http://www.cengizcetintas.com/index.html



Benzer belgeler
MİLLİ MÜCADELE TRENİ

SAYFA BELGELER NUMARASI

KURTULUŞ SAVAŞINDA BİR VATANDAŞIMIZIN UÇAK BAĞIŞI

9 EYLÜL 1922 BAKİ SARISAKAL

İÇİNDEKİLER... SAYFA NUMARASI 1. Genelkurmay Başkanlığının Afyon ve Kocaeli mıntıkalarındaki duruma dair 3 Ekim 1921 tarihli Harp BELGELER

İÇİNDEKİLER... ÖN SÖZ... BİRİNCİ BÖLÜM SİYASİ, COĞRAFİ DURUM VE ASKERÎ GÜÇLER

Resim-2 Genelkurmay başkanlığı, Eskişehir - Afyon hattına yerleşen düşmanın savunma ve berkitme faaliyetleri ile bulunduğu bölgede daha fazla

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELER

T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük

KURTULUŞ SAVAŞI ( ) Gülsema Lüyer

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

KURTULUŞ SAVAŞI KARTPOSTALLARI MEHMED İN HİKAYESİ *

İÇİNDEKİLER... SUNUŞ III

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir?

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

B.M.M. Yüksek Reisliğine

UNUTULAN SAVAŞLAR / KUTÜ L-AMMARE ZAFERİ

1896 Askeri Rüştüye'de Mustafa adlı ğretmeninin kendisine Kemal adını verdiği Mustafa Kemal, Manastır Askeri İdadisi (Lisesi)'ne geçti.

KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ. Youtube Kanalı: tariheglencesi

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-2 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER KAYNUKAOĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI

Sarıkamış. Dersleri. Yılmadan Yorulmadan Dr. Cihangir Dumanlı

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

TESALYA (YUNANİSTAN) SAVAŞI PULLARI ( )

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Atatürk ve Ağustos Ayı

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

ÇANAKKALE SAVAŞI NDA SAĞLIKÇILAR. Yrd. Doç. Dr. Burhan SAYILIR

BÜYÜK TAARRUZ DA TÜRK HAVACILARI

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ MUSTAFA KEMAL İN SAMSUN A ÇIKIŞI GENELGELER KONGRELER

EĞİTİM EMEKÇİLERİ ÖRGÜTLENME TARİHİNDEN


MILLET MECLISI TUTANAK DERGİSİ. 24 ncü Birleşim Perşembe

Cumhuriyet Halk Partisi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

KINALI HASAN. Ey gözümün nuru Hasan ım,

Osmaniye Belediyesi Osmaniye Kent Konseyi Eğitim, Kültür ve Sağlık Meclisi Sayfa 44

BİRİNCİ BÖLÜM HAREKÂT ALANININ COĞRAFİ VE TOPOĞRAFİK DURUMU, TARAFLARIN HAREKÂT PLANLARI, 5 İNCİ ORDU İLE 3 ÜNCÜ KOLORDU KARARGÂHLARINDAKİ FAALİYETLER

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

ksakarya Meydan Savaşı 6 Ay, 4 Hafta önce Karma: 0 Sakarya Savaşı

Sınıf [ B-PİSA ] 1. Dönem - 1. Uygulama

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

ANADOLU TOPRAKLARINDA MEHMETÇİĞİN İMZASI: SİPER HATLARI

Dönem : 4 Topiant, : 3 MİLLET MECLİSİ S. Sayısı : 194'e 2 nci Ek

4 üncü Birleşim Perşembe


ÜNİTE 13 BAYBURT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ MİLLİ MÜCADELE DE BATI CEPHESİ I İÇİNDEKİLER HEDEFLER

BÖLÜKYAYLA ORTAOKULU 8. SINIFLAR İNKILAP TARİHİ DENEME SINAVI

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Osmanlı dan Cumhuriyet e Adım Adım!

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu


İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

SELANİK BAŞKONSOLOSUMUZUN KAÇIRILMASI

ÜLKE GENELİ TRAFİK İSTATİSTİK BÜLTENİ. E m n i y e t G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü. Trafik Hizmetleri Başkanlığı

TERCÜME-İ HALİMDEN BİR HÜLASA.

Yayın no: 133 ÇANAKKALE SAVAŞI. Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze Dizi editörü: Prof. Dr. Salim Aydüz

Mustafa Kemal ile mükemmel

L 1 S E ... TURKIYE CUMHURiYETi INKILAP TARiHi VE ATATURKÇULUK KEMAL KARA ÖNDE YAYINCILIK

2018-Inkilap Tarihi ve - Deneme Sınavı 7

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

KURTULUȘ SAVAȘI - Cepheler Dönemi - Burak ÜNSAL Tarih Öğretmeni

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Gazi Ahmet Muhtar Paşa

20 Derste Eski Türkçe

DERS BİLGİLERİ. Ders Adı Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ATATÜRK İLKELERİ VE İNKİLAP TARİHİ I AİT Yok. Ön Koşul Dersleri.

2016 Türkiye de 185 bin 128 adet ölümlü yaralanmalı trafik kazası meydana geldi Ülkemiz karayolu ağında 2016 yılında toplam 1 milyon 182 bin 491 adet

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz


EĞİRDİR İHTİYAT ZABİTLERİ NAKLİYAT ANONİM ŞİRKETİ

American Tank Company (Ruhi) vs Afrika Schützenkompanie (Levent) 1750 pts & Mid-War Hold the Line

ÇALIŞMA SORULARI. A) Aşağıda yer alan LGS ye yönelik yayımlanan örnek MEB soruları yer almaktadır. Bu soruları yanıtla.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

BULGAR ZULMUNA KARŞI KOYAN TÜRK DİKME MEHMET

KÜTAHYA MİLLİ ALAYI, SİMAV, DEMİRCİ VE GEDİZ MUHAREBELERİ

SELANİK MEKTUBU (10) BAKİ SARISAKAL

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERLİK HAYATI

TARİH BOYUNCA ANADOLU

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

OKUL GEZİSİ ( 1 MAYIS - 4 MAYIS 2013)

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

KAFKAS İSLAM ORDUSUNUN İLERİ HAREKÂTI VE BAKÜ

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

KARS, ARDAHAN VE ARTVİN' İN KURTULUŞU GÜMRÜ VE KARS ANTLAŞMALARI

BÜYÜK TAARRUZ DA SUGÖREN KÖYÜ (12 30 AĞUSTOS 1922)

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

Transkript:

http://www.cengizcetintas.com/index.html 1

İKİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ 1921 Yılı nın Şubat ve Mart ayları sakin geçti. Türk Ordusu geçen zaman içinde gerek sayı ve gerekse nitelik yönünden Yunan Ordusu ile savaşabilecek bir duruma getiriliyordu. Kuva-yı Milliye birlikleri devamlı olarak düzenli ordu içinde eritiliyordu. Bir yandan asker almaya devam edilmekte ve bir yandan da yeni birlikler kurulmaktaydı. Eğitime, eksiklikleri giderme gayretlerine, yiyecek ve cephane ikmalini düzene koyma işlerine ara vermeksizin çalışılıyordu. Yunan Ordusu, kuzeyde Bursa Grubu, güneyde ise Uşak Grubu olarak konuşlanmıştı. Bursa Grubu daha kuvvetliydi. Çünkü düşmanın Eskişehir ve Ankara ya ulaşılması için, kuzeyden saldırması daha uygundu. Uşak Grubunda daha az kuvvet vardı. Türk Ordusu da bu duruma uygun olarak konuşlanmıştı. Kuvvetlerin çoğu Yunan asıl taarruzunu karşılayacak şekilde kuzeyde, daha az kuvvet de güneyde bulunduruldu. Kuzeydeki savunma, daha önce de olduğu gibi İsmet Paşa nın komutasındaki Garp Cephesi nin sorumluluğunda, güney savunması da Refet Paşa nın komutasındaki Cenup Cephesi sorumluluğunda olacaktı. Orta bölgede, Kütahya civarında da yedek kuvvetler bulundurulacak ve gerektiğinde Alayunt ve Çöğürler istasyonlarından demiryolu kullanılarak bu kuvvetler kuzeye veya güneye kaydırılacaktı. Yunan kuvvetleri 23 Mart 1921 günü sabahı, Bursa ve ondan üç yüz kilometre güneydeki Uşak tan aynı saatte doğuya, Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başladılar. İki bölgede de hava hafif yağmurlu ve soğuktu. Türk askerleri, kuzeyde İnönü ve güneyde Dumlupınar mevzilerinde bulabildikleri sapı kırık kazma ve küreklerle siperlerini kazmış, silahlarını yerleştirmiş, hazırlıklarını bitirmişlerdi. İki buçuk ay önceki Birinci İnönü Savaşındaki o telaş, mevziiye bir an önce yetişmek için o koşuşturmalardan şimdi eser yoktu. Yunan Bursa Grubu, harekete geçtiği ilk gün, Türk süvarilerini geriye atarak Yenişehir i ve İnegöl ü ele geçirdi. Güneydeki Uşak Grubu da Türk örtme kuvvetlerini atarak Dumlupınar mevzilerine ilerledi. 25 Mart 1921 günü akşamına kadar Yunan kuvvetleri, Bilecik ten Söğüt ün kuzeyine, İnegöl den de Pazarcık a geldiler. Bunun üzerine Türk kuvvetleri İnönü mevzilerine geri çekildiler. Harekâtın ikinci gününde, bütün gözler İnönü Cephesi nde iken, beklenmedik bir şey oldu ve Yunanlılar Dumlupınar mevzilerini zorlamaya başladı. Yunan 1.Kolordusu, akşama doğru cepheyi yaracak bir durum aldı. Dumlupınar mevzilerini savunan 12.Türk Kolordusu, ağır hücumlar karşısında cephenin bazı kesimlerini kaybetmiş ve savunmanın bütünlüğü bozulmuştu. Kolordu Komutanı Albay Fahrettin Bey, kolordusunun kuşatılmasını önlemek için 24 Mart 1921 günü gecesi yirmi kilometre gerideki bir mevziiye çekilmeye karar verdi. Bu kadar ümit bağlanan Dumlupınar mevzileri, harekâtın daha ikinci gününde elden çıktı. 25 Mart 1921 günü 12.Kolordu, çekildiği bu hatta da tutunamadı ve Cenup Cephesi Komutanı Refet Paşa nın emri ile daha doğudaki bir hatta çekildi. 26 ve 27 Mart 2

