1 İç Güvenlik Kılıfıyla Sunulan SIKIYÖNETİM YASASINA HAYIR! AKP iktidarının Anayasal hakları ortadan kaldıran, halkı baskı ve devlet terörüne mahkûm eden yeni bir yasal saldırı ile karşı karşıyayız. İÇ GÜVENLİK yasası olarak ifade edilen, ancak yeni bir sıkıyönetim yasası olan tasarı, Meclis te yasalaşmak üzere. Bu tasarı bir biriyle ilgisiz birçok yasayı paket halinde değiştiriyor. Değişikliklerin ortak özelliği polise ve hükümete keyfi yetkiler vermesi ve göstermelik yargı denetimiyle kaybedilen zamanın ortadan kaldırmasıdır. Yargıya şu an için istediği kadar hâkim olamayan AKP, Vali, Kaymakam ve polisi hâkim yerine geçirerek kendi keyfine göre soruşturma, arama, gözaltı yapmasını yasalaştırarak keyfiyeti kılıfına uydurmaya çalışıyor. Sokakta serbestçe yürümek, kimsenin keyfi müdahalesi olmadan hareket etmek en basit hak ve özgürlüklerden biridir. Bu hak asıldır ve ancak çok sınırlı ve zaruri hallerde hâkim kararı ile müdahale edilebilir. Bu, hâkim güvencesidir ve AKP bu güvenceyi ortadan kaldırıyor. En temel, birincil haklarımız yok sayılıyorsa ne siyasal ne de sosyal hak ve özgürlüklerden bahsedilebilir. Bu paketle, AKP hükümeti, polise, her hangi bir hukuksal sınırlama ve yargısal güvence olmaksızın öldürme ve hapsetme yetkisi istemektedir. Çünkü bir kere polise, istediği kişiyi istediği gibi durdurma yetkisi verilince, durmayanı öldürme yetkisi de verilmiş olur.
Bir siyasal iktidara öldürme ve hapsetme yetkisini sınırsız bir şekilde bahşediyorsanız, artık diğer haklardan bahsedemezsiniz. 2007 yılında, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu (PVSK) adı verilen, Polisin yetki kanununda yapılan değişikliklerle durdurma ve zor kullanma yetkileri artırılan polisler tarafından, sırf dur ihtarına uymadığı iddiası ile Baran Tursun, Çağdaş Gemik gibi yüzlerce insan öldürüldü ve katil polisler ceza almadı. Tayyip Erdoğan ın, Gezi direnişçisi Ethem Sarısülük ü katleden polise verilen ve henüz Yargıtay incelemesi aşamasında olan hapis cezası ile ilgili olarak Kendini savundu, paralel yargı 8 yıl verdi derken kastettiği tam da budur: Polis in eli soğutulmamalı, sınırsız, keyfi olarak kullanılabilen yetkilerin önü tamamen açılmalıdır. Bu noktadan sonra, derin ve teknik hukuki tartışmaların hiçbir anlamı kalmamıştır. Bedenimizi, hayatımızı, özgürlüğümüzü bu iktidara ne yaparsan yap diyerek teslim edecek miyiz? Kendimize sormamız gereken tek soru bu olmalıdır. 2 Sıkı Yönetim Yasasına Hayır YASA (PAKET) NE GETİRİYOR? Bu yasa, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu nun (PVSK) 16. maddesinde yaptığı değişiklikle, gösteri yürüyüşü sırasında mala zarar veren veya vermeye teşebbüs eden kişilere karşı, polise ateşli silahla doğrudan doğruya ateş etme yani öldürme yetkisi veriyor. Yani, bir gösteri yürüyüşüne polis müdahalesi başladığı anda, yerden taş almaya Teşebbüs eden, çöp tenekelerini deviren, ya da devirmeye teşebbüs eden bir yurttaşın cezasını polis hemen tayin edecek ve cezanın infazını da hemen orada gerçekleştirecektir. Unutmayın, başıma gelmez demeyin, yaşanan bir haksızlığa karşı sokakta, yüksek sesle, sizin gibi düşünen başkaları ile birlikte sokakta itiraz etmek, yüksek sesle bu itirazı duyurmak Devlete göre gösteridir, herkes bir gün haksızlığa maruz kalabilir, bunu duyurmak isteyebilir. Bu değişiklik, ceza sorumluluğunu kaldıran bir düzenleme olduğu için, sadece yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra gerçekleşen olaylar hakkında değil, yargı organları tarafından geçmişe etkili olacak şekilde uygulanacaktır. Dolayısıyla, gezi direnişçilerini katleden, gözlerini gaz kapsülü ile çıkaran tüm polislerin ceza sorumluluğunu ortadan kaldıracak, açılmış davaların tümü sonuçsuz kalacaktır.
