6362 SAYILI SERMAYE PİYASASI KANUNU DEĞİŞİKLİKLER-YENİLİKLER 18.03.2013 tarihinde gerçekleştirilen 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Değişiklikler- Yenilikler konulu konferans metnidir. Konuşmacılar Prof. Dr. Nami Çağan (Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı) Prof. Dr. Celal Göle (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı ) Prof. Dr. Doğan Cansızlar (Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Görevlisi) Doç. Dr. Korkut Özkorkut (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi) Prof. Dr. Nami Çağan: Daha önce Türk Ticaret Kanunu yla ilgili toplantı yapmıştık. Şimdi sıra Sermaye Piyasası Kanunu nda. Geçtiğimiz yıl içinde her iki yasada da önemli değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerin amacı Sermaye Piyasasının, yani Sermaye Piyasasıyla ilgili olanların amacı Sermaye Piyasasının dış piyasalarla bütünleşmesinin sağlanması, rekabet gücünün arttırılması. Bu toplantı aslında önemsediğimiz bir toplantı; çünkü konunun uzmanı olan çok değerli isimler hitap edecekler. Oturumun başkanlığını değerli arkadaşım, değerli ticaret hukukçusu Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Göle yapacak. Sermaye Piyasası Kurumunun önceki başkanı değerli akademisyen Prof. Dr. Sayın Doğan Cansızlar ki kendisi mali müfettiş kökenli, o sıfatla geldi ve yine değerli akademisyen Doç. Dr. Korkut Özkorkut konuşmasını yapacak. Sunucu: 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanununun Getirdikleri başlıklı tebliğ için Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Doğan Cansızlar; 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun İlişkisine Genel Bakış başlıklı sunumu için Sayın Doç. Dr. Korkut Özkorkut ve oturum başkanlığı için Prof. Dr. Celal Göle. Prof. Dr. Celal Göle: Bu güzel günde Sermaye Piyasası Kanunu yla ilgili olarak konuşacağız. Sermaye Piyasası Kanunu 30 Aralık 2012 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu yürürlükle birlikte hemen şunu söyleyeyim: Kanuna baktığımız zaman 151 maddesi var. Ben bir kere kanun yapma tekniğini son yıllarda anlayamaz oldum, bilen varsa bana söylesin. Kanun geliyor, birden bire geçici maddeler diyor, geçici maddeler 1-2- 3-4-5-6-7-8 ondan sonra gene devam ediyor 150-151 diye. Yani bizim anladığımız geçici maddeler normal kanun bittikten sonra biterdi. Sonra da geçici madde, adı üzerinde geçici, yani 2-3 yıl sonra o maddelerin hiçbir hükmü kalmayacak diye düşünüyorum. Fakat şu anda niye geçici maddeler ana bloğun içerisinde, bu şeyi gerçekten tam anlayabilmiş değilim. Kanun geçici maddeler içinde sonra devam ediyor. Arkadaşlarım mutlaka açıklayacaklar ama kafamda olan bir hususa da ticaret ve hukuk hocası olarak değinmek istiyorum. O husus da menkul kıymetlerle ilgili. 1
Sermaye Piyasası Kanunu ve Sermaye Piyasası Hukukunun, Ticaret Hukuku açısından önemli bir noktası menkul kıymetler. Menkul kıymetlerin hukuki niteliğinin ne olduğu konusunda önceleri, 1983 ten itibaren Sermaye Piyasası Kanunu yürürlüğe girdi, çok tartışmalar oldu. Sonunda yapılan değişikliklerle menkul kıymetlerin kıymetli evrak niteliğinde olduğu kabul edildi. Fakat bu yeni yürürlüğe giren kanun Sermaye Piyasası Araçları başlığı altında menkul kıymetleri düzenliyor. Menkul kıymetler üçüncü maddesinde tanımlanıyor. Ama kanunun hiçbir yerinde menkul kıymetlerin kıymetli evrak olduğuna dair herhangi bir düzenleme yok. Ne olacak diye yüksek sesle düşünüyorum, merak da ediyorum Menkul kıymetlerin hukukî niteliği nedir? diye. Hemen bu konuda şunu da söylemek istiyorum. Menkul kıymetlerle ilgili Sermaye Piyasası Kurulunun çıkardığı onlarca tebliğ var ve bunların da Sermaye Piyasası Kanunu yürürlüğe gitmesine rağmen yürürlükte olduğunu kanun koyucu açıklıkla ifade etmiştir; ancak geçici maddenin meşhur birinci maddesinde Bu kanunun uygulanmasına ilişkin düzenlemeler bu kanunun yayımı tarihi itibaren 1 yıl içinde yürürlüğe konulur. Bu kanuna göre yürürlüğe konulacak düzenlemeler yürürlüğe girinceye kadar mevcut düzenlemelerin bu kanuna aykırı olmayan hükümlerin uygulanmasına devam edilir diyor. Yani tebliğler açısından baktığımız zaman menkul kıymetler bakımından tebliğler yürürlükte, kanunun emredici hükümlerine aykırı olmayan hükümleri 1 yıl süreyle geçerliliğini koruyor. 