II. TARİHÇE Osmanlı Devleti nin uzun tarihi boyunca farklı geleneklerin, coğrafi ve tarihi şartların oluşturduğu güçlü bir sivil mimari geleneği vardır. Bu mimari gelenek özellikle 19.yüzyılın ortalarına doğru hem toplumsal gelişmeler hem teknolojik gelişmeler sonucunda değişmiş ve Tanzimat dönemini takip eden yıllarda mimaride büyük değişimler yaşanmıştır. İstanbul da zamanın etkisi, yangınlar, değişen beğeniler nedeniyle konutlar hızla değişmiş ve eski konutlar ya yok olmuş ya da değiştirilerek günün beğenilerine uygun hale getirilmiştir. 1950 yıllarından itibaren modern yapı malzemeleri ile inşa edilen konutlar (apartmanlar) ve bunların oluşturduğu çıkar alanları Tanzimat sonrası konutlarının da büyük ölçüde yok olmasına neden olmuştur. Şehirde iki semt Zeyrek ve Süleymaniye eski konut dokusu açısından önemli örnekleri barındırmayı kısmen başarmıştır. Zeyrek semti Bizans döneminde önemli bir bölgedir. İmparator Konstantinus un yeni inşa ettiği surlar ile kent içine bölgede birçok konutun inşa edildiği bilinir. Ancak bunlardan herhangi bir örnek günümüze ulaşamamıştır. Bölgede tespit edilebilen en eski yapı bugün Şeyh Süleyman Mescide olarak kullanılan muhtemelen 5. Yüzyıla ait bir mezar anıtıdır. Bazı sarnıçlar 6.yüzyıldan itibaren inşa edilmiştir. Fakat Bizans döneminin en önemli yapılaşması 1124-1236 yılları arasında kısmen bir villanın üzerine inşa edilen Pantakrator Manastırı dır. Kısa aralıklar ile inşa edilen üç kilise, keşiş hücreleri, yemekhane, mutfak, kütüphane, hastane gibi çok sayıda bölümden oluşan bu yapı topluluğu günümüze ulaşan kiliselerin etrafında olmalıdır. İstanbul un fethinden sonra medrese haline getirilen manastır yapılarında Akşemseddin Tekkesi oluşturulmuştur.
Hem yapı hem içinde bulunduğu semt medresenin müderrislerinden Molla Mehmet Zeyrek Efendi nin adını taşımaktadır. Fatih Külliyesi nin inşasından sonra etraftaki mahallenin ihtiyaçlarını karşılayan bir camiye çevrilen kilise Zeyrek Kilisesi Camii adı ile anılmış Osmanlı dönemi boyunca da bakım ve onarımlarla yaşaması sağlanmıştır. Manastırın diğer birimleri ise zamanla ortadan kalkmış olup bugün etrafta manastırın değişik birimlerini üzerinde taşıyan sarnıçların varlığı takip edilmektedir. Şehrin önemli merkezlerinden olan Zeyrek semti ulemanın yoğun yaşadığı yerlerden biridir. Semtin seçkin konakları ve ahşap dokusu Osmanlı sivil mimarlığın güzel örneklerini oluştururlar. Ancak yapıların çoğu 19. Yüzyılın iyi belgelenen İstanbul yangınlarından bazen birkaç ev bazen mahalleler hatta semtler tamamen yanmıştır. Bu yangınların ardından birçok eski semt dönemin beğenisine göre yeniden inşa edilmiştir.
III. ADADA YER ALAN KALINTILAR 50 parselde yer alan kalıntının 1994 yılında çekilmiş fotoğrafı. Bazen büyük alanlara yayılan konak ve sarayların yerlerine birkaç tane ayrı konut inşa edilmiştir. Bugün 45, 65 ve 66 parsellerin J. Pervititch in Sigorta haritasına göre tek parsel olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle 45 parsel sınırında görülen kalıntıların bu üç parsel ile birlikte bir bütün olarak yorumlanması mümkün gözükmektedir. 18. yüzyıla tarihlenen duvar ve kapı kalıntıları bu parsel ve çevresinde bu yüzyılda önemli bir konak yapısının var olduğunu gösterir. Konağın yer aldığı alan üzerine 20. yüzyılın başında üç ayrı konut inşa edilmiştir. 18. yüzyıla tarihlenen bu kalıntılardan 45 parsel içinde kalan beşik tonoz örtülü bir taş oda üzerinde yükselen konak hamamı ve onun devamında bugünkü parsel sınırı boyunca haydar caddesine kadar devam eden 20.yüzyılın başına tarihlenen konutun duvardır. Dikdörtgen şeklindeki oda küçüktür. Duvarlar tuğla ve taş sıraları ile almaşık olarak örülmüştür. Yer yer kullanılmış olan ahşap hatıl izleri bugün boş olarak görülmektedir.