3 Tabi ki; başta Tayyip Erdoğan ın Kendini savundu, paralel yargı 8 yıl verdi diyerek arka çıktığı Ethem Sarısülük ün Katili Ahmet Şahbaz serbest bırakılacak, 14 yaşındaki Berkin Elvan ı öldürdüğü tespit edilen polislerin açık kimlikleri açıklansa dahi, bu hukuka uygunluk halinden yararlanacaktır. POLİS, İSTEDİĞİ KİŞİYİ YARGI KARARI OLMADAN TUTACAK VE GÖZALTINA ALACAKTIR! 2007 yılında yine toplumsal eylemelerin arttığı bahanesi ile getirilen yetkiler daha da genişletiliyor; polisin hâkime sormadan yakalama, durdurma ve arama yetkileri artırılıyor. Yine PVSK da getirilen değişiklikle polise, her hangi bir gerekçe göstermeden ve hâkim/ savcı kararı olmaksızın dilediği kişiyi durdurma, üzerinde, eşyalarında ve aracında, kolluk amirinin sözlü emri ile arama yetkisi verilmektedir. Düzenlemede aramanın süresi ve yeri konusunda her hangi bir sınırlama olmadığı gibi aranan kişiye uygulanacak fiili gözaltı süresi de polis müdürünün insafına ve keyfine terk edilecektir. Bu gibi yetkiler bütün dünyada ayrımcılığa ve ırkçılığa yol açmıştır. Batı ülkelerinde siyahlar ve göçmenler beyazlara göre kat be kat daha fazla durdurulup aranmakta, itiraz edince öldürülmektedirler. İşte en son Ferguson olayları önümüzdedir. Bizim ülkemizde de hakkını arayan işçilerin, sömürüye itiraz eden yoksulların, şiddete hayır diyen kadınların, barınma hakkına sahip çıkanların, öğrencilerin, Alevilerin, Kürtlerin, gurbetçilerin ve tüm muhaliflerin olağan şüpheli olarak görüldüğü ortadadır. YASAL BİR EYLEMDE BİLE POLİSE, EYLEME MÜDAHALE ETME VE GÖZALTI YETKİSİ VERİLMEKTEDİR! PVSK nın 13. maddesinde, akıl hastalığı, sarhoşluk gibi sebeplerin yol açtığı belli acil hallerde polise SADECE YAKALAMA VE KANUNİ İŞLEM YAPMA yetkisi verilmiş iken, bu maddeye EYLEMİN DURUMUNA GÖRE, KORUMA ALTI- NA ALIR, UZAKLAŞTIRIR YA DA YAKALAR KANUNİ İŞLEM YAPAR eklemesi yapılmaktadır. Yani ortada suç teşkil eden bir eylem olmasa dahi polise sokakta gezen bir kişiye karşı koruma bahanesi ile denetimsiz, keyfi gözaltı ve müdahale yetkisi verilmektedir.