günleri Yunan birliklerinin ilerleyişi ve Türk birliklerinin geri çekilmesi devam etti ve 27 Mart 1921 günü akşamüzeri Yunanlılar Afyonkarahisar ı işgal ettiler. Fahrettin Bey de birliklerini Afyonkarahisar ın doğusuna çekerek Çay, Bolvadin hattında yeni bir cephe oluşturdu. Eskişehir-Afyonkarahisar hattını ele geçirmek üzere hareket eden Yunan Ordusu, böylece hedeflerinden birine ulaşmış oluyordu. Türk Genelkurmayı ise Afyonkarahisar ın işgaline fazla önem vermiyordu. Çünkü stratejik değeri daha fazla olan Eskişehir i elden çıkartmamak için önce İnönü de Yunanlıları yenmeyi, sonra da Afyonkarahisar a yönelerek ikinci zaferi burada sağlamayı düşünüyordu. 26 Mart 1921 günü akşamı İsmet Paşa, İnönü mevzileri önlerine gelmiş olan Yunan kuvvetlerine karşı taarruz emri verdi. Fakat ertesi sabah daha Türk kuvvetleri taarruza geçmeden bütün cephede Yunan saldırısı başladı. Yunan taarruzları Türk savunması karşısında gelişme gösterememiş ve öğleden sonra durmuştur. 27/28 Mart 1921 gecesi çok soğuktu ve herkes yarasını sarmakta, ertesi güne hazırlanmaktaydı. Kütahya daki 1.Süvari Tümeni hızlı bir yürüyüşle savaş alanına yetişti. Yarbay Nazım Bey komutasındaki 4.Piyade Tümeni de Kütahya dan üç tren katarıyla gelmişti. 28 Mart 1921 sabahı Yunan kuvvetleri piyade ateşine başladılar. Bu ateş yarım saat kadar devam etti. Daha sonra cephe boyunca ilerlemeye başladılar. Metristepe ye doğru ilerleyen Yunanlılar, saat 15.00 te taarruza başladılar. Şiddetli bir muharebe başladı. Yunan uçakları çok alçaktan uçarak makineli tüfekleriyle taarruza katıldılar. Akşamüzeri Metristepe deki Türk birlikleri düzensiz bir halde çekilmeye başladılar. Tepe Yunanlıların eline geçti. Cephenin sağ kanadı çökmüş sayılabilirdi. Birlikler mevzilerde tutunmakta zorluk çekiyorlardı. Kanlısırt ve Metristepe nin Yunanlıların eline geçmesiyle, hemen her yerde süngüye dayanan ve yirmi iki kez tekrarlanan şiddetli Türk karşı taarruzlarının meydana getirdiği sarsıntı ve yılgınlık, Yunan Komutanlığına bu başarıdan yararlanmaya imkan vermedi. Nihayet İkinci İnönü Meydan Savaşı, 1 Nisan 1921 akşamı İnönü mevzilerinde, İsmet Paşa'nın komutasındaki Garp Cephesi kuvvetlerinin zaferi ile sonuçlandı ve Yunan kuvvetleri Bursa istikametine doğru geri çekildiler. İkinci İnönü Zaferinden sonra, Afyonkarahisar a kadar ilerlemiş Yunan kuvvetlerinin durumu da güçleşti ve hemen Uşak a doğru geri çekilmeye başladılar. Garp Cephesi kuvvetlerinin bir bölümü de Eskişehir üzerinden Kütahya ya ve Altıntaş a yönelerek Afyonkarahisar ın doğusunda bulunan ve geri çekilmeye başlayan Yunan Uşak Grubu nun geri çekilme yolunu kesmek üzere demiryolu ile Refet Paşa nın emrine verildi. Yunan Ordusu Komutanı Papulas, İnönü'deki yenilgiden sonra, güneydeki tehlikenin farkındaydılar. Buradaki Yunanlı Komutan İnönü'deki yenilgi haberini alır almaz, Ordu Komutanından gelecek olan çekilme emrini beklemeksizin askerlerini Dumlupınar'a doğru çekmeye karar verdi. Savunulması kolay, doğal bir mevzii olan Dumlupınar'ın, Yunanlıların elinde kalması çok sakıncalıydı. Bu zamana karşı bir savaştı. Dumlupınar a daha önce gelen ordu, diğerine karşı önemli bir üstünlük sağlayacaktı. Bu nedenle Yunanlılar 3

7 Nisan 1921 günü on iki gün işgal ettikleri Afyonkarahisar ı boşaltarak, Dumlupınar'a doğru geri çekmeye başladılar. Akşamüzeri Türk askerleri Afyonkarahisar'a girdiler. Refet Paşa bunu öğrenir öğrenmez, avını elinden kaçırdığı duygusuna kapıldı ve İnönü Cephesi'nden gelecek olan diğer kuvvetleri beklemeden, elindeki üç tümenle taarruza karar verdi. 8 Nisan 1921 günü tümenler Kütahya dan hareket ettiler ve Altıntaş Ovası'nda toplandılar. 12.Kolordu da Afyonkarahisar'dan hareket etti. Öğleden sonra Yunan birliklerine rastlayıp, çarpıştılar. Fazla bir ilerleme olmadı ve akşam karanlığı ile birlikte harekât durdu. Refet Paşa'nın kuvvetleri ile Fahrettin Bey'in kuvvetleri arasında henüz bir bağlantı sağlanamadı. Fahrettin Bey'in tümenleri de Yunan kuvvetlerinin peşinden batıya doğru ilerlemekteydi. İki süvari tümeni, Dumlupınar mevzilerinin, dolayısıyla Birinci Yunan Kolordusu'nun arkasına inmesi için, Murat Dağı geçitlerinden Banaz'a gönderildi. Bir piyade tümeni, Dumlupınar mevzilerinin sol kanadını tutan Yunan alayına, bir başka piyade tümeni ise, Yunan çekilişini korumakla görevli alaya hücum edecekti. Fahrettin Bey'in Kolordusu da Afyonkarahisar'dan batıya doğru hızla ilerliyordu. Birinci Yunan Kolordusu kıskaca girmek üzereydi. 9 Nisan 1921 günü sabahleyin erkenden Refet Paşa kuvvetleri taarruza geçtiler. Yunanlıların durumu iyice tehlikeye girmişti. Afyonkarahisar dan gelen 12.Kolordu nun yavaş hareket ettiğini gören Yunan Komutanı, 12.Kolordu'ya karşı bir alay bırakarak, iki alayı ile hızla Dumlupınar'a koştu ve yaklaşan Türk tümenine taarruz etti. Bu beklenmedik cesur taarruz, Türk Cephesi'ni dalgalandırdı. Taarruza uğrayan Türk Tümeni geri çekildi. Bu sayede zaman kazanan Birinci Yunan Kolordusu, çekilmeyi sürdürdü. Fakat artık geç kalınmıştı. Yunan kuvvetleri Aslıhanlar bölgesinde mevzilerine yerleştiler ve Uşak'tan takviye kuvvetler aldılar. Bu güçle Yunanlılar taarruza geçtiler. Akşama kadar karşılıklı hücumlar ve süngü savaşları ile devam eden mücadele, iki tarafa da ağır kayıplar verdirmişti. Bu arada 12.Kolordu kuvvetleri de Aslıhanlar'a ulaştılar. 10 Nisan 1921 günü de savaş, karşılıklı taarruzlarla akşama kadar sürdü, ama bir sonuç alınamadı. Refet Paşa, Yunanlıların kuvvetli bir savunma yapacaklarını ve parça, parça gelen yorgun kuvvetlerle taarruz edilemeyeceğini anlamıştı. Tersine, İnönü yenilgisinin acısını çıkartmak için büyük bir Yunan taarruzu bile olabilirdi. Refet Paşa'nın önerisi üzerine Genelkurmay taarruzun durdurulması için emir verdi. Ertesi gün sakin geçti. iki taraf mevzilerinden dışarı çıkmadılar. Gece yarısı Yunanlılar Aslıhanlar mevzilerinde kuvvetli artçılar bırakarak daha gerideki Dumlupınar sırtlarına çekildiler. 12 Nisan 1921 günü, bu çekilmeden habersiz, Türk kuvvetleri de savunma durumu aldı. Aslıhanlar Savaşı olarak adlandırılan ve beş gün süren savaş böylelikle sona erdi. Cenup Cephesi Komutanı Refet Paşa, Yunanlıların Aslıhanlar mevzilerinden, Dumlupınar sırtlarına doğru çekildiklerini öğrenince tekrar taarruz emri verdi. 13 Nisan 1921 günü Türk birlikleri, Aslıhanlar da artçı olarak bırakılan 4

