1) Danıştay 15. Daire, E. 2016/10519, K. 2017/1903, T

Benzer belgeler
İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGIDA DAVA AÇMA SÜRESİ

Temyiz Eden (Davalı) : Antalya İl Özel İdaresi

ONÜÇÜNCÜ DAİRE USUL KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Dava Açma Süresi, Yazılı Bildirim, Başvuru Mercii ve Süresi, Hak Arama Hürriyeti

TÜRK MİLLETİ ADINA. T.C. D A N I Ş T A Y ALTINCI DAİRE EsasNo : 2012/915 Karar No : 2013/8099. Temyiz Eden (Davacı) Vekili. Karşı Taraf (Davalı)

Anahtar Kelimeler : İmar Planının Yargı Kararıyla İptali, İmar Hukukunda Kazanılmış Hak, Yapı Ruhsatı

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

Sirküler Rapor /70-1 ANAYASA MAHKEMESİNİN ÖZEL USULSUZLUK CEZASIYLA İLGİLİ BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI

SEKİZİNCİ DAİRE KARARLARI. Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : İzmir Defterdarlığı Milli Emlak Dairesi Başkanlığı

Anahtar Kelimeler : Merciine Tevdi Kararı, Süre Aşımı Dava Açma Süresi

DANIŞTAYIN SÜRESİNDE AÇILMAYAN DAVAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

İTİRAZIN KONUSU: günlü, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun;

8. Daire 2010/7065 E., 2013/1488 K. "İçtihat Metni"

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2010/8630 Karar No : 2013/4481 Anahtar Kelimeler : Haciz, Ödeme Emri, (BS) Formu Özeti : sayılı

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

T.C. D A N I Ş T A Y Yedinci Daire

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMASI

Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını isteyen: Türk Tabipleri Birliği. Vekili : Av. Mustafa Güler Strazburg Cad. 28/28 Slhhiye/ANKARA

14. Daire 2012/679 E., 2014/2401 K. "İçtihat Metni"

Anahtar Kelimeler : Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi, bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi, ücret

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Kamulaştırma, Mülkiyet Hakkının Korunması, Ek Protokol - 1

Ek 2: Dava Dilekçesi. İstanbul Nöbetçi İdare Mahkemesi. Sayın Başkanlığına. İstanbul 2. İdare Mahkemesi 2008/1445 E

idare tarafından karşılıklı olarak istenilmektedir.

Uzun Sok. Kolotoğlu İşhanı Kat: 3 No:75 - TRABZON Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) : Karayolları Genel Müdürlüğü - ANKARA

DANIŞTAYIN HAKSIZ ÇIKMA ZAMMIYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

Hürriyet Mah.Hürriyet Cad.No:26/2 Dai.3 Yenibosna Bahçelievler/İSTANBUL

T.C. DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU E. 2011/76 K. 2014/1397 T

I sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanunun başvuru konusu kuralının Anayasaya aykırılığı sorunu:

SAVUNMANIN ÖZETİ : Tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire. Anahtar Kelimeler: Abonelik Sözleşmesi, Gecikme Faizi, Tahsil Edilince Beyanname Verilmesi

İMAR PLANLARININ VE İMAR PLANI DEĞİŞİKLİKLERİNİN İPTALİ DAVALARINDA SÜRE Vedat CANBOLAT

VERGİ SORUMLUSUNUN İDARİ DAVA AÇMA HAKKININ BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZULMASINA İLİŞKİN KARAR YAYIMLANDI

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Anahtar Kelimeler: Emlak vergisi, arsa m2 birim değeri, takdir komisyonu, süre aşımı

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU USUL KARARLARI

KAMU GÖREVLİLERİNİN AĞIR KUSURU TAZMİNAT--VATANDAŞIN DEVLETE KARŞI SORUMLULARDAN RÜCU İSTEMİ HAKKI

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI 7.DÖNEM 4.TOPLANTI YILI MART AYI TOPLANTILARININ 2.BİRLEŞİMİNE AİT M E C L İ S K A R A R I D I R

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI 7.DÖNEM 4.TOPLANTI YILI NİSAN AYI TOPLANTILARININ 2.BİRLEŞİMİNE AİT M E C L İ S K A R A R I D I R

ANAYASA MAHKEMESİNDEN KATMA DEĞER KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

T.C. D A N I Ş T A Y İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU Esas No : 2015/4614 Karar No : 2018/49

ZAMANAŞIMI SÜRESİ GEÇTİKTEN SONRA DİSİPLİN CEZASI VERİLMESİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

: Av.Tezcan ÇAKIR Meşrutiyet Cd. N:3/15 - ANKARA

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

T.C. D A N I Ş T A Y. Vergi Dava Daireleri Kurulu. Anahtar Kelimeler : Emlak Vergisi, Takdir Komisyonu Kararı, m2 Birim Değer Tespiti

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

- KARAR- Belediye Hizmet Alam kullanımı içerisinde konut alanı kullanımının yer..almasının, nüfus Yoğunluğu getireceği,

: Karabük Valiliği İl Defterdarlığı - KARABÜK

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

Karar NO: KARAR-

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeli Rütbe Terfileri ve Değerlendirme Kurullarının Çalışmalarına İlişkin Yönetmelik/m.

T.C. DANIŞTAY Yedinci Daire. Anahtar Kelimeler : Katma Değer Vergisi, Müteselsil Sorumluluk, Ek Tahakkuk, İdari İşlemin İcrailiği

- KARAR- -Yapı yaklaşma mesafelerinin doğu, batı, kuzey ve güney cephelerinden 5'er m. bırakılmış,

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

Ba ve Bs FORMLARININ VERİLMEMESİ NEDENİYLE ADİ ORTAKLIK ADINA KESİLEN CEZAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI YAYIMLANDI

İDARÎ YARGILAMA USULÜ KANUNU NUN 4. MADDESİ VE DİLEKÇELERİN KAYDA GİRİŞ TARİHİ

T.C. DANIŞTAY 10. DAİRE E. 2010/3381 K. 2014/3257 T

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI 7.DÖNEM 5.TOPLANTI YILI OCAK AYI TOPLANTILARI'NIN 3. BİRLEŞİMİNE AİT M E C L İ S K A R A R I D I R

KIDEM ZAMMI ÜCRETE UYGULANAN AYRI ZAMDIR ÖNCE KIDEM ZAMMI UYGULANIR DAHA SONRA TOPLU SÖZLEŞMEDEKİ NISBİ ZAM UYGULANIR Y A R G I T A Y İ L A M I

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI 7.DÖNEM 5.TOPLANTI YILI OCAK AYI TOPLANTILARI'NIN 3. BİRLEŞİMİNE AİT M E C L İ S K A R A R I D I R

D A N I Ş T A Y ONUNCU DAİRE Esas No : 2011/10572

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

2- Kültür ve Turizm Bakanlığı

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

PAZARLIK USULÜNDE DAVET EDİLMEYEN FİRMALAR İHALEYE KATILABİLİR Mİ? DANIŞTAY KARARI ÇERÇEVESİNDE BİR DEĞERLENDİRME

5. Daire 2012/5124 E., 2014/2469 K. "İçtihat Metni"

T.C. DANIŞTAY SEKİZİNCİ DAİRE. Esas No : 2011/103. Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını isteyen : Türk Tabipleri Birliği. Vekii : Av.

