Yönetici Özeti Obama; Bush döneminden, yerle bir olmuş bir küresel imaj, ekonomik kriz ve savaşlarla dolu bir miras devraldı. Bu yüzden de verdiği en önemli söz "değişim" oldu. Evet Yapabiliriz mottosu üzerine kampanyasını inşa eden Obama nın bizzat kendisi dahi sembolik bir değişimi ifade ediyordu. Barrack Obama 2009 da başkanlık görevini George W. Bush tan devraldığında Amerika, 1929 Büyük Buhran dan beri yaşadığı en ciddi ekonomik kriz ile yüzleşiyordu. 2007 Ortalarında ABD konut piyasasında başlayan sorunlar giderek büyümüş ve diğer alanlara da sirayet ederek Amerikan finans sektörünü çöküntünün eşiğine getirmişti. 11 Eylül sonrası başkan Bush un küresel terörle mücadele kapsamında başlattığı Irak ve Afganistan harekatlarının bilançosu ise ortadaydı. Obama; Bush döneminden, yerle bir olmuş bir küresel imaj, ekonomik kriz ve savaşlarla dolu bir miras devraldı. Bu yüzden de verdiği en önemli söz "değişim" oldu. Evet Yapabiliriz mottosu üzerine kampanyasını inşa eden Obama nın bizzat kendisi dahi sembolik bir değişimi ifade ediyordu. Zira Amerikalılar tarihlerinde ilk kez zenci bir başkan adayını Beyaz Saray a gönderiyordu. Obama dünyaya ılımlı bir dış politika ve İslam dünyası ile sıcak ilişkiler vaadinde bulundu. Yeni başkanın söylemlerinde sıklıkla yapılan insan hakları vurgusu ise dikkat çekiyordu. Bu bağlamda yabancı terör tutuklularının yıllarca ağır şartlar altında ve yargısız tutulduğu Küba'daki Guantanamo üssünün 1 yıl içerisinde kapatılmasını vaadeden Obama,bu vaat ile sadece Amerikalılar dan değil tüm dünyadan büyük bir kamuoyu desteği aldı. Diğer taraftan Birleşik Devletler in halihazırda Irak ve Afganistan da on binlerce askeri bulunuyordu ve bunun ekonomik yükü Amerikalı mükelleflerin omuzlarındaydı. Üstelik bu savaşlar bölgeye istikrarsızlıktan başka birşey getirmemiş ve yüzlerce Amerikan askerinin canına malolmuştu. Amerikalılar artık hiçbir somut ulusal çıkarlarının olmadığı bölgelerde askerlerinin kanlarının dökülmesini istemiyordu. Demokrat aday Obama, işte böyle bir ortamda değişim sloganıyla kitlelerin güven ve desteğini alarak iktidara geldi.vaadettiği değişim ekonomiden sağlık ve sosyal politikalara kadar her alanı kapsıyordu.hal böyle olunca beklentiler de son derece yüksekti. Bu raporda ; ABD deki ilk Obama devri kapanırken,obama yönetiminin bu 4 yıllık sürede ekonomiden dış politikaya,türkiye ile ilişkileri gibi birçok konu incelenecektir. santralistanbul Küresel Sorunlar Platformu İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü Kazım Karabekir Cad. No: 2/13 34060 Eyüp İstanbul Tel: 0212 311 72 43 Faks: 0212 311 79 00 http://www.platformforglobalchallenges.org 2
Ekonomik ve Sosyal Politikalar Diğer sanayileşmiş ülkelerin aksine Amerika'da herkesin faydalanabileceği bir ulusal sağlık sigortası sistemi bulunmamakta. Bir çok Amerikan vatandaşı sağlık sigortasını işvereni aracılığıyla sağlıyor, ya da kendine özel sağlık sigortası temin ediyor. Obama yönetiminin otomotiv sektörüne yönelik yardım paketi açıklandığı dönemde ciddi tepkiler alındı. Kamuoyunda General Motors ve Chrysler gibi dünya otomotiv endüstrisinin önde gelen firmalarına verilen paraların boşa gittiği görüşü hakimdi. Bunun bir kurtarma paketi olduğunu ve verilen paraların boşa gideceğini düşünen muhaliflere karşı Obama bunun bir yeniden yapılandırma olduğunun üzerinde durdu. Başkan Obama bu şirketlere yardım karşılığında sunulan şartları bu yardımların boşa gitmeyeceğine kanıt olarak sundu. Daha ileri, çevreci ve verimli