Cumhuriyet in İlk Bütçesi: Coşku, Gurur ve Kaygı



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Esibabı mucibe lâyihası

- 354 İstatistik umum müdürlüğü teşkilâtı hakkında kanun

KÖY İÇME SULARI HAKKINDA KANUN

SULAR HAKKINDA KANUN (1)

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

KRONİK 1957 YILI MEVZUATI [*]

B.M.M. Yüksek Reisliğine

SıraNe 236 HAVA YOLLARI DEVLET İŞLETME İDARESİ BÜTÇESİ

SıraNg 122. Ankara: 8 - III Yüksek Reisliğe

İ957 malî yılı Muvazenei Umumiye Kanununa bağlı cetvellerde değişiklik yapılması hakkında Kanun

Dönem : 4 Topiant, : 3 MİLLET MECLİSİ S. Sayısı : 194'e 2 nci Ek

KIBRIS GEÇİCİ TÜRK YÖNETİMİ MECLİSİ. 12'nci Birleşinr 18 ARALIK 1970 CUMA

İstanbul Teknik Üniversitesi hakkında kanun : Kanun No: 4619 Kabul tarihi: 12/7/1944

DENETİM MESLEĞİNDE MEVZUAT PARADOKSU - YETKİ PAYLAŞIMI. Prof. Dr. Ünal TEkİNaLP. İhsan Uğur DELIkaNLI Yücel akdemir Nazmi karyağdi

TEŞKİLATLANMA VE KOLLEKTİF MÜZAKERE HAKKI PRENSİPLERİNİN UYGULANMASINA MÜTEALLİK SÖZLEŞME

1116 numaralı mektep pansiyonları kanunu lâyihası ve Ma arif ve Bütçe Encümenleri mazbataları

Ulaştırma Komisyonu raporu

Seda DUNBAY Avukat. Türk Parlamento Tarihinde Yasama Sorumsuzluğu ve Dokunulmazlığı ( )


EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

ĠÇĠN BAKANLAR KURULUNA YETKĠ VERĠLMESĠ HAKKINDA KANUN

Cumhuriyet Halk Partisi

34 NOLU SÖZLEŞME ÜCRETLİ İŞ BULMA BÜROLARININ KAPATILMASI HAKKINDA SÖZLEŞME

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

Madde 1 - Köylerin içme ve kullanma suyu ihtiyacı, DSİ Umum Müdürlüğü tarafından temin ve tedarik olunur.

S. SAYISI : 109. Devre :XI İçtima: 3

256 Petrol Dairesi Reisliği 1959 yılı Bütçe Kanunu. (Resmî Gazete ile ilânı : 4. III Sayı: 10150)

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 8

6 Mayıs Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması. 26 Ağustos Büyük Taarruzun başlaması

1933 Üniversite Reformu. ve «Tematik Üniversite» İhtiyacı. Durmuş Demir. İYTE Fizik Bölümü

Dönem : 1 Toplası* : 6 CUMHURİYET SENATOSU S. Sayısı : (Not : Millet Meclisi S. Sayısı : 242)

Public Sector Budget in Turkey Türkiye de Kamu Kesimi Bütçesi

40 yılı aşkın bir süre, önce öğrenci, sonra değişik unvanlarla öğretim elemanı ve

871 Müze ve rasathane teşkilât kanunu. ( Resmî Gazete ile neşir ve ilâm : 3/V U/ S ay i : 2742 )

İLK İTİRAZ, CEVAP, TEMYİZ VE KARAR DÜZELTME SÜRELERİ

İçindekiler GENEL PRENSİPLER. Birinci B ö l ü m : HUKUK NİZAMI :

Büyükşehir Belediyesinin Organları

İLK İTİRAZ, CEVAP, TEMYİZ VE KARAR DÜZELTME SÜRELERİ

KURTULUŞ SAVAŞINDA BİR VATANDAŞIMIZIN UÇAK BAĞIŞI

10.HAFTA Ulusal sağlık politikaları

AKÇANSA ÇİMENTO SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ESAS SÖZLEŞME TADİL METİNLERİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÎLE FEDERAL ALMANYA CUMHURİYETİ ARASINDA 16 ŞU BAT 1952 TARİHÎNDE ANKARA'DA AKDEDİLMİŞ OLAN TİCARET ANLAŞMASINA EK PROTOKOL


Diyanet İşleri Başkanlığı nın Hukuki Yapı Olarak İrdelenmesi

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük SANAT VE SPOR - ÇAĞDAŞ TÜRK KADINI - SOYADI KANUNU

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük MİLLİ EKONOMİ VE BAŞKENT ANKARA

MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK HAKKINDA KANUN (1)

İ4Ğ Karadeniz Boğazı Tahlisiye İdaresinin 1928 senesi İnıiee kaıiünüüa ıniizeyyel kanun

BURSA SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1.NCİ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ KURULUŞ-GÖREV VE YETKİ YÖNETMELİĞİ

ESBABI MUCİBE. MADDE malî yılı Bütçe Kanununun Büyük Millet Meclisi kısmına lira fevkalâde tahsisat konulmuştur.

Türkiye: 1936 yılında maden istihsalâtımız umumiyet üzere artmıştır. Bu yılın istihsal adetlerini bir öncesi ile karşılaştıralım:

TÜRKİYE HÜKÜMETİ İLE MİLLETLER ARASI ÇALIŞMA TEŞKİLATI

Büyük Millet Meclisi Reisliğine

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

SıraNo 293 HAVA YOLLARI DEVLET İŞLETME İDARESİ BÜTÇESİ

Public Sector Budget in Turkey Türkiye de Kamu Kesimi Bütçesi

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Devre : X. îçtima: 3 S. SAYISI :

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

626 Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan Kültür Anlaşmasının tasdiki hakkında Kanun

RĠYASETĠCUMHUR SENFONĠ ORKESTRASI KURULUġU HAKKINDA KANUN (1)

TÜRK VATANDAŞLARI HAKKINDA YABANCI ÜLKE MAHKEMELERİNDEN VE YABANCILAR HAKKINDA TÜRK MAHKEMELERİNDEN VERİLEN CEZA MAHKUMİYETLERiNİN İNFAZINA DAİR KANUN

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

Lozan Barış Antlaşması

Halk arasında haciz işlemleriyle ilgili merak edilen başlıca konulardan biridir.

842 İstanbul Yüksek mühendis okulu ile Teknik okulunun Maarif vekilliğine devri hakkında kanun

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA MERKEZİ. Yayımlandığı Resmi Gazete :Tarih: 29/02/1960 Sayı:10444

GLn ipisi için..." omülki A^mır. fark yaratmak istepenkre... Tarih. 300 Adet Tamamı Özgün Çözümlü Açık Uçlu Sorular.

İstanbul Teknik Üniversitesi Kuruluş kadroları Kanununa ek kanun tasarısı ve Millî Eğitim ve Plân komisyonları raporları (1/519)

3346 SAYILI KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ İLE FONLARIN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNCE DENETLENMESİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN

ASKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ KURULUŞ GÖREV VE YETKİ YÖNETMELİĞİ

MEDYA. Uluslararası Arapça Yarışmaları BASIN RAPORU

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu


Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

SAĞLIK KURUMLARI MEVZUATI

Türklerin İslamiyeti kabul etmeleriyle birlikte hukuk sisteminde değişiklikler yaşanmıştır. Töre devam etmekle birlikte Şeri Hukuk ta uygulanmaya

GENEL OLARAK DEVLET TEŞKİLATI SORULARI

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

III. MEVZUAT DĐZĐNĐ A. ALMAN MEVZUATI

İhtisas komisyonları

KAMU YÖNETİMİ. 5.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

Muhterem Hayrettin Karaman Hocam,evvela selam eder,saygılar sunarım yılı İmam-Hatib talebeliğimden beri sizleri duyduk ve istifade ettik.

T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük 8

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ-II (TAR202U)

U M U M Î F İ H R İ S T

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Dışişleri Komisyonu raporu

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

AKTAY TURİZM YATIRIMLARI VE İŞLETMELERİ A.Ş. ANASÖZLEŞME TADİL TASARISI

20 Derste Eski Türkçe

İnönü Soyadı ve Eğitim

KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ İLE FONLARIN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNCE DENETLENMESİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN (1)

DEĞİŞTİRİLMESİ ÖNERİLEN ESAS SÖZLEŞME MADDELERİNİN ESKİ ve YENİ HALLERİ. Nama yazılı payların devri, mevzuat uyarınca gerçekleştirilir.

Transkript:

N. YÜKSEL Cumhuriyet in İlk Bütçesi: Coşku, Gurur ve Kaygı Nahit YÜKSEL * Özet Bütçe yasalarının parlamentoda görüşülmesi esnasında, geleneksel olarak, kamu hizmetlerinden hangilerine ne miktarda ödenek verileceği tartışılır. 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetin ilan edilmesinden kısa bir süre sonra ilk Cumhuriyet bütçesi (1924/1340) parlamentoda görüşülmeye başlanmıştır. Cumhuriyet ilanının coşkusu sürmektedir ama henüz Hilâfet kaldırılmamıştır. Siyasal rejim sorunu bakımından çok önemli bazı konular (hilâfet, öğretim, mahkemeler ve vakıflar) bu bütçe görüşmeleri esnasında uzun uzadıya tartışılmıştır. Cumhuriyeti ilan etmenin gururunu herkes taşımaktadır, coşku sürmektedir. Yeni devletin siyasal, ekonomik, kültürel ve diplomatik alanlarda başarılı olup olmayacağı konusu kimi milletvekillerini az da olsa kaygılandırmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yasa, Bütçe, Tarih, Cumhuriyet First Budget of the Republic: Enthusiasm, Pride and Anxiety Abstract During the discussions of budget laws in parliaments, traditionally, it is argued that how much will be allocated to which public services. On October 29th, 1923, immediately after proclamation of the Republic, the first budget of the Republic (1924/1340) was discussed in the parliament. The Enthusiasm of proclamation of the Republic was still alive but the Caliphate had not been abolished yet. Certain points which were vital (caliphate, education, courts and charity foundations called wakf ) to the political regime issue were debated at great length. Everyone had the pride of proclamation of the Republic, enthusiasm was lasting. The issue whether the new state would be successful in the fields of politics, economics, culture and diplomacy caused some members of the Parliament concern even a little. Key Words: Law, Budget, History, Republic * Dr., Maliye Bakanlığı, Devlet Bütçe Uzmanı, nahit@bumko.gov.tr Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010 299