Yunan birliklerini önüne katarak Dumlupınar mevzilerine kadar ilerledi. Savaş 13 Nisan dan, 15 Nisan a kadar üç gün sürdü. Çoğu İnönü cephesindeki savaşa katılmış, eksiklerini ve kayıplarını bile daha doğru dürüst giderememiş, hatta cephesini bile tamamlayamamış, yorgun birliklerle yapılan Türk taarruzları, yeni kayıplardan başka bir sonuç vermemiştir. Sarp ve çalılık, taarruza zorluk veren bir arazide kuvvetli Yunan mevzilerini ele geçirmek mümkün olamamıştır. Bu savaşta da başarı, Aslıhanlar Savaşı nda olduğu gibi, Yunanlıların olmuştur. Kütahya, Eskişehir ve Afyonkarahisar da 23 Mart 1921 günü başlayan mücadele, 16 Nisan 1921 günü Dumlupınar sırtlarında sona erdi ve her iki taraf ta büyük kayıplar verdi. Kuzeyde İnönü de Yunanlılar acı bir yenilgi aldılar, fakat güneyde Dumlupınar ı ele geçirdiler ve elde tuttular. 15 Şubat 2015, Eskişehir Cengiz ÇETİNTAŞ 24 MART 1921: MİLLİ SAVUNMA BAKANI FEVZİ PAŞA NIN, YUNANLILARIN TEKRAR TAARRUZA BAŞLADIKLARINA DAİR BEYANATI (1.Dönem, 2.Yasama Yılı, 11.Birleşim, Gündem: 7/2) Yunan kuvvetleri bir gün önce Bursa ve ondan üç yüz kilometre güneydeki Uşak tan aynı saatte doğuya, Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başladılar. Türk askerleri, kuzeyde İnönü ve güneyde Dumlupınar mevzilerinde bulabildikleri sapı kırık kazma ve küreklerle daha önceden siperlerini kazmış, silahlarını yerleştirmiş, hazırlıklarını bitirmişlerdi. İki buçuk ay önceki Birinci İnönü Savaşı ndaki o telaş, mevziiye bir an önce yetişmek için o koşuşturmalardan şimdi eser yoktu. FEVZİ PAŞA (Milli Savunma Vekili): Efendim, Yunanlıların bir hayli zamandan beri beklemekte olduğumuz taarruzları dün başlamıştır. (kahrolsun sesleri) Tabii buna karşı lazım gelen tertibatı biz de aldık ve muharebenin muhtelif safhaları henüz başlamadığı için müsaadenizle burada fazla tafsilat vermeyeceğim. Yalnız düşmanın hangi mıntıkalarda taarruz etmekte olduğunu arz edeceğim, bunda bir mahzur yoktur. Düşman bütün cephelerde taarruza geçmiştir. Evvela Sarayköy güneyinden küçük bir kuvvetle taarruza geçmiş, büyük bir kol ile Uşak'tan İslam Köyü ne doğru hareket etmiştir. Dünkü vaziyet böyledir. Diğer bir kol ile İnegöl'e yürüdü, diğer bir kol ile Yenişehir'e yürüdü ve diğer bir kol ile İznik'e yürüdüler. Bundan başka çetelerle Sapanca ya doğru harekâta devam ettiler ve Sakarya'ya doğru Adapazarı kuzeyinde harekâta başladılar. Bu şekilde bütün cephede, kuzeyden, güneye kadar taarruza geçtiler. Bunların dünkü hareketleri İznik, Yenişehir, İnegöl batısında ilerledi. Bir alay kadar kuvveti Köprühisar'a geldi, ateş ile geri atıldı. Diğer bir tümen kadar kuvvet, kuvvetlerimizle temasa geçti, akşama 5

kadar tevkif kuvvetlerimiz o kuvveti yayılmaya mecbur etti. Vakit kazanıldı, geri çekildiler. Diğer bir Yunan kuvveti İnegöl'den ilerledi. Onu da topçumuz yaymaya mecbur etti. Dünkü vaziyette İnegöl'den ilerlemelerini durdurduk. Bu sabah bu hattan doğuya doğru hareketlerine devam ettiler. Bir kısım kuvvetle Köprühisar ve kuzeyindeki mevzilerimize yanaştılar, topçu muharebesi başladı. Diğer bir kol Nazifpaşa mevkiine yanaşıyordu, orada da topçu muharebesi oluyordu. Güneyden İslam Köyü'nden gelen bir koldan başka, bunun güneyinden üç kol ile düşman kuvvetleri Dumlupınar mevzilerinden taarruza geçtiler. Fakat henüz muharebe başlamamıştı. Şimdi muharebenin safahatını anlamakla uğraşıyordum, rapor alamadık. Fakat bu taarruz büyük bir cephede başladığı için şüphesizdir ki günlerce sürecektir. Ümit ederim ki gelecek hafta Milletimiz için inşallah hayırlı haberler veririm. (inşallah, Allah muvaffak etsin sesleri) DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Celseyi kapatıyorum. Cumartesi günü saat ikide toplanır, devam ederiz. 1 2 NİSAN 1921: MİLLİ SAVUNMA BAKANI FEVZİ PAŞA NIN, İKİNCİ İNÖNÜ SAVAŞI HAKKINDAKİ BEYANATI (1.Dönem, 1.Yasama Yılı, 15.Birleşim, Gündem: 5/1) Yunan kuvvetleri 23 Mart 1921 günü sabahı, Bursa ve ondan üç yüz kilometre güneydeki Uşak tan aynı saatte doğuya, Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başladılar. İkinci İnönü Meydan Savaşı, Yunan Bursa Grubu' nun hareketi ile başladı, Bir hafta süren mücadele 1 Nisan 1921 akşamı İnönü mevzilerinde, İsmet Paşa'nın komutasındaki Garp Cephesi kuvvetlerinin zaferi ile sonuçlandı. Milli Savunma Bakanı Fevzi Paşa bu Zaferi Meclise duyurdu. Dumlupınar önlerinde savaş hala devam ediyordu. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Celse açılmıştır Efendim. Söz Milli Savunma Vekili ve Genel Kurmay Başkan Vekili Fevzi Paşa Hazretlerinin. FEVZİ PAŞA (Milli Savunma Vekili ve Genel Kurmay Başkan Vekili): Londra Konferansına davet edildiğimiz sıra Yüce Heyetinize açıklamalarda bulunmuştum. Düşmanlarımızın son defa olmak üzere bir kere daha askerlikçe muvaffakiyet elde etmek isteyeceklerini ve hazırlıkta bulunduklarını arz etmiştim. Malumatınız olduğu gibi Konferans, Yunanlıların engellemesi ile neticelenemedi. Bunu askeri muvaffakiyetle telafi etmek istediler. Takriben on bir gün evvel Sakarya ağzından Menderes Vadisine kadar dört yüz kilometrelik cephede yüz bin kişilik bir ordu ile taarruza geçtiler. Bu ordunun altı piyade ve bir süvari tümeni Bursa ve İnönü Cephesinden ve kuzeyden, üç piyade ve bir süvari tümeni Uşak-Afyonkarahisar 1 TBMM Zabıt Ceridesi (24 Mart 1921), 1.Dönem, c.9, s.229-230, http://www.tbmm.gov.tr/ 6