Bunun süresi de aynı şekilde polisin keyfiyetine bırakılmaktadır. Bildirimi yapılmış bir yasal gösteride ya da basın açıklamasında, hatta kapalı salon toplantısında dahi polis istediği kişiyi, araçta tutabilecek, karakola ya da herhangi bir yere götürebilecektir. Bu yetki ile, yasal bir eyleme yönelen gerici bir saldırıya karşı, saldırganları bertaraf etme amaçlanmamakta; tam tersine polise, koruma bahanesi ile saldırıya uğrayanları döverek gözaltına alma yetkisi verilmektedir. Düzenlemede polisin koruma yapacağı eylem tarif edilmediği için, sokakta gezen, vitrinleri seyreden bir yurttaş dahi gözaltı hakkından mahrum bırakılmamıştır! Sadece hukuk dışı değil, akıl dışı olduğu da açıkça belli olan bu düzenlemenin bir yönünün de CUMHURBAŞKANI, BAŞBAKAN VE BAKAN KORUMALARI ile ilgili olduğu açıktır. Bu düzenleme ile Devlet büyüklerini hedef alan tarzda slogan veya laf atan, onların karşısında sigara içen yurttaşlara müdahale edebilmeleri için Devlet büyüklerini koruyan korumalara da fiili olarak gözaltı yapma yetkisi verilmektedir. 4 GÖZALTI İŞLEMLERİNDE SAVCI VE YARGIÇ DEVRE DIŞIDIR! Ceza Muhakemeleri Kanunu nun (CMK) 91. maddesine göre suçüstü hallerinde yakalama işlemi tamamlandıktan sonra, Polis hemen Savcıyı bilgilendirmek ve Savcı nın gözaltı talimatını almak zorundadır. Getirilen düzenlemede ise başta siyasi suçlar olmak üzere, öldürme, hırsızlık, cinsel saldırı, uyuşturucu ile ilgili suçlar, fuhuş, yağma, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri yasasına muhalefet gibi davaya ve soruşturmaya en çok konu olan suç türlerinde gözaltı yetkisi ve kararı polise bırakılmakta, gözaltı süresi de 48 saate çıkarılmaktadır. 24 Kasım 2014 tarihinde TBMM ye sunulan İç Güvenlik Yasa Tasarısı nın 6. maddesi ile CMK nın 91. maddesi değiştirilerek, maddeye 14 maddelik bir suç kataloğu eklenmiş ve bu suçlarla sınırlı olmak üzere, polise bireysel suçlarda 24 saat, toplu suçlarda 48 saat gözaltı yetkisi verilmesi, gözaltı sebebi ortadan kalktığında veya süre dolduğunda savcıya bilgi verilmesi öngörülüyor. Bu suçlarla ilgili olarak suçüstü halinde yakalandığı iddia edilen bir kişi gözaltına alındığında artık Savcı 48 saat boyunca devre dışıdır. Polisin, Savcı ya haber verme ve ondan talimat alma zorunluluğu ortada kalkacaktır. Bırakalım toplumsal olayları, Türk Ceza Kanunu nda düzenlenmiş en ağır suçlarda dahi tüm yetki bütünüyle polise geçmiş olacaktır. Bundan sonraki ikinci aşamada, Emniyet Müdürünün Savcının ve Hâkimin sıralı amiri pozisyonuna getirileceği de şimdiden görülmektedir.
5 SUÇ SORUŞTURMASINDA TÜM YETKİ ARTIK VALİ VE KAYMAKAMDADIR Ceza Muhakemesi Kanununun mevcut düzenlemesinde soruşturma makamı tektir; O da Cumhuriyet Savcısıdır. İl İdaresi Kanunu nda getirilen değişiklikte ise, lüzumu halinde (Bu lüzumun takdiri tabiî ki Vilayet Makamına aittir) suç faillerinin bulunması ve suçun aydınlatılması konusunda her türlü tedbiri almak ve kolluğa emir vermek konusunda tek yetkili makam artık Vali olacaktır. CMK madde 91 de getirilen değişikle önemli ve ağır cezayı gerektiren suçlar dışında yetkinin Cumhuriyet Savcısına bırakıldığı gibi bir algının yerleşmemesi için ister suçüstü olsun ister olmasın her türlü soruşturma yetkisinin VALİLİK VE KAYMAKAMLIK MAKAMINDA olduğu İL İDARESİ KANUNUNUN 11. maddesinde tekrar zikredilmiştir. Suç faillerini bulmak ve suçun aydınlatılması konusunda her türlü tedbir almak yetkisi bir Suç soruşturmasında Savcı da bulunmayan yetkilerin Valiye ve Kaymakama verildiği anlamına gelmektedir. Tedbir kelimesi ile normalde Mahkemelere verilmiş olan yakalama, arama, el koyma gibi yetkiler laf cambazlığı ile Valilere devredilmekte, Mahkemeler aradan çıkarılmaktadır. Düzenleme bu şekliyle geçerse, İl İdaresi Kanununun 11. maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu devreden çıkarılmış olacak ve yargısal yetkiler idareye (Valiye) devredilmiş olacaktır. Savcı nın elinde kalan tek yetkisi İDDİANAME DÜZENLEMEK, Hâkimin elinde kalan tek yetkisi ise CEZA VERMEK olacaktır. GÖSTERİLERDE YÜZÜN MASKE İLE KAPATILMASI BAHANESİ! İç Güvenlik Yasa Tasarısı nın 3. maddesinde ayrıca toplantı ve gösterilere maskeyle veya yüzü kapatan, benzeri şeylerle katılmanın cezası artırılmakta ve 2,5 yıldan 4 yıla kadar hapisle cezalandırılacağı öngörülmektedir. Ancak hemen belirtelim ki, toplantı ve gösterilere maske ile katılmak, mevcut durumda zaten suç olarak düzenlenmiş olup hem yasadışı toplantı ve gösteri yapmak hem de yasadışı örgüt üyeliği suçundan ceza verilmesine neden olmaktadır.