Cumhuriyet in İlk Bütçesi: Coşku, Gurur ve Kaygı JEL Classification Code: H61 Giriş Kamu maliyesi yazınında (literatür) çoğunlukla belirli bir dönem, gelir tahminleri ve gider tahminleri gibi unsurlar öne çıkarılmak suretiyle tanımlanan bütçe (devlet bütçesi/ merkezi yönetim bütçesi), 1 aynı zamanda, bu bütçenin ilişkin olduğu toplumun (ülkenin) karşı karşıya bulunduğu siyasal, toplumsal, ekonomik, kültürel, askeri vs. sorunları belirli aralıklarla (yıllar itibarıyla) gözlemlemenin en elverişli yollarından biri, hatta belki de birincisidir. Gerçekten de, bütçe yasalarının her yıl parlamentoda görüşülmesi (müzakere edilmesi) esnasında, milletvekilleri, en çok el yakan sorunları dile getirmektedir. Söz konusu olan bütçe yasası, hele bir de, tıpkı 1920 lerin Türkiye sinde olduğu gibi, Ulusal Kurtuluş Savaşını müteakip siyasal rejim sorununun çözülmesinin hemen ertesinde çıkarılan ilk bütçe yasası ise, bu yasa konusunda parlamentoda yapılan müzakerelerin, her yıl çıkarılan bütçe yasaları hakkında cereyan eden müzakerelerin çok daha ötesine geçeceğini tahmin etmek güç değildir. Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı, bilindiği gibi, 1922 yılında zaferle sonuçlandırılmış ve bu askeri zafer, 1923 yılında Lozan Barış Anlaşmasının imzalanması ile siyasal zaferle taçlandırılmış, aynı yılın son çeyreğinde ise, Cumhuriyet ilan edilmişti. Cumhuriyetin ilan edilmesi, siyasal rejim sorunu nun önemli ölçüde halledildiği anlamına geliyordu. Cumhuriyetin ilk bütçesi (1340/1924 yılı bütçesi) TBMM de görüşülürken, Cumhuriyetin ilanının üzerinden yalnızca üç dört ay gibi kısa bir süre geçmişti. Üstelik, bütçe görüşmeleri başladığında, Hilâfet henüz mevcut idi. Bütçe müzakerelerinde üzerinde önemle durulan konulardan biri Hilâfetin varlığı ve bu kurum için bütçeden gider yapılmasının doğru olup olmadığıydı. Bütçe görüşmelerinin sonuna doğru, bütçe henüz yasalaşmadan önce, 3 Mart 1924 tarihinde Hilâfet kaldırıldı. Görüldüğü üzere, 1924 yılı bütçesi, Cumhuriyetin ilan edilmesi ve Hilâfetin kaldırılması gibi siyasal rejim bakımından çok önemli iki gelişmenin bütün sıcaklığı ile yaşandığı bir dönemde/ortamda yasalaştırıldı. Herhangi bir yasa tasarısına (bütçe veya başka bir yasa tasarısı) dair parlamentoda yapılan müzakereler, o tasarının getiriliş amacını anlamada kilit öneme sahiptir. Tahsin Bekir Balta nın da belirttiği gibi, bir kanun metninin layıkıyla anlaşılması için Meclis görüşmelerini incelemeye ihtiyaç vardır. Gerçi bir kanun hakkındaki encümen mazbatasıyle Mecliste söylenen sözler kamutayın tasvibine iktiran etmedikleri için bağlayıcı bir mahiyet taşımazlar. Fakat ilgili metnin hangi şartlar ve nasıl bir anlayış içerisinde, Meclisce kabul olunduğunu gösterir. Bu itibarla kanun hükümlerini layıkiyle anlamaya yardım ederler (Gözübüyük ve Sezgin: 1957, XI). Bu makalede, Cumhuriyetin ilk bütçesinin tümü üzerinde Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yapılan müzakereler mercek altına alınacak ve kamu hizmetlerinden hangilerine ve ne miktarda ödenek verildiği gibi bütçe yasası görüşmeleri esnasında yapılması olağan ve teknik nitelikteki tartışmalar bir yana bırakılarak, siyasal rejimi ilgilendirenler başta olmak üzere, önemli konu başlıkları 1 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasasının 3/1-f maddesinde bütçe şöyle tanımlanmaktadır: Belirli bir dönemdeki gelir ve gider tahminleri ile bunların uygulanmasına ilişkin hususları gösteren ve usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan belge. 300 Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010

N. YÜKSEL (Cumhuriyet coşkusu, hukuk hakimiyeti, öğretim birliği, kamu yönetimi, Hilâfet vs) altında nelerin tartışıldığı, bütçe görüşme metinlerine sadık kalınarak, ortaya konulacaktır. 1. Birinci Devre de (1920-1923) 2 ve Ertesinde Türk Bütçe Hukuku 23 Nisan 1920 de Ankara da Büyük Millet Meclisinin açılması ile Birinci Devre (Birinci Meclis) başlamıştır. 16 Nisan 1923 tarihli 26 ncı birleşimin (içtima) ikinci celsesinde (oturum) çoğunluk sağlanamaması yüzünden, toplantı 21 Mayıs 1923 tarihine ertelenmiş ve bu tarihte de çoğunluğun sağlanamaması üzerine, Birinci Devre sona ermiştir. İkinci Devre ise 11 Ağustos 1923 tarihinde başlamıştır (Alpkaya, 1998: 21-30). Ankara da Büyük Millet Meclisinin açılışından hemen sonra, Anadolu daki devlet gelirlerine el konulmaya başlandı. Öncelikle, Düyunu Umumiye ve Tütün Rejisi idarelerinin tahsil etmekte olduğu devlet gelirlerinin hazineye aktarılması sağlandı. Maliye Bakanlığınca bir yandan gelirler tahsil ediliyor, bir yandan da harcamalar yapılıyordu. Fakat, bu işlemler bir bütçe düzeni olmaksızın yürütülüyordu. Gerçekten de, 1920 ve 1921 mali yıllarına ait bütçeler bu yılların sonunda kabul edilmiştir. Başka bir anlatımla, sözü edilen bütçeler, yıl içinde hizmetin yürütülmesi için çıkarılan avans yasaları ile verilen ödeneklerin bir nevi mahsubu niteliğini taşımaktaydı. 1921 yılı Bütçe Yasasının 1 inci maddesi, Muvazenei Umumiyei Devlete dahil varidat ve masarifat yekûnunun 1337 senei Maliyesi için senei mezkûreye müteallik hesabı kat i layihasının hitamı tetkikinde tespitini öngörmekteydi. Kurtuluş Savaşının en yoğun biçimde cereyan ettiği 1921 yılında, mali yıl başlangıcı olan Mart ayından itibaren, yukarıda da vurgulandığı gibi, avans yasası adı altında, belirli aylara dair ihtiyaçları gidermek üzere ödenek verilmesi yoluna gidilmiş, yıl içinde bu şekilde muhtelif avans yasaları çıkarılmıştı. 1921 yılı bütçesi, mali yılın bitimine yalnızca iki gün kala yasalaştırılmıştı. 1921 yılına ait bütçenin diğer bir önemli özelliği de, ödenekler ile gelir tahminlerinin bütçede belirtilmemiş olmasıydı. 3 1922 ve 1923 yıllarında ise, günün koşulları yüzünden, başlıbaşına bir bütçe yasasının hazırlanıp yürürlüğe konulması mümkün olmamış, 1920 yılı bütçesi harcama kalemleri esas alınmak suretiyle çıkarılan avans yasalarına dayanılarak harcamalar yapılmıştı. TBMM nin açıldığı 1920 yılından itibaren ilk olağan bütçe, 1924 mali yılı için hazırlanabilecek ve bu bütçe, aynı zamanda Cumhuriyetin de ilk bütçesi olacaktı. 4 2 Hicri takvimdeki 1336, 1337, 1338, 1339 ve 1340 yıllarına miladi takvimde karşılık gelen yıllar, sırasıyla, 1920, 1921, 1922, 1923 ve 1924 dür. 3 Bu olağanüstü devrenin (1920-1923) bütçelerinin özellikleri, Tekalifi Milliye Emirleri, bu yıllarda sıklıkla kullanılan avans yasalarının içerikleri ve devrenin bütçe hukukunun ayrıntılı serüveni konusunda bkz. Ünal, Traş ve Kükrer, 1979:1-22. 4 23 Nisan 1920 tarihinden Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923 tarihine kadar geçen üç buçuk yıl içinde, ilki Mustafa Kemal Paşa, ikinci ve üçüncüleri Fevzi Paşa (Çakmak), dördüncüsü Hüseyin Rauf Bey (Orbay) ve beşincisi Ali Fethi Bey (Okyar) tarafından olmak üzere, toplam beş İcra Vekilleri Heyeti tesis edilmiştir. Ali Fethi Bey in başkanlığını yaptığı ve 14 Ağustos 1923 te kurulan İcra Vekilleri Heyeti, TBMM nin İkinci Devresinin ilk İcra Vekilleri Heyeti idi. Cumhuriyetin ilanı sonrasında, İkinci Devre de, İsmet Paşa (İnönü) başkanlığında 1 Kasım 1923 te Birinci Hükümet, 6 Mart 1924 tarihinde yine İsmet Paşa (İnönü) başkanlığında İkinci Hükümet, 22 Kasım 1924 tarihinde Ali Fethi Bey (Okyar) başkanlığında Üçüncü Hükümet ve 4 Mart 1925 tarihinde İsmet Paşa (İnönü) başkanlığında Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010 301

Cumhuriyet in İlk Bütçesi: Coşku, Gurur ve Kaygı Hangi hacimde bir bütçe ile kamu hizmetlerinin yürütülebileceğine karar verilmesi, 1924 yılına ilişkin bütçenin hazırlıkları esnasında beliren zorluklardan biriydi. Zira, ülke sınırları henüz yeni kesinleşmişti. 1924 yılı bütçesi için gelir tahmini ve gider öngörüsü yapılması bakımından önceki yılların avans yasaları da fikir vermekten uzaktı. Toplam yirmi beş maddeden ibaret olan 1920 yılı bütçesi Osmanlı Devleti bütçe düzenine sadık kalınarak hazırlanmıştı. Saltanata bağlı kalındığını belirtmek için, genel bütçe içinde Zatı Hazreti Padişahı ve Hanedanı Saltanat adlı daireye de yer verilmişti. Padişah İstanbul da bulunduğundan ve milli mücadeleye karşı olduğundan, bu ödeneklerin harcanması söz konusu değildi. Aynı şekilde, bütçe düzenini korumak için, Ankara da Danıştay bulunmamasına rağmen, Danıştay için bütçe faslı açılmış, fakat ödenek konulmamıştı. 5 1924 yılı bütçe görüşmeleri esnasında en çok tartışılan konuların başında, bütçe yasalarının doğaları gereği, hangi kamu idaresine (rüsumat, tapu, posta ve telgraf, emniyeti umumiye, umum jandarma, hariciye, matbuat ve istihbarat, sıhhat ve muaveneti içtimaiye, darüleytam, adliye, maarif, nafıa, şimendiferler, iktisat, müdafaai milliye, mübadele, imar ve iskân gibi) ne miktarda ödenek ayrıldığı ve bu ödeneklerin yeterli olup olmadığı hususları gelmekteydi. Maliye Vekili Mustafa Abdülhalik Bey ile Muvazenei Maliye Encümeni Mazbata Muharriri Ali Cenani Bey, çok sayıda mebusun 6 eleştirilerini yanıtlamışlar ve gerekli açıklamaları yapmışlardır. 2. Kritik Önem Taşıyan Bazı Konulara Dair Müzakereler 7 2.1. Cumhuriyet Coşkusu, Gururu ve İlk Bütçeyi Yapmanın Heyecanı Maliye Vekili (Bakanı) Mustafa Abdülhalik Bey ve diğer kimi konuşmacılar, 1924 yılı bütçesinin Cumhuriyetin ilk bütçesi olacağının bilinci ve heyecanı içinde olduklarını veciz bir biçimde kürsüden ifade etmişlerdir. Bakan, bu bütçenin, beş seneden beri devam eden Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin muvaffakiyetle tetevvüceden [başarıyla taçlanan] ilk barış bütçesi olduğuna dikkat çekmektedir. 8 Şefik Bey, Cumhuriyetimizin birinci bütçesini incelemekle meşgul olmasından dolayı Meclisi kutlamakta ve şimdiye kadar bu millete nasip olmayan istiklal bütçesi hakkında fikir beyan etmek üzere kürsüye çıktığı için de kendisini çok bahtiyar hissetmektedir. Asırlardan beri keyfî idareler altında ezilen, daima kanını akıtan, malını feda Dördüncü Hükümet kurulmuştur. 5 1920 yılı Bütçe Yasası nın içeriği ve hangi daire lere yer verildiği konusunda bkz. Ünal, Traş ve Kükrer, a.g.e. 6 Görüş belirten milletvekilleri (mebuslar): Kangırı (Çankırı) Mebusu ve Maliye Vekili Mustafa Abdülhalik Bey, Bayezid Mebusu Şefik Bey, Muş Mebusu Osman Kadri Bey, Dersim Mebusu Feridun Fikri Bey, Adana Mebusu Zamir Bey, Bozok Mebusu Süleyman Sırrı Bey, Şarki Karaağaç Mebusu Mehmed Emin Bey, Karesi Mebusu Ahmet Süreyya Bey, Zonguldak Mebusu Yusuf Akçura Bey, Saruhan Mebusu Vasıf Bey, Denizli Mebusu Mazhar Müfit Bey, Ergani Mebusu Kazım Vehbi Bey, Zonguldak Mebusu Tunalı Hilmi Bey, İstanbul Mebusu İsmail Canbolat Bey, Anteb Mebusu ve Muvazenei Maliye Encümeni Mazbata Muharriri Ali Cenani Bey, Zonguldak Mebusu Halil Bey, İzmir Mebusu Saracoğlu Şükrü Bey, Eskişehir Mebusu Emin Bey, Gümüşhane Mebusu Zeki Bey, İzmit Mebusu Mustafa Bey. 7 Zabıt Ceridelerinden aynen alıntılanan metinlerde geçen çok sayıdaki Osmanlıca sözcükten günümüzde nisbeten az bilinenlerin karşılıkları, sözcüğün hemen arkasında, köşeli ayraç içinde belirtilmiştir. 8 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzyedinci İçtima, Celse 1, (20/2/1340). 302 Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010

