mümkün olmaktadır Bu nevi tetkikalm sosyoloji bakımından büyük kıymeti vardır. 189,3-1894 senesinde Bulgar sosyolojisine dair bir eser neşredilmek istenilmiş isede istatistik malûmatının kıtlığından muvaffak olunamamıştır. Halbuki hali Jıazırda mevcud olan yarım asırlık istatistikler nüfusun içtimaî bakımdan tetkikine ve neticeleri ilim alemine arzetmeğe imkân vermektedir. Bu mevzuda eldeki malûmatı başlıca üç grup üzerine ayırıyorum: 1) Bulgarlar. 2) Türkler, 3) Pomaklar. Pomakların adedi harplerden sonra daha yüksek: görülmektedir, kısmen Bulgar ve kısmen müslüman olan Pomaklar diğer iki grupla te-

24 mas halindedirler. 1926 senesinde yapılan sayımda umum nüfus yekûnunda Bulgarlar % 81.32 ve Pomaklarla Bulgarların yekûnu % 83,20 insbetinde idi. Müslümanlar. Pomaklar ve bir kısım Çingeneler dahil olmak üzere nüfusun % 14,4 kısmını teşkil ediyordu. Her şeyden önce şu noktayı tebarüz ettirmek isterim ki; Bulgaristan nüfusunun en mühim iki unsuru olan ortodoks Bulgarlarla müslüman Türkler aynı kasabalarda, aynı köylerde yanyana tamamen karışık olarak yaşadıkları halde, demografi noktai nazarından bunların ayrı ayrı iki teşekkül olduğu vazıhan anlaşılmaktadır. İdare ve adliye memurlarının kontrolü altında toplanan istatistik malûmatının bu iki zümre için birbirinden farklı istintaçlara meydan vermemesini, her halde ancak, bu zümrelerin din, kültür ve yaşayış tarzlarile izah etmek lâzımgeliyor. Meseleyi iyice inceliyebilmek için bu iki grupta diğer bir tefrik daha yapmağa lüzum vardır. Yani menşei Türkmen ve Ural-Altay olan Türklerle, menşei İslav olan Bulgarları ayrı ayrı tetkik etmelidir. Bir ihtilât ve yeni bir nesil karşısında bulunduğumuz aşikârdır. Bu hakikat nüfus hadiselerinin üzerine ırkın yapacağı tesirin şeraitimde değiştiriyor. Herhalde antropolojik ve antropometrik müşahedeler mevcud olmadığı için, bu gibi neticeleri yanlız büyük bir ihtiyatla çıkarmaktayız. Fakat bu iki ırkın başka farkları da mevcuddur. din ve kültür itibarile yaşayış tarzı, Bulgar nüfusunu iki ayrı gruba ayırmaktadır. Din. dil. yaşayış tarzı, adetler ve akrabalık şeraiti iki grubun demografik tezahüratı üzerine daimî olarak tesir etmekle, nisbetlerde ve koefisyanlarda büyük farklara sebebiyet vermektedir. Nüfusun ırkî vaziyetine gelince; Bulgaristan nüfusundaki Türkler Ural-Altay ırklarının bir dalıdır. Bu dal da gene beş ayrı dala ayrılmaktadır. Bunların beşincisi olan Türk-Tatarların muhaceretine mukavemet etmek istiyen ırklar mağlup ve mahvolmuş fakat bu Türk ırkları, cenubî Asyanm en büyük kısmını fethetmelerine rağmen kendilerini bir millet olarak ve bir isim altına birleştirmeğe muvaffak olamamışlardır. Bundan maada cenuba doğru hareketlerinde yüksek medeniyetli milletlere rasgelmişler ve onlarla karışmışlardır. Bundan dolayı kabul edebiliriz ki Türkler arasında Aryenler ve Semitler gibi başka ırklar da bulunmaktadır. Demek oluyorki Türklerin daimî muhacereti, ister harp maksadile ister iktisadî maksadla olsun millî bir tip teşkil etmelerine mani olmuştur. (Vemberi) nin fikrine göre, bu günkü Çerkezler hakikî Türk tipi olarak kabul olunabilir. Fakat bildiğimiz ve tetkikimizde na-