1 yıl süre içinde bunlar çıkmazsa ne olacak? Bunlar kendiliğinden geçersiz hale mi gelecek? O bir soru işareti. O çerçevede gerçekten bu menkul kıymetlerin kıymetli evrak niteliği konusunda büyük bir soru işareti var. Bunu son olarak bir konuyla tamamlamak istiyorum. Kanunun 2. maddesi Bu kanunda ve bu kanuna dayanarak yürürlüğe konulan ikincil mevzuatta hüküm bulunmayan ve diğer kanunlarda bu kanunun uygulanmayacağına benzerlerde genel hükümler uygulanır diyor. Yani daha 2. maddesinin ilk 1. fıkrası ve 2. fıkrası genel hükümlere doğrudan doğruya, bu kanunda hükmü bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır diyor. Şimdi ben naçizane orada bu menkul kıymetlerle ilgili olarak genel değerlendirmeden sonra acaba ben bunları kıymetli evrak saymayacak mıyım diye yüksek sesle düşünüyorum. Büyük bir boşluk var diyor, belli bir boşluk var ama boşluğunda nasıl doldurulacağını kanun kendisi söylüyor: Genel hükümlere gideceğiz diyor. Genel hükümlere gittiğim zaman herhalde kira sözleşmesine gitmeyeceğim, doğrudan doğruya kıymetli evraka gideceğim diye yüksek sesle düşünüyorum. Prof. Dr. Doğan Cansızlar: Bugün yeni Sermaye Piyasası Kanunu nun getirdikleriyle ilgili genel bir bakış ortaya koymaya çalışacağım. Tabii kanun biraz önce sayın oturum başkanı hocamızın belirttiği gibi aslında çok dağınık bir şekilde düzenlenmiş. Yapı olarak kanun yapma tekniği bende ikrar ettim, pek olumlu değil. Eskiden kanunlar yapılırken gerçekten emek harcanırdı. Hatta kanun gerekçelerine baktığımızda son dönemlerde özellikle kanun maddesi tekrar eder hâle geldiler. Gerekçe aramaya hiç gerek yok, aynen kanun maddesi ne ise gerekçeye de onu koyar hâle geldiler. Kanun 30 Aralık ta yayınlandı ve 01 Ocak 2013 tarihinden itibaren 2
yürürlüğe girdi. Eski 2499 Sayılı Kanun yürürlükten kaldırıldı. Bu da tabii bu kanunun hazırlanmasında uzunca bir süreci intiba ediyor. Biz SPK da bulunduğumuz dönemlerde Avrupa Birliği müktesebata uygun bir şekilde hazırlıklarına başlamıştık ve Twinning Project dediğimiz Almanya da ek ülke olarak, beraber iki yıl, hatta iki buçuk, üç sene çalışma yapmıştık. Dolayısıyla bu aslında kalmazlıklar sırasında Avrupa Birliği ve reytingler dikkate alınarak yaptığımız bir hazırlıktı. Burada tabii TTK da geçen sene Temmuz ayından itibaren yürürlüğe girdiğine göre artık Anonim Şirketler Hukuku nda reform sayılacak yeni TTK na hükümler getirildi. Burada bir ölçüde Sermaye Piyasası Kanunu nun uyum sağlaması gerekiyordu. Yine eski kanun tabii 2499 Sayılı Kanun yetersizdi. Bu yetersizlikleri tabii ki tebliğlerle giderilmeye çalışılıyordu. Fakat nereden baksanız tabii Sermaye Piyasası Hukuku çok tartışılan, çok gündem konular içerisinde yer almıyor. Dolayısıyla getirilen tebliğ düzenlemelerinin bir kısmı kanunda açıkça aykırılık teşkil ediyordu. Mesela Anonim Şirketlerde Halka Açık Şirketlerin kendi pay senetlerini geri alması konusu kanunda olmadığı halde yeni TTK da yürürlüğe girmeyen TTK da olduğu sırada SPK tarafından bütün tebliğler alınabilir dendi. Tabii sorulduğunda da nasıl olsa TTK da var, nasıl olsa yeni SPK da da var, kimseden de şikâyet yok, ses yok, dolayısıyla biz bunu uygularız denildi. O bakımdan tabii bu tür boşlukların giderilmesi lazımdı. Kaldı ki Sermaye Piyasası, Finansal Piyasalar içerisinde yer alan dinamik bir kesit, dinamik bir yapıya sahip Finansal Piyasalar. Yani 