N. YÜKSEL eden, adaletten nasibedar olmıyan, bir gün olsun huzur ve rahat görmiyen bu millet, Şefik Bey e göre, kükremiş arslanlar gibi düşmanı memleketten, yakasını esaretten, idaresini istibdattan kurtarmıştır şu gözlemlerde bulunmaktadır: bünyei vatan mecruhtur [yaralanmıştır], muhtacı tedavidir, uzun lâflardan, ihtiras ve ihtilâflardan sui idare ve kırtasi işlerden bıkmış, usanmış, istikrah etmiştir [tiksinmiştir]. 9 Osman Kadri Bey, bugünkü ulusal varlığın yaratıcılarını kemali hürmetle selamlamaktadır. 10 Feridun Fikri Bey ise, hakimiyeti milliyenin ve cumhuriyetin gayet güzel bir mefkure olduğuna işaret etmektedir. 11 Zamir Bey, Ulusal Kurtuluş Savaşında milletin göstediği harikulade fedakarlığa vurgu yapmakta, 12 Süleyman Sırrı Bey, savaş yıllarında bütçe tanzim ine vakit bulunamadığına ve bu yüzden avans yasaları ile yetinildiğine işaret etmektedir. 13 Kendisini hür bir devrin insanı sayan Mehmed Emin Bey, işlevleri bakımından Türk ve Fransız Devrimlerini kıyaslamakta, Hilâfetin varlığını sorgulamaktadır. İnkılâp, asrın rüzgârının zekâlarda uyandırdığı fırtınadır, vicdanlarda uyandırdığı fırtınadır, ruhlarda uyandırdığı fırtınadır. Bu fırtına Fransa da 1789 da hırsın, gururun putlarını yıkmak istedi. Cehaletin, taassubun putlarını yıkmak istedi. Tahakkümün tagallübün [zorbalığın] putlarını yıkmak istedi ve yıktı. Lâkin ne yazık ki, Türkiye yaptığı inkılâpla henüz bunları yapamadı... Eski saltanatın Hükümetini yıktı. Fakat onlar yanında yine bugün büyük bir saray var. Bu sarayın içinde yine koca ve muhteşem bir saltanat var. Yine burada birisi her hafta bindiği sırmalı beyaz atının mütekebbir [kibirli] ayaklariyle önünde eğilen alınların üzerinde yürüyor. 14 Şefik Bey, öncelikle hukuku (yasaları) bütün kuvvetiyle egemen kılmanın gereğine vurgu yapmaktadır. Ona göre, en önce yapılması gereken işlerden biri, Kanunlarımızı şeraiti muhitiyemize [çevre şartlarımıza], ihtiyacatımıza göre geceli gündüzlü çalışarak biran evvel tertip ve tanzim ve tadil etmektir 15 Ahmed Süreyya Bey de, ülkemizde değişik sosyal statüde olanları için (beyefendi, ağa, paşalar için farklı, diğer sıradan insanlar için de farklı) ayrı hüküm ve yasaların yapılmaması ve bu hüküm ve yasaların farklı biçimlerde uygulanmaması gereğine işaret etmektedir. 16 2.2. Hilâfet Yusuf Akçura Bey, bütçede Hanedanı Hilâfete ödenek (tahsisat) verilmesinin tamamen esasatımıza, fırkamızın esasına, Cumhuriyetimizin temeline mugayyir şeyler olduğunu ileri sürmektedir. 17 Yusuf Akçura Bey in bu eleştirilerine yanıt verdiği konuşmasında, Ali Cenani Bey, şunları belirtmiştir: Yusuf Bey, Hanedanı Hilâfet Bütçesine itiraz buyurdular. Efendiler bu bütçe encümeninize geldiği zaman buraya konmuş olan bâzı unvan, tâbirata biz atfı ehemmiyet etmedik ve onda bir kıymet bulmadık. Biz o bütçenin mahiyetini 9 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzdokuzuncu İçtima, Celse 1, (23/2/1340). 10 TBMM. Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzdokuzuncu İçtima, Celse 1, (23/2/1340). 11 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzdokuzuncu İçtima, Celse 1, (23/2/1340). 12 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzdokuzuncu İçtima, Celse 1, (23/2/1340). 13 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzyedinci İçtima, Celse 1, (20/2/1340). 14 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 2, (27/2/1340). 15 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzdokuzuncu İçtima, Celse 1, (23/2/1340). 16 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 1, (25/2/1340). 17 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 2, (25/2/1340). Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010 303

Cumhuriyet in İlk Bütçesi: Coşku, Gurur ve Kaygı müzakere ettik. Arkadaşlarımızdan birçoğu cezrî olarak muvazenei umumiyeden o bütçenin tamamen tayını [çıkarılmasını] teklif etti. Uzun müzakerat oldu. Hükümet teklif etmiş, Heyeti Celilenize getirelim, kabul ve ademikabul Heyeti Celileniz tarafından takdir buyurulsun dedik. Şayet Heyeti Celileniz Yusuf Beyefendinin fikrini kabul buyurursanız ben ve arkadaşlarım buna muteriz [itirazcı] olacak değiliz. 18 Vasıf Bey, Cumhuriyeti ilan ettiğimiz zaman, Cumhuriyetin ruhunu ve varlığını tehlikeye atabilecek bir kurumu, yani Hilâfeti ortadan kaldırmaya gerek görmemekle hata yaptığımızı ileri sürmektedir. Onun belirttiğine göre, Asırlardan beri bu milletin başına bir belâ olarak yaşıyan, sefahat içinde yaşıyan, zevk içinde yaşıyan bu müessese Cumhuriyetin ilanı sonrasında yine harekete geçerek eski saltanatı elde etme arzusuna kapılmıştır. Halife camiye selâmlığa giderken halen rikâb yapmaktadır. Sağında süvari solunda müzik, arkasında askerî bölükleri bir debdebe ve tantana ile Selâmlık Resmine gitmektedir. Saltanatı yıktık, fakat saltanatın millet karşısında timsali olan Saray, bütün haşmet ve debdebesi ile yaşıyor. Ne yazık ki; ta haşmetin ve debdebenin membaı olan parayı bu zavallı, bağrı yanık millet veriyor. 19 Yusuf Akçura ya göre, yarın bizi yıkmak için en matemli zamanımızda düşmanlarla beraber olabilecek bir kurumu, yani Hilâfeti kendimiz hayat vererek yaşatıyoruz. Arkadaşlar, aziz dini kurtaracak olan ve daima Türk ü yükseltecek olan doğrudan doğruya Meclisi Âlinizdir. Vatanla birlikte din taarruza uğrayacağı zaman ancak Meclisi Âli ve ta Meclisi Âlinin meydana getireceği hükümettir ki, bu seli durdurabilecektir. O halde arkadaşlar, hakikatı feda etmiyelim; şekil üzerimde ısrar etmiyelim. İddia ediyorum ve münakaşaya hazırım, İslâm dininde mevcudolmıyan bir esası yalnız tarihî bir ananeyi takibederek devam eden bir şekli kabul ederek, kendimizi aldatarak hakikati feda etmiyelim, varlığımızı tehlikeye düşürmiyelim ve bu zavallı Türk Milletini tekrar kanlı ihtilâller ve iğtişaş [karışıklık/ kaos] karşısında bırakmıyalım. O halde arkadaşlar, Türk Cumhuriyetinin ve bu Meclisi Âlinin tasdik edeceği bütçede, hilâfetin yeri yoktur. Hilâfet için bir tek tahsisat bu Türk Milletinden alınarak verilemez. O hilâfet ki, bugün saltanatı ile, sarayı ile yaşıyor. Yarın tekrar milleti tahkimetmek için, tekrar esir yapmak için bütün kuvvetiyle harekete gelecek ve birçok Türk kanlarının dökülmesine sebebolacaktır. Arkadaşlar sizi, bu inkılâbı yapan Büyük Millet Meclisinin fedakâr mebusları sıfatiyle hakikata davet ediyorum. Milletin karşısında sarih bir yol çizelim ve diyelim ki: Bundan sonra Türk Milletinin Türk Cumhuriyetinin bütçesinde hilâfet için verilecek hiçbir tahsisat yoktur. Cumhuriyeti senelerden beri tesis ve ilân eden milletler, mefkurelerinin aşkı için, mefkurelerinin her hangi bir tehlike ihtimalinden kurtulması için eski yıktıkları hanedanın azasını kendi hududu millileri dâhilinde ikamet etmekten meneden kanunlar vazettiler Hükümet siyasetine, devlet siyasetine ordu ve din karıştığı zaman Hükümet siyasetine yalnız vicdan kuvvetiyle hakim olan din ve memleket harisi selâmeti olan süngü ve silâh karıştığı zaman, o Hükümetin âtisi daima müşevveş [belirsiz] kalır. 18 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 1, (27/2/1340). 19 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 2, (27/2/1340). Kozan Mebusu Ali Saib Bey: Onu da yıkacağız, TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 2, (27/2/1340). 304 Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010