teknolojilerin uygulanmasını öngören bu şartlar otomotiv devleri tarafından kabul edildi ve bugün gelinen noktada bir kaç yıl önce iflas tehlikesiyle karşı karşıya olan bu firmalar 2011 yılında kara geçmeye başladı. Bu durum yalnızca başkanı haklı çıkarmak noktasında değil, aynı zamanda yeni iş imkanlarının doğması konusunda da çok önemli bir anlam taşıyor. Hiç şüphe yok ki Başkan Obama seçimlerde 2010 yılının ikinci çeyreğinden itibaren artışa geçen istihdam rakamlarını ciddi bir koz olarak kullanacaktır. Başkan Obama'nın bir diğer önemli icraatı ise seçim döneminde en önemli vaatlerinden olan sağlık reformu oldu. Bu reformun önemini daha iyi anlamak için Amerikan sosyal sigorta sistemini genel hatlarıyla bilmekte fayda var. Diğer sanayileşmiş ülkelerin aksine Amerika'da herkesin faydalanabileceği bir ulusal sağlık sigortası sistemi bulunmamaktadır. Bir çok Amerikan vatandaşı sağlık sigortasını işvereni aracılığıyla sağlıyor, ya da kendine özel sağlık sigortası temin ediyor. 65 yaşından büyük vatandaşlar için Medicare programı uygulanırken yoksul vatandaşlar için ise Medicaid sistemi uygulanıyor.32 milyon sigortasız vatandaşı kapsayacak olan Obama yönetiminin uygulamaya koyduğu yeni sağlık yasasında, sağlık sigortasının kapsamını genişletmeye ek olarak tüketicinin korunmasını öngören bazı maddeler de var. Reformun ABD ekonomisine maliyetinin ise önümüzdeki 10 yıl için yaklaşık 1 trilyon dolar olacağı öngörülüyor. Yasanın çıkma aşamasında ABD başkanı çok ciddi bir muhalefetle karşılaştı. Ancak tüm engellemelere rağmen Obama'nın seçim kampanyasında on yıllardır sürüncemede bırakılan bu konuyu çözeceği taahhüdünü yerine getirmiş olmasının seçimlerde elini güçlendirmesi bekleniyor. 3
Dış Politika Amerikan dış politikası genellikle iki ana akımdan beslenir,birinci akım daha çok softpower ı yani bölgesel işbirliklerini, diplomasiyi öne çıkarırken, diğer akım ise hardpower yani sertlik yanlısı, askeri operasyonlarla desteklenenen dış politika yaklaşımını öne çıkarır. Obama nın 2009 yılında başkanlığa gelmesiyle daha çok birinci akıma yakın bir dış politika izlediği söylenebilir. Obama kendi kimliğiyle adeta İslam dünyasına ve Afrika ya bir mesaj, bir diyalog arayışının sembolü olarak kamuoyuna sunuluyordu. Nitekim ilk yaptığı ziyaretin Türkiye ye olması yeni dış politikanın ipuçlarını veriyordu. Bir zenci olan ve müslüman olduğu iddiaları dile getirilen Obama nın iktidara gelmesi bile esasen başlı başına ABD nin dış politikada en azından Bush döneminde darmadağın olan imajını restore etme çabası içinde olduğunu gösteriyordu. Obama kendi kimliğiyle adeta İslam dünyasına ve Afrika ya bir mesaj,bir diyalog arayışının sembolü olarak kamuoyuna sunuluyordu. Nitekim ilk yaptığı ziyaretin Türkiye ye olması ve ertesinde Kahire de İslam dünyasına yönelik yaptığı açıklamalar, yeni dış politikanın ipuçlarını veriyordu. Esas olarak özellikle yaşanan ekonomik krizin etkisiyle, Amerika tek taraflı askeri operasyonlarını finanse edemez duruma gelmek üzereydi ve askeri operasyonlar yaptığı her yerde anti-amerikancılığın artmasına yol açıyordu. Bu sebeplerden ötürü Obama döneminde ABD, artık tek taraflı askeri operasyonlar yerine bölgesel işbirlikleri yolunu seçerek hem maliyetleri azaltmak, hem de sözkonusu ülkelerdeki zedelenen imajını düzeltmeye çalışmıştır. Obama görevi devraldığında ilgilenmesi gereken dış politika konularının başında da Afganistan daki çıkmaza giren durum geliyordu. Geçtiğimiz Haziran ayında El Kaide yi yok etmek üzereyiz diyen