: HÜSEYİN DARTAL İl Sağlık Müdürlüğü, Merkeı/ŞANLIURF A TÜRK MİLLETİ ADINA

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): Milli Eğitim Bakanlığı - ANKARA Vekili :

İPTAL İSTEMİNDE BULUNAN DAVACI: TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent

T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire Esas No : 2010/5785. Karar No : 2012/3582

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2, 18-21

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /5,41

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/18-21

Anahtar Kelimeler : Fenni Mesulun Dava Açma Ehliyeti, İnşaattaki Denetim Görevinin Engellenmesi, Hemşehri Sıfatı

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

İlgili Kanun / Madde 6356 S. TSK/41-43

ANKARA. günlü, E:2012/440, K:2013/412 sayılı kararının; usul ve yasaya uygun olmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

T.C İZMİR BÖLGE İDARE MAHKEMESİ ESAS NO : 2012/4000 KARAR NO : 2012/4285 YARGILANMANIN YENİLENMESİNİ İSTEYEN (DAVACI) :

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK/5, 41

DANIŞTAY Vergi Dava Daireleri ESAS: 2014/304 KARAR: 2014/563

T.C. D A N I Ş T A Y ONBEŞİNCİ DAİRE

T.C. ANKARA 17. İDARE MAHKEMESİ ESAS NO : 2011/963 KARAR NO : 2011/1582

: Sağlık Bakanlığı - ANKARA

Sendikası, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Onur iş Hanı No:12/160 Kat:7 Kızılay/ANKARA

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S. TSK/25

: Kazan Malmüdürlüğü - Kazan/ANKARA

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13462)

Başvuru kararının tam metni için tıklayınız.

Özet : Hakim ve savcıların havaalanlarında VIP uygulamasından yararlanamayacağı

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacılar) :1-, 2-

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. BK/100

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /112

Üst Kurulu. Sanayi ve Ticaret A.Ş.

T.C. D A N I Ş T A Y. Vergi Dava Daireleri Kurulu

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU ŞİKAYET NO : /572 KARAR TARİHİ:10/02/2014 RET KARARI ŞİKÂYETÇİ : F.Ş

Transkript:

1) Danıştay 15. Daire, E. 2016/10519, K. 2017/1903, T. 20.04.2017 (Yazılı bildirimde bulunulmadan idari işlemden haberdar olunması halinde dava açma süresinin hangi tarihten itibaren hesaplanacağı hk.) Dava; Gümrük Kanunu'nun Geçici 6-1/a maddesi uyarınca 26/12/2015 tarihinde yapılan Gümrük Müşavirliği Sınavı B Kitapçığı 68. sorunun davalı idarece resen iptal edilmesine dair işlem ile söz konusu sınav sonucunda davacının 63,51 puan alarak "başarısız" sayılmasına dair işlemin ve bu sonuca karşı yapmış olduğu itirazın reddine dair 22/02/2016 tarih ve 82858591 Sayılı işlem ile sınav konuları haricinde sorulduğu iddia edilen B Kitapçığı 24, 25, 43, 52, 53, 54, 55, 56, 58, 60, 64, 71, 72, 73 ve 74. soruların hatalı olduğundan bahisle iptal edilmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Ankara 9. İdare Mahkemesince; sınav sonuçlarının Gümrük ve Ticaret Bakanlığına ait web sitesi aracılığıyla 19/01/2016 tarihinde ilan edildiği ve davacının kendi beyanına göre sınav sonucunu aynı tarihte yani 19/01/2016 tarihinde öğrendiği, bu sonuç üzerine davacının altmış gün içerisinde sınav sorularının ve başarısız sayılmasına dair işlemin iptali istemiyle dava açma hakkı bulunduğu gibi 2577 Sayılı Kanun'un 11. maddesi uyarınca idareye başvurma ve davalı idarenin istemin reddine dair cevabını öğrendiği tarihten itibaren, kalan dava açma süresi içerinde dava açma imkanının da olduğu, nitekim davacının da dava açma yoluna gitmeden, davaya konu işlemlerin iptali istemiyle 28/01/2016 tarihinde davalı idareye başvurduğu, başvurunun 22/02/2016 tarihli işlemle reddedildiği ve bu işlemin davacının kendi beyanına göre 29/02/2016 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacının sınav sonucunu öğrendiği 19/01/2016 tarihinden itibaren dokuz (9) gün işleyen dava açma süresinin 28/01/2016 tarihli başvuruyla durduğu ve 29/02/2016 tarihinde tebellüğ edilen cevapla yeniden işlemeye başladığı ve en son 20/04/2016 tarihi mesai bitimine kadar dava açılması gerekirken, bu tarihten sonra açıldığı anlaşılan davada süre aşımı bulunduğu sonucuna varıldığından, süre aşımı yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. 2577 Sayılı Kanun'un 7. maddesinde yer alan yazılı bildirim ifadesinden ilgililerin idari davaya konu edecekleri işlemden haberdar olmaları amaçlanmış olduğundan, yazılı bildirimin bulunmadığı hallerde dava açma süresinin, ilgililerin işlemden haberdar oldukları tarihten itibaren hesaplanması gerekmektedir. Öte yandan, 07.10.2009 tarih ve 27369 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Gümrük Yönetmeliğinin "Sınav sonuçlarının duyurulması ve sonuçlara itiraz" başlıklı 571. maddesinin ikinci fıkrasında sınav sonucunun duyurulduğu tarihten itibaren on gün içinde Müsteşarlığa başvurularak sınav sonuçlarına itiraz edilebileceği hükmüne yer verilmiştir. Yukarıda anılan mevzuat hükümleri çerçevesinde ilgililer, kişisel haklarını ihlal eden bir idari işlemi öğrendikleri tarihten itibaren altmış gün içinde dava açabilecekleri gibi, aynı süre içinde idareye 2577 Sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında itiraz başvurusunda bulunabilecekler,

bu başvuruyla duran ve başvurunun reddi veya zımnen reddi halinde kaldığı yerden işlemeye devam eden süre içinde de idari dava açabileceklerdir. Olayda, Gümrük Müşavirliği Sınav sonuçlarının Gümrük ve Ticaret Bakanlığına ait web sitesinde 19/01/2016 tarihinde yayımlandığı, sınav sonucunun ayrıca davacıya tebliğ edilmediği, davacının yukarda anılan Gümrük Yönetmeliği hükümleri uyarınca 28/01/2016 tarihli dilekçeyle itirazda bulunduğu, davacının itirazda bulunduğu tarih itibariyle davaya konu işlemden haberdar olduğunun kabulü gerekeceğinden davalı idare tarafından tesis edilen 22/02/2016 tarih ve 82858591 Sayılı işlemin davacıya 29/02/2016 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 60 gün içinde 26/04/2016 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçeyle açılan davanın süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda davaya konu işlemin web sitesinde ilan edildiği tarih tebliğ tarihi alınmak suretiyle davanın süre aşımı yönünden reddine dair Mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır. 2) Danıştay 2. Daire, E. 2009/889, K. 2009/3221, T. 24.09.2009 (Yazılı bildirimin bulunmadığı hallerde dava açma süresinin hangi tarihten itibaren hesaplanacağı hk.) Dava,... PTT Merkez Müdürlüğü'nde dağıtıcı olarak görev yapan davacının 2007 yılı sicil notunun ( B ) düzeyinde belirlenmesine ilişkin işlemin iptali ve bu işlem nedeniyle uğradığı maddi kayıplarının yasal faizi ile birlikte tahsiline hükmedilmesi istemi ile açılmıştır. İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin 17.11.2008 günlü, E:2008/609, K:2008/1791 sayılı kararıyla; sözleşmeli personel olan davacının sicil notunu her yılın Ocak ayının 15'i itibari ile sicil notuna dayanılarak başarı hanesinde değişen oranlarda tazminat ödemesi ve bu oranların bordroda yer alması nedeniyle öğrendiğinden, bu tarihten itibaren işlemeye başlamış olan 60 günlük dava açma süresinin 22.2.2008 tarihinde yapılan başvuru ile durduğu ve verilen cevabi yazının tebliği üzerine kalan dava açma süresinin 31.3.2008 ( Mahkemece sehven 31.5.2008 olarak yazılmıştır. ) tarihinde dolduğu, bu tarihten sonra 4.4.2008 tarihinde kayıtlara giren dilekçe ile açılan davanın süresinde olmadığı gerekçesiyle dava süre aşımı yönünden reddedilmiştir. Davacı, sicil notunun ( B ) düzeyine düşürüldüğü yönünde tarafına yazılı bir bildirim yapılmadığını, sicil notundaki düşüşün Şubat ayı bordrosunda gösterildiğini, bu durumu fark eder etmez 22.2.2008 tarihinde idareye başvurduğunu, idarenin 3.3.2008 tarihli cevabı üzerine de süresi içinde 4.4.2008 tarihinde dava açtığını ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinde dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve İdare Mahkemelerinde altmış gün olduğu belirtilmiştir. İdari davalarda, dava açma süresi başlangıcının dava konusu edilecek işlemin yazılı bildirimi ile başlayacağı esas olmakla birlikte; uygulamada bazen idari işlemin yazılı bildiriminin yapılmaması durumunda ilgililerin, menfaatlerini ihlal eden işlemlerden bir şekilde haberdar olduklarını gösterdikleri tarihlerin, idarece aksi ispat edilmedikçe yazılı