N. YÜKSEL Tarih, bizim karşımızda binlerce misal getirmektedir Türk Cumhuriyetinin bütçesinde ve Türk Cumhuriyetinin mesnedi olan Büyük Millet Meclisinin meydana getireceği Heyeti Vekile arasında Erkânı Haribiyei Umumiye Reisiyle Şer iye Vekilinin yeri yoktur. Erkânı Harbiyei Umumiye Reisi, memleketin selâmetini kurtarmak için bizim en aziz ve en büyük kuvvetimiz olan orduyu müttehit [birlik olmuş] ve yalnız vatan endişe ve mefkûresiyle mütehassis [duygulanmış] olarak yetiştirmek mecburiyetindedir. Ordunun reisini siyasetin muhteris [ihtiraslı] cereyanları içerisine sokarsak ordu yarın vatanı kurtaracak olan bir kuvvet değil, şu veya bu şahsi fikirleri temin ve teyidedecek bir vasıta olur... Aynı zamanda arkadaşlar, icabında bizi Allahın emriyle doğru yola sevk edecek olan, dinimizin reisini de hiçbir zaman siyasi hayat içerisine koyamayız. Din, kudsi kuvvetiyle dünya işlerine karışamaz. Dünya işleri, müstakil ayrı ve bugünkü ihtiyaç ve zaruretin icabettirdiği şekilde yürür ve devam eder. 20 Mazhar Müfit Bey de Hanedan ve Hilâfet hakkında, özellikle de, bunlar için bütçede ödenek tefrikinin gerekip gerekmediği konusunda değerlendirmelerde bulunmuştur. Bence Hanedanın bütçede yeri yoktur. Çünkü bütçede yeri olan ancak hak sahibidir, hak sahibi ise ancak vatandaştır. Hanedan ise vatandaş değildir ki, hak sahibi değildir ki bütçede yeri olsun! Bütçede ancak hak sahibi olanın yeri vardır. Mücadelei Milliyede yüz binlerce Müslüman ve Türk kanını akıtırken o hanedana mensubolan sultanlar, prensler, bilmem neler bizimle çarpışan bir düşmanın gemisinde dans ettikten sonra ona bu millet on para veremez efendiler!... Beyefendiler, bu millet verirdi. Fakat memleketi için, dini için, mukaddesatı için canını feda ederken, kanını îsar ederken [dökerken] memleketi yakıp yıkan bir düşmanla, harabezara [viraneliğe] çeviren bir düşmanla müttehiden hareket eden Vahdettin gibi bir hainin ailesine elbette bir para bile veremez efendiler. yalnız bütçede yeri yoktur demek kâfi değildir. Mademki, vatandaşlıkta yeri yoktur, haini vatandır, çünkü Yunanla beraber bizim karşımıza gelenlere haini vatan diyoruz. Bunlar da bize darbe vurmak üzere gelmişlerdir. Haini vatandır, bunların yalnız bütçede yeri yok değil; mademki vatandaş değildir. Halis Türk ve Müslüman vatandaşlara mahsus olan bu mübarek Türkiye Cumhuriyeti memleketinde yeri yoktur efendiler. 21 Hilâfetin gerekli bir kurum olup olmadığını, Mazhar Müfit Bey gibi, Mehmed Emin Bey de irdelemektedir. Allah, Muhammet varken bunların vekillerine lüzum yok. Müslümanlık; Hıristiyanlık gibi Allah ın vekili olmak suretiyle Müslümanlara Papalığı emretmemiştir. Benim dinim, akıl ve hikmetin dinidir. Akıl ve hikmet dininin esası ve gayesi böyle şey kabul etmez. Onun içindir ki, ben dinimin harisi [koruyucusu/ muhafızı] ve nigâhbanı [bekçisi] olacak bir fert bilmiyorum... 22 2.3. Eğitimin Önemi ve Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) Ergani Mebusu Kazım Vehbi Bey, tahsil-i iptadai nin (ilköğretim) önemine ve öğretim birliğinin sağlanmasının gereğine işaret etmektedir. Cumhuriyet idaresinin âtisini temin etmek için, halkımıza vazaifi medeniye ve 20 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 2, (27/2/1340). 21 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 2, (27/2/1340). 22 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 2, (27/2/1340). Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010 305

Cumhuriyet in İlk Bütçesi: Coşku, Gurur ve Kaygı insaniyeyi talim etmek için tahsili iptidaiyi tamim etmek lâzımdır. Bizi tahsili iptidai kurtaracaktır. Bu memleketin ekseriyeti kesif [yoğun] bir cehil içinde iken, bu memleketin ekseriyeti en basit ve en iptidai vazaifi diniye ve milliyesini bilmezken, bu memleketin efradı [fertleri] intihap [seçim] sandığı başında ne için ve kim için rey verdiğini anlamazken efendiler, bu memleketin darülfünunda okunan elsinei samiye [sami dilleri] dersinin hiçbir faydası yoktur. Hatimei maruzatım olarak şurasını da arz edeyim ki Maarif Vekâleti mutlaka tedrisatı tevhit ve taşra maarifini ıslah etmeli ve muntazam sây [çalışma] programiyle bu gayeye doğru ilerlemelidir. 23 Tedrisatın tevhidi konusu, Encümenin sözcüsü Ali Cenani Bey tarafından da çok önemsenmektedir: Kâzım Beyefendinin tevhidi tedrisat ve tevhidi terbiye hakkındaki fikirlerine gerek bendeniz, gerek Encümeniniz tamamiyle iştirak ediyoruz. Encümeniniz bu meseleye yalnız iştirak değil, bu hususta bir adım da atmıştır Maarifi iptidaiye, her hangi bir müessese veyahut Vekâlete terk olunamaz. Bâzı vekâletlerin ihtisas için yetiştirecekleri memurlara mahsus mektepleri vardır. Bunlar maarife ait mekteplerde tedrisatı iptidaiyesini bir sakaf [çatı] altında, bir usul dairesinde gördükten sonra o ihtisas mekteplerinde yetiştirilir 24 Tunalı Hilmi Bey anadilin önemine vurgu yaparken, Arkadaşlar, o millette ki anadili kullanılmaz, hattâ hiç olmazsa Arapça veyahut Acemcenin kendisi kullanılmazken o milletin terakkisi [ilerlemesi] nasıl kabil olur? O milletin maarifinin ilerlemesi beklenemez. demiştir. 25 Saraçoğlu Şükrü Bey in üzerinde durduğu ve başka ülke örnekleri ile kıyasladığı konu, alfabedir. Milletvekili, Arap alfabesinin Türk dili için elverişsizliğine işaret etmektedir.... Bizim memleketimizde dinimiz, okumayı emrediyor. Hocamız, hacımız, zabitimiz, adat ve ahlâkımız, kanunlarımız her şeyimiz Okuyunuz diyor ve yüzlerce, belki binlerce senedenberi her köyümüzde -bir mektebimiz yoksa bile- bir hocamız vardır. O, köyümüzün çocuklarını okutmak için didindi, uğraştı. Hacımızın, hocamızın, amirimizin, memurumuzun hulâsa tekmil maneviyyet ve maddiyyetimizin bizi okumağa sevkettiği bir diyarda ve büyük fedakârlıklar yapılan bu memlekette, bu memleket halkı hâlâ okuyup, yazmak öğrenmedi ise bunu yalnız usulde aramak, yalnız maarifçilerin tarzı tedrisi [öğretim tarzı] ve idareyi bilmediğini iddia etmek doğru olmaz Efendiler; bunun yegâne kabahati harflerdir. Arap hurufatı [harfleri], Türk lisanı yazmaya müsait değildir. Hacımızın, hocamızın, âmirimizin, memurumuzun gayretine, yıllardan asırlardan beri yapılan bunca fedakârlıklarına rağmen halkımızın ancak yüzde ikisi veya üçü okumuştur 26 Vasıf Bey, öğretim birliğinin önemini, Osmanlı Devleti tarihine de atıfla, ısrarla vurgulamakta, medreseden ve maarif mektebinden yetişenler arasında beliren ikiliğin olumsuz sonuçlarına dikkat çekmektedir. Efendiler medreselerimiz bir zamanlar bu memleketin en yüksek adamlarını yetiştirmişlerdir. Bunu bir hakikat olarak itiraf ediyorum ve zaten de tarihî olan bir 23 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzdokuzuncu İçtima, Celse 1, (23/2/1340). 24 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 1, (27/2/1340). 25 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 1, (25/2/1340). 26 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 1, (25/2/1340). 306 Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010

N. YÜKSEL hakikattir. Fakat son asırların tefeâmülâtı karşısında medreselerimizin mâna ve ehemmiyeti gittikçe kaybolmaya başladı ve nihayet o teceddüdü [yeniliği] yapanlar bu hakikatı takdir ederek asrî esaslar dâhilinde Maarif mekteplerini vaz ettiler. Fakat ne oldu bilir misiniz? Medreseden yetişen arkadaşlarımız maarif mekteplerinden yetişen arkadaşlarımıza, maarif mektebinden yetişen arkadaşlarımız da medrese arkadaşlarımıza daima yabancı nazariyle bakmaya başladılar. Bununla beraber medreselerden yetişmekte olan gençleri de mekteplerimizden yetişen gençler istihfaf [küçümseme] ile telâkki ettiler. Halbuki ne onun ve ne de diğerinin hakkı yoktu. Her ikisi de bu memleketin halis evlâtlarıdır. Her ikisi de bu memleketi seven evlâtları ve bu memlekete ihaneti hiçbir zaman düşünmiyen evlâtlarıdır. Fakat tekâmülde, tedriste ıslahatın, Tanzimatı Hayriyenin vücuda getirdiği ikiliklerdir ki, bu faciayı meydana getirdi. Ve bu zavallı Türk Milleti senelerden beri kendisine saldıracak olan düşmanlara karşı mukabele edecek iken birbirine düşmanlık yapmakla vakit geçirdi. Bundan sonra arkadaşlar, Türk Cumhuriyeti, bu ikiliklere müsaade edemez ve etmemelidir. Memleketin terbiye siyaseti birdir... Bütün mekteplerin mercii Maarif Vekâletidir. Bütün müessesatı ilmiyenin mercii Maarif Vekâletidir. Bundan sonra mektep, medrese meselesi yoktur. Türk Milletinin nesillerini yetiştirecek bir tek ilim ve terbiye müessesesi vardır. Bunu ilân etmek ve bütçemizde tatbik etmek mecburiyetindeyiz 27 2.4. Şeriye Vekaleti Bütçe müzakereleri sırasında en sert tartışmaların geçtiği konulardan biri de Şeriye Vekaletidir. Örneğin, Saraçoğlu Şükrü Bey, önerisini sunmadan önce, bu vekaleti ne denli önemsediğini ifade etmektedir. Şeriye Vekâletine gelince: Bendeniz bilhassa bu Vekâletin umuru dâhiliyesi [iç işleri] hakkında söz söyliyecek değilim. Yalnız siyasetle, dini karıştırmıyoruz diye bar bar bağırıyoruz. Ve sonra dinimizin en büyük Reisini alıp getiriyoruz. Kıpkızıl bir siyaset sandalyası olan Vekâlet sandalyasına oturuyoruz. Onu Vekâletten ayırmak, onu siyaset oyuncağı olmaktan kurtarmak herhalde bu milletin mukadderatına hâkim olan bu Meclisin vazifesidir. Beyefendiler: Bu müessese çok muhteremdir. Çok mukaddestir ve pek büyük adamlar vasıtasiyle bu memleketin mukadderatında, dinî inkılâbatında birçok iyilikler yapabilecek bir müessesedir. Nasıl istersiniz ki böyle bir müessese, Maliye Vekâletinin falan hatasından dolayı yuvarlanan kabine ile beraber o da yuvarlansın, nasıl istersiniz ki Hariciye Vekâletinin yapmış olduğu her hangi bir hatadan naşi [ötürü] araya, araya bulup o mevkie isadettiğimiz [yükselttiğimiz] bir adam, o kabine ile beraber yuvarlansın? 28 Aynı celse esnasında, Erzurum Mebusu Ziyaeddin Efendi, Şeriye Vekaleti şayet mukaddes ise ona imtiyaz verilmesi ve dokunulmaması gerektiğini belirtmiş, Isparta Mebusu Hafız İbrahim Efendi ise, İslâmiyette rühbaniyet yoktur Şükrü Bey, Dini islâm payidardır O Vekâlet Hükümetle batar, Hükümetle kalkar, yalnız dinî mübinî islâm payidardır. İslâmiyet kıyamete kadar bakidir. Hükümetin dini, dîni islâmdır. Onu üç şahsın beş şahsın kanaati yıkamaz. demiştir. Yine, Isparta Mebusu Hüseyin Hüsnü Efendiye göre, İslamiyeti üç beş kişi yıkamaz, bilakis İslamiyete tecavüz edenler yıkılır. Saraçoğlu Şükrü Bey in, Milletimiz kendisini yalnız kendisi 27 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 2, (27/2/1340). 28 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 1, (25/2/1340). Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010 307