hattı güneyinden taarruz ediyorlar. Tabii buna karşı bizim yaptığımız tertibatımızı aldık. Düşman pek ümitli bir surette ilerlemeye başladı. Muharebeyi nerede kabul edeceğimizi bilmediği için harekâtında tereddütlü görünüyordu. Efendiler, düşmanlarımızın planı, bizi dört beş gün içerisinde tamamıyla mağlûp edip, Sevr Antlaşmasını ve belki de daha ağır bir antlaşmayı cebren kabul ettirmek idi. (kahrolsun sesleri) Dört beş gün içinde Eskişehir'e gireceklerini ve bir aya kadar Ankara'ya girip büsbütün Anadolu'yu istila edeceklerini bildiriyorlardı. Bütün kurdukları plan, bizim ordularımızı büyük çevirme hareketleriyle, büyük baskılarla ve büyük bir kuvvetle Anadolu'nun asıl içinden ayırıp batıya doğru atmak ve Ordumuzu tamamıyla mahvetmek, ondan sonra önlerinde müdafaasız kalacak olan Anadolu'yu kolaylıkla istila etmekti. Bunu gerek düşmanın harekâtından ve gerekse evvelce alınan malumattan anlayan Kumandanlık lazım gelen tertibatı aldı. Cephe kanatlarını daima kuvvetli bulunduruyordu ve çevirme harekâtına karşı büyük süvari kıtalarıyla hareketi düşünüyordu. Filhakika Dumlupınar mevziine yapılan ilk taarruzda iki piyade ve bir süvari tümeniyle Afyonkarahisar arasına girmek istediği görüldü. Buna karşı orada bulunan süvarilerimiz daima işgal mahiyetinde hareket ettiler. Düşman hiçbir şey kazanamadı. Hatta bunu resmi tebliğlerinde, Milli Ordu kati muharebe kabul etmeyerek bizi yormak istiyor, ama biz kendilerine lazım gelen dersi vereceğiz, diye yazıyordu. Bu suretle düşmanlarımızın taarruz planları muvaffakiyetsizliğe uğradıktan sonra bizim Orduyu mağlup ve perişan etmek fikri suya düştü. Bu muhabere bizim de arzu ettiğimiz gibi İnönü mevzilerinde vuku buldu. Yunan tarihinde emsali görülmemiş olan yedi gün, yedi gece devam eden muharebelerde düşman mağlubiyete uğradı ve geri çekildi. (alkışlar) Bugün Söğüt ve Bozüyük tamamıyla elimize geçmiş, düşman Pazarcık, Bilecik'e doğru geri çekilmiştir. Bu suretle düşmanlarımızın mağlubiyetine sebep olan doğrudan doğruya askerlerimizin kudret, cengaverlikleri, subay ve kumandanlarımızın manevra kabiliyetinden ibarettir. NEŞET BEY (Üsküdar): Paşam, senin de imanın... NECİP BEY (Ertuğrul): Allahın da lütfü... FEVZİ PAŞA (Devamla): Malumunuzdur ki düşman bu muharebeyi kati bir safhaya getirmek ve mutlaka galip gelmek arzusuyla uğraşıyordu. Hatta Başkumandanları Papulas Karaköy'e kadar gelmiş ve alaylarını birbiri arkasından hücum ettirmiş ve daima yanlarımızdan taşarak, bir taraftan gerilerimize doğru sarkmak planını takip ettiği halde, bir taraftan ihtiyat kuvvetleriyle merkezimizi iki tümen kuvveti ile yarmak istemiştir. Başkumandanının gözü önünde muharebe eden Yunanlılar kabiliyetlerini son derecedeki fedakarlıklarını ispat etmişlerdir. Lakin bunların gayretleri, yılmaz olan Türk safları önünde tamamıyla kırılmıştır. (alkışlar) Geri çekilen düşman üzerine tayyarelerimiz tarafından bombalar atılmış ve bunların gerilerine de süvari kuvvetlerimiz sevk olunmuştur. Bugün efendiler, Bozüyük'e kadar trenlerimiz işlemeye başlamıştır. Buraya kadar arz ettiğim safha birinci safhadır. Düşmanın bir kısmının mağlubiyetiyle neticelenmiştir. Bundan 7

sonra ikinci safhaya geçiyoruz. Müsaadenizle bundan bahsetmeyeyim. Henüz askeri harekât devam ediyor. Fakat Cenabı hakkın daima haklılara yardım ettiğine iman ettiğimden, ümit ederim ki kati netice bizim tarafta bulunması lazım gelecektir. Yalnız şunu da arz etmek isterim ki bu muharebede bütün Milletin göstermiş oldukları, özellikle yaralılarımıza ve askerlerimize bütün Milletin el birliğiyle yaptıkları hizmet ve yardım şayanı takdirdir. Hatta silah ve cephane taşıyan bazı deveciler dahi para almak hususuna tenezzül etmeyerek, biz para almak için değil Vatan için çalışıyoruz, diye para almıyorlar. Millet bu dereceye kadar muharebeye yardımcı bulunuyor. (bravo sesleri) Muharebeye devam etmek için Anadolu'nun sinesinden kopup gelen yardım kolları hepinizin gözü önünde sevinçle gidiyorlardı ve bunun daha arkası alınmamıştır. Düşmanlarımız bu harbi bir ayda bitireceklerini zannediyorlardı. İnşallah onların zannettiği zamanda bitecektir. Fakat bizim lehimize bitecektir. (alkışlar) (Genel Kurul sevinçten ve mutluluktan coştu. Milletvekilleri söz aldılar. Fevzi Paşa ya ve Orduya teşekkürlerini ve şükranlarını sundular. Fevzi Paşa da iltifatlarından dolayı onlara teşekkür etti. Her gün tartışan, birbirleriyle mücadele eden Meclis, bir anda tek bir vücut, tek bir yürek olmuştu. Kayseri Milletvekili Âlim Efendi tarafından dua okundu.) ABDULLAH AZMİ EFENDİ (Eskişehir): Reis Bey, bir önerge vardır. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Efendim, bir önerge vardır. TBMM Başkanlığına Milli istiklal ve kurtuluşumuzun temini yolunda bilhassa bu defa vatanperver hizmetlerinden dolayı Milli Savunma Vekili Fevzi Paşa Hazretlerinin bir derece rütbe terfi verilmesi hususunu teklif ederiz. 2 Mart 1921 Üsküdar Mebusu Neşet Lazistan Mebusu Osman Nuri (çok uygun, kabul sesleri) Saruhan Mebusu Avni Mersin Mebusu Yusuf Ziya Yozgat Mebusu Ahmet Ertuğrul Mebusu Ahmet Hamdi HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Efendim, müsaade buyurunuz, önerge kabul edilmiştir. Fakat bunun muamelesi vardır. Bu muamelenin tamamlanması için Hükümete gönderelim. 1 1 TBMM Zabıt Ceridesi (2 Nisan 1921), 1.Dönem, c.9, s.321-330, http://www.tbmm.gov.tr/ 8

4 NİSAN 1921: YUNAN ZULMU HAKKINDA VERİLEN SORU ÖNERGESİNİN GÖRÜŞÜLMESİ VE DIŞİŞLERİ BAKAN VEKİLİ AHMET MUHTAR BEY İN CEVABI (1.Dönem, 2.Yasama Yılı, 16.Birleşim, Gündem: 6/2) Yunanlıların ikinci ileri harekâtında da ilk harekâtta olduğu gibi silahsız ve savunmasız Türk halkına karşı yapmış oldukları vahşet ve zulümler çok fazladır. Yunan askerlerinin bu zulmünde İtilaf devletlerinin de katkıları olduğu göz ardı edilemez. Özellikle İngilizlerin tahrik ve kışkırtmasıyla hareket eden Yunanlılar, destekledikleri Anadolu Rumlarının meydana getirdiği çeteler vasıtasıyla katliam ve tecavüz hareketlerine geri çekilirken de devam etmişlerdir. DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Efendim, Trabzon Mebusu Nebizade Hamdi Bey in Dışişleri Vekiline bir soru önergesi var. Dışişleri Vekâleti de hemen bugün cevap vermeyi arzu ediyor. Soru önergesi okunsun, Muhtar Beyefendi cevap vereceklerdir. (pekâlâ sesleri) AVNİ BEY (Saruhan): Harp hakkında da izahat versinler. DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Bunu evvelce söyleyeydiniz, Fevzi Paşa Hazretleri cevap verirlerdi. Kendileri burada yoktur. TBMM Başkanlığına Yunanlıların gerek işgalleri altında bulunan ve gerek daha sonra harp ve geri çekilme sahalarını teşkil eden arazimizde icra ettikleri ve hâlâ da etmekte bulundukları zulüm ve tahribatın mümkün mertebe önüne geçilmek üzere ne gibi siyasi ve diplomatik tedbirler alınmış olduğunun Dışişleri Vekâletinden cevaplanmasını teklif ederim. Trabzon Mebusu Nebizade Hamdi NEBİZADE HAMDİ BEY (Trabzon): Efendim, vakit geç. Birkaç kelime söyleyeceğim. Mondros Ateşkesinden beri ne vakit Avrupa'ya karşı hakkımızdan başka bir şey istemiyoruz dedikse, onlar devamlı Ermeni meselesini başımıza vurdular. Ermenileri tehcir ettiniz dediler. Ondan evvel geçmiş olan hadiseleri hiç hatırlamadılar ve düşünmediler ki ne Erzurum, ne Van ve ne de Bitlis kalmıştır. Oradaki Müslümanlar perişan olmuştur. Onları düşünmediler. Bugün aynı hadise karşısında bulunuyoruz. Yunanlılar işgalleri sahasında bulunan yerlerde yapmadık zülüm bırakmadılar. Kesiyorlar, ırza, mala tecavüz ediyorlar, tahribat yapıyorlar. Hepimiz işitiyoruz, ne Bilecik kalmış, ne Söğüt kalmış, ne türbelerimiz kalmış ve ne de mescitlerimiz kalmış. Hiç bir şey kalmamıştır. Geri çekilirken tahribat yapıyorlar. Bu yaptıkları tahribata karşı elbette Millet intikamını alacak. Fakat Ordumuzun varamadığı yerler vardır ve oradaki kardeşlerimizi düşünmek mecburiyetindeyiz. Bunlara karşı ne yapmalıyız? Halkımızın fevkalade galeyan ve 9