10-15 senelik eski ya da 20 senelik eski kanunlarla bu piyasaların yönetilmesi mümkün değil. Neden? Dinamik bir yapı var ve dinamik yapıya özgü dinamik bir düzenlemede gerektiriyor. Birde tabii İstanbul Uluslararası Finans Merkezi projemiz var. Piyasalarla ilgili yine güçlü bir hukukî çerçeveye ihtiyaç vardır. Kurumsal yeniden yapılanma ve daha önce kurum bazlı düzenleme yerine faaliyet bazlı düzenleme, bu özellikle son küresel krizden sonra ortaya konulan bir sistem. Sermaye Piyasası Araçları ve İhracatçılar açısından en önemli gördüğümüz konu aslında Kurul Kaydına Alınma sistemi yerine İzahnâmenin Kurulda Onaylanması sistemi. Fakat burada tabii kayda almakla onay arasında büyük bir fark var. Biz eskiden şikâyetler yargıya taşındığı zaman, bu Sermaye Piyasası Araçlarını kayda aldık diyorduk, yani sorumluluklar bizde kalmıyordu. Fakat şimdi onay kelimesi çıkınca, hukukçular açısından, ben hukukçu değilim ama hukukçu arkadaşlarımıza şunu hemen öneririm: Onayla kayıt arasında eğer bir sıkıntı olursa yargıya taşınmakta yarar var. Ancak kanunun hemen devamında 4/1 ve 6/1 de izahnâmenin onaylanmasının izahnâmede yer alan bilgilerin doğru olduğunun kurulca tekeffülü anlamına gelmeyeceği sözü var. Bu ne kadar bağlayıcı olur onu bilemem, artık hukukçuların takdirine bırakıyorum. İzahnâmeye ilk defa 12 aylık bir geçerlilik süresi koydu, daha önceden böyle bir şey yoktu. Yani her Sermaye Piyasası ihracında yine kuruldan izin almak, prosedürleri yerine getirmek gibi zahmetlerden kurtulmak açısından bu getirildi. İzahnâmede değişiklik yapılması halinde yatırımcılara 2 iş günü içerisinde taleplerini geri alma hakkı getirtti. Yani IPO dediğimiz halka arzlarda eğer izahnâmede bir yanlışlık olduğu ortaya çıkıyorsa, ama bunlar satıldıktan sonra ortaya çıkıp tekrar 3
düzeltiliyorsa, 2 iş günü yatırımcılara bunları tekrar geri iade edip paralarını alma hakkı getirildi. Aslında bu da bir yenilik. Bir başka yenilik, nominal değerinin altında bir fiyatla pay ihracı konusunda da şirketlere bir imkân verildi. Yani bir imalat değerinin altında da olsa bir pay senedi ihraç etmesi imkânı getirildi. Böylece durumları zayıf olan şirketlerin finansman bulma imkânlarına da zemin hazırlanmış oldu. Halka arz olmuş sayılma kriteri 250 den 500 e çıkarıldı. Yani varsayımsal ya da farzî halka arz bildiğimiz literatürden 500 kişiyi eğer geçiyorsa bir şirket otomatik olarak kendi iradesine bağlı olmaksızın halka açık bir şirket statüsüne geliyor ve Sermaye Piyasasının o çok güzel denetim ve gözetim düzenlemesine tabi olmaya başlıyor. Burada onunla da yetinilmiyor, 500 şirket ortağı sayısını geçtikten, halka açık hâle geldikten sonra en geç 2 yıl içerisinde de bunun borsaya başvurma zorunluluğu getiriliyor. Bununla ilgili izinsiz halka arz edilmiş yurtdışındaki vatandaşların paralarını toplayarak kurulan 80 e yakın şirketle ilgili bizim özellikle sıkıntı çektiğimiz, mevzuat anlamında, onlardan bir tanesini de bu şekilde bir düzenleme yapılarak herhâlde ileriye yönelik bu tür olumsuzluklara meydan verilmez hâle getirilecektir. Yine yeni TTK yla getirilen anonim şirketlerin biraz önce bahsettiğim kendi pay senetlerini iktisat etmesi ile ilgili konularla ilgili kurul düzenleme yapacak. Kurulu artık yasal hâle getirdik, kurul önceden tebliğ halindeydi, şimdilik bir sıkıntı olmayacak gibi gözüküyor. Burada başka önemli bir konu şirket ortaklarının, azlık dediğimiz ortakların halka açık şirketlerden Ayrılma Hakkı düzenlenmiş. Yani bu ilk kez Sermaye Piyasası Hukuku esası açısından Türk hukuk sistemimize yüklenen bir konu. Genel kurula katılıp da orada muharebe şehrini yazan adil bir bedel karşılığında satma hakkı veren bir ayrılma hakkı düzenleniyor; madde 27/2. Tabii bunun karşısında şirket, Hâkim Sermaye Kurulu na da bu şirket ortaklarından bazılarını ortaklıktan