Cumhuriyet in İlk Bütçesi: Coşku, Gurur ve Kaygı vasıtasiyle idare etmek istiyor, istiyor ki, bütün kavanin [yasalar] ne Frengistan dan gelsin, ne de Arabistan dan gelsin, istiyor ki kendi ihtiyacatı, kendi ruhiyatı kendi evlâtları tarafından kanun şeklinde tanzim edilsin ve kendi tarafından tatbik edilsin: Adliyenin millî bir tane kanunu yoktur. Bütün kanunlarımız Freng ve Arap kanunlarının karma karışık edilmesinden mürekkep bir halitadır [karışımdır]. Diyorlar ki bilmem hangi millet bir kanunu medenî yapmak için ondört sene uğraşmış. şeklinde konuşması üzerine de, çok sayıda mebus Saraçoğlu Şükrü Bey e itirazda bulunmuş ve yerlerinden laf atmışlardır. Örneğin, Kastamonu Mebusu Ahmet Mahir Efendi, ayrıca bir Arap yasasının bulunmadığını ifade etmiş, Isparta Mebusu Hafız İbrahim Efendi de Arap kanunu senin mensubolduğun dîni islâmdır Şükrü Bey. Dinin kanunudur. demiştir. Kastamonu Mebusu Ahmet Mahir Efendi, Söyliyemezsiniz burası diyanet yeridir., Bu sözün yeri o kürsü değildir., Bilmiyorsun müslümanlığı... demiştir. Kastamonu Mebusu Veled Çelebi Efendi, tepkisini Söyliyemezsin, haddin değildir. şeklinde, Isparta Mebusu Hafız İbrahim Efendi de Yazıklar olsun seni gönderen millete. O, Dîni mübini İslâmın kuvvei kutsiyesidir. şeklinde dile getirmiştir. Şükrü Bey, kendisinin de bu millet kürsüsünden fikirlerini özgürce ifade etme hakkının bulunduğunu savunmuş, Kozan Mebusu Ali Saib Bey, Şükrü Beye, düşüncelerini ifade etmeye devam etmesi yönünde telkinde bulunmuştur. Amasya Mebusu Ali Rıza Efendi ise, hatibin konuşmaya devam etmemesi gerektiği kanısındadır. Tunalı Hilmi Bey in tavrı da Saraçoğlu Şükrü Bey den yanadır. Şeriatteki hürriyet kadar serbest hiçbir hürriyet yoktur. Teessüf ederim hocalarıma ki itiraz ediyorlar ve hürriyeti tahdidediyorlar. Saraçoğlu Şükrü Bey, bu konudaki değerlendirmelerini, şu sözleriyle noktalamıştır: Efendim benim ve bütün vâzıı kanunlarının fikrince bütün kanunlar âdattan alınmıştır. Adat her milletin nezdinde tehalüf edebilir [aykırılık oluşturabilir]. Eğer, beyler Türk Milleti Müslüman ise, onun Müslümanlığında şüphe yoksa niçin benim söylediğim sözlerden korkuyorsunuz? Türk Milleti Müslümandır ve kanunlarını vaz ederken dinini, milliyetini ahlâk ve âdatını nazarı itibara alacaktır. Ne niçin ve ne için tuğyan ediyorsunuz [coşuyorsunuz/ azıyorsunuz]? Eğer Arabın hükmettiği herhangi bir âdatı, Türkün âdatına denk gelmezse bunu mutlaka bize cebren mi kabul ettireceksiniz? Mahkemeler konusu, Vasıf Bey in, uzun konuşması esnasında üzerinde çok ve ısrarla durduğu konulardan biridir. Muhterem arkadaşlar, Tanzimatı Hayriyenin, bu memleketin uzviyeti siyasiye ve içtimaiye [siyasal ve toplumsal yapısı] dâhilinde tahribat yapmak için meydana getirdiği ikiliklerden birisi de mahkemelerimiz meselesidir. Türk Milletinin hakkı kazası [yargı hakkı] bugün tek bir siyasete müstenit değildir. Bunu hamiyet ile ilân ve itiraf etmek mecburiyetindeyiz. Birtakım hukuk dâvaları hukuk mahkemelerinde rüyet edilir [görülür]. Bir kısım hukuk dâvaları da Şer iye Mahkemelerinde rüyet edilir. Hukuk Mahkemesinin usulü muhakemesi, Şer iye Mahkemesinin usulü muhakemesi büsbütün ayrıdır. Niçin arkadaşlar? Eğer hakkı şahsi bir ise ve eğer hukuku şahsinin temini, hukuku şahsinin masuniyeti Meclisi Âlinin kutsi vazifelerinden birisi ise, hattâ iddia ediyorum arkadaşlar, Hükümet ve Devlet mefhumunun bir esası ise, neden hukuku şahsiyenin bir kısmı başka şekiller ve başka kanunlarla diğer kısmını da başka şekiller ve başka kanunlarla tedvin ediyoruz [düzenliyoruz]? Hakkı kaza birdir. Ve hakkı kazayı bütün kuvvetiyle istimal edecek [kullanacak] olan devletin mahkemeleri bir kanuna, bir esasa, bir usule tâbidir. O 308 Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010

N. YÜKSEL halde arkadaşlar, Türk Cumhuriyeti bütçesini yaparken tevhidi mahakim [yargılama birliği] ve usulü esasını da bütçesinde tesbit etmesi lâzımdır. Ancak o zaman devletin mesuliyetini deruhde etmiş [üstlenmiş] olan bir hükümet sıfatiyle tarihin karşısında vazifesini yapabilir ve ancak o zaman Cumhuriyeti büyük bir azmiruh ile ilân eden Meclisi Âliniz tarihin karşısında vazifesini kuvvetle yapmış olabilir. 29 2.5. İktisat Politikası Tercihi Yusuf Akçura Bey, 1920 lerin ortasında iktisadi devletçiliğin hem düşünce hem de uygulama olarak bütün dünyada benimsendiğine işaret etmektedir. Efendiler, Devletçilik bugün dünyada o kadar iktisadi mesleklere galip gelmiştir ki serbestii ticaretin tâbiri mahsus ile (mançesterîliğin) menşei, mehdi olan İngiltere de bile o eski mesâlik [meslekler] yerine Devletçilik kaim olmaktadır. 30 Cumhuriyet idaresini henüz birkaç ay önce benimseyen Türk devletinin de, tıpkı serbest ticaretin menşei olan İngiltere gibi, iktisat politikası olarak iktisadi devletçiliği tercih etmesinden çok memnun olduğunu ifade etmektedir. Kimi milletvekillerinin sosyalizm i mi kast ettiğini sorması üzerine, kendisinin övgü düzdüğü iktisadi düzenin, Sovyetler Birliği nde uygulanmakta olan sosyalizm değil, devletçilik (etatizm) olduğunu izah etmektedir. Efendiler yalnız iktisadi teşkilât değil Devletçilik, yani iktisatta Devletçilik fikrinin Hükümetimiz tarafından makbul addedildiği ve encümenimiz tarafında da tasvibedildiğini görüyorum. Filhakika Devlet inhisarları; Devlet idareleri, şimendiferlerin alınması ve saire iktisatta Devletçilik fikrinin hamdolsun bizde de başladığını gösteriyor. Aynı konuşmasında, Yusuf Akçura Bey, Uşak ta ve Sakarya da yapılan savaşları disiplin ile Devletçe askerce hareket ederek kazanan Türk halkının iktisadi cihad ı da ancak o suretle kazanacağı nı ifade etmekte, bir konudaki zaafımıza işaret etmekten de kendini alamamaktadır. Fakat efendiler biz programların tatbikinde alelekser [çoğunlukla] ihmalkârız. Bunda biz de öyleyiz. Bizden olan vekillerimiz de öyledir. Halkımız da öyledir. Hâsılı programlı hayata pek alışkın adamlar değiliz. Nizamname; kanuna daha çok itaat ederiz. Fakat orada da görülecek bir işten gelme itaat ekseriya zahir olmaz [dışa vurmaz]. Hâsılı bendenizce mesele, program meselesi olmaktan ziyade programı tatbik meselesidir 31 İsmail Canbolat Bey, iktisadi politika tercihi için Macaristan, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeleri gözlemlemenin dahi bize yeterince bilgi verebileceğini belirtmektedir. Bu devletler de sanayi hususunda tıpkı bizim gibi aynı vaziyette idiler. Yani Garp ve Merkezî Avrupa sanayi devletleri, bunların ziraat memleketi olarak kalması için çalışıyorlar. Çünkü onların menfaati oradadır. Halbuki onlar ne yaptılar? Kendilerine lüzumu olan sanayii kendi memleketlerinde tesis etmeye çalıştılar. Biz de aynı şeyi taklidetmek zaruretindeyiz Aynı konuşmacı, sanayinin durumunu irdelemekte, nasıl hızla sanayileşebileceğimiz konusunda somut öneriler (çareler) sunmakta ve süresi bitmekte olan Teşvik-i Sanayi Yasasını değerlendirmektedir. 29 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 2, (27/2/1340). 30 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 2, (25/2/1340). 31 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 2, (25/2/1340). Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010 309

Cumhuriyet in İlk Bütçesi: Coşku, Gurur ve Kaygı Bunun için muhtelif çareler olabilir. Bulgaristan da nasıl yapıldığını hepimiz biliyoruz. Meselâ ordu için alınacak levazımın yüzde on, onbeşten fazlasına bile olsa yerli malına hasredilmek gibi cebrî mubayaa [satınalma] usulleri vardır. Ondan sonra dâhilde öteden beri mevcudolan sanayiimiz var. Dokumacılık, kunduracılık, saraçlık, doğramacılık ve saire sanayi ki bunları ilerletmek daha kolaydır. Çünkü öteden beri alışılmış işlerdir. Halkımızın bir kısmını görüyoruz ki, memlekette ziraatla iştigal edemiyerek İstanbul da şurada burada hamallık, kayıkçılık gibi işler yapıyorlar ve biliyorsunuz ki, bu işlerin ekserisi günün birkaç saatina münhasırdır. Diğer zamanda boş duruyorlar, bazan da haftalarla boş bulunuyorlar. Her ne kadar Maliye Vekili Beyefendi, ziraat itibariyle çalışan kol adedi azalmıştır, buyurdular ise de memleketimizde az çalışan ya hiç çalışmıyan birçok da insanlar vardır. Yani sanayi işlerini ilerletmeye biraz teşebbüs edersek ziraatimize zarar vermez. Çünkü halkın ziraatle iştigal etmiyen kısmını bu işte kullanacağız. Teşviki Sanayi Kanununun müddeti bitmek üzeredir. Bu kanunu ıslah ile yeniden tedvin iktiza eder ve bittabi bu meyanda en fazla teslihatı, mevaddı gıdaiyeye [gıda maddelerine] ve havayici zaruriyeye [zorunlu ihtiyaçlar] hasr ve bahşetmelidir. Aynı zamanda fabrika amelesinin daima Türk olmasını ve bâzı mütehassısların bir müddet için kabul edilmek esasını koymak lâzımgelirki, bu suretle sermayeyi millîleştirmek imkânı yoksa bu cihetten olsun teessüs edecek olan fabrikalarımızı millîleştirmeliyiz. Efendiler, bunun haricinde bir kısım sanayi vardır ki, bunları böyle Teşviki Sanayi Kanuniyle telmin etmek imkânı yoktur. Bunlar için de mıntakavi inhisarlar vermek lâzımdır. Nitekim bunu daha evvel bahsettiğim bize yakın olan ve yeni teşekkül etmiş bulunan veyahut sanayileri teşekkül etmiş devletlerin vaz ettikleri kavaninden çıkarıyorum. Onlar da aynı tariki [yolu] takibetmişlerdir İsmail Canbolat Bey, yabancı sermayeye karşı nasıl bir tutum takınılması gerektiği konusundaki görüşlerini de açıklamakta ve köylünün yeni Türkiye Cumhuriyeti nden beklentilerinin boşa çıkmaması bakımından yapılması gerekenleri sıralamaktadır. Acaba Türkiye sanayiinde ecnebi sermayesi muzır mıdır? Efendiler, eğer eski devredeki gibi tatbik edilirse muzırdır Fakat doğru bir surette tatbik edilirse hiçbir mazarratı olmaması lâzımgelir. Zaten iktisat âlimleri diyorlar ki: Hiçbir ameli suale nazari esasatle cevap verilemez. Bilâkis vaziyetin tecrübî suretiyle tetkiki lâzımgelir o dediğim memleketlerde hattâ İtalya da da ecnebi sermayesinden tevahhuş ediyorlardı [ürküyorlardı]. Fakat bir netice görmüşlerdir ki, ecnebi sermayesi İtalya da fayda vermemiştir. Bulgaristan a zarar vermemiştir. Hüsnü suretle tatbik edilirse bahusus bizim gibi istiklâline bu kadar kıskanç surette merbut [bağlı] olan bir millet için bu tehlike daha ziyade azalmıştır. Hulâsa sanayi ve ticaret siyasetimiz de taayyün etmelidir [belirlenmelidir] Efendiler, şimdiye kadar her nevi tekâlüfün [vergilerin] en ağır kısmını omuzlarında taşımış ve hâlâ taşımakta olan köylülerin, çiftçilerin imdadına koşmak yeni Türkiye için bir borçtur. Köylünün üzerinde olan bu ağır yükün velev bir kısmını olsun bu sene tahfif edemezsek [hafifletemezsek] bütün umdelerimiz, prensiplerimiz köylüler için boş bir lâftan ibaret kalacaktır. 32 32 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 2, (25/2/1340). 310 Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010