bildirim tarihi olarak kabulü suretiyle dava açma süresinin başlangıcına esas alınacağı yerleşmiş içtihatlardandır. Dosyanın incelenmesinden; davacının Şubat ayı bordrosunu aldığında maaşındaki düşüşü fark etmesi üzerine 22.2.2008 tarihinde idareye başvurarak sicil notundaki düşüşün nedenlerini sorduğu, idarenin 3.3.2008 tarihli yazı ile cevap vermesi üzerine de 4.4.2008 tarihinde bakılmakta olan davayı açtığı anlaşılmaktadır. Maaşın ayrıntılarını gösteren bordro, dava konusu sicil ve başarı değerlemesi raporu ile ilgili gerekli hususları içermediğinden; davacının 2007 yılı Sicil ve Başarı Değerlemesi Raporunun ( B ) düzeyinde değerlendirildiğini, idareye başvurduğu tarihten önce ve İdare Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere Ocak 2008 maaşını aldığında öğrendiğini kabul etmek mümkün değildir. Bu durumda; davacının 2007 yılı Sicil ve Başarı Değerlemesi Raporunun ( B ) düzeyinde değerlendirildiğini Şubat ayı bordrosunda maaşındaki düşüşü fark etmesi üzerine idareye yaptığı 22.2.2008 tarihli başvurusuyla öğrendiği ve davalı idarece de bunun aksinin ortaya konulmadığı dikkate alındığında; davacı başvurusuna verilen 3.3.2008 tarihli yanıt üzerine 4.4.2008 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmadığından, Ocak 2007 maaşıyla sicilinin ( B ) düzeyinde düzenlendiğini öğrendiği gerekçesiyle davayı süre aşımı yönünden reddeden İdare Mahkemesi kararında hukuksal isabet görülmemiştir. 3) Danıştay 15. Daire, E. 2016/8035, K. 2016/4856, T. 12.10.2016 (Avukatları aynı olan kişiler hakkında tesis olunan işlemlerin tek bir zarf ile tebliğ edilmesi halinde, dava açma süresinin her biri bakımından başlayıp başlamayacağı hk.) Dosyanın ve Dairemizin E:2016/7802 sayılı dosyasının birlikte incelenmesinden; davacı tarafından, Van İli, Gürpınar İlçesi, Dikbıyık Köyü'nde yaşanan terör olayları nedeni ile göç ettiğinden bahisle 5233 sayılı Kanun hükümleri uyarınca tazminat ödenmesi istemiyle 31/08/2007 ve 30/05/2008 tarihlerinde 'ne başvurulduğu, Zarar Tespit Komisyonunun 11/05/2009 tarih ve 1-23434 (üst yazı numarası 8767) ve 11/05/2009 tarih ve 1-23374 (üst yazı numarası 144) sayılı kararları ile davacı adına kayıtlı ve kayıtsız herhangi bir mal varlığı tespit edilemediğinden bahisle başvurularının reddedildiği; bakılan davanın 11/05/2009 tarih ve 1-23374 sayılı komisyon kararının iptali istemiyle açıldığı, 27/01/2010 tarihli Zarar Tespit Bürosu Posta Gönderileri İzlenimi defterinde dava konusu işlemin bildirimine ilişkin üst yazı numarasının (144), davacı vekiline gönderilecek diğer belge numaralarının arasına yazıldığı ve tüm bu belgeler için bir barkod numarası verilerek tek bir tebliğ mazbatası zarfının düzenlendiği anlaşılmaktadır. Buna göre, davalı idare tarafından idareye başvuran her bir kişi hakkında tesis edilen işlemler için ayrı ayrı tebliğ mazbata zarfı düzenlenerek bilgilerin kayıt altına alınması suretiyle tebligatın tamamlanması gerekirken, avukatları aynı olan kişiler hakkında tesis olunan işlemlerin tek bir zarf içinde tebliğinde mevzuata uyarlık bulunmadığından, dava konusu işlemin tebliğ tarihi olarak; davacı vekilinin söz konusu işlemi öğrenme tarihi olarak belirtilen 02/11/2015 tarihinin esas alınması gerektiği açık olup, 03/11/2015 tarihinde kayda giren dilekçe ile açılan bu davanın süresinde olduğunun kabulü gerekeceğinden, İdare Mahkemesince işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