Bu durumun esasen, temel bir insan hakkı olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılmasının engellenmesi için halka gözdağı verilmektedir. Türkiye de polis, yürüyüşleri engellemek için tüm bir şehrin ulaşımını durdurmakta, tamamen barışçıl dahi olsa birçok gösteriyi dağıtmakta ve bunu yaparken aşırı güç kullanmakta ve insan öldürecek, sakat bırakacak kadar çok gaz bombası atmakta hiçbir beis görmemektedir. Bu durumda asıl, kolluk kuvvetlerinin davranışı bir insan hakkı ihlali teşkil ederken, getirilmesi düşünülen uygulama ile sadece kendisini korumak için yüzüne mendil tutanların, ağızlarına maske takanların dahi ağır cezalarla cezalandırılmaları öngörülmektedir. ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ 6 Şubeleri Ankara Şube Başkanı Av. Murat Yılmaz : 0 533 716 94 16 Antalya Şube Başkanı Av. Nusret Gürgöz : 0 532 711 52 83 Adana Şube Başkanı Av. Sefa Aydoğan : 0 532 638 00 14 Alanya Şube Başkanı Av. Canel Durak : 0 554 202 03 21 Bursa Şube Başkanı Av. Aslı Evke : 0 533 208 92 31 İstanbul Şube Başkanı Av. Güray Dağ : 0 533 647 49 32 İzmir Şube Başkanı Av. Şule Aslan Hızal : 0 536 462 62 53 Kocaeli Şube Başkanı Av. Doğan K. Şimşek : 0 532 485 71 49 Mersin Şube Başkanı Av. Cüneyt Durnaoğlu : 0 532 716 51 36 Urfa Şube Başkanı Av. Eyüp Sabri Tinaş : 0 532 785 24 07 Şırnak Şube Başkanı Av. Veysel Vesek : 0 532 737 11 97 Van Şube Başkanı Av. Murat Koç : 0 505 231 84 17
HUKUK YOKSA SOKAK VAR! Siyasal iktidarın, Kürt halkına yönelik Kobane deki katliamları protesto eylemlerini bahane ederek, zaten elinde hazır bir şekilde beklettiği paketi, kamu düzeni adına ileri sürmesi sürpriz değildir. Kamu düzenini sağlayacağı iddiasıyla devlet, halka, sözde kamu hizmeti veriyor. Ama hizmet diye önümüze koydukları, sokakta yürümemize bile hükümetin, polisin keyfine göre müdahale etmesidir. İktidarın KAMU DÜZENİ dediği şey, işlediği insanlık suçlarını örtmek, iş kazası adı altında işlenen işçi katliamlarına karşı biriken toplumsal öfkeyi dizginlemek, sokağa çıkan toplumsal muhalefeti susturmak, Halkların meşru haklarını yok etmektir. AKP; ülkeyi, keyfine göre, süresi belirsiz bir olağanüstü hal dönemine sokmaya hazırlanmaktadır. Siyasi iktidarın saldırı yasaları varsa Halkın da meşruluk bilinci, direnme hakkı olduğu unutulmamalıdır. Bu saldırıya, üzerinde polis vesayeti olmadan serbestçe dolaşıp, sesimizi duyurabilmemiz için, bizim olması gereken sokak cevap vermelidir. ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ İlkiz Sokak No : 18 / 3 Sıhhıye / Ankara Tel : 0312 232 36 69 / Faks : 0312 232 36 69 facebook.com/groups/cagdashukukculardernegi facebook.com/chdgenelmerkez twitter.com/chdgenelmerkez e-posta : chdgenelmerkez@gmail.com