N. YÜKSEL 3. Diğer Konulara Dair Müzakereler 3.1. Bütçe Yasası ve Bu Yasanın İçeriği Muvazenei Maliye Encümeni 33 Mazbata Muharriri Ali Cenani Bey, 1924 yılına ait bütçe yasasının esasen 1923 mali yılının bitiminden 34 evvel çıkarılmasının çok arzulandığını, fevkalâde müşkülât karşısında kalması nedeniyle Encümenin bütçeyi görüşmeyi ertelediğini belirtmektedir. Ali Cenani Bey in izahatına göre, 1924 yılı bütçe yasası lâyihası 20 Kasım 1923 de Fethi Bey Kabinesi tarafından Meclise sunulmuştu. Muvazenei Maliye Encümeni o günlerde 1923 yılının son altı aylık avans dağıtımıyla meşgul olduğu için, bir süre bütçe yasası tasarısını inceleme olanağı bulamadı. Bu arada hükümet değişikliği oldu ve İsmet Paşa Hükümeti kuruldu. İsmet Paşa nın ve arkadaşlarının önerileri çerçevesinde bütçe rakamları değiştirildi. Ocak 1924 ortalarında Muvazenei Maliye Encümeni bütçeyi müzakere etmeye başladı. Müzakere 15-20 gün içinde tamamlandı ve Tasarı Genel Kurula sunuldu. 35 Vasıf Bey, bütçe den ne anladığını, yeni Türkiye Cumhuriyeti için bütçenin ne anlama geldiğini ve bütçenin nasıl tetkik edilmesi gerektiğini, veciz bir biçimde ifade etmekteydi. Bütün medeni milletlerde mevcudolan tariflere nazaran bütçe yalnız bir devletin varidat ve masarifatını tesbit eden, rakamlarını gösteren, parasını gösteren bir kanun değildir. Bütçe istinadettiği devletin siyasiyeti umumiyesini, bilhassa dahilî siyasetini ve dahilî siyasette tatbik edeceği hututu, efkâr ve esasatı gösteren bir düsturu mühimdir. Bu itibarla bütçeyi tetkik ederken; biz bu bütçeyi getiren Hükümetin, Cumhuriyetimizin umdeleriyle ve Cumhuriyetimizin esasatiyle ve Meclisi Âlinin kemali katiyet ve azmiyle ilân ettiği çok aziz ve kutsi umdelerle ne derecelere kadar kabili telif olduğunu tetkik etmek lâzımgelir. Acaba istikbal hakkında, memleketin ve milletin âtisi hakkında Meclisi Âlinin ilân ettiği esasları, umdeleri bu bütçe temin etmekte midir? Yoksa arkadaşlar, Hükümetin getirdiği bu bütçe, binlerce Türkün kanı bahasına elde edilen en büyük bir neticeyi öldürebilecek bir mahiyette midir? Bunu tetkik ve tesbit etmek lâzımdır 36 Ahmed Süreyya Bey, başta Meni Müskirat Yasası nda bir değişiklik yapılması olmak üzere, bazı yasalardaki değişikliğin bütçe yasasına hüküm konularak yapılmaya yönelinmesine ve bütçe yasasının teşkilatlanmaya dair düzenlemeler içermesine karşı çıkmaktadır. İtirazım şudur ki, Muvazenei Maliye Kanunu kendi imtiyazından, hususi salâhiyet dairesinden dışarı çıkmamalıdır. O ancak bir Muvazenei Maliye Kanunu olmalıdır. O Muvazenei Maliye Kanunu bilvasıta, bilâvasıta paraya taallûk eden ve müessesat ve teşkilât ve kavanin üzerinde âmil olacak sıhrâmiz bir kanun değildir 33 Parlamento hukukumuzda bütçe komisyonu nun geçirdiği evrim için bkz. Yüksel, 2005: 3-22. 34 Mali yılın bitiş tarihi, Şubat ayının sonu idi. 35 1924 yılı mali yılı başlamadan önce, yani en geç 28 Şubat 1924 de yasalaştırılması amaçlanan bütçe, ancak 20 Nisan 1924 de yasalaştırılabilecekti (490 sayılı 1340 Senei Maliyesi Muvazenei Umumiye Yasası). Arada geçen birer aylık iki devre (Mart ve Nisan ayları) için avans yasası çıkarılması yoluna gidilmişti: 425 sayılı 1340 Senesi Mart Ayına Mahsus Muvakkat Bütçe Yasası ile 457 sayılı 1340 Senesi Nisan Ayına Mahsus Muvakkat Bütçe Yasası. Nisan ayının bir diğer çok önemli gündem maddesi, 1924 Anayasası olarak adlandırdığımız 20.4.1920 tarihli ve 491 sayılı Teşkilatı Esasiye Yasasının çıkarılması idi. 36 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 2, (27/2/1340). Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010 311

Cumhuriyet in İlk Bütçesi: Coşku, Gurur ve Kaygı memleketimizde idarei umumiye veyahut idare şuabatının [şubelerinin] her birine ait teşkilât kanunları bulunmadığı için maalesef bütçemiz bir teşkilât kanunu mahiyetinde kalmıştır 36 ncı madde diyor ki, 1341 senesine kadar teşkilâtı mülkiyenin nüfus ve vaziyeti iktisadiye ve coğrafya esaslarına göre tadili ve ıslahına Hükümet mezundur Efendiler, memlekette taksimatı mülkiyeyi, teşkilâtı idariyeyi yapmak hakkı; salâhiyatı icraiye ve teşriiyeyi [yürütme ve yasama erkini] müstakillen ve münferiden uhdesinde tutan ve tutacak olan Büyük Millet Meclisindedir. Bir memleketin şu veya bu, icabatı ilmiye ve hayatiyeye [yaşamsal ve bilimsel gereklere] göre şu bu şekilde Teşkilâtı Esasiyesini, teşkilât ve taksimatı idariyesini yapmak hakkı hiçbir veçhile Hükümeti icraiyeye verilemez. Onlara verilen hak, ahkâmı, muayene ile tasrih ve takyidedilmiştir. Onun hududu muayyen ve maksutdur [sınırlıdır]. 37 Yusuf Akçura Bey e göre, bütçe yasası ile diğer yasaları değiştirmek ve yürürlükten kaldırmak veya yeni bir yasa hükmü koymak bütün maliyecilerin nazarında nahif bir usuldür ve herkes bunu tenkideder... 38 Bütçe Encümeni mazbata muharriri Ali Cenani Bey, eleştiriyi yanıtlarken, zorunluluklara değinmiştir.... Muvazenei Umumiye Kanunu bir Muvazenei Umumiye Kanunundan ziyade bir mecelle halini almıştır. Fakat bunu bir zaruret olarak kabul ettik. Hükmü daimî olan birtakım mevaddı [maddeleri] hükmü bir senelik olan Muvazenei Umumiye Kanunu na koymaya mecbur olduk ve bâzı daimî kanunları da Muvazenei Umumiye Kanunu na koyduğumuz bir madde veya birkaç madde ile tadil etmek [değiştirmek] zaruretinde kaldık.... 39 Halil Bey, bütçenin, toplumun gerçek ve elzem (en kısa sürede çözüme kavuşturulması gereken) ihtiyaçlarına cevap veremeyebileceği kaygısını dile getirmektedir. 1340 senesi nihayetine kadar bu milletin intizarı boşa çıkacak ise ve eğer millet yine kurunu vustaî [orta çağa özgü] mekteplerle, aynı harap yollarla, aynı berbat köylerle, aynı kavanini maliye ile idare edilmekte devam edecekse hiç gölge etmiyelim. Başka ihsana lüzum yoktur. Bu milletin emniyeti dahiliye ve hariciyesini temin edelim. Bir de hakkı, nâhakkı ayırdedecek mahkemeler vücuda getirelim. Ve (işte ey millet! Yapacağımız bundan ibarettir. Yapacak bir şey yoktur. Sen başının çaresine bak) diyelim. 40 Maliye Bakanı Düyunu Umumiye konusu üzerinde önemle durmaktadırlar: Pekâlâ biliyorsunuz ki, şimdiye kadar Düyunu Umumiye memurları; bütün memurların aldıkları tahsisatı fevkalâde nispetinden fazla ayrı bir tahsisatı fevkalâde alıyorlardı. Hükümet memurîni içinde Düyunu Umumiye memuru sıfatını taşıyan bir sınıfın yani Düyunu Umumiye memurlarının böyle bir nevi imtiyaza malik olmalarını Hükümet muvafık görmedi ve bütün memurların tahsisatı fevkalâdelerini birleştirdi... 41 Ali Cenani Bey, Cumhuriyetin ilk bütçesinin denk bağlanamamasının 37 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 1, (25/2/1340). 38 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 2, (25/2/1340). 39 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 1, (27/2/1340). 40 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 2, (25/2/1340). 41 TBMM. Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzyedinci İçtima, Celse 1, (20/2/1340). 312 Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010

N. YÜKSEL gerekçesini şöyle açıklamaktadır: Birtakım masraflar vardır ki, memleketin iktisadiyatını inkişaf ettirmek memleketi imar ve terfih etmek [refah vermek] için ihtiyar edilmiştir. Bittabi bu masrafların yalnız bütçenin erkamını [rakamlarını] tevazün ettirmek [denkleştirmek] için tayyedilmesi [çıkarılması] kabul edilemezdi. Binaenaleyh bu masrafları encümeniniz zaruri olarak bütçelerde tavazün olmasa da kabul etmeyi memleketin menafii namına muvafık gördü 42 Muvazenei Maliye Encümeni Mazbata Muharriri, bazı bütçelere gereğinden fazla, bazılarına ise noksan ödenek konulduğuna dair eleştirilere cevap vermektedir. Mücadelei Milliye henüz hatırlardan silinmemiştir. Memleketimizin vaziyeti siyasiye ve coğrafiyesi bizi daima kuvvetli bulundurmaya mecbur etmektedir ve bizim dinimiz de daima düşmanlara galebe edecek [üstün gelecek] bir vaziyette bulunmayı âmirdir. Binaenaleyh Müdafaai Milliye Vekâletine bu sene verdiğimiz gibi daha uzun senelerde maaziyadetin tahsisat vereceğiz. Şer iye bütçesi de noksan değildir; maaziyadetin [fazlasıyla] verilmiştir. Efendiler bu memleketin büyük müessesatı vakfiyesi vardır. Bu müessesatı vakfiye hüsnü idare olunursa emin olunuz ki, Ziya Efendi Hazretlerinin arzu ettikleri ilmiyeye ait bütün masarif o bütçe ile yapılabilecektir. Arzu ederiz ki, Şer iye Vekâleti kendisinin yedine mevdu olan [eline verilen] evkafı [vakıflar] İslâmiyeyi hüsnü idare eder ve umumi bütçeden muavenet [yardım] talebetmek için arzı iftikarda [alçakgönüllülükte] bulunmaz 43 Vergiler arasında en bellibaşlı gelirimizi temin eden Aşar Vergisi, Saracoğlu Şükrü Bey e göre, yalnızca adaletsiz değildir, yalnızca gayrifennî değildir ve yalnızca zâlim değildir. Aşar Vergisi, aynı zamanda, ziraatin gelişmesine engel olan bir vergidir. Aşar Vergisinin hiç olmazsa 1924 yılından sonra vergi sistemimiz içinde yeri olmamalıdır. 44 Aşar Vergisi aleyhinde bütçe müzakereleri esnasında beliren umumi kanaat e Emin Bey katılmamaktadır. Aşarın lağvı demek, şüheda [şehitler] ve eytam [yetimler] ve eramilin [dulların] arazisini çalışabilecek kollara, sermayedarlara terk etmek demektir. Yani beyhude yere bu hususta fikir yormıyâlım. Aşar ne vakit lâğvedilebilir? Beyefendiler halka tohum verirsen, vesait verirsen, yiyecek verirsen, halkı bütün arazisini imar edecek bir kabiliyete korsan ondan sonra lâğvedersin. Aşarı kaldıracaksanız İktisat Vekâletine 15 milyon lira verirsiniz, inanırım ki ben aşarı kaldırmak istiyorsunuz, ziraati canlandırır, herkese çalışacak bir zemin mesai bulursunuz, ondan sonra aşarı kaldırırsınız 45 Aşar aleyhindeki değerlendirmelere hak veren bir başka milletvekili (Mustafa Bey), bu denli eleştiri alan aşar vergisinin derhal kaldırılmasını istemektedir. 46 Maliye Vekili, Aşar Vergisinin bütünüyle ortadan kaldırılmasının en büyük kişisel arzusu olduğunu belirtmektedir. Bununla birlikte, bir Maliye Vekilinin yirmibeş milyon varidat veren bir şeyin birden bire ortadan kaldırılmasını onaylamayacağını, aşarın yerine başka bir gelirin ikame edilmesi gerektiğini 42 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzyedinci İçtima, Celse 2, (20/2/1340). 43 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 1, (27/2/1340). 44 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 2, (25/2/1340). 45 TBMM. Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 2, (27/2/1340). 46 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 2 (25/2/1340). Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010 313