Duvarları arsında atılan dövme demir gergi çubukları cephelerde kılıç olarak görülmektedir. Beşik tonoz örtülü taş odanın tonozunda yine dövme demirden bir halka görülmektedir. İçi kısmen çöp ile dolmuş olduğundan orijinal zemin görülmemektedir. Orijinal girişi kuzey yönünde olan taş odanın doğu yöne söveli bir penceresi vardır. Benzer taş odaların duvarlarında bezemelerin olduğu bilindiğinden bu örnekte de boya tabakaları altında bezeme kalıp kalmadığı kontrol edilmelidir. Bu taş odanın üzerinde tuğla ile örülmüş bir cehennemlik bölümü bulunmaktadır. Malzeme farklılığı cehennemliğin fonksiyonu ile ilgili olup bir dönem farkını işaret etmez. Doğu yönden açıklığı olan bu bölüm kare ayaklar üzerine taşınmaktadır. Bu ayaklar tuğla ile örülmüş olup sıvalıdır. Cehennemliğin üzerinde yer alması gereken hamam daha geç bir tarihte tamamen değişikliğe uğratılmış, zemini çeşitli putreller ile takviye edilmiştir. Bu katta hamamın iki bölümü takip edilmektedir. Bunlardan biri su deposu bitişiğindeki mekanın ise halvet bölümü olduğu düşünülebilir. Yapının duvarları 19. Yüzyıl sonunda kısmen yenilenmiş ve bu iş için harman tuğla kullanılmıştır. Harman tuğlalar üzerinde oval bir zeminin üzerinde Osmanlı alfabesinde kabartma harfler ile hristo ifadesi okunmaktadır. Osmanlı döneminin sonlarında tuğla üretimini takip edebilmek için bu damgalı tuğlaların da iyi tespit edilmesi gereklidir. Ahşap yapısı tamamen yok olmuş olan konutun son evresini 1950 li yıllardan sonra yapılan beton tavan ve ekler oluşturur. Bunlar yapının son kullanımında sadece ihtiyaçlardan kaynaklanan niteliksiz malzeme ile yapılan eklerdir. Aynı parselin sınırlarında yer alan ve tam olarak tanımlanamayan iki kalıntı da duvar tekniklerinden aynı döneme tarihlendirilir. Bunlardan doğuda yer alan küçük kalıntının duvarlarında dışarıda muntazam taş tuğla almaşık örgü, içeride ise hidrolik sıva görülür. Bu küçük yapı önceki evreye ait konağın su depolarından biri olmalıdır. Diğeri ise yine bu konağın daha büyük bir taş odasının duvarları olmalıdır. Birbirine bitişerek köşe oluşturan bu iki duvar da taş tuğla almaşık örgülü olup içten nişlere hareketlendirilmiştir. Duvarların üst kısmında 19. Yüzyıl sonunda harman tuğla ile tamamlamalar yapılmış olan bu taş odanın mekanı bugün 65 parsel sınırları içerisinde kalmaktadır.