heyecanda olduğunu ve işgal sahasından atılan düşmanların arkasından gidecek olan Ordumuzla beraber yerlerine varacak olan ahalimizin bu intikamı almak için yapacaklarının mesuliyetini kabul edemeyeceğimizi Avrupa'ya bildirmektir. Halk Ordunun arkasından gidince evinin yıkılmış olduğunu, camimin yok olduğunu görürse yapacağını bilir ve yapar. Bunu Avrupa'ya bildirmeli. Dışişleri Vekâletinden bunu soruyorum. AHMET MUHTAR BEY (Dışişleri Vekâlet Vekili): Efendiler, Yunan Ordusunun son taarruzunda ve onu takip eden günlerde Müslüman ahaliye yaptığı zulüm hakikaten yürek parçalayıcıdır. Daha önceki Yunan zulmü hakkında İtilaf devletlerine protesto gönderdiğimizi arz etmiştim. Bizi Londra Konferansına davet ettikten sonra bu haince hareketi tertip eden İngilizlerin, bu himayesinden yüz bulan Yunanlılar şimdiye kadar kendileri haince hareketlerin en şiddetlisini tatbikten çekinmemişlerdir. Yunan orduları kafalarını çarparak kırıldığı İnönü mevziine gelinceye kadar geçtikleri yerlerde birçok Müslüman köylerini yakıp yıktıkları gibi bu defa da çekilirken ahaliyi katlediyorlar ve bütün köyleri yakıyorlar. Hatta Söğüt ile Yenişehir arasında bulunan köyleri ve bunların içerisinde bulunan bütün camileri yakıp yıkmışlardır. (kahrolsun sesleri) İnşallah Ordumuz azim ve şiddetle takip ettiği maksadını elde ettikten sonra, bu vahşi cinayetleri yapanları eğer ele geçebilirse, failleri hakkında aynı şiddet ve tedbirleri alacağına şüphe yoktur. Fakat o mesut anın meydana gelmesine kadar Hükümet de tabii kendisine ait olan siyasi vazifeleri yapacaktır. Bunun için Londra Konferansına gönderilmiş olan Delege Heyetimize ve İtalya'da bulunan siyasi temsilcilerimize, bu vahşi cinayetleri şiddetli bir şekilde protesto etmeleri için lazım gelen tebligat derhal yapılmıştır. Eğer Yüce Heyetiniz uygun görürseniz, tutanağa geçmesi ve bütün halk ve bütün Dünyanın görmesi için bunlardan bazılarını okumak isterim. (hay hay sesleri) Hatta bunların nasıl şeytanca tertipler kurarak bizi tuzağa düşürdükten sonra, Yunanlıları aleyhimize taarruz ettiren ve cephe gerisi hizmetleri kendi askerine veren İngiliz Dışişleri Nezaretine yazmış olduğum şiddetli protestoyu okumak isterim. (dinleyelim sesleri) Bekir Sami Bey e Genel Kurmay dan gelen bir tezkerede, Kasaba Kazası eski Ceza Reisi Hasan ve Müftü Basri efendileri Yunan Kumandanı huzuruna bizzat çıkartarak, Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ile Osmanlı Hükümetinin zulmünden bahseden ve Yunan Ordusundan memnun olduklarını ifade eden bir yazı alındığı, ifade edilmektedir. Kasaba nın işgali sırasında Yunan çetelerinin taarruzlarına uğramadıklarına dair diğer bir yazıyı da zorla, şiddetle ve rızaları olmadan imza ettirilmiş olduğu ve buna uymayan masum Müslüman ahalinin hapis ve çeşitli zülüm ve işkenceye maruz kalmakta bulunduğu bildirilmektedir. Öteden beri devam ede gelmekte olan bu zülüm ve işkence siyasetinin, bilhassa son zamanlarda böyle şiddet ve zor ile elde edilen yazılarla Londra 10

Konferansında hak kazanmak emeliyle çok fazla yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu hususun İtilaf hükümetleri ve tarafsız hükümetler nezdinde tesirli bir şekilde protesto edilmesi rica olunur. Bu hadiseler, İtilaf devletlerinin İzmir için halkoylaması usulüne bizi razı etmeye çalışmakla nasıl bir tuzak hazırladıklarını kâfi derecede ispat etmektedir. 28 Şubat 1921 11 Dışişleri Vekili Ahmet Muhtar AHMET MUHTAR BEY (Devamla): İstihbarata dair meselelerde birçok şeyler vardır, isterseniz okuyalım. (hay hay sesleri) Bekir Sami Bey e Zorla Müslüman ahaliden yazılar almaktadırlar. Fransızların Müslüman ahaliye reva görmekte oldukları pek hunharca zulümler hakkında haberler almaktayız. Bu haberler burada gerek Büyük Millet Meclisince ve gerek bütün Anadolu halkınca heyecanı sebep olmaktadır. Bu kötü vaziyete biran evvel nihayet verilmesi hususunda orada icap eden makamlara tesirli teşebbüslerde bulunulmasını rica ederim. 1 Mart 1921 Dışişleri Vekili Ahmet Muhtar EMİN BEY (Ergani): Nisanda yazılmış bir şey var mı Efendim? AHMET MUHTAR BEY (Devamla): Var, efendim. Rumeli muhacirlerinin mülklerinin muhafazası hakkında Saruhan Mebusu Avni Bey le arkadaşları tarafından verilen önerge ve Batı Trakya Heyeti adına Sabuncuzade Bedrettin imzalı mektup gönderilerek, bu mesele hakkında dikkat çekilmiştir. Sabuncuzade nin mektup özeti şöyledir. Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Delege Heyetimizin Londra Konferansında hudutlarımız hakkında verdikleri beyanatta, Rumeli ye ait kısmında 1913 hududunun esas gösterilmesi ve Batı Trakya'ya dair bir açıklık olmaması bizi şu hususu arz etmeye mecbur eyledi. İstanbul Antlaşmasıyla Anavatandan zorla ayrılan üç yüz bin Türkün yaşadığı Dedeağaç ve Gümülcüne sancakları Türktür ve ebediyen Türk kalacaktır. Bugünkü Milli Anadolu üç yüz bin öz Türk kardeşini feda edemez. Paşa Hazretleri Trakya bölünmez bir bütündür. Bu iki sancak Anavatana iltihak için tekrar birçok kanlar dökecek ve bunun mesuliyeti Türkün hakkını vermeyen Batı ya ait olacaktır. Avrupa, Dedeağaç ve Gümülcüne'nin doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine katılmasını kabul edemiyorsa, idare şeklinin tayinini kendisine bıraksın. Batı Trakya Ahalisi adına Sabuncuzade Bedrettin

Bekir Sami Bey e İzmir de ve Yunanistan'da bulunan esirlerimizin aç bırakıldıkları, güçlerinin üstünde ağır işlerde çalıştırıldıkları ve birer birer öldürülmekte oldukları ciddi kaynaklardan haber alınmış olduğu Genel Kurmay dan bildirilmektedir. Esirlerimizin bu kötü vaziyetlerden kurtarılmaları için icap eden teşebbüslerde bulunarak neticenin mümkün olan süratte bildirilmesi rica olunur Efendim. 13 Mart 1921 Dışişleri Vekili Ahmet Muhtar Bekir Sami Bey e Genel Kurmay dan edindiğimiz şu haber, malumat olarak arz olunur. Alınan istihbarata göre Yunan Hükümeti tarafından Venizelos taraftarları aleyhinde ilan edilen sıkıyönetimin icraatı Müslümanlar aleyhine çevrilmiş ve Tekirdağ, Çorlu, Uzunköprü, Dimetoka, Kırklareli ve bu gibi yerlerdeki Müslümanların birçoğu tevkif edilerek Edirne'ye sevk olunmuştur. Yunan Hükümetinin bu yaptıklarına misilleme olarak üstü kapalı bir protestonun iyi tesir bırakacağı muhtemel olmakla bilgilerinize arz olunur Efendim. 13 Mart 1921 Dışişleri Vekili Ahmet Muhtar AHMET MUHTAR BEY (Devamla): İngiltere Hükümeti Dışişleri Nezaretine gönderilen 31 Mart 1921 tarihli notayı okuyorum. İngiltere Dışişleri Nezareti Yüksek Makamına Londra Müzakereleri sırasında İtilaf devletleri tarafından sözü edilen teklifi Yunan delegelerinin kabul etmemeleri halinde, Küçük Asya daki harbin bir Türk-Yunan mücadelesi şeklini alacağı beyan edilmişti. Hakikaten İngiliz resmi kaynakları tarafından 27 Mart 1921 tarihli İstanbul gazetelerinde yayınlanan bir beyannamede, İngiliz Hükümetinin takip ettiği tarafsızlık siyasetine göre General Harding in Birinci Yunan Tümeni Kumandanlığından çektiğini ilan etmesi, İtilaf idarecilerinin bu beyanatının bizde ortaya çıkaracağı yanlış düşünceyi düzeltecek mahiyetteydi. İngiltere Hükümeti bize karşı bu aldatıcı beyanatta bulunurken, diğer taraftan Yunan Ordusu geri hizmetleri İngilizler tarafından yapılmakta ve huduttan uzak mıntıkalardaki Yunan garnizonlarının İngiliz kıtaları tarafından değiştirilmesine müsaade edilmektedir. Bu şekilde serbest kalan Yunan 12