çıkartma hakkını getiriyor. Tam tersi, yani bir kısmı istersem ben ayrılacağım ama şirket ortağı da işte belli bir orana gelirse ki bu oran henüz kurulca belirlenmedi, Avrupa Birliği nde %90, TTK da %90 galiba ona paralel bir uygulama olacak. Eğer hâkim sermaye %90 elde edilirse bir şekilde geri kalan %10 azınlık kısmını ortaklıktan çıkarma hakkı getiriliyor. Tabii hâkim ortak burada bu azlık hisselerini, pay senetlerini alacağı zaman, 30 günlük ortalama fiyat esas alınarak bedel takdir ediliyor ama küçük ortak satması durumunda adil bir bedel esas alınacak deniliyor. Şimdi 30 günlük ortalama fiyatı anlayabiliriz, objektif bir kriter; fakat burada Adil bir bedel esas alınır denmesi, esas adil bedel nedir, Sermaye Piyasasında yok. Kurulda herhâlde bu konuda da düzenleme yapılacağını tahmin ediyorum. Çünkü hem satan hem de alan açısından ortak bir objektif değerleme kriteri olması gerekiyor, kanunda biraz çelişki var. Bir başka konu 5 yıl üst üste zarar eden ortaklıklarda, yapılacak ilk genel kurul toplantılarda imtiyazların kaldırılması var. Yani Sermaye Piyasası Kurulu na geniş bir yetki, eğer imtiyazlı bir hisse pay senedi varsa bir ortalıkta birkaç şirkette, eğer bu ortaklıkta 5 yıl üst üste zarar ediyorsa SPK diyor ki: Sizin artık bu kadar fazla zarar ettirmenize gerek kalmıyor. Ortaklara ayrı bir üretim tahsis ediyorsunuz, dolayısıyla bu imtiyazlarınızı kaldırıyorum diyebilecek hâle geliyor. Burada tabii imtiyazlar 4
hepimizin bildiği gibi eskiden ikincil düzenlemelerde var ama şu anda iyice pekişti. İlk halka arz olan şirketlerin imtiyaz varsa eğer hisselerde paylarda bunu net bir şekilde izahnamede belirtmesi gerekiyor. Halka bir defa açıldıktan sonra ilâve imtiyaz elde edilmesi, tabii genel kurulu toplayıp ilâveten imtiyazlar elde edilir demesi mümkün olmuyor. İlk defa yapılırken olur bunu açıklarlar, pay hisseleri onun fiyatlarına göre değerlerini alır. Kamu Aydınlatma Belgeleri ayrı bir kavram olarak mevzuatımıza girmiş oldu. KAP dediğimiz Kamu Aydınlatma Platformu da burada pay senetlerinin fiyatlarını etkileyecek her türlü bilginin aynı anda herkese duyurulması esası mevzuatın zeminini oluşturmuş oldu. Burada bir başka yenilik, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından ortaklığa kesilen idari para cezaları var. Burada ortaklığa kesilen idari para cezası tabii ki yönetim kurulunun ve yöneticilerin hataları nedeniyle kesilen para cezaları, bunun şirkete tekrar iadesi için rücu hakkı getiriliyor. Yani şirket yönetim kurulu üyelerinden parasını, idari para cezasını alıp şirketin kasasına koyarak küçük yatırımcının hakkının kaybolması engellenmiş oldu. Bu da önemli bir yenilik. Yine finansal raporlama, bağımsız denetim, derecelendirme ve değerleme şirketleriyle ilgili düzenleme yapma yetkisi geniş bir şekilde Sermaye Piyasası Kanunu nda konuldu. Buradaki hem standartlar hem buradan raporlardan doğan sorumluluklar ve hem bunların kamuya açıklanmasına ilişkin esaslar konusunda epey bir geniş düzenlemeler var, kanunda onlar teker teker sayılmış. Burada özellikle Sermaye Piyasaları Derecelendirme ve Değerlendirme alanlarında düzenleme yapma yetkisi kurula tanınmış, bu da çok önemliydi. Zaten bizim kendi ulusal düzeyde 9 tane derecelendirme şirketimiz var. Tabii Moody s, SNP gibi, Fitch gibi kuruluşlar inşallah zaman içerisinde o seviyelere gelir; fakat zaten bunun hem esasları hem de sorumluluk gibi konuları düzenlendi. Burada ilk kez borsalara ilişkin kapsamlı bir mevzuat düzenlemesi yapıldı. Burada borsa yapısına bir süre sonra değineceğim. Anonim şirket hâlinde kurulması öngörüldü ve Borsa İstanbul adı altında, şu anda İMKB yi aslında Borsa İstanbul BİAŞ Anonim Şirketi özel şirket statüde. Türkiye de ilk kez özel statüde kurulan borsa biliyorsunuz (VOBAŞ) Vadeli İşlemler Opsiyon Borsası İzmir