Obama 2009 yılında Afganistan a gönderdiği 33 bin askerin 2012 yazında Afganistan dışına çıkarılacağını taahhüt etmiştir. Her ne kadar ABD Afganistan da El Kaide ye ciddi zararlar vermiş olsa da kimse Obama yönetiminin bu süre zarfında Afganistan a istikrar kazandırabileceğine ya da Karzai hükümetinin ABD desteği olmadan ayakta durabileceğine inanmıyor. Öte yandan Obama nın 2012 seçimlerinde oldukça sık propagandasını yapacağı Usame Bin Laden in öldürülmesi, Pakistan ile olan ilişkilere zarar vermiştir. Her ne kadar Obama ikili ilişkileri geliştireceğini taahhüt etse de bu konuda herhangi ciddi bir gelişme yaşanmamıştır. 2003 yılında kitle imha silahları olduğu gerekçesiyle işgal edilen Irak tan ABD nin çekilmesi de şüphesiz Obama nın başarı hanesine yazılacaktır. Her ne kadar Irak ta ABD arkasında bir enkaz bırakmış olsa da Amerikan seçmeni bu konuda sadece ABD nın Irak tan çekilmesiyle ilgilenecektir. 4
ABD politikasının bir realitesi olan Yahudi lobisinin de bu konudaki sert tavrı Obama ya bu konuda şimdilik geri adım attırmıştır. Zira Birleşmiş Milletler de Filistin in devlet olarak tanınma talebi de ABD tarafından hiç tereddüt edilmeden veto edilmiştir. Obama döneminde dış politikayı ilgilendiren en önemli gelişme belki de Kuzey Afrika da başlayan daha sonra Ortadoğu ya yayılan Arap Baharı rüzgarı olmuştur. Obama yönetimi bu süreçte başta tutuk bir tavır sergilese de daha sonra yeni pozisyonunu alabilmiştir. En nihayetinde çok yakın ilişkiler kurduğu Mısır ın devrik lideri Mübarek e görevi bırakma çağrısı yapabilmiştir. Öte yandan Libya da Kaddafi nin devrilmesine yönelik NATO müdahalesine katılmıştır, Kaddafi devrilmiştir. Bu açıdan bakıldığında Libya konusu Obama nın hanesine nispi bir başarı olarak yazılabilir. Ancak aynı şekilde kendi müttefiki Bahreyn gibi ülkelerde Arap Baharı rüzgarına İran ın ülkedeki şii çoğunluk dolayısıyla etkili olacağı endişesiyle destek vermeyerek çelişkilli bir politika izlemiştir. Obama nın İsrail/Filistin barış süreciyle ilgili değerlendirmeleri belki de Obama yönetiminin en çok tepki toplayan girişimi olmuştur. İsrail/Filistin meselesinin çözümünde 1967 sınırlarının müzakereler için bir başlangıç olabileceğini belirtmesi, her fırsatta 2 devletli çözümden bahsetmesi bu konuda herkesi umutlandırmıştır. Ancak bu konuda özellikle Cumhuriyetçi parti tarafından çok sert muhalefetle karşılaşmıştır. Ayrıca ABD politikasının bir realitesi olan Yahudi lobisinin de bu konudaki sert tavrı Obama ya bu konuda şimdilik geri adım attırmıştır. Zira Birleşmiş Milletler de Filistin in devlet olarak tanınma talebi de ABD tarafından hiç tereddüt edilmeden veto edilmiştir. Yine başkanlığının ilk yıllarında Obama İran la müzakereye hazır olduğunu ifade etmiştir. Ancak özellikle 2009 yılında gerçekleşen İran seçimlerinde Obama nın muhaliflere arka çıkmaması, Obama nın İran konusundaki tutumuna yönelik eleştirileri şiddetlendirmiştir. Bu eleştirilere direnemeyen Obama da bu andan itibaren İran a karşı söylemlerini sertleştirmiş, yaptırımlarını artırmıştır. Başkan Obama nın 15 Mart ta İngiltere Başbakanı David Cameron ile yaptığı ortak basın toplantısında İran için diplomasi kapısı kapanıyor ifadeleri İran konusunda Obama yönetiminin son tavrını ortaya koyuyor. Obama nın ilk dönemde geliştirdiği dış politika açılımlarından birisi de Rusya ile ilişkileri yeniden ele almayı öngören ilişkilerin resetlenmesi şeklinde ifade ettiği politikası olmuştur. Kendisi de bir Demokrat olan Obama nın, partisinin geleneksel olarak Rusya ya yönelik Cumhuriyetçilere nazaran daha sert bir tutum şeklindeki tavrını benimsememesi dikkat çekicidir. Özellikle Avrupa ya yerleştirilecek füze kalkanları konusunda Obama nın şahsi olarak isteksiz tavrı da Rusya ile ilişkilerin gelişmesinde etkili olmuştur. Bu ilişkilerin ilk somut meyvesi de START II 5