- 25 zarı itibara aldığımız Türkler, Çerkez tipinden çok uzaktır. Bizim Türkler, daha ziyade Kafkasyalıdırlar. Tarihimizle alâkası olan Türkler. Azerbaycan. Selçuk ve nihayet Osmanlı Türkleridir. Daha doğrusu bu Türk ırklarının pek çok dalları vardır. Bunlar bir vakit Trans-Kafkas, Iran, Hazer denizinin şark sahillerile Anadoluya eski kültürlü memleketlere hicret etmişler, bir kısmı sürülerile beraber yaylalarda kalarak eski kültürlerini muhafaza etmiş fakat, diğer bir kısım şehirleri istilâ ederek bir çok ayrı hükümetler tesis eylemişler, yerli ahali ile de ihtilâtta bulunarak bir çok değişikliklere uğramışlardır. Vamberiye göre, (Osmanlı imparatorluğunu tesis ve Balkanlara kadar uzanan Osmanın damarlarında bile pek az Türk kanı akmaktadır.) Bizans ve Balkan üzerindeki diğer ufak hükümetleri feth ve mahveden Osmanlı ve eserimizde Balkan Türkleri namını verdiğimiz Türkler ve bilhassa idarenin yüksek rütbelerinde bulunanlar, kan ve ırk kültürü itibarile daha yüksek bir ihtilât göstermektedirler. Bu Türkler için; Profesör Yorga diyorki; ilk zamanlardaki sultanlardan maada bu Türkler ırk ve din noktai nazarından bir halitadan ibarettir. Son zamanlarda ise sultanlarda aynı halita mahiyetini almıştır. (Iretschek) bu iddialara mukabil Balkan Türklerinin tek ve biricik bir tip teşkil ettiğini söylemektedir. Zayıf ve kuvvetsiz olan şehir Türkleri artık halis Türk değildirler, köylüler, ve bilhassa dağlarda ikamet edenler. Yürükler ve Konyarlar daha sakin ve daha kuvvetli olarak halis ve temiz Türklerdir. Fakat Balkanlarda Türk kanı gitgide azalmaktadır. Bilhassa, islâm dinini kabul etmek suretile yüksek memuriyetlere başka ırklardan insanların geçmesi ve bunların Türklerle karışması sebebile Türk kanının safiyeti azalmıştır. Bununla beraber bir çok müdekkiklerin fikrince. Bulgaristandaki Balkan-Türkleri. ırk temizliğini ve Ural-Altay karakterini en ziyade muhafaza edenlerdendir. Balkanlarda herhangi şerait cari olursa olsun, Bulgarlarda ve diğer Bulgar unsurunda, esas olarak islav kanı vardır. Eski Bulgarlarla sonraki Bulgarların teşekküllerine bakılırsa, bunların esası, daimî surette, islav olarak kalmıştır. Profesör (Iretschek) in fikrine göre, bugün mütecanis ve biricik bir Bulgar tipi mevcud değildir. Gördüğümüz tipler, Rusyada. Lehistanda ve Çekoslavakyada gördüğümüz tiplerin aynıdır. Bununla beraber, unutmamahdırki, bunların arasında. Romen, Ermeni ve Yunan tipleri de vardır. Demek ki Bulgarlarda da bir ırk ve