de kurulmuştur. Ama şimdi artık bütün borsalar özel şirket haline dönüşebilecek. Merkezi takas, merkezi karşı taraf dediğimiz kurumların zemini oluşturuldu. Veri depolama kuruluşlarının zemini oluşturuldu ve Yakından Koruma Fonu olan eski ismi Yatırımcı Tazmin Merkezi hâline dönüştürüldü. Bu fon eskiden Merkezi Kayıt Kuruluşu bünyesindeyken doğrudan Sermaye Piyasası Kurulu bünyesine taşındı. TMS eskiden BDDK nın bünyesindeydi, daha sonra ayrılmıştı, bizde de tam tersi oldu Yatırımları Koruma Fonu dışarıdaydı, şimdi merkeze çekildi, Yatırımcı Tazmin Merkezi oldu ve kapsamı genişletildi. Hazine Bonosu da fona dâhil edildi. Türkiye Sermaye Aracı Kuruluşlar Birliği yerine Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği adını aldı ve bütün faaliyeti gösteren kuruluşlar bu birlikle tek çatı altında toplanıldı. Kurumsal yatırımcılar açısından da getirilen sistemde yatırım fonu ve yatırım ortaklığı daha rekabetçi ve AB düzeylerine uygun bir yapıya kavuşturuldu. Avrupa Birliği UCITs Direktifliği kapsamında Portföy Yönetim Şirketleri tanımlandı. Diğer saklama hizmetleri ilk defa mevzuatımıza getirildi. Bildiğiniz gibi fonların bu 5
varlıkları kendi kasalarında, bünyelerinde ve hesaplarında bulunmuyor. Ayrı bir saklamacı kuruluş bünyesinde bulunuyor. Bununla ilgili yasal düzenleme yapıldı. İlk defa yine Değişken Sermayeli Yatırım Ortaklığı Müessesine gidildi. Bu da yine Avrupa Birliği UCITs Direktifliğinde belirlenen bir yapıydı. Yani burada yatırım ortaklıkları çıkardıkları, ihraç ettikleri kâğıtlarını satacaklar. O satılan kâğıtlar piyasada alınıp satılacak, zaman zaman yatırım ortaklığı kendi kâğıtlarını da alabilecek, o yüzden Değişken Yatırım Ortaklığı denildi. Böyle bir yapı aynen Borsa Yatırım Fonlarında olduğu gibi ilk defa geliştirilmiş oldu. Yine Mortgage dediğimiz Konut Finansman Fonu Sistemi ile ilgili olarak da konut ve varlık finansmanıyla ipotek finansmanı kuruluşları geniş bir şekilde tanımlanmış oldu. Yine daha kapsamlı denetim ve tedbirler konuldu. Özellikle izinsiz faaliyetlere ilişkin düzenlemeler çok detaylı bir şekilde yer aldı. Örtülü kazanç aktarımında, burada şahısların aktardıkları parayı şirkete iade etmeleri getirildi. Zaten ikincil düzenlemelerde bu vardı aslında, eğer bir örtülü kazanç söz konusu ise örnek olarak söyleyelim, yönetim kurulu üyesi emsallerine göre çok yüksek diyelim huzur hakkı alıyor. Bizim dönemimizde başımıza gelmişti, büyük bir şirketin yönetim kurulu başkanı aylık 200 bin dolar huzur hakkı alıyordu. Şimdi ortalamaya baktık, bu çimento sektörüydü, 30 bin dolardı, hemen mahsup ettik. Geriye doğru 5 yıl gittik ve bunu teker teker almıştık. Ama şimdi kanunda tamamen getirilmiş oldu. Şimdi Gerçeğe Aykırı Bağımsız Denetim Raporu ve Değerlendirme Derecelendirme Raporu düzenleyenler hakkında sorumluluklar teker teker sayıldı. Sermaye Piyasası suçlarıyla ilgili biliyorsunuz bir manipülasyon vardı, bir de işte İlk Sayfa dediğimiz ticari önemi ve ticareti bununla ilgili teker teker sayma sitiliyle hangi fiiller buna girer açıklandı. Bazı yeni suçlar tabii düzenlendi. Ekonomik suça ekonomik ceza prensibi üzerinden gelindi. Yani artık hapis cezasıyla çok fazla uğraşır hâle gelmeyelim mantığı esası buralarda getirildi. Bilgi suiistimali dediğimiz bu inside trade AB düzenlemeleri dikkate alınarak da teker teker konuldu. Yine manipülasyona piyasa dolandırıcılığı adı verildi ve burada detaylı tanımlamalar yapıldı. Çünkü önceden bu tanımlamalar çok net değildi. Tabii Sermaye Piyasasının, kurulun daha doğrusu düşünceleri ve kararları gerçekleştirilerek yapılıyordu. Bir başka ve en önemli konuda Etkin Pişmanlık dediğimiz konunun Sermaye Piyasası Mevzuatlarında da ilk defa giriyor olmasıdır. Burada tabii kişiler belli bir süreden önce eğer haber verdilerse ya da ödemelerini yaparlarsa ya da kabul