Cumhuriyet in İlk Bütçesi: Coşku, Gurur ve Kaygı belirtmektedir. 47 Vergilerin birer birer incelenerek bir kısmının ıslah edilmesi, bir kısmının da daha ilmî ve halka daha ziyade mucibi suhulet olacak vergilerle değiştirilmesi gereğine işaret eden Ali Cenani Bey e göre, Aşar Vergisi ülkemizin iktisadi bünyesine kangren gibi büyük bir etki yapmaktadır. 48 3.2. Kamu Yönetimi ( İdare Makinası ) Zeki Bey, süngü inkılâbı ndan sonra en çok muhtaç olduğumuz inkılâbın inkılâbatı idariye olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre, Türkiye Cumhuriyeti, medeni bir Hükümet olmalıdır. Kuvvetli bir Hükümet olmalıdır. Halkın, milletin ihtiyacatı umumiyesini anlıyacak bir Hükümete ihtiyacımız vardır. 49 İdarenin sorunları ve bunların giderilmesi üzerinde duran bir diğer Mebus da, Tunalı Hilmi Bey dir. İdari süreçler, işlemlerin uzun zaman alması ve kırtasiyecilik, üzerinde özellikle durulan sorunlar arasındadır. Tunalı Hilmi Bey, kamu hizmetleri için, aşağıda kendi sözleri ile izah edileceği üzere, ödüllendirme modelini önermektedir. Bir daireye girildiği zaman, bir iş, kaç muameleden geçiyor? Evvelâ bu tetkik edilmelidir. Farz edelim ki, bir iş on muameleden geçiyor. Acaba onbirincisi de lâzım mı? Yoksa bu onbir muamelenin dokuzu fazla mı? Eğer biz bunu tetkik edecek olursak her halde memur adedi azalır, maaşlar yükselir ve memurlar da aşk ile, şevk ile iş görürler. Yoksa bu gidişle arkadaşlar, memurların çoğu âdeta garip bir makina halini almış olur. Sabahleyin evinden çıkar; Hükümete gelir, yapacağı işi bir makina gibi gayrimüdrik olarak yapıyor. Arkadaşlar! Memurlarımıza öyle bir gayret verelim ki, onlar bize hiç olmazsa mücedditliğin bir mimini gösterebilsinler. Bunun için bir teklifim var, o da Mükâfat Kanunu!...Arkadaşlar! Devlete, vilâyet idarelerine, belediyelerine gerek bütün Türkiye de ve gerek Türkiye nin bir veya birkaç yerinde varidat getiren bir vergi lâyihası yapan ilk Türkiye, ilk yıl varidatının yüzde bir nisbetinde bir para veyahut nihayet üç yılda işletmeyi temin etmesi şartiyle istediği yerde % 25 nisbetine kadar kıymettar bir arazi verilir diyelim. Biz daima hamiyeten diye söylenip duruyoruz, hattâ demin de vilâyatı şarkiyeye memleketimizden doktorlar gitmiyor! Acaba bunlarda hamiyet kalmadı mı denildi. Vallah, billâh, bilmem ama hamiyet, hamiyet diye hamiyeti de ortadan kaldıracağız. Çünkü, kıymetli olan şeyler çok tekrar edilirse kıymetinden düşerler. Halbuki, zannedersem dünyada hamiyet kadar meziyetli bir hassa yoktur. Şu halde Hükümette ıslahat memurlarımıza, milletin efradına böyle para ve arazi gibi mükâfat vâdedilmelidir. Bunun ikinci maddesini bırakıyorum, üçüncü maddesine geçiyorum. Hangi bir Türk, hangi bir dairede hangi bir işe dair olan muameleleri azaltmaktan, azalttığı memuru ayda almakta bulunmuş olduğu maaşının yıllığı üzerinden birinci, ikinci maddelere göre mükâfat alır. 50 Saraçoğlu Şükrü Bey, Cumhuriyete geçişin semerelerinin halk tarafından da görülmesi gereğine işaret etmektedir: Hakikaten insan bütçemize baktığı zaman bugünkü Hükümetimizin birçok zamanlardan beri tekerrür eden ve devam edegelen imparatorluk Hükümetinin bir zeyli [devamı] şekilde telâkki etmek mecburiyetinde kalıyor. Değişmiş şeyler o 47 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzyedinci İçtima, Celse 1, (20/2/1340). 48 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzyedinci İçtima, Celse 2, (20/2/1340). 49 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 1, (27/2/1340). 50 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 1, (25/2/1340). 314 Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010

N. YÜKSEL kadar azdır ki, idare makinamız hâlâ eski betaet [oturmuşluk] ve yorgunluktan kurtulamamıştır. Bütün vekâletlerimiz, şuabatı idaremiz, hâlâ mazbut ve mukem [yerleşik] bir teşkilât kanununa malik olmaktan çok uzak bulunuyor, hâlâ gayrifennî, adaletsiz, haksız vergiler Kurunu Vusta samimiyetle bütçemizde arzı endam ediyor. Bu ihtilâl; bu inkılâp, bu büyük harp yalnız Hükümet için değil -hele memurlar için hiç değil- bilhassa halk için kurulmuştur kanaati, fikri -kalben olduğu gibi- fiilen de hükümran olmağa başlasın... İdare makinemiz, yığın, yığın evraktan, ekseriya mânâsız yığın, yığın teşkilâttan, namütenahi [çok sayıdaki] memurlardan biran evvel kurtularak muntazam bir Devlet makinası şeklinde biran evvel işlemeğe başlasın... Adliyemiz, Arapça ve Farsça dan başka bir kelime konuşmıyan ve millî olmak ruhundan çok uzak olan kanunlardan biran evvel kurtularak, biran evvel millî ruhunu alsın ve memleketin beklediği adaleti versin... Maarifin ve adaletin ağaçları, meyvalarını vermek için daha uzun müddet bu memleket evlâdını bekletmesin Bütçemizin masarif faslını baştan aşağı kadar tetkik ettiğimiz zaman görüyoruz ki, en evvel nazarı dikkatimizi celbeden en yüksek rakamlardan birisi Maliye Vekâletinin almış olduğu sekizbuçuk milyon liradır. Bendeniz merak ettim ve dedim: Acaba Maliye Vekâleti bu parayı ne gibi bir hizmete mukabil alıyor? Hepimiz biliyoruz ki, Maliye Vekâletinin vazifesi bilhassa mükellefinden paraları, vergiyi tahsilden ibarettir. Maliye Vekâleti vasıtasiyle bizzat toplanan paranın yekûnunu topladım. Otuzyedi küsur milyon lira ediyor. Bu otuzyedi küsur milyon liranın içinden en mühimmini teşkil eden Aşar Vergisi, gördüm ki Maliye Vekâletinin memurları tarafından toplanan bir vergi değildir. Bu yirmi küsur milyonluk Aşar Vergisi bilhassa ücreti tahsiliyesini erbabı ziraatten alan mültezimler tarafından toplanıyor. Bilhassa Düyunu Umumiyenin birçok memurları bu verginin tahsili hakkında Maliye Vekâleti memurlarına yardım ediyor. Bendeniz 20 küsur milyon liranın on küsur milyon lirasının mültezimlerle Düyunu Umumiye memurları tarafından toplandığını farz ettim. Ve belki bir, iki milyon lira kadar aldandım. Gördüm ki, Maliye Vekâleti sekizbuçuk milyon liralık masrafına mukabil yirmibeş milyon lira kadar bir para topluyor. Maliye Vekâletinin aldığı bu sekizbuçuk milyon liranın hepsi kendine ait işler için değildir. Onu da tetkik ettim. Gördüm ki Maliye Vekaleti beş küsur milyon lira kendi memurları için alıyor. Üst tarafını Maliye Vekâletine aidolmıyan diğer işler için alıyor. Gördüm ki, beşbuçuk milyona yakın bir meblâğ alıyor ve bize takriben yirmibeş küsur milyon lira para topluyor. Filvaki Hasan Beyefendinin pek güzel işaret buyurdukları veçhile Maliye Vekâleti memurlarının mükellefinin paralarını toplamak vazifesinden başka vazifeleri de vardır. Fakat Devletin bütün teşkilâtı jandarması, polisi, kaymakamı, mahkemeleri maliye memurlarının bu parayı tahsil etmeleri için kendilerine yardım ediyor. Eğer bu vuku bulan yardımı da Maliye Vekâleti memurlarının diğer işlerine muadil addedecek olursak tam, tam bizim Maliye Vekâleti bu yirmibeş milyon lirayı tahsil edebilmek için âdeta beş milyondan fazlasını yiyen bir müessese halinde görünüyor. Zannederim ki bu, dünyanın hiçbir tarafında işitilmemiş, görülmemiş, âdeta baş döndürecek kadar büyük bir masraftır. Çok temenni ederim ki, pek uzun seneler bu şeklin devamını bütçemizde görmiyelim. 51 51 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 1, (25/2/1340). Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010 315