- 26 kan ihtilâtı mevcuddur. Herhalde Bulgarlarla Türkler arasındaki fark bariz olduğu gibi. iki grubun ırk itibarile hususiyetleri de baki kalmıştır. Meselâ: Bulgar çocuklarının saçları ekseriya açık renkli ve gözleri mavidir. Nüfus hadiselerini tetkik ederken her cihetten tamamen farklı iki ırk karşısında değil isek de. bunların aralarında, din ve halk kültürü, âdet ve ev hayatı bakımından mevcud olan farkları nazarı dikkate almak mecburiyetindeyiz. Bu iki ırkta dil. ırk ve unsur şuuru o kadar ku\ vetlidirki. 500 seneden beri Balkanlarda, köyde ve şehirde, dükkânda ve tarlada yan yana yaşadıkları halde, bu güne kadar birbirine karşı, ateşle su. soğukla sıcağın olduğu kadar yabancı kalmışlardır. Bulgaristanın teessüsünden sonra çok doğru olan resmî membalara istinad ederek bu iki grubun rakkamlarla tahlili mümkündür. Fakat istiklâlden evvel, yani Türkiye zamanında hiç bir istatistiğin mevcut olmadığına nazaran. Avrupa asarmdaki malûmata müracaat zaruridir. Türklerle Bulgarlar arasındaki adet itibarile farkları üç devre üzerine mütalâa etmek mümkündür. Birincide (18 inci asrın sonu ile 19 uncu asrın bidayetinde) Bulgarlar ekalliyeti. Türkler ise ekseriyeti teşkil etmektedirler. İkinci devre esnasında (yani. 19 uncu asrın ortalarında) (Ami Boues) in yaptığı tetkiklere nazaran, Stara Planina. Makedonya ve Trakyada Yodena ve Filorinaya kadar, yanlız Türklere karsı değil, Balkanlarda yaşıyan bütün diğer İslav unsuru bunlara dahil olmak şartile. Bulgarlar adetçe faikiyeti haizdirler. (1.100.000 Osmanlıya mukabil aynı ırktan 4.5 milyon Bulgar). ÎJçüncü devirde (Türkiye. Rusya muharebesi esnasında) Tuna civarında. Sofya, Vidin. Niş. Silistire. Trakya. Makedonya sancaklarında ve Arnavutluğun bazı mıntakalarmda. Bulgar ekseriyeti bütün müdekkikler tarafından kabul edilmiştir. Küçük Bulgar Beyliğinin tesisinde (1880) 1.920.000 Bulgar ('174) ve 650.000 Türk [% l l9) sayılmıştır. Bilâhara, Türklerin muhaceretile bu nishet değişmiştir. 1910 da nüfus sayımlarına nazaran 3.497.619 ('% 80,6*3) Bulgar ve 465.641 (% 10,74) Türk bulunmuştur. Yeni hududlar Ü918) de Türk nüfusunu bir miktar arttırmıştır. Bu iki grubu, din itibarile tetkik edersek bu rakkamlar değişir. 1910 senesinde (%' 13,88) müslümarı ve (% 83.99) ortodoks tesbit edilmiştir. Mahal ve iskân tarzı noktai nazarından da. bu iki grup arasında fark vardır. Meselâ, memleketin bazı mıntakaları Bulgarlarla veya yanlız Türklerle meskûndur. Çok enteresan olmakla beraber bu hususta tafsilât veremiyeceğiz. Yanlız Bulgaristann bu cihetten iki kısma ayrıldığını... söyleyebiliriz. Şöyleki Har-

- 27 - manlıdan. Stara Zağora. Kızanlık. Tirnova ve Sistova kadar giden çizginin şark tarafındaki mmtakalar en ziyade Türklerle ve garp tarafındaki ınıntakalar Bulgarlarla meskûndur. En ziyade şayanı dikkat kısım, Ayioz ve Karnobata kadar. Sumen civarıdır. İlk tahrirde burada Türkler c /c 90 nisbetinde idi. İstiklâlden sonra bu şerait değişti. Türkler azaldı. Fakat bu gün gene (1926) Sumen, Osmanpazar ve Eski Cumaya civarlarında Bulgarlardan fazla Türk vardır. Yeni ilhak edilen arazide de yanhz Mastanlı civarında bir Türk fazlalığı görülür. İskân tarzı itibarile istiklâle kadar Türkler kasabalarda ikamet ediyordu ve yanhz memleketin şark