ederlerse suçu burada karşılığını bedel ve para olarak ödedikten sonra ekonomiye kazandırılması düşünüldü. Diğer bazı hususlar daha var, onlara çok kısa kısa ana hatlarla değineceğim; çünkü Korkut hocamızın da bir iki konuları da var. Sermaye Piyasası Kuruluyla ilgili enteresan değişiklikler yapıldı. Süre 6 yıldı 5 seneye indi. Birde üye kontenjanı açısından hukuktan bir kişinin mutlaka hukukçu olması, hukukçu arkadaşlarımız burayı iyi dinlesinler, gerekiyor dendi. Bu olay zaten ilk Sermaye Piyasası Kurulu kurulurken 1982 yılında bütün bakanlıklara kontenjan tanındığında Adalet Bakanlığına da tanınmıştı. Fakat iktidar tarzı felsefe ideal, Sermaye Piyasası 6
Kurulunda hukukçu karar organı da olsun. Adalet Bakanlığının temsilcisi kontenjanı kimdi biliyor musunuz? Bir eczacı. Dolayısıyla şimdi bunu özellikle vurgulamaları, yani hukukçu birinin karar organında görev alması çok önemli. Bende içinde bulunduğum dönem için söyleyebilirim ki mutlaka hukukçu bir arkadaşımızın karar organında görev almasında büyük yararlar var. Tabii merkez İstanbul a taşındı. Taşınıyor daha doğrusu kanunda İstanbul diye bırakıldı. Yine yurtiçi ve yurtdışı temsilcilik açmak imkânı getirildi ve kurul toplantılarına mesafeli katılım söz konusu oldu. Ben burada biraz itiraz edeceğim; çünkü bu tür karar verme noktasında öyle telefonla, elektronik ortamlarda mesafeli katılımla olacak şeyler değil. Mutlaka bir araya gelinip, tartışılıp karar verilmesi lazım dedik ki ben bunu biraz yadırgadım ve hatta temsilcilikler üyelerin dâimi çalışma yeri de olabilir deniliyor. Mesela yurtdışı temsilcilik, New York değil mi açtık ve şimdi üyelerden bir tanesi de ben New York ta oturacağım derse ne olacak? Tabii elektronik ortamda yapılır bu işlemler ama bu işler tabii epey bir sıkıntı yaratacak gibi gözüküyor. Fakat kurul başkan üyeleri eskiden olduğu gibi yargı kesin karar vermedikçe görevden almaları mümkün değil. Bunun tek istisnası vardı. Neydi? 6 yıllık diyelim 5 yıllık atadınız yargı kararı da yok ama görevli almak istiyorsunuz. Kanunu değiştirirsiniz efendim. Nitekim yapılacak olan kanun değişikliğinde kurul başkan ve üyelerini görevden aldılar; hiç kimsenin haberi yoktu, gecenin saat 24:00 dü. Birde kurul başkan ve üyeleri görevden ayrıldıklarından sonra 2 yıl içinde yatırım kuruluşlarında görev alamaz deniyor. Bana göre burada da bir eksiklik var, sebebi de şu: Yatırım kuruluşları, aracı kuruluşlar, portföy şirketleri gibi, peki halka açık şirketler ne oluyor? Halka açık şirketleri buraya koymamışlar. Bizim dönemimizde böyle bir yasal zorunluluk yoktu. 1431 Sayılı Kanuna göre biz etik olarak da doğru bulmadığımız için halka açık şirketlerde görev alamamıştık, alınmaması da gerekir idi. Fakat bunu sadece yatırım kuruluşlarıyla sınırlamaları var biraz. Ayrıldıktan sonra atamalar yapılıncaya kadar yeni bir işe başlayıncaya kadar özel sektörde 2 yıl maaş ödemesine liyakat edecek. TTK da vardı bu, aslında ben olumlu bakıyorum. Bir başka konu da tabii Sermaye Piyasasında görev yaparken açılan davalarda kurulda bir taraf, kurul avukatları davaları sizin adınıza yürütüyor. Fakat kuruldan ayrıldıktan sonra da tamamen başa baş kalıyorsunuz idi. Yani avukatlık ücretlerimizi kendi kendimize, özel hâle gelmişti şimdi o değiştirildi. Artık ayrılsak da deniliyor kurul başkan üyeleri avukatlık ücreti kurulca karşılanır, ne kadar kısmı asgarî ücretin 15 katına kadar, Barolar Birliğince belirlenmiş, ilginç bir rakamdır. Fakat eğer yargı kesinleşirse, aleyhine çıkarsa tabii ücreti alacak. Ama ödeme oranı ilk dönemlerdeki masraflardır, ondan kurtarılmış oldu. Tabii idari ve mali özerklikleri var, bağımsız kuruluş diyoruz biz. Hiçbir makam, organ talimat veremez diyoruz. Fakat enteresandır, 3046 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esası Hakkında Kanun Madde 19/a da 2011 de bir madde eklendi. Denildi ki makam bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların her türlü faaliyet ve işlemlerini denetlemeye yetkilidir. İşte bağımsızlık bitti. Şimdi makam talimat veremiyor, çalışamıyor, müdahale edemiyor ama böylesi bir kanun düzenlemede makamın elinin tamamen işinde sıradan bir genel müdürlük ve müsteşarlık hâlinde maalesef dönüştürüldü. Tabii bundan evvel ki dönemlerde de müdahaleler oluyor ama şu andaki 2011 deki yapılan değişiklikte daha da netleşti. 7