45 parsel 1994 45 parsel 2010
Bahsi geçen parsellerde ve çevresinde tespit edilen 18. Yüzyıl yapısı harap olduktan sonra 19. Yüzyılın sonlarına doğru aynı alanda yeni bir ahşap bina yapılmıştır. Eski konağın ahşap olduğunu ve kagir mekanları saran ahşap birimlerin yine bir yangın ile yok olduğunu düşünmek mümkündür. Eski yapı kagir birimleri tamamen sararken yeni yapı hamam birimiyle arka cephesinde birleşmiş ve onu kullanmaya devam etmiştir. İkinci dönem konutu bir bodrum kat üzerinde bir ara katla başlayan yapı iki tam katla devam etmektedir. Eski konağın hamamını bu yeni ahşap binada kısmen değiştirerek yeniden kullanılmıştır. Bu ahşap binanın yok olması ile birlikte parsel kısmen enkaz kısmen çöp yığınları içinde kalmıştır. 45 parselde yer alan kalıntının 1994 yılında çekilmiş fotoğrafı. Fazilet Sokak üzerindeki 50 parselin iç bölümünde de diğer parsellerdeki kalıntılar ile yakın dönemli ve benzer yapım özellikleri gösteren bir tuğla duvar bulunmaktadır. Alt bölümü tuğla, üst bölümü tuğla ve taş ile almaşık olarak örülmüş bu kalıntı üzerinde sonradan doldurulmuş bir kapı boşluğu yer almaktadır. Bu duvar üzerinde zaman içerisinde aşınmalar meydana gelmiş olmasına rağmen
mevcudiyetini korumaktadır. Aşınan duvarın diğer yapı elemanları ile bağlantılarını okumak mümkün olmamıştır. Gerek yapım şekli, gerek konumu ile, 18. yy dönemli olduğu düşünülen duvarın, semtin öneminin arttığı bu dönemde Zeyrek bölgesinde inşa edilmiş diğer konut yapıları ile bağlantılı olduğuna kanaat edilmiştir. 19. yy da bölgenin değişen yapısı doğrultusunda 50 parsel içerisine ahşap bir konut inşa edilmiştir. Bahsi geçen duvar, bu konutun arka bahçesinin kuzey yönündeki bahçe duvarı olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise boş halde duran parselin içerisindeki bu kalıntının üst ve yan kısımlarına muhdes eklemeler yapılarak, komşu parsel ile ayrımı sağlayan bahçe duvarı olarak kullanılmaya devam etmektedir. 45 parselde yer alan ahşap yapının fotoğrafı. Yapının parselinde gerçekleştirilecek uygulamalardan önce yapılacak temizlik çalışmalarında 18. Yüzyıl yapısının izlerine dikkat edilmesi, tespit edilecek yeni verilerin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Duvar üzerinde yer alan muhdes elemanların kaldırılması, malzeme kayıplarının aslına uygun şekilde giderilerek, sıva derzlerinin düzeltilmesi ve konserve edilmesi yerinde olacaktır.
SANAT TARİHİ UZMANI GÜNEŞ ALÇI 10.12.2012 KAYNAKÇA DİZDAR, Safiye İrem, Osmanlı Sivil Mimarlığında İstanbul daki Taş Odalarve FenerEvleri, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilimdalı, Doktora Tezi, İstanbul 2005. DİZDAR, S.İrem, 19. Yüzyıl Sivil Mimarı Örneklerinde İstanbul daki Taş Odalar, Erdem, Atatürk Kültür Merkezi Dergisi, Sayı 45-46-47, Ankara 2006, sayfa 67-86. DİZDAR, Safiye İrem SÖNMEZ, Neslihan, Osmanlı Sivil Mimarlığında İstanbul daki Taş Odalar ve Fener Evleri, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, e-dergisi,cilt 1, Sayı 2-3, 2006, Sayfa 126-142. ELDEM, Sedat Hakkı, Türk Evi,Cilt 1-2-3, İstanbul 1986. FREELY, John, ÇAKMAK, Ahmet, İstanbul un Bizans Anıtları, İstanbul 2005. KÜÇÜKERMAN, Önder, Türk Evi Mekan Organizasyonu Açısından Odalar, İstanbul 1975. MANGO, Cyril, Bizans Mimarisi, Ankara 2006 (Basın yeri ve açıkça yazılmamıştır. Ancak yayın evi ve sunum metinlerinden anlaşılmaktadır. MÜLLER-WİENER, Wolfgang, İstanbul-Zeyrek, StudienzurErhaltungEinesTraditionellenWohngebietes, Hamburg 1982. MÜLLER-WİENER, Wolfgang, İstanbul un Tarihsel Topografyası, 17. Yüzyıl Başlarına kadar Byzantion-Konstantinopolis-İstanbul, İstanbul 2001. OUSTERHOUT, Robert, Master Builders of Byzantium, Princeton 1999.