tarafında ayrı köyler teşkil etmekte idiler. Bu iki ırk arasında, bu hususta, bir fark vardır: Stara Planinada yanhz Bulgarlar bulunur. Türk yoktur. Bulgarlar dağlarda ve münferit olarak ufak çiftlik tarzında-kulübe ve mahalleler teşkil etmektedirler. Türklerde İMI iskân tarzı âdej değildir. Son tahrirde, flodop dağlarında ufak çiftlik tarzında bir çok mahalleler bulunmuş ise de, bunlar yanhz Pomaklarla meskûndur. Demek ki. Bulgaristanın iskân hayatında Stara Planinadaki Bulgarlarla Rodopdaki Pomaklar arasında aynı şekiller mevcuddur. Bu iki grubu Somatoliği (beden) itibarile müşahede ettiğimiz takdirde, görüyoruz ki Bulgarlar Türklerden daha kısa boyludur. Erkek ve kadın arasındaki nisbetler de iki grubda başka başkadır: Türklerde kadınlar erkeklerden daha azdır. Bu suretle Stara Planina ve Bodop dağlarındaki nüfuslar arasında bir müşabehet bulunmaktadır. Burada da kadınlar erkeklerden fazladır. Aile teşkilâtı itibarile de iki grubda ehemmiyetli farklar vardır. Evvel emirde ve karakteristik olarak Bulgarlar Türklerden daha erken evlenirler, sonra. Türkler-erkek olsun, kadın olsun. Bulgarlardan daha erken dul kalırlar, ve Bulgarların aksine olarak Türkler arasında pek çok boşanma vakasına (hatta 60 yaşına kadari tesadüf olunur. İki grub arasındaki kültür farkları daha derindir. Kriteriom olarak yazı ve okumak bilmiyenlerin adedini alalım. Bulgar istiklâline kadar Hükümet paralarından istifade ettikleri için Türkler Bulgarlardan daha müsait şerait altında yaşamakta idiler. İstiklâlden sonra Bulgar Hükümeti tarafından aldıkları tahsisatla hususî mektep tesis et-

28 mekte serbest idiler. Bulgarlar Türkiye idaresi altında iken. maarifçe tam bir serbestiyete malik olmadıkları gibi mekteplerini de hususî yardımlarla idare etmek mecburiyetinde idiler. Bununla beraber, yazı ve okumak bilmiyenler Türkler arasında Bulgarlardan, nisbeten fazla idi. 1905 senesinde. Bulgarlar arasında % 32.3 ve Türkler arasında c /c 4 yazı ve okumak bilenler vardı. Bu nisbet Bulgar kadınları arasında. c /c 16.8 ve Türk kadınları arasında % 1,5 idi. (10 ile 15) yaşındaki (mektep yaşı) çocuklar arasında da bu nisbetler Bulgarlar için c / c 59,44 Türkler için de % 6,96 dır. 1926 senesi tahriri ise Bulgar erkekleri arasında % 65.9 Türkler arasında da % 16.8 yazı ve okumak bilen tesbit edilmiştir. Bu rakkamları hakikî manaları itibarile tetkik edersek, farklar daha barizdir. Bulgarlarda 100 evli erkek arasında r c 91.6 ve Türklerde yalnız % 12.2 yazı ve okumak bilen vardır. Evlenme ve doğum vakaları itibarile de bu iki grup arasında, bazı mıntakalarda muhtelif ve ehemmiyetli farklar görülmektedir. Evvel emirde evlenmeler: İlk on sene zarfında 1000 nüfusa, Bulgarlar için 9.4 müslümanlar için de 7,4 nisbetindedir. Bu nisbetler 1903-1908 devresinde Bulgarlar için 10,2 Türkler için de 8.7. 