Kurul kayıt ücreti belirlenen eskiden Bakanlar Kuruluna veriliyordu, yeni kanunla Sermaye Piyasası Kuruluna verildi. Hemen kurul da yetkisini kullandı. GİP de İşletmeler Piyasasında ücret on binde bire, 2 den 1 e düştü, %50 veya reel kesim borçlanma araçlarında ücret %70 e indirildi. Borsa İstanbul Anonim Şirket paylarının %49 u Hazine A.Ş. oldu dedik ya %51 i Borsa İstanbul A.Ş. Borsa İstanbul A.Ş. nin de İMKB nin mevcut üyelerine %4, altın borsası kaldırıldı, birleşti bu kanunla % 0 3, Sermaye Piyasası Birliğine %1 bedelsiz olarak verilecek. VOBAŞ ın enteresan bir durumu var. Vadeli Hisseler Borsasını da buraya aktarmak istiyorlar. Fakat kamu kuruluşu olduğu için zorlayamıyorlar. Kanunda birtakım zorlamalar var, tabii eğer isterlerse %4 olan pay oranının işte 0.05 le çarpımı ile bulanabilecek bir payda geri ödeyeceğiz. Ama olmuyor ki, Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası ismini vermiştik. Vadeli İşlemlerden sadece finansal ürünler ağırlıklı yapılar ihtiva bekliyordu. Opsiyon sözleşmelerini İMKB ye verdiler. Yani burayı faaliyet alanlarının daraltarak kapatmaya yönelik bir operasyondur aslında bu. Yakında da herhâlde bu tarafa aktarılacaktır, finans merkezi tabii İstanbul olması hesabıyla. Bir de Piyasa İşleticiliği var, yani Borsa A. Ş. ama isterse borsa kendisi işletecek borsayı isterse bir ya da fazla sayıda piyasa işleticilerine borsayı işlettirmek imkânı getiriyorlar, yerli yabancı fark etmiyor. Mesela New York gelip burada bizim borsayı rahat bir şekilde işletmesinde olduğu gibi. Başka bir nokta bankaların fon kurma yetkisi kaldırılıyor. Artık bankalarla gidip katılma belgesi alamayacağız. Bunu kim yapacak, portföy yatırım şirketleri. Temettü ve Kar Dağıtımı Zorunluluğu kaldırıldı. Ama Sermaye Piyasası Kurulu bunun genel çerçevesini belirleyecek. Kar Payı Avansı verilebilir, Korkut hocam iyi takip eder. Bu temmuzda yürürlüğe girmeden önce TTK kavga gürültü en sonunda kar payı avansıyla çözülmüştü. Ortaklar, şirket sahipleri şirketin elini şirketin kasasından çekmiyorlardı. Onunla ilgili bir düzenleme, bir halka açık ortaklıklar ilgili ortama getirildi. Bağış konusu çok enteresandır. Bağışla ilgili olarak da esas sözleşmede hüküm olması lazım, sınır olması lazım. Genel kurulda SPK bağış sınırı yetkisini aldı ki bu çok önemli; çünkü küçük ortak olarak siz bir holdingin diyelim ki pay senetlerini satın alıyorsunuz. Fakat bu holding işte sizden habersiz gidip kendisine bağlı eğitim, üniversiteye diyelim bağış yapıyor. Yani sizin hakkınızı size sormadan bağış yapamaz denildi. Biz onu ikincil düzenlemelerle halletmeye çalışıyorduk ama şimdi kanunu tamamen yerleşik oldu, artık kolay kolay olmayacak. Genel kurula elektronik katılım imkânı getirildi. Yüzlerce, binlerce ortağı olan halka açık anonim şirketlerin genel kurul yapmaları zordu. Elektronik olarak bu imkân getirildi. Merkezî Kayıt Kuruluşunda teknik alt yapıyı sağlamak ile görevlendirildi. Hisselerde eski yeni ayrımı kaldırıldı. Bu ne demektir, hani eskiden temettü dağıtımında 31 Aralık itibariyle kimilerinde ise pay senedi dağıtım yapılacağı nisanmayıs -haziran aylarında paylar o kişiye dağıtılırdı. Dolayısıyla işte bu arada şirket yeni bir diyelim sermaye artırımıyla pay senedi çıkarttığında da eski hisse senedi ya da pay senedi, yeni pay senedi vardı, şimdi artık bu kaldırıldı. O tarihte kimin elindeyse pay senedi artık temettüye hak kazanacak burada kargaşalık bu şekilde ortadan kalktı. 8