Genel olarak Obama döneminde izlenen dış politikaya baktığımızda Bush dönemindeki maceracı tutum benimsenmemiştir. Ancak 2012 seçimlerinde Usame Bin Ladin in öldürülmesi dışındaki dış politika konularının Amerikan seçmeninin davranışlarını etkilemesi beklenmemekte -dir. Batı bloğuna Anlaşması nın imzalanmasıyla verilmiştir. 1991 yılında imzalanan START I Anlaşması nın yerini alacak olan START-II anlaşması nükleer silahların azaltılması amacını güdüyor. Bu anlaşmaya göre soğuk savaş yıllarında 40 bini bulan nükleer başlıkların 1550 seviyesine çekilmesine karar verilmiştir. Bu anlaşma İran ve Kuzey Kore nin nükleer faaliyetlerini durdurmaya yönelik ABD nin girişmlerini güçlendirmesi ve Rusya açısından da batıyla ortak güvenlik çatısı altında bulunma yolunda bir adım olduğundan ötürü Obama nın dış politikadaki ilk ciddi başarısı olarak görülüyor. Birçok çevrede dile getirilen önümüzdeki yıllarda da ekonomi büyüklüğü ABD yi geçmesi beklenen Çin ile olan ilişkilerde, Obama sürekli olarak Çin i eleştirmiştir. En son APEC zirvesinde Çin i uyguladığı kur politikasından dolayı global ekonomiye zarar vermekle suçlamıştır. Ancak öte yandan Obama Çin e yaptığı ziyaretten sonra Dalay Lama ile olan görüşmesini ertelemiş, Çin deki insan hakları ihlalleri konusunda ihtiyatlı açıklamalar yapmıştır. Bu tavrın arkasında ekonomik gerekçelerin olduğu söylense bile, Obama nın bu tavrı eleştirilerle karşılaşmıştır. Ancak aynı zamanda örneğin Taiwan a 5.8 milyar dolarlık silah satışı gibi Çin i kızdıracak tavır takınmaktan da çekinmemiştir. Genel olarak Obama döneminde izlenen dış politikaya baktığımızda Bush dönemindeki maceracı tutum benimsenmemiştir. Ancak şu da bir gerçek ki 2012 seçimlerinde Usame Bin Ladin in öldürülmesi konusu dışındaki dış politika konularının Amerikan seçmeninin davranışlarını etkilemesi beklenmemektedir. ABD-Türkiye ilişkileri 2008 ve sonrası için gerek Obama nın başkan seçilmesi ve yaydığı olumlu hava gerekse Türkiye nin yeni vizyonu olarak literatüre geçen komşularla sıfır sorun politikasını uygulamaya sokması, ABD Türkiye ilişkilerinde olumlu bir hava yaratmıştır. 2009 yılı içerisinde Obama nın göreve başladıktan kısa bir süre sonra ilk kıtalararası ziyaret için Türkiye yi seçmesi Türk Amerikan ilişkilerine verdiği önemi vurgulamış ve Obama burada model ortaklıktan söz etmiştir. Bu ziyaret Obama dönemiyle birlikte ABD nin Ortadoğu merkezli politikasının Avrasya ya kayacağına yönelik görüşleri içerisinde ilk adım olarak nitelendirilmiş ve Türk kamuoyunda Bush döneminden miras kalan ABD nin olumsuz imajını yok etme amacı taşımaktaydı. Bush yönetiminin Türkiye için kullandığı ılımlı islam modeli deyiminin çeşitli çevrelerce değişik yorumlara yol açtığını gören Obama yönetimi, bunun yanlış ve sakıncalı olduğunu fark ederek laik ve demokratik Türkiye tanımını kullandı. Ayrıca 6