1909-1912 devresinde Bulgarlar için 8,1 ve Türkler için 9.6 ve 1918 den 1923 senesine kadar Bulgarlar için 12.6 Türkler için de ll.l olmuştur. Demek ki Türkler arasında evlenme vakaları her vakit Bulgarlardan daha az idi. 1909-12 devresindeki istisnaiyet, Balkan harbile münasebettardır. O esnada Bulgarlara isabet eden nisbet 5,5 idi. Şunu da söyliyebiliriz ki nüfusu ekseriyet itibarile Türk olan mıntakalarda I Sumen, Eski Cumaya. Osmanpazar ve bir dereceye kadar Russe ve Tasgrad vilâyetleri) evlenme nisbeti her vakit Türklerde daha büyüktür: 1918 den 1923 e kadar Sumen Vilâyetinde Bulgarlar için 12,5 ve Türkler için 17,5, Osmanpazar Vilâyetinde Bulgarlar için 8,8 ve Türkler için 14.1, Eski Cumaya Vilâyetinde ise Bulgarlar için 13,2 ve Türkler için 21.4 nisbetleri görülmüştür. Aynı zamanda iki ırk arasında evlenme yaşı itibarile de ehemmiyetli farklar bulunmaktadır. 15-19 yaşlarındaki Türkler ve bilhassa Türk kızları evlenmeğe daha heveslidir. Bununla beraber denemez ki Türkler Bulgarlardan daha erken evlenirler, çünkü 25 yaşına kadar en çok evlenenler Bulgardır. Daha büyük yaşlarda ise Türkler gene ekseriyeti muhafaza ederler. Yeni evlenenlerin medenî halleri itibarile bakirle bakire arasındaki evlenmeler Türklerden fazla Bulgarlarda vuku bulmaktadır. Ba-

29 kirle dul kadın ve hakire ile boşanmış erkek arasındaki evlenmeler Bulgarlardan fazla Türklerde görülmektedir. Boşanmışlar arasındaki evlenmeler Türklerde fazla, buna mukabil boşanmış erkekle dul kadınlar arasındaki evlenmeler Bulgarlarda nisbeten daha yüksektir. Evlenmeleri mevsim itibarile tetkik ettiğimiz takdirde de iki grup arasında büyük farklar görüyoruz: Bulgarlarda (Ortodoks) evlenmelerin en büyük kısmı kışın, en ufak kısmı da yazın (haziran, temmuz ve ağustos aylarında), mart ve nisan aylarında da hemen hemen hiç bir evlenme vakası kaydedilmemektedir. Buna mukabil Türkler arasında evlenmeler senenin her ayında hemen hemen müsavi miktarda olmaktadır. Doğum nisbeti, harplerden evvel Türklerde Bulgarlardan hemen daima daha azdır. İlk on sene zarfında 1000 nüfusda Bulgarlarda 41.7 Türklerde 23.6 doğum görülmektedir. 1904/7 devresinde Bulgarların doğum haddi 44,2, Türklerin 38,3, 1909/12 de Bulgarların 41,8, Türklerin 40.2 dir. Burada Türkler lehine bir fazlalık görülüyor. Bununla beraber Bulgarların doğum nisbeti ekseriyetle daha yüksektir. Harpten sonraki devrede Türkler arasındaki doğum nisbeti artmıştır. Ezcümle 1924 de doğum haddi. Bulgarlarda 42.3 Türklerde de 45,4, 1925 de Bulgarlarda 39.7. Türklerde de 45.6 ve 1926 da Bulgarlarda 36.2. Türklerde de 42.9 olarak tesbit edilmiştir. Yüksek doğum nisbeti ekseriyetle Türklerle meskûn mıntakalarda görülmektedir. Sumende (1918-1923) Bulgarlarda 32.8. Türklerde de 41,4. Poppovoda, Bulgarlarda 37.3. Türklerde de 50.9 dur. Doğumlarda iki ırkın da erkek çocukları fazla ve fazlalık Türklerde, Bulgarlara nazaran, daha ziyadedir. Muhtelif zamanlarda vasati olarak 100 kız çocuğa karşı Bulgarlarda 104-105 ve Türklerde 108-112 erkek çocuğu isabet etmektedir. Anaların velûdiyetine ait rakkamları tetkik edersek. Bulgar kadınının Türk kadınından daha velûd olduğunu görürüz. Harpten sonra, birinci çocuğa nazaran, faikıyet Bulgarlarmdır. Harpten evvel faikiyet Türklerde idi. 4 çocuğu olan ailelerde harpten sonra vaziyet değişiyor. Harpten sonra bu husustaki şerait o kadar müstekar değilse de 1921-1925 senelerinde on evlenmeye karşı Bulgarlarda 35 ve Türklerde 37 çocuk sayılmıştır. 