4) DİDDK, E. 2013/410, K. 2016/2, T. 18.01.2016 (Düzenleyici işleme karşı sona ermiş bulunan dava açma süresini yeniden başlatacak olan uygulama işleminin idari davaya konu edilebilecek nitelikte bir işlem olma zorunluluğunun bulunup bulunmadığı) TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü: KARAR : Dava; 19/06/2007 günlü, 26557 sayılı Resmİ Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılan Devlete Ait Taşınmaz Mal Sanş, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Aynİ Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği'nin, 31/12/2005 günlü, 26040 sayılı Resmİ Gazete'de yayımlanan Yönetmelik ile değişik "Hasılattan pay alınması" başlıklı 75. maddesinin (B) bendi ile 19/06/2007 günlü, 26557 sayılı Resmİ Gazete'de yayımlanan Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik'in "Hasılattan pay alınması" başlıklı 79. maddesinin dava tarihindeki ikinci fıkrasında yer alan düzenlemelerin ve Erzurum Valiliği Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğü'nün 03/01/2008 günlü, 24 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır. Danıştay Onüçüncü Dairesi'nin 18/04/2012 günlü, E:2009/332, K:2012/805 sayılı kararıyla; uyuşmazlıkta dava konusu edilen 03/01/2008 günlü, 24 sayılı Erzurum Valiliği Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğü işleminin, davacının, %1'lik hasılat payının Vakıf tarafından ödenip, ödenmediğinin, ödenmişse ne kadarının ödendiğinin ve bu ödemelerin hukuki dayanaklarının sorulmasına ilişkin 29/11/2007 tarihli bilgi edinmeye yönelik başvurusunun cevabı niteliğinde olduğunun anlaşıldığı; bilgilendirme amacıyla tesis edilen dava konusu bu işlemin, davacının hukukunu etkileyen kesin ve yürütülebilir nitelikte bir işlem olmadığı, idari davaya konu edilmesinin olanaklı olmadığı; bu itibarla, (Mülga) Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Aynİ Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği'nin 31/12/2005 günlü, 26040 sayılı Resmİ Gazete'de yayımlanan Yönetmelik ile değişik "Hasılattan pay alınması" başlıklı 75. maddesinin (B) bendi için 31/12/2005 tarihinden itibaren; Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmeliğin "Hasılattan pay alınması" başlıklı 79. maddesinin dava tarihindeki ikinci fıkrası için ise, Resmİ Gazete'de yayımlandığı 19/06/2007 tarihinden itibaren 60 gün içinde dava açılmadığı; 29/11/2007 tarihinde yapılan başvuru üzerine tesis edilen dava konusu işlem, başvurunun niteliği ve verilen cevabın içeriği dikkate alındığında, idari davaya konu olabilecek işlem olmadığından, uygulama işlemi üzerine düzenleyici işlemin iptali istemiyle dava açıldığından da söz edilme olanağı bulunmadığından, 04/03/2008 tarihinde açılan davanın anılan Yönetmelik maddelerine yönelik kısmının süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesi olanağı bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davanın Erzurum Valiliği Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğü'nün 03/01/2008 günlü, 24 sayılı işleminin iptali istemi yönünden incelenmeksizin reddine, her iki Yönetmelik maddelerinin iptali istemi yönünden ise süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir. Davacı, bu kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir. Daire kararının, davanın, Erzurum Valiliği Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğü'nün 03/01/2008 günlü, 24 sayılı işlemi yönünden incelenmeksizin reddine ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmadığından, davacının, kararın Anılan kısmına ilişkin temyiz istemi yerinde görülmemiştir. Davacının kararın diğer kısımlarına yönelik temyiz istemine gelince;

(Mülga) Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesisi, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği'nin dava konusu edilen 31/12/2005 günlü, 26040 sayılı Resmİ Gazete'de yayımlanan Yönetmelik ile değişik "Hasılattan pay alınması" başlıklı 75. maddesinin (B) bendinde; eğitim, sağlık, sosyal, yatırımları teşvikli, fuarcılık ve sergileme amaçlı irtifak hakkı tesis edilen Hazine taşınmazı üzerinde yapılacak tesisin bizzat hak lehdarınca işletilmesi halinde, bu tesisin işletilmesinden elde edilen toplam yıllık hasılatın % 1 (yüzdebir)'i oranında pay alınacağı, eğitim, sağlık, sosyal, yatırımları teşvki, fuarcılık ve sergileme amaçlı irtifak hakkı tesis edilen Hazine taşınmazı üzerinde bulunan tesisin tamamının veya bir kısmının Bakanlıktan izin alınması şartıyla, hak lehdarınca üçüncü kişilere kiraya verilmesi halinde; hak lehdarından brüt kiranın % 25 (yirmibeş)'i oranında, kiracı/kiracılardan ise tesisin işletilmesinden elde edilecek toplam yıllık brüt hasılatın % 1 (yüzdebir)'i oranında ayrıca pay alınacağı, kiracılardan alınmayan hasılat paylarının hak lehdarından alınacağı; öte yandan bu Yönetmeliği yürürlükten kaldıran, 19/06/2007 günlü, 26557 sayılı Resmİ Gazete'de yayımlanan Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik'in dava konusu edilen, "Hasılattan pay alınması" başlıklı 79. maddesinin uyuşmazlık tarihindeki ikinci fıkrasında, irtifak hakkı kurulan veya kullanma izni verilen Hazine taşınmazı üzerinde bulunan tesisin tamamının veya bir kısmının hak lehtarınca üçüncü kişilere kiraya verilmesi hâlinde; hak lehtarından brüt kiranın yüzde biri oranında, kiracıdan/kiracılardan ise, tesisin işletilmesinden elde edilecek toplam yıllık hasılattan hak lehtarına ödenen kira bedeli düşüldükten sonra, kalan tutar üzerinden yüzde bir oranında ayrıca pay alınacağı ve üçüncü fıkrasında, kiracılardan alınamayan hasılat paylarının hak lehtarından alınacağı düzenlemelerine yer verilmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Dava açma süresi" başlıklı 7.maddesinde ise; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı; ilam gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak, bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri hüküm altına alınmıştır. Belirtilen Kanun hükümlerine göre, bir düzenleyici işlemin uygulanması üzerine, düzenleyici işlem için geçerli olan dava açma süresi, sona ermiş bulunsa dahi, yeniden işlemeye başlayacağı açıktır. Bir diğer ifadeyle, ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayan dava açma süresi içerisinde idari davaya konu edilmeyen düzenleyici işlemlerin, bu tarihten sonra davaya konu edilebilmeleri için, ilgili hakkında uygulama işlemi yapılmış olması, uygulama işleminin ise birlikte dava konusu yapıldığı düzenleyici işlemin uygulanması niteliğinde bulunması gerekmektedir. Bununla birlikte, 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesindeki aktarılan düzenleme uyarınca, düzenleyici işleme karşı açılacak dava süresini yeniden başlatacak olan uygulama işleminin, idari davaya konu edilebilecek bir idari işlem olma zorunluluğu bulunmamaktadır. İdari davaya konu edilemeyen bir işlemin kişilerin hukuki durumlarını etkilemesi de, düzenleyici işlemin uygulanması olarak kabul edilebilecek ve bu uygulamanın dayanağı olan düzenleyici işlem, uygulamadan kişinin haberdar olduğu tarihten itibaren altmış gün içinde idari davaya konu edilebilecektir. Uyuşmazlıkta dava konusu edilen 03/01/2008 günlü, 24 sayılı Erzurum Valiliği Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğü işleminin, davacının, kendisinden rücuen talep edilen %1'kk hasılat