Ordusu bütün mevcudiyetiyle Kral Konstantin'in dokuz günden beri aleyhimize başlattığı şiddetli taarruzuna imkân kılmıştır. Nitekim İzmit'te bulunan Yunan Manisa Tümeni umumi taarruzun arifesinde bir İngiliz Tümeni tarafından değiştirilmiş ve bu Yunan Tümeni bu şekilde gerisi İngilizler tarafından emniyete alındığından dolayı Geyve geçidine ve Kocaeli Yarımadası na taarruz edebilmiştir. İşte, Hükümetinizin ve devlet adamlarınızın tarafsızlık beyanatını takip eden hadise budur. Çanakkale Boğazı nın İngiltere Filosuna açılmasını müteakip nefret edici bir şekilde parçalanan Mondros Ateşkesinden, İzmir'in işgalinden ve bunu takip eden günlerde yapılan kötülük ve zulümlerden, İstanbul'un işgali ve Mebuslar Meclisinin kapatılmasıyla Türk vatanseverlerinin sürgün edilmesinden ve nihayet 1920 senesi Nisanında Damat Ferit Paşa gibi hainlerin İngiliz altınlarına tamah edip Memleketimizde Türkü Türk e, Müslümanı Müslüman a kırdıran kanlı isyanlardan, ırz ve dinimize karşı İngiltere Hükümetinin beslediği hain ve inatçı kin ve hıncın bütün bu delillerinden sonra bize son darbeyi indirmek için tertip edilmiş son bir manevraya şahit olmak kalıyordu. Bize sulh ümidi vererek Londra'da müzakereye davet ettiğiniz halde, diğer taraftan el altından ücretle istihdam ettiğiniz Kostantin'e, geri hizmet veren kıtalarınızın yardımıyla, bize hücum emrini verdiniz ve aynı zamanda en hırslı vaatlerle bizi uyutmaya çalıştınız. Türk Milleti ve kalben kendisiyle beraber olan bütün Müslümanlar, Londra Hükümetinin bu hareketini asla unutmayacaklar ve esir olmayı şiddetle reddettiklerinden dolayı affedilemez bir cinayet işlemiş olanlara karşı İngiltere Hükümetinin ücretli köleleri olan Yunanlılar vasıtasıyla yaptırdığı katliam ve tahribatı her zaman hatırlayacaklardır. Şunu da ilave edebilirim ki üzerimize gönderilen bu darbe, muvaffakiyet ile neticelenerek biz mağlup da olsak, bu hal hür ve bağımsız bir hayata olan hakkımız tanınıncaya kadar karşı koyma hususundaki kırılmaz azim ve irademize hiçbir şekilde tesir etmeyecektir. Bir kavmin hürriyeti, bir harbin kazanılmasına veya kaybedilmesine tabi değildir. Siz kadınlarımızı, çocuklarımızı evvelce Venizelos'un, şimdi de Kostantin'in sürülerine katlettirmekle bize Batı Emperyalizmi boyunduruğunu kabul ettirmeye muvaffak olamayacaksınız vesselam. Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Vekili Ahmet Muhtar AHMET MUHTAR BEY (Devamla): Bu notanın diğer suretleri de İtilaf devletlerine gönderilmiştir. TUNALI HİLMİ BEY (Bolu): Müsaade et de ruhum seni alnından öpsün. 13

DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Bir önerge daha var, Muhtar Bey den bir şey soruluyor. REFİK ŞEVKET BEY (Saruhan): Efendim, bunlar ültimatom mu, yoksa protesto mudur? AHMET MUHTAR BEY (Devamla): Protestodur, Londra'ya gitti ve bütün devletlere gitmiştir Efendim. REFİK ŞEVKET BEY (Saruhan): Efendim, bu çok sert yazılmıştır. ALİ ŞÜKRÜ BEY (Trabzon): Reis Bey, söz istiyorum Efendim. DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Hayır Efendim, kâfi görüp görmediğini soru önergesi sahibine soracağız. Müzakere edilecek bir şey yoktur. ALÎ ŞÜKRÜ BEY(Trabzon): O halde bunun üzerine gensoru teklif edeceğim. DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Bilecik Kasabasında Müslüman malları ile Ertuğrul Türbesinin imha edilmiş olduğuna dair bir önerge var. Bunun hakkında malumat istiyorlar. AHMET MUHTAR BEY (Devamla): Bunun hakkında malumatım vardır. Fakat resmi değildir. REFİK ŞEVKET BEY (Saruhan): Efendim, delegelerimizin bir ay sonra tekrar Sulh Konferansına çağırılma ihtimali var. Çağırılırsak tekrar Konferansa gitmeyecek miyiz? AHMET MUHTAR BEY (Devamla): Dışişleri Vekili olarak şahsi kanaatimi söyleyeceğim. İlerde zamanı geldiği vakit tetkik etmek ve uygun görüp, görmemek Yüce Heyetinize aittir. Şahsi kanaatim, bundan sonra bir Konferansa gitmemektir. Düşmanlarımız bizimle ayrı ayrı sulh yapmak isterlerse buraya buyururlar, sulh yaparız. Çünkü birçok devlete ait delegelerin karşısına gidince gayet zayıf kalıyoruz. ABDULLAH EFENDİ (İzmit): Düşman bizim Memleketimizden çıkmadıktan sonra hiçbir sulh konferansına gitmeyeceğiz. AHMET MUHTAR BEY (Devamla): Bunu şahsi bir kanaat olarak arz ediyorum. SELAHATTİN BEY (Mersin): Bu nota yazılırken Hükümet ile görüşüldü mü Efendim? AHMET MUHTAR BEY (Devamla): Rica ederim Efendim, ben Dışişleri Vekiliyim ve ben mesuliyetini kabul ediyorum. SELAHATTİN BEY (Mersin): Bendeniz bunu yanlış buluyorum. DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Soru bitti Efendim. 14

AHMET MUHTAR BEY (Devamla): Yalnız şurasını arz etmek isterim, bunun hazırlanmasında Genel Kurmay ın malumatı, muvafakati ve talebi vardır. CELALETTİN ARİF BEY: Fakat siyasi üslubu da bir parça düşünmelisiniz. AHMET MUHTAR BEY (Devamla): Siyasi üslubu biz biliriz. CELALETTİN ARİF BEY: Tebrik ederim, çok iyi bilmişsiniz. DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Efendim, Ali Şükrü Beyin bir gensoru önergesi var. TBMM Başkanlığına Dışişleri Vekili Muhtar Beyefendinin okuduğu protesto notasını Memleketin menfaatlerine katiyen uygun göremediğim için Hamdi Bey arkadaşımızın soru önergesinin gensoru önergesine dönüştürülmesini teklif ederim. Trabzon Mebusu Ali Şükrü (kabul sesleri) DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Soru önergesinin gensoruya çevrilmesi teklif ediliyor. (ret sesleri) ALİ ŞÜKRÜ BEY (Trabzon): Önergem hakkında izahat vereceğim, Efendim. REFİK ŞEVKET BEY (Saruhan): Ali Şükrü Bey şimdi, soru sahibi olan Hamdi Bey in soru önergesinin gensoruya çevrilmesini istiyor. Yani Hamdi Bey den bir temennide bulunuyor. O, Hamdi Bey in bileceği bir şeydir. Kendisi kabul ediyorsa olur. ALİ ŞÜKRÜ BEY (Trabzon): Gerekçesini söylüyorum. DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Gensoru önergesi verme hakkınız daima vardır. Yalnız, geçen gün de burada aynı şey oldu. İç Tüzükte açıklık var. Gerekçeli bir gensoru önergesi vermeniz lazımdır. ALİ ŞÜKRÜ BEY (Trabzon): Gerekçe, Dışişleri Vekilinin okuduğu protesto notasının üslubudur. Bu siyasi lisan ile katiyen kabul edilemez. DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): O da ayrı bir meseledir Efendim. Yüce Heyet vereceğiniz gensoru önergesini kabul ederse bir günü tayin edilir. Şimdi efendim, bu önergeyi oya koyuyorum. ALİ ŞÜKRÜ BEY (Trabzon): Önce izah edeyim, sonra oya konması lazım gelir Efendim. 15

DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Niçin böyle söylüyorsunuz Efendim? O zaman, izah ettikten sonra mesele kalmaz ki. Mesele gayet açıktır, gerekçe yazılmalıdır. Önergeyi kabul edenler lütfen el kaldırsın. (ret sesleri) Kabul eden yirmi dokuzdur, kabul edilmedi. 1 (Üç gün sonra 7 Nisan 1921 tarihinde Dışişleri Vekili Ahmet Muhtar Bey hakkında Meclise bir gensoru önergesi verildi.) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Erzurum Mebusu Celalettin Arif Bey ve arkadaşlarının bir gensoru önergesi var. TBMM Başkanlığına Dışişleri Vekâleti Vekili Muhtar Beyefendi, geçen celsede Yunan zulmüne dair yaptığı konuşma sırasında Devletin sulhseverliği hakkında yabancı kamuoyunda kötü tesir yapacak bazı şahsi ifadeler kullanmıştır. Muhtar Bey in bu hareketi kabul edilemez olduğundan, Meclis soruşturması açılmasını teklif ederiz. 7 Nisan 1921 (pek uygundur sesleri) Erzurum Mebusu Celâlettin Arif Burdur Mebusu Veliyettin Trabzon Mebusu Nebizade Hamdi HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Bu gensoru önergesini kabul buyuranlar lütfen el kaldırsın. Kabul edildi. İç Tüzüğe göre Dışişleri Vekâletine tebliğ ederiz. İzahat vereceği günü tayin eder. (bugün sesleri) Efendim müsaade buyurun, tabii kendilerinin bir hakkı vardır. Fakat bir kere kendisine tebliğ edeceğiz ve ne gün izah edeceksiniz diye soracağız, ondan cevap aldıktan sonra gündeme alacağız. (uygundur sesleri) 2 1 TBMM Zabıt Ceridesi (4 Nisan 1921), 1.Dönem, c.9, s.364-368, http://www.tbmm.gov.tr/ 2 TBMM Zabıt Ceridesi (7 Nisan 1921), 1.Dönem, c.9, s.378, http://www.tbmm.gov.tr/ 16