1926 daki rakkamlar daha barizdir. 10 evlenmeye karşı Bulgarlarda 36, Müslümanlarda da 44 doğum isabet etmektedir. Bu vaziyet 1921-1926 senelerinde Türklerde tevellüdatın fazla olduğunu

30 göstermektedir. Gayrı meşru ve ölü-doğmuş çocuklar nisheti de Bulgarlarda fazladır. Ay ve mevsim itibarile doğumların inkısamı başka bir fark göstermektedir. Muharebeye kadar Bulgarlarda doğumların en büyük kısmı birinci teşrin ve Türklerde mart ve nisan aylarına isabet ediyor. Vefiyatın derecesi iki ırkın arasındaki farkı göstermektedir. 1880/1889 seneleri Bulgarlar için yüksek bir vefiyat 1000 nüfusa (20.3). Türkler için de (13.3) nisbeten az vefiyat nisbeti göstermiştir. Fakat bilâhara 1009-1913 de ise. Bulgarlarda 22.5 ve Türklerde 26.4. 1918-1923 senelerinde de Bulgarlarda 22.7. Türklerde de 20.1 ölüm vakası kaydedilmiştir. Bu nisbetleri ekseriyetle Türklerle meskûn mıntakalarda tetkik edersek bu fark daha barizdir: 1918-1923 Sumen Vilâyetinde 1000 Türk nüfusa 29.1. Preslav Vilâyetinde 30.6. Eski Cumaya Vilâyetinde 32.6. Provadya Vilâyetinde 34.7, Poppovo Vilâyetinde bilhassa 37.8 ölüm vakası tesbit edilmiştir. Vefiyatın cinsiyet itibarile inkısamına gelince; Türklerde Bulgarlardan fazla erkek ölmektedir. Süt çocuğu vefiyatı Bulgarlarda dalia yüksek olduğu gibi ileri yaşta çocuk vefiyatı da Türklerde yüksektir, yetişmiş çocuklarla (15 yaş) kâhiller meyanındaki vefiyat gene Bulgarlada daha yüksektir. Aylar itibarile vefiyatın inkısamı aynı zamanda Türkler ve Bulgarlar için máximum olarak mart ve minimum olarak haziran ayına isabet etmektedir. Bu vaziyet vefiyata ırktan ziyade tabiî şeraitin müessir olduğunu göstermektedir. Son mesele olarak iki grubun artma derecesini tetkik edelim: Balkan harbine kadar Bulgar nüfusunda sabit bir tezayüd tesbit etmekteyiz. Buna karşı Türk nüfusunda da hafif bir tenezzül görülmektedir. Aşağıdaki rakkamlar ( /c olarak nüfus artmasını gösteriyorlar: Devreler Ortodoks Müslüman 1887-1892 + 8 5 1892-1900 + 16 0 1900-1905 + 11 6 1905-1910 + 9 0 1920-1926 + 12 + 14 Büyük harpten sonra Türklerde seri ve büyük bir tezayüd tesbit edilmektedir. Türklerdeki bu yüksek tevellüdat yeni arazi ile Türk nü-

31 füsunun artması, harp senelerinde çıkan Türklerin avdeti ve 1926 tarihinde yanlış olarak Türkler meyanında çingenelerin sayılması ile, izah olunabilir. Son söz: Bu tahlillerimiz ile iki ırkın vaziyetini tam ilmî bir kanaata varacak şekilde izah ettiğimizi iddia etmemekle beraber aile, kan, din ve itiyadat noktai nazarlarından bu iki ırkın birbirinden ayrı yaşamakta olduklarını söylemek mümkündür.