payının Vakıf tarafından ödenip, ödenmediğinin, ödenmişse ne kadarının ödendiğinin ve bu ödemelerin hukuki dayanaklarının sorulmasına ilişkin 29/11/2007 tarihli başvurusunun cevabı niteliğinde olduğu, bilgilendirme amacıyla tesis edilen bu işlemin bu haliyle davacının hukukunu etkileyen kesin ve yürütülebilir nitelikte bir işlem olmadığı açık olmakla birlikte, (Mülga) Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği'nin dava konusu edilen 75. maddesinin (B) bendinin, davacıdan 2004, 2005 ve 2006 yıllarına ilişkin olarak hasılat payı istenmesine ilişkin uygulamaların dayanağı olduğu, davacının kendisinden, 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin olarak bu Yönetmelik hükmü uyarınca hasılat payı istendiğinden bu yazıyla haberdar olduğu, aksi davalı idarece kanıtlanamadığı gibi, aynı düzenlemenin 2006 yılına ilişkin hasılat payı istenmesi yönünden de davacıya uygulandığı, dolayısıyla davacının 2006 yılına ilişkin hasılat payı uygulaması yönünden söz konusu Yönetmelik maddesine karşı yeniden dava açma hakkının bulunduğu, bir diğer dava konusu edilen, Hazine Taşınmazlarının idaresi Hakkında Yönetmeliğin "Hasılattan pay alınması" başlıklı 79. maddesinin ikinci fıkrasının ise davacıdan 2007 yılına ilişkin hasılat payı istenmesine dayanak teşkil ettiği, davacının 2006 ve 2007 yılları hasılat payı uygulamalarından ise, Vakıf tarafından 05/02/2008 tarihinde adli yargıda açılan rücu davası de haberdar olduğu, dolayısıyla, bu uygulamalara dayanak teşkil eden dava konusu Yönetmelik maddelerine karşı, bu tarihten itibaren 60 günlük yasal dava açma süresi içinde dava açabileceği kuşkusuzdur. Bu durumda, (Mülga) Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Aynİ Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği ile Hazine Taşınmazlarının idaresi Hakkında Yönetmeliği'nin dava konusu edilen maddelerine ilişkin olarak, 04/03/2008 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmadığı sonucuna varıldığından, aksi yöndeki Daire kararında hukuki isabet görülmemiştir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kısmen reddi ile Danıştay Onüçüncü Dairesi'nin 18/04/2012 günlü, E:2009/332, K2012/805 sayılı kararının davanın incelenmeksizin reddine ilişkin kısmının onanmasına, temyiz isteminin kısmen kabulü ile kararın davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin kısmının bozulmasına, bozulan kısım hakkında karar verilmek üzere dosyanın Dairesi'ne gönderilmesine, kararın tebliğ tarihim izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.01.2016 gününde oybirliği ile karar verildi. 5) DİDDK, E. 2017/640, K. 2017/2734, T. 3.7.2017 (Dava açmak için özel süre öngörüldüğü hallerde, ilgiliye bu sürenin tebliğ edilmemiş olması durumunda dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağı hk.) TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü: KARAR : Dava; Giresun İli, Görele İlçesi, Kumyalı ve Sayfiye Mahalleleri sınırları içerisinde yer alan alanın 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca "riskli alan" olarak ilan edilmesine dair 31/05/2015 günlü, 29372 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 08/04/2015 günlü, 2015/7566 Sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Ondördüncü Dairesinin 11/10/2016 günlü, E:2016/8125, K:2016/5478 Sayılı kararıyla; ( ) davaya konu Bakanlar Kurulu kararına karşı, 2577 Sayılı Kanun'un 7/b-4 maddesi uyarınca Resmi Gazete'de yayımlandığı günden itibaren 30 gün içerisinde dava açılması gerekmekte iken 05/08/2016 günü açılan davada süre aşımı bulunduğundan işin esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir. Davacılar, anılan kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedirler. Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında; Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu hükme bağlanmış, 125. maddesinin üçüncü fıkrasında da; 40. maddedeki düzenlemenin devamı niteliğinde, " İdari işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar." hükmüne yer verilmiştir. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Dava açma süresi" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; ikinci fıkrasında, bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı; dördüncü fıkrasında ise, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; 8. maddesinin birinci fıkrasında, sürelerin, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı kuralları getirilmiştir. 6306 Sayılı Kanun'un 6. maddesinin 9. bendinde ise, bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca dava açılabileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Yasa hükümleri karşısında; özel kanunlarında aksine bir hüküm bulunmadıkça, idari işlemlerde dava açma süresinin başlamasında yazılı bildirimin esas olduğu, dava açma süresi hesabında ilân tarihinin, ancak "ilanı gereken" düzenleyici nitelikteki işlemler açısından dikkate alınacağı, bireysel nitelikteki işlemlere karşı ilgililerin, bu işlemlerin kendilerine yazılı olarak bildirildiği tarihten itibaren dava açabilecekleri kuşkusuzdur. İdari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kuralı, idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna başvurmalarına olanak sağlama amacını taşımaktadır. Bununla birlikte, idari işlemin niteliğinin ve hukuki sonuçlarının davacı tarafından bütünüyle öğrenildiği kimi davalarda, bilgi edinmenin (ıttılanın) yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracağı ve dava açma süresine başlangıç alınacağı Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir. Ancak bu istisnai durumun kabulü, bilgi edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması da, idari işlemin niteliği ve doğurduğu hukuki sonuç itibarıyla davacılar tarafından öğrenildiğinin kanıtlanması koşuluna bağlı olup; bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği açılan idari davada ancak, idari yargı merciince karara bağlanabilir. Bir başka deyişle, her tür bilgi edinmenin (ıttılanın) idari dava açma süresine başlangıç alınacağı şeklindeki genel bir kabul, Anayasa'nın 125. maddesi ve 2577 Sayılı Yasayla bağdaşmayacaktır. Nitekim, 6306 Sayılı Kanun'da, bu Kanun uyarınca tesis edilmiş işlemlere karşı dava açma süresinin hesabında "tebliğ" tarihinin esas alınacağına dair 6/9. maddesindeki hüküm ile anılan Kanun'da, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski

taşıyan alanların "Risli Alan" olarak belirlenmesine dair Bakanlar Kurulu kararlarının Resmi Gazete'de yayımlanmasının zorunlu olduğuna veya Resmî Gazete'de yayımlanmış olmasının ilgililere tebliğ hükmünde olduğuna dair bir kurala yer verilmemiş olması da bunu doğrulamaktadır. Ayrıca, riskli alan belirlenmesi ve sonrasında tesis edilen işlemlerin Anayasa'da yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte sonuçlar doğuracak olması itibarıyla, yazılı bildirim yapılması, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir. Bu çerçevede, içeriği itibarıyla muhataplara tebliği zorunlu olan, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan alanların riskli alan ilan edilmesine dair Bakanlar Kurulu kararlarının, yazılı bildirim veya öğrenme üzerine yasal dava açma süresi içinde davaya konu edilebileceği açıktır. Öte yandan, idari işlemlere karşı başvuru yollarının ayrıntılı düzenlemelerde yer alması, başvuru süresinin kısa olması veya olağan başvuru yollarına istisna getirilebilmesi nedeniyle, işlemlere karşı hangi idari birime, hangi sürede başvurulacağının idarelerce işlemde belirtilmesi hukuk güvenliği ilkesinin bir gereği olduğundan, Anayasa'nın 40. maddesiyle, bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Bu nedenle, nitelikleri gereği özel yasalarda, genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma süreleri öngörülmüş olan idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri idare tarafından ilgililerine bildirilmedikçe, özel dava açma sürelerinin işletilmesine, Anayasa'nın 40. maddesi hükmü uyarınca olanak bulunmamakta olup, 2577 Sayılı Kanun'da açıkça belirtilen ve ilgililerce de bilindiğinin kabulü gereken genel dava açma sürelerinin işletilmesi zorunludur. Dolayısıyla, her ne kadar 6306 Sayılı Kanun'un 6. maddesinin 9. bendiyle, bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemler yönünden, 2577 Sayılı Kanun'da öngörülen 60 günlük genel dava açma süresi 30 güne indirilmiş ise de, davaya konu Bakanlar Kurulu kararı ile bu hususun davacıya bildirilmemiş olması, bu davada özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Bakılan uyuşmazlıkta ise, 6306 Sayılı Kanun'un 2. maddesi uyarınca alınan davaya konu Bakanlar Kurulu Kararının 31/05/2015 günlü, 29372 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlandığı; davacıların 08/06/2016 günü öğrenme üzerine 05/08/2016 tarihinde bakılan davayı açtığı anlaşılmıştır. Bu durumda, davacıların davaya konu Bakanlar Kurulu Kararına karşı, öğrenme tarihi olan 08/06/2016 tarihinden itibaren genel dava açma süresi olan 60 günlük süre içinde 05/08/2016 tarihinde açtığı bu davanın süresinde olduğu sonucuna varıldığından, aksi yöndeki Daire kararında hukuki isabet görülmemiştir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin kabulüne, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 11/10/2016 günlü, E:2016/8125, K:2016/5478 Sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın, yeniden bir karar verilmek üzere Dairesine gönderilmesine, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 6545 Sayılı Kanun ile değişik 27. maddesiyle eklenen geçici 8. maddesi uyarınca kesin olarak, 03.07.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