7 NİSAN 1921: YUNANLILARLA BİRLİK OLAN ABAZALAR HAKKINDA DÜZCELİ ABAZALARIN MECLİSE GÖNDERDİĞİ TELGRAF (1.Dönem, 2.Yasama Yılı, 17.Birleşim, Gündem:8/4) İkinci İnönü Savaşı başladığı sırada İtilaf devletlerinin işgali altında bulunan Kocaeli Yarımadasında Yunan kuvvetleri bulunuyordu. İngilizler dolaylı yoldan Yunanlılara yardım için kendi kuvvetlerini buraya gönderdiler. Böylece Yunan kuvvetleri boşta kalarak Adapazarı na doğru taarruza geçtiler. Bu sırada o yöredeki bazı Abaza çeteleri de onlara yardım etti. O yöredeki Abazalar bunu şiddetle protesto ettiler ve Ankara ya bağlılıklarını bildiren telgraf gönderdiler. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Yunanlılarla beraber faaliyet gösteren Abazaların telin edilmelerine dair Düzce Abaza eşrafından gelen telgraf var. TBMM Başkanlığına Asırlardan beri Kuranı Kerimi yeryüzünden kaldırmak, İslamiyet binasını yıkmak, dört yüz milyon Müslümanın koruyucusu olan Osmanlılığı haritadan silmek kastındaki düşmanlarımız, bu melun maksatlarını Dünya Harbinde ve Mondros Ateşkesi esnasında ispat etmişlerdir. Bugüne kadar dinimize, namusumuza, mukaddesatımıza, hayat hakkımıza kastederek tarihin kaydettiği zulüm ve faciayı biz Müslümanlar hakkında reva görmüş olan İngiltere ve hempalarına karşı, din ve vatan uğrunda silahı mücadeleye sarılan Büyük Millet Meclisini bütün mevcudiyetimizle destek veririz. Bu milli maksat ve din uğrunda bugün bütün Müslümanlar birlik içinde iken, İzmir, Bursa, Adana, Antep, İzmit, İstanbul, Edirne ve her tarafta böyle binlerce dindaşlarımız alçak Yunanlıların, hain Ermenilerin, İslam ve insaniyet düşmanı İngiltere ve hempalarının gaddar süngüleri altında parçalanırken, yüzlerle Müslüman kadın ve kızlarının namuslarına taarruz olunurken, Beyti Muazzam ve Resulullah ashabı kan ağlarken, hasis menfaatlerini Dinin, Vatanın yıkılışında arayan hıyanet sahiplerini, Abazalık ve Müslümanlık adına protesto ederiz. Müessif Düzce hadisesinde, Din ve Vatanla alakadar olmadıklarını ispat eden bazı soysuzların İzmit ve civarında düşmanlarla birlikte yaptıkları kötülükleri haber alan ve asırlardan beri Osmanlılığına sadık olarak hizmet etmiş ve Vatanın öz evladı olan biz Abazalar, bu namussuzları ve din hainlerini telin ederiz. Bu namussuzların Abazalıkla, Müslümanlıkla alakaları yoktur. Bugün zerre kadar dini, imanı olan bir Müslüman bu gibi hıyanet ve kötülüğü yapmaz. Din gayreti ve Vatan hizmetinden mahrum olarak düşmanın gayelerine hizmet edenler, Dünyanın en namussuz insanlarıdır. Binaenaleyh Türkiye Büyük Millet Meclisi uğrunda canlarını feda etmeye karar veren biz Düzce 17

Abazaları, Abaza adı taşıyan bu gibi hainleri, alçakları telin eder ve Büyük Millet Meclisi uğrunda her türlü fedakârlığa hazır olduğumuzu arz eyleriz. Düzce'den EbuzbekzadeRauf Saz Köyünden Sait Çiçönk Köyünden Ulemadan Musa Bıçkıobur Köy. Arslan Nuhviranlı Köy. Mustafa Bıçkı Köyünden Şahin Derdin Köyünden Ali Efti Köyünden Ulemadan Hafız Mamikoğlu Kâmil DerdinKöyünden Mehdi Darıbezi Köy. HasabeyzadeArif Kasbek Köy. Tahir Efti Köyünden Hacı Duk MÜFİT EFENDİ (Kırşehir): Bu telgrafı Ali Kemal işitmeli. Sazlık Köyünden Hafız Murat Çiço'nun Mahdumu Ahir Muratbey Köy, Ahmet Nuhviranlı Köy. Kamil HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Tutanak aynen yayınlanacaktır. Tabii ki İstanbul da haberdar olur. İSMAİL FAZIL PAŞA (Yozgat): Bunların yaptıklarına karşı lazım gelen cezanın verilmesi için Hükümete havale ediniz. EMİR PAŞA (Sivas): Bu Abazalar meselesi hakkında Ethem Bey in ve Refet Paşa nın bunlar hakkında birtakım muameleleri var. Dağa çekilmeleri hususu izaha muhtaçtır. Müsaade ederseniz biraz izahat vereyim. (lüzum yok sesleri) Yazıktır bu Millete, çünkü yapanlar başkadır. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Müzakere açmak istiyor musunuz? (hayır, sesleri) Hükümete havalesi için bir teklif var, kabul ediliyor mu? (uygundur sesleri) Hükümete havalesini kabul buyuranlar ellerini kaldırsın. Kabul edildi. 1 1 TBMM Zabıt Ceridesi (7 Nisan 1921), 1.Dönem, c.9, s.375-376, http://www.tbmm.gov.tr/ 18

7 NİSAN 1921: BURSA MİLLETVEKİLİ OPR. DR. EMİN BEY İN İNÖNÜ CEPHESİNDE GÖRDÜKLERİNE DAİR BEYANATI (1.Dönem, 1.Yasama Yılı, 17.Birleşim, Gündem: 9/1) Daha önce Gediz ve Birinci İnönü Savaşlarında olduğu gibi bu savaşta da bazı mebuslar cepheye görevli olarak gitmişlerdi. Onlar Ankara ya dönünce Genel Kurula gördüklerini anlattılar. Anadolu ya medeniyet getireceğini iddia eden Yunan Ordusu, İnönü mevzilerinden yenilip geri çekilirken, büyük bir kin ve öfkeyle İnönü den Bursa ya kadar köyleri, kasabaları yakmış ve yıkmıştı. Bozüyük ün dörtte üçü yakılmış ve yağma edilmiştir. Aynı şeyler Bilecik ve İnegöl de de meydana gelmişti. OPERATÖR EMİN BEY (Bursa): Arkadaşlar, Ordumuzun kazandığı şu parlak zaferden dolayı cümlenizi tebrik ederim. Cümlenizin gazası mübarek olsun. Çünkü arkadaşlar, Ordumuzun anası da babası da sizsiniz. Orduyu siz doğurdunuz, siz büyütüyorsunuz. Onun bütün şan ve şerefi size aittir. Binaenaleyh onun kazanmış olduğu gaza da size aittir. Tekrar ediyorum, gazanız mübarek olsun. Taarruz haberini alır almaz cepheye gitmek üzere Reisimiz Paşa Hazretlerinden izin almıştım. Hemen gidemedim geciktim. Yani tren bulamadığımdan dolayı gidemedim. Ayın yirmi altıncı günü buradan ayrıldım ve ertesi günü Eskişehir'e öğle üzeri vardım. Eskişehir'e çıkar çıkmaz ilk yaralı kafilesinin geleceği haberini aldık ve derhal İstasyona iner inmez vazifeye başladık. Yaralılar bir taraftan trenle bir taraftan karadan arabalarla sevk olunuyordu. Düşmanın yapmış olduğu faciadan dolayı köylerini, evlerini, barklarını terk ederek Eskişehir'e iltica eden pek çok Müslüman ahali mevcut idi. Bundan dolayı Eskişehir'de büyük bir izdiham vardı. Bütün oteller ve evler lebalep dolmuş bir halde idi. Fakat yaralılar için de lazım gelen yerleri tedarik etmek mecburiyeti vardı. Bu izdihama rağmen ahalinin bir kısmını daha bir miktar sıkıştırarak bütün otelleri işgal ettik. Her ihtimale karşı hastanelerin yataklarını hazırladık ve yaralılarımızı oralarda barındırmaya başladık. Tabiidir ki cepheden mütemadiyen yaralı geliyordu, onların ameliyatı yapılmak, yaraları sarılmak, iskan etmek bunlar pek güç şeylerdir arkadaşlar. İki üç gün kadar sırf onların tedavisi, onların barındırılması, onların yerleştirilmesi ile uğraşıldı. Bu maksadı temin için İstasyon Binası da işgal olundu. Trenle gelen yaralılar doğruca istasyona giriyor, orada Kızılay tarafından kendilerine sıcak bir çay, çorba içiriliyor, yaraları istasyon binasında sarılıyor, oradan yaraları hafif olan yaralılar Ankara'ya, Polatlı'ya, Sivrihisar'a yani hat üzerindeki hastanelere sevk olunuyorlar. Ağır olanları derhal ameliyat yapılmak üzere ameliyathaneye sevk olunuyordu. Bu tedbirleri yapmak için Memlekette mevcut askeri ve mülki bütün sağlık personelini topladığımız gibi Öğretmen Okulunun, muallim ve talebelerini de vazifeye davet ettik. Onlar hasta bakıcı olarak geceli gündüzlü bize yardım ettiler (Allah razı olsun, sesleri) Sizi temin ederim ki, çok geceler sabahlara kadar gerek sağlık personeli, gerek hasta bakıcılar yaralılarımızı, gazilerimizi layık oldukları ihtimam ile tedavi ettiler. Bütün Eskişehir halkı da yardımda bulunmuştur. Kimisi yatak, kimisi yorgan, yastık getirmek suretiyle yaralıların bütün ihtiyaçlarını temin 19