Bir de hukuk sistemimize İhmali Örtülü Kazanç Sistemi geldi. İhmali olur mu diye bakacağız, ihmali bir olayı yapmaları beklenen faaliyeti yapmama da yani şirketleri zarara uğratan birtakım alanda ihmali bir örtülü kazanç. Yatırım kuruluşu denince aracı kuruluşlara, bir de üreticilere kredi yasağı getirildi, buna Amerika da kısa günün karı derler, eskiden tabii KAP da şirket ortakları kendi paylarını piyasada borçlanıp satın aldıklarında halka duyurmak zorundaydı. Şimdi burada SPK nın belirleyeceği bir dilim Amerika da bu 6 ay içerisinde eğer bir ortak kendi şirketinin pay senetlerini piyasadan alıp kar ediyorsa 30 gün içerisinde bu kazançlarını şirkete geri ödemek zorundalar. Yani 6 aylık bir sıkıntı var, belki borsadaki tabii aksi hâlde kazancın iki katı kadar para cezası getiriliyor, tabii borsada biraz işlem hacmini daraltabilecek bir şey. Etkin pişmanlığı söyledik, ceza indirimleri var dedik. Yetkili mahkeme olarak bu piyasalarda İhtisas Mahkemesi yok diyorduk, yeterli değildir ama bir adımdır bu. Adlî Ceza Mahkemeleri, İhtisas Mahkemesi olarak piyasalarda Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunca görevlendirebilecek. Eskiden zorunlu çağrıda ceza çok hafif gelirdi. Fakat şimdi zorunlu çağrıyı yapmayan hâkim ortağa burada hisselerin toplam değeri kadar para cezası verilecek hâle geldi. Tabii minimum cezayı öderim ben diyen ortaklar, daha doğrusu Hâkim Sermaye Grubu bir daha düşünecek hâle getirildi. Bir başka konu halka açık bankalar konusu ki bu çok derin bir yaradır, maalesef. Burada tabii Bankalar Kanununa tabii olduğu için halka açık bankalar denetimi düzenlemesi çok az bir ölçüde de Sermaye Piyasası mevzuatına bağlı buradaki bölümlenmiş denetim ve düzenleme yapısı sorunların çıkmasına sebep oluyor. SPK nın amacı burada yatırımcıların hak ve menfaatini korumaktır. Fakat bir banka TMSF ye devredildiği zaman orada hâkim ortakla beraber küçük ortağın da bütün hisseleri tamamen TMSF ye devrediliyor, hiçbir hak iddia edemiyorsunuz, bırakın onu iştiraki olan şirketler de aynı şekilde. Fakat bununla ilgili çözüm getirilir diye beklerken herhangi bir çözüm getirilmedi, enteresan bir madde getirildi. Pay alım teklifi zorunluluğu getirebilir dendi. SPK halka açık bir bankayı fona devrettiler küçük ortağın hakkı gitti. Pay senetleri de TMSF ye devredildi. Fakat SPK diyecek ki hâkim ortağa, hâkim ortak sen kötü yönetiminle bankayı batırdın, o zaman şu küçük ortağın da paylarını sattın al. Adam zaten bankayı batırmış, parası yok, parası olsa zaten banka batmaz, getirip birde siz burada küçük ortağın payını aldırtmaya çalışıyorsunuz. Bir başka son bir konu daha Anayasa 35 e aykırı bir Mülkiyet Hakkı ihlâli var. Kaydileştirme yapılan pay senetleri olarak biliyorsunuz. Merkezî Kayıt Kursu MKK da izleniyor. Biz ilk zamanlar düzenlemeden 7 sene diye koymuştuk, o 7 sene 2013, bu sene sonunda bitiyor. Bu sene sonuna kadar kaydileştirme yapamazsanız elinizdeki fiziki teslim etmeniz gereken pay senedi de otomatik olarak Yatırımcı Tazmin Merkezine aktarılıyor. Mülkiyet hakkınız elden alınıyor. Mülkiyet Hakkı anayasada biliyorsunuz, kamu yararı olduğu zaman mesela kamulaştırmak kanununda olur bu; ancak o zaman olur ama burada enteresan bir durum var, hukukçu arkadaşlarımızın bilgisine sunmakta yarar var diye görüyorum. Prof. Dr. Celal Göle: Sermaye Piyasası Kanunu yürürlüğe gireli iki buçuk ay oluyor. Kendisi gerçekten engin tecrübesiyle bizi Sermaye Piyasası Kanunu ndaki yeni değişiklikleri aktardı, bizim için bir şans. Önceki Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı nın bu değerlendirmeleri burada yapması ve bizim dinlememiz bir şans olarak değerlendiriyorum. 9