6) DİDDK, E. 2011/217, K. 2011/616, T. 2.6.2011 (Düzenleyici işlemin iptaline ilişkin yargı kararının doğurduğu sonuçlardan yararlanmak amacıyla yapılan başvurunun İYUK 10 kapsamında kabul edilip edilemeyeceği hk.) 2577 sayılı İdare Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesinde İlgililer haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı istemin reddi sayarak dava açabileceği gibi kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçmez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açılabilir. hükmü yer almaktadır. İdare Hukuku ilkelerine göre, iptal kararları, iptali istenilen işlemi tesis edildiği tarih itibariyle ortadan kaldırarak o işlemin tesisinden önceki durumu ortaya koyar. Bir genel düzenleyici işlemin iptal edilmesi durumunda, varılan yargı kararının, sadece o davayı açan değil, bu genel düzenleyici işlem ile ilgili diğer kişileri de etkileyeceği kuşkusuzdur. İptal kararı ile bu düzenleyici işleme dayanılarak yapılan işlemlerin doğurduğu etki ve sonuçlar ortadan kalkar. Bu nedenle iptal edilen bir düzenleyici işlemden dolayı, menfaati ihlal edilen veya kişisel hakkı etkilenen kişinin, verilen iptal kararının doğurduğu sonuçlardan yararlanmak amacıyla idareye başvurabileceği tabidir. Dosyanın incelenmesinden, davacının Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredildiği 19.2.2005 tarihine kadar SSK personeli olarak görev yaptığı, 6.8.2003 tarih ve 25191 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 17. maddesi uyarınca hazırlanan Sosyal Sigortalar Kurumu Ek Ödeme Yönergesinin 15.9.2003 tarihinde yürürlüğe girdiği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası tarafından açılan dava sonucunda anılan Yönergenin 5. maddesinin 11.bendinde yer alan aylık 80 saatin üzerinde ve 80 saate kadar tutulan nöbetler için ek ödeme yapılmaz. ibarelerinin iptal edildiği sendikanın, tüm üyelerinin parasal haklarının tazmine yönelik isteminin ise üyelerinin bireysel haklarının tazmini konusunda dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği, iptal kararının davacı sendikaya 28.6.2005 tarihinde tebliğ üzerine davacı tarafından, anılan Yönergenin yürürlüğe girdiği 15.9.2003 tarihi ile SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredildiği 19.2.2005 tarihi arasındaki dönemde, iptal edilen ibareler nedeniyle ödenmeyen ek ödeme tutarının ödenmesi istemiyle 13.12.2005 tarihinde idareye başvurulduğu, başvurunun reddi üzerine açılan davanın ise süre aşımı nedeniyle reddedildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından 13.12.2005 tarihinde yapılan başvuru 80 saate kadar tutulan nöbetler için ek ödeme yapılmamasına ilişkin işlemlerin dayanağı olan Ek Ödeme Yönergesinin 5. maddesinin 11. bendinde yer alan aylık 80 saatin üzeride ile 80 saate kadar tutulan nöbetler için ek ödeme yapılmaz. ibarelerinin iptali istemiyle Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının açtığı dava sonucunda, Danıştay Onbirinci Dairesince verilen iptal kararının kendi hukuki durumunu da etkilemesi nedeniyle yapılmış bir başvuru olup, davacının söz konusu iptal kararına da değinerek yaptığı bu başvurunun genel ve düzenleyici nitelikte

bir idari işlemin iptali yolundaki kararın o düzenleme ile ilgili herkes için hüküm ifade edeceği gerçeğinden hareketle ve o düzenleyici işlem nedeniyle daha önce menfaati ihlal edilmiş bir kişi olarak, iptal kararının doğurduğu hukuki sonuçlardan yararlandırılması istemiyle yapıldığını ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesi kapsamında yapılan bir başvuru niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda davacı tarafından yapılan başvurunun 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve başvuruya cevap verilmemesi üzerine süresi içinde açılan davanın esastan incelenmesi gerekirken, süre aşımı nedeniyle reddedilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir. 7) T.C. DANIŞTAY 15. DAİRE E. 2016/8400 K. 2017/1357 T. 23.3.2017 (Süre bakımından reddedilen bir davada İYUK 10 başvurusu üzerine yeniden dava açma hakkının doğup doğmadığı hk. ) TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü: KARAR : Dava; Diyarbakır İli, Merkez İlçesi, Büyükçelikli Köyü'ne bağlı Konaklar Mezrası'nda ikamet etmekte iken meydana gelen terör olayları sebebiyle göç etmek zorunda kaldığını ileri süren davacı tarafından, 5233 Sayılı Kanun'un kişilerin gerek mülkiyetlerindeki, gerekse zilyetliklerindeki taşınır ve taşınmaz mallar dolayısıyla uğradıkları zararların tazminini kapsaması nedeniyle, arazilerin mülkiyetlerine yönelik kadastro mahkemesinde devam eden davaların sonuçlanması ve bu kararların kesinleşmesini beklemeye gerek bulunmadığı, emsal yargı kararları doğrultusunda 5233 Sayılı Kanun uyarınca yaptığı başvurusunun değerlendirilerek zararının tazmini talebiyle yapılan başvurunun reddine dair işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi'nce, Diyarbakır İli, Merkez İlçesi, Büyükçelikli Köyü'ne bağlı Konaklar Mezrası'nda ikamet etmekte iken meydana gelen terör olayları sebebiyle göç etmek zorunda kaldığını belirten davacının, 5233 Sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmak için yaptığı başvurunun reddine dair Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı'nın 16/03/2016 tarih ve 6297 Sayılı işleminin iptaline yönelik olarak bakılan davayı açtığı, ancak davacının aynı konuyla ilgili olarak Diyarbakır İli, Büyükçelikli mevkiinde ikamet etmekte iken terör olayları sebebiyle zarar gördüğü gerekçesiyle, 5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında uğradığını ileri sürdüğü zararın tazmini istemiyle yaptığı başvurunun reddine dair 09/04/2009 tarih ve 2009/1-728 Sayılı davalı idare işleminin iptali istemiyle daha önceden Mahkemelerinin E:2015/13 sayısına kayıtla dava açtığı, açtığı bu davanın da 21/01/2015 tarih ve K:2015/62 Sayılı karar ile süre aşımı yönünden reddedildiği, söz konusu kararın Danıştay Onbeşinci Dairesi'nin 16/10/2015 tarih ve E:2015/3944, K:2015/6212 Sayılı kararı ile onandığı ve kesinleştiği,