Cumhuriyet in İlk Bütçesi: Coşku, Gurur ve Kaygı Saraçoğlu Şükrü Bey, bütçe yasasının adeta bir teşkilat yasasına dönüşmüş olmasından yakınmakta, memurlarımıza verilen maaşların arasında ahenk ve teadül olmamasını bütçemizdeki diğer bir kabahat olarak nitelemektedir. Bütçemizin en büyük kabahati, Şükrü Bey e göre, baştan aşağı hemen her şubemizde görülen memur, teşkilât ve evrak tuğyanıdır (fazlalığıdır). Bilhassa memurların adedidir ki, hiçbirimizin zan ve tahmin edemiyeceği derecede lüzumundan fazladır. Bunun için bendeniz biraz başka yerlere müracaat edeceğim. Beyefendiler: Almanya da (88) bin memur vardır. Yalnız bunlardan posta, maarif ve şimendifer hariçtir. Posta, maarif ve şimendüferde istihdam edilenler müstesna olmak üzere Almanya da (88) bin, Fransa da (128) bin, İngiltere de (69) bin, İtalya da (121) bin, Türkiye de (55) bin memur vardır. Diğer bir hesaba nazaran Almanya memurları; nüfuslarının binde birden biraz fazlası, Fransa da binde üçbuçuktan biraz fazlası, İngiltere de binde birden azı, İtalya da binde üçü, Polonya da binde ikiden fazlası, Çekoslovakya da binde ikibuçuktan fazlası yani aşağı yukarı binde üçü memurdur. Türkiye ye gelince bu nisbet binde beşi geçiyor ve beşbuçuk ediyor. Aşağı yukarı medenî devletlerin, Hükümetlerinin istihdam ettikleri memurların nüfuslarına nazaran tamam iki mislini biz istihdam ediyoruz. Polonya nın on altı bin memuru işten çıkaracağını (tensikat), benzeri bir hazırlığın Fransa tarafından da yapılmakta olduğunu belirten Şükrü Bey, ülkemiz için somut önerilerde bulunmaktadır. Görülüyor ki, memurları binde üç, iki olan hükümetlerde bile bu tensikata doğru gidiliyor. Bize gelince bu beş buçuktur ve belki bu tadilât ve tensikatı yapmak başka memleketler için çok güçtür. Bizim memleketimizde çok kolaydır. Çünkü Maarif diye bağır bağır bağırıyoruz. Ve seksen şu kadar bin köyümüzün içinde bilmem on bininde mektep ve muallim mevcut mudur? Binaenaleyh bence memurları haddi itidale irca etmeli ve mevcudun lüzumundan fazlasını kamilen dışarı çıkarmalı. Ordudan kadro harici çıkarılıp da, muhassasatı zatiyeden maaş alıp da okuyup yazmayı, okutup yazdırmayı yapabilecek kadar dinç olanları tefrik etmeli, köylere göndermeli, zannetmem ki, bunların adedi yirmi bini, otuz bini mütecaviz olsun [geçsin]. Seksen küsur bin köyümüz var ki, bir muallim bekliyor. Seksen bin köyümüzün, önünde, sağında, solunda ya emvali metrûkeden, ya emvali milliyeden veyahut Evkaftan, mutlaka bir bağ, bir bahçe, bir han, bir hamam mevcuttur. Binaenaleyh bu adamları bir kere toplu olarak hazırlayıp dışarıya çıkardıktan sonra herbirine nakit yerine beşbin, onbin, yirmibin lira kıymetinde bu emval ve emlâkten mazideki hizmetleriyle mütenasip kendilerine temlik edilir ve bu temlik keyfiyeti beş, on, onbeş sene orada muallimlik etmek şartiyle, kaydiyle takyidedilirse, zannederim ki, Türk Devletinin, Türk Milletinin bu büyük derdi suhuletlenmiş, pek az bir zaman zarfında halledilmiş olur. Bundan maada, bu şekilde ıslahat ve tensikat ile, beyefendiler bu cihete bilhassa nazarı dikkatinizi celbederim, memlekette belki yirmi senede yapamıyacağımız inkılâbı yapmış olacağız Şükrü Bey, köylülerin sıkıntılarına, yakınmalarına ve devlet ile olan ilişkilerindeki sorun alanlarına da işaret etmektedir. Beyefendiler, bugün köylü müştekidir [yakınmaktadır], jandarmadan müştekidir, tahsildardan müştekidir. Çünkü kendisine insan muamelesi yapmaz, çünkü jandarma, tahsildar bilir ki, o köyde yapacağı zulüm o köyde kalacaktır ve o köylü onu harice duyurmıyacaktır. Eğer biz; onbeş, yirmi bin köyümüze muallim 316 Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010

N. YÜKSEL sıfatiyle binbaşı mütekaitlerinden, kaymakam mâzullerinden, mutasarrıflık etmiş adamlardan birer tanesini yerleştirecek olursak, bütün Türkiye nin şekli, siması baştanbaşa değişecektir. Oraya gelen jandarma orada eski bir zabitin, eski bir memurun, kanunu bilir bir adamın mevcudolduğunu görecektir ve kanunun emrettiği işleri yapmak sıfatını kendisinde bulunduğunu anlıyacaktır. Ben çok temenni ederim ki, büyük emellerle buraya toplanan bu Heyet ve bu Heyetten çıkan bu Hükümet pek az zamanda memleketin beklediği inkılâbatı, memleketin beklediği teceddüdatı, memleketin beklediği ıslahat ve tensikatı biran evvel yapsın ve çoktan beri bir emel sahasini geçemiyen birçok arzularımız yavaş yavaş hakikat olmaya başlasın. 52 Emin Bey, mevcut ve yeni kurulan il ve ilçeler için bir asgari nüfus ölçütünün bulunmamasından yakınmaktadır.... Biz burada İktisat bütçesine koyacak para bulamıyoruz, diğer taraftan teşkilât yapıyoruz. Nüfusu yüzyirmi binden aşağı nasıl vilâyet oluyor? Nüfusu onbeş binden, yedibinden aşağı nasıl kaza oluyor efendim? Benim memleketim, benim kazam diye yapmıyalım, bu memleket hepimizin memleketidir. Hepimiz bundan mesudolacağız, hepimiz bundan beraber müteessir olacağız, Allah rızası için bu teşkilâtı idariyeye dair bir kayıt koyalım, Hükümete, dahiliyeye bir salâhiyet verelim yüzyirmi binden, yahut yüzelli bin nüfustan aşağı vilâyet olmaz, onbeş bin nüfustan aşağı kaza olamaz diyelim, isterseniz esamisini, adedini koyalım... 53 3.3. Memurlar Bütçe müzakereleri esnasında üzerinde en çok durulan konularan biri de, memur lardır. Memurların çalışma biçimleri, aylıkları ve güvenceleri kimi milletvekillerince eleştiri konusu yapılmıştır. Günümüze kadar gelen bir tartışmanın izlerine Cumhuriyetin ilk bütçesinin görüşmelerinde de tesadüf edilmektedir. Konuyu ele alan milletvekillerinden biri, Feridun Fikri Bey dir. Memur güvencesi getirilmesi ve memlekette seciye sahibi olan ve memleketin mefkuresi olan Cumhuriyete sadık ve merbut olmak şartiyle memleketin ne kadar mütehassıs evlâdı varsa bunların cümlesinden istifade etmek gereğine işaret etmektedir: Efendiler, malûmuâlinizdir ki, bir memleketin memurini bilâsual velâcevap azledilmemelidir. Memuriyet bir haktır. Memuriyete giren bir adam raptı kader [kader birliği] etmiştir, raptı hayat etmiştir. Şunun bunun bütün mukadderatı ona mevdudur. Bunun için memurinin hukukunu tasrih eden Memurin Kanununun Heyeti Celilenizce intacına lüzumu âcil vardir. 54 Bir başka milletvekili (Zeki Bey), memur sayısının fazlalığından yakınmakta ve memur sayısının hızla artmasının nedenlerini irdelemektedir. Efendiler, bütün fecayii [musibetleri] maziye atfediyoruz. Her gelen gidene bir seyyiat [kötülükler] atfediyor. Ondan dolayı vazifesini ifa için bir mühlet talebediyor. Eğer böyle devri daim içerisinde gelecek kabineler tarafından, diğer bir Heyeti Vekile tarafından uzun müddet sonra tekâmül ettirilecekse doğru değildir. Millet, henüz müspet olarak bir şey görmemiştir. Demin Mazbata Muharriri Beyefendinin çok güzel ifade ettiği gibi memleketimiz, bugün bir memur memleketidir Muvazzaf olarak (80) bin memurumuz ve (394) bin mütekait [emekli] olduğunu -bunların eytam ve eramil ve evlât ve ayalini hariç bırakıyorum- 52 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 1, (25/2/1340). 53 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 2, (27/2/1340). 54 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzdokuzuncu İçtima, Celse 1, (23/2/1340). Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010 317

Cumhuriyet in İlk Bütçesi: Coşku, Gurur ve Kaygı ve binaenaleyh içerisinden jandarma ve asker haricolmak üzere hepsinin (476) bin memura baliğ olduğunu Maliye Vekili Beyin beyanatından öğrendim. Nüfusu umumiyemizi (10) milyon kabul ettiğimiz takdirde (17) nüfusa bir memur düşüyor. Lâkin nüfusu umumiyemizin (6) milyonunu inas [kadınlar], (4) milyonunu zükûr [erkekler] ve (1) milyonunu da aceze [düşkünler] ve malûl olarak kabul edersek efendiler! Yedi çalışan kol için, istihsalât vücuda getiren kol için bir memur düşüyor. Zavallı efendi dediğimiz köylü, yedi mesai sahibi, bir memur besliyecektir. Efendiler, Hükümetteki bu memur fazlalığı nedir ve neden dolayı bu memur bolluğu bizde oluyor? Henüz memleketimizde idari bir inkılâp vücuda getirmediğimiz için, vekillerin bâzı keyfî idarelerinden memleketin kanunlarını kurtaramadık. Zira bugün bir vekil kalkıyor, meselâ bir mahkeme reisini, bir valiyi, bir bilmem nevi azlediyor. Çünkü elde bir kanun yoktur. O vekili reyi hudiyle tebdil ediliyor. Bir vekil, bu vali, bu kaymakam, bu defterdar ifayı vazife edememiştir. Ben, bunu azlediyorum diyor. Bu suretle her gelen diğerininkini tebdil ederken bunlar yekdiğerini velvediyor. Bunları bir kanunla niçin tebdil etmiyor? İşte Hükümette böyle gayrikanuni azil ve nasıplar, idarei maslahatlar devam ettikçe bizde memurinin adedi günbegün tezayüdedecektir [artacaktır], günbegün fazlalaşacaktır ve hiçbir zaman memurlarımız da hayatı memuriyetinden emin olamıyacaklardır. Bir memur, kanundan ziyade âmirin keyfine hizmet edecektir 55 Hükümetten katiyen şunu talebederiz ki memurlarını muntazam, muttarid [düzgün] çalıştırmıya, eline verilen, önüne koyulan her işi ahkâmı umumiyei kanuniyeye tevfikan ve kanunu kutsi bir âmir ve âmil addederek seriyan intacetmeye, neticeden her halde ashabı alâkadarı haberdar etmeye alıştırmalı. Bu usulü hemen ve katiyen tesis etmelidir. Bu talep hâsıl olmadıkça halk için Hükümetin mânası yoktur. biçimindeki değerlendirme Karesi mebusu Ahmet Süreyya Bey e aittir. 56 Memurların ülke çapındaki dağılımlarının orantısızlığına Yusuf Akçura Bey işaret etmektedir. Ona göre, ülkemizin batısındaki illerde ve İstanbul da memur sayısı fazla ve yoğunluğu yüksek, buna karşılık, doğu illerimizde sayı az ve yoğunluk düşüktür. 57 İzmit Mebusu Mustafa Bey in gündeminde de memurlar vardır. Uzun konuşmasında, devlet dairelerinde işlerin neden ve nasıl kötü yürüdüğüne değinmektedir. Ona göre, dairelerin ve Devletin umum memurini nin çalışmalarını ve memurların hak ve yükümlülüklerini düzenleyen yasalar olmalıdır. her dairenin müspet vazaifi ve müspet vazaife göre nizamnamei dahiliyesi olmalıdır ve ona göre memurlar tâyin edilmeli ki, kontrol edebilmek imkânı olsun. Böyle bir kanun ile memurlarının hukuku tahtı temine alındıktan sonra elbette sadakat ve hüsnü hizmet edeceği muhakkaktır. Müdürinin veya mümeyyizinin ufak bir ihbar ile kovularak bütün sefaleti çekmeye mahkûm bir memurdan sadakat beklemek abestir Efendiler, bütün kavaninimizde vazife mukabili mesuliyet koymazsanız sarf olunan paralar da, mesainiz de boşa gider. Bütün memurlara vazifesi nisbet ve 55 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonüçüncü İçtima, Celse 1, (27/2/1340). 56 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 1, (25/2/1340). 57 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Cilt 6, İçtima Senesi 1, Yüzonbirinci İçtima, Celse 2, (25/2/1340). 318 Maliye Dergisi Sayı 159 Temmuz-Aralık 2010