Obama nın kişiliği ve geçmişi de Türkiye deki ABD imajını olumlu bir biçimde etkilemiştir. Suriyeli muhaliflerin Türkiye den en büyük beklentisi Türkiye nin güvenli bir tampon bölge oluşturması. Arap Birliği ülkelerinin de bu yönde bir girişimi olabileceğinden Türkiye de bu çalışmaların bir parçası haline gelebilir. 2010 yılında Türk Amerikan ilişkileri sözde Ermeni Soykırımı tasarısının dış ilişkiler komiyonundan geçmesinin gölgesinde kaldı.türk Amerika ilişkilerini en olumsuz etkileyen olay ise İran a yönelik yaptırımlara karşı o zaman BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olan Türkiye nin ret oyu vermesi olmuştur.amerikalı gözlemcilere göre Türkiye nin bu tavrı bir güven bunalımı yaratmış ve bu gerginlik Kanada da yapılan G-20 zirvesine de yansımıştı.aynı zamanda verdiği ret oyundan dolayı dünya basınında Türkiye için eksen kayması tartışmaları sıkça işlendi. Diğer sorunlu olunan konu ise Türkiye İsrail ilişkileriydi.hamas ziyareti, Davos olayı, Yahudi aleyhtarı Türk dizileri, koltuk krizi gibi sorunlar baş gösterirken İsrail in abluka altında ki Gazze ye yardım malzemesi taşıyan Mavi Marmara gemisine baskın düzenlenmesi ve 9 Türk ün öldürülmesi Türkiye İsrail ilişkilerini tamamen kopma noktasına getirdi. 2010 yılının Türk Amerikan ilişkilerinin gerginleşmesi 2011 yılında yerini yumuşamaya bırakmıştır. Özellikle Lizbon da yapılan NATO zirvesinde Türkiye nin, ABD nin Türkiye de kurmak istediği füze kalkanı radar üssü kurulmasına yeşil ışık yaşanması Türk Amerikan ilişkilerini rahatlattı. Obama nın En güvendiğim lider Erdoğan, onun sözüne güveniyorum demesi Obama nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan a güveninin tam olduğunu gösterdi. Obama nın başkanlığı döneminde Türkiye; gerek ABD hükümetinden; George Mitchell, Hillary Clinton, Joe Bidden, Leon Panetta gibi önemli isimleri gerekse CIA, FBI ve Pentagon gibi kurumların önde gelen isimlerine ev sahipliği yaptı. Obama bir yıl içerisinde toplamda 13 kez Erdoğan la telefonda görüştü. 2010 yılında Türkiye nin yönü sorgulanırken, eksen kaymasından söz edilirken 2011 yılında Türkiye nin Ortadoğu ülkelerine model olabileceği konuşulmaya başlandı. Tunus ta başlayan Arap Baharı adı verilen süreçle beraber Obama yönetminin Türkiye ye ilgisi daha da arttı. Özellikle Mısır ve Suriye deki halk hareketlerine karşı iki ülke yönetiminin benzer tavır içerisinde olması ilişkileri daha da üst seviyeye çıkarmıştır. Aynı zamanda Arap Baharı süreciyle beraber Türkiye nin bir model ya da esin kaynağı olablieceği daha yüksek sesle tartışılmaya başlandı. Erdoğan ın Mısır ziyareti sırasında yaptığı laiklik çıkışı Obama yönetimi tarafından takdirle izlendi. Öte yandan bölgede nüfuzu gitgide genişleten İran a karşı Türkiye nin dengeleyici bir unsur olarak görülmesi, Türkiye nin Irak taki yapıcı tavrı gibi durumlar da Bush döneminin aksine soft power kullanma eğilimi gösteren Obama ile Türkiye arasındaki ilişkileri geliştirmiştir. 7
Sonuç Cumhuriyetçi parti ön seçimlerinde yarışı önde götüren Romney, başkanlık yarışında şu an için Obama nın karşısına çıkması en muhtemel aday olarak görünüyor. Obama Romney i alt edip birkez daha başkan seçilir mi bilinmez. 4 yıllık Obama döneminde sonra Amerikalılar Kasım ayında yeni başkanlarını seçmek üzere bir kez daha sandık başına gidecekler. Obama bu seçimlerde ikinci kez başkan olmak üzere Demokratlar ın adayı olarak yarışacak. Cumhuriyetçi parti ön seçimlerinde yarışı önde götüren Romney, başkanlık yarışında şu an için Obama nın karşısına çıkması en muhtemel aday olarak görünüyor. Obama Romney i alt edip birkez daha başkan seçilir mi bilinmez. Fakat dünyanın en büyük (yahut tek) süper gücünün devlet başkanı sıfatıyla Barack Hüseyin Obama, gerek içeride gerekse dışarıda yaptıklarıyla kimi zaman destek aldı, kimi zaman ise sert şekilde eleştirildi. 8