dolayısıyla her iki davanın da tarafları, konusu ve sebebinin aynı olduğu ve aynı hukuki çekişmeyi içerdiğinden iş bu davanın esasının kesin hüküm sebebiyle incelenmesine hukuken imkan bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Dava Açma Süresi" başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu kurala bağlanmıştır. Aynı Kanunun "İdari Makamların Sükutu" başlıklı 10. maddesinde " 1- İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. 2-) Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler." kuralına yer verilmiştir. Dosyanın incelenmesinden; davacının, Diyarbakır İli, Merkez, Büyükçelikli Köyü, Konaklar Mezrası'ndan terör olayları sebebiyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü zararın tazmini istemiyle yaptığı başvurunun Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı'nın 09/04/2009 tarih ve 2009/1-728 Sayılı işlemi ile arazilerin mülkiyetinin ihtilaflı olduğu ve davaları Diyarbakır Kadastro Mahkemesinde devam ettiğinden kadastro mahkemesi sonucu kesinleşecek tapu kayıtlarına göre arazilerle ilgili zararın 4 yıl olarak ödenmesine karar verildiği, anılan işlemin iptali istemiyle açılan davada, Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi'nin 21/01/2015 tarih ve E:2015/13, K:2015/62 Sayılı kararı ile davanın süre aşımı yönünden reddine karar verildiği, anılan kararın Danıştay Onbeşinci Dairesi'nin 16/10/2015 tarih ve E:2015/3944, K:2015/6212 Sayılı kararı ile onandığı ve kesinleştiği, davacı tarafından 15/02/2016 tarihli dilekçe ile, emsal yargı kararları uyarınca kadastro mahkemesinde devam eden davaların sonuçlanmasını ve kararın kesinleşmesini beklemeye gerek bulunmadığı, bu sebeple talebinin değerlendirilerek zararının tazmin edilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık; tarafları, sebebi ve konusu aynı olan bir dava hakkında önceden verilmiş bulunan süre ret kararı üzerine ilgililerin 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesine göre yapacakları yeni bir başvuru ile yeniden dava açma hakkının doğup doğmadığı ve süre yönünden davanın reddine dair kararın daha sonra açılan dava bakımından kesin hüküm teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır. Hukuk düzeninde istikrarı ve hukuk güvenliğini sağlama amacı taşıyan kesin hüküm, doktrinde, şekli ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere iki başlıkta ele alınmaktadır. Şekli anlamda kesin hüküm, yargı yerince verilen karara karşı olağan kanun yollarına başvurulamayacağını ifade etmektedir. Dolayısıyla söz konusu terim ile, görülmekte olan davanın şeklen sona ermesi kastedilmektedir.

Maddi anlamda kesin hüküm ise; uyuşmazlığın esasını çözen nihai yargı kararlarının, kimse tarafından değiştirilememesini ve daha sonra açılan dava bakımından bağlayıcı olmasını; diğer bir anlatımla taraflar arasındaki uyuşmazlığın bir daha davaya konu yapılamamasını ifade etmektedir. Buna göre, bir kararın maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşıması halinde; tarafları, sebebi ve konusu aynı olan yeni bir dava açılması hukuken mümkün bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için, idari yargı yerlerince verilen kararların maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşıyıp taşımadığının irdelenmesi gerekmektedir. Buna göre, gerek yargısal içtihatlarda, gerekse doktrinde, davanın esastan reddine dair kararların mutlak anlamda kesin hüküm niteliği taşımadığı, ancak tarafların ve davanın dayandığı sebeplerin aynı olması halinde nispi anlamda kesin hükümden bahsedilebileceği kabul edilmiştir. İptal kararları ise, işlemin hukuka aykırı olduğunu ortaya koymak suretiyle işlemi hukuken ortadan kaldırdığından; daha önce verilen iptal kararı, işlemle ilişkisi bulunan kişilerin, aynı işlemin iptali istemiyle açacakları davalarda kesin hüküm etkisini göstermektedir. Dava şartı yokluğu (ilk inceleme sorunları) sebebiyle davanın usul yönünden reddine dair kararlara gelince; söz konusu kararlar, uyuşmazlığın esası hakkında inceleme yapılmaksızın verildiğinden, yalnızca şekli anlamda kesin hüküm teşkil etmekte, maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımamaktadır. Dolayısıyla, bu şekilde usul yönünden reddedilen davaların yeniden açılmasına hukuki engel bulunmamaktadır. Uyuşmazlıkta, daha önce Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi'nin E:2015/13 Sayılı esasına kayden açılan dava ile bakılan davanın taraflarının, sebebinin ve konusunun aynı olduğu açıktır. Ancak E:2015/13 Sayılı dosyada, davanın süre aşımı sebebiyle reddi yolunda verilen karar kesin hüküm niteliği taşımadığından, bakılan davanın kesin hüküm sebebiyle incelenmeksizin reddine dair kararda usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır. Bir davada uyuşmazlığın esasının incelenebilmesi için diğer koşullar yanında, davanın yasada öngörülen süre içerisinde açılmış olması gerekmektedir. Davacı tarafından, 5233 Sayılı Kanun uyarınca zararlarının tazmini istemiyle 21/04/2005 tarihinde yapılan başvuru üzerine, Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı'nın 09/04/2009 tarih ve 2009/1-728 Sayılı işlemi ile arazilerin mülkiyetinin ihtilaflı olması sebebiyle kadastro mahkemesi sonucunun kesinleşmesinin beklenilmesine karar verilmiştir. Davacı 15/02/2016 tarihli dilekçe ile, 2577 Sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca, 5233 Sayılı Kanun'un kişilerin gerek mülkiyetlerindeki, gerekse zilyetliklerindeki taşınır ve taşınmaz mallar dolayısıyla uğradıkları zararların tazminini kapsaması nedeniyle, arazilerin mülkiyetlerine yönelik kadastro mahkemesinde devam eden davaların sonuçlanması ve kesinleşmesini beklemeye gerek bulunmadığı, emsal yargı kararları doğrultusunda başvurusunun değerlendirilmesi talebinde bulunmuştur. Talebinin reddi üzerine, süresinde 22/03/2016 tarihinde bakılan dava açılmıştır. Durum böyle olunca, İdare Mahkemesince, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamıştır. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi'nin 31/03/2016 tarih ve E:2016/459; K:2016/517 Sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanun'un 18/06/2014 tarih ve 6545 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası

uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 8) T.C. DANIŞTAY 6. DAİRE E. 2015/3357 K. 2017/2487 T. 11.4.2017 (Alt ölçekli imar planları üzerine üst ölçekli imar planlarına karşı dava açılıp açılamayacağı hk.) TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü: KARAR : Dava, İstanbul İli,... İlçesi,... Mevkii, 8 pafta, 6240 parsel sayılı taşınmazın maliki olan davacı tarafından, 02/05/2013 tarihinde askıya çıkarılan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile bu planın dayanağı olan ve 16/12/2010 onay tarihli 1/5000 ölçekli revizyon nazım imar planının kendi parseline yönelik kısmının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, davaya konu 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin 24/01/2011-24/02/2011 tarihleri arası askıya çıkarıldığı ve davacının herhangi bir itirazda bulunmadığı, bu sebeple askı süresinin bitiminden itibaren 60 gün içerisinde açılması gerekmekte iken bu sürelerin geçmesinden çok sonra, 30/09/2013 tarihinde açılan davanın 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin iptali talebine dair kısmının süre aşımı sebebiyle reddine, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı açısından ise, davacı şirkete ait üzerinde fabrika binası bulunan parselin davaya konu gerek 16/12/2010 onanlı 1/5000 ölçekli nazım imar planında gerekse 27/02/2013 onanlı 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kısmen ticaret+hizmet, kısmen park alanı ve kısmen de yol alanında kaldığı, davacının taşınmazın bulunduğu bölgenin halen geçerli olan 1/25.000 ölçekli planda sanayi alanı olarak gösterildiği ve bu sebeple büyük yatırımlar yapılarak fabrika kurulduğundan bahisle uyuşmazlık konusu planın iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı, mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan bilirkişi raporunda, 15/06/2009 onanlı, 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı çerçevesinde bölgedeki imalat ve sanayi tesislerinin desantralizasyonunun gündeme geldiği bu kararlar doğrultusunda uyuşmazlık konusu taşınmazın davaya konu planlarda kısmen "Ticaret+Hizmet", kısmen "Park Alanı" ve kısmen de "yol" olarak düzenlendiği belirtilmekle yapılan değişikliğin üst ölçekli makro ölçekteki plan kararlarına uygun olduğu, ayrıca sanayiden ticarete dönüştürülmesi planlanan alanlarla bölgede hizmet edecek şekilde gerekli donatı alanlarının oluşturulduğu, donatı alanlarının belirlenmesinde parsel bazında değil bütüncül hareket edildiği ve mevcut sanayi tesislerinin ekonomik ömürlerini tamamlayıncaya kadar faaliyetlerini sürdürmelerine dair plan notlarıyla da bölgedeki davacı tesisinin de aralarında bulunduğu mevcut tesislerin mağduriyetinin önüne geçilmesinin hedeflendiği, dolayısıyla davaya konu 1/1000 ölçekli uygulama imar planında üst ölçekli plan kararlarıyla hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinde, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine

birden dava açabilecekleri hüküm altına alınmakla, ilanı gereken düzenleyici işlemler yönünden ilgililere uygulama üzerine dava açma olanağı tanındığı tartışmasızdır. İmar mevzuatı ve 2577 Sayılı Kanun'un 7. maddesiyle üst makamlara başvurmayı düzenleyen 11. maddesi hükümleri karşısında, imar planlarına karşı, bir aylık askı süresi içinde 2577 Sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında başvuruda bulunulması ve bu başvuruya idari dava açma süresinin başlangıç tarihi olan son ilan tarihinden itibaren 60 gün içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmiş sayılması halinde, bu tarihi takip eden 60 günlük dava açma süresi içinde veya son ilan tarihini izleyen 60 gün içinde cevap verilmek suretiyle isteğin reddedilmesi halinde bu cevap tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde idari dava açılabileceği; imar planlarına askı süresi içinde bir itirazda bulunulmamış ise davanın, 2577 Sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca imar planının son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde açılması gerektiği, ancak bu süreler içerisinde dava açılmamış olması halinde imar planının uygulanmaya konulması ile birlikte uygulama işlemi üzerine işlem ile birlikte imar planına veya doğrudan işlemin dayanağı olan imar planına karşı yeniden dava açma hakkının bulunduğu ve bu aşamada dava açma süresinin uygulama işleminin süresine tabi olduğunda tartışma bulunmamaktadır. İmar planları yargısal içtihatlarla ilanı gereken genel düzenleyici işlem olarak kabul edilmiş bulunması nedeniyle, uygulama işlemi olduğu öne sürülerek işlemin dayanağı imar planının iptalinin istenilmesi halinde planların uygulama işlemlerinin kapsamının ve buna göre de dava açma sürelerinin belirlenmesi gerekmektedir. 3194 Sayılı İmar Kanunu'nun 5. maddesinde, çevre düzeni planı; ülke ve bölge plan kararlarına uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen plan; nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan; uygulama imar planı da; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır. Anılan hükümler uyarınca, planlar arasındaki hiyerarşi kapsamında bir bölgede çevre düzeni planı varsa, o bölgede yapılacak olan imar planlarının ( nazım imar planı ve uygulama imar planı ) bu plana uygun olması ve yine çevre düzeni planına uygun yapılan nazım imar planından sonra yapılacak olan uygulama imar planının da üst ölçekli planlara uygun yapılması gerekmektedir. Bu durumda; 1/1000 ölçekli planların uygulamaya esas planlar olması sebebiyle bu planlara dayanılarak parselasyon, ruhsat, kamulaştırma gibi uygulama işlemlerinin yapılması zorunluluğu karşısında, subjektif uygulama işlemleri üzerine açılacak iptal davalarında 1/1000, 1/5000 ölçekli planlar ile varsa çevre düzeni planı veya diğer üst ölçekli planların da iptalinin istenebileceği açıktır.

Subjektif nitelikte uygulama işlemi bulunmaması halinde alt ölçekli imar planları üzerine üst ölçekli planlara da dava açılıp açılamayacağı hususuna gelince; Çevre düzeni planının yönetsel, mekansal ve işlevsel bütünlük arz eden bölgeler içerisinde arazi koruma ve kullanma dengesini, gelişimi belirleyen ve leke biçiminde plan olduğu, bu plan ile belirlenen ana kararların imar planları olmaksızın uygulamaya geçirilemeyeceği, planlama sürecinde de nazım imar planının öncelikle yapılarak varsa çevre düzeni planı ile uyumlu hazırlanmak suretiyle arazinin genel kullanış biçimi, nüfus yoğunluğu, yapı yoğunluğu, ulaşım gibi konuların belirleneceği, bu plandan sonra da üst ölçekli planların ana kararlarının uygulanması amacıyla ayrıntılı olarak hazırlanan, nazım plana göre daha çok bilgi ve detay içeren ve inşaat ruhsatı, parselasyon gibi subjektif uygulama işlemlerine esas olan uygulama imar planının yapılacağı hususları gözönünde bulundurulduğunda; imar planları arasındaki bu hiyerarşik ilişkinin diğer düzenleyici işlemlerden farklı olduğu ve alt ölçekli planların üst ölçekli planların uygulanması amacıyla tesis edildiği, dolayısıyla üst ölçekli plan varsa alt ölçekli planın ( düzenleyici işlem olmakla birlikte ) uygulama işlemi niteliğinde olduğu ve bunun sonucunda da nazım imar planı veya uygulama imar planı yapıldıktan sonra henüz subjektif işlem tesis edilmemiş olsa dahi bu planlar ile birlikte üst ölçekli plana dava açılabileceği gibi doğrudan veya alt ölçekli planlara karşı açılan davalarda öğrenme üzerine dayanağı olan üst ölçekli planın iptali istemiyle de dava açılabileceği sonucuna varılmaktadır. Aksi halde 1/1000 ve 1/5000 ölçekli planların çevre düzeni planına uygun tesis edilmiş olması durumunda uygulama programlarını direkt etkilemesine karşın bu planların iptali için açılan davalarda işin esasının incelenmesi suretiyle yargısal denetim yapılamayacaktır. Dosyasının incelenmesinden, davacının mülkiyetinde bulunan... İlçesi, 8 pafta, 6240 parsel sayılı taşınmazı da kapsayan alanda yapılan 16/12/2010 tarihli 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişiklğinin, 24/01/2011-24/02/2011 tarihleri arasında askıya çıkartıldığı ve sonrasında kesinleştiği, davacının askı süresi içerisinde itiraz başvurusunda bulunmadığı, ardından 27/02/2013 onan tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği yapıldığı, 1/1000 ölçekli uygulama imar planına davacı tarafından askı süresi içerisinde 30/05/2013 tarihinde yapılan itirazın zımnen reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlıkta, 1/1000 ölçekli uygulama imar planının 1/5000 ölçekli nazım imar planının uygulaması niteliğinde bir plan olduğu, 1/1000 ölçekli planın son askı tarihinden itibaren 60 gün içinde bu uygulama imar planının dayanağı 1/5000 ölçekli nazım imar planına dava açılabileceği açıktır. Bu durumda, 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğine yapılan itirazların zımnen reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan ve 1/5000 ölçekli imar planının hukuki denetiminin yapılacağı bu davada uygulama imar planına davacı tarafından askı süresi içerisinde 30/05/2013 tarihinde yapılan itirazın zımnen reddi üzerine açılan süre aşımı yönünden reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir. Öte yandan davaya konu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı hakkında da üst ölçekli nazım imar planı incelendikten sonra yeniden bir karar verileceği de tabiidir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, İstanbul 6. İdare Mahkemesince verilen 26/12/2014 tarihli, E:2013/2129, K:2014/2460 Sayılı kararın BOZULMASINA, dosyanın adı geçen Mahkemeye