ettiler. (Allah razı olsun, sesleri) Yani Eskişehir halkının askeri ve sivil kuruluşlara yaptıkları yardım her takdirin üzerindedir. Yaralılarımızın gayet şen ve şakrak bir vaziyette olduklarını da ilaveten arz edeyim. Arkadaşlar, içlerinde en ağır yaralı olanlar bile yaralandıklarına üzgündüler ve biran evvel cepheye dönmeye arzu ediyorlardı. Hatta pek çoklarını ismen de sizlere arz edebilirim, fakat çok vakit alır. Gerek subay, gerek erlerden ağır yaralı olarak Eskişehir'e kadar gelmiş olanlar vardı. Bunlardan bazılarının ölürken bile son sözü ve daima tekrar ettiği söz olarak, düşman seni tırnaklarımla yiyeceğim, melun düşman seni tırnaklarımla yiyeceğim, diyorlardı. Koma halinde olan muhterem gazilerimizden bazısının mırıldandığı, söyleyebildiği sözler daima bu gibi sözler idiler. BİR MEBUS BEY: Cepheye dair malumat isteriz. OPERATÖR EMİN BEY (Devamla): Cepheye gelince, tabii bendeniz doğrudan doğruya cepheye gitmedim. Yalnız bir gece karargâha misafir olarak gitmiştim. O da Eskişehir'deki vazifem hafifledikten sonra idi. Arkadaşlar, askerimiz gayet iyi bir harp yapmıştır. Bununla bütün Milletimiz iftihar edebilir ve iddia edebilirim ki bu harp Çanakkale Harbinden aşağı bir harp değildi. Gerek asker itibariyle, gerek silah ve cephane itibariyle düşman hemen hemen iki misli kuvvette idi. Müthiş taarruzlar yapıyor, askerimiz tabii birçok ileri geri yapıyorlardı. Mesela bir yeri terk ediyor, tekrar onu süngü hücumuyla alıyor, düşman bir karşı taarruz yapıyor, çekiliyor, ilerliyor. Bunları söylemek kolaydır arkadaşlar, fakat yakından tetkik pek güç şeylerdir. Tabii bunlara karşılık veren, askerin manevra kabiliyetidir. İlerlemek gerilemek çok güç şeylerdir. Bunları askerimiz çok iyi bir şekilde ifa etmiştir. Bilhassa subaylarımız fevkalade fedakarlık göstermiştir. Yaralanan subaylarımızın çoğu göğsünden ve karnından yaralanmıştır. Yani bu, tıbben demektir ki subaylarımız ayakta yaralanmışlardır. Yani siperlere şuraya buraya koşarken vücutlarını saklamamışlar, kurşuna maruz kalmışlardır. Düşman hakkında da birkaç söz söyleyeyim. Ordumuz bu dalgalanma esnasında pek yakından düşmanın hunharlıklarına şahit olmuştur. Birkaç misal ile izah edeyim. Askerlerimiz Gündüzbeyli köyünü terk ettikleri zaman Yunanlılar bir baskınla sabahleyin erken köye giriyorlar. Askerimiz Oluklu'ya çekiliyor. O esnada on iki asker bir odada yatıyormuş. Zavallılar kaçamamış, Yunanlılar oraya girdiği zaman bu zavallıları uykuda iken yakalamışlar, on ikisini de ayni oda içerisinde şakaklarından ve gözlerinden süngü sokmak suretiyle şehit etmişlerdir. YAHYA GALÎB B. (Kırşehir): Allahın gazabına rast gelsinler. OPERATÖR EMİN BEY (Devamla): Keza Yunanlılar Gündüzbeyli de birçok yaralılarımızı, bittabi bunlar elinden ayağından yaralanmış kımıldayacak bir halde değiller, evlerin duvarına dizmiş, yaylım ateş etmiş ve onları öldürmüşlerdir. İnönü tarafında birçok ağır yaralılarımızı süngülemek suretiyle şehit etmişlerdir. Düşman pek çok hunharlık göstermiştir. Medeniyet Âlemi bunların yaptığı fenalıktan, vahşetten utansın. Biz ise Yunanlılardan aldığımız yaralı esirleri ihtimam ile tedavi ettik. Yunanlıların yapmış olduğu bu kötülükleri protesto ediyorum. Esire, yaralıya 20

hiçbir şey yapmamak Lâhey Sulh Konferansı hükümlerinden ve hatta en ilkel toplulukların insaniyet anlayışından iken Yunanlılar yaralılarımızı ve esirlerimizi süngülemişlerdir. Efendiler, birkaç defadır yani harp oldukça cepheye gittim. En kanlı harp tabii bu harp olmuştur. Demek isterim ki şimdiye kadar yaptığımız harpler muntazam bir harp değildi. Kuvvetlerimiz milis ve asker olarak karışıktı. Bu zafer ise Ordumuzun ilk zaferidir ve malumdur ki Ordumuz bugün henüz büyüme halindedir ve daha böyle pek çok zaferlere nail olacaktır. (inşallah sesleri) Yaralılarımız hakkında muhtelif şeyler işittiğim için arkadaşlarımın tereddüdünü gidermek istiyorum. Esasen şimdiye kadar hiçbirini saklamadım. Hususi olarak arkadaşlarımla görüştüğüm zaman, gerek ilk İnönü Harbinde, gerek Gediz Harbinde hepsini açık olarak arz etmiştim. Bir mahzur görmüyorum, size şimdi de her hakikati açık olarak arz edeceğim. Bu harpte elimizden geçen 2600 yaralımız vardır. Bunların 2000 i gayet hafif olduğu için Ankara'ya sevk ettik. İnşallah bunlar beş on gün sonra yine vazifeleri başına gideceklerdir. Diğer 600 ün içinden bir yarısı kadar ağır yaralılar vardır ki bunların hepsi ameliyat yapılmıştır. Bu ağır yaralılardan ameliyatı yapılanlar içerisinde de inşallah yarısı kurtulacaktır. Bunların içerisinde belki ufak tefek bir sakatlık ile malul olanlar kalabilir. Şehitlerimizin miktarına gelince... ZAMİR BEY (Adana): Söylemeseniz daha iyi olur. OPERATÖR EMİN BEY (Devamla): Yok, saklayacak bir şey yok, bunu da açık olarak arz edeceğim. Bunlar yedi sekiz yüz kadardır arkadaşlar. Bunu açık söylüyorum. Fakat alt tarafını da dinlemenizi rica ederim. Yedi, sekiz yüzdür, bendeniz bunu bine çıkarıyorum. Fakat buna mukabil arkadaşlar size şu kürsüden ve hepinizi şahit tutarak söylüyorum, düşmanın 15.000 kaybı vardır. İnanmayan arkadaşlarımız varsa rica ederim, lütfen teşrif buyursunlar ve hesap etsinler. Bu benim söylediğim en azıdır. Bunların yirmi bine çıkmış olması pek muhtemeldir. Bunların en az on beş bin yaralısı da vardır. Karşımıza gelen kuvvet 60.000 civarındadır. Kendi esirlerinin de ifadesiyle sabittir ki 180-200 den ibaret olan bölük mevcutları dört fırkada yani Girit Fırkasında, Adalar Fırkasında, Trikopi dedikleri Fırkada ve İzmir Fırkasında bölük mevcutları 25-30 a inmiştir. Bu ne demektir? Onda yedisini kaybetmiştirler. Düşmanın yediği darbe pek büyüktür. Zaten askerlikte gaye orduyu ezmemektir. Arkadaşlar, emin olabilirsiniz ki Ordumuz istemiş olsaydı Bursa'ya değil, Bandırma'ya kadar sarkabilirdi. Fakat kumandanlarımız Orduyu yıpratmak istemiyorlar. Onların yaptıkları bir müdafaa harbidir. Düşmanın, inşallah bugünlerde Bursa Cephesinde olduğu gibi Afyonkarahisar Cephesinde de büyük bir mağlubiyete uğratacağımıza şahit olacağız arkadaşlar. (inşallah sesleri) İki üç gün daha müsaade ederseniz her şey bitmiş olacaktır. İSMAİL FAZIL PAŞA (Yozgat): Siz tıbbi vazife yaptığınız gibi askerlikle ilgili durumu da açıkladınız. Bir doktor bu kadar askeri durumumuza vakıf olamaz, bundan dolayı sizi tebrik ederim. 21